hayır illa kartın sahibini görmek istiyorlar, arabayı teslim etmezler.

yine de arayıp görüşün tabi.

Benim bildiğim kart sahibi kimse aracı o kiralayabiliyor, ikinci bir kişinin kullanabilmesi için kart sahibinin ikinci sürücü olarak diğer kişiye onay vermesi gerekir, ücreti mukabilinde tabii.

arabayı sadece baban teslim alabilir. teslim sırasında seni 2. sürücü olarak kaydettirirse sen de kullanabilirsin. babanın gelme imkanı yoksa vermezler arabayı.

orada sonuca ulaşılmış işte o kadar görünebiliyor. tüm çaylak entrylerini göremezsin.

Sol frame'de bi başlığa tıklarsan, adres çubuğunun sonundaki soru işaretine kadar olan bölümü silip yerine ?a=caylaklar yazacaksın; arama çubuğuna bi başlık yazdıysan adres çubuğundan bir şey silmene gerek yok, çıkan satırın sonuna ?a=caylaklar yazarsan o güne ait tüm çaylak entry'lerini görebilirsin.

Onun için Crossfit salonlarına gitmen gerek, onun dışında hiçbir yerde o rahatlığı vermezler.

Aslı Çakır Alptekin Spor Salonunda halter ekipmanı ve platform olması lazım.

hafif olanı al. zaten senin telefonu en az 2-3 kere tam şarj eder. kalın ve ağır bir şey taşımana gerek yok.

ben 10binlik powerbank ile tüm gün video çekebiliyorum daha fazlasına gerçekten ihtiyacın var mı?

hafif olsun hocam. taşıyamayacağın ürün isterse 100binlik olsun neye yarar

Xiaomi’den ziyade Anker marka bir powerbank almanı öneririm. İnanılmaz kaliteli oluyor bu firmanın powerbankleri; tecrübeyle sabit.

10000'lik rahat rahat yeter.

Bende de 6s var. Anker Powerbank vardı yeni almıştım. Sonra bataryayı değiştirmeye karar verdim.
Şuan telefon ilk aldığım haline döndü. Aşırı memnunum. 1.5 günde bir falan şarj ediyorum. Aşırı memnunum.
Dolayısıyla evde boş yatan powerbank'i de arkadaşıma verdim ben kullanmıyorum diye.

Aynı ücrete bataryayı değiştirmeni öneririm.

30 lira farka büyüğü alırım.

foto da belli olmuyor ama 20k'lik olan 10k'ligin iki katindan daha buyuk neredeyse. 10k'lik her turlu isini gorur. 6s'i iki kereden fazla sarj eder o alet. cebine de sigar.

Çanta taşıyorsan 20 binlik çanta taşımıyorsan 10 binlik, 20 binlikleri cebime atar taşırım deme şansın yok hiç.

fiyat açısından haklısın ama taşınabilirlik olarak 10000mah.

Bende aynısı var, çok memnunum.(benim telefonumda hızlı şarj var onu da destekliyor falan) Ama direkt "10000 / iphone mAh" şeklinde düşünme. Öyle düşüneceksen de 6500 veya 7000 bölü senin bataryan şeklinde hesap yap. Bunlarda hep bir kayıp oluyor.

Safir’in yanındaki duraklardan.

Çok fark yaratmayan birkaç spesifik özelliği var ama en kayda değer etkisi belli bir yemek yeme saati olduğu için insanların gün içerisinde gereksiz kalori alıp şişmanlama eğilimine girmesini engelliyor, yani boğazına hakim olamayan birini if yapmaya ikna ettiğinde yemek yeme konusunda otokontrolde bulunmasını sağlıyor, yoksa kalori açığı vermedikten sonra ne yaparsan yap kilo veremezsin.

Ben düzgün beslenen bir insandım uzun süredir. Fakat kilo vermem aşırı yavaş ilerliyordu. İntermittent yapınca 92 kilodan 73 kiloya düştüm 29 marttan bu yana.

Düzen.
Bu olayda işini saatlere bağlıyorsun.

Şimdi beni ele alalım. Ben 08:30 - 12:30 ve 13:30 - 17:30 çalışan biriyim. Öğle arasına çıktığımda öğünümü başlatıyorum. 8 saat sonrasında bitiriyorum. Böylece beni gece gereksiz yemekten alıkoyuyor.

Kısacası bana kalori hesabı bilmemnedense çok daha kolay bir şekilde disiplinize edip kilo vermeni sağlıyor gibi geldi.

Uzun süreli açlık adaptasyon sonrası iştahı kırıyor. Dar zamanda çok fazla kalori de alamıyorsun. En temel etki bu.

Ben midem boşken rahat antrenman yaptığım ve bana zaman kazandırdığı için de uyguluyorum.

Eğer kaldırılmadıysa 3. sezonun bipsiz bölümleri vardı normalde.

69. bölümden itibaren diye kalmış aklımda. 1-2 bölüm öncesi ya da sonrasıdır en kötü ihtimalle.

hocam
filmler kopuk biraz diziden
yani abartı bir kronoloji yok
izle bas

İstediğin zaman izle diziyle bağı yok, hatta izleme iki film de leş.

Uçak modu, başka bi çözümünün olacağını sanmıyorum.

Kafein metabolizmayı hızlandırmaz sinir sistemini uyarır, haliyle kafeini bırakınca metabolizmanda bir değişiklik olmaz o çok farklı bir konu.

Aşkenaz var ama o da sonradan İsrail varandaşlığına geçenlere değil Avrupalı Yahudilere deniyordu.

Aliyah herhalde dediğin

Con-Air

The rock

The rock

con air

Face off

Yazarlar entry'lerini gönüllü olarak silerlerse silerler, onun dışında senin yapabileceğin bir şey yok.

trajikomik olmuş. tek tek rica edeceksin.

Kreatin öyle bir ürün değil, kreatin kullandığında fosfokreatine çevrilir o da kaslarda depolanır, sonra ihtiyaç halinde kullanmaya başlarsın, yani bugün aldım vücut onu bugün kullanacak gibi bir şey değil, bugün aldığın kreatini 3 gün sonraki antrenmanda da kullanabilirsin, o nedenle her gün kullanabilirsin, ara vermene de gerek yok su tüketimini 2-3 litre seviyesinde tut yeter.

bazıları gitmedğin günlerde kullanıma gerek yok diyor da o yüzden her gün kullanmayı öneriyor musun

Dediğim gibi kreatin günlük etkisi olan bir ürün değil, çalışması için önce depolaman lazım, depolaman için de her gün kullanman gerekir. Performansı direkt etkilemez.

Çok dandik bi cihaz bu, yani Asyalı sakalın yoksa bir işine yaramaz.

normal mama alıp buzdolabı poşetlerine ufak ufak koyabilirsiniz.

Marketlerde Jungle marka mamalar oluyor, yarım kilosu 7-8 lira gibi bir şey, onlara bakabilirsin.

dostluk maması diye bir şey var.

temizmama.com uygun oluyordu bi inceleyin isterseniz.

kilitli torba alip yaninizda o sekilde tasirsiniz, kilitli torbayi da tekrar tekrar kullanabilirsiniz.

Kreatinlerin hepsi aynı hepsi saf, eskiden complex vs vardı şimdi yok, en ucuzu hangisiyse onu al.

Bulundurmamalısın. Benim fikrim şu şekilde; böyle insanlara karşı bi yaptırım uygulamayı düşünmek için böyle insanlar gibi cani olmak gerekmektedir. Yani ne bileyim beyzbol sopan var mesela adam sana aynen böyle saldırdı ne yapacaksın, inip kafasına indirip öldürecek misin adamı, bu mu çözüm? Benim trafikte öğrendiğim tek şey "eyvallah" deyip geçmek, bizler medeni insanlar olduğumuz yapacak başka bir şeyimiz yok. Hadi gaza geldin bi sopa aldın tartışma oldu sopayla indin aşağıya adam silah çekti vurdu seni öldün, mahkemeye çıkar anama küfretti tahrik oldum vurdum der bikaç sene yatar çıkar, olan sana olur öldüğünle kalırsın, bunlar çözüm değil ne yazık ki. Bak baklavacı olayında adam inmedi aracından, yanında bi şey olsa inse arabadan o iş nerelere varırdı allah bilir.

Silah dışındakiler bir şeye yaramaz. Bunlar sopadan korkmaz. Hatta tahrik olurlar

Ama silah taşırsan da anlık bir öfke adamı öldürmene neden olabilir.

biber gazı ama onu sürekli araçta bulunduramazsın. sıcaktan patlarsa daha kötü olur senin için.

Çok sevdiğim bir laf var : " kör ölür badem gözlü olur"

olmaz ya bunun gibi iti pisliği çeker vurursunuz yada sopayla vurursun düşer ölür başına kalır, onu adam yerine koyup size ceza verirler. Biber gazı filan bulundurup kaçmaya çalışın ortamdan.

Açıkçası benim elimde silah olsa, öyle bir durumda çok yüksek ihtimalle sıkıp öldürürüm bu tarz arkadaşları. Sonra adam sayarlar benim hayatımı mahvederler hapiste. Tazminatları vs de cabası. O yüzden silahımın olmaması çok daha iyi. Çünkü öfke kontrolünde sıkıntılı biriyim, akılla hareket edemiyorum öyle anlarda.

Hukuk anlayışının sıkıntılı olduğu ortamlarda (mesela bizim ülkemiz) bu tip insanlar rahatça yaşayabiliyor maalesef. Bu durum karşısında ne yapacağını bilemeyen ben gibi tipler ise ömür boyu bunu sineye çekmek zorunda kalıyor.

Şöyle mi yapacaksın?

t24.com.tr

Teknik olarak insandan kediye de kuduz virüsü geçebilir ama kedinin muhtemelen aşılarını yaptırmışsındır, onlar içinde kuduz aşısı da var, kedin aşılı yani.

Kuduz aşısı ölü aşı, hastalık yapma ihtimali yok denecek kadar az. Sadece kuduz virüsünün ölüsünü enjekte ediyorlar ve vücut da bunu tanıyıp savunma sistemi geliştiriyor, olay bu.

Kuduzun bulaş yolu salyadır. Kuduz olsanız dahi kedinizi ısırıp tükürüğünüzü nakletmediğiniz sürece (kediniz de zaten aşılıysa ) ihtimal gerçekten çok ama çok düşük .

Kendini iyi hissediyorsan bi şey olmaz.

Halsiz gibiyim ama kahve içsem kahvaltı yapsam toparlanır gibiyim.

Olmaz.

Gelişim olur mu?

5 saat uyumak az değil ki.. bazen çok uyursun bazen az uyursun olur öyle şeyler

6 ay boyunca günde 5 saat uyuyarak 8 kilo civarında kas kütlesi kazandım

Gözlük fiyatları düşmüyor yaz kış aynı hatta doların durumuna göre kışın yükselebiliyor da, o nedenle mevsim geçişlerini beklemene gerek yok. Araç kullanıyorsa polarize gözlüklere bakabilirsin, onun dışında n11 hepsiburada gibi sitelerde 800 liralık gözlüğü 200/300 liraya sattıklarını söyleyip insanların aklına çelmeye çalışıyorlar ama gözlük dünyası çok çetrefilli, orijinal mi değil mi anlayamayacağın replikalar üretiyorlar, o nedenle Atasun'dan al geç derim ben kendi adıma.

500 bin lira para değil, iki üç sene sonra değeri iyice düştüğünde ne yapacaksın? Mesela verdiği 2000 lira faizle bu sene x alabiliyorken 3 sene sonra alamayacaksın, öyle düşün.

