160 euro senin icin ne kadar cok para ona bagli. ama verebileceksen deger tabi. gideceksen kalacak yer önerebilirim

hangi şehirdesin, Paris'ten beklentilerin neler? bu etkenlere bağlı olarak eğer yakın bir şehirdeysen otobüsle gidip gelmeyi deneyebilirsin, baya ucuza geliyor. ama paris başlı başına diğer Avrupa şehirlerinden pahalı bir şehir bunu hatırlatmakta fayda var.

160 euro çok gibi geldi. bizim türkiyeden bile parise daha ucuza gidip gelirsin. ryanair'e bak. zamanında 1 euro'ya gitmişliğim var :)

160€ pahali 2 gun icin.

Paristen bir sey anlamazsin zaten 2 gunde. Baska yere git.

paris'e gitmeye değer ama 2 gün için değer mi ı ıh.

paris'i gör. paraya kıy. paris kültür sanat hayatına adım atmadan olmaz. louvre gitmeden olmaz. git.

bence daha sonra git, simdi biraz acelee gelmis olacak, yorulduguna degmez. ideal olarak soyle en az bir on gun kenara ayir, 5 gun londra sonra eurostar ile paris yap. guzel olur. hatta sen paris'i bosver direkt londra yap, en guzeli, mis mis.

160eur ne olum, avrupadasın bissürü ucuz havayolu var, beş tane ülkeden geçen otobüsler var, nabıyon allaşkına. 160eur bilet fiyatı çekseler cennete bile gitmem ben aq

git ama 160 eur ve 2 gun endeksi uyusmuyor.


160 cidden cok. neredesin cidden, bulgaristanda mi yapiyorsun erasmusu

160 cok kardesim. eger bruksel amsterdam londra luxembourg ve de almanyanin bati kisimlarindaki sehirlerden birindeysen otobusle cok cuzi rakamlarla gelirsin. eurolines ya da ouibus bildigim firmalar.
iki gun az bu arada, champs elysee ile eyfelde iki fotograf yer bildirimi derken gider yarim gunden fazla. daha louvre var notre dame var sacre coeur var. yapabilirsen seine nehrinde yemekli tekne turu var.
ne bileyim suraya kadar gldik bi daha ya geliriz ya gelemeyiz durumundaysan da gel gor. gel derken, paristen yaziyorum, yoksullar olsun ;)
saka saka kimse olmesin.

oha avrupa içi o kadar pahalı mı uçaklar :/ biz danimarka'ya gidiş dönüş 25 liraya gitmiştik :D

Degmez. Paris tamamen balon bir sehir. Bana sorarsan Louvre muzesi disinda ise yarar pek bir sey yok.
160eur ise hic degmez. Sakin boyle bir hata yapma. Illa Paris diye tutturduysan daha uygun bilet bul, 160eur nedir, nasil ogrencisin sen?

Paris'ten Barcelona'ya 20euro'ya uctugum aklima geldi simdi bak:)

Nerede erasmustasin ki?
Arkadasin ya cok zengin ya da cok saf. 160€ya portekiz haric her yere 2 kere filan ucarsin. (Portekiz haric, cunku portekize ucmak pahali ahdjdj)

2 tabi ki soru mu bu

10 üzerinden 11 nasıl oluyor? 11 varsa 12 de vardır, 12 varsa 13 vardır..

hacı hayatımın geri kalanını geçireceğim kadını böyle seçmem. iddia ediyorum, seçtiğin kadınla da hayatının geri kalanını geçiremeceyeksin, boşanacaksınız.

2 lan işte ne soruyorsun manyak. genel kültür sonradan da kazanılır. ama seks öyle mi?

aradaki uzaklik + 111

çok zor soru lan.

güzellik-seks sebebiyle 2. para olmasa da olur. tiki mikiyse olmaz ama.

1

digerleri tecrube ile artar zaten.

rpg oyunu oynar gibi hissettim bir an!
bu kadar az özellikten seçim yapmak zor.
kompleks, espiri kabiliyeti fln gibi alanlardanda puanları alalım, düşünürüz.

hayatinin geri kalanini gecirirken soracagin kriterler buysa, yalniz ölürsün sen haci.

1. kadında genel kültür'den bir iki puan alıp sekse ekleyebiliyor muyuz?

yav 10 üzerinden 11 nasıl oluyor biri açıklasın ben de cevap vermek istiyorum.

Boyle duz rakamlara bakarak olmaz, benim excel'de spreadsheet var, grafik filan cikartiyor, oradan hesapliyorum.

hangisinin memeleri büyükse. 2 o yüzden. yani, 2 olmalı. değil mi? güzellik demişsin, falan.

Evet en büyük meme 2 de

3. Biraz gercekci olursak salak insanla bi yere kadar gider. Bu yuzden 2 bastan gitti. Neden mi 3? 3te ki kadın güzel olmasada 1de ki kadına ragmen seksi iyiyse genel kültür de ortalama ise olur bence onla. Tabi bunu kıstasları vereni de incelemek gerek bu ayrı..

Mantikli olan 2'dir. Eger bunlardan birini secmek zorundaysam 2 secerim.

Yalniz guzellik 4 iken seks 8 olamaz.

serçe parmak kullanımı sıfır, bakmadan yazım hızım iyi.

on parmak, serçe parmak kullanımı var tabii ki. klavyeler her parmağın bir tuşa basacağı şekilde tasarlanmıştır. (başparmaklar istisna, iki başparmak da sadece space tuşundan sorumludur, sonuç olarak 10 parmak pratikte 9 parmaktır).

Bakmadan yazarım, çok da hızlı yazarım, sağ elimin serçe parmağını kullanmıyorum.

Edit: Duyuruda yaptığımız yarışmayı buldum. Drainage benim, der meister da der meister.

i.hizliresim.com

Bakmadan yazıyorum. Sağ serçe parmağı sadece enter için kullanıyorum. İdeal 10 parmak değil ama hızım iyi diyebilirim.

bakmadan yazıyorum, hatta çok hızlı yazdığımı söylerler. ben, benim gibi gününü internette geçiren herkesin benim kadar hızlı yazabildiğini sanıyordum ama öyle değilmiş valla, gavur gibi yazıyom essahtan. serçe parmağı kullanmıyorum.

bakmadan yazabiliyirum, serce parmagim bazen sadece enter icin.

mouse'u da cok kullanmam genel iitibariyle. klavye kisayollari ile hallediyorum genelde.

Ecet

eşim f klavye kullandığı için evimde f klavye var. q klavyede bakmadan ve hızlı yazabildiğim için uzun zamandır crtl+shift ile klavye modunu değiştirip f klavyeyi aslında q klavye gibi kullanıyorum. 9 parmak kullanıyorum.

turkegitim.net

bu testlerde genelde 3 dakikada 140 150 yazıyorum.

Bakmadan 10 parmak yavaş, normal alıştığım oldukça hızlı. Kendimi 10 parmağa zorluyorum.

Telefonun klavyesine de alışmışım ona da bakmadan yazabiliyorum.

evet yazıyorum. çocukluğumdan beri elimin altında q klavye var.

bakmadan yazmak sorun degil. en sevdigim yeteneklerimden hatta.
bir deneyeyim bakalim bunu yazarken kac parmak kullandim .

edit: 6 parmak. serce parmagi shiftler icin kullaniyorum da, benim anlamadigim niye 10 parmaga ihtiyac duyuldugu, sigmiyor ki 10 parmak klavyeye.

10 parmak yazıyorum ama 10 parmak tekniğinde değil, dikkat edersen klavyelerde f ve j harflerinin üzerinde kabartmalar vardır ve 2 elin işaret parmağı bu tuşlarda durur normal pozisyonda sol el işaret parmağını f ye koy sağ el işaret parmağını j ye koy otomatik olarak zaten diğerleride sıralanıyor, mesela f deki parmağın r ye ve v ye basar, de deki ortaparmağın e ve c ye basar.

zor değil f ile j yi bulduktan sonra gerisi teferruat.

ben 6 parmak yazıyorum. sol el 5 sağ elde işaret parmağı. böyle alıştım böyle gidiyor yanlış aslında :D ama bakmadan çok çok hızlı yazabilirim. pek bi marifeti yok :D

On parmak yazıyorum. Ne klavyeye ne ekrana bakmam gerekmiyor, uzun süre boyunca yazmam gerekirse gözlerimi kapatıp beremi de üzerine geçiriyorum. Karanlıkta gözlerim dinlenirken ben de yazıyorum.On parmak yazıyorsan serçe parmağını da kullanıyorsun. Her parmağın sorumlu olduğu harfler var.

kendi klavyemde evet, her klavyede yazamıyorum.

Bakmadan yazıyorum ama serçe parmağı çok nadir kullanıyorum

serçe parmağım yok, 10 parmak yazamıyorum da yeteri kadar hızlı yazabiliyorum

10 parmak f klavye kullanıyorum. serçe parmaklar da kullanılıyor tabii.

Azar azar bakiyorum illa ki klavyeye. Yanlis yaziyorum hic bakmazsam.

serçe parmaklar genelde shift enter vs için, onun dışında evet bakmadan yazabiliyorum.

klavyeye bakmıyorum, baya hızlı yazarım. 10 parmak yazmıyorum. ellerim büyük, parmaklarım acıyor çok uzun süre öyle yazarsam. Türkçe klavyede 10 parmak kod yazarsam parmaklarım düğüm olur çünkü.

ingilizce klavyeye geçince 10 parmağa geçerim diye düşünüyorum.

serçe parmaklarla sağ elin yüzüğü hiç kullanmadığımı farkettim bunu yazarken. 7 parmak diyelim. bakmadan yazabiliyorum evet.

bakmadan on parmak yazıyorum. bütün parmaklarımı kullanıyorum. şöyle izah edeyim, 3 dakikada 224 kelime yazıyor, 216 doğru kelime çıkarıyorum.

bayağılık ile içtenlik arasında ince bir çizgi var küfür konusunda. bayağı olanından uzak durmaya çalışırım ama içten olanına kanım ısınır.

Ictenlikle kufur nasil oluyor?

icten kufurlu:

(bkz: sarmasik)
(bkz: gemide)
ufuk bayraktar filmleri vs.

Küfüre mesafeliyim ama devilred'in de dediği mevzu var. Mesela behzat ç'deki küfürler rahatsız etmiyordu beni, aksine cuk diye oturuyordu. Yani o adamlar, o masada, muhabbette küfürsüz konuşamazlardı mesela, olmazdı, yapay dururdu. Bunun gibi.

Turk toplumu boyle evet. Gecen bir savas oyununa gittim. Bir anda ates acildi. Komedi falan yoktu bildigin savas! Bir adam siktir diye bagirdi salonun yarisi gulmeye basladi. Sanki birinin karsisina gecsem senin anani babani diye kufre gecsem durum gulecekler.

insanlar genelde bir duyguyu uzun uzun tasvir edemediği ve anlatmak istedikleri ruh halini yazılı veya sözlü olarak ifade etmeyi beceremediği için küfür ediyorlar. Özellikle negatif duyguları eş şiddetle ifade etmenin kısayolu küfür ve eğitim seviyesi düşük toplumlarda daha sık gözlemlenmesi de tesadüfi değil.

Deadpool'un gördüğü ilginin temelinde ise süperkahraman filmlerinin genelde tabi olduğu kuralların ötesine geçmesi, denenmemiş bir durum olması yatıyor temelde. Bu yeni bir şey duygusunun heyecanlandırdığı görece küçük bir grubun beklentisinin yarattığı etki de kartopu etkisinin yaratıcısı oldu.

Hayır inanmıyorum, her şey daha da kötüye gidicek. Bunun da bir planın parçası olduğunu sanmıyorum.

kötümser gördüm seni clones? hayırdır?

eğer bir plan dahilinde olduysa bana olanlar kendisine teşekkür etmekle birlikte geleceğimden endişeleniyorum, ama şu aralar inanmıyorum...

Her şey zamanla güzel olmak zorunda değil ama evet kaderin var olduğuna inanıyorum.

hayır inanmıyorum. bunca insan arasından neden benimle uğraşsınki? üstelik kendisiyle aramız da pek iyi değil. herşey benim elimde. ben mutluluğa kendi çabamla ulaşacağım.

İster Allah'a ister beyaz peynire inan, başıma öyle şeyler geldi ki kesinlikle bir plan olduğunu düşünüyorum. Ha iyi sonla biter, kötü sonla biter o bilinmez ama bir plan olduğuna kesinlikle inanıyorum.

Tanrı -varsa- planı vardır kesin. Yoksa yoktur :D Var olup olmaması çok düşündüğüm bir şey değil şu sıralar, agnostik değil de başka bir şey diyorlardı ona.

tüm bunlardan bağımsız olarak bazı şeylerin daha iyi olacağına inanıyorum. (ülke hariç de lan:D)

Onun varsa bile benim yok :d accik kulagima citlatsa fena olmaz.

7 milyardan beni mi sececek uzerinde plan yapmak icin? O karismiyor, ben kendime plan yaparim zaten.

Bazen oyle seyler oluyorki, plansiz olmasinin imkani yok. bence tanri bizi siniyor. demedi deme....

Tanrı beni ne yapsın ayol. Milyarlarca yıllık uzay, sayamadığımız kadar galaksi ve gezegen, o gezegenlerden birinde ben; bana plan mı hazırlayacak.

