konuyu kafanda felaket senaryosuna dönüştürmüşsün :) yukarıda yazdığın gibi anlatacaksın, bu genelde çocuklu ailelerin başına geliyor dönüp ödüyorlar felaket olmuyor :)

Hapis yatmaz :)
En fazla rezil olur, tanıyanlar da bir gofret cslmayacagini bilir.
Ha dalgınlıkla kuyumcuya gece 2 de tünel kazarak falan giriyorsaniz evet o zaman sorun

En korktuğum şey. Çok dalgınımdır.

bilerek çalınca bile hapis yatmıyor dalgınlıkla yapınca mı hapis yatacak?

öyle düşük miktarlar için asla bir şey olmaz.

Keske mekanik olsa, tam tersi tamamen hukukcunun keyfine bagli kararlar.
Senin dedigin gibi olsa yazilimla avukat ve hakimleri devre disi birakabilirdik.

Mesela su durumda gofreti geri goturmesen bakkal sikayetci bile olsa ceza almayacaktin, ama bakkalin malini calmissin.

Dalgınlığını kontrol edemiyorsan bakkala girmiyceksin. Araba kullanırken dalgınlık yapıp birini öldürme ihtimalin gibi düşün. Özür dilerim yanlışlıkla öldürdüm diyince hayatın mahvolmaktan kurtuluyor mu?

kasten yapmadığın için bu hırsızlık olmaz. derdini anlatmayı düşünmeden önce bu tarz durumlarda ayık olmaya çalışman daha faydalı olur. yani yapmamaya çalışman lazım

Söylediğin nadiren oluşan olaylardan.
Kanunlar kesin kural koyar ki kimse o insaniliğin altına sığınmasın. Ayrıca vatandaş, her kanunun tek tek okumasa da "biliyor sayılır" ve bunlardan sorumludur.
Dalgınlıkla kırmızı ışıkta geçen yaya veya sürücü kazaya sebep olursa bu olayın sebebi kasıt değil , dalgınlık olsa da fail sorumludur. Esas olan bu konularda bilinçli/duyarlı olmaktır. Yoksa diğer türlü "ihmal"den bahsedilir ve yaptırım getirir.

Çeyrek gibi duruyo.

Kulplu çeyreğe çok benziyor. Tabi ağırlığı da önemli.

gramlarin uzerinde gramaji yaziyor genelde ve boyle yuvarlak olmuyor. bu ceyrek olsa gerek. kuyumcuya sorun anlayamadiysaniz.

Çeyrek altın bu. Gramın üstünde 1 gram yazmıyor yanlış bilgi.

www.darphane.gov.tr

bu kulplu çeyrek altın işte.
gramlar yuvarlak da olabiliyor ama kulplu olmuyorlar ve ortalarında bu şekilde atatürk baskısı ve etrafında deseni vs. olmuyor.

eğer fotoğraf büyüklük konusunda yanıltıyorsa belki yarımdır.
ama gram altın değil yani.

linkler açılmıyor ama üzerinde atatürk varsa ve yarım olmayacak kadar küçükse o çeyrek altındır. üzerinde atatürk olan, yani darphane tarafından basılan ve "cumhuriyet altını" denilen altınların çeyrekten küçüğü yok.

gram altının üzerinde gramajı yazıyor. dikdörtgen veya yuvarlak olabiliyor ve de çoğu zaman ambalaj içinde oluyor. belki çeyrek havası vermek için kulplu yapıp ambalajsız üretileni de vardır ama o cumhuriyet altını değildir, üzerinde atatürk falan da yoktur. altının üstüne atatürk'ü darphaneden (yani devletten) başkası basamaz.

Cenabetlik oruca engel değildir. Bu diyanetle alakalı bir durum değil.
Orucun şartları belli: belirli süreler içerisinde yeme-içme-cinsel ilişkiden uzak durmak. cünüp olma hali ise namaza engeldir, çünkü abdestli olmak gerekir. ikisi farklı şeyler. orucun şartları arasında "abdestli olmak" yok yani.

bazı kaynaklarda bu durum "bir vakit namaz süresini cenabet iken geçirmemek" olarak yazılır, çünkü oruç tutan kişinin namaz da kılmaya niyetlendiği kabul edilir.

bunu şöyle düşünün: akşam alkol alıyorsunuz, gün boyu namaz kılmıyorsunuz, ama gündüz oruç tutuyorsunuz. olur mu? olur. başka günahlar, bağımsız bir ibadetin sevabını etkilemez. "ya hep ya hiç" diye bir düşünce sistemi bizim yapımızda var, ramazanda alkol kullanmanın daha günah olduğunu, ya da "madem başörtülü, erkek arkadaşı da olmayacak" görüşünü biz kendimiz oluşturuyoruz.

hasılı, itibar ediniz. bunun dışında "orucun bir farzı da abdestli olmaktır" diyen insanın kaynak gösteremeyeceğini unutmayınız. diyanetten bağımsız, dinî kurallar böyle çünkü. ha, bu soru-cevaptan "cenabet cenabet gezin" anlamı çıkarılmaz, onu yazmaya gerek duymuyorum zaten. cevap bir tavsiye değil, orucun farzlarıyla alakalı, ilmî bir cevap çünkü.

sevgi dolu yarınlar diliyorum.

İngilizce kaynaklardan araştırdım onların da hepsi diyanetle uyumlu. Gerçekten gusül almadan oruç tutuluyormuş. Şaşkınım, cevaplar için teşekkürler.

şöyle düşün adam öldürmek de günah ama oruç bozmuyo. o başka bir şey.
cenabet olarak oruca başlamak orucu bozmaz.
fakat masturbasyon veya seks ile cünup olunca bozuluyor.

Bu meseleler sadece diyanetle ilgili değil.
Onlar da dinin kaynaklarına göre açıklama yapıyorlar.
Diyanetten önce de bir çok fıkıh kitabında bu hususlar mevcuttur.

Oruçta vücuda giren, abdestte ise vücuttan çıkanlar bozar genel kaidedir.
dikkat edilirse cünuplük oruçlu olmaya engel değil ama oruçluyken kişinin "kendi iradesiyle" yaptığı elle tatmin sonucu meni çıkması orucu bozar.
(Uykuda ihtilam olmak ise orucu bozmuyor)

Cünüplük hali de asla bir namaz vaktini geçmemelidir.

E kadınlar neden regliyken tutamıyor o zaman? Regli olduğunda abdestsiz oluyorlar. O yüzden namaz da kılamıyorlar, oruç da tutamıyorlar. O zaman oruç tutamamalarının başka nedeni mi var?

@eksiduyuruhesabim
başlanıyor, orucun şartlarıyla alakası yok.

@zimbirik
güzel soru yanlış kıyas, abdestle alakası yok, öyle olması emredildiği için öyle. niye yanlış kıyas: uzun yola(sefer) çıkınca da halin kuvvetin yerinde oluyor ama farz namazları 2 rekata düşürmek zorundasın. hayır ben iyi hissediyorum tam kılacağım diyemiyorsun, o farz senden düşüyor, ruhsat değil yani zorunluluk.

kadınlar regl iken tutamaz diye bir şey yok aslında
tutmayabilir var

@zimbirik ayrıca bunun hikmetleri vardır. En temelde kaynaklara bakmak lazım.

Yine burada dikkati çeken ise kadın regl halindeyken her istediği an o özel halden kurtulmak için boy abdesti alamayacağı.

Eerkek için ise böyle bir durum yok.

Az önce amcama sordum. O dönem memurdu kendisi. Kapıdan geçerken kalabalık gördüm girdim sıraya başvurdum aldılar dedi. O zaman hiçbirşey olamayan memur oluyordu diyor.

Babamdan bildiğim kadarıyla liseyi bitiren öğretmen olabiliyordu. Yerine göre değişse de memurluk sanırım pek tercih edilen bir meslek değildi.

Hatta 90'ları hatırlarım. öğretmenlik ve polislik şimdiye kıyasla daha kolay olunacak mesleklerdendi.

6/12/1985 tarihli ve 85/10260 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İlk Defa Devlet Kamu Hizmeti ve Görevlerine Devlet Memuru Olarak Atanacaklar İçin
Mecburi Yeterlik ve Yarışma Sınavları Genel Yönetmeliği

şu yönetmelik varmış 85'te çıkmış, buna ulaşamadım hangi resmi gazete'de yayımlandığını bulamadım. buna ulaşarak son maddelerinde "yürürlükten kaldırılan yönetmelikler" olabilir, böyle böyle 70'lere gidilebilir.

kurum ici sinavlar vardi, genelde referansla giriliyordu.
Orhan veli sanirim birakip birakip tekrar basliyor memurluga cunku babasi memur zaten.

Ozel sektore gore sartlari iyi olmadigindan okumus adam memur olmakla ugrasmiyordu. Ozelde siradan adam kaymakam maasi aliyordu zaten.

Yıllar önce kamuda staj yaparken mühendis bir abi, çalıştığı fabrikaya geldiklerini ve memur olmak isteyen herkesi aldıklarını anlatmıştı. Şu anda ise kpss'de 95+ alsan giremeyeceğin bir yer.

Hdsentinel programini kurup test edin. Performans ve saglik sonucunu verir.

Sorun yoksa alınır.
HDD için bad sector olmaması gerekir. Üstteki yazılım ile sağlık taraması yapın (uzun sürebilir)
Alacağınız harici HDD ise Bilgisayara taktıktan sonra dosya kopyalama kaydetme vs gibi basit ama olmazsa olmaz bazı işlemler yapın.

Bir şeyin yüzdesinden bahsetmek için başta sabit bir değer olması gerekiyor.
diğer yandan evrenin sürekli olarak genişlemesi ve bu genişlemeye bağlı hızı söz konusu. Neresinden bakarsak bakalım gözlemlenen oran çok gerilerde kalıyor gibi.

Yüzde 4 denmiş. Evrenin ne kadar büyük olduğunu bilmediğimiz için bu işin aslı yok. Gerçek değer yüzde 0,001 de olabilir.

Gözlemleyebildigimiz astronomik cisimler (gezegenler, uydular, yildizlar, galaksiler, asteroitler, nebulalar vs.) evrenin %4'unu olusturuyormus. Bunlar normal madde olarak geciyor. Geri kalan %96'si goremedigimiz, tespit edemedigimiz veya idrak edemedigimiz seylerden olusuyor. Bu esrarengiz seylere karanlik madde ve karanlik enerji deniyor. Yaklasik olarak evrenin %68'i karanlik enerji, %27'si de karanlik madde imis.

Gözlemlenebilir evrenin logaritmik temsili:
upload.wikimedia.org

Uzaklik olaraksa, tespit edebildigimiz en uzak yer, yaklasik 13 milyar isik yili onceki halini gordugumuz bazi galaksiler imis. Nasa'nin sitesinde ayrintilari yaziyor:
imagine.gsfc.nasa.gov

Edit: Su anda, GN-z11 bilinen en uzak galaksiymis. 13.4 milyar yil onceki halini gozlemliyormusuz, big bang'den sadece 400 milyon yil sonra. Gercek uzakligi ise 32 milyar isik yili (evren genisledigi icin).
www.nasa.gov

Edit2: Bu cevabim, yaklasik 8 yil sonra eksi sozluk'e entry girdirtti. insanliga faydamiz olsun:
eksisozluk.com

ileride satarken yetkili servis bakımlı km'lerinin yetkili serviste kayıtlı olması büyük avantaj yaratır, şimdi belki 1500 zarar edersiniz ama ilerde çok daha rahat satarsınız

Bildiğiniz ya da tanıdık vasıtası ile bir ustaya gidin. Servis bakımlı olması işin marka yönü sadece.
Aracı temiz, hasarsız kullanmak daha önemli.
0 alınan aracı 5 yılda sadece bir kere yetkili servise götürdüm.
Diğer yıllık standart filtre yağ değişimleri başka tanıdıklarda yaptırdım. Km 20.000'i bir kaç gün önce geçti.

valla ben aracımı 8 sene boyunca servise götürdüm. satarken görmeye ilk gelene servis raporlarının olduğu dosyayı gösterdim, adam ekspertize bile sokmadı. pazarlık da yapmadı. bu süre zarfında yaklaşık 20bin liralık sorunu da servis "iyi niyet garantisi" adı altında ücretsiz yaptı. 20bin lira sanayide söylenen tamir ücretiydi.

şimdiki aracımı da servisten başka yere götürmüyorum.

