ya tanıdıktan ziyade grup olarak gitmek daha mantıklı, sonuçta önemli olan bi grup bulmanız bunun da internette siteleri vardır diye düşünüyorum. biraz zaman ayırır ve insanları tanırsınız eğer aklınıza yatarsa neden olmasın. ayrıca o eski doğu bloğu ülkelerinden geçerken çekinirim mesela ben.

Grup falan bilmiyorum da geçtiğimiz yaz tam bu amaçla bütün hazırlılarını yapıp, rotasını çizip tek başına yola çıkan bir arkadaşım var. Sonra çeşitli nedenlerden bulgaristan'dan ya da macaristan'dan (tam hatırlamıyorum şu an) dönmek zorunda kaldı ama istersiniz sizi görüştürebilirim.

BUsiklet, Bisiklet Gezgini vs. ile takılabilirsin.

ben gelirim. köpekten korkmam. ingilizcem fena değil.
asya için para biriktiriyorum aslında ama öncesinde aşırı düşük bütçeli bir avrupa turu ile hazırlık yapmak gibi bir avan planım var.
türkiyede epey yer dolaştım. sen de türkiyede turlara çıkmalısın önce. 300 km devirmeden kafanda bir fikir oluşmaz zaten. istersen tc içinde bize katılabilirsin antrenman babında.
yalnız bisiklet ve kamp malzemelerin 3000 tl falan tutar.

interrail turkiye grubunu biliyosundur facebook'ta.

Orda yol arkadasi bulamasan da bir yontem bileni bulursun.

facebookta bisiklet grupları vardı böyle senin yapmak istediğin gibi seyahat ediyorlardı. bi araştır istersen.

@minik donut canavari kondisyonum iyidir ya sehir icinde bisiklet kullaniyorum. Ayrica uzun mesafe kosuyorum ve strength training yapiyorum. Ama daha once hic uzun yola gitmedim bisikletle. Ayri bir tecrube tabii. Bu rotadan once birkac tane tr ici tura katilmayi dusunuyorum zaten denemek icin evet haklisiniz.

1.5 yılda bulamamış kimseyi demek, tilki kürkçü dükkanına dönmek istiyor. sikleme.

Engelleyince o da sizi goremiyor ya belki ne yaptiginizi merak etmistir. Bakmak icin engeli kaldirmistir.

Hazırda beklediğini biliyor. Gezdi, dolaştı sıra tekrar sende.

Sogan ve biberle mantar sote yap gitsin. Guzel oluyor. Bi kismini da sonraya omlet icin ayirabilirsin.

mantarlı et sote yapabilirsin- soğan, biber, domates vs. ile.

makarnaya sos yapabilirsin. krema ve biraz kaşar katarak.

bir de direkt mantarları fırına verip tam pişmeye yakın üstlerine rendelenmiş kaşar dökebilirsin. kolay ve lezzetli oluyor.

bi de ben bunu dolabın dondurucu kısmına atsam son kullanma tarihinden sonra da tüketme şansım olur mu bozulur mu yoksa?

mantarın buzluğa atıldığını ne gördüm ne duydum. bence hepsini yap gitsin zaten o koca paket mantar pişince azıcık bir şey oluyor.

mantarlı ton balıklı yumurta. ben yaptım bi kere çok güzel oldu :)

aaa bi de mantarların saplarını çıkarıp tepe kısımlarının içine kaşar peynir koyun. üstüne de tereyağı koyun azıcık. verin fırına. çok leziz oluyor

birazıyla da kremalı mantarlı makarna sosu yapılır mmmm

en basitinden mantarlı yumurta :)
@lily briscoe kremalı mantar sosu sütle mi yapılıyor ?

mantar ve yumurta bana hiç yakışmayacak şeyler gibi geliyor, emin misiniz :)

mantarın en sevdiğim hali omlettir. pişman olmazsın. karabiber koy ama mantarlar pişerken.

çorba ya da sote yapsan yarısı biter zaten. kalanı da omlet. ama saplarını yemeğe şapkasını omlete koy.

şu güzelim yağmurlu kış aylarında bir mantar çorbası iyi gider, yapımı zor değil, malzeme çok kapsamlı değil www.portakalagaci.com

onbinler.

Ciddi misiniz? Ilk defa bu kadar kapsamli bir is alacagiz. Karsimdakini de urkutup kacirmak istemiyorum ama bilemedik acikcasi...

Kocaman bir iş yapacaksınız. Adam gün üzerinden ve euro tabanında fiyat versen de proje süresi gereği aynı meblaya gelecek. İsterlerse araştırsınlar başka yerler :)

booking'in sırf adından bile epey ağırlıklı site potansiyeli akıyor. ben son kullanıcıyım. bi defa 300 tlye şirket sitesi yaptırdım. bilgim bu kadar.

Isin icinde back-end kisminin olmadiginin farkindasiniz di mi? O_o yazilimi onlar sonradan entegre edecek.

Sadece arayüz ise 5-10 falan olabilir.

Backend'den veri cekme filan isleri ajax agirlikli olacaksa cok alengirli bir sey olacaksa 10.000 liradan acin pazarligi. Diger turlu 6000-7000 filan makul bence. aslina bakarsan bookingde cok fazla sayfa yok gibi. Daha fazla isterseniz adamlar kacar gibi geliyor bana. keske 50 000 filan olsa ama hayal bu paralar.

burdaki arkadaşların dedikleri fiyatları istersen işi alamaman muhtemel.

Booking.com'u 6-7 bin'e yapacak yazılımcı var ise tanışmak isterim, elimde onlarca proje var.
Bu arada bize facebook gibi, hepsiburada gibi bir site lazım diye gelenler çok olur. Kastetmek istediği şey booking'in anasayfasıdır. Otelleri girecektir, müşteri kaydedecektir. Trafik de günde yüzü geçmez. Önce ne istediğini öğrenip detaylı bir sözleşme yapın. Basit bir şey isteyip şöyle bir özellik de olsun diye diye iş yine booking'e gitmesin.

nane-limon kaynat. ciddiyim iyi geliyor. şekersiz falan iç öyle

Bağırsaklarınız da bozuldu mu? Soğuk ter var mı? Et zehirlenmesi fena oluyor. Biraz daha kötüleşirseniz tıpış tıpış acile.

@ay nov kung fu
Yok öyle şeyler ama yatamıyorum. Uzandığım an midem ağzıma geliyor.

@ysmnn
Evde maden suyundan başka bir şey yok. O zaman yapacak bir şey de yok herhalde.

Biraz limon buldum ve maden suyuna kattım. Bir saat kadar otursam geçer inşallah.

eğer sanki mide kapağı kapanmıyormuş da midedeki her şey yatınca yukarıya yükseliyormuş gibiyse reflü olabilir sizde. şayet evde varsa, gaviscon'ın sıvı olan şurubu bu gibi durumlarda muhteşem rahatlatıyor mideyi. yoksa da nöbetçi eczane bulup gidip almanızı ciddi şekilde önerebileceğim kadar iyi. bugüne kadar etki göstermeyen kimseye denk gelmedim.

sıcak bir şeyler iç. Çay filan rahatlatır mideyi. Maden suyu içme.

@cevap botu
İlk defa bu şekilde oluyor. Reflü olacağını sanmam. Zaten çok küçük bir miden var. Çok çabuk doyarım da sabah 6'da yediğim bir yumurtadan sonra gece 11:00'de tereyağlı kele paçaya abanınca böyle oldu.

@e_rsin
İçtim artık ama sonradan eklediğim limon rahatlattı baya.

çay içme, tein mide krampını arttırır. nane varsa tozu tazesi farketmez, kaynamış suya at, az demlensin iç

talcid

Gay oldugunu soyleyen cocuk gayse, gaydar dedikleri bazen inanmak istedikleri olabiliyor. Cocugu etkileyici buluyorsa bunu iddia etmis olabilir. Sirf yakisikli diye ayan beyan straight adamin gay oldugunu ve sakladigini iddia eden gay cok gordum ben. :) Turkler haric o yasta gayligini oyle bir ortamda saklayan insan olmaz bencr, erasmusta hele. Kendiniz anlayacaksiniz tabii. Baskalarinin ne soyledigine bu kadar takilmayin.

biseksüel olma ihtimali hayli fazla. senin için sorun değilse devam edebilirsiniz belki.

"erkek arkadaşın olduğunu duydum. var mı?" diye açıkça sorabilirsin.

brezilyada homoseksüellik oldukça yaygın(mış). gittiğimde öğrenmiştim. birinden epey hoşlanmıştım, ondan da karmaşık sinyaller alıyodum. bi gün çıkışta açık açık sordum "are you gay?" diye, güzel bi kahkaha atıp öptü

sormak en iyisi, garip triplere gireceğini sanmıyorum

salla. seks yap iyi gelir.

sor ya nolucak. yurtdisinda cok alinmiyorlar boyle seylere. eger saklamak istiyorsa ya sinirlenir ya utanir, gay degilse icten bir sekilde guler ne alaka der, veya saklamak istemiyorsa acik acik soyler. senin de kafan karismamis olur :)

duyurudan çıkardığım sonuç: ahh, o kadar güzelim ki adama gayliğini sorgulatırım.

Elemanın gay olduğunu ilk söyleyen kişi sana yazmak için yapmış olmasın? Adamdan soğu da kendisine gel diye. Bu da olabilir çünkü.

Rimel yağlı şeylerle çıkarıldığına göre belki de yağla çözebilirsin. Sonra da buradan öğrendiğin yağ çıkarma yöntemiyle yağ lekesini çıkartırsın. Ayrıca kazak da kazakmış yani 60 derecede yıkamana rağmen hala yaşıyorsa, uğraşmana değer. aşsdkşald

lekenin üzerine vazelin ya da gliserin sürerek yumuşatın sonra da yıkayın. google öyle diyor...

bundan sonraki olası kazalar için tavsiyede bulunayım ben; böyle durumlarda hiç müdahale etmeden arayın çözümü, müdahaleyi ona göre yapın. bazen leke çıkartmak için yapılan şeyler lekenin daha çok yerleşmesine sebep oluyor. sonra rahatça çıkacak bir leke, sırf bu yüzden iz bırakıyor ya da giysi çok yıpranıyor.

Deyil.

Değil. Hoşaf = komposto sanıyordum ama öyle bile değilmiş.

hoşaf komposto arasındaki farkı buldum. hadi siz de el atın da diğerlerini çözelim.

eksisozluk.com

Biri yaş diğeri kuru meyveden yapılıyor. Meyve suyu meyve suyu şerbet de sorf şekerli su.

Meyve suyu hepten alakasiz digerleriyle.

hoşaf kuru meyveyi kaynatarak,
komposto yaş meyveyi kaynatarak
meyve suyu taze meyveyi sıkarak
şerbet kaynamış suya şeker aroma karanfil karıştırarak yapıyorlar.

Şerbet genel olarak şekerli bazen de meyveli sıvılara deniyor. Baklavanın üzerine dökülen şey de şerbet yani.
Meyve suyu tanesiz oluyor. Misal kızılcık suyu ve kızılcık şerbetini kıyaslarsak kızılcık suyu daha az derişik ve daha az şekerli hatta yapana göre şekersiz bile olabilir. Kızılcık şerbeti ise safi şeker ve karanfil. Şerbetlerin tadı hemen hemen aynı oluyor zaten.
Kızılcık hoşafı kuru kızılcıktan kızılcık kompostosu (duymadım ama) taze kızılcıktan yapılıyor.
Bir de marmelat var mesela Doğu'da katık da derler. Kaynatılıp posası alınmış meyve. Sonra onu sulandırıp içiyorlar. Şekerlisi olursa kahvaltıda reçel gibi de tüketiliyor. Daha devam ediyim mi? :D

ben normal bir gunde 4, spor yaptigim gunlerde 6 litreye kadar su iciyorum. ama hep boyle degildim. eskiden ben de gunde 2 bardak su icerdim. sonra surekli masamda 2 litrelik bi su sisesi bulundurmaya basladim. ders calisirken falan sikildikca elim siseye gitmeye basladi. bu yuzden su tuketimim yavas yavas artti simdi boyle cilgin gibi su iciyorum. he bu kadar cok icmek de iyi degil sanirim ama iciyorum iste.

demem o ki yudum yudum icerek de 2 litre bitirebilirsin, ben 4 bitiriyorum :) hep masanda dursun o sise, aklina geldikce 1 yudum al yeter zorlama kendini. bu sekilde artar yavas yavas su tuketimin.

Ekstra su atmadığında içmen gereken miktar 1,5 2 arası zaten. Koşsan terlesen daha fazla içmen gerekiyor. Al eline şişeyi yudum yudum iç. Bir dikişte yarım litre su içmeyi bekleme.

ek: ben içine bazen tarçın çubuğu bazen limon dilimi bazen her bi' türlü meyve atıp içiyorum. Aromalı oluyor. Dene istersen. Diffused water diyor ecnebiler.

içme :)

@piotrsuss, meşrubatı tümden kesemedim ama dönem dönem ara veriyorum. bu ara mesela hiç içmiyorum. dediğin gibi yemeklerle su içmeye gayret ediyorum. ama yok yani taş çatlasın yarım litre. gerisi gitmiyor. öğüre öğüre belki bir litreye tamamlarım. yeme bozukluğu veya ona benzer bir şeyim de yok. çok sinir oluyorum. suya o konuda ben de kırgınım.

@mea, ahaha ya içmem lazım ama. keşke içmeden olsa. beynim çalışmıyo artık.

limon sık
çubuk tarçın beklet
ılık iç
şişe taşı
gözünün önünde büyük bardak suyun olsun devamlı
yudum yudum iç +1
alışana kadar saatli iç yani yarım saatte bir iç o 2 yudumu mesela.

Mecbursun içeceksin, vücudun suya ihtiyacı var. Vücut suyla çalışıyor, vücudun tüm fonksiyonları suyla çalışıyor. Arabaya 20 liralık benzin koyarsan İstanbul'dan Ankara'ya gidebilir misin? Gidemezsin. Sen de susuz gidemezsin. Su içmeyince organların çalışmıyor zira; kandaki oksijen taşınmıyor, böbreklerin filtreleme yapamıyor, su-elektrolit dengen bozuluyor, şişmanlıyorsun. Dahası dehidrasyona giriyorsun ölüyorsun. Olmuyor yani öyle. Yanında su bulundur gördükçe iç. Alışırsın.

@angelus, peki canım istemese de içmek zorunda mıyım? yani ben gün içinde hiç hareket etmedim diyelim, canım da hiiiiç su içmek istemiyor. yarım litre içsem olmaz mı? illa 1.5 litre şart mı en azından? madem öyle, vücut neden su istemiyor? acıkınca yemek istiyoruz mesela. su ihtiyacı olduğunda neden "su ver" demiyor? demiyorsa, neden lazım? çok karışık işler.

su ver diyor da sen vücudunun isteklerini dinlemeyi, anlamayı bilmediğin için farkında değilsin.

Ürik asit seviyen zirve yapmış, nasıl istemiyor vücudun.

@angelus, yok istemiyor derken şey yani, benim canım su içmek istemiyor. koşunca mesela susarsın. ya da saatlerce su içmediğin zaman "dur lan su içeyim" dersin. bir şekilde kendini hissettirir yani. bende o hiç yok. en son ne zaman susadım hatırlamıyorum bile. hiç aklıma gelmiyor. vücut susuzluktan kırılıyor ama "su ver" demiyor. bunu anlamıyorum.

