yanına kedi kumu koyun :))))

otomatik kalkan klozet kapagi alin.

Prostat...dalga gecmiyorum

sen niye söylüyosun başka kimse yok mu?
"herkes kendini kurtarır, olan sana olur" hehehe

@brkylmz aklımıza geldi ama sanmıyorum he desinler. O iş olmaz kısacası. Oturağa sıçramasa bu sefer de tuvaletin oturak altında kalan kısmına sıcrıyor. Kapak tek başına çözüm değil :/

ööf, pislik be.
Tuvalete not yaz, anonimus? Toplam 3 kişi değilseniz tabii.

esine soylemek dah iyi. direkt kendine soylerseniz esini de dusman edinirsiniz gibime geliyor.

@titiraprap abi ofiste 3 kadın 1 erkek çalışanız iki de patron var evliler. 3 kadından en eski benim. Birimizden biri söyleyecek. Kim söylerse söylesin, nasıl söylemeli?

@la noix adam çocuk doktoru. prostat olduğunu sanmıyorum, olsa farkına varırdı heralde :/

@bohr eşine ne dicem? kocanız sıçratıyor mu? :/ lan ne saçma bir işin içine düştüm.

Yazı yaz, tuvalete as. Sonuçta kurumsal bir yerde her işin bi talimatı olmalı.
Sayın ayakta işeyen, lütfen temiz bırakınız.
Ya da
Aramızda yirmi santimlik deliği tutturamayanlar var!
Gibi.

yuzyize soyleme. yazi yaz.

tuvalete yazı as. "lütfen hijyen kurallarına karşı daha hassas olalım" gibisinden.
eşek değilse anlar.
eşekse hiç söyleme zaten.

Ya adamin karisinin da durumu fark ettigini ve soyledigini umut ederek prostat dedim
Bence soylemeyin. Kolonya ve domestos alin ama soylemeyin. Baya rencide edici bisey :/

lan biri de tuvaleti kullanma dememis. en mantikli cozum bu. komsularininkini kullan cok sikisirsan.

şu muhteşem sahne geldi aklıma: www.youtube.com

umarım durum bu kadar vahim değildir :)

bence ne patronu ne de eşini direkt hedef alın. diğer çalışanlar da rahatsızsa bu durumdan aranızda anlaşıp bir kurban seçin. diğeri kurbanı patronun eşine (yada genel olarak) şikayet etsin. "ayşe hanım sanırım diğer arkadaşlardan biri tuvaleti gerektiği gibi kullanmıyor, ben de rahatsız oluyorum. bir yazı mı assak?"vs.vs. eşi kesin akşam kendisine iletecektir. patron da sonraki aktivitelerinde denk getirmeye özen gösterecektir.

Yazı as. Ama yumuşak bir dille, şakalı gibi.

buraya bir fotograf koycam birazdan, onu ariyorum.

buldum!

1- askkissy.com
2- i.imgur.com

bunlarin ikisini gonder, bir sey demeye gerek olmaz :)

ekleme:
suburbanturmoil.com
gelinlik: i.dailymail.co.uk
www.ripoffreport.com


hala istiyorsa bulursun :) ama gelen gelinligi giyecegine soz versin, sonra siparisi gecin :)

çevremde gelinlik alan olmadı, ama mont, kazak vb alanlar hiç memnun kalmadı. kumaş kaliteleri çok kötüydu, birde büyük kısmı defolu geldi.
ben olsam gelinliği riske atmazdım.

sakın almasın mahmutpaşa işi bir gelinlik gelir sonra kriiiiiz

Böyle kız bulmuşsun hemen evlen bu 1 :)

Bir arkadaşım aldı süper oldu bu arada.. Zaten nerden alırsa alsın (eğer Vakka vs. alıp 10000 filan vermeyecekse) kalitesiz oluyor kumaşı. bu 2

Nişanlın zayıfsa ona göre alın. Çünkü genelde çin işi oluyor beden ölçüleri. (atıyorum tr'de 36 bedensen, alibabadan 38 al) Mesela alan arkadaşım baya zayıf bir kızceğizdi cuk oturdu

Iste riks budur. Benim de arkadasim aldi gayet kalideliydi ama uzunca arastirmistir herhalde. Bir de urunun orijinal fotograflarini isteyin.

gelinlik diye alırsın çay tabağı gönderirler abi, düzgün bi gelinlik diktirin işte türkiyeden :)

ben bir iki kıyafet aldım, çok kötüydü valla paçavra gibiydi.

şans işi biraz.

aynısını diktirmek daha kolay olabilir.

bir de lightinthebox'a baksın, daha güvenilir bir site. bir de gelinliklerde ölçüye göre diktirme şansı var.

alınsa bile dikkatli olunmalı, türkiye içinde bile kıyafet almakta çekiniyorum İnternetten. ama ucuza kaçan gelin de ilk defa görüyorum, sakın kaçırayım deme bu kızı buffy.

ben internetten alışveriş yapıyorum buna çinden bilumum siteler de dahil
minyonum beden de oluyor
ama gelinliği alamam sanırım ki gelinliğe bin liradan fazla parayı alnıma silah dayasalar vermem, verdirmem. yani öyle "ama o gelinliiiik" gibi bişey yok bende.
dar gelmez bedenini cm olarak da yazıyorlar, bol gelse daraltılır bu dediğiniz bedendi ölçüydü fazla sıkıntı değil en olmadı boyunca düğmeli olanlar var mesela pek çok bedene oluyor.
esas sıkıntı gerçekten berbat kalitede olabiliyor bir de bir fotograf koyuyorlar sanki elie saab danteli... benim güvenim düşük gerçekten :/ kendisi ne kadar profesyonel alibaba kullanıcısı satıcı ile temasa geçip birebir soru sorabilir mi, foto alabilir mi? gelinlikte dantelin kumaşın adı oluyor mesela yazıyor mu bunlar?

Valla heyecan olsun diye, hobi olarak bu topa girebilirsiniz ama şayet sipariş verirseniz muhakkak bir B planınız olsun, çünkü o görsellerde muhteşem görünen kıyafet futbol topu kadar bir hacme sıkıştırılıp gönderilecek ve kumaş kalitesi çok büyük ihtimalle rezalet olacak, cildi yakacak.


Son olarak wife her +1

ben gelin aldım gümrüğe takıldı :(

denenmiş, puan almış bir sürü yorum almış olan var al onlardan denildiği gibi bir beden de büyük al, bu gelinliklerin malzeme menşei zaten orası, çok da güzel ve ucuz olur bişe olmazmaz, ayrıca böyle bir kız bulduğun için 2 kat mutlu ol, mutluluklar şimdiden

Hepinize çok teşekkür ederim. Kıymetini bilmeye çalışıyorum sevdiceğimin :) hakikaten maddi konular olsun diğer konular olsun sıkıntı sıfır :) hatta ben zorlamak zorunda kalıyorum bazı yükte hafif pahada ağır hediyeleri kabul etmesi için.

Tekrardan teşekkür ederim herkese.

cumhurbaşkanının veto yetkisi var, bekletme yetkisi var.

öyle bir iradeleri olsaydı önceden belirlenip mutabık kalınmış programı olan dışardan destekli azınlık hükümeti veya koalisyon kurarlardı.

bir iki yıl sürede anlaştıkları kanunları yapıp seçime giderlerdi.

o meclise tayyör çökerdi.
böylesi daha güzel oldu kansız olaysız.

*kansız demiyelim de nispeten az kanlı

O konuda haklisin, hukumet kurmamalarina bir sey demiyorum, iradesizlik ama yalnizca hukumetsiz kanun cikartilabilir mi onu merak ettim.

Ayrica sanirim CB yalnizca bir kere geri gonderebiliyor, ikincide kabul etmek zorunda.

hükümetsiz kanun çıkarılabiliyormuş, bir yoruma göre.

mhp, hdp'nin evet dediğine hayır diyeceğinden olmazdı.

en basitinden cumhurbaskanlığı ödeneğini kısabilirlerdi. cumhurbaşkanı da veto edemezdi.

seçime kadar önce bekletir ve veto eder, sonra tekrar geleni yine bekletebilirdi.

Cumhurbaşkanının ödeneğini kesmek vb artistce şeyler değil de seçim barajı, yolsuzluk yapan bakanlar, trt vb 3 partinin de şikayetçi olduğu ve hatta ak parti seçmeni dahil toplumun büyük bölümünün şikayetçi olduğu mevzularda kanun çıkartma çabasına girselerdi, o zaman veto etseydi cumhurbaşkanı. en azından o zaman görürdük ak parti kara parti

Kanunu meclisteki çoğunluk yapar, hükumet meclisteki çoğunluktan oluşur zaten. 7 hazirandaki sonuçlardan sonra ilginç bir şekilde hükumet meclisteki azınlıktı. Bunu değerlendiremediler

yasama (yasa çıkarma) gücü parlamentodadır. hükümet yürütücü/uygulayıcısıdır mevcut yasaların. dolayısıyla yasa çıkarmak için hükümetin olmasına gerek yok.

eğer devlet bahçeli denen kezban adam olsaydı gayet de güzel bin tane yasa çıkarılırdı. o ele geçen fırsatın kullanılamamasının tek sebebi bahçeli denen yaşlıdır. kezbanlığı sebebiyle meclis başkanlığını akp'ye verdi. böylece akp hem meclisi açma kapama fırsatını edindi hem de bu kezban sayesind hiç bir bok olmayacağını görerek moral kazandı.

en az kendisi kadar seçmenden oy almış bir partiyi tanımıyorum demek için aptal da olmak yetmez. bilmiyorum, tanımlayaıyorum. böyle göt üstü oturturlar işte. daha az milletvekilin var artık.

Yemesi kısmını bilmiyorum ama yememesi kısmını biliyorum. Fazla kilo sperm kalitesi ve sayısında etki yaratabiliyor. Spor iyidir. Sigara varsa kesinlikle bırakması lazım. Bunun dışında, sperm sayısı konusunda kişi spesifik sıkıntılar olabilir. Dolayısıyla her halikarda bir uzmana gözükmekte fayda var. Kendi başına sperm sayımı falan, bunlar kalmadı artık bu devirde, eğer çocuk gibi ciddi bir müessese söz konusuysa, tıbbın her türlü imkanından faydalanmak hem caiz hem de gerekli.

Şişmansa eğer kilo versin. Vücut yağında bulunan aromataz enzimi testosteronu östrojene aromatize ettiği için sperm kalitesinde sıkıntı oluyor. Onun dışında genel olarak sağlıklı besleniyorsa ekstra bir şey yapmasına gerek yok ama çinkonun d vitaminin testosteron üzerinde pozitif etkisi olduğu biliniyor. Bununla birlikte, beslenme yoluyla bu hormonları artırmak çok da mümkün olmuyor. Tabii bunlar spesifik değil genel konular, böyle bir sıkıntısı varsa tıbbi destek alması şart.

şişman değil ya taş çatlasın 75 falandır kilosu

Sperm sıvısı miktarı ve kalitesi bire bir ilişkili değil. Önce bir üroloğa görünsün.

herhangi birşey yiyip içmesine falan gerek yok.

eğer bir sene korunmasız ilişki sonrasında gebelik olmuyorsa, o zaman doktora gitmesi daha sağlıklı olur.

şu anda büyük ihtimalle boşa evham yapıyor.

varsayım: bilinen kronik bir hastalığı yok, genel kan değerleri normal.

Önce tıp, çözülmüyorsa alternatif tıp. İbrahim Saraçoğlu filan..

keçi boynuzu :)

sperm ve meni farklı şeyler. doktora gitsin.

muz ve bitter çikolata

ürologa gitsin. varikosel olabilir.

kime göre az neye göre az?

Esiniz folik asite baslamayi unutmasin arkadasim

icimin yaglari eridi gercekse.

beter olsunlar :)

çöp entry giren yeni yazarlar uçuruluyor artık, neyse ki uçuruluyor ^^

yahu bir uyarı yapılır en azından. hiçbir şey söylemeden adam uçurmak da nedir? benim için problem değil zaten ilk uçuşum da değil. diğer uçuşumda hak etmiştim ama bunu hak ettiğimi düşünmüyorum. yine yazar olurum sorun yok ama bugün yapılan haksızlıktan başka bir şey değildi.

spina scapula fotmatı sikip sonra ama neden demeye hakkın yok. haksızlık da değil.

başınıza gelmeyince çok rahatsınız. birgün saçma sapan bir nedenden dolayı uçurulmanızı görmek isterim. verdiğim bkz direk başlıkla ilgili bir bkz'dı. diğerlerinden farklıydı. okumadan art arda silmişler.

neydi o bakınız?

formatın ebesiyle yakartop oynayan herkesin uçurulması şart. ama merve boluğur yüzünden atılanlar bu sebeple atıldıysa adaletsizlik olur. komple spor başlıklarına girenlerin %95'inin atılması şart bu kafayla

top adamın
ister oynatır
ister oynatmaz.

doğal seleksiyon.

biraz azalın lan yeter sığmıyoruz artık yer kalmadı sözlükte.

not: merve boluğur olayı ne bilmiyorum. herhalde format siken bişeylerdir. formattan uçan insan görmek bile sözlüğün geleceğine dair az da olsa umut verdi.

çok iyi olmuş.

ne uyarisi, kurallar belli acip okusunlar bi zahmet.
keske hep boyle titiz olsalar...

sakin olun la bebeler. tamam anladık çok mutlu oldunuz.

sakin olun la bebeler ne yahu :D
derdin var ki gelip duruyu acmissin, biz de soruna cevap vermisiz.
bence sen sakin olmalisin sayin "bebe"

'fotmatı sikip sonra ama neden demeye hakkın yok. haksızlık da değil.'

fasulyek'e kelimesi kelimesine katılıyorum. .mk sözlüğün bir tarafına koydunuz, yapacağınız espiriye güleyim, senin gibiler yüzünden artık entry okuyamıyoruz, yazmaktan da vazgeçeli çok oldu. başlığı açıyorum ve elli sayfa muhteşem komik ve birbirinden eşsiz bakınızlarla başlığın .mına koymuşlar, sinirim bozuluyor ve kapatıyorum.

çok iyi olmuş, çokta güzel olmuş. umarım artarak devam eder. ayrıca çok mutlu olduk, gelip burada millete sırtarma.

(bkz: sallandıracaksın üç beş tanesini taksim meydanında)

şaka bir yana, bence iki taraf da haklı. bunu format faşisti olarak söylüyorum. tek bir başlıktaki geyik entry'leri yüzünden yazarların çatır çatır uçurulması doğru değil. bu tip denyoluklar her gün yapılıyor çünkü. tek farkları, merve boluğur başlığında 200 çöp entry oluyorsa, onlarda 50'de kalıyor rakam. yine çöp. o da çöp, bu da çöp.

