japanische-kalligraphie.at

Onu bilmiyorum da önceden kadınlarla ilgili sorduğun troll benzeri soruları düşündüğümde kadınlar konusunda gerçekten sıkıntıların olduğunu düşünmekteyim. Haftada 9462846 tane okul sorusu açmak yerine belki de vaktini daha faydalı işlerde harcamalısın.

yazınca siliyorlar da ciddi soruyorum, psikolojik destek almayı düşündün mü? eğer troll değilsen düşünce yapın inanılmaz sağlıksız ve hastalıklı çünkü. okulu uzatmanın ve "bitirsem de bir bok olamayacağım" hissinin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. bu yüzden özellikle yaz aylarında ben de kafayı yerim. seni anlamadığımı düşünme ama bu kadarı cidden çok fazla.

okulu uzattığım için kızlar bakmaz ne demek mesela? ya da okula gitmeyip sinemaya giderek ne kattın kendine? senin yaptığın sağlıklı adamın yapacağı iş değil kardeş, kusura bakma. liseli gibi davranmayı bırak, kimseye uyum sağlamak zorunda değilsin. geç mezun olursun, fakir olursun, işsiz olursun... ne olacak? kendince yaşamaya devam edersin işte, kime ne? niye hayatını sonlandıracakmışsın?

okulu uzatan ne ilk ne de son kişisin. bu kadar dert edilecek mesele değil bu. sen işine odaklan, iki sene göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor zaten. denendi %100 çalışıyor.

düşünce yapın sağlıksız +1
okulun uzamışsa ne olmuş, hukuk okuyorsun. iş bulamayıp aç kalacağın bir ton bölüm varken yat kalk hukuk okuduğuna şükret bence. iş de bulursun para da kazanırsın gayet. bunun dışında çok para odaklısın, hep para para para diyorsun, ekstra bir değer veriyorsun yani bu kadar önem verme. ayrıca bu düşüncelerinden arınmak için bir psikologa git ve kendine gel.

Yaşıtlarının araba almasından sana ne? Üstelik neden okulu bitirmeyen insana bakmasınlar.
Bence böyle düşünen insanlar varsa önce çevreni degistirmelisin anladığım kadarıyla sen de çevrendekiler de ilişkide maddiyata bakıyor.ingilizce işine devam et kendin ile mutlu ol.

Bugün başlayacağım uzun soluklu ilişkin sebepsiz yere bitebilir. Önemli olan insanın kendi ile birlikte güzel zaman gecirebilmesi. Kendine sosyal olarak zaman geçirebileceğin aktiviteler bul

Evde küçüklüğümden beri sürekli para konuşulduğu için para hastası olmam normal.
Ne gibi sosyal olarak kendimle vakit geçirebileceğim etkinlikler var? Gym geliyor aklıma bir tek.

Ben onceki duyurularini da görmüştüm yanlis bir sey yazip daha da moral bozmamak adina yazmamistim. Kadinlarin bakmamasi sadece okulu uzattigin icinse duydugum en garip kriter. Benim sevgilim 7 senede bitirmis bolumunu adama cok asigim umrumda da olmadi hic. Bazen rüyasında hala universitede okudugunu goruyor ben mezun oldum hayir diplomam var benim filan diye uyaniyor o biraz komik oluyo sadece.
Okula gitmedim sinemaya gittim kendimi gelistirmeye calisiyorum vs yazmissin e demek ki genel.kulturun iyi bu da kadınlaricin bir arti.
Bir de ben mi yanlis anladim 22 yasindasin ve yasitlarin araba mi aldi? Oyleyse eger bu yasta araba alamayan sende sorun yok oanlarin sansi yaver gitmisyir belki. Ha 42 yasinda da araban olmasa evin olmasa nolur. Kendini başkalarıyla kiyaslayarak asla mutlu ve huzurlu olamazsin.

23 yaşımdayım

Çocuk seni bu hale nasıl getirdi ebeveynlerin ya?

Cevap: geçmez, eğer araba alamazsan kesinlikle intihar etmelisin.

profesyonel destek almayi dusunmelisin. hangi sehirdesin?

hastanelerin bebek yoğun bakım servislerin desütü gelmeyen bir sürü anne var. mama ile beslemek zorunda kalıyorlar. bir görüşün tavsiye edin derim ben.

donuk olarak bekliyorsa bağış ypabilirsiniz.

Kendiniz değerlendirmek isterseniz yoğurt yapıp bebenize yedirebilirsiniz. kefir bile yaparsınız.

yok 1 sene oldu sağılalı. 1 senedir buzlukta. artık içirilemezler, bozuldular. o nedenle içme veya yeme dışında değerlendirilmeli.

yogurt yapip tuketebilirsiniz

buzlukta istediği kadar beklesin, kesilmediği sürece rahatlıkla yoğurt yapıp çocuğunuza yedirebilirsiniz.

@wolfg: anne sütünden ne yapıldığını duydun ki başka?

Sabun yapmıştı birileri, tarifi vardı vi yerde, çöpe gitmesinden iyidir.
Dünya sağlık örgütüne göre - 18-24 derece arasında kapağı seyrek açılan derin dondurucuda en fazla 6 ay saklanabilir anne sütü.
Yoğurt olmaz anne sütünden.

maddi sıkıntın yoksa can sıkıntısı başlıyor.
hobiler filan da çare olmaz, geçici şeyler. Schopenhauer bu konuda tek çözüm olarak genelde tek başına yapabilecegin zihinsel faaliyetler oneriyor.

hayatın genel bi anlamı olmasına gerek yok, ne büyütüyoruz kendimizi abi. o an için uğraşacak is lazım. sürekli abi kapitalizm, abi gezip tozalim, abi dünyayı gezelim.. bunlar müthiş güzel şeyler olarak empoze ediliyor ama senin gibi beni de pek sarmıyor bu işler. benim kafamın meşgul olması gerekiyor yoksa başlıyorum saçma sapan şeyler düşünmeye. 3d maketlerle uğraşmak güzel bi şey, acayip kafa dağıtıyor. yazılım, teknolojiye ilgili varsa phyton vs öğrenip raspberry pi ile sıfırdan akıllı ayna yapan bi arkadaşım vardi aynı bu kafada. en son IoT işine girmişti. ben de bu yüzden tutup tutamayacağını takmadan yeni bi iş fikrim vardı, ona başladım. en kötü tecrübe oluyor, kafam doluyor, yeni şeyler öğretiyor. bi şeyler yapıyormuş hissi veriyor.

Evlen çocuk yetistir bence hayatın anlamı burada

Bence cok guzel bir yerdesin.
Sorgulamaya baslamissin.

Hayatini anlamli kilmak icin cocukken en cok neyi yapmayi severdin hatirla.
Saatleri unuttugun, yukseldigin mutlaka bir sey vardir.
Onu tekrar yapmayi dene.

En onemlisi gorev adamligimi birak ve teslim ol.
Dur ve etrafina bak.
Inandigin ne ise ona sor, sana isaret gondersin. Onlari yorumla mesela..

Ben bu sorgulamaya 40mda basladim ve buldum. Oldugun yer cok kiymetli.

Hayatın en üst tatmini kendini aşıp başkalarına faydalı olabilmekte. O da her yiğidin harcı değildir. İster pasifist ol ister aktivist... ama örnek ol.

Ayrıca hayat bir varış noktasıyla değil yolculuğun hiç bitmemesiyle alakalı. Yapabileceğin sonsuz şeyler varken tüm achievementleri tamamladım kafasına giriyorsan hayatı yaşamaya henüz başlamamışsın diyeyim.

İçinde bulunduğun nokta muhtemelen mediocritik bir plato ve sen bu platoda biraz kaybolmuşsun. En kısa vadede senin için anlamlı bir tepe bulup tırmanmaya başlamazsan kehanetin gerçek olacak: hayatın bir anlamı yok.

Hacı 40 yaşına gelmişin evlen yahu hiç mi hanım hanımcık kız yok çevrende!

Daha 2 gün evvel hayati anlamlı kılmak üzerine bir kitap buldum. Belki senin de ilgini çeker. Bedava indirmeye açık

www.lamayeshe.com

kuran okumanızı tavsiye ederim.

Adımları yürüyüş şeklinde yapıyorum. Her gün 10000 yapıyorum. Baska Spor yapmak imkanım ise yok.

3 aya gider bence. Karbonhidratı kesmişsin zaten, en önemli faktör bu.

tuzu ve yağı da kestiğinizi varsayıyorum bence 3 ay sonunda en az 15 kilo verirsiniz.
2 ay sonra 85 falan olduğunuzda tempolu koşu şeklinne daha sağlıklı ve hızlı kilo verirsiniz.
Evde ip de atlayabilirsiniz. İp atlayacak alan yoksa youtube'dan müzik açıp ip atlıyor gibi zıplayın.

yürüyüş yerine koşu yapsan? daha etkili olur

diyetisyene gidin.o size uygun programı verecektir.

10 kilo verdim 1 ayda, bilinçli bir diyet ve akşamları 12-15 km yürüyorum(ikibuçuk saat yürüyorum, o akşamki performansıma göre hızım artık ne olursa 4.5 km ila 5.2 arası gidip geliyor, eğer 4.5 yürüyorsam zorlanıyorum ve vücudum yorgun demek oluyor o zaman 8 km de bırakıyorum.)

yani senin diyet ne bilinçli, yaptığın yürüyüş de bi işe yarıyor.

özetle bilinçlenmeni öneririm. ben de senin gibi yağı şekeri, karbonhidratı, herşeyi kestim, kalori hesabıyla diyet yaptım 10 gün deli gibi debelendim, yürüyüş mürüyüş, çok sert diyet, derken vücut savunmaya girdi bi gram veremedim.

sonra buraya yazdım sağolsun arkadaşlar yol gösterdi 1 ayda 10 kilo gitti, üstelik hakkaten dengeli beslenerek. aç kalmayarak.

keto omad yap gider

Euscorpius italicus

Arı veya eşekarısı sokmasından daha tehlikeli değildir deniyor literatürde, ancak hiç başıma gelmedi.

The venom of all species of Euscorpius is harmless. These species will rarely sting, and the smaller species have difficulties with penetrating human skin. Some sources say that the sting of E. italicus might be very painful (I. Stathi, pers. comm.).

Sokulan birisi ufak bir acı, 5-10 dkda geçti demiş

arachnoboards.com

Ben de zehirli değil diye biliyordum ama arkadaşım bu sebeple hastanelik olmuştu, dikkatli olmakta fayda var. Ama kaşınmazsanız sokmuyorlar, sizden kaçıyorlar hatta doğal olarak.

ben uzun zaman önce sinirlenmekten vazgeçtim. artık peygamber sabrım var. önceleri sinirden kendine zarar verecek hale geliyordum.

Nasıl başardın?

sadece küfrettiğin için 2 yıl hapis cezası aldığında gandhi'ye dönüyorsun.

Budizm bana çare oldu. Son 2 senede belki 3-4 defa sinirlendim.

Trafikte sinirlenmeyen var mıdır acaba?

bence aile/yetiştirilme tarzı etkili ve insanın içinden geliyor.

hiçbir şeye tahammül edememek ve sinirlenmek çok yorucu ve üzücü. benim de böyle her şeyin üst üste gelip depresyona sürüklediği zamanlarım oluyor. sarı kantaron çayı alıp içiyorum aktardan. bi halta yaramıyor ama sen deneyebilirsin.

yaziyorum neler yaptigimi

cay icmek
meditasyon
arkadas veya aileyi aramak, budist arkadaslarla konusmak
yesillik bir yere yuruyus
kek borek vs pisirmek
siir okumak
dondurma yemek
daha once gitmedigim ve denemek istedigim bir restorana yemege gitmek
tiyatro veya konsere gitmek

genelde birine anlatmak iyi geliyor. ama bu herkese anlatmak değil. bir arkadaşım var örneğin ona anlattıkça modum yükseliyor. karşılığında "evet abi aynen işte ya" cevabını ya da "ya biraz abarttın mı " cevabını alsam da anlatırken ferahladığımı hissediyorum çoğu zaman.

şarkı, kitap, şiir bu zamanlarda pek işe yaramıyor bende.

ben bana iyi geleceğini düşündüğüm bir yemeği yapıyorum. genelde sağlıklı ve uğraştırıcı şeyler tercih ediyorum. kendim için iyi bir şeyler yapmak canım sıkkın bile olsa hoşuma gidiyor. bengi kurtcebe'nin ekmek tarifini izliyordum mesela geçen, kadın; "o hafta o gün işler kötü gitmiş olabilir bir şeyleri başaramamış olabilirsiniz ama bu tarifle kendi ekmeğinizi yapacaksınız, bunu başarmış olacaksınız" minavlinde bir şeyler dedi ve çok hoşuma gitti. iyi hissetmek bu kadar kolay aslında diye düşündüm. sizinle de paylaşmak istedim:)

Genelde olmuyor. Kendime yetmeyi öğrendim sayılır. Bu saydiklarin anlarda film dizi, muzik, yürüyüş, uyuma secenekleri yetmiyorsa annemi arayip onunla dertlesiyorum. O sorunlara daha disardan ve kolay bir sekilde baktığı için tabiri caizse yüreğime su serpiyor. Ya da anneannemi arayıp hiçbir şey yokmuş gibi hayattan, alzaymir olan dedemin yaptiklarindan konusuyoruz anneannemi guldurmeye filan çalışıyorum. O gülünce ben de deşarj oluyorum sorunlardan biraz da olsa uzaklaşıyorum onun telefonu kapatirken ettiği dualar, güzel temenniler rahatlatiyor beni. Yine çok yakın arkadaşlarima anlatiyorum onlar gerçekten yargilamadan dinleyip yol gosterecek insanlar olduğundan anlattıkça rahatliyorum.

Size de şunu önerebilirim: bu tür anlarda olayla en ufak bir ilgisi olmayan kisileri aramak, konusmak ya da görüşmek iyi gelebilir. Illa sorunu danismak zorunda da değilsiniz bence, öyle normal bir muhabbet olur, sizin gundeminizden farklı bir konu olur, bunları konuşmak sizi cidden rahatlatabilir.

bence her insanda oluyordur.

ben böyle durumlarda tayland'da ogrendigim exhaust denilen yöntemi uyguluyorum. bir konuyu düşünmekten yorgun düşene kadar düşünüyorum, tüm alternatifleri değerlendiriyorum. yani geçiştirmek veya baskilamaktansa kabul etmek, kaynağını bulmak ve yaşamak.

bir başka alternatif de negatif olmayan travmatik etki yaratacak bir şeyler yapmak olabilir. Hiç aklında yokken roller coaster'a binmek, bilmedigin bir sehre mahalleye gitmek vs gibi.

oyle zamanlar insanin aydinlanmasi icin mukkemmel firsat. ancak insanlar boyle hissettigi andan kacis pesinde. mesela bu kacis soyledir: muzik dinler, youtube'da bir milyon kere izledii diziyi tekrar izler, film izler, arkadasiyla bulusur, sosyal medyada cirit atar, icki icer, haberlere bakar, gundemi takip eder veya porno izler.

aslindan bu kacislarin hicbiri insani oyalamaktan baska bir sey degildir. hicbir kacis insani tamamlamaz. yapilan sey sadece kafadaki dusunceye hizmet etmektir. hangi yolu secerseniz secin isin sonunda tekrar o can sikintisi noktasina geri donulur. kimisi tekrar kacis yollaridan biri ile kacar ve omrunun sonuna kadar dongu boyledir o kisi icin; kimisi ise kacmaz.
kacmayan kisi, o ani izler. o anda kalir. ve farkina varir. kafasindaki onca dusuncenin hicbiri o degildir. gercek degildir. ve hicbir dusuncenin dedigi yapmak zorunda degildir. oturur. dusunceleri izler. onlar da gecer gider.

kendine yetmedigin zaman diye bir sey yoktur. kafandaki dusunceleri ve bu dusuncelerin harekete gecirdigi duygulara artik hizmet etmekten sikilma durumu vardir.

