tr ekonomisinin pek okunacak bir şeyi yok gibi sanki

gündem için radikal

sol

ekşi gazete.

milliyet, radikal haberler. hürriyet yazarlar. bir de bizim Kocaeli, yerel gazete olduğu için. sabah kalkar kalkmaz ilk iş bunları okurum, yaklaşık 1, 1.30 saat alır.

tedaviyi yürüten hastanenin psikiyatrisine başvurun.

çok geçmiş olsun umarım işler iyiye gider ve düzelir babanız.psikolojik destek için altıntepe kızılayda hem psikiyatrist var hem psikolog var.(sgk desteği de var ve fiyatlar diğer yerlere göre makul)

kesinlikle evlen. tabi allah korusun son dakika da kotu bisey olursa iptal etmek zorunda da kalabilirsiniz. evlilik planlari vs darken o da kafasini dagitacak bir mesgale bulur, hayata daha siki sarilmasini saglayacak bir beklentisi olur.

benim babam mide kanserinden oldu ve en buyuk uzuntum evliligimi goremesidir.

babamin hastalik sureci 3-4 ay surdu, aynen dediginiz seyleri biz de yasadik. yapacak birsey yok. dayanmaniz, sabretmeniz, guclu olmaniz ve en onemlisi annenize destek olmaniz lazim. sizing babaniz tabi ki uzuluyorsunuz korkuyorsunuz ama annenizin hayat arkadasi, can yoldasi. onun durumu sizden kat be kat daha kotudur.

bu sure icinde sanki hic hastalik yokmus gibi dusunun, gelecege yonelik planlariniz olsun ozellikle babanizla konusurken onun yanindayken. evinizi yakina tasimaniz iyi olmus ama keske isinizi degistirmeseymisiniz. herseye de hazirlikli olmakta fayda var, kotu bisey olursa isiniz eviniz yasaminiz tamamen alt ust olmus olacak ve o zaman toparlanmaniz cok daha zor olacak.

@the wild kitten; o hastanenin masraflarını karşılayamam maalesef, sgk anlaşması da yok

@bi sigara bi bacardi; teşekkür ederim; isim tavsiye edebilir misiniz acaba?

@halanne; ben de sizin gibi düşünüyorum ancak düğün alışverişi, yer seçimi falan o kadar zor geliyor ki; ağustos'ta planladım; değiştirmek de istemiyorum. mesela baskı altında kaldım şubat'ta yap diye ama hem öyle kolay olmuyor hem de yapmaya niyetlenseydim düğün günüyle son operasyon günü aynı olacaktı. bilemiyorum işte...

anneme de profesyonel destek şart tabi, ben de pek yardımcı olamıyorum açıkçası. bir de lise öğrencisi kardeşimin sorumluluğu var üstümde.

aynı durumdayım, hemen hemen zaman aynı, ameliyat sayıları aynı (benimki biraz daha fazla sanki).
kardeşlerim olmasına rağmen üstelik, geçen süreçte yoğunlukla babamla ben ilgilendim. şimdi yurt dışına çıktım bir süre. geri döndüğümde aynı şeyleri yaşayacağımı biliyorum. buna hazırlıklıyım. ama zor biraz, biraz işin içinde kendini kaybetmeyi, kendini o sürecin bir parçası haline getirmeyi öğrenmek ve sen olmayınca sanki hiçbir şeyin yolunda gitmeyecek olmasını düşünmek gerekiyor.
benim babam üstelik küçük bir çocuk gibidir hasta olduğunda. oldukça zor bir de kanserle uğraşırken. aklına gelebilecek birçok şeyi üstelik babamla ilişkilerimizin çok güçlü olmamasına karşın yaptım ve yine yaparım (13 yaşından beri yatılı okul, üniversite vs aileden ayrı büyüdüm).
bundan başka hayat-ı hususim ile ilgili de bir sürü problem olmasına rağmen, hiç profesyoneld estek almadım. almayı böyle ciddi olmayacak şekilde aklımdan geçirdim doğru ama, hep şunu düşündüm: kendimi bir uçurumdan aşağıya bıraktım ve yere düşene kadar bana ne olacağını asla bilemeyeceğim. ve hatta belki yere düşmeyeceğim bile. onun için havada panik yapmama gerek yok. bırakayım ne olacaksa olsun. zira bir mekanizma var ve o benim müdahalelerimle pek ilgiliymiş gibi görünmüyor. o zaman bana verdiği rolleri hakkıyla yerine getirmeliyim.
emin ol bu süreçte gece değil gündüz değil, bir değil beş değil. sürekli tetikte olmak, yemekteyken, spor yaparken, yatarken vs birden gelen telefonlarla ürpermek ve hele babanın veya hanımının telefonundan arandığında elin aç tuşuna gidememesi ne demektir çok iyi bilirim. biraz kendini akışına bırakmalısın. bu bir süreç, olacak ve bitecek. ama sonucu asla bilemeyeceksin yaşamadıktan sonra. kendini her türlü sona hazırlaman gerekli. her şekilde birinin en güçlü durması gerekiyor. o gizli mekanizma sadece bir kişiye kahraman olma şansı veriyor. o sen isen, bir kahraman gibi davranmak zorundasın. benim abim var örneğin, ama her şeyle ben ilgilenirim. çok da sorun etmem bunu.
seni çok iyi anlayabiliyorum. zira doktorla görüşürsün, tahlil sonuçlarını alırsın, yeni tedavi önerileri sana anlatılır kısası sürecin hepsinden sen haberdar olursun, ama kimseye bir şey anlatamazsın. hep içine gömmek durumunda kalırsın. zira bu hastaların morale ihtiyacı vardır. çevreden birine en ufak bir şey anlatsan, o gidip başkasına anlatıyor. sonra biri gelip hastaya "e kardeş ölüyormuşsun" diyebiliyor. ayrıca senin acın, senin parçalanman; genelde başkası için magazinel veya üzerinde dedikodu yapılabilecek bir öyküye dönebiliyor. bu nedenle kendi acını, gerilimi kendi içinde yaşamak zorunda kalırsın. bu durumu sözlükte yazabildim, deşilmem gerekiyordu. ve kimse beni tanımadığından, gizlice sözlüğe aktardım içimdekileri (babanın ölmesi başlığında okuyabilirsin istersen).
uzun oldu farkındayım.
ben, kendimce biraz kaderci olmayı tercih ediyorum anlayacağın üzere. biraz teslim olmak gerekiyor. işler böyle yürüyormuş, bunun da böyle olması gerekiyormuş demek gerekiyor. biraz daha tanrıyla (benim için Allahla) yakın olan gerekiyor. biraz o taraftan destek almak gerekiyor (kabul edelim ki, bunlar benin hayatım için uygun gereklilikler. belki sana uyar, belki uymaz).
Türkiye'de bu tip hastaların ortak terapi gibi veya buluşup dertleşmesi gibi veya ne bileyim bir üzüntü terapisti gibi kurumlar olmadığından, insanlar acemilerin veya konusunda uzman olmayanların eline düşüyor ne yazık ki! umarım herşey dilediğin gibi olur. umarım baban bir an evvel sağlığına kavuşur ve fazla acı çekmez. kolay gelsin demek isterim ve ne zaman bir şeyler anlatmak istersen, buradan, sözlükte veya [email protected] üzerinden yazabileceğini bir öneri olarak sunmak isterim. ne de olsa bir kesişim kümesinin unsurlarıyız değil mi?

teyzemden ve az çok okuduğum öğrendiğim şeylerden biliyorum, kanserde moral cidden çok önemli. inceden düğün hazırlıklarına başlayın, imkan varsa da evi birlikte dizin babanızla. elbette her şeyi babanız yapsın vs. demiyorum sizin eviniz sonuçta ancak onu baya bi dahil edin olaya. olayın mutluluğu ona geçsin.

agustosta olmasindansa sanki biraz daha erkene almaniz daha iyi olabilir. tabi subat da cok erken en azindan bahar aylarinda nisan-mayis gibi yapardim ben olsam. boylece babaniza da bi umut vermis olursunuz. ayrica durumunun ne olacagi belli olmadigindan agustos belki (aalh korusun) cok gec olabilir.

siz cinsiyet belirtmemissiniz ama erkek tarafi oldugunuzu varsayarak zaten sizden cok gelinin mesgalesi olacaktir bu isler. ev bulma esya alma vs gibi atraksiyonlar da sizi mesgul eder, kafanizi dagitir. bir nevi terapi olur inanin. yalniz bastan da uyarayim, ciftler arasinda en cok javga yasanan, eb gerilimli olan zamanlar bu dugun hazirliklaridir. nisanlizin da sizin durumunuza anlayis gostereceginden emin olun, yoksa sizi de yatirirlar babanizin yanina.

@zazazaraeta; her dakika hastane, ilaç, doktor koşturduktan sonra o kadar zorlama geliyor ki bazı şeyler; nasıl aşacağımı bilemiyorum.

@halanne; dediğim gibi mesele her şeyin üstüne bir de bu stresin binmesi. bu kadar derdin içinde bir de kız istemişliğim var benim; fazla yükleme yapıyorum gibi geliyor bazen. mayıs güzel tabi de o zaman ne olacağımız da belli değil; bi de tek taraflı bi olay değil yerler tutuldu edildi. off delirmemek elde değil.

bir kere üniversiten hangisi ise ve o üniversitenin hangi enstitüsünün öğrencisi isen, onların tez yazım kılavuzları vardır. orada kesin gösterilmiştir.
yine de sana önerim şu: alıntı yaptığın sayfanın linkini kopyala ve dipnota yapıştır. eğer yazarı veya belge ismi var ise onları başına ekle. en sona da parantez içinde erişim tarihi: 33.33.3333 şeklinde tarihi gir. olay bu.
ancaaak bazı linkler çok uzun olabiliyor. bu durumlardan ben bazen sadece web sayfasının adını giriyorum (isim vs tarih aynı kalmak şartıyla). ama esas olan okuyucuyu direkt alıntıya ulaştırabilmendir.
bu arada bir fikir vermesi açısından şu anımı anlatmak isterim. ilk yazdığım makalelerden birisini baltık ülkelerinden birinin indeksli dergisine göndermiştik. makalenin dayandığı ana teoriden bir tanımını acemiliğimden/cahillikten web alıntısı olarak vermiştim. hakemin birisi aynen şunu yazmış: "makalenin temelindeki kavramı webten açıklamak uygun değil. hem nerden bilelim yazar bu web sitesini kendisi yapmış ve uydurduğu tanımı webten referansla kullanmış olabilir. buyur burdan yak. e tabi makale ret almıştı. ama çok şey öğrenmiştim o retten. kolay gelsin
örn:
hasan basan. geriye dönüş. www.aksekili.com/oduller/felanfilan/xy.pdf (erişim tarihi: 01.01.01)
veya:
hasan basan.geriye dönüş. www.aksekili.com (erişim tarihi:)

tiny url falan tarzı bi şeye soksanız sitenin linkini sonra paylaşsanız. ama tiny url ne kadar uzun ömürlü bilmiyorum sadece aklıma geldi önereyim dedim.

hadi makaleler için durum daha kolay. site adı, makale adı, yazar adı falan daha ciddi görünüyor. ama iki cümlelik önemli bir tanıma rastlamışım, ne yazanı belli, ne başlık var, ne de bu bir makale.
örn: "ışık, hedelerin hede olmasıyla hedeleşir ve bu sebepten hede olur" diye bir cümle. sitenin adı da "hayvanınevlâdı" ben şimdi bunu dipnota koysam prof. gözlük üstünden bi bakıp ince ayar verir bana gibi geliyo. asıl bunu nası kotarıcaz ?

açıkçası ben olsam o alıntıları teker teker çıkarır ve hiç risk almam bu konuda ki kendim de tez yazıyorum bu ara, aynen dediğim şeyi uyguluyorum.

zaten internette buldugunuz her seyi de teze yazmamaniniz gerekiyor. normalde wikipedia tarzi sitelere bile hos gozle bakilmaz, cunku akademik degildir. dolayisiyla hayvanin evladi gibi bi sitede ne kadar akademik bi bilgi oldugu cok daha supheli.

yok ben illa bu bilgiyi kullanicam diyorsaniz,
fempusay +1

eger yazar adi makale adi vs gibi bi bilgi yoksa, sadece sayfanin linki ve erisim tarihi yeterlidir.