şimdi "onu silmiyoruz diye bunu da mı silmeyelim?" diyebilirsiniz. bu mantık başka yerlerde işler ama sözlükte işlemez çünkü trollük yapanların çoğu hem sözlüğe kaydolmanın/sözlük hesabı almanın kolaylığına hem de trollüğün cezasız kalmasına güvenerek yapıyor bunu. ben de bakınızlardan ibaret, saçmasapan bir sürü entry giriyorum. neden? canım istiyor. neden? karşılığında yaptırım olmayacağını biliyorum. moderasyonun bu sistemi baştan oturtmuş olması, "sözlük yazarlığı yapıyorsan ayağını denk alacaksın" demesi gerekiyor. "kuralları okuyun" diye kestirip atmakla olmaz bu. o zaman adam sana sorar, okumamış olan diğerlerini neden atmıyorsun diye.

sözlük çok berbat bir halde. dün uçak düştü mesela, 50 entry varsa sadece 5'inde kazayla ilgili şey var. ya tamam espri yapılsın yapılıyorsa ama aynı şey 10 kez yazılmamalı. o uçak kazası başlığına giren insan, kazayla ilgili elle tutulur bir şey okuyabilmeli. nerde. tamamen çöp içerik.

e şimdi sen bunları silmezsen, denetim sağlamazsan adam merve boluğur başlığında geyiği gördüğü zaman yazar. tamam formata uyalım, dikkat edelim de ekşi sözlük yani alt tarafı, topuk selamı verip de entry girecek disiplini beklemeyin insanlardan. siz kurallarınızı, tavrınızı koyun; bunlara uygun hareket edin, o zaman bunlar zaten olmaz. olduğunda da uçurursunuz, kimse çıkıp "neden uçtuk lan?" diye sormaz.

ben sözlükte hala yazıyorum, hala okuyorum çünkü tüm iğrençliklerine rağmen şahsen çok fazla kişiye ulaşabildiğim bir platform. buna karşılık, kanlı canlı birisi olsaydı feci marizlerdim bu aq sözlüğünü. dinlenip dinlenip döverdim. işkence ederdim. öyle nefret ediyorum ortamdan. ve dikkat çekmek istediğim nokta şu: ortada denetim olmadığı için, benim gibi düşünen insanlar bile mütemadiyen sözlüğün anasını skiyor. çünkü diyorum ya, insanız olum hepimiz, sözlükte yazıyoruz alt tarafı. denetim yoksa bir yerden sonra kayış kopuyor. "bazı orospu çocuklarına kapak olmuştur" yazıveriyorsun. niye yazmayasın ki, içinden gelmişse? ne uçuran var ne uyaran.

moderasyon şu an ne durumda bilmiyorum ama bence ACİLEN mevcut yazar popülasyonunu kontrol edebilecek bir grup oluşturulmalı ve yazar alımı titizlikle yapılmalı. sözlükte bu kadar adam olacaksa, bunların yazdıklarını denetlemekle yükümlü yine çok sayıda adam olmalı. yok eğer moderasyonla ilgili geliştirme yapılmayacaksa, sözlüğe alım kısıtlanmalı.

biz zamanında burayı "elit ortam" diye sevdik. her türden adam vardı ama işte o türlerin nispeten düzgün insanlarıydı çoğu. bir şey arıyorsak sözlüğe bakardık. şimdi gavatlar helsinki başlığına giriyor, "bilen yeşillendirsin" yazıp çıkıyor. e aç oku entry'leri aptal adam, neden yazılmış onlar?

bu tiplerin çatır çatır uçurulması lazım işte. 2005'te çöp entry oranı %20-30 idiyse şu an %80-90'a varmış durumda bu oran.

neyse ya. bunlar yıllardır konuşuluyor. bir bok olduğu da yok. yine olmayacak. o yüzden ben de sözlük formatına ve büyüklerine saygılı, normalde son derece efendi bir adam olmama rağmen, maç başlıklarında beşiktaşlılarla kavga etmeye devam edeceğim. çünkü kimsenin zkinde değil.

(bi de şimdi "al ulan moderasyon" deyip çat diye uçuruyolarmış beni... abov)

***

edit: kendimce en önemli gördüğüm şeyi söylemeyi unutmuşum. şu subjektif entry'lerin yasaklanması lazım artık. hayatımda bu kadar aptalca bi şey görmedim ben. ulu'da yasaktı ne güzel, hala öyle mi bilmiyorum.

ya bi dondurma için "beğendim" yazarsın başlığa, bu kabul edilebilir. referanstır bu çünkü. başlığı açan birisi, "sözlükte birisi beğenmiş" der. ama bakın mesela oy ve ötesi başlığında birisi entry girmiş az önce, "sevgilimin de bulunduğu oluşum" gibisinden.

oğlum siz manyak mısınız? bize ne bundan aq? böyle saçmalık olabilir mi ya? anı değil bi şey değil, tek cümlelik tanım sıçıp gitmiş. bunun olmaması lazım.

olm konu ne la biri ozet gecsin

ilk resimde binanın ince olduğu cephedeki sol taraftaki perdeyi o sebeple koymuşlar, (tabi ki de sadece o sebeple değil) ama perde'nin en solundaki ve en sağındaki donatıların arasındaki moment kolunu göz önüne alırsan biraz daha için rahatlar.

eğer perdeyi o sebeple koymuşlar ise en az bi bu bina kadar da yerin altında var demektir.. temeli sağlam kazmışlar demekki o zmn..

edit : orijinali de şöyle sanırım
www.ciftcitowers.com.tr

bana hala garip geliyor açıkcası..

aynı şeyi dün akşam oradan geçerken düşündüm :) eni çok dar geldi. sıkıntı çıkmaz umarım. yorumum bu kadar.

baku dunya'da en ruzgarli olan yerlerden birisi. gecen belgesel vardi bununla ilgili adamlar ruzgara gore calisiyorlardi. baku flame towers diye aratirsan youtube'da veya herhangi gokdelen projesini, illa ruzgara karsi nasil detaylandirildigini anlarsin.

alıntıdır. "bina temellerinin (+85.00) yol kotundan (+124.00) yaklaşık 40m aşağıda yapılması projelendirildiği için kazı çalışmalarının 1 yıl gibi süreceği öngörülmektedir. "

bak bu baku flame towers'ı anlarım..burada rüzgar akışı var uygun geometri var..ama burada geometri farklı artı beşiktaş'tan çıkan rüzgar buraya vuruyor direk..

adam onları ayarlarmış da koymuş :)

hocam rüzgar için pulsasyon hesapları yapılır, bu tip abuk subuk binalar için rüzgar tüneline ölçekli maketi koyulur test edilir, yüzeylere gelen gerilmeler değerlendirilir. bilgisayarda modellenir, pulsasyon yükleri verilir vs vs..

tek bir perde üzerinde değerlendirme yapmak doğru değil, alengilli işler bunlar. bu tip bir yapıda eminim gerekli değerlendirmeler yapılmıştır. birde istanbulda zaten deprem daha kritik, pulsasyon etkisinin daha kiritik olacağını düşünmüyorum.

birde türk yönetmeliklerinde pulsasyon denmiyormuş. bu yüke dinamik rüzgar etkisi deniliyor. ilgilenenlere.

temeli derin. yer altında 10 katı varmış bu binaların. yer üstünde 45. toplam 180m.

havalar kotu oldugu icin okan bayulgen haksiz.

okan bayulgen sacma bir cikis yapiyor. kimseyi sigarayla zehirleme hakkina sahip degil. ozgurlugu yanlis anlamis.

bence kız haksız ama karşısındaki okan bayülgen ve egosu olunca, okan haksız.

@bohr, ben okana hak veriyorum, bana göre 1 tane sigaraya karşı çıkanlar özgürlüğü yanlış anlamış. Amfi kocaman, 1 sigara içse sahnedeki hiç kimseyi zehirlemez, Devenin kulağındaki pire yani bunu takmaları anlamsız. Savaşıcak bişi bulamamışlar, şovmene şov yapıyolar. Duyar ayağını, insan hakları bla bla diyerek çok kullanır bazı insanlar. Okan da bunu anlamış ona göre bişiler demeye çalışmış sert bi muamelesi var ama bence daha sert konuşacaktı ama kendini tuttu.

okan bayulgen yarim saatlik konusmada sigara icmese de olur. ben ozgurum ben her seyi yaparim falan filan kafasinda bana kalirsa.

ne gerek var ki? kokusu gelse bile rahatsiz olur insan. ben oluyorum. ki kokusu cok rahat gelir.

sigara konusunda ben de hassasim her ne kadar insanlari uyarmasam da. biraz dusunceli olsun. bir de demagoji yapiyor. haksizsin iste icmeyeceksin. topluluk icinde sigara icilmez. toplu alanlarda sigara yasagi diye bir sey var. nasil otobuste sucuklu tost yemek rahatsiz ediciyse (ki bu da yasak) sigara icmek de rahatsiz edici. bu kadar basit.

Benim çalmamla koskoca firmaya hiçbir şey olmaz. Niye gidip mağaza ve galerilerden hırsızlık yapmayayım o zaman?

@bohr işte çok narinsiniz, böyle düşünenler. kokusu bile rahatsız eder de hahahaha yaaaaaaani dünyanın tüm problemleri bitti bi bu eksikti galiba.

@kolacı istesen de yapamazsın, yakalanırsın. Kötü niyetli insanlara karşı, öncelikle, güvenlik sistemleri oluyor. O da yoksa yakalanma ihtimali bile yeterince korkutucu.

anlamsız olması da cabası.

ulkedeki her problemin bitmesi mi gerek sigaradan rahatsiz olmak icin?
o zaman ulkeyi soyuyorlar diye bir bakkalin soyulmasina goz yumalim?

iyi kafaymis bu da. tam okan bayulgen kafasi.

bu ne ya? başlık açıp, millete siz ne düşünüyorsunuz diye soru sorup sizin sabit fikrinizin aksine bir cevap alınca millete sallamak nedir?
dünyanın tüm problemleri bitti bi bu eksikti yazmışsın bir de tüm problemler bitti de okan mı haklı kız mı haklı bu mu kaldı ?

Okan bayülgen haklı. Sahneden taaa ilerideki koltuğa kimse etkilenmez. Yeditepe'de okuyorum o konsefrans salonunda defalarca bulundum. (yeterince büyük bir salon orası)arkalara nasıl etki etsin ?

Tamam belki kapalı alanda sigara içmemesi gerekirdi ama o kadının yaptığı da gereksiz tamamen. Etkilenmiş olması mümkün değil orada.

En önemli detay da şu ki sigara yanmıyor bile. duman çıkmıyor, kül düşmüyor.
Sigara yanıyor olsa hadi tepki gösterdi derim. Yanmayan sigaraya neyin yepkisi merak ediyorum.

edit: sonda konuşan kıza karşı tavrını desteklemiyorum ama belirteyim. Ona karşı kabaydı oldukça. Daha düzgün karşılık vermeşliydi.

Ikisi de haksiz ben hakliyim.

okan kim ya
konusmaya degmez.

Kız samimi olmadığı için haksız kanımca, okan bayülgen de üslubundan dolayı haksız amma yıllar önce sözlükte çokça tartışılmış bir videoyu tekrar gündeme getirdiğin için sen daha da haksızsın.

Arkadaslar sonuc olarak ben haksiz ciktim, niye boyle oldu anlamadik. Neyse onumuzdeki maclara bakacagiz.

topkapı sarayı sultanahmet civarında camiinin tarafında var otopark hatırladığım kadarıyla. şerbethane diye bir yer var onun yakınında.

harita.yandex.com.tr

sultanahmet camisi'nin arkasında var. sahil yolundan sirkeci bakırköy yönüne giderken sağdan sultanahmet tabelasını görüp çık. sonra adadan sağa yukarı çık.

osmanlının torunuyum de
hareme kadar gidersin arabayla :)

ayasoyfanin hemen altinda da vardi ispark.

öğrenci yazın. zaten kazanırsanız ds260 dedikleri uzuunca bir form dolduracaksınız orada belirtirsiniz mezun olduğunuzu.

iyi de öğreci olduğuna dair bir seçenek yok. ya lise mezunusun ya da üniversite. neyse sonradan tekrar yapılıyorsa zaten lise yazmakta sıkıntı yok. umarım seçilme şansını falan düşürmez bu seçenek.:/

some university courses seçeneği yok mu?

o zaman lise mezunu seçin, başvuru formunu çok iyi hatırlamıyorum. yanlış bilgi vermeyeyim. formda yanlış beyanda bulunmadığınız sürece sıkıntı yok.

hayır seçilme şansının onla alakası yok. herkesin şansı aynı.

kazanırsanız göndereceğiniz formda gitmiş olduğunuz bütün okulları gittiğiniz tarihlerle beraber yazacaksınız evet.

ocak ayında mezun olacağın kesinse universite mezunu yaz. isterlerse belgesini verirsin. çekilişe çok var nasılsa.

seçilme ihtimalin farketmez deniyor ama
farketmiyorsa bu aşamada neden sorsunlar ?

@tiriraprap çünkü çekilişe katılmak için lise mezunu ya da belirtilen işlerde 2 sene iş tecrübesine sahip olmak gerekiyor. Onun için eğitim bilgilerini istiyorlar.

Hiç sıkıntı olmayabilir, büyütüyor olabilirim ama üniversite mezunu işaretlerseniz ve ilerde formu doldururken mezuniyet tarihini ocak yazarsanız kıllanabilirler. Tabi hiç önemsemeyedebilirler, belki ben çok dikkatliyimdir bu konularda.

@babamasoliimbananickaldirsin

ahaha courses kısmında mala bağlayıp atlamışım direkt. teşekkür ederim.

rica ederim :) bol şans.

www.uzmantv.com

www.youtube.com

hayrına biri atsa da izlesek yahu :)

bu arada saat 4 diyor ama hangi saate göre ya :D

youtube da falan vardi.
aranirsa bulunur

Cok da bisey kaybetmiyosunuz. Abartmiyorum her 3-4 dakikada bir reklam veriyo, ortada bisey de yok. Bi kadin tercuman var bide doktorlara falan vermisler, evlerden irak. Dilini ingilizceye cevirdim ben daha iyi anlarim herhalde.

