ketojenik diyet.

teknik cevap: verdiğin kalori aldığından fazla olmalı

layman cevap: şeker ve unlu mamulleri kes.

kalici mi idareten mi?

Şeker ve unu kes. Aksam sebze yemegi yoğurt sabah yumurta veya peynir ara öğün kahve veya yeşil çay

Karatay diyeti

Sabah bal/reçel/pekmez galeta veya musli falan ile metabolizmayi hızlandır.

Öğle akşam yağsız ızgara, salata, sebze falan takıl.

Gece yeme, hareket et. Ben boyle hızlıca veriyorum.

keto + intermittent fasting. cok hizli olsun kendime guveniyorum dersen one meal a day. az ye.

ben 2017den beri duzenli kilo verdim bunlar ile. su aralar 2-3 haftada bir kilo dusuyor

ekmeği pilavi proteini bırak az ye.

Intermittentla 2 haftada 2 kilo verdim ama hayattan soğutuyo.

ketojenik diyet

yoğun yağ ve protein
hiç’e yakın karbonhidrat

en hızlı - etkili ve sağlıklı

denendi, çalışıyor

haftada en az 3 gün 30 dakika dışarıda interval koşular yap.

Bu bende de var. İnsanı tüketen bir şey. Genelde şu şekilde oluyor:

Olay gerçekleştiğinde hiç sinirlenmiyorum bile. Ama durdukça yavaş yavaş içimdeki öfke tırmanıyor. Nasıl oldu da şöyle yapmadım diye çıldırıyorum. Gece yatağa girdiğimde öyle bastırıyor ki birkaç kez kalkıp tekrar yatmak zorunda kalıyorum.

Bu tür durumlar çoktur. İçimde birikmiştir dağ gibi. Şimdiye kadar bana haksızlık yapan hiçkimseye bir zarar vermedi bu düşünceler. Ama bana verdiği zararla ilgili tuğla gibi kitap yazılır.

Elinden geliyorsa yapmamaya çalış. Geçmişe dönmek yerine geleceğe odaklanmayı dene.

İnsanlar arasındaki öc alma hikayesinin bir sonu ve yararı yoktur, bunu düşün.

Ben kendime hayatı ve insanları bu kadar ciddiye almama konusunda telkin vermeye çalışıyorum. Gerçek şu ki bunun için vaktimiz yok. Başımızdan geçen her olayı bu kadar derinlemesine düşünürsek yaşamaya zamanımız kalmaz.

Aynı şeyi çok yakın zamanda yaşadım. Maalesef herkese bu öfkeyle yaklaşınca, arada bu kadar öfkelenmemizin gereksiz olduğu insanlar da kaynıyor. Bunu düşünüp öncelikle iş, arkadaş, günlük hayat vs sinirleneck insanlara müsamha gösterip uyumlu yaşamanın yolunu bulmalı.

Baktın çok sinir ediyorlar, sallamayıp uzaklaşmalı.

Ama iş hiyerarşide üst sırada ya da laf anlatamayacağın, şikayet edemeyeceğin biri olunca iş değişiyor. Öncelikle sakin yaklşmanın karşıdakine iyi geleceğiğni ve senin de iyi hisettireceğini unutma.

Ama büyük ihtimal karşındkiler bunu anlaycak kpasitede değiller. Dediğim şekilde anlatıp içini döktükten sonra şikayet vs başka çare yoks yine uzaklaşmanı, kafayı başka şeylere takmanı tavsiye ederim.

Şöyşe düşğn bundnçan 1 yıl önce öfkelenip durduğun şeyler vardı ve büyük ihtimal değişmedi. Şimdi de başka şeylere takıyorsun, olan kendine oluyor.

Böyle akıl verir gibi konuştum ama çok çektim bu durumdan, kendi kendime yendim öfkemin sonuçları beni etkileyince.

Sorun zihne fazla kontrol vermek, çare meditasyon ile kontrolü geri kazanmak

www.nurmeric.com

zihinsel geviş getirme.

alkışlarla yaşıyorum sitesi diyebilirim. ölmek üzere ama istediğine en yakın ortam galiba.

reddit, /r/casualconversation

offline versiyonu için ananemle konuşuyorum ben :)

online budist gruplar aynen oyle cok sakin mutlu huzurlu ortamlar genellikle, reddit/tea oyle. ancak bunlar asiri konu odakli oldugundan bayabilir

goethe institut

en iyisi marmara üniversitesinin kursları ama hangi dönemlerde oluyor bilmiyorum, ondan sonra goethe institut

Hangisi iyi bilmizorum ama marmara universitesi kurslari iyi degil, bunu biliyorum. cok gereksiz yogun, yorucu ve sacma sapan bir ezber sistemi ile gidiyor, giden bir yakinim 2. donem birakti, beraber basladigi 15-20 kisiden de 9u birakti dedi. bu sayi normal degil. marmara universitesi kurslarindan uzak durun.

Ben İSMEK'te gitmiştim. Hocam süperdi, ama b1'den sonrası açılmadı. Başlangıç/hobi amaçlı düşünülebilir. Ücretsiz üstelik.

eskiden dine çok kızgındım. şimdi biraz daha nedensel bakıyorum. hala dinsizliğimde değişen bir şey yok. eskiden saçma gelen şeyleri şimdi nedensel olarak bakıyorum. mesela domuz meselesi. eskiden deli saçmasıydı tartışma bile götürmezdi. şimdi bunu şehirleşme ekseninde okudum/düşündüm mantıklı buldum.

Kim diyor varlığımızın bir sebebi olmak zorunda diye? Annem ile baban korunmadan cima ettikleri icin varsın. Varlığının sebebi bu. Tesadüf değil.

öncelikle şunu söyleyeyim, dini mantık kalıplarına oturtmaya çalışan tiplere gıcık oluyorum. özellikle caner taslaman gibi kişilere. arkadaş, bir din düşün ay dörde beşe yarılıyor, bakire doğum yapıyor, bebek konuşuyor, bir balığın içinde bir insan yaşayabiliyor vs. bunlara inancın gereği inanabilirsin saygım var ama mantığa oturtmaya çalışmayın komik oluyor. din olayı vicdan meselesidir mantık değil. inanırsın veya inanmazsın bitti.

bana gelecek olursak, ateisttim sonra agnostik oldum şu an müslümanım nedeni bende kalsın. müslüman olmadan önce dünyada ilk canlının-ki prokaryot bir canlı- uzaylılar tarafından oluşturulduğuna inanırdım. yani dünya adlı gezegen oluştuktan sonra burayı yaşama elverişli gören birtakım ileri medeniyetlerin dünya denizlerine attığı bir tohum gibi düşünebilirsin. amaçları uzun vadede oluşan bu koloniden faydalanmak vs.

Ek soruya cevap vereyim: tesadüf dediğiniz şey aslında denk gelme demek. Olayları üst bakışla bir bütün olarak incelediğimizde aslında herşeyin birbiriyle ilişkisi olduğunu görürüz. Kelebek etkisi gibi düşünün. Evren de kainat da biz de bu nedenle varız. Bir amaç için gönderilmedik fakat üremek için yaşıyoruz.bu döngüdeki bir çarkın görevi neyse bu ekosistemde ki görev ve konumumuz da o.

müslüman bir ailede büyüdüm. onlar oldukça dindar olmalarına rağmen beni sıkboğaz ederek yetiştirmediler çok şükür. belki de bu nedenle çocukluktan beri tanrı'ya inanmama rağmen müslüman değildim. büyüyünce edindiğim islami bilgiler de kafamdaki tanrı figürüyle eşleşmeyince hepten islam'ı bir köşeye ittim.
ama tanrı'ya inanmaya devam ettim. deist yaşadım bir nevi.

sonraları hayatımdaki zorluklar beni tanrı'nın varlığından şüphe ettirdi. inanca dönmemin nedeni de -bana göre- daha olgun bir düşünceye ulaşmam ve bundan hareketle tanrı'nın insanın ötesinde, insandan apayrı bir varlık olduğunu idrak etmem.
ben, insan olarak yaratıldığımdan mütevellit tanrı'yı ve onun işlerini yeterince anlayamayacağım.

kısaca beyle.

Istediğin şey tek kitapla olacak şey değil korkarım ki

sosyal medya hesaplarını kapatmak ve tvden uzaklasmak. sadece cevrenle ilgilenmek ve haberleri onlardan duymak/dinlemek.

iyi hissetmek kitabini da tavsiye ederim.

İyi hissetmek +1

rahatsızlanmamak için kendine daha çok bakacaksın. bu yaşında hala içinden çıkamayacağın problem yaşama ihtimalin varsa bir zahmet evinden çıkma.

Sonuçta orada da ilgili işinde uzman insanlar var. Size bir şey olursa sokakta bırakmaz kimse sizi (bazı ülkeler hariç) Medikal anlamda düşündüm tabiki bunu. Duygusal anlamda biriyle dertleşme vs. ihtiyacı hissederseniz orada birini bulamadığınız sürece çözümü yok gibi duruyor.

Gereksiz korku diyorum. Evham.
(ilk yalnız yurtdisi seyahatimde rahatsızlandım)

@diffarentiationation
Bunun yaşla alakası nedir güzel kardeşim? Herkes için geçerli bir şey bu. Kaldı ki yaşımı da bilmiyorsun, o da ayrı mesele.

Yaş arttıkça rahatsızlanma ihtimali istatistiksel olarak artan bir şey. O arkadaş saçmalamış biraz.

ben bunu 2 defa yaptım, ikisinde de ortalama 15 gün kaldım, bence mümkünse herkes yapabilmeye çalışmalı, zor değil, sadece birazcık özgüven yeterli.

bunların tr'de de sana dert olması lazım o zaman? burada bir şekilde üstesinden geliyorsan gittiğin yerde de gelirsin.
tek başına gittiğinde çok daha özgür hareket edebiliyorsun, tamamen hoşuna gidecek şekilde tercihlerde bulunabiliyorsun bunun gibi iyi taraflarını görmeye çalış.

ağır ya da bakım gerektiren bir hastalığın yoksa neden desteğe ihtiyaç duyasın? farklı fikirler içinse; telefon açıverirsin.

içinden çıkamayacağınız bir problemle karşılaşırsanız bu problemi aslında kendi başınıza çözebileceğinizi, başka insanlara kadar da ihtiyacınız olmadığını fark edeceksiniz, bu da size özgüven olarak yanısyacak ileriki yaşamınızda.

aradığınız bütün farklı fikirlere aslında zaten sahip olduğunuzu keşfedeceksiniz. bundan sonra, hali hazırda shaip olduğunuz fikirlere uyan birini arıyor olacaksınız.

gidin, yaşayın, tecrübe edinin. elin amerikalısı avustralyalısı 20 yaşında üniverstede 1 seneyi dondurup çatır çatır geziyor, sizin neyiniz eksik?

valla 9 aydır tek başıma yurtdışında öğrenciyim. hastalandığım da oldu, bir şekilde atlatmaya çalışıyorsun. ki bu çağda pek çok şey daha kolay, 1960'larda yurtdışına tek çıksaydım çok daha zorlanırdım.

Nerede yasadiginizi bilmiyorum ama bence istanbul'da tek basina yasamis biri dunyanin herhangi bir yerinde tek basina yasayabilir. Istanbul bence basli basina bir kaos sinavi. Onu gecen her yere uyum saglar.

abartma lütfen

ukrayna, almanya, avusturya

3 ülkeyi tek başıma gezdim ve hayatımın en güzel zamanlarıydı.

29-e

sanirim tatilden ziyade yerlesme icin soruyosun bunu.

Ilk baslarda (ilk aylar, bazen ilk iki-uc sene) oyle bi sikinti oluyo. fakat yurtdisina yerlesmenin sana kattigi seylerden biri bu aslinda. cok daha bagimsiz ve kendi kararlarini verir/uygular oluyosun.

Cogu zaman senin karsilastigin sorunlara cevrende yakin biri olsa dahi, o kisi seninle ayni durumda olan biri olmadigi icin, birilerinin tavsiye vermesi imkansiza yakin oluyo. yani secim(ler) yapmak zorunda kaliyosun, ve secimlerinin sonuclarina katlaniyosun. bunlarin hepsi seni birey olarak cok guclendiriyo; daha bagimsiz, ozguvenli ve guclu oluyosun.

eger ayni yerde senelerce yasarsan, biraz emek ve biraz da sansla sana duygusal olarak destek olacak (sosyolojide emotional support dedigimiz) cevre ve dostlar edinmeye basliyosun.