@halanne ben de senin gibi düşünürdüm bu örnek karşısında. tabii ki bu "hayvanın evladı" ismini örnek olsun diye ben uydurdum ama buna çok benzer isimde bi kaç site var ve ciddi akademik bilgiler içeriyor. siteyi hazırlayan arkadaş biraz değişik belli ki.
@devilred olmazsa çıkarıcam ben de dediğin gibi. başka çarem kalmıyor galiba.

belirli bazı siteler dışında (üniversite ya da konuyla ilgili çalışma yapan kurumların siteleri (onların uzantıları da ya edu olur ya da devlet kurumu olup olmadığına bağlı olarak gov ya da org) dışındaki sitelerden kaynak kullanmamak en iyisi bir istisna olarak bu sitelerde herhangi bir dergide-kitapta yayınlamış makale görürsen onu kullanabilirsin. öyle bir makalenin de bir künyesi vardır zaten. eğer o künye yoksa boşver kendini riske atma.

sitenin adindan ziyade ne kadar bilimsel oldugu onemli. eger kullandigin bilgi onemliyse, dogruysa, mantikliysa site adi onemli degil tabi ki.

eger cok garip olcaka, hocalar anlamayacak diyorsan dipnotta 3-5 cumle ile siteyi tanitici bilgi koy.

Illa internetten yararlanacağım diyorsanız evronos gazi'nin PDF hakkında dediklerine uyun. başka türlü hiç interneti karıştırmayın işin içine

Sitede iletisim bilgileri vardir. Oraya mesaj at ve icerik icin kaynak talebinde bulun. Eger o arkadastan olumlu bir geri donus alamazsan bulasma derim bende,diger arkadaslar gibi.cogu zaman hos karsilanmaz,icerik ne kadar degerli olursa olsun degmez o riske. Olmadi o sitedeki bilgileri googleda ara, belki google seni gercek bir kaynaga yonlendirebilir.

fbcdn-sphotos-c-a.akamaihd.net

www.google.com.tr

i.imgur.com

özer aydoğan'ın geçen sene bu vakitlerde hemen hemen çıkan bir karikatürü vardı özercik destanı diye bulabilirsen iyi gülersin hatta bana gönder arıyorum arıyorum bulamadım bir türlü :(

img401.imageshack.us

ekmekarasi.tumblr.com

Ben zamanında en çok buna gülmüştüm ama 10 yıllık var. Komikliği kalmış mıdır, bilmem.
galeri.uludagsozluk.com

Geçen sene de şu ikisine güldüydüm
pbs.twimg.com
3.bp.blogspot.com

Şu da komik bence
karikaturistan.files.wordpress.com

duzadamsami.com

@cometone gerçekten güldürdü bro :D

4.bp.blogspot.com

dakikalarca güldüm

karikaturistan.files.wordpress.com

bazen duygusal davranan biriyim. her zaman akla uygun davranmak isterim ama başaramıyorum.

tembel güvensiz başarısız korkak ve çirkinim. cesur olmak yeterdi.

olmak istemezdim.

olmak istediğim gibi biriyim, eklemeye şimdilik gerek yok

çevrenin söylediğine göre; iyi, sempatik, güler yüzlü, esprili, yardımsever, düşünceli, özgüveni yüksek, cesur, cömert, paylaşımcı, mücadeleciymişim.
kötü özelliklerim de var tabi ki; sinirli, değişken, fazla panik, bazen kavgacı, fazla hassas ve duygusal.
kötü huylarım olmasa aslında 10 numarayım :))

en sevmediğim özelliğim mükemmeliyetçiliğim, yoksa iyi kadınım bence.

ben teşekkürler.

çok merak ediyorum bu soruların cevapları ne işinize yarıyor? ve ayrıca da sorduğunuz soruya niye kendiniz de bir açıklama eklemiyorsunuz? önce kendiniz cevap verin.

olmak istediğim;
arsen wenger (arsenal)

olduğum;
ben (amatör lig)

kızlarla biraz daha basarılı bir erkek olmak isterdim. dısarıda sokakta gördüğüm çiftlerden biri olsam bana yeter.

@onionepe kendim düşünürken merak edip soruyorum, aklıma takılıyor. Bir cevabım varsa sonradan ekliyorum. Başta koymuyorum çünkü düşünce akışlarını etkilemek istemiyorum. Sorunun cevabına gelirsek; daha güvenebilen, daha inançlı ve sabırlı biri olmak isterdim. Şu an kimim bilmiyorum.

Olmak istediğim bir insan yok. Daha doğrusu günlük hayatta gördüklerimle değişiyor. Taş gibi bir kadın görüyorum, "Niye bu ben değilim" diyorum. Alanımda çok başarılı birini görüyorum "Niye bu ben değilim" diyorum. Bana göre daha yolun başında birini görüyorum, "Amaaan, iyi ki o değilim. Daha buralara gelecek de, onu geçecek de. Piii" diyorum. Kendimden de bazen memnunum, bazen değilim. Tüm potansiyelimi kullanıyorum, yol beni olacağım kişiye götürür nasıl olsa.

bir daha dünyaya gelsem, yine böyle birisi olmak isterdim. sevmediğim bazı özelliklerime rağmen. yani olmak istediğimle, olduğum arasında çok büyük bir fark yok. biraz daha sakin biri olmayı isterdim belki.

Daha kararlı olmak isterdim

olmak istediğim insan hayattan daha çok zevk alırken daha çok kazanıyor, daha az şeyi kafaya takıyor. daha umursamaz. eskiden böyleydim, birkaç senedir böyle değilim.

Olmak istediğim insan bundan 4 sene sonraki ben.. O yolda ilerliyorum, kendimi geliştiriyorum.

tam olarak olmak istediğim kişiyim.. ama azıcık hırslı bir tip olsam fena olmazdı..

Neşeli konuşkan etrafına mutluluk saçan biri olmak istemişimdir hep. Neden yapamıyorum bende bilmiyorum.

Olmak istediğim kimse yok, yeterince oturmuş demekki kişiliğim. Hedeflerime de yaklaşıyorum. Mis.

bunu silme okuycam hepsini sonra ;)

olmak istediğin kişinin sadece ilişkiler kısmında sıçtığını görüyorum. onun haricinde iyi.ama o kısımdaki sıçışlar olmak istediğim kişinin geri kalan kısmını sikip atıyor.

olmakta olan bir mahlukum.
oncem veya sonram yok. surekli becoming, habire becoming.
(bkz: becoming)
(bkz: gilles deleuze)

@aychovsky

amaaaan, daş kimin garı salak olur gı! sen çoğiysin beyle! hepimizi aydınnatıyon ışıınnan!

@holihop

cosmicstring hocam kimin biri olmak isteridim emme aramızda uçurum var. o hoca, ben malım... o kibar, ben odunum... ossun, idolüm benim o!

çalıştığım iş, sevdiğim bir iş ama zaman zaman streste binmesi, yolda serviste geçen zamanın hayatıma engel olması mutsuz kılabiliyor. karakter olarak rahat,keyfi,tembel biriyimdir. "Knocked Up" filmindeki adamlar gibi gırgır, şamata, yatış modunda olmak isterdim. serbest yani

programdan çıkmadıysan ctrl z yap

başka birşey yazıp defalarca kaydettim.
sonra fark ettim üzerinde çalıştığım dosya olduğunu.
gelmez mi bu şimdi yaa
günlerce çalışmıştım üzerinde, ağlamak istiyorum

bi kere basıma gelmişti sag tıklayıp yapıstır dedim hepsi gelmişti geri tabi şans işi

Office2010 ve sonrasinda sanirim belli araliklarla dosyayi kaydediyor bir yerden de o kaydedilenlere donus yapabiliyorsun iyice bir goz gezdir bence onemliyse.

bilgisayarına keylogger kurabilirsin, böylece yazdığın hiç bir şeyi kaybetmezsin.

tabii ileriye yönelik bir çözüm bu.

Teknolojinin çare olamadığı şeyler var sanırım hala:)
Neyse "daha güzelini yazcam işte" diyip kendimi avutayım
uyku haram bana:(

support.microsoft.com

teşekkürler..
buna çara yok anladığım kadarıyla, çünkü bir kaç dosya açıktı önümde,
bana lazım olanı, lazım olmayan birşey zannedip, üzerinde 2 saat çalıştım
yazdım sildim kaydettim defalarca.
sonra eve gelince fark ettim ki asıl üzerinde çalıştığım dosyada yapıyormuşum tüm bunları.
neyse

ya acaba sistemi belli bi noktadan geri yüklesen bir şey olur mu? tahmini saat verip en son o dosyayı kaydettiğin saate sistemi geri alsan, ne olur acaba? ben de merak ettim

dosyayı daha önce kaydettiysen (bok etmeden önceki halini kaydettiysen)

onun için uğraşabiliriz bi mesaj at.

sistem geri yüklemeye güven.

naaptın la?

Tekrar yazdım!
Teşekkürler

hoca da okuyabilir asistan da. hocanin insiyatifine kalmis. ama genelde hoca bi cevap kagidi cikartir, asistanlar da ona gore kagitlari degerlendirir.

benim asistan bir arkadaşım var. PDR bölümünde. anahtar kelimelere bakıyorum, yazmışsa tam puan verip geçiyorum demişti.

dersin asistanı varsa büyük ihtimal kağıtları o okuyordur.
bazı kelimelerin bire bir istendiği doğru, ama bunlar rastgele kelimeler değil daha çok derste işlenen temel kavramlardır. o kavramları kağıtta görmek isterler.

çok kötü geldiyse asistan okumuştur.

Kaliteli hoca kendi okur kimseye güvenmez, işini de yıkmaz asistana ama amcaoğlunu torpille akademisyen yapan hocalar asistana okutur.

normalde sorumluluk hocaya aittir.

fakat soruları asistana hazırlatan bir hoca sınavı da ona okutabilir.

Sınav okunurken isterseniz 938475395 sayfa yazı yazın önemli olan soruya doğru cevabı vermektir. nicelik önemsiz.

örnek vereyim:

bir dersin sorusunda bir öğrenci kazılan toprağın hacmini hesaplıyor ve negatif buluyor. Bayağı bildiğin hesaplar yapmış uzun uzun. tabii ki hiç puan alamadı. Kazı toprağının hacminin negatif olamayacağını bilmesi lazım 3. sınıf bir üniversite öğrencisinin.

bir başka örnek. binada oturmayı 145 metre bulan biri vardı ben lisanstayken. bina 5 katlı en fazla 15-18 metre arası bir yüksekliği vardır. 145 metre oturma bulmak bunu da doğru cevap budur diye cevap kağıdına yazmak o konuda hiçbir şey bilmediğinizi gösterir dolayısıyla hiç puan alamazsınız.


hocalar (eğer çok kıl değilse) genelde sınav kağıtlarını gösterirler gidip sorarsanız. şimdiye kadarki tecrübelerime dayanarak diyebilirim ki gelen öğrencilerin %95'i " ama ben bunu böyle yapmamıştım" diyor. sanki ben oturup yeni baştan yazıyorum cevap kağıtlarını.

çok absürd cevaptan kasıtınızı ise anlamadım.

Egitim sisteminin sorunlari yalnizca sinavdan dusuk aldiginda aklina geliyorsa ogrencinin, o ogrencinin tayyipten ne farki olur.

Hoca Nasil isterse oyle okur, not verir. Hocanin karakterine gore degisir

Değişir. Hocasına göre hepsini kendi de okuyabilir, hepsini asistana da verebilir. Soruyu kendi hazırladıysa kendi okuyabilir, asistan hazırladıysa ona da okutabilir.

ben hocayım kardeşim,
kağıtlarımı (test ve klasik) kendim okurum. testleri makinede 1-2 defa okutmaya kalktım hatalı okudu makine. öğrenci hakkından tırsan bir insan olduğumdan testleri de elimde kendim okuyorum.
cevap anahtarlarımı genelde twitterdan yayınlarım. bunun dışında kağıdını kontrol etmek isteyene hayır demem. oturur kontrol ederim. bu şekilde hata yaptığım 1-2 öğrencinin notunun yükseldiğine şahit oldum. cevap anahtarı talebin reddedilemez. ancak dilekçe ver diyerek yokuşa sürülebilir. endişe edeceğin bir durum yoksa (hoca vicdanlı ve takmayacak bir tipse) zaten sana anahtarı verir. ancak diğeri dilekçe de versen işi daima yokuşa sürer diye düşünüyorum.
absürd yanıtlardan iyi not verdiğim olmadı. ama sınavda artislik yapıp da (örneğin yerini değiştirmeye çalıştığım ama değiştirmemek için direnen gibi) dersimden iyi bir notla geçeni bilirim. bu nedenle ne kimseye kafa takarım ne de öyle Einstein buraya gelmiş diye ellerimi çırparım. neticede herkesi aynı sorulara verilen aynı veya benzer yanıtlardan test etmek zorunluluğu var. risk budur gibi bir yanıta ise, zaten soru müsait olduğundan verilecek yanıta göre puanlaman mümkün olabilir. ama ben bunu yapmam nesnelliği bozabilir kaygısı taşırım.
asistanlar cevap kağıtlarını iki türlü değerlendirir. misal benim eski asistanım başka bir hocanı kağıtlarını okurken, hoca buna cevap anahtarı hazırlatıyor sorularına göre. sonra cevap anahtarını kontrol ediyor. onay verdiğinde asistan o kağıt üzerinden okuma yapıyor. bu durum genelde inisiyatife biraz daha açık olabiliyor.
bir de hoca kendisi kağıdı hazırlar ve asistana verebilir. bu durumda asistan sadece elindeki şablona göre değerlendirme yapar.
çok istisnai olarak saldım çayıracı hocalar, asistana sınav soruları dahil olmak üzere her işi yıkar. asistan da kafasına göre soru, cevap her işi yapar. ha sorsan, asistanı yetiştirmek için felan yapılır bu işler. ama asistan yayın çıkarmakla mükellef değildir düşüncesi egemen. bir yayın çıkacak olsa da hoca ilk isim olur vs. koy g.tüne türk akademisinin diycem de demiyeyim. bol şans...