"Hadi bakalım bugün yeni bir gün" diyerek yataktan kalkıyorum. Keyif alacağım bir fırsat olursa sadece ona odaklanmaya çalışıyorum (mesela film izleme, bir kahve içme ya da biriyle gezmeye gitme vb) sorunlar çözülmüyor ama o ana odaklanmak biraz iyi geliyor. Kendimi daha ferah hissediyorum. Olumsuz tarafından bakarsak ohoooo bitmez çözülmez hiç birşey. Sağlık olsun yeter, zihniyetindeyim artık. Bazı problemler çözülüyor bazıları kendiliğinden sönüyor, insanın önüne yeni fırsatlar çıkıyor ama yine başka sorunlar da beraberinde geliyor. Hayat bu iyisiyle kötüsüyle almak lazım. Ben de isterim sadece "derdini şeyedeyim" diyecek problemlerim olsun ama daha fazlası varsa ve müdahale edemiyorsam da ölecek değilim. Yaşadığım güzel Anlara odaklanmaya çalışıyorum.

Yemek +1, hatta antep katmeri yersem hayatı yeniden sevmeye başlıyorum <3

Bu yaz akşamları sahile indim biramı alıp, oturup mal mal boşluğa baktım. O iyi geldi, haftada 3 akşam fln bunu yaptım.

Yıllardır tek başıma bir şeyler yapmak için çabalıyordum. Sonunda yaptım ama hiç tat alamıyorum. İstediğim şeyleri yapıyorum ama sanki görevmiş gibi geliyor yapmazsam olmazmış gibi. İstediğim şeyi yapınca istemediğimi anladım ama eksiğin ne olduğunu bir türlü bulamıyorum. Kendime yettiğimi düşünüyorum ama bir şey eksik o her neyse:/

her ağaç, *kendi doğal ortamında değilse*, ilk birkaç yıl iyi bakıma muhtaçtır. kendi doğal ortamı: aynı köyün iki farklı yamacında bile aynı ağaçtan yetişemeyebilir. etrafta kendi kendine büyüdüğünü düşündüren ne ağaç varsa onun tohumunu deneyin

Karaçam iyi yetişirmiş diye duydum yanlış hatırlamıyorsam.

akasya. Ankara'da bakım falan olmadan tohumdan at büyüsün.

yeter ki fiziki zarar görmesin, büyüyor mübarek...

en.wikipedia.org

agaclar.net e sormak lazim bu soruyu...

12 gunde 1 kilo vermek icin gunde 1 ogun sadece sebze meyve yemek gerekli.

haftada 1 kg vermek için yakman gereken ekstra kalori miktarı 7000'dir. Ekstra diyorum.

hesapladığımda 1800 kalori almam gerektiğini gördüm. 1200 kaloriye indirdim. 12 günde 7200 kalori açığı yapar, o halde vermiş olmalıydım.. üstelik düşük seviye olsa dahi spor da yapıyorum..

Düşük kalori alınca insanlar çok kolay kilo verebileceğini düşünüyorum ama düşük kaloriyle kilo veremezsin, bunu çok basit bir mantıkla anlatayım sana.

Elinde 10 birimlik bir enerji kaynağı var, bu enerji kaynağı senin hayatta kalmanı sağlıyor ve dışarıdan sana yeteri kadar enerji girişi olmuyor. Bu durumda sen enerjini nasıl kullanırsın; yarınlar yokmuşcasına mı harcarsın yoksa ufak ufak idareli mi kullanırsın? Her normal canlı gibi idareli kullanırsın, çabuk bitsin istemezsin,çünkü yaşamın buna bağlı. Fakat sana dışarıdan yeteri kadar enerji geliyorsa depodaki enerji kaynağını nasıl kullanırsın? Bol bol kullanırsın değil mi, nasıl olsa dışarıda sağlam bir kaynak var, sıkıntı yaşamam diye düşünürsün.

İşte insanın enerji sistemi de bu şekilde çalışıyor; vücut yağların senin depo enerjin, yediğin içtiğin de dışarıdan gelen de ekstra enerji. Sen 1200 kalori aldığında vücut "hımm dışarıda bi şeyler var ben depodaki enerjiyi (yağı) kullanmayayım, az az idare edeyim der, yağ yakmak kas kütlesi artırmak gibi vücut için gereksiz enerji harcaması olan eylemleri minimuma çeker, kilo veremezsin. O nedenle sana önerim, kilo vermek için alman gereken maksimum kaloriyi hesapla ona göre beslen. Bu erkekler için 2000-2200 kadınlar için 1700-1800 civarı oluyor, bunu hesapla, sonra ona göre enerji girişi sağla. Böyle dramatik enerji kesintisi yapma bunun faydadan çok zararı olur. Kilo vermek için kalori açığı bırakırsın ama bu 200-300 kalori olur, yüzlerce açık bırakırsan bu hem sürdürülebilir olmaz hem yağ yakmanı engeller hem de kas kaybı bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi sıkıntılara neden olur.

o zaman 1200'ü aşıyorsun demektir

@angelus evet biliyorum bunu çok haklısın, o yüzden bir süredir kalorilerden kısa kısa geliyordum.
1800 kalori diye hesapladım. daha önce kilo verdiğimde 1200 kaloriye indirdiğimden yine oraya çektim ama bu defa olmadı..

buradaki arkadaşların önerileri doğrultusunda çok güzel kilo veriyorum ben.

şimdi herkes gibi kilo vermeliyim diyerek uyandım bi sabah, çok değil bi temiz 30 kilo fazlam var.

zaten şeker kullanmazdım, tatlıyı yılda 2 3 defa verdim, öyle gofrettir ıvır zıvırdır bu tür market abur cuburlarını da 2 ayda bir belki çok canım çekerse alır yerdim.

ya dedim arkadaş, zaten şekerle aran yok, kes dedim karbonhidratı, kes dedim yağı ver kilonu bitsin gitsin.

karbonhidrat ve yağı kesince 1 hafta içinde 6 kilo gitti.

meğerse o kilo değilmiş, 1 gram karbonhidrat 7 gram su tutuyormuş, ben 2 ekmekten tost basıp yiyen adamım. oradan hesap et.

tabi bu arada yürüyüşlere başladım ama nasıl yürümek günde 2 defa sabah akşam toplam 15 km.

abi yemiyorum, yürüyorum, gram gitmiyor kafayı kırıcam, sonra diyetimi buraya yazdım, dediler ki bu kalori çok az, yağı da kestiğin için vücut yağlarını korumaya aldı.

sabah tereyağı, akşam zeytin yağı yemeye başladım hem de az falan değil bildiğin bol bol., diyetime 2 yumurta daha ekledim her gün 100 gram haşlanmış tavuk eti ekledim, bir de her akşam 250 gram yoğurt ekledim. yürüşlere devam ettim. 1 ayda şu an 9 kilo vermiş durumdayım ve ortalam günde 300 gram gidiyor.

kilo fazlam 30 kilo, çok olduğu için böyle, yarın öbürgün zorlaşacakmış arkadaşların demesine göre.

yani vücudunda bu beslenme rejim hareket dengesini kurup vücudunu savunmadan çıkardığın anda kilo verebilmen lazm. tabi bin tane hastalık varmış kilo vermeyi engelleyen öyle bişeyler de olabilir, mesela yine bırada duyduklarım trioid ile alakalı bişey, insülin direnci diye bişey , birisi hormanlar dedi vb. vb.

benim yürüyüşün kilo vermeye gram etkisi olduğunu sanmıyorum bu arada. yürüyüşümü sadece akşam yapıyorum, yokuşluk bi rota seçtim, 5 km hızla yürüyorum ve nabzım artık yükselmiyor bile, ve tek seferde 15 km yürüyorum.

yani nabız yükselmezse kiloya da faydası olmaz ama spor olsun diye yürüyorum işte heheh

akşam ile öğlen yemeğini yer değiştir
daha fazla kalori harcatan sporlara yönel bu biraz daha yemek yedirir hatta kilon artar ama beden olarak zayıflamış olursun
en az 1 ay sabret

@zaoaratu tartıp uygulamaya kaydediyorum, genellikle açık kalıyor. ama sonuç ona işaret etmiyor tabi..
@hem şişko ne güzel.. zeytinyağı kullanıyorum ben de, kesmedim. vücudu savunmaya alacak kadar kalori azalışı da olmadı. proteini fazlalaştırmaya çalışıyorum ben de bakalım.

çok az kalori +1

bahsedilen 7000 küsur kalori 1 kg yağ yakmak için. burda kilo verememenin asıl sebebi vücudun " eyvah beslenemiyorum" endisesi

bu dediğine göre kilo vermen lazım? kan değerlerini ölçtürüp bir diyetisyenden yardım almanda fayda var. arka planda senin bilmediğin fiziksel bir neden olabilir.

yeni farkına vardığım muhteşem bir sebze var.

bu hiç birimizin sevmediği kabak. evet kabak. tatsız tuzsuz , 40 yıl olmasa kimsenin aramayacağı bişey.

gel gelelim negatif kalorili, yani yediğinde aldığından çok sindirmek için kalori yakıtraın bi besin.

bak 1 haşlanmış yumurta çok az.

ben nasıl yapıyorum, sabah gidip 3 tane kabak rendeleyip tencerede su ilavesi ile haşlıyorum bunları.

sonra tavaya tereyağı, üzerine 1 soğan doğrayıp kavuruyorum, üzerine bu haşlanmış kabakları ekleyip bildiğin omlet için çırptığım yumurtaları döküp altlı üstlü çevirip omlet yapıp yiyorum. karnım doyduğu için psiklojim rejim psikolojisinde olmuyor bu çok büyük bi olay.

sonra akşamları fırında zaeytinyağı ile karıştırıp kızartıyorum, veya diyelimki çorba yaptım içine mutlaka 2 3 kabak rendeliyorum, baskın bir tadı olmadığı için mercimek çorbası gibi şeylerde hiç belli olmuyor kalorisi az olduğu için de istediğin kadar yiyebiliyorsun.

öte yandan ben sabah 4 yumurtadan omlet yapıyorum 4 yumurta bana çok geliyor, 1 gün omlet 1 gün yulaf ezmesi yiyorum(100 gram yulaf ezmesi 20 gram kuru üzüm 10 gram ceviz bol tarçın)

aklında olsun yani kabağı hayatına sokarsan çok rahatlarsın. bir de böyle 50 defa yemek yemiyorum ben sabah saat 10 da yiyorum, sonra akşam 6 da 2 öğün bana yetiyor, aralarda meyve çayları, yeşil çay, tarçınlı su ne bileyim kahve falan gidiyor ve acıkmıyorum. katiyen aç kaldım diyemem yani.

tabi çiğ sebzeleri de tüketiyorum salata olarak sabah akşam. vitamin ve protein konusunda eksiğim yok buna dikkatini çekerim. sağlıksız olduktan sonra hiç kıymeti yok kaldı ki ben geçmişte kan kaybından 2 haftada 20 kilo verdiğimi de bilirim.

karbonhidratı ve şekeri kestiğinde acıkmıyorsun, şaka gibi. ya diyorıum ya 2 ekmekten tost basıp yer 2 saat sonra gider yine ekmek arası yapar yerdim. öyle hayvandım.

senelerce şu yabancıların yemek yeme şekillerini eleştirdim, lan derdim adamlar tek yudum ekmek yemiyor nasıl doyuyor bunlar? yok lan film hilesidir öyle şey olmaz diyordum, meğerse vücut insülin salgılamayınca acıkılmıyormuş hehehe

bu rejim süresine pirinç, makarna, bulgur, sarı mercimek dışında bakliyatları çıkartıp sebze ve ihtiyacım karşılayacak gramda tavuk etine çevirdim beslenmemi.

bakliyatı hayatıma dahil edeceğim zamanları iple çekiyorum, hiç yemeden de nereye kadar? belki buraya danışırım bakliyat konusunu.

Selam, benim kilo verememe nedenim tiroid insülin direnci ve d vit eksikliği idi.
D vit takviyesi + akupunktur ile verebildim.
Mutlaka bi baktırın

Termodinamiğin 1. kanunu kavrayınca olay çok basit aslında. Ya daha fazla enerji harcayacaksın ya da daha az gıda tüketeceksin. Basit bi denklem.

baştan aşağı yanlış bir program.

@ayaklibalik nedir doğrusu?

yaptığınız diyet değil ve kardio yok.
bildiğiniz, dengeli beslenip ve kendinizi hiç sıkmamışsınız.
diyetisyen menüsü malesef.

bir arayan bir bulan olursa diye sonucu da buraya bırakayım: yaklaşık 3 ay oldu 8 kilo verdim. aynı şekilde devam ediyorum, sporu gevşettim ama oldukça.

hamburgeri yaparken zaten ekmekleri sosla ıslatıyorsun. o makine ekmekler kurumasın diye var. belirli aralıklarla alttaki haznesine su ekliyorsun. içeri buhar veriyor.

@sir gawain
Merak ettiğim, sadece ekmekler koyulduktan sonra makinenin icinde tekrar ıslatmaya gerek var m? Olay sadece alete su dökmek ve buharlaşması mı?

Ekmeklerin altı kuruyor bi sure sonra. Su koyma zamanini mi ayarlayamiyorum

Ben bu tarifle yaptim, midemiz catlayacak Kadar cok yedik, o Kadar lezzetli oldu

hayattanazicik.blogspot.com

ancak tavsiyem, sosu icin sarimsagi yariya dusur, suyunu arttir.

www.youtube.com

Ben tam olarak bu sebeple defne sabunu veya zeytinyağı sabunu kullanıyorum. Saç ve vücut sabunlayip 10 dkda tertemiz çıkıyorum

Duru türk hamamı sabunu

çamaşır suyuyla yıkanan duydum. bu arada duşta 10 dk. gayet makul bir süre bence. yanı köpüklendin, saçını yıkadın, vücudunu yıkadın bitti işte. her gün yıkanırsan gayet temizsin.

Kaliteli kalıp sabun kullanmanızı öneririm.

Ayrıca benim de 10 dakikayı geçmez, fazlası su israfı. alors'un dediği gibi her gün yıkanıldığında gayet yeterli bir süre.

ben her gün duş alırım, saçları ise gün aşırı yıkarım. yani saç yıkamadan duş alıyorsam 5 dk filan sürer. saçları da yıkıyorsam 10 dk en fazla. daha fazlasında napılır ki. zaten yıkanıyor vücut her gün. sabunla, durula çık. haftada bir kese yaparsın en fazla kendine. inşaatta filan çalışıyorsan tamam da onun dışında bundan daha fazla ne yapılabilir ki temizlenmek için?

Duş jeliyle gibi gıcır gıcır durulanmış ve aşırı temiz bi his olmuyor. En son palmolive micellar güllü duş jelini aldım diğerlerine göre daha çabuk durulanıyor ve kaygan bir his bırakmıyor.

sabun daha iyi. jel ne kadar durulansan da vücuda yapışıyor.