@icemint, yav her yerim bozuk ben nasıl anlayayım şimdi neyin ne istediğini? en son beynime oksijen gitmiyor diye sigarayı da bıraktım işte. yav kardeşim bu pescador size ne etti diye diye dolanıyom ortalıkta.

ya hacı 2 litre suyu bi anda dikmek zorunda da değilsin ki. nasıl miden bulanıyo anlamadım. günde takribi 16 saat uyanık oluyorsun. birer saat arayla bi çay bardağı içsen bile 1.5 litre eder. ufak ufak iç işte. saatte bir bi çay bardağı su içemiyorum da deme yani?

CO2 salınımı hakkı her ülke için belirlidir. Türkiye sanayileşmiş bir ülke olmadığı için payına düşen CO2 salınımından azını yapar. Bu farkı satabiliyorsun, Almanya bizden CO2 salınımı hakkı satın alır mesela. Suda da böyle olsa, senin hakkını da satın alırdım, içmeyenin suyunu içerler kanka.

evet bak cevaplari okuyunca aklima geldi. benim kiz kardesim suyun tadini sevmiyorum der hep (ne demekse artik). o su icebilmek icin sabah kalkinca koca bir surahi suyun icine salatalik ve nane yapragi atardi, butun gun kamisla surahinden icerdi. bunun yerine limon atabilirsin, meyve atabilirsin. sonra butun gun bu suyu icersin, tadi belki daha cok hosuna gider.

yemeklerle de mesrubat yerine soda icmeyi dene su icemiyorsan. sekerli mesrubattan iyidir.

2-3 hafta zorlanacaksın, sonra alışkanlıkların değişecek. bunlar normal gelmeye başlayacak.

2 litreyi bir anda içmen gerekmiyor. uyanık kaldığın zamanları hesapla, saatte bir bardak iç işte. abartma sen de.

1 bardak su içebilirsin herhalde.

kelimesi kelimesine katılıyorum sana ben de aynı senin gibiyim. gerçi sen haftada yarım litre demişsin. ben günde yarım litreden fazla içemiyorum. ancak spor yaparken sınırlarımı zorlayacağım da bir litreye çıkacak o miktar.

şimdi sorunu arkadaşıma da okudum, aynı anda da mıy mıy su içmeye çalışıyorum. o da bana şarkı söylüyor:

"zorlama güzelim zorlama. kendiliğinden olmalı"

valla çözüm şu: zoorlaya zorlaya içeceksin. bazen nefesimi tutup falan içiyorum hemen bitsin diye.

@douche, ben su hakkımı bedava veririm sana. zaten sevmiyorum..

tamamen farklı bir cevap vereceğim gözlemlerime dayanarak. barda çalışan güzel bir kızın %90 sevgilisi olduğu için imkansız, senin düşündüğün sebep dışında.

turkiye ortamini bilmem, ama yurtdisinda barda calisan bir kizin telefon numarasini almak, musterilerden birinin telefon numarasini almaktan farksizdir. bir bahis uzerine, bardaki en guzel garson kizdan telefon numarasini istemistim ve vermez diye beklerken, telefon numarasini bira altligina yazip vermisti..her sey iletisimden geciyor, duzgun konusursan, kizin gonlunu hos edersen, neden olmasin.

türkiye'de dediğin etkenler kesinlikle geçerli olmakla beraber, böyle bir şey deneyince mekan sahibinden dayak bile yiyebilirsin.

19-20 yaşlarındayken garsonluk yapmışlığım var ve evet mekanda çalışan erkekler korumacı bir tavırla yaklaşıyordu. Çünkü hanzolar da bol oluyor ama kız halinden memnunsa da kimse sesini çıkartmadı. Böyle biriyle tanışıp uzun süreli ilişki yaşayan arkadaşım da oldu yani.

Aynen ben de öyleyim.

Ben nesnelerin ve mekanların ruhu olduğuna inanıyorum. Bazısıyla çok iyisindir, her şey güzel gider, bazıları ise hep kötü şeyler getirir insanın hayatına, senden nefret ediyor gibidirler. Ama iyi olsun kötü olsun hayatıma giren bir şeyi, nesneyi, mekanı terk etmekte hep zorlanmışımdır. Senin dediğin gibi bağlanıp da bırakamadığım çok şey var benim de. Bilmem. Bunda romantik bir güzellik buluyorum ben. Her şey bana bağlı ve ben de her şeye bağlıymışım gibi. Yaşamımın bir noktasında denk gelip aldığım bir şeyi atmaya, elden çıkarmaya kıyamam çoklukla. Yaparsam da şimdi kimde acaba diye merak ederim, düşünürüm.

Evet, ben bir animistim.

bir arkadasimi eşi bu yüzden terk etti. bence hakli da.

Buff+1
Etrafta başka animistler gördüm, mutluyum.

Valla ben bağlanmam hiçbir nesneye, yeniyi de eskiye her zaman tercih ederim senin yerinde ben olsam, bu halıyı at diyen ilk ben olurdum heralde. Evin çöp ev olmasa da çok gereksiz şeyler dolu olan bir ev olabilir bu gidişle, eskileri atmak iyidir ya böyle bi ferahlık gelir, bi de bu tip huylar yaşlandıkça artıyor büyük dayım böyle mesela, yengem çok eskidi diye bi halısını atmış temizlik yapılırken, ooo kıyametler koptu neymiş efenim o halı oraya tam uyuyormuş genişliği ne 1 cm fazla ne 1 cm azmış böyle mükemmel bir halı atılır mıymış, 1 ay sürdü bu muhabbet, sürekli aynı şeyi söylüyordu. kendisi şu an 80 yaşında, eskiden daha azdı işte yaşlandıkça doğrusal bir şekilde arttı gitti o yüzden bir an önce kırmaya bak bu alışkanlığını, hatta profesyonel bir yardım bile alınabilinir.

Bende de var sanırım ancak sikko nesnelerden ziyade hatırası olan nesneler. yani bazı nesneleri araç olarak görürsün, bazılarını da amaç. kupa, halı, çatal, bıçak falan benim için araç klasmanına giriyor yani. Gerçi halı'yı da zorlarsan aynı klasmana sokabilirsin. Lebowski amcamın "It (rug) really tied the room together" durumu varsa hele.

Üzerinde kaçan ve dönmeyen kedimin tırnaklayıp deldiği izler dolu yırtık bisiklet yaka tişört valizi toplarken ilk elimin gittiği giysi oluyor.
bir nal parçası bulduyduk 100 yıllık madende, kaaybedince canım sıkıldı çok.

bu mobilde niye yok edit yaa

Ben bunun sağlıksız bir şey olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar insanın eğilimi bu yönde olsa da elimden geldiğince hiçbir maddi cisme anlam yüklememeye çalışıyorum. O yüklenecek anlamı kendi içimde taşımaya çalışıyorum. Bundan 3-5 sene öncesine kadar gittiğim sinema biletlerini, ziyaret ettiğim şehirden aldığım uyduruk turist broşürlerini, uçak biletlerimi bile saklardım. Sonra baktım ki aslında güzel şeyleri hatırlamak için bunlara ihtiyacım yok. Saldım gitti.

@buff mutlu oldum :)

@iron bu yazdıklarım, bu huyumun çok ufak bir kısmı. Kupa hariç, kahve kupası önemli. Ama silgiyi atsam birkaç saniye içinde unuturum. Ama halı, kupa, masa, radyo falan önemli benim için.

Dünyanın bütün animistleri, birleşin!

Hepinizi seviyorum.

şöyle düşünsen; şimdi eski olan o şeyler de sana geldiklerinde yeniydi. yaşanmışlıklar biriktikçe eski oldu. alacağın yeni şeyler de zamanla öyle olacak.

halıyı alsan, kilimini halının üzerine sersen, bir yandan kilimin varlığını korusa ama diğer yandan yeni halıya da yavaş yavaş gözün alışsa, hem onunla da yaşanmışlığın birikse bir yandan? olabilir bence.

bu şekilde bir geçiş süreci sağlayabilirsin.

nesnelere bağlanmıyorum, çok saçma buluyorum. bağlansaydım gereksiz şeylere çok üzüleceğimi de biliyorum. atmak, hayatından çıkarabilmek en güzeli. benim için fazla duygusal.

hastalık değil de seni yoracağı aşikar.

south park bölümü:
spoylerli:
en.wikipedia.org

it'a always sunny in philadelphia da da vardı frank ve charlie bazı şahsiyetli eşyalara bağlanırken abartıp spoyler spoyler spoyler işte.

Ne kadar az eşya o kadar çok huzur aslında. Genel olarak minimal hayat güzel olsa da uç bir örnek olarak:
www.minimalstudent.com

Aslında yazdığın uzun yazıda şurası önemli "Onunla hatıralarım var çünkü.". Pek çok insan için oldukça normal bu şekilde düşünmek. Ancak halı gibi eskiyen ve bir süre sonra değiştirilmesi gerekebilecek bir eşya için hastalıklı bir hale dönüşebilir. Bir yerden sonra ayrılmak gerekebilir bu tip nesnelerden.

Ancak nesne rahatsızlık vermeyecek türden bir şeyse misal kupa, istenildiği sürece saklanabilir.

Bende de var sanırım aynısı. Hatta fazlası var, gün gelir işime yarar diye de bir sürü şeyi saklarım ben. Hani özel bir duygusal bağım falan olduğu için değil. Çok zaman dalga geçerlerdi hatta o nesnelerin bir gün işe yaramadıkları gün gelip çattığında. Çöpçüye çıkmıştı hatta adım.

Onun da şöyle bir faydası var, antin kuntin bir durumda alakasız bir nesneye ihtiyaç duyulduğunda çıkarıp o ihtiyacı giderebiliyorum. Ancak insanlar detaylarla çok ilgilenmedikleri için işin bu pozitif yanını görmüyorlar.

Pek tabii sürekli toplar, sürekli de gözünün önüne yığarsan o işin sonu çöp eve kadar gider :)

@vesna Gayet mantıklı bir çözüm önerisi :)

@sayns Yani hayatından çıkarabilmenin güzel olduğuna eminim. Ama dolabımda bir yerlerde bana geçmişi hatırlatan nesnelerin olması da iyi hissettiriyor. Aynı şekilde fotoğraflar da öyle. Veya eski parfümler. Geçmişi hatırlatıyor hep, değerli.

+1 de benden gelsin. külüstür elektronik cihazlarımı(çekmeyen telefon, mavi ekran veren bilgisayar) bile değiştiremiyorum. kıyafetlerime, takı-tokalarıma karşı da çok hassasım. 10 yıllık tişörtümü bile hala giyiyorum. sol kulağımda 7 yıldır hiç çıkarmadığım 2 adet küpem var.

ödünç alınıp da verilmeyen eşyalarımı çok özlüyorum :/ sevmişim ki almışım sonuçta. laf olsun diye almıyorum ki..

geçen gün evimde kalan biri ceketimi alıp gitmiş mesela, fiyatı önemli değil de severek almıştım içimde kaldı.

@iron Ayrılırız, çok sorun değil. Çok içime sinen bir şeye rastlarsam ayrılırım yani. Zaten "yarın öbür gün bu halımdan sıkılırsam oradaki halıyı alırım" dedim. Eheh aynen bazen bir şey yıllarca lazım olmuyor ama saklıyorsun, sonra çok acil bir zamanda ortaya çıkarabiliyorsun.

aguilas,

sen eski maaleden taşınacaanız zaman da karalar bağladıydın. nooldu son durum? hâlâ o kadar üzgün müsün?
bunun fıskolocik bi sebebi olmalı. biz bilemezik de, fıskoterapistler bilirler.

buff,

aminist ne qı? bana da görsetsene aminist olmayı. ben de istiyom ondan olmak.

liseyi dışarda okuduğumdan mütevellit annemin giderken valizime koyduğu bir yastık kılıfı vardı. kullanmasam da hala saklarım o kılıfı. 13 yıl oldu. tarak desen bir dişi kırık ama onu da 12 yıldır kullanıyorum. bir ara kaybettim gibi oldu aklım çıktı. cüzdanım; onun da bi 8-9 yılı var. sağı solu sökülüyor ufaktan. hediye olarak cüzdan geldi geçen doğum günümde öylece duruyor.

hatırası olmasına gerek yok. bir şekilde duygusal bağ kuruluyor zaman geçtikçe. şuan çalıştığım yerde ilk tuttuğum evde arkadaştan aldığım sarı bir kanepe vardı. imkanım olsa onu da götürürdüm gittiğim yere.

abartmamak lazım elbette ama güzel de bişey bir yandan. yastık kılıfına, tarağa, cüzdana bakınca mutlu oluyorum. garip bir his.

@dolaysiz tumlec Aynen ben de mutlu oluyorum.

İYİ O ZAMAN YA ANLAŞTIK, BENİM GİBİ BİR SÜRÜ İNSAN VARMIŞ.

buff ne güzel demiş. Sen de ne güzel şeyler demişsin. Herkes ne güzel şeyler demiş. Yalnız olmadığımı bilmek güzel.

Ev çöp ev değil ama uzun süre rahatlıkla kullandığım şeyleri atamıyorum. Gerekirse baştan yaptırıyorum. 2004'te bir ayakkabı almıştım. O da ucuzluk standında 10 TL'ye satılıyordu. Şimdinin olsun olsun, 30 TL'si olsun. "Kaybedeceğim ne var ki" diyerek almıştım, tipini beğenmiştim. Hala da giyiyorum bol bol. İçini değiştirdim, bağcıklarını değiştirttim, altını yapıştırttım ama hala giyiyorum. Atamıyorum, annem de son 5 senedir "At bunu" diyor. Ev o atamadıklarımla ve hala kullandığım eskilerle dolu ve biri atarsa çok sinirleniyorum.

@aychovsky Sizin bu soruya vereceğiniz cevabı çok merak ediyordum. Beklediğim bir cevap verdiniz :) ben de sinirleniyorum. Onlar için çöp olabilir ama benim için değil.

Liste oluşturabilirsiniz.

@ay nov kung fu yani yanlış anlamadıysam seçeceğim şarkıları listeye ekleyip o listeyi çevrimdışı için kaydedeceğim değil mi? doğru mu anladım?

evet aynen öyle.

teşekkür ederim

1- Bit değil pire onlar. Psikolojik o kaşınma.

2- Dış parazit yaptırman lazım, ücretsiz yapmazlar ama belediye kliniklerinde ucuza yapıyorlar.

3- Yani sana geçmez de eve yayılabilir pire. Atsan iyi olur.

4- Yemediyse sevmemiştir, başka bi mama al. İlla ucuz mama alıcaksan mesela etli aldıysan tavuklu al bi dahakine, belki aromasını sevmemiştir.

5- Hmmm, zor soru:) Balık olsun adı.