Tamircilerin amk. Hem yavşaklar hem de göt çatalları gözüküyor şerefsizlerin.

alayının amk.

hepsi orrrrosbucocuu
2 tane lamba duyunu 50liraya bağladı ibine hasatta tonlanmış yavuşah

ötekisu tesisatçısı
olay şu. bulaşık makinesi + çamaşır makinesi birlkte çalışsın diye çatal takacak + çatal giderle değiştirecek. 40 liradan aşağı gelmem + malzeme parası dedi. be .mın feryağıdı bende olsa o malzemeler ben seni niye çağırayım 10dk lık işe 40 lira istiyor pezzoğlu

1 gardolap 1 çift kişilik yatağın demonte ve montajına 400 lira istediklerini gördükten sonra aynı düşünmeye başladım.

usta diye geçinen adamları her ne kadar sevmesem de günümüz dünyasında para eden bu, hatta avrupada ustalık daha değerli ama onların ustası profesyonel, işine saygılı adamlar(aldıkları paralar da kat be kat artıyor hâliyle).

konumuza dönecek olursak; ustaya atomu parçaladığı için değil zaman kazandırdığı için para veriyoruz. arkadaş güzel demiş "10dk'lık iş" diye, işi ustaya yaptırırsan evet 10dakika, sen ben de yaparız ama çok daha uzun süreceği aşikâr. işte zamanı değerli olan bedelini ödüyor.

duy takmak, dolap yatak sökmek için ustamı çağırıyonuz piiii. lan gidin kapatın sigortayı iki kablo bağlıcanız altı üstü.

bencede alayına bonbon. hadi bunları geçtim mecburiyetten çağırdığımız kombi bakımcısı, beyaz eşya tamircisi fln iki üflüyor artizlik yapıyor tonla para alıp gidiyor.

daha önce de konuşulmuştu :

www.eksiduyuru.com

www.eksiduyuru.com

eve bir kere usta soktum, bir daha kapıdan baktırmıyorum. tüm elektrik-su-doğalgaz tesisatını sıfırdan yapacak alet edevat topladım, ustaya vereceğim paranın yarısı bile etmedi. kendim yapamadığım zaman komşu abilerden yardım istedim, öğrettiler sağolsunlar. sonra youtube çıktı, her bok var.

iki kabloyu bağlamaktan acizsen o usta da seni öper.

lazımsa atom da parçalarız.

ctrl alt delete yap. hizmetler bilmem ne bir şey altında svchost adlı hayvani şey çalışıyordur. aynısı win7de de var ama çok yemiyor. dün win10a geçtim. disk kullanımı %100 ağ kullanımı fulldu. internet açılmıyordu. win7ye geri döndüm. bi dahakine temiz bir format atabilirim belki.

svchost ise problem güncellemeleri elle yapın bir bakın sonra tekrar.

benzer dert bende de var.
microsoft her windows sürümünde insanı gıcık edecek birşey yapmayı başarıyor nedense.
ölse de kurtulsak.

evet artık esnaf böyle.

alternatif bir çözüm kilit göbeğini söküp dükkanda açana kadar denetmek olabilir.

geçen sene boyunca en az 200-300 anahtar değiştirdik çalıştığım kurumda, hiçbir sorun yaşamadık. perpa'da yaptırıyordu bizim asistan.

sekspir amcayi tamamen anlayabilmek kendi basina egitim ile olacak bir sey degil ablacim :(
yani "sadece" ingilizce ogrenmek yetmez zaten.

orjinalinden herşeyi ingilizler bile anlamaz zaten. ne de olsa dili çok eski.
açıklamalı bir simplified version ile olmayacak şey değil.
zaten oyunlar kısa. roman gibi uzun değil.
önce türkçesini okursun, çözersin. olur olur.

ingiliz dili ve edebiyatı bölümündeki öğrenciler dahi orijinal dilinden okurken okutman rehberliğine ihtiyaç duyuyorlar, son sınıfa kadar böyle genelde. basitleştirilmiş, yani günümüz ingilizcesiyle okumak diyorsanız normal ingilizce üzerine çok şey katmanıza gerek kalmaz ancak kendi yazdığı dille(thou vs. gibi eski kullanımları içeren) okumak oldukça zor olucaktır. ha, ben derim ki orijinalden okumanın ahenk dışında çook da bi olayı yok, güzel basitleştirilmiş ingilizce versiyonları da katıyor duyguyu.

ingilizceyi yapamassınız diye birşey yok. günlük düzenli olarak çalışırsanız iyi bir seviyeye gelirsiniz ama ne kadar çalıştığınıza bağlı tabi. şekspiri tam anlayabilir misiniz orası için birşey diyemeyeceğim. iş güç çoluk çoçuk derdi yoksa her gün günder 3-4 saat vaktinizi ayırın derim.

shakespeare'in en çok yaptığı söz sanatlarından biri cinas (pun). sırf bu cinasları anlayabilmek için kişisel eğitimin ileri düzey diye bahsettiğiniz ikinci yılı yetmez.

bence yaparsınız. ama buna bir süre hedefi koymamanız ilk kabul etmeniz gereken şey. siz işe odaklanın ve hep zevk alacak şekilde çalışmaya özen gösterin.

her zaman yanınızda bir sözlük olmalı. sizin öncelikle hedeflediğiniz şey normal bir ingilizce sözlüğü, diyelim ki webster collegiate dictionary'yi sorunsuzca kullanabilecek düzeye erişmek olmalı. ondan sonrasını yönetmek sizin için kolaylaşır zaten(hatta shakepeare'e de başlarsınız). neyi nasıl yapmanız gerektiğini biliyor olacağınız bir seviye çünkü bu.

böyle şeyler istemek çok güzel bence ve sabırlı olursanız zor falan olmaz. ama gömülmeniz lazım bu işe. ilk başta grup grup kelimeler öğrenin. hani ingilizce eğitimde ilk bir iiki sene liste olarak verilen tarzda şeyleri. sonra jack london'ın bir karakteri gibi -ernest everhard mıydı martin eden mı hatırlamıyorum everhard olacak- kağıtlara kelimeler yazıp buzdolabının üzerine kapılara falan asın. usage'larıyla birlikte, yani cümle içlerinde, farklı kullanım şekilleriyle falan. kendi kendinize cüümleler kurun. sesli söyleyin. görsel ve duyusal bütünlük olsun; hafızada daha kolay kalır. kendi kendinize konuşun; çocuklarınızla da fırsat buldukça ingilizce konuşun.

kolay gelsin, hatta iyi eğlenceler :)


edit: thou'lar, thy'lar çok önemsiz çünkü bunların karşılığını textten bile anlıyorsunuz, anlamazsanız da internetten öğrenirsiniz zaten ve bunların sayısı az. mesele tamamen kelime dağarcığı. dil thee, thy ye vs dışında öyle eski falan değl yani günümüz ingilizcesi yetiyor. fazla abartmışlar. ama hep sözlüğe intiyaç duyacaksınız. sadece başvurma sayınız epey azalacak zamanla.

önce şekspire odaklanmayın bence -hayattan soğursunuz belki :)
ingilizcenizi bi canlandırın, başka metinler okuyun buradan okuma listesi isteyebilirsiniz mesela. edebiyat okumuş arkdaşlar var burada çokça onlar da size daha çok yardımcı olabilir yol haritası konusunda. çocuklarınız günlük hayattaki kullanımlar konusunda yardımcı olur da sanmam şekspir anlamak konusunda olsun: yine de başta onların desteği de önemli birlikte dizi filan izleyebilirsiniz.
şekspir içinse -ki soneleri ben de ilk okunca ben de bişey anlamıyorum :P ki ben tercümanım yahu ancak edebi orta çağ inglizcesi ayrı şey dil bilmek apayrı şey (bi de tabi benim alanım bilim, edebiyat çıkışlı değilim) sanırım anlamasan da okuyacaksın başlarda bi süre öyle gidecek, nasıl derler, gözün alışacak :P
bazı sözlükler filan var -okutman bulamazsınız herhalde ama bu sözlükleri bulabilirsiniz gibime geliyor. en olmadı gelecek senelerde gider edebiyat bölümünden bilen birinden rica edersiniz, size derste kullanılan materyallerden verir kimse yok vermem demez sanırım.
aşama aşama hepsi olur neden olmasın, siz yaparsınız

dil dile değmeden öğrenilmezmiş :)
ancak şekspir biraz ağdalıdır, hedefi küçültseniz?
bir uğultulu tepeler yapsanız bile çok. bence tom amca'nın kulübesi

bol bol ing dizi ama ing altyazı ile seyredin.
ing-ing sözlük karıştırın.
en temeli de, ing kökler ve ekleri öğrenin.

örneğin: manuscript
manu: el (manikürden)
script: yazılı belge

sonuç: elle yazılmış belge

kelime öğrenmenin en kolay yolu bu bana göre.

başarılar.
wish you success from the bottom of my heart.

cevaplarınız için çok çok teşekkür ederim arkadaşlar.

kaynak, zaman ve dirayet konusunda sıkıntım yok. karar verdiğim her şeyi yaptım şimdiye kadar.

bebek öğrenmesi gibi cümlelerden gitmeyi planladım. iyi demi bu yöntem?
kulağım ezelden zayıftır, okumam iyidir. duyma ağırlığını biraz ilerleyince yapayım şimdilik okumalardan mı gideyim, karma mı gideyim, ne dersiniz?
planım şöyle:
günde 5 veya 10 kelime öğrenme, uzun zaman hafızası için tekrarlar en az iki saat bilfiil çalışma olur. uzun zaman hafızam iyi, orta zaman hafızam kötü o noktada zorlanacağımı sanıyorum. tekrarları diğer bilgilerimle bağlayacak şekilde yapmalıyım. o zaman unutmuyorum.

1 saat kitap veya metin okusam, 2 saat de kitapta yeni karşılaştığım kelimeler ve cümle yapılarını anlamaya ve öğrenmeye harcasam. başlarda metin okuma yarım saat gerisi anlama olur sanıyorum, ilerledikçe süreler değişir.

günde 5 saat çalışırsam iyi yol alırım gibi geliyor bana. seneye şekspir olur olmaz bilmiyorum, olmadı öbür seneye kalır o da olmadı bakarız bi çaresine :)
----/----
burası hikaye bölümü, okumasanız da olur :

ben her sene ya yeni bir şey öğreniyorum ya da var olanı ilerletiyorum. bu benim rutinim.
önceki yıl sıfırdan kukla yapmayı öğrendim. muppet, ipli, gölge, parmak kuklaları öğrendim ve öğrettim. önümüzdeki yıl kendimi bu konuda geliştirme planım vardı.
geçen yıl satrancımı -kendi çapımda- oldukça ilerlettim. kuklaya artılar ekledim. çocuklarla oyun sergiledik.

geçen gün birkaç soneyi değişik çevirmenlerden okudum, her biri kendi yorumuyla yazmış, bu sefer soneden hiç bir tad alamadığımı fark ettim. sonelerin büyüsü kaçtı. şimdiye kadar okuduklarım can yücel çevirisiydi, çok da güzellerdi.
bu durum beni "şekspir gerçekte ne diyor" merakına, merak da böyle büyük laflara sürükledi.

büyük laf ettiğimi kızımın yorum yaparken gözünü yana devirmesinden anladım zaten. (o da çeviri yapıyor da @niye ama'nın belirttiği gibi şekspir düzeyinde değil tabii. alanı fen zaten onun)
işte o an nasıl paniklediysem bi geri çekilip düşünme gereği hissettim. hafta içinde 3 gün iyi çalışma yapmıştım, iki gündür ara verdim. şimdi kaldığım yerden devam edeym bari.

tekrar çok teşekkür ederim.

kolayını söyleyeyim
şekspir ingilizcesi-günlük ingilizce karışımı olan kitaplar var. amcam zaten aynı lafları döndürüp döndürüp kullanmış. 1-2 oyunu o şekilde okunursa, dile hakimiyet oluşursa çok rahat diğerleri de anlaşılır :)

@janderzel zartanyan, güzel dileklerin için çok teşekkür ederim:)

mesela son cümlede bottom kelimesi dışındakileri biliyorum. cümleye bağlamakta zorlanmadım. sözlükten baktım, anlamını doğru tahmin ettiğimi gördüm. bundan sonraki adımım bottom kelimesini içeren başka kelimeler bulmak, iyice pekiştirmek.

ben bu yöntemle çalışıyorum. kelimeleri cümle içinde veren site de öğrendim (tabii onu da sizlerden öğrendim) tatoeba.org:3?query=fellow&from=eng&to=tur
buradan değişik kullanımlarına bakıyorum, anlamadıklarımı da "bu neden böyle" diye soruyorum.

Bildiğim kadarıyla Sekspirin kullandığı farklı kelime sayısı 30 bin civarı.Normal düz İngilizce bilen biri 2-4 bin kelime arası kullanır günlük işlerde.Bence hedefini düşür yoksa vazgeçeceksin

konusma ben konusuyorum daha bitirmedim +1

gevşek bireyler gevşek bireyler yetiştiriyor, sonra böyle oluyor.

@satgound aslında eğitimlilerin yaptıklarından ziyade eğitimsizlerin böylelerine prim vermesine değinmiş.

Benim de yasadigim bir dilemma oldu bu cokca. Cozum ikisi de degil. Kisiye gore muamele. Yaninizda calisanlari taniyorsunuzdur artik. Insanca davranisi ve inceligi gucsuzluk/eziklik gibi gorenlerle duvar gibi olun. Kotu davranmaya ve bilhassa ezmeye gerek yok kimseyi. Hani bazi insanlar vardir ortama girince buz gibi bir enerji hissettirirler etraflarina etrafinda gorunmez bir cit vardir. Bu tip insanlar icin o kisi olun. Direktiflerinizi verirken ricaci veya azarlayici olmaya gerek yok. Gayet mekanik bur sekilde kisiden gorevini yapmasini isteyin. Bagirip cagirarak degil aba altindan sopa gosteren sekilde disiplin saglamak daha efektif. "Bunu bunu niye yapmadin!?!" yerine sakin bir bicimde "Bunu yapmadiginiz icin su, su aksadi. Bunun tekrarlamasi durumda sizinle performansinizi gozden gecirip seceneklerimiz uzerine konusacagiz" gibi bir cumle karsida soguk dus etkisi yaratiyor. Tabi ozel sektor yonetici jargonu bu devlet dairelerinde ise ona gore uyarlayin. Ornek zaten sadece farki gostermek adina yazdim duruma spesifik seyler kullanirsiniz.

