61 genç değil, 50 üstünde ölümler ortalamanın üstüne çıkıyor zaten.

61 yaşlı da değil bence ya... yaşlı mı?

neye göre genç neye göre yaşlıyı tartışmak saçma. o yaşta ortalamanın üstünde ölüm oluyor işte.

61 normalde yaşlı sayılmaz. WHO skalasında bile 65 yaş üstü yaşlıdır. Bu hastalık için de risk grubu "genelde" 70 yaş üstü.

Ama tabi ek hastalık olup olmaması, beslenme durumu, sigara gibi alışkanlıklar, tedavi süreci vs etkileyen pek çok faktör var. Sağlık bakanı çok övülüyor ama çok kötü bir yönetim sergiliyor bence. Hiç şeffaf değil. Bu bilgilerin paylaşılması gerekiyor. Yoksa gün içinde rastgele bir sayı atıp gidiyor gibi oluyor.

61 yaşlı değil.

Yığılma en çok 70+. Bu yüzden bu haber beni biraz şaşırttı.

bugün geçen akşam haberlerine göre yurtdışında ölen türk vatandaşlarından biri 28 yaşındaymış. astım ve şeker hastasıymış.

başından beridir bu işlere hakim olan bi tiivıtır hesabı astımı olduğunu yazdı.

Ya ben de merak ediyorum bu ölenlerin geçmişini. Ne gibi hastalıkları vardı, hangi şehirde, ne iş yapıyor vs vs. Neden bunlar açıklanmıyor anlamıyorum. Bu gizlilik neden ki? Bilim şeffaflık içerir, bunlar olayı çok yanlış anlamış. Şimdi tutup ölüm sayısı 5 deseler 10 deseler ve açıklama yapmasalar hasta geçmişi ile ilgili nerden bileceğiz yalan haber olmadığını? Hiç bir istatistik yok.

61 yaşında emekli olunmuyor ya ne yaşlısı :P Ahmet Çakar'ın programını takip etmek lazım. Belki ağzından kaçırır detayları. Ya da herbokologları çıkardıkları programlardan birinde canlı yayın kazası olursa haberimiz olur.

izle.

İzle. L gördüğüm en kötü karakterlerden. Nesini abartıyorsunuz da bu kadar süleyman çakır öldü tepkisini veriyorsunuz anlamadım. Mello ve eküri si gayet iyi l'den de hatta.

@The Student

Süleyman Çakır denyosuyla L'i mi kıyasladın şimdi -.-

Olayın zeki olup olmama boyutunu geçiyorum, gayet tatlış bir karakter ve tema müziği harikaydı. Çok anime izleyen biri değilim ama en sevdiğim anime karakteri one punch man'deki Saitama ile beraber sdhsdh

izleme yarısından sonra boka sarıyor

death note'u daha yeni bitirdim sayılır. izlemeden önce hakkında hiçbir şey okumamıştım.

finalden sonra aklıma gelen ilk şey, L'den sonraki bölümlerin inanılmaz kötü olduğuydu. daha sonra yorumlara göz gezdirdiğimde, bu kadar çok insanın aynı fikirde olduğunu görünce şaşırmıştım.

izleme bence.

L öldükten sonra izlemiş olmak için izledim L sonrası sıkıldım

Benim ellerim egzamaya yatkın yani hassas olduğu için ben pudrasız aldım ama pudralılar daha iyi kavrıyor.

nişasta tozu o. kolay giyilip çıkarılsın diye. yemek veya medikal ise işiniz pudrasız tercih ediliyor.

Hastanede bulabildiğim zamanlarda pudrasız mavileri giyiyorum hep. Ama beyaz pudralılar daha sık oluyor etrafta. Onları giydikten sonra elimde oluşan hissi sevmiyorum hiç. Ayrıca daha çok terletiyor gibi geliyor.

Sonuç olarak intörn doktorunuzun tercihi pudrasız..

Bu tarz uygulamalarin herhangi bir etkisi olmadığını söylüyor doktorlar.

yapın hocam. böyle böyle tüm ülke temizlik alışkanlığı ediniyor. faydası varmış coronaya yapın. deodorant kullanıyor musunuz? onun da etkisi varmış kullanın diyorlar.

Canan Hoca kristal kaya tuzu ile gargara yapın dedi

Zarflı virüs olduğu için su ve sabunla kolayca ölüyormuş zaten. Doktorlar böyle söyledi. Ağız suyu da öldürüyordur bence. İçinde alkol olanlar daha da etkilidir. Tabi bu henüz vücut içine girmeyenler için geçerli

Herhangi bir tıp sorusunun altında Oytun Erbaş, Canan Karatay, Osman Müftüoğlu, Yavuz Dizdar vs. gibi saçma sapan kişileri alıntılayan kimseye itibar etmeyin.

Tuzlu su ya da colgate gibi ağız sularının virüse bir faydası yok.

bölüm yok, şehirde birden çok üniversite varsa hangisi yok hiçbir bilgi yok.

üniversite seçerken sadece şehre bakıyorsan işin zor derim. öncelikli amaç sosyal ortam olunca, 4 sene süper takılırsın sonra herkes hayatına devam eder sen çat diye kalırsın.

tekrar düşünmeni öneririm pek çok şeyi.

Bir üniversite tercihinde "öncelikli" amaç nasıl sosyal ortam olabilir? O zaman kafana göre ev tut hepsinde birer sene, okulla da uğraşma. Sırf takıl ortamlarda..

Üniversite kalitesi olarak İzmir'dekiler diğerlerinin hepsinden iyi. Sosyal ortam olarak çok övülen Eskişehir (ki iki kez gidip çok sevdim) İzmir'in yanında sönük, Çanakkale zaten emekli şehri (ki bence Türkiye'deki en güzel şehir ama ortam yok pek). Antalya bi nebze daha iyidir muhtemelen, İzmirle başa baş gidebilir bilmiyorum pek hakim değilim.

Yine de pek sağlıklı bir soru ve karşılaştırma değil. Ortam için ünviersite mi seçilir yahu..

Halihazırda Marmara'da ingilizce işletme okumaktayım. Beklediğimi pek bulamadığım için yatay geçiş yapıcam. İşten yana bir sıkıntım yok. Lise bitene kadar hep ders çalıştığım için bir daha gelmeyecek olan bu seneleri olabildiğince güzel geçirmek istiyorum. Aslında biraz da bu sebepten işletme seçtim diyebilirim. Hukuk filan da tutuyordu. Eskişehir için Anadolu, İzmir için Ege ya da 9 Eylül fark etmez. Antalya için de Akdeniz düşünüyorum. Hayatım İstanbul Bursa Yalova ekseni arasında geçtiği için hiçbirini görmedim.

farabi falan yapın o zaman. bunun için şehir değiştirmek çok gereksiz.

Deü'de aradığınız ortamı (özellikle iibf' de, fakat işletme fakültesi ayrıydı sanırım) çok kolay bulursunuz hatta içinden çıkamayabileceğiniz kadar ortamın müptelası olabilirsiniz. Tam dediğiniz kafa. Fakat övmek için söylemiyorum, gençlik gençlik diye böyle ortamlarda ömür geçirip sonra keşke daha yararlı bir şeyler yapsaydım düşüncesine kapılmak da var. Diğer şehirleri bilmiyorum ama Antalya hakkında pek iyi şey duymadım.

marmara ingilizce işletme diploması yerine deü, ege, çomu, akdeniz veya anadolu diplomalarının getireceği prestij kaybını düşündünüz mü?

istanbulda bile bulamadığınız ortamı izmir, antalya, eskişehir veya çanakkalede bulabileceğinizi mi düşünüyorsunuz? ortamı bulmak veya yaratmak size bağlı, istanbulda bulamadıysanız diğer alternatiflerde bulabilme ihtimaliniz çok düşük.

birinci sınıf olduğunuzu varsayıyorum: ikinci sınıf için merkezi yerleştirme puanı ile egeye yatay geçiş yapın, sonra okulunuza geri dönün, egedeyken farabiye başvuru yapın, üçüncü sınıfta farabi ile akdenize gidin, akdenizdeyken erasmus başvurusu yapın, dördüncü sınıfta eramusta olun ve dönünce marmaradan diplomanınızı alın.

15-20 gün evde kalmak kesin çözüm mü, bunu belirlemeye çalışıyor olabilirler.

Teoride çözülecek gibi görünüyor. Ama tüm dünyada artan bir trendle yayılmaya devam ederken biz 15-20 gün içinde bitirsek sonrasında nasıl tekrar önüne geçeceğiz? Tüm sınırları kapatmamız gerekecek. Bu da kesin çözüm mü belli değil.

devletin en büyük beklentisi nisan ayında havaların ısınmasıyla birlikte grip etkisinin azalarak bitmesi gibi görülüyor.

ha diğer taraftan yavaş yavaş doz arttırılması da mantıklı görünüyor.

hükümet malum son zamanlarda emeklileri yük olarak görüyor, bu virüs de ona karşı kesin çözüm gibi. bu da bekleniyor olabilir

@hosein

hocam dün bir programda profesörün biri "havaların ısınmasıyla virüs etkisini yitirecek teorisi çöktü. şu an afrika'da havalar sıcak ama virüs yayılıyor." dedi.

hükumetin emeklilerden kurtulmak için böyle bir strateji izlediğine ihtimal bile vermiyorum. salgın ve buna bağlı ölümler gizleniyor olsa sosyal medyada aksi yönde çok fazla video vs. dolaşırdı.

"18 kişiye bulaştı" bilgisine çok güvenmesem de aksi yönde ortaya atılan iddialar şu an çok daha asılsız duruyor. şahsen ne kadar önlem alırsak alalım nüfusun büyük bölümüne bulaşacağını düşünüyorum.

işe gitmemek mi istiyorsunuz anlamadım? işe gitmeyince maaş da yok. ama kira fatura gıda masrafları devam. o nasıl olacak? herkesin tuzu kuru mu o kadar? nedir bu ohal merakı yoksa bilinçli bi yönlendirme mı var anlamadım.

n62 ye katılıyorum. ohal demek maaşların kesilmesi demek, türk halkı 15 gün maaş almazsa idare edemez, bu devlete çok daha büyük bir sorun yaratır.

günde 100 000 kişi nerede ölmüş de bizde ölecek? Ya sayı saymayı bilmiyosunuz ya da art niyetlisiniz. Ohal gereksiz, sokağa çıkma yasağına da şu an gerek yok. Durum ciddileşirse uygulanır ama ohal olsun, kimse çıkmasın gibi değil daha kontrollü serbestlik gibi olur

Bunun için çok erken . Bir de harcama konusuna katılmıyorum.
İnsanımız gereksiz harcamaya, kredilere, 60-70 ay vadeli alış verişlere çok meyilli zaten . O ana kadar dişini sıkan 15 gün hayli hayli dayanır.

Dün kadikoy cok sakindi, bir pazar gunu icin inanilmaz boştu. Havanin soguk ve yagisli olusunun da etkili oldugunu dusunuyorum ama buna ragmen daha once hicbir pazar gunu bu kadar bos gormemisimdir.
Maske takan 1-2 kisi vardi. Herkes surekli kolonyalaniyor. Tartisma durumu yok ama herkes sirf virusu konusuyo.

3-4 gün önce, yaşlıların çok takıldığı belediye parkına gittim. en az 100 insan hepsi 60-70 yaşında çay, kahve içiyorlardı güneş çıktı diye. oturacak yer yoktu şok oldum. izmir'deyim bu arada.

şimdi durum ne bilmiyorum. kendim dışarı çıkmıyorum.

Cumartesi Ankara'da gördüğüm tüm mekanlar ağzına kadar doluydu, Pazar günü trafiğin biraz azalmış olduğunu farkettim. Bu sabah her zaman çift kuyruk olan otobüs durağı bomboştu, yolda otobüslere bakmaya çalıştım kişi sayısı oldukça azdı.

en son cuma günü toplu taşıma kullandım. birçok kişi dezenfektan/kolonya vs. taşıyordu. maske kullanımı yarıdan azdı. şimdi artmıştır diye tahmin ediyorum. cumartesi toplu taşıma kullanmadım, cafe/restoranlara gitmedim ama önünden geçtiğim mekanlar eskiye oranla baya boştu.

İzmir Alsancak'ta yaşıyorum, haftasonu hava da güzeldi, sokaklar mekanlar tıklım tıklımdı.

Ankara'da her zaman takıldığım bar Cuma-Cumartesileri ağzına kadar dolar, oturacak yer bulamazsın normalde. Bu hafta sonu ise Cuma 15 kişi falan vardı, Cumartesi sahne alan grup sayesinde biraz daha kalabalıktı ama eskisi gibi değildi. Barmenler el dezenfektanı kullanıyorlardı. Kimse maske takmıyordu ama önerilen önlemleri uyguluyorlardı. Tartışma vs de görmedim. Dün de zaten malum karar alındı.

Sabiha Gökçen'den geldim az önce. Uçakta maske takan sadece 3 kişiydik. Havaalanında da yarısından azı maske takıyordu. Hatta ucaktaki hosteslerde de maske yoktu.

İzmir'de sokaklar baya boştu bugün. Ben de son lüzumsuz gezmemi yapıp 3 haftalık evden gereksizse çıkma moduna girdim. Biraz Alsancak'ta falan dolaştım ve kafeler falan çok boştu. Maske takan bi iki kişi gördüm, çok fazla değillerdi

Çankaya Rossmann şubesinde kasiyer kız öksürdü diye bi kadın çıldırdı, maske takman lazımmm coronavirüs olabilirsinnn diye. Kız sadece boğazım gıcık oldu dedi ama kadın baya öfkelendi. Sonra ne oldu bilmiyorum, ayrıldım ordan

et

Maddi zararsız iptal edebiliyorsanız edin. İtalya'ya gitseniz müzesi ve ortak alanları kapalı olunca ne yapacaksınız boşuna virüs kapma riskini almayın ve geri dönünce 14 gün karantinada kalacaksınız vs pek mantıklı gelmiyor.

Etme

bide soruyor musun.

Yaza virüs kalmayacak deniyor, 25-27 derece sıcaklık üstünde yaşayamıyormuş yanlış hatırlamıyorsam. İtalya temmuzda kaç derece olur ki?

Baktım, geçen sene 28-29 dereceymiş.

@ebabil: üst perdeden konuşma. tabi ki neyin ve ne olduğunun çok iyi farkında ve takipçisiyim. sadece temmuz ayını öngöremiyorum. bir kesim yazın virusun tehdidi azalacak diyor ama euro2020'nin bile ertelenmesi söz konusu falan filan.

@bahoho benim de düşündüğüm nokta bu aslında.

gunde en az 100 insan oluyor. birkac aya toplam sayi yuzbinlere ulasir. isterse temmuzda vaka sayisi sifir olsun. yuzbinlerin oldugu yerde ne anliycan o tatilden. heryerde etkilerini goreceksiniz. biraz ongorulu olun please.

Temmuz'a daha 4 ay var, en az 2 ay daha bekleyip öyle karar verirdim yerinizde olsam.

Temmuza daha 4 ay var. Buyuk ihtimal hayat normallesecektir 2 aya. Bekleyin.

İptal edince ücret iadesi alabiliyor musun

sıcaklığa güvenmeyin singapur şu anda 32 derece mesela ama corona vakaları mevcut

Etme. O zamana kadar etkisi geçer muhtemelen.