1-) Veterinere götürün. O size uygun ilacı ve şampuanı gösterir.
2-) Köpeği yıkamak özellikle de özel köpek şampuanı ile yıkamak her zaman faydalıdır.
3-) Battaniyeyi de atın mümkünse.
4-) Eninde sonunda yer. Sokakta buldunuz köpeği, orada çöpten yiyordu. Kokusunu ve tadını garipsemiş olabilir. Ama ısrar ederseniz yer.

parazit işini boşlama. ne yazık ki kimse bedava ilaç yapmaz bunun için.

maddi durumun neyse onun için mutlaka para ayır. parazit işi ihmale gelmez, hem senin sağlığın hem de köpeğin sağlığı açısından.

battaniyeyi ilaçlı suda bekletir yıkarsan bir sorun olmaz sanırım.

köpekler banyo yaptırılır benim bildiğim. bilenler anlatsın.

birkaç gün yavru köpek baktım. çok bilmiyorum bu konuyu, kuru mamayı sütle biraz ıslatıp vereceksin, yarım yağlı süt olursa daha iyi. günde 4 kere veriyorsun. ama cinsten cinse değişir mi onu bilmiyorum. en iyisi veterinere sor.

Gelecekteki köpeğimin ismini söylüyorum, bu iyiliği herkese yapmam. Adı turşu olsun.
Bi' de aşıyı bir şekilde yaptırmanız gerekiyor. Uygun bir veteriner bulabilirsiniz bence.

sana alışınca yer o mamayı merak etme.yıkayabilrsin aslında pire için de sirkeli su yapıp üzerine sürebilirsin şimdilik tabi bu.hastalık olabilr çünkü.

husk demişsin gözleri mavi mi?öyleyse mavi olabilir adı))

2-yıkamak parazitten kurtarmaz ama köpekler yıkanabilir evet, kedi gibi değiller. ancak fazla sık yıkayınca derilerinde tuhaf bir koku oluşuyor, fazla yıkamayın. ha ama huskylere özel bir durum varsa bilemem, benimkiler cins değil, sokak köpeği.

4-mamaya yoğurt koyup vermeyi deneyin bi. her zaman yapın diye söylemiyorum tabii bunu, maksat geceyi aç geçirmesin. doğru mamayı deneye yanıla bulacaksınız, başka yolu yok.

bir de sabah tuvalet için dışarı çıkarmayı unutmayın.

edit: fotoğraflarını şimdi gördüm, harika bir şey bu. sahibi çıkmazsa kimseye vermeyin. her sahibi benim diyene de kanmayın. köpeğin vücudunda mutlaka kendine özel bir şey vardır. iyice inceleyin ve direkt onunla ilgili soru sorun.

eğitimli köpekler sahibinden başkasının verdiği yemeği yemez. genelde ilk öğretilen şeylerdendir. size alışınca yer. yarım kilo mama köpeği ihya etmez bu arada bir kaç gün ya gider ya gitmez.

@ argent dawn

benim arsızlar eve gelen kim ne verse yiyor. kendi evlerinde olduklarından mı acaba? evden başka yerde kalmadı gerçi benimkiler hiç. başka evde ne yaparlar bilmiyorum.

@vesna düzgün bir şekilde eğitilmişse köpek sahibinden başka kimse yemek yediremez. bekçi köpeklerine öğretilen ilk şeydir bu zehirlenme olasılığına karşı. türkiyede hayvandan daha hayvan insanlar olduğu için aslında her köpeğe ilk öğretilmesi gereken şey bu.

Kompleksliği hoşuma gidiyor. Her bestenin kendi matematiği var, onları anlamaya çalışmayı seviyorum. Sizin dediğinizi de yaşıyorum tabi ki, bir rock şarkısını ikinci dinleyişimde sevebilirken klasik müzikte defalarca dinledikten sonra ancak benimseyebildiğim de oluyor. Ama işte bazen de ilk dinleyişte sürüklenip gidiyorum, o da çok tatlı bir duygu.

sevmememiz mi lazımdı, ya da klasik müzik sevmek çok mu gerçeküstü, absürt bir durum sen böyle bir duyuru açtın?

bir de öyle sormuşsun ki kendi kendimize normal olarak sevmemize imkan yokmuş gibi. ya anne babamızdan ya da arkadaşlarımızdan etkilenip dinlememiz lazımmış sana göre.

ben sana soruyorum o zaman. tarih boyunca Mozart'ı beethoven'ı ve bir çok besteciyi seven milyonlarca insan var. bunların hepsi mi arkadaş etkisinde kalmış???

klasik müzik sevilmez mi? müziğin özü, esası bu. yüzyıllardır damıtıla damıtıla gelmiş. klasik müzik dururken senin pop dinlemen garip ve sorgulanması gereken şey işte.

Ailemden falan gelmiyor, annem babam dinlemez. Bestecilerin hayatlarindan falan etkilenmiyorum. Hayatlarini okumuyorum ki zaten. Besteci beni ilgilendirmiyor pek, benim isim muzikle. Su yasta piyano calmaya baslamis, su besteyi sunun icin yapmis falan da filan, bunlarla ilgilenmiyorum. Adi "klasik muzik" diye dinlemiyorum.

Cok da tarif edemiyorum neden sevdigimi, muzik beni etkiler zaten, sadece klasik muzik degil. Bir orkestrayi dinlerken kendimden gectigim oluyor, heyecananiyorum, kanim kayniyor, ates basiyor, tuylerim diken diken oluyor bazen. Klasik muzik ayri birsey. Onlarca muzik aletinin sesi birbirine girerek harika seyler hissettiriyor bana. "Ben klasik muzige bayilirim" diye birsey soyleyemem, bazisi da hic hosuma gitmiyor. Her klasik muzige de bayilmiyorum. Bazisi beni kendimden gecirirken bazisi da hicbirsey hissettirmiyor.

Dinlerken belli seyler dusunuyor ya da hicbirsey dusunmuyor degilim. Kendimi muzikten keyif almaya programliyor deglim ki.

Su parcayi sevmeyeni kesinlikle anlayamiyorum bana sorarsan:
www.youtube.com
Zevk meselesi deyip geciyorum mecburen ama aslinda anlayabildigim birsey degil bu ve daha birsuru parcadan herhangi birinin zevk almamasi. Zaten bunlar tartisipta birinin hakli cikacagi konular degil. Anlamam icin o insanlarin icine girmem lazim, beynine girmem lazim. Simdi neden sevdigimi nasil anlatayim?

Bonus: youtu.be

Sevdiğin bestecileri keşfediyorsun. "Klasik müzik" dedik diye hepsi aynı değil sonuçta. Genelde odaklanmam gerektiğinde dinlerim. Diğer sevdiğim müzikleri neden seviyorsam ondan seviyorum. Çünkü güzel?

neden seviyorsun ne demek ya. seviyorum, hoşuma gidiyor. müzik, beste, güzel işte. bu nasıl anlatılır ki. annem babam da klasik müzik dinlemez, kendim sevdim. piyano sesine aşığım. seviyoruz işte. acayip soru olmuş. gidip birine "lahmacunu neden seviyosun arkadaşım" diye sormak gibi olmuş. seviyor çünkü tadı hoşuna gidiyor yani. öyle.

chopin'in neredeyse tüm eserlerini seviyorum. "güzelliğin" müzikteki karşılığı gibi geliyor bana onun kullandığı notaların uyumu...

coşkulu, inişleri çıkışları olan eserleri seviyorum. pictures at an exhibition gibi...

dance of the knights gibi heyecanlandıran, dance of the sugar plum fairy gibi eğlendiren eserleri seviyorum...

kısacası, dinlediğim müziğin sözlere ihtiyaç olmaksızın bir şeyler anlatabilmesini seviyorum. müziğin içine girmeyi seviyorum.

sanırım yanlış anlaşıldı. dediğim gibi tam anlatamadım aslında sorumu. kızmakta haklısınız..
ben de dinliyorum. uzun senelerdir dinliyorum hatta..
sorum size ne hissettirdiği ile ilgili. sizde yarattığı duyguları filan merak ettim. sırf piyano sesi. birden agresifleşmesi, birden yumuşaması mı?
ya da biraz dinginleşeyim kafamı rahatlatayım düşüncesi mi size bunu açtırıyor.
pekçok güzel linkler paylaşılmış. aslında linki paylaşan arkadaşlar az biraz sorumu anladı diye düşünüyorum.
vs vs

klasik müzik dediğin şey pop gibi bir tür değil. müziğin özü, kendisi. bu yüzden seviyorum. klasik müzik dinlerken ne hissediyorsun demişsin, ama hepsi aynı değil. bir sürü dönem var, hepsinin karakterleri farklı. ha çok ilgileniyorsan, ben barok ve romantik dönem severim. mozart'ı hiç sevmem mesela.(requiem hariç)
sorun çok karmaşık, ne desem bilemedim. en iyisi bir eser göndermek.
www.youtube.com
Bunu dinlerken ne hissediyorsun sen düşün.

cennetin müzigi varsa, kesinlikle bu o müzik

www.youtube.com

Sorunu anladim, tam anlamiyla cevaplamak isterdim ama olmuyor iste bilirsin:)

@nocturness
gayet anlamışsınız:) mismiş, dinledim sevdim..

@delifaruk
sanırım anlatmaya çalıştığımız şeyi anlatamamızdan da anladığımız gibi, büyülü bi dünya. merakımı az da olsa gidermiş oldum ben.
gezi direnişi sırasında bir arkadas da, otelin içinde yann tiersen'in bi eserini çalmıştı.
günlerce dnleyip durmuştum. feci kıskançlık da cabası olmuştu..

temizlik gibi geliyor beynime, felsefe hocam vardı zamanında, siz sevmeseniz bile beyniniz sever klasik müziği derdi, onun söylediği bu cümle de geliyor her dinlediğimde, temizleniyormuşum gibi geliyor, hep de dinlemem zaten

Öyle ne dinlediğimi bilmem. Müziğim adı, kime ait olduğu bilgisine vakıf olmadan dinlerim. Zamanında boxset tarzı torrentten çekip rastgele atmıştım mp3'e. Isimleri de yazmıyor zaten 01 02 mp3 adları.

Gözümü.kapattığımda herbirinde farklı şeyler geliyor aklıma. Birinde ortaçag Avrupasında fötr şapkamla geziyorum, diğerinde bişeylere sinirleniyorum ama neye belli değil. Direk insanın duygularıyla oynuyo ne menem bişeyse.

hayal kurduruyor evet. soyutluyor..

Klasik müziğin her tarafını herkesin sevmesi beklenemez. Bu yüzden, ilk başta akımlardan gireyim. (Arada atladıklarım olacak)
-Ortaçağ
-Barok
-Rokoko
-Klasisizm
-Romantizm
-Realizm
-Empresyonizm
-Ekspresyonizm
-….. (milyon tane akım var, bunlar bazı en temelleri)

Klasik müzik, aslen klasisizmin müziği iken zamanla anlam kaymasına kaymış ve bir şekilde tüm bu akımların hepsinin birden adı olmuş. Yoksa, örneğin, Bach ve Beethoven klasik müzikçi değildirler. Bach, Barok müzik akımındandır; Beethoven, Romantik dönemdendir. Ayrıca, klasik müzik dediğimiz dönem; o dönemin saray müziği. Bir nevi Divan Edebiyatı’nın Avrupa’daki müzik versiyonu.

Müziği de resim, heykel ve edebiyattan ayrı düşünmek zor. O yüzden neden zevk alıp almadığımı, bunun üzerinden açıklayacağım.

Romantik dönem çok zor, romantik dönemi bir iki istisna dışında sevmek de çok zor. Bakmayın, Ayışığı Sonatı’na, Für Elise’ye. Romantizmin asıl konusu aşk falan değil; savaşlar ve felaketler, karanlık doğa fenomeni, doğal afetler, böyle felaketlere karşı insanların çaresizliği, vb. konularını işliyor. Örneğin, birkaç romantik resim örneği göstereyim:

www.artchive.com
Bu resim Francisco de Goya’nın 3 Mayıs 1808’de İspanya’nın bir köyünde yapılan infazları resmediyor. Romantik resmin tipik örneği.

Ya da şu. 3.bp.blogspot.com
Bu da Caspar Friedrich’in karanlık doğa temalı bir romantik resmi.

Ya da Edgar Allan Poe tipik bir romantik edebiyatçıdır.

Romantik müzik de yine benzer oluyor bu temaya. Doğal afetleri anlatmaya çalışan bir parça, önce fırtına öncesi sessizliği ile bir şeyler çalar mırıl mırıl. Sonra fırtına başlar, orkestradaki ziller bol bol birbirine geçirilip durur; sanki yıldırımmış, şimşekmiş gibi sesler çıkarır. Ya da müzik savaş gibi şangır şungur ilerler. En iyi ihtimalle marş gibi olur. Piano sonatı ise yavaş yavaş sakin sakin giderken birden coşar, “Ne oluyoruz” dedirtir. İyi ki kralların bazıları neşeli müzik istemiş de, bazı parçaları neşeli neşeli yapmışlar. Parçaların arasına neşeli ve akışkan bölümler koymayı akıl etmişler. Şu anda çoğumuzun sevdikleri onlar genelde. Gerçek müzik severler, romantik müziğin o karanlık özünü seviyorlar bir şekilde. Hele ki Alman romantizmi; uzun bir piyano sonatı dinleyeceğime, Yüzyıllık Yalnızlık’ı okuyup tüm isimleri ve akrabalık ilişkilerini ezbere saymak daha kolay geliyor bana. (yapamam, o ayrı)
www.youtube.com
www.youtube.com

Ama barok müzik, felsefesi gereği daha ilkel ama daha duygu karmaşalarını konu alan cinsten. O da karanlık ama biraz daha dalgalanmalı bir karanlığı var. Resimlerde ilk defa gölge ciddi ciddi kullanılmaya başlanmış, gölge kullanımı, perspektif bir tema haline gelmiş. Binalar süslenmiş, mimarlıkta öyle göstermiş kendini.
artgaga.com
www.yuobserver.org

Karanlık ama bir yandan da şekere benzetilen bir yapısı var Barok dönem eserlerinin. Işık oyunları ilk kez sahneye çıkmış resimde; fırçayı biraz daha özgürce atmaya başlamışlar. Bu da müzikte kendini dalgalanmalar ile, özgür fırlamalıklar ile göstermiş. Şunun nakaratını sevmeyen insan azdır örneğin.
www.youtube.com
En sevdiğim www.youtube.com
Şunu tanımayan yoktur www.youtube.com
Kanımca Kış daha güzel, ona geçmek istedim o yüzden.
www.youtube.com

Barok müziğin tüm bu akımlar içindeki yeri ve önemini şöyle anlatayım. Caz için smooth jazz, metal için hair metal ne ise, barok da klasik müzik için odur. Nasıl ki smooth jazz, o kadar caz değildir ve oldukça sulandırılmış bir caz türüdür; konsantre ve öz değildir. Barok da klasik müzik için öyle, klasik müzik için asansör müziği gibi. Dolayısıyla başlangıç için en iyi nokta baroktan girip dönemlerle devam etmektir.

Sonuç, öyle her dönemi dinleyemiyorum. Sevdiklerimi dinlerken normal bir müzik dinler gibi dinliyorum ama müzikle gerçekten ilgilenenler onları dinlemiyor, çalışıyor. Her notanın üstünde çalışıyorlar ve dinlemek bir süre sonra yoruluyor bile.

@mea maxima culpa
neden pop dinleyenlere laf attın onu anlamadım. neden herhangi bir müzik türünü dinlemek garip olsun?