Bir çok yurtdışı seyahatimde benzer kaygılar yaşıyorum ben de ve evet hastalanma, kaza geçirme vs riskin her zaman var. Riski azaltmak için dikkatli olmak + sigorta yaptırmak vs vs dışında bir şey yapmıyorum tabii.

Ancak dünyanın bi ucunda "her şeye rağmen hayatta kalabilmek" inanılmaz bir özgüven veriyor insana

hem dunyanin pek cok yerini tek basima gezdim, hem de dunyanin pek cok yerinde tek basima yasadim. sihirbaz degilim. problemler cozuluyor hastaliklar geciyor. korkunun ecele faydasi yok.

korktugun seyle ilgili yetkinligi kazanmak icin once korku gecmiyor. yapiyorsun, yapabildigini goruyorsun, sonra korku gidiyor.

ilk yurtdışı tatilimi yalnız olarak yaptıktan sonra defalarca daha yurtdışı gezilerim oldu ve hepsinde yalnız gittim .
aklıma bu yazdığın ihtimaller hiç gelmedi .
her defasında 18-25 gün arası kaldım ve gittiğim ülkeleri otobüs ve tren ile şehir şehir dolaştım .sabit durmadım sırt çantam ile her gün başka şehirde ve otellerde kaldığım oldu.
tek endişe ettiğim konu kaybolmaktı . ben yön duygusu olmayan istanbul'da defalarca kaybolmuş biri olduğum halde bu konuda da başıma kötü bir olay gelmedi .

bence aklına kötü şeyler getirme . gideceğin ülkeyi yazarsan ve uzun süre kalacağını varsayıyorum orada mutlaka iyi arkadaşlar edinme ihtimalin olacak bunu da düşün .
gittiğin şehirde konsolosluğa uğra tanış konuş . iletişim bilgilerini telefonuna kaydet .
şimdiden iyi şanslar

seyahat için diyorsanız hiç bir sıkıntı olmaz, ben hep tek gezerim. seyahat veya yurtdışında yaşama konusunda çok sıkıntı yaşarsanız alırsınız biletinizi geri dönersiniz, en uzak mesefa 20 saat.
ne demiş tyler; yumurtaları kırmadan omlet yapamazsın.

Bu beni de korkutan bir durum, turla gitmek yerine hep bagımsız bir şekilde gitme hayali kuruyorum ama henüz hayalde kaldı:/

müzik festivallerine gittim bir dönem yalnız
çok keyif aldım
tavisye ederim
etrafın insan kaynıyor

ben ingiltere'de dayak bile yedim, polis ilgilenmedi falan

şimdi gülüyorum:)

anksiyete probleminiz olabilir üstüne gidin tedavi olun.
benim de en korktuğum şey yurtdışında hastalanmak. iki seyahatimde hastalandım. birinde yanımda antibiyotik de almamışım. bir şekilde iyileştim. gerekli ilaçlarınızı yanına alın sıkıntı olmaz. ben seyahat için sorduğunuzu düşünüyorum, ilk etapta yakın bir yerle başlayın. mesela atina, istanbula 1 saat... en kötü ihtimalde ertesi gün dönersiniz.

istatistiksel olarak rahatsizlanma ihtimalin epey dusuk. ya olursa diye endiselenmeye degmeyecek kadar dusuk. bir de turkiye'de de rahatsizlanirsan yaninda kimse yok.

"İçinden çıkamayacağım bir problemle karşılaşırsam, farklı fikirler veren biri olmayacak"

- arkadas edinmen ve cevre yapman gerekiyor zaten.

Bütçe ne bilemedim ama yataginin basina lamba/abajur olabilir. Uyumadan once okuyorsa.
Okuma koltugu olur berjer gibi, ya da bunun uzunlari oluyor yumus yumus, içine gomulmelik.
Mini bi kitaplik/sevimli bi sifonyer filan olabilir yine ya da raf, Kendi yatak odasina o anlar okudugu kitaplari tutmak icin.

hepsi var evde ya :(

bütçe sorun değil, yeter ki beğeneceğine emin olayım.

bilmem koltugunuza Uyar mi ama ikea rödeby.

@pilav bunlardan ben istiyorum da kendi beğenmiyor hanımefendi.

koltukta kitap okurken kahve fincanini koymak icin iyi oluyor aslinda.
madem öyle 180 derece dönüp geldim, bilmem hanimefendi begenir mi:
www.instagram.com

kahve aboneliği?

kafeingo.com a bakabilirsiniz

Tantra koltuğu alın, ikiniz de mutlu olun:)
Link vermiyorum, kendiniz bulun, 18+ diye.

Termos

@taurina - bu güzel fikirmiş bak, süpersin.
@kimberley - 5 sene oldu ya, üşeniriz öyle aksiyonlara artık.
@nax - var termos da :(

neden kitap almamak?

mutlaka amazon wishlisti falan vardir, oralari kurcalayin, 3-5 kitap alin. biri bana amazon wishlistimden kitap alsa baska hicbir hediyeden yasamayacagim mutlulugu yasarim.

www.amazon.com
Çok güzel kitap.

tumblr hesabı.

Duyuruya sözlükten giriş yapılamadığından biraz geç cevap yazabiliyorum, kahve (çekirdek) öğütücü düşünülebilir diyecektim. Kahveden anlamıyorum ama okuduklarımdan anladığım kadarıyla kalitesi önemli olan bir alet, kahve çekirdeklerini ısıtmadan falan çekenleri, incelik kalınlık ayarlatanları falan bi sürü özellikleri var galiba. Belki öyle bir şey düşünebilirsiniz.

instagramda kutubahene mi ne öyle bişi vardı.
kutu içinde kitap kahve ve ekstra bişiler paket halinde..

Bugün ve yarın 9-5 arasi eğitim var. Pazar da ders çalışmaca.

Acikcasi yarin icin ona "benimle x konserine gelir misin?" demeyi dusunuyorum.

Bu akşam meditasyon ve uyku. yarın Sabah Organik pazar ve çeşitli alışveriş, sonra bütün haftasonunu şiir okuyarak ve bahçede meditasyon yaparak geçirmeyi planlıyorum. belki sıkılırsam ormanda yürüyüşe çıkarım

2 tane japon aşk şiirleri üzerine antoloji var, 1 zen şiirleri ve ölüm şiirleri antolojisi de yolda. inşallah bugün gelirler.

Futbol Misafir Bira

Yarın sabah dışarda güzel bi mekanda kahvaltıya gideceğim. Onun dışında rutin şeyler işte. Ders-spor-tv

JohnOakley sen ne yaptın öyle :) ülke ortalamasını tek başına yükselttin.

Yarın evdeyim, pazar günü spor müsabakasına gideceğim.

38. istanbul film festivalinden filmler izlemeye devam edeceğim, 4 filmim var.
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

Tezimi bitireceğim! yapabilirm. yapacağım. evet. bitecek. bitiyor. bitmeli. bitmek zorunda. bitsin artık lanet olasıca. ühüühüh.

Fatih Akin´in yeni filmine gidecegim bu gece. Sonra bir kokteyl barda arkadaslarimla bulusacagim.

Cumartesi spinning kursuna baslayacagim.

Bir sise J.J.Prüm´üm var beni cok heyecanlandiran; evi-mutfagi pazara duzenleyebilirsem tadim grubumu davet edecegim. Havalar kotulesti, evden (kopek disinda) beni cikartacak bir sey olsun istemiyorum cok.

Akşam dorockta rnb parti varmıs, plan yapmamıstık hadi gidelim dedik bi bakar çıkarız.

infected mushroom konserine niyetlendik bakalım

Cumartesi günleri bomonti organik pazarı diyorum.

balmumcu/beşiktaş'da atv binasını hemen geçince sağda 'ipek hanım çifliği' diye organik market var.

yalnız lafta mı değil mi bilmem

ben internetten alıyorum ve tavsiye ediyorum. sertifika ve diğer bilgilerde mevcut oluyor.
aydanaya.com / gunlukdogalsut.com / tazedirekt.com

organic pazar kuruluyor istanbulda, hepsinin sertifikalari ciddi denetleniyor. ben kartal organic pazardan alisveris yapiyordum orada yasarken

@Coyote şu sıra “insanın anlam arayışı” kitabının ilk bölümünü okuyor.

küçük prens olabilir.

David burns iyi hissetmek
Bans da burda tavsye eden arkadaştan Allah razı olsun

biraz fizik, biraz psikoloji, %95 budizm.

budizm sadece ve sadece insanin kendini uzen, canini acitan, strese sokan, gereksiz yuk bindiren ozelliklerini degistirebilmesi icin olusturulmus bir sistem. insan kendini ne kadar verirse o kadar pozitif degisim goruyor diyebilirim.

kolay mi? degil. ancak %100 calisiyor.

ben kendimden ve bir suru baskalarindan gordugumu soyleyebilirim, bu degisim ve transformasyon yolu, gercekten ise yariyor ve insan her gun bir oncekinden iyiye gidiyor.

peki ne okumali... bu konuda tavsiye vermek daha zor. Thich Nhat Hanh cok iyi bir baslangic olbilir. turkcede pek cok guzel kaynak mevcut. ingilizce isterseniz yine baslangic olarak Thich Nhat Hanh tavsiye ederim.

Oblomov okusun bence.

insan olmak - engin geçtan

1-hayatımda hiç dua etmedim.
2-imkansız görünen ve dua etmediğim, gerçekleşen çok şey oldu.

1-hayır.
2-bir olayın gerçekleşme ihtimali yoksa ona imkansız denir. o şey olmaz yani. imkansız görünmek diye bir şey yok.

Ettim ama Allah'a değil.
Imkansız miydi bilmiyorum ama oldu.
Artik o kadar zorlamıyorum hiçbir şeyi. Olursa olur, olmazsa su akar yolunu bulur.

Bir arkadaşıma ettim. Kendisi 1.35 boylarında bir sürü hormon sorunları olan biriydi. Dayanılmaz kemik ağrıları vardı. 13 tane ilaç kullanıyordu. Önce 150 boylarında maddi durumu kendisininkinden iyi olan biriyle evlendi. Tüp bebek yöntemiyle kız evlat sahibi oldu. Sadece 2 ilaca devam ediyor. Allah nazarlardan korusun. Tabi benim dualarım mı bilinmez.

İmkansız değil de işte bu 2. cevabı veren arkadaşın dediği gibi, daha ziyade olasılık hayli düşük veya olasılık dışı görünen şeyler gerçekleşebilir (bir olasılık yani).
İkinci olarak da, ben ilk gençlik yıllarını yoğun dua ile geçirmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki;
Dua bir şeylerin gerçekleşmesine vesile olamaz, sadece psikolojik açıdan bir rahatlama sağlayabildiği için (plasebo etkisi gibi ama aslında da tam değil) bazen senin bir takım sorunları aşmana destek atabilir. Mesela sınava hazırlanıyorsundur, dua ettikçe motive olursun falan.
Ama senin iradenin çok dışındaki mevzuların gerçekleşmesi vs tamamen somut olasılık hesaplarına bağlı bir şey. 100 kere ard arda attığın para 100'ünde de tura gelebilir mi meselai elbette gelebilir ama sadece fazlasıyla olasılık dışı bir durum işte bu da

1- gece gündüz olmasa da bir konuda çok dua ettiğim oldu.
2- evet oldu

1) evet
2) hayır olmadı, konu benim irademin, yapabileceklerimin sınırları dahilinde değildi

bu özel olay dışında dua etmediğim halde olmasını istediğim bir çok şey oldu. olmasını asla istemediğim bir çok şey de oldu. hayat geçip gidiyor işte.

Çokça ettim kimi oldu kimi iyi ki olmamış dedirtti

1- birçok şey için dua ettim, ediyorum, ama belirli bir şey için sürekli dua etmedim.
2- hayatımda imkansız gözüken pek çok şey gerçekleşti.

3. Tonla kabul olan duam var ve bircogu normal kosullarda imkansiz gorunen seylerdi.

Gecen sene mayistan beri is bulmak icin dua ediyorum. Neredeyse 1 sene olacak. 1 sene boyunca evde oturmamin bi hayrini da gormedim. Stres sikinti girla. Dolayısıyla kafam dua konusunda karisik:)

1.ettim
2.olmadı iyi ki de olmamış diyorum vardı bir hayır ben görememişim.