5 milyon tl olsa dediğin olurdu

500.000 e 6.000 getiriyor.
Strese girmeye değmez bence. 3-5 sene çalışıp sonrasında yeterli olır diyorum. Tarla ile falan uğraşırım.

tatil yerlerinden birine nasıl yerleşiyorsun? ev alayım desen zaten o paralar, kirada oturayım desen faizi kiraya gider, çok paran varsa zaten brokerlar neyim senin yerine kazandırıyorlar.

turk lirasi tutarsan o para donem donem liranin deger kaybetmesi sonucu kus kadar olma yolunda ilerler. turk lirasi tutmazsan da faizi az olur (dogal olarak)

tabii ki de boyle bir yasam mumkun degil. millet salak mi da parasiyla is kuruyor vs. yatarak hayat idame ettirilebilseydi herkes yapardi.

seyler.eksisozluk.com

ben cebinde 35 lira olsa 30 lirasını zıplayan topa yatıracak kalibrede bir adamım, haliyle söylediklerim ne kadar ciddiye alınmalı bilemiyorum ama bu fikri hiçbir zaman sevmedim. yerinde duran para kazandırmaz. en iyi ihtimalle değer kaybının önüne geçilmiş olur. gencecik insanlarsınız. o kadar paranız varken işletmek yerine neden faiz yemeye meraklanıyorsunuz, anlamıyorum. günde 22 saat çalışın, hırs yapın, daha çok kazanmak için kendinizden geçin demiyorum ama neblim abi 500 bin dolar parayı bankada yatırıp faiz yemek tuhaf geliyor bana.

30 yaşında çok sağlıklı, fit, kaslı maslı bir adam ya da aynı ölçülerde kadın düşün. bu kişinin sürekli evde yatmaya karar verdiğini... bana biraz öyle geliyor bu durum. benim çok sevdiğim bir atasözüm var: erken kalkan ışıldar, işleyen demir yol alır. para parayı çeker. kullanmak lazım.

hele ki türkiye gibi paranın bir yılda pul olabildiği, tek bir siyasi hamlenin her şeyi değiştirebildiği bir ülkede çok büyük risk bence. 500 bin liram olsa hesapta tutmak yerine alabildiğim kadar şahin alıp DEMOLITION DERBY yapmayı tercih ederdim açıkçası, o kadar manasız geliyor bana parayı yatırma fikri.

500bin lira, faizi ile uzun sure geçinilebikecek bir para degil.
Angelus hakli.

500bin tl biriktirebiliyorsam daha iyisini yapabilirim.

6000 lira versin 7000 lira versin 10000 lira versin, bu para bugün için sana yeter, aynı para enflasyon karşında değer kaybedecek, bugün bu parayla kurduğun yaşam standartını 3 sene sonra aynı parayla yakalayamayacaksın. Misal 3 sene önce 100 lirayla yaptığın alışverişi bugün 300 lirayla yapıyorsun, senin bugün 6000 lirayla yakaladığın standartı 3 sene sonra 10000 lirayla gerçekleştirmek zorunda kalacaksın ama senin bankadaki para aynı para verdiği faiz aynı faiz, sana pozitif bir katkısı olmayacak. Ha 10 milyon liran olur da faizle yaşarım dersin o olur, değeri düşene kadar zaten yaşlanmış olursun.

10-15 milyon TL gibi yüksek meblağ bir tutarın faizinden tırtıklayarak (tırtıklayarak diyorum, tamamını almayacaksın). Ortalama standartta bir ömür yaşayabilirsin. Ama 500 bin lira faiziyle hayat süreceğin bir para değil maalesef. Bir de faizin tamamını almak ana tutarı yok etmek demektir, ki 500 bin TL faizi olmadan kısa sürede eriyebilir. Her şeyden önce de Türk Lirası'na güven olmaz.

dolara çevirip faizini yemek daha mantıklı. TL sıkıntı. malesef.

Cevapları ağzım açık okudum.. Yok faiz tembellikmiş, yok 30 yaşında evde durulmazmış..
500 bin param olsa faiz & bankacılık işlemleri dışında başka bir şey düşünmezdim. ülkede sanayi , inşaat, otomobil sektörü rezalet durumda. Yaş geçiyor sağlık gidiyor. Ömür boyu iş peşinde koşamayacağız.

500bin az, dediğini yapmak için 2-3milyon tl lazım
ve evet bunu yapanlar var

böyle bir düşünce için o paranın hem değerini enflasyon karşısında koruması, hem de gelir getirmesi lazım. yoksa arkadaşların da dediği gibi 3-4 sene sonra anapara yerinde dururken, eline geçen faizle aynı standardı yakalayamayacaksın ve anaparayı tırtıklamaya başlayacaksın. maksimum 1-2 sene sonra da elde avuçta bir şey kalmayacak.

eğer böyle bir düşünce varsa 500.000 lirayı faize yatırmak yerine kira getirisi olan bir yerde ev alıp kiraya vermek daha mantıklı olur. gayrimenkulün değeri kendini korurken, yani 500.000 liraya aldığın evi 3-4 sene sonra 700.000 liraya satabilecekken, aldığın kira ile de geçinirsin.

faiz ile olmaz o iş.

yaşanır, gayette mantıklı ama faizin tamamını yememek için barınma işini çözmeli ve mümkünse bir ek gelir yaratılmalı. şuan 3 ayrı tanıdığım bu şekilde yaşıyor. biri datçada, biri urlada biri de edremitte. hepsi de üniversite mezunu en yaşlısı 47-48 yaşında insanlar. biri ablasıyla birlikte takı-toka dükkanı açmış urlada ki sörfçülere bunları satıyor hem vakit geçiriyor hem de 3-5 ek gelir oluyor. diğeri kaz dağlanının eteklerinde baya ucuza 500 metrekare bir yer aldı ufak bir kahvaltı salonu açtı orda takılıyor felan. gayette olucak bir iş moral bozulcak bir durum yok. ama bu üçünün de ortak noktası aileden kalan ev olması ve ufak da olsa yan gelirleri olması. bu adamlar 3-5 sene öncesine kadar muhasebesini tuttuğum insanlar belli bir seviyeye gelince yeter bu kadar diyip basıp gittiler. benim de idolum bu adamlar standartları düşürüp beklentiyi sadece huzurlu bir yaşama göre ayarlarsan yapılmıycak iş değil.

Arkadaslar hepiniz haklisiniz ama miktari iyi belirlemeniz lazim.Tersde kalmamak icin bence su an beyaz yaka standardinda yasayan biri icin minimum 5 milyon TL uzeri para lazim derim.

100 bin doların olsa yılda en iyi 4 bin dolar getirir. o parayla yaşarım dersen olur.

yoksa faizle yaşamaya çalıştıkça para yavaş yavaş erir. sen de 5-10 seneye kafanı vuracak taş ararsın.

@genc irisi aynen bu kafadayım bende.

500.000 'i 3-5 yılda eritenler hangi kafada bilmiyorum ama rahat yaşanır bence.
aylık 6.000 in hepsini yemeyeceğiz sonuçta.
ek olarak da bir iş gelecek , üç beş bir şeyler damlar.

@neymis, ustte yazilmis.Sadece 500 bin TL'nin getirecegi reel faizi yiyebilirsen olabilir.Reel faizi vadeli mevduat faizi ile enflasyon arasindaki fark olarak alabilirsin kabaca (aslinda ayri bir formulu var)

500 bin TL'ne banka net %2 reel faiz verse yilda 10 bin TL yapar.Yilda 10 bin TL'den fazla yersen paran deger kaybeder demektir bu.O yuzden yukarida min. 5 milyon TL demistim bu olaya girisme parasi olarak

@turkuaz 5milyon çok çılgın bir para aylık 60bin faiz veriyor o parayla da yaşayın artık bir zahmet. ben hala bu parayla yaşanılabileceğini düşünüyorum. ama dediğim gibi ufak da olsa yan gelir/güvence lazım. hatta yukarda yazdığım adamlardan biri 2 daireden kira alıyor bir de emekli maaşı var(2500tl) datçada kral gibi takılıyor. ha tabi kraldan kastım dertsiz tasasız aynı şort,tişörtle yazı geçiriyor işte. zaten böyle hayali olan birinin yüksek idealleri yoktur o yüzden 5milyon felan çok büyük paralar. ha bir de 500bini sadece mevduat olarak düşünmemek lazım o kısma katılıyorum. faizler sürekli %20lerde gitmeyecek sonuçta. ben mesela kendim için temettü veren hisseler toplamaya başladım kısa süre önce. yıllık %8-10 temmetü alsan paran değer de kaybetmez gayet güzel rakam yada 3 tane daire alıp kiraya verilebilir vs. aylık gelirin çok yüksek olmaz ama kafan rahat olur. zaten benim amacımda o.

@genc irisi, yanlis anlasilmasin 500 bin TL ile yasanmaz demedim.Dedigim su ,kazanilan mevduat faizinin harcanan kismi reel getiriden fazla olursa su gunun 500 bin TL'si 5-6 yilda su zamanin 300-350 bin TL'sine duser.Nominal olarak dusmez ama satinalma gucu olarak duser.

Temettu hissesi olayina ben de girdim.Benim de nihai amacim 46-49 yaslarimda calisma hayatina nokta koymak.Calisacaksam sirf keyfine calismak.Bu yuzden bu konuyu ilk defa dusunuyor degilim,gecmisten beri dusundugum hesap yaptigim bir konu.Batililar bu konuyu FIRE altinda cok incelemisler.FIRE= financial independence retire early demek.

Gerci onlarin bulduklari genel formulde son aylik harcamanizin 300 kati kadar yatirimlik varliginiz varsa calismaya gerek yok o para olene kadar size yeter derler ama dikkatinizden kacmamistir onlarin teorisinde paranin bitmemesi esasken benim yaptigim yorumlarda paranin reel degerini korumak esas.Herkes kendi secimini yapsin :)

@turkuaz hocam ölümlü dünya boşver ölene kadar kimseye muhtaç etmesin yeter işte :) biz emsal çoğu kişi de olduğu gibi ben de emeklilik için 65i beklemek istemiyorum. birkaç sağlık sorunum var onlardan dolayı erken emeklilik ihtimalim var. şuan 34 yaşındayım 45de emekli olsam bugunun parasıyla 1000 lira felan maaş bağlanır o güne kadar da ben biriktirsem mütevazi bir şekilde de olsa yaşarım diye hayal kuruyorum ama 300 kat çokmuş onu biriktirmek zaman alır biraz :)

Salt bu verilerle 1.

2016 81 olanda başka sorun yoksa fiyatı iyi onu alırdım ben olsam. 80bin ağır bakımlarını yapar tepe tepe binerdim. 2017 olan makyajlı kasa falansa bilemiyorum.50 bin km farkı için 14bin lira vermek saçmalık.

2. seçeneği seçerdim net.

@bahoho ağır bakımı da yapılmış yeni 2.nin.

@bahoho'nun da dediği gibi 2017'de araç makyajlıysa , araç içi konsol'da değişiklik varsa , donanım olarak park sensörü geri görüş kamerası veya sunroof falan varsa 2017'yi alırdım.
Donanımlar aynıysa 2. seçenek tabiki.

2
Araca da bağlı tabi marka modele göre farkli secenekler sunulabilir ama marka vermedigine gore kararin kesin gibi modelde

bence de 2 doğru tercih

donanım önemli donanımı dolu olanı alırım. ayrıca bakım lastik vize değişkenleride önemli.

evet

Hep böyleydi.

(bkz: yolla)

Evet. Fenerbahçe ya herro ya merro deyip şampiyonluğa oynamak istiyo. Bana göre her şekilde battı

Yapılan anlaşmaya uyulmadığı için bu sezon kupalardan men edilme ihtimali vardı ama UEFA kupalara katılabileceğini, kupa gelirlerinden kesinti yapılacağını söyledi. Yani şu için ekstra bir ceza sözkonusu değil, ceza zaten verildi. Aynı durum devam ederse, transferde pozitif bakiyeye geçemezse 2020-21 ve 2021-22 sezonlarındaki transferlerin kupalarda yer alamama ihtimali var ama şu an satılan-alınan oyuncularla nasıl bir denge sağlandı bilmiyorum. Satılan oyuncularla bakiyede denge sağlandıysa kesilen ceza yarı yarıya düşecek.

sattığın kadar al seneye başlıyormuş onlar için bildiğim kadarıyla. ayrıca 16 milyonluk bir satış yaptılar, o paradan harciyacakları bir miktar kaldı.

eljif elmas işinde de katakulli döndü gibi. futbol piyasasında bi enflasyon var ama yine de 16m nedir XD aynısını galatasaray da yapmıştı sanki

Yukarıda "ya herro ya merro" diyen kişi yanlış bilgi vermiş. Fenerbahçe bu transfer döneminde hala 5.86 mil euro artida. Ayrıca ffp bu yıl uygulanıyor.

