1-kedi olur. gayet de güzel olur yalnız burda düşünmeniz gereken şey mezun olunca aile yanına dönecekseniz öncelikle onların rızalarını almak. bir süre evde bakılan kediler sokağa alışamıyorlar ve genelde telef oluyorlar.
2- yanabilir, kesilebilir bu dediğiniz ihtimaller var. sürekli dikkat etmeniz gerekir. sürekli tezgahın üzerine çıkmaz eğer öğretirseniz ama gece olunca siz uyuduğunuzda canı nasıl davranmak isterse öyle davranır.
3-sineklik taktırın mutlaka. çatıya çıkması bir yana, aşağı düşebilir. bizimki düştü ve kalçasını kırdı ordan biliyorum. sineklik tutsa tutsa 200 300 lira tutar kapı için, bizim kalça kırığı zamanı veterner masrafımız 2000 lirayı bulmuştu, hayvanın da bizim de çektiğimiz sıkıntıyı saymıyorum bile.
4-bir paket kum ortalama 10 lira. en iyisinden mama 3 kilosu 90 lira ki bu 2 ay çook rahat yeter. aşılar yavruyken biraz daha fazla (genelde her aşıdan 2 doz vurulur), yetişkin olunca yılda 1 er kere yaptırırsınız), 3 ayda bir de iç-dış parazitleri var. aşı fiyatları veterinerden veterinere çok değişken, biraz araştırmanızda fayda var.

5-engelli kediler hakkında bir fikrim yok ama gerçekten büyük sevap olur. engelli kedilerin de bir süre sonra normal kedilerden hiçbir farkı olmadan yaşayıp gittiğini duymuşkluğum var sadece.

Engelli dostlarımızı düşünmeniz çok anlamlı size kocaman bir bravo!

Ne yazık ki onların bakımı hakkında pek fazla bir bilgim yok ancak kedi bakımı hakkında birkaç şey söyleyebilirim.

- Kediler evde kimse yokken yeterli mama ve su ile 2-3 gün kalabilir.

- Kediyi her mutfağa girdiğinde kovmalısınız. Gazeteyi rulo yapıp yavaşça vurabilirsiniz. Zamanla alışacaktır ancak yine de mutfağınızın düzenli olması lazım.

- Balkon işini çözmelisiniz, kaçabilir. Başka kedi gelip zarar da verebilir.

- F/p oranı çok iyi bir veterinerim var sizi ona yönlendirebilirim. (istanbuldaysanız)

- Kaliteli mama kullanmalısınız.(ben Proplan kullanıyorum çok mutlu kedim.) Market mamaları böbreklerde sorun yapabilir ilerde. Sitelerin indirimleri oluyor onları takip etmelisiniz ya da bazı petshoplar kaliteli mamaları açık bir şekilde satıyor öyle daha ucuza gelebilir.

Şimdilik benden bu kadar :)

pencere ve balkon kapısına tel taktırmalısın.

onun dışında bir sorun yok.

ev yemeğine alıştırmazsan, sadece kedi maması verirsen yemek masasına ya da tezgaha çıkmaz.

kedilerin hiç bir şekilde tencere ve kesici aletle işleri olmaz. kendi oyuncakları ve ev eşyaları arasındaki farkı çok iyi bilirler.

kedi olur bence. engelli bir kedi apartman için en iyi seçim olur hatta.

kediler 16 saate kadar uyuyorlar zaten, evde size fazla ihtiyaçları yok. temiz mamaları, suları, kumları olduğu ve günde 15-20 dakika sizle oynadıkları, egzersiz yaptıkları sürece mutlu mesut yaşayacaktır.

bizim evde iki kedi var, biri yüksek sesle "hayır" denince anlıyor, o yüzden mesela tezgaha hiç çıkmıyor. diğeri ise sağır olduğundan, pek anlamıyor, onu durduramıyoruz. bayağı tüy yemişimdir şu son 2-3 yılda, ama hala ölmedim :)

her zaman duvara yakın olan ocakları kullanıyoruz. çünkü hayvan bazen tezgaha çıkmak için önce ocağa atlayabiliyor. bıçakları ise hiçbir zaman ortalıkta bırakmıyoruzm. aynısı kırılabilir her şey için geçerli. etrafa saçılan cam kırıkları da bıçak kadar tehlikeli olabiliyor, özellikle hayvan bir şeyi kırdığında korkup son hızla kaçma eğilimde olduğu için, bir tarafını rahatlıkla kesebilir.

bizimkiler balkondan bir kaç defa defa düştü, ev zemin katın bir üstünde olduğundan bir şey olmadı... daha yüksekte olsa, mutlaka bir çözüm düşünürdük. çünkü, eninde sonunda bir şeyin peşinden aşağı atlayacaklar... o kadar akıllı değiller ne yazık ki.

bütçenin yetmediği bir durum diye bir şey söz konusu olmamalı. çünkü çocuktan farksız bu hayvanlar. tıpkı bir anne-baba gibi yaklaşmalısın olaya. senin annen-baban "bütçem yetmediğinde bu çocuğu ne yapacağım?" diye düşünüyor mudur? o yüzden sen de bir anne baba gibi, gerektiğinde kendin yemeyip, ona yedirmeyi göze almalısın. bütçeni ona göre yapmalısın. öğrenci olmak vs. bir şeyi değiştirmez o hayvan için. bu ay sıkışıksın diye, "az yiyeyim, hasta olmayayım" demeyecektir.

bir kere evini açtın mı, o hayvanın sorumluluğunu sonuna kadar üstlenmeyi kabul etmiş oluyorsun, bunu unutma. özellikle, engelli bir candan bahsediyorsak, sokakta yaşama şansı olmayacaktır. başka bir eve alışacağının da garantisi yok. bunalıma girebilir, stres yüzünden hastalanıp ölebilir...

temizmama.com'daki mamalardan alabilirsin. ucuz ve kaliteliler. veterinerlerle irtibata geçip, onlardan aşılar, kısırlaştırma vs. için fiyat alabilirsin. bazı veterinerler engelli sokak kedilerine büyük indirimlerde bulunabiliyorlar. benim kedim geçen sene 150 liraya kısırlaştırıldı. bazı veterinerler 500-600 lira isterken...

engelli kedilerin genellikle ekstra bir ihtiyaçları olmuyor, aksine apartman hayatına daha uygunlar bence. genelde daha sakin ve uslu oluyorlar.

tek gözü görmeyen kedilerin, normal kedilerden pek farkı olmuyor. derinlik algıları zayıf olduğundan belki biraz daha tedirgin olabiliyorlar. mesela bizim evde, garip bir ikea paspası var, çok girintili çıkıntılı olduğundan mıdır nedir, hayvan onun üzerine bir defa bile basmadı. hep etrafından dolanıyor :)

diğer engelli kedileri bilemiyorum fakat, tecrübe ettiğim kadarıyla, sağır olan kedilere biraz farklı yaklaşmak gerekiyor. evde huzursuz olmamaları için, o sizi görmeden ona dokunmamaya çalışmalısınız. sizi duymadıklarından, yaklaştığınızı fark etmediklerinden, dokunduğunuzda irkilip aşırı tepkiler verebiliyorlar. bir keresinde eve gelen bir yabancı, sağır kedim uyurken ona yaklaşıp dokunmuştu, hayvan kapılara, duvarlara çarpa çarpa ta en uzaktaki odaya kaçtı...

ama sağır olmanın güzel tarafı, çoğu kedinin korktuğu elektrik süpürgesi, poşet sesi gibi seslerden rahatsız olmamaları. rahatsız edilmeyeceklerini bildikleri bir evde, huzur içinde uyuyorlar.

sokakta yaşama şansları olmadığı için, sağır bir kedi sahiplenmenizi tavsiye ederim.

