duyuruda gönül işleri neyse kk'da bu topicler o.

edit: burada demek istediğim duyuruda da sevgilisine sorması gereken soruları buraya sorup niyetini okumamızı bekleyen bir sürü insan çıkıyor. kadrolu gönül işlericilerimizin yazdıklarıyla fark yok. o bakımdan aynı. kullanıcıların profilleri, hedef kite aynı değil yani. tıbbi önerileri dinlemeyin çok cahil var. onun dışında tecrübelerden faydalanmak iyi. zaten ne aratsanız ilk sayfada çıkıyorlar.
o son sayfadaki manken gibiyim çok iltifat alıyorum kısmını anlamadım valla.

Lim5e katilmiyorum. Oradaki kadinlar daha ev hanimi tarzi geliyor bana. Cogu yurtdisinda yasayan evinde oturan tipler zaten.

Duyuruda ben o tip kadin gormedim pek..

Ayrica neden illa her seyi genellemeye calisiyorsunuz yahu. Aradan bir tane istisna cikar elbet. 10 tanesi boyle 5 tanesi boylr degil diyelim ki. Ee?

en ilgimi çeken kısım ise şurası oldu, konuyu nasıl saptırdılar ise 37. sayfada bir kadın, bir başka kadın ile atışıyor, ben daha güzelim gibisinden, diğer kadın da o kişiye benim bir sürü talibim var diyip uzunca anlatıyor.

www.kadinlarkulubu.com

yahu o sitede '3 aylık bebeğim 2 gündür kaka yapamıyor. çok tedirginim. ne yapacağımı bilemiyorum' yazan kadın gördüm ben. kimse de doktora git dememiş. şu otu sür, bu otu kaynat demiş. üzerine konuşulacak bir site değil yani bence

fikir almak istemis bence gayet normal. kizlar boyle konularda once bi kamuoyu yoklamasi yapar. erkek arkadasina hediye alacaksa kiz arkadaslariyla bunu bi konusur, aliyim mi sizceler, acaba ucuz mu olurlar havada ucusur. asiri detaycilik yani.
telefon aldirmasi da acayip lan ben olsam almam siktiri cekerim adama. yerini bilsin yani.

kadın erkek olması önemli değil, gereksiz bir diyalog olmuş.

@sarix bana gerekli bir diyalog örneği söyler misin? insan konuşmalarının %99u gereksiz. senin yazdığın şu cevap bile gereksiz. hatta benim sorduğum soru dahi gereksiz. senin baktığın açıdan bakacak olursak.

Otobuste yolculuk nereye yavruuum diyen teyze o an ne kadar sempatikse o kadar sempatik bir sey yapmisin.
Bu tip seyler icten dusunulur "usumuyo mu lan mu, ici mi yaniyo nedir" seklinde ve 3sn icinde unutulur.

snn be slk

ben de konuşmayı gereksiz buldum. nasıl bir cevap bekliyordunuz ki?

Abi gerçekten sanane? Senin niyetin ne kadar iyi olursa olsun iyi bi muhabbet konusu değil. Kimbilir ne insanlar ne konular açıyor ki böyle tepki veriyorlar.

sana ne kardeş derdim ben.

1. üşümüyor olabilir, ben de yaz kış kısa kollu tshirt giyerim, aralık ocak gibi ince kazak giyersem de kollarını sıvarım. tanımadığım biri bu konu üzerinden muhabbet açsa hayır üşümüyorum der kestirir atarım. nasıl bir cevap bekliyorsunuz? normal bir cevap vermiş.
2. tanımadığınız birine tarzan gibi geziyorsunuz denmez.
3. ikinizin de yalnız olması ne alaka?

Burada kimsenin kadını savunmasına gerek yok, gerçekten sana ne yani. Ah bir de neden gönül işleri? Gönül işi olmadığını sen söylemişsin sonuçta. Kendinle çelişme.

işte bu yüzden hepiniz türkiyede yaşamalısınız amk.

Muhtemel cevaplarim,
+ yok usumuyorum (gulumse)
+ tarzan gibi mi ahahah (sasiririm, tarzan gibi demeniz komik gelir)

Ya seni tanimam etmem de az bile demis. Sana ne kadinin tshirtunden. Havaya falan girmemiz uyuz olmus.
Bana biri bunu soylese direkt size ne ki derim. Iyi bile davranmis.
Usumuyon mu ne? Koca insan istese onlemini alir heralde.

belki o an evden öyle çıkmak zorunda kaldı belki giyecek başka bir şeyi yanında yok ne bileyim canı sıkkın vs 3 dk önce ne yaşadığını bilemezsin ki. tam yeri tam zamanı değilmiş sadece.

karşımda bir erkek oturuyor olsaydı muhtemelen;

-yok birader ne üşümesi biz yiğidin harman olduğu yerde yetiştik anadın mı. diye karşılık verirdi..

bir de kadına bak amk..

onu yatağa atmaya çalıştığımı ve bunun için çabaladığımı sanıyor.. herşeyi 15grlık et parçasından ibaret sanıyor. kolundaki kılları görseniz mideniz bulanır.. hala karıya asılmaya çalıştığımı iddaa edenler var. hee aslanım versin diye konuşmaya çalıştım. hatta taktiğim bu metroda üşüyen kadınları yatağa atmak.vermedi çok moralim bozuldu geldim buraya ağlıyorum.

Ya arkadaşım, belli ki anlamıyorsun, hala daha gelmiş kadının kolundaki kılın iğrençliğinden dem vuruyorsun. Senin davranışının "densiz"ce olma ihtimali niye yok senin gözünde? Gayet de densizce kelam etmişsin, hala daha "yok kendisini skeceğimi düşündü bıkbıkbık".

metrodaki salak içinizden biri mi lan? şüphelenmeye başladım :)

@devilred tıynetimde kibarlık yok kardeşim. densizim. kimse bana ne söylemem gerektiğini öğretemez. istediğimi söylerim. "densizce konuşamazsınız" diyerek konuyu kapatabilirdi.

arkadasim yanlis anlama seni yataga atmak icin soylemiyorum ama medeniyet acisindan tarzan gibi davranmissin.

"densizce konuşamazsınız" diyerek konuyu kapatmaktan çok da farklı bir şey yapmamış zaten. Ama tam olarak öyle yapsa olayı büyütmüş olacaktı.

Metrodaki herhangi birine "bu pantolonla bu gömlek hiç uyuşmamış, niye böyle köylü gibi çıktınız" demek gibi bir şey olmuş. Erkek olsa ve aynı tepkiyi verse de haklı olurdu, ki kadınlara bu şekilde asılmaya çalışan bisürü erkek oluyor her gün. Sen asılmasan da kendini bu şekilde hemen savunmaya alması hiç de yanlış değil.

sormak maksadınız 2 satır geyik yapmak iken sorgulayıcı bir tarzla konuşmuşsunuz. karşınızdakini biraz daha hoş tutarak sorulabilir bu "tarzan gibi" nedir allahasen. ama kibar soruya "yooooo" cevabıyla da kız varoşluğunu belli etmiş o ayrı.

üşürüm üşümem sanane hakkaten ?

belki kadının başına bir şey geldi, belki kadın hırkasını sokaktaki birisine verdi sanane hakkaten??

yılışıksın kadın haklı.

yılışık demek taczi etmek anlamında değil, gereksiz diyaloga girmen demek.

gelen bu kadar cevaba rağmen, yapmış olduğunun doğruluğunu savunacak kadar özgüvene sahip olman takdire şayan. halen kendinde hata görmeyip konuyu "türk milleti her şeye layık aq" sığlığında bağlamış olman da gerçekten niteliğin hakkında bize çok şey söylüyor. Kadına "karı" diye hitap etmeni saymıyorum bile. Özgüvenindeki bir başka şaşırtıcı nokta da "tecavüz ettiklerini görsem yardım etmem" bakışın. Kadın da çok muhtaçtı gerçekten sana. Hatta bütün dünya muhtaç sana; bir süpermen, bir gazmansın mübarek.

bir hatun olarak kadin kezbanmis diyorum. ne bu benimle her konusan bana yavsiyor tripleri aklim almiyor.

ben olsam gayet gulumseyerek bir iki cevap verir muhabbet ederdim. muhabbeti uzatsan kestirip atardim tabi ki ama yani su yaptiginda garip bir sey yok. hatta tarzan gibi demene baya gulerdim buyuk ihtimalle.

sokakta gorudugumuz insani bir arkadasimiz bize tanistirsa gayet sevimli davranacakken neden normal bir muhabbete bu kadar tepki gosteriyor insanlar anlamiyorum. hepimiz ayni ortamda yasiyoruz sonucta.

edit: ayni sey avrupa'da gerceklesse hic garipsenmezdi emin ol. bunun suclusu turk kadinlaridir demiyorum, buyuk ihtimalle suc daha cok hanzo turk erkelerinde fakat yine de kadinlar zararsiz muhabbetlere boyle davranmak zorunda degiller. sonucta kalabalik metroda seninle iki laf etti diye tutup tecavuz edecek degilsin.

yine de yukarida ekledigin "tecavuz edilirken gorsem yanindan gecip giderim"cevabi hos degil.

yardım etmemem lazım. nihayetinde oradan da bir "beni becermek istedi" muhabbeti türetebilir mu muhteşem canlı.

halbuki ne var ya. yaşadığımız memlekette insanlar tanımadıkları kişileri feysbuktan ekliyor. hatta arkadaşlık sitelerinden buldukları ne olduğu belli olmayan daha önce hiç görmedikleri insanlarla birlikte oluyor. taksim/beyoğlu tayfası da aynı şekilde tek gecelik ilişkilerden geçilmiyor. bir tarafta bunlar yaşanırken, bir tarafta farklı bir çağ yaşanması oldukça düşündürücü.

anlattıklarından kadına yavşadığın sonucu da çıkmıyor, kadının durumu ona yavşamışsın gibi algıladığı sonucu da çıkmıyor.

senin yerinde olsam böyle sorular sormazdım, kadının yerinde olsam da böyle sorulara cevap vermezdim. güler geçerdim.

bu arada soruna cevap vereyim: metro durakları fazlasıyla sıcak ve havasız oluyor. normalde kat kat giyinen biriyim ama metroyu beklerken ben de tişört kalıncaya kadar soyunuyorum bazen. dışarıda öyle "tarzan gibi" dolaşmıyordur yani.

ilave: sonraki yazdıklarında kullandığın ifadeler, olayı algılayış biçimin, kendini savunma biçimin çok itici doğrusu.

bir kadın da o kadına aynı şekilde yaklaşsa aynı cevabı belki de daha tersini alabilirdi.
gereksiz olmuş +1
ben olsam "sizi ilgilendirmiyor" derdim. cinsiyetten bağımsız.

metro için gerekli diyalog örneği sormuşsunuz:
"xe gitmek için burada mı ineceğim"
"mendiliniz var mı"
gibi gibi...

bursa'da metro banliyö treni gibi olduğu için metroyu açık havada bekliyorduk :))

"kolundaki kılları görseniz mideniz bulanır.. hala karıya asılmaya çalıştığımı iddaa edenler var." "tecavüz etseler yürüyüp giderim" "amcıkağız"

ne kadar iğrenç bir canlısınız siz. insan demek zor geldi gerçekten. iğrençsiniz. konuşma biçiminiz ve yazdıklarınız midemi bulandırdı.

1-orada hayvan gibi neyin nereye gittiğini gösteren tabela var. git ona bak. yoksa akıllı telefonunu kullan. gereksiz.
2-kimse sizin için mendil taşımak zorunda değil. metro girişinde market var inip oradan alabilirsin. gereksiz.

saçmalamışsın açıkçası. o kadar merak ettiysen de böyle sorulmaz bu soru sorgular gibi. hadi ilk soruyu sordun, "maşallah tarzan gibi geziyosunuz" ne? bildiğin patavatsızsın. şöyle acayip acayip işler yapıp kadınlara kezban yaftası yapıştırmayın lütfen. herkesin ağzına sakız oldu kezban da kezban. kadının biri yanına oturup sana "normalde erkekler böyle şeyler giymez, maşallah siz sindirella gibisiniz" dese gülüp çok neşeli tepki mi verecektin?

kusura bakma kardeş ben kadın olsam, bana böyle bir şey deseler kafayı gömerim direkt. kötü niyetle söylememiş olabilirsin ama diyaloğun gelişimi ve tavrın o kadar garip ki, kadın doğal olarak yavşadığını ya da direkt arıza olduğunu düşünebilir, hakkıdır.

son olarak;

1-işte arabasız insan kalitesizliği diyorum. arabam varken böyle tipler hiç denk gelmiyordu. arabayı sattık, halkın içine karıştık. allah bilir otobüslerin durumu nasıldır.
2-şurada bile kadını haklı buldunuz ya, helal olsun. bi tanesi "belki biraz önce bişey yaşadı" yazmış. belki biraz sonra ölücez lan dümbük. kadına tecevüz etmeye kalkmadık merakk etme. şahsen liseli bir insan olsam ve karşı cins konusunda tecrübesiz olsam özgüvenimi yaralardı bu davranış. ama kimse erkek açısından bakmamış olaya. herkes "sikmek istedin o da vermedi" olayı gibi düşünmüş. aklınızı sikeyim.
3-birisi iğrendiğini belirtmiş. şahsımdan ve yazdıklarımdan iğrenmiş. bana bunları yazdıran şahış adına özür dilerim.
4-belkide annemin arkadaşı, belkide ablamın/abimin/kardeşimin arkadaşı. yarın bir gün karşıma çıkarsa ağzına sıçıcam buradan kendisine iletmenizi rica ederim.

"işte arabasız insan kalitesizliği diyorum."
ne alaka? kadınla konuşmaya sen başlamışsın.

"halkın içine karıştık" nedir bir de ya? sen halktan biri değil misin, bu assolist havası ne? :)

ayrıca kendi otomobili olanlar da toplu taşıma kullanıyor. mesela benim audi a3 otomobilim var, ama otobüse de metroya da metrobüse de biniyorum trafik ve park sorunu yüzünden. kimseye de senin gibi yukardan bakmıyorum.

sen arabandan sakın inme aynen arabanla devam et, insanlık ve toplum namına daha çok faydalı olursun.

:D ahahahahahaha
gece gece güldüm.
1- neden tarzan dedin lan kadına :D o kısım eleştirel olmuş. gereksiz.
2- halkın arasına karışmana bir daha güldüm. aahahaha tabi lan arabasız insan kalitesi var bir de.