Sorun sınavdan düşük almakta değil, yanlış cevap vermişsem iyi bir puan almayı beklemiyorum, ki hukuk okuyorum şu dönemde hukukun nasıl ayaklar altına alındığı aşikar.

beni bu soruyu sormaya iten sınavımız ise, pratik yapılan bir sınavdı pratik sınavda olaya konu olan hukuki sorunu tanımlarsın, şartlarını ve çeşitli olasılıklarını yazarsın, olasıklıkları değerlendirip olayı çözümlersin bu şekilde cevaplamamıza rağmen sınava giren öğrencilerden yarısı kaldı sonra söylentiler başlatı şu şu asistan okumuş notu çok kıtmış bıdı bıdıları bizse cevap anahtarı istediğimizde geçiştirildi hatta bir hoca gelip 'kalabilirsinz kaldınız diye asistanı niçin meşgul ediyorsunuz, bizim zamanımızda daha çok kalan vardı' diyerek tabiri caizse bizi koydu. Oysa yalnızca bütünlemeye girmeden önce cevap anahtarını görmek istemiştik ki aynı hataları yapmayalım

Absürt cevaptan kastım risk budur gibi cevaplardı, absürt yalnış bir tabir olmuş ama yaratıcı desem olmazdı.

o zaman tekrar söyleyelim. liselerde, milli egitimde, her ne kadar pratikte uygulanmiyorsa da, ögretmenlerin bir cevap kagidi hazirlamasi ve müfettis istediginde getirip göstermesi zorunlulugu vardir. ama üniversitede böyle bir olay yok. sinav kagidini ve cevap anahtarini görmek istediginde, bunun tek resmi yolu, bölüm baskanligina dilekce vererek kagidin gösterilmesini ve incelenmesini istemektir. bölüm baskanligi ve dekanlik bir degerlendirme kurulu belirler ve sinavi yapan hocadan degerlendirme kriterlerini bildirmesini ister. eger sayisal bir ders ise iş kolay ama sözel derslerin sinavlarinda, hoca sadece genel cerceveyi muglak bir bicimde belirtmekle yetinir. su su su noktalara deginiyor olmasi yeterlidir der ve takdir hakkini kullandigini bildirir. bu takdir hakki, öyle bir haktir ki, karsidakilar, o zaman bize bok yemek düser diyerek hocayi hakli bulur.

işte üniversite böyle bir yerdir.

keyif demeyelim de adamlar zaten demişler "15 iş günü" diye. bu nedenle tatilleri aradan sıyırıp 9 un üstüne 15 koy. o sürede gelir pasaportun. şu an yapabileceğin bir şey varsa o da konsolosluğa erişmek olabilir. dilekçe yazabilirsin, faks çekebilirsin, email atabilirsin.ama bu dikkate alınacağın hususunu gerektirmez.
bir de vizeye müracaat esnasında yapabileceğin bir şey vardı. hızlı veya öncelikli başvuru 200 tl vererek. ama bunun da kendine göre kısıtları vardı.
böyle. bu bilgiler deneyimlere dayanır. kesinlikle bir hak doğurucu nitelikte değildir. bu konuların hemen hepsi ukba.gov.uk sitesinde açıklanmıştır. oraya bakmanı öneririm.

peki vizenin ucusmuzdan biraz daha gec gelecegini varsayarsam,daha sonra baska bir zamanda(1 hafta sonra) gitmek istersem bir sorun olur mu sizce arkadaslar?

soruyu anlayamadım. anladığım kadarıyla:

elinde geçerli vizen olduktan olduktan sonra ve o vize senin gideceğin yerde kalacağın süreyi tam olarak kapsıyorsa, her zaman gidebilirsin. belli bir gitme vakti yok yani. bileti şu zaman almıştın, şimdi gidemezsin demezler. ama kaçırma şu noktayı, vize gideceğin tarihleri kapsayacak.

cok tesekkurler cevaplar icin vize bugun gelmis gittim, teslim aldim pasaportu.Belgeelri 9 unda vermeme ragmen,23 unde pasaportumu teslim aldim.


Cok tesekkurler tekrardan ..

Tabi ki degil. Islam hosgoru dini bir kere her seyden once. Dini o sekilde yasayanlar sapitmislar.

islam hoşgörü dini söylemi tamamen yalandır. islam özü itibariyla hoşgörüyü gerektirir elbette. fakat islamın yansıması, islamı yaşatanların ve hatta kural koyucularının hal ve hareketlerine bağlıdır.

bugün islam denince akla gelen arap coğrafyası, diğer yandan vahşetlerle anılıyor. islam adı altında katliamlar gerçekleşiyor. insanların özgürlükleri kısıtlanıyor.

inançlı bir insan değilim ama bu şekilde bir genelleme de hoşuma gitmiyor. "müslümanlar neden böyle" derken neden kötüleri temsilci olarak kabul ediyoruz ki? yani sadece müslümanlar için düşünmeye gerek yok, "xler neden böyle" diye düşünürken katilleri, tecavüzcüleri, hırsızları vs kısaca kötüleri göz önüne almak yerine iyi insanları göz önüne alsak bir problem olmaz. sonuçta insanın olduğu her ortamda kötü şeyler var. ama 10 kişinin içindeki 1 ya da 2 katil için 10 kişiyi katil ilan ederseniz o da sizin bileceğiniz iş..

Bu yaratıkların değil islamla insanlıkla alakası olmadığı için dine yormamak lazım. birbirimizi ırkçılık, din mezhep gibi konularda ayırdığımız sürece islamiyetin yanından geçemeyeceğiz. bu insanlar savaş halinde gözlerini kan bürümüş yaptıkları vahşeti de islamın altına sığınarak gizlemeye çalışıyorlar.

kafamdaki islam bu değil, gerçi kafamdaki bunlara göre islam da değil ya neyse. vicdanımızdan başka hiçbir şeyin bizi yönetmesine izin vermememiz lazım. yaratanda korku değil sevgi duymalıyız. bunların sevgisi bitmiş. bunlar sadece korkuyorlar. korkan adam en ufak boşluk anında üzerinize ilk saldıracak adamdır. islamı allah korkusu yüzünden seçmek zorunda kalmışlar bunlar. bunları öldürmekle adam edemezsiniz. idam edemezsiniz. bunlara caydırıcı caza ölüm değil. ölümü şehadet sanıyorlar.

islam en vahşi dinlerden biridir ama dinleri şu, bu, o diye ayırmamak lazım. %99'u vahşi ve insan hayatını kötüye götürmekten başka hiçbir işe yaramıyor.

tabii benim yazdıklarıma körü körüne inanmayın. açıp araştırın. örneğin insan refahı haritalarına bakın. dinin yoğun olarak insan hayatına nüfuz ettiği bölgelerde, refah düzeyi çok düşüktür.

tarih boyunca dinler, insanlığı geriye götürmüş, insanlara hayatı zehir etmiştir.

aramızda din alimleri varmış, kuranı yalamış yutmuş lafzı ve ruhuyla.
şimdi anlamışsındır belki "din" veya başka kurumların neden çatışmacı eylemler yarattığını. yorum sorunu var. tabi bu dini yaratan bu sorunun ortaya çıkacağını da biliyor ve "akla" vurgu yapıyordu. incelediğim bütün dinler, 3 aşağı 5 yukarı, bugün "erdem" olarak isimlendirdiğimiz şeylerin yapılmasını/tutulmasını önermekte. başkalarına (ve hatta kendine de) zarar verilmemesini öğütlemekte (inanmıyorsan aç bak @ tomofilli hasan). ancak insanların içinde menfaat gibi bir mekanizma olduğu sürece de bu bahsini ettiğin meseleler gündeme gelecek. buradaki esas sorun, "sen ne arıyorsun?" gerçekten de huzur islamdadır. ama sen bunu ne derece içselleştirmişsin, ne derece kabullenmişsin, ne derece pratiğe dökmüşsün sorunu var. yoksa osman halifeyi de, muhammed peygamberin torunlarını da din adına öldürdü yine insanlar (?). böyle.
din bu değil, din şudur: "elinden, dilinden, belinden" kendinin ve başkalarının emin olmasıdır. ama böyle bildiğin el, dil ve bel olarak alırsan bir yere çıkamazsın. kuru soğan olur.derinleşme gerekir. yoksa allah-u ekber diyerek bir insanın kafasını bildiğin vahşice kesmenin, kabul edilebilecek bir eylem olacağı söylenemez. Muhammed peygamber aynı şekilde taş atıp yüzüne dişini kıran adam yakalandığında, onu öldürmeye çalışan takipçilerine mani olmuştur. böyle bir din değil islam. kurtuluş, selamet, esenlik güven dinidir vesselam. diğer palavracı güya din alimlerini veya bir iki yanlı karalama okumuş çakma atayızları (ateist) siktir et hacı. en güzeli kendin oku, düşün,oku kendin bul!

ayrıca bir şey daha ilave etme gereği duydum: sonuçta insanların hemen hepsi rasyonelleştirici veya normalleştirici eylemler üretirler. böylece yapıp ettikleri hep kendilerine normal, akla uygun makul gelir.
bu nedenle vahşetin önüne o insanların neyi koydukları da çok önemli. bu vahşeti sana göre insanlıktan çıktıkları için yapıyorlarken, kendilerine göre insanlık adına yapmaktalar ihtimal.
din de rasyonelleştirici kurumlar (institutions) üreten mekanizmalardan birisi bu haliyle. işte dini yorumlayan türlere bakmak gerekir şu halde. bu insanların, yorumcuların bana göre "islam vahşet dinidir" diyerek hamamda bayılan teyzeler gibi ayılıp bayılanlardan farkı yok. zira onun görmediğini, bu da görmüyor. bunun görmezlikten geldiğini, o güya başka görerek aslında yine görmezden geliyor. hep aynı türün unsurları bunlar!

emniyet sübabı: bu konuyla ilgili yorumlar sadece soru sahibine muhataptır. kimseye karşılık vermek, veya kimseyi savunmak yahut tahkir etmek için yazılmamıştır.

sorun sadece islamda değil, sorun insanda.

1- Bu tür kafa kesme videolarının amaçlı olma ihtimali var. yani islamı karalamaya çalışan gruplar çok rahatça böyle videolar çekebilir. tersi de geçerli. islamın ne kadar huzurlu, mükemmel bir din olduğunu (abartarak) anlatma amaçlı mucizevi videolar da çekilebilir, yok adamı melekler son anda ölümler kurtardı, yok Cebrail gözüktü vb. 1. maddeden çıkan sonuç: medya Allah bir dese inanma.

2- müslüman olmayanların öldürülmesinin serbest olması islamın ana konusu değildir. Bana göre, islamın ana konusu insanı naturalizmden uzak tutmak, tek bir yaratıcının olduğunu anlatmaktır. (evrim olayı başka, islamın evrime karşı olduğunu düşünmüyorum. insanın yaratılma hikayesinin, çok karmaşık bir olayı basitçe anlatmak için Kuran'da o şekilde anlatıldığı fikrindeyim.)

3- islamdan önce de bu tür olaylar vardı. insanlığın ayıbını islama mal etmek yanlış.

4-insan öldürmek islamda olabilir ama "vahşice onları katledin" gibi bir emir hatırlamıyorum.

iş bu maddeler sınırlı bilgiyle yazılmıştır, konunun uzmanı değilim, ama fikrimi söylemezsem duramazdım :)

Sorun kisinin yasantisi ile bir felsefeyi anlamaya calismakta.
Islamin ne oldugunu kisiye bakarak anlayamazsiniz. Okumalisiniz.

Islam bundan 1500 yil once bir cografyaya indi. Verdigi mesajlar hem o topluma yonelik hem de evrensel. Neyin ne oldugunu anlamaniz gerekiyor. Geldigi doneme verdigi mesajlardan insani hangi yone evrilttigine bakin.

