5600 Kelvin işini görür.

aslinda hepsinin farkli özellikleri var, beyaz ya da sari cok farketmiyor kullanim alanlarina bagli. hatta kamerada cekerken ayarlayabiliyorsunuz.

Amazon.com'da var gümrüğe takılmadı getirttim ben.

www.gymholix.com

Her yerde bulabilirsiniz kolayca niye yurt dışından getirmek veya çiftine 100 tl vermek gibi heyecanlar yarattınız ki?

www.hepsiburada.com

www.decathlon.com.tr

bir problem olmaması lazım kendi duyurunuza cevap yazın kontrol edelim.

deniyorum bakalım teşekkürler. çok ilginç. 4 ay önce verdiğim cevap hala duruyor geçen haftakiler yok mesela.

Çerezleri falan temizleyince düzeliyor genelde.

farklı bir konuda yazdığım cevap görünüyor. duyuruda konu açtıktan sonra düzeldi başka bir değişiklik yapmadım aynı sorunu yaşayanlar varsa bu şekilde bir denesinler. ama hala daha önce verdiğim cevaplar buhar olmuş gibi duruyor.
cevaplar için çok teşekkürler.

modeline bağlı.

nf thermoball var memnunum ama.

www.eksiduyuru.com

Ilginizi ceker belki diye :)

Çok soğuk bi yerde isen imkanın varsa Canada goose yada arcteryx öneririm.

helly hansen

60°N meridyeninin üzerinde yaşamıyorsanız Canada Goose'a pek de gerek yok. Kaldı ki hem gerçek kürk ve kaz tüyü kullanıyorlar hem de fiyatı 1000 CAD üzerinde. Asyalılar Canada Goose giyip altına mini etek giyiyorlar oradan hesaplayın.

Bence de modele bağlı. Benzer segmentlerde çok bariz bir fark yok. Dolayısıyla arada kalmayın, modeli hoşunuza gideni alın.

ben şahsen craghoppers öneririm. özellikle bear grylls serisi bir harika. madem en iyisini arıyorsun...

tam olarak şu arkadaş; urun.gittigidiyor.com

Salomon.

Mammut.

Dogru durust bir modelini alman onemli, Columbia ya da North face degil. Ikisinin de cok tirt montlari var ve hayvan gibi de fiyatlari var. Oyle boyle tirt degil.

Pazarlık yapma kabiliyeti içten gelen bir şey, içinde yoksa yoktur hiç uğraşma pazarlık yapacam diye pazarlık yapabilen biriyle git o yapsın pazarlığı. Yoksa en fazla şu kadar olsun dersin adam olmaz der sen de tamam deyip yine adamın istediği fiyatı verirsin, pazarlık olayı cidden marifet gerektiriyor bende de sıfır pazarlık yeteneği var oradan biliyorum.

malın gerçek değerini bilmen lazım bilirsen oluyor. bilmezsen ne kadar pazarlık yapacağınız kim nereden anlasın.
daha önce dedim yine diyorum. sahibinden.com'dan alacağınız araba yazılan fiyatın 4000 tl altına alınabiliyorsa alınır. 2000 kendi zaten pazarlık yapacam diye fazladan yazıyor. asıl pazarlık 2000 tl'nin altı. yani 4000 olan kısmı.

Acemiysen araba pazarligiyla baslama pratige. Harcarlar.

yoksa yoktur+1

kayserili değil ama benim de annem inanılmazdır bu konuda. ben babama çekmişim. atıyorum 21-22 liralık bir şeye al 20 lira demem diyemem hayatta. o 1-2 lira yoksa bile diyemem o derece. artık saldım. şimdi kız arkadaşım hallediyor öyle işleri, kayserili olmamak benim suçum değil ama kayserili kız sevmemek benim suçum olurdu (:

bende pek beceremem bunun üzerine konuşmaya utanırım falan eşim fena pazarlık atar ama benim aklıma bile gelmez.

içinde varsa vardır yoksa yoktur.

İlanda yazmayan her küçük detayı karşı tarafa belirtirseniz fiyatın aşağıya çekilmesinde bir koz elde edersiniz. Mesela ilanda her bakımı zamanında yapılmıştır diyorsa ve siz de tümseklerden geçerken ses duyuyorsanız bunu belirtebilirsiniz. Sonuçta bu kusurları yaptırmaya gidince tamirci her birine en az 50-100 lira alır. Test sürüşünü camlar kapalı yapın, sesleri dinleyin. Lastikler ömrünün sonuna yakınsa (10 yıla yakın veya diş derinliği azalmış) bundan şikayet edebilirsiniz. Tek tek toplayın, kabaca size maliyetini hesap edin, karşı tarafa bunu belirtin, fiyat iner.

Kabiliyet falan değil bu iş. Olay piyasayı biraz bilmek ve karşı tarafa ciddi alıcı olduğunu inandırmaktan ibaret. Özel bir yetenek gerekmiyor bence.

Pazarlık kavramının can alıcı cümlesi "En son kaça olur"dur.Dene bak göreceksin gücünü.

Hayatta pazarlik yapamazdim, Israil'de bir urunu yari fiyatina aldiktan sonra super gucumun farkina vardim resmen. Israilliler, bildiginiz uzere, pazarlikta dunya markasi. Ozguven geldi.

Diger yorumlarda uzun uzun yazilmis ama isinma turlari olarak sunu soyleyeyim; gercekten ihtiyaciniz olmayan, alamadiginiz zaman sizi uzmeyecek ama alsaniz iyi olacak bir urun almaya calisin. Ben genelde (x/2)+5 gibi odakliyorum kendimi, ust limit olarak da 1/3 altina tamam oluyorum.

ornegin,
90 TL'lik bir urun icin 45+5 = 50'den girip 60-70'e tamam oluyorum ne kadar lazim olduguna ve istedigima bagli olarak.

ama olaya alismak icin bence asil olay gercekten ihtiyaciniz olmayan bir urunle baslamak. eskiden (ki anneme cekmisim bu konuda) "bu urunu cok begendim ama bu kadar para verebilirim, sizin icin uygun mu?" falan derdim. hayat bana para kimin elindeyse onun daha guclu oldugunu ogretti. simdi "para benim elimde eger istiyorsa orta yola gelmek zorunda" kafasindayim ve 70% calisiyor.

pazarlık bilen biriyle git.

step 1 : pazarlık sünnettir (prologue)
step 2 : bütçeme uygun bi şeyler bakıyorum (bu rakam çok)
step 3 : ben biraz daha bakınayım pek aklıma yatmadı bu rakam (alternatifli olduğunu gösterme)
step 4 : ufak tefek kusurlar var bunu naapcaz (mala ufaktan bok atma)
step 5 : ben daha vaktinizi almayayım (blöf blöf)

hic bir sey bilmesek bile sunlari deneyebiliriz:
1- en son kaca olur (misal 5ten koymus)
1.1- ya bu cok, daha in (diyelim 4.5 yapti)
1.2- su (sizin icin oluru 3 ise misal 2) fiyata verirsen alirim
1.3- diyelim 4e indi, hadi 2.5 vereyim anlasalim (goruldugu iki iki lafla elimizden geldigince indirdik)

veya
2- elimde 2.5 var verirsen alirim (hedef verme, bu rakam istediginizden alt olmali cunku herkes ortada bulusmayi bekliyor)
2.1- malin surasi burasi eksikleri vs vs (malin degerini az gosterme niyeti)

pazarlikta birakip gitme BATNA (best alternatif to not agreement) iniz cok iyi biliniz, baskiya boyun egmeyiniz cunku para sizde; ortak nokta bulursaniz alirsiniz; kaziklanmak normal kaziklaninca cok da uzulmeyin herkes super pazarlik yapcak diye bir kural yok.

Araba pazarlığında en önemli şey önce modelin piyasasını bilmek, adam zaten piyasaya uygun hatta daha ucuza satıyorsa hiç bir pazarlık yöntemi fayda etmez.

Araç başında pazarlık yapılırken lafı çok uzatmadan şu iki cümle kurulur;

"Son fiyatınız ne olur?"

Son fiyat alındıktan sonra araç biraz daha parmaklanır, ve şöyle denilir;

"valla kardeş mal senin, o fiyatı da hak eder belki, daha düşük teflif etmek belki ayıp olur ama benim bütçem maalesef şu kadar, hani olmaz dersen hak veririm ama maalesef bundan yukarı çıkamıyorum, çıkabilsem hiçdüşünmem."

O sırada satıcıı malına olan güveni ve paraya olan aciliyeti ile alakalı ya verdiği son fiyatta diretir ya da sizin bütçeniz ile verdiği son fiyat arasında bir teklif daha yapar.

Belirttiğiniz bütçeye vermezse telekkür edip düşünmek için zaman isteyin, "sizi de yorduk kusura bkmayın" diyin.

Sabah baktıysanız akşama akşam baktıysanız sabaha telefon edip "kardeş bir arkadaştan x kadar daha borç aldım bütçeyi xy yapabildim, hani sana da uyarsa bitirelim şu işi"

Buna rağmen bu son teklifinize vermiyorsa o fiyata vereceği bir galerici arkadaşı vardır zaten.

Milyarder Ferit Sahenk yatirimci oldu (Garanti Bankasi ve Dogus Oto'nun yonetim kurulu baskani), Nusret'i egitim icin Arjantin'e gonderdi, mekan ve tanitim icin butce verdi. Hala Nusr-et'in hisse sahibi.

Nusret günaydında çalışırken şahenk ile tanışıyor. sonra olanları yazmış zaten arkadaş.

nusret nakit olarak bir şey koymadı sanırım. o zaman sadece restoranı işletmek için birine fazla hisse vermemiş mi? çünkü amaç günaydın gibi bir yer açmaksa bilmiyorum nusret olmadan da birçok şey yapabilirdi ferit şahenk.

ayşe arman röportajını okudum. ferit şahenk restoran kurulduktan sonra %50'sini satın almış diye anladım ben. başta o yok sanırım.

Nusret Nusr-Et açılırken %30-35 hisseye sahip zaten, 51 hisse Şahenk’in kalanını da başka bi elemana aitti ama ismini unuttum.

haftalık 2k dolar amerikada ödediği paraymış. Benim bildiği yatırım almadan türkiyeden gidiyor dönünce açıyor dükkanı.

Garsonları asgari ücretten biraz fazla alıyor ve çalışma şartları çok iyi değil diye duydum (arkadaşın arkadaşı).

bahaho+1

Garsonlar tip ten kazanır

Cebindeki son parası ve kredi kartından çektiği 7 bin TL ile gittiği Arjantin'de kasapları ve restoranları gezen Nusret, sektör hakkında fikir edinmeyi başarmıştır.

Türkiye'ye döndüğünde aynı işyerinde çalışmaya devam eden Nusret, bu deneyimleri işine aktarmayı başarmıştır. 'Lokum', 'Ceviz', 'Kafes' gibi ğişmiş et türlerini ilk kez kendisinin yaptığını iddia eden dünyaca ünlü restoran sahibi, bu kez yeni deneyimler için Amerika'ya gitmeyi kafasına koymuştur. Zor şartlar altında aldığı üç aylık Amerika vizesinin ardından New York'un en bilindik dört restoranında para almadan çalışmış ve yaptığı mönü New York Times'da yayınlanmıştır.

Türkiye'ye yeniden döndüğünde bu kez işsiz olan Nusret, kendi iş yerini açmak için çabalarına başlamıştır. Kendisine eski bir arkadaşı olan Mithat Erdem'i melek yatırımcı olarak seçen genç girişimci, arkadaşıyla beraber ilk restoranın temelini atmıştır. Arkadaşından aldığı parayı 5-6 ay içerisinde geri ödeyen Nusret, borcunu ödedikten sonra yoluna bir süre tek devam etmiştir.