Adamına göre muamele yap sende kardeşim insanlıktan anlamayana ver küsküyü bazısı iyi niyeti eziklik olarak algılıyor çünkü.

sanırım arada cinsiyet ayrimi yapmadan, beklenmedik (duruma uygun, meşru) cezalar, fırçalamalar yapmak gerekiyor ibret olması adına. yavaş yavaş iş yükü ve denetim de artmalı.
aşırı rahatliğın sonu hep rahatsızliktir zaten.

ama esas olarak her şeyin öncesinde ihtar, uyarı lazım.

bu ancak eğitimle aşılır.
ülkemizde akp tarafından eğitimin içine edildiği için.
uzunca bir süre böyle devam eder.

bunun herkesin bildiği biraz uzun bir cevabı var. üşendim. özetle hayat böyle. bu tercihi iyi/insancıl bir karşılık olmadığını bile bile yapacaksın.

godoşu beklerken+1

bu mesele sadece çalışma hayatında değil, evinizde iş yapmaya gelenlerle (kapıları, fayansları, elektrik/su tesisatını yenilerken, ısmarlama mobilya yaptırırken, vb.

burada dert şu ki, karşı tarafa göre tutum almak, zamanla kendinizden son derece uzaklaşmak anlamına gelebilecek demek. yani size yönelecek davranışı elbet bir şekilde yönete-yönelndirebilirsiniz, ama bunu neredeyse sürekli olarak yapmak zorunda kalınca, olağan tutumunuzu (bir anlamda kendinizi) değiştirmeniz gerekecek. sorun da burada: öyle olmaya başladığınızda artık kendiniz olarak kalmamaya razı olacak mısınız? mesele bu.

(bkz: 4s kuralı)

başka bir şey yazmaya gerek görmüyorum, verdiğim bakınız her şeyi açıklıyor.

insanin dogasi kotu zaten. sadece turkiyede bu daha sik gorulebilen, daha cok kabul goren bir durum.

Hayır çünkü o insanlar inanılmaz ezik ve itici.

adayı yoksa zaten işe yaramayan bir oy vereceksin. bence dert etme bunları.

oyunuz genele yazılır ama bir işe yaramaz. zaten şehirde adayı olmayan partinin, sandık başında adamı da yoktur. o nedenle diğerleri oyunuzu hiç ederler.

bildiğim kadarıyla adayı yoksa pusulada olmuyor o parti

lütfen baraji gecmeyecek partiye oy vermeyin. bu oylar akp ye yarıyor.
kötünün iyisi deyip barajı gececek bir partiye oy verin.

Belki adam akpli, ama son dönem biraz buruldu radikal islamcı partilerden birisine verecek? Bırakın abi şu internette herkes solcu, herkes İstanbullu kafasını.

Ben de oy veremiyorsun diye biliyorum.

adayı yoksa seçime girmiyordur o ilde, oy veremiyorsun yani o partiye

Pusulalar bu yüzden her şehir için farklı basılıyor. Senin parti yoksa, en yakın hissettiğin diğer partiye ver.

ne adamsınız yahu
bu sistemde kullanılmayan oy, sırayla en çok oy olan partilere yaramıyor mu?
en çok oy alma ve bundan yararlanma ihtimali olan akp değil mi?
barajı geçebilecek hangi partiye sempatiye duyuyorsan ona oyunu ver,
dolaylı olarak oyun akp ye yaramasın dedim. adam akp liyse zaten direkt gider verir.

Hayır ak partiye yaramıyor. O bölgeden en yüksek mhp aldıysa mhpye yarıyor. Ekşiden bir cümle okuyup seçim sistemini süper anladığınızı sanmayın.

imza inkarı durumunda mahkemede imza incelemesi yapılır.

mahkeme kişinin imza örneklerini alır, daha önce resmi kurumlara verdiği bazı imzaların ıslak imzalı halini talep eder. ve bilirkişi incelemesi ile karar verilir.

yani siz attıysanız şayet bir şekilde ortaya çıkar.

@isyan devrim beşiktaş

peki ya imzamızın çok iyi şekilde taklit edildiğini iddia edersek? kesinliği olamaz sanırım bu durumun.

Varsayılan başkasının imzasını taklit veya yerine imza atmak suçtur.
Evrakın cinsine göre "resmi" veya "özel" evrakta sahtecilik suçu olur.
İmza sana ait olduğu gerekli incelemeler sonucu ortaya çıkıyor. Elin titremesini bile görüyorlar.

imza sadece şeklen benzerlik olarak değerlendirilmiyor, elin şekli kalemin kağıda baskısı, kişiye özel bazı karakteristik durumlar vs de değerlendiriliyor imza incelemesinde.

bu işleri garantiye almak için noterden yapmak gerekiyor sanırım.
ama onlar da baya para alıyor.

isyan devrim beşiktaş +1

öyle dandik değil baya baya inceleniyor. ayakta, oturarak, sağ el, sol el imza attırılıyor ve inceleme yapılıyor.

Olay derin ise: eksisozluk.com

normalde imza ile birlikte kişinin elyazısı ile tam adını da yazması gerekir. ama kesin çözüm için mahkeme, noter gibi bir merci önünde imzalamak.

yeni ticaret kanunu'nda çıkan sözleşmenin her sayfasının imzalanması zorunluluğu buradan geliyor olabilir.

Bizim de bir tanıdık arabasında imzalı not bırakarak ölü bulunmuştu. Öncesinde intihar düşünüldü, ama daha sonra araştırmalarda cinayet olduğu ortaya çıktı. Notu yazan o kişi değilmiş. Her türlü belli olur sahtemi değilmi.

sözleşmenin her sayfasının imzalanması, her sayfa için kişinin kabul iradesini yansıtması açısından gerekiyor. yani sadece son sayfa imzalanırsa ben aradan bir sayfayı çekip istediğim değişiklikle koyabilirim. oradaki amaç daha farklı.

Tedbirli kişiler imza ile birlikte el yazısıyla ad soyad da yazdırırlar sahteciliği önlemek için.

pharmatonun tadı güzel çikolata gibi kokusu da fena değil ama yutması zor fazla büyük. solgarı bilmiyorum.

Pharmaton'un tadı ağır değil de, dikkat isteyen bir iş. Ben enerjim çok olsun diye Pharmaton kullanayım dedim, deli gibi soğuk terleme ve çarpıntı yaptı. Meğer ginsenge karşı duyarlıymışım. Bu şekilde öğrendim.

medigard'ı övüyorlar.
ama tadını bilemiycem.

pharmaton yüzünden altıma sıçtığımı bilirim.

solgar v2000 talas gibi. pek ic acici bi tadi yok ama kotu de degil.

İkisini de kullandım. Beslenme/dinlenme düzenim kötü olduğu için fayda görmedim. Olay insanın kendinde bitiyor, vitamin destekleri mucize ilaçlar değiller.

Pharmaton'un içimi çok daha kolay. Hem dışı jelatin kaplı olduğu için kolay kayıyor, hem boyutu küçük, hem tadı çikolatayı andırıyor. Jelatin kaplaması hayvansal kaynaklı, o yüzden vejetaryenlere uygun değil.

Solgar ise talaş gibi kokuyor, ağzına attın mı hemen talaş tadı erimeye başlıyor. Boyutu da büyük. Hap içmekte zorlanan birisi için kabus gibi. Ben zorlanmam, vejetaryen olduğum için artık solgar tercih ediyorum. Dikkat etsin yalnız, solgar içerse çişi sapsarı akar. Öyle böyle sarı değil ha, fosforlu kalem yutmuş gibi akar. İdrarı neden bu kadar etkiliyor bilmiyorum, ama görürse korkmasın, sebebi bu.

Bi de pharmaton'un suda çözünen portakallı versiyonu var. Hap içemiyorsa bunu denesin. Jelatin kaplaması olmadığı için bunu da tercih ediyorum bazen.

phamatonu tek geçerim ,tad peşinde olmak yanlış çiğnenmez bunlar.olduğu gibi yutarsın.pharmatonun kapsülünü ıslatırsan kayganlaşırkolayca yutulur. en önemlisi tok olmak. açken yutarsa ağır bulantı yapar kusabilir.
öğlen yemeğinden sonra alırdım ben akşama kadar up tutuyor insanı bulantı falan da olmuyor.

yöneticiyle konuştuktan sonra da bir çözüm bulamıyorsanız kulaklıkla çalışmayı deneyin.

biraz bulunduğunuz durumla dalga geçin, kızmayın herşeye. isteyerek yapmıyordur mutlaka. Sesi kalınsa ne yapsın. Bağırmayın adama.

iş arayın bence 25 m2 7 kişi :/ adamın suçu yok.

cagri merkezlerinde filan vardir, boyle adini tam olarak bilmiyorum ama paravana benzer. bircok kisinin ayni anda telefonla konustugu yerlerde genelde ise yariyor.
hem yuzunu de gormezseniz, tabi burda patron maliyeti bahane eder bu is olmaz.
akustiksungerfiyatlari.tk

sesli okumaya alışmışsa başka türlü okuduğunu anlamıyordur. koca adama da gözle okumak nasıl öğretilir bilemiyorum...
zor bir durum. uyarmışsınız değiştirmemiş, büyük olasılık yapamadığı için değiştirmedi, veya önemsemiyor da olabilir.
paravan fikri güzel. işveren onay verirse iyi, vermezse kendi göbeğinizi kendiniz keseceksiniz artık. uçuk kaçık da olsa önlemler almaya bakın, konunun sizin için önemini vurgulamış olursunuz, sessiz kalıp kabullenmemiş olursunuz...
mesela;
-kapalı devre bir kulaklık ve mikrafon yapın, kendi sesini dinlesin son seste. bir süre sonra rahatsız olabilir belki ;)
-ağızlık kullansın hastaların doktorların kullandıklarından. ses yalıtımı olur birazcık. hem de sıkılır bir süre sonra belki kendi çözüm arar.
nediyeyim...

Adam muhtemelen öyle alışmış ve başka türlü okuyamıyor. Sessiz okumaya da alışır ama çok uzun sürer, o zamana kadar adamı boğarsınız.

Paravan fikri süpermiş, açık ofislerde çok iyi oluyor o.

Paravan gelene kadar kulaklık kullanırdım ben, ki kendi ofisimde öyle yapıyorum. 3 kişiyiz ama geleni, gideni, konuşanı bol. Kulaklığı takıyorum, müzik listesi açıyorum hafiften. Kimseyi duymuyorum. Hatta bana bir şey söylendiğinde de duymuyorum, arada "Heeey, hooo" yapıyorlar.

benim eski işyerimde dolma parmaklı bir arkadaş vardı
klavyenin tuşlarına çekiçle vuruyor gibi basardı
hocam yavaş klavye kırılacak falan derdik, ehehe deyip geçerdi
o değil de amma di'li geçmiş zaman olmuş :)

@aychovsky zaten aynını yapıyorum şu an. paravan sıkıntı olabilir çünkü devlet kurumunda çalışıyorum. Vermezler onu. Verseler de 3 yılda anca verirler.

ya bahanesi de garip. "ben gördüğüme inanmıyorum, kulaklarıma inanıyorum. okuduğumu duyunca ne olduğunu anlıyorum"
aynen böyle dedi bize.

Çivi çiviyi söker sende aynısı yap.

adamın bahanesi değil aslında, ölçümlenirse adamın sözel hafızası kuvvetli, görsel hafızası zayıf çıkacaktır, hatta oldukça zayıf olmalı. bir de üzerine alışkanlık eklenmiş... çözümü biraz zor gibi. adamın kararlı ve dirayetli olması şart.

çalışılırsa görsel hafıza da güçleniyor. adam kaç yaşında bilmiyorum, belli yaştan sonra bu tür eğitimlerde başarı sansı ne kadar tam bilmiyorum ama pek de yüksek değildir. yine de denenebilir.
öncelikle adamın çevresini rahatsız etmekten rahatsızlık duyması, kendini düzeltmeye karar vermesi lazım.

millete yaranmak. maksat is olsun.

d- 15 sene sonraki cahil ve fakir seçmen topluluğu

a ve b. bağımlı nüfusun oranının azalması lazım gelecek için. bunun için de çalışacak genç nüfus gerekiyor.

c seçeneğinin kimsenin umurunda olduğunu sanmıyorum..

- ucuz iş gücü (en büyük neden)
- ideolojik süreklilik (3 cocugu kendi ideolojisine yakın aileler yapacak, diğerleri ise tam aksine daha az çocuk yapacak veya hiç yapmayacak, doğal olarak dindar bir gelecek hedefine daha kolay yaklaşılabilir.)

Nedenleri tam olarak belirtilmese de türkiye'deki nüfusun artmasını kendileri açısından tehdit olarak gören dış kaynakların olduğu yönünde bilgiler var. yani mesele basit bir aile meselesi olmaktan öte toplumsal, coğrafi, siyasi vs olarak önemli boyutlarda. bunun ciddiyeti ilerleyen zamanda daha da anlaşılacak.

Nüfus arttıkça kişi başına düşen gelir de azalacak ve insanların her bir çocuğun eğitimine ayırdığı zaman ve para da düşecek ve cahil popülasyon artacak dolasıyla cokponcik+1

d) genç nesilleri kendi kafalarına uygun olarak kindar ve dindar yetiştirmek istemeleri.

ama bu istek patladı çünkü genç nesil yasakların ve statükonun kaynağı olarak akp yi görüyor.
aşırı islam baskısı da gençleri dinden soğutuyor.

'en az 3' kuralının demografik açıklaması basit;
nüfus artışı istenen toplumlarda 3 çocuk o aileyi genel nüfusta +1 kişi olarak yansımasına neden olur. şimdi bir aile anne ve baba olmak üzere 2 kişidir. o aile sadece 1 çocuk yaparsa anne baba öldükten sonra o aile 1 kişi kalır. yani genel nüfustan 1 kişi eksilmiş olur. yine aynı hesaplamayla eğer aile 2 çocuk yaparsa, yine başlangıçta 2 kişi olan aile anne baba öldükten sonra yine 2 kişi kalır ve nüfusta bir hareketlilik yaşanmaz. ancak eğer bir aile (anne-baba) 3 çocuk yaparsa anne baba öldükten sonra geriye başlangıçta 2 kişi olan aile 3 kişi olarak devam edecek. bu da nüfusun 1 kişi artması anlamına geliyor.
bu yüzden, başta da bahsettiğim gibi, nüfus artımı istenen toplumlarda ailelerden en az 3 çocuk yapması beklenilir.

en az 3 çocuk 'isteğinin' arkasında ki neden bu. zaten senin sorunda bu bağlamda 'neden nüfus artımı isteniyor' olması gerekiyor. devletlûmuz neden nüfusun artmasını istiyor, bilmiyorum. tabi buna da birkaç tahmin eklenebilir.