Islam cahiliye donemini yasamaktadir. Bir masum insani oldurmek butun insanligi oldurmek gibidir. Ayrica musluman olmayani oldurun diye bir ifade kesinlikle yok kuranda.

Islam is the best religion with the worst followers demis Berbard Shaw. ben de aynen oyle dusunuyorum.

bir araba laf yazılmış. okumadım. zamanım yok.

evet bir tarihçi olarak hristiyanların tarihte yaptıklarına dikkat çekeyim yeter.

haçlı seferleri, katliamlar, (st barthlomew örnek), cadıların yakılması, engizisyon, güney amerika'ya din götürüyoruz diye insanların köleleştirilmesi, afrikadaki insanların köleleştirilmesi. daha o kadar çok şey sayılabilir ki.

adamlar kendi tarihlerini görmeden müslümanlar çok barbar diyorlar.

bunun üstüne islamiyetin diğer dinlerden birkaç yüzyıl sonra gelmesi, hz muhammed'in bizzat bir din devleti kurarak savaşmasını da eklerseniz aradaki farkları ve benzerlikleri görürsünüz.

islam, topluluklarda ve devletlerde yok. doğrusu yok yani. genelde bütün dinler için de geçerli bu. güç için dini kullanmış insanlar tarih boyunca.

dinin doğrusu (ki varsa öyle bişey) azınlığa, bireyselliğe düşmüş bişey. islam devleti dışındaki müslümanlar dinini daha iyi yaşayabiliyor bu minvalde.

tabi kimin ne olduğu da belli değil günümüzde. o yüzden genelleyemeyiz zaten.

kaydet dedinse bidon :(

offff peki tesekkur ederim bi yolu olur diye umutlanmistim :(

bir ümit ctrl+z diyorum, belki dosya kapandıktan sonra da işliyordur...

edit: openoffice'te işlemiyormuş. tüh be.

YÖK'ü rahat bırak dostum, aradığın burs burada

Doktoraya temelli gidiyorsan
www.tubitak.gov.tr

Doktora sırasında 12 aydan az süre ile gidiyorsan
www.tubitak.gov.tr

Not: YÖK'e istediğini yapabilirsin.

tübitak+başvurduğun okul+meb

tev

ayrıca okul abd'de ise fulbright

doktorada en rahat burs gideceginiz okuldan alinir. oncelikle okuldaki phd kursusunu burs icin emaillerinizle taciz ettiginize emin olun. cekinmeyin, ustlerine gitmediginiz surece vermemeye cabaliyorlar. biraz inat ederseniz almamaniz icin bir neden yok. fulbright icin gec kalmis olabilirsiniz. diger olanaklara katiliyorum.

hangi alanda doktora yapacaksiniz?

Mimarlık/ bologna ünivrsitesi. Bu burs işleri çok zormuş. Açıkçası kiminle konuşsam saçmapan cevaplar aldım. Umarım buluruz. Herkese çok teşekkür ederim. Zira gerçek hayatta milletin ağzından kerpetenle ldığı. Şeyleri burada vırt deyu öğrendim.

italya'daki okullardan burs almak diger ulkelere gore daha kolaydir. okul basari bursu teklif etmese bile maddi duruma gore oldukca buyuk indirimlerin yapildigi burslar var. bir de tarih veya restorasyon uzerine phd'ye gitmiyorsaniz burssuz mimarlik doktorasi icin italya'ya gitmeyin derim (tamamen kisisel gorusum).

restorasyon=)

benim cidden var :/

bu duyuru silinir. keşke silinmese

niye ölmek istiyorsun?

sakin ol birader! benim de merak ettiğim nedir biliyor musun?: bir insan neden kendini öldürmek ister?

şu duyurudan rahat 3 ekmek çıkar.
yeni başlayanlar için seri katil olmak he:)

the rope'u tavsiye ediyorum bi izleyin.

hayat güzeldir. ölmeyi de becerme boşver ya

Ne derdin var? Söyle, yardım ederiz. Sen ölsen bu hayat aynen devam edecek farkındasın değil mi? Kim, ne bu hale getirmişse seni, kendi benliğinden önemli mi?

Zaten bu duyuru da, bir imdat çağırısı. İzin ver yardım edelim.

i.imgur.com

kedi kumuna yaklasan duyuru buydu. ilk once duyuruyu acani erkek zannettik. kiz oldugunu sonradan annadik.

sorunun en guzel yeri de "bildigin" kelimesiydi. sonradan sildi o soruyu o kiz. tesekkurler yatagants hocam. tesekkurler, yatagants hocami uyutmayan cinni perili apla!

kıx olduğnu nasıl annadınız yea?

@fempusay hocam

temizlik maddelerine olan hakimiyetinden,
"misafir gelicek bu aksam" demesinden,
noktalama isaretlerinden sonra bosluk basmamasindan...

tahmin tabii ama siz nasil diyoglaaa? "educated guess"...

ahahahah bildigin bok muhabbeti yapilmis uzun uzun. sonuc ne oldu acaba?

başlık efsane olmuş.ben de denk gelmiştim zamanında o başlığa, bir şeyler yazaydım keşke.

hatırlıyorum bu duyuruyu kendisi bayandı sıçan erkekti, en sonunda atmıştı yatağı,

ulan ne biçim başlıkmış yaa gülmekten gözümden yaş geldi. 'yatağa combofix kur' nedir arkadaş ya ahahahaha

evet cevapların tamamı yok bu caps'te... ilerleyen kısımlarda bayuan olduğunu söylüyordu arkadaş. hatta yatağı babası almıştı sanırım, pahalı ortopedik bir yataktı, kıyamıyordu o yüzden atmaya filan...

:D duyuruyu görmemiştim. başına gelecek olursa öneri vereyim, nalburlarda 2 metre genişliğinde naylonlar satılıyor. bundan 5 metre uzunluğunda alınıp yatağı (metresin altındaki) sarın, kenarlarını üst üste getirip koli bandı ile sızdırmazlık sağlayacak şekilde bantlayın. ardından yatağın lekeli tarafını da aşağı getirin.

üzerini metres, çarşaf vs ne varsa sarın ki naylon görünmesin. kokuyu engelleyecektir.

ne fenaymış ya, barton fink filminden bu yana böyle tiksinmemiştim.

yok mudur?

kullandım memnun kaldım. nerden baksan 5 seneden fazla olmuştur alalı. dünyanın çeşitli yerlerine götürdüm bana mısın demedi. hala kullanıyorum.
model güzelmiş gider bence

düzen oluşturmayı sağlayan araç

itunes üzerinde önce bilgisayara, ordan ipade

açıklayabilirmisin

ben iphonundaki pdf leri ipadine aktarmak istiyorsun diye anladım.

ibooks zaten ipadinde kurulu değil mi... ipadten o uygulamayı açıp. koleksiyonlardan pdf yi seçinde kitapların listelenir

hayır. ipad imde bulunan pdf ,kitap ve epublar gözükmüyor. ibooks kurulu. kullanıyordum ,fakat bugun pc den ipad e pdf dosyası atmak isterken bütün hepsi kayboldu.

kaybolmaz. o rafların hemen üstünde pdf yazan bir sekme olmalı ona tıkladın mı?
eğer hiçbiri olmuyorsa itunesda yedeklenmiştir ordan geri yükleyebilirsin

ibooks u kullanıyorum. hiçbir şey yok şu anda. itunes tan geri yükleme yapamadım. pc de yüklü itunes. ama bir türlü ipad e tekrar yükleyemedim.

iç iç

verdiğiniz gazla fütursuzca içiyorum o zaman. içme diyecek olan varsa şimdi konuşsun.

içme

neden?

haram (?)

yok benim içip içmeme tereddüdüm kalite bakımından, teşekkürler yine de

nereden aldın onu ve ne kadar.böyle bi marka ilk defa görüyorum

o ne la

ben de biraz önce öğrendim. Anladığım kadarıyla,

sigortalıların özel hastanelerden yararlanabilmesi için parmak mı basması lazımmış, avuç mu tanıtması lazımmış ya da öpücük vermesi gerekiyormuş o kısmı pek anlamadım. Bugün son diye söylediler bana. Hiç öpesim yok.

Aynen benim de gidip yapasım yok :D

yalan habermiş

ben özelde yaptırdım. demek ki özeller de yapıyor.

Olay bildiğim kadarı ile şu: Diyelim ki devletten sağlık güvencen var. Özel hastanelerin de sınıfları var, a-b-c, vb diye. Devlet güvencen hastanenin sınıfına göre senin oradaki işlemlerini kısmen karşılıyor. Örneğin normalde 100 tl olarna muayene 30 tl'ye geliyor, vb.
1 aralığa kadar damar haritalı tanıtım cihazlarında parmak-avuç içi, vb taratmaz isen, bundan sonra devlet o ödediği kısmı vermeyecekmiş. doğrudan parası neyse o kişinin cebinden verilecekmiş.

bu işte bi yanlışlık olduğunu, medyanın insanları yanlış yönlendirdiğini düşünüyorum.

evet 1 aralık'ta böyle bir uygulamaya geçiliyor. bugün bu uygulama olmadan muayene olmak için son gün.

lakin avuç içi kaydı vermek için son gün olmasını aklınız alıyor mu ya? ben niye muayene olacağım zaman gidip kayıt vermiyorum? ösym bürosu mu bu, kayıtlar mı kapanıyor? niye kimbilir ne zaman muayene olucam diye milyonlarca adam hastanelere gidip 1 aralık'tan önce avuç kaydı versin ki abi olur mu böyle saçma bir şey.

son gün olan şey, uygulamasız son gün olması. uygulama yarın başlıyor. avuç izi olmayan muayene olamayacak. ama avuç izini kaydettiremeyecek diye bir şey yok. kaydettirir, sonra da muayene olur. haftaya gittin doktora, avuç içi kaydın yoksa önce kayıt ederler, sonra muayene ederler. olması gereken de budur. yoksa özel hastaneler hasta bakmak yerine kpss başvurusu yapar gibi kuyruk kuyruk adamın izini almakla uğraşır.

kibritsuyu na katılıyorum. ben yurtdışındayım ve yeni seneye türkiye ye ancak gelebilceğin. eee nolcak şimdi gircek mi bütün muayene paraları? saçma bu, ayrıca hasta değilse, el izi vermek için ne demeye hastaneye doluşçak millet akıl alır gibi değil!

Süre kısmında ben de kararsızım ama dün akşam haberler "! Aralık'a kadar haritasını izini vermeden giden kapıda kalacak ya da parasını verecek" dedi. Dün öğrendim ben bu olayı, bugün de işteydim. Herhangi bir özel hastane oluyor mu, onu da bilmiyorum.
Bu saçmasapan "işi olmayanların 219 tl vermesi" için de böyle bir panik olmuştu, süreyi 1 ay uzattılar. Belki bu da böyle olur.

inanır mısın ben de bugün öğrendim. böyle bir uygulamadan çalıştığım şirketin dahi haberi yok. eğer bugün gerçekten son günse ve bir daha kayıt olmayacaksa ülkede ayaklanma olur, kimsenin haberi bile yok çünkü. son gün olayında kesin asparagas bir durum var.

evet bugün annemi doktora götürdüm (ki kendisinin avuç izleri daha önceden alınmıştı), görevlilere sordum biz de kayıt yaptıracak mıyız gelmişken yapalım diye, "yoo şimdi yapmıyoruz zaten, doktora geldiğiniz zaman yapılacak" dedi.

yok yani öyle önceden gideceksin de, el izi verip kayıt yaptıracaksın da, yoksa muayene etmezler kapıdan dönersin de falan. önceden de gitsen "manyak mısın kardeşim, şimdiden niye yapalım, doktora geldiğin zaman yapıcaz" diyolar.

yani yine gerizekalı medyanın olayı götünden anlayıp milleti şaşırtması diyebiliriz.

olsa olsa bu uyarılar özel hastane yönetimleri için olabilir. sgk diyor ki "bak kardeşim, 1 aralık'tan itibaren bu sistem zorunlu olacak, avuç içi okuma cihazı vs gibi altyapını hazırlamazsan 1 aralık'tan itibaren hasta bakamayacaksın haberin olsun". tabii haliyle sistemi hazır olamyan hastaneye gelen hasta da muayene olmadan geri dönecek. ama dangalak medya bunu öyle anlıyor ki, zannediyosun 1 aralık'a kadar el izini vermeyen muayene olamayacak.

çok sabırsızım, aklıma geleni o an yapıyorum

kolay affedebiliyorum (bazen bi zaaf bazen de iyi bişi olabiliyo)

türkçe'den bihaber insanlara kıl oluyorum.

var. nedense esnaflara karşı bi zaafım var. hep boynum bükük kalıyor. heralde küçükken topkek çalarken yakalanıp yediğim dayakların etkileri.

edit: türkçe dersi veren üstteki einstein önce kendi nickindeki anlatım bozukluğuna baksın.

