Ben de merak ediyorum lütfen silme.

Süper adamlar var burada emrahday pluton tchuck gibi. İşşalla görüp karalarlar bir şeyler.

Şu an mobilim ama kendim için araştırırken bulduğum şeyleri göndermek için bir mesaj atıcam gün içinde. Unutursam lütfen hatırlat.

freecodecamp.org ile başlayabilirsiniz.

alaylı web yazılımcısı olmak için harika bir yer.
iyi bir path sunuyorlar, güzel alıştırma çalışmaları var. iyi bir forumu var vs.

ingilizceniz varsa pluralsight gibi yerlerden öğrenmeye çalışırsanız çok daha profesyonel olur. ayrıca öğrenmek istediğiniz şeyleri mesela javascript, react her ne ise, onu kendi resmi dökümantasyonlarını takip etmeniz iyi olur. udemy'den kurs alayım video izleyim öğreneyim işi çok iyi değil.

udemy'den de faydalanabilirsiniz ama ingilizceniz yeterli ise bunu yapmak yerine dediğimi yapın.

öncelikle sen kim köpeksin diyebilirsin ama benim teorime göre web sitesi diye bir şey kalmayacak yakın gelecekte.

nereden başlamalıyım sorusuna temeli parçalayarak cevap vereyim.

websitesi dediğin şey iki parçadan oluşuyor, front ve back.

front dediğimiz son kullanıcının gördüğü kısım, websitesi. ekşi duyuru'dan örnek vermek gerekirse. duyuruların listelenmesi, sağda son cevaplananların olması, son cevaplananlarda bir şeye tıklayınca başka bir sayfaya gitmesi, ikonlar, açılıp kapanma animasyonları, renkler, şekiller, görseller, borderlar, yazı stilleri.

tüm bunların özünde iki üç şey var,

html
javascript
css

hangi kütüphane (jquery, vue.js, typescript, less ....) kullanırsan kullan websitesi dediğin şeyin özü yukarıdaki üçlüdür, kullandığın kütüphaneler sadece işi daha kolaylaştırır ama işin sonunda yine en temel sonucu verir, html, javascript, css.

__________

bir de back kısmı var. burada seçebileceğin bir sürü dil var. c#, php, ruby, python, java, node.js, swift, rust.

back kısmında ise veritabanından veri sorgulama, çeşitli işlemlerden geçirme ve mantıklı veriyi front'a gönderme işi yapılıyor. Route kontrolü de yine buraya ait,

eksiduyuru.com/herbirsey/ sayfasına gidince hangi kodlar çalışacak, hangi html son kullanıcıya gösterilecek bunun yönlendirmesini de yine back end tarafında yapıyorsun.

toparlayacak olursak eğer full stack web developer olacağım diyorsan en başta öğrenmen gereken temel şeyler.

HTML
CSS
javascript
Herhangi bir back-end dili

bunların özünü öğrenmekle başlayabilirsin, herhangi bir kütüphane kullanmadan sadece bu üçünü kullanarak neler yapabildiğini görmelisin.

html özel bir dil sayılmaz, haliyle bir kütüphanesi vs. yok. yapabileceğin şeyler standart ve belli, öğrenmesi kolay. bir websitesinin kaba inşaatı gibi bir şey aslında, neyin ne işe yaradığını bilmende fayda var.

link verirken hangi tag'ı kullanılıyor, paragrafta hangi tag kullanılıyor. meta tagları nelerdir, ne işe yarar vs.

css dediğimiz ise HTML'i güzelleştiren renklendiren, işin peyzajı, boyası, iç mimarisi. bunda işini kolaylaştıracak kütüphaneler bulabilirsin, özellikle sürekli tekrar tekrar aynı şeyleri yazmamanı sağlayan less var en bilindik.

javascript artık kullanım olarak çok değişik yerlere evrildi ama temelinde kullanıcı arayüzünde yazdığın yani front-end bir programlama dili.

temelinde kullanıcı şuraya tıklayınca şunu yap, şunun üzerine gelince bunu yap gibi komutlarla arayüzü daha kullanışlı hale getirmeni sağlıyor diyebiliriz. ama tabii bunlarla sınırlı değil. en çok da bununla ilgili kütüphane bulacaksındır.

jQuery en bilindik ve muhtemelen hakkında en çok kaynak kod bulabileceğin fakat artık kullanımı da yavaş yavaş azalmaya başlayan bir kütüphane. komplike animasyonları, event yakalamalarını vs. çok kolay bir şekilde yapmanı sağlayan bir kütüphane.

hatta o kadar güzeldir ki çoğu kişi jquery'i bir dil sanar. javascript'i hiç bilmeden kullananlarını da çok gördüm.

özellikle mvvm ve single page application muhabbetiyle de bir çok fremework ortaya çıktı.

angular, vuejs, reactjs, typescript incelenebilecek kütüphaneler.

ama bu kütüphaneleri en sona bırakmakta fayda var, öncelikle temelden html, css ve javascript öğrenmelisin. daha sonra zaten bir şekilde karşına bu kütüphaneler gelecektir.

Tüm bunları öğrendikten sonra back-end tarafına geçebilirsin. yine kendine uygun bir dil ve framework seçmen gerekiyor. alternatif çok, en çok kullanılan ve en çok kaynak bulabileceğin dil muhtemelen PHP, wordpress mesela php tabanlı bir dil. bir de yine javascript'te olduğu gibi temel php var ve çeşitli frameworkler var,

laravel, smyfony, codeigniter, cakephp, yii, zend gibi.

yani php seçtiysen eğer php syntax'ını öğrendikten sonra bir framework seçip onun yapısını öğrenmelisin.

php'den sonra muhtemelen ikinci dil olarak da c# (asp.net, asp.net mvc, asp.net core mvc) geliyor, yapı ve syntax olarak php'den çok farklı bir dil.

öğrenme tekniği olarak önereceğim şey de şu olur, kendinize basit bir proje belirleyin. kopya bir proje de olur mesela ekşi duyuru'yu yeniden yapmak gibi. oturup yazmaya başlayın. yazarken karşınıza çıkan zorluklar zaten sizi araştırmaya ve yeni şeyler öğrenmeye yönlendirecektir. ben öğrendiğim çoğu şeyi oturup çalışarak öğrenmedim, karşıma çıkan problemleri çözerek öğrendim.

çünkü mesela css, html syntax'ını öğrenmek/ezberlemek çok kolay ama pratikte karşına öyle bir tasarım gelir ki ben bunu nasıl koda dökerim diye uğraşır durursun, asıl öğrenme o zaman başlar.

valla ben girdim pişman oldum. bir sürü site yaptım, bişey olduğu yok. vakit kaybı.

freecodecamp +1, çok güzel kaynak.
@aziz dostum jack +1, özellikle proje yaparak öğrenme kısmı. sadece bir kaç ekleme yapmak istiyorum.

backend için bence node.js seçin. seveni var sevmeyeni var o ayrı konu ama başka bir dil öğrenmeniz gerekmiyor, frontend'de kullandığınız gibi js kullanıyorsunuz. full-stack olmak zaten zor, bir de sıfırdan iki farklı dili aynı anda öğrenmeniz iyice zor olur.

başlangıç için backend stack'i tavsiyem: node.js + express + mongodb
başlangıç için frontend stack'i tavsiyem: vue.js (pug/jsx falan, css kütüphanesi ya da preprocessor tavsiye etmiyorum, düz html/css yazın).

hepsinden önce tavsiyem js ile project euler çözün (bitirmenize gerek yok, bi 50-100 tane çözseniz yeter): www.hackerrank.com

syntax'a alışmak ve genel programlama pratiği için çok faydalı.

stack'e döneyim, niye bunlar? çünkü öğrenmesi kolay, sade ve internette zibille kaliteli kaynak var. bunlarla rahat rahat istediğiniz projeyi yapabilecek hale geldiğinizde artık zevkinize göre şu daha iyi bu daha kötü diye kendi yolunuzu bulursunuz.

@giovanni teşekkür ederim :)

roadmap.sh

teknik tavsiyeleri başkaları vermiş, ben sana çok para kazanman için gerekeni söyleyeceğim.

bir konu seç ve o konuda aranılan kişi ol.

örneğin front-end developer oldun. bu bir uzmanlık değil. seyahat siteleri yapan bir front-end developer olursan, uzman ve aranılan kişi olursun. yaptığın iş başına birkaç kat fazla kazanırsın.

front-end veya back-end seçtikten sonra bir uzmanlık seçmelisin.

peki uzmanlığı nasıl seçersin?
- sektör (e-ticaret, seyahat, bankacılık, fintech vs)
- platform (shopify, wordpress, squarespace vs)

AVM mantığı işte gayet basit. Seni bi haber için oraya çekip içerde gezinmeni sağlıcak

haber siteleri çok zararlı.
eksisözlükte haber sitelerinin google'ı çöplüğe çevirmesi diye bir başlık var. bu konu irdeleniyor sürekli.

SEO denilen nane yüzünden son yıllarda internetin içine ettiler. başka ülkelerde olmamasının sebebi medya etiği ve kullanıcıların bilinçli olması ile ilgili olabilir. bizde ikisi de yok.

adamların amacı evet her şeyden tık toplamak.
hatta başka ne yapıyorlar söyleyim, mesela siteye giriyor bir şey okuyorsun, 1 dk sonra sayfa yenileniyor. iki kez o siteye girmişsin gibi sayılıyor. o yüzden siteye giren kullanıcı sayılarını sahte olarak arttırmaya çalışıyorlar. başka hileler de var. mesela her resim için bir sayfa oluşturmak gibi. başka başka şeyleri de var.

seo ekipleri var. amaçları böyle aptalca şeyler yazıp arama motorlarında önplanda olmak ve kullanıcıların zamanını almak.

böyle işte.

internetiniz hayırlı olsun +1

Bunun sorumlusu Google den başkası değildir. Kazancı hite göre veriyorlar yapacak bişi yok

Ustte dendigi gibi SEO kasiyorlar. Bahsettigin detaydaki olaylarda bazen devlet okullarinda cok spesifik odevler veriliyor. Yurdum genci de hemen google'a yazip karsisina ilk cikan siteye girmek istiyor.

@panzerkampf,

alternatif arama motorları sonuçlarını bing'den alıyorlar. ancak haber siteleri konusunda onlar da google'dan çok farklı değiller.

ben qwant'ı sık kullanıyorum arama sonuçlarında, bazen duckduckgo.
qwant'ın duckduckgo'dan bile daha iyi sonuç verdiğini düşünüyorum.

Yasal olarak alabileceğiniz yolları sıralayıp hepsine itiraz etmişsiniz. Bankadan alıyorum ben.

ahah kobuzchu kiz+1 :)))) ben de bankadan aliyorum.

btcturk ya da paribu gibi sitelerden dolara endeksli stable coin alabilirsiniz. tether gibi.

VIOPTA kontrat alip satiyorum.

Not: Viopun risklerine hakim olmadan sakin bu ise baslamayin.Ben yatirim icin degil kumar zevkimi tatmin etmek icin yapiyorum.

bankadan alıyorum.

daha kolay oluyor ve gün içinde uygun olduğunu düşündüğüm bir anda alıyorum.
4buçuk lira vergi vermek benim de canımı sıkıyor ama yerel kuyumcular zaten çoğu kez bankaya göre yüksek fiyattan satıyorlar. kapalıçarşı'ya yakın olsaydım arada bir fiziki altın alırdım ama yakın değilim, astarı yüzünden pahalıya gelir. bir de fiziki altını saklamak kolay olmayabilir.

verginin varlığı ve bankaların hinlik yapma ihtimali can sıkıcı. yüklü miktarda bir altın alacaksam yine de fiziki altın almayı tercih ederim.

bu arada bazı bankalar, mesela kuveyttürk, hesabınızdaki altını fiziki olarak veriyor, diğerleri vermiyor. o yüzden böyle bir yerden hesap açmak bana daha mantıklı geliyor.