"Durum b.ktan olabilir, geleceğimizin gübresi buradan gelir"e inanıyorum.

Gerçi çok kötü-iyiye de inanmıyorum.

varlığı yokluğu üzerine tartışmaya girmeye gerek yok ancak inanclı olduğum zamanlar da tanrının dünyevi hayata bir etkisinin olmadığına inanırdım.

Durumum kötü de olsa iyi de olsa ben seçtim diyorum. Kötü olduğunu düşündüğüm yol üzerinde karşıma çıkan şeyleri kötü olduğunu düşündüğüm yolu seçtiğim için görüyorum. Tesadüfe inanmadığım gibi iyi planlanmış bir kurguya da inanmıyorum.
Herkes kendi hayatının zamanla daha güzel olacağına inanıyor zaten, veya istiyor diyelim, bunun için kendimi bir kurgunun içine dahil etmeme gerek yok gibi.

Tanrı genel hatlarıyla yazmış çizmiş bi yol
Gönderdiği koordinatlar efendime söliym anam babam, bitiş anı..falan ama ayrıntılarla ilgilendiğine inanmıyorum.

Yani her boka git bulaş sonra kader de. Yok öyle bi kader.seçimlerin bu, boktan seçimlerin seni boka bulaştırmış

Her şey kötüye gidiyorsa, iyiye gidecek diye aciz aciz beklemem, seçimlerimi gözden geçirip değişiklik yaparım

Evet. Tanrının benim için planları olmasından daha çok ( çok özel biri olduğumu düşnmüyorum Allah benim için ne diye özel lan yapsın) kaderimin yazıldığına inanıyorum

bu zamana kadar sevemediysen kendini hiç yorma vaktini de boşa harcama. tek karakter üzerinden giden bir hikayesi var ve diğer sezonlar da benzer. bu dizi sana göre değilmiş demekki başka dizilere yönel.

Sadece 1 sezon izleyebildim ben. Zaten Dexter degil mesele, dizi denen seyin kendisi sacmalik. Sinema izleyeceksin. Dizi aptalca. Oturup bolum bolum takip etmek bana kendimi aptal gibi hissettiriyor.
Dexter da bir noktadan sonra sacmalamaya basladi, e bir olay bitiyor baska bir olay basliyor, bir sekilde bu basroldeki adamin seruveni devam ediyor, heyecanlanip bundan sonra ne olacak diye merak etmek anlamsiz gelmeye basladi bana.

breaking bad ile beraber izlediğim en iyi dizi. hangisi daha iyi bilmiyorum ama dexter unutulmaz. zevkler tartışılmaz sonuçta sevmek zorunda değilsin.

yalnız değilsin dextera bende ısınamamıştım hiç.

dediklerinin neredeyse hiçbirini hissetmedim bu dizi için ancak dizi de kafamda sezon sezon yer etmiş değil.

benim sevmediğim tek karakter hannah idi çünkü onunla devreye giren hikayeyi çok gereksiz buldum ve mantıkta vıcık vıcıklık benim için o noktada oluştu.

ancak deb gayet benimsediğim bir karakter idi, o sinkaflı sözleri de ona gayet yakıştırmıştım. ayrıyeten dizide siyah-beyaz yaklaşımlar olmayışı benim için en büyük artı noktaydı.

en sevdiğim geçici karakter camargo'nun oynadığı ice truck killer idi, çünkü inandırıcı idi, başta gördük kendisini dolayısıyla tutarsızlıklara, zorlamalara mahal yoktu ve olay örgüsüne, dexter'ın ikilemlerini açıklamaya katkısı çok fazla idi. bu ikisini daha sonra hayırdaki şer, şerdeki hayır yani yin yang gibi görmeden edememiştim ve bu karakterin dexter'la alakasını çok tamamlayıcı bulmuştum. dexter'ın son bölümündeki deniz ortası tekne sahnesi ise şu an hala aklıma geliyor. dizinin orada bitmesi ise nokta atışı olmuştu bence. ancak araya hannah girmeden bunlar olsaydı çok daha fazla takdir edecektim. dexter'ın yalnızlığını ve bunun aldığı şekli anlatmaya abisi yetiyordu çünkü, benzer ortamlardan gelmiş zorlama bir sevgiliye hiç gerek yoktu, vurguyu zayıflattı.

oyunculuklar ağırlıklı olarak kötü gelseydi -bazen dexter'ınki kötü geldi açıkçası- sanırım bu noktalara dikkat edemeden izler, keyif alamaz ve bir yerden sonra da bırakırdım.

Tüm çıkarımların şuraya götürüyor seni: "the wire".

4. sezonu da izledim. tırt dizi izlemeyin. bir adamla bir sezon geçti resmen.

güler yüzlü olmaları ama çok konuşmamaları. bizim burada bi büfeci var, konuşkan anına bi yakalandıysan mümkün değil en az on dakika oradan çıkamıyorsun :(

suratsız olmaları bazen hoşuma gidiyor. daha samimi geliyor. geçen kuzguncukta köfte yiyeyim dedim o sokağın başında. adam köfteleri yapıyor kadın telefonu ile oynuyordu. dedim bi ekmek arası yapar mısınız? kadın iyi dedi telefona bakmaya devam etti. ben ekmeği yedim parayı ödeyecekken adam nasıl güzeldi di mi köfteler babında 'afiyet olsun' dedi ben de teşekkür ederim dedim kadın para üstünü verdi. suratsızlar ama samimiler.

öyle garip garip şeyler işte.

Bon bon bakmamasi. Musteri iyi gunler/iyi aksamlar dediginde karsilik vermesi. Geleni selamlamasi.

dükkan önünde milletin götünü kesmiyorsa iyidir,hatta dükkanın önünde beklemiyorsa daha iyidir.

bir keresinde de fatih'e lahmacun yemeğe gitmiştik. bizim götü havalarda bir arkadaş vardı o zaman o da geldi. dükkanın önüne gelince bu ne biçim yer falan demeye başladı. içeri girdik oturduk kimse bakmıyor tabi yoğunluktan. bizim ki 'pardon bakar mısınız' dedi adam 'ne var' diye masaya geldi 'menü alabilir miyiz' dedi bizimki. 'menü yok ne yiyeceksen bana söyle' dedi garson. garson dediysem amca işte. bizim ki amcaya bakıyor ben herkese 2 lahmacun salata ayran falan söyledim. ayran sürahide geldi bitince bi daha doldurdu falan adam.mest oldum ben tabi sürahide köpüklü ayranı görünce.

benim çok hoşuma gitmişti. bizim arkadaş hala durumu anlayamamıştır sanıyorum.

Ben tam sehir merkezlerine AVM yapilmasini protesto ederken onlarin bilincsizce iktidarlari desteklemelerini degil, esnafin haklari icin sokaga dokulen kalabaligi desteklemelerini seviyorum.

#amaboylebirseyyok

@dedim dedim

Tam olarak nerde adres aklında mı

valla hiç hatırlamıyorum ama bulursam yazarım.

kalanlar hep 7'ye bolunebilir mi demek bu? vasiyete gore dogru ne demek?

@cilgin evet kalan hep 7 ye bölünüyor ama mesela 3. çocuk 3 tane aldıktan sonra
4. çocuk 4 tane aldıktan sonra

sonuçta her çocuğun eşit inci mi alması lazım?

Duyurunu silme, yazacagim

Edit: Ben donene kadar 40 kisi yazmis, cevap da geldigi icin gerek kalmadi:)

6 çocuğu var bence.
5.çocuk 5 + 7/7 alır 6 tane kalır geri kalan çocuk 6 alır gibi düşündüm

Edit: kalanlardan ifadesi yokken böyle düşünmüştüm şimdi baştan deneyeceğim :)

@tescilli. aynı olup olmadığı belli değil. ama benim tahminim aynı olamaz

@yüzyıllık yaptığın hesap yanlış sanki.

7 çocuk 70 inci?

7ye bölünme olayı, herkes kendi incisini aldıktan sonra kalanlar mı yoksa örneğin 70 inci ise, ilk çocuk 1 tane inci alıp sonra da 69/7 inci daha mı alıyor?

@bana her yer cehennem

36 inci 6 çocuk diye düşünüyorum cevap var mı?

tescilli 70 olamaz zaten. 1. çocuk 1 tane alınca 69 u 7 ye nasıl böleceksin. olmuyor yani

@yuzlıllık yanlızlık hesapladım. doğru çıkıyor evet cevap doğru kesinlikle
nasıl formüle ettin

1.çocuk --> 1 adet +35/7 = 6 tane kalan 30 tane
2.çocuk --> 2 adet + 28/7 = 6 tane kalan 24 tane
3.çocuk --> 3 adet + 21/7 = 6 tane kalan 18 tane
4.çocuk --> 4 adet + 14/7 = 6 tane kalan 12 tane
5.çocuk --> 5 adet + 7/7 = 6 tane kalan 6 tane
6.çocuk --> 6 adet

şöyle formüle ettim son çocuk 7 ile bölünebilen bişey alamaz. son çocuğa sadece KALAN kalıyor. o da 7/7 = 1 oluyor.

diğerleri de yani 5.çocuk örneğin: 5 adet + x/7 ifadesi 6 olacak. x = 7 oluyor.
4.çocuk 4 adet + x/7 vs diye gidiyor yukarı doğru

7/7 -1

-1 nereden geliyor.
birde tekrar baktım. hepsi 6 tane alıyor. yani hepsi eşit alıyor.
sorunun eksik tarafı bence bu. hepsi eşit alıyor deseydi zaten çok kolay olurdu.

dostum bu tarz soruları tümevarım ile çözmen lazım. x-y-z ile çözemezsin. işin içinden çıkılmıyo öyle. çünkü tepeden başlarsan nereye kadar ineceğini bilemezsin.

diyelim ki 7x+1 inci var. ve ilk çocuk önce 1 inciyi aldı. daha sonra da kalanın 7 de biri olan x kadar inciyi aldı. geriye 6x kaldı
2.çocuğa geçince --> 2 inci alacak --> 6x-2 kalacak. daha sonra kalanın 7 de biri olan (6x-2)/7 alacak vs vs diye çok uzun şekle sokarsın.

incilerin TAMAMEN BİTMESİ gerekiyor. senin dediğin gibi 5-8 olamaz.

n.çocuk n+ kalanların 7 de birini aldığı zaman son çocuk sadece kalanları almalı ki işlem devam etmesin.
yazdıklarım her ne kadar seni tatmin etmeyecek olsa da bu soruları böyle çözmeni tavsiye ederim :)

bu arada soruda dememiş ama hepsi eşit alıyor deseydi o zaman zaten ilk iki çocuğun aldıklarının eşitliğinden toplam sayıyı bulurdun

az önceki gibi 7x + 1 toplam bilye olsun

ilk çocuk --> x+1 alıyor. 2.çocuk --> (6x-2)/7 alıyor.
birbirine eşitlersen x = 5
7x+1 = 36

bence hepsinin eşit olduğunu vermezse çözemeyiz. yani sonsuz çözüm çıkabilir. inci sayısı ve çocuk sayısı da bilinmediği için.

eşitlik varsa zaten, tek bilinmeyenli 1. dereceden denklem çözümü.

Burada söyle nasılsa kimse kimseyi tanımıyor. Benim yok sanırım.

Var.

yok. şeffaf bir insanım

var. türkiye'nin bence en az yüzde 50sinin yaptığı bir şey ama benden beklemez hiç kimse. neyse fazla da dillendirmeyeyim:)

var, evet. başka sorunlarımı bahane edip sırf bunu birine anlatıp rahatlamış olmak için psikoloğa gidicem.

Ozelden yazayim sana :)

çok. zaten ketumum, bir de sırrımsı bişey oldu mu imkansız; tillahı gelse tanımam.

Düşündüm de bulamadım. Başkalarının bilmediği şeyler vardır elbet ama sır deyince biraz sansasyonel olmasını bekliyor insan. Benim yok.

yok.

Var.

çok var.

söylersem aleyhimde kullanılır, ocağıma incir ağacı diker.

yok

benim de var biri bana söyledi güvenip. söylemedikçe kimseye içim şişiyor ama söyleyemem de. itiraf.com u bunun için yapmıştı adamlar galiba... sahi duruyo mu o site ya...

Kimseye söylemeyeceğim şeyler var tabi ama sır olup olmadıklarından emin değilim. Daha çok "söylemesem daha iyi". Ne gerek var yani

ben söyledim. söylememek daha zor. ama beni tanıyan sadece bir kişi biliyor.

nası yapıcaz şindi

Var ama ciğerimi sökseler yine sölemem kimseye

yok

var. anlatırsam rahat olamayacağımı biliyorum.
ama en yakınlarıma anlattım, yarı pişmanım.

var tabi. anlatsam bi dert anlatmasam ayrı bi dert

Hayatim yalan dolan. Yalan yok :)

bırakıyorum o benle tanışsın.

Yerine göre değişir.

- Club'daysam kesişmeye çalışır ya da yakınında dans ederim, beraber dans etmeye çalışırım. Ya da bardaysa "bir içki ısmarlayabilir miyim?"
- Cafede falansa yine kesişmeye çalışırım. Karşı sinyal alırsam swarm'dan checkin yapar, instagram'a fotoğraf yükleyip lokasyon belirtirim, oradaki kişilerden bulup eklerim o an tanışmaya uygun ortam yoksa.