Hiç pazarlık yapamıyorum. Alışverişte Söylenen fiyati veriyorum.

alman kızları :/

Takı, incik, boncuk ve ayakkabılara aşırı zaafım var. :(

ince bilekli ve uzun boyunlular

kokain
kadınlar

uyku,güzel yemekler

kova erkeklerine ve iskandinav erkeklerine zaafım var.

Kokain, alkol ve iskandinav kadınları. Bide steakhouselara. Bide müziğe. Bide arabalara


bağımlıyım resmen dkkfkff

var

neredeyse her güzel kıza sevgili olacakmış gibi bakıyorum il etapta. abazan değilim, bir sürü karşı cins arkadaşım da var, sevgilim de. sonra naptığımı farkedip haraketlerimi frenliyorum.

çok meraklıyım yeni şeyler öğrenmeye karşı. hergün yeni bir şeyler araştırıyorum. ders çalışmak benim için mümkün değil. edebiyattan girsem kendimi fizikte buluyorum.

müziğe karşı zaafım artık alışkanlık vaziyetinde. dışarı çıkarken, otobüsteyken sıkıldığımda falan hep müzik dinlemek zorunda hissediyorum.

ağır abazan değilim dedim ama gece yarısı internet başındayken şeytan dürtüyor. o da aslında farkına bile varmadığım bir alışkanlık.

zaafım yok diyen insan ya ermiş olmuştur ya da peygamber.
zaafı olmayan insan tam biçimde kendine hükmediyordur ve kendiyle savaşında her zaman galiptir. etrafımı baktığımda ben öyle insanlar göremiyorum. demektir ki, herkesin var zaafı.

Eller

bebekler ve tonton yaşlıları görünce, yumuşacık sevgi dolu bi insan oluveriyorum..

Oje

beleş tike zaafım var. ondan geldim ben

Kadınlar için ayaklar(elleri zaten söylememe gerek yok).

Bide çok acırım. Bana saldıran sokak köpeklerine bile acırım öldürtmem.

güzel bacağa giyilmiş bir siyah kadın çorabı.

hiçbir şeye yok "güzel, bakımlı ve tarzı olan kadından" başka. nasıl bir tutulmuşluğum var anlamış değilim!

iyi araba, kaşları ve dudakları güzel olan kızlar, rolex

açık kahve saçlı+mavi gözlü kızlar. bir de aykırı tipli kızlar.

Karşımdaki insanı kendim gibi düşünüp kısa sürede güveniyorum. Hatta sonuçta kazık yesem bile bu huyumdan vazgeçemiyorum..

BTCTurk ile devam et, bilgisayar ile uğraşma derim. Rastgele günün birinde format atarsın, cüzdan falan kalmaz yalan olur bütün paraların.

Şu anda almak mantıklı değil fakat. Yaklaşık 15 gün önce 350TL'deydi çünkü. Düşmesini bekle, öyle yatırım yap derim. Sorun varsa özelden sor, elimden geldiğince cevaplarım.

btcturk wallet değil, bir borsa. işlem yapıcağın zaman gönder bence btcturke para, sürekli orda para tutmak pek güvenli gelmiyor bana. eğer hacker'ların ilgisini çekerse bence elektronik saldırılara çok açık. müthiş güvenli bir sistem kurduklarını sanmıyorum. kendi bilgisayarıma daha çok güveniyorum o yüzden. bitcoin'in sitesinden bitcoin-qt adlı bilgisayara indirip kurulan bi cüzdan indirdim onu kullanıyorum ben.

ama btcturk'ten cüzdana, cüzdandan btcturk'e para göndermek senin tercihine bağlı olarak paralı. işlemleri bitcoin madencilerinin onaylaması lazım ve eğer küçük bir harç vermezsen 2 gün 3 gün bekleyebiliyor işlem, ya da hiç onaylanmıyor cüzdana geri dönüyor para. genel olarak kabul gören harç 0.0001 btc.

btcturk'ten dışarı çıkan para için btcturk illaki harç alıyor senden ama ben bu işleri bilmediğimden cüzdandan btcturk'e gönderirken harç kısmını 0 olarak bırakmışım 3 gün boyunca onaylamadılar madenciler işlemimi.

hacı bugün devletimizin idarecilerinden bir açıklama vardı bitcoin işinde dikkatli olun yasal arka planı yok sıçarsınız diye. bir arattırsana onu (sıçma benim eklemem, onu arattırma)

hacı sitenin tasarımı daha en başında güven vermedi bana. bir de bae, boş ver kaptırırsın bakarsın paranı felan.

yok ya dubaiye gideceğim de site çok iyi geldi bana ama bizim buradaki sahtekarlara benziyorlar. ondan bi fikir alayım dedim. aynı şeyi düşünüyorsunuz demek ki beniml.e

İzin alman garip geldi. Öyle alıştırmışsın, onlarda forsunu kullanıyor.
Git, kal.

Sana değil çevreye güvenmiyorlar :)
Ya gidicem deyip kavga edersin ve zaman içinde git gide alıştırırsın, ya da gitmezsin, bu durum devam eder. Gözlemim böyle.

exla +1

Mantıklı bir gerekçe iste, veremiyorlarsa uzatmasınlar meseleyi.

kendimi düşündüm de, 15 yaşımdan beri kimseden bir şey yapabilmek için izin istemiyorum kadın halimle.

sen alıştırmışsın kardeş, onlar da kullanıyorlar. kocaman adamsın ne izni allasen?

müdür sana güvenmemekle ilgili yok bence. anne baba hassasiyeti böyle bir şeydir. ben 40 yaşındayım babam 65 yaşında ve geçen bana sen hala çocuksun benim gözümde dedi. eh peki dedim ben de. yurt dışındayım bu arada, bir arada arkadaşın felan var mı orda? yalnız mısın? vs demişti. eh yani kızma böyle şeylere, annen baban neyi düşünüyorlardır bilmem ama belki son zamanlardaki eylemlerden etkilenmişlerdir.

20 yaşında erkek bunun için izin alıyorsa ben de baban olsam izin vermezdim. 20 yaşındasın lan, bunun için izin mi alınır? büyü biraz.

belki ne yaptığını biliyorlardır.

okurken sona gelinceye kadar kadın olduğunu düşünmeme sebebiyet verdi bu duyuru, klasik aile engellemelerinden biri diye okurken er kişisi olduğunu görünce günümüz Türkiyesinde daha az görünen bir sorunla -aile içinde pasif kalma, hala çocuk olarak algılanma vs.- karşı karşıya olduğunu söylemekle yetinebilirim.

gerçekten izin alman sorun, kadınlara aileleri tarafından yapılan o zulümü anlarımda sizinkiler de bi garipmiş doğrusu.
diyeceğim o ki @exla gibi, git kal ve "ben kalıyorum" de, izin isteme.

Hak verilmez alınır.

mervelere gidicem dersen tabi izin vermezler o kızlarda işe yarıyor.

Anneni babani op basina koy .

Benim annem babamda seninkiler gibi ilgili olsalardi keske

kadın olsaydın tamam da 20 yaşında erkek için durum garip geldi. şimdiye kadar alıştırmış olman lazımdı. eğer akıştırmadıysan, hep uygun saatlerde eve girip çıktıysan bu normal.

sen hala çocuksun yani. kimseye güven olmaz. onlar da haklı.

sakince, çirkefleşmeden al karşına konuş.

20 yaşıma bastığım gün, arkadaşlarla doğum günü partisi yapmıştık; dün gibi hatırlıyorum.

gözümü, sabah 5'te kırklareli'nin babaeski ilçesine bağlı sofuhalil köyünün su deposunun önünde, çimende yatarken açmıştım.


5 kişiydik, uyandığımızda 4 kişiydik ve 5. arkadaş bu köye ulaşmamıza vesile olduğunu tahmin ettiğimiz arabasını alıp gitmişti. istanbul'a dönüş yolu ayrı macera :)
(doğum günü partisi mecidiyeköy'deydi)

lan nerden getirdin aklıma şimdi :) ama 20 yaşındayken ailem beni kaybolmamın 2.-3. günü falan arıyordu (ki ailemle aram çok iyidir)

yorumları okumadım, yukarıda yazılan şeyleri söyleyecek olmam kuvvetle muhtemel. (zira bu sorunun başka çözümü olduğunu sanmıyorum)

izin istemeyeceksin. o arkadaşının evine gideceksin ve telefonla onları arayacaksın. "ben bugün arkadaşımda kalacağım, merak etmeyin." diyeceksin. böyle böyle alışacaklar merak etme.

belrtilmemiş

genelde size ait olmaz. ama yurtdışı riske girmeye değer mi bilmem. bence sorup ksein bilgi alın ki işiniz şansa kalmasın.

RETURNS, EXCHANGES & REFUNDS
What if I don’t like the item or it doesn’t fit?
No problem. Simply send the item back for a refund and please include documentation to notify what items you're returning and the reason why. Please note that, as per our Terms and Conditions of Sale, you will be returning any items at your own cost and that you are under a statutory duty to take reasonable care of the items while they are in your possession. Taking reasonable care means you must return the items in 'as new' condition and with all of their original packaging. If you fail to take reasonable care of the items while they are in your possession and return them damaged, modified or incomplete, we may charge you for any losses arising from your breach of this statutory duty.
If you require a refund
If you require a refund, you should also return any accessories and free gifts your received with your items. We will provide you with a full refund of the purchase price and any delivery charges you have incurred in getting the items to you no later than 30 days from, and including, the day on which you notified us of your intention to return the items in accordance with our Terms and Conditions of Sale. Refunds are credited to your original method of payment.
Damaged items
If any items you purchase from us are defective or incomplete upon arrival, you must notify us immediately using the contact details published at the bottom of the page, to request an exhange or a refund.

Yanlış anlamadıysam ürün bedeni olmazsa geri iade bana ait, doğru muyum?

evet your own cost masraflar sana ait olmak üzere

yanında olmak zorunda

Sıkıntı çıkar. Cezası var
Edit: Buyrun bu da ceza maddesi ve para cezası
tsof.org.tr

Para cezasi var

"2918 Sayılı karayolları trafik kanunu (44/1-b) maddesine göre, aracınızı kullandığınız sırada kendinize ait sürücü belgenizi üzerinizde bulundurunuz. Yapılacak trafik kontrollerinde eğer sürücü belgeniz yanınızda yoksa kontrolü yapan trafik ekipleri (polis-jandarma) size sürücü belgenizi yanınızda bulundurmamaktan cezai işlem uygulayabilir, Sürücü belgenizi yanınızda bulundurmamanın cezası ise 2013 yılı için 166 TL ve 5 ceza puanıdır."

iki kere yakalandım ehliyetsiz evde unutmuşum.
ilkinde ruhsat da yoktu gerçekten de öbür çantamda unutmuştum. emniyet şeridinden giderken polis çevirdi ceza kesicekken diğer çantamda unutmuşum dedim. arabayı bağlayacaklardı derken off seninle mi uğraşıcaz be diyip yolladılar.
ikincisinde ruhsat sigorta herşeyin tamsa yollicam seni tamam dedi. muaneyi yeni yaptırmıştım şükür, yine yolladı.

ama burda kadın olma durumu ne kadar etkili bilmiyorum hatta biraz önce arkadaşıma da telefonda anlattım. geçen pazartesi polis çevirdi. neden noldu dedim. hanımefendi plakanız yok telefonla konuşuyorsunuz kemer takılı değil aşırı hızlısınız. şirinlik yaptım yolladı..

sıkıntı çıkar ama benim gibi salabilirler de. yaşamış biri olarak yazayım dedim.

ben yakalandım ve ehliyetim arkadaşın arabasında unuttuğum kart tabakamda kalmıştı. polis bey normalde cezası olduğu felan söyledi. ben de ceza yazabilirsiniz ama durum budur dedim. neyse sonra telsizle tc kimlik numaramdan ehliyet durumumu sordu, karşı taraf nerden alındığını, puan durumunu vs aktardı. bir daha yapmayın yoksa cezası var dedi (yaz dolayları yanlış hatırlamıyorsam 163 veya 63 gibi bir şey demişti).