Döviz: TEB FX
Altın: İş Bankası

Vakıfbank tan alıyorum sorun olmuyor.

site özelliklerini tanıtan ufak yönlendiriciden bahsediyorsun sanırım.
sitene entegre etmek için kullanabileceğin script kütüphaneleri var. bir tanesi bu:
introjs.com demo tuşuna bakarak görebilirsin.

benzeri şeyler için "add tutorial to website" şeklinde aratabilir ya da linkini verdiğim sitedeki keyword'leri kullanabilirsin.

edit:
ourcodeworld.com

2

1
daha eglenceli ve dili gelistirme, gunluk kullanima daha hakim olma avantaji var.
psikolojik olarak agir bir seyler izlemek istemezdim sanirim ben.
ayrica 2. isin haftada kac gun olacagini yazmamissiniz. 3 gun 1000 ise barmenligi 3 gune cikartir aradaki farki kapatirdim.

onun kaç gün olacağı pek belli değil ama saat olarak aynı olmak zorunda öğrenciler 20 saat çalışabiliyor maksimum.

öğrencisin tabiki 1

haftada 20 saat şiddet içerikli videolar izlemek benim yapacağım bir şey olmazdı.
üstelik masa başı, sosyal etkileşim de yok.

diğeri daha eğlenceli ve kazançlı geldi bana.

1

Kesinlikle 1.. Masa başı işler için acele etme.. yaş aldıkça zaten onlara yöneleceksin..

1

ben olsam 1 yapar. en azından içkiye para vermezsin.

1. ilişkiler + çevre edinme

Ud, keşke imkanım olsa öğrensem
Yukarıdakilerin dışında bir caz grubunda kontrbass çalmak isterdim

klavsen/gravicembalo

üflemelilerden fagot
yaylılardan çello

ud, mızıka ve trompet.

Soloda piyano orkestrada keman. Kemanı soloda nerdeyse sevmiyorum bayık geliyor ama onlarca keman aynı anda müthiş bir ses çıkarıyor ortaya.

ud ve tar (benziyorlar zaten)

Zurna ve bağlama

Dilsiz kaval, klarnet, saksafon, ud, klasik kemençe, bağlama, çello, santur.

obua nın sesine bayılıyorum.

akordiyon

Çello ve kontrbasları dinlemeye bayılıyorum orkestrada.
Ayrıca akordeon.

mızıka mızıka mızıka

başka hiç bi enstruman sesi ben de bu duyguları uyandırmıyor.bu merak ve ilgimin nedenini çok merak ediyorum

Bütün enstrumanların sesini tek başınayken seviyorum.

1 klasik kemençe
2 çello

* santur
* ud
* yan flüt / ney
* bazen kalimba
* bazen arp

edit:
santur için sedat anar
ud için le trio joubran'ı çok severim.
arp için diana rowen'ı çok dinlerdim ama eskisi kadar sevmiyorum sanırım.

Klarnet

yan flüt
ud
çello

saksafon
akordeon

saksafon

perdesiz gitar bana hep dinlendirici gelmiştir.ölmeden denemek isterim.

akordion,
piano,
balalayka,
hurdy gurdy

Gece yola çıkacaksam feribota tercih ediyorum. Yaklaşık 30 lira fark var. Ama köprü dışında para vermek istemezsen köprüyü geçtikten sonraki ilk çıkıştan çıkman gerek.

Köprü bir şey değil asıl olay köprüden sonra başlıyor.değer mi dersen evet kol böreği gibi geliyor ama eski yol,radar,çevirme,manisayı ilçe ilçe geç,trafik lambaları falan düşününce en temizi budur diyip devam ediyorsun.

Bu saatte baktığınız için 2 saat diyordur trafikten ötürü. Körfezi dolanmak 70 küsür kilometreydi yanlış hatırlamıyorsam. Gece dediğiniz 22.00'dan sonraysa trafik kalmayacağı için 2 saat sürmesi mümkün değil. Bence etrafından dolanın.

giderken yanlışlıkla kullandık ve sanırım 171 lira ödedik, dönüşte kullanmadık.
1 saat kadar bir fark vardı.

evet yol güzel ve boş, köprüyü kullanmak keyifli ama ben o parayı vermezdim.

Tek kişiysem geçmem, diğer türlü kesin girerim. Büyük rahatlık feribot sırası bekle vs derken 1-1.5 saat kaybediyorsun, değmez.

Sonraki yol icin, tek de olsam otobana girerim ama diğer yol olum gibi sürekli ışık, radar kamyon vs vs. Hiç değmez.

Ben olsam kullanırım baya fark ediyor. Sonrasında da otobandan çıkma ama

Ödediğin anda limitinde yer açılır.

alabileceğin maksimum limit maaşının 4 katı. bu tüm bankalardaki toplam kredi limitin.
sorduğun soru kalan harcama limitinle ilgili ise, evet, borcunu ödediğin gibi yer açılır.

hacım hayatımda ne kadar bu bahsettiğin insan tipi ile karşılaştıysam hepsinin kafa gidik, sosyallik, pratik zekalık sıfır. Hesap makinesi gibi yaşıyorlar. Çok acıyorum hallerine, hele birde çocukları var ise daha da acıyorum. Sürekli başarılı olmak, makam mevki,title derdinde oldukları için sıyırmışlar kafayı

Oyle insanlar olmasalardi 20 bin kazanmazlardi.

@howfaristhesky, haklılık payı var, fakat 10-20 arası alıp da gayet güzel yaşayanlar insanlar da çok varlar.

Turkiye tasarruf orani cok dusuk bir ulke istatistiklere gore ve bu ekonomi acisindan ciddi bir sorun (tassarrufun yuksek tuketimin dusuk olmasi da sorun ama o baska konu). Insanlar zaten tassarruf edecek kadar kazanamiyorlar ama kazanan da harciyor. 2-3 tane tassarruf eden insan var onlari da sogutmayin yahu.

zenginlerin kafa para kazanmaya fakirlerinse harcamaya çalışır :)

Onlar sonra apartman alacaklar, kiraya verecekler. Çocuklarının evi de hazır olacak.

zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış :)

Hahahaha, beni tarif etmişsiniz, gerçi ben henüz 30 olmadım ama benzer şekilde yaşıyorum.

Neyse olaya geleyim, 5-6 bin lira kazanan birine çok gibi geliyor 20 bin ama aslında o kadar da çok bir para değil. Her sene araba değiştirebilirim belki ama ev değiştiremem. Kaldı ki evli çocuklu insanların masrafları da çok oluyordur, ben bekar tek yaşayan biriyim.

İkincisi, bazı insanlar üretmekten, tüketmeye göre daha çok zevk alıyor. Yani parası olan herkes o arabaya binebilir, çok bi olayı yok. Ama istediğin kadar paran olsun, benim kadar kaliteli iş yapamıyorsun mesela, çünkü orada emek, özen, beyin vs. gibi parayla alamayacağın şeyler var. Ben tatminimi üretimim üzerinden sağlıyorum, başkasının benim hakkımda ne düşündüğü pek umrumda değil.

Üçüncüsü de yatırım. Aynı ivmeyle kendimi geliştirmeye (ve düzgün yatırım yapmaya) devam edebilirsem 35 yaşım civarı "başkası için" ve "zorunlu" çalışmama gerek kalmıyor, özgür oluyorum. Sırf 3-5 kişi "of ne güzel araba" diyecek diye ömrümden 5 yıl feda eder miydim? Hiç sanmıyorum.

Edit: seyahat ediyorum gerçi, fotoğraf çekip instagram'a atmıyorum ama. Seyahati bile materyalize edersek nolacak halimiz.

"Rich people stay rich by living like they're poor; Poor people stay poor by living like they're rich"

ben de 20+ alsam tek masrafım oyun bilgisayarı olur. ne eğlence ne kıyafet ne tatil. çünkü 20+ alan ihaleci tayfa değilse akıllı adamdır.

Zamaninda fakirlerse harcamayi bilmemekten cok harcamaya korkuyor da olabilirler

Bi de bazi insanlar robot gibiler. Calis, parayi kenara koy, sonraki ay gene calis. Amaclari yok...

Geçen gün çalıştığımız yerin mülk sahibi geldi adam geldiğinde dilenci olarak düşünmüştüm fakat 15 milyon tl lik adam sen düşün

tamamen katiliyoruk ayni fikirdeyim, bunlar hayati iskalayan insanlar, hayat bir gundur o da bugundur, ama onlara sorsam "ya kanser olursam" diyende var "aman benim neyim var ki" diyende..
bize de onlarin yerine hayiflanmak kaldi..
birde para kazanmak yetenek isidirde harcamak kultur isidir, kiminde o yetenek varda kultur yok, 10 dairesi olan adam var, sorsan 500.000 daha paran olsa ne yaparsin diye, bir daire daha alirim der..
para, onu yemesini bilmeyenlerde en cok..
ölüp gittiginde de akilli birileri varsa gerisinde eze eze catir cutur yiyecek ama gel de anlat..

Kusura bakmayin ama bizim milet cok asiri sekilci.Oncelikle 20 bin TL oyle zannettiginiz gibi zengin maasi degil +1

Almanya'nin en sevdigim tarafi zenginlerle fakirleri disaridan ayiramazsin.Ayni yerlerde takilip yemek yerler,arabalari benzer kalitedir,ustleri baslari giyimleri de benzerdir.Inanin 15 bin € kazananla 3 bin € kazanani ayiramazsiniz.Ki bu fark Turkiyedeki 6 bin TL-20 bin TL farkindan daha yuksek bir fark olmasina ragmen.

Turkiyede iki kurus fazla kazananin hemen g.tu basi oynamaya basliyor.Luks giyinerek,luks araba alarak etrafa hava attigini saniyor.Toplumun farkli ekonomik gucte kesimleri arasinda inanilmaz bir kast sistemi var.Ayni yerlerde yemek yiyemezsin, ayni yere tatile gidemezsin.

Dogu Avrupasindan bati avrupasina Asyasina cok ulke gordum.Ustu basi, arabasi vb. ile hava atanlar sadece gelismemis ulkelerin vatandaslari.

benimde çevremde herşeye burnunu sokan, dünyadan haberi olmadığı halde kafasına göre ahkam kesip insanları yargılayan ama yüzüne karşı gülüp yalakalık yapan tipler var . aldıkları 3 kuruş mayışlarıyla tüm dünya onların. ne güzel.

vakit bulamıyordur o parayı kazanan insanın yaptığı iş yan gelip yatılan bir iş değildir. 3-5 alanlara hayat lafta güzeldir tabi ama fazlasını kazanınca pek öyle olmuyor.

Bunlar emekli olup fıstık gibi yaşarken biz dilenicez
Çocukları da o paraları löp löp yiycek

ben kasip 40 yasinda emekli olmayi dusunuyorum vallahi. isteyen istedigini desin umrumda degil. 40 yas artik orta yas bile degil. guzel yiyip, icip, spor yaparsaniz 40'lar icin artik yeni 30'lar diyebiliriz. geriye kalan omru de guzel bir sekilde degerlendirmek size kalmis.

cevremde var oyleleri; her sene tatile ayni dandik yere giderler mesela; para harcamazlar kolay kolay hic bir seye... simdi de 10 sene kredi ile ev alip evini degistirdiler sadece :)

bende tam tersi ve kiradayim hala :)

tamamen hayata bakis aciniz ile alakali.

tutumlu olmak iyi dengede olmak ve hayattan biraz tat almak onemli

jeff bezos henüz bu kadar ünlü ve zengin değil ancak zengin olacağı kesin olarak görülen bir dönemde iken onunla röportaj yapıyorlar; "bu kadar zenginsiniz ama merak ediyorum, neden honda?" diye soruyor muhabir, bezos da "ayağımı yerden kesiyor" diyor. altındaki araba orta halli ve öyle biri için basit bir araç.

bahsettiğin insanlar bunlar mı bilmiyorum, ben o kadar kazanmadığım için anlayamam ama ben de kazancıma oranla düşük bütçeli yaşıyorum. cimrilik yapmıyor ya da ihtiyaçlarımı ertelemiyorum ama gerçekten ihtiyaç mı ya da buna gerek var mı diye soruyorum. garip de görmüyorum. kamyonla taşıyacak kadar param olsa da çevremdekiler dışarıdan bunu farketmezlerdi sanırım.

bahsettiğiniz insanlar genelde yokluğu görmüş, yaşamış insanlar. dikkat edin onların çocukları yani bir sonraki nesil çatır çatır yiyor parayı.

