1 saat öncesinden.

peki servisler saat başı mı buçuklarda mı kaçta.

lanet olsun amk ya. firmaya ulaşamıyoruz b öyle bir lakayıtlık olabilir mi. ülke her firmasıyla bir sirkten farksız.

muhakkak aklınıza gelmiştir ama, son metro seferi (toplu ulaşım olan) gece 12 olması lazım. otogara metroyla gitseniz?

Saat başı diye hatırlıyorum ama emin olmanızda fayda var.

metro'nun sitesine girip ayni saate bilet aliyor gibi devam et. yolcu bilgilerinin yaninda "servis sec" menusu var. orda saatler yazar.

burda anlatildigi sekilde yapabilirsin docs.aws.amazon.com

abi yok artık. gerçekten yeni instance mı açmam gerekiyor?

With Great Power Comes Great Responsibility

Düğün yapma kurtul. Dünyanın en saçma şeyi için değer mi bunca rezilliğe.

@pavlis hatunun aile tutturdu yapacaz diye. masrafı da fazla orada, en az 40 bin çıkacak ama yine de istiyorlar. ben zaten bizim tarafta yapmayacam.

Tanidigim bir cift bu sebepten ayrildi. Ailelerin dindarlık farki yüzünden.

düğün buzdağının görünen kısmı. evlendikten sonra da problemleriniz olacak hayat bakış açısı kaynaklı.

Benim dugunum olsa babam bu sebepten gelmez.
Ickiyi sinirlayabilirsiniz, kisi basi max 2 icki dugune dahildir filan diue. Maddi durumu cok iyi olmayan bi arkadasim oyle yapmisti. Ha sordugunun bu olmadigini biliyorum, asil soruya nasil cozum bulabilirsin bilmiyorum :/

Bu sorunu halletmeden evlenmeyin, hazır fırsat ayağınıza gelmiş halletmek için. Pat diye herhangi bir şeyden bahseder gibi konuya girin, önce biz de arada içiyoruz arkadaşlarla deyip ardından düğün bahsini acin. Böyle olacak gönülleri olsun ayıp olur bir daha düğünleri olmayacak vs. nabza göre konuyu kapatın.

Böyle şeyleri uzattikca gerilim artar, kendi adınıza uzattiginiz bir meselenin de devamı olmuş sizin için. konu alkol değil konu ailenizin onaylamayacagi bir şeyi evleniyor olmanıza rağmen hala gizli saklı yapıyor olmanız. Ama düğün de öyle olamayacak.

@kelepir sonrasını bir şekilde hallederiz zira yaşadığımız şehirler ailelerden farklı. ailelerinki ise birbirine bayağı uzak hani.

iki tane dugun yapin. bir tane gelin evinde, bir tane de damat evinde. ickili ve ickisiz.

ickili dugune alkol almayan insanlari davet etme. ickisiz dugune alkol alan insanlari da davet et. icki icen insanlar daha esnek. icmeyenler genelde kati oluyorlar.

Aha aynı biz :D dörtlü grup kurup dertlesebiliriz.

Yalnız içkili düğün istemek ailenin hakkı değil. 40bin bir araba parası, hem düğün için gereksiz hem de siz zor durumda kalacaginiz için gereksiz. İçkili düğün yapılması sizin ve aileniz için sorun olur. Ama içkisiz yapılırsa karşı taraf için sorun olmamasi lazım. Bence ısrarları çok çok saçma. Biraz yumuşak huylu geldin bana, ezdirme kendini.

En mantıklısi dugunsuz, sade nikah. İlla düğün yapicaz diye tutturuyorlarsa masrafı da karşılamaları lazım.

Valla sorun yaşarsınız siz bu kafa ile. Çünkü hassasiyet gerektiren bir konu ve karşı tarafta ben bu hassasiyeti göremedim.

Servisi gostere gostere degil de masa altindan yapsalar kiz tarafi kabul etmez mi?

Bu sekilde olursa sizinkiler en fazla “zikkim icsinler” tadinda tepki verir. Obur turlu rakilar havada ucusacaksa katilmayabilir sizinkiler. Tek kendileri olsa belki ama “el alem ne der” diye dusunurler buyuk ihtimalle.

@elo adamlarda içki=su gibi bir şey, ben de anlamadım sanısın ki Çek Cumhuriyeti'ndeyiz. Ama bu konuda ısrarcılar, kızcağız da birkaç defa söyledi ama nafile, babası illa da istiyor. haa içki=leş gibi bir şey olacak. içip dağıtacak millet. babası falan da dahil ama bunu bile istiyorlar.

@brkylmz abi o iş sakat. içki dediğin şey iki dubleden sonra herkes uçacak, olay bu onlarda.

Gerçekten merak ettiğim için bi daha soruyorum. 40binlik düğün masrafını kim karşılayacak?

onlar karşılayacak. bizimkilerin zaten böyle bir maddi gücü dahi yok.

Onlar karsilayacaksa bırak yapsınlar o zaman, meraka bak. İki üç saat içip eglencez diye bu devirde bu para, üstelik huzursuzluk çıkarmak çok ilginç.

Valla benim ailem dindar. Karşı taraf değil. İçkili düğün konusunda netim, yaptırmam. Ki ben de içmeyi severim. Ama sırf düğünde içilecek diye kendi ailem ile ters düşemem. Kız tarafı ayıp ediyor.

işte öyle olmuyor. adamlar istiyor. bizimkiler katılmasa olur mu ki acaba ya?

Kız desin babasına düğüne katılmayacaklar beni zor durumda bırakıyorsun baba diye, belki baba olay çıkarmak istemez?

Sizinkiler katilmazsa “damadin ailesi katilmamis!” diye cok fena olur. Bu durumda da ailenle ters dusmus olursun.

Ben diyim, bu israr (kiz tarafinin israri) ve inatcilkk (erkek tarafinin ickili dugune muhtemelen gitmeyecek olmasi) ileride ortaya cikacak bir suru sorunun isaretcisi. Cocuk olsa o bile “nasil yetisecek” konusunda sorun olacak filan of. Zor.
Bu yasinda icki ictigini sakliyormussun, iki aile bir araya gelse, yemek yemeye gitse olay olur. Esinle raki-balik yapsan onu da mi gizli gizli yapacaksin? Ya da sirf esinin ailesine mi yamanacaksin:/

Esinle bu konuda hemfikir olsaydiniz iyiydi ama su anda sikintili.

ailelerin pek de istemediği bir evlilik sanki. böyle şeyleri sorun ediyorlar. çok da bu evliliğe hayır diyemiyorlar bunalıma girip intihar etmeyin diye.

kız tarafı muğlalı, tekirdağlı filan mı?
öyle ise o 2 tane ile sınırlayın filan olayları sökmez. zaten öyle salonda alafranga da olmuyor. bildiğin kuruluyor masalar geliyor keşkekler gidiyor rakılar.
ve de evet, nasıl suriyeden başlık parası vermeden kız alamazsın, muğladan da içkisiz kız alamazsın. bu iş öyle. şan, şeref meselesi. hele kızın amcası dayısı düğün yapmışsa, kızın ailesi illa ki yapmak zorunda. 3 tane de fazla içmek zorunda.
ya siz uzak değil misiniz? uzağız de. annen/baban gelmesin. yok mu hiç içkili ortam kaldıracak kuzen muzen bir şeyler ? 2-3 kişi onlar gelsin.
not: konyalıyım içkili düğün yapsam beni vururlar. ama bedava içki bulsa hepsi içer :D anlıyorum seni.

Eloya anlam veremedim. Niye kız tarafı ayıp ediyor ? Nasıl diğer ailenin hassasiyetleri varsa belki bu konu da kız tarafının hassasiyetidir. Niye saygı sadece tek tarafa olmak zorunda ?

Hocam esimin ailesi agir dindar ben ateistim. Esim biliyor ama ailesine muslumanim diye yutturduk. Bizim aile iciyor iki dugun yaptik bizimkine annesi geldi babasi gelmedi onlarin dugunune bizimkiler geldi. Onlarlaylen din iman konusuyoz bizimkilerle her turlu konudan. Evet genel olarak zor. Genel hayat tarIninyurutmek falan. Mesela ickili bir fotografimi sosyal medyada payalsamiyorum eve anne babasi geldiginde viskilerimi sakliyorum falan ama bir sekilde yurutiyoz. Esinin anlayisli olmasi lazim bu noktada. En iyisi yurt disina gitmek. Biz de oyle dusunuyoruz

Bence karşı tarafın ailesi bu saçma isteklerinden vazgeçmeli. Orta yol bulunmak zorunda ve içki olmazsa olmaz bir şey değil. Bu işin tek yolu karşı tarafın ailesinin vazgeçmesi. Çok istiyorlarsa masa altından içsinler.

Adamlar düğünü kendi yapıcak oğlan tarafı illa biz gelmicez diyolarsa onlara bok yemek düşer :D bu mu farklı görüşlere saygı içmek zorunda değilller oğulları için gelip orda oturacaklar yani nedir. Bana içkili düğün yaptırmammm!!1 diye biri gelse gerçekten sinirlenirim kız arkadaşın anlayışlı değil denmiş tam tersi gayet iyi idare etmiş bence.
Ayrıca bir tarafın kararından tamamen vazgeçmesi nasıl orta yolu bulmak oluyo?

biravekahve'nin dediği doğru.
elo'ya ben de anlam veremedim.

içki içen insan için içkisiz düğün kadar yavan bir şey olamaz.
ki nişan içkisiz olmuş, bence bu yeterince büyük bir fedakarlık.

içkili düğünde kimse kısıtlanmaz, istemeyen içmez.
içkisiz düğünde, kızının düğününde rakı içmek isteyen, şampanya patlatmak isteyen baba (artık meşrebine göre) bu isteğini yerine getiremez.
yani içkisiz düğünde bir kısıtlama var.

ayrıca içkisiz düğün mü olur?

bu tarz kısıtlayıcı düşüncelerle yaşayan insanların evlatlarının mutluluğunu tehdit etmesini çok adaletsiz buluyorum.
üstelik aile oldukları için saygı da göstermek lazım, ama mesela ben işte bu yüzden evlenmekten falan soğurum.

yani içkili düğüne gidince ne oluyor?
deri üzerinden emilim yoluyla falan alkole mi maruz kalıyorlar?

şöyle mantıksız şeylere aileniz olsalar dahi prim vermeyin yahu.
sizin mutluluğunuz ne olacak?
yani içki var diye düğüne gelmeyeceklerse zaten gelmesinler, siz de boşuna strese girmeyin.

hangi ana baba evladının düğününde masa altından içki içer ayrıca ya?
iyice saçmaladınız artık.
ne münasebet?
sevmiyorlarsa, gelirler ve içmezler.
iyice cahil, yobaz, abuk subuk bir toplum olduk.
aileniz neticede, kusura bakmayın ağır da konuşmak istemiyorum.
ama istemeyenin ağzına şişe dayanmadıkça bunun savunulacak bir tarafı yok.

@blatta, hocam, "içkili ortamda bulunmak günah" velkam tu tutucu anadolu şehirleri. dünyevi müzik çalınıyor diye ortamı terk eden, kadın-erkek bir arada diye girmeyen ve düğün sahibine buğz eden..neler var neler.

ben içki içmeyen aile için bir kulp bulunsun, gelmesinler, fikrini önermiştim ama (özelden de yazılanlara göre) ciddi ciddi imkansız gibi.

anne-baba da illa gideceğim diyorlarsa, oturun konuşun, bakın bu düğün içkili olacak, bunun alternatifi de yok diyin [ben içki içmiyorum ama ailem içiyor olsa ve ailede düğün raconu bu olsa, masrafını çekip biz yapacağız deseler "hayır yapamazsınız" demez kimseye de dedirtmezdim, kız tarafından böyle bir şey beklemek bence haksızlık]. bir kıyamet kopacaksa, düğün günü kız evinde kopmasın bari. yani kopacaksa şimdiden kopsun. belki sindirirler o zamana kadar.

ha sindiremediler. o zaman bir kıyamet daha şöyle kopacak. en güzeli, düğün içkili diyerek gelmeyecekler. nişanlınız da bunu böylece kendi ailesine söyleyecek. bu sefer de onlar köpürür ama düğün zamanına kadar umulur ki sakinleşirler. yalnız kimse sindiremeyip ama aileler de yüz yüze gelirse şenlik olur, hadi kolay gelsin.

sizin yapacağınız bunları söylemek, kenara çekilmek.

çok düğünde böyle şeyler oluyor. tek değilsiniz. üstelik düğün 1 gün, geçim her gün. siz bu aile yapılarına rağmen geçinmeyi göze aldıysanız, düğünü de bir şekilde halledersiniz.

trakyalıyım. düğünü içkili adında yapmadık ama zaten bizim kültürümüzde içkisiz düğün çok azdır. en azından illa eşe dosta kasalarla bira ısmarlanır. onlar da kendilerince içerler. eşimin ailesi de dindar. ailece geldiler, bir köşede oturdular ve eğlenceyi izlediler. kimse onları rahatsız etmedi. aksine kendi memleketleri için "gelsinler, burada düğün görsünler" dediler.

bence ailenizin tavrı gereksiz, madem masrafı da üstlenecekler diğerleri. size de gelip teşrif etmek düşer. sizin kültürünüz böyleyse onlarınki de öyle. maksat çocuklarının mutluluğunu görmek değil midir!

yani pastörizesüt ve blatta hiberna +1

@niye ama:

benim anlamadığım şey, kendileri içmedikleri için saygı beklerken, başkalarının içmesini kısıtlıyor oluşları ve bir de bunun üzerine saygı beklemeleri.
hatta bekledikleri gibi, bu saygıyı da burada yazan birkaç arkadaştan bile görüyorlar.

iyice yavan, iyice cahil, saçma sapan bir topluma dönüştük.
bunun saygı görmesi aile olsalar dahi benim çok karşı olduğum bir şey.

siz içki içiyor musunuz?
siz karınız olacak kadının ailesinin içki içmesinden rahatsız olmuyor musunuz?
bu kadınla evleniyor musunuz?
o zaman yaparsın düğününü, gelen gelir, gelmeyen gelmez.

bu konularda her yazdığımda buna aile terörü diyorum ve tekrar ediyorum.
hem cahilce bir şekilde, abuk subuk şeyler için diretiyorsun, hem de haddini aşıyorsun.
buna karşılık sadece aile olduğun için bir de saygı görüyorsun.

bence bir insan ayağını yere basıp kendini saydırmayı bilmeli.
ailesine de, başkalarına da.
kimsenin evlenme çağına gelmiş evladına bu stresi çektirmeye hakkı yok.

gelir, efendi gibi tebrik eder, altınını takar, pastasını yer gider içki içmiyorsa.
kimse kimsenin ağzına kadeh dayamıyor.

"ailemle aramı bozamam" olayına da şöyle anlam veremiyorum...
onlar senin huzurunu bozuyor, düğününü burnundan getiriyor ama?
hem de sadece bir bardakta kendi halinde duran bir sıvıyı içmeme hakkına sahipken.

biz bu kafayla hiç yol alamayız.
birey olma konusunda koca bir sıfırız.
birey olmaktan kastım da bireyselleşmek, avrupalı gibi yaşamak değil.
birey olmak, sözünü geçirmek, kendi istediği yolu tutturmak vb.

Keşke zamanında sen de kayınpederinle içmeseydin. Seni bu konuda rahat gördükleri için aileyi de bi şekilde ikna eder canım o kadar katı değillerdir diye düşünmüşlerdir.
Benzer sorun bizde de var mesela ama alkol'ün a'sı geçmiyor aileler bir araya geldiğinde, çünkü o yasaklı konu. Ben eşimle içerim ama bunu sadece 2'miz biliriz onun ailesi de benimki de bilmez, gerek yok. Onun ailesi bilse mutlu olur(tahmin ediyolardır belki), ona göre farklı aktiviteler çıkarırlar benimle birlikte içmek için, ama bu sefer benim aileme ayıp olur. Bu yüzden en azından düğün geçene kadar bilmeselermiş keşke...

Şu aşamadan sonra yapacak bişey yok o tartışmaları yaşayacaksınız hazır olun, biz düğün istemiyoruz siz istiyosunuz ozaman siz çözün diye aileleri birbiriyle baş başa bırakın. Emin olun size yaptıkları çirkefliği(kimseye hakaret etmiyorum yanlış anlaşılmasın, tavrı hangi kelimeyle anlatacağımı bilemedim) birbirlerine yapmazlar. Aralarında çözsünler, siz katılmayın. Ya da katılıyomuş gibi yapın ama iki tarafa da az az hak verin.