Edit: Ayrıca 60+ yaş değilseniz virüsten korkmanıza gerek yok. Olayın salgın boyutundan dolayı toplumsal sıkıntı var şu an her yerde, ama münferit vaka işine döndüğü zaman ortalama sağlıktaki, yaşlı olmayan bir bireyin virüsten korkmasına gerek yok.

italya 1 yillik tum organizasyon, etkinli vb. iptal etti; kesintisiz ise iade su an, et gitsin; sonra gidersin

haziranda almanya-fransa yapicam simdilik iptal etmeyi dusunmuyorum. 2 aya durulur gibi geliyor.

Opera kullanıyorum ve bu cevabı yazıyorum.
Not: Androidspor

android telefonda opera tarayıcı kullanıyorum ve sanırım bu soruya cevap verebilicem

Beta.eksiduyuru.com da opera ile cevap verememe durumu var. Ancak beta olmayanlarsa ben hiç sorun yaşamadım. Opera kullanıyorum, şuan da.

Çözüm olarak kişisel verileri (sessiom, cookie vs) silmeyi deneyebilirsiniz.

@birseysorcaktim

denedim hala giremiyorum. Bilgisayara anca ulaşabildiğim için şimdi cevap verebiliyorum :D

Aylar sonra çözümü buldum. Mobilde opera tarayıcısında ayarlardan data savings seçeneğini kapatınca sorulara cevap verebilmeye başladım. Açıkken veremiyorum yazıp cevabla'ya bastığımda sayfa yükleniyor ama yorum düşmüyor. Aşırı tuhaf bi bug ve bu yüzden gerçekten uzun bi süre mobilde cevap yazamadım dhdhdh

Belki birileri bu sorunu yaşıyodur, yardımcı olur diye paylaşayım burada

Bir not düşeyim hemen: Maske virüsün size bulaşmasını önlemiyor. Eğer enfekte olduğunuzu düşünüyorsanız başkalarına bulaştırmamak için maske takmanız gerekir. Erkekseniz bıyık ve sakallarınızı kesmeniz de gerekiyor maske kullanımıyla birlikte.

napıcaksın stok yapıp? hasta mısın, yaşlı mısın, kronik hastalığın mı var, sağlık çalışanı mısın? asıl bunların takması gerekiyor ama stokçular yüzünden asıl risk grubu, taşıyıcılar ve korunması gerekenler bulamıyor maske.

Microfiction +1 demeye geldim. En koruyucu olanlar n95 ama onları da 4 5 saatte bir yenilemek gerekiyor; fiyatları da 40-45 lira arasındaydı en son. Bunun yerine hijyene dikkat etmek çok daha mantıklı.

arkadaşlar sözlükte bir arkadaş paylaşmıştı. maske takmak, takmamaya göre 5 kat daha etkili diye. filtreli olan maskelerden birini almak mantıklı. sürekli maske almakla uğraşmaya da gerek kalmaz.

abi kim uyduruyor bu maskenin sadece hastalar için olduğunu ya? BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİZ DÜŞÜKSE takabilirsiniz. bulaşmasını önlemiyormuş. bu mantığa göre el yıkamak da önlemiyor.

Sözlükte biri öyle yazmış olabilir. Siz Dünya Sağlık Örgütü'nün internet sitesindeki açıklamalara itibar edin. Tam aksine maske kullanımının enfeksiyon riskini artırma ihtimali de var. Kesin olarak beş kat daha güvenli diye bir şey söylenemez.

@ryhmer Kim mi uyduruyor? Bakın Dünya Sağlık Örgütü'nün sitesinde ne diyor:

Only wear a mask if you are ill with COVID-19 symptoms (especially coughing) or looking after someone who may have COVID-19. Disposable face mask can only be used once. If you are not ill or looking after someone who is ill then you are wasting a mask. There is a world-wide shortage of masks, so WHO urges people to use masks wisely.

WHO advises rational use of medical masks to avoid unnecessary wastage of precious resources and mis-use of masks (see Advice on the use of masks).

The most effective ways to protect yourself and others against COVID-19 are to frequently clean your hands, cover your cough with the bend of elbow or tissue and maintain a distance of at least 1 meter (3 feet) from people who are coughing or sneezing. See basic protective measures against the new coronavirus for more information.

www.who.int

Maske takmayın. Tüm uzmanlar maske takmayın derken, ekşide biri yazmış 5 kat etkiliymiş demeniz çok saçma. Maske sağlık çalışanları veya özel ihtiyacı olanlar için. Kalan nüfus için bir işe yaramadığı gibi ihtiyacı olanların ulaşmasını engelliyor..

Shazam bulamadı. Muhtemelen oyun için yapılan bir müzik veya telifsiz müzik.

yarın bulmuş olurum

Bu eseri bilebilecek yegane insana sordum o bilmediğini söyledi. (bkz: Ricardo Moyano )

Göçmenler+ Corona + İngiltere'nin ab den çıkması : Avrupa'da da kartlar dağıtılmaya başlandı..
Papayı dua etmeye zorlayabililer.

avrupa ülkeleri tutuştu zaten, türkiye olarak saçma gündemler nedeniyle böyle konular ile ilgilenmiyoruz

bu vakalardan kaçı çok yaşlı, ek hastalığı olan ve zaten gripten de ölme ihtimali olan insanlar? Ayrıca örneğin bu salgın yokken H1N1 grip salgınında günde kaç insan ölüyordu? Bu sayılara göre panik olurum ben. Eğer H1N1'den ölen insan sayısına yakınsa (ki her sene pek çok yaşlı hasta bu sebeple ölüyor hastanelerde) panik olacak pek bir şey yok derim. Ha ama ölenler çok yaşlı değil veya yaşlı popülasyon da dahil, grip virüsüne göre çok tehlikeliyse o zaman panik olmak normal.

Bu dediğim verilerin güncel değerlerini tam bilmiyorum ama bi ay önce falan normal gripten daha tehlikesizdi. Eğer ciddi bi değişiklik olmadıysa, şu şartlar altında panik olacak bir şey yok halk açısından. Hani elini yıka sık sık, genel hijyen kurallarına uy yeter seviyesinde. Maskeye falan gerek yok..

Avrupa'da cok tutusulan bir durum yok, olenler saglik durumu cok kotu olan yasli insanlar. genel onleyici bazi tedbirler var bazi toplu etkinlikler iptal oldu, onun disinda hayat ayni devam ediyor, elimizi filan daha fazla yikiyoruz, ilk basta disari cikislarimi kisitlamistim baktim bunu yapan bir ben varim bugun dans kursuna gittim mesela… Yaslilarla iletisime ekstra ozen gostermek gerek. zaten her yere bisikletle gidiyorum toplu tasima derdi de yok, hayatin 3 ay onceye gore pek bir farki yok…

not;sehirde var epey coronali...

karşıyaka dolmuşu
543 nolu otobüs
metro-halkapınarda aktarma-izban

Fiibi, gece bunların hiçbiri yok

cuma geceleri metroda baykuş seferler vardı. otobüslerde de baykuş seferler var. Muhtemelen Halkapınar'dan Karşıyaka'ya giden vardır. Metro+otobüs yapabilirsiniz gece. Eshot ve Metronun sitesinden daha net bilgi alabilirsiniz

Her okuduğumuzu hatırlasaydık, ohooo. Normal :)

abi mesela ben de senin tam tersin, okuduğumu çok iyi hatırlarım. Bilmem kaç yıl önce ekşide, wiki'de okuduğum bi bilgiyi ya da bi kitaptan okuduğum bi hikayeyi hatırlayıp antabilirim.

Ama benim de yüz ve isim hafızam rezalet. Hatta yüz hafızam özellikle yok direkt. Bugün 2 saat konuştuğum insanı yarın tanıyamayabilirim. Ya da fotoğrafından gördüğüm birini gerçek hayatta görünce tanımam muhtemelen. Aslında görsel hafızam fena değil, bayrak olsun logo olsun deli gibi ezberliyorum bu tarz şeyleri ama yüzleri asla aklımda tutamıyorum..

Bi de alakasız ama ip bağlama, düğüm atma gibi konularda beynim çalışmıyor xd ayakkabı bağlamayı 20 yaşımda falan öğrendim, onun dışında da bi şey bağlamak gerekiyorsa direkt panik oluyorum..

Benimde yaşadığım cağımızın hastalığı. Sanırım sebebi gün içinde telefondan bilgisayardan istemli istemsiz o kadar çok bilgi yüklenmesi yapılıyor ki beyin hangisinin gerekli hangisinin gereksiz olduğunu bilemiyor.

çok fazla sosyal medya, internet falan takılıyorsan olabilir. yaşın genç.

Kullanım şekline göre değişir,

güncel sistem yakalanmak isteniyorsa en fazla 2 yıl (o da saf versiyonlarda)

Rom tarzı sistemler biliniyorsa 2+

Basit telefon işlemleri için en fazla 10 yıl gidebilir.

orta seviye - midrange denilen seviyede rahat 4 sene

günlük kullanım için pil kapasitesi dışında bu kadar çok ram ve işlemciye ihtiyacımız olduğunu düşünmüyorum, hafıza içinse sd kart ekonomik bir çözüm

3 sene önceki snapdragon 650 ve 3gb ram li telefonumu hala severek sorunsuz kullanıyorum

benimki kasım 2012 s3 mini

2 yıl sonunda yazılım çökecek şekilde üretilşyor

pil meselesini baştan eleyelim, o neredeyse tamamen kullanıma bağlı.
android one olmadığı halde üçüncü yılında güncelleme alan telefon var. güncelleme alma durumunu üreticisi ve android versiyonu belirler genelde. (android one olanlar iki yıl kesin alıyor mesela)
android bambaşka bir dünya, iphone gibi hepsi tek yazılım üzerinde neredeyse aynı donanıma sahip birkaç model değil çok sayıda üretici ve farklı bileşenlerle üretiliyor. dolayısıyla şu kadar gider demek zor, ama beş yıl kullanılan samsung da var, sadece kasası hasarlı ama en güncel android versiyonunu almasa bile hala sorunsuz kullanılabiliyor.
dolayısıyla doğru bir seçimle (iyi güncelleştirme desteği veren bir markanın, başarılı bir donanıma sahip telefonunu aldığınızda) üç yıl arkanıza bakmazsınız. çok hunharca kullanıp fiziksel olarak hasar vermezseniz de pilini değiştirip rahat dört beş yıla kadar, belki daha fazla da kullanabilirsiniz.

2 sene falan yazanlar muhtemelen 800-900 liralık telefonlar alıp sonra çok kötü yaa Android diye üzülüyorlar.

Orta veya üst seviye Android telefonların çoğu 4-5 yıl çok rahat iyi performans gösterir. Sadece pil problem üç senenin sonunda ama o her telefonda aynı.

Ben telefonu aşşırı kullanıyorum. Hep elimde, bağımlılık derecesinde sık girip çıkıyorum, minimum 50 uygulama yüklü oluyor vs vs. Buna rağmen 3 sene çok rahat gidiyor beni idare edecek şekilde.

2014'te aldığım note 3'ü mesela 3 sene ben kullandım, 2017'de s7 edge aldım ve note 3'ün bataryasını değiştirip babama verdim. Babam ve kardeşimin ortak kullanımında telefon oldukça hasar görmesine rağmen hala iyi kötü idare ediyor onları. 6 senesi doldu yani. Benim S7 edge de benim için artık değişim sinyalleri veriyor ama ortalama bi kullanıcı çok rahat 3 yıl daha kullanır.

Telefon kırılmadığı dökülmediği sürece 3 yılı çıkarmalı bence. Fakat ben bir telefonla 2 seneyi doldurunca rahat edemiyorum, yenisini alasım geliyor. Kendimi bildiğim için amiral gemisi telefonlardan uzak duruyorum, ucuz telefonlar alıyorum 2 senede bir değiştirebilmek için.

Bence irkcilik degil

bence de değil.

Irkçılık tabii ki, kız muhtemelen Çin'den gelmiş değil ki oranın yerlisi. Çin asıllı diye böyle bir şeye maruz kalması da ırkçılık haliyle. Zaten Çinlilere ırkçılık da demiyor, Çin asıllı bile olmayabilir, Uzakdoğulu olduğunu görüyoruz sadece.

Çin'den dün gelmiş beyaz biri öksürse kadın hiç öyle bir şey yapma ihtiyacı duymayacak.

Eğer kız öksürmeden önce, daha kızı ilk gördüğünde sırf Çinliye benziyor diye ağzını atkıyla kapattıysa bariz ırkçılık.

Yapmayın arkadaşlar ırkçılık böyle bir şey değil. Atıyorum tipi Nordik biri olsun trene ilk girince değil ama öksürünce çevredeki insanlar yine tedirgin olurdu, ya da takır takır italyanca konuşsa ve sonra öksürse. Buradaki ırkçılık her çekik gözlüyü çin/japon zannetmemizden kaynaklanıyor ama ırkçılık bence çok başka bir şey.

@SiyamkedisiZorro Konu öksürmesi değil, yazdığı twit. Bindiğinde kadının ağzını kapadığını, denemek için öksürüp kameraya çektiğini söylüyor.
Her Uzakdoğuluyu da mikroplu yerine koymak da ırkçılık oluyor.

ırkçılık. kız daha öksürmeden atkıyla ağzını, yüzünü kapamış. aynı şey size yapılsa siz de kötü hissederdiniz.

bu ırkçılıksa hastalıktan geberek.
neresi ırkcılık arkadaş.

nasıl duyarcısınız anlamadım.
ırkcılık değildir.

daha öksürmeden sırf Asyalı fenotipinde diye yüzünü kapatmış. Aşşırı net ırkçılık.

Gordugu gibi tepki veriyorsa net irkcilik, lami cimi yok… oksurmeye herkes tepki verebilir...

Dünyayı tehdit eden bir hastalık var ve bu Çin den çıktı.
Tepki Çinli olduğu içi. Değil, Çin den yeni gelmiş ya da Çin den yeni gelmiş biriyle teması olmuş olma ihtimali diğer herkesten daha çok olduğu için tedbir alıyor. Bu ırkçılık değil.
Aynı şekilde elinde bir pankart olsa ve az önce wuhan dan geldim diye yine aynı tepkiyi alırsın

Irkcilik. Kaldi ki herkes irkcidir ama gostererek yapmak ayrica ayiptir.

Irkçılık olması için ırkı yüzünden bir tepki almalı. Buradaki tepki ırkı yüzünden değil, hastalık riskinin yüksekliğinden.

Ha, cinliyi gördü ve asyalilar pis kokar diye burnunu kapattiysa bu ırkçılık, arada fark var.

Irkçılık değil

degil. sinir oldum bugun bu tivite. degil iste ya dunya etrafinizda donmuyo aq bi sakin olun.

Irkçılık değil. Hastalık oradan çıktı ve kadın gebermek istemiyor. Özür dilerim ağzımı kapatacağım mi deseydi yani

Bose

çok pahalı olmasın diyorsan qcy t2c

ben de araştırıyordum ve bunu tavsiye ettiler. Trendyolda 170 liraya aldım geçen hafta. Xiaomi'nin alt markası bu ve oldukça kaliteli, çok memnunum.

Xiaomi'nin ürünleri daha ucuz niye bunu alayım dersen ses kalitesi karşılaştırılınca bu çok daha iyi, arada da 30 lira kadar fark vardı sanırım. Tavsiye ediyorum yani alacaksan bi düşün QCY T2C'yi

sony-wi-c310

Katılıyor ve benzer sebepten dolayı gow serisini de sevmediğimi ekliyorum.

