Köylüler gibi burnunuza takmayın artık şunları ne olur.

burun bence çok iyi go for it

atlas pasajında shadows var, her türlü deliyor adamlar. sağlamdır. tavsiye!

bence iğneli delim yaptırın. kapatmak istediğinizde biraz iz kalabiliyor fakat makina ile delim yapıldığında burun kıkırdağınızın kırılma olasılığı var ama kapatmak istediğinde iğneli delimden daha az iz kalıyor. ucuz olsun diye saçma sapan bir yere deldirme sonra hayvan gibi iltihap kapıp ağzına sıçıyor. bi kere iltihaplandıysa iyileşmesi çok zor olur.

arkadaşlar ne kadar köylü ne kadar paçoz bi tercihtir şu piercingler ya.

insanların anlamadığı bişey var. biz et yemeliyiz. yanlış olan et yememiz değil. hayvanlara aslanlar da eziyet ediyor. azcık ng wild izleseniz anlicaksınız. bütün vejetaryenler izlemeli. doğa çok acımasız. hayvanları kesmemiz kan, vahşet nolur kendinize gelin bunları yapmamız lazım. ha ama sadece yemlenen hormon verilip şişirilen hayvanları yemememiz? işte bu sistem. ve buna yemeyerek karşı durulmaz. yemeyenler sadece kendilerini kandırıyor. herkesin katil olduğu bir yerde öldürmeyerek vicdanını rahat tutmak gibi; engellemenin yolu bu değil. bence.

soruna cevap vermeyip başka bir şey söylesem ama bana saydırmasan? :)
şimdi eğer et "yiyememe" değil de "yememe" varsa, ye! bak sağlıkçı bir öğrenciyim, şehir dışındayım. parasızlıktan değil, sadece uğraşamamaktan aile yanındaki gibi et tüketemiyorum ve beynimi gerçekten etkiliyor. yıllar içinde farkettim. ayıptır söylemesi, kurban bayramı tatillerinden dönüşte filan maksimum güçte oluyorum. demem o ki "bir güç var"

Başta protein alamıyorlar. Proteini bakliyattan almaya çalışıyorlar lakin bitkisel proteinler eksik amino asitli proteinlerdir, daha anlaşılır olmak gerekirse tırt proteindir. Vücudun günlük ihtiyacı olan proteinleri hayvansal kaynaklardan almak gerekir, bitkisel proteinler hayvansal proteinin ikamesi olamaz.

Gerekli vitamin takviyeleri almak şartıyla sürdürebiliriz,örneğin b vitamini sanıyorum bitkilerden alınamıyor. ha aldığın o vitaminler hayvan deneylerinde kullanılıyorsa iki ucu boklu değnek.

ayrıca doğadaki hayvanın avlanıp beslenmesiyle bizim endustriyel hayvancılığımız bir tutulamaz kesinlikle, gözlerimizi kulaklarımızı kapamazsak tüm vahşeti öğrenebiliriz. ben rahat rahat bahçede gezen eziyet etmediğimiz tavuklarımızın etini yumurtasını tüketiyorum, kendi ellerimle kestiğim hayvanı yiyorum, vahşetime katlanarak yiyorum etlerini. bu bile etik olarak sorgulanmalı, durup düşünülmeli bir.

Hayvansal proteinler bitkisel olanlardan daha kalitelidir. Vücut daha kolay alır ve kullanır. Daha verimlidir yani. Dengeli ve yeterli beslenme diye bir şey var. O gunde yemedigin eti yine etle kapatmak zorundasın. Et yemeyeyim fazladan üç bardak süt içeyim, ıspanak yiyeyim olmuyor. Kafanız çalışmaz, kansız olursunuz, bağışıklık sisteminiz çöker. Et yemeyeyim takviye kullanayım mı diyeceksiniz? Dogamizi inkar etmeyelim. Kedi yavrusunu da vegan beslemiş sahipleri, ölmek üzereyken bulmuşlar. Doğasına aykırı.

Hayvanlara tavuk çiftliklerinde işkence yaptıkları doğru. Bu durumda pazardan köy tavuğu alabilirsiniz. Yumurtanizi pazardan, sütünüzü mahalle sütcüsünden alın. Dikkat edin de Brusella, salmonella olmayın.

giderek salaklaşırsın

gayet sağlıklı sürdürürsün. birsürü vegan arkadaşım var. ben henüz olamadım. compadrito doktor değil mi cevabını idrak edemedim. hayvansal protein kadar pislik bir şey olamaz. sürekli et ye bakalım kanser oluyor musun olmuyor musun?

b12 eksikliği çektiklerinden bunu tablet olarak almaları gerekiyor. Eksiklik aşırı düzeye varınca tablet de etkilemiyor direkt b12 iğnesi vuruyorlar. B12 tableti et gibi koktuğu için içmeyip b12 eksikliği yaşayan bir tanıdığım var oradan biliyorum. Bir de lahana falan fermente edilince b12 üretiyor bakteriler deniyor ama bilemiyorum onu.

Fakat söyle söyleyeyim bir insan gerekli supplementleri dışardan karşıladığı sürece sadece bitkisel veya hayvansal beslenerek hayatta kalabilir. Fakat doğal olanı hayvansal ve bitkisel ürünleri birlikte tüketmemizdir. İnsan evrimi boyunca beslenmemizdeki et veya bitki oran sürekli değişip bir o yana bir bu yana gidip geldiyse de, temel olarak hepçil canlılarız. Vücudumuz için gerekli aminoasitlerin, vitamin ve minerallerin tamamını tek tip beslenme ile doğal yollardan karşılayamayız.

Protein eksikliği çekmezsin büyük ihtimalle bunu insanlar yüz yıllardır ete ulaşmak zor olduğu için baklagillerden ve tahıllardan karşılamışlar zaten, fakat işin daha doğal ve sağlıklı besleneceğim düşüncesindeyseniz veya hayvanlar eziyet görmesin mantığındaysanız tarım alanı açmak için yağmur ormanlarına ve içindeki canlılara ne yaptığımızı inceleyin bir. İnsan nüfusu çok fazla bu yüzden artık dünya'ya yük olmaya başadık ticari hayvan ve bitki üretiminin bu düzeyde olmasının sebebi bu. Eziyet ediyoruz insan dahil tüm hayvanlara ve bitkilere.

Vejeteryanlık bir tercih olarak saygı duyabileceğim bir şeydir her ne kadar vejeteryanlığın tam karşıtı bir beslenme biçimine sahip olsam da fakat veganlığın daha çok birinci dünya insanlarının tüm dertleri bittikten sonra ellerini attıkları bir konu olduğunu düşünüyorum. Ciddi bir pazar payı var vegan ürünlerin vs. Amerika ve Avrupa'da yıl içinde yüzlerce kitap yazılıyor, vegan restorantlar bir tabak fasülyeyi uçuk fiyatlara satıyor falan ama sıkıntı şu ki veganların çoğu kendi küçük dünyaları haricinde pek bir şeyi umursamıyor. Tamam hayvanlar eziyet çekmesin bunda hemfikiriz ama Afrika'da insanlar temiz su bulamıyorken içecek, sularımız kirlenirken vs. sanki hiç bir sorunumuz yokmuş gibi hayvansal ürünler kötüdüre bağlamamalıyız durumu bence. Tamam bununla da mücadele edilmeli ama Dünya'daki tüm kötülüklerin sebebi de Hayvansal ürün kullanımı değil. Organik etiketiyle satılan ürünlerin üzerindeki pestisit miktarının organik olmayanlarla aynı olduğunu biliyor muydunuz mesela? Bununla ilgili bir makale vardı hatta bulabilirsem atarım. Kısaca suya toprağa o kadar işlemiş ki endüstriyel ürünlerimiz. Yan tarafta fosur fosur böcek öldürücü ile tarım yapılırken 500m ileride nasıl organik üretim yapmayı düşünüyoruz ki? Tamam tek sebebi biz değiliz bunun bitkiler ayı kimyasalı doğal olarak üretiyorlar zaten. Bu kadar kimyasala rağmen insan ömrünün sürekli artması da Dünya açısından bir problem ölmüyoruz daha da uzun yaşıyoruz evet belki daha çok hasta oluyoruz ama aynı oranda da kendimizi iyileştirecek teknolojiye sahibiz.

Yani demek istediğim Dünya üzerinde asalak gibi yaşarken buna çözüm ne greenpeace gibi örgütler ne de veganlık gibi felsefi akımlar. Bizim daha farklı bir politikaya ihtiyacımız var...

Niye yazdıysam bunları :D Asıl sorumuza gelirsek özellikle b12'yi dışarıdan desteklerseniz bitkisel beslenerek de gayet sağlıklı yaşayabilirsiniz fakat besinlerinizi ormal omnivor beslenen birine göre daha ciddi planlamanız gerekiyor lahana salatası, çorba ile sağlıklı beslenemezsiniz mesela ülkemizdeki vejeteryanların çoğunda böyle sağlıksız bir beslenme biçimi var. ---İşim gereği günde en az bir vegan/vejeteryan veryansın maili aldığımdan ( facebook sayfamız var da :D ) çoğuyla konuşma imkanım oldu da- Yani b12 seviyesini sağlam tuttuğunuz, protein, karbonhidrat ve yağ açsından da dengeli beslendiğiniz sürece benden çok daha sağlıklı olacağınız kesin en azından. Yoksa insan gerekli maddeleri dışardan alarak damar yoluyla da beslenebilir ( tamam bu çok sağlıklı bir şey değil ama mümkün sonuçta) Unutmayın neyle beslendiğinizden çok sağlıklı beslenip beslenmediğiniz önemli yoksa iki kilo kaldırınca bayılıp kalan, her şeyi unutan, kemikleri sayılan bir insana dönersiniz.

2 senedir et yemiyorum ve gerçekten zekamın gerilediğini çok net hissedebiliyorum. bunun dışında devamlı halsizlik, sabahları rahat uyanamama da cabası. yiyebiliyorsan et ye. bünyeden bünyeye değişir. ben b12 hapı ve iğnesi de kullanmama rağmen böyleyim.

hayatkısa,

cevâbımı niye idrak edemedin biliyon di mi?

iğrenç hocam bu iğrençlikle hiçbir sonuç alınamaz.