@ blatta

ben de bu bağnazlıktan hoşlanmıyorum. ve herkesle de çat çat konuşuyorum etrafımda zaten :)

ama işte, özellikle dinci kesimin son senelerde iyice abarttığı bir, başka yaşam şekillerine saygı duymama resitali var.

var yani. içki bir kenara. kızın başı açık, gelinliği kolsuz diye ne kıyametler ne kıyametler koptu gözümün önünde. ama ne oldu, kız-oğlan biz istiyoruz dediyse kimse bi mok yapamadı.
sevimli mi, değil. düğün günü bu tatsızlıklara ne gerek var? kendi çocuğun yahu, kime ediyorsun? ama laf anlatmak çok mümkün değil.

o yüzden herkesin gönlünü hoş tutmaya uğraşmamak lazım. olmuyor çünkü. bunu kavgasını verme zamanı da düğün arefesi değil. verilecektiyse çooook önceden yapılacaktı, o bireysel alanı koruma mücadelesi.

dediğim gibi ben olsam sadece durum bu der (o da düğün günü hır çıkarmasınlar diye, onu da baştan derim hır çıkaracak olan gelmesin) kenara çekilirim. elbette ailemle de kötü olmak istemem ama durum bu, sonuçta ben evleniyorsam eşimin ailesini de saymak durumundayım. bitti.

bir düğün arifesinde, bu kadar katı olunan konuları ha diyerek çözmek, maalesef mümkün değil. keşke olsaydı. ne kadar çözüm bulmaya çalışılsa o kadar çetrefilli hale gelecek işler bunlar. sadece, saygılı sakin bir biçimde böyle böyle deyip kenara çekilmek lazım.

Kaç yaşına geldim diyorsun ailenle bu konuları konuşamıyorsun. Sen evlenme arkadaş siktir et.

Kiza yazik olmus ailesine de tabi

Tam ozledigimiz akp turkiyesi olmus masallah

Blatta helal. ickisiz dugun olmaz. hayatinda bi kere evleniyosun kac yasina geldim diyosun ana baba dusunuyosun evlenmeye de muktedir degilsin o zaman

Bu konular da içki içen kısım feragat edebilir siye düşünüyorum. İçmezse ölmez ama dindar bir aile düğününde içki olması daha farklı. Ben de aynı durumdan mğzaripim

Buradaki cevaplardan bile anlaşılıyor ki dindar olan taraf kendini hep tercihine saygı duyulan olarak görmek istiyor bu durumda senin ailenin bundan taviz vermeyeceği açık. Ben de neden içen taraftan bekleniyor anlamıyorum. Bir taviz varsa iki taraftan biraz olmalı.
Bence siz ailenize bir an evvel anlatın eğer istemiyorlarsa oradaki düğüne gelmezler. Zaten sizin tarafınızda yapılmadığına göre düğün o kadar da önemli değil ailen için. Gelinin tarafına da anlatın bunu büyük bir olay gibi görmeyip saygı duyarak karşılamalılar bu durumda.

Benzer durum bizde de var. Ickili düğünü birak, duz nikahta nasil bir araya getirecegimiz bile problem. İnsan kafayi kiriyo bi yerden sonra.

Dugun yapmamak ilk secenek ama kacinilmazsa da nikahtan sonra, kiz tarafına ickili kokteyl tarzi bi kutlama yapin. Ailenize de bunlaaağrrr kutlama yapmak isiyomus icki de iciyolar, onlara ayri bir aktivite duzenleyecegiz mecburen diyin yapacak bi sey yok.

Çözümü yok yani bu olaylarin, kesin olan tek sey kimseyi mutlu edemeyeceksiniz. O yuzden arada ustunden kamyon gecen siz oldugunuz ve bi turlu ölmek bilmediginiz icin oldurmeyen sey guclendirir diyerek biraz da siz ailelerden anlayis bekleyeceksiniz, uzuleni kirilani azicik gormezden geleceksiniz mecbur.

biz yaptık bu evliliği hiçbir sorun yaşamadık.

evlilik döneminde aileler sorun yaşadı ama o dönem olanın o dönemde kalmasını sağladık.

ama biz düğün yapılmasını engelledik bir şekilde.
bence siz de engelleyin. nikah yapıp oradan rakı balığa geçmiştik arkadaşlarla.

Dediğin durumun içerisindeyiz biz de. Biz olay çıkmaz desek bile belli olmaz. Zaten ben daha kendi işimde olay çıkıp çıkmayacağına emin değilim.

Yapacağınızı bilmiyorum da yapmamanız gerekeni söyleyeyim ben size. Gidip de karşı tarafa "ben içkili düğün yaptırmam" deme, diyemezsin. Bu evlilik işi nasıl tek başına verilen bir karar değilse, düğün ve diğer tüm olaylar da ortak karar verilmesi gereken şeyler.

Benim şu an için imkanım yok. İmkanım olsaydı yemekli ve içkili düğün yapmayı çok isterdim. Çünkü ailemde "şunun düğünü olsa da bi göbek atsak" tayfası kadar "şunun düğünü olsa da bi içsek" tayfası var. Ve babamın özellikle bu isteği olduğunu çok iyi biliyorum. İçkili düğün güzel bir şeydir bi artisliği yoktu zaten. Millet adabıyla yer içer oturur.

Ben diğer arkadaşların söylediklerine katılıyorum. Muhafazakar kesim nasıl anlayış bekliyorsa onlar da anlayış göstermeli. Eğer illa içkili düğün yapılacaksa garsona söylenir ayarlanır. Ha en güzeli hiç girmemek bu işe. Çünkü içkisiz yaparsanız karşı taraf memnun olmayacak, içkili olursa siz olmayacaksınız.

Ben olsam tüm samimiyetimle hem ailemle hem de karşı taraf ile bi görüşür nabız yoklardım. Orta yol bulurdum.

Bu arada karşı tarafın yaptığı bir ayıp yok.

içkisiz düğün olmaz. ailenin alkol takıntısına bir dur de bence. Kimse onlar içsin diye onları zorlamıyor. Biz içmiyoruz onlar da içmesin alkol dağıtılmasın kafası biraz gericilik oluyor. Alkol için olan masrafa katılmamaları okay ama düğüne gelmemek normal değil.

Bu yaşa geldiniz, evlenip yuva kurmayı düşünüyorsunuz ama ailenize alkol aldığınız gibi bir konuyu anlatamıyorsunuz. Bence durum şu anki düğün olayından çok daha ciddi. Bir ömür nasıl geçecek böyle, sürekli bir tarafı idare ederek mi? Bence bu düğün meselesinden ziyade daha kalıcı bir çözüm bulmanız gerek bu soruna ama biliyorum ki şu anda tek önceliğiniz düğün ve şu düğünü atlatayım gerisi umurumda değil diyorsunuz. Daha sonra aile bir araya gelmelerinde, bir tatil fotoğrafında ortak bir düğünde işler daha da büyüyecek vs vs

Ne diyeyim neye inanıyorsanız o yardımcınız olsun. İşiniz zor.

Çıkar yolu yoktur, büyük olaylar çıkar, hazırlıklı ol. Muhafazakar aileler bu konuda müsamahalı değil. Tanıdığım bi aile geline orospu gibi giyinmiş falan diyecek kadar ileri gitmişti, düşün annen bunu diyen. sırf bu tarz inatçılıkar yüzünden çok saçmaşeyler oldu. sen düşün olayları.

Sizinkiler düğüne katılmasa olmaz, annenin içine bir ömür dert olur. Onunki aile de seninki ne ? sen ağaç kovuğundan mı çıktın ? Nişanlının ailesi ile konuşup orta yolu bulması şart, senin görüşlerinin, ailenin isteklerinin hiç mi bir önemi yok ? Bu kadar kültür farkı varken bir zahmet saygı duysunlar, siz de çıkıp mevlütlü düğün olacak, haremlik, selamlık oturulacak deseniz ne hissederler ? Arada kültür farkı olabilir çok normal, ama iki tarafın da anlayışlı ve orta yolu bulucu olması lazım, bizim istediğimiz gibi olacak diye diretmek hiç şık bir davranış değil.

Bu arada neden içen taraf taviz vermek zorunda onu gerçekten hiç anlamıyorum bu tarz konuda ailesi muhafazakar birisi olarak. İçmeyene zorla için demiyorsun ki? İçen içsin, içmeyen içmesin. Burada çok net ve dik durulacak tek bir konu var, o da sen kendi anlayışını bana dayatamazsın. Ben sana zorla içirmiyorsam sen de bana zorla içkiyi bıraktıramazsın. O yüzden geri adım atacak bir şey yok, kendinizi suçlu hissetmeyin.

düğünü kız tarafı yapıyormuş, onlar karşılıyormuş o zaman onların dediği olur. ortaklaşa yapılsaydı ailenin de söz hakkı olurdu. ya da ailen yapsaydı istedikleri gibi alkolsüz yapabilirlerdi, kimse de çıkıp "neden alkol yok" diyemezdi. bu kadar basit.

dindar aile kim ki karşı tarafın yaptığı düğünde "içmesinler" diyebiliyor? kimsenin haddine değil. kızın ailesi haklı.

kizilcik serbeti bölümü gibi duyuru olmus:). neye karar kildiniz en son?

biraz önceye kadar apple sitesi "pazartes"i diye gösteriyordu. şimdi "Taşıyıcı firmanın planladığı tarih için tahmini teslimat tarihine bakınız." diyor. orda da hiçbir tarih yok şuan.

sinir oldum biraz, çünkü ben gönderime güvenip bir tatil planlamıştım. ben yokken ulaşması çok kötü olur, çünkü benden başkası teslim alamaz.

Haksizsin. 30 yil once 3 gun su kesiliyordu diye simdi su kesilmesini cok normal bir sekilde neden karsiliyoruz? 3 gun su kesilmeyecek tabi. Yemek yapmayi bilmiyor olabilir ben yapmazsam kimse yapmayacak degil ben yapmazsam siparis veririm gelir.

Sen buz ustunde okula gittin diye niye islanacagimi bile bile disariya cikayim?

Ben yaptim onlar da yapsin bakis acisini cok hastalikli buluyorum.

1. suların 3 gün kesilmesi normal bir şey değil.
2. her sağlıklı insan günün en az 1 öğününde et yemelidir.
3. kampçılık, avcılık vs. gibi şeyler yapmak hayatın default akışında yer almıyor.

Eski kafalısın. Bunun şımarıklıkla alakası yok. Çağa ayak uyduruyorlar hepsi bu. Tamir, bakım, temizlik, yemek yapmak gibi beceriler olmadan da insanlar hayatta kalabiliyor. aklın alalmayacağı bir durum yok.

Dostum 21.yuzyilda dedigin beceriler gereksiz. Kas gucu degil beyin gucu gerekli insanlara. Canli tavugu kesmek yerine kod yazmayi ogrensinler. Avcilik yapmasalar da olur, yabanci dil ogrensinler.

Bu nedenle elestirilerinde genelde haksizsin cunku verdigin ornekler cok uc olmus. Yemek yapabilmek ile canli tavugu kesip oldurmek arasinda ucurum var. Ufak tefek tamir yapabilme becerisi ile kirik kaburgayla camasir yikamak arasinda cok buyuk fark var.

Orneklerini yemegini pisirmek, camasirini yikayabilmek, bir gun internetsiz eglenebilmek seklinde verseydin sana katilacaktim ancak cocuklardan ve genclerden avcilik, kirik kaburgayla bulasik yikama, 3 gun susuz kalma gibi seyler bekledigin icin cok abartmissin.

Bence haklısın, çok şımarık tipler de var, fakat algıda seçicilik ediyorsun.

Bu durumun nedenleriyse çok çeşitli.

Bir yandan önceki nesil çok zorluk görmüş. Bu yüzden kendi evladına en mükemmel ve korunaklı bir yaşam sunmuş. Buna rağmen aklı başında gençler de az değil.

Şımarık insan her nesilde, her dönemde var, fakat nüfus katlanarak artmış durumda, dolayısıyla oranlar aynı kalsa bile şımarık insan sayıca artmıştır.

Nesillerin olgunlaşma yaşı gittikçe yükseliyor. Bu kaçınılmaz olarak böyle çünkü hayata atılma yaşları, hayat deneyimi kazanmaya başlamaları gecikiyor.

Kalitenin düşmesi bir yana, eskiden lüks olan bazı şeyler artık harcıalem olmıuş. Bilgisayar, fast food, araba, internet, telefon...

Benim dedem 1926 doğumluydu, ilkokuldan sonra şapkası önlüğü yok diye müdür orta okula kaydetmek istemeyince gururu kırılmış. Annesi, 3 kuruşu bir araya getiremiyor, müdüre yalvarmış. (Babası o sıralarda askerde) Bu da 'anne ben okumak istemiyorum, çalışacam' demiş. Başlamış sezercik gibi tablada simit, şeker kamışı vs satmaya. Babası ikinci dünya savaşı sırasında tekrar askere gitmiş, ekmeği karneyle almışlar, fakat karne var para yok.

Derken derken bir yerlerde işçi olmuş, sonra askere gidip gelmiş, bir fabrika sahibinin yanında özel şoförlük dahil her işi yapmış, bir yandan istanbul'dan kamyon getirmiş, derken taksicilik yapmış, derken birikim yapıp bir dükkan açmış... Küçük yaşta hem annesine kardeşine bakmaya başlamış, hem de bu arada evlenip(3'ü hayırsız olmak üzere) 4 çocuk büyütmüş.

Hayatta her şeyi görmüş geçirmiş, her ortama girmiş çıkmış.

Benim neslime kadar gelince ortam çok başkaydı. 90'ları aile olarak derinden yaşadık, fakat ben çalışmak zorunda kalmadım. Hobi olarak çalıştım, hayatın içine soktu ailem beni, ama aile olarak lüks de tüketmedik.

Durumunun bizden çok daha vahim olduğunu bildiğim ailelerin çocukları bile o dönem çalışmadılar. Lüks tüketimden vazgeçmediler, özel okullarda okudular ve nihayet battılar. Şimdi çalışmak zorundalar, belli bir yaşa kadar hayatı da öğrenmeden yetiştikleri için adaptasyonları çok zor oldu.

Ben hâlâ çalışmak zorunda değilim, buna rağmen bir nevi hobi olarak çalışıyorum.

Bence algıda seçicilik etmemek lazım. Görmek istersen şımarık olmayanları da görürsün. Zaten bir zaman gelecek bu şımarıklar da hayata atılacaklar.

Söylemek istediğimi de özetle ekleyeyim. Benim hayatta öğrendiğim önemli derslerden biri şuydu: Hayat herkese ihtiyacı olanı verir, istediğini vermez.

Bir sürü farklı sebepten dolayı görece daha rahat ve konforlu bir dünyaya gelen insanlardan bahsediyoruz, böyle olmaları normal. Yoksa benim köyde doğan, büyüyen yeğenlerim 6-7 yaşından beri çobanlık yapıp bir yandan okula gidip bir yandan köy hayatının gerektirdiği bütün o emek ve el becerisi isteyen şeyleri yapabiliyorlar; şartlar ile alakalı. Aslında tek başına insanların konfora alışmış olmaları bir sorun değil ancak Türkiye gibi ekonomik ve siyasi anlamda 20 sene öncesine dönme olasılığı olan bir ülkede hiç zorluk, yokluk görmemiş olmak bir kriz yaşanırsa sıkıntıya dönüşebilir. Tabi bunlar zaten yaşanılarak öğrenilen şeyler.

Emek konusu ise farklı. İnsan emeği hala dünyadaki en önemli girdi; yediğimiz, içtiğimiz, aldığımız, sattığımız her şeyin arkasında onlar olsun diye kimi zaman kitap başında, kimi zaman laboratuvarda, kimi zaman fabrikalarda uğraşan, çaba sarfeden, amiyane tabirle kıçını yırtan insanların emeği var. Bu emek döngüsünün para karşılığında dönmesi hatta bazı zamanlarda da çok ucuz olması onun kıymetsiz olduğu anlamına gelmiyor. Hiçbir şeyi kendin yapmak zorunda değilsin, yeterli kaynakların varsa her şeyi hazır al; bence sorun yok ancak aldıklarının arkasındaki bu döngüyü bilmeyen, umursamayan insanlar en basit tabiriyle tırt oluyorlar.