Pardon yanlış biliyormuşum

peki fenerin bu sene kar göstermesi gerekmiyor mu? transferde değil genel toplamda

Transferlerden gelen paranın harcanandan çok olması gerekiyor, tek kriter bu ama o bu sezon için geçerli değil, bu sezonla ilgili karar temmuz ayında verildi zaten; bu sezonun sonunda Avrupa kupalarına giderse gelirlerden 2 milyon Euro kesilecek, eğer 15 ekime kadar denge yakalanırsa ceza 1 milyon Euro'ya düşecek. Yok eğer bu sezon da bakiye ekside olursa 2020-21 ve 2021-22 sezonlarında yapılan transferler Avrupa kupalarında yer alamayacak. Yani bu sezon için başka bir yaptırım yok, bu sezonun dışında önümüzdeki iki sezonun cezası, eğer bakiye pozitif olmazsa, o sezonun yeni transferlerin Avrupa kupalarında yer alamaması olacak. Bunların dışında bir olay yok.

Herkesin öyle değişmez.

support.spotify.com

facebook hesabıyla spotify açıp sonra facebook hesabını kapatınca öyle oluyor. değiştirilemiyor.

yeni hesap açıp (nickname ile) listelerini içine aktarmaları için mail atabilirsin.

benimki 110 ile baslayan rakamlardan olusan bir sey. ve onunla login oluyorum.

malinizde bir arar misiniz <[email protected]> diye iclerinde yaziyor olabilir.

sifre sifirlama yapinca orada da geliyor. yoksa bu mu geliyor?

benim kendi seçtiğim kullanıcı adım var, benimki nasıl olmuş?

Profilde görüntülenecek ismi seçebiliyorsun, kullanıcı adını Spotify kendi belirliyor.

Geçiyor.

bonus geçiyor da maxipuanı bilemiyorum.

Bazilari Pos cihazindan puani goremiyor. Sizin x lira puan var onu kullanalim demeniz gerekiyor.

biraz karışık oldu. mağazayı aradım gelen arkadaştaki posta da puan kullanabilirsiniz dedi. gelen arkadaşa puan kullanmak istiyorum dedim o bu poslarda olmuyor marketlerde denemeniz gerek dedi kaldı öyle.

Ağzı açıksa alkolü uçar sirke olur; ağzını iyi kapatırsan bikaç gün idare eder sonra yine sirke olur.

Hiç camı silene denk gelmedim, gelsem de vermezdim herhalde abes bir durum.

1 kere verdim.

Ben hep veriyorum bozuk varsa. Hiçbiri de şaşırmıyor.

Bozuk varsa veririm. Camimin temiz olmasi beni mutlu ediyor :D

elimin altında bozuk para varsa veriyorum. yoksa umursamıyorum.

o kadar yakıt alıp, dünyanın vergisini verip, dünyanın en pahalı benzinini kullanınca kendimi zaten yeterince enayi gibi hissediyorum. bunun üstüne pompacı 10 saniye su tutup fırçayla ön camı sildi diye, kendimde vicdani bir ikilemde hissetmiyorum yanımda bozuk yoksa.

bahşiş vermedim diye bozulan, umursayan pompacı da görmedim. verince şaşıranı da. zaten milyonda bir denk geliyor açıkçası camı temizleyen.

Benzinlik çalışanıysa vermeyin.
Hatta bazen kendim silmeye çalışıyorum camı, görevli hemen geliyor. Kameradan izleniyor, sonra bize kızıyorlar lütfen verin ben yapayım diye.
Ama benzinlik çalışanı olmayan çoluk çocuksa verin bozukluk işte.

Arabayi usengeclikten uzun araliklarla yikattigim icin benim icin kiymetli bir hizmet oluyor. 3-4 lira veririm hep, şaşıran da gormedim.

Pompacı bir arkadaş olarak söyleyeyim. Hizmetininden memnun kaldığınız her çalışana bahşiş verin. Ben sektör çalışanı olarak söylemiyorum. Ben hangi sektör olursa olsun veriyorum.

Çoğunluk asgari ücret ile çalışıyor. Yemek kartlarını evin ihtiyaçları için geçen marketlerden alışveriş için kullanıyor. Sizin verdiğiniz para yol parası, yemek parası, sigara parası olacak. Bir pompacı ortama günde 100 kişiye bakıyor. Toplasan 3 ya da 4 kişi bahşiş verir.

Fix 5 lira cami silmese bile veririm.

2-3 tl eger lastiklere ve yaga suya bakiyorsa.. shell’de cam temizleme standart oldugu icin sadece camsa
Vermiyorum

Mak, duptıs +1
Her benzin alışımda rencide etmeden 5 lira veririm, silsin, silmesin. Dilenciye para vermem, ama bu ve benzeri işlerde çalışan düzgün arkadaşlara içten gelen hisle bahşiş veririm.

momemtumlu bisiydi galiba

Eylemsizlik?

Forklift dönerken üstündeki kutular doğrusal eylemsizliğini korumak istedikleri için düşüyorlar. Buna merkezkaç kuvveti denilen olmayan bir kuvvetin ismi de veriliyor ama doğrusu eylemizlik tabii ki. Onun sağlaması da Newton'un 1. hareket yasası.

merkezkaç kuvveti, mv^2/r

Merkezkaç +18200

12 gunde 1 kilo vermek icin gunde 1 ogun sadece sebze meyve yemek gerekli.

haftada 1 kg vermek için yakman gereken ekstra kalori miktarı 7000'dir. Ekstra diyorum.

hesapladığımda 1800 kalori almam gerektiğini gördüm. 1200 kaloriye indirdim. 12 günde 7200 kalori açığı yapar, o halde vermiş olmalıydım.. üstelik düşük seviye olsa dahi spor da yapıyorum..

Düşük kalori alınca insanlar çok kolay kilo verebileceğini düşünüyorum ama düşük kaloriyle kilo veremezsin, bunu çok basit bir mantıkla anlatayım sana.

Elinde 10 birimlik bir enerji kaynağı var, bu enerji kaynağı senin hayatta kalmanı sağlıyor ve dışarıdan sana yeteri kadar enerji girişi olmuyor. Bu durumda sen enerjini nasıl kullanırsın; yarınlar yokmuşcasına mı harcarsın yoksa ufak ufak idareli mi kullanırsın? Her normal canlı gibi idareli kullanırsın, çabuk bitsin istemezsin,çünkü yaşamın buna bağlı. Fakat sana dışarıdan yeteri kadar enerji geliyorsa depodaki enerji kaynağını nasıl kullanırsın? Bol bol kullanırsın değil mi, nasıl olsa dışarıda sağlam bir kaynak var, sıkıntı yaşamam diye düşünürsün.

İşte insanın enerji sistemi de bu şekilde çalışıyor; vücut yağların senin depo enerjin, yediğin içtiğin de dışarıdan gelen de ekstra enerji. Sen 1200 kalori aldığında vücut "hımm dışarıda bi şeyler var ben depodaki enerjiyi (yağı) kullanmayayım, az az idare edeyim der, yağ yakmak kas kütlesi artırmak gibi vücut için gereksiz enerji harcaması olan eylemleri minimuma çeker, kilo veremezsin. O nedenle sana önerim, kilo vermek için alman gereken maksimum kaloriyi hesapla ona göre beslen. Bu erkekler için 2000-2200 kadınlar için 1700-1800 civarı oluyor, bunu hesapla, sonra ona göre enerji girişi sağla. Böyle dramatik enerji kesintisi yapma bunun faydadan çok zararı olur. Kilo vermek için kalori açığı bırakırsın ama bu 200-300 kalori olur, yüzlerce açık bırakırsan bu hem sürdürülebilir olmaz hem yağ yakmanı engeller hem de kas kaybı bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi sıkıntılara neden olur.

o zaman 1200'ü aşıyorsun demektir

@angelus evet biliyorum bunu çok haklısın, o yüzden bir süredir kalorilerden kısa kısa geliyordum.
1800 kalori diye hesapladım. daha önce kilo verdiğimde 1200 kaloriye indirdiğimden yine oraya çektim ama bu defa olmadı..

buradaki arkadaşların önerileri doğrultusunda çok güzel kilo veriyorum ben.

şimdi herkes gibi kilo vermeliyim diyerek uyandım bi sabah, çok değil bi temiz 30 kilo fazlam var.

zaten şeker kullanmazdım, tatlıyı yılda 2 3 defa verdim, öyle gofrettir ıvır zıvırdır bu tür market abur cuburlarını da 2 ayda bir belki çok canım çekerse alır yerdim.

ya dedim arkadaş, zaten şekerle aran yok, kes dedim karbonhidratı, kes dedim yağı ver kilonu bitsin gitsin.

karbonhidrat ve yağı kesince 1 hafta içinde 6 kilo gitti.

meğerse o kilo değilmiş, 1 gram karbonhidrat 7 gram su tutuyormuş, ben 2 ekmekten tost basıp yiyen adamım. oradan hesap et.

tabi bu arada yürüyüşlere başladım ama nasıl yürümek günde 2 defa sabah akşam toplam 15 km.

abi yemiyorum, yürüyorum, gram gitmiyor kafayı kırıcam, sonra diyetimi buraya yazdım, dediler ki bu kalori çok az, yağı da kestiğin için vücut yağlarını korumaya aldı.

sabah tereyağı, akşam zeytin yağı yemeye başladım hem de az falan değil bildiğin bol bol., diyetime 2 yumurta daha ekledim her gün 100 gram haşlanmış tavuk eti ekledim, bir de her akşam 250 gram yoğurt ekledim. yürüşlere devam ettim. 1 ayda şu an 9 kilo vermiş durumdayım ve ortalam günde 300 gram gidiyor.

kilo fazlam 30 kilo, çok olduğu için böyle, yarın öbürgün zorlaşacakmış arkadaşların demesine göre.

yani vücudunda bu beslenme rejim hareket dengesini kurup vücudunu savunmadan çıkardığın anda kilo verebilmen lazm. tabi bin tane hastalık varmış kilo vermeyi engelleyen öyle bişeyler de olabilir, mesela yine bırada duyduklarım trioid ile alakalı bişey, insülin direnci diye bişey , birisi hormanlar dedi vb. vb.

benim yürüyüşün kilo vermeye gram etkisi olduğunu sanmıyorum bu arada. yürüyüşümü sadece akşam yapıyorum, yokuşluk bi rota seçtim, 5 km hızla yürüyorum ve nabzım artık yükselmiyor bile, ve tek seferde 15 km yürüyorum.

yani nabız yükselmezse kiloya da faydası olmaz ama spor olsun diye yürüyorum işte heheh

akşam ile öğlen yemeğini yer değiştir
daha fazla kalori harcatan sporlara yönel bu biraz daha yemek yedirir hatta kilon artar ama beden olarak zayıflamış olursun
en az 1 ay sabret

@zaoaratu tartıp uygulamaya kaydediyorum, genellikle açık kalıyor. ama sonuç ona işaret etmiyor tabi..
@hem şişko ne güzel.. zeytinyağı kullanıyorum ben de, kesmedim. vücudu savunmaya alacak kadar kalori azalışı da olmadı. proteini fazlalaştırmaya çalışıyorum ben de bakalım.

çok az kalori +1

bahsedilen 7000 küsur kalori 1 kg yağ yakmak için. burda kilo verememenin asıl sebebi vücudun " eyvah beslenemiyorum" endisesi

bu dediğine göre kilo vermen lazım? kan değerlerini ölçtürüp bir diyetisyenden yardım almanda fayda var. arka planda senin bilmediğin fiziksel bir neden olabilir.

yeni farkına vardığım muhteşem bir sebze var.

bu hiç birimizin sevmediği kabak. evet kabak. tatsız tuzsuz , 40 yıl olmasa kimsenin aramayacağı bişey.

gel gelelim negatif kalorili, yani yediğinde aldığından çok sindirmek için kalori yakıtraın bi besin.

bak 1 haşlanmış yumurta çok az.

ben nasıl yapıyorum, sabah gidip 3 tane kabak rendeleyip tencerede su ilavesi ile haşlıyorum bunları.

sonra tavaya tereyağı, üzerine 1 soğan doğrayıp kavuruyorum, üzerine bu haşlanmış kabakları ekleyip bildiğin omlet için çırptığım yumurtaları döküp altlı üstlü çevirip omlet yapıp yiyorum. karnım doyduğu için psiklojim rejim psikolojisinde olmuyor bu çok büyük bi olay.

sonra akşamları fırında zaeytinyağı ile karıştırıp kızartıyorum, veya diyelimki çorba yaptım içine mutlaka 2 3 kabak rendeliyorum, baskın bir tadı olmadığı için mercimek çorbası gibi şeylerde hiç belli olmuyor kalorisi az olduğu için de istediğin kadar yiyebiliyorsun.

