11

85 ya da 86 yılında karaca'dan alınmış bir kazak var bende ilk günkü gibi diyemem fakat hala daha giyilebilir durumda. Bir de beni çok şaşırtan 2005te atlas pasajının içindeki bir dükkandan çok ucuza aldığım aldığım tshirt var. rengi soldu etti ama yırtılmadı, direniyor.

Topmanden aldığım gri oduncu gömleğim 9 yılı doldurdu. Soldu tabii.

Quiksilver sweatshirtlerim ve topman tişörtüm 10 yıl. Delindiler pijama oldular.

11 yıllık Jansport sırt çantam var, hala günlük kullanımda çok hor kullanmama karşın. Kıyafetlerim yok lise zamanından, kıyafet bedenim farklı çünkü.

Ablamdan bana kalma 20-25 yıllık bir levi's 501 var. Hala severek giyiyorum. Bir de babaannemden kalma 50 yıllık bir yazma var, fular olarak kullanıyorum. Kendi satın aldığım ve hala giydiğim 10-15 senelik kıyafetler de var.

2009' da Waikiki erkek reyonundan aldığim uzerinde 34 yazan gri tişörtüm. Hala hem disarida hem de evde giyerim.

ikinci el olarak aldığım 50'lerden kalma fötr şapkam var. babamın 70'lerden kalma gömleği var kullandığım. yine aynı dönemden kalma kotu var, yırtıkları bulunuyor ama kullanıyorum halen. birinci el olarak aldığım ve hala kullandığım en eski şeyse 17 yıllık bir tişört olmalı.

ek: bir de randoseru'm var 2. dünya savaşı sonrası dönemden kalma ama 5 senedir falan kullanmadım onu.

17 yıllık kahverengi bi fermuarlı kapuşonlu svitim var. İsmi zamanla "kutsal aba" oldu. Evde giyiyorum. Kış boyu giyerim. Hava soğukken içine bişeyler giyerim. Isındıkça içimdekileri çıkarırım. Yazın giyemiyorum malesef

LittleBig den yaklaşık olarak 10 yıl önce aldığım yazlık bir tişörtüm var, hala yepyeni.
Yine aynı yıl Beyoğlu İş Merkezinden aldığım bir kumaş pantolon ve birkaç bluz var.
Onlar da hala yepyeni.

O yıl içerisinde farklı mağazalardan aldığım yazlık tişörtler ve badiler hala ilk günkü gibi sağlam duruyor. (Bunları ayrı olarak yazdım çünkü son 3 yıl hiçbirini giyememiştim aldığım kilolardan dolayı, bu yıl giyebileceğim.)
O lanet yıl yüzünden yıllardır yazlık alışveriş yapamıyorum.

Lee cooper marka kazağım 20 yıllım ve yıpranma belirtisi yok

Büyük halamın köy enstitüsünde ördüğü bir ceket var uzun etekleri işlemeli.en eskisi o.2005 te aldığım south parklı bir sweat var bir de 8 yıldır giydiğim polar sabahlık var,depresyon hırkam olur kendisi.

bir tane taytım var 15 yıllık.
bir de kıyafetten sayar mısınız cübbem var o da 21 yıllık

ablamın lisede aldığı deri bir kemer var, 20-25 yıl olmuş alalı. kemersiz kaldığım bir zaman el koymuştum, hala kullanıyorum, bi 10 yıldır da bende.

şu an üzerimdeki tişörtü 2009'da almıştım bayılarak, çok orijinal bir hulk tasarımı var
üstünde, çok severim. biraz saldı kendini o yüzden salaş ortamlarda giyebiliyorum ancak ama olsun <3
starecat.com

2007'de adidas'tan aldığım yine çok orijinal bir kevin garnett tişörtü var, arkasında smaç yapan kevin figürü noktalarla tasvir edilmiş; celtics'e geldiğinde almıştım. bunu sokakta basket oynarken de giydiğim için baya kötü duruma geldi, sadece evde giyiyorum.

Valla zamanında zayıflayıp 50 kg verdiğim için giydiğim eski bir kıyafetim kalmadı. Galiba, hatıra olsun diye bir hırka, bir de pantolonu saklamıştım. Eğer atılmadıysa onlar vardır herhalde. O da 8-10 yıllık falandır.

Edit: İnsan uzun yıllar sonra elbise almaya başlayınca, eski ürünlerin ne kadar kaliteli olduğunu bir kez daha hayretle fark ediyor.

18 yıllık jansport çanta
13 yıllık iç kısmı pert olmuş olsa da deri converse

hem vermek istediği mesaj hem de sahip olduğu "mağrur anadolu" ezgisine ters gelecek şekilde daha modern ve daha naif olarak söylenmesi olabilir sebebi. emin değilim çünkü bende "o olmamışlık" olmadı(hönk?)

öncelikle şiir ''sonbahardan çizgiler'', kemal burkay'a ait bir şiir. siyasi nedenlerle hapisteyken yazıyor. yeni türkü'nün albümünde de ismi sonbahardan çizgiler olarak geçer şarkının fakat nedense mamak türküsü deniyor.

bu herif çok cıvık bir tip şarkının ruhuna uygun bir söyleyiş tarzı veya duruşu yok.

Çünkü çok fazla batı ezgisine dönüştürülmüş. Bu türkü böyle söylenmez ki. Bu şiir aslında Mamaktaki bir çok acıyı anlatmak için yazılmıştır. Ama ikisi de gülerek söylüyorlar. Aşırı ironik.

www.youtube.com

Şimdi bundaki his ötekinin hissi hiç aynı mı? Sen hiç sonbaharda Mamak gecekondularına gittin mi diye sorarlar adama. O gülümseme bi tarafına kaçar acıdan.

Resmen biri sorsun da içimi dökeyim diye bekliyormuşum. Tşkkrlr.

anladığım kadarıyla hastane ve doktora göre değişiyor. ben etfal'de aile hekimine gidip listeyi vermiştim işe giriş evrakları diye, o an için polikliniklerden randevu almıştı sistemden, barkodu vermişti, tak tak gidip yaptırmıştım. ama bunun aksini yaşayan da var, bilmiyorum direkt poliklinikten mi sıra almaya çalıştılar.

ortalama özel bir kliniğe gitsen en fazla 100 liraya yapar, aynı gün verirler sonuçları; uğraşmamış olursun.

devlet hastanelerinde bu testler pahalı ve çok beklemeli oluyor.

yani sgkn yoksa gss borcun varsa parası pahalı, sgkn varsa veya gss borcun yoksa çok beklemeli. dışarda 15 lira olan işitme testi için 50 lira istemişlerdi. diğerleri de öyle pahalıya geliyor.(sgk ve gss yoksa tabi)

bunları paket halinde yapan özel kurumlar var onlara telefon aç sor.

genelde özel hastaneler yapıyor bunları.

öncelikle aile hekimine sağlık raporuiçin gideceksin ya, sağlık ocaklarında kan tahlili yapılıyor, oraya bir sor. ilk adımın bu olsun.

ha bir de verem savaş dispanserleri ücretsiz rontgen veriyor, genelde sabah çektirip öğleden sonra alıyorsun, iş için evrak hazırlayanlar çok sık kullanır buralarını, istediğini belirtirsen o şekilde de rapor düzenlerler.

ikinci olarak internetten diğer şeyleri uygun ve hızlı yaptırabileceğin özel kurumları ara fiyat sor.

değiller ama bu mutsuzluğun sebebinin akp olmadığına, aksine akp olmasaydı daha kötü olacaklarına inanıyorlar. olay artık senin parti benim parti olayına döndüğü için deli gibi savunurlar ama bu durum hayatlarından memnun oldukları anlamına gelmez.

etrafımdaki hayatından, piyasa şartlarından, dolar kurundan, suriyelilerden yakınan; mağdur edebiyatı yapmayı seven akp'lilere ne zaman "e madem mutsuzsun ülkenin halinden, baştakiler hiç mi sorumlu değil" diye sorduysam çoğundan tayyip uğrşaşıyor işte böyle durumdaki bi ülkeyi ayakta tutmak için tarzı cevap aldım. bi kısmı akp'nin parmağı olsa bile daha derin sebepler yüzünden başka partiye oy vermek istemiyor. sömürülmüş, algılarıyla oynanmış, insan psikolojisi bu; baya bir kısmının akp'den kolay koparılabileceğine inanıyorum ben. tek seçimde olmaz ama bu havayla giderse meral ve muharrem, akp'den gözle görülür kopmalar olacağını düşünüyorum.

akp'nin onlara iş bulması, iş bağlaması. başka bir motivasyon yok. adam diyor ki ben gidersem sende senin firmana kimse birşey yaptırmaz, seni işten çıkarırlar parasız kalırsın. o da paşa paşa veriyor zaten kendi bilgi birikim ve yetenekleri ile pazarda tutunamayacağını kendi de biliyor.

İnsanlar fakirleştikçe uysallaşır. Değişiklik ihtimali onları ürkütür. Bu değişikliğin onların hayatlarını çok daha kötü hâle getireceğini düşünürler. Fakirleştikçe en büyük kaygı günü kurtarmak olur.

İç mihraklar akp'yi devirirse naparız diye korkuyolar, başka bişey bilmiyolar zaten.

halam var. 20 yıldır sefalet içinde yaşıyor. tek lüksü az bir şey güzel et falan yemek oldu şu hayatta. geçen aradı "ne olursun oyunu tayyip'e ver dedi. düşün buradan.

Arkasindaki motivasyin inanc baksa sey degil. Akp ye inayor adamlar. Dogrusunun bu oldughna inanıyor.
Dolayisiyla hayatinin gulluk gülistanlık olmasina hiç gerek yok. Anlatabilmisimdir umarim.

bu ülke sol a oy vermez.aleviye hiç vermez.
adnan menderes,demirel,özal tekrar demirel,çiller,mesut yılmaz ,erbakan a oy tayyip e 50 kere verir verir yani sağ da gider gelir ama yine chp ye oy vermez..tarihsel geçmiş var.

onlar secmen degil bence, artik birer murit olmuslar.

Çok mutlular. Dualar devam ediyor.

Evet çok mutlular. Dini kullanıyormuş bilmem ne umurlarında değil yukarıda görüldüğü gibi. Onların anlayacağı tek dil:aç kalmak. O zaman 90 derece dönerler.

tanıdığım bir okul müdürünü fetö'den içeri aldılar 5-6 ay yattı. maaşının da yarısını kestiler. sonra geri döndü ama şimdi yine akp'ye oy verecekmiş. sahiden bu böyle.

ben de bazen akp diyorum çünkü ekşici piçler midemi bulandırıyor. bunların kafasındakiler ülkenin başına gelirse halimiz duman diyorum.

mutlu olmayıp da mevcutlar arasında kendilerine en yakın yine akp'yi görmeleri. diğer seçenekleri akp'den iyi görmemeleri.

çoğunluğu mutlu olmasa da memnun.

Eldekinin en iyisi bu diyorlar, bundan başka gelecek olanların daha iyi olacağına inanmıyorlar.

En önemlisi de CHP ve benzeri zihniyetin iktidarı ele geçirdiğinde muhafazakarları tekrar kısıtlamayacağına dair hiç umutları yok. Cümle biraz saçma mı oldu ne?

Bak az once biriyle konustum, musluman oldgu icin oy veriyorum dedi. Bu ornek de yukarida soylediklerimi destekliyor. Fiyatlar artmis, TL degeri dusmus, alim gucu dusmus farketmez, adam musluman diye veriyor adamlar ve muslumana oy verdik diye vicdanlari rahat ediyor.
Piyasa kotu olsa da olabilecegin en iyisi bu olduguna inaniyorlar. Yani baskasi gelse daha kotu olur sorsan. Yani daha iyisi olacak olsa zaten tayip yapar, demek ki dis gucler zart zurt derken ellerinden bu geliyor falan. AKP secmeninin kafa yapisi uc asagi 5 yukari bu, hepsi benzer kafada. Dolayisiyla dedigim gibi halinden memnun olmasina gerek yok AKP destekleyecek motivasyonu korumak icin.
Olay inanc ve guven. Annelerin "benim cocugum yapmaz, o yapmamistir" tepkisi gibi.

altınoluk-küçükkuyu tarafları güzeldir.

Seferihisar , sığacık.

ev yazlık almak acayip detaylı bişey gözüktüğü gibi değil, zaten gözüktüğü gibi olmadığı için ileride sıkıntılar çıkabiliyor.

istanbula yakın yerler demişsin, bana göre bu dezavantaj.

yani aklıma haftasonları kaçamak yapılacak yakın bir yer gibi geliyor. bu ne demek, trafikte cebelleşmek demek.

cuma iş çıkışı başlar trafik tekirdağ çorlu şarköy, çanakkale hattı, erikli enez hatta çerkezköyün üst taraflarında karadenize kalan yerlere doğru, pazartesi sabahına kadar sürer.

1 saatte gideceğin yere 2-3 bazen 4 saatte zor gider gelirsin , rahatlayacağın 2 günü de giderken sinir stres, bir de dönmeden önce yaa yine trafiğe gireceğim diyerek tüketirsin.

bunun dışında eğer böyle haftasonları kaçamak yapmak için kullanılmayacaksa diğer yerlere bakmak tabii ki çok iyi.

bunu açıklarsan bir sonraki adıma geçebiliriz.

killerbee doğru diyorsun. mesela yalova? feribotla falan geçilebiliyor.

haftasonu kaçılacak mı illa bunu yaz, diğer fikirlerimi yazayım.

Bence izmir taraflarini düşünün. Hem uçakla önceden bilet alirsaniz trafik vs de ugraşmamiş olursunuz. Dikili, seferihisar vs.

trafik problemine hak verdim ama diğer yandan da havaalanına gidene kadar değil mi zaten istanbul trafiği diye düşünmüyor da değilim.

annem babam orada olur, biz kardeşler gelinler torunlar kuzenler falan haftasonu kaçamağı yaparız diye düşünüyoruz fırsat buldukça.

ikisinin de sağlık problemleri var ya istanbul'a ya da büyük bir merkeze erişimleri kolay olsun istiyorum.

kafa olarak da çok uzak gelsin istemiyoruz gideceğimiz yer :)

yine de önerilerinize açığım. f/p de önemli çünkü.