Gençler kaynak yapıyorum kusura bakmayın. Ne iş yapıyorsunuz da bu 20.000 tl maaş alıyorsunuz?

@komando kani var bende, çevremdeki yöneticiler, deneyimli yazılımcılar ve mühendisler alıyor gayet. Freelance çalışanlar 30'a bile çıkıyor ayda.

Yazılanlar arasında @Uncle Sam'in dediği mantıklı geldi aslında ama yine şuan bana ters geliyor. Kendime ve aileme vakit ayıramadıktan sonra, ölümün olduğu bir yerde ne diye kendimi bu kadar paralayım diyorum. Tamam insanların hedefleri, inançları olabilir ama aşırısı da zarar sanki :/

Kendi karar veremiyor ki sorun bu, anası babası bi haber üniversiteden, ulan kendim seçerim bi bokluk yaparım diye kendini onaylatçak birini arıyor aslında bu kafada ki çocuklar.

Valla tüm lise hayatım boyunca farklı ünilerden arkadaş bularak (sosyal medyadan) kafamda tercihlerimi iyi kötü belirlediğim için bana da bu kadar sıkışınca sormaları garip gelse de, destek destektir.

Ne kritiği allah aşkına?

yaşanmışlık ve tecrübenin değeri, internetteki, rehberdeki tüm yazıların değerinden çok daha fazladır.

7 yıldır cerrahpaşa tıptayım, onca yılın tecrübesi ile her soruya cevap veririm.

*** sansür***
hayır, şu soruyu soran adamı hayatta ciddiye almam sokakta görsem, görmezden gelir geçerim. birkaç diyalog kurmak bile batıyor millete...

Bazen data yeterli olmuyor, gençlerin çok da üzerine gitmemeli. Halihazırda öğrenci olan/mezunların anlattıkları, okuldaki bir hocanın anlattıklarından daha faydalı ve yol gösterici olabiliyor. Hayat değiştirecek bilgiler edinmekten ziyade, "A'yı mı üste yazayım, B'yi mi üste yazayım?" gibisinden ikilemleri çözebilir.

Bir de ulaşım, konaklama gibi konularda da okuyan/yeni mezun birisi daha yardımcı olabilir. Farklı bir şehre gidecekler için hangi semtte ev tutmak mantıklıdır, nereden tutulmaz, hangi yurtta kalınabilir gibi bilgileri bulmak için tecrübeli insanlara danışmakta bir beis görmüyorum.

Tabii ben çok iyimser yaklaştım, çoğu dediğiniz gibi çok harcıalem şeyleri sorup değerli bilgi edindiğini sanıyor.

"önünde koskoca internet var, yığınla data var. "

benim okuduğum bölüm hakkında koskoca internette yazanları görsen. okula gittiğimde anladım ki hiç biri doğru değil. o yüzden o üç beş cümle daha etkili olabilir.

haklı olduğunuz yer de var, tanımadığın ne olduğunu bilmediğin kişinin lafına nasıl güvenesin. ama göz boyamak için yapılan bölüm tanıtım reklamlarından daha isabetli olduğunu düşünüyorum.

onların verdiği modemi kullanmaktan başka çare yok diye biliyorum. ben arka odalar için ekstra sinyal dağıtıcı kullanıyorum.

modemi kendileri veriyor.

kablonet'in netmaster marka bir cihazı var. sanırım bahsettiğiniz olumsuz şeyler bu modemle ilgili. yaşadığım yerde 3 - 3buçuk yıldır kullanıyoruz bu modemi, bir sorun yaşamadık hiç.

Locke

Nebraska
The Straight Story

interstate 60

güzel film.

Im juli

dead man
nebraska'ya da +1

303

wristcutters a love story (tam aradığın film)
im juli +1

2 - hes kodu silinebiliyor. sanırım blokeli olanlar silinmiyor. yani bu riskli olup olmadığınızın ya da seyahat engeliniz olup olmadığıyla ilgili değil.

1- pegasus'ta başımıza şöyle bir olay geldi. havalimanında gate'in önünde beklerken pegasus görevlisi onlarca kişinin arasından resmen "göstermelik" birkaç kişinin sırt çantasını etiketleyip bagaja gönderdi. diğer sırt çantalarına dokunmadı. güya içinde laptop olanlara kabinde izin veriyorlarmış, laptop yoksa bagaja koyuyorlarmış. ama öyle iş olsun diye yapılmış, öyle saçma bir uygulamaydı ki anlam veremedik.

ülkemizdeki ustaların durumu göz önüne alındığında gayet mantıklı bir yaklaşım. niye görgüsüzlük olsun.

niye görgüsüzlük olsun, evine sarılmaya gitmiyorsun ki işler yürüyor mu bakmaya gidiyorsun. ayrıca deseler bile kim diyecek usta mı? ustanın size görgüsüz demesi neden umrunuzda olsun:)

O kadar parw vermissiniz tabi gidin bakin. Usta ne dusunur diye zarara mi gireceksinuz

@Scudman1 +1, ben olsam 1 gunde 2 kere bakardim. Bos birakmaya gelmez bizim ustalar.

O kadar yükün altına girip evi aldınız mı? Evet
Evin istediğiniz gibi dekore edilmesini istiyor musunuz? Evet
Ev sizin mi? Evet

O halde ustaların size "görgüsüz" demeye ne hakkı var? Orası sizin eviniz. Tabiki de başlarında durup işlerin istediğiniz gibi gittiğini denetlemek sizin hakkınız. Esas başlarında durmazsanız hata etmiş olursunuz. Kimseyi iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyor, hemen kaytarıyorlar çünkü.

bence değil, hatta ben olsam heyecandan uyuyamazdım.

değil iki günde bir, günde iki kere bakarım. hatta mümkünse günü işçilerin başında geçiririm. yapılmış bir şeyi sonradan değiştirmekle uğraşırken ya da değiştirtemediğim için içime sinmediğinden her gün kendime sövmektense her an kontrol ve müdahale iyidir.

Ben de yakında ev alacağım, daha şimdiden heyecanlanıyorum :)

Günde bir bakarım büyük ihtimalle. Görgüsüzlük değil ki, işini takip ediyorsun.

yooo usta milletini boşladın mı her haltı kafasına göre yapar. çok da başına ekşimeden gördüğünü söyleyeceksin.

Sabahtan akşama kadar bekleyip ustaları denetlemek daha iyi bir alternatif bence.

ben olsam koltuk atar başlarında dururum

ustalara arada çay çorba bir şey götür daha da güzel yaparlar

iki katlı müstakil evin üstüne çatı yaptırıyorduk, çatı katı gibi değilse de, çatının içinde kullanılabilecek alan olmasını istemiştik. biz evde yokken çatı yapıldı ve çatının içinde depolamak için hiç bir alan yok.

yatak odası için özel bir gardrop yaptırmıştık. uzun zaman boyunca gelmedi, siparişi artık istemediğimizi söyledik ama biz evde yokken (evde başkası var o sırada) gelip dolabı monte etmişler saçma sapan.
---

sanırım başka bir şey söylemeye gerek yok, iki günde bir değil her gün gitsen bile yeri. bir şey diyecek olursa da olsun.

Ortami bilmiyorum ama zirt pirt santiyeye sokmayabilirler. Hem is guvenligi acisindan sakincali hem de her evine bakmak isteyenin dolustugu bir ortamda isler duzgun yurumez. Zirt pirt ustaya "ya surasi boyle burasi boyle" derseniz de fircayi firlatip gidebilir :)

Hayirli olsun, gule gule oturun.

Hayırlı uğurlu olsun.

Görgüsüzlükle alakası yok,ne mutlu evini almışsın,gidip battaniye atıp uyursunda.

Ustalar sonuçta müteahhitle ne anlaştılarsa onu yapacaklar.sizin başlarında durmanız onlar için bir şey değiştirmez.koy termosa kahveni git otur keyfini çıkar.eksik varsada hallolur.

burdaki gençlere bakma. eşin haklı. net görgüsüzlük bu.

Görgüsüzlük değil, içi yapılan zamanda vaktin varsa her gün git.

Vay anasını cevaplara gel :) Görgüsüzlük değil.başka bir adı var ama bilemedim. Görgüsüzlük de var bu işin içinde ama öncesinde konu farklı aslında.

Hocam bu evi siz mi yaptırıyorsunuz? Yani kendi arsanıza, herşeyi kendiniz tuutup, betoncusuna, mütahitşne, projesine, iskanına, belediyesine... Kendi zevkinize göre sıfırdan ev mi inşa ettiriyorsunuz?

Siz hazır bir evi görüp beğenip almışsınız. Evin bitmesini beklemekten başka yapacağınız bir şey yok.

Mesela siz inşaat işimden anlar mısınız? Fayans, mermer, parke dölemesen vs. Elektrik ya da su tesisatı dan. Boyadan kartonpiyerden vs. Ustaya "orası olmadı" diyebilecek bir yetkimliğinşz vsr mı? İnşaattaki işçiye müdahale ettiğinizde, işçi "al kardeş sen yap" diyip elinize aleti verdiğinde alıp yapacak mısınız? :)

Şantiye alanına kafanıza göre girip, çay içerek daireinizde çalışan işçileri seyredip müdahale edilebileceğini sananlar, böyle sanal ortamlarda bilip bilmeden yorum yapabiliyor. Bu da benim yorumum olsun.
Eviniz hayırlı olsun iyi günlerde oturun.

Gorgusuzluk degil. Goz gore gore yalan yanlis isler yapan ustalar var.

Bizim evdeki banyoya fayanslari tamamen kafalarina gore dosemislerdi. 2 cesit fayans, bir de ortalarinda serit olacakti. Seridi kafalarina gore ustte bi yere cekmisler, iki cesit fayansi random dosemislerdi.

Feyk hesap haksiz degil, ama ustalara mudahale etmek icin ille de insaat isinden anlamaya gerek yok, bazen sorunlar tesisat dosemekten ziyade estetikten cikiyor. Mutfak dolaplarini yamuk yapiyorlar, dolarlar duvara tezgaha fln surtuyor. Firin koyulacak yeri yamuk yapiyorlar firin sigmiyor. Panjur yapiyorlar, kalkmiyor, kalksa inmiyor. Dolaplarin icine isik koyuyorlar, calismiyor vs. Hepsi yasanmis seyler, daha bir suru var da aklima bu kadari geldi bir cirpida.

Boyle seyleri fark edip mudahale etmek icin gidin tabi, ev sizin, parasini verip aldiniz, hediye etmediler neticede, gezip gormek hakkiniz. Giderken de cay corba vs goturun ustalara, islerini duzgun yapmiyor olabilirler ama hayat onlara daha da zor.

sorularimicinfeykhesap +1
bunu yapmak ne senin görevin ne de hakkın. iş biter, bakarsın fayans istediğin ya da sipariş ettiğin gibi olmamış, çağırırsın ustayı, paşa paşa yenisini yapar. işlerini iyi yapacaklarına dair harici somut bir şüphen yoksa başlarında durman hem adamların canını sıkar hem de bir fayda sağlamaz konuya hakim olmadığın için.
ama işlerini düzgün yapmamaları için elinde somut bir kanıt yoksa, sırf görmüş olmak için gidiyor olmak net görmemişliktir.
ha, görmemişlik olması ne bizi ne de başkalarını ilgilendirir, sen istiyorsan yine gider bakarsın. ama cidden gereği var mı onu düşün. o kontrolü yapmak senin görevin değil neticede.

daha iş güvenliğini ihlal sebebiyle başına gelebilecek kazalardan falan bahsetmedik bi de.

hayirli olsun, mudahale etme sansiniz varsa firsat buldukca basinda olmaniz faydali olur cunku ustalar her zaman nasil kolayina gelirse oyle davraniyor sonradan kirip dokmemek icin bastan bakmaniz daha iyi

Biz ufak tefek tadilat ve boya için anahtarı bırakıp eve hiç ugramamistik; öyle yaptığımıza sonradan çok pişman olduk zira üstünkoru yapılmıştı çoğu şey. İş bittikten sonra tekrar yaptirirsiniz argümanı da pek geçerli değil. Her odada
parkelerin tozluklarina göze carpacak kadar boya damlamisti mesela, bunun geri duzeltmesi ugrastirici. Bunun dışında iki üç günde düzelecek şeyleri aksatıp aksatip 2-3 haftada ancak düzelttiler, ulaşmakta zorlandik.