Bir de şehrine göre değişiyor. Büyük şehirdeysem yukarıdakiler gibi yaparım. Küçük bir yerdeysem ilk sefer bir girişimde bulunmam genelde, çünkü sonra karşılaşacağımdır muhtemelen yine.

Tabii bunlar da her güzel kıza değil. Tarzını beğendiğim, benim ayarımda olan, beni beğeneceğini düşündüğüm ve beni çekenlere.

Hiçbir şey yapmıyorum.

Hiçbir şey yapamıyorum.

eğer çok güzelse "keşke böyle dışarıda birileriyle nasıl tanışılıyor, ne deniyor bilseydim" diyorum kendi kendime, sonra bir şey yapmayıp hayatıma devam ediyorum. eğer öyle normal güzel kızsa hiçbir şey yapmıyorum ama üstteki cümleyi de kurmuyorum :D

duyuruda başlık açmıyoruz.

kafamı öbür tarafa çeviriyorum, ciddiyim...
valla önce öküz gibi bakmamaya çalış, gerçekten hoşlandıysan ve tanışmak istiyorsan bulunduğun ortama göre davranman lazım. sokakta neredeyse hiç şansın yok, barda, kitapçıda, kafede vs. beraber bulunduğunuz sokak harici herhangi bir ortamda ortama göre bir şeyler düşünmen ve muhabbet açman lazım. gerisi senin sohbet yeteneğine ve zekana kalmış.

bir daha görmek diye bir ihtimali düşünme, büyük ihtimalle bir daha görmeyebilirsin ya da uzun süre olur, sen onu , o seni unutur v.s.
bir daha görünce harekete geçerim diye düşünmek aslında kıza hamle yapıp da rezil olurum korkusunu gösteriyor. insan gibi düzgün yaklaşırsan rezil olmazsın, en kötü kız senden hoşlanmaz, bunu bir şekilde belli eder, sen de uygun bir zaman ve şekilde kızı rahat bırakırsın.

kızlarla konuşmakta sorun yaşıyorsan önce hiç tanımadığın kadın ve erkeklerle herhangi bir konuda konuşmaya çalış, onlarla antrenman yap, ne bileyim kitapçıda yanında bulunan adama incelediğin kitap hakkında soru sor, ya da markette teyzenin tekindne bu yoğurt nasıl filan gibi şeyler sorup tavsiye al v.s., faydasını görürsün, bir rahatlama gelir, tanımadığın insanlarla daha rahat konuşabilmeye başlarsın...

www.google.com.tr

çömeliyorum ben. çömelince ısırmıyorlar.

Msn istiyorum

eksiduyu.ru

meme görmüş alişan gibi zıplıyorum

3 tur koşup geliyorum sonra önünde eğilip tapınma ayinlerine başlıyorum.

Ne kadar şanslı olduğunu düşünüyorum.

fındık fıstık atıyoruz

gözlerimle soyuyorum.

Hiç bir şey yapmıyorum x 1000000

bir köşeye çömelip derin derin nefes alıyorum. astımım tutuyor :(

:D
belli mekanlarda takılıyorum, gittiğim yerlerde çekin yapsam meyır filan olurdum herhalde. neyse ortam belli, aşağı yukarı konu belli. bir şekilde konu açılıyor.

ama bir sonra ki görme ihtimali için planlar yapmıyoruz. he karşılaşabilirsin, karşılaşamazsın ama ileriye dönük olmuyor planlarımız, o anda bir imkan yarattın yarattın, olmadı ileriye dönük hayaller/ planlar kurmuyoruz.

Sacini cekip kaciyorum benden hoslansin diye.

Çelme takıyorum.

eve gidip osbir...

şaka lan bi bok yapmıyorum. o kadar pısırığım. zaten kızlarda pısırık erkeklerden hoşlanmadığı için kendi kendini gerçekleştiren kehanet olayore.

Oyumu havalimaninda pineklemekten yana kullaniyorum. Istanbul bu hic sagi solu belli olmaz trafik stresine girme hic.

Ben de tavşan'a katılıyorum, trafik bu, hiç belli olmaz.

9.15 e binmelisin. Ben gec bineyim dedim, 160 lira sabihaya taksi parasi verdim. Hala icimde acisi :)

Normalde 9:45 ile yetisilir ama Istanbul'da gercekten ine olacagi belli olmuyor, o yuzden 9:15 +1

yarım saatin mi daha değerli uçak biletin dolayısıyla kaybedebileceklerin mi? ölçüp biçip sen karar ver :)

erkeeeeeeeen. uçak kaçırıp çok ağlayan gördüm. ama erken gittiği için ağlayan hiç görmedim :)

hırsızların da kolunu keselim madem deyince hepsi susuyorlar

sürü psikolojisi.

Bu olay ozelinde ifsaya karsi degilim. Fiziksel linc olmadikca ona da karsi drgilim. Cunku artik sikildim. Ota boka tecavuz etmek icin bahane bulunmasindan, turlu turlu dalabeverelerle tecavuzculerin serbest kalmasindan ve tum bunlarin kadinin sucu olmasindan sikildim

Biraz toplumsal baskiyo hissetmeli sapik ruhlu kisiler cunku mahkemeler onlardan yana

Ayrica evli bi ogretmenin ogrencisiyle her turlu iliskisi icin de ifsaya varim

hukukun islemedigi bir yerde yasayinca insanlar buna yoneliyor. bunu cok da yadirgayamiyorum maalesef. insanlar ceza hafifletme olayindan bikmis durumda.

Ben de ifşaya karşı değilim. Ancak; karşı olduğum ve toplumlardaki 'cahillik' olarak gördüğüm şey ifşa sırasında cinsiyetçi söylemlerin (şiddet, linç, cinsiyetçi küfür vb.) yeniden üretilmesi. Mesela evde eşine ya da annesine uyguladığı şiddete (şiddet ile kastım hem sözlü hem de fiziksel eylemleri içeriyor) ve bir toplumsal grup içinde (okul, iş, arkadaş grubu vb.) çeşitli kimseleri 'kadınlaştırarak' (kadınlaşmak bu söylem içinde kötü olduğu için, ezmek istediği hemcinslerine de kadınlaştırma yoluyla şiddet uyguluyor. Hatta 'kadınlaştırılmayı' reddeden feministlere, transeksüellere ve eşcinsel erkeklere daha büyük şiddet uygulamaya çalışıyor.) uyguladığı şiddete devam ederken böyle olaylara aşırı bir reaksiyon gösteren kişiler; yeniden üretimin baş aktörleri. Aslında bu olayları normal ve düşünülebilir kılan her şeyi kendisi de eyliyor (tehdit, şiddet); üstelik bu olayları eleştirirken bile uygulamaya devam ediyor. İşte bu can sıkıcı ve bizi bir çıkmaza sokuyor. Bu türkiye toplumuna has da değil (ama daha fazla ve yoğun olarak görülüyor gibi), sonradan olmuş bir şey de değil. Bence, insanın karanlık potansiyeline işaret eden bir insanlık hali sadece.

İfşaya neden karşı olmadığıma en sonda döneyim. Doğrudan kişiyi değil de, bu eril söylemi ifşa etmeye yarıyor asıl olarak. Aslında çok görünür olan ama günlük hayat içerisinde unutma/görmeme eğilimine girdiğimiz bir söylemi ifşa ediyor. Hanginiz kız arkadaşını tehdit eden (en basitinden kıyafete karışma bile tehdit unsuru içeriyor) veya hareketlerinde farklılık gördüğü için hemcinslerini ezen bir kişiye denk gelmediniz [sanki bazı kadınlar da bu eril söylemin devamını sağlamıyormuş gibi anlaşılmasın, konumuz erkekle alakalı diye hep bu şekilde örnekler verdim]? Hatta bu denk gelmeler esnasında, hanginiz birçok kişinin bunla eğlendiğini ve destek olduğunu fark etmediniz? İşte ifşa bunun ifşası.

Toplumun algı yapısını ve eğitim seviyesini göz önüne alarak söyler misin, bu insanlardan rehabilitasyon talep etmelerini bekleyebiliyor musun? Bu vakaların rehabilitesinin hiç de kolay olmadığının farkında mısın peki? Ayrıca herkes aynı düşüncelerde olabilir mi ki toplumdan yükselen ses tek mesaj versin ve o da olabildiğince insanca olsun?

Ben de şahsen hadım edilmelerini talep ediyorum. Çünkü ceza dediğin en cahili de en aydını da caydırmalı. Minicik çocuklara, hayvancıklara bile tecavüzün tedavi edilecek bir yanı varsa dahi, o sapıkların ortaya çıkması gerçekleştiyse de tedavi edilebilmesi gerçekleşmeyeceğinden, o sapıkların ceza olarak fiziksel zarar görmelerinden yanayım.

MAhkemelerin tecavuzculerden yana oldugundan pek emin degilim ben acikcasi. Cunku tecavuz sucu isleyip de mahkemece agir cezaya carptirilan bir adami gazetelerde ya da haber sitelerinde goremezsiniz. Sadece tecavuz sucu isleyip/isledigi iddaa edilip cok az ceza alan ya da beraat edenlerin haberlerini gorursunuz. Bu haberleden 3-4 tane gormeniz de "mahkemeler hep tecavuzculerden yana" diye dusunmeye baslamaniza yeter. Ama tecaviz sucu isleyip ceza alanlarin sayisini hicbir zaman bilmeyiz.

Bir de bizim milletimiz tecavuz sucu isledigi iddaa edilen birinin tecavuzu isledigini kanitlayacak bir sey bulunamayip serbest birakildiginda mansette yazana bakip "vay serefsiz hakim, tecavuzcuyu serbest birakmis!" diyip oturdugu yerden adamin tecavuz sucunu gercekten islemis olduguna hukmediyor. Aziz milletimiz, izledikleri yarisma ve diziden, okuduklari da romanlardan ibaret olup evinin kosesindeki laptopun klavyesinden aninda davalinin almasi gereken cezaya hukmedebiliyorken neden haybeye universitelerde hukuk fakultesi falan acip, bilmem hakim savci sinavlari yapip, bilmemkacyuz sayfayi adamlara hatmettirip mulakata bilmemneye sokarlar, cuppe muppe giydiriler ki...?

@stavro o birkaç örnek bile yeter "mahkemeler tecavüzcülerden yana" dememe. hatta sadece 1 tanesi bile yeter.

ayrıca toplumsal bilicin oluşturulması isteniyorsa senin dediğin gibi yüksek ceza alanların haberi yapılır. kapkaççılara yüksek ceza verilerek, bu gösterilerek önüne geçildi. ben tecavüzde aynı "duyar"ı göremiyorum. bu da yine beni tepki vermeye itiyor

yani "yaa haberi yapılmıyor ondan bilmiyorsun" bile bir sorun sistemde.

yalnız frederick her tecavüzden sonra aynı şekil duyuruları açacaksan haber ver de, saklayalım cevaplarımızı

hoşuna gitmeyenleri tiklememek de senin hakkında pek güzel düşündürüyor

insanlar artık adalet sistemine güvenmedikleri için durum şu anda böyle. tecavüzcülere sürekli cezada indirim uygulanıyor ve insanlar adaleti kendileri sağlamaya ya da kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. secret in their eyes diye bir film var.

----spoiler- secret in their eyes----
filmde mahkeme ve devlet adaleti sağlayamadığı için adam öldürülen karısı için kendisi adalet yaratmaya çalışıyor.

Bakin, "mahkemeler gayet adatletli, siz oyle saniyorsunuz" demiyorum. Dogru mu bilmiyorum ama takim elbise giydigi icin cezasi indirilen tecavuzculer oldugu soyleniyor, ve daha bir suru sey. Zaten kalkip da Turkiye'de adalet sistemi oturmus, hukuk sistemi tikir tikir isliyor, kimsenin hakki kimsede kalmiyor diyene gulerler. Olay sadece tecavuz de degil, genel olarak adaletten eser olmayan yargi sistemimiz oldugu asikar.

Yalniz bazi durumlar var ki mahkeme beraat karari veriyor, insanlar da diyor ki "vay anasini tevavuzcuyu serbest biraktilar!". E mahkeme diyor ki bu adamin tecavuz sucu isledigini ortaya koyan bir sey yok, ben buna tecavuzcu muamelesi yapamam, tecavuzcu olmadigi icin (en azindan tecavuz ettigini bilmedigimiz icin) ben bu adami serbest birakiyorum. Ama millet diyor ki tecavuzcuyu serbest biraktilar. Yahu adam tecavuz etti diyen sensin, mahkeme degil ki? Mahkeme diyor ki bu adama tecavuzcu diyebilmek icin gerekli delillere sahip degiliz, ama insanlar oturdugu yerden tecavuzcu diyor.
Bakin bir insanin bir sucu isledigininden eminseniz, bir sahis olarak siz hic cekinmeden o insani kendinizce ama kinayarak, ama dislayarak, ama hakaret ederek cezalandirirsiniz, cunku adiniz gibi eminsiniz o insanin suclu oldugundan. Ama hukucu sahsi duygu ve dusunceleri ne olursa olsun once hukuk kurallarini goz onunde bulundurmak zorundadir. Bir mahkemedeki uyelerin tamami bir zanlinin sucu gercekten isledigine kendince emin olsa bile hukuk kurallari nezdinde suclu degilse, yani hukuk kurallarinca suclu denileniyorsa o mahkeme o insana suclu demez, diyemez.
Benim bahsettigim buydu, umarim anlatabilmisimdir.

konu aslında linç değil.Artık insanların canına tak eden konu, cezaların caydırıcı olmaması. Ölüm cezası başlı başına bir münazara konusudur. Ceza kavramının mantığını düşündüğümüzde insan öldürmenin cezası ölüm olmalıdır diyebiliriz. Ama o öğretmen kızcağızı doğrudan öldürmemiş.Ve maalesef o öğretmen bir kaç ay hapis yatıp çıkacak.En iyi ihtimalle hapiste tecavüze uğrayacak, öldürülecek veya intihara mecbur bırakılacak, ilgiyle bekliyoruz. Eğer o kızcağızı yetiştiren kültür sağlıklı bir kültür olsaydı, o kız annesine babasına durumu anlatabilseydi, psikolojik destek alsaydı belki kurtarılabilirdi.mekanı cennet olsun.
cezanın caydırıcı olmaması böyle bir şey işte.bir başka vakada kadın kendisine tecavüz eden adamın kafasını kesip köyün meydanına atar, müebbet hapis yer.insanları kendi kanunlarını uygulamaya iten şey nedir?