Marmara ereğlisine gel karşımızdaki ev satılık, komşu oluruz. Yol açıksa sol şeritten basınca 1 saatte geliniyor. Üç katlı geniş ev, bahçesi de geniş. Doğalgaz sitenin kapısına kadar geldi ama içeri girmedi henüz, yeterli abone olursa girecek.

o marmara ereğlisinin kesif şuh b.k kokulu atmosferi , o kekopaçi dolu cafeleri ; hele hele o çer çöp çakıl dolu plajın çamur rengi suyu ile tatlı tatlı oynaşması yok mu..?

@killerbee hadi ya :(

Valla 10 yıl oldu yazlığı alalı hiç bok kokusu hatırlamıyorum. deniz boktan evet ona bişey demem.

sakarya'da karasu-kocaali taraflarına da bak derim, bir sürü sıfır dubleks müstakiller yapılıyor.

yazlık; izmirden aşağıya doğru olan bölgeden alınır.
çanakkale veya balıkesirden yazlık olmaz.
altınolukta yaşamış birisi olarak söylüyorum.
tavsiyem datça olurdu.
ama siz istanbula yakın diyorsanız edirne taraflarına bakın daha iyi.
izmirde seferihisar. urladan bin kat güzel ama millet tutturmuş bir urla diye işte.

nıç marmara ereğlisi plajı bu

www.ereglirehber.com

birde bunun kadar kadınlar plajı var.

yani marmara ereğlisi bu kadar bi yer.

ikisi de alanlarında iyi telefon ancak kararını android mi ios mu üzerinden ver bence. Bu zamana kadarki kullanım alışkanlıkların, satın aldığın uygulamalar vb gibi şeyler bence çok daha önemli. İki cihaz da kullanım yönünden seni yarı yolda bırakmaz. Bununla birlikte huaweinin EMUI bence hoş bir arayüz değil ve kısa sürede ciddi fiyat kaybı olacaktır.

Bence iPhone al, 2.elde fazla değer kaybetmez. Ama ben yeni olsun 4-5 sene kullanırım sonra anneme, babama, kardeşime falan veririm diyorsan Huawei de alabilirsin.

karar vermene sebep olacak şeyler arasında saydıklarının önemi çok az. bu iki telefon arasındaki en büyük fark işletim sistemleri. ios mu istiyorsun android mi, ona karar ver. geri kalanlar bunun yanında teferruat, birbirinden eksikleri fazlaları hayatına o kadar etki etmez.

ben yazana kadar nickfury yazmış zaten.

abi ios'te 4 ay sonra eski model mi olacak diyorsun gerçekten?
adamlar iphone 5s'e son ios güncellemesini getirdiler. 5s'in çıkışının üstünden 6 sene geçti.

iphone'un en büyük özelliği, 3-4 seneden önce asla hiçbir şart latında "eski model" kalmıyor oluşudur.
6 sene önce 1000 liraya alınan 5s'leri bugün hala 600-700 liraya satabiliyorsun en basitinden.

iphone her zaaman üst her anlamda.
apple ürünlerinin teknik özellikleri diğer bir markaya göre düşük bile olsa daha performanslı bence

biraz daha bekler iphone se 2 alırdım.

mate 10 kullanıyorum. beğendiğim özellikleri:
-parmak izi okuyucusunun önde olması ve geri tuşu, son çalışan uygulamaları kapatma gibi çok fonksiyonlu bir özelliğe sahip olması.
-parmak eklemi ile açılan uygulamalar
-üst düzey telefonlarla yarışabilen kamerası
-batarya performansı ve hızlı şarjı

p20 pro bunlara ek olarak daha fazla özellikle geliyor bildiğim kadarıyla.

söylendiği gibi esas karar verilmesi gereken android/ios tercihi. iphone iyi hoş ama çoğu kişiye de hitap etmiyor. örneğin iphone'da nette gezinirken geriye gitmek tam bir işkence benim için. sayfanın altına doğru sürükleyip geri işaretini çıkmasını bekliyorsun. bunun gibi kullanım tercihleri önemli oluyor. iphone dışındaki çoğu telefonun zaten ikinci elde piyasası düşüyor. alıp satmayı düşünmüyorsan huawei iyi bir tercih olabilir.

Eski Huawei çalışanı olarak P20 Pro güzel ama tercihim iphone X olurdu:)

Huawei'nin servisi on numaradır. Muhtemelen içinden vip servis kartı çıkar ilk 3 ay ekran kırığı ücretsiz onarılır, telefonu servise verdiğin saatten bir saat sonra onarılıp verilir veya evinden gelip alırlar telefonu. Kamera ve batarya daha iyi, ayrıca dha ucuz. Satarken de ölecek hali yok. Iyi telefon.

X
Neden bilmiyorum ama iphone kullananlar hep daha uzuunn yıllarr kullanabiliyolar telefonlarını. Diğerleri max. 1-2 sene sonra değiştirmek zorunda kalıyor.
Mesela ben hala 5s kullanıyorum 4 seneyi geçti.

xiaomi al.

dua edersin.

herhangi bir modeli.

öyle olacak zaten. ne bekliyorsun ki?

kardeşin haberi olmadan ablası nedne seninle görüşmek istesin? üstelik küs olduğunuzu bildiği halde? üstelik bu kadar zaman geçmişken?

@killerbee Ne biliyim arada storylerime comment da atiyordu o yuzden.

sosyal medyaca bilmiyorum kusurma bakma, pek kullandığım şeyler değil.,

belki kardeşinin ya da ablasının sana bi işleri düştü, ondan kardeş ablasını sürdü ortaya veya abla kardeş ile görüşüp madem perfectum'u kafalıyalım diye karar aldılar.

bence seni bi arkadaşına ayarlıycak.

EDİT:
haydaa niye tik yok? ne biliyim ben senin her şunu eti yenmezdeki kuş olduğunu. tikimi rica ederim, teşekkürler...

@killerbee, o ihtimal benim de ilk aklıma gelendi, bu yaşta insanlar öyle birine ayarlamakla uğraşmaz direkt kendine ister diye ama iyi ki yazmamışım baksana, hetero ilişki ihtimali bile kızdırdı.

@killerbee Evet isleri dusmus olabilir dogru soyluyorsun.

bruce öteki ihtimal çok daha fena :) dikkatini çekti mi bilmiyorum ama..?

ilkinde havadan sudan konuşulur

ikincide de belki sıcak bir ortam havası verilir

üçüncü de dertler ortaya çıkar, üçüncüde yüz yüze görüşme zorunluluğu da yok :)

@Bruce Yaw sacmalama :D Beni kimse kimseye ayarlayamaz oyle islere girmem.

@killerbee Senin fikrin daha ihtimal dahilinde geldi.

evet dedim ben zaten öteki ihtimal de kuvvetli, ablası kendine ayarlıyacak seni diye

biliyoruz da yazıyoruz karşim.

@killerbee Ne diyorsun ya haha :D Allahim cok komiksiniz. Ben erkek degilim.

kötü olan ihtimal o işte :)

Kardeşinin olaydan kesin haberi var. Burada soru işareti yok yani, onu bilin.

Belki sıkıştırıp döverler, hırs falan alırlar. O da olabilir.

@windows Ne dovmesi 30 yasini gecmis insan. Oyle seyler olmaz.

ya öyle ya da sana yürüyor.

Görüşmeden önce "Bak böyle bir şey yapacağını düşünmüyorum ama yine de söyleyeyim, beni X'le barıştırmak için böyle bir şey yapıyorsan sakın kaşlkışma, çok kızarım, hatta kalbini kırarım" gibi bir şey de, durumun ciddiyetini kavrasın.

Kendisi de yürüyor olabilir bu arada.

Bu isin akibeti belli oldu. Benimle bugun de iletisim kurarak gorusmedigim arkadasimin d.gunu organizasyonuna davet etti ve bayagi israrciydi. Hicbiriniz tutturamadiniz mi desem ne desem bilemedim :D

mi band 2 +1.

hatta mi band 3 çıkacak diyorlar...

Bende ikisinden de var miband hızlı nabız aralığını doğru ölçmüyor; ama decathlonun göğüs bandlı olan doğru. Amaç spor yaparken nabız aralığı kontrolü ise decathlon; günlük aktivite kontrolü ise miband. Tek sıkıntı şu; göğüs bandı koşu bandı ile senkronize olurken kodlanmamış sinyal aldığı için hemen yanında koşan başka göğüs bantlı biri ya da telefon vs varsa sinyal iletimi etkilenip ufak hatalara yol açabiliyor. Yanındakinde decathlon saati yoksa bişi olmaz

Aktif spor esnasında ölçüm istiyorsanız göğüs bantsız modeller tırt, yok keyfe keder ise ölçümler bantlar watchlar da iş görür.

spor esnasında ölçmek istiyorum anladığım kadarıyla decathlon daha uygun mi'den

miband 2 kullanıyorum 1 yılı aşkın süredir sanırım.
nabız ölçümü ne yazık ki kötü çalışıyor. spor esnasında güvenilir bir sistemi yok.
@acemi'nin dediği gibi sessiz ve sabit durunca doğru ölçüyor. bu sebeple uyku düzeni takibinde işe yarıyor sadece. o da ne kadar gerekliyse tabi.

Yağ yakma nabzı efsanesi çürütüleli yıllar oluyor. Olay tamamen kalori dengesinden ibaret. O yüzden nabzını ölçecek bir şeye para vermene gerek yok. Egzersizi, yaparken nefes nefese kalmadan bir konuşmayı sürdürebilecek bir tempoda yap; tabi yavaş da olmayacak.

İkisini de sürekli kullanmakta olan biri olarak @neferkitty güzel özetlemiş diyorum.

@hümanist tabutçu kaynak belirtebilir misin?

Sadece bir kaynak: Amerikan Egzersiz Konseyi

www.acefitness.org

@hümanist tabutçu

verdiğin linkte " If the goal is weight loss, a higher-intensity activity is desirable. The overall goal should be to increase the heart rate and burn off a significant number of calories." diyor. ben buradan söylediğin sonucun tam tersini anlıyorum

koldan ölçen bilekliklerin bunun gibi göğüsten ölçenler kadar isabetli nabız ölçmesi imkansız, hele spor yapacaksan mi band hiçbir işine yaramaz. bende bu saatten var, nabız konusunda başarılı. hatta göğüs bandından saate bilgi akışını sağlayan teknoloji spor salonundaki aletlere uyuyorsa o alette de görüyorsun nabzını.

@hümanist tabutçu,
"The overall goal should be to increase the heart rate and burn off a significant number of calories."
heart rate'in ne kadar increase edileceğini anlamak için nabzını kontrol etmen lazım, yoksa kalp krizinden ölürsün. "nefes nefese kalmayacak kadar koş" çok afaki bir tabir; yaşa-kiloya göre herkesin maksimum nabız atımı, aerobik-anaerobik solunum bölgesi değişiyor. yani yağ yakmak için nabzı kontrol etmeye hala devam ediyoruz. ayrıca verdiğin link bilimsellikten uzak, "doğru bilinen yanlışlar" yazıları yazarak tık kovalayan klişe üslup içeriyor; ki başlıkta söylediği tezi tam olarak kendi de savunmuyor, "yarı doğru" diye yan çiziyor.

@Bruce
Yağ yakımı için nabzı hiç kontrol etmem. Edeni de görmedim ve hepsi başarılı sonuçlar alıyor. Kardio yapmazsan yağ yakamazsın demek oluyor o zaman senin bu dediğin resmen. Hiç kardiyo yapmadan da yağ yakabilirsin. Yani yağ yakımı nabız aralığı diye bir şey yok. Ayrıca kaynak da bir forum sitesi veya pazarlama sitesi değil. Amerikan Egzersiz Konseyi. Neresinin bilimsellikten uzak olduğunu anlamadım.

"The overall goal should be to increase the heart rate and burn off a significant number of calories" ifadesiyle benim söylediğimin çeliştiği bir yan yok :) Nihai amaç, nabzı arttırıp kayda değer miktarda kalori yakmak diyor. Yani olay kalori dengesinden ibaret.

Yarı doğru diye yan çizmiyor ki. Yağ hücresinin yakımıyla kilo vermek farklı şeyler diyor. Pratikte evet daha çok yağ yakarsın ama senin istediğin aslında bu değil ki diyor. İstersen "Yağ yakımı nabız aralığı" dediğin aralıkta her gün 1 saat kardiyo yap, sonra da günde 2500 kalori tüket (kilonu koruma kalori miktarının 2000 olduğunu varsayıyorum), yağ mı yakıyorsun yoksa depoluyor musun gör.

yağ yakımının tek bir yolu yok, arkadaş anladığım kadarıyla hiit yapacak, o durumda nabzını kontrol etmek zorundasın, yoksa gereksiz yormuş olursun kendini. ağırlık kaldırırken ya da bisiklete binerken tabii ki nabzını sürekli kontrol etmek zorunda değilsin ama bu demek değil ki yağ yakmanın yolları arasında nabız kontrol etmek yok. kaldı ki en etkili kardiyo egzersizlerinden biridir hiit, yağ yakma amacında olan insana ağırlık kaldır denmeyeceğine göre amaca uygun, kısa ama etkili egzersiz için gerekli olan nabız ölçüm konusu hakkında çürütüleli yıllar oluyor demek doğru olmuyor.

ortalama bir insan sürekli 180 nabızda 1 saat koşarsa(ki ilk başta koşamaz zaten, ölür) hücre anaerobik solunum yapmaya başlar, yağ yakımı azalır. anaerobik bölgenin hemen altında intervallerle çalışırsa yağ yakım performansı artar. yani nabzının hangi bölgede olduğuna göre yağ yakımın değişir, yani yağ yakımı bölgesi diye bir şey pratikte olmuş oluyor.