Psa grubu araçlarda yetkili servisten eurorepar marka ürünlerle bakım isteyin ve fiyat alın. Eurorepar peugeot/citroen yetkili servis onaylı Fransız hatta citroen üretimi orijinal ikamesi kaliteli markadır ithal. Dizel aracımın bakımı için yetkili servis orijinal filtrelerle 2500tl, eurorepar filtrelerle 1600tl fiyat verdi. Yağ zaten total. Sanayide de eurorepar takayım diye fiyat istedim biri 1500 diğeri 1250 tl fiyat verdiler 100 200 lira için sanayiye sokmam arabayı. 7 senedir yetkili servise sokuyorum.
Bir diğer tavsiyem de eurorepar servisleri açılıyor şehirlerde bosch car servisleri gibi. Garantiliyse garantiyi de bozmuyor. Oraya da goturebilirsiniz sehrinizde varsa ekonomik çözüm olarak. En azından servis bakım yaparsa ve bir sorun yasarsaniz karşınızda muhatap bulursunuz. Psa grubunda bakim yaptırana 1 sene yol yardım ve arac dezenfeksiyonu hediyeydi geçen hafta. Kampanyayı sorun bir de fiyat alırken pazarlık yapın. Baska yetkili servis varsa orayı da arayın.

Sürücüyü kaldırın yeniden başlatın tekrar yükleyin. Olmazsa bir önceki versiyon sürücüleri yüklemeyi deneyin.

Surucuyu nasil kaldiracaksin? Guvenli modda acabiliyor musun ki? Ya da biosa girebiliyor musun?

Hangi Biriyle uğraşacaksın başına bela olmasınlar sonra

Boşverin gereği yok.
Mesele gerçekte bu maske değil. insanlar birbirine göründüğü gibi yakın değil. Her zaman art niyet arıyoruz.
Konu sadece yapılması gereken işle ilgili bile olsa Amir bile çalıştırdığına, çalışan ise üstüne güvenmiyor. Sürekli bir art niyet içinde düşünme hali var. Neredeyse her alanda böyle.

Sabah uyanır uyanmaz “saglam” kahvaltı yapman gerekmiyor ki. Bişeyler atıştır veya sadece çay iç. Gevrek yiyebilirsin belki. Soru mu bu su an anlamadım :)

Kısaca sabah hardkor yemek zorunda değilsin.

aynı soruyu sormuştum zamanında:)
www.eksiduyuru.com
yardımcı olabilir.

aksam 7den sonra bisey yememeyi deneyebilirsin

Yapmıyorum. Daha iyi hissediyorum kahvaltı yapmayınca.

İştahın sadece öğlen vaktinde varsa sabah yapmadığın sağlam kahvaltıyı o zamana saklamalısın.
Diğer öğünlere kıyasla kahvaltı daha çok önemli.

Dogrusu senin yaptigin, insan dogasinda kahvalti yok zaten.
Sabahlari sekerin yuksek uyanirsin avlanmaya cikmak icin.

Anladığımız manada arka farlardan başka ayrı bir modenliği yok. Zevke hitap eden bir araç tamamen.

Dışında olduğu gibi içinde de klasik tasarım çizgileri mevcut .
Mesela 14. fotoğraf klasik VU metreli amplifikatörleri anımsattı:
i.hizliresim.com

Tasarım gerçekten zaman ötesi, ama aşırı manuel her şey. Bu zamanda bu kadar manuel kullanımlı aracı yeni diye almazsınız bence.

Ayrıca değil 2000 90'lı modeller görüyorum mercedesler instagramda, acaip donanım dolu, acaip elektronik sistemler kullanmışlar o zamanlarda bile.

Ayrıca o nasıl bir fiyat ya hu? 22 yaşında arabaya 7 milyon yazmışlar, tamamen başka yok 1 tane diye yazılmış bence.

2022 model Z4 modeller 2.3 milyon civarında.

Bundan sınırlı sayıda üretilmiş, ondan pahali sanirim

bence gerek yok ekstra para vermeye. ha istediğin telefonda 5g olursa hoş tabi.

Dünyada çeşitli sebeplerle beklenen bir pahalık var ve telefonunuz eskiyse bu sebeple alın derim. Ama sadece 5g için alamaya gerek yok.
3g'li olarak kullanıyorum telefonu ve sorun yaşamıyorum.

5g de sağlık endişesi var. mikrodalgaya yakın bir salınımı var dalga boyutunun . iyice yaygınlaşırsa alırdım.

Acele etmenize gerek yok, muhtemelen önümüzdeki 3 senede Türkiye'de yaygın olmayacak. Amerika'da dahi süper yaygın sayılmaz.

Sırf 5g için şuan telefon değiştirmek gereksiz, ortalama android ömrü 3-4 yıl, o dönemin orta segment bir telefonunda 5g zaten olacaktır.

Bi örnek verebilir misin hocam bu tarz haberlerle ilgili?

www.tweaktown.com

tr.wikipedia.org:~:text=Voyager%20Alt%C4%B1n%20Plaklar%C4%B1%201977'de,se%C3%A7ilmi%C5%9F%20sesler%20ve%20g%C3%B6r%C3%BCnt%C3%BCler%20bulunmaktad%C4%B1r.

Abi bu abd'de zamanında oluşan uzay çılgınlığında yapılmış biraz şov amaçlı "acaba başka canlılar var mı iletişim kurabilir miyiz" tadında yapılmış saçma bi çalışma, yani sürekli yapılan bir şey değil ama daha sonra araç başka sistemlere gidebildiği ve ara ara radyo sinyali göndermeyi başardığı için değerli bi hale geldi, yani sürekli dna göndermiyoruz bir amaç yok.

Şöyle düşün, günün birinde dünyanın yörüngesine tanımlanamayan bir uzay aracı takılsa ve o uzay aracı incelendiğinde üzerinden dünya dışı bir yaşam formunun bilgilerinin yer aldığı bir materyal çıksa. Ne hissedersin bir insan olarak?

Amaç bizi kopyalasınlar falan değil, bizden haberdar olsunlar, "Merhaba ben mantheman" der gibi, kendimizi tanıtıyoruz işte bulacak olan birine.

Radyo dalgalarıyla gönderiliyor. Roketle değil. Amaç radyo dalgaları bir uygarlığa ulaşırsa Dünya ve insan hakkında bilgi vermek. Kendimizi tanıtmış oluyoruz. Mesajı alan uygarlık da sinyalin geldiği noktada Dünya adında bir gezegen olduğunu ve bu gezegende yaşayan bir canlı türünü öğrenmiş oluyor. İsterlerse karşılık verebilirler. Bu sinyallerin bir uygarlığa/gelişmiş uygarlığa ulaşma ihtimali çok çok düşük. İnsanlığın küçük bir çabası sadece. Bir şef bir yemek yaptığında imzasını atıyor. Uzay çalışmalarıyla ilgilenen kişiler de bu şekilde imza atıyorlar.

Contact filmini izle

Bir umut türünden magazin yönlü haberler. İnsanların her an uzayın derinliklerinden gelen sinyal, mesaj ya da canlılara karşı duyarlılığı sağlanıyor.
Yıllardır değişmeyen haber başlıkları:
Uzaydan gelen gizemli sinyal,
www.ntv.com.tr

Uzaya gönderilen sinyal,
Bu da büyük ölçekte bir radyo sinyali yanlış hatırlamıyorsam en erken 20000 yıl içinde cevaplandırılma ihtimali varmış.
(Uzayla ilgilenen bilim adamlarının umudu, denize oltayı sallayan balıkçılarla aynı sanırım)

Bir de gönderilenler arasında üstünde farklı şekiller olan altın plak var:
www.ntv.com.tr

Doğrusu bu kadar devasa yatırım ve üretilen gelişmiş uzay araçları, bilimden ayrı olarak arkaplanda ideoloji türünden bir inanışın olduğunu da gösteriyor.

soruya gelirsek, konu dna ve uzay kavramları olduğunda bir kaç yıl içinde, diğer geçen zamanda uzayla ilgili sıradan spekülasyon veya merak uyandıran haberlerin daha ötesine de geçebilir. Bu yönde yorumlar var.
Tabi dünya dışı yeni bir yer arayışında olan insan için (arada bir haber yapılan) dünyaya göktaşı çarpması gibi işin tehlikeli boyutu da var.

Düşündüğümüzde uzay temalı filmler sanat olsun diye değil de belki gerçek hayatın bir ya da bir buçuk saatşik bir fragmanı olarakta görülebilirler.

(Yapay güneş ve yapay ay çalışmaları da mevcut)

Contact'ı izledim sanırım ama tam hatırlamıyorum tekrar bakabilirim. Arrival'ı izledim en yenilerden.

Yazdıklarınız bana mantıklı gelmiyor. Amacımız eğer "evrende yalnız değilsiniz" mesajı vermek ise, bunu kendi bilgilerimizle vermemiz gerekmez ki. Evrende kendi imkanları ile olamayacak herhangi bir şey de olur yani.

Yerimizi belli edip etmememiz bile hala tartışılıyor. Çoğu bilim insanı, bu cinayet olur saçmalamayın diyor.

Bizim yörüngemizde farklı birşey bulsak ve anlamaya zekamız veye teknolojimiz yetmez ise korkarız yani apaçık. S.a biz dostuz yazacak hali yok baktığımız şeyin içerisinde. Her ne kadar iyi niyetli bir şey bile olsa, büyük ihtimalle eğer gelişmiş bir şey ise, bizi ne zaman almaya gelecekler, işgale ne zaman gelecekler falan diye korkarız yani.

Kaldı ki dediğiniz gibi bize çok yakın zeka düzeyinde bir canlı olacak ki biz fark edebilelim. Veya bizi farkedebilsinler.

Ha umuyorum ki şöyle açıklanıyorsa içim biraz rahatlar "bizim gönderdiğimiz şeyi fark edip algılayan bir yaşam formu, bizim için o kadar da korkutucu boyutta olmayabilir".

Biz de varız demek bile riskli iken, hem biz varız hem de buyrunuz bunlar kodlarımız, seslerimiz, anatomimiz falan demek iyice anlamsız geliyor ama vardır umarım bir bildikleri.

Geçmişte hep "buraya kadar gelebilen uygarlık varsa iyi niyetlilerdir" mantığı varmış sanırım. Fakat son yıllarda "Amerika kıtasını bulanlar kızılderilileri gözünü kırpmadan öldürüp kıtayı ele geçirdi, dünyayı keşfeden uzaylılar aynısını yapabilir bizi mahvedebilir" mantığı var sanıyorum. Benim okuduğum haberler yazılar o yönde değişti yani.

edit: SpaceX'in yapmak istediği falan tahminen insanlığın devamlılığı için gen bankası oluşturmak gibi şeyler. Dünya yok olursa Mars'ta klon vs. üretilebilsin çoklu gezegende var olalım insanlık bitmesin.

Ay'a DNA gonderme varmis bi de:
lifeship.com

Benim DNA'im ne icin kullanilabilir sorusuna da soyle teorik biseyler yazmislar:
Belki gelecekte bir uygarlik bulup, gunumuzdeki gezegeni tekrar yaratir. Gelecek nesiller kodunu yildizlara tasiyip yeni dunyalar olusturabilir.

Bikac yil once de Uluslararasi Uzay Istasyonu'na DNA gonderilmisti. Dunya'ya bisey olursa turumuzu devam ettirebilme olasiligi iste.

kendim doğrudan kullanmadım. ofisten iki kişi geçti, ikisi de pişman oldu.

Fark yok.

Geçmeyin. Son kullanıcı açısından yeni işletim sistemi demek, her yeni versiyonda numaranın artması ve yapılan reklamlardır.
önceki malum Windows 10'du.
ayrıca kullanıcı verilerini karşıya ileten sürüden uygulamalar hizmetler(!) de söz konusu.
Win 10 daki telemetri uygulaması bunlardan biridir.
yeni işletim sistemlerinin içeriğinden haberi olan pek yok. Sadece standart bir kaç uygulama ve bize hitap eden arabirim için kullandığımız temalara takılmışız.

Dikkat edin normal kullanıcın doğrudan işletim sistemiyle bir ilgisi yoktur.
İşletim sistemiyle ilgili olan, kullandığımız uygulamalardır. Uygulamanın var olması ve etkinlik göstermesi için bu sistem gereklidir.
Öyleyse şimdiki kullandığımız uygulamalarda bir sorun yoksa yeni versiyon haliyle gereksizdir.