öte yandan ben sabah 4 yumurtadan omlet yapıyorum 4 yumurta bana çok geliyor, 1 gün omlet 1 gün yulaf ezmesi yiyorum(100 gram yulaf ezmesi 20 gram kuru üzüm 10 gram ceviz bol tarçın)

aklında olsun yani kabağı hayatına sokarsan çok rahatlarsın. bir de böyle 50 defa yemek yemiyorum ben sabah saat 10 da yiyorum, sonra akşam 6 da 2 öğün bana yetiyor, aralarda meyve çayları, yeşil çay, tarçınlı su ne bileyim kahve falan gidiyor ve acıkmıyorum. katiyen aç kaldım diyemem yani.

tabi çiğ sebzeleri de tüketiyorum salata olarak sabah akşam. vitamin ve protein konusunda eksiğim yok buna dikkatini çekerim. sağlıksız olduktan sonra hiç kıymeti yok kaldı ki ben geçmişte kan kaybından 2 haftada 20 kilo verdiğimi de bilirim.

karbonhidratı ve şekeri kestiğinde acıkmıyorsun, şaka gibi. ya diyorıum ya 2 ekmekten tost basıp yer 2 saat sonra gider yine ekmek arası yapar yerdim. öyle hayvandım.

senelerce şu yabancıların yemek yeme şekillerini eleştirdim, lan derdim adamlar tek yudum ekmek yemiyor nasıl doyuyor bunlar? yok lan film hilesidir öyle şey olmaz diyordum, meğerse vücut insülin salgılamayınca acıkılmıyormuş hehehe

bu rejim süresine pirinç, makarna, bulgur, sarı mercimek dışında bakliyatları çıkartıp sebze ve ihtiyacım karşılayacak gramda tavuk etine çevirdim beslenmemi.

bakliyatı hayatıma dahil edeceğim zamanları iple çekiyorum, hiç yemeden de nereye kadar? belki buraya danışırım bakliyat konusunu.

Selam, benim kilo verememe nedenim tiroid insülin direnci ve d vit eksikliği idi.
D vit takviyesi + akupunktur ile verebildim.
Mutlaka bi baktırın

Termodinamiğin 1. kanunu kavrayınca olay çok basit aslında. Ya daha fazla enerji harcayacaksın ya da daha az gıda tüketeceksin. Basit bi denklem.

baştan aşağı yanlış bir program.

@ayaklibalik nedir doğrusu?

yaptığınız diyet değil ve kardio yok.
bildiğiniz, dengeli beslenip ve kendinizi hiç sıkmamışsınız.
diyetisyen menüsü malesef.

bir arayan bir bulan olursa diye sonucu da buraya bırakayım: yaklaşık 3 ay oldu 8 kilo verdim. aynı şekilde devam ediyorum, sporu gevşettim ama oldukça.

her ihtimale karşın fotoğrafını çekip tutanak tutmanız gerekirdi. zaten yaşlı adammış. bulsanız bile ters yaparsa bunun için dövecek misin adamı ?

ben sineye çekerdim. cana gelen mala gelsin derdim.

Yani şimdi normalde o anda ne yapılması gerekiyorsa o yapılmalıydı sanırım, yani tutana mı tutuluyor ne yapılıyorsa ama bu noktadan sonra iş işten geçmiş oluyor gibi geldi bana, bi şey çıkmaz sanki.

selam, bu durumun aynısını birebir yaşadım ama karşı taraf hatalı olmasına rağmen kavga çıkarmaya çalıştığı için uğraşmadım. sadece oto ayna işiyle ilgilenen bir yere yaptırdım eğer ankaradaysanız yerini söyleyebilirim.

Öncelikle geçmiş olsun, .yapılan en büyük hatalardan birine, ve en sık kullanılan bir oyuna gelmişsiniz. Öncelikle çok büyük ihtimalle amcanın zorunlu trafik sigortası yok ya da ehliyeti yok yani resmi olarak başını ağrıtacak süreçten kaçmak için size oyun oynamış. Bir daha böyle bir durum olduğunda ne olursa olsun direk trafiği arayın rapor tutturun.

Ne yapabilirsiniz sorusunun cevabına gelince geçmiş olsun ama hiç bir şey yapılamaz artık şu noktadan sonra, sağlık olsun diyin, cana gelen mala gelsin diyin unutun gitsin.

ayna ile kurtardigima sevinir, yeni ayna taktirir devam ederim.

bu saatten sonra yapılacak bir şey yok.

iyi yırtmışsınız yine bir aynayla. "sağlık olsun." deyin, yaptırın geçin. en azından ders çıkarmış oldunuz.

Tanıdığım bildiğim en iyi ortopedi uzmanı acıbadem bakırköy'de Ecmel bey. Ayrıca kendisi birçok sporcuya da bakıyor. Ne zaman gitsem kapısında ya bir futbolcu ya da baaketçi beklerken görüyorum.

Spor hekimine görünmen lazım; Tolga Saka.

fulya acıbademi öneririm

Bende Anker var 4.8 çıkışlı baya memnunum. google'a anker 4.8a yazıp bütçenize göre bitane seçebilirsiniz

Xiaomi 20bin var bende bayağı ağır ama hızlı şarj oluyor hızlı şarj ediyor, çantamda taşıyorum, cepte taşımaya gelmez.

xiaomi 20.000 2.nesil olanından memnunum, fiyatı da nispeten uygun sanırım. hızlı şarj iki yönlü, şarj olurken de (tabii uygun adaptörle şarj ederseniz) ederken de. ancak iki cihazı birden hızlı şarj etmiyor.

mi veya asus

Bende Anker'in 20,000'lik powerbank'ı var ama 20,000'likler piyade tüfeği gibi oluyor hiç pratik değil, aynı markanın 10,000'liği var onu öneririm.

Anker 10k var. Çok memnunum.

Xiaomi 10'binlik, efsane iyi.

İnternette örnek olduklarını iddia edenler var fakat bence mumkunati oldukça zayıf

Vejetaryen bi nebze de, cogu vegan zaten zar zor sagliyor makroları. İstisnalar elbette vardir.

Teorik olarak hiçbir şey imkansız değildir, misal solucan deliklerinden paralel evrenlere gidebiliriz ama pratikte işler değişiyor, hayvansal gıdalar tükettiği halde bir arpaboyu yol alamayan insanlar var, işin içine veganlık girdiğinde durum ne olur sen hesap et. Ha vegan bb'ler var vegan pl'ler sm'ler var ama hepsi ayı gibi steroid kullanan insanlar, steroid kullandığında pırasayla bile kas kütleni artırırsın, durumu bu şekilde değerlendirmek lazım.

gecen bunyemin laktoza sifir tolerans politikasina gectigini ogrenince whey olmayan protein tozu bulmak gerekti. biraz arastirdim konuyu, bezelye ve pirincten mamul protein tozlari var, yapi olarak hayvansal proteinin aminoasit yapisina baya yakin deniyor. gerekli butun proteini tozdan alamazsin, hayvansal protein kadar verimli de olmaz ama bi baslangictir. kalanini da ingilizcen varsa gugilda halledersin.

Facebookta vegan grup var, sorabilirsiniz orada. www.facebook.com

Ayrica, sorunuza ekleyin hic cekinmeden streoid kullanimi olmadan nasil ilerlendigini. Bir sürü insan var grupta streoidsiz calisan. Oradan daha yararli cevaplar gelecektir.

Zorlugu: Türkiye´de sizin icin vegan protein tozu bulmak, iyisini bulmak, organik soya/tofu vs. bulmak zor ve pahali olabilir.

Olmaz, net.

dogaya bakalim. maymunlardan mesela goriller oldukca kasli. ve bu arkadaslar hic et yemezler.

bir yolu mutlaka vardir. yani oldukca mumkun.

Mesela inekler de yedikleri otlardan üretilen azottan insanların sentezleyemediği esansiyel aminoasitleri sentezleyebiliyorlar, inek dna'sındaki bu özelliği bir şekilde insana adapte edip bu şekilde bir mutasyon geçirebilirsek olabilir, neden olmasın. Baktığın zaman inekten de kilo kilo et çıkıyor, onlar da kas.

ben bizzat vejetaryen fitnessçı tanıyorum gayet kütleli ve başarılı. ama vejetaryen pro vücut geliştirme bana da çok çok zor gibi geliyor.

aslinda olay aminoasitleri tam olarak almak. kinoa, karabuğday, chia çekirdeği aminoasit cesitliligi olarak hayvansal besinlere yakin sanirim. yani benim okudugum kadariyla yapilmamasi icin bir sebep yok

nba'de vejetaryen basketbolcular var, oradan dusun.

Yalniz yukaridaki hayvanli karsilastirmalar pek adil olmamis.

Gorillerle insan soyunun ayrilmasi 8 ya da 10 milyon yil deniyor. Yeme aliskanliklarina bakinca insanlarla benzerliklerimiz cok. Genom calismalarina gore genetik olarak benzerligimiz %96 idi, degil mi? Tabii "direkt orangutan soyle, biz de niye olmasin?" demek dogru degil. Ama inek-insan ile orangutan-insan karsilastirmasi arasinda daglar kadar fark var.

Adil olmayan bir durum yok, otçul hayvanların evrimleri hayvansal olmayan gıdalardan esansiyel amonoasit üretmek üzere gelişmiştir, insanlarda böyle bir durum yok. Misal ben pırasa yediğim zaman pırasadan esansiyel aminoasit sentezleyemiyorum ama otçul hayvanlar sentezleyebiliyor. Bu durumda maymunlarla, daha doğrusu Ape'lerle genetik benzerliğimizin %96 olması bir şeyi değiştirmiyor muzla da %50 ortak dna'mız var ama bu bizi muzla aynı şekilde beslenme alışkanlığımız olabileceği gibi bir çıkarıma ulaştırmıyor. O nedenle et yemeyen otçul hayvanların böyle bir özelliği varken "bakın onlar yapabiliyor biz de yapabiliriz" demek doğru bir tümevarım değil. Kaldı ki burada sporcu beslenmesinden bahsediyoruz, duyuru bunun üzerine açılmış. Yani sedanter bir insan "belki" vegan-vejetaryen beslenir ama amaç kas kütlesini artırmaksa böyle bir şey çok mümkün değil. Hadi imkansız demeyeyim ama çok mümkün değil dediğim gibi.

Konu o degildi. Ancak evet, adil olmayan ve abes bir durum var.

Maymunlarla anotomik benzerligimiz, ineklere gore cok daha fazla. Bunun aksini kanitlayan bir sey gormedim, duymadım. Gen, genetik niye önemli? Gendeki aminoasit farklarının sayısal degeri, hala iki canlinin ne kadar akraba oldugunu ortaya koyan bir kıstas. Hem insanda hem maymunda birbirine cok yakin aminoasit düzeni var.

Primat diyoruz, ne inegi? Primatlar grubundakiler hepcil. Orangutan hepcil. Maymun da hepcil. Yüksek miktarda meyve yerler ama hepcillerdir. Sizin örneginiz otcul. Dolayisiyla elmalar ve armutlar karsilastirilirken, elmalar ve tuglalar karsilastirilmis.


"The essential amino acid requirements of monkeys appear to be similar to those of humans. Although data are insufficient to fix the amino acid requirements absolutely, results of experiments in which essential amino acids were limiting produced results as predicted from studies with humans and with growing and adult mammals of other species."

Kaynak:nap.edu/read/9826/chapter/6#85

Tamam bunların hepsi hepçilse sizin karşı çıktığınız nokta nedir anlamadım ben, biz de akrabalarımız gibi hepçil besleniyoruz işte, şu an ben sizin neyi savunduğunuzu çok anlayamadım. Ben doğamız gereği hayvansal ve bitkisel beslenmeliyiz vegan olmayız diyorum, siz de primatlar vs hepçil besleniyor otçul değiller diyorsunuz, ben de aynı şeyi söylüyorum zaten aynı şeyi söylemiyor muyuz şu an? İnek örneğini mübalağa olsun neden vegan olamayacağımız daha iyi anlaşılsın diye verdim ben.

