arası 10 dk filanmış yürüyerek

Öyle ya da böyle metro kullanacaksınız 5-10 dk yürüyeceksiniz. Karşıyaka-Bornova dolmuşlarını kullanırsanız daha fazla yürürsünüz.

İzban'a binip Halkapınar'da iner, Metro'ya geçip Üniversite durağında inerseniz tahmini 40-45 dk içinde hedefe ulaşırsınız.

iyi günler.

973 metre

Fransizlardan kesinlikle uzak dur, japonların otomatigi çift kavrama değil, biraz farklı, sürüşü de farklı, tüp takılırsa olabilir. Ben seat veya skodaya bak derim, hem vw malı, hem fiyat olarak üzmez. Leon alınabilir bi araba.

dsg sorunu ne ya? yıllardır aynı terane dönüp duruyor. dsg müthiş bir şanzımandır. 2011 yılındna beri okuyorum bu tartışmaları. vw hiç mi iyileştirme yapmadı sizce bu sistemde? yeni alacaksan ekstra +2 yıllık garanti yaptırırsın, kafan rahat olur.

dsg problemli evet ama dsg dünya çapında kaç tane satmış ve kaçında arıza çıkmış? diğer markaların yarı ve tam otomatikleri kaç adet satmış ve kaçında arıza çıkmış? bu orana kesinlikle bakmakta fayda var. 3 yıldır dsg kullanıyorum ve aracıda sert kullanıyorum yani şanzımanı epey zorlayacak şeyler. mesela manule alıp devir kesiciye girmeden kendi atıyor falan hep yük altında zorluyorum araç 42.000 km. geldi ve şanzımanda problem yok henüz.

psg grubunun eat6 sanzumanina bak. yeni modellerin coğunda var. c4, 308, c4cactus,508 falan diye gidiyor. yeni meganda da galiba aynı vites var. arkadaslar hem dayanikli hem az yakiyor hem ucuz. usta-parca sorunu da yok.

benzinli ya da lpgli kullanırsan honda da senin işini gorür.

yerinde olsam 308 alır 10 sene 300bin km binerim. vw grubuna da hic bulasmam...

vw servis şefinin ifadesi ile "2012 öncesi dsg'lerde %10-12'ye varan defekt oranları vardı ama sonra çözüldü" demişti.

şanzımanda sorun varsa ilk 2 yıl ortaya çıkacaktır. bence çok düşünmemek gerekir.

yeni skoda almış birisi olarak konuşuyorum. çift kavrama güzel bişeymiş. hiç kesintisiz hızlanıyor.

volvo

O iş zor, emlakçı evi göstermeye başlamadan önce ev sahibine sözleşme imzalatıyor insanlar onları aradan çıkarmasın diye.
Evet iki tarafın da işine gelir emlakçıyı aradan çıkarmak çünkü iki taraf da satış durumunda para veriyor, ama çakal emlakçılar eşeği sağlam kazığa bağlıyor zaten.

Emlakçı tanıdıksa sadece alıcıdan para alıyor bazen, satıcı da "arkadaşım da kazansın" diyerek emlakçıyı çıkarttırmıyor aradan. Rutinde ise sözleşme meselesi var yukarıda dendiği gibi, satıcı bir şeyler imzalamışsa emlakçı da her türlü alır parayı..

emlakçı denen ibibikleri beslemeyelim lütfen. Fare gibi her yere yayılıyorlar sonra.

alabiliyorsan birinci elden al.

@bir nick var benden iceri @nrmnm

Sözleşme meselesini belirtmeniz iyi oldu. Yalnız bu durumda şunu anlayamadım. Mesela ev sahibi evi A Emlak ve B Emlak üzerinden satışa çıkarmış olsun. Ev A Emlak'tan üzerinden satıldığında, B Emlak'a ne diyor ev sahibi?

acemi +1 duydum daha once.

evsahibi evi hem A hem B üzerinden nasıl satışa çıkarıyor? o sözleşmelerde "başka hiç kimse satamaz yoksa şu kadar komisyon ödenir" diye madde olur. kendin satmanla B'yi devreye sokmanın farkı yok. A sözleşme süresi boyunca o hakları elinde tutar.

pratikte şöyle olur. B sana gelir der ki bu evi ben daha hızlı satarım. sen dersin ki ama A var? o der ki ben hallederim. B ile A anlaşırlar ve eğer B önce satabilirse A'ya komisyondan pay verir. zincirleme şeklinde bir komisyonu 3-4 emlakçının paylaştığı durumlar bile olur.

emlakçının parasını verin hırsızlık yapmayın

emlakçının parasını vermemek ve hırsızlık. edep yahu. emlakçılık dediğin ne?

ne demek emlakçılık dediğin ne? emlakçılık da bir meslek adam bütün gün ev gezdiriyor, satışta tapuda uğraşıyor bütün gün saçmasapan insanlarla muhattap oluyor. emeğini vermemek de evet hırsızlık oluyor.

haklsınız. örneğin 180binlik evi 200binden satıp ayrıca % bilmem kaçta "komisyon" alan adamlar çok zor şartlar altında çalışır çünkü. muhattap olduğu insanlar da -kendileri bir dük bir düşeş olmadıkları için bayaa anlaşmakta zorlanırlar. bildikleri bütün diller kifayetsiz kalır(!)
emlakçılarla uğraşılmadan ilk elden ev almaya bakın. eve ölüp bitseniz bile diğer bir ölüp biteceğiniz ama sahibinden tekrar diyom "sahibinden" olan evi bekleyin.
yormayın adamları zaten çokkk zor şartlar altında kazanıyorlar. biraz nefes alsınlar.

ev sahibi olarak emlakçıya, gayrimenkul danışmanına gittiğinde şartlarda anlaşabilirsen; yani bir bakıma seni tavlayabilirse " tek satış yetki belgesi " (süreli bir anlaşma: 1 ay,3 ay, 6 ay) imzalatıyor. yani bu çerçevede ne başka bir emlakçıya ne de kendin; emlakçından habersiz o gayrimenkulu satamıyorsun. danışmanın ise senden ve alıcıdan talep edeceği para gayrimnkul fiyatının %3'ü. yani totalde %6 para kazanmış oluyor danışman. bu bilgiler çerçevesinde şunu söyleyebilirim eğer para ihtiyacın aciliyet içermiyorsa bekleyip kendin satış yapmayı deneyebilirsin tabii müşteriler aradığında onlarla buluşup evi gösterecek kadar yeterli zamana sahipsen. yok ben uğraşmayayım dersen ya peşinen %3'ü verip kurtuluyorsun. ya da sahibinden.com, zingat.com gibi sitelere ilan verip belirli bir süre bekledikten sonra emlakçılar arayıp evini satma taleplerini dile getirdiğinde pazarlık edip kendi komisyon payını bir nebze düşürebilirsin.

Eğer zamanın var ise ve uğraşırım diyorsan kendin sat.
Yok zamanım yok, ayrıca bunlarla uğraşacak durumum da yok diyorsan eve yakın bir bölgede güvenilir bir emlakçı ile anlaş.
Asla Remax gibi firmalara verme,
eksisozluk.com

akıllı emlakçılar potansiyel alıcı ile sözleşme imzalatıyorlar evi göstermeden önce. o sözleşmeyi imzalayan alıcının, o evi emlakçıya komisyon ödemeden alma şansı kalmıyor.

direkt satmak en güzeli.

Abimin başına gelmişti aynısı. İşte olduğu saatte Silivri'den bir ceza geldi, içeriğini hatırlamıyorum. İtiraz sonuçlandı, kameradan otomatik okuma sistemi plakayı yanlış okumuş. O arabanın plakasında bir yerde paslanma varmış da, C harfi O'ya tamamlanır gibi mi olmuş, öyle bir şey. İtiraz sonuçlandı ve kabul edildi.

teşekkürler. ben de işteydim o saatte. umarım olumlu çıkar.

Senin başına gelen şekildeki cezalara yapılan itirazlar kabul ediliyor, sen başvur direk. Hatta gerçekten kural ihlali yapılsa bile görüntü (fotoğraf, mobese vs.) yoksa yine iptal edebiliyorlar. Bizim millet hız sınırı, kırmızı ışık, park yasağı falan takmıyor, sonra yedikleri cezaya itiraz ediyorlar. Bakmadım ama forumdakiler onlardır..

çok var çünkü sistem okuyamıyor kötü.

Trafik Bölge şube müdürlüğünde bi 6 ay kadar takılmıştım da, böyle şeylere gelip dilekçe veriyorlardı hep, mahkemeye gerek olmayabilir bunun için.

Artık hız cezalarının çoğunluğunda fotoğraf oluyor. Bir şekilde ortaya çıkar. Aracının o gün kameraya görüntülendiği yer (apartman, işyeri vs) varsa onun kayıtlarını alıp delil olarak sunulabilir.

İşin içinden 'Ben de işteydim, araba da otoparktaydı. Şahitlerim var. Bunlar işyerindeki arkadaşların beyanları, bunlar da işyerinde online yaptığım işler' diyerek sıyrılma olmuyor. Bu ifadeleri söyleyecek bir makam bile bulamıyorsunuz, herhangi bir belge içinde derdinizi anlatacak bir yazınız da olmuyor. Sadece standart bir itiraz dilekçesini doldurup teslim ediyorsunuz, onun içine de ek,vb koydurmuyorlar, yazı yazacak yeri de yokmuş abimin dediğine göre. Çok standart bir form. Sürecin o kısmı gerçekten şaka gibi, insanın 'Kamera şakası mı bu? Ama çok saçma!' diyecekmiş gibi hissettiği bir ruh hali oluyor. Sonra inceleme başlıyor ama aylar sürüyor. Ayrıca abim dışında, birkaç tanıdığın da başına geldi. Hepsinde de okuma hatası vardı. Forumlardakiler gerçekten nrmnm'nin dediği gibi o suçu işleyip de çamura yatmaya çalışanlar olabilir, belki bir iki istisna dışında. İçiniz rahat olsun.

belki bir faydalanan olur diye buraya sonucu yazıyorum. yaklaşık 2 ay sürüyor sonuçlanması. öncelikle size en yakın sulh ceza mahkemesine internette bulabileceğiniz bir dilekçe ile birlikte sizin o anda orada olmadığınızı kanıtlyacak tüm belgeleri ekliyorsunuz dosyaya. mesela ben o gün şirkette olduğumu gösteren shifti , şişrketten çıktıktan sonra aldığım benzinin fişini falan ekledim. ceza iptal edildi.

Oturduğunuz semte, evin yönüne, evin yapısına, kaçıncı katta olduğuna vs. vs. vs. gibi durumlara göre değişkenlik gösterir.

Benim ev kuzeye bakıyor, deniz görüyor ve püfür püfür esiyor misal. Ara kat. Semt Hatay.

edit: klimayı yaz ayları boyunca toplasanız 5-10 gün çalıştırıyoruz.

geceleri çok zor geçiyor. biraz da hayat standardına bağlı tabi. insanlar yıllarca klimasız yaşıyorlar.

27 yaşındayım hayatmda hiç klima kullanmadım. 25 yşıma kadar izmirdeydim

geçer geçiyo
ayrıca klimadan hasta olacağıma pişerim

Evin her odası güneş görüyor ama yine de kullanmıyorum ben. Soğuk duş ile idare ediyorum. Alıştım. Neme alışkın olmayan insan için zor ama

küçükyalı-arakat-deniz meniz hiçbir şey görmüyor
buharlaşıyoruz

22 yıldır yasıyorum ben

haytımın ilk 24 yılı izmir'de geçti ve kullanmadım. yerine de bağlı tabii ama olmazsa olmaz değil bence. ben klima sevmiyorum gerçi zaten.

klima rahatlık. kliman olmazsa sonuçta ölmüyorsun ama nemden yapış yapış olacağıma serin serin oturmayı yeğlerim.

eskişehir ve ankara'nın havası serindir, güneş altında kalmadığın zaman serinleyebilirsin. kıyılarda durum böyle değil.

ben geçen sene geçer yeaa nolcak diodum günümü gördüm. haftaya taktırıyorum. olmadı .ben çok zorlandım.

DHKP-C -Allah korusun- Ege'de bir yere saldırı düzenlese ona da mı üzülmemek lazım o zaman?

evet oralar akp'ye oy verdi biz de oraları komple ışid'e verelim gitsin. güneydoğu- doğu pkk partisine oy veriyor hepsi terör örgütü yanlısı, onları da verelim. izmir zaten chp'li elitist, kendinden başkasını beğenmez ayrı takılmak istiyorlar, bırakalım kendi cumhuriyetlerini kursunlar. zaten gerçek sosyalist olmak, gerçek vatanseverlik bu.

ben kilis'e değil, türkiye'ye üzülmekte zorlanıyorum. hak ettiğimizi yaşıyoruz. hale bak.

farzet ki ölen 21 kişinin tamamı kalan %35'in içinde. napıcaksın o zaman?

bunun AKP'ye oy vermekle alakası ne ki? kimse bir siyasi düşünceyi desteklediği için roketatarla öldürülmeyi hak etmez. kaldı ki AKP'ye oy vermiş olmaları onları AKP'nin her dediğine, her politik hamlesine destek verdikleri anlamına da gelmez. kaldı ki ölen kişilerin siyasi düşünceleri hakkında da elimizde veri yok.

psikiyatriye gitmenizi oneririm. insanligin siyasetten futboldan hatta dinden daha öte oldugunu ögrenmen temennisiyle...

@tescillimarka: bilmem, işte onu soruyorum. CHP bir ilden "DHKP-C terör örgütü değildir" açıklamasına, tır tır gönderdiği silahlara, tutuklanmayan DHKP-C üyelerine ve daha nicelerine rağmen oy alırsa dememeli miyiz?

@akil kupuru: işte herkes hakettiğini yaşıyor mantığı yanlış mı? "verelim gitsin" ile e alakası var?

@animalman: çok pis göt olurum. net.

@nathanieltroy: ben ne alakası olduğuna dair fikrimi yazdım.

@Fritz-X: Ankara'da önereceğin bir psikiyatri kliniği varsa, oraya bi görüneyim.

@theli: kendi düşüncemi pek insani bulmadım. oysa genelde aram iyidir kendimle.

ben HDP'li olarak AKP ve MHP seçmeninden bu kadar nefret etmiyorum, hatta nefret de etmiyorum zaten. garipmiş yani "oh olsun" mantığı. sivil insanların ölmesi kötü bir şey, karşısında olmamız gereken şey bu. orası da sosyal medya hesaplarınızda uğruna canlar verdiğiniz vatan toprağının parçası değil mi? ne çabuk vazgeçtiniz bunlardan. insanların kasıtlı ve insafsızca öldürülmesini yaşadıkları şehrin seçim sonuçları üzerinden değerlendirmek doğru değil BENCE. "belki %35'in içindeler?" dünyanın en mantıklı sorusu burada beğenmeseniz de.

Ben de bu hissiyata sahip insanları anlamakta zorlanıyorum. Akp yalnızca Kilis'ten aldığı oylarla mi iktidar oldu? İsidle ilişkilerinin gidişatını kilisliler mi belirledi? Kilislilerle isidliler birebir savaş halinde mi? Ki bu hallerde bile ortadaki kaos, savaş gerçeği üzerine konuşmaktan çok "Ölenlere üzülmüyorum" demeyi seçmek nasıl bi akıl muhakemesinin ürünü, anlayamıyorum. Eğitimsiz, kolay manipüle olan, kor muhafazakar insanlar ölsün mu direkt?

siyasi düşüncesi ne olursa olsun bütün vatandaşların eşit hak ve özgürlüklere, güvenliğe sahip olarak yaşama hakkı vardır. akp'ye oy vermiş olması onun kendi ülkesinin sınırları içinde, güvenle yaşayabilmesi gerekirken bombalanmasını haklı çıkarmaz.

şayet mücadeleniz sadece kendi ideolojiniz için olursa bu bok çukurunda yaşamaya devam ederiz ülke olarak çünkü gücü eline geçiren herkes diğerlerini yok etmeye devam eder. daha bütünsel bir alandan bakıp hak ve özgürlüklerin eşit olması için mücadele edilirse; herkes bir arada, insani koşullarda, birbirilerinin hayatlarına saygı duyarak yaşayabilir. zaten şu anki iktidarın bu kana susamışlığıda kendi ideolojisi uğruna. tıpkı daha öncekilerin tamamı gibi. bu kısırdöngünün bir yerden kırılması lazım artık.

@nathanieltroy: nefret falan yok. "cebinde akrep taşıyan zehrine katlanır" diye bir atasözü var. rüzgar eken fırtına biçer, ne ekersen onu biçersin, vb. biraz böyle olayları doğal sonuç olarak görüyorum. yoksa ölen her zamanki gibi gariban.

@damdanakan: ben ölmelerini istemiyorum, ama kendi tercihleri sonucunda ölüyorlar gibi geliyor bana işte.