Antalya da güzel bak, orayı da boşlama. kışın daha ılıman ve hafta sonları gidecek bol yer var.

@mea sadece bu iki seçeneğim var ama bölüm sadece bu iki üniversitede :/

bence bölümün için hangi üniversitedeki hocalar daha kaliteli eğitim verebilecekse onu seç. şehre değil okula bakardım yani yerinde olsam.

mea, şehre göre okul seçilmez demek istemiş ama o kadar ironi içinde anlaşılmamış pek.

eğitimleri birbirine benzerse izmir'de yaşaması daha kolaydır. yine de hocaların çalıştığı konulardan hangisine daha yakın hissedildiğine de bakmak gerekir.

Ikisinede basvur hangisine kabul alirsan o sehire gidersin. Nasil kendinden bu kadar eminsin anlayamadim. Iki universite de kesin mi ki?

@devilred haklısın hocam. Telaşla farkına varamadım. Şartlar, hocalar arasında çok fark yok. Ben onu kafamda hesapladığım için kusura bakmayın.

@mutluşişman hoca eğitim denk neredeyse.

@traveller oyp tercihi yapacağım aslında birinci sıraya hangisini yazmam lazım.

daha önce istanbula gitmediysen, istanbul olabilir, ama inan bna çekilecek çile değil istanbul.

izmir iyidir

şu an nerdesin? hayatında hiç istanbul'da yaşadın mı? istanbul apayrı bir tecrübe ve gerçek anlamda insana çok şey katar. ancak evini tuttuğun yere göre okula gidip gelmen çileye dönerse de çok şey götürür.

izmir kebap yer. temiz, sakin, düzenli. ama istanbul'daki imkanların onda biri yok.

ben doktora yapan bir insanın ufkunun her türlü genişlemesinden yanayım. iki şehirde de dörder yıl yaşamış biri olarak İstanbul diyorum. ama evini tuttuğun yer çok mühim. toplu taşımaya çok uygun olmalı. ben üsküdar'da yaşarken beşiktaş'ta okula gidiyordum. tek bir motor (vapurun küçüğü) ile on dakika sürüyordu. çok da mıutluydum trafik çilesi çekmediğime.

@sen git hocam ankarada yaşıyorum aradığım cevap böyle bir şey. Okulların eğitimi hemen hemen eşit. Çalıştığım konu üzerinde de iki üniversitede de hocalar var alanda tanınmış hocalar. Okullarla ilgili problemi hallettim zaten o yüzden şehir seçmek kaldım.

Son bir ekleme daha yapayım: eğer yurt dışına çıkmayı (akademisyen olarak bir üniversitede çalışmak için) planlıyorsan İstanbul her zaman öne çıkarır seni. (Üniversite değil şehirden bahsediyorum.) Yabancılar için Türkiye deyince sadece İstanbul var ve İstanbul deyince genel bir ilgi oluyor. Öyle ya da böyle ya duymuşlar ya da biliyorlar ve ilgililer. Kuzey Avrupa ve ABD'de yaşadım ve Türkiye'yi bilen herkes nereden geldiğimi sordu. "İstanbul" dediğimde ilgileri arttı.

Bu da böyle bir anekdot olsun. Belki işine yarar.

İstanbullulara İzmir köy gibi geliyor. İstanbul'a alışık değilsen İzmir'i tercih edebilirsin. Mesleğin doktora sonrasında serbest piyasaya atılmanı gerektirecek bir şey ise İstanbul'u tercih etmen daha mantıklı. Benim hırslarım yok, huzur istiyorum dersen tartışmasız İzmir.

kedi mutlu değil, ama bazı değişiklikler yaşamış, biraz zaman verin. o istediği kadar sevin, fazlasını yapmayın. kediler uzun vadede sahiplerine benzerler.
ismi varsa, yumuşak bir ses tonu ile seslenin, bunu anlarlar. zaman verin.

evi değişmiş, depresyona girmiş. bu en önemli faktör.

bir de bu kısırlaştırıldı mı? anladığım kadarıyla kısırlaştırılmamış. kızgınlığa girmiş olabilir.

ev değişeli 2 ay oldu. bu sürede önceki evinde seyahat nedeniyle yarım kalan kızgınlığı birkaç gün aradan sonra 2 hafta sürdü, daha sonra 2 gün önce ikinci kızgınlık dönemini de atlattı. kızgınlık döneminde akşamları şırınga ile ağızdan 0,5ml passiflora veriyoruz. kısırlaştırılmadı, ilk fırsatta kısırlaştırmayı düşünüyoruz.

bazen bizi sevdiğine dair sinyaller alıyoruz ama çok zayıf. böyle yanımızdan geçerken patisiyle dokunuyor, ısırdığında acıttığını anladığında sakinleşip yalamaya başlıyor falan. tuvalete girince kapıda bekliyor, eve girerken kapıda karşılıyor. geçen hafta hastalandım, ben uyurken beni uzaktan izlemiş mesela. ama bütün bunların hepsinde daha önce olmayan bir mesafe var.

ilk kez kedi bakıyorsunuz galiba. anlattıklarınıza göre doğru yoldasınız, kedi evine ve size yavaş yavaş alışacak.

kısırlaştırma meselesi çok önemli. epey geciktirmişsiniz. yazıktır. hayvan gereksiz yere huzursuzluk yaşıyor ve bunun sonucu istenmeyen davranışları oluyor. siz kısırlaştırmayı geciktirdikçe bu istenmeyen davranışlar kalıcı olmaya başlıyor ne yazık ki :(

isim, soyad, doğduğun yer, okuduğun okullar filan. öyle zor şeyler değil.

@mea maxima culpa hadi ya başvurduğun bölümle alakalı hiçbirşey sormuyorlar mı? sonra bir de mülakat olacakmış. zaten özgeçmiş veriyoruz.

bilemiyorum ki sarı çizmeli Mehmet ağa arkadaşım. farklı galaksilerde yaşıyoruz sonuçta.

özgeçmişe biraz ekleme yaparsın.

Sınav işte, başvurduğun bölüm neyse girmeye yeterli misin değil misin onu ölçmek için yapılan sınav. Farklı bölümlerden de insanlar başvuracağı için temel sorular sorulur. Atıyorum felsefeye başvuru yapacaksın Kant etiği sorarlar vs vs.

Boğaziçi BIS/MIS için 4-5 soruluk bir sınav olmuştu. Yanlış hatırlamıyorsam 2 tanesi yorum sorusu, 2-3 tanesi de yazılım/analitik kafada sorulardı. Birisi çok basit bir kodu çalıştırınca ne olacağıydı falan. Zor şeyler değil...

bekle çıkar kendi sen öyle yaptıkça oyun sanıyor

ya da varsa bu ipli oyuncaklar falan onlarla dene
ya da poşet gibi bişey koy ilgisini çek

yaş mama

yaş mama

Yas mamayi kessen yemez. Hic sevmiyo. :/ oyuncak etti beni hala cikmadi pis ya.