Welcome to "Turk kadini" :) "Tarzan gibi" olmamis ama..
Bi de "snn be slk" bakisindan sonra devam etmen sacma olmus ki cok kotu devam etmissin. Ve samimim soyluyorum, kadinin yerinde olsaydim dangalak oldugunu dusunurdum. Oyle olmayabilirisin ama dusunurdum. Luzumsuz bir muhabbet cunku.
Birden halkin arasina karisinca olur oyle, duzeltirsin zamanla...

tatlım sen evden freelance çalış ve sakın toplum içine çıkma. öptm.

böyle bir diyaloğu yaşadığına emin misin?

Kadınlar erkeklerden daha fazla üşümezler, genel bir yanılgı bu. Kadınların vücudundaki doğal yağ tabakası erkeklerin vücudundakinden daha kalındır.

sana ne amına koyım üşüyüp üşümediğinden. seni ilgilendirmez. madem bir bok yiyip sordun, kadın "yooo" diye kestirip attığında susacaktın. "hayret kadınlar erkeklerden" vs vs konuşmaya devam etmeyecektin.

Biri bana böyle sorsa, "Güldü, verecek" diye düşünmem ya da benimle yatmak istediğini düşünmem. Tam tersi aklıma gelen şey, neden kapanmadığım için beni kınadığı olur. "Herhalde, kadınların t-shirt ile gezmesini sevmiyor" derim. Çünkü ülkecek öyle garip zamanlardan geçiyoruz.

Tanımadığınız insana "Tarzan gibisiniz" demeniz de kaba olmuş oldukça.

Sonuçta bazı insanlar üşümüyor, ben genelde onların erkek versiyonunu görüyorum. Onları gördükçe bana bir üşüme geliyor ama bir şekilde üşümüyorlar. Nedenini onlar da bilmiyordur. Bu "Neden ısınmıyorsun" gibi bir soru.

hala anlatamadım bazı insanlara derdimi.. tamam küfür yok.

bismillah..

arkadaşlar kadının üşüyüp üşümediği umurumda değil. olayı analiz etmeye çalışanlar film şeridi gibi 24 kareye bölerek irdeleyenler var. derdimi anlamamışsınız.

derdim şu: söylediğim sözler yapım gereği kaba veya bilimsel olarak tartışılabilir şeyler. eyvallah. mesele kadının bana karşı davranışı. bir insan sokakta sizi durdursa ve sıcak havada kabanla nasıl geziyorsunuz diye sorsa. arkasından eskimo gibisiniz maşallah diyerek latife yapsa. insan olarak, acaba çok mu kalın giyindim? dersiniz. herife/karıya bak bana asıldı mı dersiniz? ne dersiniz? aklınıza ilk gelen şey benimle sevişmek istiyor mudur?

coripack1 kendini o kadar haklı ve üstün görüyorsun ki ne söylesek hareketinin yanlış olduğuna ikna olmayacaksın. Ne istiyorsun bizden kardeş?
Üşümüyor musun? demek senin haddine değil. Bu sıcakta neden kaban giydin? demek de senin haddine değil. Normal bir soru sormuş olsaydın da kız terslemiş olsaydı haklısın derdim. Ama sorduğun soru rahatsız edici olduğu için kızın terslemesini direkt kezbanlık katsayısına bağlayamazsın. N'olur anla artık.

kadının aklından geçeni okuduğundan nasıl bu kadar eminsin? kaldı ki espri yaptığını kendince iddia ediyorsun, çok büyük ihtimalle espri yapar gibi bir tavrın yoktu bile o cümleleri söylerken.

kadın yanından kalkıp gittiyse "densiz bu" dediği için gitmiştir, çok da iyi etmiştir.

o değil de neden her kadının "kesin beni skecek" tavrıyla yaklaştığını düşünüyorsun sana? bu yazdıklarından bu anlamı çıkardım ben net olarak. herkes aynı tepkiyi veriyorsa nasıl baktığına, nasıl konuştuğuna, kısacası duruşuna ve tavrına dikkat etmen gereklidir. rahatsız ediyorsun demek ki insanları.

aslında şurada verilen cevaplara bakınca ülkemizin avrupa ile arasındaki farkları görebiliyorum rahatça.

coripack1'e verilen cevaplarda %90 oranında şu mantık var:

"üşürüm üşümem sanane."

işte bu güzel mantık doğudaki iletişimi gösteriyor. bu mantıkla hareket ettiğinizde iyi günler demenize de "ister iyi gün geçiririm ister kötü gün. sanane?" cevabını almanız normalleşiyor.

sorunun derininde insanların özgürlüklerinin kısıtlanması riskinin olup olmaması yatıyor. adam üşümüyor musunuz diye sorduğunda tabiki "üşüyorsundur sen. böyle giyinme" demek istemiyor. ama nedense insanlar sanki adamın böyle bir şey söyleme riski varmış gibi tepki veriyor. özgürlüğünü kaybetme korkusu içinde çünkü. oysa medeni toplumlarda böyle bir korku olmadığından insanlarla rahatça iletişim kurulabiliyor. ama tarzan gibi kısmı olmamış. annelerin çocuklarına söylediği alçaltıcı bir ifade olduğundan ben olsam o noktada keserdim muhabbeti.

özetle bu topraklardan ve insanından iğreniyorum efendim :)

bu adam "tarzan gibisin" demeseydi o kız o tepkiyi vermeyecekti. (bkz: cıvık bacım afedersin)

avrupa özentileri de siktirsin gitsin bi zahmet, orda ayılıklarınıza şamarı yiyince akıllanırsınız. öpt bye.

@twelfth mechul muhayyilcilik oynamak icin yanlis olayi secmissin. Argumanin kendi icinde celisiyor. Hangi ozgur ve "medeni"toplumda biri digerinin ne giydigine boylesi yorum yapar?
Dar dimaglarla cok buyuk cikarimlar yapmaktan vazgecelim rica edecegim.
Sanki adam gidip merhaba nasilsiniz? Demis gibi bir de alip oryantalist zemine oturttunuz.
Adam ukala ukala soru sormus karsiligini da almis. Kimse malliginin altini doldurmak zorunda degil.

@ay nov kung fu mechul muhayyil ne alaka? bir yazar sanıyorum. o da benim gibi bir bakış açısına sahip ise sevindim. yalnız değilmişim.

Argümanım kendi içinde çelişmiyor. Medeni toplumlar özgürlüğü içselleştirdiklerinden bu gibi durumların özgürlüklerini kısıtlama amacı taşıması riskinin çok çok düşük olduğunu bildiklerinden fikrini söyleme konusunda çekinmeyen insanlardan korkmuyorlar. özgür oldukları için fikirlerini kendilerine saklamaları gerekmez yani. :)

Olayın tılsımlı noktası şu: sana arkadaşının böyle üşümüyor musun diye sorduğu durumda vereceğin cevap ile tanımadığın birinin sorduğu durumda vereceğin cevap arasında böyle önemsiz bir konuda bu kadar büyük bir fark var ise, sen sorunun sahibinden, onun "yabancılığından" korkuyorsun demektir. ne hadle bana karışıyorsun diye çıkışmanın nedeni budur. medeni değilsindir. o noktada ayaküstü bir açıklama ya da sohbete giremiyorsundur vs.

Ha bir de dar dimağ nereden çıktı? tarafsız birine nikleri söylemeden okut bakalım buraları, kimmiş dar dimağ ile çıkarım yapan sana versin cevabını. en sonda çıkacağıma eminim :)

Yaptığım oryantalizm değil, bariz şovenizm ve biraz da ırkçılık. oryantalizm çok hafif kalır yaptığımda. onu da düzeltmiş olayım. :)

Biraz avrupada bulunmanı tavsiye ederim eğer hiç gitmediysen.

@twelfth oy oy ou tanimadan etmeden evropa tavsiyeleri. Tamam o zaman ben bir evropa goreyim de oyle geleyim.
Twelfthcim bu tepkinin "ozgurlukleri kisitlanir kaygisiyla" verildigini sanmana sebep olan birikiminden opuyorum seni.

@ay nov kung fu oy oy oy. Her yerimden öp beni. Canımsın.

@twelfth ne demek istediğimi gayet iyi anlamış. objektif bakabilmiş olaya. sanane lan atkafası diyerek konuyu anladığını iddaa edenler var. yok abicim anlamamışsınız.

üşümesinden banane yanmasından banane.. basurundan banane karaciğer kanserinden banane.. ölse banane yaşasa banane.. meraklıyım, etrafımdaki insanlarla ilgilenmeyi seviyorum. belki o kadınla tekrar görüşücez, yine aynı terslikte cevap vermeyeceğinden eminim. çünkü benim zararsız bir insan olduğumu anladı.(bir kerede anlamamış da olabilir:)) fakat etrafımdaki insanlara ilk defa merhaba dediğimde acayip tepkiler alıyorum. özellikle kadınlar bu konuda pek dertli. akıllarına ilk gelen şey "benden bir çıkarı var", "bana yaklaşıyo kesin bişey almak istiyor", "beni yatağa atmak istiyor" tarzında düşünceler. bunun sizin kibarlığınızla, efendiliğinizle de bir alakası yok. ve anladım ki bu bir önyargı. yanında erkek olmadan sokakta gezmekten rahatsız olan kızlar hala varmış.

aynı şey erkeklerde de var. garip ama gerçek. adamın işi yoksa veya bittiyse size selam bile vermiyor. aynı apartmanda yaşayıp birbirini tanımayan komşular gibi bir şey bu.

ve rakifiller bir röportajında şöyle der;

"türk insanının, köylerini bırakıp şehirlere göç etmesinden sonraki değişimlerindeki hızı tahmin bile etmemiştik.."

ben coripack1 olarak mutlu mesut bir 29 ekim diliyorum.

Tam muhtar olacak adamsın. Her boka tık tık.

Metroya binmeyi "halka karışmak" olarak gören adam neler diyor. aşsdkaşlskdşasdk Adamın niyetini anlamadan sırf muhalefet olsun diye birilerine destek olursanız böyle olur işte.

biraz cana yakın, gülümser bir şekilde yaklaşsaydınız tanışmış olurdunuz. üşümüyor musunuz diye direkt girmek yerine havalarda çok soğudu diye girip siz üşümüyorsunuz heralde diyip öyle diyaloğu açabilirdin panpacım. hele tarzan demen kadını kaçırmış malesef ama fikrini söylemeni takdir ettim.

pazar günü gittim. güvenliğe sorduk tadilat devam ediyor dedi, kapıdan döndük.

Pazartesi günü gittim. AVM'nin sinema olan bölümü komple kapalı giriş yok. Diğer taraf açık sadece, orda da bi şey yok zaten.

anka'nın yükselişi ve düşüsü - oral sander

modernleşen türkiye'nin tarihi - erik jan zürcher

imparatorluğun en uzun yüzyılı - ilber ortaylı

(oral sander'ın kitabı kuruluştan başlıyordu ama diğerleri sonraki dönemi anlatıyor. okuması kolay kitaplar olduğu için onları da yazdım)

osmanlının klasik çağı-inalcık.

modern türkiyenin kuruluşu-b. lewis

devlet ve ekonomi- m. genç

mehmet genç biraz ağır olmakla beraber ekonomi üzerine kafa yormanızı sağlar. çöküş süreci denilen zamanın aslında çöküş değil yavaş yavaş başkalaşım süreci olduğunu söyler.

kum havuzu tabiri iyiymiş, genelde kum kabı diyorduk biz :)
ben kapalı olanları tercih ediyorum, 4 kedim var evde (hatta 1 aydır geçici bi taneyle birlikte 5), o yüzden 2 tane aldım daha rahat oluyor. etrafa saçılmıyorlar sayılır.

@mutlusismankedi2015; kokmuyor mu peki? bizimkiler biraz besili maşallah fil gibi şeyapıyolar. akşama kadar da evde değiliz.

rahatsız edici bi koku olmuyor valla. kapalı olmasının en güzel yanı o zaten. kuma da bağlı biraz tabii.

yazın da kışın da banyoda tutuyorum ben. kapalı olanlardan var bende de. her sabah temizliyorum. koku olmuyor.

bir tane kapalı kum kabı ve iki kedi var.
banyoda duruyor.
her sabah temizliyorum.
üç kedi için iki kap daha iyi olur sanki ama yeriniz yoksa bir de kurtarır gibi.
tabii çok daha sık temizlemek gerekecek.

Bizde 3 kedi, 2 kum kabı (biri açık, biri kapalı) var. Bizimkiler tuvalette duruyor. Bentonit, topaklaşan kum kullanıyoruz ve her gün temizliyoruz, koku olmuyor.

Kızlar açık kum kabı kullanıyor, hiç koku olmuyor.

Oğlanın kum kabı açıkken koku oluyordu (kaka miktarı çok fazla olduğundan), onun için kapalı kum kabı aldık ve bayağı fark etti. Koku sorunu kalmadı.

unutamadığım ne kadar çocukluk anım varsa başrolündeki herkesin anasını s**eyim.

teşekkürler.

:D
banyo yaparken ben gözlerimi kapatamazdım asdafggh
bi gün yine kafamı yıkıyorum, abi hemen zaten yüzümü yıkayıp gözümü açıp arkamı bi döndüm, zangır zungur birşey çıktı banyodan. hani askılık devrildi amk. ben durur muyum dal taşak bağırarak çıktım arkasından :D.
evde de kimse yok aney de balkondan balkona komşuyla sohbet ediyormuş.
bu da böyle bir anımdır.
o neydi bilmiyorum tabi.

birde o trafik canavarını gerçek sanardım. bu gün yine konyada iş başındaydı derken arardım amk ekranda o beyaz ayıyı nerede yakalansın artık felan diye

ya arkama bakarak koşerken kanalizasyon çukuruna düştüştüm. 2 gün kokusu geçmemişti. yeni aldığımız terliğim suya kapılıp gitmişti.

