Tüm vücut çalışıyorsam tam bir saat sürüyor.

Ortalama 2 saat, Push ve Legs seansları biraz daha uzayabiliyor ama benim çalışma hacmim düşük sayılır bir bölge için 3 ya da 4 hareket onların bazılarını da 2 set yapıyorum fakat yoğunluğum maksimuma yakın setlerin tamamı tükeniş/tükeniş çevresinde, haliyle rest'ler 3-4 dakika sürüyor, bacak günleri daha da uzayabiliyor, o nedenle süre de uzuyor. Orta seviye yoğunlukta çalışsam çok daha kısa sürede bitirirdim ama böylesini daha çok seviyorum.


Ben erken saatlerde antrenman yaptığım için salon genelde boş oluyor o nedenle makineleri kitlemiyorum ama geç bi saatte salona gitsem bu şekilde çalışmamın imkanı olmazdı.

genelde her gittiğimde iki bölge çalışırım, ısınma dahil 1 saat gibi sürer. ortalama 8-10 hareket.

1.5 saat civarında sürüyor. Bölge bölge çalışıyorum.

4 gün gittiğimde ortalama 50 dakika.
Şu siralar iki gün yaptığım için 1.5 saat. Bu tabi spora başladığım anla bittiği an. Total salonda kaldığım süre değil.

1.5 saat

Max 70-80 dakika. Bu süreleri asarsam overtraining oluyorum.

10-15 sene önce ben de 2 saat civarı çalışırdım ve hep uyku problemlerim olurdu. Sonra anladım ki (biraz geç anladım :)) overtraining sendromu yaşıyormusum.

Uyku problemi yaşıyorsanız buna dikkat edin derim.

İyi forumlar :)

tam 1 saat, evde isinip salona geciyorum direkt harekete basliyorum isinma setleriyle.
tam 1 dedim ama kimisi 50 kimisi 65 olabiliyor.

dümenden çalışıyorum. gün gün bölge bölge gidiyorum. milletle sohbete dalmazsam 1 saat kadar sürüyor.

Evde çalışan birisi olarak (makine yok, squat rack+halter+ayarlanabilir 2 dumbbell+muhtelif ağırlıklarda kettlebelller ile) ısınma +antrenman+soğuma hareketler arası ortalama 3-4 dakika boşlukla toplamda 60-70 dakika.

Oluyor ama gitmiyorum enerjimi atacak baska seyler bulabiliyorum

Sıkılıyor ama gitmiyorum oğlanla koşturuyorum

Ben sıkılıyorum ama şu şekilde tedavi oldum: Geçmişte çok uzun süre powerlifting çalıştım, yani bi 10 sene falan haftada 3 gün maksimumum ağırlıkla squat deadlift bench press o.h. press yapıyordum, tabii bu stress vücutta birikiyor sinir sistemi fatik (fatigue) yüklüyor sonunda da overtraining'e giriyorsun, bende de öyle olmuştu; sanırım 1,5 sene falan gym'in önünden bile geçmedim sıfır antrenmanla hayatımı geçirdim, sonra kendimi iyi hissetmeye başlayınca daha "insani" ağırlıklarla daha basit programlarla çalışmaya başladım, tabii böyle olunca arada yine "keşke hayvan gibi çalışsam yine" gazına geldiğim oluyordu ama sonra yaşadığım o süreç aklıma geliyor kendimi terbiye ediyorum. Ben de çok çalışmayı seviyorum, 7 gün antrenman yapmanın bir zararının olmadığını bilsem 7 gün çalışırım ama bi faydası yok tam aksine gerektiğinden yüksek hacimle çalışmak her zaman zarara götürüyor, insan vücudu çok basit bi mekanizma gerektiğinden fazla zorlamaya çalışırsan overtraining gibi kendi sigorta birimleri var onu devreye sokup seni engelliyor ama önemli olan o yola girmemek. Ben bir de normalde hiç isteye isteye salona gitmem hep kendimi dürterek giderim ama gitmediğimde ben de sıkılıyorum fakat hacim her zaman belli bir aralık içinde olmalı ve aşılmamalı, bunu anladığında bi problem kalmıyor.

Hafta sonu mutlaka koşuyorum ve ağırlık çalışıyorum. Hafta içi yoğunluktan yapamazsam çok can sıkıcı oluyor.

Ağırlık antrenmanlarını evde yapan biri olarak haftanın 4 gününü direnç antrenmanlarina ayırıp off günleri de 15-30 dakikalık stretching/mobility, hiit ve yoga/pilates ile doldurduğum için can sıkıntısı olmuyor.

son 1-1buçuk senedir sırf para verdim diye gidiyorum.
plansız programsız o gün canım ne istersen onları yapıyorum.

gitmediğim daha doğrusu hiç gidesimin olmadığı günlerde çıkıp yürüyorum. bazen salonun kapısından dönüyorum. olur da içeri girersem -ama spor yapmak istemiyorsam- kondisyon aletlerinden sonra sauna/buhar odası kullanıp vaktim varsa hamam yapıyorum. bazen yüzüyorum.

yani spor salonuna gidip yıkanıp geliyorum off günlerde.

--
geçen sene sigara kullanımım arttığında (düzenli içici değilim) kendime haftada 5 gün salona gitme koşulu koymuştum. en az 3 gün spor 2 gün de fitness dışı soft antreman yapıp 5 günlük kotamı doldurunca pazar günü sigara içme izni veriyordum kendime.

hiç canım istemiyordu sigara pazar günleri. diğer günler istesem de içmediğim için hem sigarayı azaltmak hem sporu arttırmak için bende işleyen güzel bir yöntemdi.

Normalde açılı press'ler biraz daha yüksek olur, benim decline press'im flat'e ve incline'a göre daha yüksek zira flat press yaparken diğerlerine göre destek almak daha zor, o nedenle bir tık geri kalır ama bunu bu ağırlıklarda anlayamayız ağırlıklar arttığında fark daha net ortaya çıkar ama sende şu an bir sorun yok.

normaldir, yuk omuza binmeye basladikca agirlik duser zaten ama bunlara cok takilma.
bir de fly hareketini 12-15 tekrar araliginda yapabilirsin daha izole bir hareket. min 12 tekrar iyi olur.

Incline ile ayarlanabilir benchi 15 derece yapınca biraz ve 30 derece yapınca biraz daha fazla flat benche göre ağırlığın düşmesi normal. Ayrıca fly hareketinden daha fazla verim almak için benchte değil yerde yapmanı öneririm. Youtube.com da falan floor fly yazarsan hareketi yaparken kollarının açısını nasıl gerceklestirmen gerektiğini falan da görürsün.

çok teşekkür ederim cevaplar için!

www.tagesschau.de
buradan takip edebilirsiniz. biraz aşağıya inin almanya hartisını göreceksiniz. adayların isimleri daha yok ancak partilerin oy oranı ve oy sayısı görülebilir. gece yarınsından önce isimlerin açıklanması zor.

doğu almanyanın almancı olmasını anladım da. Kaiserslauternde sol partinin 1. olması şaşırttı.

www.bundestag.de buradan ilgili eyalet ve seçim bölgesi seçilerek ya da haritadan ilgili yere tıklanarak kim veya kimler seçilmiş görülebilir.

Avmde flo, deichman falan bulursun.

A city veya nata Vega

Nata Vega

avm'ler yok iken Kızılay'da Ülkealan Pasajı vardı, hala da var ama ne durumda bilmiyorum... avm kadar çeşitlilik olmasa da belli bir marka modelin en uygun fiyatı için bir bakılabilir.

databaselerinde hata olabilir. buyuk ihtimalle hi olmak istedi ama high school'a gitti aradaki baglanti.

Sorunun doğrudan cevabı değil ama çapraz kontrol için Google ile deepl i birlikte kullanmakta fayda var. www.deepl.com

google translate cevirilerine yardim et secenegi var. birileir muhtemelen oradan abuse etmis olabilir. almancaya da yanlis ceviriyor.

Alman yapimi olmasi gerekmiyorsa ben pixar'in dublajli animasyon filmlerini izlerdim. Bol ve gundelik seviyede diyalog oldugu icin en faydali kaynaklardan biri.

Who Am I (film)

How to Sell Drugs Online (Fast)

Werk ohne Autor

dizi: babylon berlin, dogs of berlin, unsere mütter unsere vater

film: barbara

The Man In The High Castle. Yarı İngilizce, yarı Almanca ama çok sürükleyici.
Der Untergang

İlk aklıma gelen birer film ve dizi önerisi
Film: der Himmel Über Berlin
Dizi: Babylon Berlin

Türkisch für Anfänger i kesin izle.

Dil öğrenmek içinse.

Birde olay yeri temizlikçisi vardı bulamadım o diziyi Netflix de vardı vpn ile girince çıkıyordu.

Okunuşu; totorganika gibi bir şeydi

Nico’s Weg :))
Deutschland 83/89
Das Parfume
Dark
Der Untergang

The billion dollar code (4 bölümlük mini dizi)

ulusta tamir ettirilen yerler var diye biliyorum ama tam adres veremem. gidip orda bir iki çantacı sorarsanız gösterirler.

Ulusta çantacılar pasajı var ama yerini tarif edemiyorum. Çıkrıkçılar yokuşuna çıkmadan sol taraftan aralardan bir sokağa giriliyordu. Orda sorsanız söylerler. Kızılayda falan da vardır kesin ama ben bilmiyorum.

Kızılay'da karanfil Sokakta Gök çanta tamiri tavsiye ederim, hem merkezi hem de bu işi iyi biliyorlar. Google maps ten bulursun çok merkezi.

Lavabo aç denediniz mi?

Sicak su gecir bol bol. Sonra da lavabo acici. Acilir irmik. Ennn kotu boruyu degistirirsin dert degil.

her şeyi denedik:') gitmiyor.hem toz lavabo aç hem jel.

tırt lavabo açıcılardan ziyade en kuvvetlisinden kimyasallar içeren açıcılar oluyor hırdavatçılarda (marketlerde bulamazsın, "destroyer" marka mesela isim vermek gerekirse), o çözer işini, tekstil gibi şeyleri falan eriterek açıyor ki irmiğin "i" si kalmaz dökünce.

Tel sok tel.
O doktugun seyler de birikmistir, lavabo acici daha cok tikiyor eger acamazsa.

tel mantıklı duruyor.

ya herrrrrr şeyi döktük. yakında kızgın yağ dökcem o sınırdayım. böyle çubuk falan sokuyoruz altta devasa bir irmik kumsalı var gibi.