@aychovsky
aydınlattınız, ufkumu actınız. müteşekkirim.

schubert, vivaldi, çaykovski, beethoven, bach vs. dinliyorum. fakat sadece bunlarla sınırlı kalmıyor dinlediklerim. youtube'ye girip "classical music" yazınca uzun, saatlik videolar çıkıyor. açıyorum, arkada çalıyor.

ne için dinliyorum?
huzur veriyor, dinlendiriyor beni. özellikle bir şeyleri düşünmek istiyorsam, o konuyu çözümlemek istiyorsam salt klasik müzik açıyorum. ruhumu besliyor da diyebilirim. tınıları, geçişleri vs. harika oluyor. bir de piyanonun harikulade bir enstrüman olduğu gerçeği var tabii ki. ha, eser sahiplerinin hayatlarına hiç girmiyorum bile.

aileden mi geliyor?
hayır. babam müzik dinlemez, diğer fertlerin de klasik müzikle işi olmaz. daha çok "piyasa müzikleri" dinliyorlar sağ olsunlar.

@aychovsky
romantik dönemi bir iki istisna dışında sevmek çok zor demişsin ama amatör klasik müzik dinleyicilerinin çoğu özellikle romantik dönemi severler.

Evet. Tek tek bulursan okuması daha kolay olur. Beşi bir arada versiyonunu tavsiye etmiyorum.

Hayır yok. Ama ben ciltlisini almamanı öneriyorum. Tek tek al. Çünkü okuması işkence oluyor. Hani normal okumuşsundur sonra ciltli alırsın kütüphanede dursun diye ama ciltli okumak çok zor. Kuran boyutlarında bi' kitap ediyor bu arada.

burda 6 diyor: en.wikipedia.org

2008 de bir tane daha yazılmış.

bi de 6. kitap var eski yayınevinin baastığı. kuşkucu somon mu neydi adı.
bbc dizisini bul izle hacı.

2008'de bi' tane daha yazılamaz çünkü Douglas Adams yaşamıyor. Ama belki ekstradır bilmiyorum.

orjinal seri 5 kitap, tek tek alip okumak en iyisi. mümkünse ingilizcesinden oku, türkcesinden okuma.

bu baskıyı okumak gerçekten zor, tek tek+1

kitabın kalınlığını görmüştüm. okuma anlamında zor olabilir, haklısınız da kütüphanemde bulunsun istemiştim. o yüzden zaten odamda başucu kitabı olur, o şekilde okurum diye düşünüyordum. çok mu polyannayım? :P

Cidden okunmuyor. Kardeşim aldı, ona da alma demiştim aldı. Sonra pes etti tek tek okudu okulun kütüphanesinden alıp. şadkşaldka

Eveli sene ben de idefix'in kampanyasından almıştım set halinde ciltli olandan.
Söylendiği gibi kalın; yolda, metroda okunmaz ama masada, kanepede, yatakta vs okuyayım derseniz öyle çok da sıkıntı olmuyor. 5'i bir yerde halini sevdim açıkçası ben. Arada rastgele ayrı ayrı kitaplardan sayfalar seçip art arda okuyarak eğleniyorum falan ashahsah.

Eoin Coffler'ın devam niteliğinde yazdığı "and another thing" diye bir roman daha var. O da dahil edilmiş olabilir altılıya. Zira aynı üslupla ve espri anlayışıyla yazılmış.

Kuşkucu Somon Douglas Adams'ın notlarından, onunla ilgili anekdotlardan vs oluşuyordu yanılmıyorsam, bir başka OGR kitabı değildi yani tam anlamıyla.

ciltli aldim ciltli okudum. kabalcidan tüyapta cok ucuza almistim son gün. cok memnunum. disari götürülmez, evde ama yataga serilip saatlerce okunur cok da zevkle okunur.

orijinal seri 5 kitap, sonra oglunun mu ne, dna'nin notlarindan toplayip cikardigi 6. kitap var kuskucu somon diye. radyo kayitlari ve kalan notlardan 7. bir tane gelecegi söyleniyordu senelerdir takip etmedim akibetini bilmiyorum.

radyo kayitlari ve film kitaptan bayagi bagimsiz detaylar yönünden. somon da bagimsiz zaten.

------Spoiler gibi ama degil ---------

ebedi dumura ugraticinin ve daha bir cok seyin olmadigi film gene de cok hos. ama kitabin yeri ayridir bende. özellikle sürekli reenkarne olan saksinin akibetini ögrenmek icin dahi o bes kitap yalanip yutulur.

-----------spoiler gibi ama degil--------

Yumurtayı bir şeylere katıp tüketin? Öyle de mi yiyemiyorsunuz?

@ay nov kung fu haşlanmış yumurtayı hiçbir şekilde yiyemiyorum. yiyorum ama kusmamak için zor dayanıyorum. yumurtalı ekmek, omlet falan tabii ki severek yerim ama besinlerinin yapısı değişiyordur yağda kızartılınca.

O konuda bir bilgim yok ama haşlanmış yumurta yemek zorunda değilsiniz. Omlet olarak da tüketebilirsiniz yumurtayı, yani ben öyle yapıyorum. Bu konuda da hiçbir şey okumadım. Yıllardır vücut geliştirme yapan dana arkadaşlarımın da 2 sarı 5 beyaz şeklinde omlet yediklerine şahit oldum. Öyle olsa onlar da sadece haşlama yerdi heralde.

3 yumurta ile yaklaşık 130 mg kalsiyum ve 18 gram proteinden bahsediyorsun, baya baya düşük değerler yani, internette ufak bir araştırma ile çeşitli et-sebze-bakliyatlar içerisinden bu miktarları fazlasıyla karşılayabileceğini göreceksin. bünyeni sarsmayanı seçersin artık.
NOT: biyoyararlılık farklılıkları sebebiyle yumurta gibi muhteşem bir protein kaynağını es geçmekle diğer protein kaynaklarını görece fazla alman gerekebilir, aklında bulunsun.

Aynı kalitede olmaz ama lor peyniri ihtiyacını görür.

Bu arada tereyağı ile yaparsanız yumurtayı yapısında bir değişiklik olmaz, bilakis yumurtada bulunan ve sadece doymuş yağ ile etkileşime girince sentezlenen vitaminlerin kanda çözülmesini sağlarsınız. Onu da not olarak belirtmek isterim.

nice?

Alın yeni bir şampuan. 2011'de doğan çocuklar okula gitmeye başlayacak nerdeyse.

pantane pro-v dökülmeye karşı şampuan al abi. bir de eczaneden bepantane ampul al. 2 şişeyi kır şampuanın içine.

yıkadığın zaman bi 5 dk falan kalsın kafanda. cidden acaip işe yarıyor tavsiye ederim.

Şampuan yüzünden saç dökülmez; saçlarınız döküleceği için dökülüyordur. Bu dönemsel de olabilir yaş itibari ile de olabilir ama kesin olarak genetikle alakalıdır. Doktor doğru söylemiş; 30'u geçince muhtemelen erkek tipi saç dökülmesinin örneklerinden birini yaşarsınız. Geçmiş olsun.

Vitaminin cinkon eksilmistir dengesiz beslenmekten, hergun doner yiyince de oluyor.

ciddi: önemli, tehlikeli. yaralı ama fena yaralanmış. bildiğiniz gibi değil, çok kötü.

kritik: durumunda her an bir değişiklik olabilir.şu anda yoğun bakımda diyoruz ama ölebilir.

Benim için
ciddi: atlattı gibi ama hala "oh be" diyemedik.
kritik: hala ölüm tehlikesi var
Çok da bir fark yok yani.

O eserlere değer veren olacak ki sergilensin.

Çünkü o kişilerin fonlanması gerekiyor. Kanalizasyondan fırlayan adam heykeli görmek istiyorsan hem o sanatçıya izin vereceksin hemde fonlayacaksın. sanatı belediye yapmaz yaptırır. yapana da karışmaz.

iki tane merdiven boyandı diye yapmadık şey bırakmıyorlar. şu anki hükümet sanat karşıtı.

bu arada biraz bakabilirsiniz; instagram.com

Örneğin; Sıkıysa bunu da çalın! Moda’da @iskendergiray’ın yaptığı “Ağaca Ağıt” heykelinden sonra bir başka Kadıköylü sanatçının yapıp bizden habersiz sokağa bıraktığı yeni bir heykelle sizi tanıştırmak isteriz. instagram.com

cok eser var etrafta ama "görmemeyi tercih ediyoruz". mesele sanat eseri üretmekte degil, sanat eserinin görünürlügüne kimin karar verdigi meselesi. buyru bir sürü örnek

spektakulersehirheykelleri.tumblr.com

@atmaca.ged Aslında bazı heykeller var ki sizin gönderdiğiniz linkte de var görmemeyi tercih edebiliriz. Belediyecilik zihniyetiyle, yapmış olmak için heykel yapılmaz. onedio.com

çünkü günah.

güzel sanatlar dediğin okulun lisesi spor lisesi ile birleştirildi. güzel sanatlar ve spor lisesi oldu. ne bekliyosun aq daha bu ülkeden sen?

@seçilmiş üye eseri iskender giray yapmamış. yanlış bilgi vermeyelim.

@nocturness iskender giray yaptı diyen kim? Kafanız mı güzel mk. Kadıköy belediyesi'nin yaptığı açıklama o. HEYKELİNDEN SONRA diyor. hey allam, kime yapılacak bu heykeller size mi? :)

aynen hak etmiyorum kanka (:

1 saat sürmez.

Cemberlitas'a tramvay yolundan Tophane üzerinden gidecekseniz 45 dk diyorum.

ulan amma salladiniz 26 dakoka oldu daha galata koprusunu yeni geciyorum:)

Yavaş yürüyorsan biz n'apalım mayeskuel. -_- (20 dk diyenler abartmış zaten.)

Benim dediğim doğru çıkacak, sen bana güven :))

Şuraya bi' baksanıza:
www.adobe.com

70bin fena rakam değil.
o sayfaları alıp reklam alıyorlar sayfalara, para kazanıyorlar, ya da web sitelerine üye çekiyorlar falan

Sayfa kullanıcıları aktifse üye çekimi yaptırmadıysan para edebilir? Satmayı düşünüyosan bana sayfanı mesajlarsan piyasada ederini öğrenebilirim. Normal şartlarda 70bine ulaştıysa ki zor bi şey para kazanabilirsin, yok hayran çekimiyle zaten 100bin kişilik sayfaların sahibi olmak mümkün.

Çekim mekim bir şey yok. Kendim açıp likeladım seneler önce. Sonra bi' baktım 80bin olmuş 2 sene önce. Şimdi 70bine gerilemiş. Paylaşım bile yapmadım nerdeyse hiç. İnsanlar kendi kendine likelamış gelip.
70bin kişi üzerinden reklam verilebilir heralde ama işte aktif bir sayfa değil. Nasıl aktif olur onu da bilmiyorum. Bi' işe yarasın diyorum işte.

kadın erkek olması önemli değil, gereksiz bir diyalog olmuş.

@sarix bana gerekli bir diyalog örneği söyler misin? insan konuşmalarının %99u gereksiz. senin yazdığın şu cevap bile gereksiz. hatta benim sorduğum soru dahi gereksiz. senin baktığın açıdan bakacak olursak.

Otobuste yolculuk nereye yavruuum diyen teyze o an ne kadar sempatikse o kadar sempatik bir sey yapmisin.
Bu tip seyler icten dusunulur "usumuyo mu lan mu, ici mi yaniyo nedir" seklinde ve 3sn icinde unutulur.

snn be slk

ben de konuşmayı gereksiz buldum. nasıl bir cevap bekliyordunuz ki?

Abi gerçekten sanane? Senin niyetin ne kadar iyi olursa olsun iyi bi muhabbet konusu değil. Kimbilir ne insanlar ne konular açıyor ki böyle tepki veriyorlar.

sana ne kardeş derdim ben.

1. üşümüyor olabilir, ben de yaz kış kısa kollu tshirt giyerim, aralık ocak gibi ince kazak giyersem de kollarını sıvarım. tanımadığım biri bu konu üzerinden muhabbet açsa hayır üşümüyorum der kestirir atarım. nasıl bir cevap bekliyorsunuz? normal bir cevap vermiş.
2. tanımadığınız birine tarzan gibi geziyorsunuz denmez.
3. ikinizin de yalnız olması ne alaka?

Burada kimsenin kadını savunmasına gerek yok, gerçekten sana ne yani. Ah bir de neden gönül işleri? Gönül işi olmadığını sen söylemişsin sonuçta. Kendinle çelişme.

işte bu yüzden hepiniz türkiyede yaşamalısınız amk.

Muhtemel cevaplarim,
+ yok usumuyorum (gulumse)
+ tarzan gibi mi ahahah (sasiririm, tarzan gibi demeniz komik gelir)

Ya seni tanimam etmem de az bile demis. Sana ne kadinin tshirtunden. Havaya falan girmemiz uyuz olmus.
Bana biri bunu soylese direkt size ne ki derim. Iyi bile davranmis.
Usumuyon mu ne? Koca insan istese onlemini alir heralde.

belki o an evden öyle çıkmak zorunda kaldı belki giyecek başka bir şeyi yanında yok ne bileyim canı sıkkın vs 3 dk önce ne yaşadığını bilemezsin ki. tam yeri tam zamanı değilmiş sadece.

karşımda bir erkek oturuyor olsaydı muhtemelen;

-yok birader ne üşümesi biz yiğidin harman olduğu yerde yetiştik anadın mı. diye karşılık verirdi..

bir de kadına bak amk..

onu yatağa atmaya çalıştığımı ve bunun için çabaladığımı sanıyor.. herşeyi 15grlık et parçasından ibaret sanıyor. kolundaki kılları görseniz mideniz bulanır.. hala karıya asılmaya çalıştığımı iddaa edenler var. hee aslanım versin diye konuşmaya çalıştım. hatta taktiğim bu metroda üşüyen kadınları yatağa atmak.vermedi çok moralim bozuldu geldim buraya ağlıyorum.

Ya arkadaşım, belli ki anlamıyorsun, hala daha gelmiş kadının kolundaki kılın iğrençliğinden dem vuruyorsun. Senin davranışının "densiz"ce olma ihtimali niye yok senin gözünde? Gayet de densizce kelam etmişsin, hala daha "yok kendisini skeceğimi düşündü bıkbıkbık".

metrodaki salak içinizden biri mi lan? şüphelenmeye başladım :)

@devilred tıynetimde kibarlık yok kardeşim. densizim. kimse bana ne söylemem gerektiğini öğretemez. istediğimi söylerim. "densizce konuşamazsınız" diyerek konuyu kapatabilirdi.

arkadasim yanlis anlama seni yataga atmak icin soylemiyorum ama medeniyet acisindan tarzan gibi davranmissin.

"densizce konuşamazsınız" diyerek konuyu kapatmaktan çok da farklı bir şey yapmamış zaten. Ama tam olarak öyle yapsa olayı büyütmüş olacaktı.

Metrodaki herhangi birine "bu pantolonla bu gömlek hiç uyuşmamış, niye böyle köylü gibi çıktınız" demek gibi bir şey olmuş. Erkek olsa ve aynı tepkiyi verse de haklı olurdu, ki kadınlara bu şekilde asılmaya çalışan bisürü erkek oluyor her gün. Sen asılmasan da kendini bu şekilde hemen savunmaya alması hiç de yanlış değil.

sormak maksadınız 2 satır geyik yapmak iken sorgulayıcı bir tarzla konuşmuşsunuz. karşınızdakini biraz daha hoş tutarak sorulabilir bu "tarzan gibi" nedir allahasen. ama kibar soruya "yooooo" cevabıyla da kız varoşluğunu belli etmiş o ayrı.