Sebamed yüz ve vücut temizleme jeli

sadece gitmesi değil geri de dönmesi de lazım gibi. isviçre'de tam nerede bi de? merkezdeyse olur ama, dolmuşa falan binilecekse, senden dolmuş parasını istemesi normal bence.

evet dogru. yeri de sikinti:( bir numarayi arayip kayit yaptiracak ve en yakin neresiyse oraya gitmesi gerekecek. yol parasini veririm.

olmuyor cunku firma kargo kaabul etmiyor. anca yuzyuze aliyirlarmis.

iki hafta once filan olsaydi ben yeni geldim, isvicre'deyim. duzenli de (2-3 ayda bir) gelip gidiyorum ama isvicre'nin neresinden aldiniz? hangi firmadan aldiniz? yoksa sorun degil, alip degistirirdim.

@duygusuzromantik: ya sorma ya. aptal bir sistem yapmislar. internet sitesinden chat kismindan sordum. onlar da portekizden cevap veriyormus. bana dedi ki kesinlikle kargoyla urun kabul edilmiyor. bizzat getirmeniz lazim. baska bir telefon verdi. pisman oldum ya bi daha yurtdisindan almiycam.ben almanca bilmedigim icin elim kolum bagli. cok da anlamiyorum neler yaziyor orada diye.

@fraise, fust'dan almistim. ama faturayi bulamiyorum. tr'deki servisi aradim problem olmayacagini soylediler. ne zaman gideceksin bi dahaki sefer? bi de almanca biliyor musun? ben tr'de oldugum icin ve almanca bilmedigim icin her yonden elim kolum bagli. sen bu isi kendi isinmis gibi ustlenip halledebilirsen cok buyuk bir iyilik yapmis olursun. bunu maddi olarak olmasa da manevi olarak kesinlikle karsiliksiz birakmam. ben de 3 ayda 1 portekize gidiyorum. orada yada istanbul'da bir ihtiyacin falan olursa ayni sekilde yardimci olurdum. guven problemi yasiyorsan da telefonumu, ev, is adresimi falan verebilirim.

bu arada kulaklik pahali bir kulaklik. ucuz bisey olsa kimseyi yormam. bide hic birsey yapmamalari gibi bir ihtimal de sozkonusu. o yuzden boyle birseyi bedavaya yaptirma derdimdeyim. yoksa adamlar hicbirsey yapmazlarsa elimde bozuk bir kulaklik ve bosa harcadigim getir-gotur masrafi olacak ki bu durumda kendimi aptal gibi hissedecegim. yoksa cimri oldugumdan degil. bi de ben de boyle birseyi bedava yapardim. umarim anlatabilmisimdir derdimi.

firmayi telefonla ara, mutlaka ingilizce bilen birini bulurlar.

aradim. ingilizce bilen var. ama dedigim gibi portekizde cagri merkezi. onlarin da hizmet kalitesi pek meshur. insiyatif alma, istisnai durumlarla ilgili cozum uretme konusunda hic birsey yapmiyorlar ve direkt isvicreye elle gonderin diyorlar. biliyorum cok sacma ve yanlis; ama ben turkiye'de almanca ozurlusu bir turk olarak daha fazlasini yapamiyorum.

sulak bölgede yetişen hemen hemen hiç bir bitkinin kökleri derin değildir. köklerinin derin olmamasının sebebini buradan kurabilirsin ama niye bu kadar sulu sorusuna cevabım yok.

Kaktusu de kessen ici sulu ama koku derin degil. Kokle ilgili degil konu.

Kaktus gibi suyu depolayan bitkiler, yuzeyde olan suyu cok hizli emmek icin yuzeysel koklere sahiptir, bunu depolarlar.

Karpuz, tarimsal urun olarak yetistirildigi icin bol sulanir. bitki, aldigi suyu meyvede depolar. susuz ortamda Karpuz daha derine giden kok yapar denilmis. bazi kaynaklarda karpuzun 1 metre veya daha derine inen bir kazik koku olabilecegi yazilmis. Dolayisiyla sadece yuzeysel koku vardir demek cok dogru degil.

www.nda.agric.za

ilk geldigimde oluyordu, hic cevre yok, yol yordam bilmiyorum, arkadasim yok aile yok kimse yok. sonra zamanla bir cevre edindim, arkadaslar yaptim, beni seven bir cevrem oldu. ondan sonra bu efkar hali kayboldu.

bana oluyor, ben geleli daha 2 ay oldu, hic arkadasim yok, bazen yalnizliktan cok bunaliyorum. kaldigim gecici evde rahat degilim vs. neyse ki eylulde kalici evime tasiniyorum.
zamanla gececegine inaniyorum, umarim oyle olur, uygun bi zamanda meetup daki etkinliklere bakicam, simdiye kadar ilgimi ceken olmadi hic, siz de bakabilirsiniz kendi ulkeniz icin meetup da neler var diye.

ben bilakis daha huzurlu oluyorum. bireyselciliği seven bir insanım. karışan yok eden yok. herkes kendi işine bakıyor.

Ara ara oluyor ama max. 2 gün sürüyor. Geldi mi bir ay boyunca gitmiyorsa profesyonel yardim al bence.

Homesick olmussun gecmis olsun. Gecer.

Olmuyor. Tam bugün 5. ayım bitti. Belki henüz 1 yılı bile doldurmadığım içindir.

Başka şehre taşınınca bile olması normal. Biraz daha dışarıda vakit harcamak iyi geliyor.

4. yılım ve bir süredir ben de aynı durumdayım ama benimki biten bir ilişkinin ardından gelen yalnızlık ki Türkiye'de de olsam zor geçecek olan süreç bir de yalnız olunca biraz daha zorladı. Velhasıl o haleti ruhiye bence olağan, korkma.

3 defa yurt dışında-farkli ülkelerde- yaşamış ve çeşitli sebeplerle yurda dönüş yapmış biri olarak söylüyorum: geçer. Üzülerek söylüyorum haline şükret.

Yapaman. Yeni account açarsın yeni telefon numarası ile, onunla join yaparsın. En kolayı Admine mesaj at, ne yamuğumu gördün lütfen banımı kaldır de.

@JohnOakley: amazon sohbet grubuydu ve sebepsiz yere atıldım adminide hatırlamıyom maalesef , senin bildiğin güzel gruplar varsa paylaşır mısın ?

Ben sadece Budist gruplarda takılıyorum, geyik muhabbeti dönen yerler değil. Ilgini çekiyorsa buyur gel, atıyorum grup linkini

Çünkü gerçekten kötü insanlar. Zehirliler, toksikler.

Rocknroll: iste hala bu kotu niyetli olma durumunu mantigim kabul etmiyor, ilkokul cocugu degil ki bunlar. Ve baska bi sebep olmali diyorum :(

Espri, şaka kisvesi altında zehrini atıyor. Bazı insanlar gerçekten kötüler.

Böyle bir insan olarak ilk ağızdan cevap vereyim. Pislik, ikiyüzlü, kokuşmuş insanlarla modern hayatta baş etme şeklim bu benim.

Yüzüne bam bam söylesen ortamdaki huzur bozucu ya da istenmeyen kişi olursun ama böyle biri olunca aranan ve saygı duyulan kişi oluyorsun kisiliksizler için. Eh, iş hayatinin %99'u da kişiliksiz olduğu için geçinip gidiyoruz.

Bizim bi arkadas vardi cok iyi birisiydi. borc iste kendi yemez sana verir, gel de saate bakmaz gelir, öl de niye der mantikli cevap alirsa ölurdü. Ama bir sorunu vardi yüzu biraz degisikti, sorunluydu yüzü iste ve buna cok takardi. Bunu herkes ve bizim bir baska arkadas iyi bilirdi. bu yüzü sey olan arkadasin kollari falan hep cool dovme doluydu. Neyse yanimiza geldi bir gun, dovme yaptirdim yeni bakin nasil olmus falan dedi. Bizim bir baska arkadas, yani senin ornek verdigin tipte biri “olm o kadar dovmeyi koluna yaptircagina, yuzune yaptirsana lan” diyip guldu. Bizim o iyi arkadas sustu, ortam buz kesti.

Ben sonra bunu soyleyene sordum olm oyle sey denir mi? Biliyorsun adam takiyor falan dedim. Sakaydi aga yillardir taniriz birbirimizi nolcak buna mi takacak falan dedi.

Bunlar kotu insanlar. Sadece kendini dusunur. Sallayacaksin bunlari. Hee, noldu? Dovmeliyle hala gorusur icerim, takilirim, gel dese kosarim ama digeri surekli yazar icelim mi? Unuttun bizi falan der hep gecistiririm.

Yol verin gitsin. Gel deyince saate bakmayacak kisiler yaninizda olsun.

Pessss, kanim dondu

Pes cevabi "eazy" sana degildi, araya senin cevap geldi ben yazana kadar...

piremses +1

kötü insanlar +1

rock n roll +1
eazy +1

ben yapıyorum o dediğini ama kendime de yapıyorum aynısını. kaldıramayanlarla iletişimi çoktan kopardım zaten. zarar verme hissiyatıyla yapılan şeyler değil bunlar, mesela kayıp düşmek kötü bir şeydir ama düşene gülersin, onun gibi.

Night train: seninki baska bi sey. Zararsiz. bu kapsamda degil.

bu bir tur bullying bence, tam turkce karsiligi yok gibi. pasif agresiflik gibi.
bu tur insanlar ozunde kendi ile barisik olmayan, aslinda kendi ezikliklerini 'baskalariyla basediyorum' diye kapatmaya calisan, iletisim becerileri bu tur pasif agresiflikle sinirli insanlar oluyor. ya ailelerinden gordukleri iletisim yontemi bu, ya ailelerinden goremedikleri yakinlik neden olmus vs. cunku saglikli bir insanin iletisim kurma yontemi bu degil. canlari bir sekilde yandigi icin can yakmaya calisiyorlar. ben bu sekilde bakiyorum. saglikli iletisim bu olmadigi icin de bir mazereti yok. kendilerini taniyip, olduklari gibi kabul etseler bu hinclari da gececek aslinda ancak cogu zaman ona da cesaret edemiyorlar. zira en zorlu yolculuk kendi icimizde ciktigimiz oluyor.

(bkz: gaslighting)

Neden böyle davrandığımi ilk ağızdan açıklayan tek cevap olmasına rağmen begenilmemesi? Aksjns. Arkadaşlar siz hayatı sözlük ya da duyurudan ibaret saniyorsunuz ama üzgünüm, değil. Hayatta sadece sizin dogrulariniz yok. Hatta sizin dogrulariniz bile farklı zamanlarda dogrunuz olmaktan çıkabilir. O yüzden yargılayıp yaftalamak yerine okuduğunuzu anlamaniz yönünde ufak ufak çalışmaya başlayabilirsiniz. Zira tanımadığınız insanların 1-2 cümlesini görerek (onu da gözüyle okumadan) tanı koymaya çalışmak asıl psikolojik sıkıntıların başında geliyor. Üzüldüm adınıza...

@piremses

ahaha sizin anlamadiginiz kisim su, sizin gibi insanlara toksik insanlar diyorlar, toksikliginizin farkinda olanlar da sizin gibileri etrafinda barindirmiyor. etrafinizdaki 5 kisinin ortalamasisinizdir diye bir deyis vardir, sen toksik olmaya devam ettigin icin muhtemelen etrafin da oyle insanlarla dolu. benim etrafimda hic oyle insan yok, pislik, kokusmus kisilerle bas edecek kadar da korkunc bir yasamim yok, olani da tespit edip hele hele de yakin cevreme dahil etmiyorum. sen kendi toksikligini 'bu sekilde bas ediyorum' gibi bir kacis yontemi ile mesrulastirmaya calisiyorsun anladigim kadariyla, ama bu tur insanlar icin ciddi psikolojik calismalar var ve oyle olmayanlar icin de neden uzak durmalari gerektigine dair. bence sizin icin en guzel sey kendi icinize donup neden boyle biriyim, neden kendimle baris icinde degilim ve acisini baskalarindan cikarma ihtiyaci hissediyorum, neden boyle olmak zorunda oldugumu hissediyorum diye sorgulamak olacaktir. yasam, kendin olmak, kotu insanlarla bas etmek boyle seyler degil cunku.

@songforsomeone, cümlelerinizden buram buram şunu seziyorum çünkü hala okuduğunuzu anlamamakta ısrarcısınız: "hımm birkaç psikolojik araştırma biliyorum, birinin bir noktadan açığını yakalayayım da hemen yapıştırayım bildiklerimi. tespitlerimi kusayım. :("

Ama orası burası değil, üzgünüm hevesinizi kırdığım için. :)
Yaşınızı merak ettim, iş hayatı için şöyle ahkamlar kesebildiğinize göre ya henüz o noktaya gelmemişsiniz ya da aileniz pek zengin:

"benim etrafimda hic oyle insan yok, pislik, kokusmus kisilerle bas edecek kadar da korkunc bir yasamim yok, olani da tespit edip hele hele de yakin cevreme dahil etmiyorum."

Çünkü ben ilk duyurumda ne demişim: "Eh, iş hayatinin %99'u da kişiliksiz olduğu için geçinip gidiyoruz."

Bu her şeyden önce sizin psikolojinizdeki zayıflıkları çarpıyor insanın yüzüne; tespit yapacağım derken muzdarip olduğunuz konuyla/konularla benzeştirdiğiniz ufacık bir anda direkt savunmaya, yaftalamalara falan geçtiniz.

O halde şimdi hemen gideyim de bu salakça kapitalist düzende aç kalmamak için niye böyle bir insana dönüştüğümü sorgulayıp azıcık ağlayayım, açtığınız ufuk için teşekkürler. :D

songforsomeone cok guzel ifade etmis. ozellikle toksik ve pasif agresif tam ozeti gibi.

son bir kac senedir farkina variyorum boyle insanlarla denk geldigimde. daha once karsilastigimda bir insanin boyle olabilmesine ihtimal vermedigim icin baska olasiliklar dusunuyordum, belki sunu demek istemistir, sakadir gibi.

mesela bir tanesinin huyu ben lafimi sokayim, ama arkasindan tatli bir iki laf da edeyim, iltifat edeyim, sirinlik yapayim ki benden nefret de edemesinler ama lafimi da soylemis olayim. bunu da lafimi sakinmam seklinde lanse edip mesru kilayim. niye boyle sorusunun cok cevabi var. cunku cok yalniz, sinsi, ezik, kiskanc, asagilik kompleksli, kendini sevmiyor, yalniz kalmaktan odu kopuyor, ama bastiramadigi bir haset ve kiskanclikla yaniyor. ego tavan, kendi istedigini yaptirmak ister hep. yonetmeye calisir.

neden boyle oldugundan cok bu kisiyi nasil tespit edebilirsin kismina yogunlasmak lazim. cunku bu tipler tum zekasini maniplasyona harcar. seni kendine yakin tutar ki zaaflarini iyi gorebilsin, aciklarini yakalasin. zeki oldugunu dusunur. sinsiligi zeka sanir. o yuzden iyi arkadasin sanabilirsin bu kisiyi.

mesela eski arkadasi pek olmaz. lise arkadaslariyla bulustugunu gormezsin bu kisinin. gelip gecer kankalari olur. icindeki kotucullugu bir yere kadar kamufle edebildigi icin insanlar ondan uzaklasir nihayetinde.