Lavabonun altındaki sifonu söküp manuel olarak çıkarırsınız çamur topağını.

Birden çok kimyasal döktüysen ve açılmadıysa, artık kimyasal dökme. Lavabonun alt borularının fotoğraflarını at buraya. Nasıl açacağın hakkında bilgi verelim. Artık açman gerek altına kova koyarak ve bir sürü kimyasal döktüğün için eldiven falan gitmelisin. Eğer acemiysen bu tarz işlerde usta çağırması öneririm.

Ya çok teşekkür ederim herkese halledildi:) içinden abartmıyorum bir mezarı dolduracak kadar irmik çıktı. Hatta ortaları falan kuruydu o derece.
Boruyu söktük löp löp indi zAten.

umalım ki tıkanıklık lavabonun altındaki sifonda olsun, duvarın içinden giden pis su giderinde olmasın.

lavabonun altını sökmeden önce, sifonun duvara giren ucunu çıkarıp kovaya boşaltmayı deneyebilirsin. ama dikkat, çıkarır çıkarmaz üstündeki irmiğin ve suyun ağırlığıyla foraaahhşhşhh diye fışkırabilir. kova, leğen falan hazır olsun, çek duvara giren ucu leğenin içine, boşaltabildiğini boşalt, geri tak. orayı söküp takmak pek alet edevat da istemez.hala borunun içinde irmik varsa aç musluğu, içinden biraz su geçsin. daha da olmuyorsa zaten ya söküp fırçayla falan iyice temizlemek lazım, ya da değiştirmek.

tıkanıklık sifonda değil de tesisatta ise o zaman usta şart. tak tak tak diye vura vura açan kompresörlü bi kılavuzları var. kolum kadar ağaç kökleri çıkardılar kanaldan.

eski tip lavabo pompası ile açılır.

yemem

www.resmigazete.gov.tr
a ve b sınıfına ait bilgi var. c sınıfı yazmıyor bile.

ilk defa duydum bunu. daha önceden yumurta alırken hiç dikkat etmiyordum. artık dikkat ederim buna da.

Hiçbir fark yok.

0-1 almak lazim, eskiden kafessiz filan satilanlar simdi 3 numara diye satiliyor

bence de fark yok. fark olması için dna'ya müdahale lazım.

gugıla soralım

What's the Difference Between Cage-Free and Regular Eggs?
There is no difference in nutrition between cage-free and conventional eggs, Dr. Karcher said.

fark yokmuş.

kaynak. www.bestfoodfacts.org

ha ama kısacık(360 gün) ömrü boyunca kendisi kadar kafeste yaşayıp ölen hayvanın yumurtasını yemek de, düşününce tiksinç. hayvana eziyet.

0, 1 numara yemeyi herkese şart koşarsak, memleketin çoğunluğu yiyemez

0 disinda yumurta almiyorum eve. besin degeri acisindan fark olmayabilir ama hayvanin gunyuzu gormeden yasayip öldüğü hayati boyunca depoladigi tum stres hormonlari yumurtadan hoop bize geciyor. ilaclarla sisiriliyor zaten normal yasam dongusunu surduremiyor zavalli tavuklar. olmamasi gerektigi kadar hizli buyuyor ilaclarla. bu kadar dogal olmayan bir canlinin yumurtasi ne kadar saglikli olabilir ki diye dusundugum icin elim gitmiyor 3 numaralara.

duzenli olarak 3 numara yiyecegime hic yemem gercekten daha iyi. arada bir bir yerde denk gelirse (misafirde vs.) sormam tabii ama kendim de gidip almiyorum. hem alan olmazsa ureticisi de uretimi azaltir, belki bir faydamiz olur.

mecbur yiyoruz. macro center'dan 1 yumurtaya 10 lira verecek bütçe yok.

Besin değeri açısından fark yoksa fiyatta ki bu fark tamamen vicdani bakış mı?

@japon

0 numara yumurta ile (gıdası tamamen organik, salma tavukçuluk),
3 numara (kuşun kendisi kadar kafeste barındığı, endüstriyel süreçlerle imal edilmiş ucuz yemle beslenen) arasında devasa maliyet farkı var.

Kendi dışkısını yiyerek beslenen tavukla dünyanın en kaliteli yemiyle beslenen tavuğun yumurtası arasında besin değeri farkı yok, yumurta boyutu değişmediği sürece her yumurta hemen hemen aynı protein-yağ değerine sahiptir, yumurta boyutu da tavuğun cinsine göre değişir. Ha birini karanfil çiçeğiyle beslersen maliyet artar diğerini dandik yemle beslersin maliyet düşer, bu yumurtanın besin değerine etki etmez ama satış fiyatına etki eder.

www.healthline.com
Kısaca bazı vitaminler, OMEGA 3 ve d vitamini açısından farklı değerlere sahip.

Çöpten daha kötü olabilir gdo vs kalitesiz antibiyotikler ve bilimum kimyasal atık içeren tavuklardan üretildiği için. Organik çöp karıştırsanız kirlidir bişeydir ama böyle zehir almamış olursunuz belki.
0dan başkasına gerek yok.

Eve gelince önce antrenman yap sonra yemek ye, senin plan çok anlamsız.

çok iyi bir vucut hedeflemiyorsan yemekten 1-1.30 saat sonra yap antremanını. bir şey olmaz amaç spor ve kilo vermekse.

kuralına girince işin içinden çıkılmıyor, sürdürülebilir olmuyor ve bırakılıyor. yeter ki devam et.

erken kalktığın için muhtemelen akşam 23.00 sularında uykuya geçiyorsun. Bu durumda tavsiyem en geç 21.00 da spor ve yemek işini sonlandırmak. Deneme yanılma ile tavsiyem 19.30 sularında antrenmanı ve 20.30-21.00 arası akşam yemeğini halletmek şeklinde olur.

Eve gelince direkt spor yapmak +1

Öğlen 12.20’de ilk öğünümü yiyorum. Ardından 15.00’de sporumu yapıp 17.30’da son öğünümü hallediyorum. Eve gelince yemek yesem bu sefer uykum geliyor, saçma sapan bir şey oluyor.

teşekkür ederim cevaplarınız için.

Trafik güzergahının yönleneceği bir cadde olduysa bina altlarındaki dükkanlar değerlenir, ama aksine daireler için gürültü ve toz dezavantaj.

ikamet edenler için doğrudan bir etkisi olmaz, muhtelif yerlere uzun bir süre daha cadde ya da sokak şeklinde adres verebilirsiniz ama cadde oldu ise bundan sonra adres verirken cadde olarak vermeniz elbette daha doğru olacaktır. Bunun dışında başta yol yapım çalışmaları olmak üzere çeşitli mevzularda büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyesi arası görev-yetki paylaşımı mevzuları olabilir. Bu konuda google layınca muhtelif bilgiler çıkıyor. Ör: www.hurriyet.com.tr

daha çok vergi

Emlak vergisi artabilir.

bimde ve pehlivanoğlunda organik yumurta var, markaları ve fiyatları aklıma gelmedi şu an ama sizinkinden uyguna geliyor. ben ikisinden daha ucuzunu bulamadım. yanlış olmadın ama tanesi 1,3tl gibi bir şeye geliyordu sanki.

benim gördüğüm en ucuz organik yumurta Tarım Kredi Birlik olanlar. 15'lisi 22-23 bandında.

Daha uygun fiyata var elbette ama güven unsuru biraz kişisel ve kullanım sonucu oluşuyor. Benim bir şekilde keşfettiğim ve Ankara içi elden teslim yapan numarasız satış yapan bir firma var, Ayaş'ın bir köyünde yerleri var tavuklar doğal açıkta besleniyor ama "o" veya "1" gibi numaraları yok, kolisi 35 tl, denemek isteyen olursa mesaj yolu ile gönderebilirim.

ben Gölbaşı Pazarı'ndan köylü satıcılardan tanesini 1 TL ye alıyorum.

Antepli değilim ve orada da yaşamıyorum ama Youtube da takipte olduğum ve bazı tariflerini deneyerek başarılı da bulduğum Harun Aksu nun kendi dükkanını deneyebilirsiniz. harunaksudan.com

abi benim bu işlerle hiç alakam yoktur ama instagram'da yemeklere falan baktığımdan dolayı herhalde arada keşfet'e düşen bir dayı var pendirhan diye. sitesi şurada: www.pendirhan.com

iyi midir kötü müdür nasıldır bilmem ama adam dükkanında herhalde antep'in tozuna, toprağına, taşına kadar her şeyi satıyor.

petek bakkaliyesi, saçıbeyaz

Petek bakkaliyesi Hatay'in.

Sacibeyaz'a katiliyorum. Ben de oradan aliyorum.

petek bakkaliyesi hatay'ın falan değil, özbeöz almacı pazarı'nın dibinde. antepli olmayanlardan akıl almayın.

antepte yaşamıyorsanız size bir dostumun numarasını vereyim, doğal ürünleri kendisi bizzat yaptırıyor paketliyip satıyor. Bir dönem eşim orada görev yaptı hala görüşüyoruz, bir telefonla bize ürünleri gönderir. zeytin, zeytinyağı nar ekşisi fıstık ne ararsan bulur alır yollar. kesinlikle memnun kalırsın.

Antep’te yaşarken bile doğal ürün alayım desen bulmak o kadar zor ki biz kendimiz yapıyoruz bazen (salça, biber vs). Yapamadığımız zaman annem alıyor birilerinden (dükkandan değil) o da çoğu zaman ev biberi diye geliyor tadına bakıyorum değil. Sadece ev biberinin tadını hiç bilmiyorsanız farkı anlamayabilirsiniz :’)

hem telefon hem de bilgisayar tamircisi arkadaşlarim var. hangisi tablet tamir eder bilmiyorum :)

isterseniz yönlendirebilirim. telefon tamircisi gama iş merkezinde, bilgisayarci da sakarya caddesi can baligin oldugu binada. telefonlarini ozel mesaj olarak gonderebilirim.

