Ben saf olduğum için hiçbirini yapmıyorum. Bunların aynısını erkekler yapmıyor mu?

sevmediğim kişinin ilgisi tam tersine beni illet eder, bunalırım sıkılırım.

kadınların ilgiyi sevdiği doğrudur tabii ki ama çok basit bi kafada olmadıktan sonra haz edilmeyen kişinin pohpohlaması peşinde gezmesi düşkünlük göstermesi hoşuna gitmez bence hiçbir kadının.

Var, ben. Hiç ilgi sömürmem çünkü sıfır ilgsfadg, neyse.

Elimi sallasam ellisi hissini yaşamak için yapıyorlar öyle. Çünkü o zaman tepeden bakabiliyon. Bi kız vardı, sevgilisi olduğu halde iş ortamında bunu saklardı. İlgi gösteren hoşlanan erkekler oluyordu, yine de sevgilim var diyemiyordu kız. Erkekler pervaneydi buna (çünkü güzellik), bi yandan da eski sevgilisiyle iletişimi vardı. Araşmalar, mesajlar vs..

Beğenilmek bir ihtiyaçtır kısacası.

Sevmediğim kişiye asla ilgi göstermem, soğuk davranırım. Kimse umut vermem. Sevgilim olduğunu söylerim (var zaten. yokken var demem)

bu danışıklı dövüş. aynısını yapan erkek de vardır eminim.

bir de gerçek niyetini kibarca belli etmene rağmen bunu bile tam olarak red olarak algılayamayanlar var.
kadın da erkek de olsan akıllı olmak gerek.

birincisi, kimse bu suçlayıcı sorulara "evet ben böyleyim" demez. sorsan, onların da kendilerine göre argümanları vardır.

ikinci olarak, anlamadığımız şey, böyle konularda kadın/erkek ayrımı yapılmaması gerektiği. bunları yapan erkek de azımsanamayacak kadar fazla.

olay cinsiyet meselesi değil, tamamen kişinin karakteriyle alakalı.

üçüncü, ben böyle tipleri yanımda arkadaş olarak tutmuyorum, siz de tutmayın, sonrasında üzülmeyin.

soruya cevap: evet kötü niyetli olmayan, sömürmeyen vs kadınlar da mevcut.

Sorulara cevap:

-Değilim.
-Hoşlanmadığım erkekleri neden yanımda tutmak isteyeyim. Bir şekilde "Benden sana yâr olmaz" düşüncesini hal ve hareketlerle belli ediyorum.
-Hoşlanmadığın insandan gelen ilgi sana hiçbir şey kazandırmaz.
-Kendi arkadaş çevremde bu şekilde genelleme yapılan hiçkimse yok. Zaten olan bize oluyor. Leş karakterli kızlardan tekmeyi yiyen bir enkazı devralanlar bilir ne demek istediğimi.

Önemli Not: Ona yazan hatunları yedekte tutan pekçok erkek biliyorum. Muhabbetini kesmeyip, kendince akıl oyunları oynayan insanlar var. Bence zaten kadınların adı çıkmış bir kere. Bu bahsettiğin olayı erkekler daha çok yapıyor bana kalırsa.

7 yıllık bi sevgilim vardı ben ona taktik kasmadım ama o 7 yıl boyunca sindirmek için taktik kasmış bi kere ağzından kaçırdı bitti zaten

Ben farklı şeyler istediğimizi anladığım erkekler görüşmeyi anında kesiyorum. Kesin taktik diye düşünen olmuştur ama bunu erkekler de çok yapıyor. Taktikçilerin bir numarası babamdır mesela kendisi sayesinde manipülasyona dair çok şey öğrendim ama karşımdaki insanı ilmik ilmik işlemeye üşenirim gidip hazırını bulmak daha iyi

bel bilmem beyim bilir.

-Gerçekten ilgi manyağı mısınız ?
Evet.

-Gerçekten hoşlanmadığınız erkekleri bile sırf ilgi gösteriyorlar diye yedekte mi tutuyorsunuz ?
Evet.

-Bu ilgi size ne kazandırıyor ?
Çok şey.

-Bu "ilgilerini sömürdüğünüz erkeklerin bir kalbi var, duyguları var. Yazık değil mi onlara ?
Değil.

Bi bitmediniz gerçekten. genellemelere doymayın e mi? yanlış insanları seçme konusunda ısrarcı iseniz dönüp kendinize bi bakın, bende mi bi problem var diye.

@elorelia +1111111

Erkeklerin çok büyük çoğunluğu bundan bin beter işler çeviriyor. Mesela erkeklerin bakire kadınla evlenebilme ihtimalleri, kadınların bakir erkekle evlenebilme ihtimalinden pek çok kez yüksek. Buradan pay biçilsin.

Kadınlar ilgi manyağıysa erkekler de seks manyağıdır onu napıcaz??

ben sahsen sadece hoslandıgım adamın ilgilisini isterim geri kalan insanların ilgisi sadece beni rahatsız eder. genelleme yapmayalım.

Suni yav

Suni tabii ki.

www.youtube.com

gerçek sünger pahalı. bulaşık süngerinin 10 lusu 3 tl.

Zamanında bende bu konuyu araştırdım. Bazı hekimler faydalı olduğunu söylerken bazı hekimler ise birtakım kanserleri ciddi şekilde tetiklediğini savunuyor:

ahmetrasimkucukusta.com

Omega3 neredeyse "Mecbur" derecesinde önemli bir takviye, hele Omega6 alımı bu kadar artmışken almamak eksiklik.

angelus
peki nasıl yapıcaz ya şimdi şu meşhur facebooktaki sağlıklı yaşıyoruz sayfasına göre günde 4 adet omega3, bir adet CoEnzQH, bir adet K2 vitamini alınması elzem. Bunlar aylık 250tl. bu rakam bana çok göründü ya ilaç firmalarını zengin etmek için oynanan oyunlar mı yoksa bunlar?

birde omega3-omega6 dengesini bilmiyordum ben daha önce bu ve bunun gibi beslenme bilgilerini öğrenebileceğim kitap önerisi verebilir misin?

Omega3'ün elzem olmasının nedeni, bugünkü beslenme sisteminin bozukluğundan omega6 alımının omega3 alımına göre 1000 kat artmasından kaynaklanıyor. Bunu bir şekilde tolere etmek için omega3 almak şart. Bu da günde 4 kapsül değil tabii, EPA/DHA oranının toplamda 1 gram olacak şekilde tüketmek gerekiyor. Bu da IFOS onaylı takviyelerde 2 kapsüle denk geliyor. Aslında her kapsül 1 gram ama içindeki EPA/DHA 1 gram olmuyor yarı yarıya oluyor, onu 1 grama tamamlamak için 2 kapsül yetiyor. 4 kapsül biraz abartı ve gereksiz olur. Ha dedin ki ben 1 gram değil de 500 mg. alacam onun etkisi olmaz mı? O da olur. Yani günde 1 kapsül de iyidir. Hiç yoktan iyidir. Onun dışındaki takviyeler spesifik bir ihtiyaç yoksa gereksiz, yani param çok ve sağlıklı yaşam takıntım var deniyorsa kullanılabilir fakat omega3 takviyesi tahıl tüketen her insan için zorunlu.

Eve yakın, maaşı daha yüksek olduğu için Y firması diyorum.

paraya çok ihtiyacınız yoksa x diğer türlü y

y

y

y

Y

x

Y

Y, tereddütsüz.

Tabiki Y. birde annen hakatten arge mühendisi mi?

Y

Y tabiiki.

değil.

Cok asiri pahali degil.

Giris 70 tl, 1 icki dahil.
Normal ickiler (long drink yani gin tonic filan) 35 tl idi en son (2015 yazinda gitmistim)
O zamanlar iyi gece clublerinde ve hatta barlarda bile 25-30tlden asagi yoktu long drink. Kendini konumlandirmasina gore fiyatlari normal bence.

locada oturmasi/sise actirmasi pahali, kadehler normal fiyatta -bogaz hatti icin.

Loca pahali locasiz barda amele gibi takilmadigi icin insanlar genel olarak sadece giris ucretiyle kurtaramazsin. En azindan bi masa actirabilmelisin bu da en az 600 tl, bi sise vodka ya da cin falan. O genelde bi siseyle kalmaz her sise 600 civarinda, bahsisler falan da var. Tonik, ivir zivir isteyip duruyorsun bunlar da hep extra. Bu extralari sigara haric aldigin gibi odemiyorsun racona uygun degil, sana gecenin sonunda bir hesap olarak geliyor. Herkes uc bes bisey atiyo kimse hesap yapmiyor. Kisacasi Reina vs gibi mekanlara kafanda para hesabi, kurus hesaplayarak giremezsin. Tipini, giyimini begenmezlerse kapidan donersin, 1 kadin max 2 erkek sokabilir vs.

Yılbaşı eğlencesini dışarıda geçirmek isteyenler zaten normal limitlerinin biraz daha üzerine çıkmayı göze alıyor, bunda abartılacak bir şey yok ki.

dessy +1 bazıları yılda bir kere çıkıyoz nasıl olsa diye düşünüp harcıyor.

ortalama turk insani (a.k.a. comar) icin pahali, et yemenin pahali olmasi gibi.

insani sartlarda yasayanlar icin degil. eskiden sosyetik yerdi, ciksti. artik beyaz yakalilarin takildigi siradan bir mekan haline geldi. yilbasi gecesi elbette pahalidir ve giden de bunu bilerek gider. ama oylesine bir gece icin pahali bir mekan degil, kalitesine oranla normal fiyatlara sahip.

zenginler herhangi bir günde gidiyor, orta sınıf da özel günlerde. o yüzden patlamada ölenlerin büyük kısmı orta sınıf.

aynı durum tatil harcaması için de geçerli çok pahalı bir otelde karı koca bankacı bir aileye rastlayabilirsiniz mesela. adam üç aylık maaşını bir haftalık tatile harcıyor, 9 taksit yaptırıyor. neden yapıyor bilmiyorum sefaletini görmezden gelmek için olabilir.

Gucu yetmedigi halde "Reina'da takilmis olayim" diye sinirlari zorlayip giden cok var.
Ben hic gitmedim pahali oldugu icin. Zengi olani anlarim da orta sinifi anlamiyorum. Ayni paraya yurtdisinda cok daha guzel eglenirim. Para harciyorsan harcadigina degsin.

Paran varsa dr. Martens. Satış yeri bilstore

catlerde her gün giymek için ağır değil mi? coloumbia ya falan bak bence hem sıcak hem de hafif botları var.

Bu botu kullanıyorum. Hafif değil.

Bence hiç dusunme kabul et.

ikisine de hemen evet veya hayır deme.her 2 kapıyı da kapama.
kızı iyice tanı, zaman geçir,acele etme hocam. hedeflerine de giriş yaparsın. "gelecek var mı ? böyle devam edersem ne olur? bundan sonra nasıl adım atmalıyım" gibi durum değerlendirmesi yaparak mantıklı sonuca ulaşabilirsin.

sorun su ki biz ailece muhafazakirz. yani kiz ile konusma durumlari falan olmayacka. bir kere evet dedin mi geri donus yok. onsu biraz sikinti.

Ben seni kadın sanıyordum o.O

24 yaşın evlenmek için hem de birileri tarafından sana bulunan biriyle evlenmek için erken olduğunu düşünüyorum. Evleneceksen de uzun bir nişanlılık dönemine gir lütfen. Evlenirsen boşanamazsın gibi geliyor ailelerin her noktasına müdahil olduğu bir evliliğe.

edit: üstteki cevabını okudum, o zaman boşanma da olmaz muhtemelen. Bilemedim.

kızın haberi var mı bunlardan?

kizi iyice tanimaya bak. kizdan ziyade kizin annesi ve babasi da onemli. her boka burnunu sokan tiplerdense bilemiyorum. ama bence makul bir teklif. ayrintilari bilemiyorum.

Ben de kızı tanı önce diyecektim ama görüşme olanağı yok demişsin. Hayat boyu birlikte yaşamayı planladığın insanı böyle piyangodan ne çıkarsa bahtıma şeklinde seçmek akıl alır iş değil derim. Maddi olarak gözünü boyamalarına izin verme, bunlar böyle bir konuda kıstas olamaz. Aileler hep çocuklarının kendi kafalarındaki şablona göre yaşamalarını isterler de çocukları mutlu olur mu olmaz mı umursamazlar nedense.