2009 yılına kadar tek olarak devam ettiği işletmesine, 2012 yılı itibariyle Doğuş Grubu ortak olmuştur. Eskiden 1800 TL maaşla çalıştığını, şu an ise 400 çalışan istihdam ettiğini belirten Nusret, yaptığı etleri yemek için yurtdışından özel jetleriyle müşterilerinin geldiğini ve bunun kendisi için büyük bir mutluk olduğunu ifade ediyor

www.aksam.com.tr

Qashqai kullanıyorum. Memnununm çok şükür.
O fiyata da temiz bulmak mümkün.
Az yaksın derseniz Dizel.

tiguan

Capturun ve 2008in yenisi geliyor. Kadjar makyajlandı ama gelmedi sanırım. Tiguan otomatikten elendi. Eski kasa ama okey derseniz 2008 şanzıman ve motor üzmez.

2008
Kadjar

tam kadjar'lık bütçe bence.

kadjar olabilir

artı olarak da 2017-2018 40-50 binde dizel otomatik ford kuga olabilir o bütçelerde.

kia sportage/hyundai tucson
peugeot 3008
bir de toyota crv.

2019 öncesi 2008 gereksiz olur, 2019 modeli şanzımanından dolayı tercih edilebilir.

www.youtube.com

Bundan kurtulman için temiz beslenmen özellikle leş karbonhidrattan uzak durman bağırsak florasını probiyotiklerle beslemen probiyotikleri de temiz gıdalarla beslemen gerekir, onun otu bunun tohumu spesifik bir fayda sağlamaz.

Ne kaybederimden çok ne kazanırım diye sorman lazım. Gelişimin çalışırken değil de dinlenirken gerçekleştiğini düşünürsek bi kazancın olmaz.

@angelus sonrasında 48 saat dinleneceğim zaten?

Bence hepsini aynı zaman dilimi içinde yapmalısın. Sonuçta böyle evde şınav falan çekmiyorsun adam akıllı aletlerin var, ısınma falan yapman lazım. Hepsini aynı zamanda yapamıyorsan setleri küçült mesela.

İstersen 1 hafta dinlen bir şey fark etmez, antrenmanda adrenalin kortizol gibi stres hormonları salgılıyorsun, buna bir antrenman içinde bir defa maruz kalmak varken sen gün boyu kortizol salgılamayı planlıyorsun, kortizol demek kas kaybı demek zira kortizol salgıladığında kas proteinlerini yıkmaya başlarsın. Bi kazancın olmaz yani bilakis kaybın olur. Son 70 yıldır aşağı yukarı herkes aynı şekilde çalışıyor, senin dediğin gibi periyotlamanın bi kazancı olsaydı biçok insan bu şekilde çalışırdı zaten.

@angelus şimdi yabancı sitelere baktım. birçok pro-non pro adam yapıyormuş bunu. arnold bile yapmış hatta.

Arnold'la sen bir misin ya da bu işi profesyonel yapan adamlarla, o adamlar eşek yüküyle ilaç kullanıyorlar ya da kullanmışlar sen neden kendini onlarla kıyaslıyorsun, sen 1 saat antrenman yapıp geçeceksin işte.

orada kocaman non pro da yazıyor.

Nonpro'lar ilaç kullanmadığını mı düşünüyorsun? Yani öyle düşünüp kafanda "olur bu iş" noktasına geldiysen dene bikaç ay.

deneyeceğim. adamlar gayet iyi sonuç aldım yazmış. düz forumda takılan adamlar. biri ilaç kullansa diğer kullanmıyordur.

Kortizol salgılanması olayı belli bir zaman aralığından sonra gerçekleşiyor bu arada. Kortizoldan dolayı gelişim engeli olmaz bence. Ancak dinlenme konusunda söylenen doğru. Siz şimdi bench press çalışırken göğüsün yanında bir sürü kas grubu çalıştıracaksınız. Aynı kas gruplarını dinlenmeden tekrar çalıştıracaksınız, tekrar tekrar derken aradaki 48 saatlik dinlenme aralığı çok düşecek.

Sıkılıyorsan başka Spor yapmalısın. Devamlılık sağlayamazsın bence böyle. İndir kaldır dediğin şey çoğu insan için terapi gibi. Keyif alacağın şeyi bul derim.

anabolizma diye bi şey var. normalde noluyor kasları strese sokuyorsun, vücutta hormonal bi durum oluşuyor, eğer vücutta o anda dolaşımda gerekli besinler protein vs varsa, ve dinlenebiliyorsan kaslar gelişiyor büyüyor. yapım oluyor. besin yoksa bi yerden yıkıp başka yerde yapım başlıyor. gelişme olmuyor. sen napıyorsun, tam kaslarda gelişme olacakken az da olsa yine strese giriyorsun enerji harcıyorsun. vücut eğer aralarda alıyorsan o besinleri hop yeni çalışan yerlere nakletmek üzere yıkıyor.

3 ay sürdürüp tecrübelerini paylaşır mısın? direkt olmaz demek yanlış olur.bütün sistemler deneme yanılma ile oluşturuldu.

sorunun cevabı. zaman kaybedersin.

Vergisi 19 lira, siparişi getiren kuryeye ödeyeceksin.

vergi hesaplandığı zaman takip no ile görülüyor ödenecek tutar. 19'dan fazla tutabilir bence.

Tutarın %20'si kadarı vergi olarak alınıyor resmi prosedür böyle ama gümrükteki arkadaş "bu kadar kılıf 95 lira tutmaz şunun değerini 500 lira yapalım" derse vergisi daha yüksek çıkabilir evet.

normalde 19lira + gümrüğe sunum ücreti + damga vergisi vs derken 30lirayı kucağına bırakabilirler..

ancak SATICI paketin üstüne 16dolar yazmadıysa (genellikle daha düşük yazıyorlar)
gümrük memuru da paketi açıp içine bakmazsa (ufak paketleri açmıyorlar)
o zaman 15lira standart vergiyi öder geçersin..

Şekerin duygusal durumumuzu bozduğunu anksiyete-depresyonu arttırdığını biliyoruz. Agresifliği bile arttırıyor hatta.

Tam keto olmasa da 1 aydır az şekerli besleniyorum ve evet o etkiyi gördüğümü kendimi daha iyi hissettiğimi söyleyebilirim ama bu kesinlikle diyetten mıdır onu bilemiyorum. Başka faktörler de işin içine girmiş olabilir. Bence deneyin.

Ketojenik diyet doğrusal bir kan şekeri çizgisi oluşturduğu için teknik olarak daha stabil bir psikoloji sağlayabilir ama ketojenik diyetin sürdürülebilirliği ve doğru bir şekilde uygulanabilirliği çok düşük, ketojenik diyet yapanların bile %80'i ketojenik diyet yaptığını zannediyordur sadece, çok uç limitlerde hesaplama gerektiren katı kuralları olan ve kesinlikle herhangi bir esnekliğe izin vermeyen bir program.

ketojenik diyet bir sure yaptim, su anda da low carb besleniyorum. zaman zaman gayet sekeri vs. gomuyorum ve ben kendi psikolojimde sekerin yaptigi negatif etkiyi cok net goruyorum. dolayisiyla evet bence keto, zaten soyleyen kaynaklar da var, kesinlikle kan sekeri etkisi nedeniyle daha stabil bir psikoloji sagliyor ancak bu tedaviye destek olabilir sanirim, ileri bir durum varsa tek basina duzeltmez herhalde. ADHD cocuklarin tedavisinde vs. epey etkili oldugu da soyleniyor.

Bir süre ketojenik diyet yaptım. En belirgin olarak işe yaradığı yer dikkat eksikliği bence. Onun dışında anksiyete ve depresyona iyi gelir mi bilmiyorum. Ben de yeme bozukluğu trtiklemişti ve kaygı bozukluğumu patlatmıştı bi süre sonra çok takıldığım için. Ben sürdürülebilir bulmuyorum, yeme bozukluğuna eğilimlilere de asla önermiyorum. Ama çok yoğun basit karbohidratlı ve şeekrli beslenmek depresyon belirtileri arttırabiliyor bunla ilgili de görüşler var. Genel olarak düzenli akdeniz beslenmesi depresyon da anksiyete de tetiklemez en azından sürdürülebilir.
Keto falan hikaye ama yukarıda da dendiği gibi add,adhd, epilepsi ve otizmde denenebilir.

Aradığın yer Maslak’ta MTC Oto.

ankara'da bilen var mi _?

otoking?

Ebeveyn banyosu.

evin teknolojikliğini bir kenara bırakarak diyorum ki; evden kastımız apartman dairesi ise, bence büyük salon kesin lüks ya. bazı evler var salonuna bizim ev sığar.

jakuzi

(bkz: bide)

bi de (komik oldu) miele marka beyaz eşya olan ev lüks evdir gibi geliyor bana.

banyoda çift lavabo

buzdolabı

(bkz: her eve buzdolabı giriyorsa demek ki refah var)

Yüzme havuzu, helikopter pisti (üzerinde helikopteri de olacak), spor aletlerinin olduğu geniş oda, ünlü ressamların tablolarının asılı olduğu geniş oda ve koridorlar.

apartman dairesi ise tugla degil de 20 cm tas yunu iceren kuru duvar ahsap iskeletli ic duvarlar lukstur. o luksu de yasatir. baska hicbir seyin getirisi bu kadar degil.

açılın meslek erbabı geldi. detay olarak girmeyeceğim, yapımından başlayıp küçük küçük kullanıcı düzenlemelerine doğru en lüksten düşüğe göre sıralayacağım. not alın.


tavan yüksekliği: yeni yapılarda tavan yüksekliği fazlaysa o ev lükstür.

ankastrelerin arasında bulunan şarap dolabı: bunu açıklamaya gerek duymuyorum

cam beton: şatafata gel Allah'ım şatafata. cam betonla imal edilmiş bir duvar varsa, damgalayın geçin. lükstür.

binanın dış cephesine banyo: banyonuz cam'ın veya balkonun önündeyse

kapı - kapı kolları ve tesisat grubu markaları: lan bi' kapı kolu ne kadar pahalı olabilir demeyin.

yüzey işçiliği: alçı- sıva -boyası, seramik, mutfak dolapları - tezgah v.s ; duvar kağıdı ve yağlı boya kullanılmadan pürüzsüz yani elinizin yağ gibi kaydığı bir imalat varsa lükstür, aradaki işçilik fiyatlarının farkları çok fazla çünkü. italyan ya da alman mutfak dolapları varsa lükstür ekipleri bile özel geliyor.

halı: evi gösteren halıdır derdi bizimkiler. halılar pahalıysa o ev lükstür.



şimdi de görece alternatiflere geçiyoruz.

dairelere açılan asansörler ve markaları: ben böyle bir projede hiç çalışmadım, ama teklif ettim asansör firmasıyla oturduk konuştuk kendileri fiyat çıkarttılar ama patron onaylamadı. güvenlik sistemi v.s problem olur dedi(türk tipi patron) bunun dışında asansör markası da önemli, hatta evin içinde kullanılan prizler anahtarlar bunlar da maliyette toplu girdiği için rakamları çok değiştiriyor.

mutfaklarda ada olması: sanırım artık yeni yapılarda y.odası ve giyinme odası yapmayanı dövüyorlar ben 2016dan beri hiç alternatifini görmedim, eskiden salomanje diyorlardı galiba bizim zengin komşular, şimdi onun yerine daha kapalı kış bahçesi tadında manzaraya sahip yemek odası yapılıyor, hah işte bu varsa eğer mutfağın ortasındaki ada lüks oluyor, bu olmadan mutfak adası varsa eğer o zaman görmemiş olunuyor, başa çok bela açar.