Çankaya da Ayrancı tarafları uygun ise öneri yapabilirim (ferno bilişim). Bir masaüstü bir notebook tamirleri yaptırmış ve telefonlar konusunda da uzmanlar, fiyatları da yaptıkları işe uygun gelmişti bana uçup kacmiyorlar.

en çok yaptıklarım:
* dökme tavada antrikot
* tereyağında bonfile

etli noodle olabilir soya soslu falan
uğraşırım dersen etli quesadilla
fajita
özbek pilavı bu mevsimde güzel olur
hünkar beğendiyi yabana atma :)

(bkz: beef wellington)

dana ama dananın neresi ? Kontrfile ise şinitzel deneyebilirsiniz.
İncik ise, osso buco deneyebilirsiniz. Veya farklı steak kesimlerinden t-bone vs. alıp ızgara deneyebilirsiniz. Dana yanak vb. gibi etleri uzun süreli şarapta pişirebilirsiniz. Kıyma veya minik kuşbaşılar ile taco deneyebilirsiniz.

dananın neresi +1
farklı bişi istiyorsan massaman curry
www.taste.com.au

macar gulaş

Döküm tencere ya da güveç var ise Boeuf Bourguignon deneyebilirsiniz www.ruhundoysun.com

Yemek kültürümüzde maalesef bu tip salçalı sulu yemekleri pilav kadar tamamlayan bir ikame yoktur. Makarna bile uymaz aslında; belki patates ile birşeyler yapılabilir graten ya da püre gibi. Biraz zorlarsanız aslında karnabahardan, kinoa ya da siyah pirinçten falan pilav çeşitleri denenebilir elbet ama maliyet yükselecek tatmin düzeyi düşecektir.

karabuğday (greçka) pilavı veya mısır yarmasıyla yapılan lapa. bir nevi polenta.

Yanına değil ama pilavın üstüne o sulu yemeği dökebilirsiniz.
Sulu yemeğin suyu fazla ve pilavı bozacak ise önceden biraz azaltın.

Yanında sadece ekmek kuru olarak yenebilir. Bir de cacık olabilir.
Lokantada böyle yaparım.

Sebzeli erişte, şehriye pilavı

Baska bir şey yok ki zaten.

spotify kingtir. rastgele modda karşımıza arada bir saçma sapan şarkılar çıkarsa da beğendiğin ve sürekli dinlediğin şarkıların tarzında şarkılar çalma algoritması çok iyi.

"sürekli dinlediğin şarkıların tarzında şarkılar çalma algoritması çok iyi" +1

Deezer kullanmadım. Çok uzun süre Apple Music kullandım. 1 yıl kadar önce Spotify'a geçtim. Spotify çok daha iyi. Özellikle öneriler bakımından ciddi fark var. Listem rock, metal parçalardan ibaret, apple music bana rap müzik falan öneriyordu.

apple music, youtube music, spotify ve deezer kullandım. hepsini ayrı ayrı 1-1.5 yıl kullanmışımdır.

spotify alayını ezer geçer. belirtildiği gibi, müzik önerileri müthiş. şu anda dinlediğim pek çok parçayı spotify’a borçluyum diyebilirim (elektronik, new age, soundtrack falan dinliyorum genel olarak).

şu anda youtube music kullanıyorum, çünkü premium yanında beleş. her yer abonelik doldu, spotify’a yer kalmadı. youtube music’te aradığım her şeyi bulabiliyor olmak güzel, spotify’da bazen bulamadığım şeyler olabiliyordu.

deezer’ın en iyi özelliği de, kendi mp3’lerini de sisteme yükleyebiliyor olmandı. hala var mı o özellik emin değilim ama kullanırken çok işime yaramıştı.

2014 yılından itibaren Deezer kullanıyorum. Yıllar evvel 1-2 hafta Spotify denemiştim fakat Deezer arayüzüne alışkanlıktan ötürü Spotify'a geçiş yapmadım. Ses kalitesi, aylık ücretinin şimdiye kadar bende hiç değişmemesi (9,99 TL), önerileri (explore ve flow fonksiyonları baya iyi bence), mixleri vs. bana fazlasıyla yetiyor. Eskiden beri Türkçe arşivi yeterli bulunmaz belki ama ağırlıklı yabancı müzik dinliyorsanız sıkıntı yaratmıyor. Ayrıca @avianthem'in dediği gibi MP3 yükleme özelliği hala mevcut ve ben de kullanıyorum.

Yukarıdaki arkadaşın önerilerini bir araya topluyor ve atakule big chefs diyorum.

beykoz olabilir.

Ankara'nın farklı mekanlarında yemiş içmiş birisi olarak bu konuda öneri yapmak zor gerçekten ama isteğinize Söğütözü Çiçek Lokantası uygun olabilir; muhtelif yerlerden yorumlarına bakarak değerlendirebilirsiniz.

Sitelerdeki yorumlara bakarak pek gitmiyorum restaurantlara. Bol sos ve bol showu çok sever hale geldik. Öneri üzerine gidiyorum genelde. Ama uygun bir öneri gelmedi Ankara için, herhalde ÖZ GAZİANTEP son durak olacak.

ekşi maya

ben de eşimle çıkarken karşılıklı pek oturmazdık. yanına veya resimdeki gibi çaprazına otururdum. bence garip değil. bu oturma düzeniyle daha samimi ve rahat bir iletişim kurabiliyorum.

@EasyTiger arkadaş ya da partner, hem cins ya da karşı cins farketmez bu şekilde oturma düzeni bana ilk başta sağ sol diğer masaların duymaması istenen diğer bir ifadeyle gizli kalması beklenen muhabbetler için bir nebze olası geliyor ama film sekansında böyle bir durum yok. Bana daha olası gelen ise, yönetmenin sekansı aslında iki kişi değil üç kişilik hayata geçirmek istemesi ile alakalı, çünkü garson baya sık bir şekilde muhabbeti bölüyor, yönetmen, garsonların sıkıcı derecede aşırı müdahil olmalarını kamera açısını da hesaba katarak oyuncuları yan yana oturtarak çözmüş gibi geldi.

Filmi izlemek istiyorum izlicem ama şunu dicem, ben nişanlımla hep yan yana otururum. Yan yana bazı şeyleri daha sessiz konuşuyoruz, ben onu mıncırıyorum falan.

Filmi izlemistim ve dusundugunuz gibi derin bir anlami oldugunu dusunmuyorum. Flortle, sevgiliyle vs cok normaldir bu sekilde oturmak bana gore.

Lisedeyken karşılıklı oturtuğum bi kız bana neden yanıma oturmuyosun demişti bende dumur olmuştum bi an sanki karşı karşıya daha seviliyor felen diye düşünüyodum ama her zamanki gibi Hollywood yalan atmış bize. Bende artık yakın oturanlardanım daha samimi oluyor.

Genelde dinlediğim, listemde yer alanlardan birkaç tane farklı parça açıyorum.
Queen - The Show Must Go On ile vokale,
Metallica - Wherever I May Roam, The Memory Remains, vb. parçalar ile enstrümanlara odaklanıyorum. Bu parçalarda duyduğumu beğenirsem benim için kulaklık testi geçmiş oluyor. Ancak bir de son bir test var. O da Daft Punk - One More Time.

Çünkü: 64.media.tumblr.com

iron maiden'dan bir şeyler açıyordum ben bir zamanlar. sonra şöyle bir playlist buldum spotify'da, çok kulaklık denemem gerekmedi gerçi ama bir iki kez kulaklık/hoparlör denerken buradakilerden faydalandım. bence playlist adının hakkını veriyor :)

songs to test headphones with:
open.spotify.com

kulaklık denemek için ideal şarkı mı bilmiyorum ama benim için ritüel artık;

Arctic Monkeys'ten Do I Wanna Know ile test ediyorum her yeni kulaklığı :d

benim ritüelim Armin van Buuren - I'll Listen
bu şarkının tamamını* tatmin edecek kadar temiz, dengeli duyarsam tamamdır.

İlk aklıma gelen Matrix soundtrack parçası olan clubbed to death, bu tür deneme durumlarında vokale değil müziğe ağırlık verdiğimden olsa gerek.

jet motoru sesi acarim pulse itki de olur.

Hiç önermem, kullanışsız oluyor. Bu insana hiç 2-3 arkadaşı uğramayacak, bir kadını/adamı kahveye çağırmayacak mı? Bütçeyi biraz daha artırabiliyorsanız normal boy kahve makinesi alın daha iyi.

Edit: Alternatif öneriyorum: www.trendyol.com

Edit: haa ben hiç anne baba için diye düşünmedim. Ama zaten filtre kahve makineleri varsa yine önermiyorum, çok gerekli değil gibi geliyor bana :)

@kobuzchu kiz teşekkürler öneri için ama, hediye alacağım bu ürün halihazırda standart filtre kahve makinesine sahip olup gün içinde ara ara birer fincan kahve de içen anne baba için. Türk kahvesi içmezler, üçüncü dalga kahve demleme olayına girmek istemezler standart otomatik pour over kahve müptelaları.

hocam birebir aynı mekanizmalı kahve makineleri farklı markalar altında satılıyor. tahminim hepsi çin'de aynı fabrikada üretilip üzerine farklı markalar basılıyor. sadece bardaklar farklı bildiğim kadarı ile.

aynı makinenin farklı bir markası var bende. açıkçası bunda demlenen kahvenin tadı bir french press kadar güzel olmuyor. o yüzden bodum'ın 1 lt olan french press'ini alsanız daha iyi olabilir.

Geç açtım, Rusya'yı yakalayamadım, izlediklerim arasında şimdilik Litvanya ilgimi çekti, favorimi duruma göre editlerim.

Edit: video özetlerinden Rusya ilginç geldi, iyi puan alırlar herhalde ama benim favorim Litvanya hala ilk beşe kesin girerler tahminimce.

Bi daha eurovisiona gelmem editi: yazıklar olsun:)

Azerbaycan da iyiymiş ya

İzlanda <3
O olmazsa Litvanya.

Edit: + İtalya

İzlanda tatlıydı. Sonra Ukrayna, Azerbaycan.

izlanda

şimdi italya çıktı onlar da iyiymiş...

Azerbaycan ve italya favorim, bonus isvicre

Benim birincim izlanda.

Diğer hoşuma gidenler:
Belçika
Finlandiya
Portekiz

çok bariz bir favori seçemedim, güzel şarkılar var.

ukrayna çok orijinal ve sayko. hoşuma gitti.

litvanya'ya bayıldım. sanırım bir numaralı favorim onlar.

italya ve finlandiya güzel ama çok çok özellikli gelmedi bana. üst sıralarda olmaları lazım ama birinci olmazlarsa şaşırmam.

rusya fena değilse de tarz olmak için biraz fazla zorlamışlar gibi. ukrayna'nın aksine onlar o "denişik" havayı tam oturtamamış sanki. yine de güzeldi.

isviçre çok çok iyi ama duygusal ve hüzünçlü bi şarkı olduğu için çok göz önünde olmasını istemiyorum hehe.