2500 kalori tüketme konusuna niye girdin anlamadım, beslenme düzeninin tartıştığımız şeyle alakası yok. nihai amaç kalori yakmaksa ve kalori yakmayı en kısa sürede olabilecek en yüksek oranda yapmak için nabız aralığını kontrol etmek işe yarıyorsa konu açıklığa kavuşmuş oluyor benim için. yağ yakmanın tek yolu bu değil ama senin cümlenden "nabız kontrol etmek gereksiz" anlamı çıkıyor, gereksiz olmadığını anlatmaya çalıştım. saygılar sevgiler...

abd yazın artan talebe 2. sınıf dünya ülkelerinden gelen öğrencilerle karşılık veriyor onları çalıştırıyor. work doğru ancak travel sana bağlı dil öğrenme olayı çok saçma. sen gidiyorsun bi bakıyorsun bir sürü türk bulgar yunan roman rus öğrenci var. onlarda ingilizce bilmiyor. amerikanın büyük şehirlerindeki bir çok insanda yarım yamalak dil biliyor dil geliştirme işi yalan oluyor.
ha tuttuğun evde vsde şansına bulgar yunan rus öğrencilerden ingilizce bilen varsa onlarla geliştiriyorsun. 3 ay çalışıyorsun para kazanıyorsun ırgat gibi sonra 1 hafta gezip harcıyorsun. bence çok mantıksız.
türkiyede mühendissin avukatsın doktorsun orda ırgatsın çok saçma. ha bende yaptım saçmaydı ama.

3200 dolarla 4-5 ay kalamazsın. sadece gezmeyi değil, orada yaşamayı tecrübe ediyorsun ki gezme işini sonraki yıllarda da yapabilirsin ama 4-5 ay amerika'da kalma fırsatını işe başlayınca bulamazsın.

maksat para kazanmaksa yüksek ücretli iş bulursun(mesela alaska) ya da çalışma saatleri belirli bir iş bulursun, günde iki iş yaparsın. ingilizce geliştirme açısından faydası insanlarla ingilizce konuşmak zorunda kalacak olman, gezerek gittiğinde kimseyle konuşmana gerek kalmayabilir ama işine de bağlı olarak konuşma pratiğini geliştirmiş olursun; genelde de wat yapılma sebeplerinden en büyüğü ingilizce geliştirmek oluyor.

bu tarz deneyimlerin istisnasız hepsi insana bir şey katar; work and travel yapmaktan tut da uruguay'da koyun otlatmaya kadar aklına gelebilecek her türlü aktivitenin kişiye bir şeyler kazandıracağını (hiçbir şey değilse farklı bir bakış açısı) düşünürüm ama WAT denen şeyin istisnai durumlar haricinde saçmalık olduğunu düşünüyorum. abd'de vasıfsız sayılabilecek bir işçi konumunda bulunmak için dünya kadar para veriyorsun, işten vaktin kalırsa kazandığın o parayı da orada harcayıp geri dönüyorsun. tamamen "amerikan rüyası"nın, amerikan pazarlamasının bir ürünü. ülkemde amelelik yapıp iki yer görmek için üstüne para verecek adamlar olsa ben de böyle bir program geliştirirdim tabii.

ayrıca wat'ta ayda 2400 dolar kazanacağını neye istinaden varsaydın? 4 bin dolarım olsa 4-5 ülke gezer veya hatta interrail'le bu sayıyı 8-9'a çıkarır, dilimi de öyle geliştirirdim sanırım. amacım yalnızca dil öğrenmekse kaliteli bir kursa gider, param kalırsa da onunla kısa süreliğine bile olsa dilini öğrendiğim ülkeye gitmeye çalışırdım. dil öğrenmek zaten üç ayda olacak bir şey değil, ben çok adam gördüm öyle değil 3, 6-9 ay kalıp da döndükten bir ay sonra hebele hübele konuşmaya geri dönen.

dediğim gibi WAT yapmış insan yapmamışa kıyasla en az bir şeyi daha fazla biliyordur, daha farklı bir tecrübe edinmiştir vs. buna saygım var ama benim çocuğum falan WAT yapmak istese oturur ağlardım galiba. çin'e git çince öğren, avrupa'yı dolaş, bir avrupa ülkesinin altını üstüne getir falan neblim yani abd denen sikko yerde ırgat olmak için 4 bin dolar para mı verilir

Inanamiyorum ama der meister +1

Babam zaten beni isterse Italya'ya tatile gonderir deyip Erasmus bursunu yakan bir suru sinif arkadasim olmustu. Turist olmakla calismak ayni seyler degil.

bu programın amacı zaten dil öğrenmek değil. Hatta mülakatlarda dil öğrenmek dersen elenirsin diyeyim. Wat ile ilgili bir entrymi bırakıyorum buraya belki sana yardımcı olur.
eksisozluk.com

Benim bir arkadaş sanırım 3 sefer gitti. Her seferinde de 3000+ dolar getirdi. Çok çok fazla gezmedi sanırım o.

Şu baştaki 4000 dolar aracıya verilen ücret mi? Benim gitmek istediğim zaman 2000 dolar falandı galiba. Bir de onunla iş falan buluyorlar sana, bi sefer gidince oradan insanları bulunca sonraki seneler arkadaşım onlarla direkt irtibat kurdu aracılara para vermedi.

Ben gitmek istemiştim ancak gidememiştim. 4000 dolar çok para şu an ama imkan varsa gidilmeli diye düşünüyorum. Ha o sondaki 3000 dolara pek güvenmemek lazım, başka arkadaşlarım o parayı baya yediler gelmeden.

@senoll başta verilen para 2000 dolar falanmış. ben orada harcanan parayı da hesapladım. 2000 dolar acentaya verilecek. orada haftada 100 dolar mutfak masrafı vs, 100 dolar kira olsa ayda 800 dolar maliyeti var. 3 aydan 2400 dolar. yuvarladım 4000 dolar dedim. günde 100 dolar kazanılsa haftada 6 günden ayda 2400 dolar kazanılıyor aşağı yukarı. 3 aydan 7200 dolar yapıyor. 4000'i maliyetlere gidiyor gezmek için aşağı yukarı 3000 dolar kalıyor. en baştan cebimdeki parayla gider gezerim, çalışmak için üstüne para vermemiş olurum diye düşünüyorum. bu yüzden mantıklı gelmedi. arkadaşın nasıl o kadar çok para getirebildi?

@acemi katılıyorum. hoca çok doğru söylemiş. belki bir miktar para biriktirilse katlanılır ama o da yok sanki. sadece denersem uzun süre amerika'da yaşamak nasıl olur bunu deneyimlemek için yaparım.

Çalışanlara ırgat falan denmiş de hiç ilgisi yok. YouTube'da takip ettiğim iki tane kanal var. Birinde iki tane kız Starbucks'ta barista olarak çalışıyor. Hem de sertifikaları var. Yani tüm dünyada bu işi yapabilirler eğer bir gün ihtiyaçları olursa. Yaptıkları tek şey de kahve hazırlamak ve kasada ödeme almak. Irgat diyenler ırgatlığın tanımını bilmiyorlar herhâlde. Diğer arkadaş da lifeguard olarak bir sitenin havuzunda çalışıyor. Onun da tek yaptığı bütün gün havuzdakileri gözlemek. Bir de havuzla ilgili değerlerin kontrolü var. Bu kişilerin saatliği 10 dolar. Günde 8 saat çalışırsan 80 dolar kazanacaksın. Türkiye'de bu paranın yarısını bile kazanamazsın eğer çalışacak olsan. Sen her olayı böyle değerlendirirsen hayatta hiçbir şeyden zevk almazsın. Bir gün doktor olsan, mühendis olsan, ABD vizesi için uğraşacaksın. Senden onlarca şart isteyecekler. Daha öğrenciyken onlarca ABD şehrini görme fırsatın varken bu kadar ayrıntıya takılmaya gerek yok.

@acemi, hâlâ var bir sürü gelmeyin videosu. O videolardaki adamlar Türkiye'de bile çalışmamış adamlar. Türkiye'de 0 (sıfır) iş tecrübesi olan adam ilk defa gittiği bir ülkede çalışma zorluğu çeker tabii ki. Bu anormal bir durum değil. Adam gittiği yerde yemekleri beğenmez, ki çok var yemek sorunu yaşayan, ertesi gün geri döner. Bu işe kalkışacak insan kendini biraz uyum sağlamaya zorlamalı. Videolar için para ödendiğini hiç duymadım ama bu kötü bir şey değil. İyi danışmanlık hizmeti veren şirketlerin reklamları yapılabilir. Bunda kötü bir şey yok, bir de bahsettiğim videolar VLOG. Sabah kalkıp "ben uyandım" denilen videolar.

@acemi, yahu onlar genç insan. 20 yaşında hepsi. Olur böyle şeyler. 35-40 yaşında insan değiller ki. Başlarından geçen olayları heyecan olarak görüyorlar. İlk defa odalarından çıkıp dış dünyaya açılıyorlar. Bu kızı Bulgaristan'a yolla, orada da keyif alacak bir şeyler bulur. Amerikan Rüyası hep var. En önemlisi kendi başlarına yaşama motivasyonları var. Sponsorları olabilir, karşılıklı fayda varsa bir sorun yok.

Sorun degil aslinda. 2 yıldır falan yapiyor bunu. Sanirim belli bir bekleme suresinden sonra o sayfa veri harcamasin diye pasife aliniyor.tekrar döndüğünüzde yeniliyor. Kaynak oturma organım. Daha bilimsel bir açıklaması vardir belki ama gozlemim bu yönde. Ben de sinir oluyordum.

Buna literatürde ram yetmezliği deniyor. Chrome kullanmak günde 15 tane ilaç yutmak gibidir, böbrek misali ram'i yorar da yorar...

Ram 4ün altındaysa doğal, 4'se idare eder, fazlaysa ayrı bir sorun var demektir. Tasarruf modu açık olabilir ya da ayrı bir şey, sıfırdan kurulum iyidir. Her şeye rağmen devam ediyorsa ram takviyesi ya da Chrome'u unutmak gerek.

Ram kullanımından tasarruf etmek için yapıyor bunu, rahatsızsan şu linki kopyala yapıştır "chrome://flags/#automatic-tab-discarding" tırnak işaretleri olmadan. En üstte çıkan Automatic tab discarding disabled yapabilirsin.

ram yetmiyor
firefox kullan o biraz daha az yiyor
bende 16 gb ram vardı bi ara onda bile 80 tane sekme acınca yenileme yapiyordu

pc specleri yaz upgrade onerelim

1 ya da 3. 2nin rengini begenmedim.koyu renk iyidir.

tabii ki 2

1.

2'yi daha çok beğendim.
3'ün arkası bir acayip sanki.

3 numara iyi

niye herkes 3 diyor, 3 en çirkini arkadaşlar?
ben ilk 1'i beğenmiştim, onu alacaktım unuttum almayı, onu ararken 2'yi gördüm, mavisini beğendim, çok şıkır şıkır ayol <3
sonra "hmm boyner'de de ölücülük varmış bi bakayım buraya" diye gezerken 3'ü gördüm, bi değişik geldi, onu da sorayım dedim.
3 diyenler kararını değiştirsin lütfen, teşekkür ederim...

@datnet, aslında en zevkli sen çıktın çünkü aslında hiç biri çok güzel değil. en az biri güzel olsa buraya sormadan çoktan almıştım zaten. içime sinmedi, yardımcı olsun arkadaşlar diye sordum ama hale bak...

en "kötünün iyisini" seçemedim. hiçbiri diyorum.

sıralama yapıyorum, en iyisi 1.
2 ve 3 benzer çirkinlikte.

3 ve 1 fena değil.

3

1 de güzel

3 yine de. Bir numara param yetmedi aldım ayakkabısı, bi modelin boşu gibi görünüyor. İki başka bir renkte belki ama yine de proporsyonda bir sıkıntı var gibi. Üç belki tarzınız değildir anlarım ama en yapılandırılmış düzgün duran o. Skateboard yapsan zaten onu almazdın, sadece moda oldular ve tipleri benziyor o kadar.

Bunların içinde 2 numara iyi.

Yalnızca 3.

sakin ayakkabi dunyasindan alma

3

2 ve 3 güzel

Illa ucunden biriyse 2.

Matruşka

sigara, uşanka

dünya kupası?
benim babam ben ufakken sibiryaya gitmiş, uşanka getirmiş; 8-10 yaşına kadar onun içinde yaşıyordum ben, böyle bildiğin kaplunbaa gibi. kokusu hala aklımda bak, o derece anılı bişi, bence uşanka iste.

votka istenir. mümkünse russki standart platinum

kalpak, specnaz machette, votka benim aklıma gelenler bunlar.

knifeup.com

para varsa, beluga marka votka. başka votka içemeyeceksiniz. smirnoff falan hikaye...

Putin votkası, kalpak.

ikisi de muhteşem.

yildirimeda +1

tamamen arkadasinizin imkanlariyla alakali. havyar severseniz isteyebilirsiniz, siyah havyar olsun. yanina beluga votka.

giyim icin sal, ushanka ya da valenky isteyebilirsiniz.

tava iyice kızsın, tabanı tamamen kaplayacak kadar yağ olsun, eti oda sıcaklığına getir, tuzunu biberini dök, kalınlığına göre değişir ama ortalama bir parçaysa 5'er dakika her iki yüzünü de çevir. bu şekilde iyice mühürlemiş olursan fırında da devam edersin, suyunu salmaz güzel pişer.

eti yağ ve tuz-biber ile pişirmeden çok önce haşır neşir etmek içindeki suyu kurutuyor, o yüzden pişirmeye yakın yap aromalandırma işini.

ben pişiriyorum ama dilimlerin ince olması gerekiyor aksi halde içi hiç pişmiyor. tavanın kapağını kapatma ama pişirirken.

Önce kızgın yağa atar atmaz 5-10 saniye iki yüzünü de mühürlemen gerekiyor. İnternette aratırsan mühürlemeyi görebilirsin suyu vs yağa akmasın diye bu şekilde pişirmek gerekiyor. Tavanın kapağını kapatmaya gerek yok biftek kalın değilse.