Doğrusu kendim, sistemi upgrade yapacak olsam bile bazı özelleştirmeler muhakkak yaparım.

Ayrıca bazı uygulamalar bile çalıştırıldığında internete bağlanırlar bizden habersiz.

Üstte saydıklarımızdan ayrı olarak elimizdeki telefonlar da bunlardan
pek farklı değildir.

son kullaniciyi pek etkileyecek bir soru degil bu
mesela server 2016 mi server 2022 mi desen eyvallah
tavsiyem en az yarim sene bekle oyle gec. microsoft'un adetidir bu urun cikardiktan 8-9 ay sonra duzgun hale getiriyor (server surumleri icin ozellikle)

Niye etkilemesin ki? Ux acisindan soruyorum sadece. O da ui ile ilgili zaten veya bazi ozellikler ile.

Bence geçip bizzat kendi gözünle gör.
Taskbar'daki programa sürükle&bırak yapamıyorsun, sağ tıkla task manager'a giremiyorsun.
Start menünün altında nal gibi recommended alanı var.
Context menüde yılların kısayollarına ulaşmak için iki kez tıklaman gerekiyor.
Hıyar hıyar işler.
Hadi context'i registeryden hallettin, start menüyü de 3. partiyle çözdün, ki bence saçmalık. Diğerleri için çözüm yoktu ben baktığımda. Bir esprisi yok yani.
Günlük kullanımda bir artısını göremedim, aksine angarya yaratıyor.

valla benim için aşırı rahat oldu. kendine göre özelleştirmeler yapıp elin alışana kadar kullanırsan eminim ki memnun kalırsın. hala w10 alışkanlıkları var tabi bazen yabancı geliyor arayüzü vs ama kesinlikle daha pratik, ben o kadar pişman değilim açıkçası 2 ay civarı oldu geçeli o zamandan beri aktif bir şekilde kullanıyorum bilgisayardan. biraz da kişiden kişiye değişiyor yani.

Asıl gereken derece ne ise ona göre gözlük camı vermeliler diye biliyorum. ayrıca sormak gerekiyor kendisine neden böyle dendiğini.

Uzak derken de miyopi rahatsızlığı olduğunu anlıyoruz buradan.
Bu derecedeki göz bozukluğu için gözlüğün zaruri olarak kullanılması durumu da evet, yaklaşık olarak belirtilen metrelerden sonra tam netlik isteyenler için söz konusu.

Gözlüğü de alın diyebilirim. Yaşa bağlı olarak miyopi artabilir.

Diğer yandan bazı göz egzersizleri ile böyle rahatsızlıkların giderildiği yönünde bazı kaynaklardan da bahsediliyor. Ne kadar fayda veriyor bilmiyorum.
Düşünüldüğünde bu egzersizleri yapmak doğrusu mantıklı da geliyor.
Bir benzetme:
www.hihonor.com

Benim gözler ileri derece bozuk,ayrıca göz tansiyonum da var.Doktorlar olması gerekenin altında numara yazıyorlar.Çünkü tam numarayı alırsam baş ağrısı,gözde kanlanma gibi sorunlar oluyor.Sizin durumunuzda neden düşük yazdıklarını anlayamadım.
Uzak gözlüğü gün içinde kitap okuma,telefonu kurcalama dışında her zaman gözünüzde olmalı.Özellikle dışarda sürekli kullanmalısınız.

muayene ederken harf okutmadı mı? öyle yarım derece üstü yarım derece altını denetip hangisinde rahatsınız diye sorması lazımdı.

benim de göz derecem gözlüğümden 0.25 yüksek. gözlük gayet yeterli geliyor. senin de numaran düşükmüş. o yüzden gözlüğü ne kadar çok takarsan o kadar alışırsın

@astronom bey okuttu hocam, hatta 5-6 farklı mercekle okuttu. en sonunda dedi numaran 1 ama 0.75 veriyorum diye.

elektronik el freni de otomatik bırakmaz kendini, hava yastığı da çalışmaz. araba kapısı açıkken hareket etmemeli, bundan dolayı sürüş destek veya güvenlik özelliklerinin önemli bir kısmı çalışmaz.

Yokuş kalkış destek sismlerinin araçtan araca değişebilecek türleri var. eğim derecesi de önemli. Belli dereceden az olan eğimlerde bu sistem devreye girmiyor.

"Kapı açıkken yokuş kalkış desteğini devre dışı bırak" diye bir yazılım, ya da kapı müşüründen sinyal alınca devre dışı kalan bir sistem olacağını sanmam.

Acaba az eğime denk geldiniz de araç yokuşu mu algılamadı? Ben olsam tekrar dener emin olurum, ama ciddi bi yokuşta denemeli emin olmak için.

araç vw grubuysa şöför kapısı olayında ir sürü saçmalığa sahip.

frene güçlü şekilde basmayınca kalkış desteği devreye girmeyebilir.

Emniyet kemeriyle alakasi olabilir mi?
Bende kemeri cikarinca auto hold aciksa el frenini cekip destekleri devre disi birakiyor.

Arabadan iniyorsun diye yapiyor bunu. Kapiyi actiysan herhangi bir destek vermemesi normal.

Zaten cevaplar verilmiş ama bir örnek de ben vereyim, benim aracım da viteste ise kapıyı açtığınız an emniyet kemeri takılı olsa dahi vitesi boşa alıp el frenini çekiyor. Vites boştayken açınca yine el frenini çekip sesli ve yazılı uyarı veriyor napıyorsun hacı diye.

kısa vadeli olarak şu an en uygunu: perde çekmek.

Valla hocam bu çağrı mimar mühendislerden çok bilim insanlarına yapılmalı bence. Derdimiz ışık alan bir iç mekan oluşturmaksa camın alternatifi henüz bulunmadı, palyatif çözümler üretilebilir tabi, perde gibi.

nasıl bi alandan bahsettiğini bilmiyorum ama amacın ucuza kapatmaksa şeffaf branda ile olur herhalde

aynı dertten muzdarip biri olarak takipteyim. sadece buzdolabı ile aylık 140 tl gelen elektrik faturası gelen eve, 50 derece izmir sıcağında 12:00-19:00 arası sürekli güneş düştüğünde klima çalışınca gelecek faturayı düşünmekten şimiden uykularım kaçıyor.

sizin cam balkon motivasyonunuz nedir, ona göre beyin fırtınası yapalım. bizimki ilk etapta güneşi kessin. o yüzden çadır ya da branda kumaşından perde yaptıralım diye düşünüyoruz ama karanlık da olmasın istiyoruz. açık renk tercih ederek bu sorunu çözebiliriz sanırım.
toz ve gürültü ikinci sorun ama şimdilik onları görmezden geleceğiz ne yazık ki.

şu an yeni taşındığımız eve yaptırmayı düşünüyoruz hiç fiyat almadık açıkçası korktum =)

anladığım kadarıyla hem estetik olsun hem güneşten korusun diyorsunuz o zaman en oluru sanırım panjur ya da pimapen(sanırım kesme camdan çok daha uygun olur)

aaaa aklıma gelmişken, apartmanınızın bu konuda bir kararı var mı kontrol edin. yani bazı binalar, siteler dış görünüş bozulmasın diye standart bir model belirleyip bunu zorunlu tutabiliyor, kafanıza göre şekil şukul yapamıyorsunuz.

Kansızlık varsa üşüme olabilir.

Tarz meselesi de olabiliyor. Bugün 26 derece sıcakta şort üstüne sweatshirt ve bere takmış bir kız gördüm mesela.

Kişiden kişiye değişen bir çok açıklaması olabilir.
Gördüğüm bir örnek olarak, sıcakta kısa kollu montla gezen biri vardı bulunduğum yerde. Şahsın kilolarından dolayı da montun tamamen içi dolmuş haldeydi. Giyim sebebi olarak belki yokluk , belki de kendisine böyle yakıştırıyor da olabilirdi.

Başka sebeplerden biri olarakta, yıllardır sahip olunamayan bir şeyi zamansız ve ani olarak elde etmenin getirdiği (çevreye hava atma amaçlı) ayarsız türden bir mutlulukta bunlardan biri olabilir.
Talih kuşu filmindeki, sahilde kürküyle koşan kadın sahnesi bunu çok net açıklar.

ilginç bir durum ama yalnızlık

www.psychologicalscience.org

PS. diziyi izlemedim karakter hakkında bilgim yok.

Ben de genelde kalın giyinirim çünkü çok üşüyorum. Bir de bazen evden montu giymiş çıkıyorum, sonra hava açıyor ama montu taşımaya üşendiğim için giymeye devam ediyorum. Üşengeçlik yani. Çok derin anlamları olduğunu sanmıyorum.

Konuyla kismen alakali oldugundan buraya birakiyorum:

en.wikipedia.org

Yabancı ülkenin askeridir bence o. Eğitim görüyordur ikili anlaşma gereği

Türk vatandaşıysa neden olmasın?

Onlar degisim ogrencisi. Turkmen kirgiz falan da denk geliyordu askerde bize.
Biraz egitim gorup ulkelerinde devam ediyorlar


Zaten ilk zenci pilotun linkini atmislar, kendisi pilot oldugu icin haliyle hem subay hem komutan.

Yorumlarda yazmışlar. Yabancı ülkenin azkeri öğrencisiymiş. Türk askeri öğrenciler de dışarıya gönderilebiliyormuş eğitim için. Bir çeşit askeri öğrenciler arası değişim programı.

Bkz: afro türkler

tr.m.wikipedia.org

m.youtube.com

Diğer ülkelerden askeri eğitim almak için gelenler var ülkemize. Hep biz mi Avrupa'ya abd'ye gönderelim ?

Osmanlı zamanında afrikadan hizmetçi olmaları maksadıyla getirilmiş, cumhuriyetle birlikte türk vatandaşı olmuş, sen-ben kadar türk olan siyahi vatandaşlar var. Yanılmıyorsam ege'de birkaç köy var tümden siyahi. Tsk'de 23 yıl önce bir astsubay görüp öğrenmiştim işin aslını.

Bizim siyahi türklerden olanlar var.net olması için söleyeyim babası astsubay emeklisi oglu albay olan komsumuz vardı.

tuz susatır geyiği var. bilimsel açıklaması güvenilirliği meçhul ama.

Kavurma, tüm fast food ürünleri.

susatan yiyeceklerin çoğu doğru beslenmeye uygun gıdalar değil. böyle bir kaygınız varsa pek de işe yaramayacaktır.
www.sporx.com

sabah yediğim kıymalı pide akşama kadar susatıyor.

ben de hiç su içmem ama dışarda ne zaman tavuklu pilav yesem deli gibi su içiyorum. yağı fazla koyuyorlar ondan sanırım. deneyebilirsiniz.

Balık

tavuk,sucuk beni acayip susatıyor.

yine tuzlu şeyler de keza susatıyor.

Tuzlu,baharatlı ve karbonhidrat ağırlıklı herşey susatır.

Çekirdek

Herkes tuz yazmis zaten ama belki tuzdan bile con susatan msg var. Msg tabii bilmen lazim neyde var neyde yok.

Chips Master Msg içeriyor. Ama sorunun çözümü bence bu değil. Her gün cips yiyecek hâliniz yok. Kendinize bir tane suluk alın. Hep gözünüzün önünde dursun. Sabahtan akşama kadar bitirmeye çalışın. Gördükçe için.

Tuz/baharat etkiler ve sıcak yerlerde bunun etkisi daha çok görülür.
Susumamak için doğrudan su olmasa da içinde su oranının fazla olduğu yoğurt gibi ürünlere yönelmek bir çözüm olabilir.

İlk başta aklıma gelenler, sarma,ıspanak,turşu.

yani evet en önemli şeyi söylememişim. tabi ki kilo aldıracak ve zararlı şeyler tüketmekten mümkün olduğunca kaçınmaya çalışıyorum. su tüketimim günde 1lt bile değil bu yüzden aklıma bu çözüm geldi ama tabi ne yesem ekstra kalori olacak :(

çok para mı bilmem de kimse twitter'ı bırakıp onun yaratacağı platforma falan geçmez.

Abi Twitter gibi başka platform var mı şu an? Yok. Yani dediğin gibi platform kurunca herkes oraya akacak diye bir durum yok öyle olsa her popüler insan zaten açardı belki de açılmıştır batmıştır bilemiyoruz; orijinal olan her zaman tektir. En son Trump açacam diyordu ne oldu bilmiyorum.