şimdi de lüksmüş gibi gösteren yanılgılara geçiyoruz yavaştan. mesela yukarıda mutfak adasından bahsettik hafif girişi yaptık.

alçıpan detaylar: bu da bir diğer yanılgı. Eğer fazlasıyla alçıpan detay özellikle tavan bağlantılı alçıpan imalatı varsa geçmiş olsun. evi satarken biraz hırpalamışlar. hele hele alçıpan görünümlü sertleştirilmiş polistren varsa oooOO, kurnaz mütahite başvermişsiniz demek oluyor. alçı ve buna benzer malzemelerle sertleştirilmiş basit görsel şovlardan uzak duruyoruz. ışık bantları spotlar hepsi dahil bunlara. illallah ettirir. lüks görünümlü gundi mekanlarıdır. lüks değildir.

pahalı(!) beyaz eşya: bu da bir başka yanılgı. bir evde kırmızı tek kapılı dolap varsa kaçın. ya öğrenci ya da beyaz yakalı kredi kartı borcunu ödemekten yılmış bir evsahibiyle başbaşasınız. tuhaf markalarla donatılmış ankastre varsa kaçın 10 kuruşun hesabını yapan ama gösteriş meraklısı bir cimriyle berabersiniz. o gördüğünüz buz düğmesi hiç kullanılmadı, kullanılmayacak demek oluyor bu, vitrin oğlum o.

ebeveyn banyosunun duş olması: en sevdiğim kısmı bu benim. adam ebeveyn banyosu yapmış ama pek bi' gönülsüz yapmış. kız alıp vermeyin.

bitti.

evde kullanilan malzemelerdir. mesela akrilik tezgah.

doğramalar rehaus marka ise, balkona açılan pvc kapı volkswagen dediğimiz kapılardan ise, yatak odasında ebeveyn banyo + giyinme odası varsa;

mutfak tezgahları akrilik + ankastre tüm mutfak franke olmalı. artı olarak ada mutfak da varsa daha iyi olur.

armatürler tuvalet banyo lavabolar, eviyeler, duş bataryaları; mutfak bataryaları vs a'dan z'ye hans grohe olmalı.

falan filan. kullanılan malzemeler, işçilik + mimari açıdan düşünülmüş tüm detaylar ve manzara.

benim lüx algım böyle.

mutfakta corian tezgah
miele ya da gaggenau markali beyaz esyalar
10 cm. supurgelikler
schneider elektrik anahtarlari
lamine parke
islak zeminde karo degil mermer

ya çok güzel anlatmışsınız ama kendimi baya bi fakir hissettim bahsettiklerinizi inceleyince :(

Boydan boya cam. Büyük pencereler pahalı olduğu için türkiyede bir çok konut projesinde el kadar pencere kullanıyorlar. Gavurlar boydan boya cam koyuyor bir çok projede. istanbulda bile çok sayılı bu tarz bina.

300 liralık Stanley termosum var 5 saat civarı sıcak tutuyor, oradan çıkarım yap işte. 24 saat sonrasında 60 derecede tutacak bi teknoloji yok.

Ebebekten 0.50 lik bir termosum var, gerçekten 6 saat kadar sıcak tutuyor, sonrasında üç dört saat ılık sonra da soğuk. 50 tl gibi bir fiyata almıştım. Bunların alayı böyle bence.

@angelus yorum yapanlar yalan söylüyor o zaman.. ben de pek ihtimal vermiyorum zaten ama belki vardır diye sorayım dedim. 300 liralık bile 5 saatse benimki normal o halde.

Sendeki termos f/p oranına göre bendekinden daha iyiymiş.

Stanley marka 28 saat tutuyor.

thermos marka termosum var 24 saat sicak tutuyor.

40tl icin 6 saatlik performans gayet iyi bence. daha uzun sure tutan markalar var ama bunun 5 kati fiyati.

bir de kullanmadan once sicak suyla icini calkalarsaniz performansi artiyor.

Penguen alınabilecek güzel bir marka, verdiğin değerler de oldukça iyi.

Kaldı ki hangi dış sıcaklıkta hangi rakımda ölçüyoruz bu değerleri?

Kullanmadan önce bir yudum sıcak su koyup çalkalamak gerçekten süreyi uzatıyor +1

Bir de bu verilen yaklaşık değerler kapağını açmadığımız sürece geçerli, yoksa zırt pırt kapağını açıp içinden su eksiltirseniz 3 saate soğur zaten.

@john bloor kullanmadan önce sıcak suyla çalkalıyorum. Test yaparken oda sıcaklığında 2 saatte bir yarım çay bardağı kadar su alıp hemen kapattım. Aynı ürün hepsiburada n11 gibi yerlerde 80-90 tl civarı.. ben ankarada yerel bir ucuzluk marketinden aldım.

Kapağı her açtığında sıcak dışarı kaçtı, bence iyi bir performans.

"DST100 CROSS TRAİNİNG ÇEKME KAYIŞI" adı ürünü veya muadilini alıyorsun, kapıya da asılabiliyor. kendi vücut ağırlığınla tüm vücut çalışabilirsin, eğimini ayarlayarak direnci artırabilirsin, dolayısıyla yerinde saymamış olursun.

www.google.com

bu da hareketler.

Saydıklarının kanatla bir ilgisi yok, latissimus dorsi bölgesini etkileyecek hareketler yapman lazım, ekipman ayarlayabilirsen en kolayı pull-up, onun dışında çekme hareketlerini evde yapabilir misin çok emin değilim dumbbell varsa yine nispeten dumbbell bent over dumbbell row falan yapabilirsin ama bunlar hep kısıtlı olur, bir kas grubunun gelişmesi için düzenli bir progressive overload gerekiyor.

örnek olması açısından www.thefitnesstribe.com linkinde görülen hareketlerden ve altında yer alan videodan uygun olanları zaman içinde zorluk derecesini artırarak yapabilirsin hiçbir şey yapmamaktan iyidir. hiç dumbbell falan olmasa da 1,5-2kg lik su şişesi ya da muhtelif ergonomik elle tutulur başka bazı materyaller ile ağırlık da ekleyebilirsin, biraz yaratıcılığına kalmış burası.

google a "lateral pull down at home" yaz

makyajsiz kasada cok iyi bence, makyajaiz kasa 6 ay sonra geldi diye hatirliyorum.

Yeni 208'den ornek vermek gerekirse lansmanı 2 hafta evvel yapıldı ama seneye gelecek mesela. 508'in lansmanı geçen yıl temmuzda yapıldı anca şu ara geldi Türkiye'ye. 2008 daha belirsiz. 2021de anca gelir. Ben makyajsiz olanı sıfır almıştım 2015 model, memnunum tavsiye ederim.

Test sürüşü yaptım. Vites geçişlerni çok hissettiriyor ve içi inanılmaz küçük. Suv denmez.

Peugeot 2008 alınır iyi arabadır ama 2019 modeli alınır, 2019 öncesi yarı otomatik şanzıman 2019'lar tork konvertörlü EAT6 tam otomatik şanzıman, abartmış mı olurum bilmiyorum ama şu an piyasadaki en iyi otomatik şanzıman diyebilirim.

Vergisini ödeyip alırsın yasak değil.

"Alsam türkest egerçi hindî gûyem" dizesinde muhtemelen metafor yapmıştır, bu onun "Ben Türküm" demek istediği anlamına gelmez. Yani bunu günümüz terminolojisiyle okuduğumuz zaman "Hintçe konuşuyorsam da aslım Türktür” gibi bir anlama geliyor ama o dönemde Hintli çirkin karanlık yüzlü vs gibi anlamlara gelirken Türk kelimesi güzel yüzlü anlamına gelirdi. Bu açıdan bakarsan "Çirkin gözüksem de aslım güzeldir" anlamına da gelebilir. Bunlar hep yoruma açık konular. Ha benim kişisel görüşüm Türklükle uzaktan yakından ilgisi yok.

Bal ayı gibi şeker içeren bir ürün, r evolution'ın dediği gibi kızarmış ekmeğin üstünde tereyağıyla güzel gidiyor, onun dışındakiler satış stratejisi. 1 birim faydası varsa 10 birim zararı vardır.

bazı balları arılar glikoz şurubu içerek yahut uyanık arıcının koyduğu şekerleri yiyerek üretiyorlar. bazı balları da çiçeklerden derliyorlarmış.
hangisi iyi hangisi kötü bizim burda teyze var ben bilirim diyor lakin hangi balı götürsem 10 numara hakiki der.

antiseptik özelliği var. mide rahatsızlığı olanlara aç karınla tüketilsin gibi kocakarı tarifleri var ama tıbbi dayanağı var mıdır bilmiyorum. ama kimseden duymadım ki bal yiyip kötü olsun

şekerden daha faydalı (ya da daha az zararlı) bir tatlandırıcı.
antiseptik
bağışıklı sistemini güçlendirici etkisi var.

iyi bal kötü bal ayrımı; arının nerede neyle beslendiğiyle ilgili. sunni destek gıdası mı yoksa vahşi ortamda özgürce mi besleniyor, havası suyu temiz ortamdaki bitkilerden mi topluyor bununla ilgili.
çam, çiçek, kestane ve çamın çeşidi, çiçeğin çeşidine göre de değişiyor.
bi de tamamen sahte; içine şeker katılan vs ballar var.

Soruya kayniyorum, propolis ve polen icin de bi gereksizlik durumu var mi

Kilo alıp vermeyle ilgili bugüne kadar pek çok saçma açıklama gördüm ama en saçması bu olabilir, uzun zamandır bana cringe yaşatan kimse olmamıştı biraz bu eksiğimi giderdi. Yani dediği gibi termodinamik var evet, termodinamiğe göre de 6000 kalorilik enerji içeren bir hap 0,1 gram dahi olsa 6000 kalorilik enerjisini korur, bu hapla 5 ay beslenirsen 5 ay sonunda obez olursun. Ayrıca bunun sürtünmesiz ortamla vs ne ilgisi var onu da çözemedim. Sürtünmesiz ortamda 6000 kalori alınca enerji yok mu oluyor, bu bi kere söylediği termodinamikle alakasız bir sonuç. Yani kalori kaloridir bunu 0,1 gramlık bir hapa da sığdırsan kaloridir o hapı sürtünmesiz uzay boşluğunda da alsan kaloridir ve sonucu değişmez.

Ayrıca bir noktayı atlamışım senin sorduğun onu da açıklamak isterim. Kalori bir enerji birimidir; ısı enerjisinin birimi, diğer ismi Joule'dür. Isı enerjisi ile bir cismin ağırlığı birbirine paralel olmak zorunda değildir, 0,1 gramlık bir "madde"yi yaktığında bundan teknik olarak 6000 kalorilik enerjinin açığa çıkması mümkündür bunu da sadece besinler olarak görmemek gerekir. Misal 1 gramlık uranyumdan milyonlarca kalorilik enerji açığa çıkabilir, bunu bu şekilde incelemek gerekir.

İkincisi, dediğim gibi, kalori ısı enerji birimidir; 1 elmanın 100 kalori olması, 1 elmanın yakıldığında 100 kalorilik ısı açığa çıkardığını, 100 kalorilik enerji taşıdığını gösterir. Bu enerji de elmanın içerdiği şeker gibi besin değerlerinde gelir. İnsan vücudunda kilo yapan şey tabii ki kalorinin kendisi değil o sadece bir ölçüm birimi, kaloriye neden olan şeker protein yağ gibi besin değerleridir, kalori dediğimiz şey bunların işlenirken ortaya çıkan enerjisini ölçer, biz de bu ölçümlere göre ne kadar yiyip ne kadar yemeyeceğimiz matematiğini yaparız sadece. Durum biraz karışık olmuş olabilir ama tam olarak bu.

Senin örneğe göre 12 ile 8 arasında 8 saat boyunca ne istersen yiyorsun.

Anlatayım kısaca

Sabah akşam yemeği diye düşünme.

Yemek yemediğin süre 16 saat olsun.
Günün son yemeğinden sonra iki saat içerisinde uyuma
Yemek yemediğin sürede sadece su, şekersiz çay şekersiz sutsuz kahve ve sade soda tuketebukirsin.

saat aralığı olarak 12-8 verdiğin için söylüyorum, öğünlerini 12'yle 8 arasında alıyorsun. yemek yediğin saatler sınırlı olduğu için zaten öğle ve akşam yemeği yiyosun ve doyuyorsun. bu sırada azıcık dikkatli beslenirsen de zaten istemsiz kilo vermiş oluyorsu. örneğin gece 11de gelen ağza çukulata atma isteğini uppps bu saatte yiyemem hiç kusura bakma canım diyip ertesi güne öteliyor ve ertesi gün de o çukulatayı unutuyosun. böyle böyle kilo veriyosun işte, if böyle bişiy.