Artık tersine döndü, adamlar zengin kız peşinde derim de inanmazlar:)

Zenginliği falan geçtim de, muhafazakar aile oldukları için kızla önceden bir süre görüşme, konuşma, sevgililik vs durumlarınız olmayacaksa birbirinizi nasıl tanıyacaksınız? Neredeyse hiç tanımadığın bir insanla birdenbire aynı evi paylaşmaya başlamak nasıl olacak?

Ben olsam cesaret edemem sanırım. Kendi yolumdan giderim.

evet de.

bi kere yaşayacaksıniz şu hayatı. Çok sevdiği aşık olduğu bir insanla günün birinde heyecanla hadi evlenelim demedigi surece neden evlenir ki bir insan ? Birbirini seven insanlar için bile evlilik çok şart degilken birbirini tanimayan iki insan neden evlenir ?

Sırf kız zengin diye olacak iş mi ya hu. Rahat hayatı mı seceyim demişsiniz ama o hayat sandiginiz kadar rahat olmayabilir ki. Ömür törpüsü bir kadın belki ? Belki en ufak çekim hissetmeyeceksiniz,dokunmak bile istemeyeceksiniz, kafalar uyuşmayacak belki, berbat bir birliktelik olacak ? Bir ömur mutsuz olma riskine nasıl girilir ya yapmayın. Yaş da 24müş daha. Sanki hayattan umut kalmamış gibi bu ne acele. Yolunuzdan gidin bence.

Kızı iyice tanıma imkânın olmayacaksa kabul etme. Şimdiden herşeyi sana altın tepside sunan bu insanlar, sen ileride mutsuz olursan sana hiçbir koşulda destek olmazlar.

Ya kızı tanıyamadığın için ileride sorunlar çıkarsa, ya anlaşamazsanız o zaman ne olacak. Zengin ya da fakir olması önemli değil karşı tarafın. İnsan bu hayata bir kez geliyor, onda da aşık olduğu kişiyle evlenmeli.

Onu bunu gec evlilige hazir misin onu dusun?

Degilsen hic bulasma. Hayatta hicbir sikinti mutsuz bir evliligin yasattigi ve omur boyu cekecegin bir sikintidan buyuk olamaz. Hele bir de coluk cocuga karistiktan sonra pisman olursan vay haline.

Dedigim gibi iyi dusun? Evlilige hazir misin? Evlendiginde ah keske sunu da yapsaydim diyecek misin mesela? Iyi dusun.

Kariyerini yazi yazmak üzerine kurmak istiyorsun ancak yiyeceğim yerine yicem mi yazıyorsun?
Cevabim, hayir evlenme.

@a perfect lie, bir şey'i de bitişik yazmış. bence evlen sen yazı olayından ekmek yiyemezsin.

@acemi +5

Hayata on sıfır önde başlamışsın. Yürü gitsin ordan. Kervan yolda dizilir diyerek düğün borcuna giren arkadaşlarım borç batağına saplandı.

evlenirsen bu yaşta, kırkından sonra teneşirin paklayacağı bir azgın teke olma ihtimalin oldukça yüksek olacak. eğer aldatmayı, başka kadınlarla da birlikte olmayı, yalan söylemeyi bir karakter meselesi değil de "erkeklik" olarak görenlerdensen, bu durum da sende büyük bir soruna yol açmayacaktır. Ama değilsen, kişiliğini de sarsacak dönemlerden geçeceksin demektir. başarılar

Olm sizin hayelleriniz hedefleriniz yokmu lan. Ozgurlugun gidiyor elden uyan. Kac para ulan bir araba bir ev satacan ozgurlugunu.

kız güzelse bence hiç düşünme :)

senden hiç beklemezdim böyle bir soruyu, beni hayal kırıklığına uğrattın. şimdi sen de herkes gibisin.

ya hu evlilik mi kaldı artık ya? bu nasıl bir üçüncü dünya ülkesi mantığıdır? evlilik nedir ki? birini seversin, onu yanında istersin, ondan çocuğun olsun istersin ve hayatını onunla birleştirirsin. bitti. benim için evliliğin başka hiçbir geçerli sebebi olamaz. ne maddiyat ne statü ne şu ne bu...

24 yaşında evlilik telaşına girmek de ayrı bir vizyonsuzluk örneği. ya hu senin hiç mi hayalin yok? bak ben 28 yaşındayım, kafamda onlarca plan var. onlar için çalışıyorum gece gündüz, onları gerçekleştirme umuduyla yaşıyorum. senin evlilik ve kolay yoldan zengin olmak dışında hiç mi amacın yok? yapma bunu kendine ya, saçmalama. bir daha mı geleceksin sanki dünyaya? istediğin gibi yaşa. haa benim tek isteğim zaten eli yüzü düzgün zengin ve mutaassıp bir kız bulup evlenmek diyorsan buyur o zaman. seni yargılayamam, ancak yine de bunu sana yakıştıramam.

evden arabadan sıkılırsan satar gidersin ama evlendikten sonra boşanma işi sıkıntılı.

Yaş daha 24. 30'una kadar hele bir gez dolaş. ev, araba olmasın. ne olacak?

başkasının zoruyla daha konuşmadığın, tanımadığın, içini bilmediğin biriyle evlenme.

Ailenin tutumuna takıldım ben. Bu kız haricinde başka bir kızla evleniyorum desen masraflarını karşılamayacaklar mı? Teklifleri sadece bu kıza mı özel? Seni zaten ikna etmek için önüne bu kadar şey koyuyorlar. Kendini salak hissetme diye. Ali Ağaoğlu'nun damadı diyenler olmuş. Olm adam 5 tane üniversite bitirmiş. Bunlardan 4 tanesi Amerika'nın en iyi üniversiteleri. Amerika'yı bırak dünyanın en iyi üniversiteleri. O adamın katıldığı partilere Türkiye'de hiçbir öğrenci katılmamıştır. Kendini onunla karşılaştırma lütfen. Yaşın daha genç. Aşık olduğun biriyle evlenmenin heyecanı hiçbir şeye bedel değil. Kızdan hoşlandıysan evlen. Yoksa evlenme. Sana ne kızın parasından.

kesinlikle kendi bildiğin yoldan git biraz hayatı yaşa tecrübe kazan o kız kaderinde varsa 3-5 yıl sonra da durur

evleniyomuş gibi yap daireyi al. sonra bakarsın duruma göre

Neden olmadigini analiz etmek ve kendinde eksik ne var onu sorgulamak gerekir. Sonra da eksik olan seyleri tamamlayip tekrar denemek.

olmuyor.

bazen bir şeye çok enerji yükleyip, ona takılmak, süreci tıkıyor.
bırakmak, kendi kendine akmasına izin vermek lazım.
tabii her şeye hazırlıklı olarak.

Ve ayrica hazir olmadigin seyler icin israr edersen isi iyice bok edersin soyleyeyim.

kesinlikle işe yaramıyor, bırak işe yaramayı ters teptiriyor.

Neyin niye olmadığı önemli. Gönül işi mi, kariyer hedefi mi, 'Mutlu olmak istiyorum' gibi bir ideal mi? Bir kere denediniz ve gözünüz mü korktu, tekrar tekrar denemekten mi yoruldunuz?

Tabii ki, bedavaya güzellik yok. Her güzelliğin bir bedeli var da, o güzelliğin o bedele değmesi gerek. Zorla güzellik çoğu zaman olmuyor, bazen oluyor ama o zorlanarak elde edilen güzelliğe verilen enerjiyle, başka güzelliklerin peşinden koşulsa daha büyük güzellik ve daha büyük mutluluk elde de edilebilirmiş gibi görüyor. Tabii paralel evrenlerde ne olduğunu bilmediğimizden bir şey de söyleyemiyoruz.

www.youtube.com

Bir bakış açısına göre, olmuyor çünkü yeterince çaba göstermiyorsun, azimli değilsin, bazı şeyleri feda etmen gerektiği halde yanaşmıyorsun.
Diğer bakış açısına göre, olmuyor çünkü yanlış/uygunsuz/gerçekçi olmayan bir hayalin peşindesin, takıntılı davranıyor olabilirsin, ısrar etmeyi ve akıntıya karşı yüzmeyi bırakıp akışla uyumlu olmayı öğrenmelisin vs... anlatabildim sanırım.
Şimdi bu yaklaşımların ikisi de yerine göre doğru bana göre, sorun hangi durumda hangisinin geçerli olduğunu bulabilmekte. Formülünü bilen varsa söylesin, ben de bilmiyorum.

FİYAT ETİKETİ YÖNETMELİĞİ

Malın veya hizmetin satış fiyatı

MADDE 10 – (1) Malın satış fiyatı ile kasa fiyatı arasında fark olması durumunda tüketici lehine olan fiyat uygulanır.

Onlar da indirimli fiyat üstünden satmaları gerektiğini biliyor ve hak veriyor ama "Sistemden düşmüyor" diye satmıyorlar. Ne yapaniliriz bu durumda? Siz ne yapardınız? Ben "Bir daha buraya gelmeyelim" diyorum.

Gelişme: Şimdi mağazaya yeniden girdik, indirimli etiketi kaldırmışlar. Annem de kızarak "Bir daha gelmem buraya" dedi.

IT'ye mail olayı bana biraz oyalama taktiği gibi geldi. Bugün mail gelmedi, yarın da kampanya bitiyor o yüzden indirimli satmayacaklar. Haklarınız konusunda çok bilgim yok (mantık olarak etiket fiyatından alabilmeniz gerekir). Ancak mağaza sorumlusuna 'indirimli fiyattan alamayacaksak yarın da alamayız.' derseniz inisiyatif falan bir şekilde satabilir. Bilemiyorum.

edit: arma aski yasayı paylaşmış.

zincir mağaza ise mağaza hizmetlerine mail atın düzgün kurumsal bir yapı ise etiket fiyatını uygulatırlar. yok çakal bir mağaza ise hemen uzaklaşın.

tüketici hakem heyetine başvurman gerek de o firma da tam andonmuş. madem indirimli satamıyorsun ya etiketi yazma ya da malı topla raftan. embesilleri getirmişler müdür yapmışlar.

Tüketici kanununda böyle olduğunu, düşük etiket fiyatının geçerli olduğunu, isterlerse telefonda ilgili mercilerle görüşüp sorabileceklerini söyleyin. Bi anda süt dökmüş kediye dönüşüyolar.
Şuan sizi oyalıyolar, yemeyin.

Olay şöyle oldu. Bir göz randevum vardı. O randevudan önce hazır çıkmışken Gratis'e uğrayalım da krem alalım demişti annem. Bir 10-15 dakika zamanımız vardı. Gratis'te aynı krem 129 TL idi. Annem 'Kızım Watsons'a da bakalım. Orada bugün indirim var, Gratis'te yok' dedi. Ben de o kızı soyma olayları olduğu için gitmek istemedim ilk ama annem 'Fiyata bağlı, zaten 10-20 TL fark için ben de almam ama bir bakalım' dedi. 50 TL fark üstüne de Al-Alma tartışması yapınca ve annem de 'Kızım, 50 TL benim için büyük para bu krem için. Neredeyse yarısı' deyince ve aradaki farkı ya da tamamını benim ödememi hem gurur meselesi yaptığından, hem de 'Ha sen vermişsin, ha ben vermişim. Ben bu 50'yi vermek istemiyorum' diye kabul etmeyince, 'Müşteri olan sensin. Sen bilirsin' dedim. Kasaya geldik. Kasada fiyat farkı olunca yukarıda bahsettiğim olay oldu. Düşük fiyatın geçerli olduğunu kabul ettiler, sorun çıkardıkları kısım düşük fiyat değil. Sistemden malı düşemediklerini söylediler. Oysa, aynı ürünü 129 TL'ye alsak sistemden çok rahat düşeceklerdi. O fiyattan satmamak için uğraştırdılar. Biz de inat edecek durumda değildik, çıktık.

