bulaşan boyanın nasıl bir boya olduğu önemli. aseton derinin kendi rengine zarar verebilir, alkollü bir şeyler dene bence. kolonya olabilir.

@henry gale, kolonya sıktım azıcık, elimi dokundurmamla beraber beyaz boya çıktı ama kendi boyası da çıktı, teşekkür ederim :D

siz siz olun kolonya damlatmayın, bir gıdımcık bile!

deriden ürünlerin üretildiği bir fabrikada çalıştım, orada kolonya kullanılıyordu bulaşan şeyleri zarar vermeden çıkarmak için. o sebeple tavsiye ettim. zarar verdiyse kusura bakma.

@henry gale, estapitipiti hocam ne kusuru, ürün dandikmiş demek ki. internette o kadar şey okuyup güvenmeyip de burada gördüğü ilk cevaba atlayan kişi olarak benim eşekliğim olsun bu.

afraid'i de severim ama daha moda sokanı sweater weather; inişli çıkışlı dinamik şarkıları ayrı bir seviyorum.

what would ı do without you

Sweater weather

void'e baya sardım son zamanlarda

how.

How, let it go

silinmesi istenmeyen klasörler bilgisayara alınır, sonra aygıt yenide biçimlendirilir.

Lenovo k6 power
Lenovo p2

www.gsmarena.com

Xiaomi max 2

lenovo z5
bu ayin 5 de tanıtılacak mış

Kendi telefonum diye demiyorum, oneplus 5t hızlı şarj ve uzun pil ömrü konusunda haykatten aşmış. Youtube'daki battery testlere de bakabilirsin. Hepsi doğruluyor

her duşta şundan kullanıyorum : www.indiamart.com
ve duş jeli tabii.
şampuan ve kremi saymıyorum onları her halükarda kullandığım için

lif sevmiyorum, klasik kese. her duşumda kese sürerim, her gün duş alırken de sürerim; kah deriyi kızartana kadar kah yüzeysel, ama sürerim. sürmeyince duşa girmemin bir anlamı yokmuş gibi geliyor. her duşta şampuan kullanıyorum çünkü dönemine göre ya yağlanan ya da kepeklenen saçlarım var, duştan sonraki 2. günün sabahında kullanılabilir bir saçım olmuyor. keseyi ise genelde sabunla, bazen jelle hallediyorum.

yazın her gün kış döneminde 2-3 günde bir duş alıyorum. her gün duş alırsam her gün lif yapmıyorum. 2-3 günde bir yapıyorsam kesin yapıyorum. lif olarak anne örgüsü sabun bezi gibisi yoktur ama arada pofuduk naylon liflerden de kullanıyorum. duş jeliyle vücudumu temizliyorum. tek şampuan yapmak beni tatmin etmiyor. saçlarım yağlı olduğu için ilk şampuan yağı alıyor ikinci şampuan tam olarak temizliyor diye düşünüyorum. saçlara ayda bir iki kere sabun da iyi geliyor.

her duşta lif kullanırım. hergün duş alırım. sabun + şampuan kullanır, duş jeli kullanmam.

lif ve duş jeli kullanmam, binde bir. bıraktım artık

sadece keseciyim. kese <3 ben. düzenli aralıkla kullanıyorum, gerçekten tenin kir atacak gibi değilse kesenin de bi manası olmuyor.

Duş jelini sevmiyorum, kullanmam. Haftada 2-3 kesin liflenirim. Acelem varsa vücudumu sabunlar ve şampuanlanırım. Ayda 1-2 kez de kese yaparım.
Her gün duş almam, birer gün boşluk bırakırım arada. Ama yazın sıcak günlerinde her gün alırım. O sıcak günlerde aşırı terleyerek direkt duşa girdiğimden her gün liflenme ihtiyacı hissetmem.

www.morhipo.com

Bazen sadece şundan kullanıyorum sabunla köpürterek. Aşırı pratik.

sünger + duş jeli + şampuan kullanıyorum. üşenmezsem arada bir kese.

kışın 2-3 günde bir, yazın her gün duş.

Ben haftada bir gün banyoya giriyorum. Uzun süreli, pazar akşamı banyosu mesela. O zaman iyice bir yıkanıyorum. Şampuan, saç kremi, saç maskesi, sabun, duş jeli, duşta vücut kremi, ayak bakımı vs.

Diğer günler duş alıyorum. Şampuan + duş jeli ile pratik. Hiç lif kullanmıyorum, temiz gelmiyor. Kışın soğukta donarak ölmemek için gün aşırı filan oluyor.

Arada bir vaktim olunca hamama / SPA'ya gidiyorum. Orada tertemiz yapıyorlar.

her gün duş, her duşta göd lifi, şampuan, üç günde bir saç maskesi.
her gün olmasa da belli aralıklarla kese yapıyorum.

Yaz kis her gün dus aliyorum.
Lif ve Dove sabun kullaniyorum ama saclarim kuru oldugu icin gec yaglaniyor. Sacimi haftada iki kez yikasam bile mis gibi oluyor.

Lif kullanmıyorum. Klasik beyaz kalıp sabun ve sac için şampuan

duş jelini her zaman lif ile birlikte ve her duşta kullanıyorum. şampuan da kullanıyorum.

Her duşta lif kullanırım, haftada 6 gün falan düş alırım.

kış da hergün duş almalı, özellikle yatmadan alınca üşütme vs kalmıyor.
lif yerine sünger tercih ediyorum

Her duşta lif+şampuan kullanırım. Duş jelinin genzimi yaktığını fark edince duş jeli yerine dalin' in bebe şampuanini kullanmaya başladım birkaç aydır.

kavramları doğru kullanamayan insanları da pek sevmem ben. tanımladığın şey ırkçı olacaktı asdgf

ben de ırkçı ve faşist insanlara tahammül edemem. bunun yanında budalalar, görgüsüzler ve cahiller de yer alıyor. bir de son dönemde revaçta olan, nasıl anlatsam, bir halt bilmeyip, okumayıp dünyanın sırrını satanlara, kendilerini bilirkişi gören insanlara tahammülüm yok. bayağılığının farkında olmadan kendini aristokrat zannedenleri de pek sevmem. last but not least, radikallere kafam girsin. hangi görüş olursa olsun, körü körüne savunanlardan, hayatın anlamını bulduğunu iddia edenlerden haz etmem.

bayaa bayaa tüm insanlardan tüksindiğim ortaya çıktı sanırım adsfdghj

mesela a-b-c 3 büyükler olsun.

a-b maçında c nin yiyin birbirinizi diye tweet atması.

Gerizekalı gördüm ama böylesini görmedim. nedense katlanamıyorum bu tarz salaklıklara.

bende random harflerle gülenleri sevmem 9 yaşında falan değilse :))) @air

Bir insanda temelde olması gereken özellikler; iyi niyet, samimiyet, mantık, vicdan, kişilik ve fikir sahibi olma, doğruluk, adalet, vefa. Bunlara sahip olmayan, götü başı ayrı oynayan, kişiliksiz sahtekarlar en iğrenç insan tipleri benim için.

"faşizm" kavramı çerçevesinde dünyayı anlamaya çalışıp, bu zuppelikleri ve cehaletleri yetmezmiş gibi, anlamış gibi de konuşup yasayabilenler. tırnak içindeki kavramın yerine herhangi başka bir kavramın ikame edilmesi mümkün.

Sırf üniversite mezunu olduğu için kendilerini, kendi kendilerine aydın, bilirkişi ilan ediverenler.

Hayvanları sevmeyenler. Yanına yaklaşan kediyi köpeği kovalayanlar.
Elindeki çöpü yere atanlar, yere tükürenler.
Kadınlarla tokalaşmayan erkekler, erkeklerle tokalaşmayan kadınlar.

Genel olarak, ayrımcılık yapanlar.

fırsatçı ve gözü fazla açık insanlardan nefret ederim. cimrileri sevmem. içten pazarlıklı olanları sevmem. arkadan konuşanları sevmem. dedikodu yapanları sevmem.

en fazla ise iki yüzlü insanları sevmem. ekşi sözlük bunlarla kaynar.

bu arada şükür arkadaş çevremde bu özellikleri barındıran kimse yok.

Hümanistleri sevmem.

dindar insanlara katlanamam. allah mallah deyince benim kayış kopuyor.

Devamlı sataşma, tartışma modunda olan insan tipi. Ben huzuru sevdiğim için bu tip insanlara hayatımda yer yok. Bir insan benimle ağız dalaşına girmeye, ha bire şaka yollu takılmaya, uyuz uyuz konuşmaya, laf sokmaya falan çalışıp tadımı kaçırmaya odaklanıyorsa (ki bazı insanlar salt tansiyondan besleniyor. Onlara bu tip şeyler çok eğlenceli, çok heyecanlı geliyor) bir saniye bile tahammül etmeden çıkarırım hayatımdan. İnternette tanıdıysam basarım engeli. Günlük hayatımda karşıma çıkmış ise bir daha asla görüşmem, onun bulunduğu ortamlarda bulunmam. Çünkü neden katlanayım? Onları ardımda bırakıp sakin sakin devam ederim hayatıma.

doğruyu görmeyen, söylemeyen; çomar dediğimiz tiplere katlanamıyorum.

oturup kalkmasını, konuşmasını bilmeyen tipler... korkunç küfür edenler...

dilencilik yapanlar! durumu benimle aynı/benzer ya da benden daha iyi tiplerin sigara vs dilenmesi! nefret ediyorum bu tiplerden.

ırkçı, cinsiyetçi; hayvanlara ve doğaya saygısı olmayan tipler...

güler yüzlü, esprili olunca hemen cıvıtan; ne mal olduğunu ortaya koyan tipler...

işini başkasının sırtına yükleyen çalışanlar; çalışanın hakkını yiyen patronlar ve hepsinin hakkını yiyen rezil yöneticiler ve ve ve bu tüm yiyişleri bir de din diyerek savunan çomar davarlar! fransız polinezyası'ndan bahsediyorum elbette, ne sandınız!

lanet olsun insanların umutlarını, hayallerini ve dahi hayatlarını karartan, fransız polinezya'sındaki o kokuşmuş düzene!

pislik insanlar... su, sabun, deodorant nedir bilmeyen...

görgüsüz, kaba tipler...

tümü, bütün insanlık. (kendim de dahil)

bencil. bencilliğinden dolayı hep kendini haklı gören, özür dilemekten aciz, aşırı gururlu, asla alttan almayan insanlar. bu insanlarla iletişim kurulamıyor çünkü. elimi ayağımı titretecek kadar sinirimi bozuyor bu tipler.

Yani tabii insanlığı sevelim, ben kimim ki başkasını eleştireyim falan filan ama var tabii katlanamadığım insanlar.

- Çok küfür edenler. Yerinde, kıvamında falan değil de iki kelimesinden biri küfür olan ve küfürde yaratıcılığını kullananlar
- Nedense bilindik deyimleri yanlış söyleyenler. Mesela, "Elinden geleni ardına bırakma" falan diyen insanlar vardır ya. Yahu "koyma" o işte, bunu nasıl yanlış hatırlayabilirsin?
- Herkesin kendisini kıskandığını sananlar, kendisinden biz diye bahsedenler, gereksiz şeyleri büyütenler. Hani "rakı gibi içeceksin kadını, önce gidecek.." falan gibi saçma sapan şiir gibi yazıları abartırlar ya insanlar...
- Sosyal medyayı kendini guru ilan etmek için kullananlar. Her gün yan yana aynı ofiste çalıştığın, akşam İstanbullu Gelin falan izleyen biri bir bakıyorsun Instagram'da "sen güçlü bir kadınsın, haydi içindeki çocuğa kucak aç bugün" falan gibi birşeyler yazıyor. Sevgilisinden, eşinden "iyikim" diye bahsedenler.
- Evlenmeyi ve çocuk yapmış olmayı hayatlarındaki en önemli başarı sanan insanlar, bunu dile getirmekten çekinmeyenler.
- Kendini büyütenler. Bir arkadaşım anlatmıştı, genç bir çocukla tanışmış bir süre önce. Çocuk kendini "merhaba, ben X, bir film filozofuyum" diye tanıtmış. Film filozofu ne demek, nasıl olunur, film izleyen ve filmlerden anlayan başka insanlardan ne farkı olduğu muamma. İki gün aklımdan atamadım, o kadar rahatsız edici buldum sanki.
- Kitap okumaya karşı direnci olan insanlar. İstemezsen okuma da, okuyanı da döndürmeye çalışıyor bazıları. "Biz kitap okumayız olm, yazarız" diye saçmalarlar, o "biz" kim belli değildir. "Sen de kitap okuyup duruyorsun, azıcık başka bir şey yap" falan derler. ("dedi sığır adam")
- Burçlarla ilgili konuşanlar. Bilime karşı direnenler.


Etrafımda hiç böyle insanlar yok gerçi. Ben de az gıcık değilim.

Müslümancılık oynayan faşist ve çıkarcı şerefsizler..

dunning kruger sendromuna sahip insan.

inatçı insanlardan hiç hoşlaşmıyorum, hele kuru inat varsa istem dışı bir antipati oluşuyor. kindar insanlardan da haz etmem pek, kin tutan insan kötülük yapmayı bir sebepten de olsa haklı görüyor demektir. hırs küpü, başarı bağımlısı, hedefe kitlenmiş insanların o ruh halleri de itici geliyor, sürekli yakınında olmuyorum böyle insanların.