@Phoebe: 3 kere okudum, ne demek istediğini anlamadım. tamam benim bütün fikirlerim bok yesin, kimim lan ben zaten. ama sen tutup almanya'da hitler'i desteklersen, 2.dünya savaşında ölürsün. üstelik senin yüzünden bir sürü insan daha ölür. aynı mantık bence.

Kim olursa olsun oradaki zor durumdaki insanlar için üzülmek gerekir. Ancak biz vatandaşların yapabileceği şey budur, üzülmek. Asıl ironik olan devletin bu konuda kılını kımıldatmaması, ve oradaki insanların gazete ilanıyla diğer vatandaşlardan destek istemesi.
Devletin bu sağırlığını artık planın bir parçası olduğu, hatta bizzat planlayıcısı olduğu şeklinde yorumlamak bile mümkün. Kilis'i Kuzey Irak'taki El Nusra ve IŞİD'cilerin daha rahat gezinebilmesi için boşaltmaya çalışıyor bile olabilirler.

@babilbaligi, ben size sizin düşünceniz ne ki demedim. sadece ülkenin durumunu anlatmak için bok çukuru dedim. kişisel algılamayın lütfen, yanlış anlaşılmak istemem.

@screamshot: enteresan fikir. olmaz değil, hakkaten biz neden savaş uçağı ile mevzi imhası yoluna gitmiyoruz? hmm. daha da enteresan oldu. ama kolplo kokuyor.

@Phoebe: tamam öyle anladım. ama mesele hakkaten benim ne düşündüğüm değil, hakkaten ben kimim ki? benim düşüncem bi boka yaramaz. memleketin genel hali konusunda da maalesef sana katılmamak elde değil. o açıdan tamam. ama bu bok çukurunu derinleştiren bu malum zihniyete oy verenler değil mi? soru net...

oyy vermeyi de geçtim ben.

5 sene önce, türkyie cumhuriyeti tarihinin en büyük ihaneti olan, suriye sınırındaki mayınlar temizlendirken kilisliler göbek atıyordu. halay çekiyordu adamlar mayınlar temizleniyor diye.

çünkü rahat rahat kaçağa çıkabileceklerdi :)
şimdi o mayınların boşalttığı yerden füzze yiyorlar. beter olsunlar.

@tchuck: bu açıdan bakınca ben niye üzüleyim amk. oha kendimle barışık oldum lan sayende.

kafalarına roket yemelerinin sebebi tamamen bizim siyasetçilerimizin basiretsizliği. buna karşılık, ben hiçbir kilislinin hala AKP'yi suçladığını görmüyorum. türkiye cumhuriyeti devletinin topraklarına roketler yağması tabii ki halay çekilecek bir iş değil, olmasa çok daha mutlu olurdum ama tercihini roketten yana kullanan bir halk için de üzülüyor değilim. "yarın sizin başınıza gelse? :((" diyenler:: bizim başımıza roket değilse de başka şeyler yıllardır yağıyor. her yerde öldürülüyoruz biz, rokete bile gerek olmadan. o zaman kilisliler, konyalılar, akp'liler yanımızda değildi; aksine genelde öldürmekle meşguldü. o yüzden kilislilere üzülemiyorum. dediğim gibi, "OOH BOMBALASINLAR İYİ OLUYOR" demeye yüreğim asla el vermez ama suçu hala chp'de veya başka şeylerde arayan, akp'nin şanından şüphe dahi duymayan aptal bir insan grubu için kılımı kıpırdatacak değilim.

bakın chp'li, hdp'li veya mhp'li olmak "siyasi görüş" olabilir ama akp'yi desteklemek siyasi görüş değildir. üç sene önce olabilirdi ama şu an değil. suriyeliler her yerdeyken, bu kadar şehit veriliyorken hala "ama onlar cahil, şehirlerine yol yapıldığı için akp'ye oy veriyorlar, senin gibi kaygıları yok ki" demeyin lütfen. göz göre göre türk ulusunu aptal yerine koyan bu heriflere çanak tutuyor akp'ciler ve kimse kusura bakmasın, ben akp'ye oy vermeyi "politik tercih" olarak algılayamıyorum artık. benim gözümde akp'ye oy veren herkes [cümlenin devamı bayağı agresif şekilde devam ediyordu, moderatör kırbaçladı. tamamını okumak için lütfen üye olunuz]. ben gidip bu insanların kafasına roket atmam ama kendi tercihleri neticesinde roket yediği halde bu tercihlerinden geri durmayan cahil, aptal halka da "tüh ya roket yiyolarmış" diye üzülmem. ne halleri varsa görsünler. yarın benim kafama roket yağdığında onlar da aynısını söyleyecek zaten, duyar kasmaya gerek yok o yüzden.

bu malum zihniyete oy verenler bir gecede türemediler ki. halkın, bu malum zihniyet ilk ortaya çıkmaya başladığı zamanlarda bu kadar (oy verenleri eleştirenlerin argümanlarıyla yazacağım, kendi görüşlerim değildir) bilinçsiz, öngörüsüz, eğitimsiz, kolay kandırılabilen, cahil, yobaz, yönetilmesi gereken, bağnaz vesaire vesaire olmasından önceki iktidarlar suçlu değil mi? e o zaman onların zamanıda bok çukuru çünkü sadece kendi ideolojilerini yüceltmek, korumak adına mücadele etmişler. ülkenin bilinç düzeyinin nerde olduğun kimse bir yerine takmamış. altın tepside bu vatandaşları sundukları için mevcut hükümet bu kadar rahat manipüle etmiyor mu bu insanları? gecekonduda yaşayan amcanın hayati öncelikleri gerçekten makarna ve kömür yani, bunu anlamak için uzman olmaya gerek yok. önceki iktidarlar sosyal devlet temellerini atabilseydi kim o amcayı makarna karşılığı kendine mahkum edebilirdi? tabana inmek diye bir olgu var. öncekiler becerip inemediler ki tabana. varsa yoksa kendi ideolojileri. ülkenin genel refahı ve bilinç düzeyi için akp'den önceki 5 iktidarı düşünün bakalım, kim ne yapmış? hepside bir şekilde faşist ve diktatör.

o yüzden mevcut bok çukuru durum için iktidara oy verenlere yüklenmek ve hatta o seçmenlerin bu şekilde ölmesinden hiç rahatsız olmamak çok yüzeysel bir bakış açısı olur. daha farklı katmanlarla bakabilmemiz lazım bu olaylara toplum olarak.

Normaldir.
Ben de seninle siyaseten zıt görüşteyim. Benzer durumdaki olaylara üzülmüyorum. Sevmediğim adamdan tipten bana ne diyorum.

bence yazık onlara.
ama şunu söylemeden geçmek olmaz insanlık savunucusu, hümanist ve on numara beşyıldız insanlara. bu adamlar kendinden olmayan hangi İNSANIN yaşam hakkına saygı göstermişler?
kendinden olmayan ölmüş çocuğun anasını meydanlarda yuhlatan, kendinden olmayanları yuhlatan zihniyet hangi farklı insanın yaşam hakkına saygı göstermiştir?
insanlık adına üzücü tabi ki ama gezide ölenler kadar üzmemiştir beni.
biz en azından üzülüyoruz, onlar geberdi diyorlar kendilerinden olmayanlara.
bakın bu adamlar bu olanların sebebini yine getirip başka yerlere bağlayacaklar.
esas sorumlulara ne hesap soracaklar ne de sitem edecekler.

rüzgar ekmek mi? kimin rüzgar ektiğini söyleyeyim ben sana. biz laiklerden pek bir burjuva olanlarımız.

özelleştirmeler baldan tatlıydı, o işi yapacak adamı başa kilis'li falanlı filanlı getirmedi hiç merak etme, gladio getirdi, türk iş adamları oh dedi, çok hoş, baykal efendi'ye ayrı, kılıçdaroğlu'na ayrı, bahçeli'ye ayrı, ecevit efendi'ye çok ayrı teşekkür etmek lazım.


anca ağacın kesilince, barın sineman kapatılınca ülkenin geri kalanına ne yapıldığını hatırlayıvermek bir utanç tablosudur, başka bir şey değil. 5 dk'nı sokakta gazete satan çocuğa veya farklı bir fikri duymaya ayırama vs sonra böyle şaşır kal. neredeyse herkes sıra kendine gelince viyaklıyor. bizlere de acımamak lazım o açıdan.

orada eğitim görmemiş insan daha çok, eğitim görmüşken bu ilgisizlikle, bencillikle asıl bizler kendimizi savunabilir miyiz?

ben herkese öfkeliyim. kendim de buna dahilim. o yüzde altmış beş hepimizin eseridir.

önce çuvaldızımızı kendimize bir batıralım. suyumu bulandırıyorsun diyen kurttan medet ummak ne kadar saçma idiyse, o kurta kendi çıkarın için yol açmak da o kadar saçmaydı. bizde yapılan bu. sivri zekalılar kendi yerlerini sabit zannedince ülke de neymiş, yemişim ben ülkeyi, dediği için bunlar oldu.

Üzülmek zorunda değilsin elbette. Kimse değil.

İşin içinde bir ikilem var. Bu %65'i sevmezken, bir yandan da düşünceli davranıp eğitimli değiller, eğitim görme şansları olmamış gibi düşünüyorum ben bazen. Ama bu düşünce ikilemi çözmeye yetmiyor. Bu insanlarla konuştuğunda fanatikliğini, akıl yürütememesini ve bazen kötü niyete varan düşüncelerini görünce sevmemeye devam ediyorum.

Ben bu insanların içinden geldim. Eğitim gördüm, farklı insanlarla tanıştım, çoğunun haberi bile olmadığı sözlüğü okudum. Bir zamanlar onlardan biriyken şimdi karşılarındayım. Ülkenin bu hale gelmesinin benim suçum olduğunu da düşünmüyorum. Ne yapabilirim ki? Onların aleyhinde davranıyor, konuşuyor, fikirlerimi söylüyorum zaten. Hayatımı ortaya atmam ama. Karşımdakiler insan olsaydı, biraz akıllı olsaydı anlaşırdık zaten. Biz eğitimliyiz, bizim düşünceli olmamız lazım romantizmine de karşıyım o yüzden.

Sonuç olarak oradaki insanların nasıl insanlar olduğunu bildiğim için ben de üzülmüyorum. Üzülmeyeceğim de. Sıra bize gelirse de gelir, o da bizim şanssızlığımız. Zaten burada doğmakla yeterince şanssızız.

eğitimli olan adam önce ülkeyi kurtaracağını düşündüğü partinin TÜZÜĞÜNE bir bakar.

kendi partisini eleştirir, değiştirmeye çalışır. seçilebilecek hale getirmeye çalışır.

bizim hatamız bu zamana kadar yapmadıklarımızdır, bugün de ceremesini çekmekteyiz. okul kazanıp bunları düşünememek, ben yırttım sen düşün demek, içine girince anladığın o gelişmiş yerin gelişmişliğini onun içerisine daha hiç girememiş, girmeye de fırsatı olmamış olanın anlamasını beklemek üstü kapalı bencilliktir.

biz insanların kitle olarak yönelimlerini tekil olarak değiştiremeyiz. değişmelerini istiyorsak biz de bir kitle olmalıyız, biz de örgütlenmeliyiz. bunu bilmek ama yapmamak ama yine de beklentiye girmek suç demeyeyim, komiktir.

bunun romantizmle en ufak bir alakası yok, gerçekçilikle var. her şey aynıyken, hatta daha da kötüleştirilmişken değişim gökten zembille mi inecek? biz içinde bulunduğumuz coğrafyanın koşullarının zoruyla iyiye gideceğiz gideceksek, özel bir çabamız olmadığı belli.

adam chp'sine laf söyletmiyor. ulan hıyarlof, altı oku önemsemiyorsan neden kendine başka parti kurmuyorsun, yoksa meclisteki ana muhalefeti korsan gibi ele geçirip içini boşaltmak için olmasın? yok, değilse, neden bir bağışıklık mekanizman yok, ele geçirmek için saldırı olduğunda ve bu başarıldığında? umursamadığından olabilir mi? umursamadığın şeyin hesabını nasıl sorarsın? - yazarlara söylemiyorum, bu chp tabanına kızgın bir eleştiridir.

umursama ama bekle. armut piş ağzıma düş. pardon da, nerede görülmüş o dünyadan, söyleyin gidelim oraya.

çocuklar ortaokulda parmakla toplama çıkarma yapıyor artık. kerrat cetveli müfredattan kalkmış neredeyse. bizi daha neler bekliyor, neler, ohoooo.

son not: hiç sevgiyle dolup taşmıyorum bu insanlara bakınca. ne var ki kendimize bakınca da sevgiyle dolup taşmıyorum. göte göt demezsem yol alamayacağımı biliyorum, o kadar. bu toprakta kalıcı bir değişim eğitimin yaygınlaşmasından, o da ekonomik bağımsızlıktan geçer. boşa ulusalcı diye hedefe konmuyor insanlar, bunları savundukları için ve çıkar odaklarının en istemediği şey de bu olduğu için yafta da yeniyor bir güzel. köy enstitüsü kapatma karşılığı yardım mı yapılır? bunu yapana müttefik dedik biz, müttefik. NATO'dan çıkmak gerekiyor bir kere.

@godoşu beklerken

Bana yazdığını düşünerek cevap veriyorum.

Onların karşılarındayım derken herhangi bir partiye ya da oluşuma dahilim diye belirtmedim.
Kitle olmak, fikirleri değiştirmeye çalışmak tercih meselesi bana göre.

Bunlarla uğraşmayı değer bulmuyorum açıkçası çünkü sonuç alınamayacağını düşünüyorum. Ülkenin durumunu düzeltmeye çalışanlar şiddetle karşılık buluyor. Fikirlerle değiştirmeye çalışanlar, ki buna ben de dahilim, duvarla karşılaşıyor. Bunlara rağmen uğraşanlara ise büyük saygım var.

Buna bencillik denebilir evet. Bunun için de üzgünüm. Ama değiştiremeyeceğim bir şey için uğraşmamayı tercih ediyorum. Ancak ben onların içindeyken bu kadar kapalı fikirde, kötü niyetli, fanatik değildim. Eğer bir değişim olacaksa bu onların da zarar görmesiyle olacak. Ekonomik ya da sosyal her neyse. İnsanlar bundan anlıyor malesef.

Asıl bencil olan konuştuğumuz halk. Oy verirken sahip olduğu düşünceler tamamen bencillik üzerine kurulu.

Ülkenin geleceğine, çocukların geleceğine üzülüyorum evet. Ama bu insanların yaşadıklarına değil.

senin düşüncelerin bende yazma tepkisi yarattı ama ben çok genel yazdım. zaten bende genelde öyle oluyor, zira ben kişisel olarak senin ne kadar çabaladığını bilemem. genel yazmak durumundayım o yüzden çünkü ortada sorun olduğu belli bir durum var: birileri bir şeyler yapıyor, sonuç böyle oluyor. e bana göre o yapılan şeye eleştiri yapan kısımda da genel olarak böyle bir sorun var.

ama söylemeye çalıştığım şu: gerçek şu ki biz bu insanlarla anayasa karşısında eşitiz. eşitsek karşılıklı olarak birbirimizin geleceğine etki edeceğiz demektir. etmemeyi seçende ben söylenme hakkı çok görmüyorum açıkçası.

şunu biliyorum çünkü: ben de falan filan kültürde işte x şekilde yetiştirilmiş olsam, çok da farklı olmayacağım. öyle çok farklı genlerim yok, hayattan etkilenerek şekil alıyoruz.

e demek ki o topraklarda burada olmayan bir şey var ve biz bunun bizi artık kötü etkilemesini, dahası bu kimselerin geleceğini kötü etkilememesini istiyorsak maalesef eli taşın altına koymadan olmaz bu. yani hiç olmamış ki şimdi olsun.

ben kimseye ömrünü bir şeye adamayı seçmedi diye kızamam. hakkım değil. zaten ben de adamış falan değilim. ama görüyorum ki etkin muhalefet yeri olarak ortada meclisteki muhalefet partileri ve bunların tabanları var. ancak söylemlere, kriterlerin değişimine hiç bakmadan da onları fanatik gibi savunan insanlar mevcut.