Lazer var mi lazer? Onla bi isik yap yakalamaya caliscaktir.

kuru mamalarla yol yap yatağın kenarından biraz uzağa kadar. çıkar çıkmaz atlama üstüne hayvanın biraz uzaklaşsın alırsın

oklavayla dürt oklavayla, tatlı dilden anlayacağı yok :/

Oklavayla da kovaladim tum dediklerinizi de yaptim yok anam yok.
Elektrik supurgesi calistiricam da ödü bokuna karisacak o zaman da uzulurum. :(

acele etme (acelen yoksa), otur biraz başka şeylerle ilgilen. bir yandan da büyükçe havlu hazır tut, dursun kenarda. o yavaş yavaş çıksın ortaya. yine bir şey yapma, normal bir günmüş gibi hareket et, onu sevmeye çalış arada falan. sonra bir anda havluyla al koy kabına. özetle, sen amuda kalksan da hayvanı götüreceğini biliyor hani. onu bi unutsun hayvan :)

yatağı kaldır :(

pardon da arkadaşlar saf mısınız siz el kadar kedini oyuncağı olunur mu?

viledanın sapını içeri dürt çıkar oradan.

böyle saatlerce kedinin keyfini beklerseniz hayat geçmez.

ayrıca ensesinden tutup öyle taşıyacaksınız.

öyle canım benim bugün veterinere gitmeye ne dersin, bak evet dersen dönüşte ton balığı yeriz beraber diye kandıracağınızı mı sanıyorsunuz :)

ya da boş ver bekle canım.

Elektrik supurgesiyle dalip cikarttim sonunda.

@mea maxima culpa, gel benim kediyi viledanın sapıyla dürtüp sonra ensesinden tut bakalım tutabiliyor musun :) veterinerler dahi üç kişi koca eldivenlerle zar zor tutabiliyor hayvanı.

@soso seninki özel bir kediymiş.

kendi haline bırakalım biz onu :) olduğu gibi dağınık kalsın.

Geç olmuştur ama benim taktik şöyle; bizimkisi minik kağıttan yapılma toplara bayılıyor. Her ne olursa olsun, bu topları önünde bir yerlere atınca gözü dönüyor. Bildiğimiz a4 kağıdı buruşturup top haline getirin, sonra onun görebileceği bir yere fırlatın. Çok işe yarayacaktır.

ulucanlar cezaevi müzesi

Ben tunalida gezmeyi severim. Dr dan bir başlarım tüm pasajlara girerim. Hele orhun sahaf mı ne var tam emin değilim adından mutlaka görmelisin. Cizgiroman seversen devrialem sahaf.

@sen de git sen de unut hah, aklımdan çıkmıştı o, çok iyi oldu yazdığın. teşekkürler.
@kablelvuku teşekkürler.

koskoca beton yigininda gezerken eglenilcek yer yok ki..

ulucanlar +1

eymir golunde bisiklete cikabilirsin

otostopla odtuye girersin kampusu gezersin

akm de yoresel etkinlikler olur gidebilirsin

Eğer ilgini çekiyora Anadolu Medeniyetleri Müzesi çok değerli bir yerdir. Cer Modern'e uğra. Cumartesi açık hava film gösterimi var.

kaleye çık, hamamönüne git. tee operadan başla tunalıya kadar yürü. odtüye gidip çatıda kahvaltı yap. kızılayın bütüüün sokaklarını gez. behzat ç nin barına git, teras bar, meyhanesi kötü diyolar. cermodernde süper etkinlikler var, bakabilirsin. benim yerime de gez :/ bide ankara simidi ye mutlaka.

@sesee ilgimi çeker kesinlikle, teşekkürler. cer modern'i de ekliyorum listeme.

cer modern +1 orada güzel sergiler oluyor.

eğer ki sergilerden devam etmek istersen gop gezegen sokak ta galeri nev var. web sitesıne bakarsın hangı sergiler varmış diye.

cinnah a çıkarken hemen sağda siyah beyaz galeri var. cinnah a çıktıktan 300 m falan sonra yine sağda galeri loyart var.

sanat eserlerine meraklıysan buralara bakabilirsin.

ayrıca kokoreç seviyorsan aoç ye gidip kokoreç yersin. sonra behzat ç nin mahallesini görürsün.

ulus kalesinin girişinde rahmi koç müzesi var. orası da güzeldir. etrafında iyi yemek yapan yerler de var tabi. ankara manzaralı falan.


not: loyart çok iyi değil ama olsun.

itfaiye meydanı

@kupigometa behzat ç.'nin mahallesi neresi dedin, tam anlayamadım. görmeyi, şöyle sokağından geçip triplere girmeyi isterim:)

gazi mahallesiiii <3 <3 <3

Odtü'ye otostopla girmeden ankaraya gittim deme aman bak

Güzel yerler hep yazılmış zaten o yüzden bana söyleyecek tek bir şey kalmış:

SAKIN ULUS'A GİTME

ya ankara'daki güzel seylerin cogu ulus'ta + kizilay ulus'tan cok daha les bir yer. beypazari falan var güzel bu arada. etnografya müzesine gitmediysen cok hos binasi falan.

MTA müzesi. içinde dinazor filan vardı.

bir de Anıtkabir'deki müzeyi eğer görmediysen mutlaka git. Kurtuluş Savaşı ile ilgili gerçekten güzel hazırlanmış bir müze.

arkadaş yazmış zaten. detay vereyim biraz.

gazi mahallesi nde ama orada kokoreç çilere gelmeden tcdd hastanesi var. o hastanenın yanında bi mahalle göreceksin. o mahallede evi ve hastane tarafındaki 2. ya da 3. sokaktaydı ev.

@mojiziku düzeltme yaptı "gazi mustafa kemal devlet hastanesi yeni adı :)

ayrıca demiryolalrı tren durağı yazarsanız belki daha net bilgi olur :)"

ama gerek kalmadı ki :/

:((( www.chip.com.tr

Sekiz yaşındasın di mi?

100 Dünya Klasiğinin birinden başla sen.

Dalga geçmeden lütfen.

şu yaşına kadar tek bir kitap okudun ve yazım kurallarına, noktalama işaretlerine bu kadar hakimsin öyle mi? neyse, martin eden oku.

Kimse inanmasa da öyle, teşekkür ederim.

baştan sona roman anlamında diyorsun herhalde. Yoksa ders kitabı da mı okumadın lan salfasd :D

ilgi alanına göre seç, Dan Brown'un Melekler ve Şeytanlar, Dijital Kale gibi kitapları çok akıcıdır.(ikinci kitap için akıcı ana akım şeyler iyi olabilir)

Ben Stephen King hastasıyım. Medyum, Göz, Hayvan Mezarlığı vb. bir şeyi okuyabilirsin.

edit: trollük yapıp Kuran meali oku kardeşim deseydim keşke :/

ivan denisovicin bir gunu 140 sayfalik ince fakat guzel bi kitaptir, dil kolay anlatimlar basit tasvirlerse detaylidir.

yamulmuyorsam nobel kazanmisti ama yaniliyor da olabilirim cunku kitap okumam.

Simyacı

geceleri şekerin ani biçimde düşüyor da olabilir. babanem benzeri şekilde olduğunda ölçmüştük 25'e falan düşüyormuş şekeri.

genel bir test yaptır önce. zaten şikayetlerini anlatınca doktorun (endokrinoloji) kafasında canlanır bir şeyler.

ilk etapta bir dahiliye uzmanına gitmeniz yeterli.

o gerekli testleri yaptırır.

2-3 saatten fazla aç kalmamaya çalışın şimdilik. şeker ya da meyve yemeyin. bunlar şekeri hızla çıkartıp sonra hızla düşürürler.

protein alırsanız daha uzun süre tok tutar.

örnek olarak meyve suyu yerine süt, ayran, kefir gibi şeyler için. yoğurt yiyin.

şekerin düşüyor olabilir ama bunların şeker hastalığı ile bir alakası yok.

gece uyanıp çikolata yemek nedir,neden sağlığını hiçe sayıp kendine eziyet ediyorsun?