Serbest ağırlıklarla çalışınca stabilizer kaslar da çalışıyor.

Serbest ağırlıkla çalışırken kasların ağırlığı stabil tutmak için ekstra efor sarfedip o ağırlığı dengede tutmak için gerekli tüm kasları devreye sokarken, makinayla çalışırken belli bir kas grubu sadece ağırlığı ittiriyor.

Göğüs için en üstünü cable’dır, net.

İkisinin arasındaki etkiyi postür açısından farketmek, yani pratikte görmek zor.

Bench presste vücudum dahi iyi şekillendi diyen net sallıyordur.

Cableda tam direnç olduğu için pressten daha etkin olsa da yüksek ağırlıklarda kollar için pek sağlıklı değil diye düşünüyorum. Tenisçi drseğine neden olma riski var.

Bence ikisi de boş en güzeli dumbell chest press :) şaka şaka.

Bence bench press serbest ağırlık olduğu için daha çok güçlendiriyor vücudu.

Bench press chest machine press’ten üstün.

dumbbell fly tokatlar hepsini

@grv ve @bugunku antrenman haklı.

Arkadaşların söylediklerinin tümüne katılıyorum fakat burada yine her konuda olduğu gibi amaç devreye giriyor. Yani üstünlükten kastının ne olduğuna bağlı. Salt güç istiyorsan amacın güçlenmekse bench press tabii ki üstündür. Makine-serbest ağırlık üzerinden gideceksen bench hareket esnasında "doğal" bir yol izlediği için daha sağlıklıdır, zira yatay düzemlemde ağır bir nesneyi dikey olarak hareket ettirirken kas-motor sistemin sana bu hareketi en az hasarla yaptırmak ister, ona göre kas aktivasyonu gerçekleştirir; omzun konumu dirseklerin yere ve bench'e açısı bileklerinin mobilitesi, bunları sen gerçekleştirirsin, yani o anlık riske göre sen pozisyon alırsın, o nedenle daha sağlıklıdır ama makinede tüm bunlar makinenin sana verdiği mekanik hareket alanı içinde kısıtlıdır. Yani hareketi sen yapmazsın makine sana yaptırır, o nedenle sakatlığa daha çok açıktır, özellikle omuz sakatlıkları makinede daha çok gerçekleşir, o nedenle serbest ağırlık daha üstündür diyebiliriz.

Yok amacım estetik dersen, bench press çok üstün sayılmaz zira bench press'in range of motion'ı çok kısadır, yani eklemlerin bench'teki hareket noktası çok düşüktür, aşağıya çok fazla inemezsin hareketin mekanik yapısından dolayı, o da kasları çok fazla esnetemediğinden dolayı geniş bir alanda çok fazla hasara neden olmaz. Yani şöyle düşün; bir lastiği çekerek 2 metre esnetebilecekken 1 metre esnetiyorsun, arada 1 metrelik kayıp var, bunun gibi bir şey diyebiliriz, yani bench'te daha aşağı noktalara inemiyorsun, bu da negatif bir durum haliyle. Burada pozitif katkı sağlayan hareketler kablo ve dumbbell çalışmalarıdır ama bunların da kendi içinde olumsuz yanları var tabii. Misal dumbbell press ya da fly yaparken daha geniş bir range of motion'la daha yüksek bir açı yakalarsın ama onda da ağırlık artırma sıkıntılıdır, yani çok fazla ağırlık artıramazsın; kabloda yine geniş bir range of motion aralığın vardır ayrıca ağırlık da artırırsın ama onda da yerden çok fazla destek aldığın için hareketten çalıyor olabilirsin, bunların hepsi alınan verimi negatife düşürür. Ha benim amacım ağırlık artırmak değil pump yapacam dersen kablo da iyidir dumbbell da ama ben dumbbell çalışmalarını sevmediğim için kabloyla çalışıyorum mesela, burada tercihini belirleyen hangisini sevdiğin olacaktır. Hepsinin kendine göre olumlu olumsuz yanları var. Ha ben hepsini denemek istiyorum dersen ona göre bir program yaparsın; bir hafta cable fly yaparsın bir hafta dumbbell fly, hepsi olur fakat güç için tabii ki bench press her zaman alternatifsizdir.

Programa göre 4-5 ideal, esasında 5 gün fazla bile gelebilir ama iyi kalori alıyorsan çok sorun olmaz.

4 iyidir bence 3 az 5 çok gelir

3 veya 4 uygun.

Kaza maza bi şey olur arabada 30 bin liralık hasar oluşur ama bana koymaz diyorsan yaptırma, ha böyle bir şey olmayabilir de ama kısmet.

Trafik senin masraflarını tazmin etmez, seninkini kasko karşılar. Trafik senin kusurlu olduğun durumlarda kazaya karışan diğer aracın masraflarını karşılar. Yani sen benim hasarım önemli değil diyorsan kasko yaptırmayabilirsin, Trafik zaten mecburi ama o da senin değil karşı tarafın menfaatine.

Geçende eksisözlükte Honda crv cam tavan aracın tavanının su ile yıkanması sonucu çatladığı ve masrafında 17.ooo tl civarında olduğunu kaskodan yaptırabildiğini söylemişti. Aracınız ciddi manada değerli ise kasko elzem. Diğer türlü tercih meselesi. Sürekli kasko yaptırıpta hiç kullanmayanlar da var iki aracını perte çıkaran da var. Tercih bütünüyle size ait risk algınız yüksekse yaparsınız düşükse yapmazsınız.

0 araçlarda pert durumunda 3 yıla kadar 0ını verme garantili kaskolar var. pahalı bir araçsa böyle bir klozlu kasko seçmen yararına olur

Mutlaka yaptır...

Fahiş bir fiyat ödememe rağmen yaptırıyorum, istanbul trafiğinde mutlaka kaza maza vs oluyor. Maksat kafam rahat olsun.

Sen zaten cevabını vermişsin teoride ikisi de aynı; gürleşme olmaz.

Bunu bırakayım buraya konusu açılmışken
www.reddit.com

gürleşme olmaz da sakal için kullandığın jilet ile göğüs bölgesini tıraş etmek tahriş edebilir başlarda. kadınlar için olan jiletlerden kullan derim. ya da tüy dökücü. o da pratikte aynı şey.

Kıl dönmesi olabilir.

bi farkları yok istediğin gibi kes. şehir efsanesi sadece.

Kalınlaşma olayı boş muhabbet ama jiletle kesince daha sivri/sert oluyor, rahatsız ediyor.

Kadın/vücut jilet kullan +1. Onun dışında fark etmemesi lazım ben hep jilet kullanıyorum.

Dediğim gibi sakal jiletini şiddetle önermem.

Öldürülen 500 kadının neredeyse tamamı kocası/sevgilisi tarafından öldürülüyor; öldürülen erkeklerin kaç tanesi eşi ya da sevgilisi tarafından öldürülüyor ona da bakmak lazım. Kurduğun korelasyon tutarlı değil.

Toplum genelinde şiddet sorunu olduğu muhakkak. Ancak kadın cinayetlerinde angelus'un dediği gibi sistematik bir örüntü var: katil neredeyse her zaman erkek ve "namus" veya benzeri bir inanışla kadını öldürüyor.

Dediğiniz gibi sorunun kökenine inmek gerekiyor.

Uzun yıllar boyunca topluma şunu öğretmek gerekiyor: Kadın erkeğin malı, "namusu" değil; kadın erkeğin sorumluluğunda değil, kıskançlık vesaire erkeği "erkek" yapan şey değil, kadının erkeğe karşı bir sorumluluğu yok (keza erkeğin de kadına), kadın ve erkek iki farklı birey ve kadın da erkekle aynı haklara sahip. Toplumda "kadınlık" ve "erkeklik" ile ilgili ciddi tanım sorunlarımız var. Yolumuz çok uzun.

Ekleme: Doktor, öğretmen cinayetlerinde de katil çoğunlukla erkek. Bu nedenle bu ciddi bir toplumsal "erkeklik" tanımı ve erkek öfkesi sorunu. Haksızlığa uğradığını, kendine "yanlış yapıldığını" düşünen erkek öfkesini kontrol etmiyor ve öldürmeyi çözüm olarak görüyor. Kişinin hakkı nedir, karşısındaki kadının, doktorun, öğretmenin hakları nelerdir bunlarla ilgili de toplum çok bilinçsiz.

Net oran tabii ki bilemiyorum ama kuvvetle muhtemel, öldürülen kadınların büyük çoğunluğu kocaları/sevgilileri tarafından öldürülüyor. Evinde şiddet gören dünya kadar kadın var ve ne yazık ki bugün olmasa yarın, onların da bir kısmının sonu böyle olacak.
Elbette genel bir şiddet sorunu var memlekette ama bu spesifik bir mesele.

Durumun bu olduğunu anlamak için süper zeka olmaya da gerek yok. O yüzden siz neyin argümanını arıyorsunuz, neyi tartışmak istiyorsunuz anlamadım.
Bugün bu meselenin bu kadar gündem olduysa, sebebi birinin denk gelip, video çekip, internete atması. Bu hafta yanılmıyorsam konyada, adamın bir tanesi karısını 20 yerinden bıçaklayıp öldürdü mesela. Haber oldu mu, evet ama gündem olmadı. Diğer tüm aile içi kadın cinayetleri gibi, geçti gitti. Bir saniye durup düşünün mesela adamın, eşini 20 kere bıçaklayarak öldüğünün videosunun çıktığını. Aynı şekilde yine ortalık karışırdı. Emine Bulut meselesinin bu kadar hızlı, bu kadar büyük bir mesele haline gelmesinin nedeni, ilk defa insanların gözüyle vahşeti görmesi oldu.

'hayat arkadaşı'nı öldürmek başka bi şey, sıradan, yabancı bi insanı öldürmek başka bi şey. eğer kadınlar da kocalarını öldürse o zaman dediğin gibi bu sadece bir şiddet sorunu olarak alınabilirdi. fakat kadın cinayetlerinde var olan şey sıradan bir şiddetten de öte, kadının toplumdaki yeri ve kadına bakış açısıyla da ilgili bir durum. emine bulut öldürüldü, neden? başkasıyla evlenecekmiş. kadının toplumdaki yeriyle ilgili ciddi bir problem var. bunu eskiden köle sahipleri yapıyordu, kölelerine istediğini yapmakta özgürlerdi çünkü kölelerin bir hakkı yoktu ve birey değildi. tamamen ayni mantık. karılarını dövmeyi ve öldürmeyi hak olarak görüyorlar. bu olaylara cinayet demek bile masum kalıyor.

üğpoıuy; Şiddet insan cinsinin doğasında var bunu bitiremezsin, eğitimle de bitiremezsin eğitimle bitecek olsaydı Kuzey Avrupa ülkelerinde hiç cinayet işlenmezdi fakat onlar da ruh hastası, demek ki eğitimle olmuyor bu ama mesela polise "kocam beni öldürecek" diye sığınan kadını bizim gibi ülkeler dışında kimse kocasıyla barıştırıp evine göndermiyordur, o kadın da sonrasında öldürülüyor kocası tarafından. Bu çok farklı bir durum. Bunu kahvede batak oynarken arkadaşıyla kavga edip bıçaklanan adamla bir tutamayız.

toplumda şiddet problemi var. emine bulutu öldüren piskopat katil başka erkeklere de şiddet uygulamıştır muhakkak.

Emine Bulut bir erkek olsaydı ve aynı şekilde öldürülseydi bu kadar gündem olmazdı, her gün erkekler dayak yiyip öldürülüyor, haber bile olmuyor.

toplumun çoğu idam istiyor, bu bile ne kadar hastalıklı şiddet düşkünü millet oldugumuzu gösteriyor

Cunku toplum kadin konusunda triggered vaziyete getirilmis. Cinayet olayi cinsiyet meselesine cevrilmis durumda. Feminist akim sayesinde olaya "bir cinayet islendi" seklinde degil "bir erkek bir kadin cinayeti isledi" seklinde bakiliyor.