çoğu bok gibi. bu nedenle ağzını öpiyim @take me rufee2

bizim apartmanların hepsinin arkasında ambarlar vardı küçükken. böyle kömürler, eski eşyalar için depo olarak kullanılırdı. bir gün 5-6 ambar soyulmuş. onlardan da biri bizimkisi. tabi ben 12 yaşındayım sherlock'a bağladım. çalınan eşylar arasında kömür çuvalı gibi ağır eşyalar vardı. toprak üzerinden sürüklenme izlerinden gidilen yönü tespit ettim. o gidilen yönde şanslı olduğum kısım arka tarafında dere olduğu max 1km'yi kapsamasıydı. o yönde gidip biraz keşif yaptıktan sonra, mahallede hiç görmediğim tipte 2-3 çocuk görüyordum. 2 3 gün bunları izledim. oralardaki bi karavana girip çıkıyor sürekli kilitliyorlardı çıkarken. bir gün 2 arakdaşı yanıma aldım akaşama doğru bunlar yokken karavanın oraya gidip kilidi kırdım. içini bi açtım bizim eşyalar. başladık arkadaşlarla taşımaya. en son bi halı kalmıştı onun için girdik içeri bi anda koşma sesleri duydum. tabi o zamanlar da mahallenin en hızlı koşan çocuğu benim güveniyorum kaçma konusunda kendime. dışarı bi fırladım, kendimi aniden yerde buldum. başım dönüyor başım anlayamadığım bir sarsıntı. adrenalinden dolayı acı falan da hissetmiyorum. sonra kendime gelir gelmez bileğim de bir el hissettim. kurtulamya çalışıyorum birisi bileğim tutuyor. ben de yerdeyim o da yerde. bi baktım arkama bizim hırsızlardan birisi benim ayağıma yapışmış diğeri yerde. ali can annemi çağır diye ağlamaksı çığlık atıyorum ben başarılı bir şekilde uzaklaşan arkadaşıma. onu dememin üzerine beni bıraktılar. ayakkabımın tekini bırakarak eve kaçtım ben. daha sonra pencereden bunları izledim köşeden. yerde yatan eleman 10dk sorna anca kalkabildi ama kaşı patlamış. meğerse alnımdaki şişlik oradan geliyomuş. karavan çıkışı koşa koşa çocuğun üstüne koşup kafasını dağıtmışım. tabi annemi çağırma ve ayakkabımın tekini bırakıp kaçma ayrıntısı dışında olayı ballandıra ballandıra hırsızlarla kapışma vakasına çevirdim yıllarca. bu da böyle bir anımdır.

3 sene sabahçı 2 sene öğlenci oldum ilkokulda. bu bile çok şey kaybettirdi.

1996 yılında elimde "olimpiyat96" markalı bir ciklet ile bayır aşağı, duvar dibinden depar atarken; duvardan yere paralel olarak çıkmış bir baca borusuna kafamı çarptım. olduğum yere yığıldım. bir süre ağlamak için uğraşıp ağlayamadığımı hatırlıyorum. sonra kalkıp cikleti ağzıma attım yürüye yürüye eve gittim.
amk borusunun orda ne işi vardı halen anlamış değilim.

anam babama neden karıya gidiyon diye darlamıştı babamda yeter lan deyip anama sandalye fırlatmıştı baya kavga dövüş oldu ben çok küçüktüm 4-5 yaşları falan pencereden dışarı bakıp ağladığımı hatırlıyorum birde kavga sırasında benden 4 yaş büyük abimin küçüçük bedeniyle araya girmesini hatırlıyorum. o da tokat yemişti.

- ilkokul birinci sınıfın ilk günü. annem o zamanlar çok küçük olan kız kardeşimi komşuya emanet ettiği için beni pek bekleyememiş, bir an önce gidip çocuğu alayım diyerek beni okula bıraktıktan sonra hemen gitmiş. sınıfa girdik işte bi' şeyler oldu, sonra teneffüs zili çaldı. koridora baktım, herkesin annesi var. benimki yok. dışarı çıktım ben de. teneffüs bittikten sonra dank etti: hangi sınıftan çıktığımı bilmiyordum. bütün okulu gezdim. zaten çok telaşlı, utangaç çocuktum. girdiğim hiçbir sınıfta öğretmenimi göremeyince ağlayarak koşmaya başladım. bir allahın kulu da durdurup "dur çocuğum sen ne arıyorsun?" demedi. evimizin nerede olduğunu biliyordum. koşarak eve gittim. anneme yalvardığımı hatırlıyorum en son, "nolur bugün gitmeyelim anne, yarın gitçem okula söz!" diye. dalga geçerler falan diye utanmıştım çünkü. affedersin ske ske götürdü annem. dalga da geçmediler. ilkokulum muazzamdı aslında, çok güzel bir okuldu ama bu olay yüzünden kızgınım hala. bi' araba çarpsa bir şey olsa öldüm işte. 7 yaşındayım daha. sınıfın kapısını açıyorum, ağlayarak kapatıp koşuyorum. bir tane öğretmen arkamdan gelip "nereye?" diye sormuyor. hayvanlar.

- sanırım 8 ya da 9 yaşındayım. annem çalışıyor o ara. gün tarzı bi' şeye gidiyorum yengemle. annem de gelecek ama başkasıyla gelecek galiba, yengem de bizde miydi neydi ben de onun arabasıyla gidiyorum o yüzden. ön koltukta bir kadın var. ben de arkada, ortadayım. yine sağımda ve solumda da bir ya da ikişer kişi olmalı. geldik ineceğimiz yere. araba durdu, kapılar açıldı, herkes indi. mucizevi bir şekilde, beni arabada unuttular. hala hiçbir fikrim yok nasıl olduğu konusunda. araba camlarının, apartman girişindeki soğuk "cam"dan olmadığını o gün fark etmiştim. pencereyi nasıl yumrukladığımı, "kıramam ki ben bunu, plastik bu!" hayal kırıklığımı çok net hatırlıyorum. yukarı çıktıktan sonra fark etmişler anca olmadığımı, öyle inmişler. yalnız burda yine hata benim değil... ben yanımdaki kadın insin diye beklemiştim, hani acele etmeyeyim falan. kadın inince hiç arkasına bakmadan kapıyı kapattı. hamle bile yapamadım aq.

bu iki olay hakkında ne zaman konuşsak annem istemsiz olarak ağlamaya başlıyor. ilki için kendisini suçluyor, ikincisinin de özgüvenimi yeni yeni kazanmaya başladığım dönemde olduğu için beni çok kötü etkilediğini ve travmaya neden olduğunu söylüyor. kötü anılardı evet ama öyle travma mravma olmadı yani, o an korkmuştum sadece. geçti gitti sonra.

14-15 sene önce yazlığın orada denize gitmiştik babamla birlikte. Bizden başka kimse yoktu. Babam bana "sen beni biraz bekle ben yüzüp geleceğim, ama hep sana bakacağım merak etme" demişti. Babam yüzerken 2 tane kız gelmişti. Kızlardan bir tanesi çocukluk aşkım Yıldız Asyalı'ydı. Siyah bir bikinisi vardı üzerinde. Ben de heyecanlanmıştım tabi. Benimle konuşmaya çalışmıştı biraz da ben o zamanlar da baya utangaçtım heralde. Sonra gittiklerinde hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. Nedenini hala bilmiyorum.

Kötü anılara girmeyeyim dedim...

aslında hatırladıkça iç burkan garibanlık anılarından.

2001 krizi çıkmıştı. o zamanlar bizim oradaki migros yeni açılmıştı. biz herşeyin en ucuzunu, market markalısını alırken yanımızdaki bir aile sepeti en pahalı markalarla doldurmuştu. çok içime oturdu o an.

Yil 1991, 3 yasindaydim. Ilk defa kardan adam gordum, annem yapmisti benim icin evin onune. Ben pencereden annemle kardanadami seyrederken 5-6 tane cocuk gelip kardan adamin agzini burnunu soktuler. Annem cami acip cocuklara kizdi ama kardan adamin isi bitmisti. Dunya basima yikildi, nasil uzuldum anlatamam.

Cocuklarin basit birseye saatlerce aglamasini yadirgamayin bu arada. Kucuk bir cocukken boyle seyler hayat memat meselesi oluyor.

92'de dayimin dugune gitmistik. Ben bu sefer 4 yasindayim. Insanlar dans ediyorlar haliyle. Bende danstan nefret ediyorum o zamanlar:) Dugunde dans ediliyor diye protesto edip dugun alanini terk edip hic bilmedigim bir yerde dolasmaya basladim. Annem cok kizmisti beni tekrar gordugunde:)

Bir de cok eski goruntuler siyah-beyaz ya, iste o zamanlar Dunya gercekten siyah-beyazdi saniyordum.

Yine 92'de bizim uzaktan akrabanin uzaktan akrabasi bir genc kiz vardi dugun hazirliklari boyunca birkac gun kaldigimiz evde. Ben bu kizdan hoslaniyordum, kiz liseye gidiyor, ben 4 yasindayim :P Orada kaldigmiz sure boyunca sabahin korunde kalkip gizlice kizi izliyordum okula gidisini uniformasiyla:) Simdi bir oglu var ve ortaokula gidiyor zannedersem:)

Donen salinca binmistim evin onunde, salincak donerken yan koltugtaki kiz kafasini omzuma yaslayip oylece durmustu. Bizim komsulada balkondan beni izliyorlarmis. Kiz sana asik oldu muhabbeti yapmaya basladi bizim komsu kadinlar, ben utanmaktan catladim:)

92 yada 93'te evimizi tasirken en sevdigim oyuncak arabami sordum, babam "arabanin onune koydurduk, guvende" dedi. Sonra yeni eve gelir gelmez arabayi sordum, kayboldu dediler. Cok koymustu bana.

Daha cok var ama aklima gelmiyor simdi:)

1

2

türkçe anadilim
iyi derecede fransızca ve ingilizce
orta-az derecede ispanyolca
basılı metinleri okuyabilecek kadar osmanlıca
selamlaşıp sayı sayacak kadar almanca
çok az latince

Ana dil Türkçe.
İyi derecede İngilizce.
İki sene lisede Almanca gördüm, günlük birkaç şey konuşabilirim. Duolingo'dan bakıyorum.
Birkaç cümle Korecem var. Bunu ilerletirim zaten kolayca.
Bir sürü dilden de bir sürü kelime biliyorum ama çok bir işe yaramaz galiba.

Edit: Gramer veya kelime öğrenmeyi zor bulmuyorum. Kültürünü, deyimlerini öğrenmek zor olan. Korece meselesine gelince bir iki sene için evet gideceğim.

ana dil Türkçe
İngilizce (iyi derece)
İbranice (iyi derece)
kürtçe (iyi derece)

Farsçaya başlamıştım geçen sene. işten ayrılınca yalan oldu. ilk fırsatta tekrar başlayacağım.

türkçe ile 2

Anadilim Türkçe.
Advanced seviyede İngilizce ve Beginner-Elementary arası bi seviye Almanca.

mecburi türkçe, telaffuz dışında gayet iyi ingilizce, türk eğitim sisteminin verdiği kadar almanca ve animelerden az da olsa japonca. bir kaç kelime, cümle anlayabiliyorum anca...

vay arkadaş herkes 5 dil konuşuyormuş. "birkaç cümle korecem var, bunu kolay ilerletirim zaten" diyen arkadaş da kore'de yaşıyor sanırım...

ayrıca ANA DİL yazılır şapşikler, önce türkçeyi öğrenin hele. çok sinirliyim.

bende upper-intermediate advanced arası ingilizce var. yazılı olarak her türlü iletişim kurarım. resmi kurumlara falan yazı yazabilirim, 2-3 sayfalık kavgalar edebilirim. sözlü iletişimde pratiğim zayıf olduğu için çok rahat olmasam da ingilizce konuşulan bi' yere bıraksan hayatımı çok rahat idame ettiririm yani. ama advanced demiyorum. çünkü o kadar rahat değilim. çünkü konuştuğum şeyin "dil" olduğunun, yerlileri tarafından bile hiçbir zaman tam olarak öğrenilemeyeceğinin farkındayım.

başlangıç seviyesinde almancam var. rammstein falan dinleyerek, nette gezinerek öğrendim. lisede almanca derslerimiz boştu. 12 yaşındayım, köfte severim, aa düsseldorflu musunuz ne güzel, fortuna düsseldorf'u çok severim diyebilirim. ya da barda fortuna maçı izlerken alman bir amcanın omzuna vurup HALA TAKIMDA TUTUYOLAR BU OROSPU ÇOCUĞUNU diye küfredebilirim. daha fazlası olmaz ama.

yine başlangıç seviyesinde italyancam var ama bu eğitimini aldığım dil olduğu için bir aksilik olmazsa 4 sene sonra ana dile yakın seviyede biliyor olacağım. yani şöyle söyleyeyim, konuşulanların yarısını hatta belki biraz daha fazlasını anlıyorum ama kendim konuşamıyorum kelime bilgim henüz çok zayıf olduğu için.

şimdi okulu bitirip romanya'ya falan kaçsam, bu arada almancayı da aradan çıkarsam... 25 yaşındayken almanca, italyanca, ingilizce biliyor olurum. 2 sene de romanya'da kaldık. oldu mu sana italyanca, ingilizce, almanca, rumence? kızlar ön rezervasyon yaptırmaya başlayabilir.

Oo hava atıyoruz, ben de atıcam.

İngilizcem küçük yaşta bir süre abd'de kaldığım ve direkt orda öğrendiğim için çok iyi. Aksanı da orda kaptığım için zaten, konuştuğum abdlilerin falan hepsi beni abdli sanıyor. Daha geçen gün iki kanadalı kızla konuşuyodum, bi yarım saat sonra açıldı where are you from muhabbeti, türküm diyince inanmadılar ahah. En son pasaportu gösterdim de öyle ikna oldular.

Almanca var biraz da. Hamburg'da almanca kursuna gidiyordum geçen yaz. Orda kurstaki dünyanın değişik ülkelerinden gelen arkadaşlarla full takılıyoduk, herkes ingilizce bilmediği için full almanca anlaşıyoduk, muhtemelen gramerini falan katlediyorduk ama oluyordu yani. Kuzenim almanla evli mesela, enişteyle de konuşuyoruz geldikleri zaman. Ama herhangi bir almanla konuştuğumda çatır çatır hızlı yardırdığında takip edemiyorum, "können Sie bitte ein bisschen langsamer sprechen :(" falan diyorum, tane tane konuşurlarsa, çok abidik gubidik kelimeler kullanmazlarsa anlaşıyoruz.

Litvanya'da 1 sene erasmus yaptım, o ara baya baya Litvanca da konuşuyordum. Baya kız falan tavlamıştım sırf Litvanca konuşarak. İngilizce bilmeyen kız bulan bana geliyodu smslerde çevirmen oliym diye ahah. Ama litvanca başka yerde duymadığın için uzak kalınca unutuveriyorsun. Kalmadı pek o. Üzücü ama bi işe de yaramayacaktı pek zaten.

Upp. int. İngilizce
Elementary İtalyanca.

3

6

Turkce - Ana dil seviyesinde
Ingilizce - Native-like seviyesinde
Ispanyolca - Ileri seviyede
Flemenkce - Orta seviyede
Rusca - Orta seviyede

Bunlar disinda Italyanca ve Portekizce, okuyup biraz yardimla anlayabilme ve basit gunluk konusmalar seviyesinde. Almanca da Flemenkce ve Ingilizce sayesinde az bucuk anlayip konusamama seviyesinde.

2- çok yıpratıyor, sosyal hayat bırakmıyorsa, işkolik bir manyak olmanı sağlıyorsa geçerli bir nedendir tabii.