Bizi oyaladıklarının farkındaydık da, göz randevusuna geç kalmayalım, randevumuzdan sonra geri dönelim dedik.Aslında fotoğrafını çekmek aklıma gelmişti ama o sırada kah salaklık, kah uykusuzluk, kah randevuya geç kalma endişesi ile çekmeden çıktım. O yarım saatlik arada, etiketi değiştirmişler. İndirimli etiketi kaldırıp yerine 129 TL'lik etiketi geri koymuşlar. Elimde fotoğraf olsa orada diretirdik ama elimde kanıt olmadan konuşmak istemedim. Annem de sinirlenip çıkmak istedi. Zaten indirimin hatrına gelmiştik' diyerek çıktık. Sonra Gratis'ten 129'a aldık aynı kremi. Açıkçası bir yandan başımıza geldiği için seviniyorum, çünkü annem de bundan sonra gitmez. Bir yandan kendime kızgınım, fotoğrafını çekmedim, kanıtım yok diye. Kafama tüküreyim.

Tüketici hakem heyetine gitsem ciddiye alırlar mı? Başka gidilebilecek bir mecra var mı? Kanıtlayamadığım halde nereye şikayet edebilirim? Kanıtlayamadığım için hukuki olarak sorun olur mu? (Daha önce bir tanıdığım bu şekilde bir kanıtlayamama durumu olduğu için haklı olduğu halde sorun yaşadı. İtibarsızlaştırma nedeniyle o ceza aldı ama durum buna pek benzemiyor)

Şu anda da yakın olsa, başka bir Watsons'a gidip, oradaki etiketi kontrol edeceğim. Belki farklı mağazalarda aynı etiket duruyordur.

o kız olayından sonra watsonsa adımımı bile atmama kararı almıştım. şimdi senin duyurunda ne kadar doğru bir karar aldığımı tekrar teyit etti. 3-5 tl fazla veriririm rosmanndan, internettem indirim kovalayıp falan alırım alamıyorsamda almam.

ilk başta sanki uyuşturucu gibi yoksunluk krizleri çekeceksin mecbur şeker öyle bir şey çünkü. ama yaklaşık 2 hafta sonra falan geçecek ve kendini öncekinden çok daha iyi hissedeceksin. 'that sugar film' belgeselini izle mutlaka çok yardımı oluyor şekerden tiksiniyorsun.

edit: şekeri azaltma bırak tamamen bıçak gibi kes.

Merhaba,
Ben zencefil tozu ve zerdeçalı(safran) bala karıştırıp yediğimde, tüm gün canım tatlı veya şekerli bir şey istemiyor. Sabah erkenden uyanınca hiç yemek yemeden bir tatlı kaşığını ılık su ile beraber yutabilirsin..Bu benim yaptığım, istersen sen başka öğünlerde yapabilirsin.

Ben de 20 gündür falan uğraşıyorum bunun için. Günde 4-5 tane çikolata yiyen bir insandım ve et de yemediğim için sürekli karbonhidrat ağırlıklı besleniyordum.

Şekere bu kadar düşkün bir insanken şu 20 günde çok da istemedi canım. Çünkü kilo vermek amacıyla yapmadım ben bunu. Senin durumunla aynı yani. Böyle olunca daha kolay oldu sanki tatlı düşünmemek. Diyet yapsam muhtemelen her gün gözümün önünde çikolatalar, pastalar uçuşacaktı.

Bence insan önce sağlığını düşününce çok çabuk alışıyor bu duruma. İlk birkaç gün canın ister belki ama sonra azalır mutlaka bu durum. Çikolata, gofret vs yemezsem kafam çalışmıyor diye de şartlandırma kendini. Tamam beynin glikoza ihtiyacı var ama bunu çikolatayla almak zorunda değilsin. Zaten anladığım kadarıyla sadece tatlıyı bırakmak istiyorsun. Başka glikoz kaynaklarından işlenmiş o tatlıları yemeden de alabilirsin glikozu.

Yukarda da yazılmış ama bence de bu konuda bir şeyler okuyup izlemende yarar var motivasyon için. Vücuduna verdiğin zararı gördükten sonra şimdiki gibi istemeyeceksin muhtemelen şu an yediklerini yemeyi.

sekeri azaltarak bırakabilirsin..kahveye caya ne kadar atıyorsan -1 yap,10 güne kalmaz alışırsın,diger tükettiklerini de 1/4 oranında ya da kendi belirledigin bir oranda azalt..yavaş yavaş neticeyi bulursun.

Performans kaybi zaten seker yuzunden dusuyor. Once enerji veriyor sonra yere çakiliyorsunuz.
Sekeri biraktiginizda zaten boyle inisler cikislar olmayacak. Vucudunuzun sekere gercekten ihtiyaci yok.
Ben de endise ediyordum sanki enerjim dusuk dolasacagim diye ama tam tersi oldu. Ani uyusukluklar, uyku gelmesi, acikmalar vs kayboldu.

Gecen hafta itibariyle bulundurmaya basladim. Jenix aldim montun cebinde duruyor. Denemek icin bir kere siktim baya etkili.

Umarim kullanmama gerek kalmaz.

Çelik jop var kapanıp açılan ama biber gazı da almayı düşünüyorum hatta alıcam kesin.

Arabada ve çantamda bulunduruyorum. Ayrıca x-ray bulunmayan yerlere gideceksem bıçak taşıyorum.

Malum, ortaçağda yaşıyoruz.

arabada biber gazı+levye, evde biber gazı+levye+bıçak+silah bulunduruyorum.

19mm glock var arkadaşım kuyumcu 100 liraya dükkana ortak yaptı beni

çantamda biber gazı var arabada da ufak elektroşoklar varya el feneri görünümlü onlardan var. ha bunlar var ama acil bir durumda aklıma getiripte kullanableceğimi zannetmiyorum.

hayır, tabancam var. www.dhresource.com

Uzun süredir araştırıyordum, bunların akıllı olanları çıkmış. Işık ve ses yapıp saldırganı kaçırıyor belki sıkmaya bile gerek kalmaz bu durumda. Bir de bastığınız an istediğiniz yakınlarınıza otomatik olarak konum gönderiyormuş başı şurada belada diye. Umarım kimse kullanmak zorunda kalmaz ama bu kadın cinayetleri ile birlikte ne kadar çok sayıda manyak olduğunu gördük ülkemizde :(

Şok cihazı, Muşta; biber gazı. Beyzbol sopası var. Arabada bunlar.

evde haydar, cantada caki

sıçmış, sıvamaya çalışıyor diye hissederim.

@kakao,

harcadığı her kuruşun hesabını sormaya gerek yok, yarım maaş paranın yokluğunu herkes hissedebilir.

4 boyunca yarım maaş parayı tölare edebilecek bütçemiz de yok.
ki avansın ödenme zamanının gelmesiyle birlikte, kirayı ödeyemeyeceğimizi anladığımda öğrendim.

hahaha :D benim eşimde berberine borç vermiş 450tl adam 7-8 ay ödememiş halbuki bana iki ay sonra aldım demişti. bizi zorda bırakan bir miktar olmadığı için gülüp geçtim. ha ama ay sonunu zor getiriyor olsak yeme içme sıkıntımız olsa başının etini yerdim. kendi tecrübe etmiş oldu.

edit: cevabını yeni gördüm kirayı ödeyememe sıkıntısına düşmeniz ikinizi de ilgilendirir.
karşıma alıp konuşurdum ben olsam karşı tarafa niye nasıl bu borcu vermiş, sağlık problemi gibi bir şey mi yoksa mal mülk için mi duruma ve koşullara göre göstereceğim anlayış değişirdi.

Kötü bir durum tabi ama altinda kötü bir niyet/amaç yok. Arkadasini kıramamış ve borç vermiş. Bütcenizi düsünerek adım atsa daha iyi olurmuş tabi ama olan olmuş. yaptigi bu şeyin sizi nasıl zor durumda bıraktığını o da görmüştür zaten. Keşke benimle paylaşabilseydi benden çekinmeseydi diye düşünürdüm. İçten içe kızardim ama olayın üstüne bir de ben gitmezdim.

direkt aquarium +1

açıkçası hem olayın üstüne gitmeyi he mde olayı çok ama ço kbüyütmeyi düşünüyorum. çünkü ben ev arkadaşı vs. değilim yani.

Geçen yıl şu anki 3 aylık gelirime denk gelen bir alacakla ilgili görüşmeye gitmiştim 5 dakikalığına.

Annem de benleydi o gün. Arabada bekledi ben görüşürken. Döndüğümde parayı almamış olmama rağmen aldım dedim boşa beklediğini düşünmesin, oğlu için üzülmesin diye :)

Yani saçma bir baskı oluştu o an üstümde, aldım deyip geçiştirmeyi seçtim. O yüzden eşinizi anlayabiliyorum biraz da olsa.

kira ödeyememe durumu kötü olmuş ama ben kötü bir niyet sezmedim. iyiliğinin kurbanı olmuş battıkça da batmış. kötü niyet olmadığı sürece hallolur bence

Ben de kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum. Olayın üstüne gidip daha da büyütmek çocukça bir tavır olur.

Aquarium'un dediği gibi sevdiği bir arkadaşı olduğu için kırmak istememiştir, vermeyeceğini düşünmemiştir ki belki de o kişinin de acil bir durumu vardır. Konuşmadan bilemezsiniz.

Ben olsam karşıma alır konusurdum. İkimizi de etkileyecek bir miktar söz konusuysa benzer bir durumda bana da danışmanısını rica ederdim.

Sizden bu kadar saklamasinin sebebi de böyle aşırı tepki vermenizden çekinmesi olabilir. Olay çıkartmak yerine diyalog kurmak her zaman kazandırır. Böyle bir sebep için eşinizin kalbini kırmayın lütfen.

aquarium + 1

Kötü niyet olmadıktan sonra ben de üstüne gitmezdim. Benzer şeyler oldu ve olabilir de, sadece bir dahaki sefere bana haber vermesini söylerim, o kadar. Sizden korkmuş biraz, şimdi iyice korkuyordur.

Fraise +1

Yani aşırı tepkiler konusamamaya gizlemeye falan sebep oluyor. Aşırı konuşabilmek lazım aksine. Ha şöyle laflar bile edilebilir: Mevzu kira para değil( evet su an mevzu o olabilir ciddi bi dert anlayabiliyorum) ama böyle durumlarda gizleme kandırma olayina girersek ilerde evladimiz da gizleme kandirmada usta olur. Bizim aramizfa böyle bişey olmamali. Denilebilir. Ve hakaten de konuşulmayan evde buyuyen çocuk her türlü riske girebilme riski altında. Gerçi evlimisiniz cocuk mocuk ne alaka diyebilirsiniz de ben bu açıdan baktım su an

ne yapardım;
durumun neden bu hale geldiğini sorgulardım, bana söylememesinin nedenlerini araştırırdım, kendi davranışlarımı gözden geçirirdim.
para 4 ay takıldıysa, kira ödeyemeyecek durumda olduğumuz halde gelmiyorsa üstüne bi bardak soğuk su içmeye hazır olurdum, o paraya göre plan program yapmazdım, başka çözümler arardım.
parayı veren kişi bunu ilk kez yapıyorsa başka çözüm aramada ben de katkıda bulunurdum, yok alışkanlık edinmişse çözüme hiç bulaşmaz onun çözmesini talep ederdim.
herkesin hata yapma hakkı var, sizin de benim de onun da. mesele hata olduğunu bilmekte.

yaptığı her hareket yanlış. bana sormadan borç vermesi yanlış. bana aldım diye yalan söylemesi yanlış.

güvenim biterdi.

@kakao, evet daha önce de sıkıştırmıştım maddi konularda. aynı arkadaşına birkaç ay önce de borç vermişti, biraz daha düşük bir tutarda. 7 ay alamamıştık. ben de sıkıştırmıştım.

kakao +1 adamın annesi olmuşsunuz, sindirmişsiniz. hepsinde haklısınız art arda hatalar yapmış ama baskıyı biraz azaltsanız borcun miktarını düşürmek veya kredi çekip eşinizin giderlerinden kısarak uzun vadede ödemek gibi bir orta yolda anlaşabilirdiniz oturup sakin sakin düşünüp. insan çok yakın arkadaşı borç isteyince gerekirse eşyalarını satıp vermek istiyor.

olmaz böyle şeyler. çok yanlış bir durum. bir kez daha tekrarlanmaması önemli bence. ufak bir miktar olur, para zamanında verilir alınır, eyvallah.

ancak;

1- hatırı sayılır bir miktar verilmesi
2- vermeden önce danışılmaması
3- ve paranın geri alınamaması

önemli sorunlar.

dediğim gibi hatasını kabul edip bir daha böyle bir şey tekrarlamamalı.