Referansli ustalardi bunlar bir de. Isterse görgüsüzlük olarak algılansın, ben bundan sonraki tadilatlarda mutlaka bir ugrarim.

ben olsam 2 günde bir gitmem, her gün giderim. hatta prizler takıldı mesela prizleri kontrol ederim, borular takıldı boruları kontrol ederim. yerlerin fayanslar yapıldığında yerleri kontrol ederim. (şunla :www.amazon.com.tr

parasıyla priz hattı çektirdik, içinin kablosunu koymamış adam. boşa duvarda priz yuvası açılmış oldu. böyle iş bilmez adamlar ustayım ben diye geziyor.

ülkemizdeki ustaların durumu göz önüne alındığında gayet mantıksız bir yaklaşım. çünkü o saçma tavrınızla eşeğin aklına karpuz kabuğunu siz sokacaksınız.

2 günde bir gidilen şantiyenin gitmediğiniz 2 gününde kazıklanma ihtimalinizi arttıracaksınız ki ben işten anlamadığınızı da varsayıyorum.

olur da illa ki kontrol maiyetinde giderim derseniz, eliniz boş gitmeyin, müdahale etmeyin, hoş sohbet takılın.

nacizane önerim bunlar.

ev senin tabi kontrol edicen, belki ufak tefek farklılıklar istiycen ücretini ödeyerek. kafana göre git.

Is bittikteb sonra hicbir usta gelip pasa pasa duzeltmez.
Her gun gidin, takip edin. Ben evin icini yaptirirken her gun baslarindaydim, hem bazi sorulari olabiliyor hem de bir seyi yanlis yapmadan direkt mudahale edebiliyorsunuz.
Tabi ki tesisati iyi mi yapti vs bilemezsiniz ama atiyorum musluklarin yeri degisecekse dogru yerde olup olmadigina bakabilirsiniz.
Parkelerin doseme yonune siz karar vereceksiniz mesela, ona bakabilirsiniz.

Usta milleti kendisini cok ugrastiracak isten yirtmak icin bi suru bahane one surer “abi duvar yamuk, olmaz buraya bundan” vs der, orada durup “o zaman duzle kocum su duvari da olsun bari” filan de :D benim ustalarim cok cok iyiydi ama mesela farkettim ki sirf usendikleri icin walk-in dus fikrime karsi cikmislar. “Mustakil ev olmayinca sikinti oluyo walk-in dus” diyip yemislerdi beni, niye sikinti olsun halbuki, butun otellerde var. neyse oyle yani.

Yaninizda simit, lahmacun vs seyler goturun ama, ben her gun ogle yemegi goturuyodum (sandvic filan)

Hayırlı olsun.

Neden görgüsüzlük olsun ustaların başında durulur. Biz de yeni ev aldık içini baştan yaptırıyoruz her gün ustaların başındayız. Kaç tane yanlışı düzelttik bu şekilde. Gidin içiniz rahat etsin

git bak hacı para vermişsin o kadar. ev senin sonuçta.

Kesinlikle gidin ,oraya kamp kurun.Emin olun isten anliyorsaniz mudahale edeceginiz cok sey cikacak

net gorgusuzluk demeye geldim, cevaplari gorunce acayip sasirdim.

ben gitmezdim 2 gunde 1.

edit: biraz daha dusundum de gorgusuzluk olmasa bile bari haftada 1 git.

sen istedigin kadar git, sunu soyle yap vb. de usta ya da calisanlar bildigi gibi yapmaya devam ederler. hatta cok karisirsan islerine sana gicik olurlar, daha da kotu yaparlar. cunku maalesef ustalar usta degil.

Kesinlikle gidip bakın.
Ustalar nasıl olsa ev sahibiyle muhatap olmuyoruz diyemezler, daha temiz çalışırlar.

Kişisel gelişim kitabı mı bilmiyorum ama beğencieğinizi düşünerek;

Alain de Botton-Felsefenin Tesellisi önerebilirim.

charles dühigg - alışkanlıkların gücü

kişisel gelişim konusu çok civcivli bir konu. ortalık saçmalık kaynıyor. gerçek bilim insanlarının yazdığı kitapları bulmanızı tavsiye ederim.

kitap önerileri:

1) doğan cüceloğlu - iletişim
www.kitapyurdu.com

2) www.kitapyurdu.com
3) www.kitapyurdu.com


daha fazla öneri içinde bu kanalın şu video serisine bakabilirsiniz: www.youtube.com

İletişim Yayınlarının Psykhe serisi güzel. Tam olarak kişisel gelişim kitapları sayılmazlar ama onlardan daha yetkin olduklarını söyleyebilirim.

eckhart tolle - şimdinin gücü.

hatta o yazarın tüm kitapları.

Dale Carnegie-Dost Kazanma sanatı

Dale Carnegie-İsten ve yaşamdan keyif almanın yolları



Bu işin piri Dale amcamızdır,her kitabını okuyunuz.

ahmet şerif izgören kitapları

ahmet şerif izgören kitapları +1
elma yayın evi + izgören akademi başarılıdır.

Açık söylemek gerekirse biraz çocuksu buluyorum onun kitaplarını. Yıllar önce arkadaşım okutmuştu birkaç tane ona ait kitap ve pek beğenmemiştim.

Psikonet Yayınları'nın kendine yardım kitapları.

psikonet yayınları +1

renamer.com

bu program 14 gün ücretsiz. 5 dakikada halledersin.

excelde yapılır, önce metin sütunlara dönüştürülür sonra & formülü ile birleştirilir.

Ilk cevapta verilen program ile yapmazsanız 'batch file rename' ya da bulk file rename diye aratin, onlarca program çıkar.

İş bilgisayarı falansa ve program kuramiyorsaniz console komutuyla yapılır.

sesli mesaj komutunu duyana kadar caldiriyorum. niye ayip olsun ki. hayir orada degilse zaten acamaz, kac kere caldirdigini nerden bilecek de senin gosterdigin adabi anlamis olacak?

Ben de 3 kere falan çaldırıyorum. Açıkçası uzun çaldırmak anlamsız geliyor. Ofiste bazen arkadaşlar telefonlarını masalarında bırakıp bir yerlere gittiklerinde o telefonun uzun uzun çalması, sonra çağrı düştükten sonra diğer tarafın tekrar arayıp çaldırması... Deli ediyor.

ailem ve arkadaşlarım dahil 3 defadan fazla çaldırmıyorum ben de. Bazen gördüğümüz halde açamadığımız oluyor çünkü, sessiz bile olsa açamazken telefonun çalmaya devam etmesi insanı geriyor.

benim eski telefonu aradıklarında arayan çalma sesini duyarken benim telde tık yoktu. 2-3 defa çalma sesi geldikten sonra benim telefon çalmaya başlıyordu. araştırdım çoğu eski android telefonların kronik sorunuymuş.

haberin olsun sen telefon çalıyor açsınlar diye beklerken karşı tarafın telefonu daha çalmaya başlamadan sen kapatabilisin. uzun çaldırmanın bir sakıncası yok. açmayacak adam açmıyor zaten.

Ben 4 veya 5 sefer çaldırıyorum çünkü duymayabilir, çantasından çıkarana kadar kazı çalışması yapması gerekebilir, başka odadaysa yetişmek için koşabilir vs.

3 kere çaldırıyorum. zaten ulaşabilecek seviyede müsait ise açar. değilse çaldırmanın manası yok uzun uzun.

Üçü geçince zaten sıkılmaya başlıyorum en fazla üç.

müsait değilsem ve arandığımı gördüğüm halde açamıyorsam telefonumun uzun uzun ve sürekli çalmasından rahatsız olduğum için ben de genelde 3-4 kere çaldırır kapatırım.
ancak çok yakın arkadaşlarımı falan aradığımda açılana kadar çaldırırım.
onu da her zaman yapmam.

bir işim olduğu için "birazdan ararım" diye düşünüp o an cevap vermiyorum mesela.
ama telefon sürekli çalınca "acil bir şey mi var?" duygusuna kapılıyorum.
o an işimi yarım bırakıp telefonu açtığımda öylesine bir şeyse, "birazdan arayacağım" diye kapatmak bazen çok sinir ediyor beni.
boşuna dikkatim dağılıyor çalışırken falan.
"nasılsa bir çağrı düşüyor" demek doğru değil bence yani.

Aynı senin gibiyim ve şık olanın bu olduğunu düşünüyorum.açmazsa ısrar etmeyip acil bir şeyse mesaj atıyorum,.

Telefonumu keyfi açan birisiyim.birileriyle konuşurken,bir şey okurken,oyun oynarken kısacası başka bir işim varsa telefon ekranına veya tablete bakıp kim olduğunu görüyorum.titreşimde olduğu için kendi haline bırakıyorum.eğer telefonunu uzun uzun çaldıran biriyse ona dönüş yaptığımda direk çok çaldırmamasını söylüyorum.acil bir durumsa mesaj at diyorum.aynı durumu tekrarlarsa blokluyorum.

Ben de dörtten fazla çaldırmam; bir tek annemi bayağı uzun uzun arıyorum çünkü telefonu bulup açması o kadar sürüyor zaten.

Beni aradiklarinda bunun ile ilgili bir sorunum yoktur ama; arandiktan sonra kaç kre çaldığının önemi yok benim için.

3 bana çok kısa geliyor, genelde bana gelen aramaları düşününce 3 seferde kesin açamazdım.

öte yandan telefonunu iş için çok sık kullanan insanlar mesela ofis ortamında telefon önünde, çaldığı gibi ekrana bakıp ilk çalışta açabiliyorlar,

sanırım insanların işlerine göre de değişebilir bu 3 5 olayı.

Sonuna kadar çaldırırım. 8-9’dan sonra falan kapanıyor sanırım.

65 yaşına kadar olanları ararken 3-4; 65 yaş üstü ararken mümkün olan en uzun.
65 yaş altı tekrar aramam aramasını beklerim. 65 yaş üstü 1-2 saat geçti ise tekrar ararım.

Herkese 3. Aile merak edildiği için sonuna kadar.

3 kere çaldırım, elim artık kapat tuşuna gider, basmadan önce bir iki saniye daha beklerim, 4üncü çalmış olur zaten, kapatırım.

ailem de öyle yapar, bir kaçı dışında arkadaşlarım da.

bu işin kuralı olarak 4 defa biliyorum ben. biri oturup kural koymuş mu etmiş mi bilmem ama ben çevremde 4 kere çaldırıp kapatmaktır evla olanı.

açmadıysa mesaj atarım ardından, şu sebeple aramıştım diye.

Midesine zarar vermmeyecekse ve alerjisi yoksa her gün 1 tatlı kaşığı arı poleni tavsiye ederim.

Annem ve babam kullanmışlar, çok memnun kalmışlar. Sonra tekrar almak istemişler. İkinci aldıkları ilmiyle aynı marka değilmiş. Zaten hiç bir de faydası yokmuş. Gerçekten corekotu yağının iyi olduğunu söyledi ikisi de.

(özel bir rahatsızlıklari yoktu, tansiyon, kolesterol gibi yaşla ortaya çıkmaya başlayan şeylerdi onlardaki)

Ben ayrıca kantaron yağını öneririm.

excel'in kendisini görmeden ne diyebiliriz ki?

@himmet dayi, maas bordrolari var satir satir. Tum formuller kopyala yapistir. Neden 7. Satirda hata var diyor orayi cozemedik.

Hücre biçimi text olmuştur bir şekilde

O satırı silip tekrar ekle yapıp üst satırdan kopyalamaiyi dene ya da hücre biçimi ve içerisinde ki rakamla. Oyna.
Rakamın başında tek tırnak olabilir vs.