Muhtemelen son 15 bin yıldır falan her nesil bir sonraki nesli ise yaramaz, şımarık, beceriksiz buluyor. Her neslin bir sonrakinden daha keyif düşkünü olması kadar normal bir şey yok. Sorsan senin babanların nesli de seni aynı şekilde tariflerdi.

Şehirde köy hayatı yaşamadıkları için insanlara mı kızıyorsunuz? hahahaa herkes sizin gibi herkese açık alanı tarlaya çevirmek için uğraşmıyor. ben de sizin gibi insanlara gıcık oluyorum ve sürekli tartışıyorum. adam köyden gelmiş ailesiyle, boyna balkon yıkıyor, halısını silkeliyor, apartmanın/sitenin suyuyla arabasını, kilimini, halısını yıkıyor, bahçeyi tarlaya çevirmeye çalışıyor, o alana da kimseyi sokmuyor vs vs.

hayatımda ne köye gittim ne bir şey, işim olmaz. doğada hayatta kalma becerisi için tavuk mu boğmam gerekiyor akdkdkdd allah'ım şaka mısınız? ne doğada hayatta kalması, karanlık çağlardan mı geldiniz, neyce konuşuyorsunuz?

zevkine hayvan öldürmek (avcılık) ayrı, vücudunun ihtiyacı için hayvansal protein almak ayrı. gidip de amele gibi avlanmayacağım elbette.

Gebere Jackson
Ben köylüyüm, insanlar neden köy hayatı yaşamıyor, açık alanı tarlaya çevirmiyor mu demişim. Bence sen Türkçe bilmiyorsun ya da daha kötüsü okuduğunu anlamıyorsun.

Benim gibi insan ne? Beni ne kadar tanıyorsun? Balkon yıkamakla ilgili bir şey mi yazmışım. Niyet okuyup salakça yorumlar yapmadan evvel bir oku yazılanı rezil etme kendini.

Doğada hayatta kalmak için avlanmak da gerekebilir(ki buna balık tutmak da kuş vurmak da dahil) yeri gelir tavuk kesmen de gerekebilir.

Zevkine hayvan öldürmeye karşıyım ki zaten veganım ama gerekirse öldürürüm olay survival duruma gelirse bundan gocunmam.

Götünüzün dibinde Suriye örneği var. Venezuela'nın altından petrol fışkırdığı halde anası ağlamış durumda kıtlık halindeler. 2018'de yaşıyoruz da olmuyor mu bunlar? Neyinize güveniyorsunuz? Sorun şu ki hiçbir şeye hazır değilsiniz. Bunları sizin bilmemeniz, yapamamanız benden bir şey kaybettirmez kendi kişisel kaybınızdır. Daha 2 sene evvel üstünde f16'lar uçarken de yemeksepeti'nden yemek söyleyebildiniz mi?

Askere gitme, silah kullanmayı bilme, yemek yapmayı bilme, ulan nevresime yorgan geçirmek diye bir başlık var sözlükte ağlıyor bebeler. Bu kadar acziyetin üstüne bir de üstten üste konuşuyorsunuz komik. Sorsan ne işe yararsın diye zart firmasında zürt müdürüyüm. Bir bok üretmek var mı? Yok. İnsan yönetimi bilmek var mı? Yok. İki satır kod yazıyorsan onu ben de yazıyorum. Elektronikten anlamaksa ben de anlıyorum. Mesele bu değil ki. 2018'de yaşıyoruz da ülke sanki Twitter'ın Minecraft'ın falan üretildiği yer.

Bizim millet hele hele yeni nesil kadar tembel, gerizekalı, üretimden bihaber, hayatta kalmaktan bihaber, zayıf bir nesil, insan grubu falan görmedim.

Politik bir görüşü yok, sanatsal üretimi yok, tekniği kendinden önceki nesilden beter, eğitim anlamamışlar zaten, askeri kültür militarizm desen o da yok. Ne var? Kod yazıyoruz. Kodu 45 yaşındaki amcalarınız da yazıyor. Kod yazdın da dünyada elle gösteriliyoruz sanki götü boklu(literally) Hindistan'ın bebeleri bin basar yazılımda bize.

İnsanlar şehirde şehir hayatı yaşayacaklar elbette. kimse sizin içi boş komplo teorileriniz yüzünden hakarete uğramak zorunda değil. çok mu distopik kitap okuyorsunuz veya film izliyorsunuz, biraz azaltın lütfen, zira komik görünüyor buradan.

60 yaşında orta yaşlı amcamın facebook iletileri gibi ya, hangisine ne cevap vereyim bilemedim. herhangi bir sörvayvıl durumunda tavuk boğarsınız işte, biz de eleniriz. sevinsenize...

Kankacim agir sacmalamissin.

canlilar kendi habitatlarina uyum saglarlar ve ona gore yasarlar.senin gelistirdigin tavuk kesme,arazide kalma becerisi o adamda metrobuse tek seferde binebiliyor,vapurdan dusmeden karaya atlamayi,bonus toplamaya calisan arabalarin arasindan yolun karsisina gecmeyi becerebiliyor.adamin memleketinde buz yoksa napsin,zaten buzda neden bisiklete binsin.sen kolayi odul mekanizmasi olarak ogrenmissin,o adam zararli oldugunun bilincinde.
benim kalp krizi gecirdikten sonra arabaya binip hastaneye gitmem gibi,olm herosun hero cekiyorum kendime ,madalya takmalarini bekliyorum.doktor salak misin ambulans neden cagirmadin dedi.hakli adam.
Herkes kendine dogru,bana gorede iyi yuzemeyen adami anlamak mumkun degil,virajda onceligin kimde oldugunu bildigi halde kendi dalan koca bir ulke dolusu vizigot insanina akil sir erdirmek mumkun degil.arabasi cizldi diye kendini kaybeden malatapan abilerinde buharlasarak yok olmalari gerektigini dusunuyorum.selpak alirken f/p pesine dusen arkadaslarin halice atilmasi taraftariyim

kafa karışıklığı yaşıyorsun.

öncelikle bunun sonu yok. sen dersin ki; "bu yeni şehirli gençler karınca ısırınca doktora gidiyor." 100 yıl önce yaşamış birisi de der ki; "lan bu 1970'den sonra doğanlar diş çektirecekleri zaman iğneyle uyuşturuyorlar. insan bu kadar da acıya dayanıksız olmamalı." ondan 300 yıl önce yaşamış birisi bir şey der, aklımız çıkar. o yüzden yeni nesil şöyle böyle vs. diye saymanın sınırı yok.

ayrıyetten, insan daima zorunda kaldığında yaşamak için yapması gerekeni yapar zaten. bahsettiğin şehirli genç nesil ete doyamıyor ve hayatında hiç tavuk kesip yememiş olabilir. ama koy onu da bir ormanın derinliğine ver eline sadece bıçak. bak nasıl 15 gün sonra bulduğu ilk hayvanı öldürüp ateş yakıp üstünde pişiriyor. insan veya hayvan, yaşamak için her şeyi yapar. her ortama adapte olur. o yüzden şu an bozulan bir şeyi tamir etmemeleri, et yemeye doyamamaları falan alakasız şeyler.

genel itibariyle dediğin şeyler konforla alakalı. gerektiğinde bütün insanlar o konforun içinden çıkabilir. 2 damla yağmur yağınca evden çıkmıyorlar evet, ama deprem olsa bir şey olsa günlerce haftalarca yağmurun altında yaşamanın yolunu bulurlar. insanoğlu mağarada yaşarken "ay yağmur yağıyor, ben bu akşam avlanmayayım." deme şansı yoktu ki. ne yiyecek? çocuğuna ne yedirecek? ama bugün buzdolabı var. marketten zaten haftalık alışveriş yapıyoruz. kombi var, doğalgaz var, ev sıcak. evde uğraşabileceğimiz şeyler var. tv, bilgisayar, kitap, müzik vs. hava kötüyse çıkmak için önemli bir sebep yoksa çıkılmıyor. çünkü evde gayet imkan var.

ki herkes ve her şey açıkçası bana hizmet ediyor. ben de başkalarına hizmet ediyorum. para diye bir şey icat ettik, çok sevdik, çok faydalı bulduk. ve globalleştik. modernleştik. şimdi fırın bana ekmek yapıyor, öğretmen çocuğuma bir şeyler öğretiyor, doktor beni iyileştiriyor, belediye evime yol-su-elektrik vs. dağıtıyor, polis beni koruyor, şoför beni götürüyor, mimar yaşayacağım binayı tasarlıyor ve ben de kendi mesleğimle milyonlarca insana hizmet ediyorum. herkes alın teri döküyor. herkes uğraşıyor, aşırı zengin %1'lik kısım dışında dünya'daki herkes hayatının çok önemli bir kısmını hizmet vererek para kazanmaya ayırıyor ve haliyle 3 gün su kesilmemesini, internetin gitmemesini, ambulansı aradığımda pizzacıdan hızlı gelmesini bekliyor.

anlatabildim mi kafamdakini?

Dedem gibisin :) Dedem beni tam senin istediğin tarz yetiştirdi :P

Tezek taşıttı, odun kırdırdı, evine lambiri çakmayı öğretti, fidan diktirdi, amcamın oğluyla köyün bütün hayvanları toplatıp 2 saatlik yola onları otlatmak için yolladı falan. Ve bunları niye yaptığını ise ''Oğlum, ileride insanın başına ne geleceği belli olmaz. İstanbul'a bir şey olur yine gelir burada yaşarsın'' diyerek açıkladı.

O yüzden dayanma damarım çok serttir benim. Dayanırım ama su ve elektrik kesintisi normal bir şey değil abi :) Ağlamam ama saçma gelir, küfür ederim. Dedemin ağlaçlarıyla ilgilenilmesi gerekiyor ama artık kendim gidip yapmıyorum, orada bir aile var onlara para veriyorum, onlar bakıyor. Ortama ayak uydurup evrimleşiyoruz. Böyle şeyler biz evrimleştikçe zor gelmeye başlıyor. Ama bunlar orada yaşayan-büyüyen insanlar için geçerli ya da benim gibi bir dedeleri olacak bunları öğretecek.

Adam istanbul'da yaşayıp büyüyünce her şey elinin altında oluyor, her şeye kolayca erişebiliyor ve dayanma damarları yumuşak oluyor. Niye yapayım, niye ıslanayım, niye tavuk keseyim. Zaten her şeye 5 dakika için ulaşabiliyorum diyor.

Haklısın. Ama şöyle de bi şey var, insan zorda kalınca her şeyi öğreniyo. Gerektiğinde o duruma da çok kolay adapte olurlar. Şu ortamda her şeye ağladıklarına bakmamak gerek yani

haklısın ama parametlerin yanlış. ben eski nesilim hatta muhtemelen senden de eskiyim. lakin et yerim ama tavuk boğazlayamam. balık severim ama avlayamam hatta çiğ et türevlerie elimi bile süremem. ama bir surviver durumunda anamı bile keser yerim.
şehirli nesildeki aşırı şımarıklık diyince enim de aklıma armut piş ağzıma düş şeklinde bir yaşam geliyor. akşama kadar bilgisayar başında hepsi ama excel veya word kullanmayı bimiyor çoğu. myedikleri önünde yemedikleri arkalarındadır buzdolabı ağzına kadar doludur evde ama bir sandviç yapmayı bilmez, sandiviç malzemesini markete gidip almayı hiç bilmez. köylerde kış soğuğunda ayağı terlikle gezer çocuklar, şehirdekiler hapşursa özel doktoruna götürülür. ama bunlar çocuktan değil anne-babadan kaynaklanıyor. o yüzden bence başlık şehirli nesildeki aşırı şımarıklık değil, yeni nesli ebeveynlerdeki çocuk yetiştirememe sorunu olmalıydı.

ucuz bir şey almanın yoluna bakmak yerine tasarruf etmeyi düşünmelisin. krize hazırlık bu şekilde olur çünkü her kriz dönemin neye ihtiyaç duyacağını bilemezsin ve nakite ihtiyaç üst düzeyde olur.varsa paran yatır mevduat hesabına en azından değerini korusun.

burty'ye tasarruf konusunda katılmakla birlikte parayı bankada saklama fikrinin doğru olmadığını, bankaların güvenli olmayacağını düşünüyorum.

macbook pro aldım.
3300 dolar olan aleti 18000tl'ye aldım suan. amerika kuruyla 22-23bin ediyor. hatta kur zammıyla beraber 25binden ucuz olmaz.

niye aldım: çünkü yazılıcıyım ve elimdeki macbooku en geç 6-7 ay sonra değiştirmem gerekecekti.

macbook pro cok mantikli. yani su yonden mantikli, bir daha bu rakamlara alinamayacak asla.

yoksa isi olmayan adam gidip de almasin tabi ki

diğer sorum da şu ya:

ben 32gb ramli bir versiyon alacam. bu 1 ayda falan geliyormuş yurtdışından. 2 hafta sonra gelip bana "kur değişti abi getiremioz" falan demezler demi?

Store'dan da alsaniz apple.com'dan da alsaniz teslimden sonraki 2 hafta icinde iade etme sansiniz var. simdi siparis edin zam gelirse de etkilenmemis olursunuz. pisman olursaniz iade edersiniz.

aldiginiz zamanki fiyat neyse ondan verirler, sonucta odemeyi pesin yapacaksiniz?

asıl korkum gümrükle ilgili vs. yakın tarihte bir güncelleme gelirse ve apple "biz 32gb getiremiyoruz. paranızı iade edelim" demeleri. ve parayı iade ettiklerinde de 16gb lık versiyonlar bile 25k ları falan bulmuş olması vs.

zam geldi diye parca getirmiyoruz ayagi yapmaz apple. sanmiyorum.

Store'dan kurumsal satışta indirim alabilirsin.

faturayı da kardeşine kesecekler doğal olarak.

öğrenci maili falan gerekmiyor. 3 sene önce tablet almıştım öğrenci indirimiyle hiç bir şey gerekmedi.

şahıs firmam var bu arada, yine de kestiremiyor muyum?

yani fatura adı soyadı kardeşim ancak vergi no benim şahıs firmamın olsa yemiyor mu?

iç hatlar mı dış hatlar mı?

iç hatlarsa yetişirsin. dış hatlar ise riskli

1 saat veya 1 saat 15 dk sürer

peki bi sorum daha var.

eşimin bagajını o gelmeden önce ben veremyorum demi?

kişi başı 15kg hakkımız var, benim bavulumla beraber onun bavulu bu sınırı geçiyor. o gelmeden veremeyiz bavulu demi.

verirsiniz.
checkini önden yapın siz iki kişi sonra sadece siz bavullarla gidin, iki kişinin toplam sınırına bakarlar bavulları verirsiniz, biletleri de bastırır alırsınız. eşinize görmek istemiyorlar. en kötü kimliğini alın eşinizin.

bir de bu lamba school varmış sanırım ama onları hiç anlamadım.
senin programını karşılıyorlar, sonra sen de belli bir süreçte 40bin dolarlık yardım yapıp başkasının okumasını sağlıyorsun gibi bir durum var sanırım

fotolardan net seçemedim ama dediğin torx with pin oluyor.
www.amazon.com

aynen abi bunlar tam uyar. türkiyede var mı acaba bunlar, koçtaşta falan gremedim ama.

www.koctas.com.tr

Burada görünüyor.

bende fransız araba vardı ufak tefek tamiratlarda işe yarıyor diye 10 liraya bunun tornavidasını almıştım. kolay bulursun. şarjlı tornavidalar uçları bulunuyor.

Alyan anahtarla açılır.kaç numara bakmak lazım.

Torx.
Allen şeklinde olan da var, sabit tornavida şeklinde tek tek olan da var, takım uç olarak olanlar da var. Hırdavatçılarda yapı marketlerde set olarak bulabilirsin.

Torx T10 mesela:
i.hizliresim.com

yıldız alyan

T10 ve T15 tipi tork anahtarı ile açılabilen vida tipine benziyor.
Makine sektöründe kesici elmasların takıma bağlanmasında kullanılır genelde.

örnek:
www.google.com.tr

security torx olarak geçiyor teknik adı bu ortasında delik olanların.
tr.aliexpress.com

veya yine amerika'ya yazlımcı olarak giden ama mühendis olmayan birilerinin blog'u veya youtube kanalı veya ne bileyim sözlükte veya başka mecralardak iyazıları vs. varsa o da çok makbule geçebilir.

sözlükte guru'nun yazdıklarına falan bak, ssg de dediğin gibi gidiyor bildiğim. O tarz insanların yazdıklarından yola çıkabilirsin.

uber'de çalışan selman kaya diye biri var, youtube kanalı da bulunuyor. bu konularla ilgili detaylı video'ları vardı. soru sorarsanız yardımcı da olur belki.