@burya,

zaten tekrar etmiş durumda. şubat ayında da vermişti, ve ağutsos ayında anca alabilmiştik ki o sıralar ne zorluklar çekmiştik.

Su yüzeye çıkar, zaten amaç su dağılmadan orayı da mühürlemek. Su çıkmaması değil suyu içeride tutmak yani olay. Tabii ne kadar sıcak tava, o kadar iyi.

tava kadar etin sıcaklığıda önemli buzdolabından çıkarıp direk tavaya atmamak lazım. oda sıcaklında bekletmek lazım.

@yue o zaman oda sıcaklığında da salmaz mı suyunu?

jamiro
yok salmıyor zaten eti kurulayıp atmak gerekiyor tavaya. eğer soğuk olursa etin ortasıyla kenarları arasındaki ısı farkı daha fazla oluyor su salmaya daha elverişli oluyor.
youtu.be

et muhurleme iyi bir olay değildir.

etin içinin pişmemesine neden olur.
bu da uzun donemde, pismemis etten kaynakli hastaliklarin nedeni olabilir.

doğru durust, ici dişi pismis et yemek gerek.

yapmayin böyle bir sey diyorum ben.

aslaaaaaaaaaa. o semtteki tek boş ev olsa bile tutmam. başka semtten bakarım net. öyle ilişkilere girme müdürünle. evle ilgili bir sorun olur işine yansıtır vs. ne gerek var ev mi yok başka.

aynı muhitte kira verecek gücün varsa ya da ne bileyim çevre muhitlerde oturabilecek durumdaysan bence de hiç bulaşma. başka ev sahibi olsa tamam da müdürünmüş bu. akşam çıkıp gelmek ister falan ben hiç bulaşmazdım. ev ziyareti, dost ziyareti diye ara sıra çıkıp gelebilir yani şahsen öyle bir endişe duyardım. bir de normalden az kira verecekmişsin, hiç gerek yok şimdi ona borçluymuş durumuna düşmeye.

Kiraya yapacağı zam oranının her sene maaş zammınıza endekslenmesi şartı koyarsanız olur :)

Şaka bir yana, pek akıllıca olmaz profesyonel ilişkide olduğunuz birisi ile bu tarz ek bir ilişki başlatmanız.

Sakın.

hayır az kira değil, normal kira. yani o muhitteki evlerin hepsine aşağı yukarı aynı kirayı istiyorlar.
o açıdan bir borçluluk durumu yok yani, hakkı neyse onu vermiş olucam. o rakamın üzerine de kimse tutmaz zaten.

herkes hayırcı, yok mu bir tane yetmez ama evet diyecek adam :(

ben b'şey olmaz diyorum. adamın size vermek isteme sebebi gayet mantıklı. hadi sizin uyuz olma sebebiniz de mantıklı olsun, bir kere sorulacak sorular uyuz olma sebebiniz hiç bilmediğiniz kiracı ilişkilerini kapsıyor mu yoksa memurun amire duyduğu geleneksel uyuz olmalardan mı, ikincisi adamın hem kiracısı hem çalışanı olan bi insanı rahatsız ederek eline ekstra bir fayda geçebilir mi. aydan aya otomatik ödemeyle yada elden para vericeksiniz o kadar. normal iş ilişkinizdeki gerekli gereksiz görüşmeler yanında bu devede kulak bir interaksiyon artışı bence, ayrıca hayatınıza yeni, hiç bilinmeyen bir değişken (ev sahibi) de sokmamış oluyorsunuz.

Evde bir patlak çıktı, atıyorum duşakabinin bilmemnesi bozuldu. Normalde ev sahibine açarsın böyle böyle yapılır, kiradan düşülür vs. Senin her defasından yüzün tutar mı söylemeye. Müdürünle iş dışında bir maddi ilişki içine girme diye söylüyoruz. Zaten oralarda yaklaşık o paraymış.
Öte yandan aranızda bu muhabbet geçtikten sonra onun evi haricinde başka ev tutsan da adam sana gıcık olacak. Bir de işin bu yönü var.

Ben is yerinden kimseyle bu kadar samimi olunmaması taraftarıyım. Kaldi ki müdür! Büyük konuşmayayım ama ancak silah zoruyla kalırdım o evde. Yani ev arkadasligi bu. Dusunsenize mutfakta tabagi kalmis bunun uc gundur yikamiyor. Kalk len tabagini yika mi diyeceksin. Ya da tuvaleti temizlemeden cikmis falan. Yani sadece yatip kalkmayla bitmiyor ki. Ayni evi paylasiyorsun. Hayırcilara bir arti da benden.

İyice köle olmayın, onun dâiresini kirâlık tuttuğunuzda, o size iyilik yapmış gibi davranacak.

odunsu insan ev arkadaşı olmayacaklar kiraya verecek.

insan ayda yılda bir eve tamirci gelecek bilmemne patladı bahanesiyle işten izin alır senin o şansında olmayacak.

evle ilgili onun ödemesi gereken sıkıntılar olursa, nasolsa çalışanım deyip erteleyebilir, sen gerilirsin adama patlarsın, o sana patlar, olay iş ilişkilerinize de yansır. aman diyeyim hiiiiç gerek yok.

@yue Aa sorry ben çok yanliş gelmişim.

Ama yine de hayır. Yuz goz olmaya gerek yok :d

Hayır diyorum

ben de hayır diyorum ve seni 38 hayır ile uğurluyoruz.

çocuğunuzu gönderdiğiniz okulu kontrol etmediğiniz için hata öncelikle sizde. Bunun dışında zaten şikayetinizi etmişsiniz.

yapabileceğiniz iki şey kaldı, ya gidip okul müdürünü döveceksiniz (şaka tabi) ya da bu okul hakkında yaşadıklarınızı ekşi, sosyal medya gibi kaynaklarda paylaşıp okulun gerçek yüzünü diğer insanlara göstereceksiniz.

bunun dışında nasıl birşey yapılabilir bilemedim

hocam bu durumun iki boyutu var. bazı kreşler sosyal güvenlik kurumuna bağlı çalışır bazıları meb'e. tabelasında bu belirtilmiştir muhtemelen. önünden geçerken bakın sosyal güvenlik yazıyorsa ayrıca oraya şikayet edin. 147 hattını arayın meb'e bir de oradan şikayet edin. çocuklara böyle davranmaya hakları yok.

Bonjurkes +1

Bu nasıl bir durum ki haberiniz yok olanlardan...

tekrar merhabalar, daha çok kişinin okuması için sadece yaşadığımız sorunu yazmak istemiştim. okul için ne kadar uzun süre zaman harcadığımızdan, okulla olan günlük iletişimimizden bahsetmemiştim. anlaşılan bazı arkadaşlar için madde madde yazmalıymışım.
* öncelikle küçük yaştaki bir çocuk için okul ile ev arası yakın olmalı. bu sebeple çevre yerlerdeki okulların hepsini gezdik. bahçesi büyük ve kameralı tercihimizdi. fakat kamerası olan yerlerde bahçe yoktu. bu sebeple kamerası olmayan ama bahçesi büyük olanı tercih ettim. bahçede temiz hava alır, koşup enerjisini atar diye.
* hergün öğretmeniyle görüşüyoruz, yine ara ara eşim uygun olduğunda erken saatte okuldan alıyor çocuğumuz. denetleme kısmını zaten yapıyoruz.
* örnek olarak; havaların güzel olduğu aylarda çocugumuza okulda neler yaptınız bahçede neler yaptınız gibi sorular sorduğumuzda aldığımız cevap bahçeye çıkmadık ki sorusu sonrası; okula gittik ve hasta olabilirler diye hafif soguklarda bile çıkarmadıklarını söylediler. aslında amaç daha büyük çocukların bahçede vakit geçirmesiymiş. bunu anlayınca bastırdık ve daha fazla bahçeye çıkmaya başladılar.
* yine bir ara yazıcıları bozuktu, bize gönderilmeyen günlük aktivite listesinin gelmemesi üzerine farkettik ve hemen arayıp tamir edilmesini sağladık.
* en önemlisi bizim bilgimiz dışında eve dönüş servis saatini değiştirmişlerdi. bunun için uzun tartışmalarla servis saatini yine istediğimiz saate çektik.
* son olarak kreşin penceresi ve odaların soğuk olma kısmını açıklıyorum;
eşim pazartesi sabahı okula gidiyor. kızımızı kahvaltı için mutfağa alıyorlar, bu sırada eşimde öğretmeniyle kızımızın okuldaki durumuyla ilgili görüşüyor. kızımız kahvaltıdan gönüyor. eşim kızımızı öpüp sınıfa uğurlamak üzereyken yanaklarının ve ellerinin buz olduğunu görüyor. sonra mutfağın biraz daha soğuk olduğunu belirtiyorlar. bu kadar soğuk olamaz diyerek mutfagı görmek istiyor. aşağı indiğinde pencerelerden birinin kırık olduğunu belirtiyorlar. sonra sınıfları gezmek istiyor, sınıflarında normalden soğuk olduğunu görüyor. sınıflar için açıklamalar; haftasonları kaloriferler kapalı, pazartesi geç ısınıyor diye bilgi veriyorlar. ayrıca çok pencere olduğunu bu odanın biraz daha geç ısındığını belirtiyorlar. eşim kabul etmiyor, çözüm istiyor. gerekirse haftasonu kısıkta açık kalsın kalorifer diye bastırıyor.
sonra akşam anaokulunun sahibi olan yönetici ile görüşüp geri dönüş yapıyorlar.
pencerenin tamir edildiğini, pazartesileri için pazar gününden kaloriferlerin açılacağını belirtiyorlar. ayrıca kızımın olduğu grubun sınıfını değiltirip daha küçük bir odaya aldıklarını belirtiyorlar.
bu yapılacaklar atla deve değil. bizim de içimiz rahatlıyor ve eşim uygun bir zamanda tekrar kontrol edeceğini söylüyor. başka bir anne ile sosyal ağda konuşuyorlar. o anne acaba eylülden beri kırık olan cammı o diye soruyor eşime. eşim bu lafı duyunca bu sabah baskın yapıyor ve camın yapılmadığını ve sadece kağıtla kaplandığını görüyor.
bunun dışında genişlik vs konusunda giren arkadaşlarla polemiğe girmeyeceğim. çocuğumuz için ne gibi emek verdiğimi vs. olarak anaokulu dışında ki konulara girmeyeceğim. tavsiye verirken keşke herkes haddini de bilse.

son olarak özel anaokulu ama meb'e bağlı bunlar. 3 gün içinde meb dönecek bize.
okuldan aradılar fakat şikayetten vazgeçmeyeceğim.

diğer velilerinde haberdar olmasını sağlayın bence bilsinler.

diğer velilerle iletişim durumunda olduklarımıza durumu ileteceğiz.
muhtemel okul sahibi de karşımıza bizden herkes çok memnun, bakın bunlar da memnun velilerimiz diye çıkacaktır.
bu aşamada biraz daha dikkatli olacağız. kesin, emin olduğumuz kişilere durumu anlatacağız ilk aşamada.

gurme değilseniz farkı pek anlayamazsınız.

demlikte sürekli sıcak kalıp demlenmesi ile giderek azalan sıcaklıkta demlenmesi demin oturmasında fark yaratacaktır.

ben gurme değilim ama çok içerim. cam çaydanlıkların neden bilmiyorum ama metallere göre tat farkı olduğunu düşünüyorum. önüme konsa anlarım gibime geliyor. bizim çaydanlığa alıştığım için herhalde beğenmemiştim camla yapılanı.

bence porselen al cama göre acayip tat farkı oluyor.

elektrikler dün burda 5 kere gidip geldi onu da hesaba katın.