"Compassion... seems to be contagious. When we see others being compassionate, we are more likely to be compassionate. This results in a feeling called 'moral elevation,' and that is one of the aspects of joy that Paul Ekman had identified. Recent research by social scientists Nicholas Christakis and James Fowler suggests that this ripple effect can extend out to two and three degrees of separation. In other words, experiments with large numbers of people show that if you are kind and compassionate, your friends, your friends' friends, and even your friends' friends' friends are more likely to become kind and compassionate."

pg. 258 Douglas Abrams

'The book of Joy' by the Dalai Lama, Desmond Tutu with Douglas Abrams (2016)

Toksiklik de boyle, toksik olarak, kabalik yaparak sadece kendinizi ve cevrenizi daha mutsuz edersiniz. Care oteki turlu davranmakta.

@eazy +1

Böyle insanlari gördükce uzaklasiyorum, "Bununla su bile icilmez!" diyorum ve etrafimda tutmuyorum.

Duyuruma sonrasinda cevap geldigini yeni fark ettim agshs

Ve prenses, evet hala kanimi donduruyorsun. Evet sen o toksik kisiymissin gercekten ama ticke elim gitmedi. nefret dolu bi cevapti beni rahatsiz etti bu yuzden :(

pembe götünüz için hiç üzgün değilim, sizlere hayatta başarılar.

herkes kişiliksiz, ben niye şerefsiz olmayayayım gibi bir mazeret üretme şeklini ve bununla övünmeyi ilk kez görüyorum hayatımda. ülke ekonomik açıdan zor durumda, ben neden hırsız olmayayım. iyi insanları hep eziyorlar, ben niye milletin hakkını yemeyeyim. böyle uzar gider bu. bazı insanlar çok güzel yere dükkan açıyorlar bu hayatta.

Ben Mehmet Zeki Yalçınalp'e gidiyorum (caferağa spor salonu yakınlarında) öneririm.

Hüseyin Güngör var Boğada KFC'nin karşısındaki hanlardan birinde. İyi iş yapar.

BAHARİYE CAD. NO:25 KADIKÖY SİNEMASI PASAJI / CAFERAĞA
KADIKÖY / İSTANBUL
Şirket Adı : ERDENT SAĞLIK
Telefon numarası : (0216) 336 51 06

Dis Hekimi Tamer Erdem, yillardir gittigim, eli son derece hafif, fiyatlari da son derece uygun. Randevu almadan gitmeyin, genelde dolu oluyor.

Dishekimi Nilgun Honca’ya gidiyorum ben hep. Kiziltoprakta.

belgin şahsuvaroğlu. çemenzar camii yakınında minibüs yolu üstünde.
pahalı olabilir gerçi bir sorun

maalesef bonsai ağacını alırken yanında verilen "nasıl bakılır " tarzı bir kağıt yoksa yaşaması çok zor. türleri çok fazla çünkü.

%99 canlanmaz..

dallardan birinin kabugunu tirnaginla hafif kazi. nemli ve canli doku ciktiysa saksiyi bildigin kovaya oturt, topragin yarisina gelecek kadar su ekle, oyle beklesin en ay birkac saat, sonar da her toprak kurumaya yuztuttugunda bunu tekrarla. turden bagimsiz olarak yeterince sulanmamak bozailerin bir numarali olum sebebi.

eger dallar kuru cikarsa gecmis olsun, yenisini al.

yukle fotografini bakayim

Akşam yükleyebilirim ancak

İşe yaradığı bilimsel olarak kanıtlanmış. Bununla ilgili deneysel çalışmalar var. Ama kime gittiğine göre değişir tabi sonuç.

Psikolog yönlendirme yapmaz. Yonlendiriyorsa psikolog değildir.

Daha çok öz farkındalığınızı arttırıp olaylara farklı, yeni, alışılmadık perspektiflerden bakmanzi ve olayları tekrar
ve sağlıklı anlamdirmanizi sağlar.

Psikologa gitmedim, psikiyatriste anlattım, ben anlattım o dinledi, en son rasyonel açıklamalar ve tavsiyelerde bulundu, birkaç seans böyle geçti. ilaçsız bayağı bir ilerleme kaydettim. Psikiyatriste gitmenin şöyle bir avantajı var, ilaç gerektiği an söylüyor ve başlıyor/başlamıyorsun ama psikologun ilaçlarla herhangi bir yönlendirmesi vs yok, o açıdan içim rahat etmezdi, daha bir alt kümede kalıyor sanki.-bu süreçte psikolog yardımı da almış birisi

Cok eskiden uykusuzluk sorunu icin gitmistim. Bir ise yaramadı, biraktim. Uykusuzlukla yasamayi kabullendim.

Dinliyor ve yonlendiriyordu aynı zamanda.

valla burda bir sürü kez anlatıldı anlattık. psikolog bakış açısı kazandırmaya çalışır, dert çözmez. gidip faydasını gören de var, görmeyen de. öy yargılı gidersen beklentin karşılanmaz.

devlette psikiyatriste gidersen de şu oluyor: tam tamına 3 dakika seni dinliyormuş gibi yapıyor, 3 dakika süre dolduğu gibi eline bi reçete verip yolluyor, verdiği ilaçlar hiçbir boka yaramıyor tekrar gidiyorsun bu sefer tam tamına 1,5 dakika süre dolduğu gibi eline başka bir reçete verip yolluyor, o ilaçlar da bi boka yaramıyor yine gidiyorsun yine tam tamına 1,5 dakika boyunca inanabiliyor musun tam tamına 1 buçuk dakika seni dinleyip 1 buçuk dakikayı 1 saniye geçtiği anda eline başka bir reçete verip yallah diyor o ilaçlar da bi boka yaramıyor derken böyle bir döngüde gidiyor, tek yaptığın doktorun anlaştığı ilaç firmalarının kotasını doldurmasına yardımcı oluyorsun ve sen de her gün bitişine bir adım daha yaklaşıyorsun.

yarıyor.

genelde dinler, sorular da sorabilir.
bazen karşılıklı diyalog da olur, ama yönlendirmeden ziyade kendi kendine çözmene yardım ediyorlar.

bazen "ne konuştuk ki şimdi?" ya da "çok boş geçti" falan diyebilirsin seansa göre, ama zaman vermek lazım.
iyisini bulursan terapi orta ve uzun vadede faydalı bir şey.

istersen istanbulda suadiyede guvenilir ve iyi egitimli bir klinik psikolog/psikiyatr onerebilirim. benim guvendigim, fayda gordugum bir insan.

yarıyor. daha önce senin aklına gelmeyen çıkışları oluyor.

kesinlikle doktora bağlı

Ciddi bir sağlık sorunundan sonra gittim psikoloğa. Hem sağlık hem de iş mevzuları hakkında konuştuk. Daha önce başka bir psikoloğa gitmediğim için kıyaslama şansım yok ama hiç memnun kalmamıştım. Sürekli “eee, anlatın” triplerindeydi. Bi noktadan sonra sıkıldım çünkü bu konuşmaları kendimle de yapabilirdim. Tamam ben daha çok konuşayım ama insan karşıdan da bir şey bekliyor. En azından “şu yolu izlemelisiniz, bu sizin için daha iyi olabilir” şeklinde bir şey bekliyor insan.

Yariyor.

Öz farkindaligini artirip sana sorunlarini cözebilmen icin gereken icgörüyü kazandiriyor.

süleymancık?
birşey olacağını zannetmiyorum. kendi halinde takılsın.

Kaçmaz. Evde size zararı olabilecek her türlü böcek hasereyi sanki siz maaş oduyormussunuz gibi tüketir. Eve faydalı, şans getiren, insana zararsız bir hayvan. Ellemeyin kendi halinde takilsin.

nedense yusufçuk diye aramıştım ama süleymancık tabii evet.

Çok minnoy o.

ağza falan kaçmaz, yemeklere gelmez, hiçbir şey yapmaz. küçük böcek, sinek gibi şeylerle beslenir. evin uğurudur, dokunmayın.

dün de bir tane bizim apartmanda gördüm. beni heyhüla gibi görünce hayvan kendini merdiven boşluğuna atmak suretiyle evrim sürecini hızlandırdı. zararsız onlar. tatlış ya.

Gece genelde görünüyorlar.

Ben genelde aktardan alıp normal demlikte demliyorum neredeyse her gün 1 bardak içerim. Bunun için ekstra porselen demlikte denemedim valla. Poşette olanlardan ise birçok marka denedim ve en çok beğendiğim Doğuşun tarçın aromalı yeşilçayı olmuştu. Bir arkadaşım ingiltereden de getirmişti ama onun adını unuttuum, öğrenirsem editlerim.

Edit: Bergamot aromalıyı da tavsiye ederim onu da çok beğenmiştim ama her markette bulmak mümkün olmuyor:/

chado'nun yeşil çay çeşitlerini seviyorum genel olarak.

onun dışında doğadanın ananas ve açai aromalısı var çok beğendim. ne derece sağlıklıdır ve istenen etkiyi yaratıyordur bilemem ama ananas aroması seviyorsanız deneyin derim.

çaykur'un küçük teneke kutusundan alıyorum, tadı aktardakinden daha güzel.

Yesil cay porselen veya cam demikte demlenebilir.

Caykur Organik zumrut Yesil cay oldukca iyi. benim turkiyede devamli tukettigim tek cay.

bunun disinda aktardan hic almadim, ancak kalitesi cok iyi degildir diye dusunuyorum. Ahmad earl grey cok iyidir ancak Yesil cayi nasil bilemiyorum. dogadan gibi aromali Yesil caylöardan uzak durun, gereksiz kimyasal aroma tuketiyorsunuz

yurtdisindan gelen Yesil caylar icin sadece onerebilecegim asiachaiart.com ve chado.com.tr

Cay aci geliyorsa yanlis demliyorsunuz. nasil demelenecegi ile ilgili: www.teapotea.com

Çaykur zümrüt yeşil çay, kesinlikle öneririm. Hiç yeşil çay içemeyenler için bile çok yumuşak içimli.

Tam bir narsisist gibi kendi entry'mi bakınız vereyim hemen hmmm (bkz: #87389932)

1- kendi adıma konuşursam tamamen çevresel etkilerden dolayı. küçüklükten itibaren gıdım gıdım da olsa çeşitli şeyler kar topu gibi birike birike bu hale getiriyor seni. çocuk yetiştirmeyi bilmeyen ailem yüzünden yani kısaca. herkesin çocuk yapmaması gerektiğini düşünüyorum bu yüzden. insanlar belli bir eğitimden geçip sertifika almalı çocuk yapabilmek için.

3- yıllardır kurtulabilmiş değilim. ne ilaç etki etti ne başka bir şey.

Benim için temelinde babam yatıyor. Babam gibi olmak istemiyorum. Bir çıkmaz ile karşılaştığımda işin sonunda babam gibi olacakmışım gibi geliyor.

Anksiyetenin sebebi nedir?

kafanda kendini gordugun imajin negatif olmasi. aksiyete ortaya ciktiginda buna inanmak ve kapilmak.


1) Bir hastalık olarak kaygı bozukluğunun oluşmasında beyinle ilgili bir sıkıntı mı var yoksa çocuklukta vs. yaşanan bir olay mı tetikliyor?

ikisi de mumkun diye biliyorum.

2) Neden herkeste olmuyor da bazı kişilerde oluyor?

yatkinlik, yetistirilme, sans, kader. ne olursa olsun sebebi, bunu bilmek durumu degistirmiyor.

3) Artık tamamen bir kişilik özelliği haline geldiyse gerçekten kurtulunması mümkün mü yoksa hep derinde bir yerde mi kalıyor?

mumkun. ben yasayan kanitiyim. ancak kolay ve sihirli bir cozumu yok benim bildigim. ciddi ciddi oturup 1.5 sene emek verince koku kaziniyor.

1) sadece çocuklukla alakalı değil kişinin yaşamındaki tecrübelerde bunu yaratabilir.
2) kişilik özellikleri,yaşam tarzı...vs
3) derinde bir yerde duruyor tetiklendi mi çıkar.

nasıl olsa öleceğiz. stresin kime ? bu mantığı sindir.

Stresi stres yaratan sorunları çözerek bitirmek gerek. Öbür türlü bunun adı erteleme oluyor. Film biter, kitap biter ardından aynı stres üstünüze çöker. Eğer sebepsiz yere stresli hissediyorsanız bulunduğunuz ortamı değiştirin bir süre. Şehir dışına çıkın eğer maddi imkan yoksa bilmediğiniz yeni şeyler keşfedin. Gitmediğiniz bir sokakta yeni bir yemek yiyin kahve keşfedin mesela.
Stres yaratan etmenleri söylerseniz belki bir çözüm bulabiliriz.

Mindfullnesi biraz kurcalayin isterseniz, meditasyon, mola gibi appler var biraz ise yarayabilir. Ya da kardiyosu yuksek sporlar. Bazilari meditatif seylerden fayda gorurken bazilari zorlu sporlardan gorebiliyor. Denemek ve kendinize neyin iyi geldigini bulmak lazim.

bu kadar siddetli bir durumdaysan, tranklizan, antidepresan ilaclar kullanabilirsin. Hekime danis.

bunu en onemli meselen olarak gormelisin bence, cunku insana stres kadar zarar veren bir sey yok.

Sonrasinda da stresin kaynagina inmen lazim, cunku onu besleyen bazi sorunlar var belli ki, onlari bulup onlarla yuzlesmelisin.

stres insanı bitirir. kabullen ve tepki göstermemeyi öğren.

Stres kaynağı ne?

meditasyon. kanserin tedivisiymis gibi meditasyon. ne Kadar stresliysen o Kadar yapmak gerekiyor. ben cok ctresli oldugum gunlerde Sabah 30 dk, aksam 1-1.5 saat oturuyordum en az. haftada 4 gun cemaate gidiyorum, onlar da en az 2 saat meditasyon demek.

Sporun da faydasi oluyor. Spor + Dogru meditasyon + duzenli beslenme birkac ayda kesin toparlar.

yaş, çevresel faktörler ... her şey etkili. stres yaratan her şeyden uzak durman lazım. bunalmışsın tatile çık.

bundan binlerce yıl önce de binlerce yıl sonra da hep benzer olaylar oldu ve olacak. bütün olaylar o kadar benzer ki abartmaya gerek bir durum yok.

Meditasyon+1500

Türkçe app olarak da indirip başlayabilirsiniz.

Yoga ile birlikte devam ederseniz hayat kaliteniz inanılmaz artar.

İlk duruma çok yorum yapamam ama ikinci durum için bir ürün alırken özellikle mağazadan almayı tercih ediyorum sonuçta kargodan hıyar çıkması pek de olası

üşeniyoruz, ihtiyacımızı gideriyoruz ve uğraşmak istemiyoruz, bunu yaparken ödediğimiz fazladan para hayatımızı olumsuz yönde etkilemiyor. Etkileyebilecek ürünlerde ise araştırıyoruz bakıyoruz.

ben kendi adıma bir ürün X lira ise saf görüp bunu X * 10 fiyatına satmaya çalıştıkları zaman uyuz oluyorum.

sanirim benim bu, hatta ilk ornegi birebir yasiyorum, senelerdir yurtdisindayim ve gidip hattimi degistirsem ya da bir paket alsam muhtemelen cok daha az para odeyecegim halde, sacma sapan rakamlar oduyorum turk hattimin acik kalmasi icin.

onun disinda televizyonu falan arastiririm ama bazi seyleri arastirsam daha ucuza, daha uyguna bulabilecegimi cok iyi bildigim halde yapmiyorum ya da yapamiyorum.

nedenine gelirsem baska endiselerim bunun onune geciyor cunku. dunyayi kurtarmiyorum ama yogun calisiyorum, onun icin harcayacagim vakti oyle ya da boyle baska bir sey icin kullaniyorum, ilk etapta vakit bulamiyorum ikinci basamakta sanirim arastirmaya harcamamayi 'tercih ediyorum', ve kafami bir de onunla mesgul etmemenin konforunu da verdigim parayla satin aliyorum. cunku, basta da belirttigim gibi ne yazik ki kafami mesgul eden, enerjimi alan baska endiselerim var, ve bu endiselerim nedeniyle ya erteliyorum ya da dedigim gibi anlik bir seyse, mesela bir sey almaksa o an icin, o konforu satin aliyorum aradaki farkla. hayat yaptigimiz tercihlerden ibaret sonucta, sizden daha iyi ya da daha kotu bir seyi tercih ediyorum asla diyemem elbette ama ben o tercih hakkimi, o irade gucumu baska bir seyi arastirmak, yapmak, tercih etmek icin kullaniyorum.

son olarak, umursuyorum, kaziklandigimi da biliyorum :) bazi konular icin hatta birisi dese ki kassiopeia git bunu al, ben senin icin arastirdim, sana en uygunu bu, bu hatti sec vs. hic dusunmem yaparim, cok da muhtesem olur :)

Bu kadar ince düşünüp kılı 40 yarmak sadece senin hayatından götürür. 10 lira kazanırsın ama giden güzel günlerin olur.