4 günde ertesi gün hamladığını hissedecek kadar fark olur bence.

Pazartesi push + arka bacak
Salı pull + ön bacak

Çarşamba by

Perşembe push + arka bacak
Cuma pull + ön bacak

Haftasonu by

yapılabilir.

Haftaya atıp devam et. Problem yok.

PPL sonrası Upper-lower tavsiye ederim aynı periyot ile gitmek zorunda kalırsan, haftada iki defa çalıştırırsin her kas grubunu yine aksatmadan. Pzt- prsb upper body & salı-cuma lower body. Çarşambayı da cardio ya da stretching ile geçirebilirsin.

standard bir sex sahnesinden farklı hissettirmiyor.

Adını duyardim izlemek anca nasip oluyor, 2001 çıkışlı six feet under her bölümde var neredeyse, 2. Sezonda baymaya başladı artık ama sardirmiyorum, öyle içten oynuyorlar ki gercek hayatta cinsel tercihleri bu şekilde mı para ya da sanat için bu kadarıni yapamazlar gibi geliyor.

Herhangi bir seks sahnesinden farklı hissettirmiyor. +1

Çok uzun değilse izlerim. Çok uzunsa heteroseksüel seksi de atlayabilirim.

Türk dizilerinde aşık kişilerin öpüşememesi de bununla aynı sebepten. İzleyici kitlesi kimse ona göre dizi yapılır. Parayı veren düdüğü çalıyor aslında.

Dijital platformlar veya Amerika'da bu dizileri izleyenlerin bir çoğu liberal politikaları destekliyor ki böyle diziler yapılıyor. Bir de eşit düzeyde temsil gibi şeyler çıktı Hollywood'da, o yüzden sadece eşcinsellik değil, karakterlerin biri uzak doğulu göçmeni Amerikan, biri Afrikan-Amerikan vs. oluyor. Dünya böyle bir süreçten geçiyor işler dengelenince bence isteyen istediğini yapar hale gelecek.

niye drğiştireyim, bir homofobiklik seziyorum...

Tarihin gerisinde kalmak istemem. 100 yil once bir beyazla bir siyahin evlenmesi yasakti ve seks yapmasi irkcilara gore "igrencti". Zaman degisiyor, toplumlar gelistikca baskalarinin seks yasantisina karismak gecmisin bir ozelligi oluyor. Siyah beyazla mi, bir erkek baska bir erkekle mi, kadinla mi iliski yasiyormus modern insanin surekli kafasini kurcalayan konular degildir. Egitimli modern insanin daha gelismis dertleri vardir.

Hic seks olmazsa olmaz mi? O ayri bir soru. Ama olacaksa kim oldugu dedigim gibi egitimli insanin ilgi alani degildir.

Atlamıyorum. Ama... hetero cinsellik sahneleri de alakasız bir şekilde ve gereksiz uzun olunca atlıyorum.
Normal bir şey bence.
Göze sokulmak için değil de, normal olduğunu göstermek için yapılıyor bana göre.
Eşcinseller var ve eşcinsel karakterlerin de dizi ve filmlerde olması çok normal.

Senaristler için straight karakter eklemek zorunluluk değilse, bu da değil.

Zorunluluk değil. Siz farkında olmasanızda çevrenizde bir sürü lgbt insan yaşıyor. Bu insanlar ab-abd gibi ülkelerde daha görünür ve rahat bir şekilde yaşayabiliyor. Toplumda varolan bu insanlar elbette dizi/film'lere de yansıyor.

Straight sahneleri de lgbt içerikli sahneleri de keyifle izliyorum.

İzlemeye devam. Got gibi 40 dakikanın 45’i sevişme sahnesi olunca fenalık geliyor bana sadece, homo hetero fark etmez. Netflix’in zorunlulukmuş gibi eşcinsel karakter eklemesini de saçma buluyorum ayrıca, fazla duyar kasmaya da insanları ötekileştirmeye de gerek yok.

Neden geçeyim ki. Kadın erkek sevişmesinden ne farkı var? Eşcinsel karakter eklemek zorunda çünkü normalleştirilmesi lazım. Çünkü hayatımızın içindeler ve ötekileştirilmemeliler.

Sense8 deki sahneyi geçmiştim, six feet under daki çifti severek izledim, orada sadece cinsellik değil, günlük hayat, duygusal hayat, çatışmalar, anlaşmazlıklar, hatalar, kabuller, çok yönlü derinlikli yazılmış karakterler vardı

Straight bir izleyicinin gay cinselliği içeren sahnelerini atlamasına kesin homofobi denebilir mi emin değilim, neticede arzular örtüşmüyor

Bu sahneyi izlemek istemiyorum demekle bu sahneler asla çekilmesin insanlar toplumdan dışlansın aynı işte çalışmam aynı okulda okumam yanyana oturmam demek arasında fark var bence

Bana göre sokakta el ele de tutuşsunlar, parkta sarılıp öpüşsünler love is love :) görmek istemeyen diğer yöne yürür kafasını çevirir

Cevaplar güzel gelmiş. Dedim ''Acaba herkes homofobiksin diye çıldırır mı'' ama bir şey diyen çıkmamış ki ne alakası var yazdıklarımla. Sadece 1 kişi homofobik olduğumu sezmiş :d Eğer ben homofobiksem umarım dünyadaki herkes benim kadar 'homofobik' olur. Sadece bu tarz sahneleri izlemeyip ileri sarıyorum ve dizinin türü fark etmez neredeyse her dizide görünce bunu sorgulamak istedim. Bıkkınlık geliyor.

Ha şunu da söyleyeyim. Straight sahneleri de atlıyorum. Ne bileyim işte bir savaş, korku filminde/dizisinde sevişme sahnesi görünce onu izlemek zaman kaybı gibi geliyor.

Geçmiyorum ama bazen bazı sahnelerde eşcinsel olmasa dahi o sevişme sahnesinin orada veya o kadar uzun olmasını gereksiz buluyorum.

@nhk +1

Her kesime şirin gözükelim linç yemeyelim diye her yapımda en az bir Asyalı, Afro-Amerikan veya başka azınlık olma zorunluluğu göze batıyor. Politik doğrucular da en az yobazlar kadar can sıkıcı olacak yakın gelecekte görürsünüz.

Bana çekici gelmiyor. Normal sex sahnesinden farklı bulmayana saygı duyarım ama hetero ilişki bana çekici geldiği için izlerken garip gelmiyor. Gay homo ilişki bana çekici gelmediği için, hatta itici geldiği için atlıyorum. Lezbiyen sahne olsa atlamam çünkü o çekici geliyor.

Homofobik değilim. Lez sahnelerini atlamıyosun gayleri atlıyosun diye laf eden de olur da napıyim zorla kendime beğendirtcek halim yok. Homo yaşama saygı duyuyorum ama izlememeyi tercih ediyorum

Atlamıyorum. Daha fazla dizide ve filmde olması beni çok mutlu ediyor.

standart bir sahneden farklı görmüyorum açıkcası

Erkek hetero olduğum için erkek erkek ilişkileri çekici gelmiyor. Atlıyorum. İtici gelmesi de normal bence. Nefret etmiyorum ama.

Kadın kadın olunca izliyorum :)

Diziyi filmi sardırıp bölmeyi sevmediğimden denk gelirse izliyorum ama netflix’im olsaydı da sürekli maruz kalsaydım ileri sarardım herhalde. Gay ilişki benim gözlerime de hitap etmiyor lezbiyenler her dizide olsun lol.

Sahneleri atlamıyorum, iyi çekilmiş, duyguları yansıtan, inandırıcı sahnelerse zevkle izliyorum, sırf dizilerde eşcinselliğe yer vermeliyiz, şu sahneyi de ekleyelim şeklinde formüllere dayandırılmış bir sahne ise sıkılıyorum, aynısı heteroseksüel sahneler için de geçerli. Mesela örnek verilmiş, Six Feet Under'da Keith ve David'in ilişkilerini, arkadaşlarımmış ya da kendim yaşıyomuşum gibi içselleştirerek izlerdim.

Atlamıyorum. Benim tercih etmediğim bir ilişki türü olabilir ama bu ilişki türünü tercih eden insanlar var. dizi ve filmlerde birer sanat eseridir. Sanat insanlara duyguları yansıtır. İzlerken sadece dövüş ya da korku olarak izlemiyorum. Olayın içindeki dram kısmını da anlamaya çalışıyorum. o sahnede hikayenin bir parçası. (dram derken hüzün, acı olarak demiyorum.)

Filmlerde tecavüz sahneleri de oluyor ya da aşırı vahşet içeren cinayet sahneleri de oluyor. Bunlarda aşırı rahatsız edici olabiliyor ama hiç kimse atlamıyor. Atlayanlara da hiç kimse vay efendim senin içinde gizli tecavüzcü var ya da içinde bastırdığın bir katil var demiyor.

Ben eğer böyle bir sahneyi (erotik, hetero ya da homo farketmez) aile büyüklerimin de içinde bulunduğu bir ortamda izliyorsam rahatsız hissediyorum ama geçmem, izlemek isteyen başkası olabilir. Hikayede varsa vardır. Adam laf olsun diye o akışa o sahneyi koymuyor diye düşünüyorum. sahnenin anlattığını anlayamıyor olmam ya da hissedemiyor olmam sahneyi gereksiz yapmıyor.

Eğer arkadaş ortamında ya da tek başıma izliyorsam geçmiyorum. Rahatsız hissettirmiyor.

Geçmiyorum tabi ki. Benim anlamadigim korku dizisinde neden olmasin :D ayrica bly manor yonetmenin dedigi gibi bir korku hikayesinden cok bir ask hikayesi. Bir ask hikayesinde cinsellik olmadan olur mu? Iki kadin birbirine asik olabilir. Zorunluluk olarak degil dizi bunu anlatiyor zaten.