Normal kahveyle alakası yok, bence kandırdılar milleti.

annemin bi arkadasi iciyor hergun ondan. bayagi da zayiflamis.

ben tadina bakmadim ama biz kahve varsayimiyla belli bir tad beklentisi yaratiyoruz kafamizda. o yuzden tad igrenc geliyor. mesela ben de ilk yesil ictigimde caydan ne kadar farkli olabilir ki demis ve ilk yudumda kusma noktasina gelmistim. simdi gayet de seviyorum ustelik tadini.

ayrica; tadi ne kadar igrencse o kadar faydali oluyor bu meretler sanki. hem tadi guzel olup da hem de cok saglikli, faydali olan biseye henuz denk gelmedim ben.

aşırı asidik bir şey bunun yarardan çok zararı vardır bedene. hangi makale hangi bilimsel çalışma insanlara bunu için diyor aradım valla bulamadım bir şey. yakıp kavurup normal türk kahvesi haline getirdik öyle içtik biz. bunu kavurduğunda bildiğin türk kahvesi oluyormuş herkes bilir de işte biz de yapınca pek garipsemiştik.

neyse ben yaptığım deneye geleyim bu meretin aynen tarif edildiği gibi kahvesini yaptım pH sını ölçtüm 5.3 civarı geldi. elimdeki elektrotlar kalibre değildi sonuç ne kadar doğru bilmiyorum. öyle işte.

Böyle ürünleri kullanmadan önce şöyle düşünmek lazım: "Ben yıllarca löp löp yedim içtim, götüm göbeğim dağ oldu arşa değdi. Bu durumda her gün içeceğim bu 2 fincan yeşil kahve beni zayıflatabilir mi acaba?" Bunu sorarsanız kendinize cevabını da alırsınız elbet.

antioksidan dediler, sağlıklı dediler gaza geldim aldım içilmez o şey. bundan bir bardak içeceğime iki bardak yeşil çay içerim daha iyi.

seni öldürmüyorsa güçlendirir.

çıkma da in, diz eklemlerini mahfedersin idmansızsan.

ya barbara olur mu hiç, merdiven çıkmak basen yapar diye biliyorum ben cidden?

tek bir sefer değil de, devamlı olarak inip çıkmaktan bahsettiğinizi kabul edersek:
faydaları- kalp atışı hızlanır, vücuda kan pompalanır, metabolizma harekete geçer, kalori yakarsınız, bacak kaslarınızı kuvvetlenir.
zararları- merdiven inip çıkmak, diz eklemlerine zarar verir. egzersiz yaparken dize binen yükle ilgili bir makale okumuştum. koşmanın, diz eklemine, vücut ağırlığının 4 katına yakın bir yük bindirdiğini hatırlıyorum. merdiven inmek ve çıkmak da, 1.5 katı civarında bir şeydi yanlış hatırlamıyorsam. kilonuz fazlaysa, merdiven inip çıkmayı tavsiye etmem. illa yapacağım diyorsanız, merdivenleri çift çift değil tek tek inip çıkın.

+kerbeee

Kalfların büyür.

benzer bir ürünü, koşarken telefonun terden etkilenmemesi için kullanıyorum, sorun yaşamadım. ama havuz, deniz gibi yerlerde ne olur bilemiyorum.

mutfakta kullanılan fermuarlı naylon poşetler de aynı işe yarıyor. (ziploc bag dedikleri)
eğer su altında fotoğraf çekmeyeceksen tabi.
ben tatildeyken kanoda, teknede su gelirse ıslanmasın diye onlardan kullanmıştım. gayet güzel işe yaramıştı.

Su geçirmezliği 2 metre diyor. Zaten ipinin uzunluğu o kadar, bi de dalarım falan diyorsanız aha gitti telefon. Güvenme.

benim amacım tatildeyken havuzda, denizde falan suyun içinde telefonla bi kaç fotoğraf çekebilmek aslında. dalış falan yapmayacağım yani. zaten en fazla bir metre derinlikten çekerim.

fotoğraf çekeceksen bunlara güvenme, onun için biraz daha profesyonel zımbırtılar vardı hatırladığım kadarıyla.

bence de güvenme. suyun altına sokunca tamamen sızdırmaz olacağının garantisi yok. o işi ancak housing denilen kaplarla yapabilirsin.
www.watershot.com

EN YAKINI CUMADIR.
çünkü bir sonraki gün bir çok kişi erken kalkmak zorunda kalmıyor.

Çarşamba bence. Ara tatil.

Cuma akşamı haftasonuna dahil olduğundan onu saymıyorum, Çarşamba'dır. Zaten birtakım eğlence yerleri, canlı müziklerini falan Cuma-Cumartesi-Çarşamba yapıyorlar.

Ankara'lı bir arkadaşım çarşamba gezme günümüz derdi hep bence de çarşamba.

bize her gun cumartesi.

bana da persembe yakın geliyor

persembe tabi ki.

Çarşamba. Barların en en çok iş yaptığı günler sırasıyla cumartesi, cuma, çarşamba, perşembe, pazar, salı, pazartesi'dir.

italya'da sali ve persembeydi.

Çarşamba. Perşembenin çok soğuk bir havası var, sempatik durmuyor.

Çarşamba.

avrupada persembedir genellikle. biz de avrupa ulkesi oldugumuzdan asdsafdsfs

sana bi şey olmaz da yumurtaya ayıp olmuş

Su kaynadığı için mikrop kapma durumu, kapsa da yaşama durumu teknik olarak mümkün değil. O yüzden rahat olun.

yok canım olur mu öyle şey :) çılbır diye bişey bile var duymadınız mı? içiniz rahat olsun

regl oldun sandım mk. "neden acil lan acaba" diye açtım duyuruyu :/

wohahahahha iyi güldüm gece gece ya ahahah :D

ne alaka kardeşim mikrop kapmayla. ne suyunda haşlıyosun ki onu tövbeler olsun. normalde içmiyon mu kaynamış suyu sen çay yapınca falan? aynı şey işte. :D

başlığa bak ya hoahhaha... Saolasın walla çok moralim bozuktu halbuki. :D

poached egg diye geçen yumurtayı suyun içine kırmak üzerine yemek bile var :D

kaba soğuk su koy. yumurtaları suyun içine koy. kabı ocağa koy. ocağı yak, alev kabın dışına taşmasın. kabın ağzına bi kapak kapa eğer küçük bi kapsa. cep telefonunu 12 dakkaya ayarla. 12 dakka sonra ateşi söndür. elini yakmadan kabı al ve lavaboya süzdür o kaynar suyu. üstüne soğuk su aç yumurtaların. 10 saniye filan, kap soğuk suyla iyice dolana kadar soğuk su aksın. biraz daha beklesin, bi beş dakika filan. sonra yumurtaları soy ve ye. bu tarife göre, kayısı kıvamında olması lâzım. kayısı kıvamında değilse, sürelerle artı eksi biraz oyna.

akşam geç yemek yeme, gün içinde bol su iç, günde bi madensuyu da iyi gider bide düzenli sıç

Süt, yetişkinler tarafından hazmedilebilen bir gıda değil. O nedenle normal.

Uykusuzluk mu stres mi?

uykusuzluk mideyi etkiler bence tabi ama süt berbat birşey, o ayrı. kim icat etmiş ve içilmesini gerekli/zorunlu görmüşse yatacak yeri yok.

bir de laktozsuz süt deneyin.

@camasirsuyu akşam en geç 6'da yiyorum yemeği, günde en az 2 litre su içiyorum.

@Lim5 bilmiyorum valla.

@ruh i tibbiye hocam laktozsuz süt pahalı ise maalesef alamam bunu, ama bu derdime çare olur sanırım, teşekkürler.

normal sütten 5-10 kuruş fazlası pahalı sayılmaz sanırım :)

pınar ve sek laktozsuz süt yapıyor. içimde yapmış galiba.

bu kadar alıngan olmayın bence. kasti yapmamış gibi geldi.

haklısın, alınmalısın.
bu umursamaz tiplerden nefret ediyorum.
sen her şeyi aklında tutarsın, unutmazsın ama o "aaa o bugün müydü?" gibisinden şaşırma ünlemleri ile doludur.

insanın aklında onlarca şey oluyor kendi hayatı ile ilgili ne kadar yakın arkadaşta olsan unutuyor bazı şeyleri. çok takılmamak lazım.

Haklı mısın haksız mısın bilmiyorum ama ben de alınırdım. Sen de sallama boş ver. Ekim için plana da bakarız falan de.

cok alingansin

Alıngansın. Haber verse hoş olurdu tabii. Fakat herseyi söyleme mecburiyeti yok.

Haklısın. Ama yapcak bişey yok bu durumlar büyütüp, yalnızlaştırıyor insanları.

alınacak bir şey yok.

Bu alınganlık sevgililik seviyesinde bir alınganlık, sizin düzeyinizde değil.

Ben de alinirdim. Bu tur durumlarda sen de ayni davranacaksin karsi tarafa. Sende beraber takilalim diye kasmazsin kendini olur biter bundan sonra. Benimde benzer birsey basima gelmisti, bende ozellikle yaptigim programlarda haber vermemeye basladim, rahatsiz oldu. Anlamiyorum insanlari...

Edit: Ama bana da alingansin diyenler oluyor. Ben de bir baslik acicam.

O senin en yakın arkadaşın olabilir ama sen onun en yakın arkadaşı değilsin bence. Eğer sürekli kendi arkadaşlarıyla bir sürü ortak şey yapıyorsa bilemeyeceğim ama normalde böyle bir olay en yakın arkadaşa anlatılır.
Ben de buna benzer bir durumu yaşadım. Arkadaşım tatile gideceğini bana söylememişti ama ben bir yerden duymuştum. Benim gideceğim yerde onun yazlığını yarım saat uzaklığındaydı. Ben de ona söylemedim. Aynı anda aynı şehirderdik.
Sonra onu en yakın arkadaş kategorisinden çıkardım zaten.

montla sıç.

15 cm uzatip kirmiziya boyamistim. firsatim olsa yine yaparim. aldirma millete sen.

senin hoşuna gidiyorsa kalsın hocam.
güzel şey sakal.

senelerdir sakalla geziyorum ben de...