Insanın sahip olabileceği en yüksek özgürlük, bir konu hakkında fikri olmamasıdır.

İhtiyaç giderip uğraşmak istememek +1
Didik didik araştırmayı sevmiyorum kafam rahat ediyor.

maas: 15000 tl
calisma saati: 150 saat/ay
saatlik ucret: 100 TL
arastirma suresi: 2 saat (ortalama)

arastirilacak urunun/hizmetin, piyasadan yuzde %50 fazlasina satin alındığını kabul edelim.
Bu durumda, 600 tl 'lik bir harcama icin arastirmaya girilirse emek ancak amorti edilir.
Bu entry 30 TL'ye mal oldu.

in time filmini izle.
zamanın nasıl en değerli, maddiyat olduğu kafanda canlanabilir.

benim büyük halam aynen böyle.

geçen hediye elektrik süpürgesi almış bana bosch'un en pahalı, güçlü modellerinden biri al sultanahmet camisini süpür öyle bir şey. ben tek yaşayan adamım napıcam bu kadarını diyorum olsun olsun der. mesela acıktık ne yiyoruz dersin gider dört kilo kuyu kebabı falan getirir.. tv'nin kumandası bozulur bi koşu gider en yakın mağazadan 38959 ekran lcd tv kapıp gelir.

kendine haline bıraktık.

Takip etmeyen olarak konusayim. O kadar ayrintiyla ugrasamiyorum abi ben.
Faturalarimi otomatik odeme ile oderim ornegin, bakmam kac gelmis kac ödemişim diye kolay kolay. Aklima gelmiyor ki acip bakayim neye ne kadar fatura ödüyorum. Her seyi tek tek inceleyecek kadar bagli değilim lan hayata. Kredi karti ekstresine de cok yüklü gelmedigi muddetce acip bakmam, ne geldiyse oder gecerim.
Cunku ugrasamiyorum abi. Bu kadae ayrintiyla uğraşacak kadar zamanim yok. Max60-70 sene omrum var zaten.

Urun alirken de, ne bileyim araba falan alacaksam oturur arastiririm da bir filtre kahve makinasini 30tl pahalıya alsam nolur. Hayat kisa, her halti oturup araştırıp takip edemem.
Arastirmadan kahve makinasi alarak 30tl karsiliginda kafa rahatlığı satin almis oluyorum atiyorum.
Kafa yormak istemiyorum basit seylere.
Cep telefonu alacam mesela, tech guru bir arkadasa sorarım bu paraya ne alayim diye, onerdigi seye bir goz atar alir gecerim. Milyon tane telefon modeli var, hangi birini karsilastiracam, aksam 5bucuga kadar calisiyirum ben. En kotu ihtimalle dandik telefon almis olurum, dunyanin sonu degil yani. Gibi gibi.

Useniyoruz, o kadar programli planli degiliz, bunu yapmaya calisirken afakanlar basiyor. Mesela benim dikkatim daginik, karsilastirma filan yaparken asiri soguyorum alacagim seyden. Bazen hic almiyorum o yuzden, param da yok diye. Ama maddi sikintim olmasa (zenginlikten bahsetmiyorum) hic sallamam yemin ederim. Atiyorum otel mi bakicam, bir iki bakar tutarim yani mesela bu tatil organize eden kisiler icimi asiri bayiyor tatile bu kadar kendimi yorwcaksam ne anlami kaldi tatilin. Ya da her seyin indirim zamanini bilenler var, kredi kartlarinin tricklerimi takip edenler filan, farkindayim bana gore baya kardalar ama cok sikici be abi, eksik kalsin diyorum o yüzden.

Ve bu konu kesinlikle yetistirmeyle alakali benim anam babam da boyle.

Yuksek maas alanlari (15.000+) bi kenara birakacak olursak bu durumu ben de anlamiyorum acikcasi.

Ozellikle hayat sartlarinin bu denli agir seyrettigi, serbest piyasa nedeniyle fiyat farklarinin abarti duzeyde oldugu bir ulkede.

Adam benim yari maasimi bile almiyor ama bu urunu 1000 lira pahali almissin dediginde burun kiviriyor. Onunla mi ugrasicam diyor. Baktiginda ugrastigi cok onemli seyler de yok yani.

Ben de didik didik en uygununu bulur nerdeyse yari fiyatina alir cikarim. Bu huyumdan memnunum acikcasi, para kolay kazanilmiyor.

Bir de "satin alirken arastirmiyorum cunku en onemli sey 'zaman'" diyen arakadaslara su kisa videoyu izlemelerini oneririm.

youtu.be

Sonucta siz bir sey satin alirken bunun karsiligini parayla degil, o parayi kazanirken harcadiginiz omrunuzle oduyorsunuz. Cebinizden ne kadar yuksek bir tutar cikarsa da o denli goturuyor omrunuzden.

Senin için 500 lira çok önemli bir parayken onun için umursanmayacak bir miktar olabilir. Herkes ortalama çalışan gibi 3000-5000 bandında yaşamıyor.

okudugu okulun psikolojik danismanlik kismi vardir, oraya yonlendir

intihar konusunda gönüllü çalışmak isteyen psikolog kafayı yemiştir. bir psikologu en büyük hukuki sorumluluğa sokan durumdur.

ailesi ya da yetkililerle iletişime geçin.

kafasına koyduysa yapar. adım adım takip edemezsiniz demişti doktor bize. o yüzden hastaneye yatışı şart. eskiden bana da çok gelirdi bu düşünceler. çok şükür uzun zamandır gelmiyor. geçenlerde yine gelecek gibi oldu hemen kovaladım. lütfen ailesine haber verin. geç olmadan.

www.hepsiburada.com

10 üzerinden 9

www.hepsiburada.com

10 üzerinden 10

Bende emsanın basit düdüklü tenceresi var. Normal düdüklü tencere, memnuniyetim 6-7. İşini görüyor sonuçta.

Annemde tefal clipso var, alarmlı falan olması daha kolay kullanışlı. Ama yıkaması zor, kapağı ağır ve üstü teferruatlı.

Kayınvalidemde fissler var, onun kapağı dümdüz ve nispeten hafif olduğundan yıkaması kolay.

www.hepsiburada.com

10 üzerinden 9.

Hiç gerek yok binlerce lira yüzlerce lira saçmaya. Temizlemesi kolay, kullanması kolay. 4 senedir haftada 3-4 gün yemek yapıyorum ilk günkü gibi.

fissler 10/10

Almayın düdüklü tencere. Nedense çok sağlıklı olduğu düşünülüyor ama o kadar yüksek basınçta yemeklere ne oluyor bilmiyoruz gibi çalışmalar var. Ekstra sağlıklı olduğunu gösteren bir bulgu da yok.

Fissler 8/10

İki düdüklü tencerem var, ikisi de Tefal, ikisi de hediye.
15 seneden fazladır kullanıyorum, sadece geçen sene birinin lastiğini değiştirdim o kadar. Tatlı bile yapmışlığım var o tencerelerde, ki öncesinde düdüklü tencere korkum vardı.
Şimdi düdüklü kalp ben. 10/10

fissler 10/10

www.kuhnrikonshop.com

otoklav basinc ve sicakligina cikabiliyor ve bu baska hicbir tencerede olmayan bir ozellik. 10 uzerinden 15 memnunum. dunya capinda seflerin kullandigi duduklu tencere.

Fissler 10/10.

fissler düdüklü tencere dünyasının kralıdır. annem kullanırdı, çok iyiydi.

biz 2006'da evlendiğimizden beri tefal clipso kullanıyoruz. eşimin çeyizi idi. o zamanki modelde alarmı teferruatı falan yoktu, sadece 1-2 diye basınç seçme valfi var. 13 senedir çok memnunuz. şu anda üçüncü lastiği takılı.

6 litrelik tenceresi var, bir de 3 litrelik tenceresi var. kapak ikisine de uyuyor. bir de normal düdüksüz kapağı var, normal tencere gibi de kullanılabiliyor. şimdiki modellerde bu seçenekleri göremedim.

10/10 memnunuz.

Tefal Clipso Perfect Easy Düdüklü Tencere, 6 Litre.
Bir yıl olmadı alalı ama memnunum. Tek pişmanlığım, bunun iki farklı derinlikte tencere - tek kapaklı olan bir versiyonunu almamış olmak. Daha pratik olabilirdi.

zor aile, iyi hissetmek, şimdinin gücü.

Hiçbiri

Gerçekten.

Sobada yakacaksam sayfası en çok olan. Okumak içinse hiçbiri.

Hocam psikoloji bölümüne gidecekseniz bile kapağı bile, beni alma, diye bağıran kitapları almayın. Kaknüs Yayınlarından çıkan Kişilik kitabını tavsiye ederim. Pahalı ama çok kalın ve haliyle dolu bir kitap. Bunlara harcayacağınız parayı tek seferde ona yatırın.

ya şaka gibi, adamlar david burns'ün kitaplarını sobada yakın diyo ajshdahda. kitapları cbt için bayağı iyidir, onun kitaplarını saklayabilirsiniz. david eagleman de iyidir. daniel goleman de. ne aradığınıza bağlı.

not: osho'yu yakabilirsin.

psikoloji bölümünde beyin fizyolojisiyle, sinirbilimle ilgili pek çok ders olacak, o nedenle beyin senin hikayen iyi bir başlangıç olabilir. onun dışında ismi her ne kadar kişisel gelişim kitabını andırıyor olsa da iyi hissetmek kitabının da aslında bdt ile ilgili faydalı bilgiler verebileceğini söyleyebilirim.

Oshonun takipçileri, Amerikan topraklarındaki en büyük terörist biyolojik saldırıdan sorumlu. Eğer bilgelik öğretilerine meraklıysanız halis mulis Budizme girin, vaktinizi, adını seks partileri, lükse düşkünlük ve terörist saldırılarla kirletmemis kişilerle kaybetmeyin. Thich Nhat Hanh tavsiyem.

Xvyz+1.
İyi hissetmek diyorum ben.

Herkes bu tarzı sevmek zorunda değil ki?
Soruda psikoloji sevme ön şartı mı var.
Kimi niye ne hakla kınıyorsunuz?

osho denen adamin tek bir kitabini okudum, rezalet fikirleri vardi ya. bilge milge degil sarlatanin teki. baska seyleri de varmis bak yukarida yazmislar. onu okumayin bence gereksiz. bunu demeye geldim. bye.

Hangisi iyi kitap dememişsiniz, hangisi sizde kalsın isterdiniz demişsiniz. Kişisel fikrimi söyledim. Hiçbiri ilgi alanıma girmeyebilir.

Ona ne hakla böyle dersin, bunu ne hakla sevmezsin, şunu nasıl bilmezsin diyerek kendi fikrini beyan eden herkese laf yetiştirmeniz çocukça.

Hiçbirini istemem

Hiçbiri kişisel gelişim değil demişsiniz ama içlerinden okuduğum zengin baba yoksul baba kitabını (yarım bıraktım) okuduysanız bilirsiniz; “kimsenin bilmediği ama yatırım için uygun bir evi al sat yapmak, paranı riske atma oğuuul diyen babadan evladır” minvalinde öğütler çok boş be. Ali ağaoğlu, sabancı zengin oldu siz niye olamayasınız öğütlerinin bir faydası yok bence.1/100 başarı için pek tutarlı bir yönlendirme değil bu.

hiç biri sarmadı kitapların.
alayını sahafçılara satardım ben olsam.

Zengin baba yoksul baba sadece öğüt vermiyor ki; kapitalizmin çarkının nasıl döndüğüne dair muntazam örnekleri var.

tapınma ritüeleri

www.academia.edu

tam aradığınız kitap burada;

Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni

www.kitapyurdu.com

daha derinlerine inmek gerekebilir. türkçe'de altın dal ismiyle yayımlanmış durumda.

(bkz: the golden bough)

İlk aklıma gelen Enuma Eliş oldu. Babil Yaratılış Destanı.
İş Bankası Kültür Yayınları'ndandı sanırım.

Zerdüştlükle ilgili deyince de Avesta da okunmalı bence. Miraç ile ilgili ilginç detaylar vardı.

@füt,

daha çok basılı kaynak arıyorum ama mutlaka okuyacağım. Teşekkür ederim.

@babilbaligi;

Okudum :) Teşekkür ediyorum yine de.

@tepedeki psychedelic adam, @Mirket, @Coyote,

tavsiyeler için çok teşekkür ederim.

Ezoterik - Batıni Doktrinler Tarihi (Cihangir Gener) www.kitapyurdu.com

Tanrı'nın Tarihi (İslam, Hristiyanlık ve Yahudiliğin 4000 Yıllık Tarihi)
Karen Armstrong (yazarin diger kitaplari da bu konu uzerine)

Tarihte Tanrı Fikrinin Doğuşu
Jean Bottéro

İnancın En Güzel Tarihi
Jean Bottéro

dalaman da çok güzel yerler var bir bakın

datca palamutbuku

meditasyon inzivasina. agustosta viyana yakinlarinda bir milli parkta bir zen inzivasi olacak 7 gunluk, ben ona gidecegim mesela. ilgini cekerse detaylari yollayabilirim.

JohnOakley euro olmuş 7 yurtdışı imkansız

asos altinkum

Inziva 400 Euro her şey dahil + hocaya bağış istediğin kadar.

Turkuyedenim ekonomi falan dersen kesin indirim yaparlar. Viyanadan inziva merkezine de bir şekilde ulaşım ayarlanır birisinin arabasıyla. Sana sadece yol parası kalıyor.

Cunda.

Ama vapurdan direkt inilen merkez tarafı baya kalabalık oluyor haftasonları. Adanın diğer taraflarında sakin bölgeler ve çok şirin butik oteller var. Pür beyaz otel olabilir mesela.

ayvalık.

10 dolarlik saatten cok yuksek beklentilerin var. tamir olur ama saatin ederinden fazla odersin.

onu cep saati yap, kendine yenisini al.

gözlükçüler yapabilir. saatçiler satıma yönelik.

Al yeni bitane ya.

kırılan parça elinizdeyse epoksi yapıştırıcı ile kendiniz de yapıştırabilirsiniz. yeterince de sağlam olur.

arkadaşlar saat alamayacağımdan değil, hatırası olduğu için yaptırmak istedim.
yoksa mesele saat değil. dört tane kol saatim var :D

Ben de iki bileşenli hızlı yapıştırıcı ile yapıştırmıştım saatlerimi. Tutmuştu ama bir süre sonra kırılan yerin yakınından bir yerden kırılıyordu. Epoksi yapıştırıcıyı ben de deneyeceğim.