şekerin zararları ile ilgili 80 maddelik liste çıkarttı profesörler? sağlığına dikkat eden güzel yaşlanmak isteyen insanlar basit şekeri hayatlarından çıkartıyorlar. kavun karpuz yerken bile içindeki şekeri düşünüp az yemeye çalışıyoruz.

özetle bu durum normal değil.sabah yorgun kalkman halsizliğin sinirliliğin hep şeker tüketiminden. testleri iyice yaptırıp gereken tedaviyi olup sağlıklı beslenmeye başlamalısın. aksi halde şikayetlerin geçmez.

bi de unutmadan tatlıkrizi anlarında çiğ kuruyemiş ve kuru kaysı yemeye çalış, çok faydasını görürsün.

bir oturuşta 5 lahmacun veya bir buçuk iskender gömen 34 beden ablalarımızı sen bir de 30 yaşından sonra gör.

Bu konuda sürekli bir bilgi kirliliği mevcut mesela 1 saat koşu yaparak kilo filan verilmez, aynı şekilde kalori kısarak da kilo verilmez.

''Yağları eritmenin tek yolu kardiyodan geçer'' diye bir şey de yok yani bahsettikleri kardiyodan geçmiyor en azından.

Kilo verme olayında sana şimdiden tonla yanlış şeyler yazacaklar ki sen bence angelus'un yazdığı şu uzun entry'i uslubuna bakmadan oku,orada yazılanlar doğru çünkü:

eksisozluk.com

Sorunla ya da metabolizma hızınla alakası yok bu yazdığımın farkındayım. Sağlık problemin olduğu aşikar zaten onun dışındaki bi dünya hatalı bilgiye kulak asmaman için peşin peşin yazayım dedim.

edit:bu arada ben yağ yakmaktan bahsediyorum kas yıkımından değil. uzun kardiyoların sonunda kortizol salınımı kas yıkımının artması özellikle de ''kadınlarda'' skinny fat oluşumunu tetikliyor. Her sabah 1 saat koşu yapıp da hala göbeğin erimeme sebeplerinden birisi de bu mesela(sağlıklı bir insanda).

Bende de hipotroid var. normal yememe ragmen birara kilo alinca doktorum farketti durumu. Eutrox kullanmaya basladim. Bir iki ay icinde normal kiloma dondum. Boyum 1,75 kilom 58 normalde. Su an hamileyim. Devamli eutrox kullanmaya devam ediyorum. Bir problem yasamiyorum. Acaba diyorum doktorunuzu mu degistirseniz. Hipotroidin tedavi edildiginde bu kadar problem yaratmamasi lazim

Ortalama bir kadının bazal metabolizması 1300 kalori harcarken ortalama bir erkeğin metabolizması 1500 kalori harcar, ortada çok büyük fark yok. Şişman bir kadın öküz gibi yiyip yatmıyorsa 200 kalorilik fark ciddi bir fark değildir. Onun dışında, kadınların erkeklere göre tek dezavantajı kas kütlelerini testosteron nedeniyle artıramamalarıdır. Zira kas hücreleri enerjiyi en çok harcayan, dolayısıyla yağı en çok enerji olarak kullanan bölümdür ama bu kadınların daha az yağ yakacağı değil, erkeklerin daha çok yağ yakabileceği anlamına gelir. Yani kadınlar da mevcut durumlarında, sağlıklı besleniyorlarsa eğer ortalama bir erkekle hemen hemen aynı miktarda yağ yakma kapasitesine sahiptir. Bunların dışında kalan her şey şişko bahanesidir.

evvelce her gun ictiginizi yazmistiniz...

zeka problemi yaşıyorlar. şişmanlığıyla ilgili bir insana laf sokmak, aşağılamak bunun belirtisi. Buna maruz kalan kişi nezaketinden ses çıkarmıyor. Yoksa o kişiyi ağlatarak mekanı terkettirir.

kıskançlıklarından ve komplekslerinden.
ya kendileri sonradan zayıflamış oluyor ya da ellerinde zayıflıktan başka bi kozları olmuyor.
benim de boyum 1.72 kilom 70. kendimi bildim bileli spor yapıyorum, takımda oynuyorum gelip bana öğüt veriyorlar. ölçtürsem yağ oranım 1.70 e 50 kg olandan düşüktür. kendimi de şişman falan hissetmiyorum.
bi de sağlık için zayıfla falan diyorlar ellerinde çay sigarayla.

@e haliyle haklısınız, ondan olabilir ama günde 2 birim içkinin, bu denli bir şişmanlık yaratacağını düşünmüyorum. elbette içmesem, belki 1-2 kilo fark ederim.

yaklaşık 10 senedir pcos'um var, 25 yaşındayım, fazla kilom hep vardı (1.65 boya 60-65 arası değişen kilo), çevremdekilerden fazla yemedim hiç, fırsat buldukça spor yaptım, ama şöyle 55'i göremedim. ilgisiz doktorlar yüzünden pcos'un insülin direncine sebep olabileceğini de bilmiyordum. sonra kendim gittim ölçtürdüm, tabii ki insülin direncim varmış. 2 haftadır ilaç + perhiz yapıyorum, bu işin sonunda 55'i görürsem bugüne kadar gittiğim tüm kadın doğumcular için çok güzel laflar hazırlayacağım. dışarıdan özgüven sorunu olmayan, mutlu mesut bir insanmış gibi görünsem de esasında hem pcos'un saç dökülmesi, tüylenme gibi problemleri ve fazla kilolar resmen bir yara içimde.

bir insan bir soruna kendisi sahip değilse her şey çok kolaymış gibi görünür. her konuda böyle, özellikle de kilo mevzusu tabii. bahane gibi görünen şeyler derin sorunlar. düz adamlar ve gerizekalılığının bahanesi olmayanlar anlayamaz.

@Mirabel
nesi kıskanılacak nesi kompleks yapılacak arkadaş bu durumun.
aşırı şişmanın nesini kıskanayım; yemek yerken bile terlemesini, otobüse yetişmek için koştuktan sonra 5 dk kendine gelmeye çalışmasını falan mı? insan kendini bilmeli biraz zararlı işte aşırı şişmanlık, insanoğlu bu değil.
acıma olarak gözümde günde 2 paket sigara içen de aynı bir oturuşta normal öğünde iki hamburger yiyen de.
bir oturuşta 5 lahmacun yiyen 34 beden kız da tanımadım hayatımda, hadi diyelim yediyse, 2 hafta kuş gibi beslenir 34 beden kalmak için öyle bir kız.

şişman olduğu halde domuz gibi yemeye devam eden, kendine saygısı olmayan insanlara çemkiriyoruz genelde. kendine saygısı olmayan insana ben neden saygı duyayım ki?

mesela her sabah işe giderken bir "lavuk" görüyorum, boy 175cm kilosu en az 120. herif abartısız her sabah bir elinde açmalar diğerinde şeker deposu cappy meyve suyu, yiye yiye gidiyor. yemin ederim geçerken yüzüne tüküresim geliyor ne iğrenç bir insansın sen diye.

@angelus Yani kadınlar da mevcut durumlarında, sağlıklı besleniyorlarsa eğer ortalama bir erkekle hemen hemen aynı miktarda yağ yakma kapasitesine sahiptir. Bunların dışında kalan her şey şişko bahanesidir.
sadece kadınlar ve erkekler arasında değil, genel olarak insanlar arasında metabolizma hızı farkı bulunmasının bir gerçek olduğu şişman bahanesi mi?
tanıdığım herkesten daha sağlıklı beslenmeme rağmen, ki entrynizi okudum, büyük ölçüde zaten sizin dediğiniz gibi besleniyorum, yaz sıcağı zamanları dışında, günde 5 km en az yürüyüş yapıyorum, ve şişmanım.
tam olarak eleştirdiğim, yaa göt yaydığınız için şişmansınız, boğazını tutamayan mallar tavrını göstermeniz gerekli miydi, fikrinizi belirtmek için?