Kabaca bu.
O yemek yediğin kısımda çok çok kalori alırsan elbette zayıflatmaz ama yine de çok fayda görürsün.

ne istersen yiyorsun falan hikaye hocam öyle saçma şey olmaz zaten. ne istersen yemiyorsun tabi ki. protein ağırlıklı beslenmen lazım ki if bir işe yarasın.

kendim ne istersem yediğim ve protein ağırlıklı beslendiğim iki farklı şeklini tecrübe ettim. protein ağırlıklı if yapınca 1 ayda 7kg zayıfladım.

size tavsiyem diyetisyen kontrolünde yapmanız.

yanlış biliyorsam uzmanlar düzeltsin.

IF'nin olayı temelde yemek yeme periyodunu kısıtlamak, geri kalan sürede insülini tetikleyecek hamlelerden kaçınarak vücudun kendini yenilemesine ve yağ yakmasına fırsat tanımaktır. vücudun besin tükettikten sonra geçtiği çeşitli aşamalar var, bu nedenle oruç durumuna geçmenin 12-14 saat sürdüğü kabul edilir (aşağı yukarı). IF'in de farklı çeşitleri var. 16 saat yemeyip 8 saat yemek, 18 saat yemeyip 6 saat yemek, 20 saat yemeyip 4 saat yemek veya OMAD (one meal a day - günde tek öğün) şeklinde de yapılabiliyor. bu tamamen sana kalmış: IF'in kendi mantığı basit: oruç tutmanın avantajlarından yararlanmak, bu yüzden 16 saat aç kalmak.

ne yiyeceğin, ne yapacağın tamamen sana kalmış. IF bir diyet değil, beslenme tarzı sadece. sekiz saatlik aralıkta pekala iskender gömebilirsin ama kilo vermek amacıyla IF yapıyorsan kalori açığını yine bırakmak durumundasın. kalori sayıp detaylı hesaplara girişmeye gerek yok ama biraz daha dikkatli ve temkinli olmak iyi bir fikir; çünkü yakamayacağın kadar kalori alırsan 16 saat yine yetmeyecektir.

velhasıl IF'nin temeli çok basit ve anlaşılır. geri kalanını sen belirleyeceksin. kimse sana 8 saatlik sürende ne yiyeceğini söyleyemez. sadece şu var işte: sağlıklı yağların ve proteinin ağırlıklı olduğu, basit karbların olabildiğince az (mümkünse hiç olmasın) bulunduğu, kompleks karbonhidratların da uygun miktarlarda yer aldığı öğünler IF'i çok kolaylaştırır. özellikle alışma sürecinde uzun süre aç kalmak zor gelebilir, çikolata gofret yersen çok çabuk acıkırsın. o açıdan yediklerini de modifiye ediyor insan zaten yavaş yavaş IF'e geçince... "ben zaten 16 saat aç kalıcam, şimdi dürüm yiyip beş saat sonra karnımı guruldatacağıma oturup ıspanak falan yiyim" diyorsun.

ölçülü beslenmeyle (yeşillik, sebze, sağlıklı yağ, borotein ağırlıklı) birleştirildiğinde şahsen edindiğim kazanımlar şöyle oldu,

* gavur gibi kilo veriyorum. gerçi o benim çok şüşko olmamdan kaynaklı ama olsun, pata küte gidiyor yani.

* sürekli yemek derdi yok, ben öğlen okulda yiyorum, akşam da yarım saatte tavuktur mantardır sebze sotedir vs. bi şeyler yapıyorum.

* ölçtürmedim ama vücut rahat bırakıldığı için özellikle insülin falan rayına giriyor. normalde canı çikolata istiyor diye duvar yumruklayabilen bir hayvanım. IF düzenime sadık kaldığımda canım ne gofret, ne tatlı çekiyor. yemekleri bile "yemezsem vücut ters tepki verir" diye yiyorum, çok acıktığımdan değil. kaldı ki ben kalori alımımı ciddi ölçüde kısıtladım, günlük ihtiyacım ortalama 2500 kadarken ben 1700'ü geçmemeye dikkat ediyorum (kilo vermek için). ona rağmen acıkmıyorum.

* mental olarak biraz mallık var, herhalde karbonhidrat beynim hâlâ alışamadı ama fiziksel olarak kendimi lisedeki gibi hissediyorum, o zamankinden 30-35 kilo daha ağır olmama rağmen... atlayıp zıplayasım, durduk yere markete gidesim falan geliyor. enerji farkını daha 5-6. günde görmek mümkün.

if bir nevi niyetsiz oruc,hic kasma,bi yere kadar gidiyor bir yerden sonra hoytt yerim bole diyeti diyorsun.keto rules.elden ayaktan dusmuyorsun.

@duptıs, ya bu durum bana çok tuhaf geliyor. keto yapabilmek için terminatör gibi olmak lazım. çelik irade lazım. yani keto yapabilen bir insanın IF gibi nispeten çok daha kolay uygulanabilir bir yöntemi zor bulması bana çok ilginç geliyor. IF'i canın istiyorsa esnetirsin, çok zor geldiyse bir güncük ara verirsin, canın tatlı istiyorsa 8 saatlik yeme periyodunda gömersin bi' şeyler... keto çok çok katı. dışarıya çıksan yiyebileceğin neredeyse hiçbir şey yok. her öğünü, her şeyi titizlikle hesaplaman lazım. minnak bir karbonhidrat parçası yedin diyelim, hooop, belki üç günlük emek çöp oluyor. bence ketoyu yapan biri IF'in altını üstüne getirir.

onun dışında if+keto ikilisi müthiş olur tabii ama duyuru sahibinin insülin ve glikojen bile duymak istemediği göz önüne alınırsa bence kendisi ilgilenmez ketoyla. keto çok manyak bi şey, yapabilenler beni ürkütüyor. o ne biçim irade öyle yav.

şu kısmını bi netleştirelim.

16 saat aç kalmakta problem yok. zaten 8-9 saati uykuda geçiyor. sabah da deli gibi aç uyanmıyorum, öğlene kadar dayanabiliyorum.

asıl sıkıntı öğlen yemeği ile akşam yemeği arasında. sürekli çalıştığım için, sürekli enerji harcadığım için, bi de yaptığım iş sıkıcı olduğu için elim dursa ağzım durmuyor. elbette ki böyle bir sistem yapıyoruz diye yemeğe de abanmıyorum. yine sağlıklı besinler tüketmeye özen gösteriyorum.

peki 12'deki öğle yemeği ile, 8'deki akşam yemeği arasındaki 8 saatlik dilimimde bir şeyler atıştırabilir miyim? 12'de yemeği yedim. akşama kadar fındık fıstık atıştırsam? ne bileyim 1-2 mandalina yesem? çubuk kraker falan yesem? oluyor mu?

yoksa 12'de yemeği yedikten sonra 8'e kadar yine tamamen aç mı durucaz, sadece çaya kahveye mi izin var?

ya da bir yerlerde açlık bölümünde de "yeşillik serbest" demiş biri. akşam tv izlerken çekirdek yer gibi kıvırcık, marul, maydanoz, roka falan yiyebiliyor muyuz?

12-20 arası yiyecek tüketimi serbest. şöyle düşün, 16 saat oruç tutacaksın ya, sen diyorsun ki ben bunu 20-12 arasında yapıyorum. haliyle senin yemek periyodun 12-20 arası oluyor. öğlen yemeğini, akşam yemeğini ve istiyorsan atıştırmalığını, abur cuburunu vs. bu aralıkta yiyebilirsin. o 8 saat içerisinde "oruçlu olmak" beklentisi yok yani, o aralık senin vücudununun yemek göreceği, sindirimle uğraşacağı, "yemek geliyo la tililili" diye coşacağı periyot. bi kere yedim bi sonrakini 8 saat sonra yiyebilirim diye düşünme. sen akşam 20 ile öğlen 12 arası oruçlu musun? tamam, her ne yiyeceksen saat ayrımı yapmaksızın 12-20 arasında yani oruç tutmadığın sürede gömebilirsin. sadece yeme içme işini 20'de bitirdiğinden ve 16 saat geçmeden tekrar bir şey yemediğinden emin ol. olayın özü budur: 16 saat oruç tut, geri kalan 8 saatte serbestsin, ne yiyeceksen o zaman ye.

şimdi sen insülin, glikojen duymak istemiyorum diyorsun ama temelde orucu bozan şey insülinin tetiklenmesi olur. o yüzden vücudun sindirmek zorunda kalacağı bir şey tüketmemek lazım oruç süresince. bazıları 50 kaloriye kadar tüketilebilir deniyor ama ben riske girmiyorum. oruçluyken şekersiz-sütsüz (kısaca kalorisiz) çay, kahve, su, maden suyu vs. tüketilebilir sadece. ben maden suyuna limon da sıkıyorum bazen. interlekte bozmadığı yazıyor. yeşilliklerin kalorisi çok düşük tamam ama insülini tetikliyor olabilirler, emin olamadım. ben yemezdim. sonuçta vücudun "bi şeyler geliyo, bunu hücrelere götürelim" diyebilir.

insülin diyorum çünkü insülin salgılandığı anda oruç bozuluyor olmalı, o yüzden vücudun "bu bi şeyler yiyo" dememesi lazım oruç süresince. su, kahve, çay vs. kalorisiz olduğu için vücut onlara ses etmiyo zaten ama kalori girince çarşı karışır.

Abi arkadaşlar net anlatmış der meister özellikle açıklayıcı olmuş; IF bir diyet değil "sadece" beslenme periyodu oluşturan bir program, 8 saatlik bölümde istediğini yiyebilirsin; ister pizza ye ister tavuk ye ister pilav ye bunu ister tek öğünde ye istersen 15 dakikada bir ye bunlar sana kalmış, amacın kilo vermekse her şartta kalori açığı vermen gerekir zaten; IF'i kalori açığı vermeden istediğin kadar katı uygula kilo veremezsin; kalori açığı oluşturup 8 saatlik periyotta 10 öğün de yesen arada atıştırma da yapsan kilo verirsin ama en optimal sonucu, 8 saatlik dönemde alman gereken kaloriyi en az öğünle almak.

Ha ben kalori açığı verdim 2 öğün beslendim arada da 2 mandalina yedim, kilo verir miyim diye soruyorsan kilo verirsin evet. Fakat ana nokta he zaman kalori açığı, kalori açığı verdikten sonra her şekilde kilo verirsin, (bak burası önemli) IF sadece durmadan atıştırmanı engellemek için sana otokontrol sağlamayı amaçlar, en büyük özelliği budur.

Açlık bölümünde bir şey yeme abi sadece kalorisiz sıvılar, programın amacı zaten seni yememeye teşvik etmek, yeşillik yiyerek sistemi abuse etmeye gerek yok.

eğer kilo verme amaçlı yapıyorsan ne istersen yemiyorsun tabii ki.

btw
Bu araştırma / bu yöntem'i bulan Japon adam nobel ödülü aldı.
Bu yöntem kilo verme odaklı yöntem değil (kilo da verdirir tabii)
Bu yöntemi adamın bulma / ve adamın uzmanlığı "hücre yenileme"
bu yöntemle beslenirsen, daha geç yaşlanıyorsun ve daha iyi yenileniyor hücreler

Bir de, söylemeyi unuttum, IF'i kilo vermek maksadıyla yapacaksan bunu bir diyet programına entegre etmen gerekir, ancak o zaman çalışır. Yani IF+Lov Carb-IF+High Carb-IF+Lov Fat-IF+High Fat vs vs gibi. Önceden de dediğim gibi; IF kendi başına kilo verdirmez, kilo vermeni oluşturacak kalori hesaplaması yaptığın bir diyet programındaki yeme düzenine entegre edip bir beslenme rutini oluşturabilirsin sadece. Sana kilo verdirecek olan IF değil, uyguladığın diyet olacaktır.