üşürüm üşümem sanane hakkaten ?

belki kadının başına bir şey geldi, belki kadın hırkasını sokaktaki birisine verdi sanane hakkaten??

yılışıksın kadın haklı.

yılışık demek taczi etmek anlamında değil, gereksiz diyaloga girmen demek.

gelen bu kadar cevaba rağmen, yapmış olduğunun doğruluğunu savunacak kadar özgüvene sahip olman takdire şayan. halen kendinde hata görmeyip konuyu "türk milleti her şeye layık aq" sığlığında bağlamış olman da gerçekten niteliğin hakkında bize çok şey söylüyor. Kadına "karı" diye hitap etmeni saymıyorum bile. Özgüvenindeki bir başka şaşırtıcı nokta da "tecavüz ettiklerini görsem yardım etmem" bakışın. Kadın da çok muhtaçtı gerçekten sana. Hatta bütün dünya muhtaç sana; bir süpermen, bir gazmansın mübarek.

bir hatun olarak kadin kezbanmis diyorum. ne bu benimle her konusan bana yavsiyor tripleri aklim almiyor.

ben olsam gayet gulumseyerek bir iki cevap verir muhabbet ederdim. muhabbeti uzatsan kestirip atardim tabi ki ama yani su yaptiginda garip bir sey yok. hatta tarzan gibi demene baya gulerdim buyuk ihtimalle.

sokakta gorudugumuz insani bir arkadasimiz bize tanistirsa gayet sevimli davranacakken neden normal bir muhabbete bu kadar tepki gosteriyor insanlar anlamiyorum. hepimiz ayni ortamda yasiyoruz sonucta.

edit: ayni sey avrupa'da gerceklesse hic garipsenmezdi emin ol. bunun suclusu turk kadinlaridir demiyorum, buyuk ihtimalle suc daha cok hanzo turk erkelerinde fakat yine de kadinlar zararsiz muhabbetlere boyle davranmak zorunda degiller. sonucta kalabalik metroda seninle iki laf etti diye tutup tecavuz edecek degilsin.

yine de yukarida ekledigin "tecavuz edilirken gorsem yanindan gecip giderim"cevabi hos degil.

yardım etmemem lazım. nihayetinde oradan da bir "beni becermek istedi" muhabbeti türetebilir mu muhteşem canlı.

halbuki ne var ya. yaşadığımız memlekette insanlar tanımadıkları kişileri feysbuktan ekliyor. hatta arkadaşlık sitelerinden buldukları ne olduğu belli olmayan daha önce hiç görmedikleri insanlarla birlikte oluyor. taksim/beyoğlu tayfası da aynı şekilde tek gecelik ilişkilerden geçilmiyor. bir tarafta bunlar yaşanırken, bir tarafta farklı bir çağ yaşanması oldukça düşündürücü.

anlattıklarından kadına yavşadığın sonucu da çıkmıyor, kadının durumu ona yavşamışsın gibi algıladığı sonucu da çıkmıyor.

senin yerinde olsam böyle sorular sormazdım, kadının yerinde olsam da böyle sorulara cevap vermezdim. güler geçerdim.

bu arada soruna cevap vereyim: metro durakları fazlasıyla sıcak ve havasız oluyor. normalde kat kat giyinen biriyim ama metroyu beklerken ben de tişört kalıncaya kadar soyunuyorum bazen. dışarıda öyle "tarzan gibi" dolaşmıyordur yani.

ilave: sonraki yazdıklarında kullandığın ifadeler, olayı algılayış biçimin, kendini savunma biçimin çok itici doğrusu.

bir kadın da o kadına aynı şekilde yaklaşsa aynı cevabı belki de daha tersini alabilirdi.
gereksiz olmuş +1
ben olsam "sizi ilgilendirmiyor" derdim. cinsiyetten bağımsız.

metro için gerekli diyalog örneği sormuşsunuz:
"xe gitmek için burada mı ineceğim"
"mendiliniz var mı"
gibi gibi...

bursa'da metro banliyö treni gibi olduğu için metroyu açık havada bekliyorduk :))

"kolundaki kılları görseniz mideniz bulanır.. hala karıya asılmaya çalıştığımı iddaa edenler var." "tecavüz etseler yürüyüp giderim" "amcıkağız"

ne kadar iğrenç bir canlısınız siz. insan demek zor geldi gerçekten. iğrençsiniz. konuşma biçiminiz ve yazdıklarınız midemi bulandırdı.

1-orada hayvan gibi neyin nereye gittiğini gösteren tabela var. git ona bak. yoksa akıllı telefonunu kullan. gereksiz.
2-kimse sizin için mendil taşımak zorunda değil. metro girişinde market var inip oradan alabilirsin. gereksiz.

saçmalamışsın açıkçası. o kadar merak ettiysen de böyle sorulmaz bu soru sorgular gibi. hadi ilk soruyu sordun, "maşallah tarzan gibi geziyosunuz" ne? bildiğin patavatsızsın. şöyle acayip acayip işler yapıp kadınlara kezban yaftası yapıştırmayın lütfen. herkesin ağzına sakız oldu kezban da kezban. kadının biri yanına oturup sana "normalde erkekler böyle şeyler giymez, maşallah siz sindirella gibisiniz" dese gülüp çok neşeli tepki mi verecektin?

kusura bakma kardeş ben kadın olsam, bana böyle bir şey deseler kafayı gömerim direkt. kötü niyetle söylememiş olabilirsin ama diyaloğun gelişimi ve tavrın o kadar garip ki, kadın doğal olarak yavşadığını ya da direkt arıza olduğunu düşünebilir, hakkıdır.

son olarak;

1-işte arabasız insan kalitesizliği diyorum. arabam varken böyle tipler hiç denk gelmiyordu. arabayı sattık, halkın içine karıştık. allah bilir otobüslerin durumu nasıldır.
2-şurada bile kadını haklı buldunuz ya, helal olsun. bi tanesi "belki biraz önce bişey yaşadı" yazmış. belki biraz sonra ölücez lan dümbük. kadına tecevüz etmeye kalkmadık merakk etme. şahsen liseli bir insan olsam ve karşı cins konusunda tecrübesiz olsam özgüvenimi yaralardı bu davranış. ama kimse erkek açısından bakmamış olaya. herkes "sikmek istedin o da vermedi" olayı gibi düşünmüş. aklınızı sikeyim.
3-birisi iğrendiğini belirtmiş. şahsımdan ve yazdıklarımdan iğrenmiş. bana bunları yazdıran şahış adına özür dilerim.
4-belkide annemin arkadaşı, belkide ablamın/abimin/kardeşimin arkadaşı. yarın bir gün karşıma çıkarsa ağzına sıçıcam buradan kendisine iletmenizi rica ederim.

"işte arabasız insan kalitesizliği diyorum."
ne alaka? kadınla konuşmaya sen başlamışsın.

"halkın içine karıştık" nedir bir de ya? sen halktan biri değil misin, bu assolist havası ne? :)

ayrıca kendi otomobili olanlar da toplu taşıma kullanıyor. mesela benim audi a3 otomobilim var, ama otobüse de metroya da metrobüse de biniyorum trafik ve park sorunu yüzünden. kimseye de senin gibi yukardan bakmıyorum.

sen arabandan sakın inme aynen arabanla devam et, insanlık ve toplum namına daha çok faydalı olursun.

:D ahahahahahaha
gece gece güldüm.
1- neden tarzan dedin lan kadına :D o kısım eleştirel olmuş. gereksiz.
2- halkın arasına karışmana bir daha güldüm. aahahaha tabi lan arabasız insan kalitesi var bir de.

Welcome to "Turk kadini" :) "Tarzan gibi" olmamis ama..
Bi de "snn be slk" bakisindan sonra devam etmen sacma olmus ki cok kotu devam etmissin. Ve samimim soyluyorum, kadinin yerinde olsaydim dangalak oldugunu dusunurdum. Oyle olmayabilirisin ama dusunurdum. Luzumsuz bir muhabbet cunku.
Birden halkin arasina karisinca olur oyle, duzeltirsin zamanla...

tatlım sen evden freelance çalış ve sakın toplum içine çıkma. öptm.

böyle bir diyaloğu yaşadığına emin misin?

Kadınlar erkeklerden daha fazla üşümezler, genel bir yanılgı bu. Kadınların vücudundaki doğal yağ tabakası erkeklerin vücudundakinden daha kalındır.

sana ne amına koyım üşüyüp üşümediğinden. seni ilgilendirmez. madem bir bok yiyip sordun, kadın "yooo" diye kestirip attığında susacaktın. "hayret kadınlar erkeklerden" vs vs konuşmaya devam etmeyecektin.

Biri bana böyle sorsa, "Güldü, verecek" diye düşünmem ya da benimle yatmak istediğini düşünmem. Tam tersi aklıma gelen şey, neden kapanmadığım için beni kınadığı olur. "Herhalde, kadınların t-shirt ile gezmesini sevmiyor" derim. Çünkü ülkecek öyle garip zamanlardan geçiyoruz.

Tanımadığınız insana "Tarzan gibisiniz" demeniz de kaba olmuş oldukça.

Sonuçta bazı insanlar üşümüyor, ben genelde onların erkek versiyonunu görüyorum. Onları gördükçe bana bir üşüme geliyor ama bir şekilde üşümüyorlar. Nedenini onlar da bilmiyordur. Bu "Neden ısınmıyorsun" gibi bir soru.

hala anlatamadım bazı insanlara derdimi.. tamam küfür yok.

bismillah..

arkadaşlar kadının üşüyüp üşümediği umurumda değil. olayı analiz etmeye çalışanlar film şeridi gibi 24 kareye bölerek irdeleyenler var. derdimi anlamamışsınız.

derdim şu: söylediğim sözler yapım gereği kaba veya bilimsel olarak tartışılabilir şeyler. eyvallah. mesele kadının bana karşı davranışı. bir insan sokakta sizi durdursa ve sıcak havada kabanla nasıl geziyorsunuz diye sorsa. arkasından eskimo gibisiniz maşallah diyerek latife yapsa. insan olarak, acaba çok mu kalın giyindim? dersiniz. herife/karıya bak bana asıldı mı dersiniz? ne dersiniz? aklınıza ilk gelen şey benimle sevişmek istiyor mudur?

coripack1 kendini o kadar haklı ve üstün görüyorsun ki ne söylesek hareketinin yanlış olduğuna ikna olmayacaksın. Ne istiyorsun bizden kardeş?
Üşümüyor musun? demek senin haddine değil. Bu sıcakta neden kaban giydin? demek de senin haddine değil. Normal bir soru sormuş olsaydın da kız terslemiş olsaydı haklısın derdim. Ama sorduğun soru rahatsız edici olduğu için kızın terslemesini direkt kezbanlık katsayısına bağlayamazsın. N'olur anla artık.

kadının aklından geçeni okuduğundan nasıl bu kadar eminsin? kaldı ki espri yaptığını kendince iddia ediyorsun, çok büyük ihtimalle espri yapar gibi bir tavrın yoktu bile o cümleleri söylerken.

kadın yanından kalkıp gittiyse "densiz bu" dediği için gitmiştir, çok da iyi etmiştir.

o değil de neden her kadının "kesin beni skecek" tavrıyla yaklaştığını düşünüyorsun sana? bu yazdıklarından bu anlamı çıkardım ben net olarak. herkes aynı tepkiyi veriyorsa nasıl baktığına, nasıl konuştuğuna, kısacası duruşuna ve tavrına dikkat etmen gereklidir. rahatsız ediyorsun demek ki insanları.

aslında şurada verilen cevaplara bakınca ülkemizin avrupa ile arasındaki farkları görebiliyorum rahatça.

coripack1'e verilen cevaplarda %90 oranında şu mantık var:

"üşürüm üşümem sanane."

işte bu güzel mantık doğudaki iletişimi gösteriyor. bu mantıkla hareket ettiğinizde iyi günler demenize de "ister iyi gün geçiririm ister kötü gün. sanane?" cevabını almanız normalleşiyor.

sorunun derininde insanların özgürlüklerinin kısıtlanması riskinin olup olmaması yatıyor. adam üşümüyor musunuz diye sorduğunda tabiki "üşüyorsundur sen. böyle giyinme" demek istemiyor. ama nedense insanlar sanki adamın böyle bir şey söyleme riski varmış gibi tepki veriyor. özgürlüğünü kaybetme korkusu içinde çünkü. oysa medeni toplumlarda böyle bir korku olmadığından insanlarla rahatça iletişim kurulabiliyor. ama tarzan gibi kısmı olmamış. annelerin çocuklarına söylediği alçaltıcı bir ifade olduğundan ben olsam o noktada keserdim muhabbeti.

özetle bu topraklardan ve insanından iğreniyorum efendim :)

bu adam "tarzan gibisin" demeseydi o kız o tepkiyi vermeyecekti. (bkz: cıvık bacım afedersin)

avrupa özentileri de siktirsin gitsin bi zahmet, orda ayılıklarınıza şamarı yiyince akıllanırsınız. öpt bye.

@twelfth mechul muhayyilcilik oynamak icin yanlis olayi secmissin. Argumanin kendi icinde celisiyor. Hangi ozgur ve "medeni"toplumda biri digerinin ne giydigine boylesi yorum yapar?
Dar dimaglarla cok buyuk cikarimlar yapmaktan vazgecelim rica edecegim.
Sanki adam gidip merhaba nasilsiniz? Demis gibi bir de alip oryantalist zemine oturttunuz.
Adam ukala ukala soru sormus karsiligini da almis. Kimse malliginin altini doldurmak zorunda degil.

@ay nov kung fu mechul muhayyil ne alaka? bir yazar sanıyorum. o da benim gibi bir bakış açısına sahip ise sevindim. yalnız değilmişim.

Argümanım kendi içinde çelişmiyor. Medeni toplumlar özgürlüğü içselleştirdiklerinden bu gibi durumların özgürlüklerini kısıtlama amacı taşıması riskinin çok çok düşük olduğunu bildiklerinden fikrini söyleme konusunda çekinmeyen insanlardan korkmuyorlar. özgür oldukları için fikirlerini kendilerine saklamaları gerekmez yani. :)

Olayın tılsımlı noktası şu: sana arkadaşının böyle üşümüyor musun diye sorduğu durumda vereceğin cevap ile tanımadığın birinin sorduğu durumda vereceğin cevap arasında böyle önemsiz bir konuda bu kadar büyük bir fark var ise, sen sorunun sahibinden, onun "yabancılığından" korkuyorsun demektir. ne hadle bana karışıyorsun diye çıkışmanın nedeni budur. medeni değilsindir. o noktada ayaküstü bir açıklama ya da sohbete giremiyorsundur vs.

Ha bir de dar dimağ nereden çıktı? tarafsız birine nikleri söylemeden okut bakalım buraları, kimmiş dar dimağ ile çıkarım yapan sana versin cevabını. en sonda çıkacağıma eminim :)

Yaptığım oryantalizm değil, bariz şovenizm ve biraz da ırkçılık. oryantalizm çok hafif kalır yaptığımda. onu da düzeltmiş olayım. :)

Biraz avrupada bulunmanı tavsiye ederim eğer hiç gitmediysen.