"Sanki dövüşten ziyade oyun sizi sürekli birilerini sinsice öldürmeye zorluyor gibi. "Dövüşme bak, dövüş çok zevksiz, sen git adamı sinsice öldür" diyormuş gibi sanki."

oyunun adının Assassin's Creed olması biraz mantık uyandırmadı mı ki? Oyun zaten gizlice öldürmek üzerine kurulu.. Suikastçıyı oynuyorsun, tabi ki oyunun seni zorladığı yöntem gizlice öldürmek olmalı. Gerekirse aksiyon içinde halledebiliyorsun. Ki ayrıca oyunun dövüş mekaniğinin hantal ya da gerçek dışı olduğu söylenemez. Serinin eski oyunlarının dövüş mekaniği çok kolay evet ama gayet keyifli görsellikler sunan, sırf sıkıldıkça etrafına 15-20 guardı dizip Malkoçoğlu gibi sıra sıra saldıran düşmanları kesebileceğin bir dövüş mekaniği var eski oyunlarda. Yani dediğim gibi haddinden fazla kolay, counter attack yapa yapa kesiyodun ilk 3-4 oyunda, ama keyifli de baya.


Onun dışında bu oyun serisinin çok sevilmesinin nedeni (ki açık ara en sevdiğim oyun serisi, her oyununu %100 bitirdim) atmosferinin inanılmaz olması. Her oyunda seni başka bir tarihi lokasyonda yaşatıyor. Serinin ilk oyunlarında ayrıca çok hoş gizemler, bu gizemleri açmak için çözdüğün bulmacalar, gerçekten zekice bir alternatif tarih bölümü de vardı. Ayrıca günümüzde geçen hikaye akışı da güzeldi ama son oyunlarda o yönüne pek ağırlık vermiyorlar maalesef.

Yani kısaca bu oyunu sevenler benim gibi tarih, mimari, kültür vs. aşığı insanlar. Başka hangi oyunda Kudüste, Roma'da, Floransa'da, İstanbul'da ve üstelik bunların tarihte en görkemli oldukları zamanda özgürce dolaşıp muhteşem mimari eserlerin üzerine tırmanabiliyorsunuz? PoP da güzel bir seriydi ama ben asla AC ile kıyaslayamam onu. Ha yeni oyunu çıksın isterim ama

origins ve odyysey'de stealth'in altını kısıp aksiyonu açtılar. bir de oyunu baya baya açık dünyaya çevirdiler. ben bilhassa origins'i sevdim, oyun sana antik mısır'da olduğunu gerçekten hissettiriyor. odyssey de iyi ama biraz fazla uzun, origins'e antik yunan skini giydirip piyasaya sürmüşler gibi. ikisini birden oynamanın anlamı yok ama birini oynarsan güzel.

önceki oyunları bana da sıkıcı geliyordu.

origins ile seri değişti tekrar şans verin. beğenmiyorsanız bu türü sevmiyorsunuzdur gayet normal bir durum.

görünüşe göre stealth tarzı oyunlar size pek de keyif vermiyor. misal, hitman serisi, dishonored serisi, splinter cell serisi, thief serisi, kısmen de tomb raider serisi bu kategoride büyük başarı yakalamış oyunlar. yalnızca stealth oyunlar olarak da değil, genel olarak bu değerlendirme yapılabilir bunlar için. bu tip oyunların tamamında aksiyon ağırlıklı da oynayabilirsiniz fakat mekanik sizi stealth ile ilerlediğinizde daha çok ödüllendirecek şekilde dizayn edilmiş. örneğin dishonored serisinde skill ağacınızı isterseniz aksiyon/dövüş ağırlıklı, isterseniz stealth tarzda geliştirebilirsiniz. benzer şekilde hitman de achievement olarak sizi buna yönlendiriyor skill ağacından ziyade.

aslında oyundan alınan heyecan ve challenge artıyor stealth tarzı benimsediğimizde. saçma sapan achievementları tamamlamak istiyorsunuz veya kendi kendinize challenge bile koyabiliyorsunuz, dur şunu da şöyle öldüreyim gibi. bu öğeler birleşince hem game time artıyor, hem de stratejiyi de daha derinlemesine hissettiriyor. assassin's creed bu alandaki en başarısız oyun benim görüşüm. belki dishonored 1 ve 2 deneyebilirsiniz bu türe bir şans daha vermek isterseniz.

@Tears of Devil Gow'u oynamadım hiç PS exclusive olduğu için ama oynanış videoları AC'den zevkli gibi geldi. Tabi oynarsam öyle gelmeyebilir de.

@nundu O cümleyi zaten tam da oyunun adı Assassin's Creed diye yazmıştım. O kadar da değil yani :D Suikastçilik dışındaki o malkoçoğlu aksiyonu senin aksine hiç keyif vermedi. Suikastle çok uğraşmışlar aksiyonu boşlamışlar gibi. O adamı kılıçla öldürdüğünde o zevki alamıyorum.

Edebi yönünden dolayı seviliyorsa ona bir şey diyemem. Takdir edilesi bir şey.

@ sir gawain Serinin eli yüzü açılmış gibi değil mi sanki? Fazlasıyla hack 'n slash olmuş ama iyi de olmuş bence. Bu arada piramitler falan derken Mısır çok iyi yansıtılmış. Bu arada her zamanki gibi mekanların zamane koşullarını yansıtmaktaki mükemmelliğini de bir adım ileri götürmüş.

@bahoho Yo aslında türü çok seviyorum ama nedense AC'ye bir türlü ısınamadım. Bunu nedense sadece Ubi'nin oyunlarında hissediyorum. Çıkardığı oyunların çoğu yüzeysel geliyor. İçine giremiyorum. Yoksa mesela şu anda Metal Gear Solid serisinden gidiyorum ve 3. oyuna başlayacağım. Sonra Deus Ex serisini yine çok seviyorum. Hatta Human Revolution'ı bitirdim. The Pacifist başarımını açmak için oyunu kimseyi öldürmeden bitirmek istiyorum bir de o kadar yani. Origins'i de oynar mıyım oynamaz mıyım bilmiyorum, çünkü bende seri halindeki oyunlara illa ki baştan başlamak gibi bir huy var adapte olmam için, ilk oyunları da sevmediğime göre zor yani.

@givemesomesubstance Söylediğinizin aksine seviyorum stealth tarzı oyunları. Metal Gear Solid olsun, Sniper Elite olsun, Tomb Raider olsun. Genel olarak da zaten sabırlıyım. Av için veya fark edilmemek için saatlerce bekleyebilirim :D Zaten saydığınız oyunların hepsi de dediğiniz gibi hem aksiyon hem de stealth tarafını çok iyi kotarmış oyunlar. Ama ne yazık ki AC serisinde bir taraf iyiyken diğer tarafın yavan kaldığını düşünüyorum. Öyle gelmeseydi seveceğimi düşünüyordum.

ilk oyun kotüydu ama karakter karizmaktikti ve modern gizlilik degildi. Onun hatirina bitirildi. Ikinci oyun ise, adamlar istemeden cok buyuk bir marka yaratmis oldular :d Eminim bu kadar tutacagi akillarinda yoktu. Serinin diger butun oyunlari 2. Oyunun hatrina oynandi ve kredi bitti. Kredi bitince diger oyunlardan ornek alarak akillica bir karar alip origins ile krediyi tekrar yukselttiler.

Niye oynaniyor? Piyasada tarihin icine bu kadar girebildigin baska oyun yok. Eski donemleri yukaridan izlemek yerine direkt icine aliyor. Google mapsten izledigimiz, vay be dedigimiz yapilarin arasinda gezmek keyif veriyor. Ayrica eski unlu insanlarla iletisim falan iste. Guzel bir konu yakalamis adamlar ya. Bildigin tarih yani oyun. Misir’da gezmek, kleopatrayi gormek, fransalarda catilarda kosmak ilgi cekici :d

Mesela ben skyrim’i hic sevmem ama insanlar bayilir. Skyrim’de bana vurus hissi les, sifir rol yapmali, basit uzerine ugrasilmamis gorevli bir oyun gibi gelir ama insanlar verdigi ozgurluk hissini sever. Ne ozgurluguyse bilmiyorum, tavuk olduremiyorsun oyunda :dd

@eazy Evet, Ezio idi sanırım. Bayağı sempati toplamıştı. O açıdan bir şey diyemem. Tarihi yönü de oyuna çeken diğer bir etmen sanırım.

Skyrim'i ben de hiç oynamadım. Oynayacağımı da pek düşünmüyorum. Oblivion'u oynamıştım, o hoşuma gitmişti hikayesi falan. Skyrim' e de şans verir miyim bilmiyorum.

origins ve odyysey güzel; ama diğer seriler çok kötü.
yani üstüne para verseler oynamam.

ilk oyun tam bir efsaneydi. geçtiği tarih, kurgusu muazzamdı.. hasan sabbah'a ilgi duyan biri olarak sisteminin içinde oyun da olsa bulunmak güzeldi :) ortadoğu bataklığında bulunmak hiç bu kadar zevkli olmamıştı

ikinci oyunu da italya ne alaka len dediysem de sevdim. medicileri, machiavelliyi görmek güzeldi. oyun mekaniğine binaya tam tırmanmadan hedef seçebilmek eklenmişti, süper olmuştu.

iki oyunda da tek sevmediğim şey oyunların çok kolay olmasıydı. packler geliyor tek tek saldırıyor falan. iki tık atıyorsun ölüyorlar. 1. oyunda kadın templar vardı keltoşun kılığına giren. onu yenebilmek normal askerlere göre daha zor olduğundan çok keyif almıştım o fighttan. yani kısaca iki oyunda da beynini de enerjini de kullanman pek gerekmiyor. hani fallout 1'de power armoru taktıktan sonra ölümsüz gibi dolaşıyorsun ya, aynen öyle

benim için ac hayal kırıklığı ikinci oyundan sonra başladı. brotherhood, revelations en son ac3ü oynamıştım. kanca uçlu hidden blade, dart atan kolluk, kızılderili assassin.. en son bir ara mısırda geçeni mi ne varmış galiba. saçmalığa bak. altair'in hikayesiden üç oyun daha çıkardı ve süper olurdu ama nasip işte..

Imkansız.

Evet.

inanan varsa açıklasın biz de inanalım. kendisinin arkasında doğuş grubun olduğunu düşünüyorum.

O lobi, destek, arkasina almayi calisarak ediniyor zaten. Dogus Grubu ya da baska bir kisi ya da kurulus "acaba simdi kime destek olsak, cekilis yaptik Acun cikti" demiyor.

“Networking”, bağlantılar kurma, insan ilişkilerinden yararlanma da kişinin kişisel becerilerine dahil. Çalışkanlıkla bu özellikleri birleştirince pekâlâ mümkün.

Daha kariyerinin başındayken, iş saatinde kaytarıp patronunun odasında uyuyan, iş saatinde iş yerini terk edip goygoya giden adamın çalışkanlık, azim, tırnaklarıyla kazıyarak geldi hikayeleri falan hiç inandırıcı değil.

kişisel mi zekası? vallahi agam eğleniy bizimle

adamın özel bir zekası, yeteneği veya çalışkanlığı olduğunu düşünmüyorum. Gayet sorumsuz, sıradan bir insan.

Pek sanmıyorum. Ama olabilir, imkansiz degil.

Iyi yerlere gelmenin tek sarti ustun zeka falan da değil. Doğru zamanda dogru yerde olmak, dogru zamanda dogru kisilere denk gelmek, sans faktoru var.

www.youtube.com burada kendisi anlatıyor hikayesini.

Sosyal zekasi ve empati yetenegi yuksek birisi. Dogru zamanda dogru yerde bulunduysa firsati iyi degerlendirmis olabilir.

sadece çalışarak: imkansız.

Dogru zaman dogru kisiler dogru yer. Bunlari yakalamis. Bu da % 90 sansla olur

@crown açıklayıcı oldu.inandık mı hayır. bu tarz adamlar para aklama para taşımada kullanılır. bağlantı kurma çevre yapma vs bunlar tamamen desteksiz olmaz. yolda yürürken herkesin karşısından ferit şahenk gelmiyor, o kadar kolay değil o bağlantı kurmalar.

Hayir. Olay dis destek olup olmamasi degil, dis destek illa bir noktada gelecek. Dis destegin niye geldigi daha onemli. Burada zeka ve caliskanlik icin gelmedigi acik. Konusmasinda muhabirken tv sektorunde genel mudurlerle kanka olan, onlara ilk isimle hitap eden biri izlenimi veriyor. Ya insan iliskilerinin cok iyi olduguna inanacaksin. Ya da arkada anlatmadigi baska iliskileri olduguna inanacaksin.

acun'un her başarısına çalışarak ulaştığına inanabilirim ama 90'ların ortasında show tv'de nasıl işe başladı onu merak ediyorum. röportajlarda bunu 'bir gün show tv ile yolum kesişti' şeklinde anlatıyor fakat başka ayrıntı vermiyor.

Sanmıyorum türkiyede özellikle böyle büyümesi sadece kendi çabasıyla olan bişey değil. Arkada mutlaka birileri var ki bu adam TV kanalı filan aldı bir anda show da filan var mısın yapan adamdı yani..

Bir de su var, o kadar buyuk medya kurulusu batida cok guzel tutan o yarisma programi formatlarini buraya ithal etmeyi akil edemedi veya beceremedi de sadece bu lise mezunu dogru durust yabanci dili bile olmayan (o zamanlar ingilizcesi yes/no seviyesindeydi bu adamin) adam getirerek show tv'den parayi vurdu? Kesin bir sey diyemem ama pek mantikli gelmiyor.

Show TV'de yaptigi o programlarla parayi vurdu, oradan ayrildiginda alacaklarini aldi ve o parayala kanal satin aldi. Cok iyi hatirliyorum, Show TV'in Acun'a olan borcunun miktari basina yansimisti ve "ulan adam bu parayla muhtemelen yeni kanal satin alir, baska kanalda ise girmesine gerek yok artik" demistim kendi kendime, oyle de oldu.

Browsec

vpn monster

Android ve IOS için: 1.1.1.1

ücretsiz yıllardır kullanmaya çalışıyorum ama şansım yok herhalde. ben 5 tl ye aldım çok memnunum. kayıt kuyut tutmuyor. nl üzerinden 200-300 mbit civarı hız alıyorum. bağlantım 300 mbit zaten.