Dinci, sabit fikirli veya egolu insanlara dayanamam.

Ki bu da dünya nüfusunun yaklaşık %95'i falan yapıyor.

Yalan söyleyen insanlar. Yok, gercekten yalana ve insanlarin aldatilmasina tahammülüm yok.

millete bakıp cık cık bu ne diyen insanlar (kınayan insanlar)

sürekli kendini ön plana çıkarmaya çalışan, baskın karakterli palavrayı seven insanlar (bu insanlar ek olarak sesli konuşmayı ve gülmeyi sevmekle birlikte beynimi şişirir)

kadın erkek ayrımcılığı yapan insanlar (örneğin; çocuklarını ayırır oğluna tüm malını mülkünü devirir kızı hiçbir şey almasın ister veya erkek elinin kiridir diyen insanlar)

hayvana işkence, tecavüz eden insanlar

çöp atan çevreyi pisleten insanlar

kraldan çok kralcı olan insanlar

... böyle devam eder herhalde. kendimi durduramayacağım

Sürekli kendinden bahseden diyoloğun karşılıklı gelişmediği ilişkilerden sıkılıyorum bir süre sonra bu arkadaşları ekmeye onlarla görüşmemeye başlıyorum

"Hangi insanlara katlanamiyorsunuz?" diye sormaktansa cok onemli bir sey soruyormus gibi bunu evirip cevirip basina "dunyada en" buyutgeci koyan insanlardan nefret etmemekle birlikte pek haz da etmem.

Metroda inenlere öncelik vermeyenler!

Gergin insanlar. Boyle hicbir seye tahammulu olmayip, olaylari buyutup gerginlik yaratan her bir halta sinirlenen negatif tipler, 7/24 bunalim takilanlar. Ayrica kendinden baska herkesi salak, kendini akilli zanneden ve asla "acaba yanlis dusunuyor olabilir miyim?" diye aklinda gecirmemis cok bilmisler.
Bir de asla porno izlmememis gibi davrananlar.

yüksek atanları bozmadan duramam.

bir de şimarıklığının farkında olup her istediğini alabileceğini/yapabileceğini zannedenlere yapamayacaklarını göstermeyi severim.

Konu her ne olursa olsun, şunu sürekli uygulayanlarla direkt iletişimi kesmek, ağızlarına toprak tıkamak istiyorum: en.wikipedia.org

Yolu yordamıyla konuşmayı bilen, ama fikirlerimi paylaşmayan insanla da iletişim kurarım pekala. Önemli olan konu değil genel olarak, konuşulan insan.

Böyle karşındaki insanı kırdığını bildiği halde yağ gibi suyun yüzüne çıkıp bilmezden gelenler. Geri adım atmayanlar. Kırılan kişi sinirlenince daha kuduranlar. Bence cinayetler bu yüzden çıkıyor. Örneğin oğlum bak git diyor adam veledin eli boş en son kafasında süpürge kırılınca aklı başına geliyor ya. Bence birçok yetişkin kafasında süpürge kırılasıca. Nezaket çok önemli. Biri bana yapma diyorsa yapmam olay bitmiştir. Ha şu insanlar da bir alemler. Böyle kendisini ayrı bir havalara koyuyor önce yaş ilerlediķçe de lacivert renkten ötesi olmadığını anlıyor gülüyorum onlara. Halbuki başında anlasaydı lacivertliğini süreci daha kolay atlatabilecekti. Neyse her şeye raģmen sevilesiler eldivenle.

kendini çok zeki zannedip konuşma sırasında sürekli zekasından dem vuranlardan nefret ederim. üstüne bir de gerizekalı biriyse katlanamam.

bonus : www.google.com.tr

100% hazırım yarın ölsem üzülmem(ölünce nasıl üzünülüyor ki zaten)

Şöyle hazırım; birazdan ölsem gözüm açık gitmez. Niye öldüm demem, keşke bir sene daha yaşasaydım demem, üzülmem ya da öfkelenmem. İstediği an gelip alabilir, hazırım.

Şöyle hazır değilim; yapmak istediğim çok şey var.

Yapmak istediğim o kadar çok şey varken ölümüme niye üzülmüyorum peki? ABV HAYAT İNSANLIK!

3/10 hazırım. Dünya ile işini bitirdiğinde hazır olur sanırım. Bir 10 yıl daha gelmesini istemem, sonra muhtemelen bir 10 daha isterim. Sonrasını bilemiyorum.

Söyle bir vakitler yiyip içerken,
Yiyip içip yaylalarda gezerken,
Gene mi geldin ben senden kaçarken,
Var git ölüm bir zamanda gene gel.

Karacaoğlan hazır değilmiş mesela. Rahnetli öleli 300 seneyi geçti. Vaziyet böyle.

Ölmek problem değil, annenin babanın kardeşin ölme ihtimali büyük problem ve hazır değilim onlara asla. Fakat ben ölürsem, en fazla ölüm anında keşke biraz daha yaşasaydım diye iç geçirir sonra sonsuz huzura kavuşurdum hiç doğmamış gibi. Fakat aileden birinin ya da sevilen birinin, sevgilinin mesela ölmesi öyle değil, tüm yaşamı işkenceye, iç burkuntusuna çevirir o. Bunu tecrübe etmeden bile acısını duyuyorum, tecrübe edersem şayet yaşam nasıl devam edebilir benim için bilmiyorum. O durumda yaşam işkence gibi gelmeye başlarsa yaşamı sona erdirmeye karar vermek en mantıklısı olmaz mı benim için? Halbuki bir yanım ölümsüz olmak ama yine de melankoli ve ölüme yatkınlık benim diğer yanım.

belli bir yaşa gelmiş ve yatak döşek olmuş yaşlı biri öleceğini kabullenip psikolojik olarak son günleri oldugunu düşünerek hazır olabilir belki. ama onun dışında ölüme nasıl hazır olur ki insan. ölüm aniden gelir, hiç beklenmedik zamanda. ölümden önce bunu kabullenmek lazım.

her aksam oluyor sabahleyin tekrar diriliyoruz zaten. olum hayatin bir parcasi. yasamaya hazirlanmak ne kadar tuhaf ise, olume hazirlanmak da o kadar tuhaf.

İnançlı biriyim ve arada aklıma geliyor bu soru. Kalanlar bir şekilde idare eder; unutmak ve adapte olmak insanın güçlü yapılarından. Kalanlar gideni unutur da giden ne yapacak? En basitinden üzerime farz namazı düşünüyorum; eksikleri tamamlamak için günde 1 saat kaza namazına zaman ayırsam ekstra, her gün kılarak mevcut açığı kapatmak yaklaşık 5 yıl sürer ki bunca zaman borç takan adam bundan sonra borçlanmayıp üzerine de açığı kapatacak hiç gerçekçi gelmiyor. Kaldı ki namaz zaten borcumuz, onunla ancak şükretmiş oluyoruz verilenler için. Artıya nasıl geçilecek? Dert büyük...

Kendimin ölüm fikrine hazırım ama sevdiklerimin ölümlerine hazır değilim.

Hiç ama hiç hazır değilim.. Doktor babam için iyi konuşmadığında da hazır olamadım.. Sevdiklerimi kaybetmekten inanılmaz boyutta korkuyorum,kabuslar görüyorum bunu düşündüğümde.. Kendi ölümümden de korkuyorum ama sadece bilinmez olduğu için.. Sevdiğim adamla birlikte ölsek mesela,mutlu bile olurum..

kahhve.com'da coffee sapiens'in kahvelerinden alıyoruz. nicaragua ve antigua'yı beğeniyoruz. kendi sitelerinden de verebiliyosun siparişi. ya da karaköy taraflarına yakınsan gidip dükkandan da alabilirsin.

coffee department'ın nekemte'si tam istediğin gibi.
coffeedepartment.co

kazık biraz ancak illy kahveleri güzel. yurtdışına gidene getirtiyoruz. ya da internetten sipariş ediyoruz.

www.kahvefabrikasi.com
www.kahvefabrikasi.com

Senede 1 kere yapılan, insana iyi gelen bu tarz tatillerde bu kadar ince hesaba gerek yok bence; nasıl bir hayatınız var bilmiyorum ama eminim hak etmişsinizdir. Daha ucuza yapılabilirdi evet ama değişiklik iyidir, seneye daha düşük bütçeli yaparsınız olur biter. Keyfini çıkartın, bol bol dinlenin.

Aslında burada hesap yapmak değil amacım. Yani aynı paraya Türkiye'de daha rahat bir tatil geçirilemez mi?

Aynı dertten bende de var. 5 gün halkidiki otelini ödemesem vazgeçmiştim. Söylediğin tatilden 10/12 bine kurtarırsan kendini şanslı hisset. Ki daha fazlaya çıkar. Sadece öğle yemeğinde 2 bira+2 ara sıcak+1salata 30-35 euro yani 170-180 tl yapıyor. Keyifli akşam yemeğini sen hesapla. Konaklama+yol+diğer masraflar ile artık yunan tatili hayal gibi.

euro artti ama oralarin yemekleri daha doyurucu ve guzel (en azindan ben gittigimde oyleydi thassos ve halkidiki)

ben gittigimde cok keyif almistim, tavsiye ederim.

10 gun tr de 3 kisilik aile de hemen hemen ayni fiyata cikarsiniz ortalama ustu bir otelde

Haklısınız. Ege de daha rahat bir tatil yapabilirsiniz. Rodos’a gittim daha önce gerçekten harika bir yer atmosfer deniz insanlar güzel. Ama hem euro pahalı hem de konsept farklı.

son 3 senedir yunana giden birisi olarak malesef bu sene gidemeyeceğim,değmez açıkcası diye düşünüyorum yunan daki hizmet 5 tl 1 euroluk hizmet değil.

tabii ki çok iyi, o yüzden efsane bir seri ve yine o yüzden yeniden çekilmek suretiyle boku çıkartılıyor.

jurassic park (1993) başyapıttır. kendinden sonra gelen birçok filme referans olmuştur. sinemada görsel efektlere bir devrim yapmıştır bu film. (bkz: dennis muren) bu devrimi yapan kişi. yani konu veya içerik bakımından değil sunduğu yenilikten dolayı sinema tarihinde önemli bir yer tutuyor bu film.

nereden nereye, hangi vasıtayla geçtiğine göre değişiyor. örneğin barcelona'ya fransa'dan trenle geçerken yoktu ama italya ventimiglia'dan fransa'ya geçerken vardı. orası özellikle mülteci geçişi konusunda sıkıntılıymış mesela, o yüzden bakıyorlarmış.

Avusturya-macaristan ve avusturya-italya arasinda trenlerde kontrol oluyor.
Avusturya-almanya arasinda da polis biniyor trene.

Trenlerde genelde oluyor, arabayla falan geçiliyorsa olmuyor ama. Bir de pasaporta damga basılmıyor kesinlikle.

çekya-almanya

yok öle bişe.

Diger arkadaslarin dedigi gibi, ozellikle bilinen multeci ve uyusturucu rotalarinda cesitli kontroller olabiliyor. Ama bildigimiz gibi klasik sinir kapilari ve gumruk yok, ucakla gidiyorsan ic hatlar gibi gidiyorsun ve hicbir zaman damga basilmiyor.

Daha geçen hafta İsviçre’den trenle İtalya’ya gidip döndüm. Kimse bir şey sormadı.

instagramdan bazen midem bulanıyor

evet, ayni oyle hissediyorum. :) ama facebook da cok farkli degil bence.

@ebabil,

Haklısınız, ama orada en azından birisi "Şu konuda yardıma ihtiyacım var." diyebiliyor, birisi "Şu yazı çok güzelmiş." deyip bir makale paylaşabiliyor. Yani ben bir şeyler öğrenebiliyorum. Faydalı bir şey yapabiliyorum.

İnstagramı kaldır, twitter’a gel, orada sadece seni bilgilendirebilecek hesapları takip et. Fenomenleri, espri kasan tipleri değil. Ben mesela sadece ekonomi-finans hesaplarını takip ediyorum. Hiçbir siyasetçi yok, hiçbir başka tip yok. Çok daha faydalı. Tavsiye ederim.

Kimleri takip edeceğinize siz karar veriyorsunuz. 142 kişi ve kurumu takip ediyorum, bahsettiğiniz duyguyu yaşatan kimse yok aralarında. Yaşatsa zaten takip etmem.

Edit: Bu rakamdan sadece 20-30 tanesi arkadaşım sanıyorum. Sevdiğim, saygı duyduğum insanlar. Kalanlar işlerini takip etmek istediğim ancak bizzat tanımadığım insanlar ve kurumlar. Bu da etkili olabilir bahsettiğiniz durumu yaşamamamda. Özetle sosyal medyayı nasıl kullanacağımız tamamen bizim elimizde.