"Daha çok" eğlenme meselesi tamamen o anki ortamla ve ruh haliyle alakalı.
Gayet güzel geçiyor bunu çok kafanıza takmayın.

müziğe daha güzel odaklanıyorsun, mis gibi oluyor.

çok sevdiğim grupların konserlerine benim kadar seven biri yoksa yalnız gidiyorum, bitch don't kill my vibe diyesim geliyor yoksa.
ama öyle çok ölmediğim, şarkılarına eşlik edemeyeceğim ve sahnesi çok iyi olmayan gruplara yalnız gitmeyi tercih etmiyorum ayakta konserse. maçka'da falansa kenara köşeye oturup izleyip takılabiliyorsun ama zorlu'da falan o ortamda yalnız kalmayı sevmiyorum.

son soruna cevap; mesela red hot chili peppers konserinde tek başıma inanılmaz eğlenmiştim çünkü herrr şarkıya çılgınca eşlik etmiştim.

Gayet güzel +1

bu Kadar bagimli olmayin millete. kendi basiniza ayakta durmayi, eglenmeyi, hayattan keyif almayi ogrenin.

Sinema ve konsere yalnız gidemeyenleri anlamıyorum zaten. Yanındakiyle işin yok ki o esnada. Sahneyi izlemeye gideceksin oraya. Ne yapacaksın arkadaşı?

zamanında metallica konserine tek giden biri olarak on numara 5 yıldız bir hareket diyebilirim

En son gittiğim konserde yalnızdım ve çok eğlendim ama bunda şarkılara eşlik edebilmemin etkisi büyük. Biriyle gidince de konser başladığında sahneye odaklandığınızı farz edersek çok da etkilemiyor yalnız olmak aslında. Yalnız, konser başlamadan evvelki dakikalar biraz bahsettiğiniz sap kalma olayı oluyor bence ama dert edilecek bir şey değil, biraz dışadönük biriyseniz sizin gibi yalnız insanlarla tanışma şansınız oluyor hatta.

bazi bakteriler ve bakteri sporlari mide asidine dayanikli. bu sekilde mideden hasar gormeden gecip bagirsakta tutunabiliyorlar. bunlara probiyotik deniyor.

kefir, probiyotik bakteri icermez. kefir bakterileri midede ölüyor.

Mide asidine dayanıklı olan ve bağırsakta emilene kadar canlı kalan bakteriler mevcut. Kefir, yoğurt, fermente gıdalar tüketebilirsin. Bunlar tatmin edici faydalar sağlar. Daha fazla ihtiyacın olduğunu düşünüyorsan mutlaka doktor tavsiyesiyle al.

@johnoakley,

kefir nasıl probiyotik bakteri içermez ya? kefirin var oluş sebebi probiyotik bakteri, kefirin oluşumunu sağlayan şeyler onlar.

@del piero10

benim bildigim kefir bakterileri bagirsaklari kolonize etmiyor. yanlis biliyor olmam pekihala mumkun. saygideger ve guncel arastirma kaynaklarindan karsiti yayin varsa gormek isterim.

aşağıda birkaç link bırakıyorum.

www.ncbi.nlm.nih.gov

www.livestrong.com

www.bethlehem.edu

hocam çivi çiviyi söker, cuckold yazıyorum reçetene

montla sıçılacak artık mecburen, bunun başka tedavisi yok

ooo böyle yasanmaz ki, biraz iç rahatla bari.

sizinki sevgi değil, hükmetme isteği. önce bunu söyleyelim.

sonra, sorun şu: siz kendinizin sevilmesini istemiyorsunuz. kendiniz bu tür "sadakatsiz" duygular, hareketler içinde misiniz? ya da bunları yapmak isteyip yapamıyor musunuz? derinlerde bir yerde bu olabilir.

karşınızdaki sizin tamamen "sahip olduğunuz" bir obje olmadığı için, ya da siz onun "malı" olmadığınız için, bakışınızın değişmesi gerek. ilgi çekmenin tek yolu da bu değil unutmayın.

çok istiyorsanız terapiye başlayın. ama çözüme açık olun.

@inekadam sevgi değil farkındayım yani sevgi şemasını sanırım yanlış oluşturdum. sevgiyi bilmiyorum. kendimin neden sevilmesini istemiyorum bu kısmı anlamadım açıklayabilir misiniz? hayır bunun üzerine düşündüm bende buna dair bir şey yok. herhangi bir zorlama da değil. gerçekten sevince gözü görmeyenlerdenim. sevmek o çünkü bana göre. ilgi çekme mevzusu değil aslında bu. çünkü bunu kullanmıyorum. bu benim kişisel problemim ilişkide olduğum kişiye yansıtmıyorum. çözüme açığım elbette. o yüzden buraya yazdım. terapiye gidemesem de en azından söylenilenler üzerinden bir şeyler yapabilirim diye.

kiskanclik kisinin kendi degersizlik hissi ile ilgili oluyor. kendinizi degersiz hissediyorsunuz, degersiz hissettiginiz icin bu insan beni gercekten sevemez diyorsunuz, bu nedenle de kiskaniyorsunuz. yani karsinizdaki insanin bu duygunuzla hicbir alakasi yok. her zaman aciga cikan sey bizimle ilgilidir. degersizlik hissinizi karsinizdakine yansitarak bu hissin ondan geldigi yanilgisina kapiliyorsunuz ve sizi gercekten sevemeyecegini dusundugunuz icin bu tarz yaklasimlar sergiliyorsunuz. once kendinizi sevin, sevilebilecek bir insan oldugunuzu kabul edin ki baskalariyla da saglikli iliskiler kurabilin.

Bilmiyorum ben çok duygusal bakıyorum belki ama, sevdiğiniz kişi ulaşamayacağı kişileri ''arzuluyorsa'' bu benim için zaten bir problem. Bunun ''kıskançlık' olarak tanımlanması tam olarak içinde bulunduğumuz çağın hastalıklı bireyciliğinin, ''önemli olan her zaman senin mutluluğun, sevgilini vs. düşünme'' kafasının ürünü. Karşınızdaki insana duyduğunuz sevgi ya da güvenin karşılığı, onun hislerinde aranır. Arzuladığı kişiye ulaşma ihtimali olup olmaması, arzuladığı kişinin ona asla bakmayacak olması önemli değil ki ? Kıskanç bir insan olduğum gerçekten söylenemez, sevgilimin karşı cinsten arkadaşlarına, giyimine, saat kaçta dışarıda çıktığına vs. hiçbir şekilde karışmam. Fakat bu ''arzulama'' durumu başka bir şey. Olay ahlak-namus kavramı değil. Dünyayı algılayış biçimiyle alakalı. Evet bir kişi benle arasında duygusal bir şey olduğunu, bana ''aşık'' olduğunu söylüyorsa, başka birisini arzulamamalı. Başka birini güzel veya yakışıklı bulmaktan bahsetmiyorum. Arzulama farklı bir durum. Kafada bir imge var. Bİr beden ya da daha bütün bir insan formu. Sadece bedenden de ibaret olmayabilir. Bu kimi için Çağatay Ulusoy'dur kimisi için Tarkan kimisi için Shakira. Aslında birlikte olmak istediği kişinin siz değil onlar olduğunu, sizinle ulaşabildiği bir hedef olduğunuz için birlikte olduğunu hissediyorsanız, bundan rahatsız oluyorsanız, ''kıskançlık'' tanımınız buysa (ki ben oymuş gibi anladım) bence problem yok. Sevgilin başka birini arzuladıktan sonra, arzuladığı kişinin ona karşılık verip vermemesi önemli değil ki. Aynısı erkek için de geçerli kadın için de. Kendi kendinizle konuşurken, ''Günlük hayatta ulaşabileceğim biri, sevgilim varken benimle birlikte olmak istese asla kabul etmeyip, teklifini yakışıksız bulacağım gibi, bir gün olur da aynı teklif David Beckham/Megan Fox'tan gelirse de bir an bile düşünmeden aynı tepkiyi veririm'' diyemiyorsanız, sadakatli gibi davranmanın alemi yok bence. İlişikilerdeki ''güven'' sorunu denen şey de bir noktada bundan kaynaklanıyor. Evet Megan Fox veya Beckham ile muhtemelen asla sevişemeyeceksiniz ama ''ulaşılamaz'' görünen başka birileri, hayatınızın bir noktasında meydana gelen değişiklikle ''ulaşılabilir'' olacak. Sevgilinin ''ulaşılamaz'' görünen kişileri arzulaması, böyle bir durumda sadakatsizlik örneği göstereceğine dair bir itiraf. O yüzden bu ''hayalinde başkası olması'', ''ünlü bir erkeği ya da kadını haddinden fazla arzulaması'' gibi durumları rahatsız edici bulmakta hastalıklı bir durum yok bence.

@kassiopeia peki bu kendini sevme işini, kabul etme işini nasıl yapacağım? bunun bir yolu olmalı elbette. haydi ben kendimi seveyim demekle olmuyor. nasıl oluyor bilmiyorum da. sorunumun büyük kısmı da bu zaten yol yordam bilmemek.


@evandro roncatto düşüncelerim tam olarak söylediğiniz gibi. ancak bunun oldukça romantik, gerçekçi olmadığını da düşünüyorum. çünkü birini arzulama, bedensel bir arzulamadan bahsedersek bu bilinçli bir tercih değil sonuçta. hormonlarla alakalı bir şey. örneğin tahrik edici bir ana denk gelen bir kişinin istemsiz tahrik olmasından dolayı onu sadakatsiz mi bulmalıyız? sizin gibi düşünüyorum dedim ama keşke bu bizim tercihimizde olsa söylediğiniz gibi davranabilse herkes. ama değil bunun farkındayım ve ben bu durumdan rahatsız oluyorum. bir de şöyle bir şey var birini seviyoruz diye başka birini arzulamak neden imkansız oluyor? neden bunu sevgiyle ilişkilendiriyoruz? bir kadından veya erkekten etkilenen bir insanı neden hemen sevmiyor ya da sadakatsiz diye etiketlendiriyoruz ki? yukarıda bir arkadaşın söylediği gibi bence bunda ciddi bir hükmetme isteği var. insanın hayallerine, isteklerine karışacak kadar. olaya gerçekçi bakarsak böyle. romantik bakarsak söylediğiniz gibi. ben de bu gerçeklikten rahatsız olmayacak özgürlüğe ulaşmayı hedefliyorum. diğerinin gerçekten insan için mümkün olmadığını düşünüyorum.

Hayalinde başkası olduğunu ne biliyorsun ki?

başlığı okurken kendimi gördüm gerçekten, bu illet yüzünden yapmam dediğim şeyleri yaptım, algımı, zekamı yerlere gömdüm, allah belamı verdi açıkçası. kendimle beraber ilişkimi de mahvettim. yardımcı olması açısından kısaca hikayesiyle birlikte anlatayım;
bu ilişkiden önce hayatında pek ciddi ilişki yaşamamış ve "kıskançlık" kavramını anlamlandıramayan biriydim. hatta ilişkinin ilk başlarında öyle muhabbet esnasında kıvanç tatlıtuğ gelse takıl bence bi daha nerde bulcan gibi konuşmamız bile olmuştu bakın nasıl gavattım. ki bunu söylerken de rahatsızlık duymamıştım-rol yapmamıştım yani-
sonrasında zaman içinde geçmişiyle ilgili üstü kapalı yorumları-sormamıştım-, söyledikleri, davranışlarından çok işkillenmesem de o an arkadaşı fakat eskiden(3-4 sene önce) ona aşık olan biriyle başbaşa yemeğe çıkması sonucunda benim içimdeki sinsi ama güçlü yaratık ortaya çıktı. bunu söylediğimde hata olduğunu kabul etti, şu an aralarında bir şey olmasa da bunun yanlış anlaşılabileceğini kabul etti. normalde hatadır diyip devam etmek gerekirken ben bunu yapamadım arkadaş-force awakens-. didik didik ettim, bokunu çıkardım, telefonunu bile karıştırdım-abv-her bir imasını sonuna kadar sordum, bana ne diyemedim. birine bakarken bile dediğiniz gibi acaba onu mu istiyor diye de düşünmüşlüğüm de oldu. huzurumuz kalmadı, berbat bir dönemdi. muhtemelen de bir anksiyete bozukluğu yaşadım 2 ay içinde 6-7 kilo verdim. düzgün spor yapan fiziği düzgün biriyken, zayıf, sürekli sigara içen uykusuzluk çeken birine döndüm, işlerimi savsaklamaya başladım, algım bozuldu, IQ'm azaldı. kurtulmaya çalışıyordum aslında ama bu düşüncelerden de çıkamıyordum, bataklık gibiydi.
sonrasında sevgilimin de yönlendirmesiyle terapiye gitmeye başladım. terapist bunun bir bozukluk olduğunu belirtti, üstünde çalıştık, anlattım, anlattı yeri geldi çift terapisine de gittik. söylediği önemli şeylerden biri bu bozukluğun çözülebilmesi için bu durumun bir fırsat olduğuydu. yani metali işlemek için önce yüksek sıcaklıklara sokup sonra döversin ya, onun gibi bir şeydi. o insanı hayatımda istiyordum ama hayatım onunla beraberken hiç kolay değildi ve bu zorluğu kendim yaratıyordum bir yandan da kesin çözümünü bilmiyordum, bulamıyordum ve çok ama çok yoruluyordum ve yoruyordum. başka bir sebepten-ama bu zor dönemin de yorgunluğunun kesinlikle etkisi var- yollarımız ayrıldı. ben ayırdım. pişman mıyım gerçekten henüz bilmiyorum.

yaklaşık 1 sene oldu ayrılalı, şu an kişisel olarak baktığımda daha iyi durumdayım, yapmam gereken işlere odaklanabiliyorum, tekrar spora başladım, gece yatarken saatlerce yatakta dönmüyorum, uykumu alabiliyorum. çözebildim mi peki bilmiyorum ve sanmıyorum ama bunu kabullendim.

her insan farklı bir yaradılışa sahip, ben bunu kabullendim. herkesin olduğu gibi benim de bir karanlık tarafım var-lotr izlediysen/okuduysan bunu balrog'a benzetiyorum- bu karanlığı beslememek gerekiyor, buna dokunan birisiyle de yaşamamak gerekiyor. çok berbat, çok zor, çok yorucu bir durum anlayabiliyorum. kendim de çözdüğümü sanmadığım için bir tavsiye veremiyorum. ama terapistin dediğine inanıyorum. çözecekseniz şu an çözeceksiniz.
geçmiş olsun :(

terapi + gym

kendine guven ve kendine verdigin degeri arttir. baska caren yok.

>kendini sevme işini, kabul etme işini nasıl yapacağım?

Bana bu kitaplari onerdiler konuyla ilgili. terapi + meditasyon + gym + bunlari oneririm.

www.amazon.com

www.amazon.com

www.amazon.com

erich fromm sevme sanatı.

@ilkot gerçekten zor bir durum. o şüphe insanı çok yoruyor ve yıpratıyor. dilerim siz de atlatırsınız. hayatınızda biri olsun istiyorsunuz ama bu kim olursa olsun aynı düşünceye kapılıyorsunuz. bir noktadan sonra artık kendinizi herkesle kıyaslamaya çalışıp mükemmel olmaya çalışıyorsunuz ki başkası olmasın. temelde yetersizlikle de alakalı gibi sanırım.

teşekkür ederim tüm cevaplar için.