1- yaklasik on yildir ediyorum. Herhangi bir sonuc alamayinca biraktim. Artik hicbir sey icin dua etmiyorum, olene kadar da etmeyecegim.

2- Cok da imkansiz bir sey olmamasina rağmen olmadi.

1- O ana kadar hiç başıma gelmemiş bir şeyin, çok büyük bir huşuyla dua ettiğim günün ertesinde gerçekleştiğini tecrübe ettim. Buna çok benzer bir ya da iki olay daha oldu. Yani duanın hemen ertesinde gerçekleştiler.

2- Gece gündüz dua ettim ve gerçekleşmedi.

yalnız yaşıyorum zaten böyle bir ihtiyacım olduğunda eve gitmem yeterli.

interview with the vampire+1

eve gider oyun oynarım.

Yürüyüşe çıkıyorum, yatiyorum. Telefon zaten günün 3te 1 inde ucak modunda haliyle yine ucak moduna alir muzikle yurur ya da yatarim.

böyle bir ihtiyacım pek olmadı ama odama geçip kapıyı kapatırım. ya da koşuya çıkarım.

antrenman yapıyorum
enstrüman çalıyorum
içiyorum
meditasyon yapıyorum
koşuyorum
yüzüyorum
kendi kendime konuşuyorum
yalnız kampa gidiyorum

hobilerimle uğraşıp, bu günlerin bir an önce geçmesini bekliyorum. Geçiyor zaten, hep geçti.

Yürüyüse cikiyorum.
Gidip bir kafede saatlerce kitap okuyorum.
Sevdigim bir tatliyi yiyorum.
Evde dizi acip bir yandan da saatlerce kanavice yapiyorum.

Bir odaya kapanıp meditasyon yapıyoruz.

Ben her gün sabah 5:30da kalkıp meditasyon yapıyorum kimseler ayaklanmadan. Tavsiye ederim.

Yorganın altına kaçıyorum

madem istanbuldasın atla adalara git. veya yalovaya. merkezde dolan dolan gel.

yüzmelere doyamıyorum.

biraz jameson (dubleden az) ya da 1 kadeh kirmizi sarap

spotify sleep listeleri.

alkol +1 ama sürdürülebilir değil

ben medidasyon türü şeyler yaparak uykuya dalıyorum uyuyamadığım zamanlarda. öncelikle vücudumdaki bütün kas/kas gruplarını gevşetiyor ve rahat olduğuma emin oluyorum, bazen bazı yerlerim gereksiz kasılmış oluyor onu fark ediyorum. sonrasında her nefes alış verişimi saymaya çalışıyorum ve bu esnada hiçbir şey düşünmemeye çalışıyor ve olabildiğince aldığım nefese odaklanıyorum, sonra bi bakıyorum uyumuşum.

psikoterapide de böyle şeyler yapıldığını duymuştum, bu şekilde vücut uyuyor ama biliç açık kalıyor demişti bir arkadaşım, ki 10'dan geriye sayıcam hadi uyan dendiğinde fiziksel müdahale olmaksızın uyanıyormuş insanlar. uyandıktan sonra da ya ben uyuyakaldım kesin işe yaramadı terapi diyorlarmış. benim gece yanımda konuşan eden olmadığı için bi yerden sonra bilinç de uyuyor demek ki, sabah uyanıyorum anca.

meditasyon + nefes egzersizleri kesinlikle on dakikada uyutuyor beni.

1 bira. ama @taurina'nın dediği gibi sürdürülebilir değil.

sabahın köründe kalkıp it gibi çalışmak. genelde yastığa 3-4cm kala uyutur.

ben spor yapıyorum akşamları. yorduğu için uyumayı kolaylaştırıyo. ama sabah zor kalkıyorum ayrıca =)

Sabahın köründe kalkıp it gibi çalışıyorum arkadaşlar. 6.-6.30 gibi kalkıp işe gidiyorum ama çok yorulsam dahi son 50 saatte max. 5-6 saat uyumuşumdur. Dalamıyorum. Bedenim çok yorgun sarhoş gibiyim ama bilincim hep açık, uykuya dalamıyorum. Bayılıp kalırım belki diye bakıyorum ama olmuyor. Beyin hep uyanık.

seninki vahimmiş. bence bir uzman gerekli gibi. ben de o saatlerde kalkıyorum, çoğu zaman 11 gibi sızıyorum. eğer kafa çok doluysa işle veya başka konularla o zaman uyumak pek zor oluyor.

melisa + papatya çayı (karışık)

Radyo tiyatrosu , tercihen polisiye , 3. Dakikada filan uyumuş oluyorum

kapkaranlik bir oda.

Yok.
Denemediğim bir sey kalmadi.
Melisa cayi zart cayi zurt cayi hikaye.
Umitlenme diye yazdim.

white noise dinlemek
youtubedaki ingilizce guided sleep meditation videolarını dinlemek (türkçeleri dinleyemiyorum gülmem geliyor, uykum iyice kaçıyor)
durum çok zorluysa passiflora çayı (yarım bardakta bayılıyorum zaten uykudan)

meditasyona basla her gun. ne oldugunu iyice anladiktan sonra bu derdin kalmayacak. son bi senedir 30 sn icerisinde uykuya dalmadigim gun 5ten azdir

nazar değmesin de hiç uyumak için bişey yaptığım olmadı. kafamı yastığa koyduktan 27 saniye sonra uyuyorum. konuşurken bile uyuduğum oluyor.
meditasyon çok iyi geliyor diyorlar..

2 bira 1 sigara

Dogal bir sey onerecegim bir eczaci olarak sana, eczaneye gidip solgardan valeriana officinalis aliyorsun, uyumadan 1 saat once iciyorsun her gun. Bir dene bakalim.

bu ise epey kafa patlatmis biri olarak.

1. gun icerisinde mavi isik sacan pc, telefon, tableti azaltmak
2. gece yatmaya yakin hayatindaki tum isiklari azaltmak. telefon, tablet icin kirmizi filtreleri acmak
3. yatakta telefon, tablet keyfini cok az tutmak.
4. gun icinde agir, yagli, baharatli yiyecekleri azaltmak
5. toplamda 4 bardaktan fazla cay-kahve icmemek.

Uyuyamadığım için neredeyse ağlicak duruma geldiğim günlerde bi gün sabah normalden bi kaç saat erken kalktım ve bütün gün ders çalıştım çok çay kahve içmemeye çalıştım ve gece yatarken telefona çok bakmadım, ondan sonra uykum düzene girdi, ama en önemlisi bir sonraki sabah erken kalkmak için aşırı istekli olduğum için geceleri yatağa girince kendimi çok zorlamadan ve bir şey düşünmeden daha doğrusu basit şeyler düşünerek, hayal kurarak alışkanlık haline getirdim bunu. Önceden uykuya dalma sürem 1 saati bulurdu.

5

yoğun çalıştığım dönemlerde(gemide) bir fincan, nadiren iki. yoğun çalışmadığım dönemlerde(karada) hiç içmiyorum çünkü bünyemi olumsuz etkiliyor. içtiğim zaman da sevdiğim için değil, uyanık kalabilmek için içiyorum.

Ben de 2 bardağı geçmemeye çalışıyorum. 3'ten sonrası olumsuz etkiliyor.

3'ten sonra ellerimde titreme oluyor. 1 veya 2 bardak içiyorum.

3-4 kupa içiyorum. 5 ve sonrasında midem biraz tuhaf oluyo. Bulanıyo gibi oluyo.

günde 2-3, yoğun çalışıyorsam ve stres/uyku düzeyi fazlaysa 4-5, nadiren de olsa iyice sapıtıp 6-7 gittiğim oluyor. fiziksel olarak negatif bir durum yaşamadım şu ana kadar. yaşadıysam da zaten yıkık olduğum için fark edilir düzeyde olmadı sanırım.

ya ben meşrubat içiyordum inanılmaz şekilde. bırakmak imkânsız geliyordu. sonra uyuşturucu bağımlısıymış gibi kendimi kapattım eve, o ilk zehri atıp fiziksel bağımlılığı yenme aşamasını gerçekleştirdim. sonra baktım gerçekten canım istemiyor artık ama elim boş kalmasın, bi' şeyler içeyim isteği hasıl olmuş. benim gibi baykuşlar için de kahve ideal bu açıdan.

başlayış o başlayış... yarın yokmuşçasına kahve içiyorum. bildiğin şu kapkara nescafe gold'un üstüne basıyorum suyu oh şeker yok bi' şey yok, meşrubat kadar zararlı olmasa gerek. zararlıysa da zararlı bıktım artık bana ne ya.

Günde 5-6 saat uyuyup, 10-11 saat çalışıyorum, sıfır bardak kahve tüketimim var. Bazen keyif için çay içerim. Her gün 3:30 da kalkıp günde 10 saat meditasyon yaptığımız inzivalar sağolsun, uykuyu da aştım bu hayatta.

@der meister, adaçayı denesen ? Her gün bu kadar içmek gerçekten de faydalı değil.
Sen bize lazımsın :)

Normalde 2

genelde bir double espresso bazen yanına da bir kupa (350ml civarı) filtre kahve içiyorum gün içinde. üstüne 2 3 kupa da çay. mesainin çoğu tuvalette geçiyor.

İçtiğim zamanlarda maksimum 2 büyük fincan içiyorum, düzenli değil. Haftada 4-5i bulur. İçme sıklığım tamamen uyku durumumla alakalı.

1-2 kupa

3-4. büyük kupayla.

ortalama 1, nadiren 2 kupa, onları da gündüz içiyorum.
akşam 8'den sonra içince gece uykum gelmiyor.

Hafta içi bir, hafta sonu 2. Fazlası mideme dokunuyor. Azı da dokunuyor gerçi, ama seviyorum.

sabah kahvaltıda çay, öğlene doğru 1 kupa filtre kahve akşama doğru 1-2 fincan türk kahvesi.

şeker veya süt yok. türk kahvesinin yanında % 80 lik bitter çikolata.

ben de 2 bardak(330 cc kupa) civarı. bazen 3 de oluyor. ama 3'ü pek aşmıyorum.

6 veya 7 bu ara.

Bisiklet al gez dolaş

doga seviyorsan kros motor al, cok keyifli oluyor

İlgi alanlarınıza göre müze ve galeri gezmek.

bemzeriz biraz..
takiyorum kulakligi, basta bogaz olmak uzere sahilde 5/10 km yuruyup sonunda duruma gore bira/cerez yapiyorum, iyi geliyor..
ya da yine kulakta muzikle uzun yol..
metrobus marmaray bile olur, edirne sakarya falan guzel zatenn..
ya da hizli trenle eskisehir..

coursera'daki eğitimlere bak, fotoğrafçılıktan balık tutmaya, sosyal medyadan satranca her türlü ders mevcut, önde gelen üniversitelerdeki prof'larca hazırlanmış.

mutlaka ilgini çeken bir şey bulursun, ordan yürürsün.

Misal cep telefonu fotoğrafçılığı Michigan University'den bir prof öğretiyor, DSLR makineye bile gerek olmadan çok keyifli ve güzel fotolar çekebiliyorsun.

Bisiklet +1

Fotoğrafçılık , bisiklet

Bisiklet, kitap okumak, çıkıp gezmek, çeşitli workshoplar, meditasyon...

Her haftasonu yeni bir kafe veya restoran deneyebilirsin. İstanbul'un yeni yerlerini gezebilirsin. Event aggregator siteleri takip ederek konser workshop vs biseyler yapabilirsin. Her hafta sonu yeni bir yemek yapmayı, yeni bir şey pişirmeyi deneyebilirsin.

Bisiklet
Ama bugunku gibi sogukta arabayla bile cikmayip tv acip film izliyorum

Not 2 gundur evden sadece oy atmaya ciktim. Soguk olunca pertingen.

Bisiklet +1 akşamları çıkıyorum bisiklete, kafadan 2 3 saat geçiyor mis gibi

Sürekli nişanlımla pubg. Sosyal hayatımızı bitirdi onun pubg bağımlılığı.

taksiye çıkıyorum. keşke ben de sıkılabilsem.