@mikbalavseren den telegram üstünden ulaşıyorsunuz.

tavsiye ederim.

ha bir de nordvpn tavsiye ederim. onda da 300 mbit gibi hızlar alıyorum ping 2 ms falan oluyor. ama biraz daha pahalıya geliyor. bir de kayıt tutuyor olabilir diye kıllanıyorum.

operada dahili vpn var, ben onu kullanıyorum.

opera vpn yavaş diye uyuz oluyodum. Aylık 7 liraya kaspersky vpn aldım bu gece. Memnunum şimdilik baya

Ben kişisel olarak Kevin Garnett'i daha çok sevsem de (hatta en sevdiğim basketbolcu direkt NBA tarihindeki) pek çok basketbol üstadına göre gelmiş geçmiş en iyi Power Forward Tim Duncan

Ha Kobe de olmalıydı dersen listede hayır demem ama kimi çıkaracağımı da bilemedim. Yine de malum olay gerçekleşene kadar Kobe'den nefret eden şimdi de kendisine hak edilmiş bir saygı duyan biri olarak bence ilk 10'da olmalıydı

Kobe ye honorary vermiş orada.dream teami toplu olarak birinci sıraya koysalar olurmuş.

kobe de zaten 11 veya 12'nci oluyor genelde bu listelerde.

www.cinemaximum.com.tr

Torrentte var, kolayca indirebilirsiniz

ffmovies.ru/film/parasite.lr31n

tarayıcı geçmiş, çerez vs temizleyip gizli sekmeden dene bi

dün silmiştim tüm geçmiş, çerez vs ne varsa. Yine olmadı

muhtemelen tarayıcı mevzubahis simgeleri desteklemiyordur. sorun sizlik değildir yani.

https ile açarsan düzelir www.izgazete.net

Ben de 7-8 senedir superonline fiber kullaniyorum. Huawei modem. Simdiye kadar hic sorun yasamadim. Donem donem kisa surelerle de olsa 500mbit 1gbit gibi hizlar da kullandim, o hizlarda da gayet stabildi. Siz tam olarak niye degistirmek istiyorsunuz modemi?

@battal

bazen wirelesstan atıyor. ethernetten bağlanan bilgisayarı arada sırada görmüyor vb.

Ben hiç yaşamadım bu tip sıkıntılar.
O zaman sizin modemi mutlaka değiştirmeleri lazım. Benimkinin modeli HG253s. Bir sorun isterseniz, ellerinde varsa. Madem yenilerinden memnun değilmiş müşterileri..
Gerçi müşteri temsilcisi sizi caydırmak için de öyle demiş olabilir, her türlü itlik beklenir çünkü.

benim modem de hg253s. neyse vazgectim :D

Bizim modemi iki yıldır inatla değiştirmiyorlar mesela. Modem salonda, odalardan internet asla doğru düzgün çekmiyor. Hatta salonda bile kopuyor bazen. Kaç defa aradık değişmediler, en son teknik servis geldi, o da değiştiremeyiz dedi. Hiçbir şey yapmadan 75 lira aldılar. Siz böyle isteyince nasıl değiştiriyorlar ya?

Son iki yıldır nefret ettim superonline'dan. Evin içinde mobil ağ kullanmaktan 10 gb harcıyorum ayda telefondan. Wifi asla bağlanmıyor. Eylülde sanırım sözleşme bitince başka servise geçerim muhtemelen.

hahahah koskoca cambridge yanlış yazmış. Arabistan'da yani Yemen, Middle-East demesi lazımdı

edit: dictionary.cambridge.org hemen doğu komşusu Umman için Western Asia demiş. Yemen'e de öyle demeli o zaman

kimseyi kendimden nefret ettirmemiş olmak sanırım. şu hayatta beni anıp "şerefsizin tekidir" diyecek kimse yok diye tahmin ediyorum.

@Bruce tam diyeceğimi yazmış. Buna ek olarak kimsede kötü bir anı bırakmamaya gayret ediyorum. Bitireceğim ilişkilerde(özel hayat, sosyal hayat vs) bile saygılı ve olabildiğince "doğru" bir şekilde bitirmeye çalışıyorum.

tinder'da 3500 tane eslesmesi (gostermisti hakikaten yuh demistim) olan bir kizla yatmam. kiz resmen piyango cekmis ve ben cikmisim :D

Arkadaşlarımın beni başkalarına tanıtırken "Her şeyi bilen bi arkadaşım var diyodum ya, işte bu" diyerek tanıtması. Okuduğum fakülteyle (Tıp) ilgili ortalama denecek bir bilgiye sahipken, coğrafya, tarih, siyaset, kültür vs pek çok konuda binlerce ıvır zıvır bilgiye sahip olmam ve bunun başkaları tarafından(ki önceleri bunu niye biliyosun diye laf sokuyolardı, hala arada sokuyolar ama artık hoşlarına da gidiyor) takdir görmesi sanırım hayatımdaki en büyük başarım.

18 yasinda evden ayrildim, 18 senedir bir sekilde yurtdisinda sancagi dusurmeden devam ediyoruz. bu sene itibariyle yurtdisinda gecirdigim zaman tr'de yasadigim zamani gecti. sanirim artik gercek bir gocmenim.

dilimi burnuma değdirebiliyorum

dilimi yuvarlayabiliyorum.

1. Türkiye'ye 10.000 km mesafedeki uzak zor bir coğrafyada 4.5 yıl çalışmak ve yaşamak.
2. Yurtdışında zor durumda kalmış Türk vatandaşlarına yardım etmek
3. Tüketici haklarına ilişkin çetrefilli bir meselede avukat desteği olmadan uluslararası dev bir elektronik perakende zincirini mahkemede dize getirmek
4. 28 yaşında kendi imkanlarıyla ev+araba sahibi olmak
5. 3 yabancı dili çok iyi düzeyde konuşabilmek
6. Kısa dönem de olsa muvazzaf olarak askerlik yapmak

İki çocuğu sağsalim büyütmeye devam edebilmek.

6 madde yazan arkadaşın yazdıklarından çok etkilendim. o yüzden bir madde daha eklemek istiyorum.

kulaklarımı (istediğimde) oynatabiliyorum.

türkiye'de yaşıyorum. ulan bundan büyük bir başarı olabilir mi? gerisi faso fiso.

aslanlar gibi iki kedi büyüttüm, biri 12 diğeri 8 yaşına geldi. maşallah nazar değmesin.

+5 yıldır sevgilim var. evet aynı kişi, evet hiç ayrılmadık. çevreme bakıyorum da, galiba bu aralar insanlığın en büyük başarılarından biri bu. gerçi daha çok sevgilimin başarısı sanırım. bana kalsa en basit "selam/naber" seviyesi arkadaşlık ilişkisini bile yürütemeyebiliyorum.

şu an çalıştığım işi üniversiteden mezun olmadan önce buldum, hem de okuduğum bölümle alakalı bir iş. ama tabi bu dediğim 6 yıl önceydi, o zamanlar eski türkiye idik. o yüzden başarı olarak saylanmaz herhalde.

zayıfladım, 12 kilo birden. hem de 4-5 ay içinde. kolay gibi duruyor deemi? valla oldukça kolaydı evet. şuraya zayıflamak isteyenler için mini tavsiye bırakayım, biraz angelus okuyun, ya da ketoyla ilgili bir şeyler.

nasıl yapıyorum bilmiyorum ama sanırım kendime çok iyi bakıyorum. en son belki 10 sene falan önce grip tarzı mikroplu virüslü bir hastalık geçirmişimdir, hatırlamıyorum. bazen burnum akar-ertesi güne geçer.

---

@bruce ve amaranta'ya özendim. onların dediğini diyebilmeyi isterdim. maalesef o kadar melek olamadım her an. sinirliyken ben ben değilim. bilerek ve isteyerek kırıyorum bazen insanları söylediklerimle. bu da başarısızlığım olsun o zaman.

kaçkarlar ultra maraton'u spesifik antrenmansız tamamlamak

açılın süper kahraman hikayesi geliyor; vatman olmuşluğum var.

okurken yurda dönmek için ankara beşevler metrosunda bekliyorum. bi yavru kedi sesi. karşıdaki platformda raylara oturmuş. merdivenlerden çıkıp karşı platforma indim. baktım ufukta tren farı gözükmüyor atladım aşağı. yaramaz kaçmaya çalışıyor ama yavaş koşuyor. yakaladım. lan platforma çıkamıyorum. tek elimde kedi, bıraksam tekrar düşebilir falan. bi Allah'ın kulu da gel kardeş ver elini demiyor. neyse çıktım bi şekilde. üst katta görevli odasına bi girdim güvenlik kamerasından beni izliyolarmış. hehe oraya mı inmiş yine kerata diyolar. bi poşet verdiler, kardeş uzağa götür sana zahmet dediler. yurda geçem süt verem diye platforma inmiştim ki bi kadın ağlayarak yaklaştı, dişi mi diye sordu, çok sağ ol ben alayım onu dedi aldı gitti. bu. sonuçta can.

10 senedir ölmeden motosiklet kullanmak

96lıların bilmemesinde bir gariplik yok.

bana sorarsan çok bilinen bi şarkı derim. 30 yaş üstü olup bilmeyen tahmin ediyorum yoktur?
gençler bilmeyebilir ama evet... 80'ler değil de 90'ların sonundan itibaren falan popüler.

ben de sevmesem de evet çok ünlü bir şarkısıydı. bir seneyi koparıp götürmüştü arabesk dünyasının. arabesk mi oluyor ne oluyorsa artık tatlısesin tarzı.

90'lar türkiyesinde arabesk ana akım müzik türlerinden biriydi. müzik dinlemenin en yaygın yolu da müzik kanallarıydı. internet vs. olmayınca dinlediği müzik genel kitlenin çok dışında olan niş bir insan topluluğu vardı sadece. kısacası şarkıyı sevmeseniz bile bir şekilde bilirdiniz her popüler şarkıyı, sanatçıyı. şimdi bir çok insan gibi tv izleme veya radyo dinleme alışkanlığım olmadığı için dinlediğim müziklerin genel insan ortalamasıyla alakası yok denilecek kadar az. benim gibi bir çok insan da vardır diye tahmin ediyorum. o dönemlerde bunu yapabilmek neredeyse imkansız gibiydi. aleyna tilki'nin çıkış şarkısını çok çok sonraları duydum mesela ben. dolayısıyla 90larda kendini gösterebilmiş şarkıların bilinme oranı şimdiye oranla çok daha fazladır.

30lu yaş ve üstü her insan bilir kısacası bu şarkıyı. bilmeme olasılığı pek yoktur.

biliniyor tabii ki.

Şarkı önce başka biriyle çıktı diye biliyorum ben, o kişiyle manyakça meşhur oldu. 90lı yıllarda popüler şarkılar anahaberlere falan çıkardı, öyle şeyler hatırlıyorum ben. İbrahim Tatlıses daha sonra söyledi sanırım. Önce o Cengiz bilmemne olan adam söyledi.

severim ve bilinir.

9 2 doğumluyum ve arabesk sevmem. Şarkıyı bilmiyorum sandım merak edip dinledim. Biliyorum. Çocukken çok duyardım her yerde.

Bir ara çok hit olmuş, top10 larda bir numara olmuştu, yani o dönemde çocuk ya da genç olan birinin duymaması imkansız. Ama artık insanların seçim şansı var: kendini filtreleyebiliyorsun bazı şeylere karşı. Mesela İbrahim Tatlıses ne çeşit bir karakter olduğunu biliyoruz, hiç hazzetmem. Yeni albümü çıksa silah zoru dışında kimse dinletemez bana. Benim de şöyle bir duyurum var mesela: www.eksiduyuru.com Ben de bunları tanımıyorum

@freedonia

Ben de sana orda o kişileri tanımamanın tuhaf olduğunu yazmıştım, hatırlıyorum bu soruyu :)

Aslinda sosyal medyada takılan birisi için de pek seçenek yok. O tarz birini takip etmesen de takip ettiklerinin beğendiklerinden falan popüler olaylar düşüyor. Ya da dalgası geçiliyor genelde bunların.

Ama birini tanımak ya da tanımamak coolluk göstergesi olmadığı için çok da takmıyorum dhdhshs

sopiro'nun cengiz bilmem ne dediği cengiz imren, orijinali de şu.
www.youtube.com
ne yazık ki biliyorum ben de.

97liyim ve arabesk müzikle alakam bile yok ama başlığı gördüğümde şarkı çalmaya başladı kafamda. tatlısesin en bilindik şarkısı değildir büyük ihtimalle ama o dönemin hit parçaları televizyondan yayınlandığı için çoğu insan bilir bu şarkıyı.

bu sarkinin oldugu albume o sene fena maruz kalmistik, kacmanin imkanin yoktu heryerde caliyordu. akla ilk gelen sarki mi bunu arabeskcilere sormak lazim.

hakemin takdir hakki cogunlukla ev sahbinin avantajina olur.

Psikolojik baskı çok etkili oluyor, Beşiktaş Liverpool'a 8-0 yenildiğinde kendi evindeki maçı 2-1 almıştı. Ha kendi evinde oynadığın bütün maçları kazanacaksın diye bir durum yok ama bazen oluşan atmosfer senin maça odaklanmanın profesyonelliğinin her şeyin önüne geçebiliyor, çok iyi bir takım olsan da sırf bu nedenle yenilebiliyorsun. Ayrıca oluşan baskı karşı tarafı etkilediği gibi senin takımını da etkiliyor, normalde denk bir güç değilken o motivasyonla normalin üstü bir performans sergileyebiliyorsun.

Ben günümüz futbolunda çok bariz fark olduğunu düşünmüyorum. Uluslararası organizasyonlarda da deplasman golü uygulamasının kalkması gerektiğini savunuyorum.

deplasman golü kalklalı +1

bu farkı sahanın geometrik özellikleriyle açıklamak doğru değil. onun da illa ki bir etkisi oluyordur ama %2 mertebesinde derim. çok az yani.

daha çok seyirci baskısı etkili. takım da iç sahada daha iyi olacağını bildiği için ekstra özgüvenle çıkıyor maça. zaten futbolda kazandıran en önemli faktörlerden biri motivasyon. yani sen liverpool da olsan motivasyonun eksik ise 4. lig takımına bile yenilebilirsin.

fenerbahçe'nin pendik faciası, galatasaray'ın tromsö faciası falan hep bu yüzden, saha ile ilgisi yok.

rekabet içeren bir spor yapıp deplasmanda maça gittiğiniz takdirde çok iyi anlarsınız o psikolojik baskıyı.

bunu soran kişi büyük ihtimal ile spor kültürüne hakim olmayan biridir. deplasmanda rakip sporculara her türlü sıkıntıları yaşatılabilinir. ki bu sporcularda büyük baskı yaratır. tamamen psikolojik baskıda olabilir, fiziksel de.

galatasarayın 21 senedir kadıköyde galip gelememe sebebi bundandır. anadolu yakasına geçtiği andan itibaren her yerde baskıyı yaşayan sporcu maça demoralize olarak çıkar.

değişkenlerde etkili mesela gs maç başlamadan çimi ıslattırıp maça çıkar ancak kadıköyde bu rica geçersiz kalır. fb ıslanmamış çimde antreman yapar maça hazırlıklı çıkar.

bu soruyu cocukken babama sormustum. "sen bizim evde mi daha rahatsın yoksa misafirlikte mi?" diye yanıtlamıstı.

youtu.be

Eğer kişinin karşısında hiçbir engel, engebe, challenge yoksa o kişinin mahareti ortaya çıkar mı?

kaptan dalgalı denizde belli olur gibi bi şey diyor

Yasar kemal kitabindan alinti yapmislar ne guzel ya. Deniz o kadar durgundu ki karincalar su icerdi gibi bi sozu vardi iste. Yani kaptan firtinali denizde belli olur un edebi versiyonu.

karınca malum minnak hayvan. onun su içebileceği su ancak durgun olabilir. şayet su bu denli durgunsa usta kaptan - kötü kaptan ayrımı kalır mı? kalmaz. kaptanın iyisi fırtınalı havada belli olur. bu tip sözleri gerçeğiyle birebir canlandırırsanız ne demek istediğini anlarsınız. çok fazla kelime oyunu yok zira.