3- işveren olsam ve karşımdaki aday bana bunu dese birçok artı yönünü kaybederdi gözümde. özel sektör işvereniyim ve çok yoğun olmasını bahane eden biri var karşımda :/

4- iş tanımım iyi yapılmamıştı. görevim dışındaki birçok şeye ben koşturuyordum. başlarım böyle işe dedim. nasıl demişsem artık sektörü bile değiştirdim.

1. İşin beni ne ölçüde bıktırdığına göre bu durum değişir. Ama son işimden izin hakkım olmasına rağmen izin bile kullanmadan hemen istifa ettim ve inanılmaz rahatladım. Hiç pişman değilim, insan böyle bir durumda inanılmaz rahatlıyor tavsiye ederim :)

2. Bir yerden sonra kendine ve sağlığına zarar vermeye başladıysa evet fazlaca yeterli bir sebep.

3. Bunu söylemek bazı firmalar için burun kıvrılası bir neden olabilir, bunu biraz değiştirerek "sağlığım kötüleşmeye başladığı için işten ayrıldım" gibi bir neden öne sürebilirsin.

4. Bardağı taşıran son olay iş programıyla oyuncakla oynar gibi bir şeylerin sürekli değiştirilmesiydi. Üstelik çalışanın fikrini bile almadan. Artık kendimi enayi gibi hissetmeye başlayınca çıkıp ben istifa ediyorum diyerek ayrıldım.

1- önce bi sabır evresi oluyor sonra kendine koyduğun limite gelmeden çıkıyorsun çünkü o bardak taşıyor

2-düzene sokamıyorsan tabii ki yeterli bi sebep

3-işin psikolojik yükü ağır diyebilirsin ya da şahsi çıkarlarıma uygun değildi dersin önceki işi kötülemek daima kötü intiba bırakır

4-patronumun gece 3te arayıp intihar edeceğini söylemesi

1- ben 1 senenin dolmasını bekledim ama 2,5 sene sonra işi bıraktım bir takım nedenlerden dolayı.
2- hem sağlığını etkiliyorsa hem de stres yapıyorsan tabii ki yeterli.
3- "çalışma ortamını ve şartlarını beğenmedim" desen daha profesyonelce olur.
4- iş yerinde yöneticim tarafından yaşadığım mobbing olayı ve bunu üst mercilere iletmeme rağmen gerekli aksiyonun alınmamasıydı.

1. sadece 1 kere işten ayrıldım. o da işl işimdi ve 5 sene çalıştıktan sonra oldu. ama ayrılmamı gerektiren bir durum varsa beklemem. dayanabilecek durumda olsam ayrılmam zaten.

2. ben yoğun çalışıyor olmaktan memnunum. bu nedenle bana göre işe bşlama sebebi :)

3. biri bana 'çok çalışıyordum işi bıraktım' dese gülerim valla :/ nasıl bir çokluk bu mesela? ya da hangi sektör? bunlar da önemli tabi ama prenseslik gibi biraz.

4. siyasi nedenlerle istifa ettim. yönetim değişti ve benim yeni yönetimle çalışma imkanım hiç yoktu. çok frklı amaçlara hizmet ediyorduk.

Bence tek kural var, yeni iş bulmadan bırakmamak.

1- 10 aydır orada çalışıyorsam 12 ay dolsun diye beklerim. 8 aydır çalışıyorsam beklemeyebilirim. duruma baglı.

2- Baştan şartların iyileştirilmesini talep etmek daha mantıklı.

3- Madem çok yoğundu şartlarınızın iyileştirilmesini niye istemediniz. istediyseniz müdürünüze ne dediniz diyebilirler.

4- Maaşın bir süre yatmaması.

1. İşi bırakmamda en önemli etken öncelikle tavırlar olur. Eğer it yerine koyuluyorsam zaten bunu sezdiğim an çıkarım.

2. Değil. Eğer ki verdiğin emeğin karşılığını alabiliyorsan çalışırsın. Yok çok yoğun çalışıp verdiğin emeğin karşılığını alamıyorsan (ki türkiyede özel sektörlerin %99'unda durum böyle) çıkarsın.

3. Prenseslik. Kimse önceki işini 'ay çok yoruluyordum o yüzden çıktım' diyen birini işe almaz. Alırsa da acil elemana ihtiyacı vardır, köprüyü geçene kadar ayıya dayı deme politakası uygulamaktadır.

4. Birinci maddede bahsettiğim tavırlardı. İlk zamanlar her şey iyi güzelken, gittikçe tavırlar değişmeye ve yetkilerimin elimden alınması konuşulmaya başlandı. Bunun sebebi de başımızdaki yöneticinin kendi etrafındaki kişileri o konuma getirmek istemesiydi.

gözüm kapalı 90 almışlığım var ama inşaat mühendisiyim. bana sorma o yüzden.

ingilizce öğretmeniyim, 70+ alan çok arkadaşım vardı, neredeyse sadece sözel yaparak. yani raad ol.

çok kolay sözelciysen. biraz beyin yanıyor ama. ben gece uyumadan ve hiç çalışmadan gidip 90 almıştım. sadece türkçe ve mantık sorusu çözüyorsun. okuduğunu anlayan herkes yapabilir. hatta yapamayanın salak olduğunu düşünüyorum. 3-5 de matematik çözersin işte doğal sayılar falan. biraz hızlı olman lazım.

sadece 2 test çözerek 95 aldım. matematik falan kolay bence zeka sorusu gibi sorular.

yds'den 92 aldım, bunun avantajı olur mu? yoksa ales'in kesinlikle yüksek olması mı gerekmekte?

zor bir sınav değil. biraz matematik çalışarak çok rahat 70+ alırsınız.

alırsın, geçmiş sınavlardan 1-2 tane çözüp soru tiplerini öğren ki daha rahat yapasın. ben güzel sanatlar çıkışlıyım 87 aldıydım.

Ales'ten 70 alarak üniversitede herhangi bir kadroda çalışabilmek imkansız. daha önce açılan sınavlara bakarsanız bölümüzde ales'ten +90 yds'den 95 civarı puan alanların ancak kadro alabildiğini görebilirsiniz.

alınır, neden alınmasın?

üds'den 100 aldım, ales'ten 96, kpss 94.5, toefl 110

(sayısalcıyım ben de, sorry)

alınır, hatta daha da fazlası rahat alınır, şöyle ki:

okuma hızınızı artırın çünkü ales bilgi sınavından çok zaman sınavıdır. türkçede uzun uzun paragraflar verirler, ne kadar hızlı okuyabilirseniz o kadar avantajlısınız.

10 tane mantık sorusu sorulur, sözel öğrencilerde asıl fark yaratan bu bölümdür. bu tarz soruların çoğunun çözüm yöntemi benzerdir (tablo oluşturarak çözme), bu konuda uzmanlaşın.

mat-1'de ise soruların büyük bölümü bakkal hesabıyla çözülebilecek ortaokul seviyesi konulardan-zorluktan oluşur. orta 1 deki yeğenim bu soruların çoğunu çatır çatır çözdü. sadece o konuları hatırlamanız ve az biraz örnek soru çözmeniz lazım.

bunlara dikkat ederseniz 80 üstü çok rahat gelir, 70'de neymiş!

Sozel ales puanindan bahsediyorsan kardesim hic matematik yapmayarak 83 aldi ki sozelden de yanlislari vardi yani. Baya basit sinav.

alınır.
eşit ağırlıkçıyım, üniversiteyi sözel bir bölümde okudum ve hiç çalışmadan sözel ve eşit ağırlıktan 90 aldım. hızlı okumak ve okuduğunu anlamak yeterli sözel kısımda, matematikte de emin olmadığım hiçbir soruyu işaretlemedim.

başkalarının istediği pozisyon pekala o kişinin nefret ettiği ve başka çıkış yolu bulamadığı bir pozisyon da olabilir.

adam nedenini söylemiş işte; hayata dair bir umudu kalmamış. bundan büyük bir neden de olamaz bana göre. ben videoyu izleyince içimi bir huzur kapladı. zaten insanların hayatlarını istedikleri zaman sonlandırma hakkı olduğunu düşünüyordum. bu beyefendi de bunu çok yalın, sakin, kararlı bir şekilde yapmış. dramatize etmemiş falan. yazmışsın ya 'ben zaten ölmüşüm' diye belki de o bu cümleyi kendi için kurmamak adına sonlandırmıştır hayatını. belki de kendine ve hayatına 'yaşıyoruz işte' diyemeyeceği kadar saygı duyuyordur.

Aklindakini gerceklestirmek icin her zaman bir nedene gerek yoktur.
En azindan yakinlari neden diye bir soru sormuyorlar,biliyorlar.
Benim en yakin arkadasim intihar etti 13 yil once ve hala neden diyorum.
Nedene gerek yokmus diyorum artik,aklina koyup gidiyorlarmis.

bu konu dun de konusuldu burda. ayni senin gibi bir duyuru acmisti biri. seni orda verdigim cevaba yonlendiriyorum.

eksiduyu.ru

odtü mezunu değilim yakışıklı değilim diğer özelliklerin çoğu bende var. kolay bişey olsa çoktan ederdim, sen hergün işe gidip yazılımla uğraşmayı zevkli falan zannediyorsun herhalde. devamlı koşuyorsun durduğun anda düşersin 1 ay maaş gelmese göte gelirsin. adam koşmaktan yorulmuş

yasama motivasyonunu kaybetmek elinde olan veya olmayan niteliklere bagli bir durum degil. her sabah uyandiginda burunmen gereken rollerden biktiysan ve yataktan cikmak icin bir sebep bulamiyorsan, bir yemegi yemek tercih edilmeyebildigi gibi yasamak da tercih edilmeyebilir.

insanin bir inanci ya da amaci yoksa dunya da ki zevkler ona yetmemeye baslar. bu zevkler bi cok insanin imrendigi seyler de olabilir ama o kisiyi tatmin etmiyor bi sureden sonra

Tamam da bu saydiklarin senin hayattan beklediklerin/ sahip olsan mutlu olacagini dusundugun seyler. Adami kesmemis ya da ruhsal bir hastaligi varmis neyse ne iste, boyle bir karar almis.

intihar etmek tamamen ayrı dava. ama başkalarının çok isteyeceği, hayallerinde bile göremeyeceği bir ortamda, olanaklarda mutsuz olmak son derece mümkün. insanoğlu tamahkar. hep daha fazlasını istiyor. kendimden biliyorum. mütevazi olmam gerekirse türkiyedeki 70 milyon insanın çok rahat 69 milyonu şuan benim yerimde olabilmek için çok şey verirdi. ama ben mutsuzum.

o yüzden mutlu olmak mutsuz olmak hayatın size ne sunduğuyla değil sizin ne beklediğinizle alakalı sanırım. iki kol iki bacağımız olması, gözümüzün görüyor olması bile mutluluk getirebilmeli. bende getirmiyor. sizi bilemem.

Maddi durum odtü filan çok tırt nedenler dostum, 3 bin maaş filan yapma allahını seversen :) adam ferrari sahibi, nişantaşında oturuyor, aşkları olmuş, sevmiş sevilmiş hayatın her zevkini tatmış, kültürlü, efendi bir adam, bence tüketeceği şey kalmamış, bir de bazı insanlar intihara daha çok meyilli, zaten kendi de bahsediyor videosunda..

intiharın bunların hiçbiri ile alakası yok. insan yaşama içgüdüsü olan bir canlıdır aynı diğer hayvanlar gibi. başka hayvanlarda var mı bilmiyorum ama yaşama içgüdüsünün kaybolması insanın bir bug'ı. yani beyindeki bir takım aksaklıklar ve garip ters işleyişler ile ilgili. bence.

var solem nickli yazarı bul

geldim, burdayım :)

ben henüz alısveriş yapmadım ama herkes cok hastası.
www.juenpetmarket.com

www.bulabilirim.com

birmama.com'dan alışveriş yapıyorum ben

anestezi lokal olursa cogu seyi hissediyorsun, eger spinal olursa hic birsey hissetmuyorsun fakat 12 saat felcli gibi belden asagisi tutmuyor. birde spinal
sonrasi bas agrilari sorunu var.

ben uc sefer oldum. ilki flap kaydirmayla oldu ve spinaldi, ikincisi direk diktiler(adini bilmiyorum) ve spinaldi, sonuncusu ise hem lokaldi hem de acik oldu. ve birdaha tekrarlamadi. iki ikisinin sebebi cok terlememden ve yaranin kapali olmasindan dolayi iltihapli bolgenin yeniden iltihaplanmasiymis halbuki acik ameliyat olsam sorun ilk basta cozulecekmis. neyse ameliyat sonrasi hic evden cikmama gibi durumlarim olmamisti. sadece hastaneden ciktigimda arabaya binemeyip bos otobuste ayakta gitmistim. :D birde ikincinin ertesi gunu istanbula ucmustum. yani oyle buyuk ameliyatlar gibi degil hic korkulacak birsey yok.

gecmis olsun simdiden.

ben yöntem adı falan bilmiyorum ama şöyle oldu; narkoz verdiler, tamamen baygındım yani. dikiş atıldı (demek ki kapalıydı) ilk 5 gün evden çıkmadım. çünkü büyük bir pansuman vardı ve giysilerim dar olduğu için belli oluyordu. zaten bi süre banyoda yapamamıştım. ama çok ağrım olmadı. yanlış hatırlamıyorsam 20 gün sonra dikişlerim alındı. ağrı-sızı konusunda rahattım yani. ama malesef ki 3 ay sonra tekrarlamaya başladı. tabi ameliyattan önceki gibi değil, daha az ve kısa süreli. tekrar gidicem doktora ama yine ameliyat der diye tırsıp gidemiyorum. yöntem ve doktor sormak için duyuru açacaktım ben de :)

çol geçmiş olsun. umarım tek seferde kolayca çözüme ulaşırsın

yakın zamandan kasıt nedir bilmiyorum ama örnek olması açısından, 2007 yılında bir ameliyat oldum cerrahpaşa'da. z plast denen bir yöntem uyguladılar. dediğiniz gibi belden iğne ile lokal anestezi yapıldı (bu gerçekten can yakıyor), ameliyat sırasında acı ağrı vs hissetmedim fakat uzun sürdüğü için omuz ve boynum tutuldu.

bu ameliyatın, ameliyat sonrasındaki kahrı çok fena. belki hatalı yaptılar belki de yöntemin doğası bu, bunu bilemiyorum. 3-4 ay süresince sıkıntısını çektim. fakat z plast yönteminde nüksetme ihtimali çok çok düşük.

organlarımın bağışlanmasını çok isterim ama biraz tırsıyorum sanırım. neden olduğunu da bilmiyorum.

gömülmek (dini inanç). organ bağışının da caiz olduğuna dair görüşler daha yakın geliyor bana ama benm organlar bi boka yaramaz.

bilimsel araştırma

Başka insanlara yarayan bölümleri kullanabildikleri kadar kullansınlar. Bilimsel çalışma için lazımsa gerisini de kullansınlar. Onun dışında bunun geri kalanı bir halta yaramaz diyorlarsa ister gömsünler böcekler yesin, ister yaksınlar, umrumda olmaz.