Gayet güzel oluyor

tavada olur ama çok kızmış olması lazım tavanın. evet yakma ihtimalinde var. medium-rare'i tutturmak zor o sebeple. pişirmeden önce eti yağla böyle hamur yoğurur gibi tuz biber ile birlikte. sonra tavaya da yağ koyup pişir. yağı tavada çok bekletme yoksa o da yanar. zamanlama baya kritik.

sıcaklıklığı ölçmek için sarımsak atabilirsin sarımsakların yanmaması lazım. öyle bir ölçek koyabilirsin kendince.

Hiç uğraşma hacı. Döküm tava zaten 1 kilo etten ucuz öyle leş bi yerdeyiz. Döküm tava al. Kullandığın tava teflon falansa çok ısıtayım deme

Ertesi gun editi: Bir parca pisirdim onu yerken bir parca daha koymustum pisirmeye, et patladi. Neden oldu anlamadim birden pof! diye patladi et gozumun onunde. Etrafa yag, su da sicradi. Bana bir sey olmadi:)

öss deneme sınavı konu anlatımlı soru bankası kitabı açıklaması gibi sormuşsun.
bir gün bir ressam bir sabah kalktı ve "yemişim kilisesini ben çıplak karı çizicem" dedi, böylece aydınlanma çağı başlamış oldu...

üzerine ne kitaplar yazıldı bu konunun, öyle şıp diye anlatmakla olmaz. okurken gözlerin bozulsun diye şu linki bırakıyorum hazırcı kardeş, her şeyin bir bedeli var bunu sakın unutma...
www.kasander.org

ihtiyaclar, endustri devrimi, matbaanin bulunmasi, fransiz devrimi..

endustri devrimiyle, isci sendikalari, onlarin haklari geldi. avrupali burjuvalar, halk isyan etmesin diye kazanclarin bir kismini halkla paylasmaya basladi. refah artti, hayat standartlari yukseldi. insanlarin ihtiyaclari degisti..

son olarak, avrupalilar anlatildigi kadar ozgur degil. sermaye sana ne kadar ozgurluk verirse, sen o kadar ozgursun.

Avrupa'da eğitim diye genel bir tabir kullanmak doğru değil. Bulgaristan da Avrupa, Finlandiya da, İrlanda da.

Bir de 1800'lerde baskıcı tek tip bir eğitim gerçekten var mıydı bunu tekrar bir araştır, tek bir düşünceyi he tamam bu böyle diyerek yorumlayıp üstüne yorum istemek yanlış.

1800'lerde orta çağ ile kıyaslandığında çok daha iyi düzey bir eğitim vardı diyebiliriz. Özellikle İngiltere'de.

Ama İskandinavya'da mesela 1800'ler kötüydü. Kilise halen güçlüydü, monarşi güçlüydü, açlık kıtlık sefalet vardı, çocuk ölümleri vardı Amerika'ya göç veriliyordu 1800'lerin sonunda. Ülkesine göre değişir dediğim gibi.

avrupada eğitim kalitesi düştü. hatta bize yaklaştı. artık kaliteli eğitim için en iyi adres abd deniyor.

Bence sen bunu Türk kitaplarından okumuşsun. Avrupa çok kısa sürede gelişti ve Ortadoğu başta olmak üzere çok hızlı bir şekilde geride bıraktı hepsini. ABD'ye bile yol gösterici oldu vs.

endüstrinin neresi için baktığımıza bağlı, ama sanatçı için korsandan iyi. En azından bir telif ücreti alıyor. Dijital albüm imkanı sayesinde, evinde bile stüdyo koşulları oluşturup hiç işin fiziksel maliyetleriyle uğraşmadan yaptığı kayıtlarla albümünü piyasaya sürebiliyor. Tabi dağıtımcılar açısından, yapımcılar açısından çokça kötü yanı olabilir. Öte taraftan dünyadaki dijitalleşmeye hatta sanallaşmaya (bulut teknolojileri vs.) gidiş o kadar büyük bir ivmeyle gerçekleşiyor ki, spotify ve benzerleri mecburi bir uğrak olmak zorunda. Endüstri bu koşullara adapte olmak zorunda.

Zamanında albüm çıkartıp kaser, cd satmış sanatçılar genel olarak şarkı satmaya, şarkı başına para kazanmaya çok sıcak değiller. Eski sistemde 10 şarkılık albüm belli bir miktar paraya bütün olarak satılırken şimdi en çok beğenilen bir iki şarkı alıp yürürken diğerleri gölgede kalıyor.

kötü değil çünkü spotify olmazsa albüm/tekli satışından para kazanamazlar, internet sayesinde durum bu hale geldi. albüm cd satmak spotify'ın alternatifi değil çünkü spotify olmazsa insanlar şarkılara para ödemeyecek, korsan indirecek, son 10 yıldır böyleydi durum.

istedikleri parayı kazanmıyorlar tabii, işin o kısmından rahatsız olmaları normal. spotify gibi hizmetler ise herkese ulaşabilmek için makul fiyattan satmak istiyor hizmetini. henüz yeni geçiliyor, zaman içinde daha net oturur sistem.

makalelerin argumanları neydi? merak ettiğim için soruyorum.

bence de spotify/youtube gibi dinlenme/izlenme başına ödeme sistemi olmasaydı korsandan yürür giderdik. tek şarkı lisansı falan iyi hoş da pratikte albüm vs almaktan çok farklı değil, ve bence hiç kullanışlı bi olay değil. dolayısıyla sizi torrent'ten alıkoyan tek farkı etik derdiniz, ki türkiye'de falan sökmüyor bu durumlar malumunuz.

spotify'ın mp3'ün karşısında tutunabilmesinin nacizane sebebi cloud tabanlı olduğu için inanılmaz bi kullanım rahatlığı sunması, dolayısıyla millet seve seve veriyor parasını kuruyor bilgisayarına/ofisine/telefonuna hepsi senkron bi şekilde.

diğer arkadaşların da dediği gibi dijital/cloud müessesesine uyum göstermesi gerekiyo müzik endüstrisinin, ki spotify çözdü gibi o olayı.

Isin biraz nostalji tarafi da var tabi. Turkiye iyi bir ornek degil ama mesela Amerika, Kanada, Ingiltere gibi yerdeki sanatcilar dinleme bazli platformlar olmasa daha cok para kazanacaklarini dusunuyorlar. Onlarin mantigina gore salliyorum Spotify dinleme basina $0.008 oduyor. Bu demek ki sarki 1000 defa dinlenirse $8 kazanacaklar, halbuki eski zamanlar icin bu bir albumden kazandiklari para. Tabi islerin degistigini falan pek kabullenmek istemiyorlar(di), asagi yukari hepsi album falan islerinin bittigini biliyor.

kısa dönem yaşamak isterim 3 ay gibi
istanbulu seviyorum parise bile değişmem

İsterim. Dünya şehri. İzmir'den iyidir.

Acikcasi su anda bana Yunanistan'in en yakin kasabasindan en uzakta Irlanda'nin en bati koylerine kadar her yer daha cazip geliyor.

Louvre Müzesi gibi yerleri turist stresi yaşamadan rahat rahat gezebilmek için kısa bir süreliğine yaşamak isterdim. Onun haricinde özel olarak bir ilgim yok.

kesinlikle. metropol hayatını seviyorum ve paris avrupa'daki en "metropol" metropol. bir tek londra ile karşılaştırırım bu açıdan, seçimim paris olur.

paris'e özel bir ilgim yok ama şuan fas, cezayir, tunus üçgeninde yaşamak bile türkiye'de yaşamaktan daha iyi olur diye düşünüyorum.

Isterim ama evler cok kotu, sehiricine yakin evler fare deligi gibi oluyor genelde.

Bu olumsuz durum disinda, cok seviyorum Paris´i, simdiye kadar 3 kez gidip hep 5-6 gün kaldim, orada yasama dusuncesi heyecanlandiriyor beni.

Hiç güvenli değil. Bir kere gittim. Bir daha da gitmeye cesaret edemem.

siktir olup gideceksem neden olmasın..
bu soru türkiye'de yaşayanlar için mi?

5 ay kadar yaşadım. geniş caddeleri ferah bi his veriyor, devasa bi şehirde yaşadığınızı hissettirmiyor. kenar mahallelerde değilseniz her şey elinizin altında, 14 adet metroluk ağ var, velib denen kiralık bisikletle biçok noktadan ödünç alıp başka bi yere bırakabiliyorsunuz. uygun fiyatta küçük restoranlar mevcut, 10 euro ya doyuracak yemekler bulmak mümkün. kiralar uçuk, 7-8 m2 lik odaya 700 € kira verenler var, merkezi yaşama derdi yoksa merkeze 15 dk metro uzaklığında aynı fiyata 60-70 m2 kiralar da mevcut.
yaşadığın bölgeye bağlı olarak yaşanır diyorum.

Paris muhtemelen Avrupa'nın en leş şehirlerinden biridir, yani ismi Paris ama kendisi o kadar da Paris sayılmaz, tüm şehrin çiş koktuğu ender şehirlerden biri.

Avrupa genelindeki insanların türklere yukarıdan bakma olayı bu kadar fazlayken, fransızların snobluğu hiçççç çekilmiyor maalesef. Buradaki yaşam standartlarımı devam ettirecek şekilde kazanırken, artı olarak ayda 25-30 bin kenara atmadığım sürece yaşamam.

Fransiz ekolunden gelmiyorum, Franco kizi degilim, tarihine derinlemesine hakim degilim, muzik kulturu desen o da oyle. Tarihini detaylica bilmedigim, ilgimi cekmemis, muzikleri benimle ortusmeyen hicbir yerde yasayamam. Ayrica Fransizcaya karsi da bir meylim yok.

Başıma bir iş gelmeyecekse ben istemezdim. Paris beni hiçbir zaman çekmedi. Oslo’yu tercih ederim. Daha sakin, efil efil bir şehir.

cok da guzel yasanir, pek de guzel yasanir

Skseler yasamam.
Nedeni, neden yasayayim? Beni cezbeden bir tarafi yok. Ayrica keko kayanayan bir sehir. Nereden bakarsam bakayim cekici bir tarafi yok bana. Insani, sartlari, atmosferi hicbir seyi cekici degil. Arti fransizlari pek sevmem. Tek begendigim tarafi metro agi. Baska da hosuma giden bir sey olmadi.

Ben istemem. 10 senedir senenin yaklaşık 80-90 günü Paris'te geçiriyorum. Bence en büyük problem fazla turistik olması. Merkezin hemen her yeri turist kaynadığı için fiyatlar, kalabalık vs her şey uçuk durumda.

Yurtıdşında yaşama imkanım olsa, Almanya'da bir şehri tercih ederdim kesinlikle.

Besleyici ve sifali oldugunu dusunmuyorum hastalikli ve ilacli hayvanlarinin suyunun. Hasta oldugumda taze zencefil ve zerdecal tüketmeye calisiyorum, silah zoruyla ihlamur cayi icmisligim de var.

Bu sicakta mercimek corbasi falan hic olmaz. Normalde ne yersem ona devam ediyorum cogunlukla.

Hasta bedene zaten surekli gida tikistirmamak en iyisi. hafif acligin bagisiklik sistemini yenilemede onemli oldugu, vücudun bunu hasta dustugu vakitlerde akillica yaptigi kanitlandi zaten.

Tabi ki c vitamini. Limonu bütün olarak ye dilimlere ayırıp.
Sade suyla şehriye çorbası yapıp içine bol maydonoz koy(maydonoz=c vit.) ve üstüne aşırı dozda limon sık, onu da ye. Tüm meyvelerden tüket eline ne geçerse.
Ceviz, fındık ve badem ye.
Geçmiş olsun.

Tel.deyim editleyemedim, domates de olsun şehriye çorbasında.
Şehriye yerine pirinç de kullanabilirsin.

soğan ve sarımsak kavur, salça, soya sosu ekle, içine brokoli, brüksel lahanası, noodle (kalın spagetti veya tagliatelle de olur), maydonoz, bolca acı sos, salça,ve aklına gelen hoşuna gidebilecek suda eriyip gitmeyecek ne sebze varsa koy kaynat. acı, salça, soğan ve sarımsak oldu mu zaten sadece suyunu içsen bile güzel. çorba yemek arası bu karışım seni cayır cayır terletecek, mikropları bezdirecek ve ertesi sabah turp gibi uyanmanı sağlayacak.

buf-e kür +1
et suyuydu, tavuk suyuna çorbaydı; bunlar eski zamanlarda düzgün beslenemeyen insanlara belki faydalı olabilirlerdi ancak mevcut şartlarda -en organiğini bulsan bile- bir ilaçtan daha etkili değiller. vegan ya da vejetaryen değilim ama bunların alternatifini aramana gerek olmadığını düşünüyorum. uzun soluklu bağışıklık sorunları yaşamıyorsan elle tutulur faydaları olmuyor böyle şeylerin.

Nane limon cayi iciyorum. Zaten veganliktan once de tavuk sevmezdim, sevmemem bilimsel olarak da kaynaklandi. Zavalli hayvanlara verilen binlerce cesit antibiyotigi sevmiyormusum demek ki.

Onun disinda havuc suyu icerim. Ki mercimek corbasi da oldukca proteinli ve lezzetli bir yemek.

Gecmis olsun.

marmaris gayet uygun, gündüz içmelere kaçıp doğa manzarasında sakince denizde takılıp akşam areena'da köpük partisine katılabilirsiniz. yalnız 3 erkeği sap halde mekanlara kolay almazlar, o da fyi olsun.

çeşme.

çeşme ve alaçatı'ya gitmeyin. çok çift var

kadebostany'den ayrı orijinali var mı bilmiyorum ama eskişehirspor taraftarları bu melodi üzerine marş yaptı, belki onu duymuşsundur.
www.youtube.com

Yok canim bu degil. Guney Amerika'dan bir parcaydi sanki bu.

Espana cani ' ye benzettim ben:
youtu.be

degil:(

Yorumlarda yazıyormuş. Şu parçanın hızlandirilmis versiyonu galiba:
youtu.be

Şarkı la saeta diye geçiyor birçok versiyonu var. Yukarıdaki daha yavaş hali şu ise kadebostany nin sarkisindakine uyuyor:
youtu.be

www.youtube.com

gayet güzel olmuş, prodüksiyon adına da bayıldım!