"Karıncanın Su İçtiği" Yaşar Kemal'in Bir Ada Hikayesi serisinin ikinci kitabı aynı zamanda :)

Bu cumlede en onemli kelime eksik. "durgun". cumlenin icine bunu koyarsan anlam kazanir.

bitki çaylarının tadı çok kötü o yüzden siyah çay + bisküvi diyorum. yanında bisküvi olmadan hiçbir çay almıyor o gerginliği :D

kedi otu çayı. tadı kötüdür, ekstra bir şeyler ekle öyle iç.

Çayların etkisi istediğiniz kadar olmayabilir. Ama her depresif belirti için de ilaç kullanılmaz. Dönem dönem herkesin gerginliği, kaygısı olabilir. İlaçlar dönemsel belirtiler için kullanılmaz. Teşhis konulursa kullanılır.
Sarı kantaron çayının şu ara antidepresanlar yerine kullanılabileceği söyleniyor.
Ama çay yerine sarı kantaron haplarının işe yaradığı konusunda araştırmalar var.
Bakın siz de bi.

Bitki çayları bi işe yaramaz, fazla tüketimi de karaciğer için çok zararlı. Boşverin bitki çayını, kendinize stresinizi atabileceğiniz bi uğraş bulun

Çaylar bende pek işe yaramadı. bence masaja gitmeli. eminim sinir stresten kaskatı olmuşsunuzdur.

sarı kantaron.

coca cola +1
sari kantoron hapini yurtdisinda doktorlar recete ediyor. hafif ve orta derecede depresyona faydali olabilecegi söyleniyor.

Amerika kıtasında epey ünlü. Latin kökenleri dolayısıyla sadece Kuzey'i değil Güney'i de epey coşturuyor. Bizim buralara şarkılarından ziyade magazinel celebrity kişiliği aksediyor sanırım. Hiç hit şarkısı da yok değildir. Evlilikleri boşanmaları falan derken oralarda Hülya Avşar, Seda Sayan gibi bir şey. Amerika kıtası bambaşka bir dünya. Mariah Carey, Celine Dion, J.Lo, Marc Anthony, Martha Stewart, Oprah falan oralarda bitmiyor. 90'lardan beri bunlar ünlü hala.

www.oprahmag.com

hani şuraya bir baksanız, en az 5 tane şarkısını bilirsiniz.

@dunga

İsim olarak tanıdık gelmediler. Eve gidince kısa kısa dinleyeyim, muhtemelen kulak aşinalığım olan vardır tabi de, yine de bilmiyorum bana hitap etmediği için belki de bu kadar abartılmış olmasi tuhaf geliyor :D

@rosencruz'un verdiği seda sayan ve hülya avşar örneği doğru gibi. Bizde de o ikisinin hiçbir yeteneği yok ve bence güzel de değil ikisi de ama yıllardır inanılmaz popülerler saçma sapan şekilde. Bazı insanlar hiçbir şey yapmadan popüler olabiliyorlar..

nundu senin yaşın biraz ufak o yüzden, 2014 diyorsun fakat jennifer lopez in çıkış ve en iyi dönemi 2000 lerin başı, neticede çok yetenekli olmasına gerek yok bir şekilde pazarlanıyor ve zamanı geçiyor

2000'lerin başında yaptığı şarkılarla popüler oldu, şarkı isimleri tanıdık gelmiyor olabilir ancak dinlediğinizde evet biliyorum bunu diyecektir çoğu kişi. en basitinde get right, let's get loud, jenny from the block herkesin bildiği parçalardan. günümüzde de dance again, on the floor, papi, ain't your mama gayet bilinen ve sevilen şarkıları. seda sayan benzetmesi yapmak çok büyük haksızlık olur.

Network u iyi demek ki. Yani bana kalırsa, kesin linç yiyeceğim ama Jennifer Aniston'un da çoktan silinip gitmesi lazımdı ama networking işte.

abartılmıyor, liseliler bilmez
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

@epistemic_regress

Ona da aşşşırı katılıyorum. Brad Pitt'in eski ilişkisi diye kaç yıldır gündemde kadın. Yok şu törende şöyle bakmış, böyle yapmış. Aşırı boş bir karakter bence.

Sanıyorum 1998 senesiydi JLo'yu ilk tanıdığımda. O zaman büyük bir çıkış yakalamıştı ve kitlelerce tanınır hâle gelmişti. Birkaç şarkısı dışında daha çok fiziğiyle ve sahne şovuyla ünlü olduğunu düşünüyorum ben de.

amerikalıların latin kadın fantazisi.
bizde ivana sert niye ünlüydü?

gerçekten niye ünlü diye soranlar ve bunu garip bulanlar cevaplarında yaşlarını da yazarsa sebebini daha iyi anlayacağız.

neden ünlü dediğin kadının albüm satış sayısına, konserlerine, ödüllerine bir bakın ve sonra konuşalım derim.

eğer 2000 lerin başında henüz 2 yaşında değilseniz yani o zamanaları bilinçli bir şekilde yaşamışsanız müzik zevkiniz uymasa da jennifer lopez için neden ünlü diye sormazsınız.

@eeb

1996 doğumluyum, buna göre yorum yapabilirsiniz isterseniz

@nundu

kadının ünlü olduğu zamanlar sizin maksimum 8-9 yaşınıza denk geliyor. yani o çıkış yaptığı dönemlerde tüm dünyada nasıl bir yankı uyandırdığını görmemiş olmanız normal.

bunu 2000 lerde j.lo dinleyip son 5-10 senedir radyoda falan çıkarsa kanal geçen biri olarak söylüyorum.

yani j.lo'nun son 5-10 yılını dikkate alırsak bu kadar ünü haketmiyor diyebilirsiniz ama öncesi oldukça iyi.

herkesin niye unlu olduguna geleceksek ohoooo. tabii ki network onemli bir faktor. ama "bu özelliğe sahip çok kişi var" diye yola cikarsak is zor.

ona kalirsa ben de "ne akar ne kokar basit pop sarkilari yapan binlerce pop grubu/sarkicisi var, the beatles neden bu kadar unlu?" diyebilirim. vs vs.

Bu yüzden :=) youtu.be

jennifer lopez gayet de ünlüdür, abartıldığını düşünmüyorum.

doğum tarihinin 1996 olması ve de tarzının uymamasından dolayı sana hitap edememiştir, hepsi bu

kardashian'lar da ünlü ama hele bir sor niye ünlü ?
en akılda kalan şarkısı, jenny from the block olan biri yahu.

JLo = Hülya Avşar USA

200'lerin başında çok ünlüydü. JLo kıçı diye bir şey var. Sesi de çok berbat sayılmazdı. Magazin figürü işte. Bence Jenny from the block zamanında epey akılda kalan bir şarkıydı.

yaşınız küçük o yüzden bilmiyorsunuz. 99 yazında bomba gibiydi albümü, neredeyse tüm parçaları popüler oldu. zaten o zamana kadar dansçı olarak bilinen biriydi, aktris olarak da birkaç filmde yer almıştı aynı zamanda.
network konusunda haklı olabilirsiniz, camiada bilinen, popüler bir isimdir. p. diddy, ben affleck, marc anthony gibi tanınmış isimlerle ilişkisi oldu. dolayısıyla tanınması sürpriz değil.
sizin normlarınızı bilemem ama benim gözümde jlo daha bilinen bir isimdir shakira'ya göre, net worth olarak da öyledir.

J Lo nun müziğini dinlemem tarzım değil ama iyi bir oyuncudur. 1997 de U Turn filminde izlediğimde gayet beğenmiştim. Çok güzel bir filmdir ayrıca. Sonradan şarkıcı söylediğini öğrendim. Ama ününü hakediyor.

yaşın ufak ondan. bir nesli banyodan çıkarmazdı heyhat..

Yorumlarınızı okudum, devre arası şovunu izledim. Bence son senelerdeki en kötü şovlardan biri olmuş. JLo'nun bildiğim birkaç şarkısı varmış evet onu fark ettim ama normalde pop da iyi kötü dinleyen biri olarak öyle çok da sevdiğim şarkılar değil.

Shakira'nın çok daha fazla uluslararası hit'i var mesela, çok daha ünlü olduğunu düşünüyorum JLo'dan

Neyse, buraya da sormamın nedeni laf etmekten ziyade meraktı. Yani Kardashianlar da vasıfsız ünlü, o yüzden o açıdan sormadım, "Bu nasıl ünlü olur!!!" diye bi soru günümüzde saçma zaten biliyorum. Sadece bu hype'ı hak eden biri mi diye merak etmiştim ki ben hala abartı olduğunu düşünüyorum dhdhshs

Half time show cidden çok kötüydü ama, son senelerde en beğenmediğim oldu :/

Hocam yanlis anlama, yukaridakolerin dedigi gibi yasin kucuk kaliyor o yuzden bilmiyorsun.
Zamanin da gayet de tutuyordu sarkilari, hit listelerine giren sarkilari oldu. Cok bilindik sarkilari var ve bunun yanında efsane seksi kadin yillardir. Dandik de olsa birkac filmde de oynadi bununla birlikte.
Unlu olmasi cok dogal yani. Zamaninda hit sarkilardan cd yapar dinlerdik ve icinde Jennifer Lopez şarkısı ds olurdu, dinleniyordu yani.

Yani kim kardasian herhabgi bir sebep olmadan ünlüyken bu kadının unlu olmasi sorgulanacak sey degil.

Ben de çok severim Jennifer Lopez'i, sempatik kadın. Burada adı örnek geçen şarkıcıların da tümüne tercih ederim dinlemek için. (Hiç bir şarkısını hatırlamıyorum ama tatlı bir ses tonu vardı).

Ses kalitesi.

öncelikli sebep alışkanlık ve çalma listeleri. ben spotify kullanmaya başladığımda alternatifini bilmiyordum, yutup reklamlı ve sadece müziğe uygun bir şey değildi. bir sürü şarkıyı çalma listelerine eklemiştim çoktan, sonradan beni soğutacak bir şey olmadığı için alternatife yönelmedim.

gerçi şu an katılsam yine spotify'ı seçerim, youtube müzik artık var ama youtube'u çok ciddiye alamıyorum neden bilmem.

Başarılı şarkı önerileri ve çevrimdışı dinleyebilme.
Telefonda arkaplanda dinleyebilme youtube aksine.

(bkz: amazon music hd)
(bkz: tidal)
ses kalitesi için spotify kullanmak güvenlik için şahine doğana binmekle aynı şey.

Youtubeun parali versiyonu cikmadan once telefonda arka planda dinleyebilmek, cevrimdisi dinleyebilmek icin spotify.

önceleri çevrimdışı dinleme kısmı beni cezbediyordu. şimdi vodafone paket kapsamında internet harcamıyor, rahat rahat podcast vb dinleyebiliyorum.

1999-2010 arasını arşivlemekle geçirdim.

Bu sürecin sonuna doğru müzik biriktirmekten yoruldum, ayda 15 mi 18 mi ne verip dinliyorum. YouTube listelerim de var ama spotify daha farklı bir deneyim sunuyor.

Ne farki var, kullanisli degil youtube. Spotify'da liste olayi var bilmemne var. Neden kullanisli oldugunh anlatmakla bititrmem şimdi. Ben spotify'i arabada da kullanıyorum mesela. Araba youtube kullanamazsin, sikinti. Fazla sarj yeme olayina girmiyorum bile.

30 yaşında öğrenci akbilim var neden öğrenci spotifyim da olmasın diye kullanıyorum

Netflixi kullanma sebebimle aynı. Rahatlık. İndirme var, arka planda çalma var. Gereksiz prosedür yok.

her gün en az 1 saatim metroda yer altında geçiyor. Çevrimdışı dinleme önemli bir ihtiyaç yani. Bi de Türkiye'ye ilk geldiğinden beri kullanıyorum. Daha iyi bi alternatif varsa bile geçemem bu saatten sonra. Ki öyle haftalık keşife falan çoook nadir bakarım

sanirim sorunuz neden spotify'e para veriyorsunuz seklinde. onun cevabini zaten arkadaslar vermisler.

alternatif olarak mesela neden youtube premium degil? aliskanliktan. ben ornegin deezer kullaniyorum. bana onerdigi sarkilar spotify'in onerdiklerinden daha bana uygun oldugundan.

bir de isin aliskanligi var. yani insanlar spotify'la basladilar. ona alistilar. her yerde spotify gorduler, spotify listeleri paylastilar vb.

muzik kalitesi olarak spotify ile deezer arasinda ben bir fark sezemedim. youtube music'te ise sarkilarda bir sikinti yokken bazi sarkilari videosundan oynatiyor sanirim ses kalitesinde buyuk bir dusus oluyor.

Doldurdum, başarılar.

Doldurdum, başarılar.

Doldurdum ben de.

Doldurdum ben dee

+1

İlk defa böyle güzel,sade insanı yormayan bir ankete denk geldim,
Başarılar

+1

bitti.

doldurdum

Başarılar

+1

+1.
Sonuçları bizimle de paylaşın lütfen.

ne kadar cep telefonu bağımlısı olduğumu bir kez daha gördüm..

güzel anket olmuş

katkı sağlayan herkese çok teşekkür ederim. sonuçlara linki tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Yav uçak filan yok klişe o. Her deprem yada felakette söylenir.

x ülkesi : yardıma ihtiyacınız var mı ?
y ülkesi : Türkiyenin yanındayız.
Azerbaycan : Kule iniş izni istiyoruz.

Hikayenin aslı bu. Ben onları samimi bulmuyorum kimse kusura bakmasın (halk olarak değil ülke ve yönetim olarak)

Nedeni muhtemelen etkileşim kasmak. Bu tarz insanların çokça paylaşacağı gönderileri gönderip click kasıyorlar.

Bu olaya inanmak ve bu soruyu sormak için hayatında ilk kez bugün internet bağlatmış, sosyal medya diye bi şeyi bugün duymuş olman lazım. Sosyal medyanın, internetin kurulduğu günden beri var bu yanlış bilgi olayı. İnsanların hoşuna gidiyor bu bilgileri paylaşıp etkileşim kasmak ve insanları yanıltmak

Turnike? Güner Ümit sunardı.

turnikenin görüntülerine baktım ama bu kulaklık olayını göremedim. emin olamadım o sebeple

kulaklıkla yarışşılan bir kısım vardı o yarışmadı. zaten görüntülere baktıysanız ve heh buydu demediyseniz o program bu değildir. başka bu konseptte aileler yarışıyor dışında seç bakalım vardı sanırım. erhan yazıcıoğlu sunardı.

Super Aile olması muhtemel. Erol Evgin sunuyordu sanırım.

ben böyle bir program hatırlıyorum ama benim hatırladığım 90ların başı olamaz. daha güncel bir programdı.

videolarını bulamadım ama pazar yıldızı olabilir mi? onda ünlüler katılıyor ve bir bölümde kulaklık takıp kulaktan kulağa gibi bir oyun oynuyordu.

Süper aile yarışma. Erol Evgin'den sonra birisi daha sunmuştu hatırlayamadım, belki tarık tarcan :)
Bahsettiğin kulaklık bölümünde kulaktan kulağa oyununu oynuyorlardı. duymadan saçmalıyorlardı işte :)

Passaparola vardi ama bu degil sanirim.

youtube dan izlediğim kadarıyla süper aile ve turnike değil. biraz daha erken dönemdi sanırım bu yarışma. 90-91-92 seneleri gibi

"aileler yarışıyor" adıyla da yayına alınmış olabilir.

ben de buna benzer 2000lerin başından bi program hatırlıyorum. Kulaklıkla birbirlerine bi şey anlatma, kendi sesini geç veren kulaklık taktırıp şarkı söyletme falan oluyordu.