Aynasız makinelerde Fuji daha bir önde gibi geliyor bana. Fuji'nin lens skalası bayağı genişledi, her amaç için kullanabileceğin lensler mevcut.

Dijital vizör çok dezavantaj değil aslında, yetersiz ışık koşullarında falan oldukça kullanışlı.

Son olarak da, ağrının tek sebebi makine taşımak mı? Belki spor yapıp güçlendirmen gerekiyordur.

edit: vizör yerine lens yazmışım.

Fuji'den önerebileceğin bu fiyat bandında bir makine var mı? Ağrı genel olarak boyun düzleşmesinden kaynaklanıyor. Bel sırt ağrısı da galiba eser miktardaki skolyozdan. Güçlendirmek için egzersiz yapıyorum ama otobüsle ulaşım ve tek taraflı yük doğrudan baş ağrısına sebep oluyor.

keşke biraz daha verip a6300 alabilsen, ama a6000 de baya iyi duyduğum kadarıyla.

ben 600D'yi satmadan a7s ii'ye geçtim :D fotoğraf için 600D hala işimi görür, video için 5dmark3 falan buluyordum ama o bile yetmemeye başlamıştı böyle yaptım. Bütçen çok daha fazla olsa a7r II tartışmasız, en iyisi.

bu arada, a6000 serisi nasıl bilmiyorum ama benim a7s2 hiç hafif değil, gayet ağır. Sadece boyutu küçük. Ona bi bak hayallerin suya düşmesin sonra :)

bu arada dijital vizör eksi değil artı bence. Ben çok sevdim, vizörde çektiğin şeyi görmen ve su terazisi çıkması vs çok hoş. Lens olarak 24-70 f/4 hoş(ben aldım), 16-35 daha keskin ama daha dar bişey illa ki lazım olacak ikinci lensi alman gerekecek. Başta sadece 24-70 alıp takılabilirsin. Ben genişi samyang 14mm alarak telafi ettim.

@rodriguez2

a6300 video özellikleri çok iyiymiş ama yurtdışı fiyatı 1000 dolar diyor :(
a7sII çok güzel değil mi ya? :)

verilerde a6000 344g. 120 x 67 x 45 mm
60d 755g.
fark çok gibi görünmese de direk pancake 24'le hiç sıkıntı olmadan gezebilirim diye düşünüyorum. kârım 1 kilo olsa bile bana çok yararı olacaktır.

oo aynen yarı yarıyaymış. Dediğin gibi pancake lens alsan incecik olur rahat taşırsın. Bence mantıklı.

Model önerebilecek kadar yakından takip etmiyorum o piyasayı ama çevreden duyduklarım insanların Fuji'den memnun oldukları yönünde. Şöyle bir inceleme var tahiryildiz.com
Ama baktım da Fuji'nin fiyatlar çok yüksek.

Geçmiş olsun, o zaman en mantıklı olanı düşünmüşsün.

ben de şu an tam aynı şeyin peşindeyim, 60d yi elden çıkarmaya çalışyorum :) takipteyim başlığı.

canon un aynasız makinesini düşünmüştüm ilk başta ama herkes sony den çok memnun kağıt üstünde de daha iyi gözüküyor lens çeşidi de daha fazla canon ef lensler için dönüştürücüye ihtiyac duyuyo.

Ben yaptım. Çok memnunum keşke daha önce yapsaymışım. 5D'den Fujifilm'e geçtim. Daha sonra bir iş için tekrar dslr aldım ama hiç kullanamadım. Küçük makineye öylesine alışmışım ki 5-6 yıldır kullandığım kocaman dslrı elime almadım.

ISO performansı olarak, IQ olarak, manuel lensleri kullanma kolaylığı olarak, tabiki kompaktlık olarak X-E2, 5D'den kat kat daha iyi.

X-E2, Pro1 veya 2 alabilirsin. Yanına muhakkak al diyeceğim 27mm var. Diğerlerini ihtiyaçlarına göre alırsın.

aynı durumdayım. son durum nedir?

Ben de 60d kullanmiyorum. Boynuma asmiyorum makineyi agir oldugu icin, gezerken cantada duruuyor, cantadan cikarttigimda da elimde tasiyorum, sorun olmuyor. Makinayi degistirecek olsam yine dslr alirdim, elimdekinin ust modelini alirdim. Pro falan degilim ama cektigim fotograf icime sinmezse sinir olurum cunku.

Image quality olarak pek de farkli degiller. Onumuzdeki gunlerde a6000i aliyorum, 60dyi de elimden cikartacagim.

herkesin kendi tarzı vardır. kimine kültür sanat sıkıcı gelir kimine çoluk çocuk.

arkadaşım dediğim kişinin sohbetinden sıkılmam, çocuğundan da bahsetse sıkılmam x tarihinde yapılmış şu anda y fiyata satılan tablodan da bahsetse sıkılmam, kant'a göre bilginin ne olduğundan bahset de sıkılmam. sohbet mezedir. beraber vakit geçirmek asıl amaçtır benim gözümde.

kaldı ki hep kant, fraud, niçe diyen tipleri de itici bulurum.

goy goy bazen o kadar tatlı geliyor ki, anlayamazsınız... tamamen bir kafa boşaltma aktivitesi.

demek ki samimi olduğunuz kimse yok henüz. küçük sohbetler konusunda bunların yaşanması normal. aynı iş yerinde çalışıyorsunuz diye ilgi alanlarınız da aynı olacak diye birşey yok. sohbeti siz yönlendirmeyi deneyin bir kere de. istediğiniz konuda ilerlesin o sigara sohbetleri. böyle böyle değişebilir.

Acayip sıkıcı geliyor. Ve çok şaşırıyorum insanlar bu kadar gereksiz konuyu nerden buluyor diye. Anlattıklarının % 70i bana göre "anlatmasa da olur" kıvamında mevzular. Mesela 1 saatlik buluşmaya gidip 5 saat ayrılamayanlar var, ne konuşuyonuz la o kadar?

Bende sıkılmam iş gereği sanayi bölgesinde dükkan var burada işçilerle her türlü düşük kültür seviyesi gerektiren koymalı etmeli konuları konuşuyoruz sonra akşam oluyor arkadaşlarla bazen maç bazen başka konular. Gün geliyor tiyatroya gidiyoruz yerine göre değişiyor işin özü bence hepsinden biraz lazım renk güzel şey.

@fakyoras - evet arkadaş konusunda katılıyorum, arkadaş sohbeti ayrı güzeldir.

@iwthv - çok güzel tespit. samimi olduğum 2-3 kişi dışındaki insanlardan bahsediyorum sanırım burda. yani daha fazla kişiyle de samimi olmak isterim aslında ama bir noktada çoğunda ben kesebiliyorum bu muhabbetin açmama durumlarından ötürü.

@mandalina hehe aynı minvalde yazmışız zaten :)

@gasy - nick süper :) aktardığın deneyim değişik. renk katmak, futbol diliyle rotasyon yapmak bence de gerekli. birşeyden er geç sıkılsan bile en azından o vadeyi uzatır diye düşünüyorum.

teşekkürler şuana kadarki samimşi yorumlar için.

Katılıyorum. Herhangi biriyle herhangi bir konu hakkında konuşmak işkenceden farksız geliyor. Konuşmaların en az % 90'ı anlamsız. Sadece konuşmak değil dinlemek durumunda kalmak da rahatsız edici. Ama herkesin bir dünyası var işte ve konuşmalar da o dünyaların dışa yansıması. Nasıl ki bahsettiğin konular sana ilgi çekici gelmiyor ve seni sıkıyorsa muhtemelen senin konuşmaktan zevk aldığın şeyler de o insanlara aynı şekilde sıkıcı geliyordur.

arkadas suyunu cikarmadan anlatiyorsa dinlenir, arkadaslik bunu gerektirir.

onun disinda atiyorum yururken ayaginin takilip duseyazmasi halini 1 saat boyunca anlatan, birinin bir kelimeyi yanlis soylemesiyle yarim saat eglenen, sirketin yilbasi cekilisi heyecanini 2 ay oncesinden yasamaya baslayip subat sonuna kadar surdurebilen insanlarla calistim. yapilacak sey herkesi oldugu gibi Kabul etmek. huzur ekranda. otur, duyuruya bak iste.

arkadas olmadigim, samimiyetim olmayan insanlarla ben de cogu zaman oyle hissediyorum. ozellikle is hayati kocaman yuzeysel bir klise timi adeta. istisnalar olabiliyor ama, umudunu kaybetme

Allah razı olsun, ben de sıkıntıdan patliyorum ve insanlar tarafından yabani, sosyal fobik muamelesi görmekten gına geldi - kendim gibi insanlar olduğunu bilmek güzel.
son birkaç senedir kadınlarla çalışıyorum özellikle çoluk çocuk dogum muhabbetinden ö geldi en mahrem anlara kadar zevkle anlatiyorlar. Off....

sadece soruyu okudum, yorumlarda ne yazıldı bilmiyorum.

lakin aynı sıkıntıdan ben de muzdaribim. bazen en yakınlarımın sohbetinden, muhabbetinden bile sıkılıyorum.
sonra da bu durum bende, insanlarla konuşurken göz göze geleme, gerilme, sinirli ya da alakasız, ilgisiz görünme şeklinde nüksediyor.

Ben sahsen insanlarin anlattiklarindan pek sikilan biri degilim cunku sikilacagim muahbbetlere hic girmiyor, sikilacagim muahbbetleri yapacak insanlarla da muhabbete girmiyorum. ISyerinde kadin calisma arkadasim var mesela, birlikte calisiyoruz, ondan baska gun boyu yan yana oldugumuz baska biri de yok. Muhabbeti beni asiri derecede siktigi icin konusmaya basladigi zaman hmm, evet, tamam, gibi seylerle gecistirip muhabbeti fazla uzatmiyorum.
Ote yandan kendim cok konusurum, biraksan 24 saat susmadan konusabilirim, uyku da uyumam. Benim konustugum konulardan da rahatsiz olup sesini cikarmayip katlanan vardir belki:)

Bir de bazi insanlar, ne konustugu onemli olmaksizin muhabbetini dinletiyor, karsisindakini sikmiyor. O insanlari digerlerinden ayiran nedir bilmiyorum ama ne konusursa konussun cogu ortamda insanlari sikmadan kendini dinletmeyi basariyorlar. Belki bu seni biktiran insanlar biraz hos sohbet olsaydi, itici olmayan bir konusma tarzi olsaydi seni bu kadar sikmayacakti ayni konular. Ornegin isyerinde bir arkadas var, hic ilgi duymadigim konulardan bahsettigi halde o konusurken sikilip da "off yeter artik bir gitse de rahat etsem" dedigimi hatirlamiyorum.

Aslinda konusurken karsindakinin hafif tepkilerini olcup o muhabbete ne derece ilgi gosterdigini onemsemek, ona gore davranmak lazim. Muhabbetinden sikildigimiz insanlardan sikayet ediyorken kendimiz de baskalarina aynilarini yapiyor olabiliriz.
Ornegin kimilerine gore doyumsuz olsa da felsefeye birkac dakika bile katlanamam. Ayni sekilde insanlarin uzerine saatlerce muhabbet edebildigi futbola ben 10sn dahi tahammul edemem. Simdi bu konulardan bahseden insanlara kendimce konusmasi cok zevkli olan konulardan bahsedip onlara iskence yapiyor olabilirim.

Zaten isyerinde doya doya muhabbet edebilecegin insanlar bulmak pek olasi degil. Isyerinde insanlarla pek muhabbete girme bence.

Biz de anlayamıyoruz. Anlarız bir gün.

thank you captain obvious

Olaya ironi ile bakılması önemli değil.

Ortada kimsenin dillendirmediği bir gerçek var. PKK lafa gelince AKP'ye faşist, diktatör, katil demeyi biliyor. İcraata gelince garibanları öldürüyor.

Bana mantıklı gelmiyor. Mantıklı gelen varsa afiyet olsun.