2 senedir sakalım uzun, kesme gibi bir düşüncem yok. Sakal dünyanın en güzel şeyi. Seviyorsan, temizliğini bakımını ihmal etmiyorsan ve kesme mecburiyetin yoksa uzat. Sakal iyidir.

sakal iyidir de o yasta o kilo ne oyle?

ben de 174 um, kilom 72-73 ama bana fazla geliyor gibi ara sira tribe giriyorum. yasimda senin kadar genc degil.

bir saglik problemin yoksa zayiflamaya gayret et.

herkes sakal bıraksın lütfen kesmeyin!

aldırma hocam kimseye, ne yapsan bulurlar bi kılıf zaten boşver. ben de uzatmıştım bi ton laf ettiler de umrumda olmadı. çeneyi epey uzatmıştım. şimdi yine uzun komple kirli sakal, ben de kesmeyi düşünmüyorum bir süre daha.

tabi ki kesmeli.
gerçek centilmenler asla sakal bırakmaz ;)

seyrek çıkmıyorsa sakal her türlü güzeldir. 1.89 boy 70 kilo omuza kadar saç ve 10 santimin üzerinde sakalla takılmışlığım var gayet de memnundum

8 aylık sakalla staja gittim ben :) sonra öğretmen odasından kovdu, bağırdı, çağırdı. Ben de kestim.

Bırak aga, sakal güzel bir şey :)

yıllık izinde biraz uzatabileceğiz diye bütün yıl hayalini kuruyoruz. manyak mısın? kesme.

Bu dönemlerde kendini çok zorlamanı tavsiye etmem. Gitme ama spordan uzak da durma, örneğin fitness yapma ama git koş, ya da git futbol oyna ya da yürüyüş yap. Zamanla bu his geçecektir diye düşünüyorum.

Ben isteksizce yaptığım sporda faydadan çok zarar gördüm hep, sporu da konsantrasyon gerektiren diğer bütün uğraşlar gibi temiz bir zihinle yapmak gerekiyor aksi halde bir verim alamazsınız. Zihninizde size problem yaratan ne varsa onları düzeltme yolunu gidin, sonrası kendiliğinden hallolur zaten.

Bende de aynı şey vardı geçen ay. Sıcaklıktan kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Böyle bir makale paylaşmışlardı bodyforumtr'de. Zamanla geçer o his biraz sabırlı ol. kendine somut ve kısa vadeli bir hedef koy. yeni supplement al, heyecanını yaşa onun.

aynen yeni supplement de alıcam şimdi karar verdim sağolun. ben ki -10larda spor salonuna giden adamım böyle güzel havada gidemiyorum ve sanırım tez stresinden kaynaklanıyor aklımda sunum-diploma işleri var,kurtulurum inş.

Seni gaza getirecek bir güç antrenmanı rutinine başla.

tatlandırıcı

cips, her gün muhakkak fazla sayıda çikolata, fast food ve hamur işi.

yok.

gofret

besin değil ama nargile benim için

filtre kahveye koyduğum süt.
kuru incir, kuru erik, kuru kayısı.

bir ara çiğ köfte yiyordum abartılı bir şekilde, şimdi biraz ara verdim. gastritim arttı, bir süre yemeyeceğim.

yazları sürekli dondurma yiyorum.

tatlandırıcı ve çerez-çiğdem vs.

Kahve.

yediğim yok, içtiğim de çok zararlı değil ama nescafe classic diyebilirim sanırım...

Gun icinde yedigim bes seyden besi de zararli vallahangi birini yazsam

ice tea. su niyetine içiyorum.

Sosis.

dondurma

cips,fast food(pizza hamburger vs vs)

cay sayilir mi? gunde 8+ bardak falan

yok.

sigara, mangal, kola, burger king kova tavuğu ve soğan halkası

Cikolatali hersey :/

Butun yaz her gün dondurma yiyorum. Bir de cipse karsi zaafim var, kendimi tutmasam her gun paket paket yerim ama kota koyuyorum; ayda bir paket yiyorum sadece.

Icecek olarak da haftada 3-4 bardak kola, ice tea ya da kahve.

kışın çikolata
yazın dondurma :(

cips haftada 4-5 gün

çok sağlıksız sayılmaz ama bol miktarda meyve yiyorum.

dürüm

makarna, patates kızartması, hamburger, kola

her gun en az bir 3 biram var.

baska da sagliksiz sey tuketmiyorum.

çikolata

Günde 2 demlik çay, 1.5 paket sigara, yarım litre kola şeklinde.

pizza

çoğunlukla 1 dilim
nadiren iki dilim
senede bir iki defa da 1 bütüne yakın

iki ayda bir cipse benzer boktan bi çerez
iki gündür ayak bileklerim çok feci kaşınıyo, eğer ondan olduysa, bi daa da yemiycem abi. nâlet ossun!

indomie noodle, kola, kahve

Biz 1,5 ay önce kaldırdık bile. İstanbul'dayız bu arada.

çoktaaağğnn.

www.vekarikatur.com

yukarıdaki teorinin tam tersine göre doğru sonuca ulaşabilirsiniz efenim.

aynen biz de kaldıralı bir aydan fazla oluyor.

ben hala yorgan örtüyorum. soğuk oluyor geceleri.

yok kanka eylül'ü bekle.

Pikesizlik mevsimi geldi, ne diyorsun.

:D 1 ayı geçti ben kaldıralı. Pikeyi bile atmaya başladım bi iki gündür.

Ben hala yorganla yatiyorum valla risk alamam:D

Ben pikeyi kenara itip tişörtsüz yatıyorum artık, baya geç kalmışsınız pikeye geçmek için.

Ben hala yorganlayım. Kızgınım, isyandayım, hayattan nefret ettim. Yer, Beylikdüzü. Hayır, sadece ben değilim. Mahalleden tanıdıklarım da çoğunluk olarak aynı dertten muzdaarip. Hiç bir zaman çok yakıcı olmuyor zaten, yazın en yakıcı günleri hariç bir yayla havası var sürekli.

kardeş sen nerde yaşıyon?

Ben de beylikduzundeyim, esiyor her zaman.

sabahlıcaksan sorun yok bence

spor yapıp basit şeker alıyorsan zaten o yaptığın spora ihanet etmiş olursun. bahsini ettiğim vücut geliştirme bu arada. şekerden ve beyaz ekmekten kesinlikle uzak durmalısın. ayrıca dinlenmek, beslenme ile beraber bu işin %60-70'i.

zayıflamak için spor yapıyosan bile çok aşırı değil. yumurta 1 tane haşla bundan sonra. albeniyi yarım yap.

Meyve suyu ve Albeni = şeker. Şeker de iyi bir şey değil.

amacın sadece spor yapmaksa takma kafana. ancak iyi bi fiziğim olsun, kaslı olayım diyosan o yediklerinle bi yere varamazsın.

Bunları yiyorsanız eğer boşuna spor yapıyorsunuz. Spor sonrası basit şekerden aldığınız kalori yaptığınız sporda harcadığınız kaloriden daha fazla. Aldığınız protein de yetersiz. 2 yumurtadan gelecek olan protein miktarı 12 gram. Spor yapıp bu kadar sağlıksız beslenen çok az kişi vardır.

Yok mu bilen?

endokrinoloji uzmanına görününüz.
tektikleriniz yapılsın. fizyolojik bir sıkıntı olup olmadığı görülsün. o zaten yönlendirecektir sizi, eksik fazla çıkan bir şeyler olursa.

diyetisyene ihtiyacınız yok. (şimdi sinirlenenler olacak ama, üzgünüm)
size sizin maksimum yarım günlük araştırma ile bulamayacağınız hiçbir şey söyleyemez diyetisyen.
ama şu olur, "her hafta gideceğim, mahcup olmayayım" diye ya da "bu kadar para verdim, dediklerini yapayım" diye düşünecekseniz ancak o durumda bir olumlu etkisi olabilir diyetisyene gitmenin.

onun haricinde, sağlıklı bir insanın kilo vermek için de kilo almak için de neler yapması gerektiği bellidir. nettir.
sorarsanız da yardımcı oluruz. kendiniz de araştırıp bulabilirsiniz.

@icemint cok arastirdim ama pek birsey bulamiyorum. Daha once bunun icin tahliller yaptirmistim kan, idrar, diski, rontgen vs hicbir problem cikmadi. Arastiriyorum ama kuruyemis yiyin falan hep ayni seyler, ise yaramiyor yani. Hem ne kadar kuruyemis yiyebilirsinki? Biryerden sonra midesini bulandiriyor insanin.

Protein ağırlıklı beslenin, zeytinyağı gibi faydalı yağları tüketin, sebze yiyin, ağırlık çalışın. Karbonhidratla kilo almaya çalışmayın obez olursunuz, kas kütlenizi artırın. Teknik olarak her insan yapabilir bunu.

bir düzen oturtmanız ve sürekliliğini sağlamanız gerekli.
ne yediğinizin farkında olmalısınız.
öncelikle işlenmiş gıdaları mümkün olduğunca çıkartın hayatınızdan.
asitli içecek tüketiyorsanız, acilen bırakın.
bol su için.
her öğününüzde tabağınızda net protein kaynakları ve zeytinyağlı sebze yemekleri olsun. yoğurt, kefir, peynir çeşitleri, bakliyatlar, badem, fındık, fıstık, ceviz ile de öğünlerinizi çeşitlendirip süsleyin.

yediklerinizi takip edin, yazın, hesaplayın.
bu hesaplama olayı elbette şart değil ama şu açıdan önemli: hem daha hakim olmaya başlayacaksınız, neyin içinde ne var, ne kaç kalori vs. gibisinden hem de diyelim bir gün yeterli protein ya da enerji alamadınız belli sebepten, hemen ertesi gün bunu kompanse edersiniz farkındalığınız olursa. böylece toplamda dengeyi sağlamış olursunuz.

egzersizi ve günlük net 7 saat uykuyu da ihmal etmeyin elbette.

asıl kadının istememesi anlaşılamaz. hormonlar sürekli alarm halinde.

ben.

4 senelik evliyim. net biçimde istemiyorum. içimden gelmiyor. bebek görünce olumlu ya da olumsuz herhangi bir şey hissetmiyorum. işte bu da insan yavrusu deyip geçiyorum.

ileride bir gün yaparsam sırf yaşlılığımda pişman olmayayım diye yapacağım galiba.

evet, ben varım mesela. baba olmak hayatta beni en çok korkutan ve rahatsız eden olay olabilir.

sanırım bir insana can vermek, onun sorumluluğunu almak beni aşıyor. işin özünde biraz da "uğraşmak istemiyorum" fikri var ve özgürlüğüme düşkünüm. bir çocuğum olursa beni kendine bağlayacak ve özgürlüğüm elimden alınacak gibi hissediyorum.

pek istemiyorum. henuz cocuk olayına anlam veremiyorum. ilerde fikirlerim değişebilir belki ama şimdilik böyle .

sir gawain+1
"insan yavrusu bu" tepkisi bende de var. hiç çekici gelmiyor çocukla uğraşmak. rahatıma düşkünümdür bu arada.