Annemden cevap:bir şey olmaz. Mayalıysa bayağı kabarır.

buzdolabında 1,5 gün beklettiğim çok oldu bir şey olmadı. bence dışarda bırakma. pişirmeden tepsi mayasının gelmesi içn biraz bekle sadece. treyağına bir şey olmaz. ayrıca buzdolabına koyrken kabaracağı için boşluk hesaplamayı unutma yani üstünü sıfır kapakla falan kapatıp koyma.

ne tesadüf ki bizde de poğaça hamuru duruyor. havalar soğuk birşey olacağını zannetmiyoruz.

nerede bekledigine baglı;otobus duragında yagmurun altında bekliyorsa sorun!(bozulabilir), kapalı bir alısveriş merkezinde bekliyorsa tolere edilebilir..aranızdaki samimiyete baglı biraz :)

yaptık yedik güzel oldu. sizde yapın yiyin :)

Hazirlarken elektrik geldi heyecanla dizdim tepsiye cat elektrik yine gitti. Oylece beklediler acikta. Ustleri kurumus iki uc saat bekleyince. Daha citir oldu, daha cok sevdim:))

zarar ziyanı bilemiyorum ama elle sıkılan portakal suyu çok çok daha lezzetli.
katı meyve sıkacağı almak pişmanlıktır.
herkes alır.
alan herkes alacak herkese alma pişman olursun der.
ama yine de alacak herkes alır.

onu bilmiyorumda normal katı meyve sıkacağından farklı sistemle çalışan slow juicer denen aletler var teknik olarak ne fark var bilmiyorum ama bu ara tüm sağlıklı beslenme fanlarında görüyorum bu aletten şöyle faydalı böyle faydalı, 5 kg yeşillik sıkıp içiyorlar normalde bu kadar yeşillik yemenizin imkanı yok slow juicer sağolsun modunda anlatıyorlar.

bence burada lifleri ayırma işleminin yapılması beslenme mantığımıza aykırı. yani normalde oturup 5 tane elma ya da portakal yemen çok zor ama elde bile olsa suyunu sıkınca hüp diye içiveriyorsun. ne gerek var ki? bilenler aydınlatır belki.

biz portakalın kabuğunu soyup direk katı meyve sıkacağında sıkıyoruz, hem elle sıkmaya göre daha fazla posa kalıyor, hem de daha lezzetli oluyor

büfe tarzı dikey çalışan sıkacaklar portakal, mandalina, greyfurt için en iyisi. hem pratik hem leziz.

aynı hikayenin mor değilde renkli fil olan versiyonu var meşhur fil Elmer bunu hatırlıyor olabilir mi acaba
en.wikipedia.org

www.birdolapkitap.com

siteye girince bu site size bildirim yollamak istiyor diyo chromeda. muhtemelen ona onay verdiniz. chrome üzerinden yolluyor.

ghilleinthemist
:/ ya nasıl onayladım ki ben onu hiç hatırlamıyorum... nasıl iptal edebilirim peki?

bildirime basılı tutunca ayarlar ikonu çıkıyor, oraya tıklarsanız bildirimleri kapat kısmı çıkacak karşınıza. oradan kapatabilirsiniz. en azından bende öyle oluyor.

ofelia
tüh kapattım bildirimi neyse bi dahaya denerim artık. teşekkürler.

Chromeda ayarlar -> site ayarları -> bildirimler
orda izin verildi kısmında ihh olmalı. ona dokunup açılan pencerede temizle ve sıfırla diyin.

chrome'u açın,
-sağ üst köşedeki dikey üç noktaya tıklayın.
-ayarlar - site ayarları - bildirimler

burada "izin verilenler" diye başlık ve altında da bildirim yollayan internet adresi olacak. ona tıklayın ve "sıfırlayın" diyin. bu kadar.

sirke bu durumlarda etkili diye biliyorum ama neden zorundasınız ki? freecycle, özgür dönüşüm gibi facebook gruplarında insanlar fazla eşyalarını sahiplendiriyorlar. buzdolabı verildiğini gördüm daha önce. bir şansınızı deneyebilirsiniz. yani ne kadar temizlerseniz temizleyin sizin ulaşamadığınız yerlerde mantar, küf vs varsa yiyeceklere etki edebilir.

bozulmuyor mu öyle?

Oha çamaşır suyundan ötesi yok (ev için konuşuyorum). Kapağını açık bırakıp çalıştırmadan bir kaç gün bekletin. Zaten temizlemişsiniz başka da bişey yapmicaksınız.

zorundayız kısmı ilginç geldi bana. esir mi tutuyorlar, tehdit mi ediyorlar nedir yani.

bahsedilmiş başka çok yerde insanlar ürün satıyorlar. bunu geçtim tr fiyatlarından emin olmasam da 500-600 liraya sıfır makineler var. 200 küsür litre olur en az, hemde küf müf olmaz.

bu küflerin ve mantarların bazıları çok çok tehlikeli olabiliyor.
en.wikipedia.org

izopropil alkol bul, onunla sil. duruladıktan sonra üstüne asetik asitle sil. sonra güzelce durula. yenisinden daha temiz olur.

sirke küf türlerini öldürüyormuş onunla da sil.

Benim oğlan 5,5-6 yaşında, kısırlaştırma operasyonunu da yaptıralı neredeyse 5 sene oldu. Ben hiç böyle şeyler yapmıyorum. Normal kuru mama veriyorum, sularını düzenli tazeliyorum, bu kadar. Herhangi bir sağlık sorunu da yaşamadık 6 senedir çok şükür. Kızım da aynı şekilde, kısırlaştırılalı 5 sene oldu, o da hiç sağlık sorunu yaşamadı.

Ben böyle hayvanlarının üzerine aşırı fazla titreyen gereksiz korumacı insanlardan biraz irite oluyorum doğrusu. Tabi ki hayvanlarımızın sağlığı için elimizden geleni yapacağız ancak aşırı pimpirikli ebeveyn gibi aman şunu da vereyim, aman bunu da vereyim, aman öksürdü ölüyor mu, aman üşüttü mü, aman bilmemne yaptı mı diye sürekli alarm halinde olmak gereksiz.

Benim hayvanlar konusundaki tutumum mümkün olduğunca sadece kendi hayvanlarımı kayırmadan çevremdeki tüm hayvanlara elimden geldiğince yardım etmek. O yüzden bütçemi buna göre ayarlıyorum. Kendi kedilerim en iyi mamayı değil ortalama bir mama yiyor, böylece sokak hayvanlarına dağıtmak için de mama alabiliyorum. Benimkiler hiç dışarı çıkmadığı için veterinerle görüşerek aşı yaptırmayı bıraktım, ona harcayacağım para ile hasta/sakat hayvan varsa tedavi ettirmeye çalışıyorum. Bu örnekler çoğaltılabilir, genel felsefem bu yönde. Bu tutumun da tek bir hayvanı odağa alıp ona yağdırmaktan daha doğru olduğunu düşünüyorum.

O sebeple çok da titizlenmeyin derim ben. Kaygınızı biraz geniş alana yayın. Gözle görünür bir sıkıntı yoksa bence cd vermenize de gerek yok. Ayrıca cd'nin tanıtım sayfasına da bakın ne yazıyor
"Prescription Diet™ klinik olarak kanıtlanmış, veteriner hekimlerce tavsiye edilen, tadında hiçbir değişiklik olmadan evcil hayvanınızın mevcut sağlık sorununun çözümü için özel olarak formüle edilmiş evcil hayvan mamasıdır."

buff

haklısın aslında ama benim pimpiriğim biraz veterinere çok uzak olmaktan geliyor. 2,5 saat uzakta en yakını iyi olanı 3 saat. olası sıkıntıda c/d mamasına verdiğim paranın kaç misli gidecek tabii gitsin sonuçta kedim için ama sadece para değil bir ton stres sıkıntısı da var.

bir de etrafımda idrar sıkıntısı yaşamış çok örnek var korkuyorum açıkçası.

20:00'dan itibaren yemek yeme, acıkırsan 3-4 tane badem ye.

Spor iyi güzel de diyet ne durumda? Zamanı önemsiz, günde kaç kalori aldığın, bu kalorileri de neyden aldığın önemli.
Daha çok çalışabilirsin ayrıca, statik şınav ekle, bacak hareketleri ekle wall squat falan gibi. Burpee ile zorla kendini falan

aldigin kalorilerin zamani onemsiz demek gercekten kara cahil bir aciklama.

sabah uyaninca k.hidrat ve protein agirlikli beslemelisin, keza bunun zamani onemli

spordan once k.hidrat tuketebilirsin, kaliteli olmasina ozen goster.

spordan hemen sonra basit seker iceren kucuk bir sey tuketebilirsin, bunun da zamani onemli, spordan hemen sonrasi olmasi lazim.

spordan sonraki ogunde protein agirlikli ve biraz da k.hidrat ile harmanlanmis bir ogun sec.

aksam sekerli seyler yeme, meyve dahi olsa icinde ciddi miktarda seker barindirabilir.

vucut makine gibi calismaz, tabii ki yedigin seylerin zamani onemlidir vucut icin.

edit : evde spor yapmaktan kastin nasil bilmiyorum, gormek lazim ama evde spor yaparak harika sonuclar alan insanlar gordum.(4kg lik dambillar ile degil tabii ki) evde spor yapilmaz lafina katilmiyorum. herkesin rahat ettigi bir ortam vardir ve gerekli agirliklar ve ekipmanlar oldugu surece her yerde spor yapilir.

karın kası mutfakta olur bu yüzden beslenmene dikkat et. beyaz ekmek yemiyosundur ama karbonhidratı abartıyorsundur belki şuna bak derim (bkz: ketojenik diyet)

tek yorumum var, evde spor yapılmaz.

"vucut makine gibi calismaz, tabii ki yedigin seylerin zamani onemlidir vucut icin."

cümle başlı başına çelişki. laf sokacaksınız bari cümle kurmayı öğrenin. yediğimiz şeylerin ne zaman sindirildiğini, sindirilen şeylerin ne zaman kullanıldığını tam olarak bilseydik vücut makina gibi olurdu, o zaman besinleri zamanına göre alır maximum fayda sağlardık. bunun gibi adamlar spordan sonra jelibon yiyen tipler işte.

ben dişiyim bu kadar yoğun yapmıyorum ama erkek arkadaşım da buna benzer bi program uyguluyor. Biz bi de ekstra ip atlıyoruz. Eve alınabilecek spor hareketleri (git: www.supplementler.com ) olarak baktık ve burdan ip satın aldık. Ortalama bi marka ve fiyatla kondisyonunu destekleyebilirsin.

Ben ip atlamam hacı diyosan bunlara ek olarak haftada 2-3den yürüyebilirsin bence. Kaslarını da açmış olursun.

abi 15dk karin yok hiit falan bu kadar teferruata gerek yok, pull-up push-up yap gec iste. calisthenics, bodyweight training konularinin detaylarina da bakabilirsin.

Merdiven çıkarken ağırıyor mu? Ya da mesela uzun süre bağdaş pozisyonunda, bükülmede ağırıyor mu?

gitmeden telefonda sor özel birkaç yere 50tl ye mr çeken yerler var. mrda anlaşılır ancak başka yapacak bir şey yok.

kestane kaliteli olmalı yoksa ne yaparsan boş.
sonrasında biz derince çizip önce yıkıyoruz sonra fırına atıyoruz gayet güzel pişiyor.
fırın yoksa da teflon tencerenin içinde de pişirmek mümkün gene güzel sonuçlar alıyoruz.

çizip suda bekletiyoruz. bi de bizde tefalin yağsız kızartma makinesi var, ona koyuyoruz. kurumadan çok lezzetli kavruluyor.

T şeklinde çizin. Kaynar suda bekletin 5 dakika. 20 dakika fırında 180 derece. Çıkarınca bir mutfak havlusuna sıkıca sarıp kapalı bir kapta 5-10 dakika bekletin. Bu teknikle yapıyorum sorunsuzca soyuluyor ve çok lezzetli oluyor.

çizdikten sonra tuzlu suda en az 1 saat beklet. sonra at fırına.

nasıl suda bekletiyorsunuz?

bir de şeker veya tuz koyuyor musunuz?

biz direk soğuk musluk suyuna koyuyoruz. içine başka birşey koymuyoruz.

biz mikrodalga eldivenine koyup mikrodalgada yapıyoruz çizip 6 dkda hazır oluyor.

çizdikten sonra köz tavasında ocakta orta ateşte maşa ile çevirerek pişiriyorum. hem yanmıyor hem de çok güzel pişiyor. fırında pişen haşlanmış gibi oluyor.

döküm tavada kestane pişer mi arkadaşlar?

Döküm tavada şahane oluyor.
Çizip suda bekletip (kaynar değil ama musluktan sıcak suya koyuyorum ben) döküm tavada pişiriyorum, tavaya bir de büyükçe tencere kapağı kapatıyorum, içinde azıcık buhar tutuyor, yumuşacık oluyor.
Phoebe'nin havluya sarma tekniğine de +1

@kobuzcu kız,

Teşekkür ederim. Deneyeceğim.