(bkz: bir terör örgütü olarak devlet)

bkz verdim içi boşmuş. devlet de vatandaşlarının haklarını bile isteye korumuyor ve onları bağıra çağıra ölüme yolluyor. kadın cinayetleri mi dersin,sokak hayvanlarına uygulanan işkenceler mi dersin, işçi ölümleri mi dersin, üçüncü cins bireylere yönelik şiddet mi dersin, doğasını tabiatını korumak isteyenlere saldıranlar mı dersin. bunlara karşı çıkıldığında kafana copu gazı yiyorken uyguladığın şiddete karşı şiddetin doğmasından daha doğal bir durum olmuyor -bence-.

burası krallık mı dostum, sonuçta birilerini de başa bu halk getiriyor. halkın kendisi iktidardır zaten ve terör örgütlerinin de her zaman hedefi siviller olmuştur.

moruk adam kendini havaya uçuruyor, garibanı falan mı düşünür? ayrıca neye göre "gariban" diyosun ki yani, adam belki o ülkedeki her şeye düşman tamamen?

terör örgütlerinin olayı, adı üzerinde, insanları ve devleti terörize etmek suretiyle infial yaratıp mevzu çıkarmaktır. ses getiren eylemler de ne yazık ki insanların öldüğü eylemler olur.

yoksa istersen her gün parkta bomba patlat amk kim seni neden iplesin. insan ölecek ki terörize olacaklar.

yanlış anlaşılmasın terörü destekliyo falan değilim, çalışma mantığını söylüyorum sadece. adamların olayı bu yani. ne yapmalarını bekliyosun ki.

@makarnavodka

Söylediğin mantıklı değil. Terör saldırılarında hükümete oy vermeyenler de ölüyor. Direkt bir bağlantı yok.

@dermeister,

Demek istediğim net olarak anlaşılmamış,

Terör örgütleri kademe olarak hep memur, asker, polis ve sivil halkı öldürüyor.

Sen hiç ölen bakan, bakan çocuğu, bakan eşi hükümet yetkilisi gördün mü?

Ben gazeteci bile gördüm ama siyasetçi ne hikmetse hiç terör mağduru değil. Neden acaba?

Terör örgütü dediğimiz oluşumların amacı daha fazla kişinin tepkisini çekmek aslında. Normalde tepkisi çekilen kitle o eylemin neden yapıldığını, önlemek için neler yapıldığını, neden önlenemediğini falan araştırır/öğrenir ve tepkisini öncelikli sorumluya yani faşist rejime yöneltir.

Siz de diyorsunuz ya statükodan kimse mağdur değil. Bir tanesinin çocuğu savaşta ölmüyor, hep başkası acı çekiyor.

Biat kültürü, teslimiyet gibi kavramlar işin içinde olmasa yani mantıklı insanlar olursa ortalıkta sorular sorulmaya başlanır;

Kardeş bi baksana, senin çocuğun niye komando olmuyor? Niye senin mahallene kadar giremiyor bu bomba koyanlar? Niye sadece rütbesiz/düşük rütbeli askerler ölüyor? Lan oğlum bu adamlar niye ölüyor? Niye ateşkes ilan eden bir tarafa durup dururken saldırıyorsun? Niye seninle alakasız bire yerdeki bir örgüte savaş açıyorsun? Niye Bütün komşularınla düşman oldun? Niye başka ülkelerin topraklarında can kaybediyoruz?


Terör örgütüne sorduğunda cevap da alabiliyorsun. Almasan da biraz mantıklı bakınca cevap geliyor. Terör örgütü diyor ki;

Ben benim yaşadığım topraklarda ırkım/dinim/dilim/görüşlerim yüzünden bana saldıran herkese savaş açtım. Bu savaşta baş düşmanım saldırıları üst elden kontrol eden x devleti. X devleti saldırıları ordusu ile yapıyor, ordusunu zorla askere aldığı çocuklardan oluşturuyor, bu çocuklar kafası basmadığı için devletin söylediği her şeye inanmış ve ordunun da beyin yıkamasıyla ölüm makinesinde farkı yok. Sokakta babasının yanında oynayan çocuğu bile öldürüyor. O zaman o da ölecek.

70 milyonluk halkın (hadi bizi çıkart hesaptan 50 milyonluk halkın) verdiği vergiden maaş alan, işi güvenlik sağlamak olan polis buraya gelip baskıcı rejimin sokaktaki kuvveti oluyor, işkence yapıyor, tecavüz ediyor, vuruyor, kırıyor. O da ölecek.

Terör örgütü dediğimiz yapı aslında çok basit düşünüyor. Bir de biz komplo teorileri kurmak yerine basit düşünsek gerisi gelir zaten.

terör 101 dersine girmedin mi?
terörün amacı budur. sivilleri hedef alırsın. halkı korkutursun, insanları olağan rutininden çıkarırsın, kimse rahat rahat sokakta gezemez vs.
bu şekilde o hükümet ile pazarlık yapabilir, istediklerini söyleyebileceğin bir zemine gelmeye çalışırsın. filistinliler, çeçenler falan buna kastılar. pkk da buna kasıyor.

@godless frog

Terör örgütleri basit düşünüyor ise neden siyasileri öldürerek mesaj vermiyor?

terörü desteklemek insanlık suçu ama terörün kendisi bu. devrimler bile dans ederek yapılmaz. birileri ölür. hiç mi v for vendetta izlemediniz :D

@ghilleinthemist

Senin verdiğin cevap da malesef tatmin edici değil ve soruya cevap olmaktan uzak.

@merak ediyorum

Koruma, güvenlik tedbirleri ve ayrıca tepki çekme meselesi, Ülkemizden örnek vereyim; PKK'nın öldürebileceği en üst düzey bürokrat kim olabilir?

Tayyip değil, Başbakan da değil, Kabinedekiler çok zor ihtimal, yüksek risk. Herhangi bir milletvekili öldürülse de senden tepki çekmeyecek. çok gereksiz bir eylem için çok fazla efor sarfedilmiş oluyor. Halbuki TAK gibi kıçıkırık bir örgüt bile 15 gün içinde komutanlıklar bölgesinde çok daha büyük tepki çeken bir eylem yapabiliyor.

Koruma ve güvenlik tedbiri mi?

Bir daha düşünün bence.

Bu ülkede Gaffar Okkan'ın beyninden 20 tane mermi çıkardılar. Diyarbakır emniyet müdürü.

Sizce -Cumhurbaşkanı ve Başbakan hariç- öldürülemeyecek ve güvenlik zaafiyeti olmayan kişi var mı? Bence yok.

Terör örgütü gerçekten acı çektirmek ise, en azından bakanların çocuklarını öldürebilir. Ki 2 yaşındaki bebeğe kurşun sıkabilecek kadar gaddar bir örgüt bunu da pek ala yapar.

Gaffar Okkan meselesi en başından çetrefilli zaten. İçeriden haberli, planlı, terör örgütü/gerilla normlarına uymayan bir saldırı zaten. Ki ölümü PKK'ya devletten daha çok zarar vermiştir. Latince "Cui bono" diye bir kalıp var, kimin işine gelir/kime faydası var gibi bir şey. Bir olay olduğunda önce bu sor sorulurmuş. Genel olarak insanlara tavsiyem durum ne olursa olsun biraz geniş/tarafsız bakmaya çalışıp olayla ilgili bu soruyu sormaları yönünde oluyor, sana da tavsiye ederim. Terör örgütleri ve eylemleri diye konuşuyoruz ama büyük çaplı eylemlerin çoğunu devlet yapar/yaptırır. Türkiye için de böyledir diğer ülkeler için de. O yüzden önce eylemi kimin yaptığına emin olup sonra neden yapıldığına kafa yormak daha faydalı olacaktır.

Soruyu tekrar sadeleştirelim o zaman:

Terör örgütleri neden siyasilere saldırmıyor?

eşref bitlisi de es gecmeyelim.

t24.com.tr

Ben de cevabı sadeleştireyim :)

Zor ve etkisiz.

Zor olduğu çelişkili. Dünyadaki hükümetlerin ve bizim hükümetimizin yüzlerce milletvekili ve bunların yığınla yakını var.

Bir o kadar da bürokrat var. Sizce bunların hepsi en üst seviyede korunuyor mu? Korunsa bile kararlı bir terör örgütünün elinden kaçar mı?

Etkisiz olduğunu da düşünmüyorum. Siyasilerin kendilerini kelle koltukta hissetmesi kadar etkili bir şey olabilir mi?

Sen terör örgütüsün ve karşındaki siyasi duruşa öfke duyuyorsun. Karar mekanizmalarındakileri mi öldürmek istersin yoksa adı bile hatırlanmayacak insanları mı?

Açıkçası daha önce denemedim, planını da yapmadım ama milletvekillerinin (özellikle iktidar milletvekillerinin) en az bir eskort + 1 yakın korumayla gezdiğini biliyoruz. Yakın mesafe zor iş. Uzun mesafeden bir suikast yapabilmek için de hem içeriden bilgi gerekiyor hem de uzun planlama vb efor gerektiren safhalara giriliyor. Bir de örgütler kişinin canlı yakalanması taraftarı değiller.

Bir de şöyle bir durum var, öldürdüğün kişiyi yüceltirsen daha kötü, karşı olduğun görüş hem destek kazanır hem de ölen kişi şehit mertebesine yükselip baş tacı edilir.

Adnan Menderes gibi bir örnek var karşımızda. İdamı insanlık suçu olmasının yanında ideolojisinin daha da büyümesini sağlayarak gelecek nesilleri de etkisine alan saçma bir görüş olarak ülkeye büyük zararlar verdi.

@godless frog,

Yakın mesafeden zor demişsin. Sence bir terör örgütü birisini öldürmek istese yakını uzağı fark eder mi? Geçmişte öldürülen insanları bi gözünün önüne getir.

Ayrıca sivil halkı öldürürken de yüceltiyorsun aynı mantıkla?

Üstelik sivil halk öldüğünde devlet "Sivil halkı öldüren cani teröristler" diye bunu kullanabiliyor ve bu devletin işine geliyor, uluslararası camiada terör örgütüne baskı kurabiliyor.

Bu tez de mantıksız.

Ben de benzer sebeplerle " Terör örgütleri ve eylemleri diye konuşuyoruz ama büyük çaplı eylemlerin çoğunu devlet yapar/yaptırır. Türkiye için de böyledir diğer ülkeler için de. O yüzden önce eylemi kimin yaptığına emin olup sonra neden yapıldığına kafa yormak daha faydalı olacaktır." demiştim.

Benim de anlamadığım bir meseledir bu. Madem siyasilere yaklaşamıyorsun, iktidarla ilgili derdin var, neden askere gitmeyen milletvekili oğlu kaçırmazsın? İktidar borazanı gazeteci kaçırsan daha büyük etkisi olmaz mı?

@yine de şahlanıyor

Mesele tam olarak budur, tebrik ederim.

tabii ki devletlerin himayesi altında... pkk 4 devlet tarafından destekleniyor. abd rusya almanya ve de israil... bu adamlar pkk'ya silah yardımı yapıyor. yaparken de şartlar koşuyorlar... bu şartların içinde sivil ve siyasetçi öldürülmeyecek. çünkü bir siyasetçinin öldürülmesi devlet nazarında daha sert tedbirleri aldırıyor...atıyorum kandile girmeye mırın kırın adamlar, mecbur evet diyecekler. asker, polis düşünmezler o zaman. mhp ya da akp milletvekilleri her gün halkın içindeler öldürmek çok kolay. bunlardan birisi öldürülse devletin alacağı aksiyon çok farklı olur. pkk'ya yardım yapan devletlerin siyasetçileri de bu siyasetçilerle menfaat işbirliğinde... bir anda çıkar çatışmasına dönecek... pkk'ya yardım edenler bu sefer rahatsız olmaya başlayacak. türkiye rus pilotları öldürdü rusya ne yaptı? peki rusyadan önemli bir siyasetçiyi öldürseydi türkiye, rusya'nın aksiyonu daha farklı olacaktı.

@gotic,

Söyleminden şu anlam çıkıyor: Terör örgütlerinin bir sınırı var o sınırı aşarlarsa yok olacaklarını biliyorlar ve o yüzden sadece polisi, askeri ve sivilleri öldürüyorlar.

Ayrıca şu anlam da çıkıyor: Devlet isterse terörü bitirir ancak kendi hayatları tehdit altında olmadığı için yeterince sert tedbirler almıyorlar.

Bugün 5 yıllık iç savaşın içinde olan suriye'de bile hükümetten önemli isim veya yakını öldürülemedi. Yani orada becerilemiyor, burada mı becerilecek?

Siz zor olduğuna inanmayın, çok çok çok zor o tarz eylemler.

dünya genelinde birçok devlet görevlisi terörden mağdur oldu yalnız, "bir tane bile olmadı" demek tuhaf kaçmış.

aynen... asala örneğine bakın... yabancı devletler asalaya bir yere kadar susmuşken iş siyasetçi ve büyükelçilere dokununca türkiye devleti nasıl aksiyon aldı ve de diğer devletler türkiye'Nin mit elemanlarının takır takır asala üyelerini vurmalarına ne diyebildiler. cılız bir ses çıkarabildiler.

Bir milletvekili'ni öldürmek bu kadar zor demek? Siz nerede yaşıyorsunuz çok merak ettim. Norveç'te mi?

Terör örgütünün hedef tahtasına alt kesimdeki insanları koyması bana mantıklı gelmiyor.

Hakeza, aynı şekilde, terör örgütünün de üst düzey yöneticileri öldürülmüyor. Öldürülemiyor.