özellikle bu insanlar yüzünden aslında boş olan muhalefet slotu dolu gözüküyor. söylenip duran insanların bu yanlarını gördüğümde canım çok sıkılıyor açıkçası. bütün bu salaklıkla uğraşmak zorunda mıyız, bence olmamalıydık, bence bunları düşünmek zorunda kalıp durmak gerçekten çok berbat, ama darwinistik bir dünyada yaşıyoruz hala ve bizi buna zorluyorlar.


hani açık açık umursamıyorum dese insanlar, tamam. ama o zaman da "niye umursamadığın şey hakkında sallayıp duruyorsun" diye sormak isterim. yani insanlar istiyorlar ki x konuyla hiç ilgilenmesinler ama onun hakkında hep fikir yürütebilsinler. bu çok sinirlendirici. tamam kimse öyle her şeyi okumak zorunda falan değil. ama en azından fikir yürütürken daha iyi düşünmeye, daha iyi analiz yapmaya, daha mantıklı sonuçlar elde etmeye, irrasyonellikten daha da uzaklaşmaya, bir sonucu ancak rasyonel bir gerekçesi olduğu müddetçe kabul edip aksini gösteren veriler ışığında da bu kez değiştirme hakkını saklı tutmaya özen gösterebilirler, insanlar.

yani eğitimli olmanın da o açıdan önemi bir yere kadar. umursamadıktan sonra, merak etmedikten sonra -ki en azından bu yapılabilir, şeyler anlatmadan önce anlaşılmaya çalışılabilir- bu çabayı gerçekten anlamıyorum.

bizi etkileyenlerin hepsi kendi kontrolümüz altında değilse o şeylerden kontrolümüz dışında olanı kontrolümüz altına sokmaya çabalamak bizim sorumluluğumuz oluyor çünkü bundan şikayet eden biziz ve kendi kendine olmuyor bu iş. ben bunu söylüyorum. o yüzde altmış beşteki payımız, biz eğitim alabilirken diyelim ki, alamayanı sallamadığımızdan. örnekse. daha çook çıkar böyle örnek, sallamadığımız şey sayısı çok çünkü.

@der meister: işte o yaşadığına kutuplaşma ve yabancılaşma diyoruz. aynısından herkeste bir mikltar kendin göre var.

@Phoebe; o %65 o diktatörleri o faşistleri gördü de öbür %35 görmedi mi?

@enkolaykullaniciadi: ben severim anadolu insanını, ama herkes yaptığı seçimin sonucuna katlanıyor.

@godoşu beklerken: tabi evet herşeyi zaten illuminati ayarlıyor, bizim hiçbir etkimiz yok. gerçekçi mi sence? diğer açıdan bakınca bir toplumsal düzenleme kimi vuruyorsa onun ayağa kalkması normal değil mi? ya ne olacağdı?

@humblebirth: bana kalırsa ışid denen çeteye destek olmamak için, destek olanlara destek olmamak için gereken eğitim seviyesi anadolu'daki her bir insanda teker teker var. basit atasötlerini bunun için yazdım.

@godoş: ben chp'li değilim ki, akp'yi sevmeyen herkesin chp'li olduğunu nereden çıkardın? yerim onların tüzüğünü ben... herhangi biri için soruyorum.

1. gladio'dan illuminati diye dalga geçerek bahsediyorsan senin 40 fırın ekmek yemen gerekiyor bunları anlamak için, kusura bakma.

2. derin devlet diye geçen örgütler her zaman olmuştur, yaptıkları operasyonlar devlet değil hükümet eliyle devlet kurumu kullanarak olur, bunu da herkes bilir, hatta bunlar zaman geçtikçe ifşa da olur. bir sürü yerde laiklikten şeriata geçiş hikayesi aslında derin devletin karşı devrimleriyle oldu. bir ülkenin kaynakları, ordusu vs, bürokrasisi satın alınmadan mı ele geçiriliyor sanıyorsun? neyi ne sandığını anlamak da mümkün değil.

3. bu böyleyse bir insan kendi devletini ve ülkesini yönetecek hükümeti seçerken bunları mı kriterlerinde kaale almalı yoksa lafları mı? 60 yıldır türkiye'yi kurtaracağız diye başa gelip anca kendilerini kurtaran iktidar partileri var bu ülkede. kim fonladı bu vasıfsızları? vasıfsızsan ve o halinle güç istiyorsan sözler verirsin. darbeleri bunların anlaştığı uluslararsı güçler değil de heidi mi yaptı? milliyetçi ekonomisi olan ama pazar ülkesine dönüştürülmek istenen her yerde ilginç şekilde gerici "devrimler", rejim değişiklikleri, borçlanmalar vs olması sana göre allah'ın işi mi? ya da tesadüf falan mı, hiç mi patern görmüyorsun yakın tarihe baktığında?

4. meclisteki muhalefet partilerinden örnek olarak chp'yi seçtim çünkü tüzük ve taban olarak karşı duran parti o. mhp tabanı yakın zamana kadar akp'ye de oy verdi. kazanılacak bir bilinç varsa, mecliste olup onu kazanmaya en yakın olanı chp, kazanılırsa iş görecek olanı da o ve öyle olduğu için zaten ilk ona saldırıldı ve söylem itibarıyla iktidar partisi yahut hdp'den farksızlaştırıldı.

bu ülkede olmasını yadırgadığın her şeyde dört partinin de katkısı var ama bunlardan aslında kurumsal olarak en azından özünü koruyan, yani genelbaşkanına "stir git, sen parti tüzüğüne uymuyorsun" diye parti içi etkin eleştiri yapılabilecek olan chp.

sen "x" muhalefet partisi de. fark etmez. ben farklı bir şey için uğraşablecekken uğraşmayan, mevcut düzeni aslında savunmuş olan parti fanatiklerinin her partideki etkin hallerinden bahsediyorum. sıradan vatandaş bu hale büründüğü zaman, ne kadar okumuş olursa olsun, bir tane lanet soruyu sorduramıyorsun.

sorduramazsan başına da bunlar gelir işte.

birisi size bir cevap verdiği zaman içinden cümle seçmek yerine, bu kişi özünde ne demek istiyor diye bir düşünerek bakmanızı rica edeceğim. pek bakmamış da taramış gibi bir haliniz var. uzun yazdım, böyle bir şey olmuş olabilir. ama işte buradan anlaması zor, o nedenle söyleyeyim dedim.

@godoşu beklerken: ben bakış açınıza katılmadığımı ifade etmek istiyordum; mesele cümle seçme meselesi değil. bizim hiç suçumuz yok, biz toplum olarak (ya da şahıs olarak) üzerimize düşeni yapmışız gibi her meseleyi gladio'ya falan bağlamak bana samimi gelmiyor.

siyasi partiler üzerine düşüncelerinize genel olarak katılıyorum, ama mazeret değil gibi geliyor bana.

adam gibi oy vermeyi, verdiğimiz oyun arkasında durmayı, sandıkta cezalandırmayı, sandıkta ödüllendirmeyi, sandık dışında hakkını aramayı, hakkını arayana saygı göstermeyi ve onu korumayı öğrenemediğimiz sürece gladio gider derin devlet gelir, o gider illuminati gelir.

aynısı inovasyon ve sanayi üretimi için de geçerli; sen şahıs olarak, ülke olarak üzerine düşeni yapma, sonra vay yaptırmadılar. uçak fabrikası kapatıldığında kapatanın ofisini basmazsan öyle olur tabi.

bu olay da buna örnek gibi geliyor bana. toplum olarak ne ekiyorsak onu biçiyoruz, burnumuzun boka batması için gladio'ya falan gerek yok gibi geliyor bana. o açıdan şeyediyorum.

anladım dediğinizi ama aslında tam olarak öyle demiyorum ben. demek istediğim şu:

bir partinin kendisini tanıtması için daha en başta yüzlerce milyon doları olursa, şehir şehir gezebilirse, ardan haysiyetten, yok efendim imf borçlarını sildirmekten, refahtan bahsederse beri yandan sen muhalefet partinle eşzamanda aynı etkide kampanya yapamazsan, hem diğer adamın yalan vaatlerini hem de bu işin nasıl çözüleceğini anlatamazsan, dil dökeceğin kişi de eğitimsizse, hata onun olsa da, bak altını çiziyorum, hata onun olsa da, beklenen o kişinin bu hatayı yapmasıdır.

ben sana diyorum ki, ister sevelim ister sevmeyelim, kendi haklarımızın gözetildiği insancıl bir yerde yaşamak, başkalarına zaman verecek şekilde rahatımızı bozmaktan geçiyor çünkü bunu bir sorun olarak bu şekilde dile getiren biziz. kilis'teki ölmeyip de kamplarda eğitilip istanbul'a oraya, buraya salınsa ne yapacaksın? orduda ücretli asker yetiştirilmeye başlanıyor işte, görüyoruz reklamlarda. ileride pek çok diktatoryada olduğu gibi, bu askerler gık dediğinde üzerine salınırsa ne yapacaksın? ben çok mu bayılıyorum sence şu muhabbeti yapmaya. ama el mecbur. yani bizi biz kadar kimse düşünmez. ben demiyorum ki kilis'te öldürülen vatandaş gider bunu da yapar ama bu potansiyeli çıkarmaya çalışıyorlar, (3 çocuk yapın ama okumayın falan, yani bana ücretli asker ve ucuz işçi ol, gibi bir şey sezinliyorum).


tabii ki halkın hatası çok. ama bundan başkası olamazdı. sonraki seçimlerde hata görüldüğünde 17 milyon yedek oy pusulası, dijital oy sayımı, parmak mührünü kaldırma, ölülerin oy vermesi, çöplerden çıkanlar, senin yıllardır yaşadığın apartmanda hiç varolmamış birinin ikametinin bu apartman olarak gözükmesi vs... türlü türlü dalavereyle de koltuğu kaptığında o halk istese de seni yerinden edemez ya neyse, o ayrı.

şimdi anketlerde oy miktarları yükseliyorsa işbirliği yapıp durdukları terör örgütlerine güya savaş açtıkları için. yalandan milliyetçi (ulusal bağımsızlıkçı) bir söylemle. evet, bu da ahmaklık ama acı gerçek şu ki şimdi bu söylemi samimiyetle yapması gereken partiler değiştirilmiş durumda. bir de bu var. yani iktidar partisi çözüm değil problem olduğu gibi ona alternatif bir şey yaratılmış değil. önceden alternatif olabilecek şeyler ise ele geçirilerek etkisizleşmiş halde.


hangi enayi iki kömür için onu tohumundan, hayvanından edecek bir partiye bir daha, bir daha oy verir? herkes mi yemleneceğini sanır? sanmıyorum. orada başka bir haltlar karıştırılıyor olmalı. ancak nihayetinde yaptıkları takiyye yine de etkili oluyor.

kısacası türkiye'nin yakın geçmişine baktığında bunun olmasına o kadar şaşırıyor musun? çünkü şaşırmıyorsan, o zaman bu halkın hatalarını tekrar etmesini bekliyordun, demektir. e bekliyorduysan ve durumdan hoşnutsuzsan, bu halk "ben değişmeliyim" demediğine göre, kabul et veya etme, o değişiklikteki pay "hoşnutsuz" olana ait olmak zorunda.

adam düşünsel olarak aynı miktarda aktivite yapabilecek hale geldiğinde, onun adında düşünenler olmasını kabul etmediğinde, yani ancak o adam özgür düşünebildiğinde bizler gibiler de özgür olacak.

ben bir mecburiyetten bahsediyorum.

*mühür demişim mürekkep

kanuni hükmü nedir bilmem de yanlış hesaba para gönderen salak yerine ben ne diye bunun ceremesini çekeyim? misal benim 12 senedir kullanmadığım bir hesabıma gelse nereden bileceğim böyle bir şey olduğunu?

"valide de gidip parayı geri göndermiş. Ama bundan haberi yok. Şimdi faizi ile beraber geri isteniyor. " anlamadım bu kısmı. anneniz gönderdiyse zaten daha neyi iade edeceksiniz?

sorunuza parayı iade etmediğiniz kabulüyle cevap vereyim yine de; sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre paranın iadesini talep etme hakları var. fakat size bugüne kadar paranın iadesiyle ilgili "yazılı bir bildirimde bulunmadıkça" hukuki tabirle sizi temerrüde düşürmedikçe sizden faiz talep edemeyecekleri gibi paranın iadesiyle ilgili herhangi bir masraf da yükleyemezler.

ama size bildirim yapıldığı halde ( bu parayı iade yok yoksa faiziyle geri isterim) yapmadıysanız evet faiz de ödemek zorundasınız.

Valla gerekirse dava acsinlar. Sizin sorumlulugunuz olmamali bu durum. Haksiz zenginlesme olarak gosterip bela olmaya calisabilirler ama iyi bir avukat cozer bence

hikayede kopukluk var hocam. " valide de gidip parayı geri göndermiş. Ama bundan haberi yok. " kısmını anlayamadım. validen hem parayı gönderip hem de haberi nasıl olmuyor.

ama anladığım kadarıyla faiz kısmını ödememeniz gerekir ama talep ederlerse ödetirler diye düşünüyorum. ama 6 yıl geçmiş üzerinden, ardını arıyorlarsa mutlaka talep ederler.

@ dahili meddah

sanırım kayıp kardeşimsin, aynı anda aynı şeyi düşünmüşüz :)

@hakim ; aklın yolu bir abi:)

benim anladığım bu olay iki kere oluyor. bildirim birinde geliyor.

"Aynı tarihlerde bu olay bir kez daha olmuş" cümlesini kaçırıyorsunuz. ikisi farklı vaka.

:) olayın sıcaklığında ifadeyi batırmışız kusura bakmayın.

valideye 2 kez gönderilmiş, birisini farkedip geri göndermiş ama birisi kalmış :)

faizi banka mı talep ediyor yoksa banka onların aklına mı giriyor sizce ?
direk gönderici ile iletişime geçin ve tatlıya bağlayarak halledin hocam. 1600 lira az değil.

@hakim oynayin dedi: faizi talep eden banka değil, karşı taraf talep ediyor sanırım. 7 gün içerisinde itiraz edilmezse icra mahkeme vs denmiş sanırım. annem tam okuyamadı heyecandan, yasal şeyler hep paniklettiriyor. hemen gidip yatırma derdinde.

@dahili meddah: daha önceden hiç bir yazılı bildirim yok.

şimdi evrağı alıp avukata vereceğim, itiraz edeceğiz. anaparayı ödeme taraftarıyız.

hocam bu nedir ya geçmiş olsun. Kurşunlanmış araba fotoğraflarıyla karşılaştır diyorum.

Cekirdekte ya tavanda yada arabanin icinde,buyuk ihtimal parkettigin bir yerde ust katlardan atmislar.

İyi ki arabada değilmişsiniz bu olduğunda. Biri yukarıdan aşağı sıkmış bilinçli/bilinçsiz. Park ettiğiniz yer çok mu uzak veya alakasız oturduğunuz yere, hiç silah sesi duymadınız mı peki?

cok kurcalamadan polise haber verin, kursun izi bu

Sakin bir yerde oturuyorum araba da evin hemen altinda. Ses olsa kesin duyarim camin onunde 4cu kattayim. Son gunlerde de cok bi yere gitmedim. Ne zaman oldugunu da bilmiyorum dun arkadasim farketti inerken arka tarafta oldugu icin ben inerken gormuyordum.

Havaya sıkılan maganda kurşunu olabilir. Allah korumuş. Tabanda bir delik yoksa bence maganda kurşunu. Ama varsa yakın mesafeden atış diye yorumluyorum.

boyutu belli olmuyor net. kurşun olmayabilir gibi geldi bana. o eksende çekirdek, yanık izi, barut izi, başka bir delik vs yok mu? ama polis çağırmakta fayda var.

abi net kurşun gibi ya;

usahitman.com

cbsdallas.files.wordpress.com

delip geçen şey -muhtemelen mermi çekirdeği- arabanın içerisinde olmalı.

serseri kurşun değildir, direkt arabaya doğru ateşlenmiştir. hatta arabanın durduğu yer ve giriş açısından nereden geldiği bile kestirilebilir.

Ilginiz icin sagolun arkadaslarz Daha sonra okuyacaklar icin bilgilendirme amacli yaziyorum. Sabah servise goturdum onlar da kursun dedi ama once karakola git dediler gittim. Mudur dedi direk ates edilse iceri girerdi iceride deik yok, bir yerlerden gelmistir. Ayrica arabayi hareket ettirdigim icin bisey yapilamaz dedi gelip olcum molcum yapiyorlar ya nereden ates edilmis faln felan. Ama direk sikayetci olursan o zaman inceleriz dedi, iste apartmanda birisi yapmistir su adam yapmistir gibisinden.

yorgun mermi. polislere haber verin, kurşunu aracın içinde bulur onlar. tavan döşemesi delinmediyse ordadır zaten.

Bu tarz sivilcelere roaccutan veriyollar. Nodul olmuş. Karaciger :( diyorsan öncesinde acnelyse deneyebilirsin. Gece yatmadan sür, gündüzleri de güneşten korun

sadece alnın ortasında var bundan, başka yüzün hiçbi yerinde yok ama? :/

karaciğer mi? deme ya? :/

Eczacının ürünü alaydınız işte üstteki deriyi incelte incelte sikmalik kıvama getirirdi.

küçücük tüpe 60 lira dedi. hadi geç 60 lirasını, babalar gibi kozmetik ürünüydü. o yüzden hiç yanaşmadım.

doktora gideyim bi bari.