çok kısa sürede çift haneli kilolar verdim.bunda bilinen, uygulanan yöntemlerden uzak beslenmem de faydalı oldu. her bünye bir değil ve bu meret her bünyede aynı etkiyi sağlamıyor.

öncelikle nasıl bir işte çalışıyorsunuz? masa başı-saha-beden işçiliği vs. eğer çok efor gerektiren bir işte çalışıyorsanız 18-6'dan uzun durun. ben 18-6 yöntemiyle başardım.

sonraki aşama günde kendinize bir saat seçmeniz. benim saatim akşam 7'ydi. yazın 8 oldu bu. gün içinde şekersiz her türlü içeceği içtim. 18-6 (6 saat yediğimiz süre) içerisinde 6 saatin sadece yarım saatinde yemek yedim. geri kalan 5,5 saatte hiç yemek yemedim. krakermiş, meyveymiş, lifli besinlermiş. onlarla kendimi geçiştirdim.

çok sigara ve çok kahve içerim. sabah kalkar kalkmaz kahve içenlerdenseniz kahveyi belli bir orana düşürmeniz lazım. mental olarak çok yıpratıyor bunlar insanı.

hiç ekmek yemedim, hiç ama. 2 tabak yemek yedim ama ekmek yemedim. tatlı falan da öyle.

spor da önemli. günde 10 12 km yürüdüğüm günler de oldu hiç yürümediğim de. ama en az 1 saat tempolu yürüyüş şart. çok daha hızlı ve rafine kilo veriyorsunuz. if'den sonra spor salonunda "lan buram da sarkmış" diye üzülmek yerine sporu önceden yapın ki iki iş birden çıkarmayın.

ben kendime bir ödül günü koydum. kokoreç'i çok severim, tavuk döneri de öyle. ödül günlerinde - mesela 2 haftada 1- yiyebildiğim kadar yedim. sporu da ona göre yaptım. ekmek de var bu aşamada.

en önemlisi de istikrar. arkadaşın doğum günü, kardeşimin mezuniyet kutlaması vs. demeden devam etmeniz lazım. bir kere bozuldu mu hep bozuluyor. denendi onaylandı.

son olarak yulaf ezmesi alın. bulunsun evde. bazen an gelecek ölecekmiş gibi hissedeceksin. 2 kaşıt yoğurt ve 2 kaşık yulaf, tek öğünü bile atlatmanıza yardımcı oluyor.

bol şans.

Amaç kilo vermekse en önemli şey kalori alımı. Hangi diyeti yaparsan yap, en nihayetinde aldığın kalori harcadığından fazlaysa kilo alırsın.

Intermittent fasting hem insülin direncini kontrol ederek metabolizmanı hızlandırmanı sağlıyor, hem de yağ yakımını hızlandırıyor. Kolestrolu falan azaltabileceği de iddialar arasında.

Ben bunu on/off 2 yıla yakındır yapıyorum ve kalorik alımı biraz kısıtladığımda sıradan diyetlere göre çok daha hızlı kilo veriyorum. Ama cipsleri gömdüğüm zaman o olmuyor tabi.

gercekten haftada en az 3 gun gideceksen deger, ama yoksa salla.

4 aylığı 1600 lira olduğundan boştur muhtemelen, verme o parayı.

Eğer gerçekten kendinizi bu işe verecekseniz, haftanın dört - beş günü gidip dolu dolu kullanacaksanız değer. Hemen yanında mesela Kanyon mac bit pazarı gibi iş çıkış saatleri, sürekli sıra bekliyorsunuz. Eğer grup derslerine katılırım tek fazla çalışmam diyorsanız kanyon'u daha çok tavsiye ederim, iş çıkışı da olsa yer bulunuyor bi şekilde. Veya diğer mac salonlarını.

Gold üyelik bu fiyat. Sadece fitness veya sadece spa için de fiyat istenebilir. Ama ben hepsini istemiştim.

sabah ve/veya öğlen kanyon'a gidiyorum muazzam
akşam 18 sonrası çok kalabalık oluyor
bu saatler uygunsa tavsiye ederim

wyndham'ın salonu çok basık ve küçük gelmişti bana
ayrıca çok pahalıymış

35 TL olayını bilmiyorum da araca ait herhangi bir ceza varsa muayeneye giremiyorsun.

Gitmeden para vermiyorsun, bütün parayı orada veriyorsun, bu 35TL dolandırıcılar diye biliyorum.

1- randevu ücretsiz.

2- 35 tl başka bir ücret içindir randevu almak ücretsiz.

3- trafik ve vergi borcu varsa muayene yapılmaz.

4- trafik çevirmezse bir sıkıntı olmaz. ceza bedeli yansır 5-10 tl o kadar.

vay anasını avradını sayın seyirciler.

google'da "araç muayene" diye aratıp çıkan ilk sonuç dolandırıcı sayfası. vay vay vay daha neler görecez olum. demek bu seo mudur ne halttır onu iyi yaparsan dolandırıcı sayfasını bile asıl sayfanın üstünde en üstte çıkarabiliyorsun ha. vay vay vay ulan. ağzım açık kaldım yemin ederim.

muayene ücretsiz, ilk çıkan sayfa dolandırıcı, onun altındaki tuvturk.com.tr uzantılı sayfa gerçek. oradan randevu alıyorsunuz, beş kuruş da ödemiyorsunuz.

vergi, ceza, sigorta borcunuz olmaması gerekiyor. ayrıca egzoz muayenenizin de araç muayenesinden önce yapılmış olması gerekiyor. muayene istasyonunda onu da yapıyorlar ama telaşa gelmesin derseniz dışarıda yaptırıp gidebilirsiniz. zira orada egzozdan geçirmezlerse normal muayeneden de ağır kusur alırsınız. benim tavsiyem egzozu dışarıda yaptırıp gidin.

yakalanmadığınız sürece muayene tarihinin geçmesi sorun olmaz. yakalanırsanız ceza yersiniz. onun dışında geciktiğini süre kadar muayene ücretine gecikme zammı ödersiniz. ne kadar ödeyeceğiniz randevu sayfasında yazar.

bir sürü kapkaç site var dikkat et. gitmeden para ödenmiyor. araç muayinesi 279 egzoz 65 hepsi peşin ve elden nakit ödeniyor.

bazı aracılar var internette tüvtürk'te bedava olan randevuyu belli ücret karşılığı sizin adınıza alıyorlar. geçenlerde yine duyurudan biri sormuştu fakat o çoktan ücreti ödemiş. buradan aldığı cevaplardan sonra siteyle iletişime geçmiş iade etmişler parasını. dediğine göre müşteri hizmetleri çok iyiymiş adsfdghfg

dolandırıcı demek ne kadar doğru bilmiyorum. adblock'tan falan mıdır bilmem @kibritsuyu'nun dediği gibi "araç muayene" araması yapınca ilk sayfa son sıra hariç tamamen tuvturk'un kendi sitesi çıkıyor bende. son sıradaki site ise şu: aracmuayene-randevu.web.tr şimdi tuvturk'ten randevu almak için tüm sürecin yazılı hallerinin yanında videolarla, infografiklerle gösterildiği kendi sitesine girmek yerine şu isimdeki bi siteyi kullanmak yoldan geçen adama banka kartını verip şifreyi söylemekten farklı değil. ikisini de yapmamalıyız. internet okur-yazarlığı falan filan...

vergi borcu ve gecikme için verilen cevaplar+1

herkes olması gerekeni yazmış. ben sadece hatırlatma için yazayım.
kredi kartı ile ödeme yok.
muayeneye gittiğinde yanında nakit olması lazım. yoksa benim gibi dağın başında bankamatik ararsın.

ilk yakalandığında ceza kesip 1 hafta süre veriyorlar. ikincide aracı bağlıyorlar.

iyi kol kası yapılır. baya yararlı olur.

Ne kadar aralıklarla olduğu önemli. Her 10 dakikada bir çekip bir sene boyunca devam edersen deli bir şey olursun.

(bkz: saitama)
(bkz: one punch man)

başladıktan bir ay sonra hiç bir şey hissetmemeye başlarsın. ya sayıyı artırırsın ya da bırakırsın.

Her on dakikada şınav mı çekilir (: 15 şınav çektin 1dk sonra tekrar 15 şınav bu şekilde 3 kere.yani günde 5 on dakika şınav çekmenin faydası olur mu?

Açıkcası pump olmaktan başka pek bir şey olmaz, kas gelişimi için artan yükleme yapmak gerekir ama tekrarların artması pek yüklemeye girmiyor bir noktadan sonra kas gelişiminden çok laktak eşiğinin gelişmesini etkiliyor çok tekrarlar, o nedenle kısa sürede etkisiz hale gelir pump olursun sadece. Şınav diğer ağırlık antrenmanlarının yanına ek olarak asistan olabilir.

Gogus kaslari belli etmeye başlar kendini ufaktan.
Kol degil, gogus.

Bir yıl boyunca 3x15 set şınav çekmediğin halinden daha düzgün ve kuvvetli göğüs kasların olur ama harcanan emeğe göre çok fazla bir şey olmaz.
Kas gelişimi basitçe şöyle olur; sen kaslarını alışkın olmadıkları bir şekilde zorlarsın, sonra kasların yırtılır, ardından bir güzel beslenirsin ve dinlenirsin, bu esnada kasların kendilerini (o alışkın olmadıkları hareket için) eski halinden daha güçlü bir şekilde onarır. sonuçta o seni zorlayan hareketleri bi kaç sefer sonra daha rahat yaparsın.
Yani kaslarının sürekli gelişmeye devam etmesi için sürekli zorla şiddetini arttırman lazım
1 yıl boyunca her gün 5dk koşsam ne olur demek ile aynı şey

şınavı gittikçe zorlaştırabilirsin, exrx.net
buradan clap push-up on ball, pike pushup, one-arm pushup'lara bakabilirsin.

Öyle yapacağına şöyle yapsana

www.vucutgelistirmeci.net

Spiegen manyetik tutucu var. Izgaralara taktığın kısım çok yumuşak bir madde ile kaplı bir süredir kullanıyorum. Tavsiye ederim.

yatay tutan vardı, direk direksiyona takılan.
ise yarar mi?

urun.n11.com

Bende Spigen kardeşimde Anker'in manyetik tutucusu var ikisi de iyi, ben 1 senedir kullanıyorum hiç sorun yaşamadım.

klimaya takılan almayın. klima peteğini kırıyor zamanla.
konsola yapışan da almayın konsolu kırıyor yada döşemesini bozuyor, dökülüyor.
Ya cam olayını yapacaksınız (ki ben kullandım bir iki yıldır hiç sorun yaşamadım)
yada bluetooth kit 100 tl ye alıp devam ediceksiniz. durum navigasyonsa cam en iyisi. kocaeline ilk seferde 200 km gidip geldim yol bilmeden. güvenli sürüşü bozmadı.

Yaş mama kedilerin çikolatası gibi bir şey onu illa ki yer; kuru mamalardan da sevdiğini bulacaksın artık bi şekilde ama 2,5 yaşına kadar yaş mama yememiştir herhalde o yaşa kadar hangi kuru mama verilmiş onu öğrenme şansınız varsa her şey daha kolay olur.

petshop'lar açık mama satar. paketlilerden kalite olarak farkları olmaz. azar azar deneme yanılma yöntemiyle sevdiği mama bulun. proplan ile başlayabilirsiniz belki.

teşekkür ederim bakalım proplan alalım ilk başta :)

bizim kedi safkan ankaralı. proplan seviyor en çok.

Haşlama tavuk verdiniz mi? Onu da severler. Tavuk ciğerini az yağda biraz kavurup verirseniz belki onu da sever.

Yaprak döner veriyorum ben

Benim rahmetli ankara kedileri proplan tavuğu severdi, balığa da hayır demezdi. royal canin'i de severek yiyorlardı.