Elon Musk'a paranın bir kısmını trump vermiş olamaz mı?

Normalde çok büyük ve gereksiz para böyle bir satın alma için. Bu tutarın temelde kendisine ait olduğunu da sanmıyorum.

diğer yandan geçmişte bir kaç tweetle kripto piyasasında bazı önemli hareketlere sebep oldu.
Baktı ki etkili bir araç almak daha mantıklı.
Düşünüldüğünde hazır bot ve tanınmış kişilerin hesapları sayesinde yeni algılar oluşturarak bu kâr edinme işini daha da körükleyebilir.

Nedense son iki senede devlet temsilcileri veya siyasi liderlerinden başka sadece zenginliğiyle öne çıkan isimlerin yaptıkları daha çok konuşulmaya başlandı.

Sanal dünyada buna benzer bazı el değiştirmeler olsa da çekincem daha çok gıda konusunda. Malum bir pahalılık var dünyada. Ucuzluk yönünden önemli toplum arasında iyice yer edinmiş zincir marketlerin "dışarıdan" satın alınması ile işler insanlar için çok daha karmaşık ve problemli bir hal alabilir.

Yine topraktan üretim için girdi maliyetleri çok arttı. Bu da üreticiyi zor durumda bırakıyor. Hazır satın almaya yönelme söz konusu olduğunda da marketler öne çıkıyor..

her üye olana 50 dolar versen bile twitter gibi bi kitle yaratamazsın.

Vali,kaymakam bile resmi duyurusunu buradan yapiyor artik.
Egm falan takip baslatiyor.

Gecmis satislara bakarsak 44 az bile.

Adam herhangi bir belediyenin hesabini kapatsa su anki baskan bir daha secilemez.
Herhangi bir ulkede hukumet degistirecek gucu var.
Trump'i piyasadan sildiler hesabini kapatarak.

Arkada devlet destegi vardir normal adama satilmaz boyle bir sey. Parasiyla bile alamazsin.

yıllık resmi reklam geliri 4 milyar amortisman 11 yıl gibi oluyor.

onun haricinde gayri resmi politik ve borsa manüplasyon gelirleri mevcutsa değer bir yatırım.

Elon Musk'ın öyle bir gücü yok, kimsenin yok.

Dikkat ederseniz sosyal medya platformlarının hepsi organik yapılar. Kimse Twitter'a, Facebook'a ya da Instagram'a bir önderin, patronun, öne çıkan bir ismin çağrısıyla vesaire toplanmadı. Dijital toplumdaki bir ihtiyacı karşılıyordu ve bu karşılık bulunca insanlar süreçsel olarak buralarda birikti.

Dahası bu mecralar organik yapısından ötürü yalnızca bir ürün olmanın ötesine geçti, hepsinin kendi kültürü var. Aynı dijital ülke gibi bunlar. Bir ekosistemin dinamiklerinin hepsini bir sosyal medya platforumuna da uygulayabilirsiniz.

Elon Musk yeni bir platform kursa ve insanları buraya toplasa dahi bu twitter, facebook ya da instagram olmaz, yeni bir şey olur. Ama Musk yeni bir şey istemiyor, Twitter'ı istiyordu.

Motor yağı:belli km aralıklarında değiştirilir, eksilirse tamamlanır. Motor yağı ışığı yandığında 1km bile gidilmez.
Hidrolik direksiyon yağı:zaman zaman kontrol edilir, değiştirilmesine gerek yok genelde. Eksilme yapmaz. Yaparsa kaçar olabilir kontrol edilmeli.
Motor sogutucu suyu: antifirizlidir. Eksilince aynı renk antifriz ile tamamlanır. Su da koyulabilir ama donma derecesini değiştirir. Eksik kullanılmamalıdır. Hemen tamamlanmalı.
Fren hidroliği: kontrol edilir ama tamamlanmaz. Fren balataları eskidikçe seviye aşağı iner. Kaçak yoksa balatanın kalınlığı tahminen azaldıkça anlaşılır. Kaçak varsa tamamlanarak araba kullanılmaz, çünkü fren tutmaz.

Işığın yanması yağın miktarı değilde daha çok basıncını ifade eder.
Ayrıca yağ seviyesini gösteren çubuğu vardır ona bakın.
Eklenen yağın türü , markası aynı olmalıdır.
5/30 ise yine aynı marka modelinden 5/30 eklenmeli.

Yag isigi yandiysa "eklemek" yetmeyebilir. Ortalama bir motor 5-6 litre yag aliyor, sizin 1 litre eklemeniz yag isigini sondurebilir ama motorun icinde yeterli yag oldugunu anlamina gelmiyor.

Araclar sivi eksiltir, ama isik yakacak kadar eksiltiyorsa buyuk ihtimal kacak vardir.

Bir servise ugrasaniz iyi olur. Arac eski mi? Marka-model?

@cooper
araç 2005 hyundai getz. motor yağını doldurdum o tamam, kapağı açınca bunları gördüm de sorayım dedim. Çok teşekkür ederim.

@theconqueror

power steering fluid - hidrolik yagi. Bu normalde kacak yok ise eksiltmez, buna pek dokunmaniza pek gerek yok. Kacak olursa hidrolik direksiyon calismaya bilir ya da yag eksirse ses yapar.

engine coolant - bu da radyator suyu. Ufak ufak eksiltebilir, buyuk kacak varsa su biterse arac hararet yapar, motoru yakmaya kadar gidersin. Kontrol etmek lazim.

arac 15 yasinin ustunde oldugu icin sivi kacaklari olabilir, ben olsam bir servise baktiririm yeni aldiysaniz. dedigim gibi yag isigi yakacak kadar yag eksiltmesi pek iyi haber degil.

cooper agaya ek olaraktan sadece hidrolik değil, tam olarak direksiyon hidrolik yağı. bir de fren hidroliği var ki yağları ayrıdır. fren hidrolik yağında dot 4 standartı geçerli şu anda. direksiyonda ise atf 4. bu iki yağ arabada bir sorunla karşılaşmadığın sürece 4-5 yıldan önce değiştireceğin şeyler değil.

engine coolant denen zıkkım da motor soğutma sıvısı. antifriz yani. onu da serviste yılda bir ölçtürürsün. özelliğini kaybetmemişse, miktarı da iyiyse ellemene gerek yok.

motor yağı ise bambaşka bir konu. onu 10.000 kilometre ya da 12 ayda bir değiştirmen gerekli.

var, taksimde sinagoglari var

onun soyadı eşkinazi'dir. "eşkinaazi" diye de okunur.

yahudi adamlar ve yahudi denmesini istiyolar aslında. eşkinaziler var TC'de

Ben de rastladım kendilerine. Doğrudan sormadım en iyisini kendileri bilir ama varsayımım; köken eğer saklamak isteniyorsa reddetmek, tam tersini iddia etmekle ilgili olabilir.

Ahmet Türk gibi, kürt kökenli çok insan öztürk, bozkurt, türkoğlu soyadını almıştır. Yine mübadele veya muhacerat döneminde balkan göçmenlerinde de sık rastlanır bu nasyonalistik ve muhafazakar soyadlarına.

Eskinazi mantığında da böyle bişey yatıyor olabilir.

1- Soyadı kanunu çıktığı zamandaki siyasi konjuktürü anlamak lazım sanırım.
Yahudiler için durum böyleyken gerçekte diğer yandan soyadı kanunu ile gerçek kimliği saklama imkanı doğdu bazı kesimler için bu da ayrı konu.
Savaş ve bazı olaylardan sonra yeniden yapılanma içerisinde kendi hayatını sürdürme gayesi güden toplum için bunlar pek bir şey ifade etmiyor olabilir.

2- Türkiye'de bulunuyorlar.

3- Kendilerine sormak gerekiyor.
İkisi aynı manada kullanılıyor genelde. Bir de sami (taraftar/yakın olma bakımından semitizm denir) kavramı var bu iki kelimeye yakın.

İzmirde Jak Eskinazi var mesela meşhur iş adamı. Eskinazi ailesi İzmirde meşhur baya.

Ya çok düz adam düşüncesi olcak belki de, 1934'te soyadı kanunu çıktığında Nazi kelimesi bu kadar tabu muydu bunu düşünmek lazım. Aşkenazi'yi eskinazi diye soyad alıp sonra değiştirmek istememiş olabilirler.

Kelimelerin alakasi yok ki niye gicik olsunlar.

Mesela keleş guzel demek, icinde kel geciyor diye keles soyadlilar kel mi oluyor :D

Birisi almanca kisaltma digeri bir yer adi.

Yahudilerde Sefaradlarla Aşkenazlar arasında bazı harfleri söyşeyişlerde farklılıklar olabiliyor. S/Ş de bunlardan biri. Mesela Spinoza'yı Şpinoza diye okuyanlar vae.

aşkenaz doğu avrupa yahudisi demek hatta genel olarak hazara devletinin bakiyesi bu insanlar. polonya, litvanya, almanya ve rusyadakilere aşkenaz, ispanya kökenlilere seferad deniyor. türkiyedekilerin çoğu seferad yahudisidir.

Soyadı kanunu çıktığı sırada Nazi partisi daha yeni iktidara gelmişti, henüz Yahudilere yönelik soykırım boyutunda hareketlerden kimsenin pek bir haberi yoktu. Zaten Avrupa'da yüzyıllar boyunca genel bir Yahudi nefreti olduğu için o sırada bilinenler de Nazilere has birşey olarak algılanamazdı zaten. Dolayısıyla Aşkenaz Türkçeye o sırada Nazilerden bağımsız olarak Eskinazi diye uyarlanmışsa ve bu soyisimler bu şekilde verilmişse buna itiraz edilecek bir durum yok düşündüğünde.

Zaten Latin alfabesinin Türkçeye uyarlanması da öyle şak diye olmuş birşey değil, 60'lı yıllarda bile hala neyin nasıl yazılıp okunduğunun kesin olmadığını görebiliyorsun. O nedenle kimliğine Eskinazi diye yazılan bir ismi Yahudi birey kesin ve net bir şekilde böyle okuyacak/idrak edecek diye bir durum da yok.

belki yazmak senin olayın değil ama konuşarak çok daha rahat ve akıcı olacaksın.

kitap incelemelerini video şeklinde yayınlayabilirsin mesela. hiç bişeye de ihtiyacın yok ekstradan.

belki bunu video değil sadece sesli olarak yapmak istersin, onun ismini çıkartamadım şu an :)=

İnternette artık içerik okuyan sayısı az. İnsanlar ya izliyor, ya da dinliyor.
Bu formatlara yönelmek daha iyi olur.

yapabilirsin tabii ki, sevdiğin bir konu hakkında yazabilirsin, ben senin yaşlardayken falan mesleğimle ilgili blog yazıyordum okuyorlardı.

"insanların okuyacağı şeyler yazmak" dediğin işin 2 boyutu var:

1- insanların okuyacağı konular bulmak
2- doğru düzgün cümleler kurabilmek, akıcı yazmak vs.

İkisi birbirinden farklı konular. Çok okuyor olmak illa ki çok iyi yazabileceğiniz anlamına gelmiyor, iyi yazmak için çok yazmak lazım.

Yazı yazmanın video veya podcast yapmaya göre daha efektif, keyifli ve faydalı bir aktivite olduğunu düşünüyorum, ama tabi ki ulaşacağı kişi sayısı daha az olur. Tek derdin para değilse hala geçerli bir model tabi ki.

Neyin okunacağını da denemeden bilemezsin. Ben arkadaşlara oyun önerisi veriyordum, sonra biri dedi ki "bunu blog'a çevir". Hiçbir yazma tecrübesi olmayan biri olarak bi blog açtım, 1 senede 10.000'den fazla okurum oldu. Sonradan kapattım blogu ama "5-10 kişi okur" dediğim şey yürüdü gitti hiç beklemediğim bi şekilde.

"(bana 10 sayfa birşey makale vs yaz deseniz 10 cümle çıkaramam gibi hissediyorum)"

hissetmelik bir durum yok. ac bir blog (bedava) ve pratik yapmaya basla. istersen youtube videosu da cekebilirsin, netiecede onun da scriptini yazmak bir yazma eylemi, kamerayi acip dogacalama yapmayacaksin.

para kazanmak gibi bir kaygin olmadigi surece bol bol yapabilirsin istedigin her formatta.