Resimdeki hata excele ait değil anladığım kadarıyla. Dosyayı excel'de açıp rakam olması gereken kolonun tamamını 1 ile çarparsanız, rakam gibi görünüp text olan şeyler rakama çevrilir.

bir programa excel listesindeki verileri yüklemeyi denemişsiniz gibi görünüyor. ancak belirtilen yerde, sanırım 7inci satır bu, program sayı beklediği halde sizin excelinizde yer alan hücrenin tipi sayı değil.

yapıştır'ın birden fazla şekli var. sayı haline çevirmemiş, yazı tipinde kalmıştır.
sorun olmayan bir hücre seçili iken format painter adlı simgeye tıklayın, sonra da sorunlu hücreye tıklayıp kaydedin.

oy, ne şirinmiş.

gün içinde evde yalnız kalması sorun olmaz ama akşam gelince oynayın onunla. evde hoşuna gidecek bir kaç minik top olursa oynar. akşam da siz oynatırsınız.

evi pisleyebilir ya da çiçekleriniz varsa zarar verebilir.
bunlar dışında kendisiyle ilgili bir sorun yaşamaz.

yavru kaç aylık?

geçen bir videoda ancak 6 aydan sonra 8 saat yalnız kalabilir diyolardı ama gerçek hayatta bu pek mümkün değil maalesef. bizimkini sahiplendiğimiz gün 3 aylıktı ve ertesi gün bırakıp işe gitmek zorundaydık.

mama dengesini ayarlayamazlar sanıyorum başta. o yüzden gün içinde acıkıp sıkılacaktır. ama zamanla oturur. sokakta kalmasından iyidir.

Bir mama tavsiyesi alabilir miyim? N&d filan bütçelerini etkiler. Proplan iyidir diye düşünebilir miyim?

Ben 3 yıldır proplan kullanıyorum. Veteriner de gayet iyi diyor.

proplan iyi diyebiliriz. yavru kedilerin mamaları özel oluyor.

nd'nin daha iyi olduğunu söylüyorlar ve daha üst markalar da var. bütçenize göre.
ancak ben kedim yavruyken proplan kullandım ve çok sağlıklı büyüdü. yakın zaman önce başına bir iş geldi ve şaşırtıcı şekilde hızlı toparladı. veteriner yavruyken iyi mama kullanmanın bu durumlarda etkisini gösterdiğinden bahsetti.

proplan iyidir, verlilebilir. orta seviye mama diyelim. ama market maması çok zorunlu değilse vermeyin. gündüz uyur genelde tabi bütünü gün dinleneceği için, akşam bir enerji patlamasına hazır olsun :) yine de siz gündüz devireceği, yiyeceği (deterjan vs. gibi) şeyleri açıkta bırakmayın.

yaaa küçük bi aslancık o. ısırın onu.
hiçbir şey olmaz. oyuncak koyun önüne oynar zaten :)

buna benzer bir duyuru daha vardı. ya kusura bakmayın benim bu "kedi evde kalacak yalnız :/" endişesinin boyutlarını aklım almıyor. bakın oyuncak alınır, ikinci bir kedi düşünülür anlarım.
ama türkiye'deyiz ya. norveç falan değil burası. o hayvanın sokakta telef olma ihtimali ayrı, sahiplendirmek istesen başka bir hayvanın yerine sahiplendirmiş olacaksın seninle kalma imkanı varken bu saçma sapan endişen yüzünden.
hangi saçma sapan videoda öyle saçma sapan bir bilgi verilmiş bilmiyorum,6 ay sonrası 8 saati hangi organlarından uydurmuşlar. tamamen saçmalık. böyle böyle insanları kedi sahiplenmekten vazgeçiriyorlar. dayanamıyorum bu kadar gerizekalılığa.

oy çok tatlı. sokakta kalacağına evde kalsın tabii ki. bir şey olmaz.

açık proplan mama alsın.

Egede sahil şeridinde yaşıyorum yaz kış. Denize gitmedim bile. %30 normalleştik herhalde çalıştığımız için oldu belli de. Sınırlı temas maks. İki aile ile düzenli görüşme, zorunlu haller harici çok çıkmama.

İlk günden beri hiç umurumda değil. Aynen normal hayatıma devam ediyorum.

AVM'nin açık alanında oturdum. Zaten kalabalık bir avm değil, masaların arası çok açıktı on masadan üçü falan doluydu. Toplu taşıma kullanmaya da başladım artık. Maske, kolonya, dezenfektan, el yıkama devam.

Normallesmedim. Eski isimden ayrildim yeni işime Eylül'de baslayabilirim. Ancak haftada bir maskeyle evden cikiyorum. Kapalı alan olarak sadece markete gidiyorum.

Avmlere gitmiyorum, ihtiyaçlarımı online alıyorum. Market, dükkan vb yerlere maskeyle giriyorum ve uzun süre kalmıyorum. Arabamda kolonya taşıyorum. Açık havada kalabalığa girmemeye çalışıyorum ama çok kasmıyorum. Bulunduğum yazlık ilçede maske takan kimse yok diyebilirim.

İnsanlarla görüşüyorum artık ama evde. Onun dışında ürünleri birkaç saat bekletmeyi bıraktım. Direkt açıp ellerimi sabunlu suyla yıkıyorum.

insanlara zaten normalde de yakın olmayı sevmiyordum, hala yakın değilim. o yüzden karantina günlerinde evde olmak dışında zaten anormal bir yaşam sürmüyordum pandemi süresince.

geçen haftasonu akdeniz tarafına gidip iki günlük kaçamak yapmak dışında hala dışarı çıkarken maske takıyorum (yasak mı değil mi bundan bağımsız olarak), insanlara yakın olmuyorum, pazar gibi kalabalık yerlere ya da içinde müşterisi olan ufak dükkanlara girmiyorum vs. dediğim gibi bunları önceden de yapan biriydim ama o zamanlar garip bulunuyordu bu tarz davranışlar.

ihtiyaç olmadıkça toplu taşımaya binmiyorum. en son bindiğimde kalabalık durumu iyiydi.

market alışverişi yapmak, arada bir dışarıda yemek yemek ya da tek başıma bir çay bahçesinde oturmak dışında topluluk içine çıkmamı gerektiren bir şey yok.

bence sokağa çıkıp gezmekle tatil yapmak arasında fark yok. hatta tatile özel araçla gidiliyorsa risk sokakta gezmekten daha az bence. maske takıp sosyal mesafeye uyulduğu sürece, eller sık sık yıkanıp yıkanamadığı durumlarda dezenfekte ediliyorsa yapacak başka bir şey yok zaten. hepimiz bu virüsü kapacağız ve hayatımızı bir şekilde normalleştirmek zorundayız.
ben şimdiye kadar 2 kısa hafta sonu tatili yaptım, 3. kısa tatili bu hafta sonu, büyük tatilimi de ağustos sonunda yapacağım. her zaman yaptığım gibi temizliğe önem veriyorum ve maskemi takıyorum, bunun harici ekstra bir şey yapmıyorum.

Normalde çok titizimdir. Virüsten önce dezenfektan taşırdım. Tamamen saldım normalden daha da normalim.

normalden aşırıya doğru gidiyorum ben, kıstaslarım var, açık hava olmalı, belirli bir mesafede olunmalı, tensel temas olmamalı, toplu taşıma kullanılmamalı, vs. vs. vs. geri kalanında çok sallamıyorum.

ben bu hatayı bi kere yaptım. sanırım 20 saatten fazla sürmüştü. ankara'dan kars'a gitmiştim. berbat ötesiydi. bu kadar uzun mesafeler için uçakla gitmeli.

5-6 saate zor dayanıyorum, 24 saat hiç düşünmek bile istemiyorum...

Özel araç olsa belki ama otobüs ile dayanılmaz olur. max 9 saatlik yolculuk yaptım otobus ile bir kere, o da inanılmaz korkunç geçti sizinkini hayal edemiyorum. İmkan varsa hava yolu tercih etmeniz çok daha mantıklı. Y a da içinde hareket edildiği için, kısmen otobüsten daha özgür hissedebileceğiniz seçenek olarak; tren.

10 seneye yakın olmuştur otobüs yolculuğu yapmadığım. İstanbul - Rize arası 20 saate yakın sürmüştü. O yolcuğun bitiminde otobüs seçeneği tamamen ortadan kaldırmıştım.

13 saatlik yolculukta 8. saatten sonra popoda uyuşma başlıyor bende. yani uçak kadar konforlu değil elbet ama uslandın mı diye soracak olursan hayır tabiki de. 12, 14 ve 6 saatlik yolculuk daha yaptım o 13 saatten sonra.

pişman değilim ama. uçak için erken git, bavul ver-al falan gözümde çığ gibi büyüyor her seferinde. otobüs yolculuğunun da kendine göre zevkli yanları var elbet. molalar, dağıtılan kek, tanımadığın bir araba dolusu insanın tuhaf ruh halleri, güzel bir playlist, iç anadolu ve marmara bölgesinde değil de daha çok dağlık yerleri pencereden izlemek. hoş şeyler ya.

pandemi döneminde ve sıcakta nasıl olur pek fikrim yok ama. 20 saat de ayrıca baya cesurca bir süre. bol şans dilerim, kolay olmayacaktır elbet.

8 9 saatlik yolculuklar yaptım. Hep geceye denk getirip yolculuğun en azından bir kısmında uyudum. Ama tüm gün uyunmaz. 10 12 saatin üzerinde olursa otobüsu tercih etmem.

olursun.

evet. Hatta çekilen konumu bile verir.
JPG için özellikleri ve kişisel bilgileri kaldırı ile kaldırabilirsiniz.

resimyukle.xyz

cok tesekkurler. dosya Mac de. sag tıklayıp get info ya baktigimda sadece boyut, son acilim tarihi vs goruyorum.umarim baska bir yolu yoktur

Exif bilgilerini kaldırmaniz gerekiyor.

www.fotopedi.org

bildiğim kadarı ile Fatih zamanında sıva ile kapatılmış. kapatılmayan kısımlarda var.
Daha sonra müzeye çevrileceği zaman sıvayı kaldırmışlar.

Fatih zamanında ince bir sıva ile kapatılıyor ve sıva duvar resimleri ya da ikonalara zarar vermiyor. Müze olurken kaldırılıyor bunlar. Fatih ayasofyayi cami yaptığı halde bu resimleri yok etmedi.

Ebubekir sifil denilen şahsın daha önce de toplumda yankı uyandıran, tepki çeken açıklamaları olmuştu. Dikkate alınacak biri değil. Bahsettiği şeyin yapılacağını düşünmüyorum.

Namaz kılınan yerde yüzü olan figürler bulunmaz. Onun dışında bu figürlerin İslamiyete zıt bir yani yok. Namazın farzları bellidir, namaz kılınacak yerin şartları bellidir. Bu ve benzeri milli(?) şahıslar vahabi zihniyetiyle yaşıyorlar.

şöyle bir haber var: www.bbc.com

"Bornovalı, tarihi belge ve çizimlerden İstanbul'un 1453 yılında fethedilerek yapının camiye dönüştürülmesinin ardından, bu mozaiklere yönelik herhangi bir örtme ya da kapatma yapılmadığının altını çizdi."

theotokos adı verilen hz. meryem freski'nin altında birçok sultan (fatih, yavuz, süleyman vb.) namaz kılmış. 1750 yılına kadar kimse bu freski kapatmamış bile. şimdi perde çekti bizimkiler. din algısının geldiği hal utanç verici

tabi ki marcus aurelius - düşünceler.

marcus aurelius ve epiktetos'un kitapları.
epiktetos'un düşünceler ve sohbetler adlı kitabını farklı yayınevlerinden defalarca okudum. epiktetos'un başka kitapları da var.

bu görselde görünen arabanın en az bir 300 olacağını düşünüyorum.
200'lük araba da üretirler. bu kadar tantana oldu, insanlar nasıl alsınlar yüksek fiyatlı olanları.

render hiç olmamış evet.
bir de sanki ülkede böyle bir manzara kalmış, yüz yaşında zeytin ağacı bırakmışlar gibi doğayla içiçe bir mutluluk resmi koymuşlar. palavra.

togg mesaj at bana renderlarını ben yapayım bari,

o kadar da tutorial var youtube da

www.youtube.com

www.youtube.com

Arabayı yapanlarla, render yapan aynı kişiler değil sanırım. Hala doğan, şahin in bile 17-15000 arasındaTL arasında alıcıları varken bu da satılır.

hacı abi render ı denetleyemiyorsan aracı nasıl denetleyeceksin.

hoş zaten kaporta hariç hepsi yurtdışından geliyor.