Cok guzel. Dinlerim ben bunu. :)

@Bruce & @bradshaw tesekkurler dostlar.. umuyorum devamini getirecegim

isviçre. uzun nerede kalınıyorsa vizenin oradan alınması uygun, elinde bunu kanıtlayacak belgeler olduktan sonra hiçbir şengen ülkesi seni bu sebeple almamazlık edemez.

Bruce+1

Zamanında Hollanda'dan giriş yapıyoruz diye oraya başvuralım dedik, Almanya'da 1 gün fazla kalıyorsunuz diye oraya salladılar.

napolyon kiraz, taze sıkılmış limon suyu

güzel bir salatalik tursusu ile sek shot devam

sek, lütfen karıştırma bir şeyle, shot olarak iç.

yanında ne yesem diyorsan, turşu olur, soğuk et olur, meyve de güzel gider. afiyet olsun ^^

limon suyu +1
bardağın 3'te 1'inden biraz daha azı vodka, kalanı limon suyu. 200 ml sıvı için 1 çay kaşığı şeker, içtiğine göre oranla.

limon sıkmakla uğraşamam diyorsan uludağ limonata, gazsız olacak. bu sıcakta bir de buz tabii...

Havalar sıcak, kola ile falan da güzel bir kombi yapılabilir.

Bence sprite :( bol buzlu

Güzel bir kadınla götür.

Vodka collins veya ice blue <3

malesef, söve söve

sorunun muhattapı ben değilim ama yine de cevaplayayım, seve seve veriyorum ben. iyi muhalefet yapıyorlar ve 7 hazirandan beri geçen süre zarfında ülkeye veya insanlara hiçbir zararı bulunduklarını görmedim. aksine chp'den çok daha iyi ve etkili muhalefet yaptıkları da oldu mecliste.


başkanlık ince tabi.

3 yaşındaki bebeğin canını almış bir grup mu meclise girsin yoksa babasını işsiz bırakan, kötü bir eğitim alıp düşünce özgürlüğü kısıtlanmış bir şekilde yaşamasına sebep olan bir grup çoğunluğu mu alsın?

Hdp seçmeni değilim ama son 2 seçimdir hdp'ye oy veriyorum, şimdi de vereceğim. Hdp'nin baraj sorunu olmasa vermezdim, asıl hedef akp mv sayısını düşürmek ama kürtleri temsil eden bir partinin mecliste olmasını destekliyorum. Hdp'nin zaman içinde sadece kürtleri değil tüm azınlıkları kapsayıcı politikalar güdecek duruma evrilmesini isterim, potansiyellerini piç etmezler umarım.

ben etmeyi dusunuyordum ama mantiksiz geldi biraz derin dusununce. turkiye'nin partisiyim diyorsan yuzde 10 oy alirsin. tamam secim baraji asiri yuksek ama 35 milyon kurt var demesini de biliyorlar islerine gelmeyince. iyi onlarin oyunu o zaman iktidar ol, tutan mi var :D

Demirtas iyi bir siyasetci, cbaskanliginda verdim bu secimde ahmet sik ve veli sacilik icin de verecegim, bu insanlari mecliste gormek istiyorum.

Ulkede adalet yok, hakim savcilar yanli, hersey ates pahasi, adamin teki ulkenin yarisini dislamis, hala bebek katili primini kasmayin rica ederim.

Bu bir savassa bizde can yaktik, biz de o insanlari uzduk, evlerini barklarini yiktik. Biraz empati yapin, vicdaninizla karar verin.

@valentinov
bu kadar keskin bir çizginin rahatlıkla çizilebileceğini düşünmüyorum. bu şekilde düşünürsen ordumuzun yaptığı hatalar da var. öldürülen masum köylüler çocuklar vs. terörün her şekline lanet olsun, ancak devletin kullandığı orantısız güç de tartışma konusu olmalı.

bana en çok koyan kürt olmadığım halde siyasal islamı bitirmek için kürt partisine oy vermek zorunda kalmak. hdp bence türkiye partisi olma şansını geçen seçimden sonra bitirdi. ileride selahattin demirtaş sivrilip tek başına veya doğru düzgün bir grupla siyaset yaparsa ve bir suikaste kurban gitmezse büyük işler yapabilir. bakalım göreceğiz.

Hdp 1 kasım'da barajı geçtiyse, bu seçimde çok rahat geçer, bana biraz laik silkeleme söylemi geliyor bu baraj muhabbeti. Barış, halkların kardeşliği gibi piç ettikleri kavramlar gibi.

Asla hdp ye oy vermem herhangi baska bir partiye veririm hdp ye vermem.

buradaki 15 kişi arasında bile bu konular sakince konuşulamıyorsa bir 40 yıl daha gider bu problemler.

hayır, hdp'ye oy vermem.

barışçı, kürt kesimi temsil eden, iyi niyetli siyasi bir hareket olduğunu düşüneceğim zaman hdp'li vekillerin her fırsatta türkiye'yi yermeleri, insanları öldüren teröristlere kahraman demeleri ve terörizmi açıkça desteklemeleri geliyor. kusura bakmayın kürt kesimin hakkını savunmuyorlar, terörizmi destekliyorlar.

barajı geçeceğini düşünüyorum ben. o yüzden oy vermeyeceğim. barajı geçemeyecek olsaydı, emin değilim. yine vermezdim.

akp hükümetinden memnun değilim, ancak bu adamların akp'ye düşman olduklarını düşünmüyorum. kim iktidar olursa onlara düşman olacaklar kendi istediklerini elde edene kadar.

akp nefreti gözü kör etmemeli.

Kürtçü partiye oy vermem. İnce, ''Apo'nun heykelini dikeceğiz.'' diyen zatla görüşmeseydi oyumu ona verecektim. Bu seçimlerde oy kullanmayacağım.

Suruç olayından sonra Kürtler tamamen dayanışma yapıp HDP'yi barajın üstüne taşıyacaklar diye düşünüyorum. Ama yine de HDP sempatim olmasa da onlara oy vereceğim sanırım. Cumhurbaşkanı adayım İnce, CHP'nin zaten baraj sorunu yok. Yani vereceğim bir oy HDP için, dolayısıyla ülke için daha değerli bence.

İlk ve son kez vereceğim. Birçok arkadaşım ve akrabamda aynı şekilde yapacaklar. Hdp zaten barajı geçiyor vermenize gerek yok goygoyuna inanmıyorum

Muhtemelen vermeyeceğim ama vermeme nedenim chp'yi destekledigim ve onun da oya ihtiyaci olduğunu düşündüğüm için. Yoksa HDP'nin baraji geçmesini çok istiyorum. Zaten baya insani da ikna ettim bu konuda.

Terörist, çocuk katili vs konularina da katılmıyorum. Bu ülkede terörün patlama nedeni zamanında tüm Kürt aydinlarinin, gençlerinin diyarbakir ceza evinde, faili meçhullerde, beyaz toroslarda susturulması. Aydin kesim susunca olay tabi ki dağa kaydı. Şimdi hdp gibi siyasi çözüm fırsatı var ve hdp baraji aşamazsa siyasi çözüm şansı bitecek ve ve tarih tekrar edebilir.

İnce Demirtaşla görüşmese oyum onaydı diyen arkadaş da tamamen algı kasıyor. İnce tum adaylarla gitti görüştü. Demirtaş da eğer Cumhurbaşkanı adayı olabilecek kadar temizse İnce'nin onunla görüşmesindeki problem ne?

@basond +1

Ben vermem, benim oyum kıymetli valla öyle biri baraj geçsin öbürü bilmem ne yapsın diye ziyan edemem. Paşa keyfim ne isterse oraya atarım oyumu. O dediğiniz partide çalışsın geçsin barajı bana ne. Elin adamı diyar diyar geziyor valla memleketi

Vekil secimlerinde niye bir bagnaz gibi dusunulmemesi gerektigini meral aksener aciklamis

‪eksisozluk.com‬

ince yarışa katılana kadar oyum akeşener ve iyi partiye gidecekti. kararsızlığım halen devam etse de meral ablaya gidecek ilk turdaki oyum. ikinci turda rte/akp karşısında kim varsa ona.

hdp'ye hayatım boyunca oy vermedim, vermem. teröristlerle arasındaki duygusal bağı kesmeden olmaz. bu mesele olmasa, türkiye'nin oy verilecek tek partisi olurdu. ama terör/terörist güzellemeleri bana gelmez.

ince görüştü diye oy vermekten vazgeçen arkadaş, akp görüştüğünde ne yaptı acaba? düne kadar megri megri, habur, diyarbakır mitingi, oslo görüşmeleri/dolmabahçe mutabakatı, peşmergenin kobani'ye geçişi... bunlar sayılmaz değil mi? tıpkı düne kadar hocaefendilerine "ne istediler de vermedilerse"

demirtaş'ın saçmasapan gerekçelerle içeride tutulmasına da karşıyım; açılan çukurlara/hendeklere, döşenen bombalara da; pkk'ya yapılan yardımlara, verilen desteklere de; ilçelerin/semtlerin yerle bir edilip, "terörü temizledik" denmesine de; sırf kürt diye, birilerinin baskıya uğramasına da, yüceltilmesine de... karşıyım!

bence barajı rahat geçecek. yüzde 12 ve hatta üzerinde bir oy alacak.

Öfff hala “ince demirtaşla görüştü oy vermiycem işte banane” diyen tuhaf bir kesim var şu ortamda bile, vermeyin siz zaten vallahi bıktım sizden ya.

Hdp seçmeni değilim, barajı geçmeme ihtimalleri çok korkutucu, o yüzden 7 Haziran’da olduğu gibi yine onlara vereceğim parlementoda.

Baraji gececeklerini dusunuyorum zaten. Fazladan oy almalarini istemem.

Iki ustteki sav coktu, ikinci turda aksener veya inceyi destekleyecegiz dedi ayhan bilgen, sabah fox haberde.

hayır, hiçbir zaman oy vermeyi düşünmüyorum.

Evet vereceğim.

Artık oy kullananlar olarak bizim de siyaset yapmamız gerekiyor. Takım tutar gibi parti tutma aşamasında değiliz, ideolojilerimize göre hareket etme lüksümüzün olmadığını düşünüyorum.

LDPsporluyum. Sınırsız düşünce ve ifade özgürlüğü taraftarıyım ve savunma harici şiddete karşıyım. PKK'yı doğuran koşulların da, rakiplerini yok edip tek başına kalmasını sağlayan acımasızlığının da farkındayım. PKK-HDP-Kürt kimliği arasında sıkıntılı bir bağ var. Bana kalsa vaktinde bu işler kontrolden çıkmadan önce el sıkışıp ayrılalım derdim ama batı şehirlerine yaşanan göçlerden sonra bu kapı da kapanmış durumda.

Başımızda Putin olmaya özenip, Aliyev bile olamamış bir adam var ve geçen her gün kontrolü biraz daha kaybediyor. Bu seçimi kaybetsek bile ekonomi onun elinde patlayacak ama bozduğu kurum ve sistemleri düzeltmek yıllar alacak. Bundan dolayı seçimi kazanıp restorasyonu hızlıca başlatmak lazım.

Şu an CHP de İP de HDP de benim görüşüme uymuyorlar, derdim bir gün gençler arasında liberal demorasinin yetişebileceği bir ortamın temellerini atabilmek ve bunun için HDP'nin barajın üstünde kalması gerekiyor.

Bu yüzden bir yandan bir ateist olarak Saadet Partisi için sandık görevi yaparken bir yandan HDP'nin barajı sorunsuz geçmesini umacağım. Türkiye gibi bir açıkhava tımarhanesinden daha az aksiyon beklemem saflık olurdu.

her türlü geçerler, sorun yaşayacaklarını düşünmüyorum.

yalnız, hdp'liler de akp'ye oy verirse ne trolleme olur var ya.

ingiltereye gidelim dedik nerden dedik. dediğimizde sterlin 5.60dı. şimdi 6.20
iki kişi gidiş 900 dönüş 2400 3300. vize başvurusu iki kişi 1800 otel rezervasyonları ulaşım vs 15bini bulucaz. bu da son plan. gelincede 2 sene öderiz.

Ben gittim 2 hafta önce ve haftaya tekrar gidiyorum. Benimle birlikte 2 kişinin daha masraflarını karşıladığım için haddinden fazla harcadım ama pişman değilim. Hayatımın en iğrenç bir senesini geçirdikten sonra tam bir şeyler düzelmişken hep gitmek istediğim bir şehre gitmek bana çok iyi geldi. Haftaya gidip döndüğümde de aynı şeyi düşüneceğim mutlaka. Gitmesem eminim "neden bu yaz hiçbir yere gidemedim" diye içimde kalacaktı.

Yani sizi mutlu edecekse, ucunda güzel anılar varsa değiyor bence.

Pegasus'ta suan 1 alana 1 bedava kampanyasi var. gerci ayni seyahatte kullanamiyorsunuz, yaz bileti alana kis doneminde kullanilabilecek kod veriyorlar ama yine de 1 sene icinde 2 seyahat yapmis oluyorsunuz.

Biz de dun bayagi arastirdik bilet fiyatlari ucmus durumda. Sabiha'dan paris'e 2400 lira cikardi pegasus saka gibi:)) ucuza bi atina bulduk onu aldik. Vize ucretini, harcayacagimiz euroyu napicaz bilmiyorum artik kismet:)

350 küsür lira bologna'ya var bilet Eylül için. Hem deniz hem gezelim görelim istiyorsan ligurya kıyısı yakın ve mantıklı.

Hatta 12 eylüle 282 tl diyor pegasus.

Bu Eylül'de Bologna işi iyiymiş baya. demek ki biraz sezon sonuna doğru planlasak daha uygun şartlar bulacağız.

Temmuzda Ispanya'ya gideceğim kardeşimle. İşle ilgili planlarım netleşse Ağustos gibi de bir yerlere kaçmak istiyorum ama biletler çok fena gerçekten. Orada harcadığımız tamam ama uçak için o kadar para vermek acı veriyor.