En son bi arcade oyunu benzeri oyunda motosiklete binip ellerindeki pizzaları düşürmeden motosikletle nereye kadar gidebilecekler diye yarışıyorlardı.

Bi de hava hokeyi oynadıkları bi bölüm vardı sanırım. Hava hokeyini ilk orda görmüştüm çok beğenmiştim.

belki listede vardır

onedio.com

iki aile, her biri bes kisi.
her yarismada aileden birer kisi karsilikli geliyor. sunucu kelimeyi veriyor. atiyorum enflasyon. sokakta 100 kisiye sorduk, enflasyon deyince akillarina ne gelmis olabilir. biri diyor ki canavar, bakiyoruz evet 100kisiden 79u canavar demis. cevaplamaya calisma hakki o ailede oluyor.

bu mu?

Programı hatırladım da adı aklıma gelmiyor.
pazar günleri yayınlanıyordu ve sunucusu da bir oyuncuydu.

bulursam yazarım.

hatta kadın mankenlerden oluşan yardımcılar falan vardı. kısa kısa dans ediyorlardı. Ellerinde disko topu gibi bir top vardı ve içinden bir şey çıkıyordu falan.

bu kadar şey aklıma geldi ama ismi aklıma gelmedi.

Ellerinde disko topu olan yarışma turnike idi. Tekrar izleyeyim belki o dur ama bulabildiğim bölümlerde kulaklık olayını göremedim

buldum.

dost elver'in sunduğu pazar yıldız'ı mı?

Herkese çok teşekkürler. Tahmin edilmişti zaten, Teyit ettirdim yarışmayı, turnike. Kuzen katılmıştı zamanında bu yarışmaya. Onu aradım gece gece, o bile zor hatırladı, tarif ettim hatırlasın diye :)) trt de yayınlandığı dönemdi. youtube da denk geldiklerim trt den sonra transfer olduğu versiyonları. Sanırım kulaklık bölümünü iptal ettiler veya her bölümde olmuyordu.

aramaya inanıp en sonunda buldum. trt zamanında hem yarışma formatı hem de güner ümit baya farklıymış. ayrıca yarışmacıların hem birbirlerine hem de sunucuya en başta çiçek vermesi gözlerimi yaşarttı. özel kanallar hayatımızın ırzına geçmiş resmen.

(git: www.izlesene.com)

Yeni nesil derken hangi yaş aralığını kastediyorsunuz... siz kaç yaslarindasiniz bilmiyorum. Ben 28, hürmetler ^^

Ben yeni nesil sayiliyorsam, kendi akranlarimi dediğiniz kadar iç açıcı görmüyorum, ufakliklar daha ufak oldukları için bilemem, eskilerle ilgili de size katılıyorum.

Orada size, yani bir aileye saldirmislar, gerçi olaya bu şekilde bakabilseler yaşadıklarınızi hiç yaşamamış olurdunuz. Ve bu, kanaatim olayın kilit noktası.

Çünkü, yine kanaatimce, bir cocuk için gözü önünde anne ve babasının kötü bir şeye maruz kalıp karşılık verememesi, bir anne ve baba için de çocuğuna orada bir güvenlik hissi sağlayamaması/çocuğun gözünde imajının zedelenmesi kadar kotu bir şey olamaz.

O yeni nesil napmis orada pek anlayamadım, ama size o saldırıya uğrayan seylerinizi koruyup geri vermişler, eyvallah.

Ben orada olsam (şimdiye kadar hiç böyle bir şeye şahit olmadım ama olursa inşallah bu tepkiyi verebilirim düşündüğüm gibi) önce işletmeden birini alelacele çağırır, o saldırganları kastettigim anlaşılacak şekilde "burası ne biçim bir yer, böyle insanların huzurunu kaçıran it kopugu niye alıyorsunuz buraya" diye ortaya bagirirdim. Tahminim bir şey yapmazlardi, sonra da yakınlarına gidip sivrisinek gibi onlar konustukca kes sesini, huzuru bozuyorsun vb. diyip dururdum. Sonra nolurdu bilemiyorum.

Neyse, demek istediğim, yeni neslin, orada bulunan mensupları bunu yaptı diye yuceltilecek bir tarafı yok bence. İkincisi yaptıkları şey erekli değil, anlık insani bir tepki, yok değildir ama erekli tepkiler verebilecek pek yeni nesil tanimadim ben. Erekliden kastım, ve özetle demek istediğim bir çocuğun toplum içindeki güvenlik hissini, hele ki anne babasının yanında, böyle sarsan tipler korkutulmali ve bir daha aynı seyi yapmaya korkmalilar. Çünkü toplumun temeline, bir aileye saldırıyorlar.

Hayal meyal hatırlarım, çocukken babam alışveriş esnasında bir esnafla tartismisti, muhtemelen yanında ben varım olay çıkmasın diye koruma içgüdüsüyle ustelemedi, adam da bildiğin azarladı babamı. Ondan sonra -ve hala da bazen- esnaf dediğimiz türde dükkanlara girerken hep tetikte olurum, kötü bir şey olacak gibi gelir. Sizin olayda kızınızın maruz kaldığı şeye benziyor işte, umarım benzer bir etki kalmaz kizinizda.

Kısmen bu kendi yasadigim olay yüzünden, kısmen de kızınızın gözünden olaya bakınca, hararetle sert yazdiysam, surci lisan ettiysem mazur görün.

Geçmiş olsun.

diyanet halkın vergilerini fütursuzca harcarken, sünni islam, okullarda, televizyonlarda hatta devlet dairelerinde zorla dayatılırken insanlarda, özellikle de gençlerde diğer kesime karşı bir antipati oluşmayacağını düşünmek hayalcilik olur. malesef islamcılar para ve güçle olan sınavı geçemediler.

Yaş ile ilgili değil.

Prizmatik +1

Bir olay uzerinden(ki onun da yasanip yasanmadigi supheli) yapilmis sacma bir genelleme.

25 yas altinda da gayet yobaz, sacma sapan tipler mevcut..

Yasla uzaktan, yakindan alakasi yok.

Pahalı bir restoranda gerçekten bu ülkenin insanı ile karşılaştığınızı mı sanıyorsunuz? Öyle bir yerde aksi olsa şaşırırdım.

psikolojik sıkıntılı tiplere gelmişsiniz o kadar. genelleme pek doğru değil.

başörtü konusunda eskilerin irtica korkusunun alışkanlığıyla gelen o saçma tavır yeni nesilde evet yok. çünkü bu korkutmadan arınınca gençler "kim ne giyerse giysin ne karışıyorsunuz" kafasına daha rahat erişiyorlar. tek dertleri kimse kendilerine de karışmasın. şu an açık gençlerin üniversitedeki başörtülü arkadaşını kendilerine dert ettiğini sanmıyorum. arkadaş olmak zorunda değil, ama "gelmesin girmesin okumasın" sığlığında gencin az olduğunu düşünüyorum. bu konuda evet bir tık ilerleme var bence de ama bu, gençlere olan umudumu yeşertmiyor maalesef, o ayrı konu :)

Genç nesilde de tabi ki saçma insanlar var ama genç nesilde sağ-sol, türbanlı-açık gibi kimliklere göre ayrımcılık yapma durumu daha az. Önemli olan belli başlı özgürlüklere ulaşım, Avrupalı(ya da Amerikalı) akranlar gibi rahat bir hayat gayesi oluyor. Çünkü artık instagram, twitter, youtube gibi sosyal medyada amerika'daki almanya'daki bir gencin hayatını çok daha rahat görebiliyor ve ülkemizdeki saçma duruma isyan edebiliyoruz. Önemli olan kişinin ne giydiği, ne yaptığı değil. Ne düşündüğü de toplum nezdinde zararlı bir görüş değilse yine kendini ilgilendirir. Dediğim gibi bizim nesilde de çürük elmalar var ama çoğunluk gayet kapsayıcı. Zaten dünyanın her yerinde öyle. OK Boomer lafı boşuna çıkmadı. Dünyanın irini boomer nesli.

Pixar, Disney ve Dreamworks'ün çoğu filmi iyidir. Yani o kadar tuhaf bi soru sormuşsunuz ki. Animasyon olsun çamurdan olsun ne demek? Artık öyle 3. kalite animasyon filmleri kalmadı pek. Ha gidip Barbie, Winx animasyonu getirirseniz bilmiyorum.

Toy Story serisi, WALL-E, Ratatouille, Coco, Inside Out, UP, How To Train Your Dragon serisi, Shrek serisi, Ice Age serisi(bu son ikisinin türkçe dublajı orijinalinden daha iyi..) onlarca kaliteli animasyon filmi var. The Princess and the Frog da çok güzel. Brave de iyi. İşte dediğim şirketlerin hemen her animasyonu çok iyi.

@nundu, görsel kaliteden ziyade içeriksel kaliteyi kastetmiştim.

örneğin polar express de güzel bir film. şimdi aklıma geldi.

Bu saydıklarim içerik olarak da iyi ^^

diskord da hemen hemen fanı olan her oyun için hem resmi hem de resmi olmayan sunucular var.

mesela borderlands 2 oynarken kullanıyordum.

bir server düşün, binlerce oyuncu var oyun serverinde, istediğin görevleri yapmak için arkadaş buluyorsun, orada bir sürü kanal açmışlar 4 kişi birden oynanabilen bir oyun borderlans, mesela 4 kişi aynı ses kanalına girip oyun oynarken mikrofon ile diğer 3 oyuncuyla konuşabiliyorsun geyik yapabiliyorsun. aynı şekilde müzik kanalları falan oluyor, girip müzik dinleyebilirsin chat gibi yazışabilirsin, görüntülü arama var mıydı hatırlamıyorum.

cs go da buna gerek yok cs go nun o özelliği var, pek öyle görev falan yapılacak bir oyun olmadığı için insan aramana da gerek kalmıyor.

gta 5 oynarken ben oyuncu bulamıyordum mesela o zaman diskorda girseydim bu sorunum çözülürdü, binlerce oyuncu olduğu için atıyorum şu heiste şu adam lazım dediğimde 50 tane adam bulunurdu.

bu arada bi dipnot geçeyim, american truck simulator'un oyun oynarken içinden açabildiğin radyo kanalları var, 50 den fazladır, o kadar güzel müzikler çalıyolarki anlatamam, oyun içinden dinleyebiliyorsun bazen sırf müzik dinliyeyim diye oyunu açıp radyosunu dinlediğim oluyor.

Ya işte ben bi oyunu başkasıyla oynamaktan nefret ediyorum sorunum o sanırım :D tanıdığım biriyle bi şey oynamak geriyor beni.

4 kişilik oynanacak bi oyunu konuşarak oynama fikri bile rahatsız etti. Çok saçma bi sosyal fobim var bu konuda dshshshs

ben de sevmiyorum, ben girip cs go oynuyorsam kazanmam ya da kaybetmem bişey ifade etmiyor, iyi vakit geçirmek kafa dağıtmak için oynuyorum.

dediğin gibi millet öyle değil hırs yapıp öfkeleniyolar bu beni de geriyor. diskordda görmüştüm mesela adamlar oyuncu ararken rage olmasın, öfkeli hırslı olmasın vb diye arıyolar.

yabancılarla oynamak çok keyifli oluyor tavsiye ederim.

Eveeet, ara ara benim de aklıma geliyor bu site ve adını hatirlayamiyorum :(

Resmi indirip dosya ismini şifre olarak girdiğimiz vardı. Sayfa kaynak kodlarında şifre bulduğumuz vardı. Siyah arayüzü olan bir siteydi. İlkokul 4-5'e gittiğim yaşlarda deli gibi oynuyodum, forumlarda insanlarla kafa yoruyoduk, üniversiteye giden adamlara taktik veriyodum djsjshsj

Hatta hiç unutmam bi bölümde bi resim vardı sadece. Aradım taradım ipucu bulamadım. Hevesim kırıldı birkaç gün bıraktım. Sonra evin oralarda yürürken bi liselinin tişörtünde o resmi ve altında Çilekeş yazısını görmüştüm. Çilekeş grubunun sembolüymüş. Bu tesadüfle inanılmaz mutlu olmuştum :D

Hiç yardımcı olamadım biliyorum, sadece bu siteyi hatirlayan birine denk geldiğim için çok mutluyum şu an :D

notpron.

ipucunuz.net

Sanirim toplam 5 asamadan olusuyordu ve her asamada 5 soru oluyordu. 5.asamanin 3.sorusuna kadar gelmistim. Bazi sorularda yemeden icmeden Geceli gunduzlu cozum aradigimi hatirlarim. Sonra cozenlerin ipuclarini dagittigini gordum googleda. Derecem cok iyiydi. Ilklerdeydim ve bunun uzerine sogumustum siteden.

aya gidildiğine inanmayan kişi o yapılan hesaba da inanmaz. ay komplocularının gözümde düz dünyacılardan farkı yok.

İstanbula inilmiş öbür inişte vana inilmiş. Gidip alsınlar mı yürüyerek?

daha sonra aya insanlı hiç gidilmedi.

O bayrak eski bir bayraktan alınmış numune de olabilirdi

NASA niye bir grup meczubu ciddiye alsın?

bayrak orda kalmadı mı?

güçlü bir teleskopla iniş yapılan alanı göstermekten başka bir çare gelmedi aklıma.

Komplo teoricileri ile ilgili bir fact, cevaplarının da giderek büyüyen komplolar olmasıdır.

Madem gitmediler, sovyetler neden hayır gitmedi bunlar yapmadı hiç. Konuşmaları için her sebep vardı.

valla normalde ben de aya gidilmesine inanmayanlara düz dünyacılar veya aşı karşıtları gibi muamele ediyordum da hindistan'dan sonra en son israil'in gönderdiği araç da inemeyip çakılınca abd'nin insanlı ay misyonuna inancım sıfırlandı.

margaret hamilton bacımız 145bin satır kodu yekten oturmuş tasarlamış yazmış yönetmiş (ssg'nin yalancısıyım) ve aracın aya laks diye tek seferde inmesini sağlayabilmiş ama hindistan ve israil'in sahip olduğu onca parlak seçmece tecrübeli yazılımcı bu işi bugünün şartlarında başaramıyor öyle mi?

@kambek

aya araç indirmek sadece kod yazmakla olmuyor. abd defalarca kez denemiş hatta ölümlü denemeleri olmuştur, aynı şekilde soyuz görevlerinde de kozmonotlar kaybedilmiştir.

145 bin satır kodun yanı sıra büyük bir şans da gerekiyor. bu kadar uzun yolculukta her şeyi önceden planlamak günümüzde bile mümkün değil.

ayrıca konu dışı olarak hintlilerde yazılımcı popülasyonu yüksek olabilir ama kalifiye yazılımcı oranı türkiyede daha çoktur belki.