1-ülkenin demografik yapısını değiştirmek (kindar-dindar nesil konusu)
2-ucuz iş gücü
3-asker 'gücü' (ne de olsa nitelikten çok nicelikle övünülür bizim ülkemizde)

bana en yakın sebepleri sıraladım ancak veridiğin 'c' şıkkı mantıklı gelmedi pek. en az 8 doğuran bir topluluktan bahsediyoruz sonuçta...

Türk nüfusuna yönelik bir amaç yok. Kürt nüfusu zaten Türkiye'deki en kalabalık nüfus oluyor. (Bölgelere ve şehirlere göre gözlemleyecek olursan görürsün)
Ondan sonra Lazlar, Araplar, Türkler, Ermeniler geliyor.
Yani anlayacağın maalesef Türkler zaten azınlık durumunda.

3 çocuk isteğinin altında ise genç nüfusu ve buna bağlı verimli üretimi artırmaya yönelik bir amaç var.

d: hicbiri.

genc nufusa sahip olmak. gayet mantikli. yoksa avustralya gibi ortalik yaslilardan gecilmez ve agir isler icin surekli ortadogu ulkelerinden adam aliriz.

gerçek cevap a+b

d) yetiştirilmek istenen dindar nesil ve hiç bitmeyen akp=rte yönetimi.

bir sebebi olmayabilir de, belki de biz bu ihtimalleri tartışıp birbirimizi yiyelim, bir türlü bir araya gelemeyelim hiçbir meselede diyedir.

eksisozluk.com

Ben kesinlikle egitimsiz saf bir nesil ve beraberinde ucuz is gucu diyorum. Adamlarin bu zamana kadar yaptiklarina bakarak ne yapmaya calistiklari acikca goruluyor, aptal olmak lazim gormemek icin;

-Okullari imam hatibe cevirmek, imam hatip disinda okumayi zorlastirmak
-Unversite sinavlarinda surekli degisiklik yapip universiteyi git gide zorlastirmak.
-Fazla cocuk yapmayi tesvik etmek
Ve hemen simdi aklima gelmeyen diger seyler.

Sonuc olarak kalabalik ve asalak bir toplum. Vasifsiz, gunu kurtarma pesinde, karnini zor doyurup Dunya'dan haberi olmayan milyonlarca insan. Kalabalik ve egitimsiz nufus ve ucuz is gucuyle Avrupa'nin sanayi mahallesi oluruz. Cin gibi uzak degiliz, Avrupa'nin dibindeyiz. Avrupa'da is gucu pahali. Hem Cin gibi Banglades gibi ucuz is gucu olup hem de Avrupa'nin dibinde olsa super olurdu degil mi?

28 subatta sadece sadece siyasiler zarar gormedi tum muhafazakar halk zarar gordu.,

mağduriyet çıkarma çabası.
şu anda dindar olmayanlara 10 kat zulüm ediliyor. kimsenin umrumda değil.
mesela yeğenimin okuduğu semt okulunu "dönem içinde" imam hatip e çevirip, gidin kendinize başka okul bulun dediler. ilçelerde en donanımlı okulları ihl'ye çeviriyorlar. bunlardan bahseden yok.

ben bir atayiz olarak cevap vereyim istersen. o yıllarda islami kesim aynı şimdi bizim hissettiğimiz baskıyı hissediyordu. benim ailemde neredeyse tüm kadınlar tesettürlü. kuzenlerim ege'de bir tatil kasabasında haşemayla denize girerken, sarı fönlü saçlı teyzelerin gelip BURADA BU ŞEKİLDE DENİZE GİREMEZSİNİZ BURASI LAİK BİR ÜLKE diye bağırdıklarını hatırlıyorum, 9 yaşında falandım ben.

şimdi islamcılar aynı tür baskıyı bize yapıyor. ramazan ayında elinde suyla dolaşmaya korkuyorsun biri bir şey diyecek diye. o zamanlar da durum tam tersiydi. benim gözlemim, dindar ailelerden gelmeyen insanlar o dönemde dindar kesimin hissettiği baskıdan haberdar değiller. şimdi benim ailemin, dindar olmayan kesimin hissettiği baskıyı anlamaması, görmemesi gibi. çevrelerinde o tarz insanlar yok çünkü. babama cami çevresinde alkol satışının yasaklanması kuralının özgürlüğe aykırı olduğunu anlatıyorum, "onlar da başka yerden alsınlar, ne var bunda" diyor. o empatiyi kuramıyor. sen de bu soruyu sorarken aynı empatiyi kuramıyorsun diye düşünüyorum. nasıl dinciler şimdi "dinimize saygı gösterin" kisvesi altında bize kendi inançlarını ve yaşam tarzlarını dayatıyorlarsa, zamanında da laiklik adı altında dindar kesime baskı yapılıyordu.

baskının hiçbir türlüsünü haklı görmüyorum ben. şimdi rte'nin islamcı diktatörlüğü üzerinden rövanş aldığını ve zafer kazandığını hisseden, tüm yolsuzluklara, öte beriye rağmen ısrarla akp'ye oy veren dinci kesimin arkasında da o zamanlardan gelen ezilmişlik duygusu ve o günlere dönme korkusu yatıyor.

İslamcilari ezen iki darbe oldu tarihte.

28 subat da bunlardan biri.

Dolayisiyla normal.

Sen islamciya islamciyi ezen bir durumla ne alip veremedigin var diye soruyorsun?

Sokaktaki halkta karşılığı nasıl oldu ?
Neden ezildiler bu olaydan sonra sonuçta siyasi bir olay

Cikarlari ve gelisen sermayeleri sekteye ugradi.

Ve turban gibi konularda da siyasi anlamda ezildiler.

O surec devam etseydi ve abd deki cumhuriyetciler (G. Bush) ilimli islam teorisiyle ortadogu plani yapmasaydi yeniden serpilemeyeceklerdi.

Ama emperyalizmin somurgesi ulkelerde bu tip gecisler olagan.

biraz alakalı :
www.radikal.com.tr

Hocam laikliğin teminatı asker değildir. Olmamalıdır. Halkın çoğunluğu isterse laiklik de kaldırılabilir. Bu normaldir. Şeriat bile gelebilir. Bu ülkeyi yönetenler ya da savunanlar (silahlı kuvvetler) öyle istiyor diye öyle olacak diye bir şey yok. Halk ne isterse o olacak.

Eğer halk laikliğin, Türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu düşünüyorsa ve laikliğe karşı bir partiyi/hükumeti tehdit olarak görüyorsa cezasını kendi keser. Bunu da seçim aracılığıyla yapar. Bunu yapan ordu olamaz.

cogunluk ne derse o olur dıye bırsey yok, işine geldigi gibi her kavramı yontunca olmuyor oyle. buna ıman edıyorsan 28 subat ta tam tersı ıdeolojının baskınken elınden gelenı yapmasıydı. tutarlı olmak gıbı bı derdın varsa ona da ıtıraz etme. yok zaten klasık sıyasal ıslamcı takılıyosan da cogunluk ne derse odur degıl olay.

@himmet ağa.

kavramları karıştırıyorsunuz. bahsettiğin teori burjuva demokrasisi kavramına dahildir. legal seçimlerden çıkacak sonuç ile iktidar kendi ideolojisini uygular, kimse de karşı çıkamaz çünkü meşrudur. diyorsunuz.

fakat atlanılan nokta şu: bu tip bir burjuva demokrasisin uygulanabilirliğinin ön şartı ülkede burjuva devriminin tamamlanmış olmasıdır. kapitalist devrimin tamamlanmadığı/tamamlanamadığı henüz üretim ve bölüşüm ilişkileri feodal kalmış topraklarda bu dediğin sistem geçerli olmaz. dediğim gibi zaten bahsettiğin sistemin adı burjuva demokrasisi. tekrarlıyorum ısrarla.

eğitim ve medeniyet bi şekilde toplumun alt katmanlarına yayılmalı. kapitalizm iç dinamiklerle gelişmiş olmalı. din/dinler ortaçağ yanılgılarından sıyrılmış olmalı. vs. vs. vs. olmalı ki dediğin saf demokrasiyi yürütebilelim.

çoğunluğun isteği olur, mantık olarak evet olur fakat çoğunluğun istediği şey azınlığı ezecek, yok edecek, medeniyetten uzaklaştıracak kadar keskin isteklerse bu dediğin mantık çerçevesinde açıklanamaz.

dine bağımlı olmayan bir hukuk sistemine az çok sahipken şeriata sahip olup ucu bucağı belli olmayan bi ceza sistemine geri dönmek, kol kesmek, adam taşlamak, kamu içinde yargısız infaz yapmak.. vs. bunlar senin dediğin sistemin öngördüğü şeyler değil.

hayat bu kadar kolay değil.

o donemin başını üniversitede, ortası ve sonunu yeni mezun islamcı yaşamış biri olarak bugunku antremanda goz dolduran futbolcu'nun dediklerine ekleyecek fazla bir şeyim yok. iyi bir üniversiteden iyi bir yabancı dille mezun biri olarak 3. iş gorüşmesinde "bakın biz namaz kıldırmayız burada, oruc tutturmayız" diyen insanlarla karşı karşıyaydım. hani sizin rte'ye bakarken gordüğünüz şeyi goruyorduk sanırım.

sen 28 şubat'ı haklı goruyorsun, akp'li zerzevat da rte diktasını... herkes diğerinin hakettiğini düşünüyor. yani kimsenin zulum ile ilkesel olarak derdi yok üstadım, hepimiz zulmeden bizden değil diye ağlıyoruz...

kendimi hala müslüman olarak tanımlıyorum ve şu anki durum canımı 28 şubat'tan daha cok acıtıyor. 28 şubat bizi donemin hükümetinden ve az da olsa devletten soğutmuştu, şimdikiler "diğer"ini islamdan soğutuyor...

islami kesim cumhuriyet tarihinde hiç katliam görmedi.

fakat diğer kesimlere en ağır baskılar-katliamlar islami argümanlarla yapıldı.

islamcılar şunu algılayamıyor bence.

ülkenin laik dönemlerinde dışlandıklarını iddia ediyorlar (sunni islamcılar) fakat onları dışlayanlar diğer dinleri de dışlıyordu.

yani cuma namazı kılmasına müsade edilmiyordu tamam ama kiliseye gidene veya cemevi diye tutturana da aynı tutum vardı.

aynı dönemde camilerden su elektrik parası alınmazken cemevlerinin statüsü bile yoktu. hala doğru düzgün yok. fakat aleviler bile bu kadar sorun etmemiştir.
ülkedeki azınlık olan hristiyan veya musevileri hiç saymıyorum zaten.

türbanla okula giremediğin gibi kilise papazı ya da rahibe kıyafetiyle de okula giremezdin.

durum bu kadar net aslında.

şimdi yine çoğunluk. nüfus fazlalığı falan derler. onlara göre sadece çoğunluğun hakkı olabilmeli ve sadece çoğunluk mağdur olabilmeli.

kadıköy'de boğanın orada enes var orada bulamazsan istanbul'un hiçbir yerinde bulamazsın.

@ayna
enes'te deri yok. ama çeşt çok doğru :D

deichmann

Yalıtım için strafor

benzer şeylerin nasıl bir araya getirildiği şu sitelerde var kedi evi olmasa da, yardımı dokunabilir:

www.kendin-yap.com

nasilkolay.com

kartonla yapılanlar için ısı yalıtımı olsun diye strafor kaplıyorlar çevresini, su geçirmez siyah bantla kolay yapışıyor. ama kontrplağın ısı yalıtımını tasavvur edemedim şu an; gerek görürseniz siz de strafor kaplayabilirsiniz.

aynen strafor muhakkak soğuğu keser.

şurada güzel bir örnek var:

www.dailymotion.com

postimg.org

bir de önü tamamen açık kalmasın. ortada değil, bir köşede kedinin girebileceği kadar açıklık olsa yeter. öbür türlü çok soğuk dolar içerisi. bir de bunu yaptığınızda yere sabitleyebilriseniz ve imkanınız varsa birkaç tane birden yapabilirseniz muhitinizde kışı en az kayıpla geçirir kedicikler.

@demoniclewinsky bu çok iyiymiş, daha pratik.

@piremses evet yere sabitleme önemli, o apartman kapılarına üstten bantlamayı düşünmüştüm.

her sene aynı şekilde yaptıgım için ufak bir görsel hazırlayayım demiştim,sözlükte kedi evi projesi başlığında da başka yöntem ve videolar var ama bana en pratiği bu geliyor.
sokağımızdaki her apartmana yapmaya çalışıyorum:)
havalar soğuyor:/

haliflex bit, parazit durumunda onlara yuva olacak ve arindirmasi mümkün olmayacaktir.

maket bicagi, maket bicagina yedek jilet, bolca ducttape, biz gibi bir sey denen sis. yaratici olmak zorundasiniz zaten.

ben yaptigimda ötesine gecemedigimden, ve bir türlü tutturamadigimdan, bizle delikler acip sonra siker gibi o deliklerden ip gecirmistim, gayet de saglam olmustu. ucuz bantlar islaninca hemen acilacak. strafor nispeten ucuz ve güzel materyal. bulabiliyorsan paslanmaz devasa civi ara, cadir baglar gibi hering gibi, yere sabitlersin, her yerde düzgün tas vs bulamayabilir, sabitleyemeyebilirsin. strafor alirken, dis cephelere tutturmak icin plastik bir pul ve plastik civiler kullanilir. onlara da bir bak, kullanabilir miyim acaba diye?

haberin olsun simdiden, cogu hizli/güclü yapistirici straforu eritir, ayni sekilde silikon tabancasi gibi seyler hem tutmayacak hem de eritecektir.

illa bir noktada yapıştırıcı kullanılması gerekirse "por uhu" straforu eritmez.
www.panokirtasiye.com

Kedi evi nasıl bir ortamda olacak. Bulunduğu ortama göre farklı şeyler yapmak gerekebilir.
Halıfleksi kesinlikle tavsiye etmem, kreş v.s. gibi bir çok yerde yasaklandı. Temiz tutmak imkansıza yakın. Pireler bayram eder.

bence en pratiği, sağlamı, yıkanabiliri (hijyeni) : leğenden yapılanlar :

örnek : kedieviyapiyoruz.tumblr.com

@titiraprap çok güzelmiş de bunu sabitlemek zor olabilir. ama deneme yapacağım, eve yakın bir bölgeye yerleştirip ara ara kontrol ederim.

strafor plastik kelepceyle birbirine tutturulabilir
www.temalar.com

ducttape sart

bence ev yaparken ısıdan önce hijyene önem vermek lazım.
bir kedi direkt ıslanmadıktan ve rüzgar almadıktan sonra kolay kolay üşümez.
ama yuvalar pis olunca mikrop ve mantar ürüyor. kediler hasta oluyor.
çevreye de pis koku yayıp rahatsızlık veriyor.
hijyen önemli :)

şirketine göre değişir büyük biryer ise 1500-2000 arası verirler anca

bilgi işlem terimi biraz fazla genel olmuş

İngilizce Bilgisayar Müh. bitirdim ben bu yıl. En düşük maaş alanımız 2bin en yükseği de 2800. Okulum çok süper değil ama iyi sayılır bir okul.