Bir nevi anlaşma varmış gibi. Genç ve gariban insanlar ölsün, savaş orda ceryan etsin, yaşlılara, elitlere ve onların çocuklarına sıçramasın gibi bir mantık var.

sivillere saldırı yapılınca daha çok ses getiriyor sanırım olay.

ben de hep merak ederim neden böyle parti mitingleri, eylemler ve pazar yerleri gibi yerlerde yapmazlar diye. ikinci söylediğim de oldu malesef geçen sene.

ayrıca milletvekiline suikast gayet de düzenleyebilirler. zaten planlıyorlardır, istihbarata takılıyordur. abd'nin 4 başkanı bile suikast sonucu öldürüldü. dünyada pek çok lider bu şekilde öldürüldü.

Terör örgütlerinin amacı ne? Önce bu soruyu cevaplamak lazım.

Terör örgütleri bireysel bir kin tutmazlar(!). Genel olarak toplumları hedef alarak halkı korkutmak, var olan devleti itibarsızlaştırmak/dağıtmak için eylemlerini gerçekleştirirler.

Bir bakanın oğlu kaçırılsa öldürülse, tabi ki bu önemli bir olay olur ama toplumu çok etkilemez(tartışılır). Siviller ölüyorsa halkta bir huzursuzluk olur ve kargaşa meydana gelir(bizim ülkemizde olmuyor quzum, raad adamlarız).

Tabiki yüksek mevkilerde ki insanlara yapılan suikastlar vardır ama bu biraz şahsi meseledir. Abdullah Öcalan yakalanmadan önce herkes ölsün, yakalansın pkk biter dendi. Noldu?

Terör örgütleri siyasilere saldırmıyor, nedeni sivil halka saldırılması daha çok baskı ve yankı uyandırır. Ülkeyi kaosa sürükler, farklı oluşumlara olanak sağlar ve bu durumdan faydalanmak için iyi şartlar oluşmuş olur.

eksisozluk.com

arkadaşlara ilham kaynağı olmuşuz.

Evet yine bir terör saldırısı ile karşı karşıyayız. Yine aynı senaryo.

Yine masum insanlar.

Bir şeylerin farkına varın artık.

Anlaşılabilse adı terör örgütü olmazdı zaten. Teröristin amacı toplumda infial yaratmaktır. Bunu da en rahat sivil asker öldürerek yaparlar.

Benim asıl anlayamadığım kendilerini hümanist, entel, solcu gören arkadaşlar nasıl oluyor da dünyanın en barbarca eylemi olan insan öldürmeyi destekliyorlar.

Bu ülkede terör örgütleri çok şanslı. Öyle güzel, öyle kolay algı yönetimi yapıyorlarki sanki suçlu tc ve hükümet. Terör örgütünün hiç suçu yok.

Butun teror orgutleri bir otoriteden destek alir. Mutlaka cikarlarin kesistigi bir nokta olur, eger boyle bir nokta yoksa da teror orgutu boyle bir ortak cikar yaratmak zorundadir, aksi halde teror orgutu varligini surduremez. Varligini surduren tum teror orgutleri, bir takim aktorlerden destek alir ya da ortaya cikarken almistir. Pkk'si, isid'i, el-nusra'si hepsi..

Teror orgutu otoriteyi sarsmak icin sivillere saldirir zaten. Amac otoriteyi bir sey yapmaya zorlamaksa ikna edici yontenmlerle otoriteyi zorlarsin. Otoritenin uyelerini yok edersen yerine yenisi gelir, onlari zorlarsin bu sefer. Devlet sivilden sorumludur, sivil guvende degilse devlet de guvende degildir. Bir teror orgutunden beklenen sey zaten sivillere saldirmasidir, cunku o bir teror orgutu.

Tavuktan igrendigim icin hic yemiyorum. Yemeyi birakm, tavugu gordugumde ya da kokusunu aldigimda midem kalkiyor.
Tavuk yemeden de gayet yasaniyor. Yeri gelir kirmizi et yersin, yeri gelir kiymali pide yersin, yeri gelir kebap vs. Tavuksuz da oluyor.

tavuğu ucuz diye değil, canın çekerse ye. parayı ete de harcamayacaksan neye harcayacaksın? hiç paran yoksa ok. ama maaş aldığın bi işin varsa kırmızı et için bütçe ayır..

ton balığı yeme en.wikipedia.org

40 gunluk kesilen tavuk degil pilictir.
Ton baligi civanin guzel bi kaynagidir
Kirmizi et uretim tesisleri tavuk tesislerinden daha az denetlenir
Fast food tavukculuk degildir
Tavuk kanser iliskisi saptanamamistir

Organik tavuklar falan var. Derisi sarı renkli, daha lezzetli diyorlar. Ne derece doğru bilmiyorum.

30-40 tl arasında gerçek köy tavuğu satılıyor. organik tavuk, kuru yolum falan. bütün tavuk olarak. al bu tavuğu, güzelce bütün olarak usulüne uygun şekilde haşla.
birinci gün, bütün tavuktan çıkardığın göğüs, but etlerini ye.
ikinci gün, ilk günden kalan diğer etleri ki bunları didiklersen, çerkez tavuğu yapabilirsin, veya başka bir şey, ye.
üçüncü günde ilk günden haşladığın tavuğun suyunu ayırıp buzdolabında tuttuğun için, o suyla çorba yap mesela tavuk suyuna mercimek çorbası.
sadece fikir olsun diye yazdım. ama bütün organik tavuk alır ve uygun şekilde değerlendirirsen hem sağlıklı hem de ucuz beslenmiş olursun. piyasada her organik tavuk diye satılan gerçekte öyle değil. buna dikkat et. internet'te online satış yerleri olan çiflikler var veya bazı yiyecek satan online yerlerde de var. araştır.
şimdiden afiyet olsun.

not: ton balığı ve lor peyniri öneren arkadaşa da katılıyorum ayrıca.

protein tozu alacaksın. her gün tavuk yemekten çok daha ucuz ve daha sağlıklı.

Seni tenzih ediyorum fakat tavuklara antibiyotik verildiği hormon basıldığı ya da yemlerine antibiyotik katıldığını kim nerede görmüş de bu kadar emin oluyor ben bir türlü çözemiyorum bunu. Hayatında bir kez tavuk çiftliği görmemiş herkes tavuklara hormon verildiğinden %100 emin. Bu tavukçuluk tesisleri Türkiye ile hiç ilgisi olmayan birçok bağımsız kuruluş tarafından denetleniyor, en ufak bir şüphede adamın götünü keserler tesisini kapatırlar. Yok yani böyle bir durum. Tavuklara geçen seneye kadar verilen en ekstrem yem tavukların satılmayan parçalarının öğütülüp tavukların yemlerine katılmasıydı. O da geçen sene yasaklandı. Şimdi herkes standart prosedür neyse onu uyguluyor. Ha fast food mutfağında çalışan adam tabii yemez, o adam tavuk diye tavuğun gagasını ayağını yediriyor sana. Kendi niye yesin. İkisi birbirinden ayrı sektörler. Adam Japonya'dan gelip Mudurnu'daki tavuk çiftliğini denetleyip ona göre sertifika veriyor. Yok yani öyle tavuğa hormon bastık o da müşteriyi kanser etti gibi şeyler.

8tracks.com

joy fm şekil 1a :)

Pascal's law - pg.lost

podcast

Spotiyf'da perfect concentration diye bir list var, onu onerebilirim. Kendim bu ara hic dinlemiyorum o listeyi ama:)

spotify-gözat-türler ve ruh halleri
burdan sakin ve söz içermeyen, fazla tempo barındırmayan listeleri dinleyebilirsin.
şu anda dinlediğim mesela:
play.spotify.com

Spotify'daki "deep focus" adlı listeyi kullanıyorum ben. Tavsiye ederim.

Bu sotify nanesini bir tek ben kullanmıyorum herhalde.
Ben klasik müzik dinlerdim, sonra o da sıkıyordu sessizlik en iyisi.

Radyo voyage

Altın

birinin cok deger kazanip digerinin cok deger kaybetmesi imkansiz oldugundan fark etmez.

@Tek eksigimiz, neden dolar ya da euro degil de altin dediniz?

brent petrolü al daha da düşmez zaten aksine yükselir.

şöyle bir şey 2010'daki çeyrek fiyatlarına bak mesela bugünle karşılaştır. Altın her zaman kârlı iştir diye düşünüyorum, temiz. Bir de büyüklerin sözüne uyup ben de altın biriktirmeye başladım. (öğrenciyim)

döviz, altın işine girme. ne yani 1000 tl'ye kurdan voleyi mi vuracaksın. b tipi likit fon senin için en ideali.

commodity fiyatlarından haberin var mı gardaş? altın al diyene söylüyorum. supercycle'in sonuna gelindiği söyleniyor. (iyi bi şey değil yani, ekonomi bilgimi göstermek için ekledim bu terimi) altından uzak durmalısın.

oil almak da mantıklı değil, yükseleceğine dair tek bir emare yok, üretim kısıtlarına rağmen.

b tipi likit foncu duyuru sakini, faizlerden haberin var mı?

en mantıklısı dövizdir türkiye gibi resesyonun en hızlı hissedildiği ülkelerde. dolar al.

sterlin

Tabi, o kadarcik parayla dovizden voleyi vuramazsin ama B tipi likit fonla 2'ye falan katlarsin...:P
B tipi likit fon al demisler yahu:))

kanka al sat yapmayacaksan 1000-2000 lirayı nerde beklettiğinin hiçbi önemi yok. al sat yapsan da çok kazanamazsın ama en azından işi öğrenir gündemi takip edersin. hem de birikim yapman için motivasyon olur. mesela elindeki paraya euro alsan 3.24'ten.. sonra mesela euro 3.14'e düşse, eline geçen parayı harcamak yerine önceki aldığına göre daha ucuzken yine euro almak isteyeceksin.

hiçbirisi ve hepsi. günün konjonktürüne göre riskini dağıt.
ondan sonra, değeri çok artandan uygun oranlarda bozup değeri azalana geç.
bütün yumurtaları aynı sepete koyarsan sepet düşünce yumurtaların kırılır.

ytd.

fij +1

Aksi durumda kısa vadede kazansan bile uzun vadede kazançlı çıkmazsın

Kitap okumak ve spor için, birde çoğumla ilgilenmek için daima belli vakitler ayırırım. Bu vakitler bellidir, misafire dahi gelme derim o saatlerde. Diğerleri angarya oluyor, onları da vaktim oldukça yaparım.

Film izleme, kitabı derste oku, derslere sınavlardan önce çalış ama dışarı çıkmayı aksatma keyfini çıkar ogrenciligin.

@Kovacic

otuz yaşında insanım, doktora yapıyorum, tavsiyeler geçersiz.

Hayır kesinlikle. Bunu ben de cok merak ediyorum, insanlar nasil yapiyor. Ben bunun tamamen motivasyonla alakali oldugunu dusunuyorum. Benim bir arkadasim var, hem sevgilisine vakit ayirabiliyor, hem arkadaslarina, hem derslerinde cok basarili, hem de spor yapiyor. :( Kiskaniyorum iradesini ve iste neyden kaynaklaniyorsa bu.

@devilred
Ders falan diyince ne bileyim ahahah. Doktorayi askerlik uzatma harici görmedim çevremde de ondan cahilligime ver asdfgsfaf

Hepsine vakit ayirsan bu sefer de uykundan kisarsin ya da bos bos tavana bakmalik vakit kalmaz ki bu da bence bir ihtiyac. Bence oyle bi dunya yok :(

Eğer "hiçbir şeye yetişemiyorum" ya da "24 saat bana yetmiyor" diyorsanız hayatta bir yerlerde yanlış yapıyorsunuz demektir. Daha basit yaşayın. Hayatınızı sadeleştirin. Herkese ya da her şeye zaman ayıramazsınız şu hayattaki en önemli şey zamandır ve onu sadece hayatınızdaki önemli insanlara ve işlere harcamalısınız. Benim size önerim bir ajanda kullanmanız her gün sadece tek bir işe odaklanın. Eğer ajandanızda yapılacaklar listeniz 4-5-6 olduysa günün sonunda hiçbir şeyi tam olarak yapamadığınızı, kendinizi veremediğini farkedeceksiniz en azından ben de böyle oldu. Artık tek bir iş seçiyorum kendime ona odaklanıyorum o işler bittikten sonra diğer işlere geçiyorum ama hiçbir zaman ikisini aynı anda yapmaya çalışmıyorum ya da haftada 3 arkadaş/akrabayla buluşmaya çalışmıyorum tamam belki o an buluşmam ya da o işi yapmam gerekiyor olabilir ama bu sorumluluğu kendime yükleyip sıkboğaz etmiyorum kendimi. Yetişebildiğim kadarını yapıyorum ve böylece hayatım daha verimli geçiyor.

kitabı işe gidip gelirken yolda okuyorum. filmi dışarı çıkmadan önce ya da eve gelince gece izliyorum. gündemden uzaktayım biraz. o da midemi bulandırdığı ve sinir krizine soktuğu için. dersler zamanında da hayatım boyunca hep son gece (gün değil, gece) çalıştım. uzun dönemli program ve planlara uyamıyorum. günlere bölme konusuna girebilirsin. bir gün film/dizi izle, diğer gün dışarı çık gibi.

her şeyin başı spor

yetişebiliyoruz, elit time-management ile oluyor. gündemi takip etme, film izleme. iki işi bir arada yürütsen kâr değildir, multi-tasking kills your brain. hayırlı geceler dilerim moderatörler konu kilit pls.