20'yim henüz ama ilerde evlenmek isterim. küçük çocukları çok seviyorum. hatta çocuğumun olması fikri de hoşuma gidiyor ama istemiyorum. babalık büyük sorumluluk, beni aşar. kendime bakamıyom ben. daha önce de yazmıştım, sevdiğin insanla ortak bir çalışma yaparak yeni bi' velet dünyaya getirmek çok fantastik bi şey olsa gerek ama ortalık böyle düşünüp sabah akşam çocuk patlatan tipler yüzünden psikolojisi bozuk ebeveynlerden-çocuklardan geçilmiyor.

o yüzden "oğluım süper bi şey lan çocuk" deyip de sahip olmak istemem. benim yapabileceğim bi şey değil. en azından önümüzdeki 4-5 yılda o kadar olgunlaşacağımı, bilinçleneceğimi zannetmiyorum. bi tane pescador yeter dünyaya, tahtıma ortak olmasın eşşoleşşek.

8 senelik evliyiz, ben kadın tarafıyım. Ne ben ne de kocam hiçbir şekilde çocuk istemiyoruz. Hormonlarım sürekli alarm halinde değil ve bir kedi bizi bir çocuktan daha çok heyecanlandırıyor.

var.

benim gibi çocukları sevip, yeğenlerine aşık olan, çocuklarla vakit geçirmeyi seven ama istemeyen anormaller yok mu?
not: pescador hariç

erkekler genelde istiyor çocuk. ama sadece yapım aşamasında eşlerinin yanındalar. sonrası pek umurlarında olmuyor. çocuk ağlasın, niye ağlıyor bu çocuk diye kadına kızarlar.

eşim. evlenmeden önce en geç 35 te yaparım yaparsam diyordu ama ohooo kaç 35... ama sorsan hala kararsız. "olmayacak diye birşey yok, olabilir tabi" kafasında ama sanki "ya hayatım boşver, yapmayıverelim" desem ohhhh çekecek gibi :D o böyle saldıkça ben de saldım son 2-3 yıldır. artık hiç konuşmuyoruz bile bu konuyu, ikimizin de işine geliyor. rahata iyice alışıyor insan, çift olma kavramımız da iyice değişip ediyle büdüye döndü :D sanırım böyle gidecek bizim iş.

Ben istemiyorum. Gerçi evli değilim ama muhtemelen evlenince de istemem ama annem istiyor. Çocuk yaparsam eğer annemin aşırı torun sevgisi yüzünden yaparım gibime geliyor ama böyle de çocuğa yazık. Çocuk büyüyünce ben kesin ağzımdan kaçırırım niye yaptığımızı, ayıp olur biraz.

Benim kocamın çocuklarla sorunu yok; hatta çok da iyi anlaşıyor ve onlar tarafından da seviliyor ama yine de çocuk istemiyor. O bambaşka bir şey. Ayrıca biz dünyanın insansız çok daha güzel bir yer olacağına inanıyoruz, hümanist değiliz. Buyrun şöyle bir yazı var isterseniz: hafiye.blogspot.com.tr

kadının istememesi anlaşılıyor tarafımdan, ben istemiyorum çünkü.
not: hormonsal sorunum yok :P (merak edenler çıkar).
Anlaşılır bir durum bence erkeğinki de, sevmiyorsa ne yapsın...
bi de bu dünyaya çocuk getirme ve başka sorumluluklar da var..

korkak yada rahatlarına düşkündürler.

buradaki arkadaşlar hiç kusura bakmasınlar, kendilerine de itiraf etsinler.

arkadaşlar çoğalın, çoğalması gereken insanlarsınız siz. kültürlüsünüz, bilgilisiniz, eğitimlisiniz. sizin doğurup büyüttüğünüz çocuklar ile daha da medenileşecek bu toplum.

çocuğun nasıl yetişeceğini umursamayan aileler beşer onar doğururken, doğurduğu çocuğu iyi ve kültürlü yetiştireceği yüksek ihtimal olan kişiler "bu dünyaya çocuk getirilir mi?" kafasında.

yapmayın etmeyin, çoğalın lan, çocuk iyidir :)

İçimde hiç istek yok da, bir gün ileride isterim diye girişeceğiz o işlere eninde sonunda.

benim bey. 6 yillik evliyiz.
zaten istemezdi, benim yegeni ve kendi yegenini gordukten sonra tovbe etti. arada arkadaslarin melek gibi cocuklariyla terapi yaptiriyorum ama gene de i ih. isin kotusu argumanlari da saglam, itiraz da edemiyorum hatta yavas yavas ben de hak vermeye basladim. belli bi yastan sonra da rahatini bozacakmis gibi dusunmeye basliyosun ki o daha da kotu.
ustelik bu memlekette cocuk dogursan ne olucak.

isin tek kotu tarafi, accik kafasi calisan, egitimli kulturlu, gelir seviyesi cocuk yetirtirmeye uygun kisilerin ya hic couk yapmayip ya da en fazla bir cocukta kalirken, diger tarafin 3er 5er portlatmasi. bi 30 yil sonraki demografik yapiyi dusunemiyorum bile.

not: kendimi oyle gordugum icin degil, etrafimda oyle oldugunu bildigim bir cok insan oyle oldugu icin.

ilkokul mezunları 18 yaşında evlenip şakır şakır çocuk doğurup büyütüyor da sizler, yüce ve entelektüel şahsiyetler mi beceremiyeceksiniz? ondan sonra insanlar şöyle insanlar böyle.. ulan işte doğur büyüt eğit de toplum düzelsin.. bebek yapmak düşük eğitim seviyeli insanların işi olduğu sürece ülkeler iflah olmaz. hayır a*ınıza ko*um şu yazdıklarımı bile eleştirecek kadar zekisiniz de niye çocuk yapmıyorsunuz o zaman?

@vfgerty, ulan olanı eğit? patates mi bu, diğerlerine baskın gelsin diye çocuk mu çıkaralım patır patır? kendi çocuğunun "şahane" olacağı sonucuna nasıl vardın, neyin özgüveni bu?

Çocuk yapma yeteneğimiz var diye çocuk yapmak zorunda değiliz ki. Hadi her şeyi geçtim, bizim kontrolsüzce ürememizi kaldıracak bir Dünya yok. Kısıtlı imkanları bu kadar şuursuzca tüketmeye de gerek yok.

@pescador
@angelus

%100 katılıyorum size.

@cokilgincvesesgetirecekbirnickarayanadam
@vfgerty

Yukarıda bir yerde paylaştığım ve üremeyle ilgili öne sürülen sebepleri irdeleyen hafiye.blogspot.com.tr linkindeki 4, 21 ve özellikle aşağıdaki 26. madde size gelsin o zaman.

26
Sözde Sebep: Dünyaya bizim gibilerden daha fazla gelmeli. Sayımız azalıyor. (Beyaz Türk söylemleri)
Gerçek Sebep: Elitistsiniz. Yabancı düşmanlığınız var. Soy geliştirmek soykırımdan daha kolay örtbas edilir elbette.
Çözüm: Başkalarını da sizin fikirlerinize katılmaları konusunda ikna edin. Böylece sizden bir fazla, onlardan bir az olur.

@pescador +1 imsi :) yani çok büyük bir risk, "şahane" olup olmaması. bu dünyada evladından çektiğini düşmandan çekmeyecek insanlar var. kendi skiyle böyle bir riske nasıl girebiliyor insanlar, anlamıyorum çoğu zaman.

@pescador <3

Tanıdığım adamlar üzerinden gideceğim, iş güç borç harç derken 30-33 gibi anca oturuyor zaten, sonra en kendini tanıdığın zamanlar, sevdiğin şeylere vakit ayıyorsun, geziyorsun tozuyorsun. zaten kafanda devamlı otuz oldum lan düşüncesi var. çocuğun olsa sen altmış yasındayken cocuk senın yasında olacak. hayatının 20 yılı en az ona kilit. sen daha bir şey yaşamadın ki, ona ayıracak 20 yılın var mı?

ben de evlendim, mutluyum. cocuklari da cok severim, yegenlerim var cok tatli.

ama cocuk yaparsak hayatimiz sikilecekmis gibi geliyor, anne babalara bakiyorum tum mesailerini, enerjilerini cocuklarina harciyorlar, hayatlari bitmis.

bir de durmadan cocugunu anlatip, ne kadar tatli, ne kadar zeki oldugunu insanlarin gozune gozune sokan bir insan iticiligine donusme ihtimali 0'a cok yakin da olsa korkutuyor beni.

benim eşim de istemiyor 30a kadar lakin bu ay ufak bir gecikme yaşadık, ben yusuf yusuf durumdayken, o böyle hafiften hevesli hafiften heyecanlı. olsa mutlu olacak adam ki daha 1 aylık evliyiz yahu.

yani lafa gelince evet hevesi yok da, uygulamada pek böyle olmadığını görmüş olduk. ben mi, tabii ki hapa devam.

bence biz toplum olarak inanılmaz çocuk odaklı yaşıyoruz. problem burda. o yüzden korkuyo insanlar.

bir örnek vereyim. gittiğim bir yemekte 3 erkek çocuklu yabancı bir aile vardı. çocuklar 5-6-8 yaş gibi. bütün akşam yemeği boyunca (4 saat) gıkları çıkmadı, ayağa kalkmadılar, koşmadılar, anne babaları sürekli onlarla ilgilenmedi, tam tersine hep başkalarıyla muhabbetteydiler. çocukların ipadi gameboyu falan yoktu.
gecenin sonunda bir kez çocuk sesi duydum o da tatlı gelince ufaklık heyecanlandı oley dedi o kadar.

öbür yanda ne zaman doğulu aileler görsem o veletler ayaklarına basılmış gibi ağlıyor, tutturuyor diretiyorlar. ana baba da sürekli pışpışlıyo aa bak kuş bak çikolata diye, olmadı çarpıyolar bi tane. sürekli ailece bağırış itişme halindeler.

kısacası çevrenizdeki örneklere bakıp karar vermeyin. çocuğunuzu nasıl yetiştirirseniz, ona nasıl davranırsanız o da öyle davranacak. genetik veya psikolojik bozukluk riski var tabii o ayrı.
çocuğu hayatının tek merkezi yapıp sekiz kiloluk çanta, tank gibi puset ve on beş oyuncakla da sokağa çıkabilirsin, gördüğüm bazı turist çiftler gibi bebeği kanguruya koyup dünyayı da gezebilirsin. sana kalmış yani.