Az ötedeki Sofya'dan bir sürü yere uçan low cost firmalar Türkiye'ye de uğrasa keşke.

Londraya gidiyoruz temmuzda, bilet gidiş dönüş 1000 tl, otel 6 gece 1100 tl, orada müzeler bedava sadece yeme içme ve ulaşım masrafımız olacak, 3000 e bitiririz vize hariç.Belekteki herşey dahil otele gidip gecelik 500-600 lira vermekten mantıklı.

Bilet hicbir zaman cok buyuk bir maliyet olmadi, hala da o kadar degil. Mesele gittigin yerde attigin adimda dansoze para yagdiriyormus gibi para gitmesi. 600 liraya aldigin bilet 900 lira olsa da alirsin kimse 300 lirayla batmaz, ama yeme icme ulasim eglence vs cok para yiyor Avrupa'da.
Ben sahsen Avrupa gezilerinden sikildim, artik pek bir sey ifade etmiyor ve hep ayni geliyor, ustune kur da artinca Avrupa cok gereksiz oldu artik bana. Harcadigim parayla aldigim haz birbirini dengelmeyecek. Gerci TL deger kaybettigi icin en ucuz ulkeye de gitsen eskisinden pahali ama Avrupa kadar pahali olmayan secenekler daima var. Ben tatil ve gezme konseptimi de degistirdigim icin bana pek zevk vermeyecek ulkede 11tl ye bir sise su almak pek tercih edilesi degil.
Avrupa'yi gezmeye hala cok hevesli olsaydim bile yine de soyle bir dusunurdum. Dedigim gibi ucuz bilet bir sey ifade etmiyor, bilet bedava bile olsa fikrimi degistirmezdi abartmiyorum.

Stavro'ya katılıyorum, Avrupa'da birkaç ülkeyi gördüm, ötesini de çok merak etmiyorum. Paris'te geçireceğiniz 4 güne, 2 ayrı Tayland gezisi yapıp tropikal meyvelerin tadına bakabilirsiniz. Endonezya, Tayland, ne bileyin Vietnam, Mısır, Nijerya gibi bir çok çok daha güzel ve keyifli destinasyon var, ben onlara koşuyorum artık. Pisa kulesine gidip resim çektiren 4 milyon kişiden biri olmak için euro / tl farkından kazık yemek istemem.

valla çook kaliteli diziler çekiliyor: masum, şahsiyet gibi...

Ama çok iyi bir dağıtım ağına sahip diziler de var: ezeldir, muhteşem yüzyıldır gibi..

Gerçek bunlar, konuşulan konu da bunlar oluyor.

benim bildiğim bazı dizilerimiz balkanlar ve arap ülkelerinde seviliyor. öyle avrupa bizim dizilerimize bayılmıyor diye biliyorum. dizilerde hep dram, gereksiz uzatmalar, aşırı yüzeysel ve sıkıcı, stresli karakterler var. ve bana bir faydası yok. yabancı diziyi beş saniye görmesem mevzuyu kaçırıyorum ama türk dizisi izleyerek yan odada ütü yapabilirim.

Avrupa derken bizden aslinda cok farkli olmayan yalnizca Hristiyan versiyonlarimiz olan Dogu Avrupa ulkelerinde izleniyor. Bizde dizi izleyen kesim ile Dogu Avrupa'da Turk dizisi izleyen kesim ayni. Hatirlarsan 10 yil once bizde de Meksika dizileri izleniyordu ama o dizileri yalnizca issiz egitimsiz kadinlar izliyordu. Bu, tum Turkiye Meksika dizilerini izliyor demek degildir. Maria'nin Fernando ile iliskisi beni ilgilendirmiyordu. Bizim dizilerde de fakir Ferhunde'nin zengin ama capkin Yavuz ile askini izlemek istemiyorum.

biz de marimar izledik, maria mercedes izledik; onlar çok mu kaliteliydi?
keza kore dizileri, leş.

popüler olması kaliteli olmasını gerektirmiyor, hatta tam tersi bir korelasyon bile var çoğu zaman için.

Balkanlarda yaşayan yerli birkaç kişiden de duydum ben, izleyen varmış ama batı avrupanın kalkıp bizim götü boklu dizilerimizi izleyeceğine inanasım gelmiyor.

latin amerika son birkaç yıldır türk dizileri ile yıkılıyor bildiğim kadarıyla. hatta sırf türk dizilerine özel her sene düzenlenen yarışmaları falan bile var

www.google.com

Turk dizilerinin en buyuk pazari orta dogu, balkanlar ve amerika kitasidir. Birkac ay once araplar ahlakimizi bozuyor diye yayini durdurdu ama dunya uzerinde halen bir sirkulasyon mevcut.

Ortam bagimsizlastikca ortaya cikan islerin kalitesi artiyor, buna fi ve sahsiyeti ornek olarak gosterebilirim. Ama halen 120 dakikanin ustunde, olaylarin gorece yavas ilerledigi ve her kesime hitap edebilecek kulis is dedigimiz bir anlayis var ve bu olacaktir, olmaya devam edecektir.

Yurtdisindaki izleme aliskanliklari bizimkinden farkli, biz izleyerek ogrenmeye yatkin bir toplumuz. Dolayisi ile orda, burda oldugu gibi 2-3 dakikalik bir slow-mo sekans is yapmiyor. Ayrica orada dizi sureleri birtakim normlara bagli, olmayanlarinda bir saatten fazla dizisi olmuyor. Bizim yapimci 150 dakikalik diziyi 3’e bolup onlara oyle satiyor. Bir bolumden 3 bolum parasi aliyor yani.

fransa'da italya'da cek cumhuriyeti'nde ve letonya'da bizim dizileri izleyen (ve adi gecen ulkelerin vatandasi olan) insanlarla bizzat tanistim. cok var izleyen, kurtlar vadisi binbir gece ve muhtesem yuzyil izlediklerini soylemislerdi.

çoğu dizimizde boş, kasıntı, bir sonraki cümlesi belli replikler dolu kaliteli denen dizilerde de var bu ve haliyle özenti duruyor, Hiç bir türkün kurmayacağı replikler de var tabi eğreti duruyor.
şahsiyet izliyorum güzel denebilir çoğu kaliteli denen yabancı yapımdan iyidir ama başlarında sıkılma ihtimali var tabi 1 saat sürüyor her bölüm.
totalde her ülkenin dinamikleri tarzları vs farklıdır kimisi aksiyonda iyidir kimisi dramda, malum herkese hitap eden herkesçe kaliteni denen bir dizi görmedim.
şahsiyeti izle beğenmezsen hepsi çöp diyebilirsin polisiye dalında.

dizi degil, bildigin klip cekiyorlar. arka planda hep bir muzik var.

ben izlemiyorum. sevmiyorum da. cok laf az is var dizilerde. ayrica dizilerde oyanayan aktorler de bir zahmet edip vucut gelistirsinler, biraz sekle girsin vucutlari. sonucta suratiniz,vucudunuz sizin isiniz. iyi bakin onlara.

basarilarinin devamini diliyorum.

ben ilk defa izledim gülmedim.

gülmememi videonun çok eski olmasına ve binlerce böyle video izlemiş olmama bağlıyorum.

ala geyik komik ama hala.

ala geyık kiçücuk ufacuktur tefecuk.

Unutmak mümkün mü sljdkfhjsdf
Geçenlerde bi arkadaşa fog koyarım dedim, anlamadı. O biraz yaraladı beni

edit: bunu da özleyen vardır, şöyle iliştiriyorum slkjdfhsdf
www.youtube.com

hala çok gülüyorum sjdjdjdjdd ercik, fog reyiz, warrock tr banlatmadık kicklettik, efsane bunlar.

O değilde nedense Sönmez reis geldi sebepsiz yere aklima

@basond, sönmez reyiz fog reyizin atası oluyor tabii, en derinden sövgülerle anarız kendisini.
www.youtube.com

fog reyiz'i anıp şunu anmamak olmaz:

www.youtube.com

Jurassic park muhteşemdi.

ben ahlat ağacını çok beğendim.

ama bi arkadaşıma çok beğendiğimi söylediğimde kensinin bu filmde uyuduğunu söyledi :)

ben nbc'yi sevdiğim için ahlat ağacı'na gitmeyi düşünüyorum. ama jurassic'e de gitmeyi düşünüyorum. ama param yok XD

han solo'ya gittim çok tatlıydı <3 her ne kadar lando çekebilitesi varsa da lando <3 ve chewie <3 evet salağım

han solo güzeldi, ona gidip ron howard'ı sevindirin bence.

1'in hitap ettiği kitledeysen 1'e git. değilsen;
star wars seviyorsan jurassic park'a git, sevmiyorsan solo'ya git.

mac'n cheese yapabilirsin.
örneğin www.youtube.com

erit kızarmış patatesin üstüne dök.

tostta da güzel oluyor

Minik tombul koftelerin uzerine eriterek cikotoplar yapabilirsiniz. Netten cikotop tarifi bulursunuz.

sizin ilişkiniz ne kadardır devam ediyor? son 8 senede kimsede bulamadığı şeyi sende bulduğu için böbürlenebilirsin mesela. ya da sende de bulamadı mı, içten içe o hayaletlerden biri olmaktan mı korkuyorsun?

ahlaki açıdan olmasa bile kişiliği açısından ipucu verir bahsettiğin durum, ayran gönüllülükle açıklanabileceğini de sanmıyorum. sormayı denedin mi adama, kendince bir açıklaması vardır belki. bizim söyleyeceğimiz değil de onun söyleyeceği şeyler içini rahatlatacaktır. "kıskançlık değil de, insan sormadan edemiyor, sence neden bütün ilişkilerin böyleydi" gibilerinden sorabilirsin. 30'lara kadar "normal" ilişkiler yaşayıp sıkıldı belki? ya da farklı aydınlanmalar yaşadı? rahatlamak için sorman gerektiğini düşünüyorum yani.

Bu insanları kendin tesadüfen mi öğrendin, yoksa o mu sana anlatıyor? O anlatıyosa sıkıntı, o hala onlarla görüşüyorsa selamlaşıyorsa yine sıkıntı.

Kendin öğrendiysen de bununla baş etmek fazla zor değil, sonuçta artık seni seçmiş.

Büyük ihtimal o kadar çok eskiden bir kısmı da "özel" kişinin onlar olduğunu sanıyordu. Ama değiller. Bence sıradaki olmaya hazırlanın. Tabi bunu yaparken kıskanç öfkeli olmayın, rahat olun, mutlu mutlu o anın tadını çıkartın

Çevremdekilere sordum. gelen cevaplardan birisi şu;

"Kişinin ilişkileri kısa süreli devam ediyor ise zaten kendisiyle de ilişkisi uzun sürmeyecek. Bu kadar düşünmesin, ayrıca hayatımızda bu güne gelinceye kadar bişeyler yaşadık, birileriyle tanıştık ettik. Küçük yerde uzun süre yaşamış olmanın getirdiği bu sürekli eski ilişkilerle karşılaşma sonucu olağan."

Çevremdekilere sordum. gelen cevaplardan birisi şu; (2)

"İnsanları kendi değer yargılarımıza göre yargılayamayız. Belki uzun ilişkiye inanmıyor? Veya daha başka biçok sebebi olabilir. Sebebini öğrenip gerçekten yardım edilebilecek bir durum varsa ona odaklanılabilir veyahut hoşlanmıyorsan ve bu senin için sorun oluyorsa o kadından uzak durursun. Kendin için onun hayatını değiştirmesini bekleyemezsin."

Seni anladığımı düşünüyorum, gerçekten baş etmesi güç bir durum. Sevgilim inanılmaz sosyal bir insandır ve çok da sevgi kelebeğidir. Ben pek değilimdir. Sosyal olmasında sıkıntı yok, dengeliyoruz birlikte oldugumuz vakitlerde. Laaakiiiinnn sosyal çevresindeki hemcinslerimin azımsanmayacak bir kısmı eski sevgilisi ya da takıldığı ya da bişiler olcakmış da olmamışcısı falan. :/ Hatta nasıl unuttum eski karısı da var. Ve yine hatta bunu söylemeden edemeyeceğim iş seyahati yüzünden eski karısında kalmışlığı da çok. Pek karışmıyorum bu durumlara ama arada bazı olaylar oluyor (sosyalleşme leş hale gelebiliyor) tepemin tası atıyor. Hani şimdi bir tayfa türedi ya medenilikten(!) ne yapacaklarını şaşırdılar hah o tayfadan çok insan var çevresinde. Kardeşim dediği hatun boynundan şap diye öpebiliyor falan vedalaşma maksatlı. Aslında güveniyorum, güvenmesem ben o kadar da medeni(!) değilimdir, ayrılırdık. Ancak bazen gerçekten zorlanıyor insan. Zaman zaman tahammül sınırı zorlanıyor insanın doğal olarak. Ben de entry girecektim de vazgeçmiştim. O kadar çok insanı da geçtim, olabilir hayatta öyle dönemler, herkesle bu kadar samimi arkadaş olarak kalması kendisi için iyidir belki ama benim için zor. Yani olabildiğince kendime odaklanmaya kendi sosyal hayatıma özen göstermeye çalışıyorum. Az bişi arkadaşım var zaten, ondan da az dostum. Ama yoruldum be!

görüşmede resmi giy, işi kaptıktan sonra kot tişörte geçersin. iş için niyetinin ciddi olduğunu gösterir resmi elbise

Arkadasin hakli, bizim ofiste de kiyafet oldukca serbest, tum kolu dovmeli adamlar filan var ama is gorusmesine gelenler hep takim elbise ile gelir. Gorusmede giyecegin sey, ofisin kiyafet yonetmeligine gore secilmez, olabildigince resmi giyinirsin.

bence dediğin gibi bir yerse siyah kumaş pantolon ve beyaz gömlek fazla özenmiş gösterir seni. Kot olmasa da kanvas pantolon ve spor şık bir gömlek giyebilirsin. casual tarzda gitmen yeterli olacaktır yani.

gömleğe gerek yok ama açık renkli sade ve şık bir bluz iş görür, altına kot giyme yeter. kotla gitsen işe alınmazsın diye bir şey yok ama stajyer seçerken zaten dikkat edilecek çok bir şey yokken en azından görüntünün iyi olması sana avantaj sağlar.