Geçiyor muyum? Evet. Genç kız sahneleri genç kızlar için. Hangi cinsiyet ya da cinsel yönelim olduğu fark etmez, bütün seks sahnelerini diyalog veya filmin devamını etkileyecek bir sahne var mı diye kontrol ederek atlaya atlaya izlerim. Beni hikaye ilgilendiriyor, başroldeki seksi adamlar/kadınlar değil.

Senaristler için eşcinsel karakter eklemek bir zorunluluk mu? Hayır ama modaya uymak, eğer senaryonuz çekilsin istiyorsanız, neredeyse bir zorunluluk. Moda da güçlü kadın imgesi ve lgbt friendly filmler/diziler şu anda. Bu da gayet doğal, bu insanlar çok uzun süre sanat eserlerinde yok sayıldılar. Spot ışıklarının onların üzerinde olacağı bir gün muhakkak gelecekti, şu anda da o günleri yaşıyoruz.

Normalleştirilmesi diyenler olmuş. Zaten normal!
İzlediğim içeriğin kalitesine göre her tür cinsel ilişki sahnesini izleyebilir ya da değiştirebilirim. Sırf olsun diye eklenmiş sahneler oluyor. İki kat hızda dizi izlemek gibi birşey!

Baş rolünde çocuk olan dizide bile var. Anne with an e. Neden her disiye eşcinsellik serpiştirildiğini ben de anlamıyorum. Rahatsız olmuyorum ama neden ki? Rahatsız olanlar böyle olunca daha çok rahatsız oluyor. Sırf bu yüzden nerflix aboneliğini iptal edenler var.

Şahsen hiç deneyimleme arzusu içinde olmadığımdan ve hiçbir şekilde bana erotik ya da tahrik edici gelmediğinden meraktan izliyorum. Heteroseksüel ve lezbiyen ilişkiler zaten göze sokuluyor ve estetik veriliyor. Homoseksüel ilişkinin ekrana aktarımı bana göre pek estetik değil. Shameless sahneleri rahatsız edici çiğlikte. Sense8 zaten işin suyunu çıkardığı için estetik gelmiyor. Gözümüze sokuyorlar resmen. Çekmek için çekilmiş yani. Ama mesela hayatım boyunca şu ana kadar izlediğim tüm seks sahneleri arasında en erotiklerinden biri Spartacus'teydi. İki erkeğin bu kadar estetik olabileceğini hiç düşünmemiştim. Sahne bitince başa alıp bir daha izledim. O kadar güzeldi.

Suyunu salar yalan olur gibime geldi, lastik çiğneme ihtimali yüksek o şekilde bence. İlla fırında yapacam dersen ızgara modunda en üst telde en yüksek sıcaklıkta denerdim ben olsam.

Vakıf Taşdelen

Uzun yıllardır vakıf taşdelen kullanırım ben de ama iki haftada bir alırım, 15 lt 18 lira, daimi ya da çaya yemeğe kullanımı ocak söndürür. Taşkesti de iyi diyorlar tadini ve fiyatını bilmiyorum

Gümüş

taşkesti kullanıyoruz. memnunuz. ama fiyatını bilmiyorum. hanım biliyor.

McDonald's'ta şu dürüm yoktu: i.pinimg.com

Keşke olsa demiştim. Getirdiler. 1 yıl sonra kaldırıldı menüden. Benim dışımda yiyen yoktu heralde. Efsane lezzet.

Abla/abi, Türkiye’de kıytırık bira 15TL olmuş. Bu ülkede ucuz olan bir şey yok ki :(

Lidl olsun isterdim komple market shjssjjs Lidl kapsul kahvesi 1,5€ falandi <3 rivella isterdim. aslinda kozmetik seyler de var ama on kati pahasina yine bulunabiliyo ulkede.

mc donalds demisken fishburger olabilirmis.

Avrupa’da herhangi bir marketteki çeşit çeşit ve çoğu 2 euronun falan altında olan vegan ürünlerin burda da olmasını çok isterdim. Atıştırmalık, meyveli yoğurt vs.

Kafelerde marketlerde vs. satılan sandviçler.

Konserve ya da pişirmeye hazir temizlenmiş halde codfish (morina) ve ringa balığı

Maşallah herkes boğazına düşkün :)

Canan Karatay kalori hesabıyla kilo verilmez der. Doğrudur. Ben de yaptım olmadı mesela. Protein yüksek yağ ve karbonhidrat çok düşük olan diyetler böbrekleri çok yorar ve gut hastalığına yol açabilir, bünyende neler olup bittiğini bilemezsin.

Öncelikle dengeli ve sağlıklı beslenmelisin, gece uykusunu en doğru şekilde uyumayı, güneş ışığını bolca almayı, günlük 2.5 litre suyu içmeyi öncelik sırasına almalısın. Ayrıca günlük sporunu yapman lazım. Ancak bundan sonra mesela ekmeği, nişastayı, meyveyi, belki biraz yağı azaltmaya başlayabilirsin. Vücudunu dinle, ihtiyaçlarını sana söyler. D vitaminin de önemli, eksikliğinde kilo vermek zorlaşıyor. Magnezyum için de aynı şey geçerli. Aklı başında bir dahiliyeci bulursan onunla çalış derim.

merhaba, normal alınması gereken kalori miktarını 2500 gibi düşünmeyin lütfen. 155 boyunda ve 49 kiloyum, ben 2500 kalori alırsam zap diye 1 ay içinde yuvarlanmaya başlarım. 2016'dan geçtiğimiz haziran sonuna kadar 1200 kaloriyle beslendim. tüm yediklerimi tartıyor (iş yerinde bile) ve kalori hesaplaması yapıyordum. ilk başladığımda sistemi oturtmak çok zor geldi çünkü çok angarya resmen. ama alıştıktan sonra senelerce hiç zorlanmadım. karantina, depresyon, hareketsizlik vs. oldukça ben de zorlanan psikolojimi en azından yemek açısından rahat bıraktım haziran itibariyle ama biliyorum ki bugün başlamak istesem saniyesinde geri dönebileceğim bir sistem.

ben spor yapmadığım ve hep buna üşendiğim için boğazımı tutmayı seçtim. ve ben makro saymıyordum, çok hayvansal protein tüketen birisi değilim, sağlıksız olsa da onun peşine düşmüyordum. ve herrr şeyi yiyordum. bu şekilde 60ları gördüğüm kilomdan 44'e kadar düştüm. mesela canım tatlı mı istiyor, yiyordum ve diyelim 500 kalori mi yediğim tatlı, akşama kadar kalacak olan 700 kalorimin bilincinde oluyordum. biraz "bunu ne kadar istiyorum?" sorusunu sorduruyor insana. eğer öğlen o pastayı yersen akşam evdeki yemekten az yemem gerektiğini hatta belki doymadan kalkacağımı biliyor ona göre seçim yapıyordum. psikolojik olarak da her şeyi yiyebilmek ama yine de kilo vermek çok tatmin edici oluyor. artık bu bir diyet, kilo verme çabasından çok yaşam tarzı haline geliyor. normalde az yediğini düşündüğün günlerde bile nasıl kaçırdığını anlamaya da inanılmaz yardımcı oluyor. 2 kaşık fazla bile cart diye kaloriyi arttırıyor ama tartmadan, hesaplamadan yediğinde sana normal geliyor. çok disiplin gerektiriyor gibi görünebilir bu arada ama bir süre sonra normalin bu oluyor ve ben hiç disiplinli bir insan değilim :D

ben çok hızlı kilo alıyorum, inanılmaz eğilimim var ve sadece bu şekilde kontrol altında tutabiliyorum.

@1bir1bir1 Cevabınız için teşekkürler.
Öncelikle günlük olarak spor yapmaya gayret ediyorum. Her gün en az yarım saatlik koşu, 2 günde bir şınav ve mekik gibi evde yapılabilecek hareketlerle kendimi dinç tutmaya çalışıyorum.(home workout isimli uygulama ile) Uyku düzeni biraz problemli ancak onun haricinde günlük 2-2.5litre su içiyorum, sebze ve eti dengeli bir biçimde tüketmeye çalışıyorum. En azından mümkün olduğunca çeşitlendiriyorum menümü ve çeşitli meyveleri de çok olmamak kaydıyla tüketmeye gayret ediyorum.

Bu tarz bir beslenme düzenine geçmeden önce bir dahiliye uzmanına gittim ve herhangi bir hormonal sıkıntı olmadığını sadece daha hareketli yaşamam ve yediklerime dikkat etmem gerektiğini söyledi. Sorun şu ki kendimi zorlayıp aç kalıp az yemeye çalışmıyorum. Yine de günlük aldığım kalori miktarı gözüme epey düşük gözüktü. O yüzden bilen birileri çıkar diye sormak istedim.

@dedi ayca

172 boyunda 92 kiloya ulaşmış biri olarak ortalama miktar 2500civari diye geçiyor genelde. O yüzden bu rakamı baz alarak söylemiştim.

Aramızda ciddi bir bünye farkı olduğu ortada açıkçası :D Buna rağmen aynı miktarlarda kalori tuketimi gerçekleştiriyoruz. Şu anlık herhangi bir sorun hissetmiyorum, yalnızca bu şekilde devam etmek ne kadar doğru onu öğrenmek istemiştim. Olabildiğince dengeli bir biçimde devam etmeye çalışacağım. Bir sorun hissetmediğim sürece devam edebilirim gibi duruyor çünkü zorlanmıyorum. Demek ki bu miktara yaşanabiliyormuş diyorum kendime. Öncesinde bozuk bir beslenme düzeni yüksek kalorili bol miktarda besinlerle kendimi fena salmışım.

@mry gc o zaman bu durumda olması gerekenden az kalori alıyorsunuz. bence basit hesaplama (bmi calculator falan yazarak) sitelerinden doğru kalori miktarını saptayın.