@duyurukullanıcısı
fabrika yok, arabayı nasıl yapacaksın diyorlardı bir arada.
arabaya odaklanalım istersen ,sanal ortamda oluşturulan şeylere bu kadar takılmayalım.

@erva

otomotiv mühendisliği okudum hocam. i know what i am talking about.

aracın tasarımını yapan renderını kendi alır, reklam tasarımını yapan firma renderını kendi alır adam render'ı yeğenine de yaptırabilir, amca oğluna da. evet render çok kötü kesin araba da bok gibi olacak.

togg'un hiç international bir reklamı yok neredeyse. kendimiz çalıp kendimiz söyleyeceğiz neredeyse.

eu, usa, uzakdoğu'ya nasıl pazarlanıcak bu araç? halk, ziraat, vakıfbank ile zararına kredi ile mi satacaklar togg'u?

çok yanlış strateji ile ilerleniyor.

ya valla çok enteresan adamlarsınız. arabaya bok atmak için renderındaki manzarada yer alan zeytin ağacını bile bahane edebiliyorsunuz. bu projenin olmaması için ne kadar dua ettiğinizi, hatta aranızda ateist olanların duaları kabul olsun diye imana geldiğini bile düşünüyorum :)

bu araba olacak, çok da güzel olacak. alabileceğim bir fiyatta olursa da kesinlikle alacağım. bu araba akparti'nin değil, bu ülkenin projesi. aktroll diyecekseniz hiç yorulup cevap vermeyin, çok da fifi der geçerim.

render nedir?

render kelime anlamı ile resmetmek

piyasa anlamı ile sanal bir görüntüyü gerçekmiş gibi gösterebilmek. avengers filmleri gibi.

bu fotoda eksik olan şey.

duyuru da en son güncelleme 2009 falan

istatistikler - en çok izlenen duyurular - son bir hafta

@esref
bu dediğim şeyi karşılamıyor.

ben koca 1 haftada değil, sadece o günkü "tüm" duyuruları cevaplanma sayısına göre sıralı görmek seçeneği var mı diye sormak istedim.

varsayılan olarak öyle bir özelliği yok duyurunun.

her bir duyurunun başlığının yanında parantez içinde kaç cevap verildiği yazıyor. javascript ile kullanıcının bilgisayarında çalışacak bir kod yazılıp cevap bilgisine göre sıralama yapılabilir. tabi bu da, "o günün tüm" cevap verilenleri değil, o sayfadaki duyuruları çok cevaptan aza doğru sıralamış olur. nispeten işe yarar. zor bir şey değil ama JS ile uğraşan birinin biraz zaman ayırması lazım bunun için.

sevgili la traviata, eskilerden oldugun icin belki hatirlarsin. cok önceleri böyle bir talep gelmisti, en cok görüntülenme ya da en cok like sayisina göre duyurularin görünmesine compumaster, "burayi forum sayfasina cevirmeyelim" diyerek yanit vermisti. bence de hakli.

@proteus

selam. + rep : )

mecburi bir şekilde dediğim gibi listelemek olsa belki mecburi foruma çevirmek gibi olurdu ama kullanıcıya bu fırsatı bırakma şeklinde alternatif bir seçenek de sunulsa güzel olabilirdi diye düşündüm.

carrefour güzeldir.

Kırmızı et diye bir şey vardı değil mi :D

Arada alabildiğimde macrocenter'ı tercih ediyordum ben, pahalı oluyor ama bence kaliteli, daha ucuza daha kalitelisi de alınabilir bir yerlerden tabi bulabilirseniz. Migros bonfilet ürünlerini satmaya başladı, istegelsin'de de vardı, hamburger köftesi baya iyi bence.
Etiniyisi'ne de bakabilirsiniz bence istanbuldaysanız.

Bizim mahallenin kasabından ve tavukçusundan alıyorum. Karı-koca ikisi zaten.

Marketin içindeki kasaptan alıyorum ben.

duvee.com diye bir şey keşfettim. henğz tecrübe etmedim ama aracısız ticaret yaptıklarını, kendi ürünlerini sattıklarını söylüyorlar. ve fiyatlara şöyle bir baktığımda migrostan pahalı olmadığını gördüm. bakılabilir bence...

coşkun sucuk firmasının fabrika satış mağazası var bazen oradan alıyorum bazen de aile dostu yılların kasabından. Aile kasabının eti daha iyi tabi.

metro
organik sertifikalı tavuk eti

@Jeanluc -- duvenin restoran kısmı da çok başarılı. Mehmet Aslantuğ girişimi bu arada düve, bilginiz olsun.

Et ve süt kurumundan alıyorum, denetlenmesi daha düzgündür diye düşündüğümden.

Babası veteriner olan bir arkadaşım, ziraat mühendisi olan başka bir arkadaşım ve hayvan yemleri ile ilgili bir şirkette çalışan bir arkadaşım ayrı ayrı migros'un etlerinin iyi ve güvenilir olduğunu söyledikleri için genelde ordan alıyorum.

Kasaplara vs pek güvenemiyorum açıkçası.

migros

nebyan. kalitedir ama biraz pahalıdır.

Kasap. Markette satılan bir eti yiyemem.

marketin kasap reyonundan. peyniri de oradan alıyorum.
etler afyon'da bir çiftlikten geliyormuş. bir kaç senedir alışveriş yaptığımdan itimat ve tanışıklık oldu, her yerden almaya güvenmiyorum ancak burası güvenilir geliyor.

evime yakın olsaydı carrefour ya da migros'tan da alırdım.

ben de duvee.com.tr demeye geldim.
öncesinde tazedirekt idi.
duvee açık ara muhteşem.

garantici bir insansanız -->mantık

risk alan biriyseniz-->kalp

kendinizi tanıyın.

Bazen duygu kurtarir, bazen mantık. Celiskisine göre değişir.

Mantık!!!
Kalp seçtiğim durumlarda hep çok pişman oldum. Kafamı şeyetselerdi de mantıklı olanı seçseydim. Ama aşık olunca gözü kararttım işte .
Duygular değişir, mantık hep aynıdır.
Aynı değilse mantık değildir o duygudur.

Bir kere kalbimi dinlemiştim tünelin ucu bombok bir yere çıkmıştı. Akıldan şaşmamak gerek.

genelde mantıklı davrandım böyle durumlarda.
mantıklı davranmak çoğu kez risk almamak ve aptalca bir şey yapmamak oluyor.

hayatını yeni yeni yoluna sokmakta olan bekar bir birey olarak artık risk alıyor ve mantıksız olan davranışları da benimsiyor, hatta hayatıma renk katması için mantıklı olmadığını bildiğim halde kalbimin istediğini yaptığım oluyor.

Pati +1
Zaten biraz mantıklı, tutulacak yeri olan bir şey olsaydı bu soruyu sormazdın. Ya o ya bu olmazdı durum yani.

Karar vermek için birkaç dakikam dahi olsa düşündüğümde mantığımla hareket etmeye çalıştım.

Anlık kararlarda kalbimi dinlediğim, ben bunu nasıl yaptım diye sorduğum oldu.

duygu ve his ayni sey degil mi? bende ayni. duygu ve mantigi soruyorsun sanirim. duygu ve dusunce arasinda bir secim yapmam gerekiyor.

duygu, dusuncenin sonucunda cikan bir sey. dolayisiyla duygu dusuncenin bir parcasi, hatta sonucu. o an hissedilen duygu yerlesik eski dusuncenin urunu olabilir. ve o an kafadan gecen baska bir dusunce- nami diger mantik- baska seyler ortaya atar.

duygu ve mantik ayni sey. ikisi arasi secim yapilmasi bir seyi degistirmez.

Lifetime mantik i sectim.

Ugruna feda ettiklerimden ordu kurarsin.

Ugruna sahip ciktigim yarim bir akla sahibim, baska da birseyimiz yok be bez canta.

ortaya karışık. olduğu kadar.

tanıdığım genç almanlar oldu. ingilizce bilenleri de vardı, bilmeyenleri de. hatta ben de şaşırmıştım, ingilizce ile almanca arasında bu kadar benzerlik varken ne diye öğrenemiyor ya da beceremiyorlar diye.

velhasıl; "milliyetçi olduğu için konuşmuyor" lafı hiç bir millet için bana makul bir sebep gibi gelmiyor. ya konuşabilecek kadar kendine güvenmiyor ya da gerçekten bilmiyordur.

Tanidigim butun almanlar ingilizceyi catur cutur konusuyodu bi iki tanesi araya fransizca bile sikistiriyodu

ishak77 +1 ingilizce bilmeyen alman hic gormedim. hatta oraya cocukken gidip egitimini orada almis turklerden bile ingilizce bilmeyen gormedim. cogunlukla ingilizce disinda bir dil daha biliyor benim tanidiklarim.

Benim tanıdığım neredeyse tüm Almanlar çok iyi İngilizce konusuyordu. Size oyle iki kişi gelmiş. 80 milyon Alman'a genellemek yanlış.

fransızlar da öyle tercih etmiyorlar.

"Hangi Alman'ı görsem ya İngilizcesi iyi değil ya da İngilizce konuşmak istemiyor." şaşırdım. benim denk geldiğim 1-2 örnek var sadece. onlar da 40lı yaşlarda kişiler. konuşmak istemiyorlar değil de gramer bilgileri kötü.
ishak77 +1

Benim tanidigim almanlarin ve avusturyalilarin cogu ingilizce biliyor ama yine cogunun rezalet bir aksani var. almanca da bildigim icin bazen onlar konusmayi bitirdikten sonra beynim “tamam hepsini anladim ama almanca mi konustu ingilizce mi?!” Diye kaliyor, ciddi kotu bir aksan.
Kendisini daha iyi gelistirmis olanlar ise en azindan notr bir aksanla konusuyorlar. (Ha tabi native gibi konusanlar da var ama az rastladim 11 yildir)

Turkiyede bence egitim sistemi oldukca sorunlu ingilizce konusunda, sevdiirmek yeirne nefret ettiriyor, yoksa goruyoruz milletin kafasi basiyor bence. (Goruyoruz= Turistik mekanlardaki mezunu teyzeler, dayilar...)

Almanya'ya gittin mi hiç ? Yani kaç almanın üzerinden yapıyorsun bu değerlendirmeyi..

Ben 2 yıl kaldım, hala da ara sıra giderim(Çok daha uzun yıllar kalmış olanlar da vardır, elbet yanılıyorsam düzeltsinler). Hiç de anlattığın gibi bir durum yoktu, gayet konuşuyorlar. Cs-go üzerinden yapıldıysa çıkarım, anca bu kadar olur zaten.

3 yıldır Almanya'da yaşıyorum, şimdiye kadar İngilizcem iyi diyen Alman görmedim. Kime sorsan a little bit der ama sonra gayet iyi çatır çutur konuşur. Biraz kendilerini nasıl değerlendirdikleri ile ilgili.

Ben de iyi olmadigini dusunuyorum. Aslinda dil ailesi olarak bakildiginda daha yatkin olmalilar bir de.
Genelleme yapamam tabii ki o kadar fazla sayida insanla bir araya gelmedim sonucta.
Ama su "milliyetcilikten konusmuyorlar" bizim millet olarak kendimizi surekli asagi gormemizin bi yansimasi sadece.

Ne milliyetciligi, uzerine dusmemisler o kadar.
Yani bi devlet yetkilisinin uluslararasi bi kursude kendi dilini konusmak istemesi cok normal geliyor bana (bilse bile ingilizce konusmak zorunda degil) ama sade vatandasin bu konuda milliyetcilik yaptigini dusunmek sacma geliyor bana.

ya bu çok klasik bir muhabbet.

her Alman önce " eheh ingilizcem iyi değildir" der sonra konuşunca bi bakarsın Shakespeare..