Smart casual giyinin

Erkekseniz. Mavi gömlek (Oxford vs ), siyah pantolon, ve mümkünse Vans vs olmayan şık bir bir ayakkabı.

Cinsiyet kadın bu arada belirtmeyi unutmusum.

Kumas pantolon ok ama beyaz gomlek olmaz. Guzel, sik ve hos bi gomlek giyin. Guzel yakali bi bluz olabilir.
Elbise olabilir (omuzlar kapali)

kadınsanız işiniz çok daha rahat bence, kravat takıp gereğinden fazla resmi gözükme gibi bir derdiniz olmaz. Bence düz beyaz bir gömlek, siyah/lacivert/camel bir kanvas ya da kumaş pantolon giyebilirsiniz. kot giymeyin lütfen, işe başladıktan sonra giyersiniz. Babet ya da çok kısa topuklu bir ayakkabı giyebilirsiniz. Şunun gibi:

www.trendyol.com

Bunlar günlük hayatta da giydiğimiz şeyler sonuçta.

Bu arada çalışanların hepsinin kot t-shirt takıldığı doğru. Benim kardeşim(erkek) de çok yakın zamanda bir bilişim firmasına staj görüşmesine gitti. Biz ısrarla takım elbise giy kravat tak diye baskı yaptık ama "saçmalamayın" diyerek hepimizi savuşturdu:) Güzel bir canvas pantolon ve gömlekle gitti, stajı da kaptı sorun olmadı:)

Sorularin cogunu onlar sorar zaten. Ise alinirsan ne tur projelerde calisacagini vs sorabilirsin.

Mavi bir şeyler giy, olumlu intiba yaratır genelde.

Açık mavi gömlek + lacivert ya da siyah kanvas tarzı (ya da kot kumaşından) pantul fazlasıyla iş görür +1

Şunun gibi mesela: s22.postimg.cc

Benden de açık mavi gömleğe bir + geliyor. Üzerine uyumlu bir ceket ve kumaş pantolon ve yüksek olmayan topuklu bir ayakkabı. Bence gömlek böyle bir şey olsun www.bluemaize.net
Başarılar dilerim.

Ben siyah dar kot, çizgili balıkçı yaka bluz, şeftali rengi önü açık bir gömlek ve topuklu botla gitmiştim. Ve işi aldım.

Bi başkasına siyah askılı üstü yeşilli mavili desenli bayağı günlük vintage bir gömlek ve mavi stiletto giymiştim. O işi de aldım ama kabul etmedim.

Bi görüşmeme daha 2.kombini giydim sanırım. Kot konusunda pek katılmıyorum arkadaşlara siyah kot giyilebilir bence, ama elbise daha risksiz de olabilir. Alanım moda benim bu arada o yüzden daha "relax" olabilir durumlar.

Mobildeyim editleyemiyorum; alanım moda olsa da büyük firmalara gittim bu arada. Mavi, Lcw, Penti ve bi de ihracat, iç piyasaya (Beymen, Network vs) tasarım+üretim yapan bir firmaydı

Smart casual en iyisi

İçilir. Bebekler donmuş anne sütünü içiyor. Sen inek sütünü niye içemeyesin?

donmuş anne sütü mü? :o
niye içiyorlar ki donmuş anne sütü?

küvezdeki bebeğe anne sütünü sağarak taşıyorlar. muhtemelen bu yüzden

@esref, kuvözle anne arasındaki mesafe hangi şartlarda sütü dondurmayı gerektirecek kadar uzun olabilir diye düşündüm ama cevab veremedim. lim5'in cevabını hayretler içerisinde bekliyorum şu anda.

Bazı annelerin çok sütü oluyor. Sağmaları gerekiyor. Dondururlarsa derecesine göre 3-6 ay saklayabiliyorlar.
Bazı anneler çalışıyor ve evdeki bebeklerine süt bırakıyor.
Bazı bebekler tedavi görüyor ve ağızdan beslenmemeleri gereken durumlar oluyor. Anneleri sütleri boşa gitmesin diye depoluyor. Hastaneden çıkınca eskiden başlayarak sırayla veriyor.
Bazı annelerin sütü hiç olmuyor. Başka anneler dondurup onların bebeklerine veriyor.

Anne sütü ziyan edilemeyecek kadar değerli. Hatta küçük küçük paketler halinde depolanıyor ki çözüldüğünde bebek bitiremezse çöpe gitmesin.

@ bruce
bebek 1-3-5 ay kuvözde kalabilir bu süre boyunca belki 2 saate bir beslenecek
anne bu süre boyunca ne yapacak? 24 saat hastanede nerede kalacak? -bebek hastanede diye anne hastanede kalamıyor, anne gidiyor eve, bebek yatıyor. memedeki sütü de her 4-5 saatte bir filan sağmanız (ve/veya bebeğin emmesi) lazım ki hem sütün devamlılığı olsun hem kadının memeleri çatlamasın. enfekte etmeden, en etkin kullanma yöntemi dondurmak.

Buzdolabında da birkaç gün saklanabiliyor ama en uzun saklanabilecek yol dondurmak.

spinning?
beni en az eforla en çok nabız attıran şey piskilet oluyor ama götüm acıyor diye tercih etmiyorum.
onun haricinde en basit olarak ip atlama var, biraz teknik kaptıktan sonra hızlanabiliyorsun, güzel oluyor.

Evet

hayır beden öğretmeni veya sporla ilgili bir iş yapmalıydım.

sevdiğim "iş" yok, sevdiğim bir şeyi para karşılığı yapmaya başlayınca artık sevmemeye başlıyorum. zaten işi sevmeye gerek yok, işemeyi seviyor muyuz? hayır ama zorundayız, iş de öyle. asıl önemli olan bez takıp altına işemektense düzgün bir klozet bulmaya çalışmak, hatta mümkünse ısıtmalı falan olsun.

soruya cevap da verelim: sevdiğim değil başarılı olduğum işi yapıyorum. başarılı olunca sinir stres olmuyor, o zaman sevdiğim şeyleri yapabiliyor oluyrorum.

Evet.

çevirmenim, çevirmen olmak istemezdim piyasanın şartlarından ötürü. 50 tl yi almak için bile çirkefleşmek durumunda kalıyorsunuz bazen. Siz neden çevirmen olmak isterdiniz?

Fotoğrafçı olmak isterdim, böyle National Geographic'te fln fotografçı olup boynumda fotograf makinemle dünyayı gezmek isterdim.
Mesleğimi çok isteyerek seçtim, yine olsa yine seçerim. Ama (8 yıldır) yaptığım işten bazen o kadar nefret ediyorum ki, lotodan para çıksa kendimi bir kurtarsam, bir daha hayatımın sonuna kadar boya görmek istemiyorum. Evet boyacıyım.

sevdiğim şirkette sevdiğim işi yapıyorum.

Çevirmen olmayı neden isterdim insanlar arasında, iletişimde köprü vazifesi görmek heyecanlı olurdu diye düşünüyorum.

Bruce, ben işemeyi çok severim ama dediğin gibi uygun yere.

Tam olarak sevdiğim işi yapıyorum işin zorlukları elbette var mutluyum

Evet ama iş olmasını sevmiyorum. Yani hobi olarak yapsam daha iyi olurdu. Haftada 22 gün full time değil. O zaman ayakların geri geri gitmeye başlıyor.

Hayatımdan çok memnunum, hiçbir sorunum yok ama küçüklükten beri hep psikolog olmak istemişimdir. Üniversite tercihleri sırasında ailenin ittirmesiyle yazmamıştım. Aklımda yer eden bir şey değil ama yani "ulan psikolog olmalıydım ben, kahrolsun dünya" demiyorum.

Psikolog arkadaşlara selam. Havalısınız lan.

İşimi seviyorum. Ama ah şu insanlar bu kadar leş olmasa...

İşimi severim ama asıl natgeo'da kasırga kovalayan kameraman olmak ya da turistik bir şehirde hostelde çalışmak isterdim. Eskiden de vatman olmayı çok istemiştim.

Altiniza sermelik mutlaka birseyler alin.

Uyku tulumuna gerek yok. Zaten gecenin kor vakti cadira gideceksiniz asil problem sabah gunesi. Varsa agac alti bi yer oraya cadiri kurmaya calisin. Ama sahilde pek olacagini sanmam. Butceyi biraz daha artirip fresh and black midellerine bakabilirsiniz decathlonda.

hava sıcak diyorsun ama lokasyon neresi. mesela burası gündüz 40 derece ama gece yorganla yatarsın temmuz ayında bile.

Gunes kremi almayi unutma.
Gece sicakliklarina dikkat et, bizim yazlikta gece 3ten sonra ustumuze bisey almadan yatamayiz mesela, uyku tulumu olmasa da kalin biseyler almak lazim giymek icin.

aklıma gelenler:

- şişme yatak öneririm, mat üzerinde uyumak benim açımdan sıkıntılı, festivallerde iyi bir uykuya ihtiyaç duyuyor insan.
- çarşaf, yastık ve battaniye alıyorum yanıma, iş görüyor; tuluma ihtiyaç yok bu mevsimde
- şişme yatak alırsanız pompa da almalısınız ancak festivalde birilerinden ödünç alabilirsiniz
- kamp sandalyesi şart, genel konforunuzu ikiye katlar
- bir paket büyük ıslak mendil ve bol bol kuruyemiş
- uyku gözlüğü ve kulak tıpası da çok işe yarıyor

Sinkov alin.

öncelikle hepinize teşekkür ederim.

cevaplardan sonra şöyle bir senaryo oluşturdum kafamda. ağaç yok, ayrıca gölge yapması için üstü kapalı çadır alanları olacağını hiç sanmıyorum. sahil olduğu için denize de girilecek, normalde şemsiye olur plajda ama burada olmayacaktır, o zaman bir plaj şemsiyesi de lazım olur mu?

hadi denize girmedin, konser alanına gitmek istemiyorsun, çadıra müzik de geliyor, çadırda uzanmak istedin. ama o sıcakta sera etkisi yüzünden içeride duramayız sanırım? çadırın dışı olsun ama gölge de olsun diyorsak şundan mı almak gerekir?
www.decathlon.com.tr

ya da şöyle kamelya şeklinde bir şey daha mı kullanışlı olur?
urun.n11.com

bu arada mat olarak şunu düşündüm.
www.decathlon.com.tr

sandalye de güzel olur, şişme yatak da güzel olur ama hepsini bi hesaplıyorsun, masraflar uçtu gitti. bir yandan tek seferlik bir eğlence için fuzuli harcama olurlar gibi geliyor, diğer yandan "tam teçhizat malzeme var her sene bi yere gideriz işte" diyorum. bilemedim.

Bu tip organizasyonlarda genelde hazırlıkların üzerinde katılım oluyor. Firmalar para para gözünde olduklarından sıkıntı yaşama ihtimali olan durumlar;

Çadır Konumu: Çadırlar için gölgelik bir alan organize edilmiş olsa bile, talebin yoğun olması durumunda bu alan dolunca sahilde sıfır gölgelikte çadırda kalmanız durumu olabilir - feci ötesi pişersiniz her sabah 6'dan itibaren. (Gölgelikte bile sabahları pişiliyor çünkü) Bunun için alana ilk girenlerden olmak ve güzel bir yere çadır kurmak lazım.
Tuvalet ve Duş: Muhtemelen mobil sistemler ile çözüm üretecekler ve bunlarda da hem sayı, hem temizlik gibi süreçlerden dolayı problem yaşama ihtimali oldukça yüksek. Erkekler için daha kolay ama kadınlar için durum sıkıntılı. Kesinlikle ıslak havlu olmalı yanınızda.
Sandalye: Çadıra sadece yatmak için girileceği için yanınızda bir kamp sandalyesi olursa çok rahat olur, çünkü kumsaldan konserler dinlenebilir olacaktır. Sahne önünde kalabalık içinde boğulmak istemediğiniz konserleri kumsalda sandalyeden dinlemek keyiflidir.
Gölgelik: Sürekli güneşin altında kalmak yakıcı olabiliyor. Geçen sene şu ürünü görmüştüm çok kullanışlıydı. (git: www.decathlon.com.tr)
Elektrik: Muhtemelen kiralanabilir bir şarj alanı oluşturacaklar ve sürekli buradan şarj yapma ihtiyacınız olacak. Genelde bir kutu kiralıyorsunuz tüm etkinlik boyunca burada istediğiniz kadar şarj yapıyorsunuz. Power bank yanınızda olursa daha rahat olabilir. Çünkü çadır alanlarında ortak kullanımlı kilitli olmayan elektrik alanları da oluyor. Telefonu bırakamıyorsunuz ama power bank buradan dolabilir.
Yiyecek: Eğer kamp alanında yemek yemek için yakınlarda bir opsiyon yok ise kesinlikle çantaya kuruyemiş falan atın derim.
Zemin: Çadırda kalırken bu güzel havalarda zemine basit deniz yatağı alın ve yarı şişirip üzerine yatın, bebekler gibi uyursunuz :)
Çalınma: Emanet gibi bir alan muhtemelen olmayacaktır, fotoğraf makinası falan götürmek bence riskli, sadece telefon yeterli olur. Aman telefon kılıfında kimlik cart curt bırakmayın, giderse hepsi gitmesin.
Dönüş Yolu: Ya en hızlı çıkın, yada geç çıkın çünkü trafik fecihat olacak :)

hayır hissetmedim. çocuk istememe sebebim onu yapmama eşlik edecek insanı bulamıyor oluşumdan değil zaten. "çocuk yapılacak kadın" sevgilim bir tane vardı mesela, hani ileride ben ölsem evladımı ona teslim ederim ama çocuk yapalım hissi yaratmadı bende.