1300 felan görünce ben çok şaşırdım ne gördüm ne duydum bu maaşa çalışan bilgisayar mühendisi. Öyle yerlerde harcatma kendini. Öğrenci iken okulun çağrı merkezinde çalıştım yazın orda bile 1500 lira maaşım vardı benim.

bilgisayar mühendisi olmak bişey farketmiyor inan 2 sene bilg tekn mezunuyum mühendis stajyerimiz oldu tamamen tecrübeye bakıyor bu işler 6-7 senedir çalışıyorum emin ol komik rakamlar teklif edeceklerdir

rahasızlık vermek ıcın zaten?

kime rahatsızlık vermek için peki?
bu lafı hak eden insanlar sizce rahatsız oluyorlar mı?

Rahatsızlık duyuyorum +1

Bu tanımın ne için kimler için yapıldığını da bilmiyorum fakat rahatsızlık duyuyorum.

Sözlüğün ne kadar iki yüzlü, ne kadar sinsi biryer olduğunu göstermek dışında hiçbir faydası olmayan saçma bşr genelleme. Ha birde standart ekşici ergenlerin mastürbasyon tanımlamalarından birisi.

Sorsan en aydın, en geniş, en akıllı, en hümanist bunlardır. Ama sevmedikleri bir kişiye, bir görüşe anında yaftayı yapıştırırlar.

sen öyle olmayabilirsin ama Anadolu'daki çoğu insan ne yazık ki bu şekilde.

devletin "sağlamadığı" eğitim imkanları sayesinde insanlar cahil bırakılıyor ve bir takım godoş siyasetçiler tarafından bu cehalet ilmek ilmek işlenerek yobaz, ahlaksız bir hayat biçimi olarak empoze ediliyor.

başka bir anlamı da yok zaten.
nasıl bu anadolu çomarı denilen kısım izmire "gavur izmir" diyor aynı şey.

üstüne alınmadığın sürece bir sıkıntı yok zaten.

ismi kezban olan kızların sizi bir kaşık suda boğması gerekirdi öyleyse. aynı şey çünkü. biraz araştırsam burda "ikşici ikiyizliliği" diyen tiplerin en az birinin kezban kalıbını kullandığı çıkar ortaya.

tepkim duyuru sahibine değil bu arada. genel.

iyide adam cahil bırakılmışsa adamın suçu ne?

Valla ankara'da dogdum buyudum o kavram ile anlatilan insanlar gercekten cok var , Ankara'da bile cok fazlalar cevre illerden cok goc aliyor ve yozgat, cankiri,kirsehir,nevsehir gibi illerden gelen populasyon ankara'nin genel esnaf kitlesini olusturuyor bu yuzden ankara da yobaz bir sehir. Ben de Anadoluluyum ve rahatsiz olmuyorum cunku gercekten tam tarif edildigi gibi bir anlayis var.

bence o çomar olarak bahsedilen insanlara 81 ilimizde de rastlanabileceğinden kulağa ilk başta garip gelse de Türkiye çomarı olarak değiştirilebilir.

4chan'de falan var olan araplar için kullanılan sandnigger kalıbından türemiş gibi duruyor bana. tipik yaftalama.

bence direk ekşi sözlük'e indirgemek doğru değil. şükrü erbaş'ın köylüleri niçin öldürmeliyiz şiiri çok benzer eleştiriler yapıyor.

+ bu ülkede nerden baksan %90'ımız anadoluluyuz yani. boşa duyar kasmaya gerek yok.

bu dediğin suçlar dünyanın her yerinde var, ama anadoluda bir arıza olduğunda hemfikirim,
ancak bu suçlar yüzünden mi anadolu çomarı deyişi türedi? Anadolu çomarı bu suçları işleyenler mi? Bu suçlara yatkın olanlar mı?

izlenimim daha çok siyasi anlamda aşağılamak istenen kişilere söyleniyor yobaz dünyaya kapalı her şeye kapalı insanlara. tecavüzvüler gaspçılar vb insanlara anadolu çomarı şeklinde bir şey denmiyor.

Duyar kasmak değil amacım biliyorum herkesin anadolu insanı olduğunu.

"Aşık Veysel’in torunu Halil Süzer anlatıyor: “Dedem köylü kıyafeti giyiyordu. Elbisesi de yamalıydı. Ayakkabı olarak çarık giyiyormuş. Hatta çarığı bile yamalıymış. O dönemin fakirliğinin getirdiği durum bu. Zabıta polisleri onu Ulus’tan atmışlar” derken onun Atatürk’ü ziyaret etmek istediğinden falan söz etmiyor. Bu kılıkla sokakta görünmesine izin verilmeyen insanın köşke alınamamasında da şaşılacak bir şey yok zaten. Ancak o yılların Ankara’sında yaşayan herkesin maruz kaldığı muameleydi bu."

Benzer zihniyet.

rahatsızlık duymuyorum ama daha dikkatle kullanılması taraftarıyım. bu tabire ilk defa 4chan'in türk versiyonunda rastlamıştım. muhtemelen kaynağı da orası. oradaki kişilerin sözlükte trollük amacıyla açtıkları birkaç başlıkla da topluma yayıldı.

bana göre bu tabiri karşılayan örnekler üzerinden gidelim;

- iki yüzlü, kadını hor gören, sakat bir ahlak anlayışına sahip

- şark kurnazı, dalavere çevirmeye yatkın

- kaynağı belirsiz bir öz güvene sahip, cahil olan ve bunu marifet zanneden

- memleketine, dine ya da siyasi fikre uğrunda başkasına şiddet uygulayabilecek kadar bağlı olan insan tipidir.

anadolu çomarı fakir ya da köylü demek değildir. şahin'inde yüksek sesle müzik dinleyip drift yapmaya çalışanlardır, çal keke çal videosundaki döner bıçağıyla dans eden gençlerdir, ankara'daki patlamaya sevinen insanlıktan nasibini almamış tiplerdir.

Az önce bunu ben kullandım cevapta. Ondan bana cevap hakkı doğdu. Aslında kullanılması daha uygun şeyler de var ama bunun vurucu etkisi yüksek. Görece yeni bir tabir ve bu tip de son birkaç senedir iyice gözle görülür hale geldi. Klasik yergi kelimeleri artık nitelemeye yetmiyor. Özetle bağnaz, hödük, çirkef, ahlaksız, dejenere, kadın düşmanı, dini şekilci yaşayan dindar gibi ülkemiz insanının ezici çoğunluğunda zaten default bulunan özellikleri barındıran ve hakim kültüre ait olduğu için değişime kapalı görünen, kapalı ve küçük çevrede büyüdüğünden avrupalı kız görünce o..., yahudi görünce siyonist, kürt görünce terörist diye düşünen, kozmopolitleşmesi zor taşra, kasaba insanını kastetmiştim. Anadoluda yaşayan herkes anadolu çomarı olacak diye bi şey yok. Ben de anadoluluyum. Çok güzel şeyler de var türkiyede. Ama bu insanlarla büyüdüm, tatile memlekete gelince yolda beni görüp "ee mist sen şimdi orda karı s...yon mu hehehehe" diye muhabbete giren insanlardan, cumayı kaçırmayıp akşam rusa giden, bonzai muhabbeti yapanlardan bahsetmeye çalışmıştım.

İlber ortaylı kasabalılık hakkında bolca yorum yapıyor. Biraz ona benziyor bu çomar muhabbeti.

var, bunu kullananların kendilerini entelektüel, solcu veya liberal, terbiyeli, sağduyulu bir kesimin parçasıymış gibi hissetmesinden daha da rahatsız oluyorum. bunu savunmaya çalışanlardan da iki kat daha fazla rahatsız oluyorum.

ben de bir anadolu şehrinde doğup büyüdüm. memleketime bakınca anadolu çomarı lafı az bile kalıyor, duygularımı anlatmaya yetmiyor. kendimi onlardan üstün gördüğüm için filan değil, onlar kendini benden üstün gördüğü, bana hükmetme, nasıl yaşayacağıma karar verme hakkını kendilerinde gördüğü için bu sıfatı hakediyorlar.

mesela sen avrupalılar bize "kara kafa" dediği için de rahatsız oluyorsundur. benimse hiç umrumda değil.

hiç bir avrupalının bize kara kafa dediğini duymadım, ama derlerse bile tv de gördükleri kara çarşaf giyenlerden dolayı dediklerini düşünür hak veririm.
Ayrıca tüm ülkenin öyle olmadığını bildiğimden dolayı yanlış bir şey olduğunu kendisine anlatırım. Aynı anadolu çomarı gibi bir kısım yüzünden tüm ülkenin yaftalanması beni tekrar üzer.

@basond valla ben çok duydum, çarşafla falan da ilgisi yok. avrupada yaşayan türklerden dolayı. istediğin kadar anlat, milyonlarca insana mı tek tek anlatacaksın? biri çomarlık yapınca yine aynı şeyi düşünecekler zaten. o yüzden canını sıkmaya değmez.

ben de anadolu insanıyım diye anadolu çomarı lafına mı üzülücem? peehhh... o anadolu insanın orada yaşarken bana ettiği hakaretleri, aşağılamaları, ettiği tacizleri saysam sen de çomar bunlar dersin.

anadolu çomarı siyasi bir söylem. bir kısım insanımızın (oylara bakınca anadolu yoğunluklu) son dönemde içinde bulunduğu körü körüne sadakatı eleştirme amaçlı kullanılıyor. hani bir grup insan otur diyor oturuyor, miting diyor mitinge gidiyor, oy diyor oy veriyor, biri bişey demeden hiç bir şey yapmıyor, sahibini korumak için bir iki havlamanın dışında insiyatif kullanmıyor ya..

göbeğini kaşıyan adam, dağdaki çobanın oyu gibi versiyonları da var. anadolu çomarı deyişi beni diğerlerinden biraz daha fazla rahatsız ediyor.

ben bu durumu anlatmak için "resmi gazete yalan söylüyor diyen dayı gibiler" demeyi tercih ediyorum.

al abicim sana anadolu çomarı işte
eksisozluk.com

teri + 1

katıksız anadolu çomarının sesini duymak istiyorsan video ya
görmek istiyorsan alttaki yorumlara bak

www.facebook.com

zgrydn demek isteyip de toparlayamadıklarımı çok güzel aktarmış. ne anadolulu ne de çomar olmama rağmen bence de rahatsız edici bir kullanım, yani ben birine bu yakıştırmayı yapamam. haksız bir tabir mi, kesin öyle diyemeyeceğim. birileri bu insanlara bu yakıştırmayı uygun görmüş, tasvip etmiyorum ama objektif bakınca anlam verebiliyorum.

teri ve advo +1
duymuyorum rahatsizlik felan, biz atayiz terorist gavur olunca iyi...

beyaz türklerin sıçmığı işte. yozgatta eğitim kötü de izmirde atomu parçalıyorlar sanki. veya yozgat'taki adam körü körüne oy veriyor da izmirdekiler çok derin analizler kasıyor.

hdpli vatan millet düşmanlarının kullanmasına zaten yorum bile yapmaya gerek yok.

@want2die tam senin gibi düşünüyorum. Bunu denedim mesela çıktım yürüyüş yaptım haftasonu sabahları çok güzel gidiyor deniz kenarında sonra bir anda yürüyüşün ortasında hiç sebep yokken o düşünceler geri geliyor. İşi hem de çok rahat bulurum, ama neden böyle düşünceler geliyor da kafadan atamıyorum anlamıyorum.

sakinleştirici ilaçlar düşündüğün kadar basit değil. öyle insanı dünyadan koparmıyor. sadece beyninde durmadan dönen düşünceler duruyor o kadar.

o insanı uyuşturan ilaçlar eskide kaldı. ya da çok ciddi vakalarda veriliyor.

ilaç almayayım ama hayatım böyle rezil bir şekilde devam etsin mi diyorsun?

ayrıca iyi bir psikiyatra gidersen seni sadece ilaç yazıp göndermez, terapi de yapar.

hep böyle çocukça sebeplerden doktora gitmeyip acı çekiyor insanlar anlamıyorum. eğer böyle endişeleriniz varsa arayın iyi bir doktor bulun. biraz paranıza kıyın terapiye gidin.

ya da sabahları kusmaya, işleri biriktirip sonra durmadan çalışmaya devam et. bilemedim.

@mea maxima culpa yaşadığım şehir küçük bir taşra şehri bu beni ilaç-uyutma konusunda endişelendiriyor. Yani psikiyatri var her yerde. Para cidden söz konusu değil. Endişem sadece doktora gittiğimde beni uyutacak ilaçlar vermesi benim de güvenip onları almamam sonra da pişmanlık duymam. Cidden doktora gitmem gerek.

yaşadığın şehirde ya da büyük bir şehirde iyi bir doktor bul.

uzman değilim, yanlış konuşmak istemiyorum ama çoklukla ölüyorum diye acillerde sabahlayan panik ataklı hastalara verilen basit bir antidepresan faydalı olabiliyor.

insanları uyuşturan, uyutan ilaçlar eskilerde kaldı.

ayrıca sizin durumunuz çok ağır bir vaka değil. abartmayın.

randevu aldım bugüne özel bir hastaneden. 2 saat sonra gideceğim bakalım ne olacak.

doktor büyük ihtimal ilaç verecek.

ancak ilaçları 3-4 gün alıp bırakmayın.

bu tip ilaçlar basit de olsalar en az 20 gün bir alışma devresi geçirmek gerekiyor. ilk günlerde yan ekiler görülebiliyor. sonradan bunlar geçiyor. ilacın bünyenize etki etmesini, alışmasını bekleyin.

doktora yan etkilerini ayrıntılı sorun. ona göre hareket edin.

Konuştuktan sonra ilaçları ve diğer şeyleri yazarım artık buraya. 20 günlük alışma süresi de uzunmmuş :) halletmem gereken işler var.

tipik okb (obsesif kompalsif bozukluk) belirtileri bunlar.
bir psikiyatrist'e gitmende fayda var. doktor sakinleştirici değil de
takıntılara takılıp kalmamana yardım edecek birşeyler verecektir muhtemelen. (verirse)
ama tabi ki dikensiz gül bahçesi değil o ilaçlar.