çok vakit geçirdiğim bir yer değil fakat arkadaş yerine tematik hesapları takip ediyorum, çizim yapanlar, sokak müzisyenleri, sokakta duvar boyayanlar mural yapanlar, su altıyla ilgili hesaplar, bisikletliler ya da bunları derleyen başka hesaplar, her ilgi alanına göre hesap var, hep arkadaş takip etsem sıkılırım.

humans of new york ya da humans of amsterdam gibi insanlar ve hikayelerinin paylaşıldığı ilginç hesaplar da var, buna benzer bir de fakirmeczup hesabı var, beyoğlu civarındaki evsiz ve dışlanmış insanların hayatlarını paylaşan

İzlerseniz şöyle çohoş bir video var: www.youtube.com
Okursanız Adam Alter'ın "Karşı Konulmaz" diye bir kitabı var.

Sadece arkadaşları takip eden bi insan olarak ben de çok bunalıyorum. Bayadır girmiyorum bıktım milletin en iyi hayatı ben yaşıyorum şeklinde kendini pazarlamasından sahtelikten.

haklisin. bunaltiyor, yoruyor. kesfette cikan copler, piskopat gibi ust uste selfi cekip atanlar, durumlar, durumlardan birbirine laf sokanlar, takip-takipci dunyasinin karanlik yuzu, dm'den emekleyenler... ve sen tum bunlara sahit oluyorsun, algoritmalar seni bagimli hale getirmek ustune ayarlanmis.. meraktan acmistim, 2 ay dayandim ve sonra kullanmayi biraktim, kafam son derece rahat.

bana ne baskasinin hayatindan arkadasim, ben; kim nerede, ne yemis, kiminle, ne giymis, nereye gitmis, kimi takip ediyor, ilgi alanlari neler.. gibi sorularin cevaplarini merak etmiyorum. umurumda degil ve kimsenin umurunda olmak da istemiyorum. kisilerin hayatimdaki onemi farketmeksizin umursamiyorum durumlarini. gercek hayatin verdigi zevk baskadir benim icin.

instagram sagliga zararlidir.

facebook çok bozdu, sıra instagramda

Benim insan ilişkilerimi bile etkilemeye başlamıştı. Kulllandıkça insanlardan nefret etmeye başladığımı farkedince kapatıp kurtuldum. Twitter dışında da sosyal medya hesabım bulunmuyor.

acemi +1
1017 profili takip ediyormuşum, şimdi baktım. görsel içerik konusunda(özellikle fotoğraf) engin bir deniz ve seçici olduğun sürece gayet işe yarar, ufuk açıcı ve eğlenceli olabiliyor. bu 1000 profilin en fazla 200'ü tanımış olduğum insan profilidir, onlar da diğerleri arasında yok olup gidiyor.

insan yerine dağ taş doğa fotosu takip ediyorum. yüz görmediğim için sıkılmıyorum.

Bu kadar bunaltıyorsa çözüm belli: Kullanmayın.

Hiç instagram hesabım olmadığı için bu konuda kafam rahat.

Ek:Spora sabahları aç karna gidiyorum, birşey olmaz dimi?

her gün alkol çok fazla. birayı kesin bari ve şarabı da günde bir veya yarım kadeh. öbür türlü kilo vermek imkansız.

TDEE hesabı yapıp günlük kalori miktarınızı bulun, -500 kalori yaptığınız zaman her gün

kilo vermeye başlarsaınız.

kendini zorlama, bir kaç gün sonra göreceksin ki o kasılmalar azalarak yok olacak.

durup durup birden yüklenince öyle oluyor, hele hele koşu bantında yokuş mokuş yapıyorsan ondan kasılması çok olası.

işte sakatlık çıkarma zorlanınca bekle, 3 5 vakit sonra geçecek ama inadına inadına zorlarsan kendini sakatlarsın.

70 dakika tempolu yürüyüşün amacına uygun bir faydası yok, inanılmaz bir vakit kaybı. kendini de sakatlayacakmışsın zaten. göbek ve basen yok etmek için yağ yakman lazım, bunun için de hiit çalışman isabetli olur. hiit diye araştır, zor bişey değil. koşmak bileğine zor geliyorsa nabız yükseltici ayrı bir antrenman yapabilirsin(ip atlamak, spinnig vb).

bu yeme içme temposu ile devam edersen kilo vermen ciddi zor. çok yüksek oranda alkol alıyorsun. yemeğini geç yiyorsun.

yeme pratiğini değiştirmen şart. ilk olarak alkolü azaltman gerekiyor. yemeklerini düzene sokmak için intermittent fasting yöntemini deneyebilirsin. yemeği düzelttirken spor yaparsan istediğin kiloya ulaşabilirsin.

yuruyus vakit kaybi +1 hiit+1
birayi kes, sarap 1 kadeh
10'da isten ciukiyorsan aksam yemegini iste daha erken saatte halletmeye calis.
spordan once kahve iyi gider.

daha gözle görülebilir ve net sonuçlar almak istiyorsanız biraz daha radikal değişiklikler yapmak zorundasınız. herkes nisan mayıs geldiğinde aa yaz geliyor ya şimdi plaja gideceğiz tişört giyeceğiz diye gaza geliyor. önemli olan yaşam tarzını sürdürülebilir olarak değiştirmek, sağlıklı olmak, kilo verilecekse sağlıklı vermek
alkol tahmin edersiniz ki bu çerçeve de faydalı bir şey değil. ne kadar azaltırsanız o kadar iyi. fazlasıyla gereksiz kalori, dehidrasyon, yorgunluk vb bir çok şeye neden olur. kararında arada içebilirsiniz tabii

hiç spor yapmayıp, ham vücütla birden fazla yüklenirseniz kendinize her yeriniz kitlenebilir. 70dk yürüyüş tamamen gereksiz ve saçma. Onun yerine kısa süreli HIIT yapın, youtube de bir sürü video var. 10dk yeterli. Yarım saat ağırlık çalışın. Kaslarınız ısındıkça günden güne şiddeti arttırın. Proteini arttırın, karbonhidratı azaltın. Çok daha kısa sürede gözle görünür sonuç alırsınız.

- yürüme öncesi ısınma ve bitirince soğumayı es geçme. 70dk tempolu yürüyüş zaten fazla, eklemlerini zorluyorsun, süreyi biraz azaltabilirsin. Ayrıca yürüyüşü ağırlık sonrasında yap derim. Bir de salonda varsa eliptik bisiklet daha iyi.
- çok tabii ki. alkolü tamamen kes. kesemiyorsan haftada 1e düşür.
- ben de akşam 10-11 gibi yiyorum, bir zararı yok. ne zaman yediğinden çok ne yediğin önemli. Ama makrolarını (karbonhidrat, protein ve yağ) takip et. Tavsiyem; telefonuna myfitnesspal uygulamasını yükle, her gün yediklerini oraya gir, hem kalori ham makro takibi yap.
- kuruyemiş, yoğurt, yulaf ezmesi+süt, 1 adet meyve. Bunların kombinasyonları da yapılabilir.

kahveye eşlik eden. hımmm.

kahlua?

(bkz: amaretto)

amaretto +1

edit: mozart daha da +1

cointreau

grand marnier

Direk kahveli likörler var, 1 taşla 2 kuş. Yok illa kahveyle içilecek derseniz likörlü çikolata en mantıklısı.

Her türlü vanilya kremalı likör işinizi görür.

Baileys ve sheridans zaten sanat eseri, bunlara normal likörlerle erişmek pek mümkün değil, kusursuzlar. Malibu likörlü şeker resmen, çok bayıcı.

cointreau oldukça sert bir likördür haberin olsun. %40 falan alkol oranı var, kahveyle falan da gitmez. sade de tüketilmez.

amaretto ve limoncello olabilir.

Mozart likoru var,
Kibrista var midir bilmem. Kahveye bu kadar guzel eslik eden baska gormedim:)

Bu kadar yanıt arasında (bkz: amarula) olmaması kalbimi kırdı.

@whoosie +1milyon

Amarula'dan başka bir şey aramayın. Bardağa 3 parmak kalınlığında amarula doldurup 2 parça buz atıyorsunuz. Birkaç dakika bekleyip azıcık çalkaladıktan sonra içiyorsunuz. Bilahare teşekkür edersiniz. Ruh hastası manyak ötesi çılgın güzel bir içki.

Edit:
- Kahveye karıştırılabilir (zaten kahve likörü gibi)
- Tatlıdır, bal gibidir ama insanın içini kıymaz
- Yumuşak içimlidir, insanı yormaz
- Akşamdan kalma yapmaz (gerçi oturup şişeyi bitireceğinizi düşünmüyorum, o ayrı)

Artık hep elektronik müzik, hep cakku cukku danslı şeyler var.

Liam gallagher geliyormuş ağustosta, bi o var yakın zamanda benim bildiğim.

Eylulde imagine dragons konseri var.en gidilebilir o var su an.

Temmuz ayında White Buffalo var. Bayılıyorum bu adama ama arkadaşlarım ''Outlaw şarkıları dinleyemem kusura bakma'' dediği için gidemeyeceğim sanırım.

*Buradan gidecek gitmek isteyen biri varsa bileti alırım hemen.

Bu yılki gidilebilecek en güzel iki etkinlik Massive Attack ve Camel. Onun dışında da bi bok yok.

SHAKIRA GELİYOR ONDAN GÜZEL KONSER Mİ OLUR!

nodüllü sesine yandığımın haricinde beni heyecanlandıran yok. alt-j'e gitmemiş olsam ona heyecanlanabilirdim ama canlı performansları çok başarılı da değil zaten, ikinciye gitmeye değmez.

sponsor yok, sponsor olabilecek firmalar "alkol satma, şunu yapma, bunu yapma" gibi devlet eliyle gelen kısıtlamalar sebebiyle olmuyor. zaten en büyük kalem biracılara aitti, adlarını bile yazmalarının yasak olduğu konsere niye o kadar para döksün adamlar. kurdan dolayı biletler çok yüksek olacak, seyirci bulmak zor olacak. babasının hayrına yapmıyor neticede organizatörler, senede 3 konser düzenleyip keyfine bakmak istiyorlar; onun için de zaten fahiş fiyata satılan biletleri yükseltirlerse biliyorlar ki kimse gitmez. adam akıllı bir festivalde headliner bile olamayacak imagine dragons'un biletleri bile 260 lira. 150 liraya rhcp, roger waters izlemiş insanlara bu paraya bilet satmak çok zor.

büyük isimler haricinde alternatif isimler daha çok geliyordu eskiden, onlar da azaldı.

Nick cave and the bad seeds var temmuzda

Nick cave yazmaya gelmiştim

Massive Attack <3 var en bomba diyebileceğimiz, 25 Haziran’da Zorlu’da. Bir de Travis var 8 Haziran’da.
Evet, biletler çok pahalı. Etkinlik olsun diye gidelim diyorsanız çok ünlü olmayan isimlerin biletleri bir tık daha makul fiyatlara satılıyor. Zorlu, Babylon gibi yerleri takip ederseniz denk gelirsiniz.

Bu ülke 2010'da şunları gördü: www.pasifagresif.com

Festivalini geçtim şu gruplar tek tek bile gelmiyor artık. Bu sene bir tek Camel var dikkatimi çeken o da geçen hafta oldu bitti zaten.

En temizi Bulgaristan'da Hills of Rock'a gitmek.

@halitkin, hatırlattın ve gözlerim doldu abi. behemoth, korpiklaani, belphegor... bi de gorgoroth da olsaydı zirvede bırakırız diyorduk arkadaşlarla. basın bültenini çevirerek ilk resmi çeviri paramı kazandığım etkinlikti ayrıca, şu an bi daha sövdüm şimdiki hale.

müzik zevkini bilmiyorum ama bu sene festival değil de bireysel olarak çok güzel gruplar geldi. sadece benim gittiklerim arasında

sleep party people, john maus, king gizzard, stimming&lambert, gogo penguin, blonde redhead falan vardı. blonde redhead çok kötü geçti tabi ama gelen iyi isimler arasındaydı.

ayrıca nick cave, massive attack, badbadnotgood, oh sees falan da geliyor bu yaz. var yani konser yok değil. iyi konser derken eminem, shakira, 50 cent falan kastediyorsan orasını bilemem tabi.

etiler kebapçı olabilir

Tahtasaray-4 levent
Yüzevler-Etiler
Develi-Etiler

ambiyans konusunda tartışılır ama yediklerin konusunda harbi adana ocakbaşı bahsettiğin iki yerden de iyi.

Nişantaşı-başköşe

Takibe takip var mı? Şaka şaka sevdim fotoğraflarını takipteyim.

Takip ettim ben de.

Hocam takip ettim fotoları da beğendim, vizörüne sağlık. :)

ver siyah beyazı, her fotoğraf sanatsal görünsün :)
marifet renklide aga.

Siyah beyaz da bir yere kadar ama:)

işimdeyim gücümdeyim:
Her fotoğraf siyah beyaz olunca sanatsal olmaz ;)
Hesabımda aşağılara doğru inersen renkli fotoğraflar da mevcut, nacizane onlar için yorum almak isterim.

Bence; renkli fotoğrafta bence duygular ön plana çıkamıyor, çünkü göz renklere gidiyor. Ama renk olmaz ise fotoğraf sadece vermek istediği mesaj ile baş başa kalıyor.

stavro:
Doğrudur, zevkler renkler meselesi ama siyah beyaza çevirmeye kıyamadığım zaman renkli de yüklüyorum :)

duyuruyu eleştirin diye de açtın mı bilmiyorum ama iyiliğine olur diye söylemek isterim, çoğu fotoğrafta kompozisyonun önüne geçecek kadar noise ve keskinlik var. yerine göre dokulu fotoğraflara anlam katabiliyor ama portre ya da insan fotoğraflarında her zaman güzel durmuyor bence. telefonla çektiğin varsa onlar için yapıcak bişey yok tabii de, düzenleme kısmında ekliyorsan biraz daha kontrollü kullan derim naçizane.