1200 o kilolardaki erkek birey için çok az. benim eşim 178'e 80 kilo falandı ve 2000 kalori alıyordu eğer uydurmuyorsam. spor vs. varsa bu kadar düşük kalori bünyede "ÖLÜYOZ GALİBA BİZ YAĞ FALAN YAKMAYALIM DA DÜŞÜP KALMASIN BİR YERDE BU KEKO" yankısı uyandırıyor. kilo vermek daha zor bir hale gelebilir yani

ben 175 boy 71 kilo her gün spor yapan biri olarak ve kilo vermek isteyen biri olarak 2500 alıyorum www.calculator.net bu tarz sitelerden hesapladım.
1500 kalori alıyordum bir ara ve kilo vermiştim. sağlıksızdı tabi.olması gerekenden çok az alıyordum

zig zag kalori yapıyordum bir ara da o da güzeldi www.hcplive.com:~:text=Also%20known%20as%20alternate%20day,needs%20on%20the%20fast%20day. 1 gün 3000 bi gün 2000 kalori alıp haftalık bir toplama ulaşmaya çalışıyordum

öncelikle tdee değerini hesaplaman lazım. sağlıklı kilo vermek için tdee değerinden 500 kalori az alman yeterli. 7000 kalori açık 1 kilo vermeye eşit olduğu söyleniyor. sporla uğraşıyor ve kas kaybı yaşamak istemiyorsan kilon*2 ya da kilon*2,2 gr protein almak gerekli.

her şeyin başında mutfak tartısı çok önemli. makro hesaplayıp yemeli.

Uzun süreli aynı kalori ile devam edip alman gereken kaloriden ciddi düzeyde daha az almaya devam edersen günlük bazal metabolizma hızını yavaslatip aradaki farkı gitgide vücut kapatacak ve kilo vermen duracaktır bir düzeyde ve sen daha fazla kalori kısıtlamasına gidemeyeceksin ve istediğin kiloya ya da forma da gelmemiş olacaksın, normale dönmeye çalıştığında da kilo almaya başlayacaksin haliyle normale dönene dek, bu süreçte ciddi hormonal bozukluklar da olabilir, genellestirme yapmak zor gerçekten bazı ortak noktalar haricinde, herkesin ayrı bir serüveni var, kısacası sözgelimi 20 yıl robot gibi bu performansı sergilemeyecegin ve dönüşüme maruz kalacagin için pek sağlıklı durmuyor.

Doğru ölçü diye birşey yok, olimpik bar olanların kendi standardı var. Piyasada 4-4 farklı uzunlukta halter barı mevcut, sen Kendi ihtiyacına göre olanını seçeceksin, standart bir squat rack kullanıyorsan 213 cm ve üzeri olanlar işini görecektir. 120 cm olanlar curl ve row gibi bazı hareket opsiyonları için değerlendirilebilecek uzunlukta.

usta senin olayın kalın tabanlı çelik tencere o zaman. evin büyük değilse, havalandırman iyi değilse ve uğraşmayı sevmiyorsan zulüm.

elde de temizleniyor. aha bak şundan al: www.okcukardesler.com sonra tuz dök biraz. bununla ovala. su geçir üstünden. sonra bu işler için kaba dokulu bir iki tane bezin olsun onunla güzelce içini dışını sil. sonra ocakta iyice kuruyana ısıt. sonra biraz zeytinyağı dök. normal bir tava için bir iki çay kaşığı bile yeter. bezle ovala her yerini. bu kadar.

Staub marka bir tencere kullanıyorum, aroma kapak dediklerinden aşırı memnunum öneririm. Mantarlı ristto tarzı bir karabuğday pilav yaptım mesela, başka tencerelerde defalarca denemişimdir hiç bu kadar sulu ve güzel pişmemişti. Sıcak şarap yaptım daha önce hiç bu kadar övgü almamıştı. Buharın yemeğe geri dönmesi efsane bir şey. Şu aşağıdaki indirimde bu ara, yine de pahalılar evet ama değiyor. Temizlik de bana sorarsanız çelik tencereden kolay(wmf'in comagrenlerinden kullanıyorum çelikte)

www.enplus.com.tr

Dökme demir tencerede yemeği özellikle fırında denerseniz olumlu sonuç alınıyor. Tencerenin heryeri eşit ısındığı için pamuk gibi yemek oluyor tavsiye ederim. Tavada ise et mühürleme çok iyi. Ama eti koymadan önce bol ateşte 15 dkka ısıtmaya dikkat edin.

birçok şekil ya da tarz peşinde insan olduğu için bir şeyler mutlaka popüler oluyor. gerçekten iyi kullanananı da vardır bu tür şeylerin ve yapılan yemeğin lezzetine gerçekten olumlu etkisi vardır ama siz kullanmak istemiyorsanız istemiyorsunuzdur yani çok da şeyapmamak lazım. şrt değil bence bunları değerlendirmeye almak ve evet bence insanlar biraz abartabiliyorlar. "insanlar" dediğimiz de dünyada yaşayan 8 milyar insan içinde sosyal mecraların hayatımıza taşıdığı küçücük bir örneklem.

sizin tecrübelerinizde bir sorun olduğunu düşünmüyorum. kalın tabanlı güzel birkaç çelik tencere iyidir, tertemiz.

Yillardir le creuset kullanirim. Ben seviyorum onda pisen yemegi. İci emaye kaplama oldugu icin (ham demir degil tencerelerin bir cogu) bulasik bakinesine giriyor, celik kadar zor temizlenmiyor. Yemek yansa da icinde biraz sicak su bekletince sungerle bile temizleniyor. İsiyi ve buhari iceride tutugu icin daha lezzetli oluyor yemekler. Firinda yuksek sicakliga dayaniyor, dusuk isida yapilan zeytinyağlı cok leziz oluyor.
İci beyaz oldugu icin le creuset tercih ediyorum ben.

Ben de eskiden staub kullanıyordum. Bakımı demir döküme göre daha kolay kaplama olduğu için ve kesinlikle çok lezzetli oluyor pişen yemekler.

Tencere klasmanında iyi bir çelik tencere dışında döküm tencere de şart bence ama bazı aşçıların bakır tencerelere de özel bir önem verdiğini de unutmamak lazım ama hiç bakır olayına girmedigim için ona yorum yapamam.

Almayı düşünenler için dikkate almaları gereken birkaç husus var:

öncelikle hangi amaçlarla kullanacağınıza karar vermelisiniz. Amaç sote tarzı dah çok parçalı et ve zeytinyağli yemekler ise sığ olanları, bütün tavuk hindi ya da büyük ölçekli sulu yemekler ise geniş ve yüksek olanları tercih edilmeli.

İkinci husus ise, emaye kaplı mi yoksa ham döküm mü olacağı? Pratik olsun diyorsaniz Piyasada çoğunluğu zaten emaye kaplı olanlardan tercih edeceksiniz ve görece daha az zahmet çekeceksiniz. Yok ben en dogalini alıp seasoning gibi işlemleri ile de ilgilenip evladiyelik evlatlarıma bırakacağım anısı olacak vs. Derseniz ham döküm tercih edeceksiniz. Bir de emaye kaplı olmayıp pre-seasoning işlemi ile size gelen ürünler olabiliyor ( Ikea vardagen serisinde var mesela ben şimdi bunu düşünüyorum almayı).

Evet ağır, evet temizliği daha hassas ve makineye girmiyor (emaye kaplı olanları ara da atabilirsiniz gerçi) ve yer lazım bunlara. Tava tencere tepsi ve sahan klasmaninda Demir döküm ekipmanlara sahip birisi olarak yemeklere olumlu anlamda etkisi olduğunu düşünenlerdenim. Türkiye de bu konuda ayrıntılı çalışan ham döküm anlamında dökümcü baba var, merak edenler videolarına bakabilir. Yok bana emaye olsun fiyatı da uygun olsun derseniz kafa karıştırmadan lava markasından yürüyün derim.

Daha çok alt başlık var bence aslinda bu mutfak gereçleri ile ilgili merak eden mesaj atıp sorabilir yoksa bu soruya bu kadarı yeterlidir diye düşünüyorum.

www.gulsenteyze.com

Erzincan mandira

büyük carrefour fırınlarında envai çeşit ekmek oluyor bu tarz. ekşi mayalı karabuğdaylı ve siyezl unlusu çok güzel tavsiye ederim.

ekşi maya hem fiyatlar uctu hem de eski kalitesi kalmadi, alternatif arayisindayim bende. kafes firin fena degil gibi, takipteyim ayni zamanda

cagdas market. kucuk olanları var onlardan degil de büyük olanlardan alıyorum.

Mayaköy tavsiye ederim özellikle %100 çavdar ekmeği.

Kafes fırın çok güzel

Decathlon outdoor giyim yol gösterici olabilir, ısınmaya mont ile başlayıp dambıl ile falan direnç antrenmanlarina geçişte altına giydiğin t-shirt ile devam edebilirsin.

Ben olsam hosuma giden bir sivitsort bulurdum, onu fermuarli. Yaz kis, her daim gideri var.

İhtiyacınız varsa güvenilir bir satıcıdan maske alabilirsiniz, genelde yazılan markayı göndermedikleri için dikkatli olmanız lazım.

lokum atölyesinden manda kaymaklı lokum.

Keyfine göre kahve al.

www.trendyol.com

şımart kendini :)

buhurdanlık + kekik yağı corona günlerinde yerinde bir harcama bence.

Swetshirt, corap

Lambader
www.trendyol.com

limontuzu ve su.

Piyasada satılan özel ovma süngerine batirdigin beyaz sirke ve karbonat karışımı ile ovalamak lazım. Bir de bu makinelerde benzer prbi yaşamamak için her kullanım sonrası mutfak süngeri ile hafifçe temizlemek yeterlidir.

Limon tuzunu suyun içinde çözüp o suyu buna dökün ve beş on dk bekletin. Hiç kullanılmamış gibi parlar.

Hiçbir şekilde temizlenmiyor. Belli bir süre kullanıp atıyorum ben.

plastik kesim bulaşık makinesi. metal kesim beyaz sirke. en azından ben böyle yapıyorum ama hiç bu kadar kirlenmesine izin vermemiştim.

İngilizce problemi yok ise www.thegreatcoursesplus.com başlığında ilgini çeken programlar olabilir, ücretsiz deneme sürecinde göz gezdirebilirsin. Ben bir süredir üyeyim ve yeme içme başlığında yer alan bazı programlari izleyerek baya birşey öğrendim, ayrıca her programın/kursun PDF i de bulunuyor.

Refika'nın Mutfağı videolarındaki tariflerinde iyi püf noktaları veriyor. İki

Gordon Ramsay'in masterclass icin verdigi temel mutfak teknikleri dersleri torrent olarak bulunabiliyor.

Kendi soruma yasayanlardan Jürgen Habermas i ekleyebilirim de onun da bir ayağı çukurda, 30-40 yaşlarında isim yapmış ve geleceği parlak pek yok sanırım. Yoksa şairlerin el ayak çekmesi gibi filozoflar da mı tükenip yitecek?

Alain Badiou.