çocuk sahibi olmak istemiyorsun o zaman sen de doğmasaydın saçmalıklarını geçersek ben de istemem baba olmak. bir kere çocuklar aptal, bildiğin aptal, 5-10 yıl kadar gerizekalı bir varlıkla saatlerce ilgilenmek zorunda kalacaksın. bir kere ben mükemmeliyetçiyim çocuğum olsa öğrencilerin küfür ettiği her türlü pisliğin döndüğü devlet okuluna mı göndereyim, hayatım boyunca özel okul parası için mi çalışayım? shameless'taki gibi çocuğu doğur gerisi gelir değil zaten olay, ne zaman yorulsam çocuğu tv karşısına mı geçiricem yanlış olduğunu bile bile, ne halt izleyecek tv'de vs. bir kere kendi gelişimimi tamamladığımı zannetmiyorum bazı şeyleri kafamda oturtamadım mesela bu konularda nasıl örnek olucam, yetiştircem çocuğu, düzenli kitap okumayan biri çocuğuna nasıl kitap alışkanlığı kazandırır mesela? bir kere çocuklar yaramaz vs de olabiliyor, sen ne yaparsan yap çocuk hayatı sana zehir ediyor, var akrabalarımın böyle çocukları düşman başına. bir kere niye çocuk sahibi olayım, bunun mantığı ne, niye evlendikten 5 sene sonra hayatımın tek amacı çocuklarım (büyütme, eğitim, okul, evlendirme) olsun, hele çok fazla çocuk yapıp her birinin kendi evinin vs. olmasına çabalamak sonra onların da çocuklarının olması ve bu düzenin böyle devam etmesi saçma değil mi? vesaire vesaire.

(bkz: la science des reves)

Les Choristes: www.imdb.com harika bir film.
Le dîner de cons: www.imdb.com (bu aynı tiyatro oyunu gibi)

Aradığınız film bu: (bkz: Bienvenue chez les Ch’tis)

(bkz: midnight in paris) - Tam olarak Fransız filmi sayılmaz ama Paris'te geçiyor, müzik ve görüntüler süper...

Bu arada ben de yukarıdaki arkadaşa katılıyorum, Les Choristes muhteşem bir film, ama biraz hüzünlü...

(bkz: 8 femmes)

cok sakin denemez ama kesinlikle neseli.

www.imdb.com

Une femme est une femme

godard candır.

ha godard demişken bi de pierrot le fou tabii.

benimde bi eşofmanım o halde daha hiç giymeden terziye kurban gitmişti kaç sene geçti üzerinden hala ana avrat sövüyorum her giydiğimde

belki paça içinde pay birakmıştır. 1cm de olsa başka bir terzide uzattırabilirsin?

yok bırakmamış öyle bir pay falan. en en fazla yarım cm daha uzayabilir ama o zaman da dikişler çok salak görünür ve zaten kat izi de olur açılıp geri yapılınca.

@hernezıkkımsa, ama o kapriler de çok çirkin oluyor ya, kapriye karşıyım :(

iyicene kestirip bermuda yaptırırsın en olmadı.

arda turan sıtayla dolaşsan olmaaz mı? çok mu kötü ? fotoş yok mu bi görek?

otururken böyle
imgur.com

kötü durmuyor ki bence. bu sene bilek üstü pantolonlar moda hem. babetle, toms, vans, superga tarzı ayakkabılarla ya da kısa converse ile çok da tatlı durur.

yalnız bu boğazlı ayakkabılarla çok korkunç durmuş, söylemeden edemiyciim.

boğazlı tercih etmemin sebebi, ayaktayken zaten yığılmış gibi durduğu için kısa olduğunun belli olmaması. oturunca da kimse görmüyor zaten burada masanın arkasında kaldığım için. ama kısa converse giyseydim ayaktayken de pantolonun kısalığı belli olacaktı. ama zaten artık giyemem bunu böyle :(

Kötü durmuyor giyin böyle. Olmasını istediğiniz modelden daha iyi olmuş hatta ama ayakkabı dandik duruyor onunla giymeyin.

belden biraz daha asagi indirsen olmaz mi, dusuk bel tarzi?

@crucio, yok o zaman da ağ kısmı apaçi gibi oluyor.

bu sene hafif kısa paçalar moda zaten. altına converse değil de (bu desenden olmamak koşuluyla) bowsandsequins.com bu modelde ayakkabılar giyebilirsiniz. Kırmızı altına gri renk güzel gidebilir mesela. bkz. www.hm.com

aynısı bir kere başıma gelmişti. nereden aldığına bağlı olarak iade birimi hiç bakmıyor olabilir nasıl geri döndüğüne. bedenini değiştiricem diye iade edip, gidip tekrar aynısını al :) yaptım, pişman değilim.

@dzingis, hollandadan almıştım, iade etmem imkansız.

@yesilimtrak, ben de o anda çok fazla pantolon paçası falan yaptırmıştım, o yüzden deneyemedim hepsini tek tek. ama o yaptırdıklarımdan bir tanesi hala çok uzun - öyle uzun ki topuklu giydiğimde bile ayakkabının altına giriyor, birisi normal ama bir tanesini henüz denemedim. umarım o da rezil olmamıştır.

ben olsam arkadaşların dediği gibi vans, keds, babet vs bir ayakkabıyla giyerdim,
bir de paçasını bir kez dışa doğru kıvırıp ütü basarsan o zaman daha iyi durur çünkü şu anki haliyle bilek üstü pantolon olmadığı, kısa geldiği belli oluyor. onu kamufle edersin en azından.

bir de anlamadığım bu nasıl terzi?
nasıl hepsini farklı boy yapabiliyor?
ya terzideyken ölçü aldırman ya da evde kendin işaretleyip öyle götürmen lazımdı, kendisi kafasına göre mi yaptı?

@lili briscoe, terzi ölçüyü kendisi aldı. ama bu sonuca nasıl ulaştık inan benim de bir fikim yok.

şort yaptır evet. olmadı bana ver :)

Bence de kötü durmuyor.

terzi eğer kesmek yerine fazlalıkları içe bükmüş ise yeniden yaptırabilirsiniz paçayı. geçmiş olsun.

renkli bi çıktı alıp cama yapıştırabilirsin. 23 nisanda olduğu gibi kağıt bayraklar vardı çift taraflı baskı yapıp kendi bayrağını kendin oluşturabilirsin.

Tepebaşı'nda, Flash Tv'nin binasının olduğu yerde bi bayrakçı vardı, orada vardır.

internetten de alabilirsin

www.bayrakmarket.com

ülke bayrakları bosna hersek bayrağı vs diye aratıp farklı siteler de bulabilirsin.

Sevdigim bir oyunsa ve kaliteli bir musabaka gerceklesiyorsa izlerim sadece, herhangi bir tarafi tutmam. Taraf tutmaktan degil oyunun kendisinden zevk alirim.

Takım isimlerinden birine önceden aşinalığım varsa iyi ya da kötü fark etmez yalnızca onun adını duyduğum için onu tutarım..
Her ikisi hakkında da hiçbir bilgim yoksa geride olanı tutarım..

Geride olana önde olana bakmam ama forma renginden tut da sempati beslenen herhangi bir futbolcunun varlığına kadar taraf olmak için birçok parametre var, onlardan birine göre tarafımı seçerdim. Tabii bunu kendi taraftarı olduğum takım dışında söylüyorum, İspanya üçüncü liginden bir maç izlesem onda da aynı şekilde bir taraf seçerdim. Taraf olmadan maç izlemek zevkli olmuyor.

1) o macin skoru tuttugum takimi ilgilendiriyorsa, isime geleni tutarim.
2) iddia oynamissam ona gore tutarim.
3) hic cikarim yok ama, atiyorum almanya ile malta oynuyor, almanyayi tutarim. gol gormeyi isterim.
4) hic cikarim yok ama, sevmedigim bi ulke cikti, guclu ya da gucsuz, rakibini tutarim.
5) hic cikarim yok ama, iki takim esit gucte, karsilikli cok iyi oynuyolar, tutmam, izlerim.

diyelim açtım buz hokeyi, amerikan futbolu fln forması güzel olanı, sembolü - maskotu güzel olanı tutarım.

Her zaman geride olan tarafın kazanmasını dilerim.

zayıf, mütevazı takım hangisiyse onu.

kimseyi tutmam niye tutayım.

tamamen ilk 10 dakikada sekillenir kafamda. mesela timbersports. su olaya denk gelirsem

www.chrisdetrick.com

kimi tutacagim netlesir. saf gücle indiren adamdansa iki taktik güdeni sever onu tutarim. diger etaplarda da taktik düsünen herifle paldir küldür girisen herif belli olur zaten. ordan bir taraf olusur.

cliffdivingte kendi etrafinda dönüp benim basimi döndürene isinamam, genelde karin ekseninden takla atani tutarim. ve genelde cok savrulduklarindan kaybederler ama, onlari tutarim gene de. ayni sey jimnastik icin de gecerli, paralel barda tek elden digerine gecene ya da uneven barda birinden digerine taklayla gecene sempati beslerim. ya da freestyle kanoda yana yatip devrilecek kadar risk alani tutarim. hosuma gidecek sekilde oynayani tutarim kisaca.

futbol ise kanal degistiririm. basket falan ise de. toplu sporlara pek bayilmiyorum ben.

İkisini de tanımıyorsam favori olmayanı tutarım.

"(zaten gevur olduğu için mezhebi geniş)" cümlesinden sonra okumadım.

Nasıl rahatsınız yau, reglken bile içine boşalmada hamile kalma riski var. Öyle x, y falana nasıl güvenip bu riski alıyorsunuz anlamıyorum.

diğer kısımlarını bilmiyorum ama şuna cevap vereyim değil 15,16 kez içine boşalman 1 kez bile içine boşalman risk taşıyor. yani hamile olması yüksek. her ay kadınların hamile kalma olasılığının diğer günlerden fazla olduğu belirli günler var. özellikle bu günler içerisinde böyle bir durum söz konusu olduysa hamile kalma ihtimali yüksek oluyor.

@old possum;
türkiye'de olsa o çocuğu tek başına doğurup büyütmek cesaret ister ama yabancılar bizden daha rahat oluyor, olaydan önce şakayla karışık konuştuğumzda hamile olduğu taktirde kesinlikle çocuğu büyüteceğini söylemişti. zaten çocuk isteyip duruyodu o yüzden ortada mağduriyet ve küçümseme falan yok. zaten evlenmeyi düşünecek kadar ciddiydik.