Doğruluğundan emin olduğun bilgiler ile yararlı konular varsa olabilir.
Buna karar verdikten sonra iki şey var karşımıza çıkan. çeşitli konulardan, kendi tecrübelerimizden karma bir bir paylaşım serisi mi? yoksa yoksa belli bir konu/alan üstünden paylaşımlar mı yapmak gerekir?
Doğrusu ben de uzman değilim ama hobi olarak tweeter'da tarih konulu, özellikle yabancıların bizlere bakış açıları, onların kaynaklarından çeşitli alıntılar alıntılar bizdeki tarihi meseleleri nasıl değerlendirdiklerini yine bizdeki kaynaklarla karşılaştırmalı olarak kısa açıklamalı paylaşımlar yapmayı düşünüyorum. Yabancı dil önemli aslında ama bende de yetersiz olduğundan çeşitli çeviriler bu açığı kısmen kapatacaktır.

Makale ise biraz daha parçaları tutarlı ve uzun olarak bir araya getirme çabası ki tanınmış biri olmadıktan sonra insanların bunu okumaya hem vakti, (çoğunlukla da) isteği yok gibi.

SSD, pil, ram 1000 i geçmez.

www.eksiduyuru.com

sadece ssd ve pil yeter gibi

İçini tamamen temizletin diğer şeylere karışmayın. 8gb RAM normal bir kullanıcı için yeterli.
Ram, o an hem işletim sistemi hem de kullanıcının kullandığı uygulamaların bulunduğu fiziksel bir bileşeni ifade eder. Mesela word de çalışırken sistem, elektrik kesintisi gibi durumlarda aniden kapandığında tüm yazdıklarımız gider ya işte o çalışmamız ramde bulunur.
Kaydetseydik eğer veriler HDD ye geçerdi.

Batarya kullanımı yarım saati aşıyorsa onu da değiştirmenize gerek yok. Günecelleme yapmayın, sistem ağırlaşır.
Sistem açılışındaki uygulamaların da bazısının da sanırım sonlandırılması gerekiyor.

Benim bilgisayarımın aynısı neredeyse. Geçen sene ssd taktırdım, hiç ram falan uğraşma gerek yok. Ssd taktır ve keyfine bak. Pil de şart değil, prize takabileceğin ortamda kullanıyorsan onu da salabilirsin.

ekstra bir işlem yapmıyorsanız bence de 8 gb ram yeterli. ama ssd taktırsanız ciddi anlamda farkını hissedersiniz.

onumuzdeki gunlerde hayatini ciddi sekilde etkilemeyecekse salla gitsin.

hayatıma etkisi 0 olacak ancak moralim kötü durumda

Sakın sakın sakın, kaybettiğin 40 bin lira zararı çıkarmak için tekrar asla kumar oynama.

Daha dün 25-26 yaşında genç bir hemşire kumar borcundan intihar etti, bir gün önce de kumar borçlarından dolayı ortadan kaybolan genci annesi arıyordu, öldürüldü diye aranıken herkesten uzağa kaçıp gizlendiği ortaya çıktı.

@john kaybettiğim 5 bin lirayı misliyle çıkarmak için bu işe giriştim hayatımın dersi oldu.

Uzak dur.
Kumar, özellikle sanal ortamda büyük oynayanı kaybettirmeye ayarlıdır.

Yapılacak bir şey kalmamış. Tam tersi hemen geçmesi iyi değil. Hemen geçerse kafanda hep "acaba" olur. İçine öküz oturması lazım ki tövbe et, bir daha Kazı Kazan bile alma.

ben de benzeri bir şey yaşadım, zamanla geçer. mühim olan ders çıkartmak.

4 ay ot gibi yaşayacaksın başka seçeceğin yok. Hızlı kâr ederim diye tekrar bahis işine bulaşma.

40bin çok çılgın bi para değil. Tabi ki iyi para, her kuruşa emek verip kazanıyoruz ama yapacak bi şey yok gitti artık. Senin hayatını etkileyecek bi para olmadığından unutup geçeceksin torunlarına anlatacağın bir anı olarak kalacak.

40 bine yapacak bir şey yok ama bu seni yeterince üzdüyse bir daha böyle bir şey yapmazsın dostum. 40 bine ciddi bir tecrübe satın almış olursun.

ancak para kazanma hevesini bastıramadığını hissedersen yatırım araçlarına odaklanabilirsin. borsa, altın, kripto vs. orda da kaldıraçtan uzak duracaksın çünkü orda da kaldıraç borsanın kumarhanesidir, yine paranı sıfırlar. yatırım araçlarında zarar etsen de paran sıfırlanmaz tecrübe edine edine büyürsün.

belki moral olur sana ben de 5.38 bitcoin kaybettim zamanında 249 bin tl yapıyordu o zaman.(şuan 3.2 milyon tl) çok zor bir durum, saçlarım falan döküldü. psikolojik rahatsızlıklar yaşadım. seninki 4 aylık birikimmiş. ben o bitcoinleri en az 3-4 senelik emeğimle almıştım. sakın geri kazanırım diye devam etme. 40 bin tlyi 80 bin yapsan emin ol hiç bırakamazdın. kolay para çok tatlı. hep hırs yapıp daha fazlasını isteyecektin. çalışmadan kazanmanın keyfi başka tabi. geçen arkadaşımın polis kuzeni de beylik tabancası ile intihar etti bahis yüzünden. aman diyeyim uzak dur.

40bin kazanmak icin 40bin mi riske ettin?
Seninki kumar bile degil karşim, kumarbaz adam bile boyle girismez.
bu islere bir daha bulasma.

Kriptoda vadeli işlem batağı gibi geldi bana. Aynı boku ben de yedim, hatta dur kaybettim madem geri kazanayım hissi de oldu ama kendimi frenledim. 2 güne unutursun kafanı dağıt yeter ki.

40binle hayatin degismez. Ama ne yaptiysan bir daha asla yapma. Yanindan bile gecme.

Bu sekilde "zararimi kurtarip birakacagim" diyen tum tanidiklarim 5 yildir kredi oduyor, hayatlari mahvolmus durumda. 40binden bir sey olmaz. Salla.

bu olayı anlattığınızda size destek olan anneniz ve kardeşiniz varsa geri kalanı düşünmeyin. hayat bu tip şeyler için çok uzun. pahalı da olsa cok iyi bir ders almışsınız.
yapacağınız en iyi şey bu olayı unutup temiz bir sayfa açmak.

biraz ilginç gelebilir ama morali düzeltmek için para harcayın. imkan varsa tatile çıkın, yeni bir şeyler alın yapmak istediklerinizi yapın. yani kısaca tüketin. o zaman daha iyi anlaşılıyor paranın değeri. para bazen kullanıldıkça, harcandıkça işe yarıyor, siz de işe yaratın.

kabullenmesi zor biliyorum, yenilmeyi kabullenmek lazım. 10 gün sonra unutursunuz bile.

Her şeyden önce, kumarda kâr edemeyeceğinizi kabullenerek, YouTube 'bağımlı kafalar' grubuna bekleriz.

Ben bırakalı 2 sene olacak, huzurum geri geldi. Dönüp arkama baktığımda şunu diyorum; 'ne malmışım'.

Akım derken bokum demek

Özrü kabahatinden büyük olmak.

Burada kıpti, başka toplumların hoş görmediği davranışlarla öne çıkan bir kesimi ifade ediyor.(ayrıca egypt kelimesi buradan gelir)

Dolayısıyla bu tür olumsuz davranışları hayatının her anında normal görenler bunu büyük bir meziyet, yetenek gibi anlatır. Mesela
- Herkes yalancı ise en dürüst/mert olan, ben yalancıyım diyendir.. gibi bir ifade üstteki söze yakın anlam ifade eder.

Muadil bir atasözü için ise sayfaları karıştırmak, ya da bir Edebiyat/Türkçe hocasına danışmak iyi olur.

Bastan akim derken bokum demek mantikli gibi gozukse de aslinda degildir. Buradaki kipti kisisi hirsizligini soylerken yanlislikla yapmaz. En mert kipti bile kendisini overken hirsizligini anlatir. Irkci bir deyim gibi gorunen bu tabirde huyu bozuk bir gurubun en basarili ozelliginin bile ne kadar olumsuz oldugu anlatilir.

www.besir.org.tr

genelde ev araba ve borclar harici birikimin 81 gr gecerse 40 da birini vermelisin ihtiyac sahiplerine

80,18 gr. altın veya bunun tutarında paran var ise ve üzerinden 1 yıl geçmişse, 40ta 1ini zekat vermek farzdır. Örneğin 400000 TL paran var bankada ve 1 yılı geçmiş, 10000 tl zekat vermek zorundasın.

Nisab miktarını hesaplamada kişinin sahip olduğu ama kullandığı/kullanmadığı mal/arazi/ev ve eşyalarının nisab miktarına dahil olması veya olmaması gibi bir çok ayrıntı bulunduğundan işin ehli biriyle bunlar hesaplamak daha yerinde olur. Kaynak kitaplarda daha akla gelmeyen bir çok ayrıntı bilgi vardır zekatla ilgili. Bazı örnekler verecek olursak bir yerde bulunan alacağımız zekâta dahil olur mu?
Nisab miktarı kadar zekat verecek zenginin, bu zekatı (bölmeden) tek bir fakire vermesi uygun mudur? gibi..

Yine nisab miktarı altının ağırlığında çeşitli sayılar verilmekle birlikte öğrendiğim 96gr olduğudur.
Ayrıca kişinin tabi olduğu mezhebe göre farklı bilgiler söz konusu olabilir.

Bankalardaki ve kasamdaki tüm nakiti hesaplıyorum (altın, döviz vs toplamı)

Sonra elimdeki satışa hazır ticari mallarımın değerini topluyorum.

Sonra ileri tarihli çeklerim, kredi kartlarım, ve diğer borçlarımı düşüyorum.

Kalanın 1/40 hesaplayıp parça parça dağıtıyorum ihtiyaç sahiplerine.

Tüm birikiminiz altın/dolar gibi yatırımdaysa değerini hesaplayıp o değeri bir şekilde ödemeniz lazım, elinizde ödeyecek tl yoksa birikimi bozdurup ödemelisiniz, ya da direkt o birikimi bölebilirsiniz.

200 gram altınınız varsa 5 gram altını vermelisiniz.

10.000 dolarınız varsa 250 dolarını vermelisiniz.

Bindiğiniz arabaya zekat düşmez, ama araba alıp satan bu ticareti yapan biriyseniz tezgahınızda satılığa hazır bekleyen arabaları hesaplamanız lazım.

Oturduğunuz eve, yazlığa zekat düşmez. Ama bunlar haricinde elinizde satılık evler varsa ticari olarak onlar da zekata tabi.

Ama kiradaki evler zekata tabi değil, kiradan gelen gelir harcanmayıp biriktiyse o gelir zekata tabii.

Aslında bu kadar basit bir konu değil, her malda zekat oranı aynı değil, her malda/gelirde 1/40 değil yani.

Yağmur suyu ile sulanan tarım arazisinde oran farklı, taşıma suyu ile sulanan arazide farklı mesela.

Sonra hayvanda da farklıymış, ben zekat konusunda bilgime çok güvenirdim ama bu sene Nursaçan hocayı izlerken yeni bir şey öğrendim. Hayvan beslerken oran kırkta bir değilmiş tam olarak.

Yani 40 koyundan 1 koyunu ver, 80 koyundan 2, 120 koyundan 3 koyun ver değilmiş.

Alıntılıyorum;

"40 koyundan azına zekât yoktur. Saime 40 koyun üzerinden 1 yıl geçince bir koyun zekât verilir. 120 taneye kadar hep tek koyun verilir. 121'den 201'e kadar iki koyun, 201'den 400'e kadar üç koyun, 400'de 4 koyun zekât verilir. Sonra her 100 adet için, bir tane koyun artırılır. Keçinin zekâtı da koyun gibidir."