şu fotoğrafı beğendim mesela
www.instagram.com
bir tek kadrajın altındaki kısım(araba galiba)göze batıyor. bu gibi ince detaylara dikkat edince fotoğraflar seviye atlıyor, görmüşken söyliyim dedim; ellerine sağlık.

Hic olmuyor mu boyle syah beyaz yapsan renkliye, renkli yapsap siyah beyaz haline kiyamadigin? Bende oluyor bazen de:) Cikmaza giriyor insan.

Bruce:
Değerli yorumun için teşekkür ederim. Bilinçli şekilde ve senin gibi detaylar izah edildikten sonra eleştiri candır. Çok prof bir makina kullanmıyorum ve ışığa göre iso arttırmam gerekebiliyor bu durumda da noise etkisi oluyor ama bundan daha çok instagram filtreleri de eziyor görseli. Üşenmeyip Photoshop yada Lightroom üzerinde hafif işleyip yüklemeye başlayacağım yakında ;) Teşekkür ederim eleştirin için.

stavro:
Ben genelde siyah beyaz sevdiğim için çevirdiğimde mutlu oluyorum ama nadiren özellikle gök yüzünün çok tatlı olduğu karelerde renkli paylaşıyorum, mesela şunlar gibi;

(git: www.instagram.com
(git: www.instagram.com
(git: www.instagram.com
(git: www.instagram.com
(git: www.instagram.com
(git: www.instagram.com

Kontrast çok yüksek. Standart siyah beyaz efektler ile daha düzgün işler çıkartabilirsin. Rahatsız edici derecede parlak fotoğrafların. Doğallığını kaybediyor. Efekt olayını biraz azalt.

hocam sen renkli çekme zaten, basmışın hdryi basmışın hdryi. gözlerim yandı.

15 sene öncesine geri dönüp tüplü monitör kullansaydım 2 günde tüpü biterdi.

kablelvuku:

Özellikle diyeceğin bir kaç fotoğrafın linkini yazabilir misin?

Photographer:

Instagram efektleri ciddi anlamda var, olmayanlar da var tabi. Göz yanma değerlendirmesine gelince de aynı laf, zevkler ve renkler döngüsü.

Bu arada eleştiri destek için yapılırsa makbul, yol gösterici olabilmek varsa içinde güzeldir. Kendi düşüncem ama ben her türlü yoruma açığım problem yok. Bu benim hobim :) Ne eğitimini aldım ne de elimde 30.000TL'lik ekipman var.

eleştirinin iyisi kötüsü olmaz.

ben diğer arkadaşlar gibi hepsi çok güzel, hepsi şahane desem, sen buna inanır böyle devam edersin.

teşekkür etmen lazım bana, demek ki benim renklerimde sorun var, ben bu işin üstüne bir eğileyim demen lazım.

hayatta en nefret ettiğim insan tipi, ay hepsi çok güzel, hepsi şahane deyip palavra sıkan insanlardır.

sor şimdi millete, biz seni motive ettik derler. benim motivasyona ihtiyacım yok kardeşim, benim düzgün eleştiriye ihtiyacım var, olmuşsa olmuş, olmamışsa olmamış. ben 1000 tane fotoğrafı efektle tahrip etsem ne faydası olur bana?

Photographer:

Yanlış değerlendirmişsin. Yapıcı eleştiri ile hataları, yanlışları söylersin ama yolda gösterirsin. Sen hiç çekme demekle yol göstermezsin, buna vurgu yapmak istedim. Bruce'de eleştiri yaptı ve örneklediğin gibi harikasın dostum değil, şunlar şunlar sıkıntı dikkat et kıvamındaydı. Bu şekilde olsun insanlar birbirlerine düşünemediklerini, bilemediklerini aktarsın ki, paylaşımlar yorumlar bir yarar sağlasın.

sakin anlastim deme.

pek anlaşılmıyor, anlaştığın yer olmasına rağmen ayrı bir görüşmeye mi gitmek istiyorsun? ayrı görüşmeye gideceğin iş yerine mi "anlaştığım yer var ama tanışmak istedim" diyeceksin?
eğer öyleyse; denmez, "işe almayacağım kişiyle niye vakit harcayayım" derler, o da en kibar haliyle.

anlaştığın yerle konuş, belirlediyseniz başlangıç tarihini uzat, belirlemediyseniz 2 hafta süre iste. o ara maaşı daha iyi olanla görüş, "şu anda elimde hazır bir teklif var ve onlardan 2 haftalık süre istedim sırf sizinle görüşmek için" de. beğenirlerse "şöyle yapalım" derler, beğenmezlerse muhtemelen "siz oraya gidin" demezler ama bir şekilde çaktırırlar. ama anlaştım demek yok, sizin için bekletiyorum demek var.

sanırım tünele gelmeden önce hollanda ya da rusya konsolosluğunun karşısı olabilir. ama hangi binadan çekilmiş dersen bilemeyeceğim.

(bkz: suriye pasajı)

google.com/maps/@41.0297805,28.9754206,3a,89.3y,8.28h,122.65t/data=!3m9!1e1!3m7!1sKFYEV5vWQWCI3zzvil-igQ!2e0!7i13312!8i6656!9m2!1b1!2i38

altın tepeli bina rus konsolosluğu

tüm genellemeler gibi bu da yanlış tabi ki. adamın iki kolu birden yoksa ben niye fakirsin olm sen demezdim mesela.

fakirliğin suç olduğunu düşünen sığ biri olduğunu düşünürüm.

Öncelikle böyle büyük atarlı cümleler kullanan biri hakkında zaten iyi düşünmem. Hak da vermem, fakirliği tanımla derim önce, hangi ülkedesin sen derim, bir günde elindeki bütün birikimi kaybedebildiğin, istikrarsız üçüncü dünya ülkelerinde bu neyin şekli diye sorarım.

Günümüz maddiyat anlayışı ile bakarsak haklı önerme. Ama dediğim gibi günümüz insanı için. Fakirlik o kadar göreceli ki. Fakirliği kendini ve bakmakla yükümlü olduğu kişi varsa, ve karınlarını doyuramıyor olarak niteleyebiliriz.

Bazı insanlar gerçekten de şanssız oluyorlar. Dikiş tutturamıyorlar bir türlü. O yüzden suçlamayalım derim ben :)

Fakir dogan fakir kalir zaten. Dikey gecis zaten zor bir sicrama, turkiye gibi kosebaslarinin tutuldugu bir ulkede toplumsal Dikey gecis cok cok zor.

O, erkek ya da kadın değildi. “ bir insan...” bill gates’in sözü.

Herkes zengin olacak/olmalı diye bir şey yok. Fakirlik de suç değil. Bazen kader ama suç değil kesinlikle.

30 yaşına kadar yaşanan bir süreç var. şartlar her erkek için aynı aynı olmuyor. kimilerinin önüne yıl içinde birçok fırsat çıkabilirken, kiminin karşısına bu fırsat çok geç de çıkabiliyor, yada hiç çıkmayabiliyorda.

elindeki kaynağı, mesela internet, kendini geliştirmek için kullanan bir erkek, her şeye rağmen zengin olmayı başaramıyorsa, bu onun suçu değildir. ancak elindeki kaynağı, oyun oynamak için yada kızlarla sohmet muhabbet için kullanıyorsa ve fakirlikten yakınıyorsa bu onun suçudur.

whoosie + 1
Böyle atarlı genellemeler yapıyorsa, zaten çok da saygı duymam.
Bir de para için her yolu mübah göreceğini, Machiavelli kafasında olduğunu düşünürüm. Haz etmem pek, korkarım.

Bir de bunun versiyonu olan “Baban fakirse suç senin değil, kayınbaban fakirse suç senin” fırsatçılığı var benzer olarak.

bill amcamin bir sozu. ancak sozde 30 yas diye bir sey yok, oldugunde hala fakirse gibi bir seydi.

fakir dogmak veya olmek bir suc degildir. kimi zaman kisisel bir tercihtir fakir kalmak.

Ne kadar mal bir laf ya. Neresinden tutsan elinde kalıyor.

bir erkek fakir doğmuşsa bu onun suçu değildir, 30 yaşına gelip hala fakirse bu da onun suçu olmayabilir, ama 30 yaşına gelip hala fakirsin bu senin suçun diye bir adet gerzekle muhatapsa bu kesinlikle onun suçudur.

kıro/kezban der geçerim.

pek bir sey dusunmem, hi hi der isime donerim. nedeni ise fakirligi suc(hata) onkabulu olan birini bu cumlenin digersakat taraflarini dusunmeye itmenin zaman kaybi olmasi.

Mutluluğu parada arayan dar görüşlü biri söyler bunu.

Memurdum Türkiye'de, orta üst sayılan bir sosyoekonomik durumum vardı.

Mutlu değildim. Ev vardı, araba vardı, harika bir eşim var, güçlü biriydim, insanların çekindiği bir konumdaydım. Yani para+taşak vardı ama huzur yoktu.

Şimdi taşak 0, param da çok yok. Dünya'nın en güzel ülkelerinden birinde işçi sınıfı bir çalışanım. Doğayla iç içe yaşıyorum. Bırak birkaç ay sonrasını, komple 10 yıl sonrası bile belli. Sisteme güven var. Tatilim belli, stresim yok. Türkiye'de gel klimalı ofiste sabahtan akşama kadar otur al şu 20 bin lira maaşı desen kabul etmem.

Öncelikle teşekkür ederim herkese, düşündüklerimde yalnız olmadıgıma da sevindim:) Bu lafı sarfedebilen bir insanın acımasız, gaddar, sığ, anlayışsız ve "sığır" oldugunu düşünüyorum ben de:) Soruyu yöneltirken de, görüşler etkilenmesin diye belirtmemiştim: bunu söyleyen 57 yaşında, kazancı ultra iyi olan bir adam (fabrikatör gibi diyelim:P). Bu sözün orijinalinin de Bill Gates'e ait oldugunu bilmiyordum, şu durumda o da gayet acımasız, anlayışsız biri demektir.

Hak veririm.
Fakir olmamak zengin olmak anlamina gelmiyor yalniz, herkes bunu atlamis. Fakirlik ile zenginlik arasinda da bir seyler var.
"Hala zengin degilse" demiyor, "hala fakirse" diyor. Dolayisiyla dogru soylemis olabilir. Bunu soylerken diger degiskenler sabit kabul edilmistir zaten. Dissal etkiler gibi.
Mal bir laf degil en azindan.

Edit: Soze hak verir misiniz degilmis soru. Biri bunu soylese demissin. Biri bunu soylese farkli bakarim olaya. Onerme bahsettigim sekilde dogru olabilir ama bunu soyleyen hakkinda farkli dusunurum.

@stavro

Hak verdiğiniz için, şu an kendim de dahil sizi linç edebilecek 500.000 fakir bulabilirim:P :D Şaka şaka:)

Öyle sanıyorum bu lafı duyunca ister istemez buraya, Türkiye'ye göre düşünüyoruz; Türkiye'de eskiden "orta direk" diye tabir edilen sosyal tabaka/sınıf artık kalmadı. Açlık ve yoksulluk sınırını baz alırsak, nüfusun büyük çoğunluğu yoksul = fakir. Gerçi başka bir ülke de olsaydı, gene aynı şeyleri düşünürdüm. İster önerme gözüyle bakalım, isterse bir kendini bilmezin lafı olarak alalım, olabilecek tüm olasılıkları görmezden gelmek bu. Adam, farz edelim, 25 yaşında orta sınıfa yükselir veya zengin olur. Ardından herhangi bir sebepten iflas eder, kaza geçirir, malı mülkü yanar, şudur, budur, 30'unda (veya 60'ında- farketmez) gene fakir hale gelebilir (elinde olmayan sebeplerden).

Sonuç= let the linç begin! :D

Diger degiskenler sabit modeli diyoruz iste:) Ama lafi soyleyen acisindan bakarsak direkt yazildigi gibi okunmasi gereken sekilde solyenmis gibi.

twitter.com
twitter.com

hesap kitap yap 3 milyondan fazla dondurma satmışlar. tanesi 3.5liradan 10milyondan fazla para yapar. hatta bu sadece çekilişe girenlerin sayısıydı galiba. 20tane araba vercek kadar para kazanıyolar nolcak. ayrıca tv reklamlarında kaç araba parası gidiyo tahmin bile edemeyiz.

bu youtube linkindeki bi arkadaşın kuzeni. Yani gerçek. eskiden doldurazdım çekiliş formu şimdi dolduruyorum.

Allahaskina adamlar icin para mi o? Turkiye capinda adim basi satiliyor bu adamlarin urunu. Donen parayi hayal edebiliyor musun? Catir catir veriyorlar bu tarz sekilis yapan firmalar.
Ayrica vergisini veremedigin icin alamiyorsun arabayi falan bunlar da efsane, bir kisi de acip kampanya sartlarini okumuyor. Okusan gorursun kim oduyor KDV OTV arkadas.