Zaten nasa 2024'de tekrar ay'a insanlı gidiş için yeni hazırlıklar yapıyor.

aya gidilmediğinin ve olayın fake olduğunun en büyük destekleyici o zamanlar ki bilgisayar teknolojisinin commodore'dan hallice olması. yani o dönemde nasıl bir yazılım, devre, elektronik dizayn tüm yörünge hesaplarını yapıp apollo 11'i aya indirip sonra geri getirebilirdi?

burada usa çakallığı devreye giriyor, ussr'ın başarısız olmasının sebebi bu yazılımı yapmak için çok zaman harcamaları ve yazılımı yapamamalarıydı. usa yazılımı yapamayacağını biliyordu bu sebeple sürekli yazılım çalışıyor imajı yarattı. bu imajı yıllar boyunca sürdürdü. ussr ise buna inanıp sadece yazılıma çalıştılar ve başarılı olamadılar.

usa ise yazılımın işe yaramadığını bildiği için neil armstrong'u gizlice manuel iniş kalkışlar için eğitti. evet bir nevi intihar görevi gibi duruyor ama apollo 11 yazılımla değil manuel, mekanik kumanda ile gitti geldi. bu sebeple apollo 11 ekibi pilotlardan seçildi.

@kambek

öncelikle aya inerken ölmüş demedim, çlümlü denemeler olmuştur. Aya gidiş görevi olan apollo'da da test sırasında ölen astronotlar vardır.

en.wikipedia.org

Rosetta karşılaştırması biraz talihsiz olmuş. Rosettanın kendisi 2,8*2,1*2,0 metre boyutlarında basit araştırmalar yapmak üzere tanımlanan bir uzay robotu. Aya giden ve geri dönmesi planlanan araç bundan çok daha kompleks. Zaten aya gitmekle ilgili bir sorun yok o yıllarda abd için. Asıl planlanması gereken ve insanlı gidişi zorlaştıran şey geri dönüş planı. Rosetta görevini yaptıktan sonra geri dönmesi beklenmiyor ve boyutları itibariyle çok az bir güç uygulanarak uzayda yön verilebiliyor. Tek problem gecikme onu da artık günümüz teknolojisi hesaplayabiliyor. dolayısıyla rosetta gibi görevlerin yapılması günümüzde daha kolay, ancak aya insanlı gidiş ile aralarında hiç bir alaka yok.

Ay'a inen apollo aracının ay modülü 7.04*4.22*9.4 metre boyutlarında. Ayrıca apollo ile birlikte giden hizmet modülünün (oksijen,yakıt vb şeyler taşıyan modül) boyu 11 çapı ise 4 metre.

Dolayısıyla daha bu noktada bile aracın boyutları, yönlendirmek için gereken enerji, geri dönüş için gereken itiş gücü tüm bunların gidişte beraber götürülmesi. Orada dönüş planının kusursuz işlemesi gibi durumlar zorlaştırıcı etkenler.

Bahsettiğim şans bu yüzden gerekli. Ancak bu görev tek seferlik olsaydı ve direk aya gidildi denseydi bunun bir şans olmadığını ve kompla olduğunu anlayabilirdim.

Ayrıca bilgisayar konusuyla ilgili; aya gitmek için yeterli deneme şansınız ve bu denemelerden elde ettiğiniz tecrübeler varsa büyük hesaplamalar yapan bir hesap makinesi (o dönemin bilgisayarı) ve tecrübeleriniz gidiş için yeterlidir. Tabi bugün simulasyon ile bazı şeyleri önceden fark etmek mümkün ancak o günkü teknoloji ile de insanoğlu tavizler vererek aya gidebilir.

Yazılımı tek bir kişinin yapması o dönem için bir zorunluluk. Bu tarz monolit yazılımlarda birden fazla kişinin işe girmesi hata oranını inanılmaz seviyede yükseltir, dolayısıyla bu işi bir kişi yapmak zorundadır. Günümüzde bu monolit yapı kırılmış ve aynı projede birden fazla kişi geliştirme yapabilir hale gelmiştir (ki bu da hata oranını yükseltir ancak yazılım test mühendisliği de bu ihtiyacı karşılar). Ancak o dönemde bir kişinin bu kodu yazması da şaşılacak bir şey değil.

Aya insanlı inişi ilk denemesinde başaran apollo 11 öncesi ölümlü kazalar dünyada gerçekleşiyor ve o görevlerin hiç biri aya insan indirmeyi denemek üzere hazırlanmamış. Tabi ki nihayetinde o programın bütünü aya insan indirmeyi hedefliyor ama işte hiçbir zaman atıyorum apollo 8.5 aracına da maymun koyup yüzeye indirmeyi deneyelim dememişler, yörüngeye oturmaca yüzeye yaklaşmaca bilmemne ama hiç yüzeye inmek yok ve bunu insanlı ilk denemede başarıyorlar.

Rosetta örneğini günümüzde aya gitme programının hesap kitabının gayet kusursuz yapılabileceğini anlatmak için vermiştim, aya gidecek aracın daha kompleks olup olmaması onunla alakalı değil.

İçinde insan olan bir araç tabi ki daha kompleks olacaktır ve kendine göre farklı zorlukları vardır, haklısın.
Zaten bu yüzden ben de diyorum ki bugün bile insansızını gönderirken sıkıntı yaşayanlar varken öyle kompleks bir aracın o yıllarda bu insanlı görevi tek seferde başarma hikayesi bana artık inandırıcı gelmiyor

Siz de inanmayın demiyorum arkadaşlar, bana inandırıcı gelmiyor ya. Daha önce inanıyordum, bir süredir inanmıyorum ve paylaşmak istedim bu kadar basit.

Yarın çinliler veya x millet çıkar der ki "abi biz geldik ayda çalışıyorken bir de amerikalıların bıraktığı bayrağa, bozulmayan ayak izine baktık ve aha burada duruyor valla gelmiş adamlar" o zaman yine inanırım sorun değil, kanıt varsa ben yok inanmıyorum demem.

Amerika 2024teki insanlı iniş sonrası çıkıp biz o tarihte bu işi yapamadık ama siyasi sebeplerle bu yolu seçtik dese siz ne yaparsınız onu merak ediyorum ama.

@kambek

napacağız hocam biz de büyük bir yalanın içindeymişiz deriz. Sen nasıl kendince okuduğun / öğrendiğinle bu işi aklına yatıramıyor ve inanmıyorsan benim için de paylaşılanlar yaşanılanlar yeterli geliyor gidildiğini düşünüyorum.

Yoksa gidilip gidilmediğini ikimizin de bilmediği belli, fikir yürütüyoruz :) Paylaşmak istemende hiç sıkıntı yok ben keyif aldım konuşurken. Umarım yakın gelecekte birden fazla insanlı gidiş olur konu hepimiz için aydınlanır.

iyi günler.

Benim bildiğim kadarıyla o bayrak elektronik, yani dik dursun, dalgalansın diye. ama tam hatırlamıyorum. belki bu yüzden alınmamışta olabilir.

yok

haklılık payları kısmen var.mesela deniz bok kokuyor buna kimse itiraz etmez.Yine belediyecilik anlamında malesef çok iyi olduğunu söyleyemem

not:chpspor

Konak,Alsancak civarında kaldırımlarda kirin rengini, yapış yapışlığını açıkça görebilirsiniz. O kısmı ve bazı semtlerde koku konusu doğru.vatandaş da normalleştirmiş sanırım. Konak kemeraltındaki mekanların önü falan leş gibi ama bütün mekanlar dolu . Pislik manzarasıyla rahat rahat yiyip içiyor herkes.en azından geçen sene ben oradayken böyleydi.yeni başkan döneminde bir şey değişti mi bilmiyorum.

konak, eminönü gibi bir yer. herkes orada, mültecisi, turisti, alışverişe geleni temiz değil ve oradaki insanlar da pek güvenilir değil. gitmemek için özel çaba harcarım. bence her büyük şehirde olduğu gibi pis yerler var ama akp'liler bunu abartmayı seviyorlar tabii ki.

%90'ı uydurma. Bi kere deniz kokmuyor :) 24 yıldır bu şehirde yaşıyorum. Hemen her semtine de girdim çıktım. Denizin koktuğu bir yalan. Mesela kordonda yürürken spesifik bir noktada koku var, ama o nokta hani toplasan 10 metre karelik bir alanı kapsıyor. Onun dışında yıllardır bi kere almadım şu denizin pis kokusunu ne hikmetse..

Sokaklar da pis değil. Arkadaş Alsancak'ta, Konak'ta yerlere pislikler yapışmış yazmış ama neresi acaba ben niye hiç görmedim yıllar boyunca. Hani anlık olarak belki pis olduğu oluyodur çünkü Alsancak eğlence mekanlarının olduğu yerler, pislenmeye müsait. Ama kronik bir sorun yok.

Kemeraltı dağınık evet, orasıyla ilgili eleştirilere hak verebilirim ama Tunç Soyer başkanın en büyük projelerinden biri orayı ıslah etmek.

Yav onlarca yıldır İstanbul'u, Ankara'yı görüyoruz. Oralardan daha pis ya da bakımsız değil. Belediyecilik olarak da bence daha iyi. Aziz Kocaoğlu'na yıllardır çok sövüldü ama ben kötü bir başkan olduğunu düşünmüyorum asla. Tunç Soyer baya baya iyi başladı neredeyse geçen 1 yılda.

Ha mesela eleştirdiğim noktalar yok değil. Ulaşımda kritik otobüs hatlarının kaldırılıp raylı ulaşıma özendirilmesi çok kötü bir tercih değil ama şu an onu kaldıracak altyapı yok. Ama bunlar giderilebilecek şeyler. Onun dışında yok su yokmuş yok pismiş deniz kokuyomuş vs ben 24 yılda açıkçası çok bariz bir pislikle kokuyla karşılaşmadım. Ha sular arada bir kesiliyor, yılda bir büyük bir kesinti oluyor, o da devlet su işleriyle ortak yürütülen bir olay.

Melih Gökçek gören bir Ankaralı'nın, Kadir Topbaş deneyimlemiş bir İstanbullu'nun laf edeceği düzeyde bir sorun yok İzmir'de belediyecilik olarak..

geleli çok olmasa da, anlatıldığı gibi berbat olmasa da, mükemmel de değil. alt yapı sorunu var bana göre, yağmur yağdığında çoğu yer batıyor hala. ulaşım ciddi sorun, otobüsü izbanı zamanında gelmiyor bazı bölgelerde. deniz anlatıldığı gibi leş değil, en azından sahiller değil, koku da almadım hiç.

aslen izmirliyim, aile ziyareti disinda pek gittigim yok artik ama ailemden duyduklarim ve kendi tecrubeme gore belli bir kirlilik soz konusu. inonu caddesinde, konakta alsancakta yolda ucusan cop gordugum cok oldu. belki bunlar gecici seylerdi ama beni en cok sasirtan sey 20-25 yil once ben cocukken olan korfez kokusunun geri gelmis olmasi. korfez eskiden halicin koktugu gibi kokardi. Ahmet Piristina sagolsun atik aritma tesisini yaptirip bu kokuyu tamamen yok etmisti. son iki yildir gittigimde bu koku tekrar geri gelmis durumda hem de yaz/kis. ustelik eskisi gibi sadece konak, alsancak gibi sahil seridinde degil. hatay, buca gibi yerlerde de bu kokuyu aldim. izmirdeki arkadaslarimin soyledigine gore ya aritma tesisinin kapasitesi yeterli gelmiyormus yada tesis tamamen kapatilmis ve kanalizasyon tekrar korfeze akitilmaya baslanmis. bu kismi ne kadar dogru bilmiyorum. ama koku var ve eskisinden daha kotu. bir de en ufak bir yagmur yagdiginda kanalizasyonlarin tasmasi durumu var. sahil yolunda bile bunu gozlemledigim zamanlar oldu.

egeliyim şu an istanbula geldim bence izmir daha temiz. ayrıca izmir yanındaki manisa kadar hükümetten destek bile almıyor. tabiki pis kötü semtleri var ki bu heryer de var. izmirin yapılaşması istanbul gibi çok kötü denizi kokuyor ancak aynısı istanbulda da mevcut. chpnin yıllardır izmirde olmasıda dezavantaj adamcılık bölgecilik hep var. ama bu nüfusa bu kafa yapısına hangi parti gelse durum değişmez.

1 yıl önce istanbul fulya'dan izmir bornova'ya taşınmış biri olarak diyebilirim ki fulya'da çöp tenekesi sorunu yüzünden sokağa bırakılan çöp poşetlerinden sonra bornova bir cennet. fakat izmir'in bazı yerlerinde rüzgar sebebiyle denizden koku geliyor.

Temizlik de kıyas istanbul ya da Ankara olmamalı. İzmir gibi bir şehir den beklenti çiçek bi olması çevremde gördüğüm, haklı da bir temenni. Belediye upraşsa en azından popüler lokasyon ları çiçek gibi yapabilir. Ama bu oy garantisi, ceketimi koysam kazanırım muhabbeti etkiliyor kanımca. İzmire has bir durum da değil bu zihniyet, seçimi fanatik kazanacağını bilen partiler çok da hizmet için kasmıyor

Çok uzun zamandır İzmir'de yaşıyorum. İzmirliler bu tarz konularda ülkedeki en muhafazakar insanlardır. İzmirde Belediyecilik üç aşağı beş yukarı Türkiye ortalaması seviyesinde bana göre. Fakat Dünya şehirleri ile kıyaslanamaz bile
İzmirliler çeri çöpü gecekonduyu pisliği vs görmez, göstersen de görmek istemez
İzmir dediğin Belediyenin de tanıtımlarında kullandığı kadarıyla tüm körfez sahil şeridi, kordon tarafları, bir kaç gram da iç kesim. Geri kalanı tamamen çarpık kentleşme.
Örneğin Alsancak kordon, ne kadar fotojenik. Gir içeri 100 metre Alsancakın arkada sokaklarına Felluce mi burası dersin. Göztepe, gir kordondan 2 arkada sokağa yol yok kaldırım yok. En lüks yerlerinden biri Mavişehir; 250 metre, tren yolunun üst tarafına bir çık ortaçağ'a dönersin varillerde ateş yanıyor başıboş atlar falan geziyor.
İzmir'in %80i ya çarpık kentleşme ya gecekondu. Devasa gökdelenlerin Folkart'ın yanındaki dibindeki apartmanlara bir bak tam Getto
Şu kordon boylarındaki binalar var ya bir de onların arka taraflarına bak
İzmirliler hiçbirini görmez ama tam dışı parlak içi çürük elma
İzmir zaten kendi tanıtımını havaalanından izban'a binip şehri dolaşan misafirlerine çok güzel yapıyor.
Bu arada Diğer şehirlerimiz çok mu matah hayır. Laciverti

Ben de 2,5 ay önce taşındım İstanbul’dan İzmir’e. Ya koku algım çok yok ya da gerçekten bir koku yok. Rahatsız etmedi o durumdan hiç beni. Fakat altyapısı bence gerçekten zayıf. Yağmurda göl oluyor bir çok yer. Gecekondulaşma da çok. İstanbul’a ziyarete gittiğimde artık gözümde büyüyor şehir, tam bir metropole gitmiş gibi hissediyorum. 20 milyon mu artık kaçsa nüfusu, gerçekten o 20 milyonu kaldırabilecek kadar mükemmel bir şehir. Bence iyi yönetiliyor. Ama öyle ama böyle. Politikayla işim yok. İzmir’e iş için geldim, bi de ailemden ayrılıp kendime ait bir hayat kurabilmek için. Yazın belki daha güzel gelecek İzmir. Tatil yerleri elinin altında.