@loralynn;
dediği şeyi araştırdım ve gerçekten öyle bir durum var ama, regl bitiminden sonra atıyorum 12-17 gün arası kör dönem ve o süre arasında ihtimal yok diye farklı farklı kaynaklardan okumuştum. o yüzden biraz rahattım.

"Şu dönemde ilişkiye girilirse kadın hamile kalmaz" diye kesin bir şey yok, dediğiniz dönemin mahsulü nice insan var yaşamlarını sürdüren.

okumadım ama ihale sana kalmış herhalde bilader.

internet üzerinden pasaport numarasıyla falan ve şifre ile sonuç öğrenilen bir özel hastaneye gitsin. ki gerçi kandırmak istedikten sonra her türlü mümkün. hamile birini götürüp tuvalete işetir bardağa... güvenebileceğin insanları hamile bırakmalısın. bebek bi geliyor zenci.

hamile kalma işi -tabi haklı olarak- çok büyütülüyor. önlem almak vs. doğru işler ancak bir kadının içine bir kere boşaldığınızda o kadının kamile kalma ihtimali kalmama ihtimalinden daha düşük. regl tarihi kontrolüyle ben de partnerimin içine boşaldım kaç sefer, sonuncudan itibaren 2 ayı geçti herhangi bir belirti yok. geçenlerde bir duyuruda görmüştüm, bir kadının regl tarihleri sürekli düzenliyse belirtilen yumurtlama dışı dönemlerde hamile kalma ihtimali çok çok düşük. o yüzden buna göre değerlendirme.

ayrıca hamile olsa niye şaka yapsın ki, madem aranızda "sen babası olacaksın" muhabbeti yok? hamileyim ama ben doğurucam sen zahmet etme demez miydi, dediklerine göre?

ispat işini ise video ile yapabilir. montaj işlerinde çok başarılı değilse çişli test işleminin tamamını kayıt altına alıp sana yollayabilir ya da bir doktorla olan görüşmesini kaydedip yollar. doktoru da kafalar montaj da yapar diyorsan emin ol o kadın senden bir türlü hamile kalma yolunu bulmuştur.

allah analı babalı büyütsün.

İhtimal hiçbir zaman sıfır değil, 40 günde bir adet oluyorsa farklı 25 günde bir adet oluyorsa farklı zamana gelir yumurtlama zamanı.

Muhtemelen gerçekten hamiledir, senin tavrın hoşuna gitmemiştir zaten pas vermiyormussun aranız kötüyse kendi yolunu çizer.

15 16 kez içine boşalmışsan hamile olmaması için en az birinizin kısır olması gerekir.

15-16 kere icine bosaldigin kadindan suphe ediyosan yuh aq. tamam turkiye'de cinsellik egitimi yok da, lahanadan ciktiginizi, leylegin getirdigini falan mi dusunuyosunuz siz lan? hap falan almiyosa icine bosalmak ne demek? hem de cocuk istiyomus, hap aliyorum dese bile almiyor olabilir. madem oyle niye prezervatif kullanmiyosunuz yavrum? baba oluyosun iste, hadi bakalim.

çocuk olmuyor diye sevdiğini terkeder mi insan? gider anne-babasız bir çocuğu sahiplenir, kendi evladım gibi büyütürdüm sevdiğim insanla birlikte.

evlat edinirdik. zaten öyle bir travma yaşayacak eşime bir de ben darbe vurmam, hem nasıl sevmek o? olmaz öyle şey.

Eşim kısır olsaydı, tabii ki evlat edinirdim, bırakmazdım onu.
Ben kısır olsam, ona ayrılmayı teklif ederdim yine de. Gitmemesi için dualar ederdim orası ayrı.

insan başına gelmeden kesin bir şey söyleyemiyor. ama kendimi tanıyorsam bunun için sevgimden, sevgilimden, eşimden vazgeçmezdim. benden, çocuk doğuramadığım için vazgeçecek adamın da ta...

önemli olan soyu devam ettirmek değil, beraber bir canlının yetişmesini sağlamak bence. koruyucu aile olunur, evlat ediilir. belki 9 ay karnında taşıdığının yerini tutmaz ama, benim elimi tutan erkek yanımda olduğu sürece o kadarını da dert etmem. onun etmesine de izin vermem.

Kedi büyütürdük.

Videoyu seyretmedim.

Kadin tarafi kisirsa tasiyici anne olaylari vs var en azinda % 50 babadan olur, baba kisirsa sperm bankalari vs var. Yani aslinda % 50 kendi kanlarindan bir cocuk ihtimali var.

Kendi kisisel gorusum ise, ben dogal seleksiyona inanan biriyim. Ureme konusunda sikinti cekildiginde inat edip tup bebek su bu gibi tedaviler ile cocuk sahibi olunmasini pek dogru bulmuyorum (buyuk konusmamak lazim yine de). Bir adami bana cocuk vericek diye sevecek degilim. O kisiyi o oldugu icin sevecegimdir. Kisir olmasi ona karsi olan sevgimi azaltacak degil. Evlat edinilir veya cocuk olmadan hayata devam edilir. Evlilikte kim demis ki cocuk sart?
Uzun konu, tasa tutulmamak icin susuyorum.

anne olma hakkımdan vazgeçerim, eşimden önemli değil

böyle bir durumda ayrılan insandan hayır gelmez bence, 3 kız çocuk doğuran eşini erkek doğuramadı diye terk eden adamdan farksız. bir de çocuk benim için çok önemli diyip ayrıldı, gitti başkasını buldu, çocuk yaptı, yaptığı çocuk fiziksel engelliyse, zihinsel engelliyse ne yapacak, çocuk olayı önemli benim için düzgün çocuk istiyorum ben diyip terk mi edecek te allaam.

yannış anlaşılmasın "kısırsa atın gitsin" demiyorum ama burada "TABİİ Kİ HAYIR SEVGİLİM EŞYA MI BENİM" diyenler, eşlerinin kısır olduğunu öğrenince aynı tepkiyi vermez, ondan eminim.

sevdiğim insandan çocuğumuz olmayacağı için vazgeçemem. istesem de yapamam. çocuk dediğin şeyin güzelliği, hastası olduğun hatunla/adamla yaptığın ortak bir çalışma olması. o yüzden, çocuk sahibi olmayı çok fazla istesem bile eşimi çocuğumuz olmuyor diye sepetleyemem.

illa istiyorsak evlat edinilebilir evet, problem değil bu. ha yalan değil ben eşime, bana benzeyen, bakanın bizi göreceği manyak bi velet dünyaya gelsin isterim ama olmuyosa da olmuyodur aq, evlat ediniriz, hem anasız babasız kalmaktan kurtarırız bir veledi.

ünlü düşünür berdan mardini bu konuda güzel bi şeyler söylüyodu da tam bilmiyorum şimdi sözleri.

@minik donut canavari, genel konuştum yahu, ifade ediş tarzımız benzer olduğu için direkt sana laf çakmışım gibi olmuş. sen sevme zaten çocuk, bakmazsın ki :p

olmayan birine (dogmamis bir cocuk) satmam kimseyi.

çocukla mı sevdin o adamı/kadını derdim
sen tanıştığında çocuk yoktu ortalıkta, öyle tanıdın sevdin

evet çocuk olmayacak olması büyük bir sorun ancak tıp ciddi anlamda gelişti. rahim nakilleri yapılıyor artık. hatta döllenmiş yumurta bile koydular, birkaç gün dayandı. inanılmaz bir şey bu.

evlatlık alır mıydım bilmem. çocuklara falan bakardık da türkiye gibi bürokrasinin binbir türlü işkence metoduna dönüştüğü bir yerde belki evlatlık almazdık.

evlat edinmek herkesin harci degildir. simdi boyle rahattayken evlat edinirim diyenler bu sansizlik baslarina geldiklerinde bambaska kararlar alir. bizzat sahit oldugum vakalar var. hatta 2.ci bir kadini tup bebekle hamile birakip, o kadinin cocugunu daha aylik olmadan alan cift vardi eski yasadigim mahallede.

kendi adima konusmak gerekirse evlatlik olayi beni kasar. ben takintili adamim, rahatsiz olurum. o degil daha da kotusu evlatlik aldigim cocuga yeteri kadar deger, sevgi ve imkan veremem gibi geliyor bana. bu cocuk acisindan cok kotu. boyle bir baba olacagima hic evlatlik almamak gerekir. ama su da var; 2-3 cocugum olur, halim vaktim yerinde olur. tabiki de evlat edinirim. onu da kendi cocugum gibi gorur, oyle bakarim. buna evlatlik almak degil, sansiz olan bir insana en ihtiyaci oldugu anda yardim etmek denir ama sadece evlatlik almak bana gore degil sanki.

evlenirken yemin ediyorsun, iyi günde kötü günde diye. eşimi bırakmam böyle bir durum için. sonrasında evlatlık mı alırız, kendimizi kediye köpeğe mi veririz, orasını bilmem. ama bırakmam eşimi.

hiç sorun olmazdı, onun da sorun yapmasına izin vermezdim.

tek care lazer

kıl kökünden koparmadığın sürece olmaz o iş.
epilasyon de depilasyon farklı, epilasyon yapmalısın o etkiyi istemiyorsan.

kalıcı çözüm lazer, iğneli vs.
geçici olarak da epilatör ya da ağda...
epilasyon öncesi kılları kısaltmalısın bir de makine ile. yoksa daha çok acıtır.

Epiderm.

duman yada sis yakışır buna :)

fog reyiz :)

bostik

rengine bakıp isim vermeye kalkmayın bence. başka bir şeye benzeterek var etmeyin onu. bir canlı olarak kendi başına kabul edebilecek bir isim koyun. mecnun da olur hüdaverdi de, bulut da olur gemi de.

Jon Snow

kül

Gümüş

bence acele etmeyin.
karakterine uygun isim koymak daha güzel oluyor.
biraz takılın birbirinizi tanıyın :)

bana kalırsa direk kedi olsun ama o olmaz deyip isim isim isim diye tutturdular. acele etmemiz lazım yani.

kedi süper isim. ben de kedime hep kedicik derdim sonra dedim en güzel isim kedicik öyle kaldı.

hayalet olsun.

E minnak olsun işte.

haydar

Süreyya.