Ortada bir katil var, katilin cinsiyeti uzerinden muhabbetler donmekte.

Sosyal medyada "erkekligimden utaniyorum", "cinsiyetimden tiksiniyorum" diye yazan bile var. Ulan gerizekali cinsiyetinden niye utaniyorsun? Cinayetin islenmis olmasinin sebebi adamin asagilik bir katil olmasi, cinsiyeti degil be ahmak herif. Asagilik bir katil erkek diye neden erkeklik uzerine abuk subuk konusalim?

Bakin cinayet uzerinden erkeklik uzerine soylemlerde bulunmak, olayi cinsiyete indirgeyip genele vurmak DUPEDUZ cinsiyetciliktir. Ama cinsiyetcilik ifadesini genelde soz konusu kadin oldugunda kullanmaya alisilmis, soz konusu erkek olunca hicbirimizin aklina cinsiyetcilik gelmiyor. Olaya boyle igrenc bir bakis acisiyla yaklasirsan siddet sorununu unutulup "sorunumuz erkekler"e gelir olay.
Bunun tersi yapilsa, bir kadinin isledigi suc uzerinden konu kadinliga getirilip kadin cinsiyeti uzerine bu tur soylemler yapilsa kiyamet kopar.


Oldurulen erkekler sagda solda kavga ettigi kisiler tarafindan oldurulurken kadinlarin cogunlukla kocasi/sevgilisi tarafindan olduruldugu dogru.
Bir cinayeti kurbanin esi/sevgilisi ya da trafikte tartistigi tanimadigi adamin islemis olmasi bir seyi degistirmez. Olumden otesi yok, tanimadigin biri tarafinadn oldurulmek esin tarafindan oldurulmekten daha hafif degil. Kalanlarin cektigi aciyi da hafifletmiyor cinayeti yabancinin islemesi.
Evlilik/ask iliskisi bulunmamasi 2000 tane cinayeti 500 es/sevgili cinayetinden hafif ya da daha onemsiz kilmaz.

Insan dogasi geregi kadin kurban soz konusu olunca biraz daha tepkili olmamiz normal bir yerde. Cunku kadin daha savunmasiz bir erkege gore. Siddet uygulamak istesen yoldan gecen herhangi bir kadina uygulayabilirsin ama onune gelen erkege siddey uygulayamazsin mesela. Kendini savunabilme ihtimali var. Savunmasiz birine karsi islenen siddet olayi daha trajik oluyor, dolayisiyla "kadina siddet" olayinin genel siddet olayindan daha on planda olmasi dogal. En azindan ben dogal buluyorum, gercekci dusundugum icin.
Ama bu meselelerin uzerinden igrenc cinsiyet muhabbetleri yapilmasi, cinsiyetimden utanuyorum gibi soylemlerde bulunulmasi korkunc. Ozgecan olayinda da sosyal medyada bu soylemler havada ucusmustu.

Sonuc olarak dedigin dogru, genel olarak bir "siddet sorunu" var. Olumun erkegi kadini yok normalde, olmamali en azindan.

fortsapka güzel yazmış. kadın kadın olduğu için,itaat etmediği için öldürülüyor. toplum olarak ruh sağlığımızın iyi olmadığı,büyük bölümümüzün idle hareket ettiği gerçek. ama bu ülkede yaşayıp ve/ya bu toprakları bilip kadın cinayetleri vurgusundan rahatsız olmak,buna cinsiyetçilik demek nasıl bir kafa yapısıdır anlayamıyorum. yolumuzun uzun olduğu kesin de o yolda kaç kişi yürüyoruz o daha büyük mesele.

@üğpoıuy, kendi ifadesi.

Katilin çoğunlukla erkek olması normal çünkü güçlü olan erkek. Kaldı ki azımsanmayacak sayıda kadın katiller de var. Burada kimin öldürdüğü önemli değil, bir yabancı öldürünce daha az kötü olmuyor. Tek başına namus kavramıyla da açıklanamaz bu durum. Sorun; anlaşmazlıkların en ilkel kendini ifade etme biçimi olan şiddetle çözülmeye çalışılmasıdır. Kadını, erkeği yok bu işin. Kadınlar zayıftır, korunmaları gerekir denildiğinde karşı çıkanlar neden kadın-erkek cinayetlerine farklı yaklaştıklarını açıklasınlar. Ölen bir insan, cinsiyeti önemli değildir.

@cokkolaygeliyorum beklediğim argüman kadın ve erkek cinayetleri arasında ayrım yapılması, anlamak çok zor olmasa gerek.

@mehmed resad kadınlar da kocalarını öldürüyor, basit bir google aramasıyla bulabilirsin. Ama bu şekilde gündem oluyor mu? Olmuyor.

@dunal okuduğunu anlama problemin var sanırım. Demek istediğim genel bir şiddet sorunu olduğu, bunu kadın cinsiyetine indirgememe gerekliliği. Kadına şiddet yok demiyor kimse.

cinayetleri, kadin erkek cinayeti diye ayirmak yanlis. en azindan bu cinayetlerin bitmesi icin bunu yapmamiz gerekiyor. cunku basimiza ne geliyorsa her turlu ayrim ve kutuplastirmadan dolayi geliyor.

insanin insana veya insanin baska bir canliya siddet uygulayip hayatina son vermesi korkunc. buna karsi olmaliyiz.

toplumun kadin cinayetlerine tepki verip, erkek cinayetlerine sessiz kalmasi durumu, toplumun ayrimci dusunce konseptinden hala kurtulamamis oldugunun gostergesidir. umarim toplum, en yakin zamanda bu durumdan kurtulur.

toplum nedir? bizim haricimizdeki insanlar midir toplum? hayir. toplum, bizim de sahsen icinde oldugumuz insan grubudur.
toplumu degistirmek istiyoruz. boyle korkunc cinayetlerin olmamasini istiyoruz. cok guzel. peki bunu kimden istiyoruz? bizim disimizda kalan kimselerden mi?
onlardan baska ne isteklerimiz var? bir suru istek var degil mi?
yaya iken kirmizi isikta gecen bir toplum ferdi, arac kullanirken kirmizi isikta neden dursun?

demem o ki, kendimiz toplumu yaratan seyiz. toplumun degismesi icin sizin degismeniz gerekiyor. benim degismem gerekiyor. erkek cocugumu kiz cocugumdan veya baska kiz cocuklarindan veya baska cocuk ve canlilardan daha degerli, daha ustun olmadigini ogretmek benim toplumun bir ferdi olarak borcumdur.

emine bulut'a allah'tan rahmet diiyorum. piskopat katilin de hakettigi cezayi bulmasini diliyorum. bu tur korkunc siddet olaylarinin sonlanmasi icin devlet uzerine duseni yapacak. sucluya cezasini verecek. devletin gorevi bu.
toplum olarak da bizim gorevimiz gelecekte siddetvari ve uzucu seylerin olmamasi icin elimizden geleni yapmak. cocuklarimizi duzgun yetistirmek. diger canlilarin ve yasam formlarinin yasama haklarina saygi duymak. kendimizde eksik buldugumuz guzellikleri yerlestirmek...
ana fikir, her seye ask, saygi, hosgoru ve sevgiyi enjekte etmek olmali.

son olarka sunu soylemek isterim: sahiplik vs. uzerine islenen, erkekligi on plana cikaran medya dizilerinin, dini hutbelerin de degismesi gerekmektedir.

Bugün bununla ilgili bir kitap okuyordum. Şöyle bir bilgi var, öldürülen kadınların yüzde 55'i sevgilisi veya eşi tarafından öldürülüyor.

Fakat dünyadaki cinayetlerin de %96'sı erkekler tarafından işleniyor. Sadece %4 kadınlar tarafından işleniyor. Bunun da, yüzde belirtilmemiş ama "tamamına yakını" denmiş nefsi müdafaa olarak. Yani kadının erkeği öldürdüğü zamanlarda dahi erkek kendi tetiklediği şiddet nedeniyle öldürülüyor.

Geri kalan cinayet oranlarında erkeği öldüren yine erkek. (Hatta çoğu dünya liderinin ve karar merciindeki insanların, kanun yapanların vs erkek olduğunu da göz önünde bulundurunca savaşları, terörü vs de dahil edebiliriz buna belki) O sebeple dediğiniz gibi erkek rehabilitasyonu, erkeklerin duygularını ve fikirlerini ifade edecekleri sosyal eğitimi vermek, erkek dediğin şöyle olur böyle olur diye bin yıl öncesinden kalma tanımları yeniden yazmak, erkekleri şiddet döngüsünden çıkabilecekleri bir yetiştirmeye tabii tutmak gerek. Onun dışında manyak hep manyak, psikopat hep psikopat, onlar kadında da erkekte de olacak.

@stavro'ya ve @Leonardo~Da~Vinci'ye KESİNLİKLE KATILMIYORUM. (üstelik duyuruda bu arkadaşların pek çok cevabını takip eder ve doğru bulurum, konudan alakasız yazmak istedim : )

kadın cinaytleri politiktir. erkek şiddetinin bir ürünüdür. katil zanlılarının cinsiyetleri yani "erkek katil" olarak anılmaları doğru ve yerindedir.
bunu kimi erkeklerin ön yargılı yaklaşımında olduğu gibi; "ama feministler olayı genelliyor" bakışından bağımsız olarak yazıyorum.

kadınlar, "kadınlık algısı" daha doğrusu yanlış algısı yüzünden öldürülüyor"

1.toplum ilkelleştikçe vahşet/vahşi yönelimler yükselir, empati düşer, insani olan değerler azalır; bu bazı yorumlarda geçen cinayet/şuç oranındaki artışla da ilgili.

2. kadın cinayetleri gelişmemiş ve bir şeyler muhafaza eden (kabaca eski düzeni muhafaza eden, muhafaza etmesi gerektiğine inandırılan ) toplumlarda kadının özel alanda tutulmasına yönelik algıyla çatışan durumlarda ortaya çıkıyor. sade anlatmaya çalışacağım.
kamusal alan ve özel alan olarak iki ayrı kavram vardır.
kadın evde muhafaza edilmek istenir, çünkü güç sahibi (feodal yapı;ataerk) erkek olarak görülür.
sokaklar erkeğin
iş dünyası
okullar
sinemalar,
barlar,
neredeyse kutsal mekanlar bile erkeğindir kadınsa evde yani özel alanda durur.

aklınıza lütfen bir kadının istediği saatte çıkıp istediği sokakta gezip gezemeyeceğini, istediği barda eğlenip eğlenemeyeceğini getirin; ya da bir erkeğin işsiz ve evde karısına ev işlerinde yardım ederken girdiği depresyonu getirin.

neyse çok şeyler yazılır da söylemeye çalıştığım şey; kadın her nedense "korunması" gereken bir varlık olarak görülüyor. ulan kimse de demiyor madem korunacak bir tehlike var biz bu tehlikeyi kaldıralım o zaman diye.


3.erkeklik inşaasının kadın üzerinden kurulması ki en en en önemlisi bu. yani toplum, yetiştirdiği erkeği belli kodlarla var ediyor; senin gururun, ahlakın şerefin, kadınlar üzerinden okunur diyor. işte kızın varsa şöyle olmalı, annen hayattaysa böyle olmalı, kız kardeşin varsa şöyle davranmalı, eşin olursa şunu şunu yapmalı...
yani erkeğin birey olarak kendini var etmesine olanak tanınmıyor. (dolaylı olarak kadının da)
belki evlenmek istemiyor erkek, belki baba olmak istemiyor ya da belki heteroseksüel bir ilişki bile istemiyor ama baba olmak da evlenmek de iş güç sahibi olup eve ekmek getiren olmak gibi pek çok kod erkeğe yüklenmiş oluyor.
bunların ahlak, şeref, namusla ilgili olanlarının pek çoğuysa kadın hatta kadın bedeni üzerinden oluşturuluyor. doğduğu andan itibaren bununla yetişmiş bir erkek üstesinden gelemeyeceği bir durumla karşılaştığında biraz da ilkel ve eğitimsizse (eğitimden kastettiğim okul değil tabiiki daha yolda yürümeyi, trene/otobüse,inip binmeyi bile bilmeyen bir toplumuz biz) ilk aklına gelen şiddet oluyor, çözemediği şeyi yok ederek sorundan kaçıyor.

sorunun köküne sen ben insek olmaz,toplumun cahilleştirilmesi, fakirleştirilmesi, kadının geri plana itilmesi/kamudan uzaklaştırılması sistematik bir politikadır. bunlar sadece bu politikanın ürünüdür.