@twelfth oy oy ou tanimadan etmeden evropa tavsiyeleri. Tamam o zaman ben bir evropa goreyim de oyle geleyim.
Twelfthcim bu tepkinin "ozgurlukleri kisitlanir kaygisiyla" verildigini sanmana sebep olan birikiminden opuyorum seni.

@ay nov kung fu oy oy oy. Her yerimden öp beni. Canımsın.

@twelfth ne demek istediğimi gayet iyi anlamış. objektif bakabilmiş olaya. sanane lan atkafası diyerek konuyu anladığını iddaa edenler var. yok abicim anlamamışsınız.

üşümesinden banane yanmasından banane.. basurundan banane karaciğer kanserinden banane.. ölse banane yaşasa banane.. meraklıyım, etrafımdaki insanlarla ilgilenmeyi seviyorum. belki o kadınla tekrar görüşücez, yine aynı terslikte cevap vermeyeceğinden eminim. çünkü benim zararsız bir insan olduğumu anladı.(bir kerede anlamamış da olabilir:)) fakat etrafımdaki insanlara ilk defa merhaba dediğimde acayip tepkiler alıyorum. özellikle kadınlar bu konuda pek dertli. akıllarına ilk gelen şey "benden bir çıkarı var", "bana yaklaşıyo kesin bişey almak istiyor", "beni yatağa atmak istiyor" tarzında düşünceler. bunun sizin kibarlığınızla, efendiliğinizle de bir alakası yok. ve anladım ki bu bir önyargı. yanında erkek olmadan sokakta gezmekten rahatsız olan kızlar hala varmış.

aynı şey erkeklerde de var. garip ama gerçek. adamın işi yoksa veya bittiyse size selam bile vermiyor. aynı apartmanda yaşayıp birbirini tanımayan komşular gibi bir şey bu.

ve rakifiller bir röportajında şöyle der;

"türk insanının, köylerini bırakıp şehirlere göç etmesinden sonraki değişimlerindeki hızı tahmin bile etmemiştik.."

ben coripack1 olarak mutlu mesut bir 29 ekim diliyorum.

Tam muhtar olacak adamsın. Her boka tık tık.

Metroya binmeyi "halka karışmak" olarak gören adam neler diyor. aşsdkaşlskdşasdk Adamın niyetini anlamadan sırf muhalefet olsun diye birilerine destek olursanız böyle olur işte.

biraz cana yakın, gülümser bir şekilde yaklaşsaydınız tanışmış olurdunuz. üşümüyor musunuz diye direkt girmek yerine havalarda çok soğudu diye girip siz üşümüyorsunuz heralde diyip öyle diyaloğu açabilirdin panpacım. hele tarzan demen kadını kaçırmış malesef ama fikrini söylemeni takdir ettim.

Annesininkini tercih etmediği sürece babasının soyadını kullanıyor olması lazım.

Özellikle gidip dava açıp annesinin soyadını almadıysa babasının soyadını kullanıyordur.

amsterdam.

santorini

tura hiç gerek yok. atlayın feribota gidin

Turla gitmeyin. Kendiniz keşfedin. Airbnb'den güzel manzaralı bir ev bulup orda kalırsınız.
Eğlenceli/çılgın olsun diyorsanız Amsterdam veya Berlin.
Romantik olsun diyorsanız Fransa'nın güneyinde şarap tadımı- bağ bozumu konseptli genelde 1 haftalık özel etkinlikler oluyor onları kovalayabilirsiniz. Veya Venedik'ten başlayarak aşağı doğru birkaç İtalyan şehrini kapsayan bir program yapabilirsiniz.

PRAG

tur kesinlikle gereksiz

avrupa disinda her yere gidin. Ne la o erasmus 'a gider gibi prag amsterdam, berlin, venedig.

Italyan, yunan, Ispanyol adalari olur bak.

evet tur daha hesaplı olur. ama sıkışık bi program olur. yetişmeye çalışmaktan tadını çıkaramayabilirsiniz.

balayı tarihi temmuz-ağustos olduğundan dolayı denizli yüzmeli falan bi şey istiyosanız başka bi rota önermek lazım gelir, fiyatı da başka olur. yok ben tatil yapıcam gezip eğlenicem keyif çatıcam diyosanız başka.

son olarak, hala vaktiniz varken evlenmeyin. o balayı amaçlı tatile yine gidin beraber ama evlenmeyin. ne evliliği yahu.

Tursuz Roma' ya gittik bir ay önce.

öncelikle sorunuza cevap değil farkındayım. normalde sorulan sorulara fikir yürütmeyi sevmem, verebileceğim bir cevap varsa söylemeyi yoksa sonsuza kadar susmayı tercih ederim ama işin içinde düğün sonrası balayı gibi güzel bir niyet olunca fikir beyan etmeden duramadım. şimdiden kusuruma bakmayın, lütfen...

balayına yurtdışını önermiyorum.
hele hemen düğünün ertesi günü yola çıkılacaksa hiç önermiyorum.
daha önce yurtdışı deneyiminiz yoksa balayında yurtdışından uzak durmanızı ayrıca tavsiye ediyorum.

1-"balayına yurtdışını önermiyorum. "
zaten düğün koşturmacası ve stresinde yorulacaksınız. buna vize ve diğer evraklar için koşturmak da eklenecek.
bunun yerine evlilik yıldönümünde gitmenizi tavsiye ederim.

2-"hele hemen düğünün ertesi günü yola çıkılacaksa hiç önermiyorum."
turlarda kalacak yeriniz, yemeğiniz ve elinizdeki programa sadık kalma ihtimaliniz garanti olur ancak kısa zamanda çok yer gezdiriyorlar, düğün yorgunluğuyla telef olursunuz.
bireysel tur yapmak her zaman riske açıktır. kaybolabilirsiniz, uygun fiyatlı olması açısından tercih edeceğiniz hostel veya konaklamalarda problem yaşama olasılığınız daha yüksektir. (kesin yaşarsınız demiyorum. ama risk oranı artar) diğer otellerin astarı yüzünden pahalıya gelir. elinizdeki programa uyamayabilirsiniz, nerede ne yiyeceğinizi planlamak sorun olabilir ( evet sizi bilemem ancak bazılarının yurt dışında yemekle ilgili ciddi sıkıntıları oluyor veya restoranda turist tarifesinden epeyce fayda(!)lanıyorlar)

3-"daha önce yurtdışı deneyiminiz yoksa balayında yurtdışından uzak durmanızı ayrıca tavsiye ediyorum."

bireysel de gitseniz turla da gitseniz ilk defa yurt dışı deneyimi dil bilmediğiniz için sizi daha fazla yorabilir. düğün sonrası böyle bir yorgunluğa sinirleriniz dayanmayabilir. normalde tepki vermeyeceğiniz durumlara abartılı tepkiler verirken bulabilirsiniz kendinizi.

ille yurt dışı olsun, maddi olarak da sıkıntımız yok derseniz cruise turlarını tavsiye ederim.

daha dinlendirici ve keyifli olabilir.

naçizane, yurtdışını daha enerjik ve keyifli başka bir zamanda gitmenizi öneririm.

tursuz paris brüksel amsterdam yaptık
tursuz roma paris rouen barcelona yaptık

ilk tur bence size çok uygun.
kendiniz gezin stay programını telefona indirin istersen daha ayrıntıda verebilirim programla ilgili.

turla balayına gitmeyin. gezmeyi seviyorsanız kendinizce bir italya turu yapabilirsiniz, kardeşimle eşi yapmıştı balayında çok memnun kaldılar. ama deniz güneş düşünürseniz bence kesinlikle maldivler.

biz turla maldivlere gittik memnun kaldık.

Paris tabi ki de. Yeni evlenenler için ideal. Eğer daha maceracı iseniz Karayipler veya uzakdoğu asya ülkeleri.

Romayi tavsiye ederim. Hatta Italya'yi.
Tur onermem, cok gereksiz.
Ek olarak balayina Paris'e gitmeyi hic tavsiye etmem. Balayiniza yazik, cok daha iyi secenekler var. Sakin balayina Paris'e gitme furyasina kapilip gitmeyin siz de. Cok iyi pazarlanmis bir sehir, baska bur esprisi yok louvre muzesini saymazsak.

Birde balayi icin sadece Avrupa'yi dusunenlerden olmayin.

ilk yurtdışı tecrübemiz değil. hem türkiyeden gündemden uzak hem de denizi olan sakin ve de gezilebilcek yer arıyoruz. ispanya portekiz hakkında fikriniz nedir ?

sintra+lizbon ve porto harika olur bence yaz günleri.

Ispanya'yayi sorarsan, Barselona guzel derim. Diger sehirlerini gormedim. Italya'nin guneyi de iyi fikir.

ispanya için barcelona'dan ziyade güneyinde şöyle bir endülüs gezisi yapmanızı öneririm. ben güneyde sevilla, cordoba, malaga ve granada'yı gezmiştim. araba kiralayıp boydan boya gezebilirsiniz güneyi, cadiz'e çok güzel denmişti ama gidememiştim orayı da düşünebilirsiniz.

Balayı için yurtdışına gitmeyin, illa gidecekseniz prag, viyana, macaristan'a falan gidin. Hem sakin yerler hem de paris'ten daha güzel bir aşıklar havası barındırıyorlar.
Ben sizin yerinizde olsam aralık-ocak gibi abanttan bir kulübe kiralar bi hafta oraya gömerdim sizi. Hem ata falan binersiniz, gölünn etrafında turlarsınız kar yağarken allahım çok yalnızım...

Phuket, pahalıymış gibi duruyor ama Avrupa'daki Euro kuru alıp başını gittiği için aynı fiyata geliyorlar hemen hemen. Hem de cennet ötesi güzellikte. Vize derdi de yok.

İspanyol adalarından Ibiza kesinlikle olmaz. İnsanlar oraya kopkopa gidiyor. Adada olan adada kalıyor. Bu adalara eş, sevgili, vb. ile gidilmez, biz "Oraya gidince ayrılır, dönüş günü bileşiriz" diyorsanız ayrı.

Turla gitmeyin kesinlikle. Grubun içinde balayından bir tat alamazsınız oradan oraya sürüklenirken.

tab gibi birşey herhalde

haha ben de düşündüm ama atlamıo. Ona basılı tutunca diğer tuşlara basılmıyo ama kesin bi fonksiyonu var. Çözemedim :((

Ona basıp boşluğa basınca alt satıra geçiyor olması gerekiyor.

yok ya dostlar deniyorum olmuyor

kenar marjinlerin ayarı ile ilgili bir şey olabilir mi?

Margin release key. Satirin ne kadar saga ve sola gidecegini ayarlamak icin.

şunu da ekliyim, yurtdışından ilk döndüğüm zamanlar couchsurfing ve internations ortamına girmiştim.

2 defa ankara'daki couchsurfing toplantısına gittim. tek başıma gittiğim için gergindim zaten. bir de benim gittiğim toplantılarda grubun enerjisi çok düşüktü :( bir de mesela yurtdışında çok giderdim couchsurfing toplantılarına ve hiç çekinmezdim ya. ama türkiye'de garip bir çekingenlik peyda oluyor üstüme, rahat olamıyorum. belki de şundandır: "ya kıza bak, tek başına gelmiş kesin aranıyor". böyle düşünüldüğüne eminim çünkü. halbuki benim tek istediğim: KAFA DENGİ ARKADAŞ :(

internations: bunun da 2 etkinliğine falan gittim. yalnız gittim yine ve gerildim. ayrıca benim gittiğim etkinliklerde yaş ortalaması yüksekti. aslında gidecektim tekrar çünkü nezih bir ortamı var ama yanıma kimseyi bulamadığım için gidemiyorum.

gel istanbul'a taşın ben arkadaş olurum lan senle. üzüldüm haline. :(

Kötü bir şey değil ki bu, benim de iki arkadaşım var biri çok uzak ayda yılda bir görüşüyoruz, biri evli, hamile sık sık görüşüyoruz ama tabii yavaş yavaş farklı taraflara yönelmeye başlıyoruz..

Tiyatroya, konsere, sinemaya gitmek için arkadaşa ihtiyaç yok, ben yalnız gidiyorum gayet eğleniyorum..

İlla arkadaş edinmek istiyorsanız, kurslara, günlük aktivitelere vs. Katılabilirsiniz, iyi olabilir bence..

Telefondan girdiğim için hatalarımı daha sonra düzelteceğim..

cinsiyet kadın.

kadın olduğun halde böyle bişi sorduğunu varsayarak
150 kg, asosyal bi birey olduğunu düşünüyorum. onun dışında pek normal değil çünkü. Yani sosyalleşmek öğretilebilen bir şey değil. benim burada bile tanışıp gerçek hayatta çok samimi olduğum insanlar var. bu tamamen seninle alakalı bir şey.

@sskywalker, 1.63 boyunda 50 kiloyum. elim yüzüm düzgün, bakımıma da dikkat ederim, giyimime kuşamıma çok dikkat ederim. işyerim de zaten bunu gerektiriyor.

asosyal kısmına gelince, duyurumda da anlattım, şartlar asosyal yaptı beni. arkadaşım olmadığından cuma ve cumartesi akşamları mal gibi evde pinekliyorum. halbuki ben istemez miyim dışarı çıkmayı, arkada grubuyla eğlenmeyi ?? olmuyor işte olmadı lanet mi var üstümde bilemedim ki ya :(((

edit: ya kursa da gittim mesela, orda da olmuyor. kurs bitince evli evine, köylü köyüne gidiyor. kimsede arkadaş edinme gayreti yok. ben gayret gösterince de tuhaf duruma düşüyorum, ezik falan görüyolar sanırım. yoksa gayet sosyalleşebilen bir insanım.

ya lanet olsun, yurtdışında gayet iyi beceriyorum da bu türkiye'de neden olmuyor neden neden ay çıldırıcam :((((

mesleğiniz nedir? arkadaşsızlıktan kırılan kız çok nadirdir. :)) ya çok güzelsiniz millet kıskanıyor ya da tam tersi. karar veremedim.

maxim gorki: ankara'da yaşamak zorunda olan bir insan olarak kamuda çalışmaktayım.