Leo, Leon

(bkz: külbastı)

lütfen püskevit olsun

yer elmasi

yumuk

bu tam bir cafer.

sikici.

ya kızmayın da. hani oyunda char lara takılır ya. sikici, sokucu, yalayıcı... o biçim.

bu tam bir joffrey

ya da Tyrion

selda veya selin

abi erkek dedim yav ne selin'i asdsfgdsasd

Casper.

pardon, hakan veya murat derim ben. şaka yapmıyorum bu arada :)

teddy

içinde p, s ve ş harfi olan isimlere duyarlılıkları daha fazla. bunu göz önünde bulundurarak koy ismini bence :)

eğlenceli ve absürt bir şey olsun diyorsan kaşık koyabilirsin. paspas olur, sevdiğin bir filmden karakter olur, hayatındaki önemli ve eğlenceli bir şey olur. tuttuğun takımla ilgili olabilir mesela, benim kedim simsiyah kuyruğunun altı ve göbeği gri, cinsi york chocolate. çarşı koyduk adını :) bu tip şeyler işte.

"ortak" koy bence. farklı olsun.

taci

şuanki kafa "spora ayıracağım vakitte şu kadar soru çözsem" şeklinde sağlıksız bi kafa olduğu için, istesem de yapamam onu ya. fındık fıstık mı yesem acaba.

pharmaton tablet bende uyku kaçırmıştı. gece cin gibi oturuyodum öyle.

Yeşil çay için.

öncelikle uyanık kaldığın her an soru çözmek zorunda değilsin. 12 saat uyursun, geri kalan vakitlerde öyle verimli çalışırsın ki kafana bile takmazsın 12 saat uyuduğunu.

biliyorum stresli bir süreç ama psikolojik açıdan kendini telkin etmen lazım gibi geldi bana önce.

işte bende o irade biraz zayıf, 1 saat çalışıyorum sonra kendimi bilgisayar başında buluyorum. "şuna da bakim buna da" diye.

yani internet-uyku ikileminde uykuyu saf dışı etmek isteyecek kadar iradesiz bi adamım :(

Sayilir.

Sayılır bro.

sayılır. abuk sabuk bahanelerle kendini rahatlatma sakın

sayılır ayrıl net

Sayılır.

ya bu aldatmak sayılmayabilir, bazı kızlar neredeyse herkesle canımlı cicimli konuşur da, bazilika kusura bakmasın ağır saçmalamış. insanlar büyüdükleri mahalleyi bir daha görmek isterler ne yahu? sevgilisine de "ilk girdiğim vajinaya bir daha girmek istiyorum" diyebiliyor mu acaba?

Düşünmesi bile yeter.

Kimle konuşmuş böyle?

Yeni tanıdığı insan mı, yıllardır arkadaşı olan biri mi?

Belki samimiyetleri var. Canım zaten bence rahatsız edici bir kelime olmaktan çıktı konuşmalarda. Her canım gördüğüm yerde ''ooo canım'' muamelesi yapmıyorum kelimeye, yazışmalarda yumuşaklık, içtenlik, samimiyet bazen sadece kibarlık katmak için kullanılıyor.

Bebeğim kime dendiğine bağlı. Ben demem ama sevgilim olan dönemde bana diyen arkadaşlarım vardı. Konuşma şekli ve aramızdaki samimiyet derecesini bildiğimden fazla önem yüklemem.
Ya da ben mesela, bir konuyu sabırla anlatırken ''Bak canımın içi'' diye başlarım yazışmaya.
Bunu karşı taraf canımın içi olduğu için söylemem, ya sabır anlamı taşır zaman zaman anlattığım şeye bağlı olarak.

Flörtleşme şeklinde ise konuşmanın içeriği, aldatmadır; ama normal konuşmanın içerisine serpiştirilmiş kelimelerse fazla anlam yüklenmemeli.

sayılır.

bu arada kız tarafı benim arkadaşlar. erkek tarafından bahsettim yazımda.

Off hiç böyle konuşmak istemiyodum ama durum tam olarak bu:

****a bile koymuş sayılır.

Oldu mu.

sayılır

sayılır. bunu normal karşılayana halk arasında gavat denir.

sayilir. saydim gitti.

Arkadaş bence kadın tarafı. Bu durumda çoğunluk, erkek yapınca da aldatmak sayıyor mu çok merak ediyorum :)

Cok fena sayarim, etlerini cimbizla cekermis gibi sayarim.

Kadin da olsa erkek de olsa aldatmaktir. Zira sadakatin cinsiyeti yoktur. Dagilabilirsiniz.

Sayılır ya.

Oooo hem de ilişkinin en kıpırtılı cicim zamanlarında. Aldatmak.

sayılır bence de.

Sayılır yavrum sayılır. Biraz geç yakalasan görüşecek bile olabilirler nereden bileceksin.

aldatıldığını hissediyosan ona göre davran. rahatsız olduysan söyle sevgiline bunu.
flört ettiğini düşünüyosan muhtemelen flört ediyodur. sevgilinin sohbet tarzını sen biliyosun, biz değil.

@alkolik imam bak aldatma sayılıyor gördün mü. Aldatma sayılmaz deseydiniz azcık içim rahatlayacaktı ama demediniz lan.

sayılır, hem de çok güzel sayılır :D

Yan yana gelmemiş olmaları hiçbir şey değiştirmez, yanlış tabii ki. Ayrıca herkesle canımlı cicimli konuşan kız kadar itici bir şey yok gözümde.

flörtler normaldir. ikinizin ilişkisi sadece sizin verebileceğiniz kararlarla yönetilmeli bence. bana zor gelen sana kolaydır mesela. benim sevgilim birine bebeğim dese hiç umursamam ama günaydın demezse o gün cehennem olabiliyor. gibi,gibi. dert etmeyin yani başlarda herkes bi anda sıyrılıp giremiyor bi anda ilişkinin içine. bi süreç gibi düşün, önüne bak.

sayılır canım sayılır. benım sevgılımde boyle bır sey yaptı
saydım ve ayrıldım.

bu duyuru da tam adam turnusoluna dönüştü :) bilerek mi editlemek yerine cevaplar arasında söyledin kız tarafı olduğunu, üstüne bi de tick atmışsın :D hala farketmeyip aldatan kızmış gibi yorum yapan var güldüm sabah sabah :D

@cilgin korsan ces ahahah hakkaten kendime de tick atmışım sen söyleyince farkettim :D evet farketmediler ya kız tarafının ben olduğumu.

bunu sorma amacınız nedir? ne kadar saçma bir konu. iddiaya mı girdiniz sevgilinizle aldatma mı diycekler değil mi diycekler diye? belli ki ayrılmayacaksınız. çok ilginç, aldatıldığınızı 30 kişiye onaylatıp sevgilinize "baak aldatmışsın" diyip galip çıkınca ne olacak? ilginç mevzular gerçekten.

yeniden cevap: aldatmadır.

@anneboleyn iddaya falan girmelik bi durum yok. Başkalarının bu olaylara ne açıdan baktığını merak ettim.

sayılır sayılmaz diye ahkam kesemeyiz. aldatmak çiftler arasında görecelidir. bireylerin karakterlerine ve ilişkilerin dinamiklerine göre değişir.

@ykyt takıldığımdan değil de hiç beklenmedik yerde oldukça sert bir şekilde çıkınca insan dumur oluyor:)

O "Sert bir şekilde" dediğiniz şeyler gerçek hayatta da oluyor, insanlar böyle şeyleri yok saydığı için yaşanmıyor diye düşündüğü için adamlar da "Bakın böyle şeyler de var hayatta" deyip dizilerine koyuyorlar.

wire'ı izlemedim ama got kitabı okuyan varsa aydınlatsınlar. adamlar yok mu desin eşcinselliği bazı eyaletlerde evlenmelerine izin vermişlerken. oz mesela, bütün amerikan hapisane filmlerinde vardır klişedir hatta.

birde bence kasıtlı olarak sık konuluyor özellikle son zamanlardaki dizlere çünkü insanların alışması lazım artık. dışlanmamaları için normalleştirmeye çalışıyorlar olabilirler. anormal olduklarını söylemiyorum ama çoğunluk öyle görüyor.

showtime dizilerindede bol var. shameless,weeds,dexter,masters of sex,californication,queer as folk...

Normalleştirme operasyonu olduğuna katılıyorum. Birde bir teorim var, bu kreatif direktorler-screenraytırlar falan çoğu gay ya, belki o yüzden diyorum.

Bu durum "Normal" zaten adamlar olması gerekeni yapıyor bunu dizilerine koyarak. Normalleştirme operasyonu deyince işin arkasında milleti "ahlaksızlığa" sürüklemeye çalışan kişiler varmış gibi oluyor.
ikinci nokta; türkiyede dizilerde eşcinsel karakter hiç rastlanmayan bir şey ve çoğu kişinin hayatında eşcinsel/biseksüel tanıdığı yoktur (yada öyle zannediyor arkadaşı saklıyor olabilir) velhasılı biz yabancı dizilerde görünce operasyon yada senaristin yapımcının hinliği olarak düşünüyoruz. Ancak biseksüellik batıda normal sayılıyor herkes en az bir kere hemcinsinden hoşlandığını kabul ediyor vesaire. Hatta gay olmanın havalı olduğu yerler bile var. Bütün bu etkenlerin ışığında adamların sosyokültürel durumunu yansıtan dizilerde olması çok normal

bütün dizileri birbirine benzediği için.

Dalga geçmek için.

Sözlükte bi entry'de görmüştüm bu mevzuyu. İtibarsızlaştırma amaçlı isimden sonra söylenmeye başlanmış deniyordu.

Dediğin sebepten dolayı. Dalga geçmek için.

Tarihin Arka Odası'nda değinmişlerdi bu konuya, belki bulup izleyebilirsiniz.
Denildiği gibi itibarsızlaştırmak için.

sultan cem uymadığı için cem sultan denmiştir. şimdi dalgamı geçmişler kafasına mı uydurmuşlar o tarihçilerin değil dönem halkının bilebileceği bir mevzudur.

zaten kendisi sultan değildi.
sultan sadece şu kişilere denirdi:
1. hanedanın başındaki erkek kişiye
2. hanedan soyundan gelen kızlara
3. hanedandan bir erkeğin annesine

ayrıca protrek'in cevabı baştan sonra saçma ve komik

Sebebini bilmiyoruz. Aşağılama ve küçümseme için denmiyor.

dafuq.

Hani dense dense en fazla Sultan Cem denirdi anlamında dedim. Halk söyler gerçek olur ya da olmaz. Kanuni'nin oğlu Şehzade Mustafa'ya da bir kesim son dönemlerde Sultan Mustafa demeye başlamışlar. (Konu farklı biliyorum)

Cevap veren arkadaşlara teşekkür ederim.