Bildin bilesiye total kaç araba eder? Yani 20 senedir araç veriyor olsalar 40 tane araba eder, duymaman normal değil mi?
İrili ufaklı hediye çok kazanmışımdır, çekilişli-çekilişsiz. Mesela bir kuzenim haftalık dondurma çekilişinden 2 tane bisiklet kazanmıştı bir yazda. Yani tanıdıklarına veriyorlardır falan fişman diye çok düşünmeyin.
Bir avm'de her 100 tl harcamaya 1 çekiliş hakkı veriliyordu, çekiliş günü gittim izledim, toplam çekiliş hakkı sayısı 140000 küsürdü, verdikleri araba 130 bin lira idi, yani çekiliş hakkı başına 1 tl maliyet var.

bir kelime bir işlem’e başvurmuştum üni’de, telefondaki kadın bir sorum üzerine beni saçma sapan azarladığı için seçmelere çağrılmama rağmen gitmedim.

kim 500 milyon ister'in mülakatlarında elendim, medya maymunu potansiyeli görmedilerse demek...

Kim Milyoner Olmak İster'e katıldım. Medya maymunu potansiyeli gördüler demek ki.

kazancın sana yetiyorsa konforlu alanı terk etme derim. raadlık önemli.

ama şuanki kazancından memnun olman lazım. memnunsan amaaan ne uğraşcan.

@acemi, aslında ocak'ta terfi aldım ama maaşım olması gerektiği kadar artmadı. Burada kalırsam önüm yine açık(yine de yeni işteki ünvana yaklaşmam en az 1 sene) ama maaş politikası çok bürokratik, her zam döneminde uğraşmak istemiyorum. Daha iyi bir yer için olduğum yerde mi bekleyeyim yoksa yeni fırsatlara atılayım, olmazsa devam mı ederim daha iyisi için diye düşünüyorum. Mevcut işimde uzun süreli kalma niyetim yok zaten.

şimdiki işimde rahatım, huzurum yerinde yani memnunum. maaşım da seninki gibi piyasanın altında.

başka bi yere %35 artışla hayatta geçmem. en az %60-70 olmalı.

Bence iki önemli konu var. Birisi o yüzde 35 hayatında nasıl bir etki yaratacak? Hayat kaliteni çok artırmayacaksa ikinci konuya geçelim. Çalıştığın şirketle geçme ihtimalin olan şirket arasında prestij yan haklar vb olarak ne kadar fark var? Atıyorum on milyon cirolu bi yerde çalışıyorsan ve uluslararası bir yere geçme ihtimalin varsa yine geç derim. Ama çalışma hayatında huzur çok önemli, getirisi fazla değilse huzuru bırakma. Yine de her büyük başarının o comfort zonedan çıkınca geleceğine inananlardanım.

Benzer bir durum yaşadım, tek fark yeni iş yerinin gelişime daha açık bir yer oluşuydu.

Konforumdan vazgeçtim, maaşı %40 artırdım, birkaç ayda eskisi kadar olmasa da konforumu geri kazandım, önüm de açıldı.

Ben yeni işi kabul etmenden yanayım. Git diğer fırsatları oradan değerlendirirsin.

Aynı durumda kaldım. Kariyer olarak özgeçmişimde çok şık duran bir firmada yaşım için harika bir pozisyona ve güzel bir maaşa sahibim. Ama bana bir şey katmıyor. Öyle. Günü kurtarıyoruz.

Şu an çok da mutlu değilim. Sadece maaşım iyi. %35 zam olmaz ise geçim derdi yaşar mısın ona karar ver. Bence yaşamazsın. Otur oturduğun yerde.

Bizim şirkette de durum böyle. Tek fark her cuma izin aldığında 2 gün kesmiyor. Bir limiti var. Diyor ki: atıyorum 15 iş günü iznin varsa 3 ctesini sene içinde keserim.

çalışma hayatına hoşgeldin üç beş büyük firma dışında, ki onlar da ya y.dışı menşeili ya da y.dışından ortağı olan firmalar, hepsi bunu yapıyor.

bizim şirket de aynı saat aralığında çalıştırıyor ama cmt gününü saymıyor izin gününe kesinlikle.

çalışma hayatına geleli 7 yıl oldu:) sadece şirket orta ölçekli bir patron firması olduğundan alınan kararlar veya yapılan değişiklikler çalışanlara bildirilmiyor. eskiden böyle bir durum yoktu o yüzden tuhafıma gitti.

eski iş yerim de aynısını yapıyordu. bu iş yerine kalmış bi karar ve yapabilirler. sonuna kadar hakları. açıklama istediğimizde bize de aynı şeyi söylemişlerdi. seni haftada 2.5 saat az çalıştırıyorlar ama izin aldığında cumartesiyi de sayıyorlar. hem iyilik hem de kötülük söz konusu.

şimdiki iş yerimde 8-17 çalışıyoruz yani haftalık 40 saat ve ona rağmen haftasonu sayılmıyor. hoş fazla mesailerimle haftalık çalışma saatim ortalama 50 oluyordur amma velakin, fazla mesailerim için para alabiliyorum, hatta istersem fazla mesailerimi saat olarak izne de çevirebiliyorum.

özetle şu anki iş yerim türkiye'de az bulunan bi istisna, hemen her iş yeri senin çalıştığın yer gibi yapıyor.

Toplamda 45 saat calistirma hakki var haftada, bunu da izinden keserek dengeliyorlarsa hesap tamam ama soyle bir sey var, is kanununa gorte yillik izinin her calisanin hakkidir ve calisan yillik izinden feragat edemez. Bu islerin uzmani degilim ama yasaya aykiri gibi duruyor. Sana fazla mesai yaptirabilir ama izinden kesemez olmasi lazim.

normal şartlarda haftalık izin günü ya da günleri yıllık izinden sayılmaz, cumartesi fiili olarak işe gitmiyorsan o gün senin haftalık iznindir ve yıllık izin hesabına dahil edilmemesi lazım.

haftalık 45 saat azami süredir, illa 45 saat doldurulmak zorunda değil. 42,5 saat çalışınca işverene borçlu sayılmıyorsun 2,5 saat, o yüzden dengeleme gibi bir durum da yok. işveren işgüzarlığı ve çok yaygın.

işe gelinmeyen cumartesinin aslında çalışma saati olması için gelinmeyen her cumartesi için izin formu doldurulması lazım, vardiyalarda programlarında da belirtilmesi lazım cumartesi çalışıldığı. bunların hiçbirinin olmadığı bir iş yerinde cumartesi gününün mesai saatleri içerisinde sayıldığını kimse kanıtlayamaz. konuyu mahkemeye taşısan kanun kitaba göre haklı oluyorsun ama iş yeri teamüllerine göre bunu değiştirmen imkansıza yakın. istersen hakkını arayabilirsin ama çalışma ortamında büyük sorunlar yaşarsın doğal olarak, değip değmeyeceğine sen karar ver.

Hüviyetin kimlik demek olduğunu düşünürsek bence aynı şey.

anladığım kadarıyla nüfus cüzdanlarında eskiden bu ibare yer alıyormuş.
www.google.com

değişen kimliklerin farklı isimleri oluyor; bu eskisiymiş, mevcut olan nüfus cüzdanı, yeni gelenler tc kimlik kartı olarak adlandırılıyor.

Eğer ortada karşı tarafa dair seni rahatsız eden 1 durum varsa bu evlendikten sonra 5 olur. Evlilik çoğu şeyi düzeltmez aksine sevgili iken tolere edilebilen şeylerin daha rahatsız edici hale gelmesine sebep olur. Örneğin adamın ufak tefek pasakliligini gördün. Sevgili iken gülüp geçersin ama evlenince lavaboda ayak yikadigini görüp delirebilirsin.

Onun dışında eğer yenilik hakkinda hep çekimser bi insansan şimdi de öyle olman normal. Yani her yeni durum yeni ortam yeni iş yeni okul vs sende hep böyle ikilemler yaratıyorsa sorun muhtemelen karşı tarafta değil de sendedir, karşında kim olursa olsun böyle dusuneceksin demektir. Bunu da bi tek sen bilirsin.

Tahammül edemedigin huylarin neler oldugu önemli. Gercekten sana ciddi zarar veren huylar mi yoksa ondan mükemmel olmasini mi bekliyorsun bunu ayirt etmen lazim.

aquarium +1.

Evet evlilikten once "cold feet" olayi sık gorulur ama bu daha cok hayatinin ne kadar degisecegi ile ilgili bir anksiyete olur. karsindaki kisi ile ilgili tahammul edemedigin kisilik ozellikleri sebebi ileyse bilincin sana gayet acik uyari veriyor demektir. ben (erkek) evlenmek ile ilgili bir anksiyete yasadim herkes gibi ama mesela karsimdaki kisiden asla suphe etmedim. evet kimse kusursuz degil ama cidden tahammul edemeyecegini dusundugun davranislarin varsa iyi dusun derim.

ha evlendim diye omru billah hapisim diye bir sey de dusunmene gerek yok, simdi nasil ayrilabilirsen evlenince de ayrilabilirsin. diyelim evlendin, iliskinden yuzde bin emin olana kadar cocuk yapma sadece o isleri zorlastirir. onun disinda evet evliliginde mutlu olmazsan mutlu edilmezsen bugunku gibi ayrilabilirsin de sadece yasal proseduru var onun disinda bir farki yok.

nisanlin iliski terapisti olayina sicak bakacak biri mi? evlilige bir kac ay kala bu konularin hele ki bir terapist ortaminda gundeme gelmesi iliski seyrinizi direk degistirecektir tabii ki. onu da hesaba katmak lazim.

Öncelikle, yaşadıkların kesinlikle anormal değil. İnsanların akın akın boşandığını gördüğümüz şu günlerde senin bu endişeleri yaşaman çok normal. Kimse boşanmak için evlenmez, ama evlendikten sonra kafese girmiş gibi davranmamak lazım. Saçma sapan şeyleri bahane edip huzursuzluk çıkarmamak lazım.
Yukardaki arkadaşların dediği gibi, seni rahatsız eden şeylerin türü önemli. Çözülebilecek şeylerdir çoğu, aynı eve girince farklı alışkanlıklar edinebilir eski alışkanlıklarınızı bıraktığınızı farkedebilirsiniz. Kişilikle ilgili şeyler ise ancak konuşarak, uyararak çözülür.

Gözünüzü kapatıp, yarın onsuz bi hayata başladığınızı hayal edin. Her şeyi bırakmış bitirmişsiniz. İyi hissediyor musunuz böyle düşününce? Bunu biraz düşünün.

evlenme. ayril. evlendikten sonra bu gidisle yine bosanirsin. en iyisi baslamadan bitir. kizin/erkegin da/de iyiligi icin. psikolog falan, bunlar bos masraf.

Kusura bakmayin ancak donus icin zamanim oldu.

@tomcruise kiz tarafi benim. O başından beri aynı insandi, ben de bunu biliyodum ama bu kadar karamsar degildim. Buna belki cozum olabilir psikolog, hemen bitirmek onu üzmek istemiyorum.

@acemi izlerse izlesin napiyim, kim izlemiyor:)

@megalomaniac oyle dusununce iyi ve mutlu hissetmiyorum, ama yasayamam kahrolurum da diyemiyorum.

@elorelia evet oyle biriyim. Yeni bi duruma gececeksem cok gergin ve karamsar olurum, ama basladiktan sonra alışırım. Evlilik sonucta cok buyuk bi degisiklik, stres olmamam imkansiz. Ama bu sevgilimden mi kaynaklaniyor benden mi, o tam istedigim gibi biri olsaydi da bu kadar stresli olur muydum? Bence bu kadar olmazdim bilmiyorum. Ama o tam istedigim kisiyi de bulabilecegimi kimse garanti edemez.

"ama simdi düğün yaklaştıkça önceden tolere edebildiğim bazı kötü huylarını artık edememeye başladım, bu huyların evlenince daha kötü olacağı endişesi sardı."

Daha kötü olacak maalesef.

@aquarium gidisati olumsuz etkileyebilecek bazi huylar. Ornegin bi tartisma yasadigimizda konusmak istemez hemen bunalir, kalkar gider. Kendi haksiz olsa bile gonul almaz, bi gun sonra geldiginde hala uzatiyosam sinirlenir. E ama sen cozmek icin bisi yapmamissin ki, aradan bi gun gecti diye konuyu kapatip yuzumde guller acmasini nasil bekliyosun? Oturup konusmamisiz ustunu kapamisiz sadece, yarin yine yasıcaz ayni durumu. Ona gore de hala nasil kizgin kalabiliyomusum, o o kadar uzatamazmis cunku seviyomus, ben de yeteince sevseymisim hala kizgin kalabilmem imkansizmis. Cidden bakis acilarimiz cok farkli. Ama kirici incitici laflar yok, o yuzden zaten ayrilik yerine terapist arayism.

@robokot terapiste ilk etapta kendim gitmek istiyorum, ona bu tereddutlerimi cok acik yansitmiyorum. Sasirabilir boyle bisi talep edersem suan. Benim biraz kafam netlessin o da dahil olabilir, tepki verecegini sanmam.