"mühendislik diploması olmayan (ama lisans mezunuyum) bir yazılımcının amerika'da iş bulma şansı var mıdır?"

Evet var. Muhendislik diplomasi sarti yok zaten buyuk firmalarda.

Misal Google'in rastgele bir Software Engineer ilanindan kopyaliyorum: "BS degree in Computer Science, similar technical field of study or equivalent practical experience": goo.gl

Bir tane de rastgele Microsoft ilani, bunda degree yazmamislar bile: "2+ years of software engineering experience": goo.gl

Bu sekilde giden cok insan vardir ama daha goz onunde oldugu icin Sedat Kapanoglu geliyor aklima ilk.

ssg veya onun gibi kişiler gibi, bir şirketten davet alarak amerika'ya gidip tanıdık da olmadan iş aramaya başlarsanız her zaman hayalinizdeki işe kavuşamayabiliyorsunuz. mesleği bile olsa ilk zamanlar garsonluk, pizzacılık, marketde çalışma gibi işlerle başlayıp 1-2 sene sonra hayal ettiği işe ulaşanlar çok. eğer işiniz hazır bir biçimde gitmiyorsanız gerekirse bu işlerin yapılacağını bilerek gitmelisiniz.

mesela birinin hikâyesini gördüm youtube'da, marketde çalışmayla başlayıp belli bir süre iş kovalayıp linkedin'in türkiye ile ilgili biriminde çalışan var.

@bcdhms, aynen abi o arkadaşı biliyorum. ama kendisinin öğrencilik kariyeri baya parlak, mühendislik vs. mezunu zaten. videolarından da 5-6 tane izledim, hepsi genelde "yazılım mühendisliği" üzerine konuşmalardı.

o yüzden tam aradığım yanıtları onda bulamadım ama yine de güzel vizyon verdi.

bilgisayar muhendisligi icin soyleyeyim, herhangi bir diploman olmasina gerek yok. belli basli hicbir sirket senden diploma sormuyor, mulakatlari gecebiliyorsan zaten yeterli bilgin var demektir. yine yazilimda once oraya gidip orda sirketlere basvurmazsin. burdan basvurursun eger kabul alirsan onlar senin yerine vizeni alirlar. daha dogrusu lottery icin gerekli belgeleri hazirlarlar.

azer koculu var. github.com //şu an abd de değil bildiğim kadarıyla
nasıl gittiği hakkında şurada bilgi vardı www.youtube.com

caner turkmen (iki yıllık diplomalı) youtu.be
//abd den döndü sanırım.

meng to twitter.com
//daha önce gidip sonra ayrılıyordu, sanırım vizeyi ye

her birinin abd deneyimi gidiş yolu hakkında fikir verir.

www.youtube.com

bunları izleyin mutlaka

mesela şuan en iyisi huawei p20 olabilir mi?
bu ürünü şuan almakla, 1 ay almak arasında kur farkı ihtimali var mı? (apple'a gelen %23 zam gibi bir şey bekleniyor mu? apple zammı bekleniyordu çünkü)

Samsung S9 PLUS. Kamerası hepsinden iyi. Huawei kameralarında genelde renkler baya yapay.

"buna dair bir yabancı site vardı, 100 üzerinden puanlıyordu"

aradığın dxomark, çok da itimat etmemeni öneririm. yerden yere vuruluyorlar.

Dxomark'a göre P20 Pro.

İlk 3 bence;
P20 Pro
Pixel 2 XL
S9+

Çıktıysa bu üçlü arasına XZ2 Premium da girer.

Kurtlanmazsın ama düzgün de pişmez. Önce tostun üstünde sucukları çevirsen birkaç dk çok güzel olur tost sonra.

kızgın tavada 1 dk çevirirsen daha iyi. parazit açısından değil, lezzet açısından.

makinada da yapabilirsin ekmeği koymadan önce. sucuk kaliteliyse yağı da hafif ekmeğe geçer, misss.

millet çiğ sucuk yiyiyor(ben), sen az piştiği için sıkıntı olur mu diyorsun. birşey olmaz.

sanayi tipi sucuktan bir şey olmaz zaten işliyorlar onları, ısıl işlem görüyor --ha içine neler katıyorlar o da ayrı mesele.
ama birinin çiğ etle elinde oldurduğu sucuksa o dediğin tenya vs. olabilir, nasıl yapıyorlar bilemeyiz. daha önemli bir mevzu da var çiğ ette: deli dana :/

ince kesersen pişer. kalın kesmek yerine ince ve bol olarak yay ekmeğe. yağını ekmeğe salsın pişerken lezzeti orada. ulan zorla tost makinesi aldıracaksınız bana.

millet çiğ sucuk yiyiyor(ben), sen az piştiği için sıkıntı olur mu diyorsun. birşey olmaz +1

Ben tost yapacaksam lezzetli olması için önceden pisiriyorum ama şart değil

ben öncesinde tost makinasında kızartıyorum.
böylelikle hem sucuk pişip yağını salıyor, güzel bir lezzeti oluyor.

hem de o yağ, ekmeğin de iyi kızarmasını sağlıyor.

Ben tost makinesinde kızartıyorum, ekmeğin içini de sucukları kızarttığım yere basıyorum.

Yıllarca çiğ sucuk yedim, hiçbir şey olmadı.

tost makinasında önceden 1-2 dakika pişirsen fena olmaz. ayrıca bulaşık çıkarmaya gerek yok.

ne önden pişirmesi yahu. ilk defa burada duydum bunu da.

direkt koyuyoruz.

@stk: hocam çok affedersin de, bu işin üstadı var bileni var. azcık dinlesen izlesen duyardın. www.youtube.com

Aynen doğru bir bilgi. Sıcaklığın etkisiyle yağlar termojenik etkiye maruz kalıp yağ asitlerine ayrılarak mitokondriye taşınıp krebs döngüsüyle ATP sentezine katılıyorlar.

nesi saçma bunun abicim? angelus açıklamış işte bilimsel olarak. devam...

işe yarasa çok daha popüler bir uygulama olurdu.

Bizim bir komsu bunu denemek icin gece tek koluna Vicks surup yatmisti, simdi bir kolu incecik digerinde kollar patlican :(

bunlarla uğraşılacağına akşam 1 saat yürüyüş yapılsa kesin sonuçalınır

eda taşpınar sürekli güneşlendiği ve terlediği için incecik. angelus açıklamış sebebini. ben ikna oldum.

Hahaha böyle bir şey olabilir mi? İnanmayınız.

bu aptallıklarla uğraşmaman için sana özet geçiyorum:

bölgesel yağ yakımı diye bir şşey yok. kolunla dambıl kaldırırsın bütün gün, gider baldırlarındaki yağlar erir.
50000 tane mekik çekersin günde, gider yanaklarındaki yağlar erir.

vücudun, metabolizman ilk nereden vermek istiyorsa ordan verir. bölgesel zayıflama aptallıklarıyla vaktini harcama. yağ yakıcı aktiviteler yap.

Şimdi şöyle bir gerçek var... hergun akşamları yaklaşık 8 kilometre yürüyorum bunun son 1-1.5 kilometresini koşuyorum. Tişörte bakıyorum sırt ve biraz göğüs bölgesi ter içindeyken göbek çevresinde zerre ter izi yok dolayısıyla bu bölgede terleme az belli oluyor...bunu artırabilirsem faydası çok olacak göbeğin erimesi için...

Ben küçükken mahallede çocuklar yapardı bunu. Vicks olmayan versiyonunu ama. Yani efsane o zamanlardan beri yaşıyor demek ki. Yaşım 31 bu arada :) Yukarıda da denmiş. İşe yarasa kimsede göbek kalmazdı.

zamanında bunlardan giyip yürüyüşe çıkan amcalar, teyzeler görmüşlüğüm var.

saunaesofmanii.files.wordpress.com

Çok uzun zamandır bu sektörde iş yapan birisi olarak vue, angular, react gibi teknolojilerin hiç birinde gelecek görmüyorum. Hepsi zamanla grafiğinin zirvesine ulaşıp sonra piyasadan kayboluyorlar. 3 sene önceki angular talebi ile şimdikine bakarsanız anlarsınız ne demek istediğimi.

React native küçük app'ler için avantajlı görünse de hiç bir zaman büyük bir app'te kullanılmayacak. Hibrit teknolojilerin tamamı için bu durum mevcut. Eğer uzun süreli bu sektörde kalacaksanız, Swift öğrenin.

@talasas, react native'in neden buyuk app'lerde kullanilmayacagini dusunuyorsunuz? AirBnb ve Uber Eats (hatta instagram icin de react native diyor bazi kaynaklar ama inanmiyorum pek) gibi buyuk app ornekleri var?

Ben 3 senedir native ios ve android app developer olarak calisiyorum. Gerci son 1 senedir Android'i tamamen biraktim, iOS'a odaklandim.

React native cok ilgi cekici geliyor su aralar. Hatta icten ice native ios/android development'i bitirebilir mi diye dusunmuyor da degilim. Su aralar ABD'de is arama surecindeyim, kendimi 1-2 ay kadar kapatip react native'e odaklanip ordan yurumeyi bile dusunuyorum bazen.

@elon,

benim de asıl niyetim amerika'da iş aramaya başlamak aslında. 2019 ilk çeyreğe kadar bu tür popüler yazılımların bazılarında kendimi hepten geliştirmek istiyorum o yüzden.

medium.com

react native küçük/büyük olmasından ziyade uygulamanın tipine ve içeriğine göre kullanışlı olabilen bir teknoloji. react native'e geçip sonrasında native dile dönen çok fazla uygulama oldu. ciddi performans sıkıntıları var. rn kullanan büyük uygulamalar da ciddi anlamda bridge kullanıyor. o yüzden hiçbir zaman native'in yerini alabileceğini düşünmüyorum.

@elon, evet bahsettiğin gibi bir PR yapılıyor ama detaylarına indiğinde konu maalesef öyle değil. Mesela Instagram'da Ayarlar menüsünün altındaki Push notification settings kısmı react native sadece, diğer uygulamalarda da buna benzer durumlar mevcut (detaylarına şu an hakim değilim)

Bunun bir kaç sebebi var aslında, Hibrit teknolojilerin görünen en büyük avantajı 2 platform için aynı codebase'i kullanarak maliyet düşürmek gibi düşünebiliriz. Fakat burda düşen maliyet %50 değil, 2 Platfromda Native geliştirmek 2X efor gerektiriyorsa, hibrit bir tekonoloji kullanmak da 1.5X'in üzerinde bir efor gerekiriyor. Belli bir ölçeği aşan işletmelerde "yazılım geliştirme" artık maliyet kalemi olmaktan çıkıyor bu sebeple burdan sağlayacakları getiri, götürülerine değmiyor. Zaten uç noktalarda bir optimizasyon yapmak istediğinizde hibrit teknolojiye harcayacağınız efor native'in üzerinde oluyor. Çok basit bir bakış açısı olacak ama bir diğer konu ise uygulama boyutu, React-Native'e bu konuda çok hakim değilim ancak Xamarin'de böyle bir problem var mesela, app'in boyutu native'e göre çok daha büyük oluyor ve büyük ölçekli kullanıcı kitlesine hitap ettiğinizde bu ciddi bir problem.

Bir diğer konu ise SDK'lar. Orta ölçekli bir app yaptığınızı varsayalım, milyonlarca SDK dahil ediyorsunuz içeriye 3rd party'lerden. Bu SDK'ların hibrit teknolojiler için kullanıma hazır olması biraz daha geç oluyor.

Kısacası benim düşüncem, fikir valide etmek için, bootstrap için, demo için hibrit teknolojiler evet ama büyüyen bir app için hayır. Sektörde bir çok örneğine şahit oldum bunun.

İşin diğer tarafı ise neden riske giriyorsunuz ? Swift'in varlığının devam edeceğinin garantisini size herkes verebilir, ama react native için aynı şeyi söyleyebilir misiniz ?

@talasas a kismen katiliyorum, react native her durumda verimli olmayabilir, bu tamamen uygulamaya ve performans gereksimine gore degisir. React native iyidir veya kotudur diye kesin yargiya varmak guc, yazilimin her alaninda oldugu gibi. Ozellikle araya giren her bir katman gelistirme zamaninin azalmasina neden olurken ayni zamanda cesitli kisitlamalarla birlikte gelir. React native icin de bu durum boyle. Eger ihtiyaciniz coklu platform icin hizli gelistirme ise en uygunu web app dir. ama web app hem performans hem de cihaz kaynaklarina erisim konusunda cok problemli oldugu icin react native gibi framewokler olusturulmus, web yazim stili arka tarafta native koda cevrilerek bu performans ve kaynak erisimi saglanmistir. ama ne de olsa yapilacakar yine de ikinci bir API tarafinda saglandigi icin bir yerde takilma ihtimali var. o noktalar da java ve android api gerekebilir. hatta bircok durumda (oyun gelistirme vs.) android standart api bile yeterli olmayip c++ gibi daha alt seviyede gelistirme gerekebiliyor ama gunumuzde kullanilan bircok uygulamanin react native ile gelistirilmesi yeterli olabilir.

Diger taraftan web teknolojileri konusunda ne olacagini kimse bilmiyor. react, vue ya da angular hangisi daha uzun vadeli olur bilmek guc. Ama kesin emin oldugum konu su, bunlar gider de baska bir javascript web framework gelir ise gelekte olan teknoloji bunlardan cok esinlenmis olacaktir. Hicbirsey kalici degil 2000li yillar basinda javascript tarafinda jquery, mootools, prototype yarisi vardi ve bunlardan jquery aradan siyrildi ve bu gunlere geldi. artik o da omrunu tamamladi ama yerine konumlanan teknolojiler jquery tamamen silmez sadece alanini daraltir. televizyon geldi diye artik evlerde radyo dinlemesek de arabada yine radyo dinliyoruz, yani bu teknolojiler icin de bu olur. bu ucu arasinda oncelikle react ogrenmeni oneririm, cunku hem daha esnek hem de daha kolay ogrenilebilir. vue da kolaylik bakimindan cok ovuluyor. java ve C# gibi object oriented bir dil gecmisi olan biri icin se angular ve onda kullanlan typescript cok yabanci olmaz ama angular komple bir cozum (framework ve api) oldugu icin ogrenmesi cok daha zaman alir.

eger back-end tarafi ilgini cekiyor ise ve bir taraftan da javascript konusuna yonelmek istiyorsan node.js de bir alternatif olabilir.

ozetle java veya C# (OOP diler) biliyorsan standart android ve angular, eger bilmiyorsan react ve react-native olabilir. ama asla tek bir frameworke bel baglama. onemli olan kullanilan programlama dilinin temeline ve yazilm mimarilerine hakim olmaktir. frameworkler gelip geicidir ve gelecekte ne olacagini kimse bilemez.

@talassas,

hocam peki web tarafında asıl öneriniz ne olur?
benim asıl uzmanlığım web çünkü. app işine sonradan girdim ve yüksek bir profesyonelliğim yok o konuda. orada swift öğrenebilirim belki ama nolursa olsun "bunlar benim referanslarım" diyemem bir süre.

o yüzden bir yandan kendimi web'in yeni teknolojilerine de hazırlamak istiyorum ki "bak bunlar referanslarım. bunlar da bildiğim şeyler" diyebileyim.

react-native ve react'e yönelme sebebim biraz bu aslında. bir yandan web teknolojisi öğrenirken, diğer yanda app'te de kendimi geliştirmiş oluyorum.

yoksa swift konusunda katılıyorum, eğer vakit bulabilirsem mutlaka öğrenmek isterim. ancak öncesinde kendi uzmanlığımda gelişmem gerek diye düşünüyorum.

(ki çok da emin değilim aslında)

@emrahday,

"ozetle java biliyorsan standart android ve angular, eger bilmiyorsan react ve react-native olabilir. ama asla tek bir frameworke bel baglama." şu cümle güzel aoldu abi. çünkü java bilmiyorum. javascript biliyorum, dediğin gibi sanırım react ve react-native sanırım daha kolay "aradan çıkarabileceğim" şeyler gibi. biraz kafamda ışık yandı açıkçası, buraya yöneleceğim gibi şuan.

kanepeler genelde parçalanmıyor. çevreden nakliyeci ayarlayın ucuza halledersiniz. nakliyeci ile pazarlığı unutmayın.