Organlarımın bağışlanmasını isterim ama ailemin karar vermesini de isterim, daha doğrusu belli organlarımın bağışlanmasını kesin isterdim diğerleri için ailemden izin alınmasını isterdin, sonrasında gömülmek.

Organlarim bagislansin. Dini inancim da var ama organ bagislamak caiz mi degil mi tartismalari bana asiri derecede sacma geldigi icin konuyu hic incelemedim bile.
Ise yarayan organlarim baska insanlarda yasamaya devam etsin, geri kalani gomebilirler. Bilimsel arastirma icin kullanilmasi da beni mutlu ederdi.

aileme birden çok kez tembihledip, organlarımı bağışlamam mümkün olursa organ bağışı olsun, geri kalanı ne olursa olsun olmuyor zaten, nakil edilecek organlar çıkarıldıktan sonra beden paketleniyor normal cenaze yapılıp gömülüyor, mezar taşın dikiliyor. ha bir göz bir böbrek bir kalp eksik gömülüyorsun.

organ bağışından sonra krematoryum isterdim çok ancak Türkiye'de olmuyor maalesef.

Ise yarar her parcam alinsin.

geriye kalan incitilmeden gomulsun. It atar gibi atmasinlar, insanim ben.

organ bağışı + benden sonrası tufan

mükemmel bir insan olduğum için öldüğümde vücudumu mumyalayıp fransa'daki müzede sergilemelerini tavsiye ediyorum yetkililere.

organ bağışı artı gömülmek.

bana farkmaz

Organlarıma ne isterlerse yapabilirler, isterlerse bağış olur, isterlerse bilimsel araştırma olur, benim için sorun değil. Ama mümkünse bedenimin yakılıp, küllerimin de saklanmasını isterim :) Saklamak istemezlerse denize savurabilirler; o da kabulüm.

beowulf usulü kıymetli bir eşyamla sala koysunlar, ateşe verip açık denize salsınlar.

organ bağışı.
zaten organ bağışçısıyım ama sanırım aile kabul etmediği sürece bağışçı olsan bile organ bağışı mümkün olmuyor. bu nedenle anne ve babamın duygusal karar vermesine karşılık teyze hala gibi bilimum aile ferdine de kesin talimat verdim. birilerinin kullanabileceği organlarım olduğu müddetçe çürümeye bırakılması vicdansızlık ve israf gibi geliyor.

2007'den beri cüzdanımda taşıdığım organ bağışı kartını (bkz: when the air hits your brain) kitabını okuduğum 2009'da cüzdanımdan çıkarıp evde tutmaya başladım ama tabi bağışçı olduğumu ve isteğimin kesinlikle bu yönde olduğunu da biliyor ailem.

organlarım bağışlansın. gerisini ne yaparlarsa yapsınlar.

Sabun yapılsın :)

bilimsel araştırma

çokta önemli değil aslında nasıl olsa ölmüşsün. bunların sadece içinde organlarımı bağışlamazdım, güzel bir hayatım olmadı, kimse içinde güzel bir hayat, ikinci bir şans dilemiyorum. başkası versin.

ne olacağını hepiniz biliyorsunuz. boşuna debelenmeyin.

Organlara ihtiyacı olan varsa alsınlar. Gerisine nolduğunun pek önemi yok.

Mumyalayıp ,müzeye koysunlar,örnek adam diye :)

(bkz: gökyüzü defni) yapmasınlar da gerisi farketmez.

başlıktaki resimlere bakmayın, çok fena.

Organlarımı bağışladım. Onlar alındıktan sonra kalanını da ıssız bir yerde direkt toprağa değecek şekilde gömsünler isterim.

Sevmiyorum lan insaari. Cukumu yesinler.

babaannemi nasıl gömdüler?
mezarın dibine küçük sığ uzunca bir çukur kazıyorlar, kefenli bir şekilde yan yatırıyorlar, yüzün kıbleye dönük oluyor. üstünde biraz boşluk bırakıp tuğlayla kemer gibi örüyorlar, tuğlaların üstüne saman dolduruyorlar, samanların üstüne de toprak döküyorlar, üstüne de mezar taşı.

ben yakılıp küllerimin uzaya savurulmasını isterim, uzay olmazsa gulf stream, adriyatik ya da pasifik, organlarım bağışlanmasın.

bilimsel araştırma için kullanılsın. bi yandan da sağlam organlarımı bağışlamak istiyorum aslında, ikisi birden olabiliyorsa olsun.

Efendi gibi bi mezar yapıp içine koysunlar, aile üyeleri de arada bir gelip ziyaret etsinler. Macera yaratmaya gerek yok.

organ bağış kartımı üzerimde taşıyorum. ailemi de bu konuda tembihledim. ben onlardan önce gidersem mutlaka organ bağışına olur verin diye. çünkü bildiğim kadarı ile siz bağışlasanız bile öldükten sonra aileniz olmaz derse alamıyorlar organlarınızı. sonra kalan posa içinse ilk tercihim kadavra olmak. aslında gömülmek istemiyorum ama ne yazık ki türkiye'de tercihler kısıtlı. götürüp çukura gömüyorlar :)

organlarım bağışlandıktan sonra yakılmasını isterim.

organ bağışı. sonrasında kalanlar bilimsel araştırma için işe yarayacaksa o da olsun. yaramıyorsa farketmez ne olacağı

lazim organlarimi alsinlar, sonra gomsunler.

organ bagisi + yakilma.

bilimsel araştırma için kullanılsın ama ruhumy yok olmasın.
ruhuma bir şey olmasın da bedenime nolursa olsun.

Dikkatlice gomun dedim, derdim din min degil. Din falan isin susu. Dinde mezar zaten yok, mezar tasi uu cok kotu bise hatta.

bi gun anne olursam sonra da olursem, kuzum gelsin ozlemini gidersin. Mezarim olmazsa daha cok uzulur.

Anne olmadan olursem anam yasarsa bir muddet daha , gelip okumak ister inancli kadindir, mezarim olmazsa kahrolur.

ondan yani, arkamda biraktiklarim icin istiyorum guzelce gomulmeyi.

bilimsel araştırma ya da organ bağışı. yani insanlara ne şekilde katkısı olabilecekse. gömülmek istemiyorum ama türkiye'de yakılmak ya da başka türlü şekiller şüküller çok teferruatlı olabilir sanırım... eh ailem yapmaz da muhtemelen öyle bi şey. önceliğim kesinlikle organ bağışı ve bilimsel araştırma, hatta annem kendisi demişti zamanında "ölürsen bağışlarız ;) ;)" diye. o da niye öyle bi şey dediyse deli midir nedir.

ha organlarım hiçbi halta yaramayacaktır, bilimsel araştırmada kullanılabilecek bi olayım yoktur o zaman hangisi en kolaysa onu yapsınlar işte. gömsünler, taş bağlayıp denize atsınlar neblim. ne istiyolarsa.

organ bağışı önemli abi. herkesin kendi vücududur, bi' şey diyemem tabii ama bana inanılmaz saçma geliyor yani birinin organlarını bağışlamamak istemesi. lan ölmüşsün, mis gibi çalışır vaziyette organı niye gömüyorsun toprağa? ver ihtiyacı olan bissürü insan var, sen öldün bari onlar yaşasın.

varsa yani 2-3 tane dalağınız birini verin valla,

www.youtube.com

aa kimse dememiş.

dondurdatacam ben.

(bkz: cryonics)

zombi olsun biraz da o takılsın en bilinçsizinden

cenaze namazımı kılmasınlar da, cesede ne yapıldığının pek önemi yok bence.

dogru cevap fallthepieces'inki de madem burada biz seciyoruz, bir nekrofiliye versinler bari.

masa telefonunu bile söktüm hehe

(bkz: mesai dışında iletişim araçlarını kullanmama hakkı)

bize de gelmesi dileğiyle.

vermeyin numarayı, çalmasın telefon.

ben iş telefonum dışında tek alternatifin kişisel cep telefonum olduğunu, onu da vermeyi tercih etmediğimi söylüyorum doğrudan.

ben hiç vermiyodum numaramı ama saolsun şirket içinde farklı departmanlar benim numaramı verıyolardı müşteriye. iş ile alakalı arayan numaraları firma ayırt etmeksizin engelliyodum. daha sonra şirket hattı verdiler mecbur bakmak zorunda kaldım :)

@sopiro +1 veya ikinci bir hat, pazarları kapatı tutulacak şekilde.

çok rahatsız ediyorsa, başka bir numara ve dandik bir telefon edinip o numarayı verebilirsiniz, bu telefonu da istemediğiniz zamanlarda açmazsınız mesela.

ya da daha az rahatsız ediyorsa, telefonunuz çaldığında önemsemeyebilirsiniz, arayan numaraya bakıp sessize alıp geçmek gibi.

sonuç olarak sinir bozucu olduğu kesin. aynı durumu yaşıyorum sizden daha az olsa da, elimden geldiğince numaramı vermemeye çalışıyorum ama gidiyor bazen bir şekilde. ikinci bir telefonla falan da uğraşamadığımdan, çözümüm açmamak olmak durumunda kalıyor.

mesai dışında iletişim araçlarını kullanmama hakkına erişim dileğine özlemle katılıyor, özel numarayı inatla vermemeyi ve "cep telefonum kendi kişisel numaram olduğu için paylaşmıyorum" demenin de bir hak ve seçenek olarak kalabileceğini belirterek uzaklaşıyorum, en kötü arkanızdan laf ederler de onu da takmaya değmiyor genelde çoğu durumda.. (son cümleyi toplayamadım, düşük oldu, affola.)

başlarda vermiyordum. sonra iş arkadaşlarım ben ofiste olmayınca verdikleri için ip koptu. bu durumda gidip yeni bir hat aldım. eski hattım iş telefonu gibi olacak yeni hattım ise özel olacaktı. iş yerinde sadece oda arkadaşıma özel hattın numarasını verdim. ama yine işe yaramadı, herkes öğrendi numarayı. bu sefer ofistekiler iş hattım kapalı olunca özelden aramaya başladı. ya da ben iş hattını evde unuttum, özel hattan aradım falan. yine olmadı yani. şimdi iki hattım var ve ikisi birden çalıyor. bence durumu kabullen ve direnme.

asla

kişisel numaramı asla vermem. acil durumlar için falan vardır sadece. şirket hattı vermiyorlarken kişisel no vermem ve şirket hattım olmadığı için böyle yaptığımı söylerim.
şirket hattı verdiklerinde ise sadece kendi seçtiğim kişilere numaramı veririm. kartımda cep telefonu yazmaz şirket hattı olmasına rağmen.
ben onay vermeden birine şirket hattı dahil iletişim no mu verirlerse de önce uyarı anlamadıysa işten çıkartma dahil o veren kişiye her türlü baskıyı uygularım.

aynı durumu bankada çalışırken yaşadım.
masa telefonumu veriyordum ancak neredeyse tüm gün dışarıdaydım. sekreter falan da yok. diğer arkadaşlar da kendi yoğunluklarından masa telefonunu çekip açamıyorlar. saat 4 gibi şubeye gelir, cevapsız arama kaydını bilgisayardan açar, teker teker geri dönerdim. cep telefonumu isteyenlere telefonun şahsi olduğunu, iş için paylaşmadığımı söylerdim ama "sanki her gün seni arıcaz. işimiz düşünce arıcaz alt tarafı" gibi abuk cevaplar alıyordum.

sonrasında eski bir cep telefonu ve faturasız cep telefonu hattı alarak sorunu çözmeye çalıştım. o numara tahminimden de hızlı bir şekilde herkese yayıldı ve bu sefer telefon, telefon bankacılığı gibi çalışmaya başlamıştı. millet sürekli beni arayıp hesap bakiyesi gibi kişisel bilgilerine kadar bilgi talep ediyordu.
bir iki müşteriye özellikle belirttim; bu tarz bilgilerin güvenlik kontrollerinden sonra paylaşılabileceğini, müşteri hizmetleri hattını aramaları gerektiğini. "ben dolandırıcı mıyım?"a getirerek kapadılar suratıma!!!

en sonunda sesli mesaj ayarladım cep telefonuna "lütfen mesai saatleri içinde 02241234567 numaralı telefonu arayın diye. o telefonu da kapattım.

kısacası işinin niteliğine göre tercihini yapabilirsin. müşteriyi doyurmak mümkün değildir. bu yüzden sınırlarını iyi belirlemelisin. yoksa iş hayatını bırakıp şahsi hayatını sömürmeye başlarlar!!!
gerçekten böyle bir ihtiyaç varsa iş yerin iş telefonu tahsis etsin. mesai saatleri harici o telefonu kapatırsın olur biter...

ben veriyom valla. hatta email imzamda bile yazıyor sanırım. öyle çok arayan olmuyor ama.

İşimin gereği olarak samimiyeti kurduğumuz ya da ofis dışındayken de haberleşmemiz gereken insanlar oluyor, bu sebeple numaramı veriyorum. Ama akşam 18:30'dan sonra ve hafta sonları arasalar bile kesinlikle açmıyorum. Adam Cuma akşamı 8'de arıyor, ben ona Pazartesi günü dönüyorum; üzgünüm. Böyle böyle öğrendiler zaten açmadığımı ve artık öyle vakitlerde aramıyolar haha :D

biraz mobil çalıştığım için ve devlet babanın işleri yürüsün diye vermek zorundayım. çift hat taşı, akşam hattı kapat olayı geçerli değil çünkü akşam ulaşılması gereken durum olabiliyor.

Kullanıyorum. İşteki herkes zaten her zaman arayabiliyor. Öğrencilerimin hepsine vermiyorum ama birlikte çalıştığım öğrencilerde var telefonum. Geceyarısı "Biz bunu yapamadık" diye arayanı olur, eski mezunların gece 3'te Amerika'dan "Şunun e-kitap olanı sizde var mıydı" diye arayanı olur. Sadece uyku arasında duymadıklarımı açmıyorum. Zaten bölümdeki herkesin durumu az çok aynı. Evimde öğrenci kaldığı bile olur.