Levent Soylu. Psikoterapist. İstanbul&adana 2 şehirde de çalışıyor

ayrıl gitsin yha diyenler tuzu kuru oluyor da evliliğin güllük gülistanlık, sorunsuz bir şey olduğunu sananlar ne oluyor merak ettim. evlenmek demek o sana batan huylara katlanmak demek zaten, bu yüzden o kadar sorumluluğun altına giriyorsun; boşuna mı onca tantana.

zamanla geçmez, aksine artar. her evlilikte olan şeyler bunlar, büyütüp dayanamam diyorsan evlenme ama bu duyguları yaşamayacağın bir evlilik süreci yok, o yüzden beklentilerini yeniden şekillendir.

Gömlek+kravat/papyon+kemer/pantolon askısı
Pantolon olarak keten
Ayakkabı olarak da pantolon ve gömleğin rengine göre klasik de spor da gider. Beyaz ayakkabı artık bakkallara indi, herkeste var.

Açık mavi gömlek, açık kahverengi ya da bej bir pantolon(chino olur, kanvas olur ama kot olmaz), pantolonun bir iki ton koyusu ayakkabı ve ayakkabı ile aynı renk kemer. Kravata falan bulaşırsan gereksiz ciddi durur, öyle olacaksa takım giy zaten. Ayakkabı sneaker olmasın sivri burun klasik olmasın yeter.

Şunun gibi bişey oluyor
encrypted-tbn0.gstatic.com

Slim duz tisort ya da duz renk gomlek. Acik gri, fumenin acigi, tas tarzi renk olabilir. En iyisi tisort ve body.

Pornhub izlesin, içerik zengin.

Bence iki güne bi buluşuyor olmasanız izlesin de sık sık izlemesi hmmm dedirtti bana.

Hangi sitelerden izliyormus? Gecmisini kurcala hazir ne istedigini ogrenirsin, diger turlu kesfetmek zaman aliyor, gecmisini bilsen can alici noktadan -ki iste asil amac o noktayi bulmak - adami kendine baglarsin.

Kadınım. Bir sorun görmedim. Pratik hayatını devam ettirmeyecek seviyeye geldiğinde seksüel bir bağımlılık sorunu var diyoruz. Yoksa ne isterse yapabilir.

@traveller Oğlan milf seviyosa kız napsın

Birlikte olduğunuz zamanın haricinde çocuk tatmin olmaya, sen de onun bu davranışına kafa yoruyosun. Dolayısıyla yaşadığınız her günde bi cinsellik var. İlişki modeliniz beni düşündürüyor. Bence ikiniz de normal değilsiniz. Ama tebrikler yine de, imreniyorum.

izlesin canim, n'olacak?

ben yetemiyor muyum diye sormak istedin gibi geldi bana. seninle direkt olarak alakası olmayabilir, porno izlemeyi dizi izlemek gibi görenler de var; fiziksel ihtiyaçtan öte psikolojik olarak da ilgisini cezbediyor olabilir. ancak yukarıda da denildiği gibi sizin seksinizi ve kendi hayatını derinden etkileyen bir durumu yoksa çok da önemli değil. belki durumun ilerleyip ilerlemediğini kontrol etmek gerekebilir, ona da sen karar verirsin zaten daha mı kötüye gidiyor diye.

senin yetmeme durumun da olabilir tabii. bence de ne sever ne ister sorabilirsin. herhangi bir sebepten dolayı senden istemediği ama sevdiği şeyler varsa bunları porno vasıtasıyla sağlayabilir neticede. konuşmak önemli.

Nasıl yorgunluk atıyorsun sen biliyor musun? Bazen çok yorgunsam dinlenmek için takılıyorum. Ama erken geliyorsa ve seninleyken ki performansında bir düşüş varsa birincil sebebi porno.

Erkek cinsellikte doğası ve anatomik potansiyeli gereği etkin, kadın ise pasiftir bu yüzden kadınların empati yapamaması normal. Ancak bahsedildiği gibi iki günde bir normal ilişki söz konusuysa, bence de biraz abartı yahut cinsel bağımlılık (nemfomani) gibi bir şey söz konusu olabilir. Ayrıca düzenli olarak izlediği için başka kadınları da arzuladığını söyleyebiliriz.

@siyah giyen

Abi ilerliyorsun dusuncelerinde ama hala eksiklik var. Senin o dusunce bicimi batida 20.yuzyilin ikinci yarisinda ortadan kalkti. Erkek aktif kadin pasif diyr bir sey yok, toplumsal baski var.

çok porno izlemek libidosu yüksek değil de azgınlık oluyor.
bence libidosu yüksek olan çok sık sevişmek isteyendir, kolay doymayandır.
mesela evde sık sık sevismek mi istiyor yoksa, normal sevisme yapıp rahat mı bırakıyor ?
:) :)

Valla her erkekte farklıdır tabii, ama tatmin edici bir sevişmenin arkasından benim aklıma 4-5 gün cinsellikle ilgili en ufak bir şey gelmiyor. İliğim kurumuş gibi oluyor yani :) belki de seks hayatınız çok tatmin etmiyordur kendisini. Belki de libido olarak benden çok daha üstte olabilir tabii bilemiyorum.

@Traveller

Katılmıyorum çünkü durum ortada. Biz ataerkil bir gelenekten geldiğimiz için böyle oluyor diyebilirsiniz ama dünya genelinde de daima erkekler isteyen, kadınlar istenen değil mi? Kadınlar erkeği genel olarak duygusal bir şeyler hissettiğinde ister, erkekler ise sırf cinsel olarak arzuladığı için? İşin pratik yani bir yana, teoride de erkeklerde spermi düzenli olarak atmasını zorunlu kılan fizyolojik bir zorunluluğu var. Sırf bu bile erkeği etkin, sürekli cinselliği arayan ve dolaylı olarak da "gözü dışarılarda" yapıyor? Kadında ise böyle bir fizyolojik zorunluluk yok, tam aksine onun düzenli olarak vücuttan atmak zorunda kaldığı şey onu o dönemlerde cinsel olarak daha içe dönük ve pasif kılıyor ister istemez. Sonuçta sağlıklı bir kadın yılda max 1, erkek ise en az 150-200 ve hatta daha çok çocuk yapacak potansiyele sahip doğada. Bu evrimsel potansiyel doğanın ana işleyişi olan üreme içgüdüsüyle bir olunca erkek için cinsellik zorunluluk, kadın için cinsellik duygusal bir keyif haline geliyor bir bakıma.

İki günde bir görüştüğünüzde birlikte oluyorsanız (Seks yapıyorsanız yani) erkek arkadaşın porno ve mastürbasyon bağımlısı biri. Tedavisi zor, yol yakınken kaç.

İki günde bir görüştüğünüzde seks yapmıyorsanız adam mastürbasyon yapmakta kısmen haklı sayılır. Ama yine de bu durum büyük ihtimalle buna bağımlı olduğu gerçeğini değiştirmez.


Sonuç: Olumsuz.

@siyah

Iste sana bunlari boyle ogretmisler. 20.yuzyilin bilimi butun bunlar. Yalan yanlis hikayelerle, yanlis deneylerle kadinlari ezmisler. Katilmadigin konusunda seni kesin yargiya goturen bilimsel(?) ifadeler en basta eski ve yanlis veriler.

Her gün git sen de ya da o sana gelsin. Bundan sonra arayacaksan bir anormallik ararsın. Anlattigin kadarıyla bir anormallik yok, ikincisi başka bir erkeğin diyelim haftada bir bunu yapması da doğrudan bir şeyin ölçüsü değil. Kiyaslanmasini engelleyecek kadar çok değişken var çünkü. Seni beğenmesi yönetim ilgili şüphelerin varsa da ona küçük sürprizler yap.

iki günde bir düzenli seks yapılıyorsa ve arada boş kalan her günde porno izleniyorsa, biraz fazla gibi.

gerçi kaç yaşında olduğunuz ve cinsel ilişkinin niteliği de önemli.

direkt "sorun" diyemiyorum, yüksek libido böyle bir şey.
önemli olan yüksek libidonun gerçekten yüksek libido olması, altında başka bir şey yatmaması ve herhangi bir bağımlılık olmaması.
mesela iki günde bir değil, üç dört gün üst üste cinsel ilişkiye girdiğinizde de o porno illa izleniyor mu?

yani mesele seks yetersizliği mi, porno mu?
onu anlamak lazım.

iletişiminiz nasıl bilemiyorum ama ona fantazilerini sor. belki casual sexten gına geldi adama, değişiklik arıyor :p

Bence sunu kaciriyorsunuz. Erkek icin masturbaayon, seksin ikamesi degil. Birini bulamayinca digerine yonelmiyoruz. Ayri ayri ikisini de seviyoruz. Yani en azindan benim icin ikisinin de yeri ozeldir.

Her gün boşalma ihtiyacı normal ama porno izlemesi normal olmayabilir. Bunu yani onun porno izleyerek boşaldığını diğer günler senin bilmen de ilginç tabi... o söylüyorsa başka bir çıkarı olabilir; yetmediğini ima ediyor olabilir

Öncelikle porno izlerken özel bir tercihi var mı ona bakmak lazım. Örnek ayak fetişi,milf,aşırı büyük göğüs vb.

Porno ve mastürbasyon ile istediğin kişi ile beraber olabilileceğini düşünüyordur, sex sırasında ise karşında ne varsa onunla yetinmen lazım.Gene de her gün boşalması eğer arkadaşın ergen değilse normal gelmedi bana.En azından araya bir gün boşluk koyması daha olağan olurdu.

mastürbasyonla seks erkek için ayrı şeyler olabilir.
kadın için de ayrı aslında.
ama seksin olmadığı günlerde mutlaka mastürbasyon yapılıyorsa, bu belli ki her gün seks yapma ya da her gün boşalma ihtiyacını karşılıyor.

her gün seks yapılan ilişkide de belki aralarda mastürbasyon yapılabilir, o zaman "keyfi ayrı olduğu için yapıyordur" diye düşünülür.
burada seks olmadığında yapılan düzenli mastürbasyondan söz edilmesi önemli.

rahatsız olduğunuz bir konu var, rahatsızlığınızı ortaya çıkartan durumun ise iki farklı eylemi var.

1) masturbasyon
2) porno izlemek

hangisinden daha çok rahatsızsınız? bunu bir netleştirin kendi içinizde.

porno bağımlılık yapar, bağımlı olup olmadığını ise; porno izlemeden masturbasyon yapamıyor veya bundan keyif almıyor ise, sizinle beraberken videoya alalım demesi (aslında burada etkin olan videoya almak değil telefon ekranından izlemek) veya aynadan seyretmek vs. gibi görsel uyarıcıları kullanmaya meyil etmesi durumunda konunun libido değil porno bağımlılığı olduğunu düşünebilirsiniz.

porno bağımlılarını diğer izleyici kitlesinden ayıran en önemli unsurlardan biri porno izlediği süre değil o izleyeceği videoyu arama süresidir. bir bağımlı 15/20 dakikalık bir video izlemek için oldukça fazla zaman harcar. "normal" kitle ise genelde site içerisinde 5/7 click ile içeriğe ulaşır ve siteyi terk eder (genelde de ana sayfadan bir şey seçer) oysa bağımlı olan kişi bir çok kategori gezer, birden fazla videonun ön izlemesine bakar, inceler. emin olun film izlemek için film sitelerinde daha az vakit harcar.

porno bağımlılığı da değişiklik gösterir, porno ile sizin kabul etmeyeceğiniz bir takım fantezileri kendi zihninde gerçekleştirir ve bunları sizden talep etmez durumu kabullenirseniz ilişkiniz devam eder veya tam tersi tecrübe etmek istediği şeyler gelişir,değişir ve bunları talep etmeye başlar ve ilişkinizi sıkıntıya sokar.

masturbasyon bağımlılığı ise farklı işler, sizinle görüşsün yada görüşmesin günlük işlerini halledebilmek için buna ihtiyaç duyar. sabah kalkınca işe gitmeden önce veya iş yerinde tuvalet vb. yanlız kalabileceği zamanlarda masturbasyon yapıyor ise günlük işlerin içerisinde aklına düşüyor ise bağımlı diyebiliriz.

her bağımlılık gibi bu bağımlılıklarda bir rahatsızlıktır ve tedavileri mümkündür, konu ile ilgili akademik çalışmaları, uzmanların yazılarına göz atabilirsiniz.

reddit'de nofab subreditine de bir göz atın

Bagimli olmus net. 2 gunde bir gorusmeye arada porno sikistirmak normal degil. Porno bagimlisi. Pratikte bir sorun cikarmaz heralde ama anormal. Kim ne derse desin, surekli porno normal degil.