Kanepeler de parçalanıyor ikeananın olayı bu. Biz 4 metrelik l koltuğu bile bi parça hariç sığdırmıştık.

google'a yazınca direkt çıkıor ikea nakliyecileri. ben her seferinde öyle alıyorum.
bu sayede nakliye yapılamayan fırsat köşesi ürünlerini de dolduruyorum

ikeadan aldigin hersey, parcalanmis olarak kolilerin icinde oluyor. istersen 7 kisilik kose takimi al. o da kolilerin icinde parca parca olacak. doblo tarzi bi araba ile tasiyabilirsin herseyi. ikeadan araba kiralayip, kendin tasiyabilirsin. daha sonra da arabayi ikea'ya geri getiriyorsun, fiyatlari da cok uygundu. tr'de var mi bu hizmetleri bilmiyorum ama

Benzer havuzu arkadaşlarım oldukça eski bir evin teras balkon kırmasına kurup tüm yaz dolu tutuyorlar. Ha tabi evler arasında mutlaka değişiklik olacaktır ama fikir olması açısından yazayım dedim.

Kesin bir şey söyleyebilmek için evinizin statik hesaplarını görmek ve yapım kalitesini bilmek lazım, ama 350kg/m2 bir yük konutlardaki döşemeler için problem olmayacaktır.

Balkonlar genellikle konsol oldukları için balkona kurmayın demişlerdir, ama ne kadar taşıyacağını bilsen balkona da kurabilirsin.

turkiye'deki kodu bilmiyorum ama kuzey amerika'da balkon dosemesi 100psf icin taraslanir, o da 480kg/m2 demek. Senin havuz %80 doluluk orani ile 492kg/m2. Kisacasi $ansini zorluyorsun.

abi o havuz bence bahçe için üretilmiştir. ben çok riskli görüyorum o ağırlığı.

ama ciddi ciddi apartman yönetiminden falan apartmanın planlarını vs. edin derim.

dertlenerek ve irkilerek okudum.
abi bence yapma. surekli o tedirginlikle dunyanin en guzel seyi olsa haz alamazsin.
ayrica o suya bir kere gireceksin sonra degistirecek misin? suya yazik. klor falan da atamayacagina gore mikrop yuvasi. iade yollarini mi denesen. :(

Bina yeni ise, yani 2000 li yıllardan sonra deprem yönetmeliği ile yapıldıysa sorun olacağını sanmam.

Balkonda yapmayın denmesinin sebebi bolkonlar taşıyıcı kolonlardan sonra dışarıda kalan çıkmalarra kurulduğu içindir.

Ama teras öyle değil, komple tablanın bir parçası ve aşağıda o tablayı taşıyan kolonlar var. Tam da terasın ortasına denk gelen kiriş de vardır, dedim ya önemli olan binanın yapım yılı.

Şöyle düşünün, çok daha eski yapıların kot farkından dolayı yol seviyesine denk gelen damlarına otopark yapıp araba park ediyor insanlar, ortalama 1,5 ton olan araba sadece 4 noktadan basınç uyguluyor tabana.

Sizin havuz her cam karesinden basıç uyguluyor, bina yeniyse korkmayın.

NOT: Filtre, klor, yosun vb konular için ayrı bir başlık lazım.

@John Bloor - "bina yeniyse korkmayin" genelde felaketten onceki son cumle oluyor. bir araba tamircisinde de sunu duymustum "abs modulu bozulmus, abs'niz calismiyor ama gerek yok zaten abi, pedali pompalayacaksin iste" ayni hesap :)

@cooperr, @neotunc yeniyse korkmayın dememin sebebi;

binanın statik hesaplarını, kullanılacak beton demir yeterliliğini, ve de bunlar kullanılırken kontrolünün insiyatifi eskisi gibi kalfaya ya da müteahhite bırakılmıyor.

Müteahhit sadece parasını ödüyor, binanın betonarme kısmının sağlamlığından asla korkmayın. Ha kapısı penceresi mutfağı dandik olur 2 senede dökülür, bişey diyemem. Ama kaba inşaatta malzemeden kaçamazlar.

Beton santralinde silolarda oluşan hatalardan dolayı düzgün karışım olmadığı için betonun kalitesiz döküldüğü, bundan dolayı da o katın komple yeniden yapıldığı bir çok örnek var bildiğim.

Çünkü sorumluluğu müteahhitte değil, müteahhit parasını verir ve betonun o kalitede gelmesini ister. Beton firması o kalitede betonu sağlayamazsa bu onun sorumluluğu, onu kontrol eden de yapı denetim mühendisleri.

Adamın götünü keserler yani, eskisi gibi değil işler.

@John Bloor

bina kalitesi depremden sonra artmis olabilir, ki ben pek oyle gormuyorum malesef, beton kalitesi falan artti tabiiki ama detaylar bence hala sikintili, gereksiz bir suru cikmalar falan, "gorunmeyen" yerlerin ne kadar duzgun detaylandirildigi muamma. yani kisacasi bina yeniyse korkmayin diyemeyiz, bunu unutun.

cok fazla detaya girmeyecegim ama her binanin tasiyici sistemi ulkenin bina yonetmeligindeki yuklere gore dizayn ediliyor. daha once de yazdigim gibi, teras/merdiven/balkon tarzi alanlar genelde 480kg/m2 yuke gore tasarlanir. arkadasin havuzu %80 doluluk ile bu yuku geciyor ki birde ayni zamanda bu terasta 3-4 kisinin de takildigini dusunelim, yukler daha da artiyor.

yonetmeliklerde cesitli guvenli katsayilari var, mesela betonun gucu dusurulur, yukler yukseltilir ki bir "buffer" elde edilsin balkona dusunmeden etmeden birsey olmaz diye havuz koymaya calisanlar icin :). Ama arkadas hakli olarak sormus, biz de aktif olarak bu isleri yapan biri olarak dedik ki riske girme cunku sinirdasin.

arkadas isterse tabiiki bir statikciye gidip dosemeyi kontrol ettirebilir, adam gibi hesap kitap yapildiktan sonra bir ihtimal kurtariyor olabilir. bu ise para harcamaya deger mi, orasina arkadas karar versin diyor ve kapatiyorum konuyu. sorunuz varsa mesaj atin seve seve cevaplarim.

döşemealtı'nda o kiralar mı var yahu? şaka mı?

13bine 2900 gayet iyi geldi ama bir yandan durumu garipsedim, kafam İstanbulda çok uçuk rakamlara alışmış, 4000-5000 geliri olup 2000 lira kira veren çok kişi var çevremde :/

1700 maaş ile 750 kira veriyorum. şehir merkezine yürüyerek 15 dk olması haricinde bir avantajı yok :) bana göre maaş-kira oranı %30 kadar normaldir

Şu an oturduğumuz ve ilk evimizi kurduğumuz şehir çok ucuz olduğu için karşılaştırma yapamadım. Sanki çok pahalıymış gibi gekdi de kendimi ikna etmek için soruyorum :)

@ozdek döşemealtı villa dolmuş ve harika evler yapmışlar gerçekten.

normalde aylik kazancinin 1/4, 1/3'u kadarini kiraya ayirmak uygundur. bu durumda 2900 guzel duruyor.

eşimle toplam 11.000-13.000 arası kazanouroz 1850tl ödüyoruz.

Bence cok. Cope giden paradir kira benim icin. Antalya yi bilmiyorum ama serin olmasi cok onemli olsa gerek. Sehirici berbat yasanmaz durumdaydi yazin bi hata yapip geldigimde. Yine de fazla.

Biz 10 civari elimize gecip 1300 oduyoruz. Unutmayin para her zaman deger kaybediyor.

@lion ben çöpe giden para olarak görmüyorum. Oldukça önemli benim için, huzurlu rahat hissedeceğim bir evde oturmak isterim.

aylik gelirin 1/4unun altindasin, olur bence.

Tek kişi 13 ve 2900 ise normal. Biraz daha özgür bir birey olduğunu ve rahat bir evi sevdiğini varsayıyorum. Para biriktirmesi, ailevi sorumluluklara para ayırması daha az gerekir diye düşündüğüm için 2900 eve kira olarak verilebilir olarak görüyorum. Üstelik hayatına giren kişi de biraz kazanacağı için bu standartlara sahip bir yaşantı onun için normal. Para biriktirecekse de tatil icin vs sadece kendi için biriktirecegi için o kirayı verdikten sonra ve para biriktirirken hala özgür bir maddi olanağa sahip olacaktir.

Ama iki kişi ve 2900 ise fazla. Bu biraz ev için çalışmak gibi birsey olur. Şartlar zorlanmış ve çıkılmıştır. Tl hergun deger kaybediyor. Çift olarak bir yurtdışı gezisi 12 ay 2900 kira size fazla bir yasam alanız bırakmaz. Yine de ev konforu onemli ise çakılabilir.

her yerde aynı. örnek olarak "adam garajında iki kod yazdı google'ı kurdu" şeklinde gazlamalar mevcut.

öte yandan, bizimki gibi düşük seviye ülkelerde sanayi ya da teknoloji olmadığı için üretim yapabilecekleri sayılı noktalardan biri yazılım. o yüzden 99 çürük yumurtanın yanında 1 tane düzgün çocuk çıkacaksa versinler o teşvikleri.

oyun yapsın, telefon app yapsın ama üretsin bir şeyler.

niye içi boş olsun ki, bu işe vaktini ayıranlardan %1'lik kesim 2-3 tane muhteşem uygulama yazar, basarsın parayı. sadece para da değil, parayla satın alamayacağın, günümüzdeki "önemli güç" olma kriterlerinden kullanıcı bilgileri(big data) konusunda "oyuncu" haline gelmeni bile sağlayabilir. bu işin bir de oyun boyutu var, türk oyun sektörü 700 milyon dolarlık bir ihracat kapsamına ulaştı örneğin.
www.internethaber.com

sıfır ham madde, sıfır masraf; verilen bu desteğin bir zararı yok, niye verilmesin?
teknolojinin ilerlediği yön yazılım, yapay zekanın geleceğin en büyük teknolojik atılımlarından biri olduğunu düşünürsek yazılım bu noktada yapay zekanın en büyük yardımcısı olacak; ileri görüşlü bir yatırım, hatta bizim ülkeden beklemeyeceğim ileri görüşlülükte.

Ben hiç "kodlama öğrenin bilgisayar mühendisi olun" tarzı bir teşvik görmedim, denk gelmedim. Saçmaymış. Sanmıyorum ki kimseler de kodlama öğrenerek bilgisayar mühendisi olmaya çalışsın. "Kodlama öğrenin, yazılım öğrenin, yazılımcı olun" gibi bir teşvik var evet, ki bence kötü ya da içi boş değil? Çünkü yapabiliyorsanız olursunuz, olan da var. Çok alakasız bölümlerde okuyup, zamanında kendince bir yazılım dili öğrenip şuan yurtdışında çalışan, wordpress temaları yapıp satarak hayatını geçindiren tanıdıklarım var.

bir zamanlar amerikada .com balonu olmasaydı, bugün facebook, twitter, instagram ve onların yarattığı değerli kütüphaneler (react-native, bootstrap en basit örnekleri) olmazdı.

şuan dünyada en az girdi ile en çok çıktı yaratan sektör yazılım.
ne kadar çok teşvik edersen o kadar çok kişi bu işi yapar.
ne kadar çok kişi bu işi yaparsa, o kadar "bir şeyler üretme ihtimalin" olur.

bu ülke inşaata, cafe-restoran açan adama veya hiçbir bok ürtmeyen sadece montaj hattı olmanın ötesine geçememiş boktan fabrikalara teşvik vereceğine yazılıma teşvik vermeli.

90larda Ingilizceye verilen destek icin yapay ve ici bos diyenler vardi. Egitime neden karsi cikiyorsun ki? Isteyen egitimi alsin isteyen cocuguna ogretsin. Kusura bakma ama egitim karsiti bu tur soylemler cahillik gostergesi. Yok edebiyat fakultesi kapatilsin, yok Ingilizce ogretimi lisede baslasin, yok Ingilizce ogrenim veren universiteler kalksin, 21.yuzyilin basinda da kodlama ogretilmesin diyorsunuz. Bin yil once kutuphaneler yakilsin zihniyetinin farkli bir versiyonu bu.

@Traveller yine bambaşka yerlere gitmişsin. Bir nickin ardına sığınarak hiç tanımadığın birini cehaletle suçlamadan önce yapıcı olmayı öğren. Sürekli sağa sola içindeki pisliği kusacağına biraz kafanı boşalt, keyfine bak.

Kodlama öğrenilmesin demiyorum, gerekirse birinci sınıftan itibaren öğretilsin. Daha sistematik öğretilsin, daha ciddi destek verilsin. Benim kaygım bunun havada kalması, insanların mevcut işlerini bırakacak kadar bu taahhütleri ciddiye alması.

Bir de işin kalite boyutu var. Hintliler de kod yazıyor, standart bir yazılımcının bir ayda yazabileceği kodu birkaç günde yazıyor ama yazılım dünyasında kimse Hintlilerle çalışmak istemiyor. Kod işi yapıyor ama yavaş çalışıyor, daha sonra bakan anlamıyor, bir ekleme daha yapmak istesen çöp oluyor. Baştan yazmak daha avantajlı oluyor.

Yoksa kim kod yazıyorsa yazsın, ben de yazıyorum. Alaylı birinin işimi elimden alacak hali yok şu anki durumumda.

kodlama ogrenmek icin muhendis veya bilgisayar bilimi ile alakali bir bolumu okuyor olmaniz gerekmiyor. yani kodlama, bilgisayarci ve yazilimcilarin tekelinde degildir. kodlama, insana nasil dusunmesi gerektigi yetisi kazandiriyor. her insan evladinin ogrenmesi gerektigi dusuncesindeyim. bu birinci sebep.

ikincisi, yapay zeka, artirilmis gerceklik, robotik, internet of things, blockchain... gibi 21. yuzyilimizi sekillendiren/sekilendirecek buluslarin tumunde kodlama kullaniliyor. kodlama olmazsa calismaz bunlarin hicbiri. bu sebeple kodlama ogrenmek cok onemlidir.

kodlama ogrenmenin, zengin olmak ile esdeger tutulmasi yanlis. zengin olmak o kadar da kolay degil. zengin olmanin yolu kodlamadan gecmiyor zaten. bunu soyleyen o kisileri ben de yanlis buluyorum.

ayrica okullarda ders olarak okutulma amacina gelirsek, okuma yazmayi soken herkes shakespeare olmadigina gore; kodlama ogrenen herkesin de bill gates olmayacagini soylemek isterim. bu durum yetenek, zaman ve yasadiginiz yer gibi degiskenlere baglidir.

ici bos ya da temeli olmayan destek cok dogru aslinda. herkes kodlamaya destek veriyor gozukuyor ama aslinda yapilan sey gaz vermekten baska birsey degil. ornegin basinda teknoloji haberleri "hic parasi olmadan ise basladi, simdi cok zengin oldu" haberinden oteye gitmiyor, tamamen gaz verme amacli. yada yazilima girisimci destegi verenlerin ise sorduklari en populer soru "gelir modelin ne, ne kadar zaman icinde kar yapmayi planliyorsun?" ama kimse twitterin yillarca gelir modeli olusturamadigini gormuyor. yani ozetle herkes kisa zamanda para kazanma durtusuyle hareket ediyor. Tum bunlar nedeniyle ulkede gercek anlamada ileri inovasyon cikmiyor, bir ekosistem olusmuyor. Hersey bu mantikla ilerledigi icin istisnalar olsa da genelde hersey e-ticaret sitesi acip, cinden mal getirip satmaktan oteye gitmiyor, cunku kisa zamanda kar getirecek ancak boyle isler oluyor.

liselerde uygulamali matematik, mantik ogretilmez ise. universitelerde bilgisayar bilimleri ile ilgili bolumlerde bile gercek anlamda bilim uretmek yerine sadece giris seviyesi programlama, algoritma ogretilir ise, sirketler sadece kisa zamanda para kazandiracak islere yatirim yapar ise bir yerde hersey tikanir, gaz vermekten oteye gitmez. Ornegin hicbir sirket ya da yatirimci sonu belli olmayan bir yapay zeka, ya da bir entegre devre uretimi projesine yatirim yapmaz. varsa yoksa mobil uygulama yazalim, bir e-ticaret sitesi kuralim.

turk milleti zekidir, turk milleti caliskandir, bu ne kadar guzel bir soz. ama hep kestirmeden is yapmaya calistigimizdan dolayi ve organizasyon yetenegimiz olmadigindan haftada 35 saat calisan bir alman haftada 60 saat calisan bir turkten daha fazla katma deger uretebiliyor. ya da bizim start-up lar hep lokal kalirken calirfornia uretimi start-up lar butun dunyaya yayiliyor.