Allah her sene bir önceki seneden daha çok zekat vermemizi nasip etsin, enflasyon artmadan ama :)

max. 2,5 değil min 2,5 olarak düşünmek lazım

senelik hesabın dışında
her ay 500-1000 arası yardım yapmaya çalışıyorum

Söz konusu kanun hangi kurum/kuruluşa hitap ediyorsa sitesine bakabilirsiiniz. Ama toplu halde bulunurlar mı kesin bir şey söylemek zor. Ayrıca yürürlükten kaldırılan kanun ve yönetmelikler de söz konusu.
Diğer bir arama kavramı olarak: yönetmelikler külliyatı

Yayamama bir yöntem buldum, merak eden olursa yazayım

mevzuat.gov.tr'de yönetmelik arama ekranında ilgili kanunun adını yazıp arama kriterini "içerik" olarak değiştirince metnin içinde o kanunun adı geçen tüm yönetmelikler geliyor

T.B.M.M. Kütüphanesi işinize yarayabilir. Linkteki Ulusal Veritabanları başlığına özellikle bir göz atın: www5.tbmm.gov.tr

Amazon com tr de bazen iyi indirimler oluyor

Böyle yerler de alternatifleriniz arasında olsun derim. Facebook grubunda dün yayınlanan bir ilan
i.hizliresim.com

dün akşam baktıklarımsa d&r hep en iyiydi şu an için.

Belki en çok indirim yapan site değil - olabilir de - ama ettiği kar ile sokak hayvanlarının tedavi olmasına yardımcı oluyor, bilgi olsun diye ekliyorum;

www.kitapkoala.com

qr kodu statik ise (basılı veya ekrana dosyadan gösteriyorsanız) bunu yapabileceğinizi sanmıyorum. en fazla her site için bir statik qr olur, dosyadan okuyup onu gösterirsiniz. veya qr kodunu kendi kontrolünüzde olan bir siteye yönlendirirsiniz, o site istediğiniz siteye yönlendirir.

qr kodu dinamik ise (qr kodunu göstermeden hemen önce oluşturuyorsanız) yaparsınız.

Söylediğin zor bir şey olmamalı.
QR code maker uygulamaları var.
İstediğini yaz okutunca da istediğin çıksın. Telefondan okutunca eğer qr kod bir site adresi ise "siteye git" düğmesi görünüyor.

QR kodu oluşturup bir yere sticker olarak yapıştıracağım ben. QR kod sürekli değişmeyecek ya da her seferinde yeni kod üretilmeyecek yani.

Ayrıca internette kod oluşturucu siteler var zaten. Ama dediğim gibi kodu okutunca "kampanyalara git" uyarısı vermek yerine, QR kodunu oluşturduğum sitenin adı çıkıyor. Ben onu istemiyorum.

@liberal
Tam olarak demek istediğim buydu çok teşekkür ederim.

Bence artarak devam eder

İçmek sayılır bunlar. Çünkü o bahsettiğin anlarda sigarayı gerekli ihtiyaç olarak görüyorsun.
Alışkanlığın başlarında gibisin.

Stress oranın arttığında o günlük sayı da artacaktır.
Sigarayı asıl olarak bırakan sadece yıllardır içmeyen değil, içme olasılığının en fazla olduğu stress, sinir gibi olumsuz durumlarda kendisini kontrol edendir diye düşünüyorum.
olumsuz durumlarda sigara yerine başka alışkanlık kazanmak lazım.

arkadaşlardan almak yerine artık kendin alıyorsun. buna level atlamak denir.

bu paket bitince yeni bir paket alma. buna odaklanmaya calis. olunca iciyorsun ama olmazsa ilk birkac gun aranirsin ama cikip taa markete kadar gidip almazsin.

tibben senede 12 sigara/puro/nargile ustu sigara iciyor sayiliyor demisti bana bir doktor.

bırak. artarak devam eder +1

Boyle baslaniyor zaten sigaraya. Kestirip atmazsan gunde 1 paket icersin. Hic kacisi yok.

aynı şekildeydim hatta 27 yaşındaydım. lan bu saatten sonra tiryaki falan olmam diyordum. bir gün kafamın tepesini attıran bir şey oldu arka arkaya 4-5 tane içtim. sonra midem falan bulandı ama tiryakiliğe de kapıyı açmıştım.

Cevremde 28 yasindan sonra sigaraya baslamis 4 5 kisi var. hepsi ayni sekilde basladi. Biri de direkten dondu gunde 2 sigaradayken.
Bence acilen, yol yakindan hayatindan tamamen cikar. En az 1 sene falan da tek bir dal bile tuketme, hala kendini sigarayi yeni birakmis bir insan gibi dusun.

bagimliligin en buyuk belirtisi inkar etmektir zaten.
Gecmis olsun zaten su an sigara bagimlisi olmussun.

Icmeyince mutsuz olup yoksunluk belirtisi gostereceksin.

Tam dediğiniz gibi yirmilerin sonunda başladım, bir yıl böyle gitti bazen iki oldu üç olmadı ikinci yıl günde iki üç taneydi, üçüncü yılda beş altıyı bulduğu günler olurdu, bir hiç içmediğim olurdu, arkadaşlarla oturuluyorsa sayı kaçardı. Bir süre bırakayım içmem ki dedim sonra o kadar çok otlandım ki insanlardan geri sigara alıyordum onlara. Birkaç önce canıma tak etti, üçüncü denemede bırakabildim. Yapmayın etmeyin böyle başlıyor insan evet.

Çevremde ne kadar 'Aaaa! Ne güzel. Keyif içicisi bu.' dediğim adam varsa zaman içinde keşe döndü.
Sigarayı azaltarak bırakabileceğini sananlar var bir de.

İnsan sigarayı ya içer, ya da içmez. Ortası durumlar gelip geçicidir.

Sigaraya böyle başlanıyor. Ben sigaraya ilk başladığımda lisedeydim, okul çıkışı kuytuya gidip 1 sigara içip eve giderdim. Sonra bi baktım her gün yemekten falan kısıp o parayla paket alıyorum :)

Yukarıdaki herkese ek olarak, günde bir sigara içmekle yarım paket sigara içmek sağlığınıza neredeyse aynı zararı veriyor. Yol yakınken geri dönün.

www.health.harvard.edu

Ayy bi de uzun uzun yazmışsınız kıyamam. Gitmezdim. Boyle adam kullanan tiplerden de uzak durulmasi gerektiğine inanıyorum.

Gitmezdim. Zaman geçtikçe öncelik verdiğimiz insanlar da değişiyor çevremiz de. O size gelip bir de altın vs taksa iade-i ziyaret yapmanız gerekirdi.

Duruma göre bakarız de. Vakit gelince işim çıktı vs de tebrikler de geç. Ben böyle yapıyorum.

Gitmezdim.
Düğünden sonra iletişimimiz güzel olursa, sömürme değil de karşılıklı güzel bir arkadaşlık olarak devam ederse evine ziyarete giderdim.

Gitmezdim. Ama siz gidersiniz gibi gözüküyor, bazı insanlar fazla iyimser. Giderseniz eğer sakın bir şey takmayın. Takana takarlar, adet budur.

hayir. gitsen de bir sey takma tabii ki. zaten bu adamin sana herhangi bir faydasi olmayacak hayatin boyunca. kaybedecek bir sey yok.

ben giderdim gibi geldi

Net gitmezdim. Ayrıca şöyle düşünün ben de yoğun olduğum dönemlerde ya da yurtdışında olduğumda maalesef bazı arkadaşlarımın düğününe çağrılmama rağmen gidememiştim. Daha sonra gelmeyeceğini bildiğim halde ayıp olmasın diye çağırdığım insan çok oldu.

Bu kadar olanlardan sonra ayıp olmasın diye çağırıyor olmalı.
Gitmezdim.

Sanırım bir sevginiz var fakat kırgınsınız, sevmediğiniz biri olsa kısas normal olurdu haketmiş ancak verdiğiniz karar cümlelerinizde açıkça belli, gidip sembolik birşey takacaksınız, ben de olsam böyle yapardım herhalde hayatının dönüm noktalarına şahit olmuşum bazen insan her şeyi karşılık bulmak için yapmaz ben de böyleyim

gitmem.

giderdim. altına ne ara geldik bilmiyorum ama altın da takardım.

gitmem. bu kadar düşünelecek hiçbir tarafı kalmamış.

Ay hiç işim olmaz... Tebrik eder hızlıca uzaklaşırım.

gitmem gitmeyin, altın taksın diye çağırmıştır, üzgünüm.

gider miydiniz diye sormak bile saçma bence. gidilmez.

Cok net gitmem.

Arasa açmam, bırak düğünü.

Ben olsam gitmezdim ama giderseniz de bişey takmayın ne gerek var

sokağından gecmem

Hayatta gitmem.

burada bir sürü farklı dinamik olabilir.

durumu olmadığı için üniversite hayatı zor geçmiş.
düğününüze gelmemiş olması normal çünkü bazı insanlar bir şey takamayacak, istediği gibi giyinip kuşanamayacak, düğüne gelmese hakkını vererek bir ev hediyesi alamayacak diye durumdan kaçmayı tercih edebilirler.
ne sebeple gelmediğini söylemek istememiş de olabilir.

benim çok ters bir dönemime denk geldiğinde ben de çok yakın bir arkadaşımın düğününe gidememiştim ve durumdan rahatsızlık duymuştum mesela.

bir de, "derdini tasasını anlatır rahatlardı" ve "aldım karşıma konuştum" demişsiniz.
bu ifadeler bence biraz dikkat çekici.
siz ilişkideki düzgün tarafsınız ve bu dostluğa sizin değil onun ihtiyacı varmış gibi bir bakış hissettim.

dolayısıyla, burada önemli olan geldi gelmedi meselesi değil.
görüşemeseniz de sevip değer verdiğini düşünüyorsanız gidin.
ama art niyet, kullanma, adam yerine koymama gibi şeyler hissediyorsanız, ki bence daha çok kendi derdine düşmüş, pek kötü niyetli gelmedi bana, o zaman gitmeyin.
insan ilişkilerinde her zaman misilleme yapmak ya da karşı tarafa bir şekilde karşılık ve tepki vermek doğru olmayabiliyor.

düğüne giderseniz de ne gerekiyorsa onu takın.
ben olsam öyle yapardım.

bence mutlular dilerim yazıp düğünden sonra haber bekliyorum çift olarak takılırız diye mesaj atın

Gitmem, bişey de takmazdım. Allah çarşısına pazar versin.

gitmem.

gitmezdim. ama sen gidermişsin gibi geldi. :)

ben düğünüme gelmeyen kimsenin düğününe gitmem. neden gideyim ki?

Teknik olarak gecerli, pratikte uygulanmiyor.

Metrukiyet kavramıyla açıklanır bu gibi kanunlar

Güncelleştirme paketini bulun ve silin.

01:30-02.00 civarı yiyip yatıyorum.
3 adet haşlanmış yumurta, kaşar peynir, süt, 1 dilim ekmek (unonun paketli tam buğday ekmeği)

tost çakıyorum saat 4 de

son dakikaya kadar yiyorum, ezandan sonra da namaz kılıp yatıyorum. Kahvaltılık, yumurta, ekmek ve çay.

1 gibi yiyorum, 2 yumurtalı omlet, 2-3 çeşit peynir, 2 dilim etimek, salatalık.
sonrasında kuru kayısı, hurma vb.

Genelde kahvaltılık olur.
Sahur için makbul zaman ezan (imsak) vaktine yakın zamandır.
Adet edilenin aksine iftada az yemek sahur ise daha sağlam olarak yapılmalı.

İmsak vaktine 10dk kala kalkıp 1 tane haşlanmış yumurta ile 2 bardak su içip namazı kılıp yatıyorum.

tavsiye:
çay içmeyin, haşlanmış yumurta şart üstte de gördüğünüz gibi

Duruma göre değşir. Geçici de olabilir .başka bir arızanın habercisi de olabilir. Ya da araç bilgisayara bağlanarak varsa ayrıca arıza kodları silinebilir. Işıklar söndüyse çok önemli değil. Ama sık sık tekrar ederse (ayrıca bakım zamanı da yaklaşıyorsa) servise uğrayın. Çekici genelde yolda kalan araçlar için en son çözümdür. Yavsitem en yakındaki bir ustaya gösterin.

servise gidip, hata kodu gözüküyor mu baktırmak gerekir.
bazı arabaların hata kodları geçmişe dönük de kaydediliyor.
atıyorum mesela 3 gün önce arıza lambası yaktı, söndü, bir daha yakmadı, saati saatine görebiliyorsun.
bazı arabalarda ise arıza lambasını yakan hata kodlarını çıkartan şartlar kaybolduğu an arıza kodu da hafızadan silinir veya olmadı geçmişe kaydedilir ama onlar da silinecektir.
sen servise götür baktır bence.
akü azalsa esp lambası, takviyeli direksiyon ikazı vesaire de yakar ve zaten direksiyon bir süre sert kalır komple elektronik direksiyonsa.

vodafone 100mb sınırsız 117 tl

Türknet 100 mbit 99 tl. Haziranda 139 olacak.