Doğma büyüme İzmirliyim...
İzmir hakikaten pis. Yollar berbat.
Toplu taşıma zayıf.
Yıllarca hep aynı belediyeye oy attık ancak şımardılar iyice...
Deniz kokmuyor, o çok eskidendi.
Araba ile dolaşmayın siniriniz bozulur. Çukurlara girmemek için ralli yapıyoruz.
Kentsel dönüşüm berbat, rantsal dönüşüm olmuş. Düşünün kentsel dönüşüm olan yerde çıkmaz sokak var, hiçbir planalama yapılmamış.
Dağlar ev dolu, gökdelenler ise gittikçe artıyor. Yeşil de gittikçe azalıyor.
Sadece merkez dışındaki sahil kesimlerin doğal güzelliği var, inşallah oralara da sıra gelmez.
Bu şehri çok sevdiğim için gidemiyorum, umarım daha iyi birisi gelir ve güzelleştirir...

Okuluna, ogrencisine, ogretmenine gore degisir. Benim 18 kisilik sinifimda 3 tesekkur var sadece.

Özel okul ise herkese veriyorlar, ebeveynler de seviniyorlar.

Şimdi 4+4+4'te sistem nasıl bilmiyorum ama bizim dönemimizde 4 ve 5te takdir oluyodu. Takdir belgesini almayan yoktu devlet okullarında. 30'dan yüksek notu olmayanlara bile takdir veriyodu öğretmenler. Ortaokul ve liseyi özel okulda okudum ve orda baya sertti bu işler. Benim sınıfım hep ineklerle dolu olduğu için herkes takdir alıyordu zaten ama yan sınıflarda ortalaması baya düşük olanlar vardı

Yeğenimin sınıfında sadece 1 teşekkür var o da bizimki.
Devlet okulu lise 1 bu arada.

benim devlette çalışan arkadaşlarımın anlattıklarına göre teşekkür/takdir belgeleri bol keseden dağıtılıyor. bir sınıfta notlar düşükse, hesabı öğrencilere değil öğretmenlere soruluyor. onlar da daha kolay sorular sorarak notları yükseltmeye yöneliyor. tabii bunlar orta okul için geçerli. muhtemelen bu şişirme notlar nedeniyle liseye geçince bocalayan çok öğrenci oluyor.

Takdir teşekkür 4. Sınıftan itibaren başlıyor.
Devlet okulundayım ramlik öğrenciye bile teşekkür veriliyor artık.
Çok da bir değeri kalmadı.

sarımsak yutmakla ilgili bildiğim tek şey şu (tabi koca karı ilacı muhabbetinde);

tansiyonu yüksekse düşürüyormuş, düşükse normale getiriyormuş.

osuruğunuzun ve bokunuzun sarımsak kokması dışında hiç bi faydası yok.

doğada faydalı bir madde varsa ilaç firmaları onu standardize edip, içindeki faydalı maddeleri insan vücüdunda işe yarayacak şekilde ayarlayıp, ambalajlayıp satar. Yok sarımsak yok şu otu yok bu çiçeği vs doğada faydalı diye tükettiğiniz hiçbir şeyin ekstra bi faydası yok. Normal beslenin, bol su için yeterli.

Belki bi tek sende işe yarıyodur, bence işe yaramayana kadar yap.

hap gibi yutmak değil ezip yoğurda karıştırıp yoğurdu yemek.

Çiğ ve çiğnenerek yenen sarımsaktan daha faydalı çok az gıda var. Hiçbir şeye yaramıyor diyen arkadaşı hayretle okudum. En az on tip kanserin önleyici gıdalarının başında gelir. Sarımsak ve ev yogurdu tüketen birinin vücut direnci çok yüksektir ve çok zor hasta olur.

@deer hunter

aktarlarda ve aktar rolüne bürünmüş doktorların yazılarında yazan "şu şu otu/sarımsak vs. kansere, diyabete tansiyona iyi geliyor." tarzı yazıların %99'u hurafe. İçinde antioksidan madde olabilir ve bu madde tek başına kansere iyi gelebilir tabi ki. Ama bunun işe yarar şekilde olması için muhtemelen günde bilmem kaç tane sarımsak yemen gerekir. Sarımsak çuvalı gibi kokmak istemiyorsan ve etrafındakilere saygın varsa da bunu yapmazsın. Onun yerine normal ve sağlıklı beslenip, bol su içersin ve totalde daha sağlıklı bir hayat sürersin.

Sarımsak kansere iyi geliyor olayı yalan yani. İnsanları saçma sapan açıklamalarla kandırmayın. 10 tane kansere iyi geliyor ne yahu sdhdhs

asiri iyi bir sey miden iyi ise tabii. almanyada rusyada kazakistanda bunu ben cok gordum. cocuklara bile yaptiriyorlar.

Yav ne linci üpo, benim güzel duyurudaşlarım benim hayvanseverliğimi bilirler, karıştırma ortalığı.

Gerçek hayvanseverler sokakta 2 lokma için sabahtan akşama soğukta dolanmasını istemez ki zaten köpeciklerin. Benim dediğim şey başka, düzgün işleyen bir barınak yaparsın mis gibi bakarsın. Hadi kenar köşe mahalle tamam da alsancak yani, güzel bir görüntü değil ki.

yıllar boyunca köpeksiz sokaklar istiyoruz diyenlere tepki gösteren, sokak köpeklerinden korkanlara gülen biriydim.

Geçen sene tam seçimden bi hafta önce sabah 7.30 gibi Konak Pier'in ordaki üstgeçitte beraber gezen 4-5 köpek beni kıstırdı, biri bacağımı "hafifçe" dişledi. Başta takmadım gün boyu gezdim falan, sonra gece hadi acile gideyim dedim, sonuç olarak 1 ay boyunca 5 doz kuduz aşısı oldum ve ufak da olsa bi iz kaldı uyluk kısmında.

Hala köpekleri çok seviyorum ve köpeksiz sokaklar isteyenlere kızıyorum. Ama yanından geçerken götüm atıyor artık köpeklerin.. O yüzden kararsızım yani biraz, bilmiyorum.

Belediye köpeklerle ilgili işlem yapamıyor bu arada. Arkadaş evinin orda her gece havlayan köpekle ilgili belediyeyi aradı. Sadece hastaysa veterinere alıp sonra aynı aldığımız sokağa bırakabiliyoruz dediler. Kanun değişikliği lazım gibi bu konuda. Ve her belediyenin barınaklar için iyi bir bütçe ayırması ve bu işin Amerika'daki gibi denetlenmesi gerek.

En azindan belediye kisirlastirir ve cogalmaz kopekler normslde, zamanla da azalmaya baslar cogalmayinca. Bunun icin de belediyeye kamuoyu baskisi lazim baska sey degil. Toplu sikayetler olmali.

Sahsen kopekten korkmam, bununla birlikte kopeksiz sokak istemek kadar doğal bir sey yok ve bunu destekliyorum. Kimse sokakta tirsa tirsa yurumek zorunda degil, geceleri o gurultuye katlanmak zorunda da degil. Kopek saldırısı sonrasi yillardir travma sonrası stres bozuklugu yasayan, arabanjn icindeyken bile disardaki kopekten korkan insanlar tanıyorum.

Erzincan'da kişi başına düşen karga sayısını bilseydin 2 rekat şükür namazı kılardın.

sokaklarda bu kadar köpek bulunmasının sebebi hayvanperestler çünkü. türkiye'de sayı bulamadım. fransa'da yılda 100 bin evcil hayvan sokaklara terk ediliyor. hem sokağa köpek salıyorlar (evet, dışarıdan baktığında "aa ne kadar hayvansever" dediğin adamlardır sokak köpeklerinin kaynağı.) hem de millet o köpeklere laf edemesin istiyorlar.

suriyeliler falan sorun değil kardeşim. ülkenin en büyük sorunu köpekler de değil. ülkenin en büyük sorunu akli melekelerini yitirmiş hayvanperestler.

ve sosyolojide tez konusu olabilecek bir mevzu var burada. bu bir avuç, duygusal faşistin sesi kendinden yüzlerce kat vurdumduymaz toplumu bastırıyor. kanun yaptırıyorlar yahu dahası var mı. kanuna "parklar köpeklerin kendiliğinden doğal alanıdır." diye cümle eklettiler. hani senin çocuğun oynasın diye yapılan park. bugün eskişehir'de özellikle sabah 5-7 arası çık parklara bok tarlasına dönmüş hepsi. ben it gibi çalışıp köpekler sıçsın diye vergilerimle park yaptırmışım.

aynı çabayı ülkenin iliğini hüpleten akp çocuklarına karşı göstermezler, öyle bir şevk, öyle bir fetiş...

ben şahsen ekşi sözlük ortamını hiçbir zaman sevmedim ama en azından benim dönemimde (2011 filan) daha kurallı bir yerdi. mesela yukardaki bir entrye atıf bile yapılamıyordu. "üstteki entrye referans içeriyor" gibi bi şey söylenip siliniyordu. ya da mesela "denilesi" gibi bi tanım yapılınca siliniyordu. ya da "dedirten başlık" deyince.. vs vs

şimdi atıyorum ekşi erik başlığına girip, canımı istettiniz şerefsizler hamileyiz şurda :dd yazabilirsiniz hiçbi sıkıntı yok. ama en azından terörizm azalmış. ben yazarken düpedüz pkk sempatizanlığı vardı, terörist kol geziyordu.

evet yazar kalitesi cok dustu, en iyi domemi belki 2005/10 arasiydi, simdilerde birsuru kisi parali uyelik falan aldi, ozellikle siyasi konularda bir suru gerzek troll var, haliyle bu mallar surusu diger konularda da yorum yapiyorlar, ozellikle futbol ve cinsellik temali basliklar isin iyice suyunu cikardi, seviye yerlerde, onceden elini neye atsan iki kaliteli kelama denk gelirdin, simdilerde duzgun bjsey bulmak icin maden kaziman lazim

önceki hesabımda citation falan yapıyordum entrylerimde, uzun uzun yazıyordum. sonra protesto sırasında 3000 entrymi sildiğim için sözlük beni banladı :)

kendim demiyorum ben çaba gösteriyordum ama sözlüğün ruhunu veren o üst düzey yazarlardan değildim büyük ihtimalle. ama onlardan vardı bir sürü ve sözlük yönetimi hepsini küstürdü. "ne uğraşacağım" deyip gitti hepsi.

bu yeni hesabımın olma amacı da sadece başıma bir iş gelirse hukuk sistemi değil sosyal medya çözer diye.

bu vesileyle duyuru'da takılmaya başladım ama. bu güzel ortamda birkaç güzel insanla tanışmış oldum. 8 senede sözlükten tanıştığım 3 kişi falan var karşılaştırmak gerekirse.

2010'dan beri bozuk +1
Ben en son 16'da bıraktım yazmayı da doğru düzgün okumayı da. Badilerimi okuyorum, seç birilerini sadece onları oku.

2012'de toprağını attık hocam sözlüğün

6. nesilden sonra fetret devri basladi bence, o zamana kadar dikkatli alim yapiliyordu, senede 1-2 kere alim yapiyorlardi ve arada boktan uyeler eleniyordu. 6. nesil 2004'e denk geliyor sanirim.

son 5-6 sene zaten rezillik artik, o yuzden ben de burda takiliyorum. hangi birini engelleyeceksin en iyisi uzak durmak. burasi bana sozlugun 2000li yillarin basindaki halini hatirlatiyor bir iki cikinti haric.

100 tl uyelik veriliyor ne bekliyon ki

Önüne gelen yazar olmuş, ben de şans eseri şimdi böyle bir başlığa rasladım: eksisozluk.com Adamlar 8 sayfa çöp entri girmiş, bunların alayını anında uçuracaksın. İnsan bir zahmet barometrenin kelime anlamına bakar, Mehmet Şimşek kahvede pişpirik oynayan bir adam değil. O kelimeyi 1 milyon kere makalelerde, haberlerde dış basında gördü o adam.

Sözlüğün işe yaradığı sınırlı durumlar: 1- gözden kaçan, kaçırılan haberleri gündemde tutabilmesi. 2- firma rezalet başlıkları

Ben eski halini bilmem pek ama meme,got başlığı görmekten bıktım.

Bir de fanatik kılışdarcıların aktrollerden hiçbir farkı yok. Chp'yi eleştirince mesaj kutum patlıyor.ben de oy verdim ama kor, sağır olmadım o kadar.

Her şey bu kadar gulluk gulistanlık mı chpli belediyede, partide? Yere göğe sığdıramıyorlar.

hesabım vardı, kuralları uyguladıgım, gerçekten bilgi verdiğim. bir gün birisi küfür etti, hiç cevap atmadan mahkemeye vereceğimi söyledim ve o hafta ucuruldum. bütün kurallara uyan, sözlüğe değer katan beni uçuran sözlük, küfür eden, kültürsüz çomarlara dokunmamaya yemin etmiş resmen. para önemli tabi!

rezalet oldu ya. x kelimeyle y'yi anlat, z bir sözünde der ki falan saçma sapan başlıklardan geçilmiyor. Ben bu sözlüğe yazar olmak için 3 sene falan uğraştım. Lise 1'de yazar olmak için başvurmuştum, liseden mezun olmak üzereydim yazar olduğumda. Tam yazar oldum kalite inanılmaz düşmeye başladı. Son gelinen hal de bu işte. Rezalet bi halde. Gün içinde refleks olarak açıyorum ekşiyi telefondan falan ama 5 dakika durmadan sövüp sayıp çıkıyorum

15 sene öncesine göre mide bulandırıcı bir yer oldu.

ben, 2000 yilindan beri okurum. isteseydim ilk birkac yuz yazardan biri bile muhtemelen olabilirdim. galiba 2010 yilinda yazar oldum. ilk birkac yilda en ufak bir yanlista caylakliga dusurulurduk. yanlis derken, baska bir entry'yi elestirmek olabilir. ben, turkce'yi iyi kullanan bir adam olmadigim icin, dil bilgisi hatalarim icin bile uyari aldigimi hatirliyorum o donemlerde. simdi yazarlarin cogu cop ve ortalik ergen kayniyor. kimsenin kimseye saygisi yok, sirf kufur etmek icin hesap acanlar bile var. moderasyon desen tam terelelli, yok gibi..

Sözlük biteli çok oldu.. siz yeni fark etmişsiniz.

reddit varken sözlüğe harcanan 1 dakika bile israf. ama spor, siyaset, günlük hayata dair başlıklarda saçmalayıp, küfredip stres atmak lazımsa o işi iyi yapıyor.

(bkz: artan kullanıcı sayısı ile değişen sözlük kalitesi)

başlık 2000 senesinde açılmış :)
ama kalitesizligin belirginlesmesi formatın eskisi kadar iplenmedigi donemle siddetlendi.

2009 gibi bitti ekşisözlük. Sanırım o yıllarda reklam alımına başlanmıştı. İş ticarete dönünce ''kutsal bilgi kaynağı'' yerini ideolojik ve ticari bir siteye dönüştürdü maalesef.

modların toplu istifası
eksisozluk.com
ssg'nin screw you guys diyip sozluğe kanzuğa bırakması
eksisozluk.com
kanzuk'unda daha fazla dürüm için daha fazla reklam daha fazla reklam için daha fazla insan politikası
galeri2.uludagsozluk.com

sözlüğü bu güne getirdi.