çözüm, başta erkek çocuklarını (3 yaştan itibaren) ve tabii kız çocuklarını da eril söylemden uzak yetiştirmek, her çocuğa iyi eğitim verebilecek ortam /olanak sağlayabilmek. insanları başta aile ortamında çocukları "doğru SEVEBİLMEK" anne baba sevecek, sevmeyi sevilmeyi tattıracak öğretecek, sonra da iyi eğitilmiş bir birey yapacak.

Sopiro, asteriks ve angelus ile ayni gorusteyim ve benzeri gorusteki arkadaslara katiliyorum.

Kadina karsi siddet kadinin sadece kadin olmasi ile, toplumdaki yeri ve olmasinin istendigi yer ile ilgili sistematik siddete iliskin bir durum, herhangi bir cinayet bambaska bir sey. Hele hele de kadinlarin bu cagda, egitigimli ve bilgiye erisimli gorunup bu konuda cahil kalmayi secmeleri cok aci. Guzel bir soru sormussunuz, acik olan insanlar eminim guzel aydinlanmistir, tesekkurler.

Bu cerceve lgbt cinayetleri de ayri bir kategori bu aradas, bunun nedeni de bu insanlarin tamamen cinsel yonelimleri nedeniyle oldurulmesi. Kadinlar herhangi bir soygunda olduruldugunde ornegin 'kadin cinayeti' istatistigine gitmiyor, buma ragmen gunde bir kadin olduruluyor.

Birincisi, safi sayilar uzerinden analize giderseniz cok seyi gozden kacirirsiniz. Oyle yorumlama yapilmaz. Istatistige Giris ve Analitik derslerinin iceriklerine goz gezdirmenizi nacizane tavsiye ederim.

Ikincisi, "kadin cinayetleri" denmesinin sebebi bu insanlarin cinsel kimlikleri nedeniyle oldurulmeleri.

2000 erkegin kac tanesi cinsiyeti sebebiyle hor gorulmus, mal gibi gorulmus, erkekligi uzerinden 2. sinif sayildigindan uzerinde siddet uygulanmis? LGBT-I cinayetleri de, o insanlarin cinsel kimligi nedeniyle islendigi icin oyle adlandirilir. Yoksa gay bir birey arabasiyla show yapan bir maganda tarafindan ezilse, bunun adi "LGBT-I cinayeti" olmaz.

Bir erkek fiziksel ve psikolojik siddete maruz kalabilir. Bu siddetin nedeni cok buyuk ihtimalle cinsiyeti degildir, degil mi? Oyle olsaydi erkek cinayetlerinden konusurdur.

Cinsiyet ve cinsel kimlik odakli siddeti gormezden gelmek tehlikelidir ve o siddeti tetikler. "Aile ici siddet" dediler, yok aile boyle degerlidir, soyle kutsaldir diye sacma sapan yeni yasalar cikardilar. Halbuki aile icinde siddeti goren cok buyuk oranda kadindi. Belli bir oranda da cocuga siddet soz konusuydu. Ne oldu? Cok mu huzur getirdi aile ici siddete karsi yasalar sayesinde? Aksine, bunun gormezden gelinmesi, inadina literature dahil etmemesi sebebiyle koruklendi siddet.

Ev sahibine diyeceksiniz. O öder. Sonuçta kaporayi vermemiştir borcu biliyorsa. Ya da sen öde kiradan düşmeyi teklif et

Suyu kendi üstünüze alırsınız sorun olmaz. Eski kiracı aleyhinde icra takibi başlatacaklar, borç dairenin değil şahsın borcu.

Abonelik kimin üstüneyse o öder, abonelik kiracıdaysa ve ödenmeyen faturanın tarihleri kontratla eşleşiyorsa, ev sahibi ilgili kuruma bunu bildirdiği taktirde borç olsa bile yeni abonelik alınır, kurum borcunu ödemeyen kişiyle uğraşır. Bunlar ilk aşamada ev sahibinin işleri.

Kira sözleşmen ile gidiyorsun, yeni kiraciyim, yeni sözleşme yapicam diyorsun. Yapıyorlar. Eski sözleşme kimin üstüne ise, borç onundur. Yeni kiracıyi ilgilendirmiyor. Biz öyle yaptık.

Biz evi tuttuğumuzda su, doğalgaz, elektrik borcu vardı. Hatta üzerimize almadan bir ay kadar kullandık. Yeni abonelik açtırmaya gittiğimizde eski borçtan sadece kira sözleşmesinden sonra harcanan kısmı ödedik.

cevaplar için teşekkürler. bugün gittiğimde faturalar ödenmediği için mühürlenmişti sayaç. iski'ye kira sözleşmemle gittim ve 5 dakikada suyu açtırdım. 1 saat sonra da eve gelinip mühür çıkarıldı. önceki borçların ben bağlamadığını söylediler. istanbul gibi yerde işlerin bu kadar çabuk çözülmesi beni şaşırttı. başka arkadaşlar da aynı sorundan muzdaripse burayı okuyup bilgi alabilsinler diye yazıyorum

Eksi seyler’de bununla ilgili bi yazi var bakin isterseniz. Ben ordan okuyup almaya karar verdim ama burdaki cevaplari da okuycam

Kolajen sentezi yaş ilerledikçe azalıyor vücutta, ki genç yaşlarda da kolajen üretimi zaten sıkıntılı bir konu vücut için öyle şaşalı bir şekilde gerçekleşmiyor. Misal uzun yıllar şişman kalıp sonra kilo veren insanlardaki deri sarkması derinin artık kolajen üretmemesi sonucu esnekliğini kaybetmesinden oluyor, yani genç de olsan vücut kolajen sentezini durdurabiliyor, o nedenle dışarıdan takviyelere çok bel bağlamamakla birlikte yine besin takviyesi olarak alınan kolajenin vücutta kolajen sentezini uyardığı da biliniyor ama bu tabii uzun süre rutine eklendiğinde olan bir şey. Yani işe yaramaz diyemeyiz ama işe yararlığı da kısa sürede gerçekleşecek bir durum değil.

Tozu suyu hepsi aynı kolajen kolajendir ama o yüze vücuda sürmeli olan kozmetik kolajenler çöp ona para yatırmamak lazım, yapabiliyorsan ilikli kemikleri 10-15 saat kaynatıp kendi kolajenini kendin de çıkarabilirsin, o da iyi bir seçenek olabilir.

reddit supplements subreddit'in en populer takviyelerinden biri. bununla ilgili bilimsel makaleleri okuyup oyle karar vermeni tavsiye ederim.

Mantar.

@angelus yalan söyleme, arkadaş mantar diye bir hastalık olmadığını bilecek kadar akıllıdır muhtemelen. İkinci el ayakkabıda zerre risk yok, yıkamadan giyebilirsiniz. Zaten yıkayınca bütün vitamini gidiyor. Direk elle giyeceksiniz işte, aradaki farka da hastaneye gidersiniz artık.

mantar demeye gelmistim. bir arkadas aliyor, henuz bir hastalik kapmadi. ama bu isler ben aliyorum bir sey olmuyor diye yurumez.

mantarın bi sorunu yok, yıka ve borik asit denen tozdan dök, giy

Ayakkabıda mantardan ciddi sorunlar da var
Bebek ayakkabısı bile paylaşılmaz ki bebek 2-3 kere giyer o ayakkabıyı en fazla
ayakkabıya 1 kere bile ağırlığını versen tabanı sana göre şekil alır
Sen içe basıyorsundur, adam basmıyordur
Adam senin ayakkabınla yürürken sırt ağrısı yaşar.
Omurga sorunu yaşarsın yani 2. el ayakkabıda en önemlisi
mantardan önemli bu

yurtdışındaki ikinci elcilere dadanan biri olarak şu ana kadar mantar olayı aklıma hiç gelmemişti açıkçası. ama şükür onun da çaresi varmış: htgetrid.com

son 1.5 yılda 6-7 çift ayakkabı, tonlarca kıyafet aldım. ayakkabılarda özellikle iç ve dış tabanlarının sağlam, yıpranmamış, şekli bozulmamış olmasına, dış derisinde kuruma çatlama olmamasına dikkat ediyorum. aldıklarımın bazılarında daha orijinal etiketleri bile duruyordu, o kadar yeni ve iyi durumda olanları var. zaten o kadar uygun fiyata alıyorum ki, rahat olmadığını hissettiğim anda atsam bile acıyacak bir para tutmuyor ki ya başka birine veriyorum ya da satışa çıkarıyorum.

Mantar
Ortopedik sorunlar

ikinci ellerin hepsi kullanılmış değildir. benim bir kere, o da evde de ya da ancak evden arabaya, arabadan iç mekana birkaç saat giyilmiş ayakkabılarım var. alınmış, yıkanmış ama hiç giyilmemiş kıyafetlerim var. bir tarafı sökülmüş, tamire zaman ayırmadığım eşyam var. hepsinin şimdiki durumu mağazadaki emsalinden temizdir.

ayakkabı temiz görünüyorsa ve kolay temizlenir de bir malzemesi varsa sakıncası olmaz, bence.

Arkadaslar sokaktan toplayip giyicem sandi herhalde. Bildigin az kullanilmis lacoste ayakkabidan bahsediyorum ben. Zaten magaza da bi dezanfekte islemi uyguluyor spreyle. Lacoste giyen adamin ayaginda mantar olma ihtimali dusuk gibi geliyor bana.

sokaktan toplayip giyeceginizi dusunmedim ben mantar darken. zaten soruda acikca belirtmissiniz.

mantara gelince sadece evsizlerde, fakirlerde falan gorulen bir rahatsizlik degil mantar. zenginlerde de cok paralari olmasina ragmen bu tarz virutik bakteriyel hastaliklar olabiliyor. bu soylediginiz hpv yi sadece hayat kadinlarinda oluyor sanmak gibi. ayrica o ayakkabinin zengin kisi giydikten sonra kac kisinin ayagindan gectigini de bilemezsiniz. uc kisi daha alip birer kere giyip satmis da olabilir. spreyin etkisini bilmiyorum ama ic camasirlar icin mesela yuksek isida yikayin utu yapin denir, kendi camasirlariniz icin yani. ayakkabiyi ayni sekilde temizlemek icin kac derecede yikamak gerekir bilemiyorum.

Motivasyonla olmaz bu işler özdisiplinle olur, motivasyona bel bağlarsan motivasyon kaynağın seni bir hafta götürür bir ay götürür sonra bir etkisi olmaz bırakırsın; özdisiplin kazanırsan motivasyonun olmasa da başarırsın, böyle düşün.

Neden yemeğe sarıldığını biliyor musun?

Mesela ne zamanlarda yiyorsun?

Sıkılınca?
Üzülünce?
...

Yemek yemek bir alışkanlıktır. Bu alışkanlığı başka bir alışkanlıkla azaltabilir veya değiştirebilirsin.

Mesela boş boş oturup sıkılıp yemeye başlıyorsan. Sıkıldıkça boş kaldıkça oyalanacak bir şey bul.

Belediyeye ait. Mesela Beşiktaş'ta bi parktaki spor aletlerinde bir sıkıntı varsa ya da parka spor aleti koyma talebiniz olacaksa, Beşiktaş belediyesiyle iletişime geçeceksiniz.

park kime aitse onun sorumluluğunda. mesela istanbul anadolu yakasında sahil şeridindeki parklar ibb'nin diğerleri ilçe belediyelerinin.

ilçe ya da büyükşehir olabilir. çünkü ilçelere büyükşehir belediyeleri de park yapıyor doğal olarak. sorumluluk park bahçeler müdürlüklerinde. şikayetin varsa belediyene twitter'dan yazmayı deneyebilirsin.

İlk fail'de pes etmeyeceksin. Daha 4 hafta olmuş. Formun doğruysa eğer 3 hafta tekrar dene, 3. defa da çıkaramazsan ağırlığı %10 indirip tekrar arttırarak git.