5 gün salon+sauna+havuz, spor sonrasında yeni teknolojilere bakmaya çalışıyorum.

ben ödev yapıyorum, genelde çeviri oluyor zaten. takıyorum kulaklığı, veriyorum ONE HOUR SOVIET COMMUNIST MUSIC'i, açıyorum sözlüğü, çay-kahve eşliğinde hoca ne vermişse dalıyorum. bir saat içinde beyin muşmulaya döndüğü için gerisinin önemi kalmıyor zaten, öyle aptal aptal takılıyorum uykum gelene kadar. ödevim yoksa veya ANARCHY IN ALTINDAĞ deyip herhangi bir sebeple ödev yapmamaya karar vermişsem de reddit'te takılırım, maç izlerim, INDIAN STREET FOOD videosu izlerim.

gerçekten hiçbir şey yoksa ve ev arkadaşım da aynı durumdaysa birlikte yürüyüşe çıkarız, pişti atarız vs.

bence zaman çok çabuk geçiyor. daha yavaş akmasını dilerdim. sabah 9'da uyanıp hiçbir şey yapmasam bile saat 13 oluyor. bir şeyler yapıyorum, 17 oluyor. "hızlı geçmiş lan dur bi şeyler yapmayayım" diyorum, 22 oluyor. sinirleniyorum. bir şey yap ya da yapma, her türlü lüzumsuz derecede hızlı geçiyor. ee öldük zaten. çok hızlı oldu.

yemek, dizi, film, puzzle, playstation, kitap, masa tenisi, havuz, alkol idi bir zamanlar. şimdi tez. keşke eski günlerime dönebilsem.

ayrıca der meister +1, çok hızlı geçiyor herşey. 5dk ara vereyim diyip 3 saat geçtiğini fark ediyourm, inanılır gibi değil.

hobi bul onunla uğraş. ben çektiğim fotoğraları düzenliyorum, enstrüman çalışıyorum. halihazırda sevdiğin şeyi yapmaktansa bir şeyleri öğrenmek, "challange" halinde olma durumu vaktin nasıl geçtiğini anlamamamı sağlıyor. biraz hırslı bir tipsen biraz zorlayıcı şeyleri yapmayı deneyebilirsin; artık seni ne zorluyorsa.

Odev, okuma, yazi vb okul isleri

pazartesi carsamba aksam meditasyona gidiyorum
sali almanca dersi
persembe aksam cuma sabah arkadaslarla meditasyon sonrasi kahvaltida yemek icin borek corek pogaca turu biseyler pisiriyorum
gecen seneden beri evde bilgisayar acmadim, dizi film seyretmedim

PlayStation oynuyorum, YouTube’da takip ettiğim kanalların yeni videolarını izliyorum, haftada en az 3 günün akşamında bir saat ağırlık antrenmanı yapıyorum. Zaman çabuk geçiyor.

Onu bilemiyorum tam, ama pozitifligi auradan sayarsak cekici geliyor bana.

Genetik ve karakter. Yoksa gezegenler o dogdugunda su pozisyondaydi, Mars'in acisi Jupiter'e dogru 43 bucuk dereceydi o nedenle sen soyle boyle bir insansin yanlis. Guzel olani evrimsel nedenlerle begeniyoruz. Karakteri de bize gore iyiyse kisiyi seviyoruz.

şeytan tüyü bazılarında oluyor evet:)

var evet.

Ben inanıyorum. Ama öyle bedenden ışıklar saçma olarak değil. Karizma olarak bakıyorum, o da gözlerde oluyor. Aura denen şey bence direkt gözlere vuruyor.

ses tonu, jest, mimik ve yaklaşımın bütünü oluyor bence aura. kimilerinin sadece fotoğrafını görmekle anlaşılmıyor çünkü, fotodan normal bir tip görünüp yanına gidince etkileyenleri de var. bu arada fotoğrafta da mimik olduğu için auramsı bişeyler anlaşılabildiği savunulabilir ama fotoğrafın yalan söyleme ihtimali var; bir insanın yanında olmanın yok.

evet var.
bazen sizin hiç beğenmeyeceğiniz bir tip, dış görünüş olarak yani size aşırı çekici gelebiliyor.
ben bunu verdiği enerjiden kaynaklı olduğunu düşünüyorum yani şöyle bir şey
mesela siz kitap okuyan bir insansınız ve çok entelektüelsiniz. karşısınızda da bi adam var normalde yüzüne bakmazsınız ama onun oturuşundan kalkışından, konuşmasından anlıyorsunuz bir birikimi olduğunu yani adam kendisindeki bu şeyleri enerjisi ile taşıyor.

siz de bu enerjiyi hissederek ona kendinizi yakın hissediyorsunuz. fark edersiniz belki ama bu aura denen şey boş beleş insanlarda pek olmuyor.

yok.

insanlarin giyiminden, davranislarindan, duymussak ses tonunundan konusmasindan, aksanindan, goz sac ten renginden, bulundugu toplum, mahalle, ulkesinden, parfumunden... vs. bir seyler cikariyoruz. bunu yapan beynimiz. biz farkinda degiliz. bizim kontrolumuzde degil. bunlara gore insanlara bir seyler biciyoruz, etiketliyoruz. cekicilik, iticilik de bu etiketlerden.

%100 pratikle edinilebilir.

kesinlikle yok. öyle olsa otobüse binince beyniniz aura çorbasından yanar. tiyatroda falan deli olursunuz. yani kalabalık ortamlarda. şeytan tüyü var o ayrı duruş, ses tonu, yaklaşımlar vs. vs.

Bazi insanlarin aurasiyla enerjisiyle digerlerini bir degisik etkiledigine inaniyorum, bazilari da karsilikli etkilesiyorlar. Ben var oldugunu dusunuyorum. Pratikle kazanilir demis arkadaslar, nasil olacak o?

Ne kadar karşılık beklersen o kadar mutsuz olursun. Ne kadar karşılıksız iyi olursan o kadar mutlu olursun.

@johnoakley
Evet de ben iyilik yapan olarak değil, yapılan olarak bakış açısını sordum(adına iyilik yapmak demek de doğru değil de,,)

hep öyleydim, hep sordum ve aynı zamanda içten sordum. gerçekten merak ettiğimden, yardımcı olmak istediğimden sordum. sonrasında zaten aynı içtenliği bulamadığım insanlardan, ben mutsuzken yanımda olmayanlardan ben de uzaklaştım zaman içinde. insanlar genel olarak benciller. nerede çokluk orada bokluk demişler affedersiniz. değerinizi bilen az sayıda insan iyidir. böyle kafaya takacaksanız siz de sizi önemsemeyen insanlara sormayın bence, işleri düşerse onlar arar sorar zaten.

evde yatıyom

Kurslar, inzivalar, yürüyüş, brunch veya çevre şehirlere gezi.

cumartesi sabahtan ispanyolca kursu, sonra yemek ve biraz gezmece. bazen arkadaşlarla buluşmaca. akşam evde dizi/film. pazar bütün gün tembellik, bazen de varsa iş.

Online speaking dersi alabilirsin. bu işi yapan bir arkadaşım var, ilgilnirsen iletişim bilgilerini mesaj atabilirim.

Ingilizce ogrenmeye calisan insan sayisi Turkce ogrenmeye calisan insan sayisindan milyonlarca kat fazla oldugu icin bedavaya getirmek icin cok umitlenme bence. Butce ayirip italki cambly vs gibi sitelerden parali yapabilirsin speaking.

Ilginç biseylerden bahsedeceksek ben senin speaking partnerin olayım. Yıllardır yurtdışında yaşıyorum.

Ağırlık çalışmak, oyun oynamak

Dusunce bicimini degistirmeyi goze almakla baslayabilirsiniz.

kitaplarımı karıştırıyorum herhade. rahatlama değil de daha çok sorunları unutturuyor gibi gibi.

Gamsız arkadaşlarımla takılıyorum. Makara yapıyoruz.

Meditasyon

Gevsemenin en iyi yolu daha da gerilmektir. Ciddiyim.

meditasyon.

koş. özellikle sahilde olsun. mis gibi pambık gibi oluyorsun.

Ufak bi tatil. Zamanım olsa şimdi ne de güzel olurdu Yunanistan falan. Memleket de olurdu bak. Bi rakı şalgam falan. Kafaya reset.

Guzel muziklerden olusan bi playlist + su kenari. Denizse daha iyi ama gol de olur.

spor

oyun, sauna

müzik dinlemek, şarkı söylemek ve hiçbir şeyi takmamayı öğrenmek. Ben böyle mutlu oluyorum. Yoksa günlük hayat stresi insanı en az 10 yıl yaşlandırıyor. Bir de abartmadan gamsız olmayı denemek gerek.

Bir de manyakça gelecek ama işteysem kendimi işe verir yahut evdeysem dersle ilgili herhangi bir şeylere bakarım. Eğer düşündükçe üzüleceğim bir şey varsa kesinlikle bunları denerim. Kafamı meşgul etmek beni o durumdan soyutluyor.

Diyet adı altında alkol parası birikimi yapıyorum. Haftada bir gün işe 4-5 saat geç gidiyorum, işte o gün yarın. Bugünde içiyorum.

101 oynuyorum:(

Youtube'un dibinde challange videoları izliyorum, bir de pubg gameplay videoları izlemek rahatlatıyor.

yürüyüş, bilmediğin ve hoşuna gidebilecek şarkılar dinleyerek. yeni cafeler keşfe çık ve aıkıntılarını oralarda oturup yazmaya çalış. zihnin kategorize etsin diye.
oyum oyna ve kendini en yakın hissettiğin arkadaşlarınla vakit geçir, onlara yatıya git, evde çok vakit geçirme.
bir de aklına geldikçe ya havle vela kuvvete illa billahül aliylelaziym de :)

akşamları da bi kadeh bi şey iç.
yürüdüğün yerler bilmediğin mahalleleler ya da deniz kenarı ya da orman içi olsun

Meditasyon

Ağırlık antrenmanı

Kimsenin seks dememiş olması çok şaşırtıcı değil mi?

troll cevap değil gerçekten; seks.

yoga, keyifli arkadaş buluşmaları, çeşitli hobilerime zaman ayırmak gibi gibi.

alkol veya sigara gibi bir bağımlılığa gerek yok rahatlamak için. bütün içsel kaynaklara sahipsiniz.

üstüne düşmediğim zaman bu kadar mutsuz olmuyorum, ama mutlu da olmuyorum.

benzer soruyu bende sordum montla sıç cevabı gelmişti. bir süre sonra sallıyorsun merhaba merhaba de geç. imkanın varsa dünya turuna falan çık.

O zaman sen de ağaç olmaya çabala.

yeşilçam filminde yaşamadığımız için fakir ama mutlu olmak diye bi şey yok maalesef. zaten genel olarak mutlak mutluluk diye bi şey yok herkesin içini sıkan bi şeyler var bence o özendiğimiz küresel ünlülerin bile. sizin sıkıntınız da ailenizmiş (eğer yapabileceğiniz bi şey yoksa) bunu kabullenmek bi şey çözmese de belki bi tık daha iyi hissetirebilir

Toplumsal bir durum bence bu. Sen aile içinde bunu mikro düzeyde yaşıyorsun. Kimse birbirini sevmiyor, en kötüsü artık kimse hiçbir şeye tahammül edemiyor. Hepimiz nasibimizi aldık. Donuklaştık mı , bencilleştik mi, artık bünyemiz el verdiğince savunma mekanizmamızı geliştirdik. Şimdi aynı evde yaşayan 3-4 kişi nasıl mutlu olsun asıl biri bana bunu açıklasın.

Aradığın kişi olmaya çabala. Kendi aradığın insan rolünü başkası için doldurduğunda, sen de aradığın şeyi bulmuş olacaksın.

tinder da takıl.

Kendi kendine yetmeyi öğrenmen gerekiyor.

Sorun sırf bende ya da benim algılarımda değil demişsiniz ya, aslında orada biraz haksızsınız. Mutlu olmayı sağlayan şeylerden biri de başınıza gelenler değil bunlara verdiğiniz tepkiler ve bunlara bakış açınızdır.

Genel olarak zor bir hayat süren Roman vatandaşlarımızı düşünelim. Çoğunlukla neşeli halleriyle bilinirler. Onların ailevi ilişkileri çok mu iyi sanıyorsunuz? Fakirliğe girmedim bile. Sizin bi de paranız varmış üstelik.

İşte bu yüzden psikoloğa gitmelisinizdir belki. Size perspektif kazandırması için. Olaylara refleks olarak geliştirdiğiniz olumsuz tutumu değiştirebilmeniz için.