@arandur, cevap-nick uyumu :p

kişisel numaramı vermem,hem ofisde dahilim var hemde şirket hattım var ,işim gereği günde hatırı sayılır bir telefon görüşmesi yapıp, bir okadar da mail cevaplıyorum, tabii ki buna hafta sonu ve akşamlar da dahil

ben kullandım ayol bir şey olmuyor. nor: erkeğim

dostum oyle seylere girişme. biraz testestoronla alakası var. vucutta fazla ise dokulme artıyor diye bi tez var. minoxidil mesela saç derisine sürünce o bölgedeki testosteronun etkisini azaltıyor.

nasıl kullanılıyormuş anlamadım ben? içiyo muyuz? yoksa suyla karıştırıp sürüyo muyuz? not: kadınım :)

Sac dipleeine bunla maske yapanlar var, eczaci da demisti. Oyle bir sey yaparsan memen cikmaz

o kadar kasana kadar minoxidil kullan. saç diplerindeki testesteron etkisini azaltır. yeni saç dahi çıkarır. ama bırakır bırakmaz hepsi tekrar dökülür.

hormon alırsan tabi ki kadınlaşma olacaktır.

hiçbir yerine temas ettirmediğin sürece sorun yok. yapan kadın tanıdıklarım var. ama yüzüne cildine değerse kıllanma falan olabilir dikkat et.

0. yazıyla "sıfır".

3

2 defa. o da askere giderken ve dönerken (kıbrıs)

bir daha da binmem herhalde.

pilot olmak istiyorum ama daha uçağa binmek kısmet olmadı.

25-30 kez

100+

3.

hepsi yurtici ucustu.

3

70-100 arası olduğunu tahmin ediyorum. Genelde yurt içi, yaklaşık 20 tanesi yurtdışı, 2 tanesi okyanus ötesi. 1-2 yıl öncesine kadar her yere uçakla gittiğimiz bir part time işte çalışıyordum.

8

hatırlamıyorum bile sayısını ayda minimum 2, hem iş hem de aile sebebiyle

40 45

100'ü geçmişimdir tahminim.

1 kere o da 45dk sürmedi, uçağın kalkmasıyla inmesi bir oldu :)

5 defa
toplamda 10 saati geçmez.

300+

ben de 100'ü geçmişimdir. inşallah pilot olduktan sonra ömür boyu her gün :)

yurtiçini bilemiyorum (ayda 2-4 kez şehirdışına gidiyorum). yurtdışı da hatırladığım 20.

100 civarı

yazın 2005 tarihinden itibaren ulkeye giriş çıkış dokumunu aldığımda yanlış hatırlamıyorsam 25-30 gibi bir rakam çıkmıştı, bunun aşağı yukarı 5 tanesi filan kara yolu ile olmuştur. 2005 oncesinde de ucak yolculuğum var ama kaba bir hesap ile
(30-5)x2=50 gibi bir rakam çıkıyor.

0
korkuyorum.

15-20

18

3

Thy miles hesabımda 180 bin mil yazıyor + diğer havayolları

40+ ve uçağa binmeye korkuyorum

tahmini 60-70 arasi.

sayısız.

10-15 kez, hepsi yurtdışı idi. hiç yurtiçine binmedim :'(

25-30

+100 , uçuş saati olarak 1000in üzerinde olmalı, belki 2000.

4 kez.

20 yi bulmuştur.

İş için çok; kişisel olarak az.

4

Bu hafta 14 saatle kapattim mesaimi haftaya bi 11 im daha olur.totalde 1000 den fazladir ama 2000 degildir.

100den fazla 200den azdir tahminimce. Bunda ailemin yurtdışında yasamasinin, buraya geldiklerinde de genelde baska sehirde olmalarinin etkisi buyuk tabii.

12 kere üç tanesi yurt içi

15 civarı

Uçak bileti koçanlarını biriktiriyorum. En son saydığımda 300'e yakındı. Şimdi geçmiş olabilir.

@halitkin gibi,

2 defa askere giderken ve dönerken (Diyarbakır)..

8 ama uçuş saatim baya fazladır Çin, İngiltere vs.

9 ya da 10. biri 45 dk 1 saat gibi bir şey, geri kalanlar ortalama 2 saat.

2 defa. biri 1 saat. digeri 22 saat.

7 defa bindim, 4ü 2şer saatlik(y.içi) üçü 3 saatlik(y.dışı)

20+.

yanlış saymadıysam 35 falan. 20 kadarı kıbrıs, 4ü yurt dışı, kalanı yurt içi.

rahat bi 70-80 kez olmuştur. 6'sı yurtdışı, gerisi yurtiçi.

150-200 arası. yaklaşık 10-15 tanesi 10 saat üstü uçuş.

45-50 ucus vardir.

35-40 civarı bir şey olsa gerek. 24 yaşındayım.

24.

2 ic hatlar + 12 uluslar arasi
20 bin km yol
35 saat ucus
toplam...

Bir yastıkda kocayın, mutluluklar dilerim, muvaffakiyetler dilerim, darısı başıma ve saire olabilir diye düşündüm ben.

Bunları artık kültürel bir miras olarak kabul ediyorum ben. Sonuçta ateist bir insan "Oh my God" diyor, ben şaşırdığımda "Allah Allah" diyorum. Ama inşallah kullanılmayacak orijinal tebrik etmek de mümkün. Bu da dilek-şart kipi ile "Bir yastıkta kocayasınız" gibi şeylerle yapılabilir.

kutluyorum genelde de eger dibine döneceksek kut da gene inanislardan geliyor. kut güc kutlu yüce vs vs. isin sonu yas. kutluyorum diyip geciyorum ben

bir ateist yeni doğmuş yiğenimi kucağıma ilk alışımda 'bismillah' demiştim :/ çoğu zaman ağızdan çıkıveriyor. ne kadr dikkat etsen de yerleşmiş işte dilimize. bir de bazen söylemeyince karşı taraf kötü niyetli olduğunu düşünüyor sanki. yani bebeklere 'maşallah' demiyince sanki bi garip bakıyorlar. ya da allah rahmet eylesin vb. çok kasmamak lazım sanırım. cevap; tebrik ederim, mutluluklar dilerim vb işte.

ben inançsız olduğum halde inşallah, maşallah, eyvallah falan kullanıyorum. dua manasında söylenmiyor ki abi zaten, phrase yani.

İnşallah yerine "umarım". Maşallahı hiç kullanmıyorum.
Ama bazen ağzımdan çıkıyor mesela konuşma arasında "allahdan öyle olmamış" dedim geçen gün sonrası pişmanlık.

Bir de şu mesele selamun aleyküm diyene ne diyeceksin amk. Çoğu zaman kafa sallıyorum. Ama şimdi onun karşısında da "merhaba" desen olmaz.

Yani bu ülkede bazı şeyşer çok zor

tebrik (kutlama) zaten mübarek (kutsal) ile ilgili. hayırlı olsun derseniz, iyi, güzel, uğurlu olsun anlamına gelir, öztürkçe olması şart değilse.

sormamışsınız ama: ısrarla kaçınmak zordur bazı temenni kalıplarından, ayrıca inançlı olduğunuz izlenimi yaratmaz zaten. bu kalıpları şekli görüyorum, içeriği çok da düşünülmüyor zaten. inşallah diyen herkes allah izin vermese olmayacağı kanısında değildir, maşallah diyen herkes de nazara inandığından demez.

perugu tak merter e-5 yanyola in.

en güzeli bebe şampuanı dicem şimdi sizin evde o yoktur sabuna yüklen madem.
ancak uçuğunu yaymak için gerekli her şeyi de yapmışsın, ruju da at annene de bulaştırma yazık kadına.
tavsiye eden arkadaşın biraz salak mı ne kusura bakma ama:(

makyaj temizleyici yoksa kreme batir pamuğu iyice sil, sonra sabunla yıka.

sakın kullandıklarını geri koyma. annene de uçuk bulaştırırsın.

kolonyayla çıkar bence.

pamuk veya peçeteye el kremi ekleyip onlarla temizlemek halleder her şeyi.

Nemlendirici krem kullan. Annenin el kremi, vücut kremi fark etmez. Pamukla sil yalnız. Cildin tahriş olasın

hiçbiri yoksa ıslak mendil kullan. sonra sabunla. bu arada ben bile sürme çekmiyorum. nasıl bir elmiş seninki :)

duyuruyu favladım. sakın silme.

soruna cevap: keselen banyoda.

abi neyse ki çevrede baska malzeme yokmus allah korumus.

çıkarma bosver belki böyle daha güzel olmustur. elin gitmis sonuçta. yatkınlık da var.

Ruju anladım da, hızı nasıl alamadın makyaj yaparken. Trol demeyip ciddi cevap vereceğim.

Kremlerle, bebek yağı ile, o da yoksa motor yağı hariç her yağ ile silinir o.

Çok acımasız cevaplar gelmiş ya!

Ruj uçuğa iyi gelir ama annene uçuk geçebilir. Dudağına gelen yerleri temizle

bu duyuru favorilere eklenir.

rujdan sonra elinin allığa gitme sürecini anlatmazsan burada kalpten gidecek insanlar var.

e onlara da yazık yav !!

video koyabilir misiniz?

bizim hayvan da geçen dışarı çıktı dayak yedi butundan bir ısırık almışlar. 3 gün yattı uyudu öyle kalktı iki ısırık aldı mamadan geri yattı. şimdi canavar gibi yine. tam olarak aynı olay değil ama kediler canları yanında böyle oluyorlar

tarçın'da yara alıp geldiğinde yemek yemiyor, uyuyor. bizimki genelde antibiyotik içince normale dönüyor. farklı durumlar tabi ama sakin ol bence. canı yandığı için öyle davranıyor. biz de hasta olunca yemek yiyemiyoruz sonuçta.

çok geçmiş olsun. haberdar et bizi

valla bizim kızda 6 aylık falan. normalde canavar gibi yemek yiyen kedi birden yemeyi kesmişti. Veterinere götürdük falan, baktı dişleri düşmüş ondan yemiyor, canı acıyordur dedi. Gerçekten de bir süre geçince eskisi gibi canavar moduna döndü. Yemek yememesi dişlerinden kaynaklı olabilir.

Yorumlarınız için teşekkür ederim. Video malesef koyamam iş yerindeyim şuan. Şöyle tarif edebilirim; yürürken arka bacaklarını birbirine yaklaştırmaya çalışıyor haliyle sıkıyor kendini, bacakları titriyor ve olduğu yere yatıyor.

Aşkam veterinerden geldikten sonra tekrar güncellerim durumu.

Ayrıca bu kediyi götürürken bayramın birinci günü sokaktan aldığım yavru kediyi de götürdüm, göbeğinin altında şişlik vardı göstereyim dedim. Orospu çocuğunun biri sırtına vurmuş, fıtık olmuş. Dişi olduğu için doğum yapmaması gerekiyormuş, biraz büyüttükten sonra ameliyat ettiricem onu da. Avuç içi kadar kediye nasıl bir insan vurabilir anlayamıyorum.

sirtindan omuriligine aldigi bir darbe bacaklarina giden sinirlerde zedelenmeye sebep olmus olabilir. bu yuzden arka bacaklarini kontrol etmekte zorlaniyor olabilir. bir sislik sebebiyle oluyorsa birkac gune sislik ve bolgesel travma gecitiginde duzelebilir, fakat umarim kalici bir felc durumu yoktur.

olabildigince yemek yedirmeye calisin. bizimkilerden bir tanesi zehirlenip 2 hafta kadar agzina kendi kendine hic bir sey koymamisti, cok hastalanip cok kilo vermisti. o zaman ben gunde 10 kere falan usenmeden oturup agzina ignesi olmayan siringayla sulandirilmis kuru mama koyuyordum zorla yutuyordu mecburen. cok azcik azcik yiyordu ama yiyordu hic olmazsa. yememeye devam ederse bunu deniyebilirsiniz.

Mümkünse başka bir veterinere de götürün hayvanı. Bazen veterinerler ağır mal çıkabiliyor.

Benim de 2 kedim var, eski evimizde erkek kedimizin dalaştığı azman bir sokak kedisi vardı, bizimkiler onu da besliyorlardı. Sokak kedisi bir kaç haftada bir deri bir kemiğe döndü, mama yiyemiyordu, veterinere götürdüler, bir bakteri mi ne yol açıyormuş. serum ve antibiyotik ile hayvan 1 haftada kendine geldi.

elimizden geldiği kadar bir şeyler yedirmeye çalışıyoruz. küçük parçalar halinde ağzına koyuyoruz haliyle yutuyor ama kendisini çok yoruyor. son olasılık olarak şırıngayı denicez zaten.

3 günlük tedavi sonrası hala düzelme olmazsa başka veterinere götürebilirim tabi ki ama önce başladığımız tedaviyi tamamlayalım diyoruz.

Kan testi yapmadı mı hiç ?

herhangi bir test yapmadı, muayene ederken sırtını ellediğinde kedi kızdı. sırtından darbe almış ayaklarda güç kaybı oluyor dedi daha sonra bahsettiğim iğnelere başladık işte.

deren klinik. Özgür deren. Muayenehanesi Cinnah'ta. Ablamın doğum öncesi ve doğum doktoruydu. benim de jinekologum. internetten araştırabilirsin. çok çok iyi bir doktordur.

yasa-yönetmelik her neyse, yürürlülüğe girdikten sonra tezsiz yüksek lisans programına kaydolanlar için geçerli diye biliyorum. ilgili yasayı/yönetmeliği iyi incelemek lazım.

hangi sene başladın?

@sheridans
geçen sene bahar dönemi.

yapamıyorsun o halde. insanlar da yok yere tez hazırlamıyor sonuçta. bilerek hareket etmek lazımdı.

ek: www.akademikpersonel.org

bak, diyor ki 6 şubat 2013 tarihinden önce kayıt yaptırmadıysan doktora yapamazsın. kayıt tarihini de sen biliyorsun.

bildiğim kadarıyla yapamıyorsun malesef :( o yasa 2011'de vardı. ve kısa bir süre içinde tekrar değişti. tezliye geçmeyi deneyebilirsin ama.

okullar tezliyi tezsize çevirme imkanı veriyor ama mezuın odluktan sonra da yaparlar mı bilmiyorum

evet, gerçekten de mutluluk aşılıyor. stresi azalttığı falan bilimsel olarak da kanıtlanmış birşey bildiğim kadarıyla.

barınaktakiler, sokaktakiler falan sevgiye muhtaç olduğu için en fazla etrafında iki tur dönüp yollarına bakarlar. pek keyif alamazsın. evdeki kedi alışkın olduğu için atlıyor, zıplıyor, garip garip hareketler yapıyor, mutlu ediyor insanı. kedi dediğin şaklabanlık yapacak, ip-top kolavayıp güreşecek.

kesinlikle evet.
3 ay olacak kedi sahipleneli, hem huzur hem keyif veriyor kedi insana.