Polisine bağlı, göbekli ve yufka yüreklisi TC kimlik no ile idare ederken, yine göbekli ve puşt olanı cezayı kesip gönderebilir, orrospu çocugu olanı da arabayı götürecek ehliyetli yoksa şöyle sağa çek bakim diyebilir.

odadan çıktıktan sonra ileride tekrar girmek istersen geriye dönük aidatı ödetiyorlar sadece
eğer imza yetkinikullanmıyorsan üyeliğin hiç bi anlamı yok

bizim tabip odasını anlatayım da ibret al. aile hekimliği sistemi geldikten sonra aile hekimlerini özelde çalışan hekim olarak nitelendirip üyelik ücretlerini iki katına çıkardılar. ayrılma dilekçeni de kabul etmiyorlar. gerekçeleri de özelde çalışan doktorların odaya üye olmaları şartmış. ben daha önce üye olmamıştım çok şükür. üye olan arkadaşlar mecburi haraç ödüyor resmen.

esnaf odalari da farkli degil.

yillardir harac odeyip duruyoruz aldigimiz en ufak bir hizmet yok. aidat adi altinda resmen harac. bir bok yapmiyorlar maalesef

müdür, kanunen bu odaya üye olmadan diplomanı kullanarak yapman gereken herhangi bir faaliyeti yapamazsın. yani mesleğini icra edebilmen için meslek odasına kayıtlı olman lazım.
doktor örneğinde ise özelde çalışan doktorlar doktorluk yapabilmek için tabip odasına kayıtlı olmak orada vize almak zorunda.
bakma tr de işlevsizliğine ama meslek odaları hökumet kadar hatta ondan daha etkilidir. mesleğin normatif alt yapısını kural ve işleyişini (nasıl yapıalcağını vs) onlar belirler. etik kurallar aaçısından da önemli işlevleri varsa da tr de olmayabilir.
kısası tr örneği kötü olabilir ama odalar elzemdir

4-5 saat uyku yeter. fazla uyumazsan yeterli zamanın olur.

oo sen bundan bahsediyorsun sen bide benim halime bak.

sabah 7:30 da evden çık 8:30 - 6:30 iş eve gel 7:30 yemek ye otur dinlen oldu sana 9 otur derse çalışmaya başla dinlenerek ders oldumu sana 1 2 saat sonra uyu sabah kalk işe git .
haftanın 3 günü böyle . geri kalan günler işten çık dershaneye sonra tekrar derse.

senin günün hayli fazla zaten daha ne olsun.

sabah 9 sadece carsamba günleri okul var 4 e kadar. Haricinde derslerim öğlen 2 de başlıyor.
Ofisi sabah 7de acıyoruz, 12ye kadar calısıyoruz, sonrası yemek ve okul. 5 te tekrar ofisteyiz, 22'ye kadar tekrar calısıyoruz.
Sonra canı isteyen evine gdiyor istemeyen ofiste yatıyor. Raadız biz. Bazı günler iş çok erken bitiyor hayvan gibi abandıgğımız için sonra bütün guild wars 2 oynuyoruz veya ders calısıyoruz :D

Küçük bir şehre taşının benim günde yaklaşık 7 saat boş zamanım oluyor :) Gerçi ben işsizim zaten :D Çeşitli kurslara gidiyorum ve Kpss kursuna tabi ki. Şaka bir yana Ankara'da yaşadık şu an yaşadığımız şehirden önce. Kesinlikle küçük şehirlerde yaşanmalı.

genelde 1.30-2 gibi yatarım bazen 3-4 ü bulduğum sabah namazını kılıp yattığım da olur. sabah genelde 8 gibi kalkarım (bazen 7ç30, bazen 9.30). 40 yaşındayım ve gün içinde yoğun çalılşırım (beden değil zihnen daha çok).
uykuyu azalt alışınca fark edeceksin o kadar çok uyumanın gereksiz olduğunu

Napican bos vaktinde bu onemli.

Eger yapicak isin varsa her turlu vaktin olur, eger yapcak bsiseyin yoksa zaman yetmez

küçük şehir + daha az vakit alan iş kombinasyonu. mümkünse çalışma zorunluluğundan kurtulmak.

ben de yazayımı koşulları.
7,30 kalk borusu
8 iş başı
17 paydos
17.15 eve dönüş

Tespitinde haklısın. Fakat her zaman umut dolu olmalısın.
Kendini bir bayrak yarışında düşün. Kazanan, güzel günleri gören sen olmayabilirsin; fakat birilerinin ileride bunu yapması için sana ihtiyacı var.
Daha iyiye ulaşmak için hep ve daima çaba sarf et.

Ulkenin gerçeği. Bok yemissin akademisyen olmakla. 4 saattir elektrik yok bizim evde. Oglum 5 aylik hava soğuk. Sabah degisecekmis arizali kisim. Cok sıkıldım sanki gideceğimi buralari terkecedecegimi bilen birileri bizimle dalga geçiyor. Yarin bok gibi isime ve bok gibi insanlarin yavsaklarin arasinda mesai geciricem ve su an ailemle karanlikta telefonun isigiyla oturuyoruz amk

taşraya gitmene gerek yok, i.ü diş okudum ben de sık sık kalem ve silgi almayı unutup sınava geliyordum, sorumsuzluktan değil fazla çalışmaktan unutuluyor bazen. umutsuz olmayın belki onlar da fazla çalıştığı için unutmuş olabilirler.

valla benim de sinavlara dahi kalemsiz silgisiz gittigim cok oldu. ders kaydini yaptirmadigim olmadi ama unuturken gorebiliyorum kendimi. bu konudan rahatsizsaniz onemseme/umursama meselesidir belki bu yonden umutsuz olmaya gerek yok. herkesin onemsedigi seyler farklidir.
ha diger her yonden umutsuz olabilirsiniz tabii. haklisiniz zira. kimse de lan oyle degil ortalama gencligimiz piril piril demez.

Haklısın. Niye okuduklarını ben de bilmiyorum öylesine gelmiş gibi herkes kötü öğrencilerin olduğu bölümlerde değil iyi bölümlerde de bu böyle. Okulda nasıl bir eğitim göreceklerinden habersiz, mesleğinin gelecekte neyle uğraşacağından habersiz bir sürü genç var. Öylesine gelip gidip mezun oluyorlar. Zaten ilkokullarda da sınıfta kalma kalktı. Boş bomboş insanlarla dolu okullar.

emin ol kalemiyle silgisiyle gelenle aralarında pek bir fark yok.

Dostlar kalem, silgi vs. sadece örnek olsun diye verdim. Kastettiğim amaçsızca, sorumsuzca geçirdikleri yıllara dikkat çekmekti.20'li yaşlarına gelen insanlara en temel sorumluluklarını hatırlatmak benim görevim olmamalı. Neredeyse 200 tane öğrencinin danışmanlığını yapıyorum, içlerinden bir taneside mi odama hocam şu konuyu anlamadım anlatır mısınız? veya seneye mezun oluyorum bana gelecek adına ne tavsiye edersiniz? sorusuyla gelmez?

ne sanıyorsunuz bilmem asistan hanım/bey ama, bu anlattığınız kişileri gittiğiniz abd İngiltere almaya gibi ülkelerde de kolaylıkla çoklukla görebilirsiniz. siz birini doğru yöne yönlendirin zaten zamanı geldiğinde o öne geçer diğerleri maraba takımı arkada bekler.
@ ömer abicim karanlığa küfretçeğne kalk bi mum yak! dünya bir gündür o da bugündür diyerek yaşa yea!

o kadar çok kontenjan açıldı ki, öyleleri de geliyor artık.

@nicotr, o nokta tamamen sistemden kaynaklaniyor mu?

ben sorumluluklarini yerine getirmiyorsa yeterli bilince sahip degilse direk birakilmasi taraftariyimdir. onemsemek zorunda degildir hakkidir, ama siz de onu onemsemek zorunda degilsiniz aslinda. sonucta bir universite. yalniz pratikte hocalarin eli kolu bagli biraz cunku okuldan atilma kalkti. biraksaniz seneye yine gelecek, tabiri caizse ya gercek ya da mecaz anlamiyla basiniza bela olacak.

diger yandan lise ve oncesi donemde de bir yere kanalize olunmadigi ve sosyal aktiviteler cok yetersiz oldugu icin ogrenciler gelismemis oluyor iste.

kapalı?
çocuğunu 9 gün aç bırakarak öldüren de açıktı?

kapalı olmasının önemini ben de anlamadım. kapalılar yapmaz diğerleri yapar gibi bir yargı mı vardıki?

insan değiller tek sorun bu.


istediğin cevap: kapalı olmak dindar olmak değil.

haberin detaylarını okuyamayan bir tek ben miyim yoksa artık türkiye'de habercilik anlayışı bu mu? "haberin ayrıntıları çıkmaya başladı". ee ne onlar?

siktimin haberciliği yaa.

ayrıca senin sorun da sorunlu. ne demek kızlar neden korunmasız ilişkiye girer? erkek neden giriyor?

Basini kopartmak degil de tutup cekmeye calisirken kopmustur diye inanmak istiyorum, dun gordum cok canim sikildi .

Az biraz cinsel hurriyet fena olmayacak ama :/
Ne olacak bu kiza sicip batirdigi bi hayat..

kapalı olduğu nerde yazıyor? troll mün?

kapalı açık olması karakteri değiştirmemekle beraber zaten kız kilosunu gizlemek için kapanmış,pardesöler falan giyip hamilelikle beraber artan kilosunu gizlemek için,

İste başbakan bunların önüne geçmek istiyor. Yoksa kimsenin hayatına mudahele elbette doğru değil ama, isin içine alkol girince insan sonuclarini dusunemeyecegi şeyler yapiyor(korunmasız ilişki gibi). Kürtaj mesela, hic mi geç kalindigi olmuyor saniyorsunuz? Herkes zamanında mi gidip aldiriyor? Kaç tanesi katil kim bilir.

Edit: Akp ki degilim

erkek. hiç dikkat etmem, nasıl denk gelirse.

kurutma makinasına atıyorum çamaşır makinasından sonra. sıcacık yumuşacık çıkıyor. katlamıyorum ama :( kadın

erkek. içe asılır. böyle gördük.

çamaşır yıkamıyorum, kirleneni atıyorum. zenginim (cinsiyet olarak zenginim)

Erkeğim, içe asıyorum.

bir odayı çamaşır vs gibi işler için ayırdığımdan, hiç dışarı çamaşır asmam. evin içinde ayaklı çamaşır kurutmalık var. ona asarım, iç çamaşırları bu aracın alt tarafındaki çoraplar için ayrılmış yere asarım genelde. erkek

elime geldiği gibi asarım, erkek.

erkek - asla dışarı asılmaz ya kurutma makinesine gider yada yaz ayıysa içeride çamaşır askılığına asılır

evin içinde kurutuyorum. çamaşırlar çoğu zaman kızlı erkekli yıkanıyor. bu konuda özel bir uygulama yapmıyoruz. ama genel olarak yer darlığından dolayı donlar en son kalan yerlere, diğer çamaşırların üzerine asılıyor.
dişi öğrenci evi.

balkonda kurutacak olsam da ulu orta asardım. pazarda ikizlere takkeeee! diye bağıran, kafasına sütyen geçirmiş erkeklerin olduğu bir ülkedeyiz. muhafazakar olabiliriz ama don don yani.

Kurutma makinasina atiyorum camasir asma gibi bir sorunum yok. Disarida kurutmak zorunda kalsaydim cok dikkat edecegimi sanmiyorum. camasir bu,simetrisini de mi olcecegiz?

Kadin

geçen sene balkona asardım, acıbadem tarafları rüzgarlı olur, uçar giderdi, trunklar, çarşaflar, sütyenler... komşular toplayıp katlayıp getirirdi, evladım çamaşırların uçmuş diye.

şimdi ev içinde askıda kurutuyorum.

erkek.

erkek...
öne iç çamaşırımı kamufle edecek giysilerimi asardım.
victorias secret mı lan donumuzu sergileyelim?

kurutma makinesi ile kurutuyorum ancak ipe asacak olsam fark etmezdi içe mi dışa mı asacağım.

erkek.

Evin içinde as. Dışarıda kirlenir .

içe asılır öyle öğrendik.

gadın.

erkeğim. benim balkon karşı binanın çatısına baktığı için donları dışa asıyorum, tişört pantolon falan iç tarafa. ev arkadaşlarımın, onların kız arkadaşlarının falan SEHER YILDIZI veyahut ATİLLA markalı emekli amca donlarımı görmelerini istemem.

sadece bir tane belki sevişirim donum var, o da siyah slip zaten, affedersin ama zigim bile kalkamıyor içinde, öyle saçmasapan bi don. hiçbi şeyden çekmedim şu donlardan çektiğim kadar. hala anneme aldırıyorum. "anne seksi bi şey al, kız arkadaşım olması ihtimali söz konusu" diyorum, hala gidip atilla alıyor.

yalnızlık içinde kendini kirletiyor/pisletiyor ve kendi elleriyle, hem kendi dünyasını(n geleceğini/umudunu) hem de diğerlerini(nkini) çürütüyor/ karartıyor.

yalnızlıkta kendini yozlaştırıyor/kendinden uzaklaşıyor ve dünyasının da yanıbaşındaki dünyayın da bütün umutlarını bizzat kendisi boşa çıkarıyor.

tabi "next World" öbür dünya anlamına gelmiyorsa, büyük sorun var demektir.

bence next world direkt öbür dünyayı kastediyor.