Ayrıca mutluluk çok abartılıyor. Kısa süren ve gelip geçici bir ruh hali. Mutluluk yerine huzura odaklanmanız gerekiyor olabilir.

psikolojik destek al, çözüm içimizde :)

Hayatı, hayat sana çeşitlilik borçluymuş, sen de icraya vermişsin de sana ait olan çeşitliliği Söke Söke alacakmış gibi yaşa.

üniversite kazanmaktı sanırım. aileden kurtuldum, ortamım değişti hayatım değişti.

okul sonrası önümdeki iş fırsatını(hem de her zaman bulamayacağım bir fırsat) tepip hayallerimin peşinden gittim. benim için büyük bir riskti, normalde control freak biri olarak ilk defa böyle riskli bir karar verdim hayatımda. sonunda hem hayalimi gerçekleştirdim hem de istediğimi yaptıktan sonra aynı işe girdim.

bir arkadaşla tanışmak. gerçi yaptığım bir şey değildi, denk geldik. Çok şey öğretti bana hayata ve insanlara dair. Onun sayesinde zaten mutlu ve barışık olduğum kişiliğime daha nadide özellikler ekledim. Şuan uzun zamandır görüşmüyoruz fakat hayatımca anacağım.

Üniversiteyi bitirmek ve mesleğimi elime almaktı. Bu süreç beni güzelleştirdi. Hem fiziksel hem de duygusal anlamda daha hoş bir insan oldum, kendimi sevdim saydım.

Şişkoluğa isyan edip spora ve iyi beslenmeye başlamamdı. 7 sene olmuş, her aynaya baktığımda iyi ki diyorum.

en başta ingilizce öğrenmek, cidden bana çok kapılar açtı, şu an çalıştığım iş dahil.

Budist olmak. Hayatımda verdiğim en iyi karardır.

17 yaşında üniversite için aileden ayrılmak ve öğrenci kredisi almayıp üniveristede çalışırım sonra götümde patlamasın diye harika bir karar vermek. Neticede etrafımdaki çoğu arkadaşımın bu parayı çarçur ettiğini ve mezun olduklarında bir yük ile karşılaştıkalrını gördüm, ailemin ve rehberlik hocasının bile kredi al al dediği bir zamanda 17 yaş için iyi bir vizyonmuş benimki ehehehe. 20-28 yaş arasında İngilizce öğrenmek ve yaptığım işin her gün üst düzeyde İngilizce kullanmakla alakası olması ve son olarak yaşam tarzımı ve alışkanlıklarımı değiştirerek 30 kilo vermem ve herkesin gıpta ile baktığı bir fiziğe ve sağlığa kavuşmak.

yönelimimi kabullenmek.

geçmişte üniverste için aileden ayrılmaktı benim de.

mezuniyetler, çalışma vs derken şimdi kendim için yapabileceğim en önemli şey mevcut tezimi bitirmek olacak. laten olasıca.

Para mühim değilse MasterClass yıllık abonelik ($180) alın. Bir yıl boyunca tüm kurslara erişimi olsun.

learning.tergar.org

MSM'nin kurslarına bakabilir. Yazarlık, oyunculuk, diksiyon gibi çeşitli kurslar veriyorlar.

Az uyku subjektif bir kavram. Bana göre mesela 6 saat ideal uyku. Bunun altı az, üstü çok.

Şahsen hafta içi / hafta sonu ayırt etmeksizin günde 6 saat uyuyorum. Çoğu sabah alarmsız kalkarım. Önemli olan ritmi bulabilmek. Ritmi tutturduktan sonra (özellikle her gün aynı sürelerde uyuyup, mümkünse aynı saatte yatıp-kalkarak tabii) gününüzün daha enerjik ve dolu geçtiğini fark edeceksiniz.

Uykuya yedirdiğiniz sabahlara üzüleceksiniz.

erken uyumak çok önemli. insanların çoğunda melatonin hormonu gece 11-4 arası salgılanır. ışıktan uzak olmak ve uykuda olmak gerekiyor bu hormonu üretebilmemiz için ancak bir çok kişi bu saatlerde uyanık olduğu için etkisini göremiyor.

araya girerek sunu sormak istiyorum ben de. az uyuyan arkadaslar, hatta alarmsiz uyananlar sabah kacta uyaniyor mesela? kis aylarinda sabah 8de gunes daha yeni doguyor. e ise gitmek icin daha erkenden uyanmak gerekiyor. nasil zinde uyanabiliyorsunuz karanlikta? tatillerde alarmsiz kalkiyorum ve kisin 9 bucuktan once kalkamiyorum kacta yatarsam yatayim. yattigim saati de dusununce tam bi vakit israfi.

www.bbc.com Böyle bir haber okudum bugün. Bir süre sonra beynim yandı ama bir bakın isterseniz.

soruya cevabım yok ama askywalker'ın verdiği linkteki "uzman" gibi tiplere nefretimi kusmak istiyorum ben de müsaadenle. tutturmuşlar bir rem uykusu, döngüsü... yahu bunu çocuklar bile öğrendi zaten artık. insan ne kadar zamanda uykuya dalacağını kestiremiyor ki. makina mıyım ben yatağa girdiğim an gideyim? yeri geliyor 1.5 saat dönüyorum, yeri geliyor 12 dakikada dalıyorum. "6'da uyanacaksanız 1'de yatağa girin" ne demek? e girdim, 3'e kadar uyuyamadıysam ne yapacağım? uykuya dalmak üzereyken yeni alarm mı kurayım mesela, o zaman uykum kaçmayacak mı?

tamam önemli olan döngü tamamlamak da ben uykuya ne zaman dalacağımı kendim seçemiyorum. hele ki "15 dakika içinde dalsam iyi olur" baskısıyla hiç dalamam. keşke "tam uyku"ya geçtiğimiz anı hesaplayıp, buna göre döngünün bitiminde, uygun bir zamanda bizi ayağa dikecek türde alarmlar olsa. o zaman çok güzel olurdu.

o yapılana kadar bu uzmanlar "rem uykusu" geyiğini bıraksın bence.

Az uykuya alışmak gerekiyor. Düzenli olarak aynı saatte yatıp uyuyup aynı saatte uyanınca vücut alışıyor. Bu uyku miktarı da 6 saat civarı olunca öyle uyuşukluk kalmıyor.

Ayrıca zinde olmak istiyorsan daha aktif olmak zorundasın. Gün içinde vücudunu kullanmazsan gece yattığında dinlenemezsin. Zaten dinlenme halindeyken yatağa girdiğin için hemen uyuyamazsın zaten.

Asker gibi yaşarsan asker gibi zinde olursun. Götündeki kasların odundan oyulmuş gibi sıkı olması lazım zinde olmak istiyorsan. Vücudunu daha çok kullan, yorul, 6 saat uyu, kalk, bu düzeni 1 ay devam ettir zinde olursun zaten.

Meditasyon yaparken alıştım. Ama kolay olmadı + birkac ay aldı. Şu an birkaç gün 2-3 saat uykuya, bı hafta 4-5 saat uykuya tav olabiliyorum.

Her gün aynı saatte kalkmaya çalış.

ben de çok merak ediyorum bunu, az uyku 3-4 günden sonra direk negatif feeedback veriyor

spor yaparak ve guzel beslenerek. hayatimda en az uyku ile yasadigim zamanlar sabahlari ve mesai cikisi 1-1.5 saat spor yaptigim zamanlardi. gunde 5-6 saat uyku ile son derece dinc kalabiliyordum.

Ikisi de idrarini sari yapmaktan baska bir ise yaramaz dostum. Keske bir hapla zinde olabilmek mumkun olsaydi. Uyku, zihin, kosy, gevseme, mutluluk ... var da var

Kişisel disiplin. Hapla zinde olunmaz. Az uyu, egzersiz yap, erken kalk, düzenli yaşa, zinde olursun.

Hiçbirisi. Böyle saçma sapan şeylere para vermeyin abi ya kaç kere attım genis kapsamlı makaleleri sayısını unuttum.

ikisininde hiç bir artısı yok yalan.

pharmaton daha iyi.

Sabah erken kaklip duşla gune başlayıp saglam bir kahvaltı yaptın mi zindeligin ilk adımlarını atmış oluyorsun.

pharmaton kolestrolü yükseltiyormuş.

Ikisi de işe yaramaz zinde olmak için. Spor yap, meditasyona basla, sağlıklı beslen, uykunu duzene sok veya uyarıcı hap kullan.

şimdi işe yaramaz demek tam doğru olmaz. yarayabilir de.

bunların ikisi de vitamin mineral desteği. öyle hapı alayım, enerji dolayım gibi bir özellikleri yok. öyle bir işe yaramaz evet.

ama b12 eksiğiniz vardır, ne bileyim vücutta vitamin ve mineral eksiğiniz vardır, enerjisizliğiniz, yorgunluğunuz falan bunlardan kaynaklıdır, depoları doldurunca normal olmanız gereken hale gelirsiniz. o zaman işe yarar.

yani eksi değerlerde olan vücudunuzu normal değerlere getirmede yardımcı olur. ama zaten normal değerdeyseniz de artıya çıkarmaz.

Valla arkadaşım supradyn kullanmaya başladı, gözle görülür bir enerji hatta kendisinde iştah azaltma gibi etkileri oldu. Pek memnun.

ÇAYKUR Organik Zümrüt Yeşil Çay turkiyede uretilen en iyi Yesil cay

Chado ve Asia Chai Art yurtdisindan ithal iyi caylar icin

yurtdisindan kendim ismarlarim diyorsan what-cha.com veya yunnansourcing.com

Yurtdisindan kendim ismarlarim ve babam fabrikator, sinirsiz param var, en iyisi olsun diyorsan artan fiyat ve kalite siralamasinda chadao.de, postcardteas.com ve hojotea.com

Ben sahsen turkiyedeyken zumrut Yesil cay alip hayatima devam ediyorum.

Demek ki tek tip insanların takıldığı yerlerde takılıyorsun. Kendini siradanliktan çıkar, cevren de değişecektir.

@johnoakley "İşin tuhafı, geniş bir yelpazede farklı ilgi alanlarına göre toplaşan kişilere dahil oluyorum, yani hep aynı çevrede bulunmuyorum." cümlem ile bu olasılığı da değerlendirdiğimi belirtmiştim. Yeni ilgi alanları oluşturdum, öyle çok bilinen şeyler de değil, buna rağmen diyorum zaten. "Ya ben anlatamadım..."

Şöyle bir örnek vereyim, en son nev-i şahsına münhasır diye düşündüğüm kişi, yüksek lisanstan bir hocamdı. Ama şimdiye dek lisans ve diğer y. lisansı düşünürsek pek çok hoca tanıdım, yani "akademisyen" olması değildi mesele; onu ayrı kılmamın gerçekten birden fazla sebebi vardı. Onun dışında hala çok sevip görüştüğüm bir arkadaşımı -bölümlerimiz çok farklı- aykırı bulurum diğer insanlardan. Yani yok değiller, varlar, ama neredeler?

tanıdığı en değişik kişilerden biri olduğumu söyleyen bi kaç kişi olmuştu hayatımda. bu insanların doğru söylediğini varsayarsak sorunun cevabı da "üniversite mezunuyum iş arıyorum evde oturuyorum" oluyor

@semaforo güldürdün. Bahsettiğin kitlenin oranı o kadar çokken nasıl "en değişik" olabiliyor ki?
Bana da böyle diyen oldu hayatımda ama hiç de öyle düşünmüyorum kendi hakkımda.
Belki de sorunun yanıtı burada saklı, ona farklı gelen bana gelmez, bana farklı gelen sana gelmez; öznel ve göreceli şeyler bunlar. Benim gözüme "özgün" görünecek birini de ancak beni iyi tanıyanlar anlar.

Öte yandan yeni bir yanlış anlaşılmaya mahal vermeyeyim; başta "kitle" genelinde baktım olaya ama özelde, bireysel olarak farklı gelen noktalar olmuş demek ki, onlar merak konusu.

Turizm çalışanları ve geçmişte turizmde çalışmış orta yaşlılar.
Sıradan görünürler ama aralarından çok özgün tipler çıkar. Enteresan hayat hikayeleri duyarsın.

Başlığa cevaben; Hayat acıdan ibarettir der Buddha. Acıyı yok edemezsiniz, sadece dindirebilirsiniz, azaltabilirsiniz der ve acıyı dindirmek için sekiz basamaklı bir yol gösterir...