Gerçekten kedi sahiplendikten sonra evdeki moral ortalaması yükseldi. 4 yıldır bizle ve mutluyuz. Yani sonrada alışıp mutluluk düşüş yapmıyor, tatlı la bildiğin, binbir türlü şebeklik var. Nankör falanda değil. Ha ufak götlükleri var o ayrı.

6 yıldır yalnız yaşıyorum. son iki yılında ise bir ev arkadaşım var; Tarçın. o da pusu kuruyor, tırmalıyor, sabahın köründe uyandırıyor, veterinere giderken direniyor falan. ama evde olduğum zamanlar onun sayesinde mutlu ve huzurlu. eve gelince beni karşılaması anlatılabilecek birşey değil. bu sadece birlikte yaşamak ya da kedilerle ilgili birşey değil. herhangi bir hayvanda aynı hisleri uyandırıyor bende. barınakta, sokakta, arkadaşımın evinde... kedi, köpek, tavşan. hayvanlarla iletişim halinde olmak başka birşey. onlarla yakınlaştıkça hayata bakışınızın değiştiğini farkedeceksiniz.

Evet çok mutluyum. Acayip uysal benimki, savasip guresiyoruz bitti dedim mi biter. Okulda özlüyorum, gece arada kalkıp dürtüklüyorum. Tek sorunum cişi tüpgaz gibi kokuyor temizmama kumuna gectigimden beri.

Bu da ifsasi. db.tt

biz 3 sene önce o zamanlki erkek arkadaşım, şimdiki nişanlımla 2 tane sahiplendik. annem uzun süre hastaydı, vefat etti. ben kötüydüm o dönem. kediler bana çok iyi geldi. onlara bakmak, onlarla ilgilenmek, onların saflıklarını izlemek, komikliklerine ortak olmak, purr purr sesleriyle huzur bulmak çok mutlu ediyor beni. 1 sene önce bir kedi daha sahiplendik. hayatımda kediler olmadan önceki stres seviyemle sonraki arasında dağlar kadar fark var. dünya umrumda olmuyor onları severken. tüm dertlerimi unutuyorum.

Evet beni mutlu ediyor. gece uykumdan uyandırıp mırrr mırr mırr yaparak sırnaşması evde oradan oraya koşması falan çok huzur veriyor.
@minik donut canavarı öyle kafeler var burada da Eskişehir'de var bir tane. Müdavimlerindeniz çok süper bir yer. (bkz: cafe de kedi )

Kedinin sana ne verdiği onun kedi olması ile ilgili değil, karakteriyle ilgili. Bu soru şey gibi olmuş :" İnsanlar size mutluluk veriyor mu?"

Hayatım boyunca bir şekilde evimizde hep kedi vardı. Bazıları ömrümü çürüttü, bazıları ömrüme ömür kattı.

bence cok sinir hayvanlar aq.
ama bir dinazorum olsa mutlu olurdum.

3 kedim var üçüde sokak kedisi kısırlaştınca şımarıklıklarıda kalmadı ama önceside sonrasıda iyi kieve almışım diyorum.

sözlükten birinden almıştım bi defa yavru bi sokak kedisi. gittim mamaydı, kum falan bi ton şey aldım, aşılarını yaptırdım. çok hevesliydim bakmak için;

1 hafta dayanabildim. geceleri çalışıyordum, sabah 8de eve gelip uyuyordum o sıralar. kedi de uyutmuyordu beni hiç. bu yüzden bakamamıştım, aldığım her şeyle beraber sözlükte aldığım kişiye mahçup olarak geri vermiştim.

ya bak ciddi cevap bekliyorum ha, aptalca üstelemeyeceğim de.
mantıklı bir cevap veren "bu bu bu olaylar olduğu için sokağa çıkıp terör estiriyoruz" diyen biri çıkarsa yemin ederim üstelemeyeceğim. aptalca "1910 yılında başladı her şey" geyiğine giren olursa sikeceğim ama.

bir kürtçü olarak yazıyorum (beni hayal edecekseniz böyle gözünüzün önüne ssö'nün bıyıksız şivesiz sarışın hali gelsin) ben bir memleketin tebası olup da soydaşlarımın katline, hem de sınırın 100 metre ötesinde katline seyirci kalacak devletin ta götüne korum.
soydaşım olmayan ama çaresiz konumda olup siyasete alet edilip senelerce çözümsüzlük içinde zulüm gören halklara ses çıkarmayan devletin de götüne korum.
örnekleri esnetebilirim. uzatabilirim. falan filan.

@namus, ulan suriyeden bize ne amk? gelen sivilleri savaştan günler önce aldık daha ne bekliyorsunuz?

bu kadar aptalca bir laf olabilir mi amk.
türkiye suriyeye asker çıkarmadı diye adamlar sokaklarda terör esitiryor.

aptal ve ucuzsunuz amk. terör sizin kişiliğiniz olmuş. kobane falan hepiniz için bahane, 20 günde tüm şehirlerinizin sikilmesi zorunuza gidiyor. ışid'e gider yaptığınızda karşılık bulacağını bildiğiniz için, küresel kanunlarla engellenen türkiye cumhuriyetinde bu sinirinizi çıkarıyorsunuz.

suriyeden bana ne.
suriyeden bize ne.
suriyeden türkiyeye ne.

aldık kaçanları şehirlere. daha ne bekliyorsunuz? kolpacılar

ya aq bu kobane türkiye toprağıydı da bizimmi haberimiz yok? ışid saldırdı, tc cevap vermedi diye bunca trip? başka devletin toprağından bize ne amk?

Lan ninja,TC yi yok sayiyordunuz siz, Kürdistan diye hoykuruyordunuz. Şimdi tc vatandaşı mı oldunuz.
Kafatasinin içinde marul bitmiş amk

@advo, ya bize ne abi suriyeden*

iyi o zaman, zamanında maraşta katliam olduğunda da suriye girip işgal etseydi bizi.
bugün diyarbakırda huzursuzluk var diye, ıraktan gelip diyarbakıra asker çıkarsınlar.

ülkeler ve sınırlar var amk siz konuştuğunuzun farkında mısınız?
kobanede ölen pkk'lılar yüzünden edirnedeki türk askeri niye kobaneye ölmeye gidecek?

(evet kobanede ölen pkk'lılar. çünkü siviller için kaçacak 1 hafta vardı ve kaçan yüz binlerce kişi tc koruması altına girdiler)

amacın buysa amacına ulaştın rejisör kardeş.
net gidiyorum, avrupanın ortasında müslüman diye katliam gören halka el uzatmayan bm'ye de korum,
akrabası, aynı kültürden insanı sınırın öbür tarafında çile çekerken sınırını açmayan hudutun hariciye nazırına da korum (bu sınır nusayriye açılır, selefiye açılır, kürde açılır, iltimas geçene de korum),
konyada suriyeli kovalayan faşoya da korum,

anlayıp dinlemeden taraf tutana da korum.
insaniyetini konjonktüre göre gösterene de korum.

pozisyonum bu. al sana bi şarkı. elektronik politik bi şarkı:
www.youtube.com
bundaki mesajı alamayana da korum.

lan ben türküm olm. kürt sanıp oradan yardırmayın. misalen ssö dedik. kapiş?

Provakasyon çok ayıp birşeydir, ama biz ayıba ortak olmayalım, gaza gelmeyelim.

Niye öyle oluyor biliyor musun? Çünkü öyle oluyor.

şu molotofları atıp geliyim sonra cevap vericem, silme duyuruyu

Milliyetçiliğin her türlüsü saçmalık. Kürtçülük kadar Türkçülük de saçmalık. Yani soruyu şöyle genişletmek istiyorum, herhangi bir ırk, milliyet üzerinden ideolojisi olanlar, derdiniz ne? Ne yani oğlum, şurada yaşayacağınız 60-80 yıl arası. Bu sik kadar hayatta kendinizi adamak istediğiniz şey elinizde olmadan mensubu olduğunuz, hiçbir anlamı olmayan bir şey mi? Garipsiniz. Bir insan tuttuğu takımla, aldığı eğitimle, çaldığı enstrümanla gurur duysun, hatta gidip başka bir ülkenin vatandaşlığını aldıysa onunla da gurur duysun da bu saçmalıktan başka bir şey değil.

@advo,

Ben de düşünüyorum ki, bir ırkın, milletin güzelliği olmaz. Sen Türklerin on tane güzel özelliğini sayarsın, ben on tane rezil özelliğini sayarım. Sen İngilizlerin on tane kepazeliğini anlatırsın, ben on tane muhteşem yanını anlatırım. Önemli olan milletler değil, tek tek bireylerdir. Bir insan muhteşemse kendi muhteşem olduğu için muhteşemdir, milletinden dolayı değil. George Bush iti de Amerikalı, ne bileyim Jennifer Aniston da Amerikalı. Bu insanların aynı ülkenin vatandaşı olmaktan başka ne gibi bir ortak yönleri var?

cigerdelen, özür dilerim, sonsuza dek örnekleyemem, vaktim dar, kafam basmaz, hafızam zayıf.
biraz anlayın leb demeden. kürtçü sizin kelimeniz. ben kendim o kalıba girdim. zaten bu sözü yönelttiğiniz çok az kişi bu etiketi gururla taşır.

kürtler bölücülük terör vs. benim yaşımın hemen öncesine geliyor bunların başlangıcı. taraf tutacak kadar adanmış değilim bu konularda. bilgili de değilim. yani duygusal bilgim yok. anadoludan görünümde militan cesetleri bir şey ifade etmedi bana. şehit cenazeleri de.

ama ne zaman askerde komutan bir video izletti, nöbette ölen asker, dağda ölü ele geçen gerilla cesedi gördüm, o zaman netleşti buğulu kısımlar. netice kötü. tek anladığım bu. bir de mevcut siyasi dili.. off.
şuraya bakın az:
eksisozluk.com
beni yormayın.

bunların arasından birini al deselerdi bana asus'u seçerdim.

lenovo ideapad'i eleme sebeplerim asusa göre ağır olması ve depolama alanının daha az olması. ama onun dışında pek farkları yok. ideapad'in ramleri biraz daha hızlı ama onu pek önemsemiyorum.

diğer lenovo'yu pahalı olduğu için eliyorum. özelliklerinin senin işine yarayacağını düşünmediğim için ona para verme derim. ram'i de düşük zaten.

hp de çok güzel özelliklere sahip ama hem teknosa'ya hem hp'ye güvenmiyorum.

Yuh anasını satayım ya, sene olmuş 2015 adamlar hala 166*768 çözünürlüklü laptoplara kamyonla para istiyor.

İlla bunlardan biri diyorsan Asus.

Bunları değil de şunu önersem olmaz mı;
www.bimeks.com.tr

bunları satıcıların yönlendirmesiyle seçtim. yani illa deniyorum. kısaca bu konuda çok cahilim yaa :( öneriler ve elemeler için teşekkür ederim. daha fazlasına da açığım

Bütçe üst sınırı ya da olmazsa olmaz kriterler var mı?

hem ofise em de eve alacağım. aynı anda 2 tane alacağım için bütçem çok yak. yani 2.500 civarında işte. bilgim olmadığı için olmazsa olmaz yok. sadece hızlı olsun. 5-6 sekme açınca donup kalmasın. hafif olması da iyi olur tabi. (şık görünsün dicem ama demiyorum :)

Dediğimin arkasındayım o halde;
www.bimeks.com.tr

Aynısı kaynımda da var, çok çok memnun kendisi.

teşekkür ederim :)

Beğendiğim grupları ergen poser tiplerin ağzından duyunca falan morelim çöküyor. ''sen ne anlarsın lan?'' diyorum, içimden tabi.

new york yankees'in laci beyzbol şapkasını (hiphop olanlar değil fullcap mi deniyor herneyse) bulamamak 2 yıldır en büyük derdim. düzenli olarak olabilecek bütün mağaza avm leri geziyorum. (istinye foot locker gibi) abd ye gitme şansımda yok. gidenlerden komisyon vermeyi teklif etmeme rağmen pahada hafif olduğu için kabul eden yok.

@yorumlu yorum, şuraya baktın mı: shop.mlb.com

detaylı incelemedim ama NHL shop türkiye'ye gönderim yapıyordu. çok büyük ihtimalle burası da yapıyordur. gerçi aradığın cap burada var mı onu da bilmiyorum ama vardır bence.

akıllı telefonu kenara bırakıp eski telefona dönemiyorum. sınav zamanlarında sürekli fakültenin, dönemin facebook grubunu takip etmem gerekiyor. 13 kişilik bir whatsapp grubumuz var amfide, işe yarar şeyler paylaşılıyor; lisedeki arkadaşlarla whatsapp grubumuz var, günlük kahkaha ihtiyacımı oradan karşılıyorum, akılsız telefona dönersem bunlara dahil olamayacağım. ama akıllı telefonun şarjının az gitmesi, çok kurcalayınca ısınması, bir şeyler yazarken ısıdan dolayı parmaklarımın rahatsız olması çok üzüyor beni. halbuki akılsız telefona dönsem 4 gün şarj etmem telefonu, ısınıp parmaklarımı da yakmaz. ama işte...

:(

yağmurun altında beklediğim duyurum var arkadaşlar kızdı sildim.

@pescador: kredi kartı kullanmayacak kadar zengin olanlardanım kardeşim. o sebepten alamıyorum ordan..

2 sene önce saçımı boyattığım tengi bir türlü tekrar yakalayamadım. bıya öncesi kızıldı. kızıldan dönünce o renk oldu. şimdi kahverengi ve olmuyor. tekrar kızıl boyatıp açsam saçım zarar görecek. yakın tonlarda dolaşıp duruyorum. ama bir türlü yakalayamıyorum :(

valizim kırıldı yeni valiz almam lazım. büyük boylarından. normalde 50 lira olan fiyata en düşük 85 lira çektiler bugün. bu ara çok para harcadığım için o kadar para vermek de istemiyorum. aslında şöyle iyi bir şey almak lazım ama onlar da 150 falan. 85 veremeyecekken o kadar hiç veremem ama dandik alınca muhtemelen o da kırılacak. sinirim bozuk bu duruma.

www.1kadin.net
şöyle bir bota bir arkadaşım 200 lira verdi, bana dert oldu

1 haftadır balta mı alsam pala mı alsam diye düşünüyorum,o kadar gerilim yaşadım ki. En son her ikisini de alacakken sevgilim istediğim modelde bi balta aldı,kurtardı beni.

var. amerika da yaşamaktan sıkıldım. herşey aynı, suni saygı gösterileri, sürekli özür dileyen insanlar, herşeyin şişirilmiş balon olması, en boktan şeye bile "great" sıfatının yakıştırılması vs vs..tr var aklımda, aksiyonlar ülkesi.