Karacigere yan etki roaccutan gibi ağızdan alınan retinoik asit turevinde olur. Acnelyse bunun sürülebilir formu. Sivilceye laf etmedim yanlış anlama olmasın, yağ bezlerinle ilgili bir durum o. Ha altta yatan yag metabolizmasi ile ilgili bir sey vardır, tahlilsiz bilemeyiz. Kendim olsam acnelyse kullanırdım ilk etapta

O kadar uzun süredir varlığını muhafaza ediyorsa aynı sivilce, o kiste dönüşmüştür artık.

doktora git. ben böyle 1 yıl umursamadım. sonra kistleşmiş orası. cildiyeye gittim genel cerrahiye gönderdi. genel cerrahi iğneyle daldı, tam göğsümdeydi kalbime kadar sapladı yemin ederim. bu kistleşmiş çıkmaz bir şey, anca ameliyatla olur dedi. ee yapın dedim ya ufacık bir şey kalsın canım diyip kendini yormadı da.
bu raddeye gelmeden git yani.

fucidin sürün bi 5 gün. eger gecmezse bi doktora gidin.

herkese çok teşekkürler

doktora görünmek gerekir. 4-5 ay uzun bir süre.

kötü örnek vereyim. Bir vesile ile takip ettiğim yumuşak doku kanseri mailing list'teki elemanlardan birisinin hikayesi kaba etinde geçmeyen sivilce ile başlıyordu.

ilgi mahiyetinde bakınıyorum boş vakitlerde. node.js + raspberry pi ile kendim bir çözüm üretmeyi isterim ar-ge desteği alabilirsem. ısıtma soğutma ve enerji monitör sistemlerine daha ilgiliyim. uzaktan kontrollü termostatik vanalar vs.

web sitenizi biraz toparlamanız lazım.

benzer urunleri incelemisligim var. web siteniz sanirim tam degil. proje oldugunu anladim ancak daha yararli bilgilerle doldurulabilir. belki ornekler, daha fazla teknik detay, ayrica biraz da sadelestirme yapilabilir (gereksiz yazilar var halen).
ankete katildim, umarim isinize yarar.

farklılaşmadan ürünü satmanız zor. aynı işlevleri olan dünyaca tanınmış markalar var piyasada. bazı yerlerde de endüstriyel plc ile yapılan ev otomasyonları bile gördüm. Ev otomasyonunda durum, iphone çıkmadan önceki telefon pazarına benziyor. iphone donanımsal olarak çok mu iyiydi ilk çıktığında? değildi, ama işi yazılımla farklılaşarak yaptılar. donanım olarak değil yazılım olarak ne yapabilirsiniz, ne sunarsınız ona kafa yorun derim.

Bankaya dava acarsan bi halta yaramaz. onlar yapilmasi gereken usulleri uyguluyorlar sadece

bence kanunlardaki kendi amaçları doğrultusunda yorumlayarak biraz esnetiyorlar gibi geliyor. nedeni şu
- aynı banka hesap açmak için bırakın genel kurul kararının katılan tüm malikler tarafından imzalı tutanağını, sadece yönetim kurulunun 3 üyesinden 2 sinin imzasını yeterli bulmuştu. hesabı açtığımız tarih ile bugün arasında KMK da bunlarla ilgili bir değişiklik yok gibi duruyor.

- ilk durumda mevzuat değişmiştir diyelim. aynı gün içerisinde bir bankadan hesap açmak için çoğunluk imzası, diğerinden tüm kat maliklerinin imzası, diğerinden sadece yönetim kurulu kararı talep edildi.

ekleme edit: bir de "hayatın akışına uygunluk" gibi bir tabir kullanıyor hep hukukçular. "bütün kat malikleri imzalayacak" pek buna uygun değil gibi. bütün kat malikleri bir araya gelip tapularımızı irtifaktan mülkiyet tapusuna çeviremedik.

mitsubishi tabi ki. lg neymis.

LG klimalari, Turkiye'de Arcelik ile ortak uretilmektedir. Oyle ozerktirler ki butun Arcelik isletmeleriden farklı olarak LG-Arcelik uzantili mail adresi kullanirlar. Arcelik diye kucumseme, 90 ulkeye ihracat yapiyor ve LG isim hakki veriyorsa bir anlami vardir. Buna ek olarak, Arcelik eskiden yerli klimalarda liderdi; ancak yeni yasa ile invertörlü klima kullanim zorlunlulugu geldi ve yeni oldugu bu pazara dahil oldu. Neticede invertör kullanım tecrubesi malzemenin kullanim omrunu etkiler mi, sen yorumla.

Mitsubishi markasi ise, Mitsubishi Heavy ve Mitsubishi Electric olarak ikiye ayrilir. Ben her ikisini de kullaniyorum, ama bana sorarsan Mitsubishi Electric dünyada ilk 3tedir.

Ozet gecmek gerekirse ben olsam; maddi bir kisitlama yoksa Mitsubishi Electric; varsa hic dusunmem LG alirdim.

Not: Enerji seviyesine cok dikkat etmelisin.

klimanın en önemli ve pahalı parçası kompresör pompasıdır. pompayı üretende belli başlı 3-5 marka vardır. dolayısıyla klima markasının çok bir önemi yok. ikiside işini görür fiyatları göz önünde bulundurarakk tercih yapabilirsin.

kliman japon olsun çamurdan olsun... mitşubişi diyon bi de

Ben klimacıyla konuştum, artık Mitsubishi de dandik klimalar üretiyormuş. "Pahalı modelleri kaliteli, ucuzlar diğerleri gibi dandik" dedi adam. Biraz paraya kıyarsan daha uzun ömürlü olur gibime geliyor. Cevap Mitsubishi tabii bu arada.

Mitsubishi Electric +++
Mitsubishi Heavy Industries ---

ME kullanıyorum, pek memnunum. Yok gibi. Hem ses, hem fatura olarak.

geçen hafta mitsubişi heavy aldım. iade ettim. hiç ısıtmadı. parasını kesinlikle hak etmiyor. yarı fiyata samsung aldım. canavar gibi ısıtıyor. tavsiye ederim.

Daha önce 17 olarakda uygulandı. Devlet belirliyor sonuçta.

%17 hiç duymadım ama eskiden 15'di, Sonradan 18'e yükseltildi. Ayrıca farklı ürünlerde farklı KDV oranları var, %1, %8, %18 gibi. Otel konaklamasının, kitap-derginin, ekmek vs gibi temel gıda maddelerinin, KDV'si cep telefonu vs. gibi ürünlere göre düşüktür.
Ülkeden ülkeye de değişir, kiminde %20-22 olanlarda var diye biliyorum.

ABD'de eyatletlerde bile farklılık gösteriyor.

esasen kastettiğim soru şekli şöyle olmalıydı; ne gibi değişkenlere bağlı olarak 15-17 olarak belirlenmiş? sonrasında nolmuş da 18'e çıkmış? 1-8 olaylarının geçişine şahidim, onları az biraz anlıyorum. ama işte o 15-16-17-18 ne için olmuş? niye 20 olmamış? hangi değişkenler baz alınmış? falan filan gibi. belki cevabı yoktur da, onu da bilmek isterim.

devletin ne kadar vergi toplamak istediğine bağlıdır oran.

​Katma değer vergisi oranı, vergiye tabi her bir işlem için % 10'dur. Bakanlar Kurulu bu oranı, dört katına kadar artırmaya, % 1 'e kadar indirmeye, bu oranlar dahilinde muhtelif mal ve hizmetler ile bazı malların perakende safhası ve inşaatın yapıldığı arsanın veya konutun vergi değeri ve bulunduğu yeri esas alarak konut teslimleri için farklı vergi oranları tespit etmeye yetkilidir.

%20nin "yeter lan" denilecek sınır olduğunu düşündükleri için. gün gelir o da yükselir.

AB'de oran %19. Yakın değerler tepki almamak için.

İnternette ilk gördüğünüz fiyatlar genelde uzun süreli kiralamalar için geçerlidir. 1 günlük fiyat istediğinizde fiyat da değişir.

rentalcars.com

en uygun fiyatları burdan bulabilirsiniz.
booking.com'un bir diğer sitesi bu.
senet menet işleriyle uğraşan adamlardan kürdan dahi almayın. bu sitedekiler kurumsal firmalar.

play.google.com

merdivenaltı yerlerden kiralamamak gerekir. özellikle kiralık araç kaskosu olduğundan emin olmak gerekir.

hah işte tam da o, geçen duyuruda biri sordu, tarih kısmını doldurtmadılar bana fark ettim dedi. o kiralama tarihini kendi doldurup kazayı belayı bize yıkarlar mı bilmiyorum.

garajyeri.com 'u öneririm.

valla geçen bir arkadaşın arkadaşını çok pis dolandırmışlar. daha doğrusu çalışmışlar mahkemelikler. merdiven altı yerler senet yapar sana. sonra hiç anlamazsın senedin renkli fotokopisini sahtesini verir. bir de seni avukata verir.

tüm araçlarımı budget ve avisten kiraladım bugüne kadar. süperler. 50 lira için değmez. bir de budget 1.25 motorlu fiesta'yı 80 90'a falan veriodur ya. 100 110 çok

@krem peynir,

ya valla onu ben demiyorum da bizim evde fabrika işletir gibi sürekli bir çalışma hali olduğu için valide öyle istiyor diyelim.

bir de samsung'tan telefon alalım ama beyaz eşya da alalım mı o konuda tereddüt geçiriyorum bazen. malum her kafadan bir ses çıkıyor. ama buradan gelen olumlu referansı yazdık madem memnunsunuz.

teşekkürler :)

samsung iyidir. ben de ön yargıyla ama yarı fiyatına düşmüş diye aldım, ondan beri annem ve ablam dahil herkese samsung çamaşır makinesi aldırıyorum. diğer beyaz eşyalarını bilmem ama çamaşırda iyi gibi.

bende 2008 model bir samsung var, yüksek devir ve yüksek ısıda yıkama yapınca afedersiniz atlet ve boxer'larıma 2mm çaplı onlarca delik açtı meret. tavsiye etmiyorum.

ek: kazanı inceleyip sorun bulamadılar ve garantiye sokmadılar. incelemek derken, biraz pamuk alıp kazanın içinde gezdirdi, bakın takılmıyor demek ki sorun yok dedi ve tüm delik çamaşırları bizim yaptığımızı ima edip gitti.

vestel aldık yeni. kurutmalı. valla kışın özellikle hayat kurtarıcı bir makine. kesinlikle tavsiye ediyorum.

Hoover WDYN 9646 bu makineye bakabilirsin...

etmez. giderken durduruyor olsaydı fark ederdi ama zaten durmuş aracı durmuş halde tuttuğundan bir şey fark etmeyecektir.

yukarı ya da aşağı doğru oluşu 1. vitese ya da geri vitese takmanı gerektirir... bu farkeder. ama el freni için bir fark yaratmaz sanırım...

@ucan spagetticanavari

bu dediğini bilmiyordum bak. ben hep 1'de ya da 3'te bırakıyorum arabayı. burnu aşağıda ise geri viteste mi bırakmam gerekir?

ucan spagetticanavari haklı; yokuş eğiminin tersi yönündeki vitese geçirip bırakman gerekir. yani burnu aşağıdaysa geri, yukarıdaysa da 1 gibi. hafif viteslere atma (2'den yukarı, onlar çok tutuş yapamaz kayma durumunda).

vites olayı şart değil. normalde boşta bıraksan da olur. yurdum arabalarının bakımları yapılmadığı için adamlar ne olur ne olmaz bi de araba gidip bi yerlere toslamasın diye bunu yapıyor. şanzımanı bu şekilde kullanmak araca zarar verir. siz arabanızın bakımlarını yapın. boşta bırakmak istemezseniz de siz bilirsiniz. millet otomatik vitesleri de böyle kullanıyor yokuşta frene basmayıp 1 de bırakıyor sonra otomatik tü kaka :)

viteste bırakmak araca zarar vermez. ancak el freni bir şekilde boşalırsa vites kutusu aracın hareket etmesini engeller.

(burun aşağı => geri, burun yukarı => 1 + el freni) + 1

artırıyorum. tekerleri de kaldırıma yönlendirmek gerekiyor.

sorunun cevabı. el frenine bişey olmaz. ama çok soğuk havada (-15°C gibi) el frenine abanırsan sabah kampanalar yapışmış şekilde bulabilirsin.

:) viteste bırakmak aracı kaydırmaz ama el freni yerine hep viteste bırak bakalım bi süre sonra ne olacak. el freni çekikken zaten zarar vermez çünkü el freni tutuyor. ha güvenmeyen adam vitese takar ve el freni boşalıp da vites kutusu aracı durdurursa araç bi yere çarpmaktan ya da daha büyük bi felaketten kurrulur ama şanzımanın dişlisine zarar verirsin. mesela eski bakımı yapılmayan araçlarda el freni tutmaz sahipleri viteste bırakır dikkat et belirli periyorlarla hep viteslerinde sorun çıkar. normalde arabayı viteste bırakmak şart değil diyelim 0 km araç aldın el freni çektin ama araç kaydı gece. dava açarsan sana kimse e ama viteste bırakmamışsın viteste olacaktı diyemez. durum bu.

bu arada asıl soruna gelecek olursak evet el freni daha fazla yıpranır ama bakımların düzgün yapılırsa ve doğru yapılırsa sıkıntı çıkmaz kolay kolay.

el frenini cektikten sonra frenden ayagini cek ve el freni arabayi tutsun. sonra arabayi uygun vitese at, zaten el freni arabayi önceden tuttugu icin de vitese yük binmeyecektir. Ne sadece viteste birak ne de el freninde. Bunu cok aci tecrübe ettim. Almanyada ehliyet kurslarinda arabayi her zaman bosta birakin diye ögretirler, istanbulda babamin arabasini bu aliskanliktan dolayi bosta ve sadece el freninde biraktim. arabayi duvarda buldum cünkü türkiyede kontrollerde el freninin durumunu cok ciddi test etmiyorlar ve bozuk el frenleri bile testi gecebiliyor.

başlığa bişey öğreneyim diye girdim, iyice kafamı karıştırdınız.
vitese bırakmak gerekiyor mu, gerekmiyor mu?

teknik bir konunun birden çok cevabı olması nasıl olabiliyor, anlamıyorum...

ben kurabiyelerime döneyim bari en iyisi:)

- wifi şifresini değiştirmiş olabilirler
- hotspot yapmış olabilirler. yani oturum açma işi ilk internet sitesi açmaya çalıştığında yapılacak olabilir.

bunları muhtemelen duyururlardı

- sen önceden okulun dhcp havuzuna uygun bir subnet mask'e sahip bir statip ip ile giriyorsundur, ancak okul dhcp subnet'ini değiştirmiştir, sen açıkta kalırsın. bunu duyurma ihtiyacı duymamış olabilirler. ama düşük ihtimal.

- başka wifi ağlara bağlanamıyorsan laptop driver'lar uçmuş olabilir veya donanım arızası olabilir.

en temizi, ağ ve paylaşım ayarlarından okulun kablosuz ağını "unut", sonra sıfırdan bağlanmaya çalış.

internet browser programını (internet explorer, google chrome, firefox) açtığın zaman bir sayfaya girmeyi dene. seni giriş sayfasına yönlendirmesi gerekir.

@screamshot

hocam daha pazartesi gunu windows7 yuklu laptopumla girmistim bi sorun cikmadi. simdi windows 10 yuklu baska bi bilgisayarla giremiyorum.. 3 gunde degistirmemislerdir heralde? ayrica telefonumdan sorunsuz giriyordum, hala girebiliyorum..

@teknikekip

hocam rastgele sayfalar yukliyorum ama baglanti yok diyor tarayici, 404 hatasi veriyor

aynı cihazla başka bir wi-fi ağına bağlandın mı? driverlarda sorun vardır belki. telefonun bağlantısını paylaştırıp bilgisayardan bağlanmayı dene.

@teknikekip

kendi evimdeki wifiye baglanabiliyorum.. sifreli wifilere baglanabiliyorum ama oturum acmali wifilere (starbucksun wifisi gibi) baglanamiyorum. oturum acma ekrani gelmiyor

cozumu buldum. ayni sorunu yasayan biri olursa ve buraya bakarsa diye yaziyorum :

dns kullanmayin, dns i otomotik e cevirin. o zaman oturum acma ekrani cikiyor

olayda taciz yok. küfür,hakaret,tehdit vs varsa savcılığa bildirebilirsiniz. ama yapabileceğiniz en etkili şeyi yapmışsınız zaten iş yerine söyleyerek.

Şerit ihlalinden ceza mı kestirecekmiş? Ya kusura bakmayın da ona ehliyet verenin ...