Şöyle;
Sultan sıfatı genel olarak yönetenin adının önüne getirilen bir takıdır. Sancağa giden şehzâdelere misal, sancak halkı tarafından sultan denilmektedir. "Amasya Padişahı Şehzâde Sultan Murad" örneğinde de görüldüğü gibi padişah da bir kişiye verilen bir unvan değil. O bir kişiye verilen unvan hünkâr, han, hakan'dır.Valilere, beylere sultan ve padişah dendiği bilinir. Mısır valileri de, Kavalalı'dan evvel dâhi Mısır sultanı unvanını, payitahta karşı değilse de, kullanırlar.

www.dr.com.tr

www.imdb.com

dizi olarak: spartacus ve rome var.

roman olarak: robert graves - ben, cladius

kitap olarak: Simon Baker - Eski Roma: Bir İmparatorluğun Yükselişi ve Çöküşü
Reginald Borrow - Romalılar
Titus Livius - Roma Tarihi

Kitap: Quo Vadis.

şeker kız candy = bugs bunny
cedric = vikingler
ay savaşçısı =vücudumuzu tanıyalım

ama acık düşüneyim belki başka bir şey eklerim.. emin olamadım tam..

taş devri
jetgiller
scooby doo

ayrıca terry konusunda candy'ye ben de çok kırgınım.

pokemon
red kit
ninja kaplumbağalar

power rangers
tom ve jerry
tsubasa

he-man
red kit
şirinler

tom jerry
redkid
avatar

tom ve jerry, temel reis ve şu çok hızlı koşan, Mİ Mİ diyen lavuk vardı ya, roadrunner sanırım adı, o. kanal d'de saat 4 gibi akşamları çizgi film kuşağı oluyodu bi ara, ona bayılırdım.

annem bi de şey anlatır hep, bi çocuk varmış annesi bahia blanca ya da öyle bi yerde, kendisi italya'daymış. şişe kapakları falan toplayıp satıyo muymuş ne yapıyomuş, gemiyle annesinin yanına gidiyomuş sonra. bayılıyomuşum ona. ama hiçbi şey hatırlamıyorum bununla ilgili. zaten ne biçim çizgi filmse... çizgi film değil dram aq.

madagaskar
madagaskar
madagaskar

bugs bunny
tom jerry
coyote

tom jerry
bugs bunny
casper

+1 life with louie

pokemon
bugs bunny
tom ve jerry

beyblade
digimon
roadrunner ile çakal
tom ve jerry
bugs bunny
temel reis

hepsinin yeri ayrı

sünger bob
yu-gi-oh
looney tunes

Madagaskar Penguenleri.

1 sünger bob
2 madagaskar
3 cedric
4 ay savaşçısı

4 tane oldu ama sıkıntı olur mu?

aklıma gelmeyenler mutlaka vardır ama..

pokemon
jetgiller
ninja kaplumbağalar

hastası olduğum kokarca pepe le pew i de anmadan geçemeyeceğim.

red kit
road runner & coyote
oscar's oasis

Edit:3 kuralına uymazsak Speedy gonzales i de eklemek isterim.

1- pokemon
2- adventure time
3- spongebob squarepants

çocukluğumda:
1- pokemon
2- bugs bunny öncelikli olmak üzere looney tunes
3- sailor moon

Beverly Hills
Aslan Kral
Jetgiller

üçten çok var yahu :)

he-man, hulk, voltron, candy, taş devri, jetgiller, snoopy, red kit vs. vs. düşündüm de çok var sahiden.

Simdi:
adventure time
regular show
avatar

cocukken:
402 no'lu sinif
life with louie
sungerbob

aslinda tam bir cizgifilm hastasiyim, burda yazdiklarimin 10 kati cizgi filmi en sevdigim diye nitelendirebilirim

1. cobra space adventure
2. robotech
3. thundercats

ben ilkokuldan oncesini hic hatirlamiyorum, ilkokulda en cok sevdiklerimi siralarsam:
1) sirinler
2) snoopy diyelim buna
3) the simpsons
4) red kit
5) varyemez amca'yla yegenlerinin bir cizgi filmi vardi, o
6) rocko's modern life
7) heidi
8) road runner'la coyote

1. Beverly hills/ Bianca
2. Richie Rich
3. Jetgiller

1-pokemon
2-jetgiller
3-cedric

1 şirinler
2 tom ve jerry
3 ay savaşçıları ya damaske de olabilir

benim çok hoşuma gider koşan insan görmek. demek ki sağlığına, görünümüne özen gösteriyor derim ve takdir ederim.

Hosuma gidiyor yazmistim, garib olacak diye yollamamistim, ama madem rock yazdi, eh, hosuma gidiyor.

Hiç bi şey düşünmüyorum. Bir insanın yürümesi gibi normal bi hareket.

2 insanın zor geçtiği kaldırımda koşmaya çalışmadığı sürece banane lan koşarsa koşsun aferin der geçerim.

edit: cbostan demişsin hemen ekleyeyim, arkadas sahile inen ara sokaklarda, daracık kaldırımlarda kosmaya calisanlara sesleniyorum, olm sabredin sahile inince kosun.

Yanında koşasım geliyor da tepki çeker diye yapamıyorum.

tabakhaneleri düşünüyorum.

Koşmam gerektiğini hatırlatıyorlar devamlı bana. Utanıyorum onları görünce.
Yadırgamıyorum ayrıca, mutlu oluyorum, vay diyorum, helal diyorum.

yaşlıysa helal olsun diyorum, gençse la ne gerek var evinde otur ne güzel rahat rahat diyorum.

aşortmanı varsa yadırgamıyoruz biz.

Siklemiyorum

ben de koştuğum için genelde selamlaşıyorum. iyi günler diliyorum. koşar haldeysem kafam ile selamlaşıyorum.

koşan insan, spor yapan insan benim için baş tacıdır.

(bkz: etme bulma dünyası)

Hakli beddua dönmez. Niye dönsün? Haksız beddua dahi bu dunyada donmeyebilir.

Beddua müessesesi suistimal edilmesin diye.

düsmekten korkmazsan ve ayaklarini uzatinca dengeli duracagini bilirsen ve frenlerin calisiyorsa bir sey olmaz. yani düsmek icin caba göstermek gerekiyor. neden yillar sonra böyle hissettiginizi de söyleyeyim bisiklet büyüklügü modeli tarzi yabanciladiginizdan. muhtemelen düsmezsiniz dahi. pedal cevirmekten korkmayin ön frene abanmayin vitesi ilk basta cok kurcalamayin ilk ve en hafif viteslerden baslayin. kolay gelsin.

Önce düşmeyi öğren. Düşünce zarar görmeyeceğini anlayınca otomatiğe bağlarsın zaten.

@willii +1

Pedali 2 3 kez cevirmeyi basardin mi dusmezsin. Ilk saniyeler biraz korku dolu gececek ama dedigim gibi, saniye meselesi yani. Unutulan bisey degil cunku bisiklet surmek.

Bisiklet sürmeyi bir kez öğrendiyseniz unutmanız teknik olarak mümkün değil. 100 yıl geçse de tekrar sürersiniz stres yapmayın halledersiniz.

evet. kalori doygunluk hissi vermez. karnin icindeki yiyecek seviyesi doygunluk verir. ikisinin de kalorisinin ayni olmasi zaten sismanliga sebep oluyor, mesela on kilo sebze yesen, 300 gram ete denk geliyorsa, hangisi daha cok doyurur?

Kalori hesabı kilo vermede etkili olabilir ama yağ yakımı için her zaman doğru sonuç vermez.

kalori hesabı değil glisemik indeks hesabı yapmalısın.

ne sorduğunuzu anlayamadım.

enerji kaynaklarımızın neler olduğu önemlidir, evet, bu idiyse sorduğunuz.

hafif duran şeyler, seinfeld'de bi bölümde yoğurt çok hafif hem içinde yağ da yok diyorlardı. sütün içinde yağ varsa sütten yapılma yoğurtta nasıl olmaz? di mi? görünenle içerik aynı olmuyor. çikolata daha ağır olsa da baskın tat şeker olsa da kekin dolgu malzemesi şeker tadı az olan nişastalar falan filan derken bi bakmışsın kat kat fazla karbonhidrat alıyorsun. ve gelsin yağ hücreleri.

kalori hesabı + protein/yağ/karbonhidrat oranları da tutturulmalı. akıllı telefonunuz varsa myfitnesspal işe yarıyor bu konuda.

kuru üzüm ve badem'le kek aynı kalori olabilir ama kana karışma süreleri ve besin kalitesi farklıdır gibi.

ayrıca doyma hissi ve tok tutma hisleri farklıdır.

doyma hissi mide duvarının genişlemesi ile tetiklenen gerim reseptörleri ile beyne iletilirken, tok tutma olayı insülin uyarımı ile alakalı.

eğer bol lifli bol hacimli dşük kalorili gıdalar tüketirseniz doyarsınız,

glisemik indeksi düşük beslenirseniz de tok tutar sizi acıkmazsınız.

Yahu sadece kalori hesabıyla olmaz, karbonhidrat, protein, yağ, mineraller, vitaminlere de dikkat etmek gerekir. Ayrıca aç hissetme, tok hissetme olayları için glisemik indeks olayları var...

kalori hesabı pek işe yaramıyor.
daha çok karbonhidrat, kalsiyumi protein, vitamin, şeker vs. gibi klase ederek yemek daha işe yarar. Çünkü vücut motomottur, sizin yediğiniz meyveli pastayı yapay şeker ve meyve şekeri + karbonhidrat olarak görür, sindirir ve direkt depolar. aynı zamanda tabuklu yeşil salatayı da protein + vitamin + kalsiyum olarak görüp depolamaz misalen - yanılıyor olaiblirim birkaç açıklamada-.

Kalori deyince ne düşündüğünüze bağlı bu. Misal bazal metabolizması 2000 olan birisi doğru bir beslenme ile kalorilerinin büyük bir kısmını protein ve yağlardan, küçük bir kısmını da sebzelerden gelen karbonhidratlarla 1700 kaloriye tamamlarsa sağlıklı bir şekilde kilo verir, güzel bir vücudu olur. Lakin aynı kişi bu 1700 kaloriyi glisemik indeksi yüksek karbonhidratlardan alırsa, proteini ve yağları az tüketirse ilerleyen günlerde bildiğin tosba olur. Ha baktığın zaman iki şekilde de aynı kaloriyi alıyor ama vücut aynı şekilde kullanmıyor o kalorileri. Böyle düşünün.

Gut.

ümraniyede bulursun

şirinevlerde bulursun