çok güzel değilim, gayet sıradanım. mavi gözlü sarı saçlı 1.70 boyunda değilim, gayet kahverengi gözlü, kızıl-kahverengi saçlı (boyalı da) bir bireyim.

ama şu var ki kadınlardan olumlu bir yaklaşım yok bana karşı. yani mesela bir kadın grubuna girdiğimde bağra basılmıyorum, hafif gıcık bir yaklaşımla karşılaşıyorum. "götinsan" tabirini bilir misiniz ? (bkz: http://www.tedirgen.com/gotinsan/)linkten alıntılıyorum:

"Yeni girdiğiniz bir ortamda, sizi tanımadan ve hakkınızda hiçbir şey bilmeden size sebepsiz yere “buraya hoş gelmedin”, “keşke hiç olmasan” benzeri sinyaller gönderen rahatsız insanlarla karşılaştınız mı?"

işte nedense sosyal ortamlarda benim payıma hep götinsanlar düşüyor ve bunlar genellikle kadın oluyor. ha erkek götinsan da var, ama kadın götinsan nispeten daha fazla.

bu yaştan sonra zor.

ortam değiştirince çok girişken biri değilsen mecburen oluyor. ben de geçen ay ankara'dan istanbul'a taşındım. genel olarak evde bön bön oturuyorum. hatta bir ara o kadar kopmayı özlemişim ki haftasonu ankara'ya kaçıp arkadaşımla buluştum.

sanırım işin sırrı biriyle tanıştığın zaman onun arkadaş grubuna girmek. 5-6 kişilik gruptan illaki kafanın dengi birileri çıkar. oradan da kendi arkadaş grubunu oluşturursun. şermin çevresine sokaymış iyiymiş.

erkek olsaydın işin bu yastan sonra zor derdim ama kadın oldugun için çözümü sevgili yapmak hemen yaparsın zaten türkiye bura, cok zor olmasa gerek.

ayrıca o ne lan bildiğin aynı durumdayım, yurt dısından gelip ankara'da cevre yapamayanlardanım bende. cok koyuyo haftasonları aynen haklısın..

buradan birilerini bul, ankara'da duyuru zirvesi yapın, tanışın, kaynaşın.

ben de ankaralıyım ama genelde ankarada insanlar özellikle kamuda çalışan bayanlar tam tersi gereksiz laubalidir. sizi daha eğitimli olduğunuz için kıskanıyor olabilirler.

inan bana ayni durumda cok insan var, ozellikle de ankara'da. insanlar bagnaz evet, tek basina sinemaya giden kadina garip garip bakarlar, bir bara gidip bir kadeh is yorgunlugu ustune birseyler iceyim desen tum abazalar yanina gelir, cunku kesin araniyorsundur. her yerde bu boyle. istanbul o kadar degil ama, daha rahat tek basina gezmek icin. kurs ortami su bu bunlar zor isler, insanlar sahip olduklari tek bos vakti o kursa kullaniyor ve evine donuyor isine gucune. ve de sunu soylemeliyim, bir yastan sonra is cevresindeki insanlar da hep evli barkli, cocuklu olacaktir, seninle degil kendi coluk cocuguyla, esiyle vakit gecirmek isteyecektir. o yuzden bu yastan sonra hayatin daha da yalnizlasacak. benim tanidigim kadinlar boyle hissedince evleniyorlar hemen. bazisi da mecburi, sirf yalnizligi gitsin diye bos flortler yasamak yerine yalniz kalip, tek basina evde pineklemekten zevk almayi ogreniyor. hersey cok guzel olacak diyemiyorum maalesef, hayat boyle, dunyanin neresine gidersen git. zaten bu yalniz insanlar yuzunden surekli televizyonda friends, himym, coupling gibi arkadaslik dizileri oluyor ve cok populer oluyor her zaman, cunku insanlar cok yalniz, bu dizilerde temenni buluyorlar.

Özlencim insanların seninle ilgili ne düşündüklerini önemsemeden yılış. Kelimenin tam anlamıyla yılış. Gözüne kestirdiğin anlaşabildiğin herhangi birine "kahve içek mi hehe" de mesela. Ben o götinsan diye tabir ettiklerinden biriyim ama insan zamanla götinsana dönüşüyor. Bu ayrı bir konu da kafan biraz rahat olursa arkadaşsız kalmazsın.
Canın çok sıkılıyorsa git otobüste yanındaki insanı kitle. Hiç fark etmez. Önce zamanla azalan insanlarla iletişebilme yeteneğini geliştirmen gerekiyor.
Şu an seni alıp arkadaş ortamına soksa biri, yine yadırgayacaksın çünkü alışık değilsin.
Her şey yavaş yavaş. Önce bi' çekingenliği üzerinden at.
Sen yalnız olduğun için (o kafa dengi arkadaş gelip seni bulmayacak çünkü muhtemelen halihazırda var arkadaş çevresi) senin birilerini seçip arkadaş olman gerekiyor.

belli bir yaştan sonra arkadaş edinmek çok çok zorlaşıyor; burda verilen tavsiyeler dans,resim kursuna git,couchsurfing vs gibi şeyler çok zorlama geliyor arkadaş edinmek için sonrada geri tepiyor. artık bu saatten sonra kendi kendi bir ortam edindin yoksa planlayarak gelişmez.

bu dediğin aktiviteler erkek arkadaşı/koca ile de yapılabilir bence erkek arkadaş edinmek için bir şeyler dene.enerjini bu yönde harca;)

@fransızkalanadam sevgili de yapamıyorum ki ! istersen bir önceki duyuruma bakabilirsin.

@hayleywilliams, şermin çevresine sokmadığı gibi de benim daracık çevremden nasiplenmek istiyor !! bencilin bu kadarı !

bizim işyerinde ahmet adında bir arkadaş var. şermin gelmiş bana "özleeeen, ya bir dahaki buluşmamıza ahmet'i de getiiiiiiiir, ya kalabalık daha zevkli oluyoooo" demez mi, suratına suratına çakasım geldi

yanlış piyonu oynuyorsun özleeen.
harcarlar seni.

istanbulda olsan beraber gezerdik. ben de sıkılıyorum :)

ne demek istiyorsunuz alt4ay ?

Bu nasi bi duyuru arkadas kahroldum lan

= ) Ankara ve arkadaşsızlık... Hmm zor bir şey olsa gerek. Öğrenci grupları bul onlara takıl. Ben öyle yapıyorum Ankarada gayet eğlenceliler hemd e. Hiç bozuntuya da vermiyorum.Çoğunluğunun maddi durumu iyi olmadığı için (klasik öğrenci hayatı = )) Hem seni benimserler , hemde senin keyif alman kolaylaşır.
Önemli olan senin kendini nasıl hissettiğin :D

Fransızkalan abiyle bi kaave içseniz?

bu konuda sevgili cassey ho der ki: meyveyi öğle saatlerinden sonra abartmayın. kilo vermeye çalışıyorsanız da yemeyin. meyvelerdeki vitaminlere ve liflere ihtiyacımız var. ama öğleden sonra yenen her şey gibi onun da enerjiye dönüşmesi zor. bu yüzden özellikle kahvaltıda meyve yiyin diyorlar.

ye ya bosver nolucak. ben de meyve cok seviyorum. ve evet cok sekerli biliyorum, ama icindeki sekerin cogunun glukoz degil fruktoz olmasi demek meyve yemekle normal aburcubur yemek arasinda fark var demek. glukoz disinda hic bir seker kan sekerini vucudunun algilayabilecegi sekilde aniden yukseltemez, bu yuzden abur cubur yemek daha zararli.

bence abartilmadigi surece bir sorun cikarmaz meyve. bir suru saglikli beslenme uzerine yapilmis arastirma gordum, hic birinde fazla meyve yemekten dolayi obezite kanser vs vs riski artar diye bir sey gormedim.

sen zaten belli ki gayet duzgun besleniyorsun, hic sikma kendini yani meyve konusunda. ye gonlunce. sana gelene kadar amerika'nin komple obezite ve kansere yakalanmasi lazim, bosver.

Ye gitsin tabi ki

Meyvelerden alacağınız her türlü vitamini sebzelerden de alabilirsiniz. Eksiği yoktur. Meyvelerin glisemik indeksi yüksek, glisemik yükleri düşüktür. Günlük 2 mandalina yerseniz bir zararı olmaz ama oturup yarım kilo yerseniz boşuna şeker yüklemiş olursunuz. Şeker şekerdir. Bunun glikoz veya fruktoz olması önemli değildir. Fazla yüklerseniz ikisi de yağa dönüşür.

Şeker vücuda zararlı. American heart association günde bir porsiyondan fazla meyve tüketmemeyi öneriyor. Vitaminleri karşılamak için bir tane yiyebilirsin, onun dışında yeşil yapraklı sebzeler, brokoli gibi gıdalar o vitaminleri ve mineralleri karşılamak için çok güzel kaynaklar.

Not: bir porsiyon meyve örneğin bir elma ya da portakal, bir dilim karpuz ya da bir bardak dolusu çilek demek oluyor.

canan Karatay yüzünden bunu ben de düşünmeye başladım son zamanlarda. Yani küçüklükten beri meyve yemek iyidir faydalıdır diye yaşadık. yeterince meyve yemiyoruz diye annelerimizden azar işittik.
acaba sadece meyveden alınabilecek, başka yiyecek maddesinde bulunmayan vitamin veya yararlı besinler var mıdır?
açıkçası herkes birşey söylüyor ve ne yazık ki her geçen gün doğru bildiğimiz şeylerin aslında doğru olmadığı kanıtlanıyor.
mesela eskiden süt için denirdi, şimdi de faydası yok deniliyor. kedilere bile vermeyin deniyor. tereyağ çok zararlı bilinirdi, şimdi baş tacı, mutlaka yiyin deniyor.
Aynen benim de kafam karışık. sanırım bir yüzyıl falan bekleyeceğiz bu konuların açıklığa kavuşması için.
ayrıca ben meyve yemeyi pek sevmiyorum çünkü sonrasında deli gibi acıkıyorum. fazla yemek yememe neden oluyor.

Nebahat çehre ile canan karatay aynı yaştaymış . Bugün sosyal medyada konuları vardı , nebahat çehre ne yiyorsa ondan yiyin kızlar diye :)

Bence herşey kararında yenilmeli , şunu bunu yemiycem diye strese girmek dha zararlı.

Ye ye.. kilo problemin varsa portakal,muz,cilek pek yeme bence.. Yoksa her meyve, sebze, sut, yararli/zararli ama vucudun zarar gormesi deformasyona ugramasi, bagisiklik gelistirmesi vb yikici seyler de lazim..

Bana gore saglikli vucut daha cok sporla alakali, uzun omur, guzel beden(kime gore guzel, avrupaya gore.. afrikaya gore degil.) gidaya bagli.

Sut sindirimi cok zor. Mideyi oyle boyle yormuyor. Ama faydasi zararindan fazla.

Saglik diyorsan, alkol cikolata yagli be
sin kullanip senden daha saglikli bedene sahip insanlar var.(spor yaptigi sure icerisinde)

Asitli icecek ayda 2-3 fazla degilmi? Hani saglik kismindan degil sevmedigimden yilda 1-2 icen biri olarak ayda 2-3 fazla gibi geldi.

Tuzsuz yemek yap saglik diyorsan. Meyveden daha cok faydasini gorursun.

ibomiu, sadece asitli içecek, çikolata, cips, pasta vs hepsinden toplamda ayda 2-3 en fazla tüketiyorumdur ki 48 kilo bir insan evladıyım. bırak o kadar da olsun.

ye gitsin ya.

meyve de yemeyeceksek ölelim. bu ne lan.

Ye arkadasim ye. Tadini seviyorsan eger ye. Onemli olan asiriya kacmamak, biliyorsun her seyin cogu zarar. Meyveyi dogal olmayan diger tatlilarla falan bir tutmayin. Meyvenin icindeki seker bir kola gibi kan sekerinizi pompalamaz ani olarak, yavas sindirilir. Icinde envai cesit vitamin, lif, antioksidan vardir. Meyve faydalidir.

yerim ben, bakmak o diyetisyenlerin lafına sözüne.
meyveden ve çaydan zarar gelmez.

Meyve yemeyeceksem beslenmenin bir anlami yok benim icin.
Bence abartmamak kaydiyla ve dengeli beslenmeye eslik ediyorsa meyve yemek sikinti degil.

"meyve şekeri bile zararlı"dan sonrasını okumadım. Dinlemeyin böyle cahil cahil konuşan tipleri. Siz meyvenizi yiyin, hangi mevsimde ne meyve çıkıyorsa gidin alın yiyin. Afiyet olsun.

Bu tür konuların cevabı "yeağğ onu da mı yemicez yeağğğ" değil.

Meyvelerin glisemik indeksi yüksek, sebzelerin düşük.

Meyveden alabileceğin her türlü faydayı sebzelerden karşılayabiliyorsun.

Keyif için abartmadan meyve yenir ama amacın sağlık/yağ yakımı/atletik performans vs. ise ne kadar az meyve o kadar iyi.

mısır ekmeği?

etsiz diye duyurumda belirtmiştim. et tüketmiyorum. balık seçeneği de et kategorisine giriyor :)

Corn tortilla yapabilirsiniz. Arasina izgara ya da sote sebze koyunca cok lezzetli oluyor.

(bkz: kuymak)

kuymak ya da muhlama az yağla da yapabilirsiniz. tamamen yağsız yapmanızı tavsiye etmem. un kavrulur su katılır sonra da eriyen bir peynir. aslında italyanların polenta dedikleri şeyle çok benzeşiyor, bu yüzden onun gibi yemeklerin yanına garnitür olarak kullanılabilir.

(bkz: abısta)

1/1 Yoğurtla karıştırıp peeling yaparak.

denemedim ama eskiden evde yapılırdı. mısır unuyla aram olmadığından sürdürmedim geleneği. tereyağı koyulmayabilir, sevilen kahvaltı malzemeleri eklenebilir. bizde salça eklenmezdi. bir de sıcak yedikten sonra kalırsa, kalan dolaba konulup daha sonra ılık sütle yenebilir. yoğurtla da yenir. tarifi netten veriyorum:

Önce 8 su bardağı suyu tencerede kaynayıncaya kadar ısıtın. Kaynamaya başlayınca suyun ortasına gelecek şekilde mısır ununu dağıtmadan dökün. Kaşıkla karışımın 5-6 yerinden delikler açıp hava almasını sağlayın. 10 dakika kadar pişirip karıştırarak helva kıvamına gelince kaşık kaşık servis yapılacak tabağa aktarın. Aktarma işlemini tamamladıktan sonra üzerine tereyağlı salça döküp, peynir ve pul biberden katıp sıcak servis yapın. Özellikle çayla birlikte kahvaltılarda yenilen kaçamağı, pekmezli yemek de mümkün.

yaprak pidesi

tepsiyi zeytinyağı ile yağlayın
asma yapraklarını tepsiye serin. sadece 1 kat. boşluk kalmasın. kalın olmasın.
üzerine mısır unu ile hazırladığınız krep hamurundan az daha yoğun karışımı ekleyin. bu karışımın içinde un, zeytinyağı, taze soğan, maydanoz, dereotu, tuz bulunsun.
ardından en üst katıda asma yapraklarıyla kapatın. son kez zeytinyağı gezdirin ve tuz ekleyin. fırına atın.
çıktığında bir tepsiyi nasıl bitirdiğinizi anlayamayacaksınız...

vegan ya da vejetaryen misiniz bilemedim ama krep hamuru gibi hazırlanan iç malzemesine süt ve yumurtada ekleyebilirsiniz. yalnız bunlar baskın tatlar olduğundan yumurtayı 1den fazla eklemeyin! süt o kadar etkilemez...

bu arada şimdi hatırladım babanem otlu peynirli kek de yapardı mısır unundan. mısır ekmeği gibi ama mısır unu + buğday unu karışımı ile istediğin tip ot (maydonoz, taze soğan, dereotu güzel yakışırdı) ve beyaz peynirle çok güzel oluyor (tepside pişecek yalnız :)

cliquot, vegan değilim. bir de dediğiniz tarifin adı nedir? internette varsa ölçülerine de bakıp deneyeyim. değişik geldi.

sheisguilty, tarifin var mı? :D

adını bilmiyorum. annem eskiden çokça yapardı. Karadenizli falan da değiliz ama nereden öğrendi bilmem.