Kültleşmiş rpg'leri ve bilumum old school rpg'yi oynamak istiyorum ama amk ingilizcem yok lan benim,bi bok anlamıyorum oynadığımdan. Sırf bu sebeple oymayamadığım,pc'ye indirip belki bir gün TR yama çıkar diye beklediğim bir çok oyunum var :(

Dün trekking amaçlı dışarı çıkmıştık; ortamdaki eşofman, spor ayakkabı sahibi ve makyajsız tek kadın olmak garip bir his karmaşası uyandırdı. Aynı anda hem paspallığı, hem kendi bedeninde olmama isteğini hissettim. Zaten kimse yürüyemediği için yürüyüş iptal edildi, bütün gün eşofmanla orada burada oturdum.
Şunun gibi oldum
static.fjcdn.com

ekmeği ve hamur işlerini kestim çok mutsuzum. sağlıklı yaşamaya çalışıyorum. acayip çikolata istiyorum ama yememeliyim diyorum. çikolata yiyemediğim için neredeyse ağlayacaktım.

senin yerinde olsam, işyerinde hayvani evde dandik bilgisayar almazdım. ikisi de aynı marka model olsun. şimdi sebeplerini sayamam ihtiyacın olunca göreceksin. bence 2si için de dell 5537 yada 7537 al.

sen söyleyince mantıklı geldi. aynı model almakta fayda var, evet.

www.vatanbilgisayar.com (1789 tl)
www.vatanbilgisayar.com (1608 tl)
www.bimeks.com.tr (14 inç dokunmatik - 1804 tl)

Bunlar hem ev hem iş kullanımı için ideal, fiyatları da güzel. Ama ev kullanımı için çok daha uygun birşey bakıyorsanız:
www.bimeks.com.tr (961 tl)

Evde mobilite ihtiyacınız yoksa normal masaüstü de kullanabilirsiniz. Kasa toplamaktan çekindiğinizi varsayarak hazır PC öneriyorum:
www.vatanbilgisayar.com (1399 tl)

Bunun yanına bir de IPS ekran alırsanız gayet geçerli bir sistem oluyor:
www.vatanbilgisayar.com (403 tl)

ilk linktekine ben de bayıldımmmmm. o kadar paraya değer bence. sorun bizim o kadr paramız olmaması :(

alabilirim dediğinde gayet güzel ama. fakiriz ama o kitaplığı dolduracak kitaplar bizde :)

mudo nun mobilyalar gerçek ahşap mobilya sıklıkla ve çok çok güzeller tabiki bir o kadar pahalı. ama belli sezonlarda indirime giriyor helede outletlerine düşünce ikea fiyatlarına bulabiliyorsun. örneğin viaport mudo. lakin ikea gerçek f/p oranı düşük bir markadır. tavsiye etmem. çok küçük bi stüdyon olur döşersin o ayrı. harici bi boka yaramaz.

Mudo'da bi ağaç kütüğünü 2 bin tl'ye satıyolardı en son. Kitaplık çok güzel ama değmez ya neblim. En fazla 1K verirdim.

Bence sizin alabilecek olduğunuz gayet iyi.

ikea billy olan sunta galiba. kırılmaz mı acaba? hemnes kitaplık da masif çam ağacıymış.

Demin de yazdım öbür duyuruna da, binlira üstünde para vermeye niyetliysen ,kendin bir şeyler çiz ya da bu resimlerden sevdiğini al bir marangoza git. 4 de 1 i fiyatına yaparlar.

bu konuda biz fakirler tartışaduralım, profesyonel dizayn yapanlar, yani deli parası olanlar bile beğendikleri modelin resmini, cismini kısacası bilgilerini alıyorlar ve dışarda yaptırıyorlar. 4bin nedir bir kitaplığa? azıcık araştırın mobilyacı vs.

evde çalışıyor olacağım :)

Ben huzurevine ve/veya cocuk esirgeme kurumuna gitmeyi dusunuyorum. Acik olur mu bilmiyorum. :(

olur tabii ki olmaz mı. senin gibi bir sürü giden insan olur hatta.

Oturup çok pis dinlenicem valla. Son 1 ayda aşırı yoruldum.

tonla işim var. ama en azından ilk gün film falan izlerim. mısır patlatırım. bira içerim. spor yaparım. cennet gibi bişey yani

seker toplamaya çıkarım belki. gelen varsa buyursun.

o -da birlesik ayrıca.

edit: daha iyi :)

@ufukcel oldu mu? :)

sabah biraz vaktim var, ders çalışmak istiyorum.

tv, internet takılırım..

film, dizi izlerim..

bi ara arkadaşın yanına uğramam lazım.. onun dışında evde o oda senin bu oda benim gezicem.. ooohh mis..

evde yokuz izlenimi vermek için televizyon bile açmayacağım. kitap falan okurum.

var...

2 hafatadir yalniz kaliyorum
1 ay daha boyle gidecek.
cok sıkıldim.
Eve kiz atsam ortaligi toplatirim
Ton balik pizza tost yemekten kusacagim
Ustune bir de grip oldum.
Yarin da yatacagim.
Iyi olirsam ders calisirim.

ben varım. gerçi 2 gün iznim var, onu da fifa 15'le geçireceğim.

doktora neden gitmiyorsun, uyanamıyor olmanın bir sebebi var belki araştırılması gereken?

depresyonda mısın?

ses değil de ışıkla uyanmayı deneseniz? evin doğuya bakan, doğan güneşi direk alan bir odası yok mu, yatağı da camın önüne çekin, perdeler açık olsun. ben de eski evimde uyanamazdım, koyu renk perdeleri olan ve zaten karanlığa bakan bir odaydı. şu anki evimde odam direk güneşin ilk ışıklarını alıyor, saat 8 gibi gözüne far tutulmuş tavşan gibi kalkıyorum. bugün tatil mesela, normalde öğleden sonraya kadar uyurdum, oysa burda sabah sekiz buçukta bi uyandım, kalın perdeleri çektim az daha uyuyayım diye, güneş aradan girdi uyandırdı yine.

@namus ninjası: bilmiyorum ama sanırım öyle olmalıyım. yakın zamanda işsiz kaldım. saçma bir zamanda. yeni iş aramaya bile kalkamıyorum.

@rock'n roll: hangi bölüme gidilir ki?

Biri de demiyorki; kardeş kaç saat uyuyorsun.

yeterli gelmiyor uykun net.
uyku kalitesi diye bir şey var, biraz araştır.
17 alarm kurmak yerine 1 alarmla belki uyanabileceksin.

kafein kullanımın nasıl? kola, çay vs?

demir eksikliğin olabilir.

sesle uyanmıyorsun demek ki, zorlama. ablam da senin gibiydi, evlenmeden önce yan odalarda uyuyorduk. sabah onun alarmı çalınca uyanmazdı, ben odamdan kalkar gider alarmı kapatıp onu da uyandırırdım.
titreşimli saat gibi şeyler var. bileğine takıyorsun titreşimle uyandırıyor.
o işe yarayabilir. e-bay gibi sitelere bak.

Benden bir tane daha varmış, yaşasın! Bende de sadece zil için bir telefon, bir tane çalar saat, bir tane de hem telefon hem saat var. Sesi çok çıksın, yankılı olsun diye cam kaseye koyup odanın en uzak köşesine koyuyorum ve çaldığında gidip kapatıp geri uyuyorum. Bunu yaptığımın da farkına varamıyorum. İşitme ile ilgili bir sorunum yok.

10 saatten önce uykuyu muykuyu almıyorum ve hafta içleri 6-8 saat arası uyuyorum.

Çözüm olarak şunu buldum. Kendime kah yumuşak kah sert bir düşme alanı ayarladım yatağın yanında. Saatlerden birinin sesini duyduğumda kendimi pat diye yataktan atıyorum, o acıyla uyanmasam da biraz öyle yattıktan sonra uyanıyorum ama o civarda kafayı mafayı çarpacağım bir şey yok. Düşüş uyandıracak kadar acılı, zarar vermeyecek kadar hafif. Arada bir oram buram morarıyor ama ne yapalım.

Bunu da yurtta kaldığım dönemde televizyonun tek bizim odada olmasına, 5 yıl boyunca odadaki en az 8-10 insanın gürültüsü ve cayır cayır ışıkla uyumaya alışmış olmama bağlıyorum. Gerçi ondan önce de uyurdum danalar gibi ama en azından uyanırdım.

Kimseden beni uyandırmasını isteyemiyorum, çünkü kronikleşirse bu insan kafamda "Beni uyandıran insan" olarak kodlanır ve nefret ederim onun sesinden.

Tek olay saatin sesini duyduğumu fark edecek kadar ayılmakta, bazen o da olmuyor.

Daha fenasını söyleyeyim. 8-10 yıl önce bir gün babam annesine bakmak için memleketine gitmiş, annemin de tansiyonu yükselmiş o dönem. Ben de anneme bakayım diye annemin yanına uzandım. Annem gece kötü olmuş ve uyanmış. Beni uyandırmaya çalışmış. Dışarıda olan biten her şeyin farkındayım ama uyanamadım. Koma gibi, farkındayım ama uyanıp da bir şey yapamıyorum. "Anneme bir şey olacak mı" diye çok üzüldüğümün farkındaydım ama çok uğraştığım halde uyanamıyordum. Üzüntüden gözlerimden yaşlar boşandı, uyurken ağlamaya başladım ama kalkamadım, uyanamadım. Yanımda abimin odası vardı. En son topladığım bir enerji ile elime geçen bir şeyi duvara fırlattım. O şey hem duvara çarptı, hem de yere düşüp kırıldı. O sesle abim uyandı ve abim annemi hastaneye götürdü ben uyurken.

Doktor doktor dolandım bu ve benzeri birkaç şey için, uyku döngülerim kaydedildi, orada burada uyutuldum ve bağlandığı nokta: Allah da seni böyle yaratmış. Pozitif bilimler çaresiz kaldı. Aslında çaresiz kalmadı da, salladı beni pozitif bilim insanları.

Aslında çok güçlü bir uyaran buldum, hiçbir şey uyandırmıyor ama adımı duyarsam anında uyanıyorum. Alarm sesini o yapamıyorum ama çünkü ona da zamanla alışırım ve bu sefer o uyaranı da kaybederim diye korkuyorum.

iç hastalıkları bölümüne git. kan tahlilleri yapılır doktor yönlendirir.

oha. bunlarin hepsi aktif ve sen uyanamiyor musun?

o tavuklu saat bile tum asya nufusunu uyandiracak guctedir.

ibo, ses toleransın zamanla yine düşer bence. yoksa uyku laboratuvarı şart gibi. depresyonsa, onu da bir an önce hayatını yola sokarak atlatmalısın haacı, kendimden biliyorum, hiç iyi değil o miskinlik sarmalında yaşamak.

@alice: malesef doğuya bakan kısımda daha yüksek apartman var.

@jimjim: dün 23:30 de yattım. daha erken yatmayı denediklerimde oldu. "sleep calculator" sabah 07:00 de uyanmak için 23:30 dedi diye o saatte uyudum.
Demir eksiğim var evet. Ama demir ilacı kullanıyorum.
Demir eksiğinden ötürü çay, kahve içemiyorum. belki haftada 1 espresso ya da türk kahvesi. onun harici tek içeceğim su.

o değil de, bunların hepsi aynı anda çalıyor ve sen uyanmıyorsan, beraber yaşadığın kişilere ve komşularına allah kolaylık versin.

ben komşularını merak ettim. o kadar gürültüye nasıl dayanıyorlar.

yüzüne su dökecek bi sistem kur.

www.amazon.com
bak al bundan, çok pahalı bişey de değilmiş.

@trumanshow:

Simdi yan dairem ve altim henuz bos. Gelmediler, ogrenciler sanirim. Karsi daire bir kez soyledi sabah sesler geliyor diye.. Kapilari kapatip yattim. Sordum sonralari. Artik gelmiyor dedi. Ust daireninde yatmadigi odanin altinda uyuyorum. 1+1 bina zaten.


---
eski evimdeyken alt katta kulaklari pek duymayan bir amca vardi. Son ses tv izlerdi. O derdi sabah senin evden ses geliyor. Acik kaliyor heralde biseyler diye.

Onun yattigi odadan baska odaya gecmistim.

Yan komsu 7 de evden cikmis olurdu
--

Ondan onceki evde benle ayni saatte uyanmasi gereken biri vardi. Alarm kurmazdi benimkilerden yetiyor diye.

--

ben bu durumda boş vakitlerimde spor, gece yatmadan kediotu çayı, sabah da bol kahve kombinasyonu denerdim.

kediotu en azından sabah zinde kalkmayı sağlıyor.

Ev arkadaşı olalım. İstediğin saniyede uyandırırım. Aylık cuzi bir para alırım.

ya çok güldüm. kusur bakma :/

mutlaka doktora gitmen lazım. gürültüye alışkanlıkla falan alakası yok bunun. ben de gürültüde uyurum ama alarm çalınca uyanırım. alarm başka bişey çünkü. çözüm daha çok alarm ya da ses değil. senin, alarm sesinde uyanman gerektiğini bilememen. yani bilinç o sesi diğer seslerden ayırt ediyor sanırım. sen de etmiyor mu ki? git git, doktora git.

@namus ninjası: spor yapıyorum. yani bisikletle gidiyorum her yere. spor sayılırsa günde 2 saat civarı sürüyorum.

pharmaton alıyorum ben zinde olmak için.

Bende tekerlekli kaçan alarm saat var, o kadar iğrenç sesi var ki sonunda "eeeeh anasını avradını siktimin evladı" deyip kalkıp saatin peşinden koşup yakalayıp susturuyorsun ve uyanmış oluyorsun.

dediklerinden ben de uyanmiyorum kolay kolay ama cebimde falan telefon olsun titressin aninda uyaniyorum. sonic bomb diye bed shakerli vibration alarmli saatler var genelde isitme engelliler icin ürünlere bak. shake and wake falan var. bluetooth olmayan kendinden timerli bileklikler var. akilli saatlerde de titresim var. timex ve casionun kimi modellerinde de titresim var.

dedigim gibi sesten ziyade biri titretsin uyaniyorum. komik olan arabada kafam cama vura vura uyurum ama sakin bir yerde yatakta yatiyorken titresmeye baslarsam uyaniyorum.

bir de alakasiz ama g ile cok güzel uyaniyorum. avcilara dogru metrobüs köprü üzerine cikar, o yükselme aninda otomatikman uyaniyordum. avcilarda iniyordum hemen kalkip. hicbir alarm bu kadar dakik ve net uyandirmadi beni. yavas dahi olsa farkediyorum o yükselmeyi. ilginc.

uyku bozuklukları konusunda eğitim almış bir psikiyatr ya da psikolog
normal doktor bir şey yapmaz

link vermeyi beceremedim. twitter'a 'findeks' yazıp ara. görsellerde var