Neden diyeceksiniz: Az önce 20-30 dakikalık bir yolculuk ile işe geldim. Herhalde sayısız şerit ihlaline tanık oldum ve bazılarını da ben yapmak zorunda kaldım. İstanbul trafiği bu. Gayet normal. Önünüzü kesmesine izin vermeseydiniz keşke. Neyse ki araçtan inmemişsiniz.
Geçmiş olsun bir trafik magandasıyla yakın temas yaşamışsınız.Ne turizmse şikayet edin hatta size bir ipucu: Hangi firmanın servisini çektiğini bulun o aracın. O firmayı taciz edin. Benim firmamın servisini çeken bir araçsa böyle 3 şikayet gelse o adam bir daha benle çalışamaz. O da buna ders ötesi olur.

Yapilabilecek en uygun ve mantikli seyi yapmissiniz. Keske cami falan indirip agiz dalasina girmeseymissiniz. Bu tip magandalardan epey korkuyorum ben, sagi soli belli olmuyo malum herkesin belinde de silah :/

Gecmis olsun

gürsel turizm'i arayıp güvenliğe anlatmayın. şirketin merkez ofisine gidip yetkili biriyle görüşün. güvenlik ne yapabilir?

bi dahakine ne camı aç, ne arabadan in, ne münakaşaya gir. kaç gitsin. adam klasik bir trafik eşkiyası. pas geç uğraşma.

ayrıca, karakola gidip şikayetçi ol mutlaka. yerinde olsam çok uğraştırırım adamı.

bir kaç hafta oldu. fenerbahçe'den taksiye bindik, kadıköy tarafına dedik, adam tam terse bostancı yönüne gidiyor. iki kere kadıköy yolunu geçti, bildiğim yoldan giderim diyor. bu arada deli gibi sigara içiyor içeride. baktım, olacak gibi değil, kadıköy yolundan epey uzaklaşınca durdurdum. 8 lira yazmış. 10 lira verdim, 2 liram yok, git ara bul 8 lira ver diyor. ben de 2 liramı ver diyorum. peki o zaman bekleyelim dedi. çekti kenara, taksimetre durduğu yerde artıyor. magandalık yapıyor ama yanlış adama denk geldi. polisi arıyorum dedim. gerek yok karakol yakında diyor bu sefer. tamam kardeşim gidelim bakalım sonucu sana mı hayırlı bana mı dedim. uzun uzun gezdik karakolu bulmaya. benim vazgeçeceğimi sanıyor. tamam in taksiden uğraştırma beni, çoluğum çocuğumun rızkı falan, oradan çalışmaya başladı. kabul etmiyorum, karakola gidiyoruz dedim. sonuçta karakola gitmedik ama beni geride durduğu yere götürdü ve 2 liramı da verdi. benim için magandalığının sonucunda zarar etmesi yeterliydi, peşini bıraktım.

haklıysanız hayatta hiç kimseye, magandaya, zorbaya eyvallah demeyin.

Hemen emniyete hemen!
Amacı ne? Bunu irdelemek sizin göreviniz değil. Erkek olsaydınız artistlik yapmazdı emin olun.

Amacını kendisi anlatsın, kendisini savunsun. Siz acilen şikayetinizi yapın.

Biraz sakin olmalı, magandalığın lüzmu yok.

işte sırf bu durumlarda kullanmak için erkek halimle araç kamerası aldım. öyle hareket yapana kamerayı gösteriyorum pısıyorlar. imkanı olan herkes bir araç kamerası edinmeli. çok ciddi faydasını göreceksiniz.

ben şunu aldım. çokta memnunum. sınırsız ve full hd kayıt yapıyor (gerçek full hd gibi)
odisu.com

çok geçmiş olsun zenc'cim. erkek olsaydın o angut öyle el kol hareketi yapamazdı kolay kolay. ben de trafikte böyle angutlara karşı sakin olamıyorum ama bu hiç iyi bi şey değil. birdahakine öyle durup bekleme. uymadan yoluna devam et gitsin.

Erkek olsaydın bunu kesinlikle yapamazdı o hanzo. Yanlış anlama lütfen ama münakaşaya girmekle hata etmişsin çok var trafikte böyle öküzler keşke basıp gitseydin en fazla bir kaç dakika aklında kalıyor sonra unutuyorsun iş güç stresinden zaten. bak böyle daha kötü olmuş ağlamışsın, sinirlerin yıpranmış, işine odaklanamamışsın değmemiş işte.

birde ehliyet ruhsat isteme hakkı yok, kolluk kuvveti mi bu ? kaza tespit tutanağında maddi hasarlı bir durum olduğunda böyle şeyler karşılıklı olarak veriliyor. Bu herif trafik polisi mi ortada bir şerit ihlali var diye ehliyetini ruhsatını istesin ? Bayan olarak gördüğü için kendince şovunu yapmış. Eğer plakasını aldıysan beyazmasa'ya da bildirebilirsin

bilemedim daha önce başıma böyle bir şey gelmediği için durdum. akıl edemedim yoksa durur muydum hiç :( şimdi gürsele yazılı şikayet dilekçesi yazıyoruz. aracın bağlı olduğu bölge sorumlusunun da numarasını aldık. sonrasında da emniyete gideceğim.

hatalıysam kameranda var direk emniyete bildir beni öyle dayılanıp cezamı kendi kendine vermek neymiş görsün istiyorum. başı ağrısın işte. yoksa ne sahidim var ne bişi tek başımaydım hoş yalnız olmasaydım bu olay olmazdı zaten.

acaba hangi şirketin servisini çekiyor. bizim şirketinse gözüne iyi bi görünürdüm.

başka bir arabanın önünü kesmesi bile bence taciz olarak değerlendirilebilir. şikayet ederse kendi başını yakar gibi.

oncelikle cok gecmis olsun zenc

arkadaslar burasi turkiye, kamerayi gosteriyorum pirsiyorlar yazmislar... vakti zamaninda cok hakkimi aramaya calistim; polise gittim, calistigi kuruma sikayet ettim, silah ceken oldu polise gittik silahin cinsi nedir diye sordular bana, sonra da bu silah degildir kuru sikidir filan aranizda halledin denildi filan filan.

cok resmi kurumlardan geri donus yapildi sadece, onun disinda hic bir sey olmadi.

o yuzden bu ruh hastasi manyaklar her seyi yapabilirler, istediginiz kadar hakli olun ya da ispatiniz oldun; hic bir sey caninizdan onemli degil!!! o yuzden ne kornaya basin ne selektor yapin, sikistirsalar bile bunu yapinca yanlis anliyorlar cunku... kaskonuz vardir filan, caninizdan onemli degik...

geçmiş olsun. böyle bir şey tekrar yaşarsan cam açma, kaçamıyorsan gerekirse kapıları kilitle polis gelene kadar bekle.

şikayet et. 'dua et kadınsın' ifadesi tehdit sayılabilir.bir daha benzer şey olursa müziğin sesini iyice aç, eşlik etmeye başla,durma yoluna devam et. kudursun ... gerizekalı.

Balık Yemek İçin: Veli Usta (Alsancak-1) www.izmirbalikpisiricisi.com

Bonfile, Et ürünleri için. Farklı Restaurant (Sahilevleri) www.farklicafe.com

Deniz Mahsulleri ve Böcek Severse: İstakozcu Canbaba (Çeşme) www.istakozcucanbaba.com

Sakin Bir Yer Arıyorsanız: la cigale www.facebook.com

@teknikekip'in saydıkları arasında en güzeli La Cigale.

Konak Pier'de %100 ve Dükkan Steakhouse iyidir et konusunda.

Farklı cafe'nin et ürünleri başarılı değil. Deniz kenarı olması güzel ama oraya kadar gitmişken az daha gidip La Folie'ye (Güzelbahçe sahil) gitmek daha anlamlı.

La Folie - La Cigale - %100 - Dükkan 'da fiyatlar hep benzerdir. Bonfile 45-50 tl gibi.

imza inkarı durumunda mahkemede imza incelemesi yapılır.

mahkeme kişinin imza örneklerini alır, daha önce resmi kurumlara verdiği bazı imzaların ıslak imzalı halini talep eder. ve bilirkişi incelemesi ile karar verilir.

yani siz attıysanız şayet bir şekilde ortaya çıkar.

@isyan devrim beşiktaş

peki ya imzamızın çok iyi şekilde taklit edildiğini iddia edersek? kesinliği olamaz sanırım bu durumun.

Varsayılan başkasının imzasını taklit veya yerine imza atmak suçtur.
Evrakın cinsine göre "resmi" veya "özel" evrakta sahtecilik suçu olur.
İmza sana ait olduğu gerekli incelemeler sonucu ortaya çıkıyor. Elin titremesini bile görüyorlar.

imza sadece şeklen benzerlik olarak değerlendirilmiyor, elin şekli kalemin kağıda baskısı, kişiye özel bazı karakteristik durumlar vs de değerlendiriliyor imza incelemesinde.

bu işleri garantiye almak için noterden yapmak gerekiyor sanırım.
ama onlar da baya para alıyor.

isyan devrim beşiktaş +1

öyle dandik değil baya baya inceleniyor. ayakta, oturarak, sağ el, sol el imza attırılıyor ve inceleme yapılıyor.

Olay derin ise: eksisozluk.com

normalde imza ile birlikte kişinin elyazısı ile tam adını da yazması gerekir. ama kesin çözüm için mahkeme, noter gibi bir merci önünde imzalamak.

yeni ticaret kanunu'nda çıkan sözleşmenin her sayfasının imzalanması zorunluluğu buradan geliyor olabilir.

Bizim de bir tanıdık arabasında imzalı not bırakarak ölü bulunmuştu. Öncesinde intihar düşünüldü, ama daha sonra araştırmalarda cinayet olduğu ortaya çıktı. Notu yazan o kişi değilmiş. Her türlü belli olur sahtemi değilmi.

sözleşmenin her sayfasının imzalanması, her sayfa için kişinin kabul iradesini yansıtması açısından gerekiyor. yani sadece son sayfa imzalanırsa ben aradan bir sayfayı çekip istediğim değişiklikle koyabilirim. oradaki amaç daha farklı.

Tedbirli kişiler imza ile birlikte el yazısıyla ad soyad da yazdırırlar sahteciliği önlemek için.

Sektöre hemen gir bence. Yükseğe başlarsın seneye de askerlik çok elzem değil hele ki şu dönemde.

iyi olarak nitelendirilebilecek iş fırsatları genelde askerden sonra geliyor.

Sanırım ik cılar personel aramada askerlik durumunu yapıldı/muaf olarak işaretleyip filtrelendiriyorlar.

askerliği hemen düşünüyorsanız gidin gelin ama onun için de 1 sene kadar zaman var derseniz 1 sene boş durmayın iş fırsatlarını değerlendirin derim.

yatırım tavsiyesi değildir.

düzce'de ikamet etmek sıkıntılı bir durum da olsa, askere gitmeden önce biraz tecrübe edinmek iyidir. eeb haklı ama burada tecrübe edinip sonra askere gidebilirsin. ya da para biriktirirsin belki, bedelli yaparsın çıkarsa.

askere gidebilirim ama hemen bir karar vermem lazım çünkü şubat celbi için başvuru bitişi yaklaşıyor.

bedelliye çok güvenemiyorum askerliği yapayım da önüme bakayım diyorum. ama ortalıkta karışık karar veremedim

askere git kardeş. askerlik kafanda oldukça yapacağın işe konsantre olamazsın.

Şimdi askerlik kişi için her zaman bir engel. Kısa sürede gidip gelmek lazım.
Ama şöyle bir şeyde var orada harcayacağın vakti işi öğrenerek kapatabilirsin, yani askerden geleceksin hala bir tecrüben yok. Bu olumsuz oluyor genelde.
Ama askerlikten önce çalışıp biraz pişersen, daha sonra askerliği aradan çıkarıp tekrar işine devam edebilirsin. Her türlü sıkıntılı bir durum tabi.
Ama işe giripte yakın sürede 1 yıl içinde askere gideceksen öyle yapma önce askerliğini yap.

askere git bence. başka bi yerde yaşamak zorunda kalınca ev kuruyorsun. sonra bu düzeni, işi falan bırakıp askere gitmek gercekten zor oluyor. ben çok pişmanım okul bitince gitmediğime. şimdi ne ara yapıcam nasıl yapıcam diye düşünüyorum.

askere gidip kurumsal firmalara girmen önündeki en önemli engeli kaldırmanı öneririm.

kiracı 10 yıl boyunca o evdee oturabilir.ve tefe tufe gecerlidir istediğini yapsın.

1. yapamaz
2. çıkmak zorunda da değilsin
3. avukatınıza birlikte gidelim de g.t edersin:)

aranızdaki sözleşmede belirtilen orandan fazla artış yapamaz. çoğunlukle tüfe.
bir de genellikle kira depozitodan düşülemez. gene matbu sözleşmelerde yazan bu.
evden çıkartamaz ama -gene sözleşmeden yola çıkarak- kira dönem başında ödenir. kısmi kira ödenebiliyor mu bilemiyorum ama ben olsam bir aylık kirayı yatırır ve dönem sonunda evi boşaltırdım.

Sözleşmede bir oran yok. Sözel olarak 2 sene önce tefe-türe yaparım demişti her yıl.

Adam öküzün teki. benimlede emri vaki konuştuğundan ve kirayı abarttığından son kirayı ödemek istemedim. Ödememe derken, depozitodan düşsün pezemenk gözüyle baktım.

Öküz herif zaten 10 gün geciktirdim diye 2 gün içerisinde evi boşalt diyor. Bende tavrına karşı nasıl yasal ibnelik yaparım diye düşünüyorum. Son kirayı ödemesen diye düşündüm.

Eyv. saolun.

önce senin yanlışını düzeltelim, sonra diğer kısma geliriz. kira kontratı bitiminden en az 15 gün önce ev sahibine tahliye edeceğini belirtmen gerekir, aksi halde kontrat otomatik yenilenmiş sayılır. evi boşaltsan bile 1 senelik kira tutarını tahsil edebilir.

diğer kısım için cevap vermişler ama doğrusunu yazayım, sözleşmede yazan artış oranı geçersizdir, tüfe de doğru cevap değil. doğrusu bir önceki yılın aynı ayına göre üfe artışıdır (bu da ekim 2015 için %6.92'dir). yani ev sahibinin yapabileceği maksimum zam oranı %6.92'dir.

diğer bir yanlış da, kirayı aksatmış olsan dahi "2 gün sonra evi boşalt" diyemez. yapabileceği en doğru hamle noter aracılığıyla ihtar çekmektir. bir yıl içerisinde 2. sefer ihtar çektikten sonra evi boşalttırabilir.

diğer bir yanlış da depozito kiradan düşülmez.

umarım bu kadar yanlıştan bir doğru yol çizebilirsin kendine. şu anda hatalarda 2-2 eşitlik var.

@bykush hocam;

1 senelik kira tahsil işi kıllandırdı beni. adam bana kontrat bitimine 5 gün kala kiranı %20 artırıyorum diye yazılı olarak whatsup dan yazdı. onun daha önceden bildirmesi gerekmez mi? onun kira artırımını kabul etmezsem çıkmam gerekirmi?

ben zaten 1 ay önce çıkıyorum diye bildirdim adama ama kontrat bitimine 4 gün kala.

evet depozitodan düşülmez sözleşmede de yazıyor ama adamın tavrından dolayı pislik yapmak istiyorum. nasıl pislik yapabilirim? bana köpek muamelesi yapıyor. kirayı hemen yatır, boşalt evi, bu kadar zam yaptım beğeniyorsan otur vs.. diye. pazarlık sıfır adamda

sonuç olarak bana ağır bir borç takabilir mi? 1 yıllık kira mevzusu gibi. adam taşşaklı biraz. avukatı fln var gerçekten.

simdi tek sorun, ev sahibi kil tuy bahanelerle depozitoda kesinti yapar mi?

ha, su da var, adam muhtemelen seni cikartmaya calisiyordur. %20'lik kira atisini yutturamayacagini da senin kabul etmeyecegini de gayet iyi biliyordur. sen de ona gore oyna.

yalniz guzel fotografla ciktigin gun evin her detayini, hatta sahit olacak birileriyle birlikte. bokunu cikartip video cekerek dolanabilirsin, her seyin nizami calistigini gostermek icin. sonra sunu soyle yapmis, bunu boyle etmis diye depozitona girmesin.

depozitoyu vermeyecek büyük ihtimal onu gözden çıkardım.

o is de o kadar kolay degil ama, ne lan, mafya gibi. sen sadece kontratta yazanlarla yukumlusun. sozlesmede bulunmayan seylerden kesinti yapamaz. sadece evi temiz, saglam ve herseyi calisir durumda biraktigina emin ol. odemek zorunda ondan sonra.

ufak tefek seyler varsa hallet de cik bence, ne bileyim gevsek prizlerdi, oynak seramikti falan.

yok yav ev temiz bir sorun yok. adam vermez inatlaştım adamla zaten malı biliyorum.

adam 10 k para alıyor iyi bir yerde müdür. ama 100-200 ün peşinde beni avukatla tehdit ediyor. bu tipde bir adam.

bu işin en doğrusu, bykush'un dediği %6.92 artırılmış kiranı yatır. whatsapp dan yazmasının anlamı yok. kanıt değil, kanıt olsa yasal değil.

evden sözleşmenin bitiminden önce çıkarsan evsahibinin sözleşmenin kalan kısmına ait kira bedelini talep hakkı var deniyor ama iş pratikte öyle yürümüyor. mahkemeler "bu ev normal şartlarda ne kadar sürede kiralanır" bilgisini bilirkişiden alıyor. o kadarlık süre için kira ödemek zorunda kalıyorsun.

adam senden tahliye istememiş. dolayısı ile sözleşmeniz otomatik olarak 1 yıl uzamış sayılır. %7 artırılmış kira ile 1 yıl daha oturabiliyor olman lazım.

tabi burası bir hukuk devleti değil.

adam %20 artır eğer oturmak istiyorsun dedi.