Buddha öğretisi=eylemsizlik.
Bana sorarsanız insan her ne durumda olursa olsun bir şeyler yapmalıdır.

Ben çıkışı Budizm de buldum. Inanılmaz etkili oldu benim için.

@olaylar olaylar eylemsizlik ile alakası yok, 8 basamaklı yol hayatın her anında yapılacak şeyleri söyler sana.

evden çıkmayarak

benim hedefim ekonomik bagimsizlik.

atiyorum 5 bin lira sabit gelirim olsun, birakirim isi gucu.

oyle bir hayati aramayi ve ulasmaya calismayi birakarak mutlu ve stressiz ve endisesiz bir hayat yasanilir.

Evden çıkmıyorum is dışında gelirim de o civarda bilmiyorum bir kız arkadaş her şeyi halleder mi yoksa herseyi halledince mi kız arakadaş olur

inançlı cahillik ve kıyas yapmamak.

hizmet etmesin, görev paylaşımı yapsın.

Ben evin bütün işlerini yürütmeye razıyım mutlu olacaksa. Karşılıklı sevgi saygı mutluluk daha önemli.

Ortak yapılır. O yapsın ben yapayım davasına girilmez

Bir insanin baska birine en basta hizmet etmesi yanlis bir durum. Ancak kolayca da cozulemeyecek bir sorun bu, cunku kadinlar da kendilerini erkegin hizmetkari olarak goruyorlar.

Zaten ulkede karakterler oturmamis, kendini tanimayan cocuk yasta insanlar evlilige kalkisiyor, kucuk kizlarin tek hayali gelin olmak pembe dantelli tv ortusu ormek, erkekler cinsel aclik icinde ama ayni zamanda ilginc bir sekilde kadinlarin seks yapmalarina da karsilar kiminle seks yapacaklar bu durumda o da bilinmez... bu sorunlar nasil cozulur bilmem.

Ev içi emek sömürüsüne karşıyız. Teşekkürler.

Onedio neyi bitirecegiz demis o kismi tam anlamadim, kadinlarin kahvalti hazirlamasi olayini mi cinsiyetci diye tanimlamislar?

Soruya gelince:
Oncelikle gercekci bir senaryo degil. Bir kadin sevdigi bir erkege kahvalti hazirlar, bunu bir yuk olarak gormez. Nasil ki bir adam yerine gore kucuck yuzuge bir muhendis maasi basmayi cok gormuyorsa.
Bu cinsiyetcilik muhabbetleri son derece gercek disi seviyelere geldi gunumuzde. Ortada dolasan argunmanlar tabiat gerceklerinden isikyili uzaklikta. Bir takim aktivistler cikip "kadin niye kahvalti hazirliyor lan kadin hamal mi" diye dursun, milyonlarca kadin bunu isteyerek yapiyor ve gocunmuyor. Tipki erkeklerin esleri veya sevgilileri icin bir takim fedakarliklar yaptigi gibi.
Bunun disinda her evlilikte oldugu gibi taraflarin uzerindeki yuklerden bir noktadan sonra biktiklari da bir gercek. Fakat hayat devam ediyor ve etmek zorunda, insanlar bu yuklere katlaniyor. Haftanin 5-6 gunu calisip paranin cogunu colugun cocugun evin masraflarina vermek de, her gun camasuir bulasik yemek de, kadin-erkek herkesin bir yerden sonra biktiklari seyler ama bunlari birileri yapmak zorunda ve yapiyorlar da zaten bu yuzden.
Daha cok konusurum bunun uzerine ama bunu uzatmayayim, gercekci degil bir sefer ozetle.

Kendi acimdan dusunecek olursam, camasir-bulasik-yemek gibi seyler cok sikici ve yorucu geliyor olabilir, hic bulasmak istemiyor olabilir kadin, bunu anlarim. Ama buna bir cozum bulunmasi gerek en nhayetinde. Kahvalti yapilmasi gerek ve camasirlar temizlenmesi gerek. Eger para sikintimiz yoksa ve lezzet takintimiz da yoksa kahvaltiyi daima disaridan soyleriz, camasir bulasik icin birilerini tutariz ya da donusumlu yapmak konusunda anlastiysak oyle yapariz falan. Bir sekilde anlasmamiz lazim ve bu islerin bir sekilde yurumesi lazim.
Birini tutacak paramiz yoksa, fazla bos zamanimiz yoksa, ben calisiyorsam ve kadin ev hanimiysa bu isler ne olacak? Ciddi bir sorun.

Bunlar bir tarafa bunun kavgasini yapacak bunlari ben yapmam diye cikacak bir kadinla zaten yildizim barismaz, evlilik noktasina gelemeyiz. Bunlarin pazarligini yapmadan makul sekilde evlendiysek kadinin bu konuda sikintisi varsa o zaman bir sekilde anlasip cozmeye calisiriz karsilikli. Ama disaridan destek olur, ama is paylasimi olur, bilemiyorum hic evlenmedim ve bu mevzulara girmedim ama uzlasmaya calisirim. Yeter ki bencillik olmasin. "Ben bulasik camasir yemek yapmam" diyip isin icinden siryilmak bencilliktir ornegin. "bana agir geliyor, buna bir cozum bulalim" seklinde olmali, demek istedigimi anlatabilmisimdir umarim.

"Ayrica her yerde unlu mamul var, kahvalti hazirlama isi gereksiz" argumani olaganustu derece aptal bir arguman. Disaridaki unlu mamuller sunlar bunlar evde hazirlanan kahvaltinin ikamesi falan degil. He imkani olmayan, sabahin korunda kari-koca kalkip ise gidenler zaten evde kahvalti yapamiyor istese de, isyerlerinde borekle neyle kahvalti yapiyor geciyorlar. Evde hazirlanan kahvalti ile bir degil ama mecbur olan zaten boyle yapiyor.
Bunun disinda haftasonu evlerde hazirlanan kahvalti herkesin kendi ailevi mevzusu. Bircok aile icin pazar evde genis bir kahvalti bir zevktir yogun bir haftanin ardindan. Bunu tum kadinlar kahvalti hazirlamaktan illahlah etmis gibi gosterip kapi gicirtisintan cinsiyetcilik cikarmak, toplumdaki kadinlarin geneli adina cikip konusmak, bu argumanlari kendini genel "kadin"temsilcisi sifatiyla sunup kadinlar adina ortaya atmak gulunc ve aptalca.

Bir insanin birine hizmet etmesi yanlis denmis. Hizmetin yanlis olup olmadigina hizmeti eden karar verir. Garsonluk yaparak birilerine hizmet edersiniz ama karsiliginda geciminizi saglarsiniz, bunda bir yanlislik yoktur.
Birine blowjob yapmak da bir hizmettir. Hem de hizmetin alasidir. Ama kocaniza blowjob yaparsiniz ve bunu bir hizmet olarak gormezsiniz degil mi? Neden sizce? Kahvalti hazirlayan milyonlarca kadin da hizmet olarak gormuyor. Kadinlarin EZICI bir cogunlugu da feminist kafada degil. Modern feminist kafanin kendi evreninde yarattigi temsili kadin profili ile gercek kadin ayni degil.

@stavo

Sanirim o dedigin radikal feminizm. Bu konularda atolyelere katildigim ve ceviriler yaptigim icin biliyorum, o dedigin Bati'da gecmiste kalan ancak ne yazik ki Turkiye'ye yeni gelen feminizm akini. Olaylari geriden takip ettigimiz icin gecmisteki feminizm akini simdi etrafimizda ve 21.yuzyilda yasayan egitimli bireyler 1950'lerin cagdaslasma akimi Turkiye'ye gelince afalliyor elbette.

Daha modern feminizm yaklasimi cinsiyeti kadin ve erkek olarak ikiye bolmez, ezen ve ezilen olarak ikiye boler. Kahvalti hazirlama orneginde kadin zamani olmamamasina ve bu isi sevmiyor olmasina ancak kocasinin da zamani olmasina ragmen bu isi toplum baskisi, fiziksek siddet korkusu ya da kendini erkegin hizmetkari olarak gorme icgudusuyle yapiyorsa burada sorun vardir ama eger bir kadin da erkegi birtakim isleri erkek isi, yapmazsan erkekligini sorgularim seklinde duygusal siddete magdur birakiyorsa burada da sorun vardir ki farkindaysaniz ikisi de ulkemizde mevcut. O arabayi erkek surmek zorunda cunku kadin rujunu surecektir, makyaj yapacaktir, adam ise uykusuz bir sekilde 8 saat araba kullanir. Bakin erkek de eziliyor. Modern feminizm buna da karsi. Ancak radikal feminizm erkegin ezilmesine karsi degil.

En cok sevdigim sozlerden birini hatirladim: "Escinsellerin kurtulusu, duzcinselleri de kurtaracaktir". Cunku bu soz cinsiyet esitliginde genel bir cozumu iceriyor. Herkes escinsel olsun degil, herkes cinsel kimliginde ozgur olsun deniyor.

Onedio'nun erkek düşmanı editörleri s*ktirsin gitsin diyorum. Ben bunu demeye geldim.

evliyim, kadınım, ikimiz de çalışıyoruz, ev işlerinin tamamı görev bölümüyle tanımlanmış durumda. Biri yerleri süpürür, diğeri toz alır, biri banyo temizler, biri vileda yapar, biri çamaşırları takip edip makineye atar, diğeri asar.. haftalık yemek planı yapıp, kim hangi yemeği yapacak o haftaki yoğunluk durumumuza göre belirliyoruz. bulaşığı da yemeği hazırlayan yıkar. "geleneksel" yaşayan birçok arkadaşımız iki senetlerini doldurmadan boşandı. biz çok şükür ki çok mutluyuz.

şu zamanda hala cinsiyet rollerini doğru bulanlara zaten lafım yok. "evlilikte senin görevin benim görevim olmaz, birlikte yapılır" diyen tüm erkekler de bilsin ki, bu düşüncede tüm evliliklerde evin yükü hala kadının üzerinde. çünkü erkekler var olan ve yapılması gereken işlerin daha farkında bile olmuyorlar.. iş bölümü şart.

meselenin ters açıdan ele alınışı:

www.youtube.com

Ilk tanismada yemek yapmayi bilmem dedi. Ama brn coktan asik olmustum. Olsun dedim. Evlendik.Uzun sure taze meyvesuyu ve kahvaltisini ben hazirladim. Yillar gecti, birbirimize alistik ve artik o da hazitliyor. Ama ütüden taviz vermedi :) sevdikten sonra utu, yemek ... onemli degil. Seven bir erkek bulun.

İş bölümünden yana bir sıkıntım yok, şimdiye kadar hep yurtta falan kaldım, lise itibariyle hep kendi işlerimi kendim gördüm zaten erkek olarak. İlişkimden de o yönde beklentilerim olmaz. Anamın babamın yanına gidince de kendi işlerimi kendim görüyorum.

Bence muhabbet çok tutuyor diye abartıyorlar biraz. Cinsel eşitsizlik hatunlara olduğu kadar erkeklere karşı da gayet fazla olan bir şey. Gereksiz goygoy yapılıyor fikrimce.

O iş senin bu iş benim gibi bir durumun olmasını doğru bulmuyorum. Görevler cinsiyetlere ait değildir. İki kişinin ortak görüşü olması koşuluyla biri bir işi diğerinden daha iyi yapıyorsa o zaman böyle bir ayrıma sıcak bakabilirim. Kaldı ki parantez içinde örneklediğiniz işler zor işler değil. Neden yapmayayım? Neden benim de hayatımı doğrudan etkileyecek şeylerde bu işlerden uzak kalayım?

Bu görev paylaşımına karşı duruş tamamen eril bir aile yapısından kaynaklı. Anadolu kadınının hizmet anlayışına çok aşinayım. Yardım istesen bile kesinlikle elini sürmene müsaade etmeyen birçok Anadolu kadını var. Onlardaki hizmet aşkı da onların ailelerinden gelen bir şey.

İster iyi düşünün ister kötü, modern dünyanın getirdiği en güzel şeylerden biri kişilik hakları ve insan eşitliği kavramlarının daha somut bir hal almaya başlamasıdır benim açımdan. "Ben bu işi yapmam" diye bir şey yok. Hastasındır, elden ayaktan düşmüşsündür, anca o zaman "Ben bu işi yapAmam" diyebilirsin. Bence tek kabul edilebilir sebep budur.