önerim yok, belki gevşemeni sağlayacak çaylardan içebilirsin diyeceğim rolden. ama geçmiş olsun demek için esasen yazıyorum, arada da konsepti piç etmemek için öneri.

oluru yok malesef. zaman sadece. uygunsa hareket önleyici korse falan kullanabilirsiniz belki. onun haricinde kaburga kırığına bir şey yapılmaz. bekleyeceksiniz.

siyasal görüşle alakası olmayan yeni bir sistem ve bir nevi hamilelik fişlemesi evet.

Şimdi gebenin takibi zorunlu bir olay, gebe ve yenidoğanın iyiliği için. Bu bilgilerin anne ve bebeklerin sağlığı ve hatta hayatı için önemli yeri var değerlendirmelerde zira herkes sizin bizim gibi internet çocuğu değil, bilinçsiz insanlar gerçekten kendileri için bile tehlikeliler.
Ama, elbette teori ve pratik arasında fark var. Bu fark da yaklaşımdan kaynaklanıyor. Bilgiler gizli diyorlar ama olan biteni biliyorsunuz. Söylenecek fazla bişi yok.

evet fişleme ve bu nedenle de s.tir et (çok sinirliyim bu mevzuda hergün başka birinden duyuyorum türlü marifetlerini)
taktılar resmen.

gerçekten ceza ödüyolar mı onu öğrenmek lazım.

eğer ödüyolarsa adamların suçu yok.

yok ödemiyolar da kafalarına göre ise diyecek bişey yok tabi malum.

gebelik takibi kısmı tamam akıl erdirebiliyorum ne kadar onaylamasam da ama kürtaj takibi?

ben olsam hiç de gidip bildirmem zaten karnım burnuma gelmiş bi de onlara evrak mı yetiştircem, kim ne öderse ödesin yasayı cıkarırken bana sordular sanki.

Ek olarak; hamilelik süresince her ay arayıp bilgi alıyorlar. Kilonuz kaç, gebelik süresince herhangi bir hastalığınız çıktı mı?(gebelik şekeri vs).. Doğumdan sonra kısa bir ev ziyaretleri oluyor. Bebeğin doğum bilgilerini alıyorlar. Sonra her ay bebeğin kilosunu, boyunu öğrenmek ve aşı takvimini hatırlatmak için arıyorlar. Tüm bebekleri takip etmeleri gerekiyormuş. Bu konuda biraz hassaslar.

bu senin fişleme dediğin şey modern batıda da var. ancak ceza ödemeleri konusunu anlamadım.

Gebeliğin takibi önemli. O nedenle hamile kaldığınızı aile hekimine bildirmelisiniz. Kürtaj kısmında prosedürü bilmiyorum ama tıbbi bilgilerinizn tek bir yerde toplanması yani bir veri bankası oluşturulması için bunu da bildirmeniz mantıklı gözüküyor çünkü ülkemizde tıbbi kayıtlar düzgün tutulmuyor aslında tutulması gerekli.

sanırım gizlilikten kasıt devlet kurumlarından değil özel şahıslardan gizlenmesi anlamında.

uygulama hekiminizin şahsi kararı değil, hamilelikleri de, doğan çocuğun aşılarını da takip ediyorlar. aşıya gelmeyenleri arıyorlar, gerekirse ev ziyareti yapıyorlar. anne ve çocuk sağlığını takip etmek babında. aile hekimi birkaç arkadaşım var, ordan biliyorum. her hamile veya bebek sahibi titizlikle izlemeyebiliyor böyle durumları.

Evet gitmezseniz para kesilir. İzlemlerinizi aile hekiminde yaptırmak istemiyorsanız gebe kaldıktan sonra gidip ben izlemlerimi aile hekimimde yaptırmak istemiyorum diye imza da atabilirsiniz. Ama bilgilerin gizliliği konusunda sıkıntınız olmasın. Çünkü özel hastaneye de gitseniz devlete de gitseniz yapılan bütün işlemler devlete bildiriliyor. Ondan kaçış yok.

(bkz: tonga)

çok severim bu kelimeyi.
hem de bir ülke adı.
hem de tanga gibi...

daha çok tongaya düşmek olarak kullanılıyor ama

bizim memleketten örnek vereyim sana.

"üçtuka"
üçtuka kurma şeklinde kullanılabilir.

manyel var bir de. polim gibi manyel yapma denir

Madik atmak.

havaalanı hakkari'de değil Yüksekova'da. haberi aşağıda. valiyi de hiç sevmem başıma bir şey gelmeyecekse (gelecekse çok severim, şimdiden söyleyeyim), vaktiyle (henüz vali yardımcısı iken) kendisiyle karşılaşmışlığımız var. iyi yürüdü herif, aferin!

gundem.bugun.com.tr

osuruk böceği

osuruk böceği.

ekinlerin içinden çıkardı bu böcekten.

mevsiminde üzeri fosforluya yakın yeşil olur. ama bu aylara kalanların kabukları bu hale geliyor. kendisi anlı şanlı osuruk böceği; en.wikipedia.org

haydaa ne alaka lan evde osuruk böceği. bi saksı bitki bile yok. iki gündür göç yoluna mı denk geldi bizim ev...

karınca.

Kımıl

Ölmeye yaklaştıklarında renkleri neredeyse bronz oluyormuş. Sizinki de korkarım ölecek... :(

o değiil de zincire mi vurdun böcee?

ters dönüp ölüyorlar ek bilgi.
gerçi çoğu böcek öyle sanırım

komisyonu gider yazılır. 30 doları harcadığınızda belgeleriyle gider yazılır. bunun yapılan harcamaların gider yazılabilmesi için belgelendirilmesi ve asıllarının muhasebeye iletilmesi gerekir. şirket prosedürleriniz vardır zaten ve size gerekli uyarılar yapılmış.

sadece taksi ücreti gibi bazı belge temin edilemeyecek giderler belgesiz olarak gider yazılabiliyor (yurtdışı hasılatının binde 5'i) ama şirketiniz belge getirme konusunda ketum olabilir. prensip meselesi.

belge asılları yerine fotokopi veya fotoğraf özel şirketse idare edilebilir de devletse zor olabilir. aslında her iki durumda da muhasebecinin risk alıp almaması ile ilgili.
harcamalar da kaçma olur. idare edilir aslında ama denetimler sıkılaştığı için son zamanlarda tamı tamına istendiğini düşünüyorum. bu nedenle yaptığın her harcama için fiş alsan iyidir.
30 doları harcarsan harcadığın yerlerden fiş alırsan o fişler harcama karşılığı ödenir. örneğindeki iki doları makbuz üzerinde gösterebiliyorsan alma olasılığın var. ama dediğim gibi kamu veya özel sektörde olma durumuna göre muhasebecinin risk sevip sevmemesine göre durum değişkenlik gösterir.

freekara +1

af buyur ?

uvvv biraz ağır olmuş, ara adamı.

hem hoşlanıyorsun, hem de istediği şeyi görevliye teslim edip yanına uğramadın. bravo! gidesin varsa kalk git. önceki hareketine bi kılıf bul gitmeden de. özür ziyareti gibi olsun.

freekara +1

daha yanına neden gitmediğin hakkında kendine bile mantıklı bir açıklama getiremiyorsun ki, sen bu kişi ile bir ilişkiye başlasan iki ay sonra "ben tükenmişlik sendromuna tutuldum, gitmem lazım kusura bakma" diyebilirsin.

hoşlanıyorsan git konuş bence.

barzo falan degilsin. bir bahaneyle tekrar ugramaya calis, bir onceki actigin soruda evli olup olmadigindan emin degildin, onu netlestirebildin mi?

yaa iş böyle hoşlanma boyutuna doğru evrilince açıkçası utandım yanına uğramaya. evet.

evli değil.

freekara +1

yahu amacın neydi ki senden istediği şeyi götürüp de yanına uğramamakta? çok saçma olmuş. adama tabii ki bir şekilde ulaşman gerekiyor, tabii yaptığın şeyin etkisinden kurtulup seninle görüşmek isterse.

o gun cok acil işim vardı dersin bir ara uğra

resmen saçmalamışsın. hem adamdan hoşlanıyorsun hem de yüzünü bile görmek istemiyorum der gibi o şeyi bırakıp kaçıyorsun. aynısını bir erkek bana yapsa o sayfa kapanırdı, adamın bana ilgisi yok diye düşünürdüm. biz kızlar bazen abartıyoruz ama sen fena abartmışsın.

barzo? görgüsüz? bu kelimeleri kullanma amacınızı anlayabilirsem ya da açıklarsanız belki ben de katilabilirim fikirlerinize ?

ay dayanamayacağım ekleme yapacağım,
adam ilk adımı atıp seni çağırmış, sen bu fırsatı kullanamamışsın. şimdi bahane falan derken adam senin de ona meyilli olduğunu kesin anlayacak. hiç zekice davranamadın, kızdım sana. bol şans.

barzo derken, yani hödük gibi bir şey demek istiyor. lök diye görevliye teslim edip ayrılmışsın ya oradan, ona istinaden diyorlar.

tamam yaptığım şeyin hödüklük olduğunu daha net kavradım şimdi siz bu kadar üstüme gelince. teşekkürler gerçekten hakaretler için. hadi bakalım ne halt edeceğim şimdi. nasıl düzelteceğim durumu.

şuna bir bak: #9022282

8.misal:

ne sana ne (de) ona inaniyorum= ikinize de inanmiyorum.

ne sana ne(de) ona inanmiyorum = -belirsiz anlam-

anlamına da anlatım bozukluğuna da...

he ben de farkındayım, bu kafayla bu yazı çıktı, hayatını anlatım bozukluklarını düzeltmeye adamış, en ufak yanlışa tahammülü olmayan sevgili türkçe gönüllüsü sözlük kişisi.

gidip söyleyemezsen facebooktan msj at acil işim vardı yanına gelemedim diye.yavaştan ilerlersin.adamın sana ilgisi varsa zaten devam etirir.ilk konuşmada olmazsa bir kaç konuşma sonra görüşelim birşeyler içelimmi olayına girer.ilgisi yoksa kesip atar.

en son yorum yapan arkadaş ben sana kamil diyor muyum ? elbette diyorum. siktir kamil.

Okurken tırstım, çığlıkla uyanırdım ben.

kalk 2 rekat namaz kıl.

nasıl tanıdın? bence bu da önemli.
kabus görmüşsün şeytanlar falan, takılma fazla.

belki bu sıralar dinden uzaklaştığını falan hissediyorsundur. buna yorabildim ben.

dindar olmadığım halde vakti zamanında öğrendiklerimden hatırladığım kadarıyla allahın sıfatına mazhar olman fani dünyada mümkün değil. İnanç sahibi insansan yapabileceğin şey o gördüğün şey ne ise allah olmadığı konusunda kendini ikna etmen.

Böyle rüyalara söylenebilecek şey belli zaten: üstün açık kalmış panpa.

Çok ilginç.

Bence yanlış yola doğru gidiyorsun, şeyan seni kötü yola çekmeden önce kendine gelmen lazım gibi bir manası olabilir.

Gördüğün rüya kıymetli bir rüya, değerini bil.

Ona baktigimda.ondan yardim istercesine beni affetmesi icin allah diye bagirdim. Ama bana yardimci olmayacagini hissettim o an Ama yuz ifadesi anlatamiyorim. Cok garip.

ben de rüyamda bir keresinde Allah'ı kısa boylu beyaz elbiseli beyaz saç ve sakallı (uzun bunlar) ve bir başka keresinde de 5210 Nokia telefon zamanlarında cep telefonumda "tanrı arıyor" ibaresini rüyamda görmüştüm. garip olayların adamıyım.
neyse birinci rüyayı gördüğümü ilahiyat profesörü arkadaşıma anlattım. o da kalktı bayraktar bayraklı'yı aradı. bayraktar hoca da direkt oğlum öyle şey olmaz. şeytandır o dedi. eh ben de biliyorum hocam nediyim ama rüya da bu dedim. rahat ol bir numarası yok şeytan yoklamış seni rahmani değil rüyan ;)

yahu rüya bu, beyin defrag yapıyor işte. bir mesajı anlamı yok. kabus görmüşsünüz altı üstü, bir su için sakinleşin geçer.

muteber bir rüya tabiri kitabından rüyada allahı görmek bahsine bakabilirsin. böyle bir mevzuya rastlamıştım. ama tabi ben görmediğim için ayrıntısını okumamıştım.

değmedi, değmeyecek bence. gozle gorulur bır farklılık da olmayacak kopru trafıklerınde.

değdi de neye değdi orasına bakmak lazım!

aslinda iyi proje ama care olmayacagini projeyi yapanlar ve tayyip erdogan da biliyor zaten. temelde goz boyama.
istanbul icin guzel bir sey yapacaksa nufus azaltma politikalari uygulamasi gerekir. bu tarz cakalliklarla secim kazanirsiniz, care sunmazsiniz.

değdi. metrobus için de aynı muhabbetleri yapıyordunuz. şuan metrobus ler kalksa istanbul felç olur.

metrobusun ise yaradigini dusunen hic 45 dakika metrobus beklememis angutlara gore muhtesem proje.
bana gore degil. cunku ben kucukken bir sekerle kandirilan cocuklardan degildim.

metrobüs yapıldığı zaman otobüs seferleri azaltıldı diye biliyorum yani mantıksal olarak bi değişiklik olması imkansız. Ayrıyeten nüfus politikası konusuna katılıyorum bende

hiç istanbul'da bulunmadım ama bence şöyle bişeye yol açabilir bu kadar büyütülerek lanse edilmesi:
Kırsal kesimden ya da taşradan kente göçün başlıca sebepleri yol su elektrik eğitim sağlık yetersizliği ve işsizlik. Bunu öyle bir anlattılar ki sanki istanbul cehennemdi ve bununla birlikte zıp diye pırt diye cennete dönüşecek. Buna kanan, ya da çeşitli sebeplerle kafasında soru işareti olanları şehre çekecek bu. Trafik belki daha beter bile olabilir böyle olursa.