6570 nolu gayrimenkul yasası varmı. bu yasaya göre sözleşmeden 15 gün önce yazılı olarak tahliye istemesi gerekiyormuş ev sahibinin.

bakalım 1 hafta içerisinde boşaltıcam evi. geçen senede üfe oranından fazla zam yaptı. ibnelik olsun diye 1 yıllık farkı ver diyeceğim. sırf adamı sinir etmek için.

kira hukuku 6098 sayılı borçlar kanunu'na göre işliyor. 15 gün de değil, dediğim gibi 1 ay öncesinden haklı gerekçeyle tahliye ihtarnamesi çekmesi gerekiyor. "kira artışını kabul etmiyorsan çık" bunun için geçerli bir sebep değil. aynı şekilde ev sahibiyle uğraştığım için biliyorum mevzuları.

onun haricinde 1 yıllık kirayı tahsil edebilir demiştim ama uygulamada @screamshot'ın dediği şekilde yürüyor. minimum 2 aylık kirayı alabilir senden.

geçen sene yatırdığın farkı alamayacaksın. depozitoyu almadan önce evi boşalttığın tarihi ve herhangi bir arızası ve borcu yoktur yazılı kağıdı ev sahibine imzalatmaya bak derim.

hocam şöyle bir şey var. ev sahibi gördüğüm kadarıyla sonuna kadar haksız.

bu dediğin kağıt için örnek varmı sende? internette bulamadım düzgün bir şey.

Madde 346 Muacceliyet
Kanunla önüne geçilmiştir. Erken tahliye halinde kira kontratının sonuna kadar olan kirayı talep etmek mümkün değildir.
Kiralananın; bilirkişi tarafından tespit ettiği yeniden kiraya verilebilme süresince kira talep edilir.

bahsettiğimi elle yazıp imzalatabilirsin. sabit bir formatı yok yani. ev sahibinin haksız olduğu yerleri de belirttim ama senin de haksız olduğun kısımlar var, sonucunda mahkemeye giderse tek tarafı haksız bulmayacaktır, muhtemelen senin de hatalarını söyleyip bir sonuca bağlar. onun haricinde "Kiralananın; bilirkişi tarafından tespit ettiği yeniden kiraya verilebilme süresince kira talep edilir." uygulaması minimum 2 ay oluyor işte.

sat gitsin sat sat goy amına sat gitsin

ahuahuahau geçmiş olsun. benzer bir vakadan sonra bir daha benzinli araba almadım
edit sattıktan sonra 60.000 km yol yapmışım hani ortalama 15 bin felan kar yapmışım dizelle

Ya "sat gitsin koy mna gitsin" mottosunu kullanabilsem kurtulucam da, arabayı ayda 450 km için kullanıyorum ve cepte araba satıp üstüne ekleyerek birşey alacak fazla para yok.
Bu kadar az kullanırken bir depoyla 330 km yapmak delirtiyor.
Napayım buna bilemedim. Filtresi mi kirli, beyni mi yanmış nedir la acaba..

hemen değiştirin arabayı. bütçeye göre bir dizele geçin.

lpg taksan?

verilen kısıtlar altında uygulanabilecek çözüm arabayı yokuşun başında bırakıp yürümek. hem sağlıklı.

2010'da sıfırını alacaktım bu arabanın. bayisindeki herif bile "yanlız çok yakar" dedi vazgeçtim.

Ohha.. Honda jazz'lara bakayım belki muadil fiyatta birşey bulurum dedim.. Adamlar ikinci ele 40-50 bin arası çekiyor. 2012 model bir de.. Ohha ohha..

@etna: Ya alışveriş merkezi şu bu giremeyince zor oluyor lpg.. Yoksa aklıma geliyo..

@quaker honda jazz yorumuna istinaden;

Eşimde 2010 otomatik jazz var, 6.5 yakıyor şehiriçinde. Geçenlerde yenileyelim diye araba falan baktık. Vazgeçtik satmaktan. Benzinli ortalama araçlar hep 8 litre ve üzerinde. 2 ay bekle, yeni jazz gelecek fiyatlar makulleşir biraz illa benzinli alayım diyorsan.

@hadi hadi: Jazz ilk araç hayalimdi.. Şirin, performanslı, güvenli ve dolu bi araba.. Ama hep fiyatı yüksek gelmişti.
Benzin dememin sebebi zaten ayda max 450 km yapıyorum. Bunun için dizel farkı mantıklı gelmiyor..

Yokuştan aşağı bırak; dönerse senindir. Dönmezse hiçbir zaman senin olmamıştır.

Şu an 11.5-12 civarında.. olan arabayı satamazsın.. satarsan da fiyat ona göre olur. düşür bi şekilde 9,1 e (rolantide filan çalıştır gerekirse, olmadı yerden kaldır arabayı boşta çalışsın)

kaskosu varsa falezlerden salla

Ya düz yolda ben 8 litre de yaktırırım bu arabaya..
Ama sarıyerde eşşek anırtan yokuşlarına çıkıp paso bayır yukarı tırmanıyorum..
Satarken sorun yaşamam da, zatne gideceği para 30-35den fazla değil diye biliyorum.. O paraya otomatik temiz araç yoktur..
Öf kafam karışık..

bütçe nedir? belirtsen tavsiye veririz.

Bütçe aynen "bunu sat onu al" şeklinde..
Aveo 2012 araçlar dediğim gibi 30-35 aralığında gidiyor..

renault un 1.5 dizel motorunu kullanan araçlara bakın bence.

boşanıp boşanmadığı hiç önemli değil, nice insanlar gördüm evlendikten sonra 180 derece değişen, her türlü evlenirim

Ohoo, boşanmış, ardından başkasıyla evlenmiş ve şu an 2 tane harika kızı olan akrabam var..
Çok da iyi bir anne kendisi..

Her kuşu öptük bi eski evlendiğimiz kaldı hakkatten..
7 milyara yaklaşan insan var şu dünyada, aynı hatayı neden tekrar yapmak için başkasını zorluyoruz anlamadım..

ahaha bak evlenmiş ayrılmış bir adamla birlikte oldum. sonra eski eşiyle yaşadığı problemlerin onda yarattığı travmatik etki yüzünden dengesizce davrandı. sanki ben onun eski eşi gibiymişim gibi...

ben pek sormazdım, beni ilgilendirmez (di) insanların geçmişleri ama önemliymiş. neler yaşamış, nasıl etkilenmiş, atlatış süreci nasıl gelişmiş vs hepsini konuşmalısın. çok aşığım, çok seviyorum, çok iyiyizle olmuyor ne yazık ki evlilik hatta flört etmek bile.

bunları göz önünde bulundurup karar vermelisin.

senin bile önyargin var baksana.
"neden evleneyim yanlış bi evlilik yaptım diye" diyosun da karsindaki adam da yanlis bi evlilik yapip cocuk sahibi olmus olamaz mi.
ayrica illa evlenmek zorunda degilsin. kendi ayaklarin üzerinde durmayi ögrenebilirsin mesela.

pilav tabiki olabilir. ama ailemin söylediği şey yaşlı çoluk çocuk sahibi karısı ölmüş biri anca alır seni. delirttiler beni 1 aydır gerçekten pes edip lan lanet olsun o hayvan bile beni üzüyodu ama sizin kadar yaralamadı deyip çekip gidesim var.

yeni boşandın daha şimdiden yeni bir evliliği mi düşünüyorsun? pes! vallahi pes billahi pes. ya sen öyle bir enkazdan kurtulduğuna baksana, az nefes alsana, kafanı boşaltıp kendine zaman ayırsana, istediğin şeyleri yapıp kendini geliştirsene biraz onun bunun lafına bakacağına. büyükler konuşur durur, onların eskiden yaşadığı dünya ile şimdiki arasında hiçbir ortak nokta yok. zaman değişiyor, o tarz kişilere kulak asmamayı öğrenmelisin. artık sadece kendin için, kendi zevklerin için yaşamalısın.

madem ailen seni boğuyor, koskoca insansın, hem işten neden ayrıldın ki asıl şimdi çalışmalısın. gerekirse başka eve çık. git bi tura falan katıl, yurt dışına çık. o ortamdan uzaklaş.

köstebek kurabiye düşünmüyorum ama sürekli aynı muhabet dönüyor artık mideme ağrılar giriyor dayanamıyorum söylenenlere gerçekten büyük dinlemeyip boğazına yapışasım var. bıktım insanların konuşmasından. nasıl bişeyden kendimi kurtardığımı bildikleri halde bu kadar üstüme gelmelerine anlam veremiyorum

evlendiğimde şehir değiştirdim mecbur ayrıldım işten. burdada daha hiç iş bakmadım bile.

Ne alakası var ya, nasip kısmet işi bunlar, öyle bi genelleme yapmak yanlış olur. Boşandın diye ailen kuruntu yapıyor. Takma kafaya fazla.

takma sen onları, bir şey olmaz. senin eşin nasıl yeniden evlenebilirse, sen de evlenebilirsin. boşanmış olman bu sefer daha doğru birini bulma ihtimalini güçlendiriyor. çünkü sadece boşanmışsın diye evlenmeyecek bunca saçma adamı baştan eliyor.

o evlilik zaten sana yaramazdı. evlenmezsen de evlenmezsin. artık birey olarak ayakta dur, çift olmak zorunda değilsin.

anladığım kadarıyla çok dar görüşlü ve eski kafalı bir çevrenin içinde sıkışıp kalmışsın. bir an önce doğru düzgün bir iş bulmaya gayret et, böylelikle daha çağdaş ve dünyaya farklı pencereden bakan insanlarla karşılaşırsın ve karamsarlıktan bir nebze olsun kurtulursun.

hem illaki evlenmek zorunda mıymışsın? anlamıyorum ya çok komik geliyor :) seni artık sadece yaşlı ya da çocuklu insanlar tercih edecek ve sen de onları tercih etmek zorunda kalacaksın he mi? :)) e sen de onları tercih etmeyiver bir zahmet. biraz kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalış. bu kadar korkunç bir durum mu bu sence?

ona dair her şeyi bildikten ve inandıktan sonra sakıncası olmaz, olmamalı.
kimse yoğurdum ekşi demez fakat benim yaşadığım boşanmanın ardından kafam rahat, yanlış bir kişiyle yanlış bir ilişki yaşamışım deyip geçiyorum. arkama baktığımda gereğinden fazla değer verip çabalamışım diyorum hatta. yaşanan her şeyin bir sebebi var, sen ne yaşadığını samimi bir şekilde anlatırsan ve bir şey saklamazsan karşındaki için bir sıkıntı olmaz.

sevgilinin geçmişte ne yaşadığı önemlidir, geçmişe dair iz kaldı mı kalmadı mı bu da önemlidir. birdaha evlenirsen ki o senin hayat arkadaşın olacak; sana destek olması ve gerekirse herkese karşı seni savunması için şeffaf olmakta yarar var. çok da şeyapmamak lazım, rahat olun. tek boşanan siz değilsiniz, hayatta herşeyi "bir gün ben de yaşayabilirim" diye düşünmek gerekir.

evlenmiş boşanmış, defolu ürün almam. sezon sonu iki alana bir bedava verirlerse, belki.

yalnız demek istediğim şu: boşanmış bir erkeğe de önyargı var, bu maalesef oluyor. bunları umursamadan mutlu mesut yaşamak en güzeli. dünyaya bir kere geliyor insan, eve kapanmak nedir?

deden filan büyük ihtimal bakire olmayan birinin normal bir evlilik yapamayacağını ancak yaşlı birine verilebileceğini ya da zor durumda bir adamın bu durumu kabullenebileceğini filan sanıyordur. bence o yüzden böyle konuşuyorlar.
boşanıp tekrar evlenmiş bir sürü insan var. söylenenleri siktir et ve bence nerede hata yaptığını bulmaya çalış. insan ilişkilerini düzelt, saçma sapan hırslarla hareket etme. ve bir an önce iş bul. meşguliyetin olmadıkça bu laflara takılacaksın zira.

boşanmış ve hatta çocuklu olması çok önem teşkil etmeyebilir bilemiyorum seviyorsam bunları çok da düşünmem, ailemin de benim bu kararımda bir etkisi olmaz.

ancak benim bu hususta dikkat edeceğim tek şey, evliliği neden yürütemediği ile ilgili olur. özellerine girmek tüm her şeyi didik didik etmek değil amaç ancak; sonuçta eğer evlenmeyi düşünüyorsanız, daha önce bunu başaramayan birinin sebeplerini güzel anlamak gerek.

bekar bir adam almaz orası doğru. onun da dedesi,babanesi kabul etmez. evleneceğin adam da evlenip boşanmış olur ama yaşlı olmayabilir. orası şans artık. bekar da alabilir ama az bir ihtimal. ama çok zenginsen şirketlerin falan varsa çok evlenmek isteyen de çıkabilir :)

kadının dördüncü, adamın ilk evliliği olan evlilik biliyorum. muhafazakar kesimde var bu tür filtreler hala.

anneannenin dedenin dediği eskidenmiş. çevremde evlenmiş boşanmış hatta çocukları olan kadınlarla evlenen daha önce evlnmemiş veya çocuğu olmayan bir çok insan var.
takılma yaşlıların söylediklerine artık evlilikler ömürlük değil o yüzden o dedikleri eskide kaldı.

not: kadınların çocuklarının olmasını özellikle belirtmemin sebebi çocukların velayeti annelerinde olması.

Ben evlenmem diyen her iki cinsi de kezban olarak görüyorum. Kadın erkek fark etmiyor. Böyle şeyleri kriter olarak almak aptallık.

He, benim dayım da daha önce 4 kez evlenip boşanmış bi kadınla evlenmişti bi ara :D Kadının çocuğu da vardı üstelik. Sonra da daha önce hiç evlenmemiş başka bir kadın, çocuğu da olmasına rağmen dayımla evlendi.

Böyle çok katı yargılarla yaşamak normal değil arkadaşlar. Dedeni medeni dinleme. Onlar adam seni aldatsa da "erkek adam yahuuu görmezden gel kehkeh" diyecekler zaten. Bakış açıları çok sağlıklı değil.

bunu sorun yapacak biriyle de bunu sorun yapan ailesine karşı senin yanında duramayacak biriyle de birlikte olma zaten.

böyle bir durumda müstakbel eş adayının kişiliğini de görmüş olursun yol yakınken, sonra "ailesine karşı beni hiç savunmuyor" gibi sorunlarla karşı karşıya kalmazsın.

what we do in the shadows filminden bir replik gözümde canlandı:

"if you are going to eat a sandwich, you would just enjoy it more if you knew no one had fucked it."

Evlenirdim. Daha önce evlenip evlenmediği neden önemli olsun? Onunla olmaktan keyif duyuyorsam ve güzel vakit geçiriyorsak ne önemi var bunların. Kafan karışmış senin. Bu sorunun cevabı senin için önemli olmamalı bence. Gül geç söylenenleri. Ayrıca geçmişte evlendiğini duyup bundan rahatsız olan biriyle de evlenme mümkünse. Sonra daha çok sıkıntı yaşarsın.

Halam hiç evlenmemiş, kendinden birkaç yaş küçük biriyle ikinci evliliğini yaptı. Erken menopoza girdiğini, kocasının ailesinin doğulu ve tutucu olduğunu, kendisinin aileye hiç uymayan bir tip olduğunu da ekleyeyim. Mutlular. Düşünme bunları. Sana uygun birisini bulursun.