Bilmiyorum belki de bana öyle gelmiştir arkadaşlar. Ben Alman Dili ve Edebiyatı mezunu olduğum için bir sürü Alman hocam, arkadaşlarım falan oldu. Hepsiyle de Almanca konuştum, İngilizce konuştuklarım da vardı elbette ama genel olarak Almanca konuşuyorduk. Belki de yanlış ifade etmiş olabilirim. Ama bu mevzuyu okulda falan da çok tartışmıştık. Bilmiyorlar değil de bilip de konuşmamak desek daha doğru olur sanırım.

Ama bu soruyu sormama neden olan arkadaşın İngilizcesinin iyi olmadığını söylemesi cidden şaşırttı beni. Genç bir Alman nasıl iyi İngilizce bilmez diye ortalığı ayağa kaldırasım geliyor.

Bu arada @akmina CS GO diye küçümsediğin oyunu oynayan sıradan bir oyuncunun seninkinden daha fazla Alman arkadaşı vardır emin ol.

Her alman almanca bilmiyor. Her alman okulda almanca dersi alıyor olabilir ama hepsi biliyor demek zor. Almanya`da yaşayıp Almanca öğrenmeyene tepkili olup,konuşmayan var. İngilizce konuşurken zorlanan,üşenenler de var. Ayrıca,almanların eğitim konusunda, diğer alanlarda oldukları kadar başarılı olduklarını da düşünmüyorum. Elbette bizden iyiler ama atıyorum bir finlandiya da değiller.

farklı bir markanın bu modelde olan sandalyesini bir kaç arkadaşım aldı ve memnunlar. özellikle hafif olup çantada taşınabilmesi hoşlarına gitmiş. ben de alacaktım ancak aldığım yerde tükenmişti, mecburen başka bir model seçtim.

bim'e gelen bu ürünün kalitesi hakkında bir bilgiye sahip değilim ancak bim ya da a101'den böyle kampanya zamanlarında aldığım ürünlerin hiç birinde sorun yaşamadım. o yüzden, eğer ihtiyacım olsaydı ben bunu alırdım.

abi çok da şey yapmamak lazım. burç eyvallah arada mevzu bahis olunur, gülünür geçilir de, uzun uzun çeşitli genellemeler yapmak gereksiz. sonuçta burçlar,astroloji yalan bildiğiniz üzere. laf olsun torba dolsun diye konuşuyorum ben günlük hayatta fal gibi, o da biri bahsini açarsa. daha fazla ilgilenmemek lazım.

Şimdi yükselen diye bir nane var tamam mı? Bir şekilde doğum saatini bilmiyorsan öğrenip o yükselen burcuna bak internetten. Belki yükselenin çok konuşulanlardan çıkar. Sen de ortamda "ama yükselenim ikizler şekerim" falan dersin.

cok burc seyim yok, pek ilgim de yok ama bi esimi taniyorum boga burcu. bence dunyanin en muthis insani kendisi. baska boga tanimadigim icin genelleme yapamam ama hem agirbasli hem zeki hem komik hem ince zevkli filan. nerede nasil davranmasi gerektigini bilir, hep ileriyi dogru tahmin eder vs vs. sayamayacagim kadar cok guzel ozelligi var. eger bogalar boyle oluyorsa bence cok sanslisin hic sikayet etmene gerek yok.

boğa sıkıcı bir burç değil ya. yanlış söylemişler sana. ya da sen öyle bir izlenime kapılıp kendi kendini gerçekleştiren kehanet gibi olmuşsun.

boğa deyince iki şey gelir aklıma. yemek ve cinsellik.
tanıdığım tüm boğalar yemek yemeyi seviyorlardı.

enerjik, hareketli bir burç. maddiyata önem veren biri. maddiyat derken sadece para konusunda değil. dünyalık manasında. zaten nefsine de düşkün olurlar.

ya işte, sıkıcı değiller. aslında senin burcun zaten senin istediğin tırı vırı özelliklere sahip. polemik olmasın ama balık da olabilirdin :(

"Burnumun çok sıkıcı olması" olarak okuyup "Lan gene kim bilir ne yazdılar..." diye geldim. Meğerse bir başka burç muhabbetiymiş. Güzel kardeşim burçlara niye bu kadar takıyorsunuz :) Burç bir elbisedir, balık burcu duygusaldır, koç burcu yavşaktır diye genelleme yapıla yapıla insanlar da kendilerini o kalıplara sokarlar ve ister istemez eşleştikleri burcun insanı olur çıkarlar. Hatta bazı uymayan karakterler için de bir adet "yükselen" icat etmişler "Haa senin yükselenin x demek ki bu huyun da oradan geliyor" derler. Bunlara takılıp kendinizi kafese koymayın. Sen sıkıcı biriysen sıkıcısındır, niye sizi sıkıcı bulduklarını anla ve bunların çözümünü ara. Yoksa "Yaw ben boğa burcuymuşum, eğlenceli olamam !" diye kendi kendinizi mi lanetleyeceksiniz. Tey allam...

Not : Ayrıca ilk okumamda "Burnumun ucunun çok sıkıcı olması" diye de okumuştum. Siz bunları boşverin, komiklikten kim usanır. Siktiredin gitsin, siz eğlenceli biri olabilirsiniz, değilseniz de değilsinizdir nolcak.

“Yengeç bile geçiyor” asdghjlş

Benim en aşırı çok nefret ettiğim burçtur, bi de erkekmişsin sakın karşıma çıkma bu burçla.
Yatağa bağımlı yaşayan, arada aşırı acıkma krizi yaşayan, savurgan. Cinsellik de bi süre sonra fos çıkıyor...
halbuki aslan öyle mi <3

ellerimde çok çok nadir oje kullanıyorum. sürünce de bi gün bile dayanamayıp çıkarıyorum. Uzun tırnak / renkli tırnak kesinlikle sevmiyorum. Erkeklerin de böyle bi algısı oldugunu düşünmüyorum açıkçası. Bakımlı olmanın ojeyle hiçbi ilgisi yok ayrıca da kimse bakımlı olmak zorunda da değil. karsı cinsin begenisinin de böyle şeylerden beslendiğini düşünmüyorum.

<<özellikle erkeklerde ''oje kullanmayan kadın bakımsızdır, bir kadın oje sürüyorsa kendine baktığı anlamına gelir'' algısı oluşmuş durumda.>>

Kendi adıma yanit vereyim erkek olarak: bu doğru değil. Temiz ve bakımlı tırnaklara önem veririm ama oje temiz ve bakımli olduğunun göstergesi değil. Hatta ojesiz elleri daha çok severim.

Genel olarak hiçbir kimyasal kulanmıyorum. Buna oje, nemlendirici, temizleyici, makyaj malzemesi falan her şey dahil.
Erkekler de ne düşünürlerse düşünsünler umrumda değil.

ojeli , aşırı uzun, değişik şekilli tırnaklar hep bana itici gelmiştir.(erkeğim ben, melaba )

şeffaf olayı güzel ama.

Sanırım çevrenizde ki erkekler oje sürmeyen kadınlara bakımsız gözüyle baktığı için biz erkekleri toptan böyle kurgulamışsınız kafanızda. Ama renkler ve zevkler kişiden kişiye değiştiği için o işler sizin kafanızda kurguladığınız gibi olmuyor.

Mesela ben, flörtüm ya da kız arkadaşımdan yemeğe vs gideceğimiz zaman oje sürmesini isterim. Onun haricinde de oje sürsün ya da sürmesin takılmam. Tabii bazı kadınlar (neden bilmiyorum) imkanları olsa tırnaklarını neredeyse 1 metre uzatacaklar. Çok çok uzun tırnak ne kadar bakımlı olursa olsun, ne kadar ojeli olursa olsun bana itici geliyor. Biraz uzun ve bakımlı tırnaklar her zaman +1 benim için.

Not: Erkek.

Ayda 3-4 gün sürerim, o da her zaman değil. Tırnaklarıma etrafındaki etlerin çıkmamasını ve düzgün durmasını sağlayan bi krem sürüyorum, sağlıklı duruyolar.
Türk erkekleri genel olarak(genel olarak diyorum, hepsi demiyorum) maximum boyalı kızlardan hoşlandığı için ojeyi de severler, ojelerinizi-makyajınızı sevgilinize-eşinize gösterseniz “hmm eh işte” falan derler ama beğendikleri-etkilendikleri bi kadına baksan saçından tırnağına kadar her tarafı boyalıdır.

manikür, pedikür yapıyorum. french yapmıyorum, hiçbir türden oje kullanmıyorum. makyaj da yapmıyorum zaten. sadece yüz temizleme jeliyle yıkıyorum yüzümü. yeter bence ya. çok üşengecim ben. takı da takmıyorum. hem oje de takı da ağır geliyor bana. :d

Türkiye'de oje çok ucuz :)

Oje sürmeyi çok sevmiyorum. Arada elimden geldiğince manikürvari şeyler yapıyorum tırnaklarıma, yılda bir iki defa aklıma eserse kuaföre gidip manikür yaptırıyorum. Bakımsız miyim, bilmiyorum ama tam tersini yapmak beni aşırı geriyor. Tirnagim şöyle olsun, saçım böyle olsun. O toplara girmek istemiyorum. Bazen kollarım kıllı cikiyorum dışarı, ben rahatsız olmuyorsam sorun hissetmiyorum. Kişisel hijyen çabaları sağlığımı korudugum noktada optimuma ulaşıyor benim gözümde. Bazen kendimi güzel hissetmek istersem ekstra dikkat ediyorum falan. Etli tırnaklarım yüzünden bana saygı duymayacak erkekler olacaktır. Nasırlı ellerini ceplerinden cikarmadiklari sürece elestirileri kabul ederim, biraz canım sıkılır ama uzun vadede dikkate almam. Bu tip hassasiyetler bana göre değil.

Erkekler ne düşünürse düşünsün. Ben erkeğim öyle bir algı yok bende.

Ekonomide lipstick effect denilen bir konu var. Özeti, ekonomik olarak stabil hissedilmeyen dönemlerde kadınların ruj kullanımında artış gözlemlenmesi. Bunla alakalı bir sürü araştırma bulabilirsiniz internette. Son zamanlarda oje gibi ürünlerinin de lipstick effecti takip ettiği yönünde bir kaç araştırma var.

Diğer taraftan bir erkek olarak, ojeden ziyade bakımlı tırnağa daha çok önem veriyorum. Hatta ve hatta uzun ve saçma sapan renklere sahip ojeler baya itici geliyor.

Sadece yazin ayak tirnaklarima surerim.
Ellerime hic.
Ayagina corap giymis kopek gibi oluyorum surunce :))

ben başak burcuyum.
görüp görebileceğiniz en gıcık burç.

ama alıştım artık, seviyorum hatta. benimle aynı burçtan olanlarla da iyi anlaşırım genelde.

20'ye kadar keşke aslan olsaymışım demiştim, çünkü bir kaç gün fark vardı sadece. ondan sonra öyle bir şey olmadı. hatta çoğu kez başka burçlara biraz üzülerek bakıyorum. bence herkes başak olsa dünya harika bir yer olurdu.

Ara sıra aklım gelip gitmese iyi aslında. Balık burcuyum.

burçlardan ziyade haritamda sevmediğim konumlar var. venüsümün bir tane iyi açısı yok. pluton açılarım beni korkutuyor. bu açıları iyicil açılar ile değiştirmek isterdim.

Kişilik özelliklerinizi internetteki uydurma copy/paste burç karakteristik özelliklerine göre kalibre ediyorsanız o işlere girmeyin derim.

biseysorcaktim +1

ben de başağım ve burcumdan kesinlikle hoşlanmıyorum. takıntılı, öz güvensiz garip bir burç

Aslan burcuyum. Memnunum burcumdan. Genel özelliklerini yansıtıyorum elbette hepsini değil. Değişen yeni tarihlere göre yine aslanım. Aslan olmasam akrepi tercih ederdim.

Benim için bir takimin ilgisiz taraftari olmak gibi bir sey. Eglenilecek bi durum olursa bi iki bidi bidi ederim guleriz tartisiriz diger türlü aklima gelmez/umursamam.
Burç Başak. Memnunum.