Edit: Sosyal bilimci kuramcilar filozof kategorisine dahil oluyor mu tam emin olmayarak:
Gayatri Spivak da var.
Homi K. Bhabha

ioanna kuçuradi.

Kitaplar 16 sayfalık formalar halinde basılıyor. (4, 8, 32 falan da olabiliyor ama çok büyük çoğunlukla 16 sayfa oluyor.) Yani kocaman bir kağıdın üzerine 16 sayfa birden basılıyor, belli bir şekilde katlanıp kesiliyor ve bu bir forma oluyor. 17'nci sayfada ikinci forma başlıyor, 33'üncü sayfada üçüncü forma başlıyor... O sayılar da sizinle değil matbaayla ilgili ve orada olması şart değil aslında, matbaanın işini kolaylaştırıyor olabilir.

Şöyle:
www.koksalakgun.com

@kobuzchu kiz, muhtemelen budur sebebi. görselli açıklama için de teşekkürler. Ama yine de okuyucuya bir faydası olmayan bu uygulama bana garip geldi.

Biz ağırlık çalışırken yüksek ağırlıkta tendonlar zarar görmesin diye 50 kat sargı sarıyoruz bileğimize, bileğe ağırlık takmanın mantıklı hiçbir izahı yok.

Basketbolda ayak bilegine bağlanan ağırlıklarla sıçrama ile güç artışı sağlanmak istendiğinden hareketle boksorlerde de benzer bir durum vardır bence. O ağırlıkları çıkardıktan sonra kademeli olarak daha şiddetli yumruk sallanabiliyordur diye düşünüyorum.

Boksta hiit yapıyoruz 3 kilo ve 1 kilo dambıllar ile. 3 kilodan yorulunca 1 kiloya geçiyoruz havaya yumruk atıyormuş gibi oluyor sonra tekrar 3 kiloya geçiyoruz. Hız ve güç katıyor.

adam resmen korona pozitif görünmüyorsa, ölünce de koronadan ölmemiş oluyor.

Bugün aciklanan vaka sayıları doğrultusunda hesaplamama göre ölüm oranı %0,6. Bu durum dünya ortalamasına göre nasıl? Ölüm sayısı belediye açıklamalarına göre dhaa yüksek olmalı sanırım ve o durumda bu oran daha da yükselir.

Resmi gazetenin saati olmaz, 24 saat herhangi bir anda yayınlanabilir. Ama teamül nedir son zamanlarda bilemiyorum.

Ya o değişiyor, yayınlamak şey az olunca beş dk olmadan gece yarısından sonra açıklanıyor. Ama Naci ağbalın TCMB başkanı olmasının yayınlandığı resmî gazete gece üçte yayınlandı. Önemli bir şey olduğunda ya da yayınlanacak çok şey olduğunda geç yayınlanıyor. Her gün ilan kovaladığım için rutinim resmî gazete takip etmek.

çoğu zaman tam 12’de yayımlanıyor, bazen de 12’den birkaç saat sonra ama kesinlikle gece 4’ü geçmiyor.

C zigon. En sevdiğim eşyalarımızdan biri . bi de lazım olmaz diye düşünülüyor ama orta sehpa şart.

Bitki ve tablolar.

Wallhang/Duvar örtüsü.

Çalışma odası yapacaksan ergonomik sandalye, uyumlu masa, ekran ve klavye rahatlık açısından inanılmaz fark ediyor.

ışıklandırmaları tepeden aşağı değil de aşağıdan yukarı verince ve renk açısından da akıllı ampüllerle destekleyince çok oturulası oldu o sarı-beyaz sıcaklık anca öyle yakaladım. tavsiye ederim.

onun dışında evi güzelleştiren detaylardan biri de TV olmaması. tv izlemiyorum ben yaa havalarından değil de TV olunca bir odada her şey ona endeksli yerleştiriliyor o baya kötü.

boyle bir camasir sepeti: www.ikea.com.tr

bir de camasir kurutma makinesi cok kritik.

C sehpa +1 (tembellik sehpa)

ben de yeni eve geçiyorum, şimdilik şunlara göz koydum.
www.fidanburada.com
www.youtube.com
hayallerde ise şu var
matteomauro.com

Kaliteli bir puf. Tekli koltuğun olacak kesinlikle kolçaklı, önünde de bu puf.

Otomatik damacana pompasi

Pencerelerin hepsine kaliteli sineklik tel, hayat kalitesini artırıyor
Rahat çalışma koltuğu,
Robot süpürge <3

Şaraplık, kitaplık, bej rengi bir berjer yanına loş ışıklı lambader harika bir okuma köşesi oldu, bitkiler, mumlar, yatak odasına ayaklı ayna. Bunlar daha çok görsel ve rahatlık olarak hoşuma gidenler.
Elektroniklere gelirsek kesinlikle iyi bir kahve makinası, filtre kahve makinam vardı şimdi bir de ekstra Nescafe dolce gusto aldım. Iyi bir blender ben tefal perfect mix kullanıyorum memnunum.

Lambader, ayarlanabilir loş sarı ışık.
Bitki

lambader, bitki, berjer +1

ben de puf demeye gelmiştim. berjer artı puf +1

Ahşap orta sehpa ve Step halılarına benzeyen az renkli halılar.
Düz renk perde.
Evin bir duvarını farklı renge boyamak, salon ya da yatak odası, ben koyu sarı seçmiştim.
Fazlalıkları ortadan kaldırmak.
Miamano.com'dan uygun fiyatlı resimler, saksılar vb. En azından uygun fiyata farklı ürünler almış olursunuz. www.instagram.com miamano.com

-almadan önce hiç beğenmiyordum duvardaki bir lekeyi kapatmak almak için mecburiyetten aldım ama çok sevdim "duvar rafı". üzerine minik bir vazo, birkaç çerçeve falan koydum. şık duruyor.
-oturma odasına büyük bir boy aynası(evi kesinlikle daha geniş gösteriyor ve derinlik katıyor).
-www.trendyol.com bir de bu.

turkish sözlük diye çevrimdışı çalışan bir sözlük var ingilizce türkçe. bu hangi kelimeyi aratırsanız kaydeddiyor hatta kaç kez aradığınızı da yanına yazıyor ki hangi kelimeleri ezberlemekte zorlandığınızı görebiliyorsunuz.

bunun dışında google translate uygulaması da kaydediyor arama geçmişini ama bazen kaydetmiyor anlık gösterdiği için enter'a basmadığınızdan sanırım.

arama ile değil de, kaydettiğim önemli kelimelere dönüp bakmak istiyorum. çünkü aramayı daha farklı amaçlar için de kullanıyoruz (diğer anlamlarına bakmak vs gibi) bu da ortalığı çok kalabalıklaştırır

bu uygulamada sözcükleri yıldızlayabiliyorsunuz da galiba. bi deneyin bence süper bi şey. uygulamayı yazanı tanımıyorum bu arada reklam gibi olmasın ahaha.

Takip.
Buna benzer bir şey bana da lazım. Yazıları kendim kaydettikten sonra, uygulama bana bunları belirli aralıklarla hatırlatması lazım .

cambridge dictionary plus ile word list oluşturabilirsin ve sonra kendini test edebilirsin, bence iyi uygulama bir bakın derim. dezavantajı her kelimenin Türkçe karşılığı olmayabiliyor.
dictionary.cambridge.org

Tam olarak "Anki" yi tarif ediyorsunuz.İstediğiniz kelimeleri,karşılıklarını,örnek cümleleri hatta telaffuzları dahi kaydedebilirsiniz. sonra hergün size bunları soruyor,zorluk derecesine göre.Ben almanca öğrenmek için kullanıyorum.Sözlükte de baya entry var hakkında.

google play'de Flashcards Maker diye bir program var. aradığınız program olabilir. kartların ön yüzüne ingilizce kelimleri arkalarına da türkçelerini yazıp farklı klasörlerde saklayabiliyorsunuz. kaydettiğiniz kelimeler elinizin altında oluyor ve istediğiniz vakit çalışabiliyorsunuz.

play.google.com

kutuplaşma arttıkça katılım yükselir. ortadaki rant çok büyük. bizdeki sebep bu. azerbaycan'a zaten demokrasi denmez.

secimler formalite oldugu icin.

bizde çok yüksek. abd'de falan da aslında çok düşük bize göre.

bizde çok yüksek. çok politik bir milletiz :)

azerbaycan bir demokrasi degil+
azerbaycan vatandaslarinin hatiri sayilir bir kismi, türklük müslümanlık atayurdu meselelerinde tahmininizden farklı düsünüyor ama bunu dile getirecek bir politik ortam yok, bu sebeple oy vermeye de gitmiyor.

Bu konuda temel kaynak için bkz.
www.idea.int
tüm dünya www.idea.int

Katılım oranı yüksek/düşüklüğünü en fazla etkileyen faktör katılımın zorunlu olup olmamasıdır. Dünya ortalaması Türkiye'den fazlasıyla düşük olmakla beraber mesela Belçika ve Lüksemburg gibi Avrupa'nın göbeğindeki gibi ülkelerde zorunlu katılım olması sebebiyle bizdeki gibi yüksektir.