@acemi +1. bir de ben kendiyle barışık olmayan şişmanlardan haz etmiyorum. İnsan şişman olmayı, sağlıksız şeyler yemeyi tercih edebilir, 100 kilo olabilir, tüm gün çikolata gömebilir, öyle mutludur. E o zaman beni ilgilendirmez. Ama şişmanlığından mutsuz olup, bunu değiştirecek iradeye sahip olmayan, elinde kolayla gezmeye devam edip, "yoa siz medyanın algı yönetimi yözöndön zoyof kodonlorı böğenöyösunuz, eskiden erkekler büyük kalçalı kadınları tercih edöyömoş" falan diye salak salak konuştukları zaman tüylerim diken diken oluyor. Buna uyuz oluyorum ben. Yoksa insan halinden mutluysa istediği kadar şişmanlasın, banane, kendi hayatı, niye çemkireyim ona.

164-60 bence gayet güzel. lokum gibi.

tembel insanlara çemkiren çemkirsin.
80 kilo olup 4 lahmacun yiyen gördü bu gözler.

Metabolizma farkı, kişinin mevcut durumuna göre değişkenlik gösteren bir kavramdır. Bu fark kişinin beslenmesine egzersizine ve genel yaşam şekline göre değişebilir. Yani şişko bir insanla zayıf bir insanın ayrımını yapan şey, metabolizma farkı değildir. 25 yaşındaki ortalama bir kadın 1300 kalorilik bazal metabolizmaya sahipken, aynı şartlardaki erkek 1500/1600 kalorilik bir bazal metabolizmaya sahiptir. 1300 kalorilik hıza sahip bir kadın ciddi bir ağırlık antrenmanı yapıyorsa beslenmesine dikkat edip iyi dinleniyorsa, bu kalori yakımı 1500 kaloriye çıkabilir. Yani erkekle hemen hemen aynı kaloriyi yakabilir. Bunu belirleyen şey senin yaşam şeklindedir. Ha ama her gün hamburger yiyip kola içersen, o kalori harcaması 1200 kaloriye de düşebilir. Yani erkekle kadın arasında o kadar da fark yok. Tek fark, dediğim gibi, erkeklerin kas kütlesi testosteron nedeniyle daha çok büyür, o da daha çok enerji harcar. Yani ağırlık çalışan bir erkek metabolik hızını 2000 bin kaloriye de çıkarabilir. Bunlar doğuştan gelen genetik kodlar değil, sonradan değiştirebilir kavramlar. Tabii bu anlattığım her şey, aynı cinsler için de geçerli. Bir erkek hayvan gibi çalışıp beslenip dinleniyorsa, karşılığını tabii ki metabolik fark olarak alacaktır. Bahsettiğin farklılıklar buradan kaynaklanıyor. Yoksa standart iki kişinin arasındaki metabolik fark 50 kaloridir 100 kaloridir, fazlası değil.

Onun dışında; tavrım doğrudur yanlıştır, onun için bir şey diyemem. Ben bu şekilde yaklaşıyorum, başkası daha farklı şekilde yaklaşır. Şişman olanlar da "Onlar gerizekalı kıskanç mal" diyorlar, ben şahsen alınganlık göstermiyorum. Şişmanlar da göstermesin. Şişmanlık bir engel değil, mevcut durumlarına saygı göstermek zorunda değilim, eleştirilemez bir şey değil yani. En nihayetinde şişmanlığa neden olan şeyin ne olduğunu hepimiz biliyoruz.

@gaza gelen:
başta belirttiğim gibi:
ya kendileri sonradan zayıflamış oluyor ya da ellerinde zayıflıktan başka bi kozları olmuyor.
kendi vücutlarını/estetik algılarını idealize ediyorlar. kate uptona, kim kardashiana bile şişman falan diyorlar. türkiyedeki algı şöyle: zayıflık=fitlik. bilmiyorlar ki insanlar o kalçayı/kolu/bacağı/göğsü yapmak için zayıfın yaptığının 3 katı egzersiz yaptı, emek sarfetti. onlar bişey yemezken diğeri daha farklı ve zahmetli/pahalı beslenme programı takip etti vb..

bi de zayıflık=kendine saygı nedir? sigara içmeyen şişman, sigara içen zayıftan iyidir bence.

yanlış yerde yazmışsın.

burada resmen fat shaming yapanlar var. bilimsel bilimsel süsleyerek konuşuyorlar. sen de oooo yetkili abiler varmış burada diyorsun. sonra bir hakıyorsun şişmanların "sağlıklı" toplulumuzda yaşama hakkı yok yazıyorlar.

bir şekilde sağlıklı bir vücuda sahip oldukları için bütün ömür boyu böyle kalacaklarını düşünen, kimsenin sağlığının bozulabileceğini düşünmeyen, kilo vermenin , özellikle de sağlık sorunların varsa, ne kadar zor olduğunu hiç bir şekilde bilmeyen, işkembeden internet uzmanı olan, bilimsel konuşuyor gibi yapıp gözlerinizi boyayan, şişmanlara düşman, bencil ve cahil insanlar var.

hemen koşup yazmışlar zaten. şişmanlar sağlıklı değilmiş, tembelmiş, pismiş bla bla bla.

diyorum ki öncelikle "İNSANLIK". bugün şişmanları dışlayan insanlar yarın yaşlıları, sakatları, çingeneleri, sokak kopeklerini, aaaa tanıdık gelmeye başladı sonra da Yahudileri filan dışlayacaklar. işte insanlığın bittiği yer budur.

sağlık sorunları (metabolizma ile ilgili, fizyolojik ya da psikolojik ne olursa olsun) yüzünden kilo alıp sonra bu kiloları vermeyi denemeyen, kilo vermenin ne kadar zor olduğunu görmeyen kimse gelip konuşmasın burada.

kilo vermek internette cır cır konuşmak kadar kolay olsaydı amerikanın yarısı obez olmazdı.

kilo vermek çene tutmakla olsaydı herkes çok kolay zayıflardı. obezite cerrahisi diye bir bilim dalı ortaya çıkmazdı.

o yüzden bu faşist, nefret söylemlerini bırakın. kendinize gelin.

herkes kendisine baksın. insanları internet üzerinde şişmanlar diye bunaltmayın, aşağılamayın.

kilo vermek gayet kolay kardeşim kendinizi kandırmayın hiç boşuna. inanacaksın, nefsine hakim olacaksın bitti. "zayıflayamıyorum uff ya:(" diye bir şey YOK! 105 kilodan 75 e düşmüş 175 cm'lik birisi olarak söylüyorum bunu. ben de bu yollardan geçtim bu "zayıflayamıyorum" diyenlere asla ama asla itibar etmiyorum.

hayatim boyunca anlam veremedigim bir durum bu. yok biz zaten hastaliktan olanindan degil sisman sisman hala yiyen insandan tiksiniyoruz diyorlar. size ne ki kime ne? hicbir zaman anlayamam zaten, insan durup dururken sokakta gordugu birinden tiksinme ihtiyaci neden duyar? ha o adam gelir benimle birlikte ol der, tipim degil diye istemez sahis o neyse de. tutup boyle kendine saygisi yok o yuzden saygi duyamam demek ahmakca. kendimi bildim bileli 45 kilo bi insandim, hic kilolu birini gordugumde ay az ye demek gibi bir haddi kendimde bulmadim, gerek de duymadim. bunu en acimasizca yapanlar gecmiste epey kilolu olup sonra bi sekilde verenler. en cok dikkat etmeleri ve gecmiste o kadar maryz kaldiklari halde.

ben hiç maruz kalmadım kimsenin gözle tacizine veya çemkirmelerine. obez isen haddini bileceksin, yolda sağda solda restoranda açma pide börek iskender yemeyeceksin. yersen de ta**ak malzemesi olmayı kabulleneceksin. çünkü aciz, ezik bir insansın sen gırtlağını bile tutmaktan bihabersin.

not: buradaki "sen" herhangi bir obez kişidir. kimse muhatap alınmamıştır.