Burayı kıstas alma
Bekaret sorununu aşamamış Büyük bir kesim var değil ki dul kadınla evlilik. Bana kalsa çok enterese etmez bir ilişkim de böyle birşey oldu inan hiç umursamadım bile ama Türk insanı böyle değil

önyargılı olduğum tek evlilik arada kadın veya erkek, 15+ yaş farkı bulunanlar. yoksa evlenilir, neden olmasın.

ileride evde kalirim korkusu ile bosanmamak? wtf?

cevap: evlenmem.

sevgili Hee... günaydın. zaman su gibi akarken ne çok şey yaşamışsın. iki ay önce evleneceğim heyecanındayken gecen ay balayında gerçekleri görmüş boşanmuş bu ay yeniden evlenmenin ön planlamasını yapıyorsun. evlen tabi evlenme demiyorum. ama biraz dinlen kendini dinle. balayında ayrılmışsan evliliği daha giç yaşamamışsın demek oluor. evlilik çok yorucu sabır emek isteyen bir yok. önce bir kalbini bedenini tamir et kendini iyileştir. sonra yeni birilişkiye hazır olduğunda o seni bulur zaten. aşk varsa geçmişe bakmak ahmaklık olur. fakatb sen hnuz geçen ay ayrıldın hukuksal süreç dahi bitmmiştir diye düşünüyorum. bak hala geçmişe dönülecek etkenler kapanmamış. herşeyi kapat önce. yeni bir sayfa için acele etme

Bence asıl önemli olan ne yüzünden boşandığı. Vaktinde bol miktarda servet avcıları da gördüm, dünyalar iyisi olup manyak kocaya düşüp şiddet görenleri de.

Off boşa konuşuyoruz. Sen yine barışacak ve seneye de çocuğu kucağına alacaksın. Sonra o seni aldatacak, ona sinirlenince öyle ya da böyle sen de onu aldatacaksın. 5 sene sonra derbeder bi kadın olarak bugünkü aklına küfredeceksin. Çok üzgünüm ama göremediğin gerçekler bunlar.

Ben senin kocanı kayırmak istemiyorum ama sen de öyle acayip bir görüntü veriyorsun ki "kesin adamcağız haklı taraftır" diyorum. Şimdi bakıyorum, durup dururken nikah kıyıp nişanlın askerdeyken kayınvalide evine taşınıyorsun; mecburi bir nedeni yokken böyle yapman bana normal gelmedi, sonra düğün yaptın, diyelim haklı olarak gurur yaptın balayında, çekip geldin. şimdi de yeni bir şeyler düşünüyorsun, daha mahkemen bile bitmeden, belki de başlamadan.
Karşı tarafın yerine koyuyorum kendimi, evlilik çocuk oyuncağı mı, sen resmen evcilik oynamışsın. Belli ki geleneksel bir çevreniz var, adamcağız rezil oldu etrafa. Ne diyorsa eşe dosta. Hani eş dost lafı için evlilik sürdürülmez ama bu kadar da kolay olmamalı.

Geleceği dert etme, ailenden uzaklaş. Muhakkak mutlu olacaksın. Ailen seni zehirliyor.

Benim ön yargım yok.

ödemiş/gölcük ya da bademli çok güzel yerler, bir de üzerine ödmeiş köfte yenirse..

Kesinlikle ve kesinlikle Birgi.

Birgi / Ödemiş
Şirince / Selçuk
Nazarköy / Kemalpaşa

Coraline.

spirited away

princess mononoke izlenmesi gereken, inside out inanılmaz güzel bir animasyon.

büyük engizisyoncu +1
ayrıca madagascar serisi
ve şu üniversiteye falan giden canavarlar adını hatırlayamadım şimdi.

how to train your dragon

Wreck-it Ralph
Big Hero 6

Wall-E ve Monsters, Inc +1000

The Incredibles
Rango
Toy Story 1-2-3

Wreck-it Ralph +1

www.imdb.com

son bir iki haftadır animasyon izliyordum izlediklerimi önereyim:

paprika
perfect blue
le tableau
la planete sauvage

Diğerlerinin dışında bir de,

(bkz: the lego movie )

Ayrıca belirtmek isterim big hero 6 +1

Bütün Pixar filmlerini, hatta kısa filmlerini de izle.

ice age serisi nasıl yazılmamış hayret.

edit: rio 1 ve 2. mutlaka.

bi de "arı filmi" vardı hatta cem yılmaz seslendiriyordu. onu da tavsiye ederim.

Mary and Max
Aspenger sendromlu bir adam ile özgüveni kaybolmuş bir kız çocuğunun mektup arkaşlığını anlatan güzel bir animasyon.

güzel olmayan tek bi animasyon filmi bilmiyorum ben.

hepsini izle.

elorelia +1

ama en en en güzelleri ya da benim favorilerim (up bir numarada olmak kaydıyla)
shrek özellikle 1 ve 2
ice age gene özellikle 1 ve 2
Ratatouille
kayıp balık nemo
sevimli canavarlar 1 (Monsters Inc.)
madagascar
köpekbalığı hikayesi
aslan kral
inanılmaz aile
megamind

Klasik;

Roger rabbit, space jam (film/animasyon), alice in wonderland, Tarzan, beauty and the beast, alaaddin, hercules, lion king, pocahontas, snow white and the seven dwarfs, little mermaid,

fransız:

le'illusionist, the triplets of belleville, le magasin des suicides

ispanyol:

nocturna,

irlanda:

secret of kells,

dram:

grave of the fireflies, the iron giant

politik:

waltz with bashir, persepolis,

psikolojik:

waking life,

stop motion:

the secret adventures tom thumb, fantastic mr.fox, chicken run, wallace and gromit, coraline, the nightmare before christmas, mary and max, paranorman, shaun the sheep

diğer: wall-e, monster inc, wreck it ralph, the croods, despicable me, big hero 6, şaşkın imparator, the princess and the frog, the prince of egypt, ratatouille

www.imdb.com

Ayda 40-50 adet sirket bilgisi, adresi girmek zor oluyor, ne de olsa her ay ayni yerlere fatura kesiyorum. Bilgisayardan etikete cikti alayim, yazmak yerine yapıştırıp geçeyim

üst kısımlarını bilgisayarda yazdırıp alt kısımlarını elle doldur.

soruya cevap vereyim. hayır hiçbir problem olmaz. ister etiket yapıştırın, ister elle yazın, ister bilgisayarla yazın, hatta boş bırakın, müşteriye fatura elden gidiyorsa tüm nüshalarını götürün, her nüshaya müşteri kaşesi basın. hepsi olur, hiçbir problem de olmaz.

sorun olmaz ama excel'de yapmak daha pratik.
firmalara kod vererek bilgilerin otomatik yazılmasını da sağlayabilirsin. (bkz: vlookup)

Screamshot,
Muhasebeye gidecek ve bende kalacak nüshalar, Fatura koçanında kalsın, derli toplu dursun istiyorum. O yuzden kağıdı yırtıp, yazıcıya sürmek mantıklı gelmiyor.

Sagolun

diğer başlıktan geldim. etiket yapıştırırsanız sorun olmaz. a4 formatında lazer uyumlu fatura bastırın. hiç elde fatura işiyle uğraşmayın. lazere verin tertemiz çıkarsın.

uyumlu tencerelerin altında induction yazar kabartma şekilde.

tencere, tavanin altina bir miktanis tut yapisirsa induksiyonda calisir. buzdolabi magnetini kullanabilirsin.
normal elektrikli ocaklara göre daha az elektrik harcar. ama anlik yüksek akimlara ihtiyaci olabilir.
ocagin kendisi isinmaz üstündeki tencere isinir. tencereyi cektigin anda enerji sarfiyati biter.
cok faydalidir. iyi bir sef asci ancak gaz ocaginda ya da induksiyonda calisir.

alüminyum tavaların hepsi çöpe gidiyor malesef. mıknatıs olayı +1

oyladım hatta diğer de yazdım ama buraya da eklemek istedim.
bal, yaz veya nil olmasın lütfen.

bal yaz ve parla olmasın kesinlikle.

helen güzel ama cidden.

Adı Hayriye olup kendine Helen dedirten bi tanıdığım vardı. Onun etkisi midir nedir, çekmedi Helen.
Oyladım, ilavemi de yazdım: Arya ;)

bence bunların içinden sadece defne olsun. hele bal ve yaz nedir allaşkına.

Defne ne guzel bir isimdir arkadaş. Bayılıyorum.

yaz, bal, parla, bu isimler cok kotu.
nil en koyulabilir olani.
defne de hastalik ismi hic sevmiyorum o yuzden.
lutfen cocugunuza "elit tabaka" isimleri koymayin, cok gulunc oluyor.
oyumu verdim.
saglikla buyusun bebeniz.

edit: sedefmis o hastalik ama olsun yine de hastaligi cagristiriyo bana :D

bal, parla, yaz nedir abi aman.

defne olsun.

defne çok güzel bir isim. Nil i de severim ama bal, parla, yaz çok kötü.

ilk uc secenegi gorunce troll anketi sandim acikcasi.

çok aradınız mı bu isimleri?
en olabilecek olan defne. diğerlerini düşünmek söz konusu dahi olmamalı.

defne <3

küçük defne

defne hanım

defne teyze

defne + soyadınız

www.defnexxxxxxx.com alınmış mı bakın

ama

bal hanım yaz hanım yaz teyze.....no!!!!!!

ıtır olsun bence, çok asil bi isim.

bise elmyra halen sözlük semalarındaymış yahu, 15 yıldır entry girmeyen bir insan sonuçta.

Parla neden tutmadı peki yahu? En yakın oydu bize halbuki..

Ben Parla ve Bal'ı pek sevdim. Neden sevilmedi ben de anlamadım. Göbek ismi olarak da kullanılabilir.

Nil olmasın, bütün Nil'ler saçma sapan insan çıktı tanıdığım.

o kadar çok defne var ki son dönem... o olmasın bence.

parla! parla dedim sana!!!
emir gibi, anlami da cok sacma.
disardayimin dedigi gibi parla hanim, parla teyze, cik olmuyor...
o yuzden begenmedik efem.

parla koyacağınıza kezban koyun, hayriye koyun daha iyi. okulda sınıf arkadaşları çok dalga geçer.
bal'da pek bir anlamsız peynir, reçel gibi bir şey niye yiyecek ismi koyuyorsunuz ki çocuğa.
yaz sanki diziden etkilenme gibi bir ara heryer çınar berk doluydu şimdi heryerde yaz olacak deseniz.
nil eh iyi
defne +11111
helen'de pek bir özenti geldi.

defne tabi ki, kızımın adı. en az helen kadar yunan kökenli ama doğada bir karşılğı olduğu için o kadar tek kültürlü değil.

inci, ilke ve zeynep de kız ismi olarak çok başarılıdır bence.

anketteki diğer tüm seçenekleri net şekilde elerim.

parla şenol haricinde başka kimseyi duymadım. belki gerçek adı bile değil.

oyladım. helen yerine helin olmaz mı?

Helin çok Helin Avşar yaa :/ @siedorf

Ben de oyladım. Bir batında doğum dilerim, hayırlı uğurlu evlat olsun, güzel günler görsün.

bal, parla, yaz üçlüsüne değinmek dahi istemiyorum... nil ve defne hoş isimler ama defne bana direkt olarak bitki olanını hatırlatıyor. yani aklıma kadın isminden önce ağaç, çay, yağ, güzel kokulu ot falan geliyor haha. nil iyi ama çok kısa bence. üç harfli isimleri şahsen sevmiyorum. çocuğu aceleye getirmiş izlenimi veriyo. helen isim olarak çok güzel ama sanırım ana da baba da türk... bu durumda biraz eğreti duruyor bence. şimdi poseidon da güzel isim mesela ama Poseidon Kamışoğlu oldu mu? olmadı. veya ne bileyim kleopatra da fena değil ama insana konmaz bunlar. insana kondu diyelim, türke konmaz. Kleopatra Öztürk. bahele bak.

ben "diğer" şıkkında leyla'yı önerdim. neden bilmem çok seviyorum o ismi, ki bir tane leyla tanımışlığım yok şu yaşıma kadar. sırf adını leyla koymak için kız çocuğum olsun istiyorum valla. soyadımla da uyumlu böyle hem yazması hem söylemesi bayağı hoş olur. tam übermensch yaa babasının kızı.

@der meister Tenküü :)
Baba Türk, Anne 1/4 Yunan. Sayılmaz mı yine de :)

yok sayılmaz, 1/4 kurtarmaz. tam yunan olsa tamam ama çeyrek ve yarım ı ıh. en azından 3/4 olması lazım.

"helen mi? yunan misin?" diye sorduklarinda "annem 1/4 yunan ^^" der artik :)

iyi be :)

en iyisi siz çocuğun adını fort minor koyun. %60 turkish, %20 greek, %10 luck, %10 concentrated power of will diye dolaşsın :p

www.youtube.com

not olarak şunu da ekleyeyim, kızcağızın adını "parla" koyarsanız italya'da sıkıntı yaşayabilir. konuşmak fiilinin üçüncü tekil şahıs çekimi oluyor çünkü. adı "Konuşur" olan italyan düşünün mesela. (özellikle aramadım, italyanca okuyorum, bitch plz)

Sonuçlanan kusur oranlarına itiraz etmek isteyen sigortalılar, yeni ek belgeler ile birlikte 5 gün içerisinde sigorta şirketine başvurabilecektir. 5 günlük süre içinde itiraz hakkının kullanılmadığı veya itiraz hakkı kullanılmış olup talebin karşılanmadığının değerlendirildiği durumlarda, sigortalıların kusur oranına ilişkin itirazlarının Sigorta Tahkim Komisyonu veya özel hukuk yollarına başvurulmak suretiyle çözülmesi gerekmektedir.​

Bununla birlikte, kaza yapan iki aracın da sigorta şirketi aynı ise vatandaş (sigortalı), www.sbm.org.tr adresindeki "Online İşlemler Menüsü" altındaki "Kaza Tespit Tutanağı Sorgulama" adımından şirketin vermiş olduğu karara uygulama üzerinden itiraz edilebilmekte ve tutanağın komisyon tarafından değerlendirilmesi sağlanabilmektedir.

kaynak: www.sbm.org.tr

komisyon kararına itiraz çok sıkıntılı süreç.
benim de başıma geldi bu olay. park halinde bana çarptılar ama ben kusurlu bulundum. uğraşmak istedim ama poliçemde tek kaza için hasarsızlık indirimi bozulmadığı için uğraşmadım pek. benim sigortacım da mahkeme demişti.

tramer'i filan aramayı deneyebilirsin. bir de kaza tespit tutanağına bak bi. bazı orospu çocuğu sigortacılar farklı tutanak yüklüyorlar sisteme.

screamshot:
işte sigorta şirketi de topu Sigorta Tahkim Komisyonuna atıyor, onlar da sigorta şirketine git cevap vermezlerse gel diyor.
sigorta şirketine nasıl başvuracağım, hep acentası var burada, onlarda hiçbir şey bilmiyor ya da yapmıyorlar!!!

yazıda söylenen, eğer tutanakta kusur değerlendirmesinin üzerinden 5 gün geçtiyse tahkim kuruluna gitmek gerekiyor veya direkt mahkeme. 5 gün geçmediyse sigorta şirketi üzerinden yapılması gerekir. senin duruma hangisi uyuyorsa (5 günden az/çok), muhatabına gidip bu hatırlatmayı yapmak gerekiyor sanırım. kendilerinin bile haberi olmayabilir mevzuattan.

alternatif: www.sbm.org.tr

bu adresten de itiraz edilebiliyor diyor. denedim, "itiraz et" butonu var en üstte.

tşk... screamshot
linkten itiraz olmuyor sigorta şirketi de ilgilenmiyor.

linkte önce formu doldurup kaza tutanağının detaylarının göründüğü sayfaya girmek gerekiyor. o sayfanın en üstünde itiraz et butonu.

- kazanın üzerinden kaç gün geçti?
- elde haklı olduğunu gösterecek görüntü veya şahit var mı?

arabalardan hiç anlamıyorsan hiç bulaşma hacı. 40-45 bin liralık arabaya 30.000 hasar kaydı varsa o arabadan hayır gelmez zaten.

o oranda araç alınmaz.

alsan satamazsin. satmayacağım dersen de, sanayiden çıkıp çıkamayacağını kimse garanti edemez.

Elbetteki satarken çok problem yaşarsınız, 30 bin hasar kaydı demek, çok büyük ihtimal takla atmıştır demek :) değişen ve işçilik çoktur, şasi çok büyük ihtimal işlem görmüştür. ama görüldüğü üzere sizin gibi değerinin çok altında olduğu için almayı düşünen insanlar çıkacaktır.

Kişisel görüşüm bulaşmayın. standartınız nedir bilemiyorum, ama 32-33 bine hyundai i20, 2013-2014 sıfır ayarında (10.000-20.000 km) araçlar bulabilirsiniz.

fark yüksek. anlıyorsan alınır diyorsan çok iyi fiyat... anlamıyorsan çok pişman olabilirsin...