2 yıl taahhüt verdim sene başında ttnete. 16 cügolayt sınırsız+yalın hat 107.

Şimdi bunu 120'ye satıyorlar herhalde. Online işlemlerden kendiniz yaparsanız ilk ay ödeme almıyorlar. 23*120 gibi.

türknetteydim zamdan sonra geçen ay geçtim poyraznet 55tl/24mbps.. şu sıralar oyun falan oynamadığım için film dizi 1080p de işimi görüyor. hızlandırmak istediğimde de 85 tl 100mbps tarifesi var. memnunum. bu devirde su parası 55 tl..

Dün zamlı ödedim 60 tl. Yetiyor videolarda ve download işlerinde.

turknet 99 ama haziranda zam geliomus

200 mbit / 170 lira. ttnet fiber.

129 tl 100mbit superonline.

www.openthesis.org

proquest

yani anlattiginza gore normal degil ama sizin baski kavramini nasil yorumladiginizda onemli.
yani normal olabilir siz abartiyor olabilirsiniz veya gercekten nefes aldirmiyorladir.

ben daha cok ortamin dedikoduya meyilli oldugu izlenimi aldim, muhtemelen kamera olmasada patronun bi adami her haraketinizi kontrol edip bildiriyordur

5 dakika gec geldi, ogle yemegine 3 dakika erken cikti gibi
uzun lafin kisasi
is arayin mumkunse en azindan kurumsal olsunki calisan olarak haklarinizi eksiksiz alin.

Dediğin gibiyse (içeride sigara içme hariç) normal değil. Ve belli ki o işe girecek çok kimsenin olduğunu biliyorlar.
Biraz işe odaklan zorlu da olsa denetim kazan ve daha sonra başka yer arayışına gir istersen.
Kamera olayı da herkesin gördüğü bir yerdeyse o da sorun değil.
İçerideki kamera da çok problem edilecek şey değil.
çalışanı her an gözetlemekten ayrı olarak yaşanan olumsuzlukların çözümünde kullanılan bir araç olarak bakmak lazım.
Yoksa patron olunca yapılacak ufak şımarıklıklar arasında sayılacak bir şey değil.

Yani çok ihtiyacınız yoksa yüksek lisans mezununu asgari ücret ile çalıştıran bir şirkette çalışmayın bence. Asgari ücret dediğiniz şey vasıfsız işçiye verilmesi gerekilen bir seyken bizim ülkemizde yeni mezun herkese bu maaşı veriyorlar.

Senin anlattığın kadarıyla söylüyorum; çok kötü patronlarla da çalıştım ama hiç birisi ne sigaraya ne tuvalete ne yemeğe filan karıştılar. Normal değil tabiki ama özel sektöre de hoş geldin.

Boş ver tecrübeyi falan. Böyle bi yerde çalışılmaz. İstifayı bas çık. Sigara molasına izin yok, asgari ücret falan çekilecek dert değil.

Ancak işe çok ihtiyacınız varsa yeni iş bulana kadar çalışın. Aksi durumda ne kadar erken ayrılırsanız o kadar iyi.

İsteseniz de uzun vadede çekilecek yer gibi gelmiyor kulağa. İçerik bilemiyorum da kamerayla izleme de manyakcaymis. İşin kendi stresine stres ekleyen bir sey. Boyle yerlerde insanlar bence giderek çalışıyormuş gibi gozukmeyi ama çalışmamayi öğrenir ama illa ki zerre tatmin bulunamayan bir şey olur sonuçtan. Ücret tarafında da tatmin edici bir şey yokmuş. Yeni bir yer aramak için bir sürü sebep var.

Olması gereken o zaten, günde 2 defa sigara+çay molası, bir de öğle yemeği molası. Daha ne olsun? Diğer türlü serbest olduğunu düşün, bokunu çıkartır işçi milleti.

öyle yerde çalışılmaz kendine yazık ediyorsun.

haftada çalışma süresi olarak 45 saati aşıyorsan mesai parasını yazılı olarak talep et vermek zorunda (geçmiş dahil)
öğlen arası 1 saat veriliyorsa sigara molaları bu sürenin içinde sayılıyor
o konuda haksız olmanla birlikte bu sebeple işten atamaz

evet green box. düzgün uygulanırsa böyle kusursuz oluyor. bir sürü program var. edius, adobe premier vs.

Tekniği konusunda bir şey diyemem ama video kalitesi 2160p ye kadar çıkıyor.

Işık kullanımı çok önemli, yeşil perdeye ayrı yüze ayrı ışık verince kusursuza yakın oluyor. Savaş hocanın saçlarında yeşil belli oluyor biraz ama önemli değil o kadar

-iyi bir aydınlatma sistemi
-iyi bir kamera
-yeşil perde
-yüksek çözünürlüklü arkaplan (.jpg, .avi vb.)

after effects, premiere gibi yazılımlarla yeşil kısmı siliyorsun, arkaplana istediğini koyuyorsun. savaş'ın işlemi çok başarılı olmamış köşelerde yeşillikler belli ama kimin umurunda?

teorikte basit ama ilgili programı kullanmayı bilmen lazım. tek tuşla olacak işler değil.

Alakası yok, üst üste gündem olacak ahlaksızlıklar yapılıyor ülkede, haliyle sözlükte de gündem oluyor, normal yani.

Bir operasyon yok. Bu olaylar hep Twitter'da başlıyor. Ekşi Sözlük'ün sosyal medyada bir karşılığı yok. Twitter'daki olaylar da Sözlük'e taşınıyor. Twitter'da da uzun süredir gündemde bu konu. Hepsi de gerçeğe dayalı.

Biri sağda solda gördüğü bir haberi gündeme taşıyıp provokatif şeyler yazıyor, diğerleri de tuzlukla koşuyorlar peşinden. Bunun ilgi çektiğini gören bir tane daha açıyor, böyle böyle kümülatif şekilde artıyor. Eminim ki Google'da "mülteci saldırı" gibi keywordlerle arama yapıp haber araştırıyorlardır.

Zira artık ekşi; twitter gibi herkesin kendi fikrinin benzersiz olduğunu düşündüğü ve daha önce bin kere yazılmış bile olsa aynı şeyi yazarak nefret kustuğu bir mecra. Maksat bişiler yazmak olsun insanlara.

olaylar git gide sinir bozucu bir hal aldığı için artık en ufak şey bile göze batmaya başladı doğal olarak.

eskiden kimse bu kadar rahatsız değildi ama iş çığrından çıktı. en hümanistler bile şu an nefretle dolu. haliyle en ufak olay da sosyal medyaya yansıyor.

Bir operasyon olduğunu sanmıyorum. Her iki popülasyon da ülkemizde "kontrolsüz" bir şekilde çoğalıyor. Bu çoğalma şimdilik hafif tehditlerle sürdürülebilir olsa da önümüzdeki 10 yıllık süreçte bu şekilde devam edip de sıkıntı yaratmayacağını düşünmek fazla iyimserce olurdu.

E mizrak cuvala sigmiyor artik.

10 milyon multeci nedir? Dunyada boyle bir sacmalik yok.

Gündem oluşturma çalışması diyebiliriz.
İstistiklerde geçiyor Türkiye için 2018-2019 yılları en fazla göçmenin geldiği zaman aralığı olmasına rağmen o zamanlarda bile bu kadar sözü edilmiyordu. Şu an TV'ye çeşitli sebeplerle çıkanlardan ayrı olarak yurt dışına gidenler de yok değil. suriyeliler bile yasal yollardan geri dönebiliyorlar şu an.

şimdi bize gelirsek ülkemizde malum siyasi,kültürel,inanç vs. arada bir çok parametre olduğundan gündem veya algı oluşturma açısından formül şöyle işliyor:
1 göçmen Türkiye'ye geldiği an 2 göçmen sayılıyor o da bir olaya karıştığı an bu 2'nin karesi alınıyor (4 eder) ve 10'la çarpılıyor. Sonuç olarak 40 rakamı her halükarda sosyal medyada paylaşım yapılmaya değer bir sayıdır.

Suriyelilerin karıştıkları olaylara ben de doğrudan şahit oldum. Yine kendi aralarında gerçekleşen (bazı videolarda görüldüğü üzere) toplu olarak kavga yaptıkları ortada. İstisnası vardır ama daha grup halindeki suriyeli veya başka ülkeden göçmenlerin bir ya da bir kaç vatandaşımıza saldırdığını duymadım denk gelmedim. (Karşılıklı kişisel tartışmaların içinde kendimde bulundum.)

Tabi göç akışı iyi kontrol edilmelidir.

Avrupa tarihine bakılırsa kavimler göçü büyük değişikliklere sebep oldu. Şu an bile çekince halindedir avrupa. Ukrayna Rusya savaşı uzadığı ve avrupaya giden göçmen sayısı arttığı sürece Avrupa ülkeleri de bir yerde kontenjanımız doldu diyecektir.
Geçenlerde göçmen almama/sınırlama adına bir kaç ülke adı sıralandı bu bakımdan ama adları şu an aklımda değil.

Sosyal medyada bir gruptapki paylaşımda Antalya (özellikle Konyaaltı) bölgesinde UK plakalarındaki belirgin artıştan ayrıca söz ediliyordu. Belli ki oraları da zengin kesim tercih ediyor.

Bazı sebeplerle özellikle Bursa ve İstanbul'da yaşayan suriyelilerle konuşma fırsatım da oldu geçmişte. Büyük çoğunluğu teksilde çalıştığını söyledi. İstihdam ve ucuz iş gücü konusunda önemli kaynak ve tercih sebebi oldukları da ortada.

Bir gençle yaptığım konuşmanın özeti ise,
ünlü bir markanın yine orjinal ürünlerini yapan yerde çalışanın aldığı aylık ücret herhalde bir çoğumuzun aldığı aylığın yarısının altında kalır. Bunlar da ayrı mesele.

Kısaca,
birileri göçmenlerden şikayet ediyor, birileri de (adil olsa çalıştırıyor diyeceğim ama aslında) kullanıyor.

her gün daha fazla mülteci videosu düşüyor. bu konuda bir algı operasyonu olduğunu sanmıyorum, gerçekten ciddi bir problem var.

Onceden kendilerini yabanci hissedip baslarini belaya sokmuyorlardi.
Yani kriminal olanlari suc isliyordu normal olanlari da normal takiliyordu.

Simdi normal olanlar suc isleyince ceza almadiklarini fark ettiler.
Bu yuzden hergun haber oluyorlar.
Bagcilarda adam yol kesiyor, otekisi trafikte adam eziyor.

Kişisel bazda böyle meblağlar vermeye gerek yok diye düşünüyorum.
Online PDF düzenleme uygulamalarını da düşünebilirsin.
Mesela:
pdfcandy.com

Pc için:
www.pdfill.com

İşkembenin daha çok çorbası yapılır.
Ayrıca işkembenin yapısı gereği kızartılması ise mutfağın (ağır) kokmasına neden olabilir.
Kasaptan değil de hazır aldığın için belki bu sorunu yaşamayadabilirsin.
Malum temizlenmesi çok önemli.
Doğu gibi yörelerde hiç kızartıldığını görmedim.

İstersen bir de en başta suda yarım saat kadar haşla sonra tekrar dene.

İşkembenin önce uzun süre düdüklü tencerede haşlanması lazım. Ondan sonra yumuşayıp pamuk gibi oldugunda saçta veya tavada baharatlar kavurursan o zaman harika olur

maret işkembe alıyorum ben de sürekli. çorbasını yapıyorum hep, o yüzden onu anlatayım.

temizlenmiş onlar o yüzden temizlemeye gerek yok.
ince ince doğramak gerekiyor öncelikle. sonra tencereye 1 litre suyla koyup haşlayın. kaynadıktan sonra da kısık ateşte bir yarım saat falan daha kaynamaya devam etsin.

hatta daha bile fazla olabilir, çatalla içindeki işkembelerin çok yumuşak olduğunu kontrol ederek piştiği anlaşılabilir. sanırım kaynadıktan sonra tencereden alana kadar 1 litreye yakın su daha ekliyorum ben, sadece baştaki suyla yapınca hem az oluyor hem de çorbanın suyu çok yoğun oluyor.

isterseniz işkembeler yumuşayınca alabilirsiniz, ben tam o noktada bir de terbiye ekleyip 2-3 dakika daha pişirip sonra alıyorum ocaktan.