@titiraprap eğer ilaç verirse yazacağım buradan bakalım ne gibi şeyler diyeceksiniz. @mea maxima culpa beni hayattan koparmayacağına dair şeyler deyince sevindim açıkçası. Çünkü hayattan gerçekten kopmamam gereken bir 10-15 günlük süredeyim. Gerçi 3 ay önce de öyle hissediyordum :)

duyuruda bu konular çok konuşuluyor. sağlık sistemimizin durumu malum. devlette çalışan psikiyatristler hastalara ancak 5-10 dakika ayırabiliyorlar ve bu sürede de ancak ilaç verip, ilaçların yan etkisini soruyorlar.

ilaçlar gerekli ancak ilaçla olay bitmiyor. maddi durumu uygun olanların mümkünse psikolog ya da psikiyatristler bir süre gitmesi ve terapi görmesi gerekiyor.

bunun dışında insanlarda en çok görülen hata bu tip psikolojik etkileri olan ilaçları 3-5 gün alıp bir kaç yan etkisini görüp aman bu bana göre değilmiş diye bırakması.

bu tip ilaçlar ancak 2-3 haftada etki ediyor. ve ilacın tipine göre bazen düşük dozda başlanarak sonra dozun arttırılması gerekiyor.

ilaçları bırakırken yine pat diye kendi kafamıza göre bırakmamalıyız. doktora danışıp aynı şekilde yine bir kaç haftalık bir süre içinde azaltarak bırakmak lazım.

her ilaç her bünyede etkili olmayabiliyor, ilaçlar işe yaramıyorsa değiştirmek gerekiyor. ayrıca sorunlarınıza çözüm bulacak doktoru da seçebilmek zor. eğer doktorunuzla uyuşmuyorsanız onu da değiştirmekte fayda var.

işte bunlar bizim sağlık sistemimiz içinde çok zor. o yüzden insanlar kötü deneyimler yaşıyor, doktora gitmeden kendi kafalarına ilaç alıyor, ilacı bırakıyor filan.

sonra orada burada konuşmaya başlıyorlar. doktora gitme, ilaç yazıp gönderecek. ilaç da seni uyutacak.

@mea maxima culpa dediğiniz şeyler tam benim durumum. Aslında ne kadar çok kişiyle aynıyım ve problemi kendime özel sanıyorum.

Yeniden merhaba, hoca ile oturduk konuştuk. Sohbet ettik biraz. 1 ay sonra mutlaka yeniden yanına uğramamı söyledi. Ayrıca esmax, norodol ve tranko-buskas isimli ilaçları verdi. Haftalık kürlerde yarım yarım sonra tam başlayacağız. Ağır bir yan etki görmezsin dedi. Cep telefonunu verdi bir sıkıntı görürsen kendinde ara ona göre düzenleme yaparız dedi. Durum bu.

geçmiş olsun. gelişmeleri yazarsan iyi olur.

muhtemelen ilk zamanlarda zorlanıyorlardır. lakin iş rutine bindikçe artık normal hale geliyor. bir arkadaşımız daha yeni savcı olmuş bir adamla çıkmaya başlamıştı. eşim, ben hep birlikte yemeğe gittik, adam o gün et yiyemedi. otopsi izlemişler o gün. ama 7 sene geçti bunun üstünden şimdi otopsiden çıkıp kebap gömüyordur.

kokuya alıştıktan sonra gerisi çok sıkıntı olmaz. insan herşeye alışır. oradakiler günde kaç tane ceset ile uğraşıyor eninde sonunda alışılıyor.

ben yalnızca bir kere otopsiye girdim. görüntü olarak evet hiç hoş değil ama bünye alışır muhtrmelen bir süre sonra, ama bazı özel vakalardaki kokuya nasıl tahammül ediliyor bilmiyorum.

2006da girmiştim ben ama o koku aklıma geldikçe hala tiksindirir beni.

Ben normal ceset incelemesinden daha çok böyle parçalanmış, kafası koparılmış cinayetler gibi ceset incelemelerinden bahsediyorum :(

o etlerin pis kokuların arasında bir de lahmacun kebap söyleyip iştahla yediklerini çok defa gördüm. keza doğum hastanelerinde de o kadar doğum dışkı kan, idrar kokuları ve feryat figan doğum sancıları çekilen odalarda (20-30 anne veya adayı) çaylar kahveler tatlılar yemekler yenir.
six feet under diziinde de buna benzer sayısız sahne vardır.

yapboz gibi geliyor öyle düşün, parçaları birleştiriyorlar.

Ölüm parçalanma onlara göre anormal değil.

O ceset ile sempati kurmadan sadece doku olarak gördükten sonra çok fazla etkilemiyor. (En azindan öyle saniyorsun). Devletin psikolojik destek açısından zerre kadar yardımı yok.

Hayat tarzları etkilenmiyor. Genelde sakin insanlar.
Ayrıca bakan kişilerin değil (doktor, savcı vs) kesen ve dokunan kişilerin işi çok daha zor.

Koku sadece beklemiş cenazelerde olur. Çene altından kasığa kadar açılır ve organlar incelenir.

Saçlı deri kaldırılır beyin incelenir.

Akabinde alınacak örnekler alınıp kapatılır.

Zor iştir, çok zor. 10 gün beklemiş, kurtlanmış cesede dokunmayı ve açmayı bırakın, 30 metre uzağında beklemek tahammül edilecek bir durum değil.

Ancak adli tıp uzmanlarının taban aylıkları çok kötü olmasına rağmen, kesip biçtikçe maaşları iyi bir noktaya geliyor.
Yardımcılar, otopsi başına 200 tl gibi bir rakam alır.

Analarının ak sütü gibi helal derler ya, o kadar zor iş işte.

asistanlık sırasında zorlayıcı olabiliyormuş ama sonradan alışılıyormuş. bir adli tıp asistanı abla en kötüsünün mezar açmak olduğunu söylemişti. kurtlar falan çıkıyormuş cesetten. bayağı kötü.

maaşları doktor ortalamasına vurursak çok aman aman tatmin edici değil ama canlı hastayla uğraşmaktansa ölüyle uğraşmak daha kolay geliyor insanlara. dayak yeme riskin yok, dışarda sıra bekleyip kapı yumruklayanlar yok. malpraktis riski yok. adam ölmüş, bir daha ölecek hali yok. kendi hayat tarzını çok etkilemez ama ona bakış farklı olabilir çevreden.

münevver karabulut da, ankara patlaması olayları da taze cesetlerdi. maalesef taze cesede otopsi "kolay" bişey. sıkıntı, beklemiş ve kurtlanmış cesetlerde oluyor. bir de boğulma vakalarında.

normalde adli tıp uzmanları, yoksa herhangi bir doktor otopsiyi yapar. pratikte ise genelde eli iyi olan bi hademe seçilip yetiştiriliyor ve kaba otopsiyi o yapıyor. uzman/doktor ise diğer ince işleri yapıyor.

alışılıyor+1. alışmak zorundasın. o işin içine girerken ne olacağını da biliyorsun, bunun eğitimini alıp giriyorsun. yapamayan zaten hiç başlamıyor bile

psikolojik destek direkt yok ama istediğin yere başvurabilirsin destek için

etkilenilmiyor diye bir şey yok; her meslek, koşullarına göre olumlu/olumsuz etkiler insanı. bir süre sonra alışılır elbette, tek tek vaka düzeyinde çok etkilenmeyebilirler; ancak genel havaları daha depresif oluyor mesela. sadece ölenlere üzülmek de değil bu; insan öleceğini unutarak yaşar, onlar her gün tekrar tekrar bunu hatırlıyorlar. ve soyut bir kavram olarak değil, bir zamanlar düşünen, hisseden bir insanın cenazesinin ne hallere geldiğine şahit olarak hatırlıyorlar.

@la noix Boğulma vakaları niye sıkıntılı?

boğulmada hem şişiyor ceset hem de daha çabuk çürüyor

@fayfim demiyim dedim dayanamadım.
en alakasız duyurularda bile devamlı hastalardan şikayet ediyorsun.
tıp'a girerken hastalarla ilgilenileceğini sana söylemediler heralde.
hem madem bu kadar rahatsızsın, başka meslek yapsan da (mesela manavlık)
sen de rahatlasan, hastaların da rahatlasa, biz de rahatlasak..

la noix, peki bu bahsettiğiniz "kaba" işlemleri yapan arkadaşlarda ne bileyim sonrasında bir sapkınlık gibi şeyler görülüyor mu? Yani adamın kafayı yemesi, psikolojik sorunlar yaşaması, delirmesi vs.

@titiraprap

ilgi ve alakan için teşekkür ederim. söylediklerin çok mantıklı geldi, yarın işlemlere başlıyorum.

bu tür işlere alışan alışır, mesleki deformasyon dışında hiçbirşey olmaz,
alışamayan da bırakır.

@fayfim, çok isabetli olur, durman hata.

@dessy
çok sayıda kişi tanımadım, o yüzden bi genelleme yapmam doğru olmaz. ama tanıdıklarım arasında bi anomali gözlemlemedim.

bir zamanlar anadolu'da da vardı sanırım bu "abi"lerden bi tane. bi kısmı gerçekten işlerinde çok iyi oluyorlar. şahsen savcı bana otopsi yaptırmak istese, ben pek çok noktayı kaçırırım ama bu "abi"ler şak şak şak söylüyorlar, yapıyorlar.

:)

otopsidoktoru.oyunu.net

taze kokmamış ölü için kolay bile diyebilirim aslında
çünkü yeni ölülerin yanı sıra 4 yıllık bi cenazenin otopsisisini görmüştüm. mezardan kurtlarıyla çıkartılmış, o kadar ağır bir koku vardı ki gözlerim yaşarmıştı.

gene abse, diyabetik ayak, anaerob bakteri enfeksiyonları falan da çok pis kokar. görüntüsünü de -alışılmışın- baya dışında tanımlasak yanlış olmaz.
sadece onlar değil doktorların çoğu bu tarz şeylerle uğraşıyor zaten.

tabi otostopçular ölüsüyle uğraşıyor daha çok. en başta dışardan bir insana garip gelsede, insanı bütünsel, biyokimyasal reaksiyonlar yürüten protein-yağ organizması olarak görenler için pek zor olmasa gerek

@titirap. kanki biraz bana sataşsana. ne zamandır özelden yürümüyorsun.

@fayfim, 36 saat boyunca uyumadan hasta bakmayan, acilde fırsat bulup oturduğunda ambulans sesiyle irkilmeyen, arrest geldiğinde canhiras CPR yapıp hasta Ex olduğunda onu yakınlarına açıklamak zorunda olmayan,üstelik bu hasta ve hasta yakınları tarafından tehdit, hakaret edilmeyen, dovulmeyen oldurulmeyen kimsenin seni anlamasını beklemiyorum. İşte bu yüzden en iyi hasta ölü hastadir derler adlı tıpta.

burada adli tıp teknikeri olan bir arkadaş vardı -sanırım artık girmiyor nickini paylaşmayayım
memleketinde (reyhanlı) patlama olduğunda oradaydı ve savcıdan izin alıp cımbızla tek tek topladığını söylemişti

biyoloğum adli biyolojiyi de çok düşündüm, bazı dersler aldım tabi kadavradan öte bişey görmedim de şu anda mümkün değil o kokuyu kaldıramam bünyem müsait değil (bir rahatsızlığım var) etrafımda adli bilimlerle uğraşan çok kişi var ve geneli de müslüman insanlar -müslümanım ben de. Hem bilimsel olarak hem de dini olarak insan bunu bir tür görev olarak görüyor, ben mesela hastalığım olmsaydı hala daha düşünürdüm sanırım tıp ya da temel bilim okumamış insanlara bunu açıklamak biraz zor :) bakış açıları çok farklı.

öte yandan hademe +1 onu ben de çok duydum. Kadrosu da ya temizlikçidir ya çaycı, pek çok kurumda bunlar ya fesat kazanını kaynatır ya esas işi yapar, böyle bir memleketiz.

www.coursera.org

Daha da bir şey demiyorum :)

bence önce neyi öğrenmen gerektiğini öğren.

buradan başlayabilirsin.

www.majorgeeks.com

yoh mi ?

bir şekilde oluyor sanırım, araştırman lazım.
benzer olarak:
www.youtube.com

Evet.

Evet

Oyunculukta zirveye oynar.

Evet

komedi filmlerinde olduğu kadar, dram filmlerinde de sağlam iş çıkarmıştır, haliyle evet.

efsanedir

çok çok iyi bir oyuncudur

Evet

bit tabi

daha önce yazıldı mı bilmiyorum ama, evet.

kemal sunal = jim carrey.

önce aptal karakterleri oynadığı komedi filmleri, yaşlandıkça dram.

çok düşündüm. evet.

evt

cevap filmde: bruce almighty

www.youtube.com

evet

i love you phillip morris'te de çok iyi bi oyunculuk performansı var. gerçi orda ewan mc gregor'un gölgesinde kalıyo. o da hayvani bi oyuncu, yeri gelmişken söyleyeyim dedim.

dünya yuvarlak mıdır?

İyi bence.

fizyolojik ve psikolojik açıdan porno zararlı bir şey. illaki kurcalayacağı zamanlar olacaktır ama hiç alışmaması iyi olur. o kısma karışmanız bir şey değiştirmez ama zararlı olduğundan bahsedebilirsiniz.

cinsel konularda eğitim vermek istiyorsanız aslında bu yaşlarda konuşulması lazım, zira cinsellik sadece seksten ibaret değil.

edit: pornonun zararları saymakla bitmez. erkeklerin kadınlara bakış açısını, algısını tamamen değiştiren, beyindeki ödül sistemini alt üst eden bir şey porno. yani "porno ne zaman izlenir" gibi bir soru çok saçma oluyor. evde interneti de kesseniz çocuk mutlaka pornoya şöyle bir göz atacaktır ama pornonun yaşı yok, herkese her zaman zararlı. zararlarından mutlaka bahsedin.

porno dediğin şey 25 cm masfallı 150 cup memeli hatunların bağrışıp çağrıştığı yapay seviş filmi. bunu izlemeye hiçbir zaman başlamamalı (kaçarı yok tabi de) ve bi şekilde yönlendirmemeli, hatta ergenimiz uzak tutulmalıdır. alternatifler nedir bilmiyorum, bilimini bilmem

konuşmanız gerekiyor. belli başlı şeyler anlatıp, kavramalarını sağladıktan sonra bu bilinçle pornoyu zaten kendileri keşfedeceklerdir. en azından onlar keşfetmeden önce porno hakkında bir kaç şey biliyor olsunlar. ille bir şey izletecekseniz belirli bir konusu olan, kadın denen varlığın sadece tek bir işe yaradığı algısı oluşturmayan, cinsel organların ve birleşme anının gösterilmediği -nispeten- erotik filmler izletebilirsiniz. pornonun zararlarından bahsetmeyi de unutmayın.

teşekkür ediyorum cevaplarınız için. Maalesef porno izletmeme şansımız yok, milletce 40 küsür dns değiştirip yine ulaşıyoruz porno içeriklere. Tek amacım yaşı gelene kadar uzak tutmak, yaşı geldiğinde ise, çevresinde kurulan tuzaklardan haberdar etmek ve "normal seks yaşantısıyla", porno filmler arasındaki absürd farklılıkları işaret edebilmek.
akışına bıraksam da kendisi bulup izleyecek ama en azından bilinçli izlesin istiyorum.

hahaha
freud un mu ne çocuk eğitimi konusunda bir lafı vardı
"ne yaparsan yap, nasılsa yanlış yapacaksın"
bu cocuklar erkek mi?
erkekse coktaaan herseyi kesfetmistir onlar
imam hatip e falan gitmiyorlarsa.

amator porno denen bi sey var. ille de brazzers izlemek zorunda degil. o yas araliginda zaten her seyi coktan ogrenmistir bile. sadece korunmayla ilgili biraz fikir vermek yeterli olur bana kalirsa.

hiçbir zaman. sağlıksız bir durum olduğu gerçek.