Yazılımcı olarak adlandırmak kendini ayrı bir şey.
Bunu yapan insan iki topa vurdu mu futbolcu, iki kere havuza gitti mi yüzücü ilan ediyor kendini. Şuursuzluk bu, yazılıma özel değil.

Herkesin biraz yazılım bilmesini ben de isterdim. Bu kadar dijital dünyada aslında karşımızdaki makineler senin gibi düşünmüyor. Yazılımın temeli matematik ve mantık. Matematik nasıl muhakemeyi geliştirir derler, bence yazılım da temel düşünme mantığına katkıda bulunuyor.

Bir de büro tipi yerlerde iş konusunda katkısı bence çok. Excel'den SAP'ye bir çok programı daha kolay kullanıp çok daha kolay anlamanızı sağlıyor.

İki satır kod yazan adamı aşağılamak da ancak bizim ülkemize yakışacak bir durum. Böyle aptalca bir durumun en yenilikçi olması gereken meslek grubundan gelmesi de gerçekten içler acısı.

İki satır kod yazmasına bile gerek yok, bu işe meraklı olup konuyla ilgili iki video izleyen biri bile ülkemiz için çok değerli şu anda. Böyle böyle ilerlenecek, 100 kişi meraklı olacak, 50 kşi iki satır yazacak, 10 tanesi bunu profesyonel meslek olarak yapacak ve işsizlik böyle azalacak, böyle böyle değer oluşturacağız. Hiç bir işe yaramayan meslek odaları da bunu engellemeye çalışacak, tam taksi plakası mantığı işte.

Valla ben şahsen tanıdığım herkese şunu öneriyorum, üniversite bilg müh okumaya kastırıp beyninizi 50-60 yaşında ingilizce dahi bilmeyen doçentlerin elinde çürüteceğinize, oturun ingilizce öğrenin, video izleyin, iddia ediyorum 5 senede çok daha yüksek gelire ulaşırsın. sektörün büyük kısmı alaylıların elinde çünkü eğitim birkaç istisna dışında hiç bir şey sunmuyor. Çok alakasız bir bölümden mezun olan biri olarak bilişim sektöründeyim, inanılmaz eleman açığı var ama adam bulamıyoruz, çünkü bu meslek odaları öyle bir pohpohluyor ki gerçek manada hiç bir şey bilmeyen insanlar 20 bin maaşla başlayacağını falan zannediyor. "Bir fikrim var ama söyleyemem"'cilere hiç değinmiyorum.

Rahat olun yani gerçekten ekmek var bu sektörde, ve her şey iki satır kodla başlar, fazla düşünmeyin, başlayın yola koyulun bir an önce.

arkadaşım bilişim öğretmeni. konuyu ona sordum ne düşünüyor bu kampanyalar hakkında diye. yorumu özetle şöyle oldu: "yıllardır dersimiz için mücadele ediyoruz. bi ara sadece seçmeli ders olarak vardı. sonra 5-6-7-8. sınıflara zorunku olacağı söylendi. 5. ve 6. sınıflara zorunlu ders oldu 7. ve 8. sınıf için seçmeli. kademeli olarak onlar da zorunlu olacak denildi ama 4-5 yıldır hala seçmeli. verilen kadrolar şaka gibi atama puanları yüksek. fatih projesi diye ortalığı yıktılar. verimli bir sonuç alınamadı çünkü proje dostlar alışverişte görsün kafasıyla yürütüldü baştan sona. bir ara kodlama eğitimi söylentileri çıktı, sonra onun için de sınıf öğretmenlerine eğitim verilecek onlar anlatılacak diye haberler çıktı. durum bu iken kodlamaymış yazılımmış vs. vs. adamların niyeti bu değil nasıl verimli prpje olsun da yazılımda şaha kalkalım? boş iş hep."

"Avrupa'da, Amerika'da da işletme mezunu "kursa gidem, kod yazam, köşeyi dönem" diyor mu?"

Sadece su cümle kodlamadan bir şey anlamadığını gösteriyor. Kodlama köşeyi dönmek için oyrenilmez.

eklememişim ama burada önemli nokta şu:

biz bu 3rd party yazılıma kullanıcıları ekledikten sonra, bizim sitemizdeki kullanıcıyla eşleştirebilmemiz ve kullanıcının bu mesaj yönetimini ona göre alması gerekiyor.

mhp'nin oyları beklenenden yüksek çıktı, hdp aşmış olsa bile bu yüzden cumhur'un çoğunluğu sağlama ihtimali yüksek.

Evet. Mhp’nin gecmesi demek de aslinda akp’nin her dedigini yapacagi anlamina gelmiyor

bitti abi her şey.

rte başkanlığı da aldı,
60 milletvekili farkla meclisi de aldılar. (daha doğrusu 120 milletvekili farkla 360-240)

ikisi de alanlarında iyi telefon ancak kararını android mi ios mu üzerinden ver bence. Bu zamana kadarki kullanım alışkanlıkların, satın aldığın uygulamalar vb gibi şeyler bence çok daha önemli. İki cihaz da kullanım yönünden seni yarı yolda bırakmaz. Bununla birlikte huaweinin EMUI bence hoş bir arayüz değil ve kısa sürede ciddi fiyat kaybı olacaktır.

Bence iPhone al, 2.elde fazla değer kaybetmez. Ama ben yeni olsun 4-5 sene kullanırım sonra anneme, babama, kardeşime falan veririm diyorsan Huawei de alabilirsin.

karar vermene sebep olacak şeyler arasında saydıklarının önemi çok az. bu iki telefon arasındaki en büyük fark işletim sistemleri. ios mu istiyorsun android mi, ona karar ver. geri kalanlar bunun yanında teferruat, birbirinden eksikleri fazlaları hayatına o kadar etki etmez.

ben yazana kadar nickfury yazmış zaten.

abi ios'te 4 ay sonra eski model mi olacak diyorsun gerçekten?
adamlar iphone 5s'e son ios güncellemesini getirdiler. 5s'in çıkışının üstünden 6 sene geçti.

iphone'un en büyük özelliği, 3-4 seneden önce asla hiçbir şart latında "eski model" kalmıyor oluşudur.
6 sene önce 1000 liraya alınan 5s'leri bugün hala 600-700 liraya satabiliyorsun en basitinden.

iphone her zaaman üst her anlamda.
apple ürünlerinin teknik özellikleri diğer bir markaya göre düşük bile olsa daha performanslı bence

biraz daha bekler iphone se 2 alırdım.

mate 10 kullanıyorum. beğendiğim özellikleri:
-parmak izi okuyucusunun önde olması ve geri tuşu, son çalışan uygulamaları kapatma gibi çok fonksiyonlu bir özelliğe sahip olması.
-parmak eklemi ile açılan uygulamalar
-üst düzey telefonlarla yarışabilen kamerası
-batarya performansı ve hızlı şarjı

p20 pro bunlara ek olarak daha fazla özellikle geliyor bildiğim kadarıyla.

söylendiği gibi esas karar verilmesi gereken android/ios tercihi. iphone iyi hoş ama çoğu kişiye de hitap etmiyor. örneğin iphone'da nette gezinirken geriye gitmek tam bir işkence benim için. sayfanın altına doğru sürükleyip geri işaretini çıkmasını bekliyorsun. bunun gibi kullanım tercihleri önemli oluyor. iphone dışındaki çoğu telefonun zaten ikinci elde piyasası düşüyor. alıp satmayı düşünmüyorsan huawei iyi bir tercih olabilir.

Eski Huawei çalışanı olarak P20 Pro güzel ama tercihim iphone X olurdu:)

Huawei'nin servisi on numaradır. Muhtemelen içinden vip servis kartı çıkar ilk 3 ay ekran kırığı ücretsiz onarılır, telefonu servise verdiğin saatten bir saat sonra onarılıp verilir veya evinden gelip alırlar telefonu. Kamera ve batarya daha iyi, ayrıca dha ucuz. Satarken de ölecek hali yok. Iyi telefon.

X
Neden bilmiyorum ama iphone kullananlar hep daha uzuunn yıllarr kullanabiliyolar telefonlarını. Diğerleri max. 1-2 sene sonra değiştirmek zorunda kalıyor.
Mesela ben hala 5s kullanıyorum 4 seneyi geçti.

xiaomi al.

dua edersin.

herhangi bir modeli.

randevu.nvi.gov.tr

@elorelia,

Sürücü Sağlık Raporu hakkında bir şey sormak istiyorum bilgin var mı bilmiyorum gerçi ama.
sürücü kursuna başvururken aldığımız bir rapor vardı. o yeterli oluyor mu yoksa yeni belge mi almak gerekiyor?

öyleyse geç kaldım demektir.

Yeni Lazım

daha dun ehliyet icin başvuru yaptım. Sürücü kursuna basvururken aldığım saglik raporunu verdim, kabul ettiler. Nufus cuzdani icin orda ödeyebiliyorsun ama ehliyeti onceden anlasmali bankalara odemen lazim diye biliyorum.

Dosyandaki raporun tarihine bak 1 yıl geçmemişse kabul ederler.

anne karnında fazla su olması ve sezaryenle doğan bebeğin ciğerindeki suyu tam boşaltamamsıyla ilgiliymiş sanırım.

bu konuda tecrübesi veya bilgisi olan biri bana bir şey yazarsa acayip memnun olurum.

beklenilecek hocam
yogun bakımda hallederler
korkacak bir şey yok
bizim cocuk 1 hafta kaldı yogun bakımda

Kaibrasyon oyunlarinda nasil oynadiginin pek de bir onemi yok cok cok az bir sey fark ettirir kesin bilgi. Oyun unranked oyunlarda nasil oynadigini da goz onunde bulunduruyor yani butun oynadigin oyunlarin ortalamasini aliyor

kazanmamız yeterli yani demi? ok güzel.

dotabuff'ta "very high skill" denilen bir nane var. oyunlarınızda very high skill oluyorsanız sorun yok. kazanmanız yeterli.

nereye yazıyor acaba o?

dotabuff'ta kendi profilinizden oynadığınız oyunların geçmişine bakın liste halinde çıkacaktır. orada gözüküyor.

Kazanip kaybetmenin de oyle pek ciddi bir etkisi yok

neyin etkisi var abi o zaman ben onu anlamadım ki tam?
kazanma kaybetmenin yok, istatistiklerin yok vs. neyin etkisi var?

random mı?

Unranked oyunlarinin.

ya support hero seviyorum adamı supportluyorum adam benim sayemde kill alıyor seçtiği hero da zaten bs, jugger, sniper falan oyun sonunda bak sen hiç kill alamadım ben aldım seni reportlıycam diyor.
yani takma fazla.

bana kalırsa dota 5 oyun iyi oyuncuları sana veriyor. 5 oyun kötü oyuncu veriyor. 5 oyun zaten seri kazanıyorsun. o diğer 5 kötü oyunda ne kadar döndürebilirsen o kadar iyi oyuncu oluyorsun.

@proletarier,

10 kalibrasyon maçı yaparken ranked oynayamıyoruz sanki zaten?

Evet iste oncesindeki unranked oyunlarin daha onemli diyorum

oturup sıfırdan veritabanı oluşturacak değilim ama sorgularını komutlarını öğrenmek istiyorum. iş analitiği kısmında mantığını anlamanın önemli olduğu yerler oluyor, ordan geri kalmak istemiyorum.

biz de bir dönem veritabanı dersi aldık. ben bir bok anladım şahsen. uygulamalar yaparak maksimum 2-3 haftada örğenirsiniz. bu süre tabii her gün hunharca çalışarak değil günlere yayarak.

excel öğrenmekle aynı sürede öğrenirsiniz.
eğer excel biliyorsan bu süre gayet düşer.

veritabanı denen şey; excel'in daha yüksek sayıda veri tutan versiyonu en basit tabirle.

Excelim çok iyi seviyede. Çok iyi o zaman teşekkür ederim

SQL sorgulari komutlari bir aksamda ogrenirsin. Verilen ise odakli scale edilebilen performansli veritabanlari dizayn etmek bir sanat ve vakit alir ama query dilini ogrenmek istiyorsan bir oturusta ogrenirsin cok karmasik bir durumu yok. konusma diline yakin zaten.

Select
-
insert
-
delete

Where kısıtları, group by, order, having
gibi temel kısımlar 1 gün alır.

Prosedür, fonksiyon, trigger vs mantığı da 1-2 gün diyebilirsin.

Burda zaman alan uğraştığın veri tabanının yapısı, neyi nereye kaydediyor. Bağlantılar nasıl. Kısıtlar nasıl vs.

şuana kadar subscription modelli uygulamalarda;
hepsi in-app purchase olarak itunes store üzerinden ödeme alıyorlar.

spotify kendi sitesi üzerinden alıyor.

in-app purchase dışında sizin karşılaştığınız bir yöntem var mı?
kredi kartı bilgilerinizi vs. girerek ödeme almaktan bahsediyorum yani. (şuan tüm uygulamalrda apple id'miz ile aldırıyor otomatik)

Apple'a komisyon verilmiyor dediğiniz durumda.
Spotify 10 lira iken, ios üzerinde apple pay ile ödemede 13 lira deniyordu. Yani marketin ödeme yönteminde komisyonu ek olarak koyuyordu ama play store'da 10 liraydı galiba.

"appstore üstünden ödeme almamamız durumunda, apple'a ödememiz gereken yüzdeyi onlara nasıl iletebiliyoruz?"

Öyle bir seçenek yok. İçeriği telefon üzerinden tüketilen dijital bir ürün satıyorsan ve uygulaman mağazada yer alacaksa, ödeme de onların yoluyla oluyor. Bu sadece Apple değil, diğerleri için de geçerli.

Sen internet sitende satarken kendi ödeme yöntemini kullanırsın ama uygulamanın içinde oraya link vermen yasak.

İnternetten (uygulama harici) satın alma olursa, o kullanıcılar için kimseye para ödemene gerek yok, hatta bildiğim kadarıyla üyeliklerini uzatırlarsa yine ödeme yapmıyorsun. Site yoluyla gelip uygulama içinden işlem yaparlarsa o zaman %30'u ödüyorsun.

Peki application üzerinden kredi kartıyla (örnek: payu) satın aldırırsak ne oluyor?

Turk telekom’un app’inden fatura oduyorum. Tahminim web sitelerindeki arayuzu import etmisler app’e. Direkt karttan 3d secure ile cekiyor.

sanırım subscription yenilemek için, application içine bir ödeme bölümü de ekleyemiyoruz anladığım kadarıyla değil mi? hepsiburada'daki gibi bir kartla ödeme sisteminden bahsediyorum.

app kullanımı için olan ödemeler ya apple üzerinden olacak ya da applicationdan tamamen bağımsız başka bir yerde (kendi websitesinde) olacak ve app üzerinden oraya yönlendirme yapmayacağız.

haliyle app kullanımı için subscription ödemelerini de app üzerindeki bir bölümden kredi kartıyla yaptıramıyoruz. doğru anladım dimi?

Evet, doğru.

Üstteki mesajımda dediğim gibi uygulama içinde tüketilen dijital bir ürün satmıyorsan o zaman hiçbir kısıtlama yok. Örneğin Uber %30 ödemiyor çünkü fiziksel ürün satıyor, ama New York Times (gazete adını salladım) ödemek zorunda çünkü gazete oradan okunuyor. Hepsiburada, Sahibinden vb gibi siteler kendileri de aracı oldukları için kendi ödeme sistemlerini kullanabilirler, ancak e-kitap gibi içerikleri uygulama içinden satamazlar/sattıramazlar.

bir işveren soylecegim su ki olarak yapman gereken isine gucune bakmandır, patron belli ki seni yedeklemek istemis. akilli bi patron iyi elemaninin gitmesini istemez, iyi bi elemansan rahat ol, degilsen iş aramaya başla.

@tech iyi bi elemandım. Genel müdür onayıyla bu elemanla karşılıklı oturmak durumundayım bu durum sürdükçe performansım nasıl olur bilmiyorum. Daah geçen gün müdür durduk yere genel müdür senden çok memnun falan dedi ben de senden çok memnunum dedi. Teşekkür ettim icimden de ben mevcut durumdan memnun degilim dedim.