@ruben
Aslanım boş yapma

her gün film izlemek gibi bi gayen mi var? ya da dışarı çıkmak?
hepsini aynı gün yapmak zorunda değilsin, bi gün şu bi gün bu.
ayrıca film izlemek tüm gün sürmüyor, ders çalışıp ara verip film izlemek zor mu?
abartıyorsun.

@eksimeksi

çok erken gelmiş kardeşim bence okumadan yazmışsın.

@ruben
Didnt read too long

bu kadar şeyi yapmak isteyecek motivasyonunuz varsa şanslısınız.

Hicbir halta yetisemiyorum dogrusu.

gayet kolay bir biçimde yetişebiliyorum.
önceliklerim derslerim oluyor. kolay dersten zor derse göre sıralıyorum. kolay kısımları önce bir çırpıda hallediyorum.zorlara bu sayede daha fazla zaman kalıyor.
gündemi takip etme işini de gün içindeki molalarıma serpiştiriyorum.molaları abartıp 1 saate çıkarmıyorum.
kız arkadaşıma,arkadaşlarıma vakit ayırıyorum,günde min 50 sayfa kitap okuyorum.haftada takip ettiğim 2 dizi var,bunları izliyorum.
efficient use of day.

Yetisiyorum her seye
Sabahlari hastanedeyim, orda bos zamanlarimda gundem takibi yapiyorum. Oglan gunduz uykularini uyurken gunluk islerimi hallediyorum. Aksam uyuduktan sonra dizimi filmimi izleyip yatmadan kitap okuyorum

Ha bi de haftada 3-4 gun spora gidiyorum

İki üç ay öncesine kadar rahat rahat yetiştiryordum ama yeni projeler üstlenince artık sadece minimum şartları sağlayıp bırakıyorum, kıtı kıtına yetişiyorum. Zaten sabah 06:15'te evden çıkıp işten 23:30 gibi döndüm. Şimdi de yeniden çıktım. Her zaman böyle değil de, standart bir günde o saatte çıkıp, 19:30-20:00 gibi dönüyorum. Akşamları eve işle geliyorum, keza haftasonları da. Günde 3.5-4 saatim yolda geçtiği için de kitabı yolda dinliyorum, tuttuğu için okuyamıyorum ama sesli kitaplar sağ olsun. Sporu haftada 3 kere, boşsam 4 kere, akşamları yapabiliyorum. Film, diziyi haftasonu geceleri yapıyorum. Üç haftaya kadar ne yapacağım, kiminle buluşabileceğim, sevgili görüşmeleri, vb. saati saatine belli gibi. Bu haftasonu İzmir'den bir arkadaşım geleceğini söyledi, onu bir yere sıkıştıracağım. Büyük olasılık Cumartesi sabahı uykusundan yiyecek. Program o kadar sıkı ve net ki, sürprizlere ve spontanlığa yer yok. Haziran'a kadar böyle olacak. Şimdilik pazar hariç 5.5-6 saat uyuyorum, Haziran'dan sonra normal 7-8 saatlik uykuma dönebileceğim gibi.

yetişemiyorum. ama bu durumun farkında olarak çabalıyorum.

boş zamanlarını farkedip, yakalayıp, yapamadığın zamandan bağımsız işleri oralara itelemen gerekiyor. mesela ben işten eve dönerken serviste geçen zamanda bişeyleri aradan çıkarıyorum bazen. dizileri sadece yemek yerken izlemeye başladık, vs. vs.

aslında iş olmasa herşeye yetişebilecek insanlar ama o zaman da para olmuyor işte...

olur olur, benimki de öyle.

benim de öyle. hem ehliyetim hem kimliğim hatta. olmaz diyen halt etmiş.

Oluyor. Benim kimlik de oyle. Neden fotografta siritmisim bilmiyorum.

Guatr ameliyati okadar riskli degildir,ama seviesi tabiki de onemli.gormeden bir sey soylemek pek dogru olmaz.sonrasinda ise fizyoterapiyle beraber iyilesme sureciniz hizlanir.kalici sikintidan kastiniz anlamadim tam eger fiziksel,mobilizasyon kusuru ise o is fizyoterapi ile hallolur.eger izden bahsediyosaniz buyuk ihtimalle kalmaz

Iz degil de ameliyatin eseri olan herhangi bir kalici sikintidan bahsetmistim, kronik agri ya da yasam kalitesini dusurecek herhangi bir sey. Tesekkurler.

risksiz ameliyat olmaz. O bölgede genelde paratiroid bezinden de alınma riski oluyor. farkını cerrah gözüyle ayırt edemeyebiliyor. bir de çok kanlanan bir bölge, damarsal yapıya zarar vermeden operasyon yapmak zor. ameliyat sonrası kanamalar vb. olabiliyor.

ameliyattan sonraki kalıcı sıkıntı tiroid bezi alındıysa hayat boyu ilaç kullanmak olabilir, paratiroid bezi zarar gördüyse o da etkiler durumu vb...

Blue 3 günlük ya da 2 günde bir tıraş oluyorsan 7-8 tıraş rahat çıkarıyor. Uzun sakala girersen köreliyor ama.

göz dolduran futbolcu +1

derby falan 2-3 traşta mokoko oluyor ama.

Blue3'u 2-3 kere kullaniyordum. Artik tras olmuyorum, sadece makineyle kisaltiyorum, rahatim.

1 ay

Blue 3ü 5 gun boyunca sabah kullaniyorum.

tek seferden fazla kullanamıyorum hiç birini. mach 3 kartuşu bile en fazla 10 tıraş çıkarıyor.

Düşünceler-Marcus Aurelius

Mina Urgan, bir dinozorun anıları
Murathan Mungan, paranın cinleri
Oğuz Atay, korkuyu beklerken
Elif Türker, sevgili alef,

İlk üçünü ilk defa önceki yıllarda okumuş olup son günlerde tekrar tekrar okudum.

emrah serbes - erken kaybedenler

emile ajar - onca yoksulluk varken

çeviri: vivet kanetti

bir elin sesi var - anthony burgess
efrasiyabın hikayeleri - ihsan oktay anar

bu ikisini bu hafta bitirdim. şansıma ikisi de çok iyiydi.

mülksüzler - ursula k. leguin

bugün de buna başladım. otuzlardayım, iyi ilerliyor.

son zamanlarda en çok satılanlar arasında hayvanlardan tanrılara sapiens var. ben de yeni bitirdim, müthiş bi kitap.

çoklu kişilik bozukluğundan muzdarip 17 kişilikli bir hastanın tedavisini ve yaşadıklarını anlatan sybil çok sevdiğim bi kitap olmuştu. biraz eski bi kitaptır.

yeraltından notlar. en sevdiğim 3-5 kitaptan biri.

diyarbakırlı ermeni yazar mıgırdiç margosyan'ın tespih taneleri kitabı değişik olabilir. bence türkiyede ermeni olmayı ve anadolulu ermenileri anlamak için herkesin okuması gereken bi anı kitabı.

bu soruyu sorduğuna göre 1000kitap.com 'dan haberin yok. şiddetle öneririm.

ben en son otomatik portakalı okudum, filmini de izlemiştim ama kitabı acayip sevdim.

Baris bicakci kitaplarina bakabilirsin.

Hayvanlardan tanrılara sapiens +100000

george orwell - hayvan çiftliği

şimdiye kadar neden okumamışım gerçekten çok üzüldüm. tavsiye ederim eğer okumadıysan.

John stossel - "Hurafeler, yalanlar ve akil almaz aptallilar"

En sevmedigim sey suratsiz olmalari, asik surali olmalari. Tamam bana gulumsemene gerek yok ama evini kumarda kaybetmis yuz ifadesine de ne gerek var degil mi?

"Baska bir sey var mi?" sorusundan da nefret ederim. Sanki sormasan soylemeyecegim ben diger alacaklarimi.

Günaydın, merhaba, hayırlı işler, kolay gelsin vs dediğimde cevap vermemelerini sevmiyorum

Yemekten kalkıp ağzının içindekileri yiyerek konuşmaları.

Daha ucuza satıldığını söyleyince git ordan al diye posta koymaları.

"sana x lira olsun" beni nereden tanıyorsun ki bana indirim yapıyorsun.

esnaflardan alışveriş yapmıyorum. ama geçen yıllarda dağın başında ped aramak zorunda kalmıştım. bakkalımsı bir yer bulunca girip alacaklarımı alıp tezgaha gittim. tam çıkmaya yeltenirken tezgahtaki adam "nereye?" diyip durdurdu ve pedleri gazete kağıdına sardı poşetten çıkarıp. buna hareketin adı ne bilmiyorum ama bunu sevmiyorum.

purplee +1864!
"esnaf sıcaktır samimidir ağbüü" romantikliğinde değilim asla ama selamlama cümlesine karşılık vermeyen esnafa gıcık oluyorum. tamam, öbür yanda samimiyetsiz hoş geldinizci tayfa var ama en azından meymenetsizlike karşılaşmıyorsun.

Asla esnaftan alışveriş yapmam. Batsın gitsin hepsi, no problem.

@douchbag öyle diyosun ama cenazene erdal bakkal gelir.

kapının önüne sandalye atıp gelen geçen herkesin götüne bakmaları.
bir defasında yaşadığım mahalleye yeni tatlıcı açılmıştı adam ben okula giderken bana laf attı. sınavımvardı yetişmem lazımdı bir şey yapmadım ama dönüşte dükkana gidip ağzına sıçmıştım adamın. sen bu mahallenin esnafısın nasıl laf atarsın nasıl insanları rahatsız edersin unutmaz vs. demiştim. cevap verememişti tabii olarak.

kadınlara farklı davranmaları. bir kısmı eli değmesin diye parayı tezgaha koyar bir kısmı da sözle taciz eder.

bazı yerlerde denk gelmiştim. tam bir yerli esnaf kültürü örneği. eski türk filmlerinde de geçiyor bu hareket.
bir arkadaşı gelir borç ister. kendisi hemen bulunduğu masanin
çekmecesini (genelde sağındakidir) ve :
gel bak abi inan yok, olsa dükkan senin, zaten işler kesat gibi sözleri de sıralar.

oysaki para ya cepte ya evde ya kasada ya da bankadadır.

Gittikce fakirlesiyor olmalarina ragmen AVM sevdalisi partilere e siyasetcilere tapiyor olmalarini sevmiyorum

Fiyat sorunca duraksayip tipime, kilik kiyafetime bakmalari.

yalan söylemeleri.
geçen bir telefoncuya gittim. eski telefonumun ekranını ıvır zıvır satacağım.adam başladı ' 50 liraya alırım beğenmiyorsan daha fazla olmaz ben sana söyleyim bu işler böyle falan' böyle görmen lazım ya deli olacağım.açıklıyorum bak böyle böyle diye yok adam resmen tanrılaştı. hüküm veriyor. sonra 3 katı fiyata yan tarafta bulunan adam aldı.
bu da öyle mal mal bakıyor yüzüme.

3 gün önce üçlü priz almam gerekti. gittim. 5 liraya aldım bir tane. bugün geçerken adamın önünden arkadaşım da istedi aynı adam aynı priz aynı uzunluk 10 lira diyor. fiyatları hep böyleymiş. ona geliş fiyatı buymuş.

çikolata aldım üzerinde tavsiye edilen fiyat 50 kuruş yazıyor. adam bana bu 75 kuruş oldu diyor. e üstünde 50 kuruş yazıyor dedim o da firmayla konuştum 75 olacakmış falan dedi asdyasgd.

daha böylece onlarca durum var. bana dese ki bunun fiyatı x. bunun fiyatı her zaman x. sana x başkasına y değil. hatta bunun piyasada en pahalı ben satıyorum dese helal olsun derim alırım ama çoğu ne kadar kitleriz kafasındalar. hele benim gibi pazarlık yapmayan biriyseniz işiniz çok zor.
bu yüzden olabildiğince esnaflardan uzak durmaya çalışıyorum. gözünü seviyim büyük şirketlerin.

Dikizlenmek

nasıl geçtiği önemli. ev iş arasında, hiçbir şey yapmadan geçiyorsa kötü bence.

arkadaşlarınla görüşüp
spor yapıp
hobi edinip
aileyle vakip geçirip

hızlı geçen bir zamanın bir problemi yok :)

Hayat rutin olunca geçen zaman kıymetsizleşiyor. Değişik aktivitelere ihtiyacın var.

Benim de sık düşündüğüm bir konu bu. Hatta daha bu sabah "keşke uykuya ihtiyacımız olmasa" cümlesini kurmuştum .:) Ömür, özellikle erken yaşlarda bakınca çok uzun geliyor ama değil. Zamanımızın çok büyük bir kısmını birşeyler için vermek durumunda kalıyoruz. Okul, iş, yol vb. Geriye kalan kısıtlı zamanda yaşadığını hissedebilmek için ciddi disiplin gerek. O da kolay şey değil.

hayat maalesef böyle genç yaşlarda çalışıp ilerisi için rahat edelim derken geçip bitiyor.
24 erken değil bu his için 18 inde bile gelebilir.
Çözümü biraz kendinde saklı. ihtiyaçlar listende değişiklik yapabilirsen belki hayat güzelleşebilir.

yaşım 33 e geldi dün gibi hatırlıyorum 10-15 yıl öncesini daha dün gbi geliyor.