çizmezsen patlar zaten. çiz kesinlikle.

İkisi de çirkin ve kızın tarzına (verdiğin fotolardaki tarza) uymuyor. Başka bir şey bak derim.

2

:( ikisi de değil

kar taneli bir şey olsa çok güzel olur o yüzden buna yöneldim. anlamı var. yoksa uymadığının farkındayım.

1 iyi bence.

ikisi de güzel değil :(

Tassiz olani yok mu?

Tassiz gumus rengi olsa iyiymis. Kar tanesi yani, ne kadar farkli olabilir :D

bu guzel

www.cirtlakpupe.com

çok çirkin ikisi de. Kar tanesi görünümlü kolye nedir.

Vazgecmelisin. Bendis' te daha güzel seçenekler var bence arkadaşın için.

benim hanım bana teşekkür ediyor kabustan uyandırdığımda.

Gerek var tabii ki. ozellikle uyku felci deneyimleyenlerden cok dua alirsiniz, kesin bilgi.

Korkularıyla yüzleşmesi iyi bir şey ama kıyamam ben. Uyandırırım.

Uyandırılmamalı.
Ancak rüya görürken uyanırsak hatırlarız gördüğümüz rüyayı.
Kabus gören birini uyandırmak da ona kabusu hatırlaması için fırsat vermektir.
Çok şiddetli değilse uykusuna döner uyanmadan, bi kabusu hatırlamaktan kurtarmış olursunuz böylece.

@bir nick var benden iceri, hatirlama olayina katilmiyorum. Esim hemen hemen her gece kabus gorur. Sayiklar. Duydugum anda uyandiririm. Bir su veririm. Sonra geri yatar. Sabah sordugumda buyuk ihtimal hic bir sey hatirlamaz. Bazen ben agir uyuyorsam duymam uyandirmam, ama sabah hatirladigi olur, pek baglantili degil bence.

Gece uyanip bir daha uyumasa dedigin gecerli olabilir bence ama sonra geri yatiyorsan farketmez pek.

uyandırıyorum

want2die +1 ben eşimi bi dürtüyorum iyi geliyor. bazen duymuyorum sayıklamasını falan kabus gördüm niye dürtmedin diyor.

want2die kankama katiliyorum. biraz durtunce hem uykudan uyanmiyor hem de kendine geliyor. kardesim konusurken uykusunda yapiyorum bunu.

Burhan öçal kayınço da yok, lanet olası spoti. Kul ahmetin ceketi benim de çok sevdiğim bir şarkı o da yok aynen, sorun sende değil yani.

Spotify kesinlikle bütün müzik zevkinizi bulabileceğiniz bile mecra değil. Çok kaliteli ses vs sunabilir ama dilediklerimin %70ini burada bulamıyorsam sorun bende değil spotifydadır.

youtubedaki ses kalitesi spotify gibi olsa zaten kimse bakmaz spoify ın yüzüne. popüler kültür köleleri hariç tabii.

benim dinleyipte bulamadığım bir şey yok o yüzden i <3 spotify

hele 2016 için bi liste önerisi yapmış bana özel bayıldım yaaa..

uzun süredir spotify premium kullanıyorum. öneri algoritmasının dandikliğine ben de katılıyorum, hala spotify sayesinde keşfettiğim bir şey yok. 3 yıllık dinleme verim ellerinde olmasına rağmen. ses kalitesi konusunda da yukarıdaki arkadaşa katılıyorum, spotify ın ses kalitesi iyi değil.

arşiv konusunda da belli ki bir çabaları var, eskiden olmayan şeylerin eklendiğini görüyorum bazen. ben de şahsen youtube'dan mobilde düzgün müzik dinleyebilsem spotify in yüzüne bakmam.

arkadaşa mesaj olrak da attım. 2 şarkının ismi yanlış. halk arasında öyle biliniyor olabilir ama maalesef albümde öyle yazmıyor. şarkılar burda, tarayıcınıza kopyalayıp yapıştırın.

open.spotify.com
spotify:user:kalipioo:playlist:4mldJL0drTIBviiI4jvbth

mr.brown +1

mesela barış manço - ahmet beyin ceketi ismiyle şarkı gayet karşımda duruyor şu an. tekrar kontrol etmenizde fayda var.

Burdaki cevapları görünce gidip baktım da, kayınço da brother in law'mış :D özür dilerim spoti günahını almışım.

0

Sıfır.

1

5 miş.
oha.

0

çok :(

İki tane var, ikisi de çok ufak bir renk değişikliği hariç birbirinin aynı. İkinciyi indirimde diye almıştım. Gerçi şimdi ikinciyi kullanıyorum, onu daha çok sevdim.

1 tane var. Uzun zamandır kullanmıyorum.

Hic yok, sanirim 6-7 sene once olmustu en son.

sıfır

8 tane olabilir.

2

5 tane var. telefonu alalı 3 ay oldu.

telefondan sıkıldıkça kılıf alıyorum..

1 isim vermek istiyorum zira en az 4 kere kurtardı. Spigen

3

1, o da telefona takılı kuzenimde 25 30 adet vardı sanırım

0

0

1

0

0

3. Bir tanesi kapaklı, kart vs konulabiliyor onu iş yerinde kullanıyorum. Diğer ikisi normal arkadan takılan renkli şeyler, biri kullanımda digeri yedek duruyor. Hepsi aliexpress.

1. telefonda takılı.

0

kılıflı telefon kullanmak brandalı otomobil kullanmak gibi bir şey. çok saçma geliyor bana.

1

işin ehli değilim, sadece videoda dikkatimi çekti.
dizlerini çok kırıyorsun gibi.

squad'ın nasıll yapıdığına dair kaynaklarda dizler parmak ucunu geçmemeli yazar

www.kasvekuvvet.net

Yükselirken topuğun havaya kalkıyor biraz, bu da parmak uçlarından destek alıyorsun anlamına geliyor. Bu da bütün stresin kalflar yerine dizlere gitmesine neden oluyor. Bu, dizler için yapabileceğin en büyük kötülük. Yükselirken topuktan yüksel, yapamıyorsan halter ayakkabısı kullan, alamam dersen topuğunun altına yüksek bir şeyler koy. Yani topuk kesinlikle sabit kalacak parmak ucunda yükselmeyeceksin. Onun dışında, bu açıdan çok belli olmuyor ama dizleri içe kırıyor gibisin. İçe kırma dışarı aç. Bir de yükselirken kalçadan yüksel. Bu anlatarak çok olmuyor ama önce kalçanı dışarı çıkar sonra yüksel. Sen parmak ucunla yükseldiğin için direkt dizlerden başlıyorsun yükselmeye, bu da yine dizlerin ağrımasına neden oluyor. Antrenman yaparken dizleri/eklemleri olabildiğince az kullanman gerekir, ki fazla stres yüklenip ömrünü azaltmayasın. Ayrıca rack'ten o kadar uzaklaşma. Barı sırtına al bir adım açıl harekete başla yerine koy. Sırtında barla yolculuk yapıyorsun salonda. Bunlar hep risk.

dizler parmak ucunu geçmemeli sen çömelmiyorsun direk oturuyorsun sanki. çok yanlış yapıyorsun hareketi. kesinlikle gücü topuklardan alman gerekiyor. parmak ucundan alıyorsun. squat yanlış yapıldığında çok tehlikeli bir hareket. bence bu şekilde yapıyorsan yapma artık.

şu resimlere dikkat et
danogborn.com
www.precisionnutrition.com
305iir24zxo5sg6qj2nwjqpy.wpengine.netdna-cdn.com
encrypted-tbn1.gstatic.com

bi de yukarı kalkınca sıçrama tarzı bir şey yapıyorsun yapma. bi de yukarı kalkınca dizi dümdüz yapma hafif kırık olsun naturel duruş gibi sen iyice geriye doğru itip dümdüz yapıyorsun. arkanda tabure varmış ona oturuyormuşun gibi hayal et.

dizin normal duruşu
www.somastruct.com

www.youtube.com

Bir yerlerde değil her yerde hata yapıyorsun lol. Mobilite konusunda sıkıntın yok gibi görünüyor ama tekniğin ve stabiliten kötü. Kalçadaki kasların muhtemelen zayıf. İyi bir değerlendirmeden sonra squat tekniği öğrenerek yapman gerek.

diz eğilme sırasında ayağın önüne gelmemeli orada bir sıkıntı var. birde benim dikkat ettiğim kalktığın zaman dizlerini tam düz yapma bizim hoca kilitleme yapma derdi terim olarak böyle geçiyor sanırım. birde kalçayı geri alman gerek biraz daha. ağırlık için birşey diyemeyeceğim.

dizlerin parmak ucunu geçmesinde sorun yok. ingilizce kaynaklara bakabilirsin detaylı bilgi için.

soruna gelirsek, angelus'un her kelimesine katılıyorum. düz tabanlı bir ayakkabı edin. bütçe yoksa evde eski varsa chuck taylor converse, tiger vs. kullanabilirsin.

edit: bir de karşında ayna varsa ona bakmamaya çalış. boynun rahat olsun.

Kişisel zevk olarak Mercedes'i daha seksi buluyorum ama bu ikisi arasında büyük ihtimalle dizel olması sebebiyle Audi'yi alırdım.

Zaten birazdan "C180 Mercedes değil"ciler de gelip hevesini kaçırır.

Mercedes candır :)

aslında ben de mercedes olarak düşündüm hep ama bu aralar audi aklımı almaya başladı.

mercedesin beyazı yok mu siyah alma makam aracı gibi

Mercedes benz. Ama siyahı gıcık. Beyaz ya da kırmızı bence.

Beyaz araba "kiralık arabayım ben" diye bağırdığı için bence iyi bir tercih değil.
Asıl soruya gelince, oyum mercedesten yana

Yeni c180 başarılı bence.

Yazılım hobi olarak okunacak bir şey değil salla onu. Seçenekler arasından sinema okurdum.

Seçenek dışı tarih, arkeoloji, dilbilim ile ilgili bir şey okumak isterdim.

yazılım.

sanat tarihi falan da olabilir.

Sanat tarihi demeye geldim

tiyatro

Tarih sevmiyorum ya :(

Görsel iletişim vb. tasarım alt yapılı bir bölüm öneririm.

birinci seçeneğim tıp olurdu, eğer olabilirse. Sonra genetik, astronomi, hukuk.

ekleme: afedersin, başka seçenekler de soruyorsun diye anlamışım soruyu. tıp tabii zor. bu örneklere göre dil biraz daha ağır basabilir. hem meslek hem de sosyal hayatta faydalı olabilir.

Puc tıp kazanmak kolay mı ;))

yazılım

İngiliz ya da Fransız dili okurdum. Ki bu üçüncü üniversitem olurdu ama yine de pes etmezdim. Dil bölümü okumak insanı çok geliştiriyor.

yazılım

bu seçeneklere göre

bu olayı dexterda görünce araştırmıştım ve öyle bişey olmadığını insanı pat diye bayıltan bişey bulunmadığını öğrenmiştim. kaldı ki öyle bişey olsa bile kullanılması çok riskli olur. düşünsene adamı bayıltmaya çalışıyorsun adamın üzerinde hayvan gibi mont var atıyorsun bayıltıcıyı montta kalıyor veya atıyorsun düşüyor. e adamda mal değil sıkar kafaına öldürür o anda yani.

şok cihazları var ya taser mı ne deniyo hani, boynuna yaslayıp basınca cazzt diye elektrik verip bayıldıyor. onun kablolusu var. tabanca gibi, sıkınca namlusundan iki tane elektrot çıkıyor, ucu elindeki tabancaya kablolarla bağlı, adama saplanıp cazzt diye veriyor elektriği. ama işte çıplak dene denk getirip saplayabilmen lazım, monttan geçmez.

Boz ayıyı bile anında bayıltan ilaçla insan bayılmaz mı yani? Belgesellerdeki var ya. Kollar açık adamın, boynu açık, belki bacakları da açık. Mümkün değil mi?

ayılar hemen bayılmıyor yerine göre yarım saat bekliyorlar belgeselde özet geçiyorlar

silah çekip vurabileceğine emin olsan, normal kurşun da iş görüyor. sıkıntı, rehine elinde olduğu için vuramıyorsun. vurabilsen bayıltmana gerek yok zaten, bırak ölsün it.