"bırakınız izlesinler" demem çok garip ve saçma gelebilir kulağa ama o çocuklar zaten çoktan bulmuşlardır yollarını bence. benim zamanımda (zamanım dediğim de şu an 21 yaşındayım) millet 11-12 yaşında dalya diyordu. erkek boşalabildiğini anladığı yaşta çüküyle oynamaya, erotik içerik kovalamaya başlıyor ve bunun normal bir süreç olduğunu düşünüyorum şahsen. eğer çocuk doğuştan ruh hastası değilse zaten çok ekstrem veya zararlı şeylere girmeyip am-meme-göt kovalayacaktır internette. e onu da hangimiz yapmadık zamanında?

ailenin vereceği cinsellik eğitimi ve cinselliğe bakış açısı çok önemli ama. bu dışardan verilemez sanırım maalesef. ben mesela 10 yaşındayken bi' oyunda karşıma çıplak kadın fotoğrafı çıkınca kafayı yemiştim resmen. elim ayağım 10 dakika boyunca titremişti, başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. "kötü" ve "ayıp" bir şey yaptığım için.

daha sonra atayiz olduk, bissürü insan tanıdık, dünya görüşümüz değişti, kız arkadaşlarımız oldu falan ama hala çıplak kadın görsem aynı şeyi hissediyorum mesela. bize "seks ayıp yavrım" dediler çünkü, atamadık o şeyi. bunun pornoyla da alakası yok bence. olsaydı eğer şu an tavşan gibi zikişiyor olmam gerekirdi. gidip hayvanlı, kafa kesmeli porno izlemedikleri sürece bırakınız izlesinler, bırakınız takılsınlar.

bi' de onlar zaten yürümüştür abi ya, 12-14 diyorsun. bırak. vura kıra, ite kaka öğreniyor insan bunları. hadi birbirimizi yemeyelim, siz de bu işlere ilk giriştiğinizde sperminizin bitmesinden korktuğunuz için mastürbasyon yapmaktan çekiniyordunuz. sizi gidi hınzırlar.

bu arada o çıblak karılı oyun şu,

www.minioyun.com

güzel bi şey ben oynuyom hala arada.

cinsel eğitimle ilgili de çocuklar için resimli kitaplar var. öyle bir şey alabilirsin belki. sen ne dersen de o porno izlenecek, yapacak bir şey yok kendi keşfedecek bunu.

xart falan izletin efendim

porno zararli (ya da yararli) yazan allah askina bi arastirma bi kaynak gostersin. herkes bir tarafindan salliyor arkadas. fizyolojik ve psikolojik olarak zararliymis. allah allah. kim diyor arkadas? bilir kisi misin sen?

bir sekilde su yolunu buluyor. eger sacma sapan sitelere girmiyorsa cok da kurcalamayin bence.

@çılgın fantazilerin adamı

www.youtube.com

www.youtube.com

konuşuyorsak destekli konuşuyoruz. daha örnek atayım mı? azıcık psikoloji görmüş insan bunu kolayca iddia edebilir. porno zararlı diyorum ve hatta artırıyorum: pc oyunlarının da birebir benzer etkileri var.

@lesmiserable

ben sicmisim o zaman. su anda izleyemiyorum ama izledigim zaman fikirlerimi atarim mesaj olarak size.

bence ne izleyeceğinden çok, cinselliğin aslında ne olduğu işlevinin ne olduğu, porno filmlerin hangi açılardan gerçek hayatla kıyaslanmaması gerektiği, masturbasyonun doğal olduğu, ancak bunun cinselliğin merkezini oluşturmaması gerektiği falan açıklansa daha doğru olur. porno film izlemek değil ama, günde 5 kere masturbasyon yapmak, abartmak, gerçek hayatta yaşıtı kızları porno filmdekilerle karşılaştırmak (ki yetişkin erkeklerde ve evliliklerde bile ciddi sorun bu, ekşide de görürsünüz, kadın dediğin DD memeli bütün vücudu lazerle epilasyon yapılmış, her an sekse hazır belini şöyle kıvıran şöyle amuda kalkan falan diye tanımlayanlar var) bir de çocuğun başını belaya sokmaması için temel cinsel eğitimi verin, cinsel olgunluğa erişmenin sadece pipisinin kalkması olmadığını, işin sorumluluk yönü olduğunu, 16-17 yaşına kadar, bu sorumluluk için yeterince olgun olmayacağını, hastalıklar, hamilelik, yasal yönü falan anlatın.

Video değil de kadın fotoğraflarıyla başlasın. Poz veren kadınlar iyi olur.

Erkek olduklarını kabul ederek kadın önerdim, değilse tam tersi.

"porno zararlı" demek "internet zararlı" demek gibi bir şey. hiç bir şey ifade etmiyor.

oturup anlatmistim ben, bunlar cok abartili... sevgisiz... algin bozulur... filan diye; ise yaramisti.

zararlı olduğunu söylemen onlara bunu yaparken suçlu hissettirecek, bu mu daha kötü porno izlemeleri mi; sen karar ver. yani düşün bütün ergenliğin suçluluk hissiyle geçmiş, altı üstü 15-20 dk.lık videolar izlediğin için. kendi haline bırak, bunun bir eşik yaşı falan yok. düzeltmeye çalıştıkça daha çok bozarsın çocukları, sakınılan göze çöp batar; kendileri bir şey sorarlarsa konuşursun. zaten "zararlı" yahut "günah" vs. demek hiçbir şey ifade etmiyor, bu çocukların bir de akranları var, onlardan görecek duyacaklar ve bir şekilde, her şey olacağına varacak. yaşları biraz daha geçsin, cinsellik hakkında konuşursun duruma göre madem aileleri bu konuda ilgisiz.

He amk he zararlı. 13 yaş falan iyidir başlamak için.

alice practice +1

onun dediklerine ek olarak: sadece çevrelerindeki karşı cinsi değil kendilerini de pornolardaki insanlarla karşılaştırmamayı öğrenmeleri lazım. "benim vücudum o adamın vücudu gibi değil, öyle olmalıyım. kadınlar ağızlarına tükürülmesinden mi hoşlanıyormuş, ama ben bunu yapamam, beni istemeyecekler!" gibi algılar oluşabiliyor. nasıl şeyler izledikleri, kendilerini ne kadar inandırdıkları önemli.

izledikleri şeyin tıpkı sıradan bir filmdeki gibi bir kurgu olduğunu, bazı insanların beğenilerine yönelik olarak yazıldıklarını, herkesin o şeylerden hoşlanması gerekmediğini ama hoşlanmasında da bir sorun olmadığını anlamaları lazım.

yanıtlarınız için teşekkürler. düşündüklerim ve yazılanları harmanlayarak, virüs ve benzeri reklamlara yakalanmaması için ne yapması gerektiğini, filmlerin ve senaryoların absürdlüğünü ve hangi siteleri-kategorileri tercih etmesi gerektiğini kısaca anlatıp kendi haline bırakacağım.
yine de ister istemez saçma sapan videolar da izleyecektir ama en azından yanlış olduğunu, abartılı olduğunu, kötü olduğunu bilerek izler.
gerisi onlara kalmış.

porno sömürüdür, aldatmacadır; porno izlemek ruh hastalığıdır. çocuklarımızı pornodan uzak tutmalıyız. en basitinden başkalarının bedenlerini fetişleştiren bir çocuktan sağlıklı cinsellik namına yarın ne beklenebilir?

eğer, eğitimi için denetimli şekilde porno izletmeyi amaçlıyorsan sanki bir duyarlıktan yola çıkılarak sorulmuş gibi ancak tümüyle abuk subuk saçma sapan bir soru bu derim. hem bilinç hem porno yanyana gelince tüylerim diken diken oldu. böyle bir kötülük umarım yapmazsın o ocuğa.

ıslak mamayla kandırarak sev :') sağda solda sıkıştır kafasını ısır :')

sürekli gurlıyorsa stres altında hissediyor olabilir kendisini. Kediler sadece mutluluktan değil, stresde de gurlar.

@freya

kuru mama hariç hiçbir şey yemiyor. tonbalığı bile sevmiyor. ıslak mamayı koklayıp bırakıyor. tuhaf bi hayvan.

siz ne kadar süredir birliktesiniz? alışma evresinde olabilir.

@whimsical

5 aydır birlikteyiz de eski sahibi ''değişen bir şey yok, hep böyleydi'' diyor.

böyle kedi mi olurmuş.

bazı kediler böyledir ya. cinsiyle ilgili de olabilir tabi davranışların çoğu, ama karakteriyle de ilgili.

şimdi o aşırı stres altında yalnız. hiç üstüne varmayın. şöyle düşünün, 4 yaşınıza kadar bir evde büyüyorsunuz sonra sizi başka bir eve alıyorlar size sormadan. üstelik kediler yer değişikliğini hiç sevmezler.

eski sahibi kediyle bağ kurmaya çalıştı mı onu bilemeyeceğim tabi, ama siz şimdi sabırlı olun. beklentilerinizi unutun. "böyle kedi mi olur! :(" demeyin, o anlar, hisseder. olduğu gibi kabul edin, zamanla aranız iyileşecektir. :)

sevgiler

edit: bir de bu kitap çok güzel: www.idefix.com

Kedilerin de karakteri var, böyledir onun da olayı. Ya da yaşadığı sıkıntılar onu güvensizleştirmiş olabilir. Biraz zaman tanıyın

kedi sevmek kedilerin keyfine bırakılmayacak kadar önemli bir iştir. :)
zorla sev :)

iran ve chincillalar böyle oluyor galiba, bizimki de böyle, 1.5-2 yaşında daha yeni yeni sürünmeler bir şeyler başladı ama gene de sabitlemediğim sürece kucağımda durmuyor.

Eski sahibi sevmek icin cok sikistirmissa huysuz davranislar sergileyebilir. Cok ustune gitme. Zaten sevdirmek istedigi zaman gelir yanina. Veya uyurken/uykuluyken de sevdirir.

@just relax and have sex

mümkün değil sevdirmiyor, sevmeye kalkınca nereye kaçacağını şaşırıyor. oyun da oynamıyor. yanımıza hele hiç gelmiyor. ilgisini çekecek bir mama, ciğer, ne bileyim balık vs de yok. koklayıp bırakıyor. hiç meraklı değil.

sevdirmemesi karakter meselesi, benimki de çinçila, kendini bu derece sevdiren bir kedi olamaz ama anası hiç sevdirmez, dedesi ayakla sevdirir. hepsi farklı işte, benimki çok sakin ve huzurlu bir evde benimle baş başa büyüdü, belki bunun etkisi vardır. senin ısrarınla olmaz, hiç üstüne gitme, zamanla gelip koklayıp sevdirebilir.
oyun için lazer kalemi öneriyorum, bu da hareketlendirmezse artık hiçbir şey işe yaramaz. pipet falan da seviyor benimki.

Chinchillalar biraz zor hayvanlar, ben de 9 yıldır bakıyorum biriciğime. 10 aylıkken geldi o da bize, hep diyoruz bebeklikten biz baksaydık yine böyle mi olurdu diye.

Benden başka kimseye kendini sevdirmez, kucakta durmaz. 9 yıl oldu hala tırsıyor her hareketimize falan sdlfk. En ufak seste havalara zıplar korkudan, ne bileyim koşarak kaçar eder. Karakterleri genel olarak böyle oluyor. Bana alışması sanırım 3 yıl falan sürdü. Hep peşimde dolanır evde, gece ayak ucumda uyur, sabah uyandırır sev beni diye. Sonra yine sıkılır gider uyur. Ama alışıyor yani çok zorlamayın sevicem edicem diye, isterse kendi gelir.

Mamayla kanacak bir hayvan da değil, bizimki gibi ya aynı ;) Kuru mamadan başka şey yesin diye yaş mama koyduk bir gün, bir gram yemedi hayvan. Sonunda dayanamadık koyduk yine kuru mama.

Güzel bir cins bence ya, başka kedileri görüyorum da şükrediyorum ben. Kafanda geziyo, tırmalıyolar falan. Mutfakta full masalarda dolananlar edenler. Akıllı kedi bunlar, sevin <3

bizde de 4,5 yaşında iran kedisi var. 2 aylıkken geldi bize. Sizinkisiyle aynı durumda, çok çok nadir kendini sevdirir, kendi istemezse yanınıza bile uğramaz. Yatağa koltuğa hiç çıkmaz siz çıkarsanız deli gibi kaçar. Kucağa gelmez gelse 1 dk tutamazsınız hemen iner. İnanılmaz korkak kapı zili çalınca ya da dışardan gürültü gelinde fellik fellik kaçar. Yani kısacası biraz huyları böyle,

Soru nedir?

yok acemi çok kalabalık oldu ..Karıstı onun için .

vay anasını arkadaş bu ayrı uygulamaymış. Ben de sanıyorum ki instagramdan fotoğraf atarak mesaj göndermeye instamessage falan diyorlar.

belki de yalnızlığımın tek nedeni windowsphone :/

olmayan soruya cevap: valla seviyorlar durduramıyoruz.

bezgin edit:www.youtube.com

sevgilini de kap git fakenin yanına.

ee sana ne zararı var?

www.youtube.com