Aynisi oluyor.

ben de aynı hissiyat içindeyim, bi bakmışım ayın 16'sı olmuş. bu sıkıntı kış aylarında had safhaya çıkıyor bir de.

alt tarafı birkaç saat harcayacaksın. yapacak daha iyi bir işin yoksa, git gel ne olacak.

sadece yol tek gidiş 4 saat :) yoldan değil de gidip yine eli boş dönmek koyuyor.

Denemeden ne olacagini bilemezsin. Git, reddedilirsen de bi hamburg turu atmis olursun.

Tipik bir "hayir"dan nefret etme sorunsali, kendimden biliyorum:)
Ne olursa olsun gidip gorusun derim. Sadece gorusme bile bir tecrube olur, kesinlikle gidin. Hem hava degisikligi olur hic degilse.

elinin boş döneceğini kafana koy öncelikle ve git görüşmeye, kaybedecek bir şeyin olmayınca biraz daha öz güvenli oluyorsun falan etkiliyor karşı tarafı, hem belki yolda biri ile tanışırsın hayatın değişir belli mi olur.

git abi su anda daha iyi secenek yok o yüzden beklentiyi düşük tut ve rahat ol mülakatta.

cok gevseme, konsantre ol. beklentin yuksek olmasin ama gorusmeye ciddiyetle yaklas. senin icin bir gorusme bir deneyimdir. seni gorusmeye cagiriyorlarsa ise alinabilecek son birkac kisiden birisindir.

gitmelisin.

sektörün beklentisini ve kendinin bu skaladaki yerini görmüş olursun.

en kötüsü senin için iyi bir deneyim olarak kalacaktır.

gittim görüşmeye gayet olumlu geçti. işten biraz tırsmadım dersem yalan olur. ilgileneceğim bölüm helikopterlerin tepesinde bulunan radarın stabilizasyonunu sağlayan ekipmanlarmış. iş baya baya askeri. tek engel çalışma izni onu da araştırıcaklarmış ona göre 2. görüşmeye çağırıcaklarmış falan filan

yüksek beklentilerin yoksa çalışılır.

Yüksek beklentiden kastınız nedir ?

Bir haber sitesinde ortalama sektor maaslarinin net bir sekilde ustunde oldugunu yazmisti apple store ilk acildiginda. Bu iste ortalama maaslar 1400-1600 arasiyken apple 2400 falan veriyormus. Ben yazilan haberin yalancisiyim. 2400'e bu is yapilir mi buna siz karar verin.

sesli sesli 'nabıcaz be kamil' diyorum.

genelde cast ile youtube üzerinden konser videosu aktarıyorum televizyona, elimde de laptop surf, ona buna laf atma, şöyle saatlerce araştırabileceğim ilginç bir konu çıkarsa değmeyin keyfime (sosyolojik deneyler, insan psikolojisi, savaşlar vs.)

Elektromanyetik dalgalari dusunuyorum.

absürd komedi dizi/filmleri izlerim.

seçenekler: seth rogen, simon pegg, monty python filmleri

dizi: the it crowd, come fly with me, workaholics, it's always sunny in philadelphia, scrubs

son ses müzik dinleyerek tavana bakıyorum :)

çalışıyorum. arada burada da takılıyorum;)

pasif eylem icin muzik acikken kitap okumak, aktif eylem olarak camasir asmak olabilir. yanimda biri olursa birseyler izlemek de olabilir. ama nedense yalnizken digerleri daha iyi...

Odama dönen renkli ışık aldım nargilem de var , kafam dolu olduğunda açıyorum laptopda YouTube da :) değmeyin keyfime

müzik, geyik, oyun

genelde yazın balkonda yapıyorum tek başıma içme aktivitesini. +sigara+düşünme+dibimdeki üniversitenin şenliklerinden gelen müziği dinleme+düşünme+düşünme..

müzik + geyik bende de.

ahmet kaya sevmem ben pek. fakat madem ahmet kaya'yla başladın, o zaman :

www.youtube.com

içmediğim zamanlarda sürekli radyo açık oluyor bilgisayarda, orda dikkatimi çeken şarkı olursa sık kullananlara ekliyorum sonra içerken youtube'dan açıp dinliyorum, sözlüğü açıp şarkıyla beraber sözlerini ve şarkı hakkındaki yorumları okuyorum.

bir de çok sık olmasa da bazen seven gibi, pulp fiction, lebowkski gibi kült filmleri açıp izliyorum.

not: bir de facebook vs. kullanmadığım için kimseye sarmıyorum. sakin sakin içip sızıyorum.

terasta yıldız izliyorum hoho

kendimle sohbet ediyorum. biraz muhabbetim şey, ama idare ediyorum. kendim sonuçta, atsan atılmaz, satsan satılmaz.

ben de alırım varsa

Bi tane de bana yazin.

arkadaşlar, 1,5 sene kadar o özelliklerde araba bakmış biri olarak kötü haberi ben veriyorum çok üzülerek. o paraya o özelliklerde araba yerine sadece akbil / kentkart/ ankarakart doldurulup toplu taşıma ile ferah yolculuk yapılabiliyor maalesef.

Hoca o paraya araba cakmaktaslarin arabasi olur. Yani sen iterek goturursun

1500-2000 liraya güzel atlar var, hem az yakıyor.

olm millet mal mı 50.000 lira verip sıfır araba alıyor, masrafsız olsa hepimiz alırız.

herkes dalga gecmis ben ciddiye alayim, lada samara 1997, lpglisi az yakar, 1.5L motor cekisi fena degildir, yedek parcasi ucuz, masrafi az, sistem zaten basit ustalar anlar arabadan

sorunsuz olsun diye arabaya 50.000 de verme amk.

2005 model Daihatsu Sirion'um var.
-2x airbag,
-abs,
-otomatik vites,
-direksiyondan F1 vites,
-108 beygir,
-toyota yaris motoru (1,3).

bu arabayı 70.000 km de 15.500TL ye 2012 de aldım.
Şuan 140.000 deyim, 4 yıldır bir küçük masraf çıkarmadı. aldığım hali neyse şuanda o. Periyodik bakımlarını su parasına yaptırıyorum, yetkili servisinde.

Yani "öyle bir araba yok" değil. ama marka takıntısından, tok kapı sesinden vazgeçmen gerekebilir. Marka takıntısı diyorum çünkü mesela sirion, japonyada "Toyota duet" diye satılıyor. Aynı araba...

Fiat uno olabilir tüplü az yakar, ufaklığıyla şehir içinde rahattır kullanması.

-1994 model broadway
-1990-1992 toyota corolla.

O fiyata masrafi olamayan araba varsa hem kendime hem de size alirim bir tane.

94 model Broadway'i ya saka olsun diye yazdiniz ya da soruyu soran arkadasin "masrafsiz" ifadesini gormediniz:)

www.sahibinden.com
super az yakiyor, fakat goruntuyu onemsemiyeceksin.

bu ülkede otomobil tam bir saçmalık, ama yapacak bir şey yok, şimdilik bu ülkede yaşamaya mecburuz; madem tavsiye edilecek bir şey yok benden tavsiye arayanlara, bulursan bize de söylecilere; araştırdıklarımdan özet geçeyim.

suzuki maruti: 2000-2001 model 8000-9000 lira civarında, kullananlar masraf çıkarmadığını çıkarsa bile ucuza halledilebileceğini söylüyor, km'de 15-20 kuruş yakması da cabası.

daihatsu cuore: 2004-2005 model 11000-15000 lira civarı, bu da klasik japon arabaları gibi az yakan, az masraf çıkaran motoruna göre iyi performans gösteren araçlardan biri.

Lada vega: 2005-2006 model, 10000-13000 lira arası, daha çok aile arabası gibi göründüğünden bana uygun değil ama sedan olarak alınabilecek fiyat performans araçları

Ha diyeceksiniz, madem biliyorsun bize neden soruyorsun? Buradaki amacım, bu araçlar dışındaki tavsiyeler ve varsa bu araçları kullanan ve önerenlerin görüşleri; bu şekilde benim görüşlerimin de karşılık bulması.

Umarım bu tavsiyeler de at arabası, akbil ve kentkart arayanların işine yarar.

Suzuki, daihatsu falan hikaye bu arabaları alırsan elinde patlar ve yarı fiyatına satarsın.

Efsane kasa corolla ama o fiyata bulman zor. Polo bakabilirsin.

sarı olmayan megane coupe ?

laguna 1 98-97 model bulunur citroen xsara alınabilir o paraya az yakması degil az masraf çıkarmasını düşünmelisin. aylık 250 lira masrafın ekstra masrafın olucak ona göre tercihini yap kenarda hertürlü arızaya karşın 1000 lira para ayır

zamanında uzun süre broadway'e bindik. öyle ekstra bir masraf çıkardığını hatırlamıyorum. broadway iyidir.

serdarla arası bozukmuş, sen gidersen gergin bir durum olabilir veya onunla başbaşa ciddi konuşmak istiyor gibi anladım ben.

yani diyor ki benim serdarla aram limoni.

alt metin olarak da diyor ki: serdarla arami duzelticem. sen gelme persembe.

ben bunu anlardim.

Diyor ki Serdar'la iliskimiz a little disturbed, so do not disturb us!

ben de oyle dusundum de bunlardan once tamam haber veririm deyip sonra bunu yazinca acaba oyle degil mi dedim.

futbol için futbol topu neyse, bilim için de matematik o dur. olmazsa olmazdır, ağababasıdır bilimin

pozitif bilim degil onu mu sormak

Yemek tarifi yemek midir?

tüm pozitif bilimlerin içinde en pozitifidir diyebiliriz.
matematik basit tanımlarla başlayan, bunlar üzerinde akıl yürütmekle daha girift bilgiler edinmemizi sağlayan ve dahası herhangi diğer bilim dallarından olduğu gibi spekülasyonlara bir an olsun yer vermeyen bir uğraşı alanıdır.

dikkat ettim, genelde senin açtığın her soruya bakıyorum, cevap düşünüyorum sonra ya. ben. lan neyse.. deyip kapatıyorum :D o nicki alıp hakkını mı vermek istedin yoksa denk mi geliyor böyle bilmiyorum.

bilimdir.

Matematik derken, hangi matematik? Eger matematik bilim degilse fizik de degil. Fizik de degilse bilim falan yok...a

bir methodtur, aractir, sanattir;ama matematik bize hicbir seyi aciklamaz, bilim demek yanlis bilim degildir demek de oyle.

Matematik bize o kadar çok şeyi açıklar ki, bilenin ağzı açık kalır matematik sadece 4 işlemden lbaret değil abiler, uhutmayın.

Bilim nedir?

İngilizce insan mıdır gibi bir soru. Matematik olmadıkça fiziği kimseye anlatamazsın. Herkes kendisi keşfetmek zorunda kalır. Konuşamadığın bir dünyada hiçkimseye "Bak bu masa, üzerine çay koyarız." diyemediğini hayal et. Adam da "Bak bu table, üzerine otururuz." diye düşünecek.

matematik bize hiçbir şey açıklamaz diyen arkadaş net bir şekilde yanılıyor.
matematik, en basitinden fiziğin içindeki birçok şeyin açıklanmasını sağlıyor. hareketin kanunlarını anlamak,basitleştirmek amacıyla calculus'ü formalize eden newton, relativite teorisini ortaya atarken differential geometry ve derin bir analysis kullanan einstein hemen aklıma gelen basit örnekler.

Ayrıca E=mc^2 nasıl bulunmuş araştır derim.

fizikte anlam vardir, matematikte yoktur. o sanattir sanat..matematik bir boku aciklamaz. sadece aractir arac..

çok şey yazdım da sildim, cahille uğraşmaktansa bilmek isteyene bir faydam dokunur diye yazıyorum.
bir fonksiyonun (varsa) türevinin sıfırdan küçük olması ne demektir?
O fonksiyonun azalan olduğunu gösterir.
Peki bu ne demektir? Fonksiyonun grafiğinde x ekseninde ilerledikçe y ekseninde bir azalış ile karşılaşacağız demektir.

Gördüğünüz gibi bir fonksiyonun türevinin negatif olmasının bir ANLAMI VARDIR. O fonksiyonun ya da fiziksel bir kavram olarak alırsak bir parçacığın zaman içinde konumunun değişimini gösterir. Bakın fiziksel bir ifade aslında matematiksel kavramların arkasında gizlenebiliyormuş. Demek ki matematikte yaptığın işlemin de fiziksel bir anlamı olabiliyormuş.

Demek ki neymiş ?
Celal Şengör hocamızdan geliyor
youtu.be

bir hakaret eden eleman vardı silmiş.

onun özelinde değil ama neden bu soruya kızıldığını anlamadım.

güzel bir soru bence. gauss matematik bilimlerin kraliçesidir derken, matematik bilim değildir dildir. diyen de var. açıkçası ben de çok uzman değilim bu konuda ama üzerinde düşünülecek bir şey ortaya atıldığında öfkelenilmesin yahu... düşünmek güzel şey.

Arjadaş eğer gauss denklemleri bilim degilse, Galileo görelilikleri, genel ve ozel gorelilik bilim degilse, topoloji bilim degilse, field theory bilim degilse biz bosuna okumusuz. Daha bin tabe ornek var. Bunlarin hepsi matematik.

Applied math. dlye bisey var. Dilin uygulamasi mi olur?

Fizikle matematik arasinda (liseden sonra) cizgiyi cekmek o kadar zor ki, eger matematik salt dilse, fizik de bir dil olabilir.