Ayrıca devamlı yaş mama verirsen hayvan ishalden kurtulamaz ve diğer mamalara burun büker. arada sırada ver sadece

Pro plan, royal canin gibi icerigi bos mamalar almayin derim. Ya da az tahilli/tamamen tahilsiz mamalarin arkasiyla pro planda yazilanlari bi karsilastirin. Sokaktan mi sahiplendiniz, eski sahibinden mi? Bilgi alacaginiz biri yoksa gecmisten, hayvanin yeme duzeniyle ilgili, deneme yanilma yontemi tek cozum. Onunuze gelen mamayi yiyecek mi diye almayin.

Yok değil.

Overlord.

Overlord +1

evet

Vergi sadece Aliexpress için gelmedi ki, tüm yurtdışı alışverişler için geldi.

Yurtdışından ne alırsan al fiyatı ne olursa olsun; AB bölgesinden gelen kargolardan %18 AB dışından gelenlerden %20 vergi alınıyor.

@angelus teşekkür ederim tam olarak merak ettiğim buydu. Aldığım ürün 22 euro 27 dolar barajını geçmediği halde vergi alınmış olması beni üzmüştü.

Yaris önden çeker, o yüzden olmasa gerek.

Focustaki yükselti egzoz boşluğundan kaynaklıdır.

Normalde arkadan çekişlilerde şaft dışarıdan bi müdahaleye maruz kalmasın daha sağlıklı çalışsın diye bazı araçlarda şaft tüneli oluyor, o nedenle yüksekten geçiyor; bazıları da bunu önemsemiyor şaft tüneli koymuyor. Önden çekişlilerde normalde şaft tüneli gereksiz ama onlarda da elektrik hattı fren hattı gibi vs gibi sistemler bu tünelden geçiyor, o nedenle var.

japon ve kore arabalarda olmuyor genelde diye duymuştum. ne derece doğrudur bilmiyorum.

almanlar bmw mercedeste böyle. arkadan çekiş olduğu için bir de kendilerince şafta zarar gelmemesini düşündükleri için şaftı içeri çekiyorlar.
@angelusun dediği +1

Almanlar buraya egzoz, yakıt gibi hatları ekleyip maliyeti düşürüyorlar bi de aracın genel sağlamlığını arttırıyorlar.

Ürünün satış linkini gümrüğe gönderirsen, ki getiren kargo firması bunu senden ister, sadece ürünün vergisini ödersin kargo dahil olmaz, o da 4 lira civarı bi şey olur.

8tl gümrük sunum ücreti + 0.7tl damga vergisi, + urun ambalajı üzerinde yazan bedelin (kargo hariç) ℅20 gümrük vergisi

Aynı önyargıyla izledim, beni şaşırttı. Absurd bi film gayet iyiydi bana göre

sözlüğün genel kullanıcı kitlesi ve kalitesizliğini anlaman lazım.

bunu da görüp anlamadıysan diyecek bişeyim yok.

Efsane değil ama kafa dağıtmalık bir film.

ilk film gayet şukela. guy ritchie tarafından yazılıp çekilse kült olurdu.

Şafak sezer malum. Ben de sevmem. Ama kolpaçino 1-2 belki tr tarihinin en iyi komedi filmleri olabilir.

Kolpaçinoya ben de ön yargılıydım, geçen 29 ekim tatilinde oturup 3 filmini arka arkaya izledim ve gayet eğlenceli filmlerdi, vakit geçirmek için ideal.

beklentisiz, eğlenmek için izlenir. diğer mafyalı komedilerin alayından komik o kesin.

filmi izlemedim ama sözlükte şöyle bir şey var. sözlüğün kabul ettiği bazı "değerler" var bunlar sürekli övülüyor. sanki sözlük yazarı olmanın kuralıymış gibi. birileri övüyor sonra diğerleri de bu sürüye takılıyor bence. mesela yeşilçam filmleri. herhangi bir başlığın altına gidin övün yarım saat sonra dolar başlık. nutella vs de böyle.

Kötü filmlerde oynamış birisi olduğu için x kişisinin başka bir filmi kötü mü olmak zorunda?
Bunun bir ton istisnası vardır.

Erkan can, pena videosunda buna değiniyor.

Veya ilk istisna olarak çukur dizisinde oynayan ercan kesal'ın bir zamanlar Anadolu'da performansı örnek verilebilir

Kolpaçino 1-2 ve Kutsal Damacana filmelerinin senaristlerine bakarsanız filmin arkasında Leman dergisinin karikatüristlerini görürsünüz; Suat Özkan Ahmet Yılmaz ve Kaan Ertem. Bu adamlar döneminin efsane Leman karakterlerini yaratan insanlar, filmler bu nedenle güzel Şafak Sezer’le ilgili değil. Misal Kolpaçino 3 leş bir film, neden? Senaryo Şafak Sezer’e ait.

@angelus +1

kolpaçino ilk iki film, kutsal damacana 1 oldukça iyi filmler.

tiyatro olsa tavrını haklı bulurum ama sinemada yönetmen, oyuncudan çok daha önemlidir. iyi oyuncu kötü oynayabildiği gibi kötü oyuncu da iyi oynayabilir. önyargı seninki.

cem yılmaz'ın son dönemde "ağbi göndermeleri yakalamıyorsunuz yauv" dedirten vasat filmleri yerine kolpaçino (ilk film) tarzı alıntılanma özelliğini sağlayan filmleri tecih ederim. tek eksisi türk komedi mizahındaki olmazsa olmaz "mafya"

Şöyle bir gerçek var ki sokakta büyümeyen, argoya hakim olmayan, gerçek hayatta mahallesinde bitirim abiler tanımamış ve bu ortamlara uzak kişilerin kolpaçino filmlerini gerçekten sevmesi çok zor.

Ulan ne zor bir cümle kurdum öyle!

1970-1990 arası doğan ve izole bir çocukluk geçirmeyen hemen hemen her erkek bu filmleri gülerek ve gerçekten beğenerek izler.

Yazılmış zaten, senaristlere bakarsanız zamanında her hafta yolunu gözlediğimiz karikatür dergilerinde efsane karakterler yaratmış insanlar.

Neredeyse her sahnesi ilmek ilmek işlenmiş, her replik üzerinde uzun uzun çalışılmış, hiç bir yapmacılık içermeyen ve ağıza oturan küfürler hiç sırıtmamış.

Bir filmden bu kadar efsane replikler çıktıysa ve 10 yıldır hala bu replikleri kullanıp gülebiliyorsak bunda bir başarı vardır.

Siz son zamanlarda farketmişsinizdir, ama bu film hakkında sevenleri 10 yıldır böyle konuşuyor zaten.

Düşünsenize filmle alakalı bir başlık açılıyor veya açılmış başlık hortlatılıyor, peşinden film replikleri ezbere yazılıyor yazarlar tarafından.

Bir çok replikte de dolu bknz var.

Bence de "Yeni Türk Sineması"nın en komik filmeridir ilk iki film.

Cem yılmazı çok seven biri olarak, Cem yılmazın komedi filmlerinden daha komikler bana göre. Yanlış anlaşılmasın Cem Yılmaz'ın komedi filmleri dedim, "Pek yakında, Her Şey Çok Güzel Olacak, Hokkabaz" gibi süper ötesi filmleri komedi sınıfına sokmuyorum ben.

"Sabri abi bizim bir arkadaş var, tencere imalatcısı, aynı yaşlardayız. Burdan uçağa atlıyor gidiyor Taylanda, garıya üzerine işetiyor, yıkanmadan geri geliyor"

Ben şimdi bu repliği neden ezbere yazabiliyorum mesela? Yazarken ya da okurken komik değil ama film içinde geçtiği yerde ve adamın ağzında çok güzel oluyor mesela.

Ezbere yazdıma ama doğru yazdım mı bilmiyorum bi kontrol edeyim :)

3 numara.

aynı jude law tipi saç-kafa biçimin var. uzatabilirsin, yakışır.

www.bifa.film

uzatmamak. hatta mümkün olduğu kadar kısa tutmak. bir tywin lannister imajı çizmek. ugh.

kullanıp ödediğin sürece ne gibi bi sorun olabilir?

niye sorun olsun, banka zaten riski hesaplayarak verir kredi kartını. işletim ücreti alınan bir kart ise ücret alınmayan alternatifleri düşün derim.

Birçok banka belli bir limite kadar kredi kartı veriyor çalışmayanlar için, ödemeni yaptığın sürece sıkıntı yaşamazsın, ödeme yapmazsan zaten banka her şekilde alır onu.

1200 liralık karttan kimseye bi şey olmaz

kargo + gümrük olmasın o?

Zam geldi,
Sipariş başına 5 dolar + lbs başına 3.7 dolardı.
5.5 dolar + lbs başına 5.5 dolar oldu. 3 sene önce ise 4 dolar + lbs başına 2 dolardı.

Ben İngiltere’den sipariş verdim ürün 50 Sterlin kargosu 55 Sterlin, yapacak bir şey yok kur yüksek ama aynı zamanda lokasyon olarak da uzağız, kargo ücretleri bölge bölge belirleniyor aynı ürünün kargosuna 10 Sterlin aldıkları ülkeler de var, Amazon da muhtemelen kargolarını bu şekilde belirliyordur.

Glocalzone ile komisyon vererek giden birine getirtebilirsiniz.

eksisozluk.com

Arabanın 50 tane kazası var, saydıkları bunlarsa allah bilir sakladıkları neler vardır, bir de bu arabanın aşırı güvenliksiz olduğunu düşünürsek ben almazdım.

ayrıca chevrolet türkiyeden çekildi diye biliyorum, yedek parçası sıkıntılı olur.

Daha bilindik, daha kolay alınan satılan modellere bakmanızı tavsiye ederim ben de.

30 bine alınır +1. Şehir içi üzmez.

ben almam. sebepler dizel ve 80 bin üzeri, chev. türkiye piyasasından çekildi 2. eli yok.

micra eski kasa otomatik(cvt) bak. az yakar, en küçük aralığa kolayca sığışır, şehir içi trafiğinde yormaz. sürekli uzun yol yapmayacaksan dizel tavsiye etmem.

cok pahalı
symbol al
o modelle yokuslarda kalırsın

spark alma konusunda sıkıntı yok güzel araç alabilirsin ama para çokomel eğrisi önemli linkteki araç için fazla kazalı denebilir.

Mantıklı davranan sensin.

tekrar temizlik yapılması lazım. ilk defa duyuyorum ayakkabı çıkarma işini.

giy çıkart çok yorucu olur, mecbur bir kez daha silecek yerleri.

cikartsa da toz olacak o ev yine. anlamsiz bir caba. esya girdikten sonra yine temizlenecek.

ayak kokar +1

Ayakkabılarını çıkartmaları gereksiz, zaten ev tekrar temizlenecek. Adamların işini daha da zorlaştırmanın lüzumu yok. Evi temizler havalandırırsınız biter gider. Üç kere taşındım, hiç ayakkabı çıkarttırmak aklıma gelmedi.

asansörlü taşımacılıkta böyle bir sorun olmuyor, galoş giydiriyorsunuz. içeri gir çık olmadığı için temiz oluyor.

yok asansörlü değil, girip çıkmalıysa yapacak bir şey yok, ayakkabı çıkarmazlar. talep de edemezsiniz.

sırtında çamaşır makinesi taşıyan adama ayakkabılarınızı çıkartın denilir mi ya, günah.
ayrıca ben olsam ısrar ederlerse valla vura vura taşırım o eşyaları :)
intikam <3

Olacak iş var olmayacak iş var.
Serin yere gazete kağıtlarını. İsterseniz kağıt bant alıp bir kaç yerden de bantlayin olsun bitsin.

hanimi ikna edin. kendini biraz erken yapmis temizligi.

1 ürün getirseler tamam ama tüm gün mal tasiyan adama bunu diyemezsiniz.

evin icine musamba serin.

eşya taşıma zaten ister istemez tozlu döküntülü bir olay. taşımadan sonra tekrar bir temizlik yapmadan direkt oturmayı düşünen birinin titizlik şovu yapması ilginç olmuş. Çıkartılmaz tabi. işkence olur

Çare terlik.