Böyle bir silah var mı bilmiyorum ama olsa iyi olurdu. Salonda başka siviller de olduğu için riske atmak istemediler diyorlar ancak diğer taraftan belki adamı öldüren polis de bu işin içinde. Katil canlı yakalansaydı konuştururlardı.

Gaz konusuna katılıyorum. Belki adama sis yaratacak bir gaz atsalardı etrafını göremezdi ve panik olurdu, bu esnada siviller kurtarılırdı falan. Bilemedim. Her türlüsü risk.

3 2 1 pogaca diye arat, mayasiz sipsak bir pogaca

PASTANE POĞAÇASI www.instagram.com
MALZEMELER :
- 7 Su Bardağı Un
- 2 pk. Toz Maya (ya da 1 pk. yaş maya)
- 1 Su Bardağı Sıvı Yağ
- 1 Adet Yumurta
- 2 Tatlı Kaşığı Tuz
- 4 Yemek Kaşığı Toz Şeker
- 1 Su Bardağı Ilık Süt
- 1 Su Bardağı Ilık Su
YAPILIŞI :
Su, süt, maya ve şeker bir kaba alınıp maya eriyinceye kadar iyice karıştırılır. Sonrasında içerisine sıvı yağ, yumurta ve tuzu katıp onların da karışmasını sağlıyoruz. Ardından azar azar unu katıp yoğuruyoruz. (Yumuşak bir hamur oluyor.) Hamurumuzu yaklaşık 45 dakika üzeri kapalı şekilde dinlendiriyoruz. Mayalanması sağlanmış olan hamurdan küçük bezeler alıp yuvarlayarak şekil veriyoruz. Yağlı kağıt serili fırın tepsimize yerleştirip üzerine yumurta sarısı sürüyoruz. Susam ile de süslüyoruz. Bir 20 dakika da tepsi mayalanması yapıp 190°C de önceden ısıtılmış fırında yaklaşık olarak 15-20 dakika pişiriyoruz.

ben hep bunu yaparım
www.pelinchef.com

Öncelikle mayalı bir poğaça mı yoksa kıyır kıyır kabartma tozlu bir poğaça mı istiyorsunuz o önemli. Bence evde mayalı poğaça yavan kaçıyor. Pastanelerde 1 kilo una yarım kilo yağ koyuyorlar da öyle "aman da ne güzel" diye yiyoruz. Halbuki sıksak yağ damlayacak.

Bence en güzel poğaça dereotlu poğaça. Hamuru için şu tarifteki ölçüleri kullanıyorum;
www.nefisyemektarifleri.com
İçine koyduğum peynir harcını da süzme peynir ve lor peynirini karıştırarak hazırlıyorum. İçine karabiber pul biber dereotu maydanoz ekliyorum.

program ekle kaldır'dan tarihe göre sırala, belki bulabilirsin ne bileyim.

Windows tuşuyla birlikte R tuşuna bas, çıkan ekrana CMD yazıp enter'a bas, çıkan siyah ekrana systeminfo yazıp enter'a bas birkaç dakika bekle, aşağıya doğru bi liste inecek. Oradan Original Install Date satırını bulup karşısına bak, yükleme tarihi orası.

angelus
emin misin ya yanlış tarih bence 10. ay diyor daha önce güncellediğime eminim. belki temmuz falan. 8,1 den 10'a yükseltmiştim.


metket

oralardan çıkmıyor

Dolandırılanların hikayelerini dinleyince bazılarının aklı başında insanlar hatta bazılarının akademisyen bile olduğunu görürsün. Hepsinin ortak anlattığı şey şu: ben de biliyorum etrafda bu şekilde dolandırıcılar olduğunu ama konuşunca bir şekilde kandım, kendimde değildim, basiretim bağlandı ... Bu gibi söylemlerde bulunurlar. Yani bir şekilde arayıp konuşmaya başlayınca bir ihtimalle seni de kandırabilirler. Bu yüzden ünlemlerle sakın aramayın diyorlar.

ara geç dalganı bir şey olmaz.

hayır arandığımda açarım, basiretim bağlanır, boş bulunup kanarım belki, çok affedersiniz başıma gelmişliği de var (bkz: sözlük yazarlarının dolandırılma hikayeleri/@kibritsuyu).

ama dolandırıcı olduğunu bile bile dalga geçmek için arayıp dolandırılmak da aklı başında adama pek mümkün değil gibi geliyor.

belki telefonda bekletmek üzere kurulu bir yöntemdir. bize pek giren çıkan olmuyordur da aranarak prim elde edilen bir sistem olabilir.

eskiden avea'nın mı ne, arandıkça kontör kazandığın bir hikayesi vardı. bizim bi arkadaş da elaleme çağrı bırakır, geri arayanları telefonda abuk subuk oyalayıp kontör kazanırdı. öyle bir şeydir belki.

0407 ile biten versiyonu dün iki kere beni aradı, açıncaya kadar kapattı aynı şekilde, geri aradığımda meşgul çaldı. Dolandırıcıymış demek.

Beni aradi bunlar telesekreter konusuyor once bes yapmak icin aramislar,yeni tezgahlari bu.

tr de dolandırıcılık diyince adamlar onu şuna bağlıyorlar.

www.youtube.com

Bulunduğum şehirde yoğun programlı bir dil kursuna giderdim.

Yat gitsin abi bir daha 5 ay yatacak bir ara yok.

edit: yatarken de snooker izler uykum gelince yine uyurum. plan tutmuş geliştireyim.

Para ve huzur varsa sokakta yatar kalkardım. İtlik peşinde koşar, baharda qızlara laf atıp kaçardım.

ahuauha yahudi +1. belki çok tırt birisi olduğumdandır bilmiyorum ama insanlardaki bu "gelişmeliyim" merakını hiç anlamıyorum şahsen. sürekli bi hırs, sürekli bi ısrar... ben bi şeyde uzmanlaşmayı ya da iyi olmayı istiyosam 5 aylık boş zaman değil de her gün ona ayırabileceğim 3 saatim olabilsin isterdim mesela. "o ayrı bu ayrı it, 5 ayımız boş diye hiçbi şey yapmayak mı" diyen olacaktır, dediğim gibi herkesin kendi bileceği iş, ben kendi adıma anlamsız buluyorum. ben 5 ay boş vaktim olsa sabah akşam buz hokeyi izlerdim. kitap okumak istiyorum mesela ona çok vakit bulamıyorum, daha çok kitap okurdum ama kendimi geliştircem diye değil. kitap okumayı seviyorum, istiyorum. o yüzden sadece. genel olarak sevdiğim şeyler için daha fazla zaman ayırırdım yani, herhangi bi şey için özellikle gaza gelip efor sarf etmezdim.

Ne uyurum var ya...

Buz hokeyi + 1
Süperspor

Sabah kalkarim 11 de spora giderim bos olur yuzerim bilmem ne sonra cikarim arkadaslarla takilirim dizi film izlerim mis valla

Kitap, çizim, film ve bol yürüyüş.

almanca'ya yoğunlaşır, kitaplara gömülür ve dans/cam sanatları gibi aktivitelere katılırım. nasıl mutlu olurum, nasıl...

zamansızlıktan izleyemediğim ne kadar dizi film varsa internetin anasını ağlatırdım.

Spor, dil kursu ve olabildiğince eğlence

gunde maksimum 12 saat uyursun. kalaninda illa ki bi seyler yapmak istersin.

para varsa kurslara falan git. yoksa kendi bi hobinin uzerine egil. bi dil ogren mesela. hedefler koyarak yap bunlari.

öküz gibi yatardım, o kadar yorgunum ki.

spor, spor, spor, sağlıklı beslenme, değişik tarifler deneme, dil öğrenme. bunlar zaten çok zaman alıyor.

Herhangi bir bilgisayar programinda uzmanlasirdim.

Mesela photoshop, protools, dreamweaver, adobe premiere gibi gibi.

En olmadi office programlarinda kendimi gelistirirdim.

Bir de ingilizce alt yazili dizi ve film izlerdim dilimi gelistirmek icin.

yabancı dilimi geliştirir, kalan vakitlerde de uyurdum.

İşemekte zorlanma, dalgada işerken yanma hissi ve böbrek ağrısı diye biliyorum en temel belirtiler.

genelde işerken yanma, acıma, böyle batma hissi falan birincil göstergesi oluyor. Diğerlerinin hepsi kişiden kişiye değişiyor. Genelde ilaçsız geçmesi zor ama yapılacak en iyi şey bol su için bolca tuvalete gitmek.

idrar yollarında yanma, bazen kaşıntı ve sık tuvalete gitme ihtiyacıyla ortaya çıkıyor ve tuvaletinizi yaparken de aşırı bir acı ve yanma hissediyorsunuz. alternatif bir tedavi yöntemi yok. hastaneye gidip bu tedavide kullanılan iki antibiyotik var, derecesine göre birini yazıyorlar. ağrınız varsa ağrı kesici yazıyorlar.bir gün içinde hafifliyor zaten, sonraki günler de tedaviyi tamamlamak için devam ediyorsunuz antibiyotiğe. 1 haftalık oluyor genelde. sizin ilave olarak yapabileceğiniz ayaklarınızı ve belinizi sıcak tutmak ve bol bol su içmek.

benim göbek deliğimin beş parmak altı falan agriyor. bu şekilde sormuştum agriyan bölgeyi.

valla benim hiç idrar yaparken yanma zorlanma gibi belirtilerim yoktu gayet şarıl şarıl işiyordum rahat rahat. ancak bir gece dayanılmaz kasık ağrısı çektim idrar torbasının biraz üstü hatta. nasıl ağrı ama anlatamam acile zor attık kendimizi hayatımda hiç böyle ağrı çekmemiştim. ağladım acıdan. idrar testinde çıktı enfeksiyon ilaç falan düzeldi. bol bol su iç kızılcık suyu çok iyi geliyor şu an bulamayabilirsin ama.

edit: cevabını görünce aynen benimde orası ağrıyordu. kasık dedim ama ilk başta öyle sandığım için onu dedim aslında kasık olmuyor.

www.idraryoluenfeksiyonu.gen.tr
şu resimde bladder yazan yerin azcık üstü ağrıdı benim. oturup kalkarken bile acıyordu ertesi gün.

Sürekli tuvalete çıkma ihtiyacın doğuyosa. Yani tuvaletin geldi sanıyorsun ama aslında yok.
Ayakları üşütünce oluyor bana genelde, cok sık su içmek gerek ileri seviye degilsen.

cabiday'ın dedikleri + işerken yanma hissi gelmişti bana.

en net çözüm cipro adlı bir antibiyotiktir, hemen geçirir. ama sakın kullanma çünkü bu çok çok zararlı bir antibiyotik çeşidi. ekşide cipro başlığında zararlarını okuyabilirsin.

onun yerine piyeloseptyl diye bir antiseptik var, daha uzun sürede geçirir ama büyük ihtimalle geçirir. onun dışında c vitamini, bol su, bir de üşümemeye çalış. özellikle ayakların hep sıcak olsun.

eğer sistitsen ama çok aşırı bir rahatsızlık duymuyorsan, hafif geçiriyorsan böyle geçer muhtemelen. ama çok ağrın varsa, kan işiyorsan vs doktora gitmeni öneririm.

bende lökosit varmıştı cipro yazmıştı doktor. onu kullanmadım, o sırada zaten dişim ağrıdı 1 kutu augmentim içtim. dün yine tahlil verdim temiz çıktı kalmamış.

bir defa da altı bardak su içip ip atla, çok rahatlıyorsun.

bende sürekli çiş var gibi geliyordu. tuvaletten çıkarken rahatlamıyordum.

Bol su icmek (civi civiyi soker) ve cis geldiginde (ya da bu his olustugunda) biriktirmeden, hemen o aciya ragmen tuvalete gitmek.

Cranberry ve cranberry suyu inanilmaz iyi geliyor.
Bir de monuril, piyelosepril, purinol vb bunlar da etkili ama elbette doktora danismadan almaman gerekmiyor.