1- Bira
2- Kit edinerek
3- Yerine göre hobi, yerine göre müptezellik

yaprak sarmasi

en faydalısı profesyoneli olduğunuz alanda bir şeyler üretmek.

daha minimal ve kişisel olarak;
çiçek yetiştirebilirsiniz
bira yapmak güzel bir hobi
günlük ev işlerinizi halledebileceğiniz küçük tasarımlar da yapabilirsiniz.

DIY, lifehack videolarına bakabilirsiniz

ne hosuna giderse

*mercimek filizlendirmek
*diy projeler
*cicek bitki
*ev birasi, yogurdu, kefiri, salcasi, tarhanasi, zeytini...
*mandala boyama
*origami

Bu hikayeyi dun bir tibetli Lamadan duydum.

Kendi ogretmeni olan Gendun Rinpoche (cok cok meshur ve saygi duyulan bir usta) her gun sabah kendisine sorarmis, bugun, manastirda yasayan diger kesislere, ve butun dunyadaki insanlara ve varliklara en fazla faydayi nasil saglayabilirim diye.

Sonra da oturup aksama Kadar meditasyon yaparmis.

Bu hikayeden ozetle meditasyon diyorum.

oldukça soyut bakılırsa "gezmek" de güzel bir üretim şekli.. gezerek bir sürü anı, tecrübe, deneyim, tanışıklık, diyalog üretiliyor.

somut bakılırsa iki kişinin üretebileceği en nadide şey, bir insan yavrusu olur ki, diğer üretilen şeyler onun yanında birbirini tekrarlayan milyonlarca kopyadan farksız bir zanaat ürünü olmaktan öteye gidemez =) (estetiğe giriş 101)

araştırma yapmak.

Düzenli suluyor musun?

evet, 2 günde 1 suluyorum

Bitkinin yakından resmini cekersen daha dikkatli bakarım. Ancak 2 günde 1 suluyirsan çürümüş olma olasılığı yüksek. Toprak kuruyana kadar su vermemeyi dene.

Seek diye bir app var iNaturalist'in yayınladığı. Orda kamerada fotoğrafını çektiğin zaman bitkinin ne olduğunu yazıyor. Bu tarz başka uygulamalar da var. Böyle bi şeyden bakabilirsiniz.

@nundu evet buna benzer bir program denemiştim de bulamadı ne olduğunu, plant diye sonuç döndü :(

Küpe cicegi olabilir mi? Vakti zamaninda uzerinde cicekleri var miydi?

Küpeli mi?

Aha fotoğrafı da bu

www.google.com

@nax olabilir, çiçek açıcak diye satmışlardı, açmadı :(

Kefir tohumları oluyor onları mayalıyorlar.Tohumun yoksa mayayı da unut.

Evet. Ancak mümkünse kefir tanesi edinip kendiniz yapın, hazır market kefiri kefir değil.

İnternette canlı kefir diye satılıyor, biraz pahalı gerçi. Bunlardan kefir mayalayıp elekle süzerek içindeki kefir tohumlarını geri alarak tekrar kefir yapabilşyorsun ama kefiri yapmaya ara vereyim dediğinde o maya ölüyor 1 hafta sonra.

Plastik elekte süzün mutlaka, metal değmemeliymiş mayaya.

kefiri yaptıktan sonra mayasını iyice temiz su ile yıkayıp (güneş görmeden, aşırı sıcakta bırakmadan) sararıncaya kadar kurutun, ardından nofrost bir buzdolabında hava almayan bir kapta bir yıla (koşullar uygunsa daha fazla) saklayabilirsiniz.

konusma ben konusuyorum +1

ben kisilik olarak daha sosyal olan gruptanim ama erkek arkadasim sizin gibi. 5 yilini ayni evde gecirdigimiz 7 yillik bir iliskimiz var. Iliskinin ilk zamanlari bu durumu anlamakta oldukca gucluk cekmistim zira insanlarla vakit gecirmek, etkinliklere katilmak vs benim icin cok keyif veren aktivitelerken erkek arkadasim bunlari sevse de kendi basina vakit gecirmeyi her seyden cok seviyor ve bu alani yaratmazsa rahatsiz oluyor. Ben tum gunumu arkadaslarimla, ailemle gecirip eve gelip dus alip yatarim; bundan asla rahatsiz olmam. Ayni gunu erkek arkadasim ile birlikte gecirsek mutlaka eve gelince en az 1-2 saat oturup kendi kendine kalir, sonra uyur.

ilk basta bu durumu degistirmeye calistim ki bu aslinda buyuk yanlis; insanin zevk aldigi bir seyi elinden alamazsiniz, almamalisiniz. Zamanla kabullendim. Adam bu sekilde mutlu. Bu arada surekli iletisimde kalmamiz gerektigini savunmuyordum asla; sadece daha sosyal olabilecegini ya da en azindan o dizi izlerken iceriye girip ufak bir sey soyledigimde beni kesecek gibi bakmamasini istiyordum. Zaman icinde ona kendiyle basbasa kalacagi alanlari yarattim, ilginctir ki o da bu yalniz kalmaya ihtiyac duydugu sureleri azaltti; hatta tek basina yaptigi aktivitelerin coguna beni dahil etti. Ornek veriyorum cumartesi gunu tum gun disardaysak, pazar gunu onun evde kalip kendi kendine bir sey yapmak isteyecegini bildigim icin bir arkadasimiz arayip bulusmak isterse kibarca reddediyorum. O, kahve icelim mi derse ancak cikiyorum. O da tum hafta sonunu evde tek basina gecirmek yerine illa ki bir gun birlikte bir seyler yapmamizi sagliyor. Yani hem o hem de ben zaman icinde kendimizi torpuledik, birlikte uyum yakaladik.

Kisacasi ya kendiniz gibi birini bulacaksiniz, rahat edeceksiniz ya da benim gibi biriyle diyalog kurarak, adim atarak, karsilikli ufak fedakarliklar yaparak orta yol bulmaya calisacaksiniz; zaman icinde her sey oturur zaten. ama bu kolay bir surec degil, herkesin yapacagi bir sey degil.

Birbirinizi daha iyi tanıyınca da aşılamıyo mu yani. Saçma. Sende sıkıntı yok bence eğer flörtöz biri değilsen. Ki içe kapanığım diyosun. Next de geç böyle yapanlara

Fraise ile benzer durumdayiz. Sevgilim introvert ben extravert. Eger onu gozlemlyip anlamaya calismayip sadece kendi isteklerimi dayatsaydim bu iliski 1 ay surerdi. O da ayni sekilde. Aslinda bu her iliski icin ayni olmali. Yani kisi kendi isteklerini dayatmak yerine karsisindakini gozlemleyip tanimali ve birlikte orta yol bulmali.
Biz mesela cumartesi disari ciktiysak pazar icin hic zorlamam, cok canim cikmak isterse kendim spora veya kahve icmeye giderim. Kendim bunaldiysam ve o hafta sonu uzaklara veya adaya falan gitmek istersem kendi basima plan yaparim, ona da soylerim istersen katil istemezsen hic problem degil diye, fraise’in de dedigi gibi o da kendi isteyerek gelir. Cunku baski yok. Onu anlarim o da bana yardimci olmaya calisir. Cok romantik cok sevgi sozcukleri kullanan taraf benimdir ama fark ettim ki sevgilim de gittikce bana daha cok yaklasti, kendini acti cunku ona hicbir zaman neden boylesin sen demedim, onu oldugu gibi kabul ettim. Taktik de degildi bu. Onu seviyorum ben cunku, olmasini istedigim halini degil. Iliskinin temeli bu zaten, birbirini anlamak.
Sizi goren, taniyan, anlayan insanlarla beraber olun yoksa oyle omur gecmez.

Soruya cevap değil, ancak birbirini anlayan, birbirine esneklik gösteren ilişkiler duymak beni çok mutlu etti. Hangi doğaüstü güce inaniyorsaniz, bundan sizin mutluluğunuzu kat kat arttirmasini dilerim. Geri kalanlarimiz da umuyorum ki sizin yaşadığınız mutluluğu tadacak şansa sahip olur.

Yani bi acidan haklisiniz ama haftasonj 1-2 gune takildim sahsen ben. Haftasonu 2 gun yalniz basina takilmak isteyen biriyle sevgili olmayi tercih etmezdim ben, acikcasi insanlarin da %90i filan tercih etmez. Ama kendinize benzeyen biriyle belki. Onun disindakileri anlayabiliyorum ama soyle ki insan ne kadar ice donuk olsa da iliskinin basinda sevgilisini yaninda ister, heyecan nedeniyle fazla vakit gecirmek ister, diger insanlardan uzak kalmak istese de. O nedenle sevginizi ilginizi hissetmedikleri ya da celiskili bir durum yasadiklari icin gitmistir insanlar.

sizde hicbir yanlislik yok, tam bu halinizle varsiniz siz. karsi taraf sorunlu. kendiniz gibi birini bulacaksiniz ya da size oldugunuz gibi saygi gosteren ve kabul eden. o zaman her seyin ne kadar 'kendiliginden' olduguna cok sasiracaksiniz.

bakin oldugunuz gibi kabul gormek karsidakine saygisizlik etme hakki falan degil, siz de oyle yapmamissiniz zaten. lutfen genel kabul gorene benzemek icin kendinizi zorlamayin.

Neden bu kadar uzun vade plan yapıyorsun ki oku ilk kitabı beğenirsen devam et zor değil

ilk kitabı okudum beğendim.

hem merak ettiğimden, hem de araya başka kitaplar girebilir. ona göre devam edecektim.

Hepsi bir hikayenin bir parçası ve yanlış hatırlamıyorsam bütün olay son kitapta çözülüyor. Ben şu şekilde okumıştum.

www.nadirkitap.com

kimse kimseyi beğenmiyor ondan.

kimse artık yeni insan tanımaya uğraşmak istemiyor.

şahsen ben güzellik açısından ortalamanın altında bir kızım, o yüzden.

şu sebeple yalnız olan çok insan var

www.youtube.com

Kapalı bir kapı, mutlu bir kapıdır. O yüzden biri kapınızı çaldığında asla açmayınız.

benim beğendiğim beni beğenmez, beni beğeneni ben beğenmem. durum bundan ibaret.

Kimsenin enerjisi yok. Şahsen ben çabalamak dahi istemiyorum

fakirin fakire yaptığı zulmü kimse kimseye yapmaz. işte ondan.

beni beğeneni ben beğenmem
benim beğendiğim ise beni begenmez

Kimse kimseyi beğenmiyor artı 1

ben, esli yasamanin insan dogasina aykiri oldugunu dusunuyorum. bakmayin insanlarin evli mutlu gorunduklerine. onlar da burokrasi ile yurutuyor iliskilerini.

bu kadar çift varken bu kadar insan nasıl yalnızdır o.

Herkesin burnu kaf dağında ondan

Simdi burada boyle kiz cok. Erkegim.

Tanis, bulus, anla-anlat, sev, evlen (turkiye icin neye benziyor anlamadigim olay) sonra cocuk yap, okula gitsin o cocuk ve yaslan öl.

Neden yapayim bunlari? Bosansam zaten kefalet kismi erkegi baltaliyor turkiyede. Gider sessizce olurum bir yerde daha iyi.

Saglikli bir hayatim, iyi bir gelirim, birkac seneye de ev araba vs yaparim. Gerekirse de yurtdisindan biriyle olurum. Turk kizlari cok fazla takintili ben anlamiyorum bazi seyleri maalesef.

Dip: burada cidden cirkin olan 1-2 tanesiyle arkadas olmak istedim sirf hickimse onlari davet etmiyor diye. Bir bok zannettiler kendilerini. Yani herkes kendi fiyatini belirliyor duygusal olmamak lazim.

+1 @Photo85 isimli yazara katiliyorum.

Evlenmek için sormuyorum arkadaşlar yanlış olmasın, oturup iki kelime konuşacak kimse kalmadı ondan bahsediyorum. Kizlar haklı olarak herkese sapik gözüyle bakıyor zaten.

takatim yok. biri olsa ne güzel ourdu aslında.

iyi karpuz, çirkin dedim diye hesabımı patlatan kız biliyorum ben abi, hem de buradan.

potansiyel olarak sapık gözüyle bakmak istesem, tanıdığım çok sapık kadın var.

bende mi bi acayiplik var bana denk geliyolar orasını bilmiyorum.

@iyi karpuz

Turkiyede kizlar evlenmeyecekleri erkekle sohbet etmiyorlar. Bazilarini tenzih ediyorum iyiler halen var. Ama cogunlugu boyle.

@fodera yalniz degilsin

Konuya şöyle bir yorum yapayım. Şu yaşıma kadar bir tane bile Türk sevgilim olmadı, olacağına da ihtimal vermiyorum. Doğa ana bir şeylerden koruyor gibi sanki.

Çünkü aşk tek atımlıkmış

photo85+1 diyerek başlamak istiyorum. çoğu kadın potansiyel tehditmişiz gibi davrandığı için tam da senolll'un attığı videoya benzer şekilde, düşünerek geçip gidiyor tanışma aşamaları. tabi burda özgüven eksikliği de var, tanışmak için ortamların kısıtlı olması da.

tuhaf karşılanan yaptığı hareketler hoş karşılanmayan ve hoş iyi olmak için yırtınan ama olamayan kendisini çirkin hisseden ve insanlara güvenemeyen nefret dolu biri olduğum için

Kendini sevmeyen bir insan başkasını da sevemez.

Budizmde tanri inanci var, ancak Tanri onemli bir karakter degil.

Budizm, dogaustu varliklari, cennetleri ve cehennemleri taniyor. Tanrilarin da oldugu kabul ediliyor. Ancak, Tanri, her seye gucu yeten, veya yaratan olarak kabul edilmiyor. Varolus, icinde bulundugumuz evren, dunya, insanlar, hayvanlar vs bir tanri tarafindan yaratilmadi deniyor. Budizmin tek ve tek bir amaci var, bu yasamda ve sonraki yasamlarda acidan, tatminsizlikten, stresten temelli olarak kurtulmak. Budizmin tek ogrettigi sey bu. Tek yol gosterdigi sey de bu. Bu yol herkesin kendi yurumesi gereken bir yol. Tanrilar ne kadar guclu olursa olsun sizi acidan kurtarmaya gucu yeten varliklar degil. Bu yuzden Budizmde tanri ve tanrilar merkezi bir role sahip degil.

Buda, aynen sizin benim gibi bir adam. Kendi kendine aci, stres ve tatminsizlikten cikis yolunu bulmus. Bunu ogrenmek isteyenlere ogretmis. Siz de yapabilirsiniz. Herkes yapabilir. Buda’nin ozel olmasinin sebebi, bu yolu kendi kendine bulmasi ve bu yolu tamamen takip ederek bu dunyada acidan temelli kurtulan ve bunu ogreten ilk kisi olmasi.

Baska sorular varsa yanitlamaktan mutluluk duyarim.

Aglamalarinizin sebebi, hic iliskiniz olmayisi mi? Yoksa olmama sebebi olarak kendinize yonelttiginiz seyler mi? Kendinizi begenmiyor veya degersiz hissediyor olabilir misiniz?

Oyleyse ilk olarak bir iliski degil de iyilesme surecine ihtiyaciniz var sanki.