Eyyorlamam bu kadar.

şu sözde modern insan dertlerine hastayım. evet iş bölümü yapıyoruz. kadın yorulmasın, çocuğu da ben doğuruyorum.

Bir de şöyle bir şey var ki evlenince kadın birden bire annesine dönüşüyor. birden akşam eve gidince lavaboyu, küveti ovmam lazım yemeğim de yok moduna giriyor. erkek de hemen babası gibi davranmaya eve gider gitmez "yemek hazırlanana kadar" ayaklarını sehpaya uzatıp maç özetlerini izlemeye elinde telefon bişeyleri layklamaya başlıyor. bu tamamen öğrenilmiş bir rol. başka türlüsü ikisinin de pek aklına gelmiyor. adam mutfağa yardıma gitse kadın "aman girme ortalığı batırıyorsun" diyor. musluk bozulunca da ömrü hayatında musluk nasıl yerinden sökülür görmemiş ve bilmeyen adamdan musluğu tamir etmesini bekliyor. adam da sabah kalktığında beyaz gömleğinin ütülü bir şekilde dolapta onu beklemesini istiyor. banyodan çıkınca sürekli kuru havlu olsun istiyor. (bkz: evlenmek için muhteşem 15 sebep)

evlilik kesinlikle birbirine hayatı zehir etmek rahat hayatları sorumlulukları birinin üzerine yıkarak devam ettirmek değil. hayat bir paylaşım. eğer ki onun çamaşırlarını makinaya atmak bile zor geliyorsa bir bardak çay getirmek ya da "çalışmıyor" diye (j-kadın ya da erkek) sanki sırtında taşıyormuşsun gibi davranmamak zor geliyorsa, iki tatlı dil güleryüz göstermiyorsan o evde birlikte yaşamanın anlamı kalmıyor.

kadin erkek esitligine inaniyorum. bu sebeple belirli gorevler cinsiyetcilik yapistirlmadan paylasilmali. yani kadin yemek yapar, erkek camasirlari yikar. bunda sorun yok kesinlikle.

diger yandan bulundugumuz ortamin kadin erkek esitligine uyan bir ortam olmadigini da biliyorum. hatta kanunen kadinlar erkeklerden daha ustun. misal, nafaka meselesi.

ozetle, ne haliniz varsa gorun. bana ne yahu.

ekleme: onedio hakkinda bir sey yazmamisim, yazayim hemen. efem simdi onedio'yu takip eden kitle bugunun olmasa da yarinin anne baba adaylari. bu yuzden evet, kendilerini takip eden kitleyi istedikleri kivama getirebilirler. dogru bir sey mi? tartisilir ama ben tartismaya useniyorum.

Kimseyi köle olarak almayı düşünmüyorum o nedenle bana hizmet etmesine gerek yok beraber yaşayacağım kişinin ancak evliliğe tamamen olumsuz baktığımdan evlenmezdim (biriyle beraber yaşamaK istersen beraber yaşarsın, vergisini ödediğim devlete gidip bizi birbirimize tapulu diyecek değilim)

@traveller
Sen adina radikal feminizm diyorsun - ki bu da dogru tanim - ama bu 21.yy feminizmi.

Birincisi, sorun ilk cagdaslasma akiminin 60-70 sene sonra buraya gelmesi degil, direkt 3. dalga cagdaslasma akiminin buraya yansimasi. Geriden takip etme meselesi degil.
Ikincisi bu mevzu tr ozelinde degil dunya genelinde sorun. Hatta asil batida sorun. Tr gibi modernlesme surecini surecini sagliksiz ve sektelerle gecirmis ulkelerde bu tur sorunlar sadece buyuksehirlerde belli bir kesimin gundemine girebiliyorken batida genel kamuoyu seviyesine inmis vaziyette. Bunlar batida var olmayan sorunlar sanmayin. Kendi icinde yeni dalga modernlesme surecinin catismasini yasiyor bati da. Bu yeni dalganin icinde yeni dalga feminizm de var ve artik argumanlar insanlarin gelenekleriyle ve kulturuyle degil mantigiyla catismaya basladi.


Ayrim konusunda modern feminizm icin durum gercekte tam olarak tersi. Feminizmin cikis noktasi ezilmeydi ama modern donemde kadin-erkek ayirimina evrildi. Manifestosunda bu ayrimi goremesen de fiilen gorursun. Bu tanimladigin "ideal feminizm" 21.yy'da varolmayan bir model. Equality degil privilege savasina donmus durumda.
Baska bir deyisle, "radikal feminizm" diye tanimladigin ideoloji bugun genel "femimizm" ideolojisini sahiplenmis, feminizmin ve sozum ona kadinin temsilciligini yapiyor durumda dunya genelinde. Bu guruhun elinde cok saglam bir kitle iletisim agi, medya gucu de mevcut. Ideal feminizmi coktan yutmus vaziyette ve gumbur gumbur geliyor.

sadece @ananiyimioguz'un yazdigi seylerin tamaminin su anki ataerkil duzenin tanimindan ibaret oldugunu yazmak icin geldim. yazinin tamami mutfak, ev ici gorevler, vs. her seyi kadina yikmis ve erkegi 'yardimci olan' pozisyonuna sokmus durumda. ne feminizim ne de modern insan bunu kabul ediyor. mutfak, temizlik, arabanin bakimi vs. vs. bir evin gercegidir, kadin ya da erkegin sorumlulugu degildir, siz buna 'esime yardim ediyorum elbette' dediginiz anda asil sorumlulugu bir tarafa yikmis, kalanini kendiniz almis oluyorsunuz. ilerde okuyanlarin bu ifadeleri dogru kabul etmemesi icin yazdim. bu nedenle insanlar yardim degil is bolumu diye bir tarafini yirtiyor.

Body falan filan degil yaw, bölee karbon zincirli hidrojen baglamali vs

Edit: cevabi niye siliyorsun kaldi boyle sap gibi cevap. Help!

"proteinlerden anlayan" adam arıyorsun ve tez mı yazıyorsun
Allahümme inna sabirin

Cok bilmeyin sivilce yapar sonra sevgiliniz sizi begenmez.

Hic bilmedigim bir konuda hic alakam olmayam bir sey soracagim.

Ben anlıyorum bana sorabilirsin

Doktora yapıyorum protein protein etkileşimleri konusunda

Çok harbi arkadaşınız dostunuz var mı ?
El cevap: Var bence. 4-5 tane.

yalan dolan

3-5 kisi vardir. Ama bizimki arkadaslik mi trolluk mu bilmiyorum devamli birbirimize adilik yapiyoruz.

Bi kiza yavsiyorum, kiza beni kotuleyip diger aday icin cok yakisikli diyorlar. Ben de onlara daha buyuk adilikler yapiyorum.
Isimiz dusunce de birbirimizi engelliyoruz.

sanmıyorum gerçek arkadaşım olduğunu, çevremde olan ve sık görüştüğüm 3-5 kişi onlar sadece.

Kizlarin dogal davranisi o.
Biz sirf komiklik olsun diye adamin hayatini kaydiriyoruz.

Kendine daha iyi arkadaşlar edinmek işin.

Son zamanlarda o kadar çok düşündüm ki bunu.bence yok.ozellikle kızlar için bu düşüncem.en yakının bile sen ondan iyi bir durumda olduğunda kıskanıyor başkasına seni eleştiriyor.ise azıcık bakımlı düzgün gittiğimde arkadaşım beni toplum içinde ezmeye çalışıyor konusmalarimi dinlemiyor falan.neler neler gördüm sürekli arkasından konuşup eleştirdiği insanla sen kötü olunca can ciğer olanlar falan.bence zaman çok kötü gerçek dost yok.

Ben 31 yaşındayım bugüne kadar pek çok defa aynı şey başıma geldi.ben ısrarla saf gibi hep inanmak istedim ama o filmlerde gördüğümüz dostluklar gerçek hayatta yok.yapabiliyorsan derdini sırrını planını hedefini kimseye anlatma çünkü hırs yapıp hedefini çalmaya çalışanı çok gördüm.derdini anlattigin gün geliyor seni onunla vuruyor.insanlarla takıl geç. Öyle olunca daha kiymetlisin zaten.

Yok.

başarılıysanız çok yakın arkadaşınız olamıyor malesef.
başarılı olmanın default özelliği bu.

ben zamanında bunu almıştım;www.csystem.org

herhangi bir aşçılık kursu çok şey öğretir.

Ingilizce biliyorsan udemy'de gayet kaliteli baslangic/orta/ileri duzeyde excel kurslari var.

istanbulda meditasyon dersleri veren budist bir hoca var, onun egitimlerinden oldukca memnun kalmistim. hayat kalitemi kalici olarak %70 falan arttirdi diyebilirim

Her ne kadar yarım bırakmış olsam da yüzme ve tenis.

Capoeira.
Enerjim ve zamanim yetseydi eglenceli gidiyordu. Epeyce de hareketli bir aktivite oldugu icin kondusyonunu koruyorsun. Vucudunun hareket etmedik parti kalmiyor.

Headspace var.

alkol alın yardımcı olur. şöyle 5 - 6 tane efes falan mesela.

İngilizce ne durumda? Ona göre çeşitli kaynak önerebilirim. @benibenim Alkol kesinlikle olmaz, zihinsel gelişimi çok yavaşlatıyor.

İngilizcem var.

headspace'deki adamın sesi beni çok rahatsız etmişti niye bilmiyorum

Türkçe meditasyon diye uygulama var, o daha iyi bence.

meditasyon degil de sana cok guzel bir kombinasyon tavsiyesi vericem. binoural app var. sadece sesler var. onu acican once 5-10 dk nefes egzersizi yapican. daha sonra da kitap okuyacan.

2 yıldır devamlı ve çok severek kullandığım, Türkçe app "meditasyon"

spotify listelerinden aldigim verimi baska hic bir muzik vermiyor. ozellikle deep concentration ve benzerleri.

Faso fiso

tamamen alışkanlık.

mesela bir masa ve masa lambası ile çalışmaya kendini şartlarsan ve o ortamı başka amaçla kullanmazsan. o masaya oturup lambayı açtığın anda çok hızlı moda girebilirsin. aynı etki.

Beyaz gurultuleri denedim de pek isime yaramadi. Ben de spotify maximum conc veya deep piano vs gibi listelerle cok iyi calisiyorum. Bi de genelde kafelerde filan iyi calisiyorum. Ortamda hareket olacak ses olacak ama benim dikkat kesilecegim boyuttq olmayacak. Bunu ayarlayinca cok guzel. White noise applrinde boole cafeli secenek de var ama o tadi vermedi.

bence bu kişiden kişiye göre değişiyor. eskiden beri müzikle ders çalışabilen birisi olmadım, iş hayatında da genelde çok standart işler dışında müzikle iş yapamıyorum pek. kulaklığı takıp saatlerce o şekilde iş yapanlar da mevcut tabi.

bu nedenle ne kadar tavsiye olursa olsun yine en iyisini kendinizin deneyip bulması gerekecektir.

Yaratıcılığı, konsantrasyonu falan artırır mı bilmem de, uyumak için binaural beats dinliyorum ben arada. Özellikle öğle araları ofiste hızlıca uyumam ve rahatlamam gerektiğinde çok işime yarıyor. Bir bak istersen.

böyle şeylerden çok zor etkilenirim, hiçbir zaman işime yaramaz bilimselliğine inansam dahi

fakat deneyimlerim gösterdi ki, sesi başlatıp ardından çalışabileceğini zannetmek yanlış bir yaklaşım imiş.
Kısık sesle başlatıp bir süre açtığım 'soft rain' sesine rezone oldum. Sonra onu gittikçe yükselterek, alışa alışa onun eşliğinde bütün gece çalıştım. 3 saatin sonunda, kayıt bittiğinde yağmurun aniden dinmesi kadar büyük bir boşluk oldu bulunduğum odada.

Özeti: İşe yarıyor ama açtığın şeye alışman lazım.

beyaz gürültü öfke anında bana çok iyi geliyordu. geçenlerde öyle bir öfke geldi beyaz meyaz demedim yedim hepsini. klasik müziklerin de birçoğu bana depresif geliyor.

bende de vardi, hatta o kadar deli seviyedeydi ki tezi defalarca zamaninda yetistiremedim. meditasyon cozdu, konsantrasyon yetenegini inanilmaz gelistiriyor. 1 sene once yazacagim seyin basinda 10 dk oturamayan ben birkac hafta once 8 saat hic sikilmadan kesintisiz is ile ilgili bir dokuman hazirladim. butun ictenligimle tavsiye ederim.