EK: salt zorunlu katılım etkilemez elbette. sosyo-ekonomik faktörler (nüfus büyüklüğü gibi), siyasi faktörler (siyasi ayrışma/kutuplaşma gibi) ve kurumsal faktörler de(seçim sistemi, seçmen kaydı koşulları vs.) ve son olarak kişisel faktörler (seçmen yaşı, eğitim vs.) de etkilidir.

normalde siyasetin ülke gündeminde bu kadar yer almaması gerekiyor. yani x partisi gidip y partisi geldiğinde ülkede çok fazla şeyin değişmemesi lazım ancak bizde bir parti başa geçtiğinde herşey değişiyor. insanlar da kendilerini korumaya almak için kendi ideolojilerinin iktidarda kalması adına bu kadar yüksek bir katılım sağlıyorlar seçimlere.

türkiye'de seçimlere katılım çok fazla. bunun birçok sosyolojik sebebi var. demokratik olgunluğun, başka düşüncelere saygının gelişmemiş olması. bana göre en büyük neden partiye bağlılık ve hayat tarzı. kendi partisi başa geçerse pastadan ufakta olsa pay alacağını biliyor. bu belediyede ya da kamuda işe girmek, esnafsa işlerinin büyümesi olabilir.

diğer bir neden de hayat tarzına müdahaleyi engellemek. chpli seçmen için atatürk inkılaplarının ve laiklikliğin devam ettirilmesi, muhafazakar partiler için ise sol parti gelirse camileri ahır yapıp karılarınızın başını açar gibi propagandalar olabilir. halbuki kim gelirse gelsin bu konularda bir değişikliğin olmayacağını içselleştirirsek o zaman gelişmiş ülkelerdeki seviyeye düşebilir katılım oranı.

azerbeycan türkiye'den bile antidemokratik. demokrasi indekslerinde kuzey kore ile diğer orta asya türki cumhuriyetlerle yarışıyor. kazanan belli, seçim formalite. fazla bile gidiliyormuş.

kalenin yerini karıştırmış gibi davranıyor. kendinde göre kaleyi biraz daha solda bekliyordu. bir bakıyor hayal ettiği gibi değil.

kalecilik tecrübesi olan birisi olarak bana daha çok golü atan oyuncunun uzak köşeye bırakamayacağını, yani ya üstüne ya da dışarı vuracağını ümit ederek kendi köşesini kapatmayı tercih ediyor gibi geldi. Bu tercihi yaparken de anlık olarak diğer yönden gelen rakip oyuncunun da kendi defans arkadaşları tarafından kapatılabileceğini varsayıyor. Neuer gibi kalecilerin farkı bu tip pozisyonlarda açıyı vücuduyla optimum kapatıp (bu maçtaki kalecinin kale çizgisine doğru gerilemesinin aksine) el-kol ve ayaklar ile de olası yakınına gelecek topu çıkarma şanslarının yüksek olması.

geri geri kalesine yöneliyor ve arkasına bakmadığı için açı/mesafe hesabını yapamıyor. kaleyi ortaladığını düşünüyor, gelen şutun da dışarı gideceğini düşündüğünü için hamle yapmıyor ve gol.

Döküm tavada yumurta olmaz ya. Hep o deliklere kaçar yumurta ve kokar çıkmaz da kokusu.(zaten yikayamiyorsun ve temizliği zor) Döküm Tava bence et ve türevleri için ideal. Bunun dışında çok da kullanışlı bir şey değil. Gereksiz abartilan bir şey. Al tefalden iyi bir tava. Tertemiz yap omletini. Ne gerek var.

Sürekli "seasoning" işlemine maruz kalan sıklıkla kullanılan 2-3 senelik eski dökümlerde yüzeydeki o pütürlükler kaybolduğu için yapışma pek olmuyor ama yeni dökümlerde ya da bu pütürlüklerin kaybolmadığı dökümlerde illa ki yapışma olur.

Ben artik et bile yapmiyorum. Yikamak asiri zor geliyor bana, kaldi ki omlet icin hayatta bulasmam.

sadece yumurta-omlet gibi şeyler yapacaksanız döküm sahan alın derim, emaye kaplı oldukları için yumurtanın geçmesi vs. söz konusu olmaz. zamanla yüksek sıcaklık, doğru yağ kullanımı ve doğru sıcaklıkla yapışmadan yapabilecek seviyeye gelirsiniz.

Ben çok amaçlı kullanayım, hem yumurta-omlet hem et tavuk ne olursa tek tavada halledebileyim ve bakımı falan problem değil iyi bakarım dersen piyasada 3-4 yerde bulabileceğin emayesiz yani kaplamasız ve düz taban demir döküm tava öneririm. seasoning yapılmış halde gelir sen de arada bir yaparsın ve zamanla yapışma vs. yaşamazsın. benim böyle bir tavam var iki yıldır falan kullanıyorum, yeri geliyor yulaflı yumurta omlet vs. yapıyorum, yeri geliyor kırmızı-beyaz et yapıyorum veya fırında mısır ekmeği yapıyorum.

olmaz o kadar yüksek ısıda bi tavaya da ihtiyaç yok omlet için. et tavuk köfte efsane oluyor. balık da yaptım kurudu biraz ama diğerleri için alınır.

arkadaşlar emaye kaplamalı lava nın sahan tarzı düz tavasini almayi dusunuyorum. sorun su ki bende ayni markanin izgarasi var ve emin olamiyorum onun da yuzeyi biraz puruzlu.

Silver ya da hecha marka al o zaman

seviyorsan git konuş bence :-)

@ankara06 :)))

Ne bileyim böyle bir teklifle gitmek de mesleklerine saygısızlık olacakmış gibi geliyor... ama ben o kurabiyeyi başka hiçbir yerde bulamadım dostum öyle böyle değil ya...

Eski anayasa mahkemesi nin oradaki kapandı, başka şubesi var mı açık bilmiyorum, ustasına falan ulaşırdın belki, cok kaliteliydi ürünleri gerçekten her ne kadar bir kez tatmak nasip olsa da.

Büyük ihtimalle shortbread denilen tereyağlı kurabiye olabilir.

www.youtube.com

sadece 3 malzeme ile yapılan çok lezzetli bir kurabiye.

Temelde, gerekli ekipmanlar (ağırlık setleri, sehpa, squat rack...), Disiplin ve buna uygun beslenme olursa belli bir düzeye kadar olur.

Ek: bu platformda "evde vücut geliştirme" başlığına bakılsa baya soru cevap çıkar ama şöyle bir özetleme de yapayım kardiyo meselesini ayrı tutarak

Param yok: vücut ağırlığı ile yapılan egzersizler
Kısıtlı param var: dambıl seti
Biraz para ayirabilirim: dambıl seti+halter seti
Para sıkıntısı yok ama yer sıkıntısı var: dambıl+halter+kettlebell seti+duvara monte barfiks ve Medicine ball gibi bazı ekstralar
Para ve yer sıkıntısı (alt komşu ve zemin dahil olmak üzere) yok: yukaridakilere ek olarak tam teşekküllü squat rack (dips, row ve güvenlik kollari gibi eklentiler) ve daha ağır Medicine ball ile ısınma için bisiklet benzeri bir kardiyo aleti

olur. hangi alanda geliştirmek istiyorsunuz ona göre binlerce yol var.

meditasyon mmu? yoga mı? plates mi? body building mi? fitness mı? esneklik mi?

Bu yanlış bir soru. Doğru soru evde ekipmansız ya da kısıtlı ekipmanla vücut geliştirme olur mu olmalı. Evde ekipmansız ya da kısıtlı ekipmanla vücut geliştirme yeni başlayanlarda en alt seviyede olur zira vücut ağırlığıyla yapılan çalışmalar bir noktaya kadar kaslarda tahribat yaratır, sonradan eklenecek birkaç küçük ekipman yine etkili olur ama kasların sürekli tahribata maruz kalıp "gelişmesi" için düz ilerleyen bir ağırlık artırımı gerekir. Ha böyle deyince iki günde bir ağırlık değişmeli demiyorum tabii küçük miktarlarla da olsa düzenli bir stres artışı yaratılmalı demek istiyorum.

Misal 40 kiloyla başladığın bench press çalışmasında 1 sene sonunda küçük küçük ağırlık eklemeleriyle 100 kiloya gelebilmişsen bu senin için iyi bir gelişimdir, vücut da buna göre tepki vermiştir muhtemelen ama evde 20 tekrarla başladığın şınavda 1 sene sonunda 200 tekrara ulaşmışsan vücut aynı şekilde tepki vermez göğsün için. Zira bench press'te ulaştığın ağırlıkta vücudun 1 sene boyunca eklenen ağırlığın stresine adapte olup gelişirken şınav çekerken ağırlık sabit olduğu için böyle bir strese maruz kalmaz, tekrar sayısının artması senin sadece laktik asit eşiğinin arttığı anlamına gelir. Yani ilkinde kasların gelişir ikincisinde dayanıklılığın artar, kısıtlı gelişim bu nedenle olur. Ha ama evine tüm aletleri eksiksiz alırsın o zaman evde de gelişim olur, orası ayrı.

angelus güzel yazmış. evde bir yerden sonra elinde yeterli ağırlık bile olsa kendini sakatlamadan ağırlık arttırman çok zor. mesela leg press nasıl yapacaksın, squat rack yok ufak bir dengesizlikte işin zor. bench pressde 30-40 kilo ağırlıklarda sehpasız yapabilirsin belki ama bu ağırlıklar 60 ve üzeri olduğunda ağırlığı düzgünce koyup alacağın sağlam bir sistem olmadan imkansız.

En yüksek Galata Kulesi ne çıkmıştım zamanında.
Onun dışında 4 kattan daha yüksek binalarda asansörsüz bina görmedim.

ben öğrenciyken ankarada sabancı kız yurdunda kalırdım. 26-27 katlıydı. asansörler sürekli bozuk olduğu için, çalıştığı zamanlarda da hayvanın bir içine kustuğu için, merdivenden inip çıkardık. yani bence asansörsüz bina sınıfına girer.

google'a yazınca çıkıyor ama benim ankara'da halamın asansörü bozuk değil, hiç olmayan 14 katlı binanın en üst katında bir evi vardı. orada bir kaç ay kalmıştım çocukken. bakkala çakkala beni gönderiyorlardı :((

Stewie "...bozuk değil, hiç olmayan..." Dil uzmanları çözümlesin ya da açıkla bence, ben 14 katlı ve hiç asansör yok olarak anladım.

yukarıda asansörün bozuk olduğu 26-27 katlı apartmandan bahsedilmiş. sen sorunda asansörü olmayan apartman sormuşsun. ben de asansörü gerçekten de olmayan (bozuk asansör değil) 14 katlı apartmandan bahsettim.

Stewie, aradığım cevap bu yönde ve şimdilik rekor sende, Ankara'da hangi semt ya da mahalle?

keçiören diye hatırlıyorum ama çocuktum o zamanlar. şimdi halam sizlere ömür, o evden de taşınmışlardı sonrasında.

afyon kalesi sayılır mı, 550 basamaklı merdiven :)

Kapsamı daraltmayinca böyle ilginç yapılar da cevap veriliyor ama ben daha çok mesken olarak kullanılan yapıları kastetmiştim

Ben olsam domates ve soğanı büyük parçalar halinde dilimleyip sonra salçayı sulandırıp üstüne gezdirip fırına atarım. Yanına pilav yada ekmek banıp yerim.

Kuru olmasın istiyorsan önce yağlı kağıt sonra alüminyum folyo ile kapatacak son en son 10 dak. Falan açık şekilde pisireceksin.