İlişkinin olmamasını sorun etme. Sağlıksız ilişkilerin olacağına olmasın daha iyi. Ama keyif alacağın aktiviteler bul kendine. Hobi edin. Uyuşmak için alkol alma. Zamanla ortak zevklerinin olduğu kişilerle çevre de yaparsın sevgili de.

24 yaşına dek ilişkin olmaması gayet normal. Ben 27 yaşındaydım ilk flörtümde . Aklım olsa onla da çıkmazmışım
Sadece arkadaş edin kızlı erkekli.
Hobi kursları iyidir

Herkesin en kafa dengi bulduğu bir arkadaşı vardır. Onunla daha samimi ol. Havadan sudan da olsa konuş mesaj at. İçkiyi evde değil mekanda arkadaşınla iç evde içmek bulanıklaştırıyor kafayı. Dışarda daha çok buluşun. Etkileşim olur grup büyür sosyal ortamını aktifleşir, kendini daha az dinlersin. Bakarsın biri de çıkar karşına.

Ortada bi sorun yok ama ilişki yapsana. Doğru düzgün biri illa ki vardır yanında yörende

kafa dengi, es veya sevgilisiz de yasanabilir bu hayat. bulmak zorunda degilsiniz. boyle bir zorunluluk yok. kendi ile yasayip mutlu mesut gecinen insanlar var.

es sevgili isini bosverin. kendi kendine yetebilirsin.

Kronik depresyon doktora gidin.

Güzel değilsin demek.

Aynı yaş ve aynı durum bende de mevcut fakat erkeğim. Sorunun tipsizlikten kaynaklandığını anladım.

Türkiye ilişkiler açısından sorunlu bir ülke.

Tavsiyem, Özgüvenli ol. Düzenli duş al. Dişlerini fırçala. Sporunu güzel yap. Dışarı çık insanlarla konuş. Gülümsemeyi unutma.

Fiziksel ve zihinsel olarak sağlıklı ve kendini seven kendine değer veren bir duruma gelin. Ve sosyalleşin. Dışarı çıkın. Ortamlarda bulunun. Hobi sahibi olun.

Yaaa allaaaam öyle oturup ağlamayın gözünüzde büyütüp, eziyet etmeyin kendinize boşuna:(

Yeni bir hobiyle yeni ortam yapmaya, eski arkadaşları arayıp buluşmaya, tatil planları yapmaya bakar.. kimse 7/24 kalabalık ortamlarda çılgın partilerde eğlenmiyor ki zaten.. haftada 1-2 anca görüşebiliyorsun arkadaşlarla..

Kapatmayın kendinizi eve, gezin dolaşın, tek başına bile olsanız, ki ben mesela en çok başımı alıp yalnız takılmayı severim, yeni insanlarla tanışmaya açık olun

En güzel, en genç, keyifli zamanlarınız.. kıymetini bilin:)

senin gibiyim. hatta sanırım daha kötü durumdayım. okula yeni başladım sayılır, işim falan yok yani 3-4 sene daha sığır gibi yaşayacağım, sonrasında da işim olur mu ondan bile emin değilim. sevgilim, ilişkim olmadı değil ama büyük bölümü internet üzerindendi ve açıkçası yüz yüze çok fazla vakit geçiremedim kimseyle. baktığın zaman evet ilişkim oldu, yüz yüze tanıştığım ve sevgili olmasak da biraz ilerlettiğim kişiler de oldu ama "sen internette düzgün duruyosun, normalde farklısın" hissiyatı her zaman mevcut. güvenmekte, sevildiğimi ya da takdir edildiğimi hissetmekte, daha doğrusu bunlara inanmakta zorlanıyorum.

önerim yok ama en azından kendi durumumu paylaşayım: ben genel olarak kendi hayatıma odaklanmaya çalışıyorum. onunla ilgili olarak düzeltip yoluna koymam gereken çok şey var. o açıdan "neden yalnızım" diyemiyorum pek, çünkü herhangi bir insanın uzun vadede bana katlanması ve benimle mutlu olması için hiçbir sebep görmüyorum kendi sorunlarımı çözüp hayatımı yoluna koyana kadar.

bi' de şu yaşıma kadar gördüğüm bir şey var: bu işler genelde hep beklemediğin bir anda oluyor. neblim 8 ay boyunca "niye kimse yok etrafımda?" diye düşünüp üzülüyorsun, kafanda kuruyorsun. sonra vazgeçiyorsun. "neyse ne yav bana ne" deyip işine bakıyorsun. biriyle tanışıyorsun. birlikte olma ihtimaliniz aklının ucundan bile geçmiyor, öyle önemsiz birisi. iki ay sonra bi' bakmışsn hoooop deli gibi aşıksınız. benim hemen hemen tüm tecrübelerim bu şekilde gerçekleşti. biraz ona güveniyorum. olur da kaderim "e şanslarının hepsini kullandın zaten, her 2-3 yılda bir yeni sevgili mi çıkarcaz önüne" derse de nabalım artık adapte olacağız bi' şekilde. her insan sevmek, sevilmek, sevişmek falan istiyor ama olmayan şeyler yüzünden enerjimi düşürmek de istemiyorum açıkçası. yiğit özgür karikatüründeki gibi, "yolunuz adapazarı'na düşerse elimizden geldiğince zkmeye çalışırız" deyip geçmek lazım.

@jesus ismin k ile başlasa ve doktor olsan ne işin var burda diyeceğim. tıpkının aynısı bir tanıdığım var çünkü. kendisi doktor olduğu için egolu birde. bütün hastane dışlamış durumd açünkü uyumsuz. mesela ben arada takılırım kızım işin düşmese yazmıyorsun diye. fakat kimseye yazıp etmez uyumsuz çünkü. selam vermeden nasılsın demeden bir şeyler ister bir kaç gece ağlama krizine girmişken yakaladım içmiş kafa guzel ben nıye boyleyım ya dıye ağlıyor falan ama ayılınca gene aynı kafa.

Codependency diye bir kavram var. Bunu incelemenizi tavsiye ederim. Genelde erken yaslarda edinilmis bir oruntu, romantik iliskilerin belli tetiklemeleri sonucu kendini gosterebiliyor. Sorunun daha iyi taninlamak, nedenlerine karsi farkindalik gelistirmek, kendini tanimak iyi olacaktir. İngilizce okuyorsaniz, codependent no more kitabina bakabilirsiniz, pdfi bulunur libgende. Ve terapi evet cok fark yaratabilir.

aliskanliga dur diyecek, sigarayi birakir gibi biraz acili da olsa bu bagimliliktan kurtulacaksiniz. baska care yok.

ilişkinin gidişatını baltalayan başlıca faktörlerden biridir bu. mental anlamda olsun ya da olmasın, kendine yetemediğin için partnerine bağımlı hale gelirsen o ilişki sevgi ilişkisi olmaktan çıkar. çoğu tartışmanın, kavganın altında yatan neden budur.

yalnız kalabilme yeteneğini geliştir.

Yıllar önce senin gibi bir sevgilim vardı. Zamanla hem sevgimi hem saygımı kaybettim, koşarak uzaklaştım. Senin açından bakamıyorum ama karşı taraf için çok rahatsız edici olduğunu söylemek isterim. Sana olan saygısını kaybedince toparlayamazsınız ilişkiyi bir daha. Kendi kendine üstesinden gelmen çok zor olabilir, profesyonel destek almanı öneririm. Önce kendin için, sonra ilişkiniz için.

Instagram’da iliskikocubal hesabini takip et, kendini gozlemle, gecmisini des biraz, bir de kisisel gelisim kitaplarina gir; dogan cuceloglu ve gulseren budayicioglu ile baslayabilirsin bence.

bu durum malesef sadece ilişki ile ilgili bi durum değil. hayatın başka yerlerinde de sorunlar var muhtemelen ama göremiyorsun, başkalarını ya da başka durumları sorumlu tutuyorsun. herşeyden önce kendini düşünmelisin.. ilişkini bitirmemek için terapiye gidersen yine fayda görmezsin. yani kökten çözemezsin.. sen bu durumundan memnun musun? yoksa hala kendine karşı tarafın gözüyle mi bakıyorsun?

çok sevdiğini, kaybetmek istemediğini düşünüyorsun belki. ama bağımlısın. bağımlılığından kurtulduğunda da onu o kadar sevecek misin? önce kendine güvendiğinde?

Sevdiğim kişinin bensiz bir hayatı olmaması bence de çok itici bir şey. İş, güç, hobi, arkadaş vs bir şey bulmanız lazım çünkü kimse böyle bir sorumlulukla hayatına devam etmek istemez.

neyin yavrusu olduğunu kestiremedim ama oldukça kendini kurtarmış. anne ve babası yakınlarda olabilir. kedi köpekten uzak tutun gözlemleyin. gelen giden yoksa beslemeye karar verin. ben de bir zamanlar buna benzer arap bülbülü bulmuştum ilk başta şırıngayla bol sullandırılmış cicibebe verdik. mısır ununu falan sulandırıp verdik. bir hafta sonra doğal hayatına dönüyorlar.

Düştüğü yerde çimleri biçiyorlardı o yüzden almak zorunda kaldım. Uçamıyor.

Sığırcık gibi bi veterinere gotursene

ebabil yavrusu mu dedim ama pek belli olmuyor fotografta.
instagramda birddetective diye bir hesap var. postlarini geriye dogru biraz inceleyin. bir kus buldugunuzda ne yapacaginizi, nasil besleyeceginizi de anlatiyor. gerekirse mesaj atin. gagasinin tipinden otcul mu etcil mi oldugu anlasilabiliyor. ince uzun gagalar etcil, kalin kut gagalar otcul. bulgur verilmesi iyi degil diye hatirliyorum mesela. enerji icecegi veren var ama o da yanlis. sporcu icecegi olan mavi sividan verebilirsiniz. guc toplamasi icin.

ebabil kesin degil. sigircik olabilir?
Kedi mamasi aliyorsun. Iyice islanip, suyla sismis mama tanelerini hayvanin kursagina atiyorsun. Suyu da elinle gagasina damlat.

Evet sığırcıkmış. Veteriner bebek maması ve yumurta sarısını ılık suyla karıştırarak lapa yapıp enjektörle vermemi söyledi. Öyle yapıyorum. Beni görünce ağzını açıyor zaten, sorun olmadı.

yoğun bir meşgale ve psikolojik destek.

azaltarak bırakmaya çalış hocam. sen şimdi bir anda bıraksan bunları kafayı yersin.

Bir hastaneye git, bu şekilde yaşayan insanların başına neler gelmiş, nelerle boğuşuyorlar gör.

yavaş yavaş bırakmaya çalışırsan bir bakmışsın yavaş yavaş artırıyorsun. en iyisi bir anda bırakmak. bir süre zorlanırsınız ama sonra bir bakmışsınız hiç aramıyorsunuz bile.

günde birkaç bardak hem türk kahvesi hem filtre kahve hem de hazır çözülebilen kahve içen biriyken bir anda bıraktım. ilk 2-3 gün durduk yere burnuma kahve kokusu geldi. hatta dibinde kahve kalmış termosumu bile açıp koklamıştım kahve kokusu almak için. sonra geçti. şimdi hiç aklıma bile gelmiyor

Ben bu tekniğin çok faydasını gördüm.

www.mindfulness.org.au

@yemrem hocam sende aniden bırakmak iyi gelmiş olabilir ama çoğu insanda öyle işlemiyor. kahveyi bile başlı başına bırakmak insanı delirtiyor resmen. yıllardır kahve tiryakisi olan birinin beyni o kadar çok açılıyor ki adenozin boşlukları artıyor ve vücut kafein gelmeyince tamamen yoksunluk çekiyor. o boşlukları kapatamıyor.

youtu.be

benim tavsiyem alışılagelmişten farklı olacak. kendine küçük hedefler koy. baştan kendini korkutma yani. sigardan gidelim. bir daha asla sigara içemeyeceğinden çok korkan bir beyin baştan bırakmayı reddediyor bence.

kendi yöntemimi açıklayayım.

"1 hafta boyunca sigara içmeyeceğim, 1 haftanın sonunda istersem gene içebilirim" diyebilirsin. yapabiliyorsan bu saydıklarından 2-3 tanesini sadece 1 haftalığına bırakmayı dene. ama tamamen bırak, sıfır tüketim olsun bu bir hafta boyunca. ve kendini kandırma, 1 haftanın sonunda çok zor geldiyse başlamak istediklerine gene başla. başla dediysem gene günde 1 paket içme ama. abartmadan, tadını çıkararak iç. bunu hakettin. o sırada bir başkasını gene 1 haftalığına bırak.

1 hafta bırakıp tekrar başladıysan da bunu abartma. mümkün olduğu kadar kısa süre içmeye devam edip sonra gene 1 hafta bırak. tekrar bırakmak düşündüğünden çok daha kolay olacak inan. sen beyninin istediklerini yaparsan o da senin istediklerini kolayca yapmanı sağlıyor. "taam ya alt tarafı bi hafta. bunu da yapamayacaksam ben zaten öleyim" diye düşünüyorsun ve o 1 hafta; sonrasında da içebilecek olmayı bilmenin rahatlığıyla müthiş kolay geçiyor. bir süre böyle gittikten sonra bu 1 haftaların sonunda bir gün şey oluyor, "e bu seferki bi hafta baya kolay geçti, acaba bu hafta hiç başlamadan 1 hafta daha mı içmesem dayanabilir miyim ya?" diyorsun.

bana kalırsa millet "tamamen" bırakmayı kafasına koyduğu için bağımlılıklarını bırakma sürecinde bu kadar zorlanıyor. ha başaran da var tabi ama başarısızlık oranı çok daha yüksek. başarısız oldukça kendine olan inancını da kaybediyorsun üstelik. beynini kandırmamak ve ona yalan söylememek burada kilit nokta. beynine "bitti artık, bir daha asla sigara alkol yok sana" dersen beynin sana diyor ki "bu savaş demektir! görelim bakalım kim kazanıyor" ve genellikle de sen kaybediyorsun. ama beynine "tamam tatlım, zor olduğunu biliyorum da azıcık bir süre bırakırsan sana söz gene içebilirsin" dersen bunu kabulleniyor, seninle savaşa girmiyor. içmeden de yapabildiğini gördükçe daha da hırslanıyor, daha uzun süre yapmak istiyor.

bir de şu "eğer 1 sigara içersen gerisi gelir" olayına da kanma, bu insanların sigarayı bırakmaması için söylenmiş koca bir yalan bence :D beyninle oturup güzel bir anlaşmaya varırsan, orta yolu bulursan arada bir sigara içmekle sigaraya tekrar başlamazsın. ben mesela sigarayı bıraktım. şu an canım çok isterse içiyorum. örneğin ayda 2-3 tane. o benim bağımlılığımdan kurtulduğum için kendimi ödüllendirme şeklim. bırakırken de bu şartla bıraktım, canım istediğinde gene içeceğim dedim.

ha baktın 1 hafta çok zor geçiyor, daha kısa hedefler bile koyabilirsin. örneğin birkaç gün. sonra yavaş yavaş istediğin ve iradenin elverdiği ölçüde bu süreyi uzat. zaten bu yaklaşık 1 aya çıkardığında bağımlılığın da büyük ölçüde bitmiş oluyor.

Psikolojik destek alırsanız bu alışkanlıklarınızın temelindeki sorunu da çözmüş olacaksınız.

Tabii ki size iyi gelecek aşağıda bazı yöntemler vardır ama Bağımlılık konusunda uzmanlaşan bir psikiyatristten destek almanızı öneririm. Devletin de bu konuda ücretsiz programları oluyor.

www.ogelk.net