Ben deli gibi aşık oldum ama hiç aklıma bile gelmedi. Bağdaştıramıyorum.

liseye giderken "ileride çocuğumun adı x olsun" dediğim dönemler vardı, sonraki yıllarda bu düşünceden tamamen sıyrıldım. hayatımın herhangi bir döneminde çocuk istemiyorum artık.

Bu ulkede cok zor. Helsinki'de ya da ABD'de Santa Barbara'da falan yasiyor olsaydim belki.

Cocuk yapmak isteyen biri degilimm, cocuk istemedim simdiye dek. Bekarim da.
ama bundan cocuk yapsam guzel olur diye dusundugum biri oldu. MUhtemelen cok guzel oldugu icin oyle dusunmusumdur. Cocuk da guzel olur mantigiyla. Cocuk yapma hissini hissetmemize neden olan kisilerin ozel oldugunu dusunuyorum yine de. Yoksa hayatimda ilk defa guzel kizla tanismamistim zaten. Cocuk yapmayi istedim diyemem ama bundan cocugum bile olabilir aslinda diye gecirdim aklimdan ara ara. Hala da cocuk isteyen biri degilim ama o kisi istisnaydi.

çocuğum olsun istedim ancak bu çok sevimli çocukları görünce oluyordu.
ancak kimseye bakıp bundan çocuğum olmalı demedim kimseyi o kadar etkileyici bulmuyorum. böyle muhabbet yapan hemcinslerim samimi gelmiyor.

if'in kendi kilo verdirmez, kalori açığı oluşturman lazım. if yapıyorum diye 3bin kalori alayım diyince olmuyor. 1 hafta erken ayrıca, normalde sık yiyen biriysen kolay değil adapte olmak.

@bruce+1

Calorie in calorie out.. IF kilo verdime diyet programı değil ki. IF özellikle iştah kontrolünde, hormonal optimizasyonda ve düzen konusunda yardımcı olan bir sistem. Tabii ki bu özelliklerinden dolayı da yağ yakımını kolaylaştırıyor.

Lakin, kilo muhabbeti için yine aldığın enerjiye karşılık harcadığın enerjiye bakacaksın günlük kalori ihtiyacına veya hedefine göre.

Devam.

Ya öyle deli gibi de yemiyorum anlamadım ki. Deli gibi kahve içiyorum o mu acaba nedeni?

Neyse artık 300 gram tavuk göğsü yerine 200 gram yapıp yanına domates falan yerim herhalde.

myfitnesspal kur onunla kontrol et bi durumları. yağdan sağlam gol yeniyor genelde :/

saatleri ayarlayamıyor olabilirsiniz, yemeği kesmeniz gereken saatten sonra vücudunuza su dışında bir şeylet sokuyor olabilirsiniz (yeşil çay dahi yasak, yalnızca suya izin var), zaman aralığında çok fazla kalori alıyor ve onları yakamıyor olabilirsiniz, bir anda sonuç verecek bir şey değil.

Kilo alıp verme temelde termodinamik meselesidir. Yani aldığın kaloriler yaktığın kalorilerden fazlaysa kilo alırsın, tersi durumda kilo verirsin.
IF bir muzice değildir. Yemek yediğin saatler kısıtlı olduğundan dolaylı olarak daha az kalori almana olanak sağlar
Günde 2bin kcal yakan birisi tek öğünde 3bin kcal alıyorsa isterse günde 1 saat yemek yiyip 23 saat aç kalsın kilo alır

çay, kahve, yeşil çay bunların kalorisi yoktur tüketebilirsiniz, hatta tüketiniz de
hatta bunları geçtim salatalık, roka, marul, limon vs de yiyebilirsiniz, kalorileri sindirim sırasında harcanan kaloriden daha azdır, sudan çok bi farkları yok

bunlarla birlikte kısa süreler için konuşursak tartılara güvenmeyin. 1-2 kilo vücuda alınan ya da verilen su miktarı ile değişebilecek rakamlardır.
1-2 kilo vermek ne demek önce bunun detayına inmek lazım. örneğin 1 haftada 2 kilo yağ yakmak mı ? 1kg vücut yağı yaklaşık 7700kcal ediyor. her gün 500kcal açık oluştursanız bile 30günde anca 2kg yağ yakarsınız

türkçesi basmakalıp, bunu kullanırım. peşine "fikir", "düşünce" gibi eşlikçiler gelebilir.

basmakalip

benim de aklıma geldi ama basmakalıp cümlede güzel durmuyor. "noble savage stereotype" ifadesini "soylu vahşi stereotipi/klişesi" diye çevirince güzel duruyor, "soylu vahşi basmakalıp fikri" diyince doğal gelmiyor.

soylu güzel durmuyor o çeviri için;
...basmakalıp hale gelmiş "asil vahşi" konsepti...
diyebilirsin.

Psikoloji metinlerinde kalıpyargı olarak kullanılıyor.

türkçe sosyal bilimler literatüründe soylu daha çok kullanılıyor gibi ondan onu tercih etmiştim. teşekkürler öneriler için

@antikitleruhlu kalıpyargı kullanışlı geldi güzelmiş

Tam karşılığı kalıp yargı, basmakalıp daha çok klişenin karşılığı.

ahahaha tam bir troll maşallah
1.bp.blogspot.com

yalnız altındaki arkadaşa dikkat et düşürecek gibi duruyor

yapmış olduğunuz kocaman gönüllülükten ötürü tebrik ederim, bu devirde evlat edinen aile bulmak çok zor...

Hahahahaha bu nedir ya masallah

abi sen çok kötü sakal stili seçmiş bir olgun şimşeksin
i0.wp.com

@* teşekkürler arkadaşlar, isteyen, acaba diyen herkese kalpten tavsiye olunur, öz yada evlatlık, şahane bir olay :))

yasal uyarı, diğer solo-duo hayallerinizle ciddi bir bağınız kalmadığından emin olun.

@cay koy geliyorum hocam onu çözecem bir ara. sakalsız marul yaprağına benzediğim bi fotom vardı, ondan sonra dikkat dağıtsın diye sakala başladım.

birkaç kişi daha yapsa ben de yapardım.

alkolün de verdiği etkiyle bu sefer ben de gaza gelmiştim, yarım yamalak bişey yapacaktım ama şu şartlar altında kendimi feda edemem...

Eski tadi yok. Tanimadigimiz isimler:)

çirkin kimse görmedim ben açıkçası eski ifşalara bakıp oranlarsak yıldızlar geçidi bile denebilir valla
edit: tabi ifşayı yapanların hemen silmesi de burada az ifşa yapılmış izlenimine sebep oldu sanırsam.

Basond sen evli barklı adam değil misin bu saate ifşa peşlerinde ne işin var cuma cuma :D

@pastörize evli barklı adamım canım eşim uyudu bende satranç turnuvası maçlarını izliyordum baktım ifşa gelişmiş goygoya katılayım dedim.

Evli adam resimlere bakamiyor mu:)

referandumda da erkenden seviniyorduk. çok tehlikeli

Maalesef %53 ile 2. turda alacak.

İlk tur 50.9 ile alacak... Saadet yüzde 1 geçerse hdp 10 ü geçerse herkese benden çay.,.

Ilk turda tayip almazsa ben de hicbir sey bilmiyorum.
Hatta 1 saatligine kadin uzeri simli kadin ayakkabisi giyme sozu bile verdim bir arkadasa oyle soyleyeyim.
Trump'in seciminde de secilmeyeceginden hic suphem yoktu ve yanildim. Gerci koskoca yatirim sirketleri bile yanildi o secimde:)
Keske bunda da yanilsam. Kadin ayakkabisi sikinti degil. Ama hic mi hic sanmiyorum.

Muhalefet eskiye gore biraz daha kenetlendi sadece o. Bir de sadece cevremizi goruyoruz. Ne yazik ki yuksek bir sinif ayrimi var. Ilkokul mezunu ciftci, ortaokul mezunu cayci, lise mezunu tamirci, universite mezunu memur ne dusunuyor bilmiyoruz.

benim düşüncem rte net bir şekilde ilk turda alacak cumhurbaşkanlığını. yalnız 1 sene sonra erken seçim olacak ve cumhurbaşkanı değişecek..

en büyük sebebi ekonomi olacak.

Açıkçası umudum yok benim. Evet-Hayır gibi iki basit seçenekli oylamada bile Evet çıktıktan sonra, devamında çok bir şey beklemiyorum. Kazanılsa bile mühürsüz oy olur, trafoya iguana girer, öyle olur, böyle olur; gerçek oy oranından haberimiz bile olmaz. İlk turda işin biteceğini düşünüyorum. 10 yıldır her seçime “Bu seçimi kesin almamız lazım” deyip oturuyoruz; oyumu tabii ki vereceğim ama yıldım artık. Öğrenilmiş çaresizlik oldum.

Evet çok uçtuk ama uçmadan da olmuyor ki? Şu an yurtdışına gidip yerleşme imkanım yok, uzun bir süre de olmayacak hem maddi nedenlerle hem de köprüleri yıkıp gitmem gerektiği için (ailedir evliliktir vs). Biraz olsun gelecekten yana ümitli olmak istiyorum. Medeni bir Türkiye'de yaşama imkanım varmış gibi kendimi kandırmak istiyorum. Birazcık daha kandırsak, biraz daha uçsak ne çıkar?

Cok fazla sorun var. Multeci sorunu, feto sorunu, kurtlerin hapse atilmasi gene ve en onemlisi ekonomi cok kotu. Akp'nin tek guvencesi secim baraji.

bu iş hava işi, insanları etkileme işi. biraz uçmak lazım, o havayı yakalamak lazım ki kararsızlar bu havadan etkilensin "hmm bu adam kazanıcak galiba" desin, sandığa gitmeyecek olanlar gitsin. herkes demiyor mu özgüvenli aday lazım diye, alın size fırsat işte.

Cok fazla sorun olmasi demek oyu dusecek demek degil. Boyle bir korelasyon yok.

İlk başlarda güzel bir giriş yaptılar ama şimdi söndü gibi. Bu da bana bu zamana kadarki diğer seçimleri hatırlattı. Dolayısıyla, benim umudum yok. Taş devrine dönmeden durmayacağız diye düşünüyorum. Arada yanan yaşlara üzülüyorum kendim gibi. Gerçekten daha bu işin trafosu var, mührü var, var da var. Bunları da düşününce pek ihtimal vermiyorum. Daha kemik kitlesinin yüzde 45 olduğuna gelemedik bile... Şu elitist kesim (ki bence bütün olanların müsebbibi bunlar) hâlâ akıllanmadı, farkına bile varamadı olan bitenin.

Bence uçanlar fazla uçuyor, ben umutsuzum ama gider oy kullanırım. Ancak, bir beklentim yok.

ben hiç sevinen görmüyorum. etrafımdaki herkes çalışıyor.

böyle durumlar için müzeler sesli rehber satarlar, ingilizcen iyiyse ücretini ödeyip kiralarsın, cihaz sana anlatır.

fazlası için gitmeden araştırma yapman lazım, müzenin adını yazıp en kıymetli eserlerini öğrenirsin, sonra tek tek araştırma yaparsın.

Rehberli müze turlarına katılabilirsen büyük verim alırsın. Çok süper insanlar çalışıyor oralardaki müzelerde.

Müze ziyaretlerinin öncesine de bir tavsiye;
Avrupa'da çok yaygın olan free walking tour'lara katıl. Mesela sabah şehre varıyorsan, öğleden sonrasına rezervasyon yap. Şehre geldiğin gibi tüm sokaklarını gezmiş, tarihini öğrenmiş olursun. Ardından müzeleri gezersen bağlantıları çok daha rahat kuruyorsun.
Free Walking Tour yazıp google'da arat. Ücretsiz bu turlarla 2-3 saat konusuna göre rehberlik hizmeti alıyorsun. Tur bitiminde dilediğin kadar bahşiş veriyorsun. 5-10-20 ya da dilediğin kadar.
www.neweuropetours.eu
www.neweuropetours.eu

Muzelerde interaktif araclar oluyor zaten, elektronik sesli rehber falan. Onlardan al gittigin muzelerde. He Amsterdam'da bir suru gereksiz muze var, cogunun pek anlami yok bana sorarsan da goreceli iste.
walking tour'lar +1

Tavsiyeleriniz için çok teşekkürler,aslında müzelerdeki auido guideları biliyorum ancak herbirinde ayrı ayrı bunu alırsam bütçemi aşıyor,telefona vb indirip oradan detaylarını alabileceğim bir kolaylık peşindeyim,biraz işin rahat ve ucuzunu arıyorum aslında :).Ama tavsiyelerinizide değerlendireceğim,farklı uygulama tavsiyeleri olanlara şimdiden teşekkürler.

özellikle kahvaltı seçeneği var mı bilmiyorum, hiç erken saatlerde gitmedim ama zaten hafif şeyler yaptıkları için bakabilirsin, hem vejetaryen hem de gerçekten lezzetli mekan bulmak pek kolay değil zira.
www.zomato.com

camussarın şarküteri tipli dediği Namlı

camussar sen beni güldürdün allah da seni güldürsün, adam vejeteryan demiş sen namlı diyon..

vejeteryan kahvaltıcılar var sanırsam ama bak netten. oralarda arttı vegan/vejeteryan mekanlar.

velvet cafe diye bir yer var galata kulesinin orada. genelde turistler gidiyor ufak sevimli bir yer. vejetaryen ürünler var sadece.

nick cave
badbadnotgood
oh sees
chihei hatakeyama
massive attack
robert glasper

youtu.be
güzel konserler olduğuna katılmıyorum yalnız.

kesin:
nick cave
massive attack

büyük ihtimalle:
robert plant
oh sees

edit: joan baez'den haberim yoktu. ona da giderim büyük ihtimalle.

camel(gidildi)
travis
steven wilson
liam gallagher+starsailor
imagine dragons

angus & julia stone

Nick Cave için bilet aldım, Thee Oh Sees için arkadaşları bekliyorum.

Camel tamam.
Robert Plant ve King Gizzard and The Lizard Wizard hazır.
Belki Joan Baez.
Bir de sonbahar ve kışa güzel kapalı mekan konserleri açıklanırsa onları değerlendirmeyi planlıyorum.

Belki shakira.