Başak burcuyum, memnunum. Yine dünyaya gelsem yine başak olmak isterim.

inansam kaç yazar? diye soruyorum ve bu soruya sağlam bir argümanla cevap veremiyorum. ben de inanmamayı tercih ediyorum. insanın kendini kategorilendirme egosunun sonu yok. :)

ben de bugünlerde react ve typscript üzerine çalışıyorum ve sizden daha fazla bilmiyorum. ancak a tag'inin içindeki onclick'e metodun ismini doğrudan vermektense this.productsUIEvents.openDelete şeklinde çağırmayı deneyin. this JS ve React için çok önemli ve biraz da değişik bir kavram.

bu arada neden "a"? onclick veriyorsanız a button ya da button görünümlü başka bir şey vermeniz daha iyi olur. <a href="#"> in iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum.

<a onClick={productsUIEvents.openDeleteProductsDialog}>

veya parametre vermek gerekirse:

<a onClick={() => productsUIEvents.openDeleteProductsDialog(parametre)}>

Jsx kullanmiyor musun?

aslında kod kısmındaki karmaşadan biraz kurtarmak için;

codeshare.io

şöyle paylaşayım ben en iyisi.

bu şekilde ReactDOM kullandığımda

Target container is not a DOM Element

hatası alıyorum.

datatables.net'i, react'e implemente etmeye çalışıyorum.

Boyle bir seyi calistirmak mumkunse bile hacky bir yontemi vardir muhtemelen. Jquery’yi react ile kullanmamak daha mantikli olur ama mecbursan da sonradan dom’a eklenmis bir sey icinde react component’indeki koda erisebilir misin emin degilim. Index.html’e direkt eklersen productsUIEvents‘i eski yoldan react ile alakasiz cagirabilirsin. Tabi productsUIEvents‘in react tarafina bir bagimliligi yoksa.

medium.com

Jquery/plugin ve react ayrı ayrı dom manipulation yapıyor. React'in lifecycle hooklarını çok kullanmadım ama linkte benzer sorunlar yaşanmaması için yöntemleri yazmış.

maaş müşterisinden kart ücreti alıyor muymuş garanti ?

Maaş müşterisiyseniz garanti bankası yıllık ücret almaz. Bakmayın başvuru ekranında öyle yazdığına.

bonus flexi zaten ücretsiz. müşterisi ol yada olma

Ben daha dün başvurdum bonus flexi ücretsiz.

garanti hakkında cevap verilmiş diğer soruna yazayım.

yapı kredi world eco kart'ın herhangi bir aidatı bulunmuyor. ben çok memnundum kendisinden ve bankadan. özel bir sebeple kapattım, tekrar alabilirim.

enpara kredi kartının da bir aidatı yok. kupkuru bir kart. kampanya, bonus, ekstra falan beklemedikçe iyi kart bu da. hatta her ay belli oranda vade farkı olmadan tek çekim yapılan alışverişleri taksitlendiriyor, bazı durumlarda. iyi oluyor.

Her bankada yasal olarak ücretsiz bir kredi kartı olmak zorunda, Garanti'de bu Bonus Flexi.

Flexi karta başvur gerisini boşver.

Ben önümüzdeki haftadan itibaren gitmeyi düşünüyorum. Spor aletlerini kullanmak neyse de, havuzdan Covid kapmak çok zor değil mi?

su yutuluyor ya o yüzden sıkıntı

gittim, turp gibiyim.

Klor var, bence sorun yok. Ama kalabalıksa girmem.

Far ayarın düzgünse uzunları açmadan karşı tarafın gözünü almaz zaten. Led zenon h4 alabilirsin.

zaman adaptive al paraya kıy.

Fara mercek takılıyor. Mercek takılırsa sıkıntı olmaz.

Mercek olmadan muayeneden de geçmez zaten, yani direkt ampül değiştirip xenon yaparsan göz alır.

Farın da değişmesi lazım, orjinalinde mercekli farsa iş çok kolay o zaman.

göz alan farlar nasıl muayeneden geçiyor? ben çok sövüyorum beyaz farlılara. göz almayanı var mı bunların?

Mercekli xenon (zenon) takacaksın

2-5 iş günü deniliyor bankaya yansıması.Geçti mi 5 günü?

Dört gün oldu. Diğer mağazalarda anında iade almıştım. O yüzden baya garipsedim.

banka ile ilgili bir problem olabilir. Daha önce başıma enpara’da benzer bir şey gelmişti. Firma iade ettiğini söylüyordu ancak para bir türlü hesabıma yatmıyordu. Harcama itiraz formunu doldurup göndermiştim ve 2 haftada çözülmüştü problem.

Önce lcw ile iletişime geçip paranın onlardan çıktığından ve senin bankana iade edildiğinden emin ol. Ardından banka ile formu doldurarak gerekli işlermleri yapıver.

internet alışverişlerinde para iadesi bir ayı bile bulabiliyor. muhtemelen mağaza bankaya iadeyi bildirmiştir. bu aşamadan sonra mağazanın yapacağı bir şey yok. banka da iadenizi bir kaç hafta içinde yapar.

Kargo ile iade yaptım. Pazartesi kargoya verdim, bugün öğleyin iade yapıldı.
LCW'de iade sorunu yaşamadım hiç. Ama mağazadan da hiç iade yapmadım.

"Aytunç Altındal'ın Kanal İstanbul Hakkındaki En Detaylı Açıklamaları" ne anlattığı belli değil. parça parça şeyler. bi boğazlar var galiba kanal ile alakalı.

son videoyu izlemedim zaten kehanet mehanet.

allah akıl fikir versin.

doğayı bozma.

yapılmamalı. net.

aytunç altındal sevdiğim biri. komplo teorisi deyip yabana atmamak lazım. söyledikleri oldukça tutarlı.

deprem ile ilgisinin ne olacağını bilmiyorum. gerçekten etki eder mi emin değilim. ama doğaya olumsuz etki edeceğinden eminim.

kanal istanbul'un türkiye'ye bir katkısı olmayacak. buna adım kadar eminim. kanal istanbul neticesi ile oluşacak adanın statüsü farklı olabilir ve muhtelif sebeplerle türkiye'den ayrı gibi yönetebilir. zaten yıllardır böyle şeyler dile getiriliyordu, bu da kanıtı olur.

kanal istanbul türkiye'nin hayrına değil. başımızdakiler de zaten hayrımızı istemiyorlar.

bin sene önce de kene, domuz ve kuş ile ilgili hastalıklar vardı belki de.
ulaşım ve farklı kültürler arasındaki iletişim bu kadar yüksek olmadığı için çok yayılmadı, yerel kaldı muhtemelen.

ayrıca küresel ısınma, sağlıksız beslenmenin getirdiği düşük vücut direnci, gıdaların hormonlu ve ilaçlı olması gibi etkenler de önemli.

1000 sene önceye gitmeye gerek yok, 10 sene önce yediklerimizi bile bulamıyoruz artık. 10 seneden beri topraklara attığımız zirai ilaçlar bile çok değişti. bunların etkilerini farklı şekillerde görüyoruz. etkilerinden bir tanesi de insanlara bulaşan hastalıklar olabilir.

nüfus, etkileşim, teşhis imkanları hep arttı.

5000 sene önce de vardı. Domuzdan geçtiğini anlamıyordun ama.

Bilinmiyordu

var birkac kisi gordum.

olanların hepsinin oy verdiği parti aynı.

Bikaç tane var hepsi devlet memuru

Bende de hiç yok hatta sözlüğe girene kadar 15 temmuz olduğunu unutmuşum nerdeyse. Sadece sonradan bir arkadaşım Ömer Halisdemir fotoğrafını paylaşmış; 'gerçek şehitleri saygıyla anıyorum' yazmış.

Birkaç hakim arkadaş var paylaşım yapan

var. çalıştığım kurum torpilli memur dolu. torpilli olmasa da bu günü değerli bulan mevcut.

Var. Tanıdıklarım da kendi hallerinde, asgari ücretliler.
Şimdi bir başka tanıdığımun WhatsApp durumuna baktım o da muhalefet yanlısı ama yine bugünü anıyor.

Devlet memuru paylaşanlar.

yok.

kesin vardır. ama facebook'uma girip uzunca bir baktım da hiç görmedim. whatsapp ya da başka bir mecrada da paylaşım görmedim.

sadece rektör yaptı :)

"Bayram" olma kriterlerinin hiç birini karşılamayan bir günü, bayram olarak kimse kutlamıyor doğal olarak.

Hakimlik sınavına hazırlananlar paylaştı :D

görüntü kapalı enerji tasarrufu modu olabilir, kontrol edin hem enerjiden tasarruf olur hem ısınmayı görece azaltabilir.

Bir şey olmaz. Elektrik faturası çok gelir. bir de otomatik kapanma vs. varsa onu devre dışı bırakman lazım.

AVM'lerde vs. TV'ler bazen 7/24 açık oluyor.

faturanıza yazık günah, küçük bir radyo yeterli olacaktır. sohbet ve müziğin bol olduğu bir kanal ayarlayıp çıkın.

1 tl'lik radyo alıp onu açsanız?

bir şey olmaz. teknoloji mağazalarında hep açık.
eski tip tv'lerin belli bir ömrü vardı. yeni nesil tv'lerde o da yok sanırım. ne kadar açık olsa da eskimiyorlar galiba. ama harcanan elektriğe yazık. bir tv'nin harcadığından ne olacak da olas gereksiz harcanan elektrik yüzünden onlarca baraj yapılıyor her sene. sonra o dereler kuruyor. yıllardır akan bir dere görmedim.

bazi tvlerde ecomood var,
goruntuyu kapatiyor tamamen ve radyo gibi calisiyor en azindan isinmasini onler.

LG tv'de var, diger markalardan emin degilim.

illa ses olsun diyorsan radyo daha mantikli gibi

evler insaat maliyeti degil arsa yuzunden pahali. misal istanbul..
rus menseyli cok ahsap ev var makul fiyata.

İstanbuldan ev alacağım yok, bari arsa alıp kendi evimi yapayım dedim. Arsalar evden daha pahalı! Üstelik imar izni, resmi işlemler için ödenen bedelleri falan düşününce böyle bir ev yapmak için de zengin olmak gerekiyor.

epey güzelmiş ev, güzel bir bahçe yapmışlar.

www.hepsiburada.com

Biraz daha çıkarsan bu güzeldir. Yalnız Google yok bunda. Fakat kurulabiliyor.
Mate 20 lite a da bakabilirsin.

yakın zamanda kardeşime aldım bu bahsettiğiniz modelden. kameraya önem verdik biz de, bu modelde karar kıldık. geçen sordum da, oldukça memnun olduğundan bahsetti kullandığı telefondan.

yorumların çoğu olumlu. hatta 5 üzerinden 4.7 gibi bir puan almış. binlerce satıldığını, 600 küsür yorum yapıldığını düşünürsek aralarında hiç beğenmeyenin de, lanet olsun bu telefona diyenin de çıkması normal.

lite diye almak istemedik bunu ama malzemesi plastik değil metalmiş. o yüzden aldık. ayrıca şarj girişi micro usb değil type-c. type-c genelde orta-üst segmentte görülen bir şarj biçimi. başka bir önerim yok ancak fiyatına oranla kötü bir cihaz olduğunu düşünmüyorum bunun.

Ben hirka giyiyorum ve cok memnunum bu durumdan:)

kadıköy serin. şort ve tişört ile oturabiliyorum.

Birkaç gündür serinlik var. İnce hırka giyiyorum ben de.

Maalesef üşüyorum. 3 gündür polar giyiyorum. Motosiklette de üşüyorum. Gece pencere kapatıp yatıyorum. Temmuz ortasında olacak iş değil. Bezdim.

Ben bugün keten ceket giydim işe giderken. Gece de üşüyorum gündüz de. Tekim sanıyordum, şu an moral oldu :)

serin serin ferah ferah bana iyi geliyor

üşümüyorum ama serin, evet.
1-2 gecedir serinlikte rahat rahat uyuyorum diye çok mutluyum.
inşallah biraz daha devam eder.