Klasik müzik bana da depresif geliyor, neşeli eserler de var ama çalışmaya/konsantrasyona hiç etki etmiyor. Spotify'daki deep focus/deep concentration playlistleri çok iyi ama. Belki biraz da kendimi şartlıyorum hadi bu playlisti açtım çalışayım bari diye.

Ek olarak Dream Theater ile de çok iyi çalışıyorm :D

Sessizlikte çalışma, çok sıkıcı oluyor. Arka planda senin için uyacak bişeyler olsun.

Etanglement +1
Kafe benzeri mekanlardaki uğultuyu alması için yağmur seslerinden oluşan bi liste dinliyorum. İlk birkaç dakika şemsiyeye/çatıya düşen yağmur damlası sesi beni dinlendiriyor. Gayrınizami ses oluşturduğu için zamanla komple ses algılamam kapanıyor. Ama ezber yaparken pek iyi bi fikir değil.

Tl;dr: Gürültüyü bastırmak haricinde sessizlik en iyisi

spor yapıyorum
enstrüman çalıyorum
yürüyüş yapıyorum
kamp kuruyorum
içki içiyorum
dans ediyorum
araba kullanıyorum
sinemaya gidiyorum

sevdiğim şeylere yöneliyorum. bunlardan en önemlisi ve pastada en büyük dileme sahip olan kişi sevdiğim. onun haricinde kitaplar, şarkılar, uzun yürüyüşler. kendine bir yaşam alanı yaratman önemli olan. gerçeklerden bunalınca çıkıp nefes alabileceğin bir alan.

Müziğe sardım ben. Enerjik Müzikler ve mindfulness.

Onun dışında hedeflere ilerliyorum. Bos durmuyorum. Eve girmiyorum. Hep dışardayim. Hava biraz daha isinsin deli gibi koşmaya başlayacağım bir de

spor, bisiklet(dağ havasi), seks, bol uyku. vücudu deli gibi yorunca gelen huzur bambaşka.

-Savunma sporuna başlayabilirsin.
-fitness, crosfit yapabilirsin.
-bisiklet alıp. bisiklet kulübüne üye olup; bisiklet sürebilirsin.
-doğada kamp yapabilirsin.

içine kapanma, yeni insanlar tanı.

Resim

insanlardan uzaklaşıyorum. sıkılana kadar kendi kendime vakit geçiriyorum, spora gidiyorum vs.. sonra insanları özleyince görüşüyorum. daha iyi hissediyorum o zaman.

depresyon dönemimi puzzle yaparak atlattım ki daha önce hiç denememiştim. bana çok iyi geldi, hiçbişey düşünmüyosun ve puzzle a odaklanıyosun. meditasyon gibi. biraz toparladıktan sonra da spora başladım ve bu ikisi ile herşey güzelleşti.

sövüyorum.

ekşici olduğum için sövdükten sonra yoga yapıyorum. :D

Yoga yapiyorum.
Kanavice, carpi isi denilen el islerinden yapiyorum. Benim icin puzzle gibi hem de bitirince elimde el emegi bir ürün kalmis oluyor.

Meditasyon. Budizm. O kadar iyi geliyor ki anlatamam. duzenli meditasyon yapan birinin dayanamayacagi stress yok. butun ictenligimle tavsiye ederim.


Yakin zamanda da borek corek pisirip millet dagitmaya basladim, o da guzel oluyor. rahatlatici.

2- kefir paylaşım grupları var facebbokta ve instagramda ordan bulabilirsin. ya da süleyman demirel üniversite'sinin ürettiği danem markalı mayayı migroslardan temin edebilirsin.

3-muhakkak. bakteri sayısı değişken diye biliyorum. su ve keçi hammaddeli kefir mayaları var.

1. Ediliyor, pastörizasyon faydalı bakterileri öldürür. Market kefiri kefir değildir, bence market kefiri tuketmeyin.

2. Eşe dosta sor, GittiGidiyor falan gibi siteleri yokla

3.lesinlikle farklı oluyor. Tane kefir ile evde mayalanan kefirde farklılık olsa da bu sağlık etkisine bildiğim kadarıyla yansımıyor. Market ve toz maya ile yapılan kefirler ise çok ciddi olarak azalmış bir bakteri çeşitliliği içeriyor, hakiki kefir değiller bana sorarsanız.

Gıda mühendisliği backgroundu olan birisi olarak diyeceklerim bunlar

Senin için hayırlı olanı o bilir. Lambadaki cinle karıştırma

Ayrıca seni yaratırken sana sormamış her duana hemen ifindim diye dönüş mü yapmasını bekliyosun. Müslümansan kurandaki emirlere uyup yasaklardan kaçınacaksın fazla düşünme sıyırırsın

Çocukken her akşam yatmadan önce Tanrı'ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrı'nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce Tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim.
Al Capone

yani kısacası çalışma tarzı bu değil

bakara 216 da dururmu yapıştırmış cevabı
Belki de sizin hoşlanmadığınız şey, hakkınızda hayırlı olur; hoşlandığınız şey ise sizin için bir şer olur. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

inanç ve sınanma olayının bir esprisi kalmıyor o zaman.

bir de hakikaten yok :/

Orta doğu da her gün kılıçtan geçen yüzlerce mazluma yanıt vermeyip, Avrupalı'ya bol bol refah verdiğinde göre, yanlış dini referans alarak dua ediliyor olabilir belki?

Çünkü Tanrı varsa ya gücü her şeye yetmiyordur ya da iyi değildir. Sırf Tanrı diye niye mutlak iyi olmak zorunda olsun ki ayrıca? Bu güce tapan insan psikolojisi örneği. Ancak gerçek dünya öyle toz pembe değil, bizim ufak tefek isteklerimizin yanıtsız kalması bile hiç sayılır her gün belki sayısız çocuğun bebeğin tecavüze uğradığı, açlıktan ve dehşet verici şeylerden dolayı öldüğü bu dünyada.

benim dualarımı kabul eder hep...

olmayan bir sey oldugu icin insanlar onu "gizleniyor" diye dusunuyor da olabilir.

"tüm insanlık yüzyıllardır dua ediyor, ediyor da yanıtsız kalıyor"

bu kanıya nasıl vardınız, nasıl emin oldunuz?

Görünmemeyi seçmesi kendi takdiridir, kaldı ki o zaman herkes inanır, o bilinmeyi ve inanılmayı istedi.

Ya zebur ya da tevratta (hatırlayamadım) şöyle söylediği ehli sünnet ve hadislerle bilinen birşeydir;

“Şayet cennet ve cehennemi yaratmasaydım, ben yine de ibadet ve itaat edilmeye layık bir İlah değil miydim?

Yani gördükten sonra herkes inanır, onun için önemli olan görmeden inanmak demek ki!

Belki de bu dünyadaki gözümüz, algımız, onu görebilmeye duyabilmeye yeterli de değildir. Hani ayette de anlatıldığı gibi Hz. Musa'nın Allah'ı görmek istemesi hadisesi var mesela.

Hz. Musa Allah ile konuşabildiği halde görememişti hani.

Tanrı gizli değil, sen göremiyorsun.

Yeshua said,
Know what is in front of your face
and what is hidden from you will be disclosed.
There is nothing hidden that will not be revealed.

And he said,
Whoever discovers what these sayings mean
will not taste death.

Yeshua said,
Seek and do not stop seeking until you find.
When you find, you will be troubled.
When you are troubled,
you will marvel and rule over all.

Yeshua said,
If your leaders tell you, “Look, the kingdom is in heaven,”
then the birds of heaven will precede you.
If they say to you, “It’s in the sea,”
then the fish will precede you.
But the kingdom is inside you and it is outside you.
When you know yourselves, then you will be known,
and you will understand that you are children of the living father.
But if you do not know yourselves,
then you dwell in poverty and you are poverty.

şuan tam senin sorunla ilgili sayfalar okuyordum;


"allah yeryüzündeki insanlarla peygamberlri aracılığyla konuşur, dolayısıyla peygamberlerin mesajları önemlidir.

bu mesajların getirdiği esaslar önemsenmeden yapılan araştırmalar astral düzeyde kalır, daha yukarı çıkamaz.

maneviyat araştırması yapan kişinin önce peygamberini tespit etmesi gerekir. "hangi peygamberin kademi üzere ilerleyeceğim?" bu islam tasavvufunda çok büyük önem arz eder. nebi tespit edildikten sonra o nebinin tahtında, altında faaliyet yapılır."


kısaca diyor ki; nebiyi (peygamberi) atlamak suretiyle Allah'a ulaşamazsın.

tasavvufa giriş - (bkz: mahmud erol kılıç ) - sf 83

hepsi kabul olsa kimse calismazdi pnp. Megan fox gelsin alem yapalim diye dua ederdim mesela. Ne anlami kaldi istedigin lap diye olunca.

youtu.be

şimdi 15 yaşındaki merve kimbilir neler için dua ediyor, ya da ailesinden neler istiyor ama 15 yaşındaki merve'nin bu istekleri sence yararına mı değil. mesela benim var bu yaşlarda yeğenim sürekli değişir istekleri. duayı da bunun gibi düşünüyorum ben. bizim yararımıza +1

İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır; sonra ona katımızdan bir nimet verdiğimizde, "Bunu ancak bir bilgi sayesinde elde ettim" der. Aksine o nimet bir imtihandır ama çokları bunu bilmez. (Zümer: 49)

İnsanı biz yarattık ve elbette içinden geçenleri biliriz; sağında solunda oturmuş iki alıcı (yaptığını) alıp kaydederken biz ona şah damarından daha yakınız. (Kaf: 16)


Dua olayı başka. Gözümüzün, kulağımızın, burnumuzun saptayamadığı bir şeyin, bir varlığın aslında olmadığını savunamayız. Hayır sandığımız şeyde şer, şer sandığımız şeyde de hayır olabilir. Bunu bilmek imkansız.

portakal.

allah katında

babalarımızın taşaklarında avarelik yapıyorduk.

İki kişinin aklındaydın.

Yoktuk. Bilincimizi sonradan kazandık.

Edit: Diğer sorunun cevabı insan beyninin evrim sürecinde saklı. İngilizce veya türkçe birçok makale mevcut.

Yoktun hocam. Bilinç anne karnında oluşmaya başlayıp yavaşça gelişen birşey. Hamileliğin ilk 6-7 ayı sen yoksun yani. Et kütlesisin sadece.

yoktuk cevabı mantıklı geliyor.

"allah katında" oluyorsak ruhumuzun orada olması lazım. e biz de tanrı gibi ezeli değiliz. tanrı bizi yaratmış. peki ruhumuz oraya nasıl geldi?

güzel cevap tabii de bu problem ortaya çıkıyor. buna bir cevap var mı merak ettim.

en.m.wikipedia.org

But sorduğun soru çok meşhur bir zen bilmecesi aslında. Doğmadan önce ne olduğunu görebilirsin, öldükten sonra nereye gideceğini de.

hiçlik. geçen ekşide biri güzel bir analojiyle açıklamıştı bunu. age of empires oyunundaki köylüler dile gelse ve ekrana dönüp "biz bu oyun yapılmadan önce nerdeydik?" diye sorgulamaya başlasalar onlara vereceğin cevap "yoktunuz amk" olur. tam olarak 'yok'lardı çünkü, oyunu kapatınca yine yok olacaklar. bizim için de birebir aynısı geçerli.

evrimagaci.org

Bu benim de kafamı karıştıran bir mevzu. Bence kin birine yaptığı/yapmadığı bir seyden ötürü kötü his/intikam benzeri şeyler beslemek. Yani aklınıza geldiğinde bu yönde bir tavır sergilemiyorsanız bence kin değil.

Kinci ne demek bilmiyorum ama takıntılısın. Bence bu bir hastalık.

Ölüp gideceğiz abicim ya kim ne demiş unut gitsin. Biraz gelişigüzel yaşa. İnsanları ve yaptıkları şeyleri umursama.

@diffarentiationation; aslında takıntılı bir şekilde bunları düşünüp durmuyorum. Ama o olaya benzer bi şey gördüğümde ya da o konuyla ilgili mevzu açıldığında hatırlıyorum bunları.