Bişey deme hemen bu işe ihtiyacı olabilir, hayatının kötü bir dönemi olabilir, alışma süreci kendince sancılı sürüyor olabilir vs. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ayrıca, bariz bir saygısızlığı yoksa eğer sen de o yokmuş gibi davran. Çalışma rutinini bozma.

abi senin ne hissettigini emin ol en iyi ben anlarim
bir degil cok kez basima geldi
master cok hkali ozetlemis resmen
sen sadece isini yap
cok gicik olursan amirine guzel bi dille onunla karsilikli oturmaktan rahatsiz oldugunu belirt
ama sadece isini yap
isini yapmayan dusunsun bunlari

özgüvenini kır onun. patronun kim oldugunu göster.
yaptığı işlerin doğru olmadığını söyle, iş yapmadığı zamanalar "elinde ne iş var şimdi" de, elinde iş yoksa "hııı tamam o zaman şunu yap" de. kendini vasıfsız hissetsin. zaman içerisinde sana yalanmaya başlayacaktır.

tavizsiz bir şekilde bu dediklerimi düzenli olarak yap. yaptığı hiçbir işi beğenme, söyleyecek mutlaka bir lafın olsun.

Oncelikle sakin ol sampiyon.

Birak onlari mudurun dusunsun sen sana verilen isleri yap.

Ayrica master nickli arkadas bariz sacmalamis.

Ozel sektorde her zaman liyakata bakilir. Terfi edenleri cekemeyenler kendini mutlu etmek icin boyle dysunce tarzlari gelistiriyor. Calistigin firma senin oraya sagladigin faydaya, ne kadar para kazandirdigina bakar.

Hasetce, haince, icten pazarlikli, onyargili dusunmeyi birak isine odaklan. Yeni ise baslayan arkadas yardim istedikce ona yardjmci ol. Unutma, o senin yukunu hafifletecek.

İlk online siparişini 2003 yılında kangurum.com'dan veren biri olarak
Ne Hepsiburada da ne n11de ne gg da sıkıntı yaşadım. Toplam belki 1000 sipariş vermişindir şimdiye kadar. Bence firmalarda sorun yok. Insanımız mal.

Aradığın ürünü nerede uygun buluyorsan al gec

Valentinin yazdığını yazmaya gelmiştim.

ben de 2000 lerin basindan bin siparis vermisimdir. yarisindan fazlasi hepsiburada, %30 falan n11 geri kalani muhtelif siteler. bugune kadar hic biriyle ciddi bir sorun yasamadim.

ha bir sorun yasadin mi, hepsi birbirinin aynidir ugrasir durursun eminim. cunku gunde binlerce urun satan siteler bunlar, musteri sıkıntısı siparislerin binde birinde olsa calistirdiklari eleman sayisi bu sorunlarin hepsini hemen cozmeye yetmez. o yuzden sıkıntı yasamamayi umacaksin, bilindik sitelerden alacaksin, yapacak bir sey yok.

bu siteler daha da buyuse gunde on binler yuz binlerce urun satsalar amazon gibi, daha cok kisi calistirmak yerine orun yasayana "al kardesim parani geri, bir daha denersin bizi ugrastirma" demek daha ekonomik olmaya baslar. amazon oyle yapiyor mesela. sorun mu cikti? bir daha yolluyoruz karşim. istemiyor musun? al paranı geri yollamana gerek yok karşim diyorlar kafa rahat. urunu de zarar yaziyorlar cunku bu durum gorece nadir oluyor ve karliliklarini etkilemiyor cok.

bizde online satislar bunu mumkun kilacak kadar fazla degil henuz o yuzden bir urunde sorun cikinca ureticiye yollayalim garantiye yollayalim paket acilmis vs. problemleriyle ugrasmaya basliyorsun. hic bir site sen bunu bize direk yolla yenisini yollayalim sana diyebilecek ekonomik pozisyonda degil cunku. sanssizsan sorun yasarsan yasal haklarini kullanma garantiden faydalanma falan gibi surecler basliyor ugras dur.

ben hepsiburada'da henüz rezalet yaşamadım. ama internetten siparişlerde genelde şanslı gidiyorum şuana kadar, onunla ilgili olabilir.

N11

Hepsiburadadan onlarca sipariş verdim.Bir kere bile sorun yaşamadım. İade olayları bile sorunsuz halledildi. Ama yüksek fiyatlı bir şey alacaksam, kesinlikle kargocunun yanında açarım,kontrol ederim.

Tablet hikaye onu baştan söyleyeyim. Eğer geçici çözğm arıyorsan ilacın “lansor”.
Kalıcı tedavi arıyorsan benim gibi gastroenteolojiye gidiyorsun, endoskopi yapıp parça alıyorlar. Ülsere neden olan bir bakteri var o pozitifse ki bu rahatsızlıklar pozitif olduğunu gösteriyor, kombine bir antibiyotik tedavisi ile kökten çözülüyor.

bakteri gittikten sonra yara zaman içerisinde kapanıyor mu?
yoksa bu bakteri mide asidinin çok fazlalaşmasına mı sebep oluyor?

Bu bakteri mide asinin fazlalaşmasına sebep olup yarayı azdırdığı için tedavi ile bakteri yok edilip yarada iyileşiyor. Normalde soğan yesem o gün benim için felaket olurdu şu an ne yersem yiyim bir problem olmuyor boşuna korkmuşum yıllarca diyorum. Ayrıca endoskopinin korkacak bir tarafı yok ben uyuşturulmadan yapılmasını talep ettim 5 dakika sürüyor sadece.

goodman'in dediği bakterinin adı helikobakter pilori. Yalnız ülser ve gastritin tek sebebi bu değil, olabilir de olmayabilir de. Stres, anksiyete büyük bir sebep. Bende ondan oldu mesela, Antepsin + Prozac ile kurtuldum. Endoskopiyi baygın hâlde yaptırabilirsin.

Az stres
Iyi uyku
Beslenmeye azami dikkat etmek

o bakteri sen ne yaparsan yap, bir süre sonra tekrar bulaşacak. zaten toplumun oldukça yüksek bir miktarında pozitif ama bazılarında bu oran daha da yüksek ki tedavi onlara yapılıyor. genelde bir mide koruyucu banko oluyor.

ancak yıllar boyu bu hastalıklarla boğuşmuş biri olarak diyebilirim ki bu işin sırrı beslenme (uyku ve stres gibi faktörlerin normal olduğunu kabul ediyorum). bu hem gelene hem özele inen bir konu. örneğin, baharatlı yememelisiniz, bu geneldir. ancak özelde (mesela bende) nişasta bazılı her şey mahvediyor midemi. alkol birçok hastada olumsuz bir durum oluştururken ben de etkilemiyor. ve çiğneme sayısını artırmalısın.

doktora danışıp helipak kullanabilirsiniz. bunun yanında tedaviye ek, yüksek yastık, sağ tarafa yatış, yatmadan 3 saat önce yeme içmeyi kesmek, baharat ve asitten kaçınmak gerekir.

hocam, ülserin sebebi neymiş onu söylediler mi? düzensiz beslenme mi? bakteri mi? yoksa stres mi? onu öğrenin. muhtemelen strestir, onun için de psikiyatriye gitmenizi öneririm. kusma ve ağrılarım büyük oranda böyle azaldı. ara ara artsa da eskisi gibi hep ağrımıyor.

Valla tam iş çıkış saati. Trafiğe takılırsan geç kalırsın. Gerçi 2 saat sürse yine 50 dakkan var, yetişirsin. Ben yine de riske atmazdım.

ücretsiz havaş kodu istersen verebilirim.

saate göre trafik sorgulanıyor mu google maps'te falan? bulamadım da?

akşam 6 için bu güzergah kaç saat sürer ortalama vs. gibi?

asla yetişemezsiniz

en mantıklısı kadıköyden binmek. ya da kartal metro üzerinden gitmek

kadıköy rıhtımdan 6.30'da binersem?

6 sıkıntı olabilir. dolmabahçe stadının oradaki yokuşu inmesi 30 dk sürüyor otobüsün o saatte. Öyle diyeyim size. En geç 5.30'a binin kafa rahat olsun

kartal metrosunda pendik'te inersem ordan havaalanına taksiyle kaç dakikada giderim peki?

son kararım: metroyle marmaraya gitmek (3 durak) marmaraydan ayrılıkçeşmeye geçmek (3 durak) ayrılıkçeşme'den son durak'ta inmek (16 durak) ordan da taksiye geçmek (15-20dk civarı)

en azından en fazla 1.30 saat süreceğini (en olumsuz koşulda) öngrebiliyorum.

uber yasaklanmasa napcaksın istanbulda arabayı dicektim de. al ya hocam.

ya zaten ayda en az 400-500 lira uber'e falan gidiyordu en basitinden. yani belki bu arabaya ayrılan bütçe aptal harcamalarımızı da azaltır diye düşnüüyorum ama.

Anladığım kadarı ile eve 10 bin lira maaş giriyor. Yani herkesin hayat standartı farklı oluyor tabii, fakat o para ile de kenara bir şeyler koyun bi zahmet. yaşatır o para sizi. bence arabayı alın. zaten en kötü araba bile herhalde 70 ten başlıyor. 80 90 iyidir.

ev alin. araba istanbulda bos is eger halkali basaksehir beylikduzu taraflarinda oturmuyorsaniz

en az 2000 lira (tercihen daha fazla) kenara atın bence her ay. bi deneyin o şekilde ne bilim maaşlar yatar yatmaz vaadeliye falan atın birikim kasın yani.

ben kredi çekmeme taraftarıyım her halükarda

Gelir değiştikçe hayat standartları ve giderler değişiyor.
Sizin yerinizde olsam fayda maliyet analizi yapar en güvenli aracı almaya çalışırdım.

Bu gelir ile sözüm meclisten dışarı kirada oturmak aptallık. Kendinize önce bir ev alın iş yerine yakın olsun

40-50 bin lira arası nakiti ağustos ayı gibi kullanabileceğim,
bir de temmuz sonunda aylık ödemesi toplam 1500tl olan iki kredimizin taksitleri tamamlanıyor.

sizce ağustos'a kadar beklersem araba fiyatları uçar mı? (ikinci el)

(bkz: haziran 2018 arabalara gelen büyük zam)

uçar muhtemelen, zira sürekli uçuyor. hatta şimdiden uçmuş bile olabilir :/

yav bu moral bozucu işte. şimdi 80-90bine gördüğüm araç ağustosa kadar 110bin falan olursa muhtemelen hiçbir halt alamam.

ya arkadaşlar ben mi gerizekalıyım bilmiyorum ama, hiçbir firmanın internet sitesinde araçlara dair detay yok.

örnek; toyota Yaris 1.5 Fun Special diye bakıyorsun.
bir fiyat söylüyor. ama paketin içinde ne var hiçbir bok göremiyorum. otomatik vites mi, benzinli mi, oylu mu buylu mu hiçbir bok detay yok. park sensörü var mı, kamerası var mı otu boku var mı en ufak bir bilgi yok. ismini söylemiş fiyat söylemiş sepetlemiş.

hpesiburada gibi bir site yok mu ya? ordan fiyat aralığındaki araçları önüme getirsin, içlerinden seçip tıkladığımda detayında götündeki donuna kadar bu fiyata ne verdiklerini söylesin?

bilindik markaların b segmenti araçlarını gidin test edin.
internet sitelerinde liste fiyatları yazar. gider pazarlık yapar konuşursunuz. bazen bayiler aracı alırlar, satamazlar, o arada kur yükselir, adamlar aldıkları fiyata satarlar, sana ucuza gelir, gibi gibi olasılıklar olabilir. bayileri gezin.
ayrıca internet sitelerinde her türlü ayrıntı yazar. biraz daha kurcalayın. ya da ziyaretlerinizde broşür alın. kıyaslayın. sorun öğrenin.

Toyota icin konusacak olursak, online katalogunda araba ile ilgili tüm bilgiler var. Teknik detaylar, paket özellikleri vs

Aslında detaylar var. Araçlar dizel ve benzinli olarak ayrılır. Buna karar ver önce. Sonra o aracın paket versiyonlarının detaylarına bak, senin aradığın özellikler paket paket farklılaştırılıyor. Daha sonra fiyat listesinden seçtiğin aracın o versiyonuna bakabilirsin. Mesela Yaris fiyat listesinde 5 farklı opsiyon sunulmuş. Farklı bir sekmede de şu linki aç, aşağıda modelleri göreceksin ve her bir model versiyonu için özellikler linki var, buradan da detayları analiz edebilirsin.

(git: www.toyota.com.tr)

Toyota Yaris'in otomatik vitesi Multidrive S olarak geçer, model adının sonuna da yazarlar zaten onu eğer aracın otomatik versiyonundan bahsediliyorsa (örn: Toyota Yaris 1,5 Fun Special Multidrive S gibi). neredeyse her markanın otomatik şanzımana verdiği bir isim var, EDC, EAT, DSG vb. bu kısaltmaları markanın sitesine girip öğrenmeniz gerekiyor.
yok ben uğraşamam, armut piş ağzıma düş diyorsanız (ki tavsiye etmem, altmış bin lira vereceğiniz araç hakkında biraz bilginiz olsun, multidrive nedir, cvt nedir öğrenin öyle alın. her malın bir avantajı ve dezavantajı var) www.sifiraracal.com gibi sitelerden faydalanabilirsiniz, ancak bu bilgiler resmi değildir, hatalı olabilir. üreticilerin kendi sitelerine bile yüzde yüz güven olmaz, çoğunda "sadece bilgilendirme amaçlıdır, özellikler distribütör kararınca değişiklik gösterebilir" gibi ibareler vardı düne kadar, hala da olabilir.

ÖTV yasasının şartlarını da iyi inceleyin, alacağınız aracın kdv'siz çıplak fiyatı 42 veya 45 bin liranın altında ise şu kadar, 47 bin lira ise başka bir tutar, onun da üzerindeyse farklı bir tutar indirim sağlıyor diye hatırlıyorum. her hurda araç, her yeni alacağınız araçta 10 bin lira indirim sağlamayabilir.

Ötv işine aklım ermez ama araç önerim dacia sandero stepway. 6 aydır kullanuyorum hiç bir sıkıntısını görmedim. Geniş iç hacim ve bagaj. Çok ekstra performans beklemeyin ama araç ne vaad ediyorsa o var fazlası yok. Fakat dürüstler eksiği de yok. Yakıt tüketimi şehir içi iyi şehir dışı insan gibi kullanımda çok çok iyi.

fiyat listesine girip bak, otomatik şanzımanlarda şanzımanın tescilli ismini yazıyolar bazen (örn, yaris için multidrive demiş onlar yarı otomatik muhtemelen, onun da en ucuzu 86 bin). bazen de at(otomatik) ve mt(manuel) diye yazılıyo.

bu arada sanderonun bile en dandik otomatiği 78 bin lira, dolayısıyla sizin iş biraz yaş gibi :/

bu işte az biraz tecrübeli olduğumu düşünüyorum.

2. sorunuzua istinaden, gerizekalı değilsiniz. haklısınız, hiç bir site araca dair detaylı donanım bilgisi vermiyor tam olarak. verse de fiyatlarda çok oynaklık oluyor.

size tavsiyem; öncelikle fiyattan önce kafanıza yatan araçları seçin ve test edin. orada fiyatlar ve donanımlar hakkında çok detaylı bilgiler vereceklerdir. çıktı olarak da isterseniz verirler ayrıca.

bunun yanı sıra araç üzerinden indirimler de yapıyorlar. internetteki ve araç üzerindeki fiyatları direk olarak algılamayın. bazısı %5 bazısı %10'a kadar indirim yapmaktadırlar.

xiaomi'nin IP kemaralarını önerecektim ama ekranlı modeli yok galiba.

ya bu ekran meselesi de, evde anneler babalar falan da olunca onların daa ortak biyerden bakabilmeleri için. (kontrol amaçlı)

ip kameralara sanırım aynı anda 1 kişi bağlaanbiliyor sırf.

ya bu işi siz nasıl çözdünüz ne taavsiye edersiniz.

urun.n11.com

ip kameralarda birden fazla kişi bağlanabilir,kendi üzerinde ekran olması genel olarak gereksiz birşey,ip üzerinden bilgisayar veya telefondan bakabilirsiniz.
urun.n11.com
urun.n11.com

ucuz birşey olsun dersen piotr verdiği linkte ki kamera da olur.

www.neoldu.com

Ödeme erteleme başvurusu yapabilirsin.