30binlik hasar tek bir hasar ise koşarak uzaklaş. 40-45lik araba tek seferde 30binlik kaza yaptıysa o arabayı küllerinden toplamışlardır.

parça parça ama toplamda 30binlik hasarı varsa, bu seferde yürüye yürüye uzaklaş o arabadan. bu noktada araç sahipleri genelde şunu derler, yetkili servis hasarı şişirmiş, kaskodan para almak için yüksek gösterildi filan derler. bazı durumlarda doğru da olabilir. aracı görmeden birşey diyemeyiz.

bu durumda nasıl pert olmamış o araba, ilginç.

hasar ne hasarı acaba? ön kaput kısmından bişeye tostadıysa motora zarar vermiş olabilir, hiç bulaşmayın.

motor ve yürüyen aksama zarar vermemiş bir hasar kaydıysa, çok fırsat bir durumsa neden olmasın? satışta benzer şekilde zorlanırsınız.

takla atmış olma ihtimali bence de yüksek.

battal +1

rakam yüksek, muhtemelen ciddi bir kazası vardır. ithal araç ise yedek parçası pahalıdır deyip bi şans verilebilir. bunun için de kaza fotoğraflarını ve servis faturasını inceleyin. "yav ne servisi sanayide yapt.." derken koşarak uzaklaşın.

2011de birkac aylik fiesta'm ile kaza yaptim. Araci 34500e almistim. Hasar 24 bin civarindaydi. 2-3 binle pert olmadi araba. Serviste kaskoyla yaptirildi. Bugune kadar da bir kez olsun sikinti yaratmadi hicbir sekilde. Aman surasi da soyle diyebilecegim hicbir sorun yasamadim cok sukur. Ön duzen konsola kadar her sey degisti arabada.
Yani diyecegim serviste yapildi ve tamamen orjinal parcalar takildiysa belki de bi' sorun yaratmayabilir. Alip yetkili servise goturmek lazim. Ha yok servis harici sanayide yapildiysa o zaman temkinli yaklasmak gerek.

1- sakincasi yok ama ayagin yorulur

2- sadece fren

3- debriyaja basmak zorunda degilsin devir cok dusmedikce. stop etmez oyle kolay kolay, yavasladikca vites dusurup arabayi devrinde tutarsan. misal kasisin dibine besinci vitesle gelip yavaslamak yerine kademeli olarak 4-3-2 yapip 2 ile gecersen bir problem olmaz.

4- balatayi bitirir

5- klimanin performansi dusurdugu bir gercek.

edit: balata yalnizca basmakla basmamak arasindayken surtunur. yalnizca bu esnada eskiyip asinir. yarim debriyaj gibi.
debriyaja basmak motordan gelen hareketi vites kutusuna surtunerek ileten yuzeyleri ayirmak demek. yani eskimesi gibi bir durum soz konusu degil.

Dururken Devriyaja basma bastıkça baskı balata eskir
Giderken yavaşlamak için bir noktadan sonra debriyaja bas motor durma yerine gitme eğilimi gösterir vitesde
Mobilim bunları yazarken bile yoruldum

1- yok ayağın ağrır sadece
2- hayır. debriyaj demek vites boşta demek.
3- kasislere yaklaşırken yarım debriyaj ya da vitesi boşa at ayağını çek, frene basarak geç, kasisi geçince vitese geçip devam edersin
4- başka yapacak bir şey yok
5- yokuşta kalkacağın vakit klimayı kapat, araba zorlanınca stop ediyor.
araba hareket ederken debriyaja basmak iyi değildir, yani sürekli yarım debriyaj gitme ama gerektiği yerde de yarım debriyaj yapacaksın mecbur.

teknik olarak degil pratik olarak yanitlayayim.

1,2. kirmizida vs dururken debriyajdan cekmek ayagi kisa sure de olsa dinlendirmeyi sagliyor. bosa aldiktan sonra debriyajdan cekebilirsiniz. fren dursun:)

3. debriyaj+fren ile yavaslamak iyidir. ben her turlu oyle yavasliyorum.

4. yarim debriyaj dogru. baska turlu gidecek yerin olmadiginda.

5. klima evet yavaslatir. (ama ben onu benzinde saniyordum:)

hepsini dogru bence.

kasist'e yaklaşırken vitesi boşa alıp o şekilde frene basmak ve sonrasında uygun vitese alıp ilerlemek mantıklı geldi. böylelikle stop ettirme derdim de olmaz. teşekkürler :)

bildiğim kadarıyla cevaplayayım:
- araba dururken arabayı boşa alın. viteste beklemek debriyaj balatasını yıpratır, gerek yok. boşa alın, ayak frende bekleyin, hem daha rahat.
- vites boşta iken debriyaja basmanın bir anlamı yok, zararı da yok. ayak yorulur boş yere :)
- kasisin büyüklüğü ve ne kadar yavaşlamak gerektiği ile ilgili. çok yüksek bir kasis ise debriyaj fren ile iyice yavaşlayıp yumuşak bir şekilde geçmek lazım. küçük bir kasis ise hafif fren yapın, üzerinden geçerken frenden ayağınızı çekin. bu önemli, frenleyerek geçerseniz tekerleklere uygulanan basıncı arttırmış olursunuz, araba daha çok ağırlıkla geçer kasisten, altı vurabilir vs.
- yarım debriyaj sürekli yapılmamalı. balataları aşındırır. sık sık dur kalk yapıyor olsanız bile her defasında vitesi boşa alıp ayağınızı debriyajdan çekmenizi öneririm. biliyorum gıcık bişey ama manuel arabanın olayı bu :) debriyajı fren gibi kullanmayın.
- arabanızı tanımadığım için bilemiyorum ama klima etkilidir tabii. ne derece etkili olduğu dediğim gibi arabaya bağlı.

Senin genel acemiliğin/korkun arabayı stop ettirmek. Debriyajla sürekli haşır neşir olma sebebin bu. Yaptığın hiçbir şeyde debriyajla işin yok aslında, gereksiz yere hem debriyaj balatasını hem de bacağını zorluyorsun. Ha balata dediğin şey milyarlık bir şey değil, değiştirirsin. Ama araç kullanma alışkanlığını debriyajla minimum ilişki çerçevesinde düzenlemende fayda var. Çünkü kafan sürekli debriyajda, yola konsantre olmanı da zorlar bu durum.

Araç hareket ettiği sürece uygun viteste git, debriyaj+fren ile yavaşlamak veya seyir halinde olmak da belki düz yolda ve düzgün hava/yer koşullarında sorun olmaz ama yeri gelir yağışlı havada bunun sıkıntısını yaşarsın. Aracı boşta kullanma. Araç hareket ettiği sürece 1. vites uygundur ayrıca. 1. vitese bile atacak hız olmuyor yanlış bir düşünce.

Yarım debriyajla ilerleme olayı da balatayı bitirir işte, gereksiz alışkanlıklar kısacası. Zamanla bunları düzene sokunca alışırsın. Genelde otomatik tercihinin sebepleri bu olaylar işte :D.

sorulara cevabın yanında bir de şöyle yapsan daha iyi olur şeklinde açıklayayım.

1. durmak için yavaşlıyorsan; motor freni dediğimiz vites küçültme işlemi ile son ana kadar fren kullanmayarak yavaşlayabilir ve en sonunda vitesi boşa alarak freni kullanabilirsin.

2. vites boşta iken debriyaja basılmaz. debriyaja bastığında vitesi boşa almış oluyorsun zaten.

3. ilk maddede dediğim gibi vites küçülterek ya da direkt vitesi boşa alarak kasislere yaklaş ve frenle kontrol et. kasisi geçtikten sonra vitese alıp devam et. burada fren noktasını bazen kaçırabilirsin. yani kasise gelmeden önce çok yavaşlayabilir ya da kasise hızlı girebilirsin. bu zamanla alışacağın bir şey. alışman uzun sürmeyecektir.

4. trafik yavaş aktığında öndeki aracın dibinde seyretmene gerek yok. rahat ol. trafik baskısını üstünden at. sürekli yarım debriyajla ilerlemek balatalara zarar verir. arada duruma göre çok kısa kullanabilirsin ancak çok nadir olarak. bunun yerine öndeki aracın biraz mesafe açmasını bekle ve vitesi bire takıp biraz yürüdükten sonra boşa alarak fren kontrolünde öndeki araca yaklaş.

5. klima açıksa performansı düşer aracının. daha fazla debriyaj ve daha fazla gaz kullanman gerekir. buna da zamanla alışırsın. aracının tepkilerine kullandıkça alışacaksın merak etme.

1-2.araç dururken vitesi boşa al, sadece fren'e bas.
3.doğru yapıyorsun, kasise gelirken hem debriyaja hem de frene basılır. araç viteste iken yavaşlamaya başlarsan araç titremeye başlar. ya da şöyle yapabilirsin, kasisi gördün, vitesi boşa at, sadece frenle yavaşla, kasiste geçtikten sonra vitese geçip hızı artırabilirsin.
4.doğru yapıyorsun.
5.klima performansı etkiler, 1.3te olsa 1.6 da olsa aracın çekişi etkiler. çok elzem değilse düz yolda ya da rampa aşağı açmanı tavsiye ederim. rapma çıkarken kapat. ayrıca klimanın yakıt sarfiyatında çok büyük etkisi de var.

çok sağolun arkadaşlar, bu bilgiler bayağa faydalı oldu benim için :)

genelde benzer cevaplar olacak ama gene de yazayım
1- debriyaja basılı tutmakta sakınca yok. ancak kırmızı ışıkta ilk sırada değilsem ayağımı yormamak için boşta beklerim.
2- yakıt tasarrufu için vitesi boşa atarak yavaşlamamak gerekiyor. 5nci viteste bile araç kendi hızı ile yol alırken devir rölanti devrine gelinceye kadar debriyaja gerek yok. yarı otomatik vitesli araçların en büyük dezavantajı bu bence. 5-4-3-2-1 diye duruyorlar. ancak manuelde 5 ile yavaşlayıp durabiliyorsun. araç daha konforlu süzülüyor.
3- kasis geçişi doğru. genelde 1nci vitese düşmek gerekir zaten.
4- sürekli yarım debriyaj olmaz. ilerlemek istediğinde kavrama yapıp biraz gaz vermek ve sonra debriyaja tam basarak aracın o hızla yol almasını sağlamak gerekir. zamanla ne kadar gaz verileceğini hesaplama işini omurilik devralıyor.
5- klima çekişi %10 kadar düşürür. normal.

ben değil ama bir arkadaş çok ilgili. define arayan makineleri kiralıyor. tarih bilgisi inanılmaz. tarihteki uygarlıklar, şehir devletler, bunların kralları ve hüküm sürdükleri dönemler, bastıkları hatıra paraları, savaşlar vs hepsine hakim. bugüne kadar bir şey denk getiremedi ama milyon dolarlık sikkeler bulan, sadece bu işin komisyonculuğundan geçinen insanlar var ve çoğu zengin. işin dezavantajları, çalışma koşulları ve jandarma. bazen dikenler içerisinde 1 km sürünmesi gerekiyormuş jandarmadan kaçmak için. bazen de dağda kilometrelerce kaçması. izmir'den yamanlar'a çıkıp menemen'den inmek zorunda kalmış örneğin. az mesafe değil. bir de unutulmaması gereken şey, yasadışı bir iş.

sahtecilik çok yaygın. başarılı sahteler var. işin gurusu olan herif bile %1 yanılma payı ile çalışıyor. 200 bin dolara sikke alıp sahte çıkanlar var. sakat.

not worth.

psikiyatrist gorun.

Müşteri sana gider makbuzu düzenleyebilir. %10 stopaj keser.

bence bi mali müşavir bul ve ayrıntıları ondan öğren...ama ben freelance iş yaparken dışardan hizmet aldığım yerlere faturaları kestiriyordum...kdv ödendiği için onlara zararı olmuyordu....

Var tabi ki o kopek direk alinip barinaga goturulur. Biz yillar once kopegimizi gezdirirken bir isletmeci salmis kurt kopegini gecerken geldi bize saldirdi ama derdi bizim kopegi parcalamak zor araya girdik adama soyledik bagla bunu diye degisen bisi olmadi bize burdan gecmeyin dedi hatta :) sokagi kapatti herif kimisi kendini baya hakli goruyor. Neyse arkadas gitti karakola sikayette bulundu mahkeme falan oldu sadece bir kez gittik adam para cezasi aldi ve kopek elinden alinacakti ama baglamasi sartiyla kaldi ve hep bagliydi ondan sonra cunku para cezasi da az degildi 5 yil once 5bin tl ydi yanlis hatirlamiyorsam. Ama siz belediyeyi arayip soyleseniz bile bir seyler yapilir cunku hem isirma var hem serbestler en onemlisi karne gecersiz asilari yok sikayet etseniz cok elinizde malzeme var dayanak var mutlaka yapin. Isirilanlar da acile gidip kuduz asisi olsunlar :))

birazdan hayvanseverler gelecek ve onlar çok kızgın.

belediye ile görüşerek hem aşı kartlarındaki sahtecilik hem de sahiplenmediği köpeklerin barınağa götürülmesi konusunda yardım alabilirsiniz bence.

Olayın hayvanseverlikle ilgisi yok, biz de hayvan seviyoruz ama maalesef saldırgan hayvanları bu kadar hayatımızın içinde istemiyoruz. Bir hayvanın sorumluluğunu alıyorsanız başka insanlara zarar vermemesini de sağlamanız gerekiyor. Belediye maalesef bir şey yapmıyor (Çankaya belediyesi), muhit zaten köpek dolu, arabaların yolunu falan kesiyorlar sözde lüks semt ama köy yeri gibi. Durum şu; www.google.com.tr

kendi baktığı köpeklerin (sokaktakiler değil) cinsi nedir, biliyo musunuz?

kadın gerçek bir hayvansever olsaydı önce evindeki köpeklerin bütün aşı ve bakımları tam olurdu.

anlaşılan bu iş mahkemeye kadar uzayacak çünkü laftan anlayan birine benzemiyor. siz yine de bir kere ciddi konuşun, komşularla bir olup mahkemeye gideceğinizi söyleyin. kavga etmeyin hiç, söz dalaşına girmeyin. sadece bildirin ve karar sizin, bizim yapacağımız bu deyin. bağlı olmayan sahipli köpeklerin fotoğrafını çekin. karne fotoğrafını da saklayın.

çizim hatalı sanki. kutunun tabanı olacak dikdörtgeni nasıl katlayacaksın?

www.google.com.tr

edit: denedim, köşelerin içinde kalan kulakçıkları katlamak kolay dğeil. google'ın önerdikleri başarılı.

dikeydeki kırım yerini göremedim ama ben algılayamamış da olabilirim.

kalınca bi kağıda çıkartacağınız için bi milim yarım milim bi kırım payı vermeniz daha sağlıklı sonuç elde etmenizi sağlayacaktır.

@scream,

gri alanları kırım payı olarak düşün.

önce kenarları katlıyorum.
sonra en tarafını katlayıp, köşeye gelen bölgeyi içe doğru kıvırlıyorum.
dili de içeri kıvırıp içeri katlanan köşe bölgenin yarattığı köşe bölgeyi kapatıp kutuyu da kitlemiş oluyorum.

html değil de javascript üzerinden arama yapabilirsin.

Jquery'nin mouseover methodu ile herhangi bir nesnenin üstüne geldiğinde onun özelliklerini çekebilirsin. Gerisi basit zaten.

Bunun icin sana gerekli olan javascript kütüphanesi olarak jQuery. Ikinci olarak canvas element. Bu resmi bir canvas icine atacaksin. Sonra jquery mousemove ile fotografin üzerindeki mouse koordinatini (x,y) olarak alacaksin. daha sonra javascript canvas.getImageData() fonksionu ile (www.w3schools.com) mouseun üzerinde oldug pixelin renk kodunu alacaksin. Bu renk kodunu istedigin derece ile eslestirip bitireceksin.

Algoritma kisminda da renk kodlari zaten 16 lik sistemde. RR-GG-BB olarak. Bu onaltik sistemin ortalamasini (en kritik nokta bu, hangi ortalama alma teknigini uygulayacaksin, aritmatik mi, geometrik mi). sonra 16 lik sistemde bir rakam bulacaksin. bunu da 37 ile 27 arasinda bi skalada oranla.

Arama kelimeleri: canvas, jquery, mousemove, jquery color picker from image.

iki konu var burada
1- pikselin rengini almak
2- piksel -> derece bağıntısını kurmak.

İlki için, resmi canvas içerisine yüklemen gerekir. Bu şekilde onmouseover event'inde pikselin rengini alaiblirsin: stackoverflow.com

İkincisi için önerim D3.js kullanman. Interpolasyon kullanarak renk->derece bağıntısı çıkarabilirsin: nelsonslog.wordpress.com

Direkt bu D3 blog'u okursan pek anlamlı gelmeyebilir, öncesinde D3 ile ilgili biraz temel araştırma gerekebilir ama sorunun en düzgün yanıtı bu. interpolateRgb() diye metodu bile var. Temel olarak ["#0000ff","#ff0000"]=>[27,37] şeklinde iki scale tanımlıyorsun, aradaki noktaların eşleşmelerini kendisi hesaplıyor.

niye sinirleniyorsun ki abi, millet beğenmiş ki senin işlerini taklit ediyor. negzel.

caps verirsen linç ederiz.

telif söz konusu değil bahsettiğiniz durumda.

"ee bunu başkası da görüp çekmiş olabilir, niye sana ait olsun"

alacağınız cevap budur.