1. sevgilin porno bağımlısı.
2. ne kadar süredir birliktesiniz? libidosunun gerçekten yüksek olduğunu düşünmüyorum da. libidosu yüksek olan insanların hayata karşı bakışı da her zaman olumlu ve verici olur. bu tarz insanlar da porno bağımlısı olmaz. porno bağımlıları daha çok cinsel anlamda dışa kapalı kişiler oluyor. bununla ilgili birkaç makale okumuştum.

seninle bir ilgisi yok aslında olayın, seni yeterli bulup bulmaması değil yani konu.
Seksinize etkisi; şu an nasıl olduğunu bilmiyorum tabi ama bi noktadan sonra duygusal sevişme azalarak ölüyor. gerçekten ölüyor.

ilişkiye etkisi ise; pornonun erkek odaklı ve onun egemenliğinde bi sektör olması, porno bağımlılarını partnerine karşı duygusal iktidarlık (şiddet) da uygulama meyilli yapabiliyor..

diyollaaa

vay mk işe bak eleman 2 günde bir tensel temas kuruyor hala da aklı başka işlerde.
acaba başkasının aletini görmek hoşuna mı gidiyor?
sen çocuğun yaşından emin ol, orta okul dönemlerinde bende de oluyordu ama yaş ilerledikçe normale dönüyor. biz hafta da bir denk getirince şükrediyoruz allah çarpsın böylelerini ne diyim.

kanuna kitaba göre olması gereken gelir vergisi kümülatif matrahın iş değişikliğinde sıfırlanmasıdır, yani ocak ayı maaşı gibi başlaman lazım. aksini uygulayan işverenler var ancak bunun yasal olmadığını belirtmek lazım, nasıl uyguladıklarını sorarak öğrenebilirsin.

Bu soruyu ben de daha onceden sormustum, ilk basladigin ay ocak donemiymiscesine maas alman gerekiyor.

Ocak gibi maaş alıyorsun. Ocak gelince bir kez daha ocak gibi maaş alıyorsun.

Başladığın ay ocak oluyor, normal ocak ayına gelince düzeliyor.

aralıkta alamanya'dan x aldırdım arkadaşa. memnunum. senin adına kimsenin bu konuda karar verme yetisi yok.

touch id'yi bir çok insan face id'ye göre daha kullanışlı buluyor. bana göre artılar eksiler var ve face id'den ben memnunum. sonra masanın üstünde dururken telefonun kilidini açamıyorum diye bıdı bıdı edeceğini düşünüyorsan 8 al.

ayrıca bence 8 plus al 8 alma. aradaki pil kullanım farkı her şeyi değiştiriyor.

iphone x bana fazla, zaten standart iphone'un bile çoğu özelliğini kullanmıyorum. kamerası iyi olsun, kasmasın, benim için yeterli. face id falan gerçek hayatta hiçbir gereksinim duyulmayan fuzuli şeyler. o yüzden birkaç ay önce 8 aldım, çok memnunum. standart kullanıcısıysan, teknoloji freak değilsen x'e verilen para bence gereksiz.

8 plus ve x’i karşılaştırdığımda aradaki farkı vermeye değer bulmadım.. 8 plus aldım ve çok memnunum..

iphone x serisi pahali fiyatindan dolayi uretilmeyecek diye biliyorum. apple bile urunun pahali oldugunu anladi ve uretmeyecek. bunu anlamayip almak isteyenler alsin, bana ne. sonucta parasi benden cikmiyor.

touch id'yi kim kirdi face id'ye gectiler? touch id gayet guvenilir ve is goruyordu. bence face id gereksiz. iphone x bir emoji oyuncagidir benim icin.

ben olsam yakinda cikmasi beklenen 500$'lik iphone se 2'yi alirdimyoutu.be . bugun icin karar vereceksen de iphone x alma da ne alirsan al.

Touch id sebebiyle 8 red plus diyorum.

iphone x apple'ın yeni telefon anlayışının ilk eseri, haliyle eksikleri var. 5 ay sonra o eksikler belirli ölçüde tamamlanmış şekilde çıkıcaktır. şu saate kadar almadıysan ve bu kadar para vereceksen bir sonrakini bekle derim, eylül ekim gibi çıkar. normalde bu işin sonu yok, "bir sonrakini alcılardan" değilim ama iphone x gerçekten de biraz "deneme yanılma" telefonu.

8 bu saatten sonra zaten alınmaz, apple o dizaynın modasını geçirtecek. yine aynı şekilde, o parayı bu telefona vermek mantıksız olur.

apple x üretmeyecek demek biraz talihsiz olmuş, tam aksine apple bundan sonraki telefonlarının x'a benzetecek. tuşlu, eski tasarım telefonların sonu geldi, apple da yeni trene çoktan bindi. 8'lerin yerini alacak bu telefonlar, bu sene bir tane daha eski stil çıkar ama seneye imkanı yok. iki farklı stil aynı anda olunca x'un fiyatı uçuk geldi, o sebeple "fiyatından dolayı üretim duracak" demek pek isabetli değil.

edit: bugün alıcam kısmını kaçırmışım, sanırım o yüzden tik vermedin. ikisi arasında seçim yapacaksan x al derim.

emoji değil animoloji ve true depth olayı sayesinde animasyon filmlerde ve oyunlardaki karakterlerin yüz ifadeleri birkaç gömlek atladı. karşısındaki insanın yüz hatlarını çok çok detaylı şekilde ve anlık olarak işleyebiliyor telefon.

herkes çocuk oyuncağı niyetine kullanıyor bunu ama bazı konularda işleri çok çok kolaylaştırdı bu teknoloji.

X kullanıyorum. Ekranı 8 Plus'tan büyük ama boyutu çok daha küçük full ekran muhabbeti nedeniyle. Bence en önemli farkı bu. Bunun dışında bariz bir fark yok elbette. Ama 8 plus yerine 8 alayım diyorsan bence X almak için o farkı vermeye değer. Çünkü çift kamera. 8 plus için bir şey diyemem. Yukarıdaki yorumum nedeniyle X'i tercih ederim.

Ben de arada kalmistim, 8 hic dusunmedim ama.

8 plus ve X arasinda kalip 8 plus aldim.
2 aydir kullaniyorum, memnunum.

X almam aşırı pahalı, face id de beğendiğim bir şey değil.

8 desen dizayn eski. O parayı o dizayn haketmiyor.

Bana kalırsa Iphone zirvesini 5s ve se ile gördü ve sonrasında diğer cihazlar durumu eşitledi.

İşlemcisi a11 bionic x ve 8'lerin. Piyasanın net biçimde en iyisi. Ama sd835 845 veya exynos 8895 veya 9810 ile aralarında büyük fark yok.

Şarj desen Android tarafındakilerin tamamı daha iyi.

Fotoğraf desen keza Android tarafında daha iyi cihazlar var.

İşletim sistemi desen Oreo kullanıp beğenmedim diyen görmedim. Ki ios'tan geçenler bile şaşırıyor kullanınca ve memnun kalıyor.

İş yerinde imac vardır, macbook kullanıyorsundur al iphone x veya 8 plus memnun kalırsın. Parası da seni ilgilendirir.

Ama bunun haricinde kişisel olarak iphone önermem. Hele hele param limitli ise hiç önermem. Telefon tamiri yapan biri olarak görüşlerim böyle.

Dün xz1 aldım sony, 2200 tl Türkiye fiyatı ben 1850'ye aldım. Muhtemelen 3-4 sene kullanacağım. Düz telefon kullanıcısı olarak verdiğim para telefona 400 dolar üstüne çıkmaz. Çıktığı anda da iphone x veya s9+ değil daha üstün şeyler beklerim ki üretilmiyor öyle şeyler şu an.

İlle ios olsun diyorsan 7 al gitsin. Performans olsun diyorsan 8 al aynı işlemci.

İmaj lazımsa hiç düşünme x al.

uçak bileti ile otel rezervasyonu tutuyorsa sorun olmaz. vizeyi aldiktan oteli iptal edebilir.

hollanda kıllık çıkartabilir, bir risk var ama başka seçenek yok, denesin hollanda'dan. hollanda'da feyk konaklama ve hollanda'dan dönüş uçak bileti rezervasyonu yapıp başvurursa, almanyayı hiç karıştırmazsa daha garanti olur tabii. hollanda'dan aldığı vize ile ilk hollanda'ya girsin bir de, almanya'dan girecekse bu sefer hem almanya hem hollanda için, hollanda'da daha çok kalacak gibi gösterip seyahat planı yapması lazım.

Benim sürekli yaptığım bir hareket. Yıllardır vizeyi italyadan alırım hiç italya’ya gitmesem bile. Otel rezervasyonu ve çıkışın oradan olacağını gösteren bir uçak bileti yeterli.

Güçlü olması, her anlamda en önemli özellik bana göre. 25 yaşında erkeğim.

Kendine güveni olması, cesur olması.

Kivanc Tatlitug olmasi.

Guvenilir ve durust olmasi.

Kıvanç Tatlıtuğ olması +1 :)

Hemen söyleyeyim, ne istediğini bilmeli, kendine güvenmeli, çalışkan ve her şeyden çok iyi biri olmalı, değer vermeli karşısındakine. Bir de renkli gözlüler nedense bir adım önde benim için :)

Ortamda gereksiz konuşmayan, patavatsiz olmayan erkek.

Mümkünse güzel el, açık ten ve koyu saç.

ayrıca yere çöp atmamalı ve imla kurallarına mükemmel olmasa da uyması +1

ileri sayılabilecek bir zekaya ve ince zevklere sahip olması önemli.
ama ambalajın parlak olmasından söz etmiyorum, gerçekten vizyonu olmalı.

ayrıca "sağlam", cesur ve iş bitirici olması hayati önem taşır.

nerede ne diyeceğini, kime nasıl davranacağını bilmesi de her türlü ilişkide büyük rol oynuyor.
üslubuna göre konuşup, kendini ifade edebilmeli.

Durust,samiimi,istikrarli isi olan, sempatik ve kulturlu

tik verirsen arttıran da olur.

benim için yalan söylemesin, bi şöyle bi böyle dengesiz olmasın, king'i iyi bilsin, amsalak olmasın yeter.

www.macworld.co.uk
kısaca diyor ki haziran ya da eylül sonrası gelebilir. yalnız gerçek 8. nesil ile gelmeyebilir kısmına dikkat etmek lazım. intel'in bahsettiğin farklı markalarda da kullandığı, 7. neslin yenilenmiş versiyonu "kaby lake r" da 8. nesil diye yutturulmaya çalışılıyor intel tarafından. böyle de olabilir her yeni macbook en güncel işlemciyle çıkmayabiliyor.

bunların ötesinde, 8. nesil çekirdek farkı getiriyor da olsa özellikle beklenecek kadar özellikli bir seri değil diye kendi görüşümü de ilave ediyim.

Apple'lar her zaman bir önceki işlemci neslini takip ediyor. Daha kötüleri de var (mesela Mac Pro'ya bak, ya da Mini'ye, en az 5 senelik işlemciler kullanılıyor)

Kiosk varken kim takar gişeyi.

internetten de normal alinabiliyor. sallamis sanki biraz.

Bana da sallamış gibi geldi

İki gün önce Deadpool 2 için imax bilet alırken mısır ve içecek ister misiniz dediler, hayır dedik, hiç dahil falan demediler. Normal fiyatından aldık.

Bu resmen soygun, kabul edilir yanı yok.

bu neymiş ya böyle rezalet duymadım. sinemia kullanın, uğraşmayın bunlarla.

Ben değil de geçen gün sırada beklerken önümdeki yaşadı aynı durumu, kadının yaptığı açıklama “Bundan sonra gişelerden sadece menü şeklinde satılacak. Tek bilet almak isteyenler kiosktan alabilirler.” şeklinde oldu.
Tabii ki de kod satın alarak sinemaya gitmeye devam.

kasiyer cinliği +1, sattıkları mısır menülerinden prim alıyorlar muhtemelen. şikayet mail'i atın, cinemaximum bir süredir koreli cj cgv firmasına ait ve müşteri memnuniyeti konusunda hassas davrandıklarını biliyorum. gerekli önlemler alınır.

Twitter'dan ağzıma ne geldiyse söyledim.

Özür dilediler, gişe görevlisiyle görüşeceklerini söylediler ve iki adet PNR kodu gönderdiler.

Gişedeki kız sadece nakit alabildiğini, pos cihazının ve kioskun çalışmadığını söylemediği için ben de biraz gıcık konuştum, o da böyle bir intikam! aldı herhalde aklınca.

1-monetize'a uygun her videodan tek tek para kazanıyorlar. toplam izlenme sayısına göre ayrıca kazanç oluyor mu onu bilmiyorum ama sanmıyorum çünkü video başı reklam üzerine youtube para ödüyor. belki bonus gibi bişey vardır "her 1 milyon izlenmede x tl" gibi.
2-monetize şartlarına uyuyorsa evet, gelir getirir.
3-10 izlenme 1 kuruş gibi bir hesap yok, para kazanma ölçütü videonun yüzde kaçının izlendiğine göre bile değişebiliyor. parayı getiren şey reklam, videonun reklam alabilitesi. her video kendi başına reklam alabildiği için standart yok. ama türkiye'deki kazanç amerika'ya göre oldukça düşük.

evet her video için ayrı. sanırım 1 milyon izlenme 1000 dolar falan. değişse de ortalama en kötü 2000 lira kazandırır herhalde 1 milyon izlenme.

reklam varsa ve telif ihlali yoksa evet eski videolar da kazanç getirir.

youtu.be

ayrıca artık reklam açmak çok daha zor twitter.com

Milyon seviyesinde takipçi olmadan iyi bir gelir kaynağı olamıyor tek başına youtube sanırım.