Bu kyk üstündeki borçlarda geçerli. Benimki vergi dairesine geçirilmiş. Zaten buradaki şartlar da askerlik, yüksek lisans vs.

benimki vergi dairesine gnderildi. 16 aydır ödemiyorum çünkü ona ayıracak bütçem yok.
sürekli faiz işliyor.

şimdi faiz affı geldi sanırım vergi dairelerine olan borca. o zaman ödeyebilirim belki. ben toplu bir şekilde kapatmayı düünüyorum.

tchuck

maaşlı çalışıyorsunuz değil mi? Maaşa herhangi bir bloke vs de olmadı değil mi?

benim 8-9 ay falan oldu. geçenlerde bi bakmıştım, vergi dairesine aktarılmış 100 lira da gecikme faizi binmiş o zamana kadar. devlette kadrolu çalışanım kesseler keserler çok rahat ama şimdilik arayan soran yok. internette 4. 5. aylarda hesabıma bloke kondu diyenleri gördüm ama reelde hiç karşılaşmadım.

istanbul uçuşları hep rötarlı, ankara, izmirde rötar fazla olmuyor.

İstanbul uçuşları hep rötarlı değil valla. Ben bu aralar neredeyse 3 haftada bir yurt dışı uçuş yapıyorum. Sadece 1 kere 1.5 saat rötar yaptı.

istanbul'dan ondan fazla kere uçmuşumdur hiç rötar yemedim. istanbul uçuşları nasıl hep rötarlı oluyor anlamadım valla.

İstanbuldan hava trafiği sebebiyle ender de olsa rötar olabiliyor ama abartılacak bir süre beklemiyorsun kesinlikle.

istanbul uçuşları derken varış noktası istanbul olan uçuşlar demek istemiş sanırım arkadaş ki ben de kendisine katılıyorum.

bende 20 den fazla uçuş yaptım en az 15 dk rötar yedim hem avrupa hemde yurtiçi uçuşlarda. galiba uçuş saat 12.45 ken 13.00 kalkan uçak size rötarlı gelmiyor galiba.

Ataturk havalimani'na giden her uçuşum rotarli oluyor. Firma farketmeksizin.

dota ve csgo için yeter de artar bence. pubg için birşey diyemeyeceğim.

ram 16 gb olsun derim ek olarak.

Yani bunlardan başka oyun oynamayacaksanız Gtx 970'e falan düşürebilirsiniz ama ben hiç uğraşmayın derim. Malum kırıma uğrayasıca miningciler yüzünden ortalıkta ekran kartı kalmadı, şu anda alabiliyorsanız 1050 yapıştırın derim. Genelde 1050 ben dahil oyuncuların burun kıvırdığı bir kart ama size yeter de artar belirttiğinz şartlarda.8 gb ram de artık yetmiyo, zaten bilgisayarlar kendi işlemleri için minimum 2-3 gb ram harcıyor, false pretension' ın da dediği gibi 16 olsa iyi olur.

ram i sonradan da arttırsanız olur bence. 8gb vs 16gb kıyaslamaları var yutupda çok farketmiyor. bence amd yerine intel toplayın mümkünse. amd de sıkıntı yaşayan arkadaşım oldu pubg de.

gtx 970'e düşürebilirsiniz?

gtx 970, 1050ti'yi her türlü tokatlar.

gtx 980'im var 2k'ya ucu ucuna yetiyor. 1050ti 1080p ye bile meh. bu sene var seneye yok.

bu arada bunlar şuan 4200tl ediyor (klavye mouse la beraber)

aynı parçaları googleda ayrı ayrı bulduğumda 3860tl'ye denk geldi. bu şekilde toplayıp birleştirsem bi zararı olur mu sizce?

şu devirde mininciler yüzünden pc toplamak pahalıya geliyor. açıkçası hazır kasalara da iyice bak bence.

bu arada bi çok kişi amazondan, gümrük bedeli ödeyerek alıyor. gümrük ödeyerek almaya rağmen uygun olduğu söyleniyor, acelesi yoksa bir o yolu araştır.

hani genelde ufak şeyleri oradan alıyolar, kasa, ekran, klavye gibi şeyleri türkiyeden, nispeten ufak, anakarat, ekran kartı, ram vb gibi şeyleri amazondan.

manzara veya ambiyans önemli diyebilirim.

ben etiler'de kebapçı'ya çok gidiyorum. manzarası yok ama bence ortamı çok güzel ve lahmacunu şahane. her türlü alkol de var :)

Giritli restauranta gitsene. Hava da güzel bahçesinde oturursunuz.

bebek mangerie olabilir. ama 12.30'da kapaniyor galiba.

Kadıköy güneşin sofrası bahçesiyle uzun zamandan beri görüşülmemiş arkadaşlarla güzel bir akşam için çok uygun bence. En azından internetten bir bakmanı tavsiye ederim. Ama yer bulmak sıkıntı.

kanlıca yakamoza gitsenizee ya da ismet baba

Istanbul Modern´in restauranti. Manzara, ambiyans cok cok iyi. Servisi de iyi, sürekli etrafinizda dolasan, rahatsiz eden, fazla konuskan garson sürüleri yok. Icki menüsü gayet guzel.

odeyecegin faiz kazanacagin faiz gelirinden fazla olacak. nasil birikim yapacaksin?

yemin ederim beynim yandı.

50.000 kredi alacaksın, 48 ay sonundaa 75.000 olarak ödeyeceksin.
faizden kazanacağın parayla beraber elinde 65.000tl falan olacak maksimum.

nasıl birikim bu.

Ödeyeceğim faiz 5 bin küsür gelen faiz 5 bin küsür oluyor hemen hemen dengeliyor. Aradaki kayıbı çok önemli bulmuyorum açıkçası. Birikim yapıyorum sonuçta.

1 yılda ödeyeceğim. 48 ayda neden ödeyeyim?

onun yerine aylık ödeyeceğin krediyi bir kenarı koysan?

ben anlamadim ki. cektigin parayi tekrar bankaya vermis olacaksin 1 sene sonunda. bu neyin birikimi?

Kendim bir kenara atarak para biriktiremiyorum. Yukarıda aslında her şey gayet açıklayıcı.

b.emeklilik yap. bu şekilde kazancın olmaz.

Çektiğim 50.000 tl den ödeme yapmayacağım. Maaşımdan arttıracağım parayla ödeme yapacağım. O 50.000 e dokunmayacağım. Faizde duracak o.

anladığım kadarıyla her ay köşeye para atmaktansa bankadan toplu para çekeceksin ve kenara atmak yerine onun taksitlerini ödeyeceksin. bence çok mantıksız. onun yerine altın alabilirsin. bozdurması da kolay olmayacağı için biriktirmiş olursun. diğer türlü o toplu parayı da harcayabilirsin.

Bireysel emeklilik daha anlamlı

Böyle birikim olmaz. Faizlerin de birbirini dengelemesi imkansız, en az %10 zarar etmeniz lazım, hesap hatanız var. Mevduat faizleri yıllık en fazla brüt %14 (net %12 civarı), kredi maliyetleri ise sigorta ücreti hariç yıllık %24 civarı. Matematiksel olarak dediğiniz olamaz.

bu yöntemi kullanacak kadar harcamalarını engelleyemiyorsan, kredi taksitlerini ödemeyip bankadakı 50.000'i de bozdurursun.

Arkadaşların dedigin gibi bes yap.

hocam olmaz
ama su oluyor
kredi cekip usd al elleme
o bir ihtimal kurtarabilir seni

ama en garanti yontem
50000 tl nin aylık odemesi tutarını
usd yap kenara koy

ilginç fikirmiş. bankadakilere anlatmak biraz zor olacak gibi :)
evet biraz zarar edersin ama sene sonunda elinde sana ait aşağı yukarı 50,000 TL toplu para olucak. elimde para tutamıyorum diyorsan mantıklı.

ama tl'de tutma bence. döviz ya da altın al o parayla. onu da faize koyabilirsin.

aylık düzenli para biriktiremiyorsan bence daha mantıklı. ben de o şekilde birikim yapıyorum. borç ödeyince ve anapara faizde durunca insan paraya dokunmuyor. ancak aylık kenara 3 bin atayım desen başarısız oluyorsun. 3 senede kaybettiğin 2-3 bin lira olacaktır. ancak para biriktirmeni sağlamış oluyor o kayıp. ev alıp kredisine girebiliyorsanız daha mantıklı.

iktisadi olarak mümkün olsa bile bunu engellemek için yasal düzenleme olduğunu hatırlıyorum. Pratik olarak bankaların böyle bir şey yaratmaları yasaklanmış olmalı.

daha once bir sey yazmistim sildim... cunku bunu zarar etmeden yapmanin imkani yok bunu bildigini varsayiyorum hesabini ve edecegin zarari yazmistim, ama sen davranis kontrolu olarak dusunuyorsun sanirim... da onun da mantigini anlayamadim.

her ay kredi icin ayiracagin parayi kendi disiplininle biriktirecek kadar kendine hakim olamiyorsan, hesabinda her gun duran cillop gibi 50bin liradan tirtiklamaktan kendini nasil alikoyacaksin? toplu paraya dayanmasi daha zor o zaman senin gibi biri icin?

hem bankaya bosu bosuna para vereceksin (faizler kafa kafaya gelemez, banka zararina kredi vermez, hesabin yanlis) hem de kendini daha buyuk riske atacaksin, boyle problemi olan insanlaro ldugunu bilmiyordum gercekten ama bu cozumun de ise yaramasi pek mantikli olmaz o zaman... ekstradan 5bin lirasi olup da her ay onu bir kenara atamayan biri hesabinda duran 50bin liradan tirtiklamadan nasil yasar o zaman?

sene icinde bir aksilik olsa isten ciksan odemen aksasa odeyecegin faiz = zararin da artacak... hem kendi davranisina hem de bankaya karsi riskini arttiriyorsun boylece.

var cipe entegreli, uygulamasi da var, takip ediliyor. ama kanserojen olduguna dair gorusler var.

www.hepsiburada.com

şu vamış. şarjı 2-5 gün arası gidiyor. yani arkadaş köpeğinizden 400tl'yi mi sakınıyorsunuz gerçekten bunu anlamıyorum aslında. 2 günde bir 2 saat şarj ediyorsun, köpeğini möpeğini kaybetmiyorsun.

Kedi-köpek ve çocuklar için üretilmiş birçok takip cihazı var. Hatta çocuklar için akıllı saatler de var. Ama bunların hepsi iletişim kurmak için bir sim karta ihtiyaç duyuyor. GSM operatöründen bir data hattı alıyorsun, cihaz içinde entegre gps konumlandırıcı var, bu data hattı üzerinden yazılımı sayesinde gps koordinatlarını takip edebiliyorsun. Yani cihaz yanına ayrıca bir hat alman ve aylık ücretini de ödemen lazım.

yukaridaki linkteki tasmaya takiliyor. benim salak tasmayi koparip kaciyor mesela kactiginda. e gitti takip. calinma durumunda da tasmayi atarlar direkt.

Köpüşlerin, kediciklerin deri altına yerlestirilebilecek kadar minik çipler olsa, vericili. Daha iyi değil mi yaa?

Bu kocaman cihazları hayvanı çalan çıkartır zaten. :(

dolar 4 oldu malum her şey pahalı iyice. hele mining denen muhabbet ile ekran kartları uçtu.

2013'teki dota ile bugünkü dotayı kıyaslama. bana kalırsa başka oyun bak. cs go da dota da max 15 yaşında küfürbaz ergenlerden geçilmiyor. sinirin bozulur boşu boşuna değerli vaktine yazık. dota da cs go da cok rahat her pc'de oynanır hemen hemen yani hazır toplanmış kasa da alabilirsin.

hocam
dota oynama bence
heroes of the storm oyna
daha az toxic community ve oyun mekanikleri guzel
kill imi caldin pic kavgası yok
istedigin hero ile girip auto matchmaking yapabiliyorsun yani istedigim heroyu alamadım oyunda feedlerim yok
oyunlar ortalama 20 dk suruyor
tavsiye ederim
pc toplamak ayrı bir hikaye

arkadaşlar "futbol oynayacak halısaha arıyorum" diyen birine "futbolu bırak tenis daha güzel" diyorsunuz.
ben bir süredir youtube'da dota videoları izliyorum ve canım çekti, dota dışında oyun oynamayı düşünmüyorum. teşekkürler.

bilgisayar önerisi olan var mıdır? 4000tl'ye kadar bütçem var aslında, ama işin 3000'e kadar çözülme yolu varsa daha çok memnun olurum.

ne kredisi, hangi banka falan filan?

4 aylık faizini alır , enpara da sistem böyle

4 aylık faizi alır

4 ay sonra kalan anaparayı ödeyerek kapatırsınız, yani sadece 4 aylık faiz ödersiniz.

Şimdi ziraat bankasından hesaplattım, 60bin kredi 36 ay vadeli krediyi 4.ay sonunda kapatırsanız 4 bin civarı bir faiz ödersiniz, yani toplam ödeme 64bin civarı olur. Toplam maliyete ise kredi çekerken alınan tahsis ücreti ile sigorta ücretini de ilave edeceksiniz.

ayda 2000 lira ödüyorsun diyelim; yaklaşık 57000 falan ödersin kapatmak için.
(yani 4 ayda ödediğin 8000'lik taksidin, ana para karşılığı 3000 lira falan olur)

örnek döküm veriyor bankalar ya hesaplama araçları. ilk 4 ay ne kadar faiz ödeyeceğinizi görürsünüz

i.hizliresim.com

Cevabınız bu aslında da, şu an aktif sync işlemini keserseniz ne olur o konuda tecrübem yok.

hedep+1

bu işlemi yaptığımda masaüstümdeki her şeyi tamamen siliyor.

wifi'yi kapatın. böylelikle upload işlemi kesilecek. sonra her ihtimale karşı desktop'ın bir yere yedeğini alın. sonra da @hedep'in bahsini ettiği işlemi yapın.

sanırım apple ürünü kullandığım son günlerim. sinir krizi geçiriyorum çünkü.

hizliresim.com

bütün masaüstümü sildim senkronizasyonu kapatarak. ancak icloud uploada devam ediyor. hayatımda bu kadar tatsız, bu kadar iğrenç bir dayatma görmedim.

bu arada yapıkrediden hiç kredi kartı, kredi falan almadım ama bir arkadaşım vasıtasıyla yapı kredinin bir şeyi var bende, ne deniyor ona adını unuttum ya; yapı kredi çalışanlarının toplam 3 kişiye referans olarak sağladığı bir avantajdı. baya düşük faiz imkanı sağlıyordu. acaba onun olumlu etkisi olur mu

şu anda pek çok firma belirli tutardaki rakam icin sıfır faizle sıfır arac satiyor. o kampanyalari sorustursaniz belki sizin acinizdan daha cazip olabilir.

ekleme : 35 bin tl naktiniz olduguna gore, bu rakami pesinat olarak degerlendirebilirler belki.

sanırım sıfır araç için ciddi bir miktar nakit ödemek gerekiyor ancak değil mi?

Toplan borçlanma ve aylık ödeme tutarınız eve giren gelirden düşükse (belirli hesaplar yapıldıktan sonra) hala limitiniz varsa kredi çekersiniz.

"Ödemezse evini/arabasını alırım" mantığı yok, geri ödeyemeyecek kişiye kredi veremezler. Devlet bu konuyu sıkı tutuyor.

şuan maaş olarak eve 11bin küsur tl giriyor.
2700tl'si krediye gidiyor.

şahıs firmasının 20bin cirosundan da ortalama 1000tl falan kalıyor ama onun gelire etkisi oluyor mu bilmiyorum.

findex puanım 2016 şubatta 1706 idi, şuan baktım 1187'ye düşmüş :( habire hesaplar arası para aktarırken hata yapıp kredi ödemesini 1-2 gün geciktiriyorum çünkü ya lanet olsun.

başka bir yorum olarak,

genelde ikinci el araç kredisi faizleri ile ihtiyaç kredisi faizleri genelde çok yakın.

ikinci el kredisi biraz prosedürlü. yok ruhsatın fotokopisini götüreceksin de, arabaya rehin koyacak da vs.

eğer arada uçuk bir fark yoksa, ihtiyaç kredisi kullanıp arabayı peşin alın. böylece arabanızda rehin olmaz. işler ters giderse arabayı satıp kredinizi kapatırsınız. öbür türlü rehinli arabayı kredi bitmeden satamayacaksınız.