Stronglifts prensiplerini araştırdın mı? Fail olduğun ağırlığı bir kez daha dene, yine çıkartamazsan bir sonraki antrenmanda ağırlığı %10 düşür öyle devam et.

İkincisi, bahsettiğin ağırlığa kadar ağırlıkları nasıl artırdın? Eğer programa sadık kalıp her çalışmada 2,5 kilo artırdıysan genelde sinir sistemi bu ağırlıklarda tıkanmana pek izin vermez ama arada "bu ağırlıklar çok hafif" deyip 5 kilo falan artırdıysan fail olman yine normal.

Üçüncüsü, ne kadar kalori alıyorsun? Güç antrenmanı=yüksek kalori demektir. Ben squatta 170 kilo kaldırdığım günün bir gün öncesi 4000 kalori falan almıştım, bunun %70'i karbonhidrattı. Ne kadar karbonhidrat alıyorsun? Antrenmanın bir gün öncesi en az 200 gram karb. almıyorsan fail olursun.

Dördüncüsü, izole hareketlerden ziyade hip fleksorleri esnetmen bilek mobiliteni güçlendirmen gerekir, bunar yoksa squatta hiçbir zaman yüksek kilolara çıkamazsın. Bunların üzerine eğil, internette çokça kaynak var bununla ilgili.

Beşincisi, amacın ne? Güçleneyim diyorsan 5*5'e devam. Yok biraz da estetik olsun dersen PPL iyidir.

Devam edemeyeceğin yeri anladığında dur, ağırlığı bi tık aşağı çek 5 seti öyle tamamla. Zamanla 5 seti de tamamlarsın.

estetik ön plandaysa ppl, greyskull vs. daha mantıklı olur.

fail olma durumunda sl 5x5'de ne yapman gerektiğine dair bir yönlendirme olması lazım. yoksa futbolcunun dediğini yap.

izolasyon hareketlerden ben çok fayda görmedim ama uzun süreler ısrar ederek uygulamadım açıkçası. leg press vs. boş iş squat varsa.

ayrıca 4 hafta bir şey değil, hemen bozulma. iyi ye.

spor günlerimde günde 3000 kalori alıyorum, diğer günlerde 2700 civarı, skinny fat olduğum için hızlı kilo alınca direkt göbeğe gidiyor. kol bacaklarım kilo almayla pek kalınlaşmıyor.

program yine aynı ağırlığı önerdi de moralim bozuldu heralde, kendimi önceki ağırlığa alıştırıp öyle mi artırsam diyorum.

ağırlıkları hep 2,5 (1,25+1,25 şeklinde) artırdım. bu zamana kadar hep arttı ama gittikçe zorlanmaya başladığımı hissediyordum zaten, aşağı eğildikten sonra kaldırıcak gücü bulamadım 2-3. setlerde, sonra bıraktım.

hip flexor ile ilgili araştırayım, squat formu ile ilgili sürekli videoları izleyip yazıları okuyorum, salondaki bir iki kişi de formumun normal olduğunu söyledi.

niyetim öncelikle biraz da olsa güçlenip sonra estetik olarak şekillenmek, bu ağırlıklarla estetik amaçlı pek başarılı olamam sanıyorum.

bırakmak değil de ivysaur, greyskull programları daha verimli olur mu diye merak ettim.

squat kabusum olmaz umarım.

Senin kilonda birinin normalde 110-120 kilolarda zorlanmaya başlaması lazım 65 kilo çok düşük bir ağırlık en azından kendi ağırlığınla çok rahat 5 tekrara ulaşman lazımdı ortada doğru gitmeyen bir şeyler var belli ki. Belki RPE ile ilgili bir durumdur bu, yani 65 kilo o günkü çalışma için sana ağır gelmiştir bir sonraki çalışmada rahat kaldırabilirsin, belki yeterince su içmemişsindir, belki moralin bozuktur psikolojik olarak ağırlığı kaldıramayacağını düşünmüşsündür stres yapmışsındır vs, bunun gibi birçok nedeni olabilir, birkaç defa daha dene stres yapmadan, yine olmuyorsa ağırlığı düşür, anlattığın şekildeyse eğer mekanik olarak bir sıkıntın yok gibi gözüküyor.

hocam hayalim oralara kadar gelmek de fizyolojik bir sorunum mu var bilmiyorum. uzun süre kortizonlu ilaç kullandım (cilt hastalığı sebebiyle, ara ara kullanıyorum hala), az önce okuduğum bir yazıda bunun da kaslara olumsuz etkisinden bahsetmiş (kendime bahane arıyorum belki de).

salondaki hocalardan yardım alarak 65kg deniycem cuma günü, yanlış olan bir şeyler varsa belki yardımcı olurlar. dediğin igib belki stres, moral bozukluğu nedeniyle yapamadım. uzun zaman önce yine 65kg kaldırırken belimi incitmiştim, tam oraya geldiğim için kendi kendimi faile soktum belki de, bilmiyorum.

bi de spor günlerimdeki yemek öğünüm aşağıdaki gibi (çiğ halleri gram olarak)
i.hizliresim.com
et tavuk köfte değişebiliyo tabi, kahvaltı yapmıyorum (12-8 arası yiyorum, if yapıyorum)
öğle yemeği yeyip 1 saat sonra spora gidiyorum (spor sonrası protein tozu, kreatin alıyorum)
spordan sonra snacks kısmındakileri karışım olarak içiyorum (kilo almak için biraz da)
akşam 8'de yemek yeyip tekrar yemiyorum.

Beslenme rutinin çok iyi orada bi sıkıntı yok, dediğim gibi birkaç defa daha dene olmazsa ağırlık düşür tekrar devam et, görünürde yapamaman için bir neden yok gibi.

Hekim arkadaşlar daha iyi bilirler tabii ama bazen içindeki sinirler alınmayan atlanan kanallar olabiliyor, o nedenle böyle bir işlem yapılabilir sanırım.

kanal tedavisi yapılan dişin sorunu eğer kötü yapılmış kanal tedavisi ise bir endodontist tarafından yeniden kanal tedavisi yapılarak dişiniz kurtarılabilir.

bir de en ufak ağrıda doktora gitmem mi doğru olur, yoksa ağrı şiddetlenena kadar beklemem mi?

ben şimdiye kadar hep en ufak ağrıda doktora gittim. çürük sinirlere ilerlemesin, dolgu yaparak kurtarılsın diye. ama doktorlar hep kanal yaptılar. netice olarak bir sürü dişime kanal yapılmış oldu. bu yaptığım doğru bir hareket mi sizce?

evet yapılır. çok dandik tedavi yapmışlardır. kanalın sonuna kadar temizlenip doldurulması gerekiyor, bazı dişçiler yarısına kadar yapıyorlar. başıma geldi oradan biliyorum.

Ağrıyorsa git işte kanal yapılmış dişin sinirleri olmadığından ağrımaması lazım teknik olarak, ağrıyorsa bi problem var demektir.

gerekli hijyen sağlanmamış ise ilk tedavi de sonradan ağrı olur ve tekrar kanal tedavisi yapılır. 3 kere yaptırdım bu işlemi. mutlaka endodonti uzmanına yaptırın

o teyze araba kullanmayi 0'dan ogrenecek onun zamaninda kurallar bile.farkliydi. refleksler elbette zayiflamistir.
bi ara bi yastan sonra her 10 yilda 1 mi 5 yilda 1 mi ne ehli yeterliligi var mi diye bakacaklardi basladilar mi bilmiyorum da.
60 yaş cok ileri bir yaş degil ama 70'ten sonra sikinti. 60 yaşında iyi ögrenirse guzel guzel kullanir.

edit, ben teyzemize j donusu sol ayak freni hatta isterse drift yapmayi bile gosterebilirim.

57 yaşındaki babama 3 sene düz, 3 sene otomatik vites çalıştırdım. öğrenmesine öğrendi ama refleks, şeritte gitme, ayna kontrolü falan felaket.

Ne kadar erken öğrenirse motor becerileri o kadar keskinleşiyor tabii; yaş ilerledikçe bu yetenekleri kazanmak zorlaşıyor. Araba kullanır mı dersen tabii ki kullanır ama "refleks" gerektiren ani tepkiler göstermesi gereken durumlarda ne kadar yeterlilik kazanır onu bilemeyiz.

Caffè Americano
Cold Brew

espresso (fazla sert olabilir) ya da americano

Risretto bianco

orta boy buzlu filtre kahvenin içine espresso koydurdum ilk yudumu şimdi aldım bomba gibiyim.

Filtre kahvenin kafein miktarı diğerlerine göre daha yüksek, espresso'yu double shot alırsan kafein miktarı filtre kahveye yaklaşır ama bunların hiçbiri önemli değil tabii, önemli olan senin ne kadar kafein toleransı geliştirdiğin, sık kahve tüketen biriysen kafein eşiğin yüksekse istediğini içebilirsin etkisi hemen hemen aynı seviyede olur.

www.starbucks.com.tr

Hic biri degil, cevap filtre kahve. Kafein miktari americano ile kiyaslayince ayni boy icin hep daha fazla.

Tabii 400 mg kafein almak icin venti filtre kahve alirsaniz, 600 ml sivi tuketmek zorundasiniz. Sivi miktari/kafein oranini maksimize etmek isterseniz o zaman espresso. Bir venti filtre kahve kafasina ulasmak icin, 5 shot espresso icmeniz lazim, oda 150 ml sivi ediyor. Ha espresso cok sert derseniz, americano alip uzerine ekstra shot espresso eklettirebilirsiniz. Herhangi bir boy americano+bir shot espresso yaklasik olarak ayni boy filtre kahveye esit oluyor.

demleme yönteminin farkından dolayı cold brew diyeceğim. sonra da filtre kahve ve espresso bazlı içecekler.

americano'ymuş, risrettoymuş, espressoymuş bişey farketmiyor. americano dediğiniz belli oranda sulandırılmış espresso, latte, flat white ve cappuccino türevleri ise sütle karıştırılmış espresso. bu durumda yapabileceğiniz espresso shot adedini artırmak.

gene de 2 oz (yani duble shot) espressoda ortalama 150 miligram kafein varken, short, tall, grande ve venti boylarında sırasıyla 180, 260, 330 ve 415 mg kafein var.

hesabını siz yapın artık. espresso, daha az su ile yapılıyor yani daha konsantre. 5 shot espresso içerseniz hepsinden daha fazla kafein almış olursunuz. ama hem dahap pahalıya gelir hem de bayarsınız bence o kadar espresso. beni bayar en azından. öyle 3-5 shot espresso içeceğime giderim en büyüğünden filtre kahve içerim, daha lezzetli olur.

@haldamir americano yerine filtre kahveye espresso eklemek 100 mg'a yakın artı kafein alımını sağlıyor.

twitter.com
demleme kahvenin icine bir espresso shot'i
ayrica "black eye", "red eye", "green eye": demleme kahve icine sirasiyla 1 shot, 2 shot 3 shot expresso.

Spigen mıknatıslı telefon tutucu, dik panele uygun.

kıskaç telefon tutucular, dikey yatay fark etmez 360 derece dönebiliyor.

urun.n11.com

eskiden kiskacli kullaniyordum. avantaji telefon dusmuyor ve istedigin kilif ile kullanabiliyorsun. dezavantaji bence kotu duruyor ve tek elle telefonu takmasi cok zor.

sonra miknatisliya gectim, avantaji telefonu yaklastiriyorsun kapiyor, guzel gozukuyor ve telefonu kendine cevirebiliyorsun. dezavantaji miknatisli kilif lazim ve sert bir cukura girince dusuruyor telefonu.

karar senin, arada dusurmesine ragmen ben miknatisliyi daha cok sevdim diyebilirim.

Spigen bu işin mercedesidir

@engelbert humperdinck
arkası 4 çeneli olan hiçbir model düzgün tutmuyor illa bir 10 15 dk sonra kayıp yerinden çıkıyor. astranın paneli gerçekten lanet bir dizayn

Ben Astra için bunu kullanmıştım.
www.ciceksepeti.com

dolabımdan spigen tutucu çıktı aynı bu gönderdiğiniz model gibi arkası 4 çeneli. alttan destek almadığı için bu panelde sürekli kayıyor. sola sağa da yaslanmadığı için virajda bile telefonun açısı değişiyor :S