şişmanlık, obezite bir sağlık sorunu. resmen bir hastalık olarak tanınmış durumda. bunun için uğraşan doktorlar, uzmanlar, diyetisyenler, cerrahlar, bilim adamları var. var oğlu var.

kilo vermek bazı insanlar için kolay olabilir. hayatlarının belli bazı dönemlerine kolaylıkla kilo verenler olabilir ama başka zamanlarda durum değişebilir. ancak genel olarak kilo vermek kolay değil. bin türlü etken ver.

kilo vermeyi zorlaştıran etkenlerin başında psikolojik sebepler var. şişmanların üzerinde mahalle baskısı var. hem de en yakınları, aileleri, arkadaşları tarafından.

bugün sapasağlam bir insanken yarın nasıl araba kazası geçirip sakat kalabilirsen, bir tarafında kanser, ülser gibi şeyler çıkabilirse, yarından itibaren obez de olabilirsin.

nasıl bu kadar cahil konuşuluyor anlamıyorum.

ben zayıfım, her şeyim mükemmel, zayıf olmayan tüü kaka, pis, aptal. şişmanlar ölsün.

sonradan zayıflamışlarda travmatik bir durum oluyor ciddi ciddi. geç ve zor elde ettikleri şeyi sahiplenerek kendi önemlerini arttırma gibi bir şey.

tanıdığım bi kız var lisede şişmandı sonradan zayıflayıp şişmanlara düşman olmaya başladı. sarhoş olup olup "ben zayıf olduğum halde neden x'in daha fit/yakışıklı sevgilileri oluyor" gibi şeyler söylüyordu.

sabah kalkıyor çat çakmak sesi arkasından sigara kokusu sonra bana "karşımda mcdonalds yeme. midem bulanıyor" diyor asdsdasd

biri ondan şişmana iltifat edince hemen ortamda konuyu şişmanlığa getiriyor. şişmanlar israf falan diyordu.

bence bu sendromun bi adı olmalı.

@mirabel İngilizce deyimler kullanmayı pek sevmem ama Amerikalılar o senin arkadaşın gibilere "bitch" diyorlar.

o sendrom filan değil karaktersizlik.

Hiç şişman birine çok yiyosun falan dememişşmdir. Ayıp yani. Anneme kardeşime falan takılırım tabi de. Kendim de benzer muameleye ters yönden uğradığımdan insanların dış görünüşlerinin kolayca değiştiremeyecekleri noktalarını pek görmüyorum. Yani desen ne olur sanki karşındaki duymuyo mu bin kere. Fakat bi buçuk iskenderi gömen 34 beden kız evrimde şişman kızın baya bi önüne geçmiş. Olay onu tercih ettiler beni etmediler ühü noktasına gelmesin. Hayatta böyle çok acı gerçek var.

Düşüncelerinizde kesinlikle haklısınız. Türk insanı, ne yazık ki düşüncesiz, anlayışsız, bencil, kötü niyetli, boşboğaz vb. olduğu için bu tür durumlar ortaya çıkıyor. Kilonuzda bir sorun yok, dahası yapmanız gerekenleri de yapıyormuşsunuz zaten. Hem yapmasanız kime ne? Bu tamamen kişisel bir durum, kişi kendi rahatsız oluyorsa oluyordur, olmuyorsa olmuyordur.

zeytinyağı, tereyağı kullanabilirsin.

makarnayı haslama suyuna tuz ve zeytinyagı koymuyor musun? sadece sosun yagıyla olmaz.

bence sosu dışında hiç yağ kullanma. sosuna da yağla birlikte biraz su (makarnanın suyu) katarsan kuruluk hissini önlersin. margarine gerek yok. zeytinyağı kullanabilirsin.

tereyagi veya zeytinyagi kullan. margarini yemekte kullanma.
makarnaya krema da katabilirsin. o zaman yagsiz olmaz hem de farkli bir tat katmis olursun.

@bordeaux; aslında suyuna hep yağ katarak yapardım ama baktım eklediğim yağ zaten üstte kalıyor, alttakiler gene suyun içinde yüzdüğü için etkisi olmaz dedim. ondan önce aynı sorun var mıydı hiç fark etmedim.

@dahili; dediğin gibi yapıyorum zaten, sosa 1-2 kepçe kendi suyunu koymama rağmen durum bu.

@nax; evet olabilir sanki, kulağa hoş geliyor. kremayı hangi aşamada ve ne şekild, ne ölçüde e koyuyoruz onu da yazarsan ilk fırsatta deneyeyim.

Makarnayı haşlarken içine zeytinyağı koy, arada karıştır. Sosuna da katı yağ değil yine zeytinyağı kullan. Makarnayı süzünce süzgeçte bekletiyorsan makarna o esnada kuruyor olabilir. Makarnayı süzer süzmez sosun içine at, az biraz kavur o zaman kuru olmaz.

Margarini hiç kullanma en güzeli tereyağı ama o da bazı şeylere ağır kaçabiliyor, sıvı yağ olarak yemeklerde zeytinyağı, kızartmalarda fındık, ayçiçek ya da mısırözü.

krema +1, istediğin kıvamı kremayla elde edeceksindir.

makarnayı haşladığın suya tuzla birlikte yağ da koyman lazım. sosu ben z.yağıyla yapıyorum genelde. makarna haşlandıktan ve süzüldükten sonra da ya tenceredeyken ya da tabağa aldıktan sonra bir parça tereyağ falan koyuyorum, kendi kendine erirken ben de o sırada tabağı çanağı hazırlıyom işte..

makarna haşlarken içine yağ koymayın, hiçbir işe yaramaz, boşuna ziyan. Sos hazırlarken zeytinyağı-tereyağ karışımını tercih ediyorum ben.

ayrıca en önemlisi, makarnanız yağsız değil kuru oluyor olabilir, bunun için de süzerken suyundan yarım bardak ayırın, soslarken içine dökün. Nişastalı kendi suyuyla daha güzel ve nemli olacaktır.

dediklerinizi harfiyen yapıyorum, her yöntemi denedim ama gene olmuyor yav.

haşlandıktan sonra tencere kapağını aralayıp suyunu öyle süzüyorum soğuk suya falan tutmadan, bundan mı oluyor acaba?

Benim de çok yağlı olur bazen, yağ miktarını abartıyorum sanki, optimum çözümü buldum ama orta boyutta bir tahta kaşık alıyorsun, 2 kaşık koyuyorsun ideal oluyor yağı.

Açılın senelerdir makarnayla besleniyorum.
Haşlarken bir kaşık kadar sıvı yağ koyuyorum, olası bir makarnaların birbirine yapışması durumunu engellemek için.
Aynı şekilde süzdükten sonra da soğuk suya tutuyorum yoksa makarna dirilikten hamurluğa doğru yol alıyor.

Sebzeli, bilhassa domatesli soslarda ayrı bir tencerede yağ kızartıp makarnayı ekleyip çeviriyorum biraz. Sosu da o şekilde üzerine ekliyorum.