1- Videolarda gösterilen reklamlardan kazanıyor söylendiği gibi kural ihlali, telif hakkı ihlali yoksa kazanırlar.
2- 1'de dediğim gibi kural ihlali, telif hakkı ihlali yoksa kazanırlar.
3- Çeşitli yorumlar var, bölgesel farklılıklar, hedef kitle falan aslında baya etkiliyor. Sözlükte fikir verebilecek yazılar vardı.

Bunun yanında youtuberlar genelde içerik sponsorluğu falan alıyorlar. Yani direkt reklam videosu çekiyorlar.

Söylemesi ayıp, evde iftarda yediğimiz şeyler:
Tarhana çorbası, sulu köfte, patlıcan yemeği, pilav, salata idi.

Lazanya yaptım ^^

Barbunya yedim.

Salata. Üşendim bir şeyler hazırlamaya.

brokoli çorbası + bezelye + bulgur pilavı + yoğurt

off @madafaka cok kotu vurdun:)

patlıcan oturtma
pilav
<3

kuş başı et kavurma yanına salata + pilav

ekşili köfte yaptım. en terbiyelisinden

şirket iftarına gidiyorum, hayvani açık büfeden yediğim şeyleri tek tek yazarım akşama :))))))

1000 liraya kadar ekran kartini 2.el almanin zarari oldugunu dusunmuyorum mining yapilan kartlar belli rx570 580 1070 1080 le falan yapiliyor bunlarin 2. elleri sikinti olabilir. 500 civari 2.el 1050 bulursaniz faydasi en yuksek kart oldugunu dusunuyorum rx 560 4gb da olabilir

1050ti ile mining yapan yoktur, al geç; mevcut popüler triple a oyunları full hd'de orta-üst detayda 60 fps'de oynarsın.

şimdi baktım 750 tl diyor en ucuz sahibinden'de. 250 lira için düşeceğin seviye çok olacaktır, 1050 bile 600'lere var ki 2gb vram ile sıkıntı yaşarsın. yine de 750 fazla gelirse rx460 4gb sana en uygun model gibi duruyor, 550 tl en ucuz sahibinden'de.

patron kafasına akıl sır ermez. doğrusu makul biçimde darlamaktır ama onlar emir altında çalışmadıkları için kim olursa olsun sıkıştırarak iş yaptırabileceğimizi sanırlar. o yüzden he he de geç. imkan varsa aradım diye yalan söyle.

cahil patronların yaptıklarıdır bunlar. eger kurye ile gonderdiyseniz, ilgili siteyi acarak, belgenin son durumunu patrona gosterebilirsiniz.

direkt sizin patronun odunluğu olmasın?

senin patron eski kafadan. nato kafa nato mermer ve de ayrıca işsiz. Sende tekrar email atmayıp attım desen olmuyor mu veya aradım diyip arama tekrar. başında durup mu aratıyor.

benim patronun ağzından dürt lafı hiç düşmez. mail atılır, wechat üzerinden mail attık bak denir, ertesi gün cevap gelmemişse hatırlatma maili atılır. biraz zaman geçip yine sonuç yoksa telefonla aranır. dürt kelimesi devamlı kulakta yankılanır.

bu arada gerçekten merak ettim. malı onlar çıkaracakken sizin yanlış düzenlediğiniz hangi belge buna engel olabiliyor ki?

benim müdür de böyle takıntılı oluyor bazı konularda, karşı tarafla onun arasında tampon bölge oluşturuyorum, gerekirse yalan söylüyorum.

"x bey, adamları en son aradığımda açıkça biz haber verene kadar tekrar aramayın dedi sert bir tonla, daha fazla azar yemek istemiyorum" diye kararlı bir şekilde söyle. "ben aramam kardeş istiyorsan sen ara" mesajını vermen lazım inceden inceden.

türkiye'de bu işler ittire kaktıra ilerliyor, iş yaptığın şirket dışı firmalara iş yaptırmak işkence. koskoca kurumsal dediğimiz akbankla bile en ufak şey için kaç kere görüşmek zorunda kalıyorum. sigortacılar, avukatlar; ikiletmeden iş bitirenini görmedim desem yeridir. bu açıdan patron işinin görülmesi için ısrar etmesi gerektiği gibi kodlamış kafasında. ben de nefret ediyorum ama ısrar etmek zorunda kalabiliyorum. yabancı şirket de bu kafada olabilir ancak sen durumdan rahatsız olduğunu belirt.

benim de öyle bir tane vardı.

iş bulup basmıştım istifayı o dönem. "dürt" "bunlar dürtmeden iş yapmaz" "mail at peşine ara" ağzından düşmezdi.

gerçekten ayıp ve işbilmezlik. başka bişey değil.

Patronlukla ilgisi yok. Tamamen Türk insan yapısı işte. Benzer durumları her gün ben de yaşıyorum. Satın almacı, patron, satışçı vs hepsi aynı. Adama malzeme yolda gümrüğe girince haber vereceğim diyorum günde 5 kere arıyor geldi mi diye. Her defasında “gelir gelmez haber vereceğim” diyorum ama anlamıyorlar.

İşleri geciktirirler ya da sipariş geç verirler, yani hatalıdırlar ama böylece kendilerini tatmin ediyorlar “işin peşini bırakmıyorum kovalıyorum, elimden geleni yapıyorum” diye.

Aslında yalan duymak istiyorlar. Sen patrona de, mektup ellerine ulaşımş diye, bak bakalım sana bir daha o işle ilgili bişey soruyor mu :)

sadece patron şirketlerinde değil kurumsal firmalarda bile başına gelecek durumdur.

şöyle diyim, bir firmadan ürün gelecek ama bunun için devletten izin alınması gerekiyor. izni aldık tabi doğal olarak malzemeyi alacağımız şirketin de yaklaşık 1 haftalık prosedürü var. bu süreç de devlet kurumlarına bildiriliyor vs.

neyse ben bu süreci kendi müdürüme anlattım. o bi üstüne anlattı. en son bana tekrar arattırdı. ve noldu? adam azarladı beni. bugün 8. kişisin arayan, birdaha aramayın dedi. adam da sonuna kadar haklıydı. ben de sırıta sırıta kendi patronuma birebir anlattım. bir daha da bana ısrar edemedi birşeyi..

tr'de sürekli dürtüklemeden hiç kimseye iş yaptıramayacağını deneyimleyen patronların geliştirdiği alışkanlıktır diyebiliriz. Aklı başında bir patronun klasik kafadaki şirketle profesyonel çalışan şirketin ayrımına varıp yerine göre hareket etmesi gerek.
Yabancı şirkete belki şuna benzer anlamda bir mesaj atabilirsiniz:
"Şirketimizin politikası / yöneticilerimizin talimatı gereği her gün mesaj atıp son durumu öğrenmekle görevliyim. Eğer bu durumun iş ilişkilerimizde sorun yaratacağını düşünüyorsanız bilgi veriniz."
Ya dürtmelerinizi bir daha dikkate almaz rahat edersiniz ya da "evet sorun yaratır" der siz de patrona söyler kurtulursunuz.

ayıp. ben böyle yapanlarla çalışmıyorum, o derece ayıp.

trump'ta mrs. cupcake var ama pelit'ten ucuz mu bilmiyorum. cupcake'leri yenir ama muazzam değil, en azından bir yummy değil ama pelit'te cupcake yemedim, karşılaştırma için bişi diyemem.

macaron için adres nişantaşı city's içindeki laduree olmalı bence, aromatikleri çok başarılı. dükkan kapandı ama tezgahları var. ve evet, gereksiz pahalı.

Tinder ama sonradan sildim. Online dating zaman kaybi.

baldur +1
internations

Turkcell Dergilik
Monefy - Harcama kontrol uygulamasi
Vocab - Ingilizce sozluk pratigi

üretkenlik: evernote, omnifocus, pocket
saklama alanı: dropbox
vpn: protonvpn

Psn +

flightradar

Runtastic
Apple cloud
Antivirüs
Bir çuval oyun
Windows serial key
Office programı
Vs.

kızım için telefondaki mantık çerçevesinde olan çocuk oyunları.
profesyonel olarak kullandıklarımı saymıyorum.

Yukarıdaki ilave olarak iCloud

Amazon drive
Infuse apple tv
Music collector

2DO
Udemy kursları sayılıyorsa

OneDrive (1 TB + office olduğundan dolayı office kısmınıda katabiliriz bence)

yıllarca xbox live'a para verdim. ama artık oynamıyorum.

xbox gamepass ve ea access

Windows 10
mubi (film seysi)
hotspot sheild (VPN)
Flight simulator X aklima gelenler

officesuite aldım ama pişmanım. her yazı tipini ayrı ayrı satıyor.

(bkz: teknoseyir plus)
(bkz: windscribe)

Windows, bir sürü masaüstü ve mobil oyun, filmic pro, lumafusion, Google drive.

Var. Tarafsizim. En azindan tarafsiz oldugum zamanlar var. Yani yavsaklik degil.

yoo gayet makul rasyonel dusunmeye caba sarfeden duygusal tepkiler vermeyen biri oldugunu gosterir. bir argumani olayi vs. butun taraflarin perspektifinden aliglayamiyorsan, onlarin agzindan bir arguman uretemiyorsan o konuda degerli bir fikir uretemezsin.

yavşak mısın değil misin bilemem ama herkese hak verip kendi hakkını yediriyosan büyük gerzeksin. ben çoğu zaman böyleyim misal.

ben tamamen böyleyim. hatta bir tarafı haksız bulduğum durumlarda o tarafın kendince haklı olduğu sebepler üzerine kafa yorarım. iki tarafı da diyalektik materyalizm kazanında kaynatıp biraz soğuttuktan sonra parmağımı kazana batırır, sonra parmağımı yalarım. genelde ikisinin karışımı daha güzel olur ama bir sebepten birini seçmem gerekirse algıladığım ilk tadı tercih ederim.

taraf seçmek zorunda kalmadıktan sonra bu niye sorun olsun ki? yavşak olman için bir gün makyaj yapana bir gün yapmayana sövmen lazım. şu haliyle hiç birine sövmeyerek en akıllıcasını/vicdanlıcasını yapmış oluyorsun.

Verdiğin örnek zıt görüşlere hak vermek değil, taraflara farklı açılardan hak vermek. Ki bu da normal bir durum.

Ben de aynı dertten muzdaribim. Dert diyorum çünkü girdiğiniz muhabbetlerde iki tarafın da haklı/haksız yönlerini tarttığınızda ve konuya her zaman bu açıdan yaklaştığınızda insanlar hakkınızda "Bunun da bir konu hakkında kendine ait bir fikri yok." diye yorum yapmaya başlıyorlar.

Ha, buna yavşaklık denir mi? Bence denemez fakat her konuda tarafsız davranmak insanların hoş gördüğü bir şey değil anladığım kadarıyla. Yine de iki taraflı düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi :(

abi en çok güldüğüm falan şu an aklıma gelmiyor ama "spurdo spärde" denen karaktere bayılıyorum, her gördüğümde deliriyorum. şu özellikle: i0.kym-cdn.com

şunu arkadaşım az önce attı mesela: ***


:DDD

edit: oops joyreactor linki çalışmadı şöyle iki parça atayım,

prntscr.com
prntscr.com

benim açık ara şuydu:

karikaturistan.wordpress.com

ayının yüz ifadesi:):)

okul bu dönem biter mi?
i.hizliresim.com

açık ara bu
kotusozluk.com

www.youtube.com

En son buna epey gülmüştüm; twitter.com

encrypted-tbn2.gstatic.com

streamable.com

@dedim dedim de kime dedim
Ben de tam bunun linkini vermeye geçmiştim. Sabahtan beri 100 kere izledim paylaştım sgafa

Tartışmasız şu seri.
galeri14.uludagsozluk.com
pbs-0.twimg.com
encrypted-tbn0.gstatic.com
pbs-0.twimg.com

masumhamleler.com

instela-static.info

www.komikkarikatur.net

Karikatürü bulursam eklerim ama kız benim donum ya o lafı gecen bir karikatür vardı. Acayip gülmüştüm.

goo.gl

Buna çok gülmüştüm ben.

hahahaha @der meister

en çoğu hatırlayamam ama:

78.media.tumblr.com

image.ibb.co

Ölümüne olmayabilir ama özellikle ilki favorim:)


www.google.com

www.google.com

www.google.com

Dünden beri açıp açıp güldüğüm,

twitter.com

açıp açıp güldüklerim;

timur mahallede müzik
www.youtube.com

benim babam toyota gibi adam
www.youtube.com

hamam tası gümüşten
www.youtube.com

crocodile dance
www.youtube.com

karikaturistan.wordpress.com


şunu her gördüğümde ilk günkü heyecanla gülüyorum :)

arada gülerim

www.youtube.com

selcuk erdem, erdil yasaroglu ve yigit ozgur'un karikaturleri tam benim tarzim. hemen hemen tum cizimlerine guluyor, ve ardindan dusunuyorum.

(sırayla değil)

1. www.youtube.com
yıllar önce izlemiş olmama rağmen geçen gün karşıma çıktığında yine çok güldüm.

2. www.youtube.com
ve archer'ın birçok repliği daha.

3. www.komikkarikatur.net

4. Amaranta ursula +1
sloganım olmuştu bir süre resmen :)

Kerata işte, güzel bir isim.

yarasa.

Pogba