Adamlara dışarı terligi vereceksiniz ve eve girerken çıkaracaklar. Sırtta yük dahi olsa terlik çıkarmak kolaydır.

Adamlar sırtlarında bir sürü yük taşıyacaklar, kat inip çıkacaklar bir sürü emek bir sürü yorgunluk. Ev temizlendi diye her seferinde ayakkabı çıkartmakla uğraşmalarını beklemek büyük şımarıklık olur.

hanım dibine kadar haksız. ayrıca sırtında ağır eşya taşıyan adamı ne kadar rahatsız edersen eşyaların o kadar çizilir, o kadar yıpranır. siz o işçilere iyi davranmazsanız, işçiler ne sizin eşyalarınıza ne de evinize özen gösterir.

Plastik örtü, gazete vs olmaz. Sırtında o kadar yükle insanın ayağı kayar, düşer. Aynı sebepten dışarı terliği falan da hikaye, ayağında terlikle sırtında buzdolabı, merdivende kaydı düştü adam sonrası nolcak! O arkadaşlar eve ayakkabıyla girecek başka yolu yok, hoş siz çıkar deseniz bile şöyle bir bakar-içinden de bir okkalı küfreder- sonra aynen yürür geçer ayakkabı falan çıkartmazlar.

Son 10 senede 8 defa ev taşıdım, bu iş böyle. En son adamlar gidince viledayla bir güzel silinecek yerler o kadar, abartmaya gerek yok.

ev tutulunca temizletilir, nakliyeciler gidip yerleşildikten sonra tekrar temizletilir ya da temizlenir.
gazete falan da olmaz, yukarıda yazıldığı gibi kayar düşer adamlar.

kaldı ki, temizlikle ilgili tek sorun adamların ayakkabıları değil, koliler de tozlu ve yere falan koyuluyor.
yani adamlar ayakkabıyla girmese de evin temizlenmesi gerekecek zaten.

Nakliyeci ayakkabı mı çıkartacak her seferinde? Hiç sanmıyorum, o zaman biz kapıya bırakalım siz içeri taşıyın derler. Ayrıca eşyalardan tozlar, parçalar düşecek, ufak tefek tekrar temizlik yapılması gerekecek. Yere naylon falan sermeyin, adamlar kayıp düşebilir.

Eve girmeden önce tadilat yapılır, sonrasında temizlik yapılır sonra eşyalar taşınır sonra tekrar temizlik yapılır. Süreç böyle işliyor. Eşiniz yorulmuş belli, ama işin akışı böyle.
Sadece yere karton tarzı şeyler seriyorsunuz ki onlar da yerler kirlenmesin diye değil çizilmesin diye.

Ayakkabısını çıkaran bir nakliyeci yüzünden yerlerin simsiyah ayak izi olduğunu gördü bu gözler. Neyle kirlendiyse zor çıkardım parkeden. Keşke çamur, toz olsaydı.
Siz ısrar etmeyin, kendileri karar versin.

O koliler adamlarin ayakkabisindan daha pistir

Ayağında genişlemez ama bunun için kalıplar falan oluyordu galiba onları kullanabilirsin.

nike dar kalıp zaten. olsa ilginç olurdu. küçük almışsınız, değiştirin.

Kesinlikle degistirin, acilir diye giymeyin

Eger sadece ayakkabinin bir tik dar oldugunu hissediyorsaniz o hissi gecirecek kadar genisliyor daha fazla degil.

Aa bende bunlarin kadin ve gecen sezon olan versiyonu var. Benzeri ama aynisi degil. Ben ilk aldiğimda hergun giyiyodum resmen ayakkabiyi ve benimki bi miktar genisledi.

Nike'lar genelde toebox kısmından yani taraktan biraz dar olur(D ise). Nike alırken buna dikkat etmekte fayda var.

Air max im 1 numara büyük ve ayağıma tam oluyor. Kesinlikle değiştirin sonradan pişman olursunuz. Air max ler dar kalıp çünkü

Ben beklerim beklenilmesini de beklerim, dikkat ettiğim nadir konulardan biri yemeği birlikte yemekle ilgili.

benim ailemde hiç yenilmedi. evde yemek de yapılmazdı. bence çok önemli ve aileyi bir arada tutan bir şey.

Bence de önemli. Bizde özellikle babami bekler öyle sofrayi sereriz. Ya da biz disardaysak annnem arar, yakinsan gel yemegi hazirlayacagim yetiş vs.

angelus+1

hayir

Önemli.

Önemli işi olan ve gerçekten yemeğe yetişemeyecek olan aile bireyi haber verir, onu beklemeye gerek olmaz ama her evin bir akşam yemeği saati olmalı aile bireyleri de önemli bir mazereti yoksa sofrada bulunmalı bence. Bir sebepten karnı tok olsa bile akşam sofrasına oturmalı en azından bir kase yoğurt ile o sofraya eşlik etmeli.

Valla bence çok önemli de artık bunu yapmak çok zor.

zerre önemli degil.

hayatim boyunca yemek yeme ritüelini anlayamadim, benim gözümde böyle gereksiz seykerden biridir toplu yemek yeme ritüeli.

normalde 10 dakikalik yemek yeme seansini topluca oturup 1 saate yaymak sacmalik. koca koca masalari ufak gruplar icin donatmak keza ayni sekilde sacma gelir.

Çok güzel bir şeydir beraber yiyebilmek. Ama biz hafta içi yapamıyoruz. Çocuklar eve erken geliyor ve aç oluyorlar. Yemek yemeden ödeve başlayamıyorlar. Ben nisbeten geç geliyorum (7 gibi). Eşim epey geç geliyor (8 gibi). Ayrı yiyoruz mecburen. Ama eşim yemek yerken ben de yanına oturur yemesem de eşlik ederim.

Teknik olarak boyu +10 kilo ama pratikte %10 yağ oranıyla 100 kiloya çıkması imkansız demeyeyim ama bi 10 sene gerekiyor.

Yok o demir memir eritme potasıyla ilgili bi metafor.

Pota (mecaz)
çeşitli şeylerin bir araya getirildiği, kaynaştırıldığı yer.
"Herkesi bir potada birleştiremezsiniz"

(bkz: melting pot)

bir metafor, bir mecaz olduğunun farkındayım elbet. o demir eritme potası da aklıma geldi de anlam veremedim.

yani elenecek adayları koyacak kap mı kalmadı? leğen de, kova de, tepsi de, dolap de, kutu de, sandık de, çuval de, torba de, sepet de.

pota niye? yani hangini hayatınızda kaç kere pota gördünüz? nereden çıkmış bu pota?

Abi şimdi metalleri potaya koyduğunda yüksek ateşte eriyip gidiyorlar ya, yarışmacılar da “erimek-elenmek” maksadıyla potaya giriyor, sonra bazıları erimekten kurtulup dışarı çıkabiliyorlar, kendilerini kurtarmış, potadan çıkmış oluyorlar, o manada.

Pota ergitilen metalin bulunduğu büyk kaptır. Burdan kalıba dökülür, ergimiş metal kalıbın şeklini alır.

Yarışmanın ABD-İngiltere versiyonunda belli bir durumu tanımlamak için kullandıkları bir kelime, phraseler oluyor, onları dilimize mota mot alıyorlar böyle şeyler çıkıyor sonra. Bir benzeri "transfer window" var mesela gavurun kullandığı, bir kaç spor yorumcusundan duydum transfer penceresi açıldı, kapanıyor diye çalmışlar kullanmaya çalışıyorlar, ne iğrenç duruyor farkında değiller, bu da öyle bir şey işte

pota sözcüğünün bu manada kullanılmasının yaygın olduğunu ve kabul gördüğünü düşünüyorum. TDK sözlüğünde de mevcut çünkü.
sozluk.gov.tr

Pota kelimesi mantıklı seçim. Potada metal eritilir, sıcaktır yani, potaya düşen yarışmacı zorlu, stresli bir zaman geçirmek zorunda sonuç belli olana kadar. Mecazen gayet sıcaktır potanın içi. Türkçe'de benzer anlamda "ateşten gömlek" diye bir deyim var mesela.

Ben bunu basket potası gibi bir şeyden düşerek elenen insanlar olarak gözümde canlandırırdım. Şu görseldeki gibi mesela.

encrypted-tbn0.gstatic.com

Bench press'le dumbbell press; chest fly'le butterfly aynı, hatta kabloyu hangi açıdan yaptığını bilmiyorum ama o da aynı olabilir. Sen anladığım kadarıyla biraz programsız gidiyorsun sana şunu öneririm: Göğsünün bölgelerini tanı onlar için birer hareket seç geç. Misall press için bir tane (bench ya da dumbbell) alt göğüs için bir tane (high cable ya da decline press) üst göğüs için bir tane (low cable ya da incline dumbbell press) fly için yukarıda saydığın makinelerden biri ya da dumbbell fly ya da mid cable fly. Göğsün her bölgesi için bir tane, hareketleri haftadan haftaya dönüşümlü olarak da seçebilirsin yine.

Bir aylık cayma bedeli uygulanır. İndirimsiz fiyatla indirimli fiyat arasındaki farkı ödersin sadece.

Ne kadar ödeyeceğini bilmiyorum ama ilk aydan vazgeçtiğin için küçük bir miktar olur, kullanılan süre uzadıkça cayma bedeli de artıyor.

vodafone.com.tr'ye gir tarife ve paketlerim bölümünde bulunan kampanya bilgilerimin altında yazar.

Çok bi beklentiniz olmasın ama glukozamin.

Osteocare

Amazon gümrüğü ekliyor; kuru dolar olarak seçmek daha mantıklı, TL seçince en son 6,10'dan hesaplıyordu.

Efa 1200 ya da VeNatura, ikisi de IFOS onaylı.

VeNatura +1 (hem de ekonomik)

Ocean plus da iyi diyorlar.

Efa +1

almam.
düzenli almam yani. özel alanlara ihtiyacımız var hepimizin.

Düzenli almam. Arada sırada seve seve. Geçenlerde komşunun oğlanı işe aldırmak gibi bir aptallık yapacaktım. Düşünüp duruyordum "ben sabah bunla yürüyüp akşam bunla dönemem ki her gün bıkarım" allahtan istemedi de kurtuldum.

Bu bile dert oluyor bana bak.

Almam. Sen dogrusunu yapiyorsun. O nolcak aliver diyenlerin arabasi yoktur.
Bi de bi yerde duymustum. Arabadaki insan sayisi artinca daha fazl benzin yakmiyor mu ya bunu hep merak ediyorum. Yanlis mi duymusum acaba

@flipsflops
Teknik olarak kesinlikle daha fazla yakar evet ama bu kayda deger bir miktar midir onu bilmem, oturup hesaplamak lazim.

Bazı jestler zamanla görev halini alabiliyor o zaman sıkıntı olabiliyor.

Düzenli asla almam. Hem verdiğiniz örnekleri yaşama oranı yüksekliği hem de alışmış kudurmuştan beterdir anlayışı bunu yapmama engel oluyor. Üniversiteye 1.5 yıldan fazla bir süre otostopla gidip geldim. Yıllardır araba otostopçu da alırım. Ancak bazen olayın hukiki boyutunu düşündüğüm de otostopçu işinden de vazgeçmek üzereyim. Yolda kalan insanlara yardım etmek çok büyük bir iyilik. Ancak dediğim gibi herhangi bir kaza durumunda filan yaşanılacak olaylar iyi niyetleri zedeliyor.

bu sekilde duzenli yapilan iyilikler goreve donusuyor dediginiz gibi, ben de sevmiyorum boyle seyleri, kimseden boyle bi sey beklemem beklenilmesini de istemem.

arada alınır da düzenli olarak almam kesinlikle. yaptığın iyilik görev haline geliyor+1

adam senin arabanla "bugün beni şuraya atıverir" diye plan yapıyor asfdgfhgjh

@baskalasim
Kaza bela durumda benim nasil bir hukuki sorumlugum oluyor? Taksirle adam oldurme gibi bir şeyden suclanabiliyor muyum mesela, bu tarz bir seyi mi kastediyorsun?