Kıymalı soslarda makarnanın üzerine direkt parça parça koyduğum için yukarıdaki yağda çevirme adımı aynen geçerli, sonra tabaklara alıp sosu karıştırmadan üzerine ekliyorum.

Favorim kremalı mantarlı <3 çok fazla yağ koymadan mantarları kızartıyorsun, yağ ne kadar eklersen kremanın içinde belli oluyor yoksa. Mantarlar kızarırken içine kremayı ekliyorsun, ben sosunu çok severim ona rağmen iki tabak makarna için bir tane kartonda satılan küçük kremalar fazla geliyor. O yüzden o kıvamı istediğim hale gelene kadar kremayı pişiriyorum; kapari, biberi vs varsa o aşamada onları ekliyorum. En son makarnayı ekleyip biraz öyle çevirip hazırlıyorum.

Bi de şekillerine falan bakıp daha çok sos tutanları seçebilirsin.

Yazarken acıktım gidip makarna yapayım :D

edit: peynirli kısmını söylemeyi unutmuşum. yağlı ve eriyen peynirler varsa direkt haşladıktan sonra birlikte erisin diye kısık ateşte çeviriyorum. erimeyen veya az yağlı peynirler için makarnayı yağda çevirip, üstüne peyniri ayrı ekliyorum.

lütfen margarin kullanmayın. margarinin içindeki yağlar sağlığa zararlı. bu bir çok yerde yazıyor. sızma zeytinyağı (riviera değil, riviera da rafine çünkü) ya da az miktarda tereyağı kullanın.

makarna yağsız oluyor derken dışarda yediğiniz makarnalarla mı karşılaştırıyorsunuz? bence yağınızı değiştirin. belki daha kaliteli makarna alsanız daha iyi olur. kim bilir?

arkadaşların dediği gibi krema gibi değişik tadlar kullanın. krema, yağ, peynir miktarı sizin damak tadınıza göre ayarlanır.

youtube da filan makarna tariflerine bakın. binlerce tarif var.

öncelikle resimlerini çekin, buraya ve facebook vs nereye bulursanız koyun.

beyazsa yavrular müşterisi çok olur.

Bir arkadaşım duyuruyla ilgileniyor. İrtibat için mail veya tel no gönderebilir misiniz ?

e bizi çatlattın yeterince, ekle bir an evvel fotoğraflarını, mesafe çok alamayız ama görelim bari

fotoğrafları ekliyorum,
imgur.com
gecikme için üzgünüm, beyazlar erkek, hepsi kardeş değil, eski fotoğrafta anaları ve babaları ile birlikte olan 5 yavrudan 3 tanesi kayıp ya da ölü olanlar.
ikisi büyümeyi başardı şimdilik.
imgur fotoğrafları göstermedi, indirmeye basınca indirdi ama. sorun olursa.. olmaz umarım.

çok güzel kedicikler umarım güzelce bakılabilecek yerlerini bulurlar. bir kaç yere söyledim ben de.

bilgilerimiz her yerde. internette, muhtarda, kargo şirketinde, abuk subuk hastane, şirket vb de. dolandırıcıların bunları elde etmesi çok kolay.

işte zaten bu bilgileri kullanarak insanları şaşırtıyorlar, kandırıyorlar.

salağım ama kart numarası ver para yolla numarasını yiyicek kadar değilim. Ama ev adresimi soylemesi en son da evde ruhsatlı silah var mı gibisinden sorular korkuttu beni açıkçası ondan sonra kapattım zaten ama tırsıyorum yani. ayrıca babamın telefonundan cebim arandı bu da beni korkuttu biraz

abow ruhsatlı silah sormuşlar. home invasion yapıcaklar büyük ihtimalle vurulmamak için sormuşlar. evde dur. ışıkları tv yi açık bırak. değerli eşya bırakma evde.

ev adresini, eşinin, annenin adını her bir şeyi söylüyorlar o şekilde. sen de korkuyorsun.

valla bizim akrabalardan emekli öğretmen, gayet aklı başında bir insanı kandırdılar. son anda karakola filan gitmiş de kurtulmuş. eşi evde, ismini, adresini söylüyorlar, hikayeler anlatıyorlar.

gazetelerde okuyup gülüyoruz, aaa bu insanlar da amma salakmış filan diye ama kazın ayağı öyle değil. adamlar organize. call center filan kuruyorlar.

babanın telefonundan aramak hiç de zor birşey değil. milleti kendi numaralarından aradığınızda daha fazla deliriyorlar :) (bkz: voxox)

hangi şehir?

pardon, istanbul :)

Allah belasını versin onların.

moderatörlere mesaj atarsan yukarı sabitlerler. cins olduğu için çabuk yuva bulur.

up :(((( nolur yuva sahibi yapmadan bırakma onu.

mesaj attım hepsine. her yere haber veriyorum, benim bakmam imkansız, inşallah yuva bulunur :(:(

yalnız lütfen taliplerle ciddi ciddi konuşun, inceleyin.

bizde cins kedi meraklısı salak çoktur. hiç bir şey bilmeden, daha önceden kedi bakmadan sırf cins kedi diye alırlar sonra atarlar, sıkılırlar ya da bu çok hareketliymiş, çok miyavlıyormuş filan diye.

kısır değilse kısırlaştırma şartı ile verin hatta. malum cins kedi.

Kedi boxinin icine mama koyup o icine girene kadar saklanip o yemege daldiginda kapativerseniz kapiyi?

İçi boş bi kutu gösterip uzaklaş, bir süre sonra kendiliğinden gelip içine girer kutunun.

kutunun konulacağı bir platform yok ki. kedinin pencereden kafa uzattığını düşünün. 30 cm yukarıda bir pencereden kafa uzatıyor.

en kötü inşaat eldiveni takıp al kalınlarından geçemiyor tırnaklar. öylep lastik kaplılar değil de sert kumaştan olanlar

aynısını düşünüyorum.

kedi bisküvisi al, dayanamıyorlar. kedi bisküvisi ile hansel gratel stili yol yapabilirsen kedi box'ına doğru yiye yiye box'a girecektir.

evet vet. e giderken bizimkini böyle kandırıyoruz. her seferinde de yiyor.

eski bir çarşaf filan bul sarkıt. o tutunarak çıkar

ya da sepete yemek koy

İnşaattaki işçilere rica etsen. Tutup sana getirseler.

rectify

şu an orphan black

su an homeland

"hızlı okuma kurslarına gittim ve savaş ve barışı yirmi dakikada okudum, galiba rusyadan bahsediyor." -woody allen

hızlı okuma olayını boş ver randıman alabilen görmedim hiç.

hızlı okumanın mantığı ile sınav mantığı birbirinden çok farklı.

o işlere girip de kafanı karıştırma.

eve yeni geldim. başıma güneş geçti. acayip yorgunum. uzanıyorum.

ben de evimin bir odasında içiyom ama sarhoş olamıyom, tatilde çok yüksek içmişim galiba

Yoo ne alakası var bende aynısını yapıyorum hatta arkadaslar cağırdı gıtmedım bile :)

omegle'dan ingiliz bir adama dertlerimi anlatıp başını şişiriyordum. konuşmayı sonlandırdı.

panpa tam orta yaşlarda otel odasında ölü bulunmalık tablo çizmişsin

biz iyiyiz hoşuz da sen gidicisin galiba :D

Canercuxy yok be olum dinlenmeye geldim :)) ama öğlen aklıma geldi bu, ulen dedim ölmiyeyim buralarda diye :))

valla en son rahmetli azer bülbül de dinlenmeye gitmişti. sabah cesedini titrer şekilde buldular :D

müzük balkon sigara ;_;

www.youtube.com

ibrahimovic, su, kaşıntı, evlilik üstüne düşünmeler.

futbol menıcır ikibin15 oynuyorum bi yandan da psg chelsea maçına bakıyorum

Saatlerce bisiklet sürdüm, enerji doldum uyuyamıyorum. Ama totom ağrıyo daha fazla süremem.