Böyle bir şeyin olduğuna inanmayı bırakmak. Batıl inanç bu.

ben de bu yaşıma kadar 1-2 şeyi kınadım ve tam olarak başıma geldi. çevremde de çok gözlemledim.

bundan sonra hiç kimseyi ve hiçbir şeyi kınamazsınız artık :)

Haklarına girdiğini düşündüğün kişilerle helalleşmelisin.
Kişinin kınadığını yaşamadan ölmediği hakkında hadis dahi var.

Çevremde de bu durumu yaşayanlar var.

Kınadığının başına gelmedi özfarkındalığının düşük olduğuna delalet eder. Kendini tanıma, bazı şeylerin farkına varma konusuna kafa yorabilirsin.

@karayel e demek ki hak ediyorsunuz başınıza gelenleri :)

Klasman değiştirin. Kınamalara ara verip "x olmasını hiç istemem" diye düşünen biri olun. (Örn: Şu işi yapmayı hiç istemem) Ya da "neyse ki bana bu olmuyor" demeyi deneyin. Kınama fobinizin azaldığını göreceksiniz.

Ohoo daha neler neler olacak.
Bu da bir nevi ders işte. Kendini tutabilmeyi öğrenene kadar kaçamazsın

sadaka verr

başınıza başkalarının başına gelen şeylerin benzerlerinin gelmesinin kınamayla falan alakası yok. sizin de android değil insan olmanızla, hayatta ki her şeyin de insana dair olmasıyla ilgisi var.

batıl inanç, sene 2022, bilim çağı anahtar kelimeleri umarım ışık yakar.

iflah olmaz o kınamacı dilden çıkanın şeklini değiştir bence. kınar gibi olmaktansa zan eder değil de, daha olumlumaya bak. #olumlama.

kinadiginiz seyler muhtemelen siradan insan davranislari.
Yani 'ya bu insanlar da iki bina arasina gerilmis bir ip ustunde yururken kirmizi tisort giyip kafalarinda top sektirmiyorlar mi sinir oluyorum' gibi spesifik bir seyi elestirip sonra kendinizi o durumda bulmadiniz herhalde.
Birinin es secimini kinamissinizdir, para harcama seklini kinamissinizdir, pasifligini vs hayat secimini kinamissinizdir, sonra da kendinizi ayni durumda bulmussunuzdur yani, cok normal.

"bu konuda bir fikrim olmasinin dunyaya bir faydasi var mi?' diye dusunmeye baslayabilirsiniz. Bazen bazi seylere bakip, gozlemleyip, hmm diyip gecebiliriz. Illa ki bir fikir uretmemize gerek yok.
Ayrica genel olarak insanlar coook istisnai durumlar haricinde o sirada dogru olduklarini sandiklari seyi yapiyorlar. Bilgileri, gorguleri, tecrubeleri, imkanlari o seyin dogru olduguna yonlendiriyor onlari. Biraz empati ve merhamet de kinama duygusunu azaltabilir.

Kaktüs çok iyiymiş. Plase pisagor kırmızı.

kaktüslü olan +1

kaktüs +1

Kaktüs

Hey gidi, eski bilgisayarım. Çok da iyi bir bilgisayardır aslında, hem oyun oynadım, hem InDesign, Photoshop ve Illustrator'de tonla iş yaptım, hatta 3D programları bile kullandım, bana mısın demedi.

Harddisk'de sıkıntı olabilir. Yavaşlığı herkes RAM'e işlemciye yüklerken bu kısım unutuluyor hep. Harddisk'e bir health check yapın, internetten araştırın Hard Disk Sentinel vb. programlar var bu işi yapan. Eğer Harddisk sorunu yoksa belki RAM değiştirmek gerekiyor olabilir. Bu ikisinin dışındaysa yapacak birşey yok çünkü işlemci ve anakart bütünleşiktir, bütün aleti değiştirmek lazım.

Disk eski HDD ise ve bu aleti kullanmak istiyorsanız mutlaka SSD alıp takın, gündüzle gece gibi fark edecektir.

İşletim sistemi ne bilmiyoruz ama
Win 7 ile Firefox kullanın.
Güncel uygulama ve işletim sistemleri eski bilgisayarlar için zorluk çıkarabiliyor. Ayrıca ram burada önemli bir etken.

ssd takılacak
ram artırılacak
ve güncellemelerin tamamlanması beklenecek.

görev yöneticisinden bir kontrol edin hdd kullanımı %100'de mi kaliyor hep.

Evet görev yöneticisi disk kullanımı sürekli %100. Benim sorun ettiğim şey bı tarayıcı bile calistiramayan PC mi olur?

bu ssd olmayan pc'lerde kasım 2021 update'i sonrası ortaya cikan bilinen bir sorun. ilk olarak 21H2'ye yükseltmeyi deneyin. disk kullanımı düzelmezse sıfırdan kurulum yapmanız lazım.

tarayicinin calismamasinin nedeni disk kullanimin %100 olması.

Evet akla asla uymuyor. Yeme içme dahil her türde kadar pahalılıkta asla normal değil dünyada.
Kaskodan ayrı olarak arkadaşlar bugün trafik sigortalarının neredeyse iki kat arttığını konuşurdu.

Gelecekte üretülecek araçlarla ilgili sürücünün hal ve hareketlerini sürekşi kayıt altında tutan (sanırım) sensörlü araçlarla ilgili bir yazı okumuştum.
Hal böyle olduğunda zararı ödememe konusunda sigorta şirketlerinin bunu delil olarak kullanabileceğinden bahsediliyordu.
Belki de bu gibi riskler yerine tamamen otonom/robot araçlara bineceğiz.(uzaktan hacklenmezler ise güvenli denebilir bir yere kadar)

genel olarak isleyis farkli olsa da kasko degerinin %2' si gibi bir fiyat cikariyorlar ilk asamada. arac kasko bedeliniz seneye 500k olursa kaskonuz 10bin tl civarina cikacaktir.

Arkadasim sifir araciyla kaza yapti ikame arac veremedi firma, sonra perte cikaramadi cunku araba 600bin olmustu, buna sifirini vermek istese arac yok, fiyat belirlemek icin bile arac bulamadilar.

Tamir ettirdi 100bin odedi sigorta firmasi.

Simdi araba kör topal halde yuruyor.
Bu gidisle 20-30 kasko odemek normal olacak.

2 hafta önce aracımı takasla değiştirdim. Yenisiyle eskisinin kasko değerleri çok yakın. Geçen sene eski aracım için 2200 lira gibi bi rakam ödemişim. Bu sene sigortam .net üzerinden gelen minimum teklif 3100 liraydı. Araya iş girdi yaptırmadan kalktım, ertesi gün aynı teklif 4 bin olmuştu ben de vakit geçirmeden yaptırdım. Diğer tekliflerden en düşüğü 8 bin küsürdü. Fiyatlar epey uçmuş durumda.

Sektörel olarak primler çok arttı, sağlık sigortalarında geçen ay ile bu ay arasında aynı kişiye çalışılan teklifte 500 tl fark var.
geçen yıla göre neredeyse tüm sağlık poliçe primleri 2 kat artmış durumda.
maliyetler çok yükseldi dediğiniz her sektöre konu sigortalarda artışlar bu yüzden. hastane, otomotiv, vb.
primlerden bağımsız sigorta konusu daha da önem arz ediyor artık. maliyetleri bütçeden karşılamak yerine sigortayla halletmek daha da mantıklı hal aldı. sigortalarınız yoksa yaptırın (kamu spotu) :)

Bölgeye en yakın emniyet/ jandarma birimlerini araştırın. Kaza noktasını tarif edin onlara sorulursa daha net bilgiye ulaşılır.

Diğer yandan hak arama adına sıkıntısı uğraşı git geli çok olur diyorsanız unutun derim.

Benzer bir durumda savcılığa sikayette bulundum, bölgeye bakan karakolun kamera kayıtlarını incelemesini istemişti, sonrasında bana da izletip şüpheli olabilecek araçları karakola çağırıp sorguladılar ancak birsey çıkmadı, belki sizin durumunuzda çıkabilir

El beceriniz varsa, sonuç mükemmel olmasa da olursa yapabilirsiniz. (Ben yıllar önce babamla banyo ve tuvaletin fayanslarını yapmıştım, hem zemin hem duvarlar.)

Ama ortalama alet çantasında olmayan malzemeler lazım, harç karıştırmak için mikser ucu (matkapla kullanılacak) ve büyük ihtimalle banyonun ölçüsü fayanslara + derz boşluklarına tamı tamına uymayacağı için, bir de belki girintili çıkıntılı yerler için fayans kesici lazım. Bunlar varsa derz artısı, seramik malası vs daha ucuz ve kolay.

Pek anlamıyorsan internetten fiyat al. Uygun denk gelirse yaptırırsın

Üstte sıralanan aletler lazım olduğu için iş usta çağırmaya varıyor.
(baştan fiyatı anlaşın)
Astarı yüzünden pahalıya gelmesin.
Ayrıca şu var:
zemin.tech.blog

Ben yaptım. Elimden de çok iş gelir ama diyeceğim o ki, girme bu işe.

seramigi nasil keseceksin aparatin var mi?

Yapamazsın. Sonra daha fazla paran gitmiş olur

@turbo hayır yok. 300 liraya fayans kesme aleti görmüştüm bim'de. 1 kere kullanacağım için işimi görür sanırım.

onlarin boyutlari var. seramigin buyukse sigar mi sigmz mi kontrol et. 300 falan mi bilmiyorum da bi yevmiye bugun 300 lira. o malzeme zaten sana ait. fazla fiyat cekmezse eleman, ugrasma o yapsin. ama ben istiyorum dersen yaparsin. spiral falan lazim olabilir suzgec kenarlari icin. silikonlu derz dolgu almayi unutma. yapistirma harcini da hep bi yone dogru cek. nalburdan da takoz alip kullanirsan isin kolaylasir. islemeye kapi girinden baslama kapi acikken en cok gorurnen yer neresi ise tam boy fayans oraya dosenip kalan kenarlara parcalar dusurulur. bu bilgiler isine yarar. kolay gelsin ustam :)

teşekkürler. şundan endişeleniyorum aslında. fayanslar aynı seyiyede olmazsa yamuk olma ihtimali, gidere vermem gereken eğitimi verememekten. bir de fayanslar çatlak olduğu için alt kat rutubet yapıyor. şimdi tam yapamazsam tekrar su sızma ihtimali olur diye emin olamadım.

fayans degil seramik doseyeceksin. ikisi farkli seyler. fayans diye alma. kalekimi guzel karip iyi surdukten sonra vur gec iste. bir de silikon cekic al muhakkak iyi olur. su terazisi de lazim.

Bir hatırlatma için geldim. Tercihiniz nedir bilmem ama banyo zemini kayıp düşmelerde özellikle çok tehlikeli olduğu için kaymayan seramiklerden döşemeyi düşünebilirsiniz. Aklınızda yoksa diye hatırlatmak istedim

dostum kesmek döşemek vs zor değil. zor olan eğimi tutturmak. cidden iki üç kere yapıp bozman gerekebilir. ben olsam hiç girmem bu işe. tam bir sanat çünkü.

Gelen usta da senden yetenekli olmayacak :) ülke her işi yaparım diyen kansızlarla dolu.

Al eline bir su terasizi birde yumuşak fayans çekici. Tamamdır kesme aletini nalburdan ödünç al yada letgo'dan al işin bitince sat.

Zamaninda parke silistre işine o kadar çok para istediler ki kafam bozuldu. Zımpara makinesi aldım sıfır evi komple zimparaladım sonra cila attım. Ustanin istedigi fiyatının yarısına halletim usta birde malzemeye karışmıyordu.

Yavaş yavaş temiz iş yaptım sonuç mükemmel gören usta'nın telefonunu istiyordu :) makinesi % 20 düşüge letgo da sattım. Satmasam ek iş yapacak kadar müşteri bulurdum.

Zemin güzelse, düzse zor iş değil. Ama su akıntısı için meyil vermek hassas bir iş.

Su gideri konu olmasa harcı çek, taşı yapıştır, iki tık tık vur üstüne, derz arasını ve birbirlerine karşı yüksekliğini ayarla tamamdır.

Hatta yeni moda plastik malzemeler ile çok daha kolay seramikleri birbirlerine birleştirmek.

Ama su akıntısı için çok dikkat etmek gerekli, süzgeç giderinden duvarlara ve kapılara doğru yavaş yavaş harcı yükselterek gitmeli.