Cipro da kullanma bi suru baska antibiyotik var. doktor yazarsa baska istersin.

ankara derim. eskişehirde bi bok yok

bursa/nilufer iyidir

Ben izmir e geldim, bence burda yasanir

bursa ve ankara'da 10'ar yıl yaşamış biri olarak tavsiyem, sanatsal etkinlikler, konserler, olanaklar çok ilgilin çekmiyorsa: Bursa, hem yaşamak hem de insan kalitesi ortalama olarak Ankara'dan iyidir.

Bir de tabii insan samimiyeti Bursa'da zayıf Ankara'ya göre, bu kültüre sıcak bakmıyorsan çok samimi arkadaş bulmakta zorlanırsın.

Bursa Ankara'dan daha temiz ve daha düzgündür. Toplu taşıma Bursa'da çok çok daha iyi.

Ankara, Bursa'yı geçtim, Türkiye'nin en pahalı şehri.

Göz önünde insan faktörünü bulundur. Bursa'nın muhafazakar bir il olduğunu düşünüyorum. Ben Bursa'yı pek sevemedim. Ankara sevdiğim bir il. Bence orada yaşanabilir. Ben olsam İzmir'e giderdim ama o seçenek dışı gibi senin durumunda.

Maaşın Eskişehir ve Ankarada eşit olacaksa Eskte yaşanır. Ev kiraları ve ev fiyatları ucuz hala. Küçük yalnız. Bursayı düşünmezdim bile. Ankaraya geçerdim sanırım.

eskişehir güzel ortamın varsa çok güzel bir yer. ucuz da. konya iğrenç. kaç kurtul bir an önce. kayseriye hiç gitmedim ama konyadan çok farklı olduğunu sanmam.
diğer bir seçenek izmir olabilir bence.

Bursa da kiralar uçtu. Toplu taşıma tıklım tıklım ve pahalı.elimde olsa durmazdim sanırım.

Bursa ve Ankara'da yaşadım, Eskişehire sık sık gidiyorum. bence Eskişehir.

Bursa pahalı şehir, özellikle son zamanlarda berbat bir trafiği var. Yaşanacak yeri sadece nilüfer, gerisi hem çok muhafazakar hem de trafik+ hava kirliliği malum. ev + faturalar 1.000 tl yi hayli hayli geçer. Genede ben bir bursalı olarak severim, bekar biri olarak benim için tek yaşanası yeri görükle, 7/24 hareketli ama şehire uzak araba şart.

Son olarak eğer soğuk -ama çok soğuk- gözünü korkutmuyorsa senin yerinde olsam eskişehiri seçerdim.

ankara-izmir

olmadı eskişehir-mersin gibi yerler.

(mersin'e hiç gitmedim ama oradan çıkan insanları biliyorum)

erzurum

bana da ediyorlar çünkü

insanlara bir yardımımım dokunsun diye.

Mutlu edince mutlu oluyorum. Kendimi gerçekleştirme şeklim bu evet. Bu şekilde kendimi kıymetli hissediyorum.

35 senedir damıttığım bilgeliği mezara götürmek adilik olur. Filantropistim, tabiatım böyle.

İçimden gelirse ediyorum gelmezse cevap vermiyorum. Ruh halime bağlı.

(bkz: Yaralı parmağa işemiş olmanın tarif edilmez mutluluğu )

İhtiyacım olduğunda bu sitedeki başka insanların da bana yardım ettiklerini / edeceklerini biliyorum.

ilk sorunun cevabi: insan insana yardim eder.

yardım isteyenin işi görülsün diye. benim gibiler olmazsa ben de yardım bulamam.

Beni iyi hissettiriyor

iyi hissettiriyor +1

neden etmeyelim ki?

iyi hissettiriyor +1

insanlara yardımcı olmak çok hoşuma gidiyor. bu her alanda her yerde böyle.

duyuruda birine yardım edince kaybedilen bir şey yok. nicelik gerektiren bir yardımsa, teknik bir cevapsa, üstüne düşünmüyorsun ve yazmak çok kısa bir zaman alıyor. nitelik gerektiren bir yardımsa karşındaki insanla empati kuruyorsun ki bence bu bir kazanç, başkasının perspektifi, deneyimi ile kendininkini kesiştiriyor, genişletiyorsun.

Burası internette gördüğüm güvenli ortamlardan olduğu için yapıyorum bunları.

bana da ediyorlar +1

iyi hissettiryor +100

içimden geliyor +2

yaralı parmağa işemiş olmak +300

bilgi paylaşmayı sevmek +10.000

sana ne? -3

burda şimdi sana kimse bir cevap yazmasa hoşuna gider mi?

Çünkü biz bir aileyiz.

Ben de yardım istiyorum.
Birine yardımcı olmak çok güzel bir şey ve soru cevaplamayı severim yardım istenilen tüm anketleri doldururum mesela.

Para kazandığım da oluyor, bazen empati damarımdan girenler oluyor onlarla uzun yazışıyorum.

Arada araştırmaya üşenip kısa yoldan cevaplar aradığım oluyor, aynı şekilde ben de benzer durumdakilere yardım ediyorum.

Bazen soru ilgimi çekiyor, merakıma yenik düşüp araştırıyorum.

kahrolası tabiatim böyle,dostum. gidip gidip tekrar geliyorum bu mekana. bir de cok yardimini gördüm, cok iyi, cok güzel insanalr tanidim ki simdi hicbiri yok burada. onlarin güzel hatirasi icin geliyorum yardim edilecek kisilere yardim ediyorum. edilmeyecek kisilere cemkiriyorum. o da kırık egomu tamir etmek icin.

karşılık beklemeden bir şey yapıyoruz gibi görünse de aslında vicdanımızı temizliyoruz, bu nedenle de yardım ediyoruz ve akşam yatarken ne iyi bir insanım lan ben diyip uyuyoruz. olayımız bu bizim.

neden, sadece ' tanıdıgımız insanlara' mı yardım edelim. iyilik sever bir insan olmak demek neden, kime sorularının cevaplarının biraz önemsiz olması demek. özünde ' ego tatmini' vs gibi sebepler bulanlar olabilir, önemli olan iyiliğin var oluşu.

Arada bildiğim bir şey denk geldiğinde yardım etmek iyi hissettiyor + 1 ama iiyi hissettirmesinden öte senin bildiğin bir şey var ve başkasının da o an ona ihtiyacı var; bilmiyorsam ve paylaşmıyorsam ayıpmış gibi geliyor bana. Tanımak-tanımamak, hoşlanıp hoşlanmamak işin ayrıntısı gibi geliyor.

Bir de genelde anketimsi, yorumumsu başlıklara damlıyorum; gerçekten yardım isteyen (özellikle teknik konular) konularda yardım konusunu bilmiyorum genelde ya da henüz Duyuru'dan kimseye kan vermedim, bir kişiden ki bence Duyuru'nun en en en önemli özelliği bu olmalı. Kimseye ev arkadaşı bulmadım. Bir kişiden bir ürün satın aldım. Pek kimseye bir yardım ettiğimi düşünmüyorum pek. Arada bir birisi Matlab'le ilgili bildiğim bir şey soracak da, ben denk geleceğim de, yardım edeceğim. İşte, denk gelirse.

Ama 'Neden yazıyorsun' diye sorarsan, cevap değişir. Laflamak için. Seviyorum insanlarla laflamayı. Sanal ya da gerçek çok fark etmiyor; hatta sanal daha kolay olabiliyor bazen. Kimse kimsenin lafını kesmiyor, garip tanışma seansları olmuyor, vb.

insan canlısı hayat belirtisi göstermeye meyillidir. canlılık yani. yardım ederek bir iz bırakmaya çalışıyor. varlığı bir yerlere dokunsun istiyor. haa bunun etik veya inanç meselesi de var. yani inanışında sevap diye yardım edeni var, hümanist düşüncede insana yardım etme hadisesi var, karmaya inanıp bana da yardım gelsin diyeni var ya da ne bileyim vicdanı rahat ettirmek isteyeni var. beni soruyosan ben pek yardım etmiyorum. çünkü birilerine tavsiye vermede zorlanıyorum. mesela adam "sevgilimi başka biriyle el ele gördüm sizce arkadaşlar mıdır" diye sorunca "onlar geceleri yatakta halay çekiyolardır" diyemiyorum. işte arada bi gözüme çarpan sorulara yazıyorum o kadar.

En kazançlı yatırım iyiliktir. bir iyilik yaparsın, bin dua alırsın.

Can sıkıntısı.

Can sıkıntısı +1

Herhangi bir şey, bir tür doyum vs. hissetmiyorum bunu yaparken.

neden bildiğin bir şeyi paylaşmayasın ki? insan sosyal bir canlıdır, ve sosyalleşmek ister. yardım etmek de sosyalleşme yollarından biridir. bildiğimiz bir şeyi cevapladık diye taş attık da kolumuz mu yoruldu.

Bilgimi paylaşıyorum, insanlar da benimle paylaşıyor. Paylaştıkça çoğalıyor.

bildigim bir sey sorulduysa paylasiyorum. karsiliginda bir sey beklemeden...

Bazen o kadar yanlış bilgiler veriliyor ki doğrusunu belirtme ihtiyacı duyuyorum.
Kişisel tecrübem varsa aktarıyorum.

Çünkü eşşeğin zikinden dolayı :)

Güzelliği bu çünkü. Ben ekşi sözlük'ten çok duyuruda takılıyorum 3-4 senedir.

çünkü asıl tanımadığın insana yardım etmek güzel. duygu bağın olmayan, öyle yada böyle bi çıkar beklemeyeceğin,sadece bildiğini paylaşmak güzel. neden olmasın ki?

Kendi zevkine göre seramik kahve kupalarından birini seç hediye et gitsin. Kahve sevmek bazıları için kupa bardak fetişizmiyle başlıyor, kendimden biliyorum.

french pres her ne kadar kimyasal nescafe tadından insanı kurtarsa da temizliği problem olabiliyor. sırf temizliği yüzünden french press kullanmayan çok kişi var.

güzel bir mug veya daha da güzeli güzel bir termos bardak alabilirsiniz. çok pahalısına kaçmadan şunlar şık duruyorlar mesela:
www.tchibo.com.tr
www.tchibo.com.tr

yalnız bunlar şık görünmekle beraber içmek için üzerlerindeki kapağı açmak zorunda olduğunuzdan diğer termoslara nazaran içindeki kahveyi daha çabuk soğuturlar.

edit: veya şunlardan birini alırsa sıcak içeceğini çantasında da taşır arkadaşınız. daha işlevsel bunlar. dökülmeye karşı üçlü emniyeti var. ama sıcak tutma durumunu bilmiyorum

moka pot alın bence

kahhve.com a bakabilirsin

kahhve.com da yeni tanışanlar için french press seti var kahvesiyle birlikte. 3-4 kişiye alması için vesile oldum hepside memnun kaldı. zamanında bende almıştım.

moka pot olabilir ikea'da ucuz baya, hario v60 dripper/aeropress vs. de kolay kullanılan güzel alternatifler ama fiyat daha yüksek.

3. dalga kahvecilerden ya da internetten temin edebilirsiniz. ayrıca bu kahvecilerde genelde hediye paketleri var yeni yıl konsepti ile. içinde hem kahvesi, fincanı, potu ek şeyleri de olan.

ya da kendi hediye kutunuzu oluşturup içine bir paket kahve, french press, kış çayı vs. zevkinize göre bir şeyler ekleyebilirsiniz.

örnek: www.kronotrop.com.tr

aynen ben de nescafe alışkanlığımı bırakmak için french press aldım. başlarda çok zorlandım güzel tadı yakalamak için ve çok çirkin kahveler içtim ama son yaptığım kahveler efsane oldu ayıptır söylemesi. deneye deneye alışılıyor. bence hem arkadaşınıza hem kendinize bu iyiliği yapın :)

ikea'daki french press'lerin temizliği çok kolay çünkü her parçası sökülebilir, ve fiyatları 20 lira. bu tarz sökülebilir başka french press bulursanız da aynı işlevi görür. mesela starbucks'taki bodum marka french press'ler. ama onlar daha pahalı.

kahve olarak da daha geçen hafta yeni bir kahve aldım, istanbul'daysanız tavsiye edeyim. suadiye'deki no:7 diye bir kahveci. denedğim en iyi kahveydi. bu tarz başka bir butik kahveciden de 100 gram kahve çektirebilirsiniz. (100 gramdan fazla çektirmeyin, eğer tek kişi içecekse çabuk bayatlıyor.)