Tek çözüm ist. Nüfusunun azaltilmasi. Oyle bir şeyse ya uzun vadeli bir politika ile yapilabilor ya da kisa vadeli. Hwr iki durumda da bunu yapan parti tekrar secilmez. O yuzden maalesef böyle devam edecek. Okumaya ist gelen kac kişi geri memleketine dönüyor?

5.5 milyar usd lik yerin altından geçen göz önünde bile olmayan şey için "göz boyama" diyenler var çok komik..amerikada boğaz kadar önemli geçiş olmayan yerlere adamlar bu tür geçitleri 20 yıl önce yapmışlar..akp yi sevmiyorum yazın samimi olun..projeye bok atmayın..hele bir bitsin bakalım

ahaha bu sabah gördük sanırım nasıl bir proje olduğunu.ahaha

türkçe yazınca fiyakalı olmuyor:

(bkz: independence day)

2,5 sene falan olmuştur. Hala atlatamadım.

ben olmadim ve olacakmis gibi de hissetmiyorum.

çoook zor atlatılıyor

bence emsal veya paralel arama, yaşadıkların ve yaşayacakların eşsiz. cevaben: herşeyin bir güzelliği var..

benim öyle bi ayrılığım olmuştu. hayatıma yeni insanlar ve yeni şeyler kattıkça, zaman alsa da unuttum. unutuluyor yani. kime sorsan öyle der. Yapman gereken şey ağlak şarkılar dinlememek, enerjini arttırıcı aktivitelere katılmak, hep birlikte zaman geçirirken kendinle ilgili unuttuğun şeyleri yapmak ve kendini şımartmak faydalı olabilir.Yeni biriyle mutlu da olmadım hemen, ama onu da özlemiyorum mesela. İlla ki yeni biri olmak zorunda değil. ama olursa onunla da mutlu olabilirsin niye olamayasın ki?

ayrılalı bilmem kaç ay oldu unutmak için herşeyi yaptım(barlarda sarhoş olmalar,eve yüzlerce kız atmalar,montla sıçmalar vs) ve şu ana kadar en hafifleten şey geçen gün tanıştığım şirin,güzel kızdı. ama o da çok konuşuyordu kestim muhabbeti,shit happens

evet.

Atlatamayip takinti yapiyorum. (bkz: ben ettim sen etme)

uzun ilişkiden çıktığım için mutluyum. düşün

mutlu oldum, şu an özlemiyorum. özlediğim olmadı, çünkü zaten iki taraflı bıkılmıştı sanırım ilişkiden. İlk zamanlar ister istemez zor oluyor ama 1-2 ay sonra atlattım.

3 ay oldu. atlatamadım.

Hayatta neler neler geçiyor, geride kalıyor sen bile inanamazsın...

En büyük aşklar bile yıllar sonra arada bir yüzünde tebessüm dışında bir iz bırakmaz merak etme...

Ayrıntılı bilgi için Aşk Acısı Nasıl geçer : www.vazgectimsenden.com

henüz mutlu oldum diyemem ama olacağıma inancım tam en azından.
tamam çok harika zamanlar geçirdik; sevmek, sevilmek, aşk hepsi çok güzeldi. bittiğinde birdaha asla aynı duyguları yaşayamayacagımı düşündüm ben de uzun süre. ama daha 20'lerimin ortasındasındayım. koca bi hayatı ölmüş, gömülmüş bi aşkın anılarıyla geçirmeyi planlamıyorum açıkçası.

oldum

bu sevmenin şiddeti ile alakalı. misal bendeniz bu tür bir ilişkinin etkisinden hala kurtulabilmış değilim ki, kendisi ile en son 2006 senesinin şubat ayında konuşmuştuk.
kendisi evlendi çocuk çocuk sahabı oldu. bendeniz ise, hala onun eşsizliğine olan düşkünlüğüm ile kendimi heder etmekle meşgulüm. ondan sonra birine seni seviyorum demek ne denli zor oldu bilemezsin ve ne kadar zaman aldı. üstelik çocuk da değilim 40 yaşındayım.
işte dediğim gibi ne kadar değer verdiğine ne kadar sevdiğine bağlı. misal hala Google da adını aratır çıkan fotoğraflarına bakarım. yüzünü gözünü süzerim öyle kendi kendime.

:( bazen evet

olm paylaşmayın şöyle şeyler cidden üzücü

iyi tarafindan bakmak lazim. kadinin esi hala destekci, parasizlik cekmiyor. ya parasiz ve yalniz olsaydi? ki bizim gibi az gelismis yada hic gelismemis 3. dunya ulkelerinde cok daha vahim durumda hastalar var.

son ana kadar iyileşmeye başladığı fotografı görmeyi diledim. boğazım düğümlendi be..

erman, olay aslında bir yorumcunun yorumunda hemen altta saklı:

(bkz: life ain't no fairy tale)

hayatta saglik disinda hicbir seye uzulmemek lazim (kendime not)

bu devirde ya kanserden öleceğiz ya da trafik kazasına kurban gideceğiz. ben bir acımasızlık göremedim, sonuçta hepimiz bir şekilde öleceğiz.. ha belki bizim ölümümüz adım adım fotoğraflanmayacak o ayrı..

hiçbirimizin sonsuz zamanı yok ve bunu fark ettiğimizde ömrümüzün en az yarısını harcamış oluyoruz.

ilkel benlik, başka açıklaması yok. ne olacağıdı aman adam süper sıkıştırdı beni şuna şurada bi' kere vrereyim mi

apaçilik, öküzlük ve de abazanlığın bir kombosu.

özellikle kadınları sıkıştırdıklarından emin misiniz? İstanbul trafiğinde mesela seri hareket edemeyen herkesi "dürtüklemek", boş bulduğun yere burnunu sokmak refleks haline gelmiş durumda. Siz boşa panik oluyor olabilir misiniz? Açıkcası zannetmiyorum ki özellikle kadınları sıkıştırıp bunun bir olay olmasına yetecek sayıda psikopat olsun.

ruh hastası çünkü. bak sahi diyorum. dünyada bazı insanlar var, ve işkence etmekten zevk alıyorlar. birilerini zora düşürmeyi, onların hata yapmasına sebep olmayı görev görüyorlar.

trafikte bunu yapan adamların tedavi edilmesi gerek. toplum huzuru için.

@point me at the sky

evet ben de bu gozleme katiliyorum. yani kadinlar, trafikte DE taciz ediliyolar. taciz edenler insan degil tabii. vicdan son derece insani bir unsur cunku.

bir ulkenin kanunlarinda "vehicular homicide" diye bi suc yoksa, "Cadde"de surat yaparken, kaldirima cikip adam oldurenler, 1-2 sene yatip yirtiyosa, yani caydiricilik neredeyse sifirsa, bunlar olur tabii.

vehicular homicide'a gelene kadar, her gun binlerce (bkz: reckless driving) sucuna goz yumuluyosa, bu tur insanlik disi yaratiklar da azittikca azitirlar tabii.

bu bir hastalik. o kesin. altindaki arabayi "penis" olarak gorme gibi bir patolojiyle de ilgili olabilir.

ulkedeki bu durum, 100 sene sonra belki duzelir...

Trafikte ve çevremdeki kadın şoförleri gözlemlediğim kadarı ile genellikle kadınlar anlamsız yere sıkıştırıldıklarını düşünüyorlar. Tüme varmak istemem ama kadınlar sıkışık bir trafikte genellikle panik oluyorlar ve normal bir erkeğin rahatlıkla geçebileceği yerlerden geçemiyor, kavşaklarda anlamsız yerlerde duruyor ve belki korunma refleksiyle etraflarına pek bakmadan sürüyorlar. Normal ve kurallara uygun şekilde sinyal vererek kendisini sollayan arabalara kızan çok kadına rastladım mesela.

(bkz: because i can) allah o sürücülerin belasını versin. vermiş de.

the shawshank redemption'da şuna benzer bir konuşma vardı:

- bu adamlar homo mu, neden erkeklere saldırıyorlar?
- değiller, sadece cins ayrımı yapmıyorlar.

nedenini anlamadığım bir şekilde bana da benzeri olduydu. laptopla bağlanabilmeme rağmen iki cihazla bağlanamamıştım. ikisi ile de ayrı ayrı zamanlarda sorun yaşadım (cihaz1: iphone4; cihaz2: htc flyer tablet). ama yine nedenini anlamadığım bir şekilde her ikisi de 1-2 gün içinde wi-fi yı buldular kendi kendilerine.
beklemek bir çözüm olabilir veya bağlantı seçeneklerinden bağlantıyı kaldırıp yeniden kurmak da bir seçenek olabilir.

Dubai de ikamet eden birisinin sana davet göndermesi gerekli 1 günde hallediyor öyle. Dubai de tanıdık nereden bulacağın sana kalmış

bunu veren bir konsolosluk ise, mazeretini kendilerine bildirerek (aciliyetin fecaatin gerekçelerini) bir dilekçe yazabilir ve vizede öncelik talep edebilirsin. emin ol bundan hiçbir zarar görmezsin. olma olasılığı da var.

Teşekkür ederim, iki fikir de gayet mantıklı eğer oluyorsa. Dubai'de tanıdık var, davet eden bir şirket zaten, o daveti kime iletiyorum peki? Emirates aracılığıyla alıyorsam vizeyi Emirates'e mi? Yoksa Konsolosluğa mı ileteyim?

Sen o Dubai deki tanıdık ile konuş deki bana turist vizesi davetiyesi gönderin sen onlara mail atıcaksın tanıdığa yani mailde şunlar olucak vesikalık resim ve pasaportunun bazı sayfaları bilgilerinin olduğu sayfaları scan edip mail at tanıdığa onlar senin adına dubai de konsolosluğa gidip davetiye işini hallediyorlar ve sana Mail atıyorlar mailde senin resmin ve bilgilerinin yer aldığı bir vize sayfası oluyor sende o mail in çıktısını alıyorsun ve Dubai havalimanında pasaportun ile beraber o kağıdı gösteriyorsun zaten o senin bir nevi turist vizen oluyor. Dubai polisi o belgeyi görünce bişey demiyor giriş damgasını basıyor pasaportuna hoşgeldin diye. Bu kadar

Aklınızda bulunsun, Emirates ile uçuyorsanız max. 48 saat içerisinde vize çıkartan bir online vize servisi var, genelde 12 saate falan geliyor Priority'i işaretleyip bi 20 dolares fazla vermeniz gerek sadece.

Tunus'un aşağı kesimleri oldukça fakir ve çoğu yer içler acısı idi benim geçen seneki gezintimde gördüğüm. güzel tarihi mekanlar var. islamın ilk dönemlerine ilişkin eserler felan. gezilip görülmeye değer de fakirlikleri görünce insan üzülüyor. sousse'ye gitmiştim ben, bir de başkent Tunus'a. ikisi de güzeldi. ama arada bir şehir daha vardı adını unuttum. o şehir girişte bahsettiğim gibi felaketti. akşam vakti belediye başkanı ve vali bizi resmi törenle karşıladılar. toplantı felan yaptık. adamlar bize yardım edin diye yalvarayazdılar. o kdar üzüldüm ki, başımızdaki devlet büyüğüne "lütfen bunlara biraz yardım edin" dedim. aslında daha önce o kente çöp kamyonu felan vermişiz. onu bile getirmişlerdi süsleyip püsleyip. hala içim parçalanıyor: dünyanın ne garip bölgelerinde ne garip hayatlar var!