Bir süre arabasızdım kimsenin arabasına binmedim .Otobüs durağına gidip otobüse biniyordum.Şimdi arabam var düzenli olarak kimseyi taşımıyorum ama arada sırada alıyorum.Hatta sevdiğim bir kişi olduğunda yolumu da uzatabiliyorum.

@stavro
Tam detaylı bilmemekle beraber bir örnekle anlatalım.
Kardeşim anlatmıştı çok uzun zaman oldu içeriğini çok hatırlamıyorum ama aşağı yukarı şöyle bir şeydi; Kayseri Erciyes yolunda vatandaşın biri otostop çekiyor. Yanda oturan astsubay olmak üzere şoför de iyilik niyetine duruyor vatandaşı alıp yola devam ediyorlar. Biraz ilerledikten sonra arkalarından bir araç çarpıyor ve arkada oturan otostopçu arkadaş ölüyor. Ardından polis mahkeme derken bu iki arkadaş büyük sakata geliyor. Ölen arkadaşı nereden tanıyordunuz? Neden arabanıza aldınız gibi terletici sorularla beraber kan parası uğruna Astsubay arkadaşın maaşının bir bölümüne uzun bir süre el konuluyor. Meslek durumları sıkıntıya giriyor, şoföründe başına bayağı bir iş geliyor.

@stavro
Mobildeyim düzenleyemedim şoförün başına galiba dediğiniz gibi cinayet durumları sarılıyordu. Anlayacağınız amaç ne kadar iyilik de olsa başınıza bela olma olasılığınız çok yüksek. Bugüne kadar sayısız otostopçu aldım. Otostopçuyu sağ salim indirine kadar yol zulüm oluyor.

düzenli asla almam yolda denk gelir görürsem ve trafik uygunsa dururum yoksa devam ederim.

araç benim değil ise;
yakıta ortak olmak istediğimi söylerim. kabul etmezse binmem.

araç benim ise;
2 sebepten dolayı kesinlikle götürmem.
a)özel alan, sorumluluk vs.
b)hukuki boyutu

ölüm vs. durumu, taksirle ölüm çok uç örnekler ancak taşıyanın da sorumluluğu var. (ticari olmasa bile... kaldı ki düzenli olarak ödeme alsan ve ailesi bu durumu beyan ederse mevzu çok farklı bir yere uzanır)
ticari bir durum yok ama düzenli olarak taşıyorsunuz. bir miktar kusurun da sizde olduğu bir kaza yaparsınız ve yolcu çalışamayacak duruma gelir. sgk tarafından malulen emekli edilir. sgk size dava açar "senin yüzünden oldu" diye.

"düzenli olarak almam" diye bir şey yok malesef. yağmur yağar, alırsınız. "ıslanmadım" diye minnettar olacağını düşünürken ertesi gün "e bugün niye almadı sırtında mı taşıyacak sanki" olur.
sürekli araçla gitmediğimi, düzenimin belli olmadığını ve güzergahta uğrayacak yerlerim olduğunu düşünmesini sağlardım. ya da hiç bu kadar kasmaz, sorumluluğu keyfim ve kahyasına atardım. her sabah "ayıp oldu mu?" stresiyle yaşanmaz.

birden fazla kişiyle aracın fazla yakıt yakması da önemli tabi. km başına %0.00000001 ciddi bir sarfiyat olur bence :)
yazan arkadaş emin olmadığı için açıklama yapmış da olayım. 2 yolcu ile seyrin, tek yolcuya göre yakıt sarfiyatına etkisi hesaplanmayacak kadar düşüktür.

bu tip uygulamalar yapan çalışanlar var, benzini aralarında bölüşüyorlar ya da diğer arkadaşların da dediği gibi her zaman olan durumlar değil. zaten karşı tarafın size benzini paylaşmayı nezaket kuralları gereği teklif etmesi gerekir, sizin de kabul etmeniz gerekir. ve evet, otomotiv sektörüne yarı mamül üreten bir firmada argede çalışıyorum, tüm amacımız gram ölçekte bile olsa yarı mamülleri olabildiğince hafifletmek, üstelik performansını daha da arttırarak. yani arabada ne kadar kişi o kadar benzin.

ha, büyük resme bakarsak da: bir sürü kişinin tekil olarak araba kullanmasındansa araba paylaşımı yapmak çevre için daha yararlı tabi. ama ona varana kadar zaten toplu taşıma ve bisikletle ulaşım öncelikli olmalı. tabi bunları yapabilmek için de türkiye'de olmamalısınız XD yine de en son greta thunberg bize saydırdığında "karbon ayak izimiz düşük ya bizim :( " diye ağlayan arkadaşlar vardı :D , o yüzden bize varana kadar amerika vs var yani.

özgürlüğün kısıtlanmasına ve olayın yakıt paylaşılmadığı sürece görev haline gelmesine bakarsak: kesinlikle doğru, herkes sömürmeye bayılır çünkü. ama türk insanı olarak da çok duygusalız, pek mantıklı düşünemiyoruz toplum olarak. o yüzden karşıdan böyle bir öneri gelmedikçe siz ağzınızı bile açmayın konuyla ilgili. tabi ki de karşınızdaki kişiyi tanımıyorum ama toplumun geneline bakarsak olayın kırılganlıklara gidebileceği mevzubahis. kısacası hiç kasmayın, herkes kendisi gitsin. ha çok zor bir gündür, kardır yağmurdur, toplu taşıma yoktur, o zaman amenna. ama öteki türlü zaten zor hayatlar yaşıyoruz, hele de işe gidiş gelişlerde hiç gerek yok bence.

not: eskiden hümanisttim, artık değilim XD

Yakın arkadaşım vs için asla bu konuyu dert etmem; alırım. Zaten o kadar yakınim olunca 'bugün kendin dönsen iyi olur, ben şuraya ugrayacagim' diyebilirim.

Yakın olmadığım birini her gün her gün almam ama kişiligim gereği biraz paylaşımcı biriyim. Yağmur yagiyordur, hava soğuktur ya da o gün sadece asansörde denk gelmisizdir; alır bırakırım. Dediğim gibi zorunluluk olmadığı müddetçe sıkıntı yok benim için.

Bu arada böyle durumları benzin parasıyla düşünme kısmını ayrıca korkutucu buluyorum; iki gündür arabayla bırakma konulu duyurularda 'e daha çok yakıt harcanıyor, parası bizden çıkıyor' vs gibi yorumlar okuyunca bayağı şaşırdım zira ben ailemde de böyle bir şey görmedim. Bu tarz konularda da aklıma en son gelecek şey cebimden çıkacak paradır. İnsanları alıp Van'dan İstanbul'a getirmiyoruz sonuçta. Sosyal ortamlarda yaşarken bu derece para odaklı olmak hiç doğru gelmiyor.

arada birisinin arabasi bozuk oluyor, ya da baska bir durum oluyor yapiyorum, senede 2-3 kere. duzenli yapmam benzine ortak olsa da yapmam zira o zaman hususi araca gerek yok eger para harcamak istemiyorsan gidip otobuse/metroya bineceksin, araba isini unutacaksin.

devamlı bir şeyler konuşma zorunluluğu, bir paylaşımda bulunacak olma kısmı beni yoruyor ve istemiyorum.

Almam çünkü bir süre sonra bu senin vazifenmiş gibi görülüyor.

hatır taşıması deniliyor bu duruma. olası bir kaza durumunda tazminat istenebilir.

www.tazminathukuku.com

ben duzenli olarak almam. ihtiyac durumunda alirim.

ancak ablam bunu yapiyordu eski isinde, 2-3 yil yapti, evden cikar, 5-10 dk yolunu uzatir, 3 arkadasini alir, ise oyle giderdi. donuste de yine yolunu uzatir, arkadaslarini birakir, eve oyle donerdi.

ben bir arkadasimin benim icin bunu surekli yapmasina razi olmam. icim asla rahat etmez.

Ben sahsen yakitinda degilim, duyuruda yazdığım gibi benim takildigim nokta "ozel alan" mevzusu ki genel olarak insanlar da ayni fikirde buradan gordugum kadariyla.
Alacagim adami zaten alirim, yakit parasi falan beklemem kimseden. Duzenli almaya gelince, yakiti paylasmak degil tamamini odeyecek de olsa istemem acikcasi.

Almam...Sen bu adamı 364 gün taşı 1 gün taşıma suçlu sen olursun. İyilik yapma görevin olur derler bu birinci sebep.

2. sebepte hatır taşımacılığı. Yakınları sana dava açarsa b.ku yedin çok afedersin.

Bol bol dinamik-statik esneme yap, performansına bi etkisi olmaz ama en azından ani bir harekette kaslarının bağlarının tendonlarının kopmasını engeller sağlık daha önemli.

Bence gün aşırı ya da her gün. kendin bilirsin en iyisini 15-20 dakikalık hafif koşu yapabilirsin.

dün benim yasadigimi yasamaman icin bir tawsiye; mactan önce mutlaka ısın, ama laftan ısinma degil, bilenlere sor ya da biliyosan nasil yapacagini mutlaka yap, adeleni kasini gerdir/isit..
cok da zorlama.. sonra kopuyo/yirtiliyo/kasiliyo ve uc dakikalik mac icin sonrasi kabusa dönüyor..
aman dikkat!

Peki maçtan hemen önce fındık, cevizli sucuk gibi enerji veren şeyler yiyeyim mi? Fındığı kale arkasına koyup top rakip kalede iken de yiyebilirim. Isınma hareketlerini yapacağım kesinlikle.

hic bir sey. telefon kullanilmaz hale gelene kadar kullanin. sonra yeni telefon.

2014 sonunda çıkmış bir telefondan bahsediyoruz. birkaç sene sonra çok eskimiş olacağı için yeni telefon alacaksın. elindeki telefon ömür boyu yazılım desteği alır diye bir garanti vermiyor ki apple. ben de kullandığım için biliyorum, zaten yeterince eskidi iphone 6, fazlaca yavaşladı. 1,5-2 seneye de güncel yaygın app'leri çalıştırırken iyice zorlanmaya başlayacak ya da app'ler iphone 6'yı desteklemeyecek. ama internette gezmek, arama, yazışma, mail türü işlevleri kolayca yerine getirmeye devam edecektir. istersen 2019'da iphone 1 türü videoları izle, fikir sahibi olursun.

Ios13 için geliştirilen app'leri kullanamayacaksın, şu an kullandığın ios13 öncesi app'leri geliştiricileri ios13'e yükselttiğinde ilgili uygulamaları kullanamamaya başlayacaksın sonra moralin bozulacak yeni telefon alacaksın. Ha sen "ben o uygulamaları kullanmasam da olur telefon biraz kassın sorun değil ne bileyim pilini değiştiririm pil sağlığı düzelir" dersen uzun süre kullanırsın yine.

yeni telefon alacaksın. ipad2 kullanıyorum. ios 9.2'de kaldı. yavaş yavaş uygulamalar desteğini çekiyor. youtube ve hay day için kullanıyorum. gittiği yere kadar gidecek. sonra hurda.

hala iphone 4s kullanan var. yeni yeni kalkıyor piyasadan. daha var yani sana merak etme.

yapacak bir şey yok. iphone 6 yavaşlasa da 2-3 sene daha götürür. kardeşim iphone 4'ü daha 1,5 sene önceye kadar kullanıyordu. telefon sapasağlamdı ama son 1 senede whatsapp dışında banka vs. uygulamalara giremediğinden yenisini almak zorunda kaldı.

Arama çubuğuna chrome://flags/ yaz, çıkan ekranda Hardware Media Key Handling sekmesini bulup disabled seçeneğine getir gider.

allah razı olsun angelus, çıldırtıyordu beni de.

teşekkürler angelus