Mamaliga:
Romanya'da sadece irmik ile yapılıyor ama mısır unu ve irmik karışımı ile yapabilirsiniz. Geleneksel yemekleri...
irmik ve mısır ununu haşla ve lapa yap. tabağa koy.
yanına bulabilirsen grek yoğurdu denen tatlı yoğurt ekle. ya da hazır kremayı çırp ve ekle. bir de tuzlu bir peynir ekle yanına. olay bu.
milli yemekleri ancak lapanın yenmesi çok keyifli değil. bayıla bayıla yiyorlar. belki sende seversin.

araştıracam, teşekkür ederim :)

kara lahana çorbası

takı olayına kadar iyi gidiyormuş da sonradan çirkinleşmiş sanki olay.

www.milliyet.com.tr

bu adamlar bunu zevk için yaptı sanıyon he mi?

Arkadaşına her gittiği düğünde takı takması gerekmediğini söylersen huzura erecektir.

Yapı meselesi, çoğu kişi gittiği düğünleri kendi geleceğine yatırım olarak görüyor. Düğün sahipleri de az değil, düğün kayıtları sonradan açılıp kim ne takmış inceleniyor, bokunu çıkarıp takı esnasında not tutanlar oluyor. Arkdaşının yaklaşımı şartlar göz önüne alındığında pek de mantıksız değil.

Şu konuda eleştirilebilir : düğünlere katılımın manevi yönü. Onu da "çok yakın arkdaşları" ayrı tuttuğu için görmezden gelebilirsin.

bazı insanlar öyle maalesef. bu işi ticari olarak düşünüyor. misal bi komşumuz anneme anlatmış oğlu evlendiğinde altın taktığı kişilerden 2 kişi altın değil de para takmış. kadın hırs yapmış bu durumu. telefon edip istemiş. birisi daha bi çocuğun daha var ona takarız demiş ama kadın şirretlik etmiş. ikisi de getirmiş sonra ama laf etmişler haliyle. ama kadının umru değildi. ne oldu sonra çocuklar 2.yılı dolduramadan ayrılıyor şimdi. ben beddua aldıklarını da düşünüyorum

Davet varsa hakli bir sebep yoksa icap edilir. Benim açından çeyrek takanla takmayan arasında fark yok ama davet edilip gelmeyenle gelen arasında fark çok.

Çok mantıklı. Sonuçta çok yakın arkadaşlarına gidiyormuş, onları ayrı tutuyormuş. Diğerlerine gitse mecburiyetten takı götürecek, karşılık beklemesi normal.

Ben dugunlerde takilanlarin cifte hediye oldugunu saniyordum cok yakin zamana kadar. Sonra ogrendim ki herkes karsilik bekliyormus ki cok cirkin bir adet bence. Takma eger karsilik bekliyorsan di mi?
belli ki arkadasin escinsel olsa da turk orf adetlerine bagli. Haliyle kendi icinde bir mantigi var. Ama dedigim gibi bence takiyi karsilik bekleyerek takmak cirkin. Kendisi de evlenebilir bu arada neden olmasin?

starnborn +√ 2

ben de sandım bi duruş bi tavır var.

arkadaşınız menfaatçiymiş o zaman.

o takılan altın, evlenen çifte maddi yardım için takılıyor. ha çift bunu bozdurur, anasına babasına verir, bankada yıllandırır, götüne sokar kimse bir şey diyemez. diğer şekilde siz 'yardım' değil, 'borç' vermiş olursunuz.

bu arada sakın kur farkını hesaplamayı unutmasın. bir ara küçük altın 180 tl idi, şimdi 150 tl. aradaki 30 tl' yi bir şekilde istesin taktıklarından.

kimse kusura bakmasın ama genç haklı!
düğünlerde gelin ve damadın takı için seremoni yapması durumu daha kötü. illa ayakta bekleyecekler.
eğer çift ile fotoğraf çektirmek istiyorsanız illa bir şey takmak zorundasınız gibi bir durum ortaya çıkıyor.
neyse düğün fikri zaten oldukça saçma. yapacak bir şey yok. iyi yapıyor...

unuttuysam daha once gördüğümü nereden bileceğim?

dikkatli bakmadıysam unuturum. bu da gayet normal bence.

Ben unutmuyorum. Hatta kim olduklarını da hatırlıyorum, bi' iki kere konuşmuşsak ve aradan uzun zaman geçmişse onlar beni hatırlamıyor genelde. Belki de unutulabiliyordur diye çıkarım yapıyorum buradan.

@fallthepieces
Ornegin, 2. kez gordugun kisi "daha once falanca yerde karsilasmistik" derse daha once gordugun ortaya cikar. Bunun gibi seyler.

Benim kafamdaki yüz tanıma yazılımı berbat. Kafamda bir milyon yüzü olmahyan isim var. Birini yüzünün bir özelliği yoksa, sadece iki göz, bir burun, bir ağızsa, 5-10 kere görmeden tanıyamıyorum. Yolda görüp selam verip konuşuyorlar, çaktırmamaya çalışıyorum. Söylediklerinden daha önce tanıştığımızı anlıyorum ama kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim olmuyor. Bir yandan konuşmaya çalışıp bir yandan "Kim ki bu" diye düşünüyorum. İsmini söylese hatırlayacağım ama yüz yok hafızamın herhangi bir köşesinde. O yüzden "Sen beni gördün, selam vermedin" diye trip atanlar çok oluyor. Görsem bile tanımıyorum ki. İsim etiketi ile gezseler tanıyacağım halbuki.

hmm tmm şimdi oldu, o zaman unutmuyorum. hatta bir kere gördüğüm insanı bir daha çok uzun süreler unutmuyorum. mesela seni bir arkadasimin yanında göreyim ya da starbucksta karşı masamda otururken göreyim 3 sene sonra seni tekrar görürsem hatırlarım.

varmış. oliver sacks bahsediyor bundan. hatta kendisinde de varmış.

@trumanshow rehberdekileri ben de unutuyorum, yalniz degisin:)

Geçen seneden beri bir kızla üç kere tanıştım sanırım. Kız dedi daha önce tanışmıştık hatta bir gün yan yana oturduk falan diye.

Onun dışında bir grup arkadaş var. Hepsi defalarca adlarını söylediler ama hiç hatırlamıyorum isimlerini. Üç dört saat beraber proje hazırladığımız birinin de adını unuttum. Bir saat boyunca karşılıklı birbirimize konu anlattığımız başka bir arkadaşın adını unuttum. Bunları her gün görüyorum bir de. Yapacağım işi unutup dönüyorum. Kentkartımı evin içinde durmadan kaybediyorum. Yurtta bir gün çamaşırları makineden çıkartıp asmaya getirdim, askıyı kurdum. Sonra çamaşırları öylece bırakmışım. Yakın zamanda olan olayları pek hatırlayamıyorum. En son bir sabah kıyafet seçmekte de zorlanınca dedim alzheimer oldum ya da bunadım. Çok şikayetçiyim bu durumdan bende inanılmaz bir unutkanlık var. İyi yani kötü olayları da çat diye unutabiliyorum :)

edit: prosopagnozi öyle arada bir olan bir şey değil ama.

www.psychologytoday.com

prosopagnosia deniyormuş bu yüz unutmaya, asperger sendromlularda yaygın bir sorun...

www.faceblind.org
bu da yüz tanıma yeteneği testiymiş, tabii testte yabancı ünlüler var sanırım...

bana olmadı hiç

bana oluyor bu ya. askerdeyken disarida gordugum komutanlar kislaya gidince yanlarina cagirip "niye selam vermedin ulan it" gibi gonlumu oksayici ifadelerle bu durumu sorguladiklarinda iyice farkina varmistim sorunumun. siradan birinin kafamda yer etmesi icin gormem gereken belli bir sayi var sanirim.

bir de sey oluyor, biriyle tanisiyorum, hilafsiz 'ulan acaba bizim cemal ismini degistirmis de bizi mi kekliyor' diye dusunecek derecede o kisiyi birine benzetiyorum bir sure. bu garip durum gectikten sonra iki kisinin aslinda hic de birbirine benzemediklerini goruyorum.

@primusinterpares bunu biliyorumda normal herhangi birinde de unutma oluyor mu diye merak etmistim, oluyormus:)

Evet, dikkat etmediğim insanların çoğunu unutuyorum. İsim konusuna zaten girmiyorum, isimleri hiç aklımda tutamıyorum ama geçenlerde bi düğünde bi grup kızla baya beraber oynamışız, danslar etmişiz, pozlar verip fotoğraflar çekilmişiz. Ertesi gün kızlar selam verdi, bense gayet resmi bi şekilde "tanıştım". Halbuki zaten tanışmışız önceki gün. Ama ikinci tanışma benim için ilk gibiydi. Neden? Çünkü dikkat etmemiştim tiplerine.

rossmann dan 25 liraya almistim, iş görüyor. memnunum.

yahu ucuz makine alıp da saçma sapan derecelerde suyu ısıtan, garip makineler sokmayın evinize. al bi aeropress 90 lira verip, keyfine bak. onlarca farklı tarifi, tekniği var hem, yarışması yapılıyor dünya çapında. sıkılırsan başka bir tarif ya da teknik kullanırsın...vs. hem bir seyahatte falan da yanına alabilirsin, daha ne olsun? aeropress alınız, müthiş.

www.hepsiburada.com
www.mediamarkt.com.tr
french press de düşünebilirsin.

ucuz bir makina almaktansa filtre kahve için iyi bir french press daha uygun olur sanki.

Üstad tek geçerim...

www.bulabilirim.com

Filtre kahve makinesi dedigimiz seyin tek yaptigi kahvenin uzerine su damlatmak oldugu icin cok fantastik bir makineye ihtiyac duymuyorum. Bundan once hep ucuz makine kullandim. French pressin tadini ve dokusunu sevmiyorum. Fazla fazla kahve yapmam gerekmese moka pot alir yasar giderdim. :/
Espresso makinesi alacak olsaydim ucuzluk konusunda soyledikleriniz kabulumdu. ^_^
Delonghi'nin en dusuk modeli su an tek secenek sanirim.
Tesekkurler

tam tersi

açıklama yapma editi:

zamanla birlikte ailelerimizi anlıyorsak bağlanıyoruz ama yok onların olumsuz yönlerini birer yetişkin gözüyle görüp aslında sokakta görsek hiç de anlaşamayacağımız insanlar olduğunu ya da tasvip etmediğimiz davranışlar görüp algılıyorsak çocukluktaki ''anne- baba bağlılığı'' kalmıyor elbet.

yaş ilerledikçe farkındalık artıyor dolasıyla herkesin ailesine göre değişir bu durum.

evet. baglanıyoruz(m)

kendimi bildim bileli çok bağlıyım aileme, tek gerçek ailedir bence. herzaman yanında olan onlar. yaş ilerledikçe, olgunlaştıkça bunu daha iyi anlıyor herhalde insan.

tam tersi

Ben 22-23'ten sonra öyle oldum.
Yani hiçbir zaman çok bağlı değildim de nispeten diyeyim.

hayır.

Bağlılık olmuyor ama akıl başa geldikçe kıymetleri daha çok anlaşılıyor.

yaşım 22.

18de suni duygular sayesinde belki de, ailemden kopmuştum. o günleri ergenlik olarak görürsek, olgunlaştıkça bağlanmaya başladım.

keza arkadaşlarımda da ailelerine bağlılığın emarelerini görüyorum. ancak yaş ilerledikçe mevzusu dönemlere göre değişiyor olsa gerek.

önce uzaklaşıyorsun. sonra dank ediyor. tekrar bağlanıyorsun. sımsıkı olmuyor, yeterli şekilde olması gerektiği gibi oluyor ve o uzaklaştığın dönemler için ne kadar da ergenmişim diyorsun.

Bence evet yani bende öyle oldu.

evet.onları daha iyi anlamaya,daha fazla saygı duymaya başlıyorsun.yaş ilerledikçe hayatın ne kadar zor olduğunu,insanın sırtına binen yüklerin arttığını gördükçe,bu kaosta senin için ayakta durmaya çalışmalarına minnettar kalıyorsun.

hayır ama bazen dedikleri daha mantıklı gelmeye başlıyor

panik atak? anksiyete? bir şeyi çok mu kafanıza taktınız da stres yaptınız noldu?

geçmezse doktora filan gidin, geçerse ama tekrar ederse yine doktora gidin.

Bana da oluyor bu aralar sık sık. Çıkıyorum bi yürüyüş yapıyorum çevrede yarım saat. Sonra rahatlıyorum ama yine bi atak geliyor mesela öğlen 1 gibi çıkmıştım şimdi yine bi çıkıcam. Stresli bir dönemdeysen ondan olabilir ben epey stresli bir dönemden geçiyorum ona bağlıyorum bu durumu

Spor, müzik.

Atın kendinizi sokağa yürüyün. Su için bi' de. Kahve-çay çok tüketince de böyle olabiliyor.

havanın nem oranı düşüktür.

Vücut sıcaklığı artınca terlersiniz, 10 dakika yürümeyle vücut sıcaklığınız artmaz diye düşünüyorum. O nedenle normal. Spor sonrası ben vücut sıcaklığı doğal yollardan düşsün, vücut bu işlem sırasında biraz daha çalışsın diye 10/15 dakika sonra duş alıyorum. Yarım saat beklemek gereksiz.

Edit: Baştaki 1 saatlik kısmı görmemişim, karnım aç şekerim düşük ondan olabilir. Tempolu yürüyün, hiit tekniğiyle yürüyün. Aynı tempoda yürürseniz vücut ona da uyum gösterir.

@angelus 1sa 10dk demiş adam

Bunye meselesi biraz. Ben de zor terleyen bir insanim ve bahsettiginiz aktiviteyi 3 30 dk yapsam yine terlemem mesela. Aradaki kosularin suresini uzatirsaniz terlersiniz muhtemelen. Ya da 1 saat 10 dkdan biraz daha uzun tutarsaniz.
Demek ki yuruyus sizin icin yeterli bir "challange" degil.
Hava da bir etken ama hic terlememeniz vucudunuzun isinmadigi anlamina geliyor sanki.

Soğuk hava etkiliyor. Kalın giyinmediysen bünyeye de bağlı olmak üzere daha zorlaşır. Bir de bahsettiğin tempo çok düşük tabi.

Yapılabilecek tek şey hiçbir şey yapmamak olur heralde. Kızlar böyle işte.

senin gibi binlerce var. türk erkeği kadar abazanı, agresifi ve işsizi yok. aç adamlar. dünya ortalaması 1 ise türk erkeği 100+ dır.

sen sadece o kızla konuşuyorsun diyelim, o kız 150 farklı erkekle yazışıyor, seni hatırlamadığına eminim.

işte anlayamıyorsun ki ilgi mi istiyor yoksa sıkılmış mı :) amaan kim uğraşacak. sıkılıyorlardır herhalde.

@douchebag işte evet herkes ayrı cins garip bir uygulama da merak etmeden de duramıyor insan :)))

Sen muhabbeti ilerletmeye calisirken birilerini buluyorlardir muhtemelen. Yakin lokasyondaki karsi cinsle eslestigin bir applicationdan sohbet muhabbet beklemek garip. Ya da ben tinderi cok yanlis yorumluyorum.

tinder'de meç olduktan iki gün sonra merhaba yazıyorum. Sonra nerelisin, okuyor musun gibi kısa muhabbetten sonra telefon numaramı yazıp whatsapp'tan ekle diyorum. Hiç geri teptiğini görmedim, kızlar emir verilmesinden hoşlanıyor.