Canercuxy amaç ne kanka :)

www.youtube.com

Bunu izliyom. Bir ben mi hayattan zevk almayan asosyal tip görünümündeyim şu anda? :/ Kola da içiyom sayılır mı?

Bebek mamasini icerken esimin be yatagin ustune sicti :) daha dogrusu ishali tasti. Carsafi alezi temizledim makinenin icine attim, bebegin altini degistirdim, uyuttum, yatagina koydum. Simdi yeniden uyumaya calisiyorum ki 2 saat sonra kalkabileyim

film seyrediyorum ve boyama kitabı boyuyorum.

iki sayfa boyadım bu akşam. fena değil :)

aylar geçti, seneler geçiyor. @john hep sıkıntılı, hep napıyorsunuz diye soruyor.

entel bunalım filmi gibisin @john. kusura kalma.

Buruk buruk oturuyorum özlediklerim var keşkelerden tren yapıp durmakla meşgulüm

ben de içiyoruum ÜLKEMİZ ÜZERİNDE OYUNLAR VAR ÇÜNKÜ BOR MADENLERİ VE JEOPOLİTİK. OÇLAR YA

Bu gece herkes içiyor, kıskandım. "Ben de mi içsem" diye düşünüyorum. Normalde internetten dizi izliyordum, şurada da bir şarap olacaktı.

2 gündür sadece 6 saat uyudum. herhangi bir sebep yok, tamamen huzursuzluk. çözmeye çalışıyorum. özet: www.youtube.com
bi de sıcak havadan nefret ediyorum.

Doğumgünüm bugun ama hic kutlamak istemiyorum. Zorla pasta kestircekler o mum zorla uflencek uf uf. Rituellerden nefret ediyorum. Bir tek hediye alma kismi guzel eheh.

deli gibi gezmeme rağmen dün 2 buçuk 3 gibi yattım ama ne hikmetse 5 te uyandım zorla 8 e kadar anca uyudum şimdi saçma sapan takılıyorum pc de, torrentten dizi film indirmece, az biraz sonra kuaföre ineceğim falan. salı günü güneydoğuya gidiyorum, bi bakıma da korkuyorum başımıza bi iş gelir falan diye:( ortalık karışık :(

@acediac tesekkur ederiiim ^^

Sac icin kullandigin urunleri de yazman lazim bence. Sac serumu, kremi, sekillendirici falan?

Canim n11 de nobility 3 in 1 serumu var suan piyasada Extra olarak bu 3 in 1 e argan yağı da eklemişler güzel olmuş ben beğendim. Şiddetle tavsiye ederim.

argan yağı kullan

Argan her saça iyi gelmiyor avon ilk Argan yağı çıkardı kullandım serumu berbattı dediğim ürün güzel şimdilik bozulmazsa.

Genel olarak bi Yumuşama için son durulama suyuna 1/2 çay kaşığı kadar doğal bal kalabilirsin.

Aynı sorun bende de var, iç kısımda ve belli bir yerde. Ben Orayı kesmiştim ama uzayan saçlar da öyle olmaya devam etti, bildiğin saçımın bir iki tutamı defolu galiba. Aşırı yıpranmış saça bir şey çözüm olduğunu görmedim. Keratin biraz toparlıyor ama tamamen onarım söz konusu değil. Eğer seninki de içlerdeyse kessen mi acaba? Boyadansa yeni çıkanlar düzgün olur en azından.

Bir de bir ölçü Hindistancebizi yağı, 2 Ölçü iyisinden saç kremini karıştırıp 1-2 saat saçında beklet yıkamadan önce, bu da saçın genelini nemlendirip yumuşatıyor. Ben öyle uyuyup sabah yıkıyorum, görüntü baya fark ediyor ama yapısını bilmiyorum.

Seni fotoğraftan Hatırladığım kadarıyla çok güzel parlak saçların vardı, güçlü duruyorlardı baya. Sanki keratinle o kısımlar toparlar gibi. Keratin maskesi bul. <3

@april12th

aynen bahsettiğin gibi özellikle bir bölgede var ve yıllardır var aynı bölgede. kestirmeyle de hiçbir şey değişmiyor. uzayan saç da aynı oluyor. dışta üstelik benimki. gerçi şu ara tüm saçım keçeleşmiş durumda, çözemedim bi türlü nedenini :/

keratin maskesini bi deneyeyim madem, umarım düzelir :)

ara ara kullandığınız boyanın markasını, çeşidini değiştirmekte fayda var.

banyodan cikmaya yakin sac kremini saciniza surup genis uclu tarakla saclarinizi tarayip hafifce duruladiktan sonra kurutmaniz gerekir.

@konets

aynısını maskeyle yapıyorum zaten ve sonuç yukarıda anlattığım gibi. bu değil yani sorunumun çözümü.

devilred aynı durum benim saçımda da vardı. milkshake whipped cream saç ve vücut köpüğü'nü kullanmaya başladım.
saçlarıma banyodan sonra avuç içinden az sürüyorum ve ipek gibi oluyor ayrıca kokusu yüzünden de bütün gün mutlu oluyorum. yiyesim geliyor.
mucize gibi bir şey, bi dene kesin.

Tam yağlı beyaz peynir ye, yağsız peynir yemek gereksiz kalsiyum yüklemesinden başka bir işe yaramaz.

Bahçıvan bembeyaz süzme peyniri tavsiye ederim.

tam yağlı ye. yağ yemeden yağ veremezsin. light peynirler falan hep yararsız

Lor peyniri yiyebilirsin. Proteini ve genel olarak besin değerleri diğer peynirlere göre yüksektir.

Evde kendin de yapabilirsin hatta. Şurada anlatılıyor nasıl yapıldığı: www.tenceretv.com

peyniri çok yağsız yemene gerek yok hocam zaten doğal yağı ve çok da yoktur içinde.
Yani yağlı da yiyebilirsin peyniri yememen gereken yağlı yemekler ekmek vb vb.

keçi lor peyniri. müthiş...

Bahçıvan bembeyaz süzme peynir +1

diyet dil peyniri gayet lezzetli.

Yağsız peynir yeme. Diyette sağlıklı yağ lazım, kaçmamız gereken şey şeker.

oradaki "tutunamamak" sosyal ya da ekonomik statüye bağlı bir şey değil, ruhsal bir durum. yani paraya/eşe/işe bağlı günlük sorunlardan kaynaklanmıyor. bir nevi weltschmerz, dünya ağrısı.

tutunamamış olmak, öyle bir şey değil ki.

(bkz: kardeş sen çok yanlış gelmişsin)

Ya daha adamın kitaplarını okumamışsınız, bu abiyi çok severim, reyizlerimden biridir falan diyorsunuz! Kitabını okumadığınız adamı nasıl seviyorsunuz? Siz sadece 'Tutunamayanlar' adını çok afili bulmuşsunuz hepsi bu. Ona göre kafanızda bir şeyler uydurup Oğuz Atay'a da buna göre bir don biçmişsiniz, şimdi bize niye böyle diye soruyorsunuz.

Git uzaklaş buradan yabancı! Yoksa korkarım sana bir ziyanım dokunur!

okumadan yorum yapmaman gerektiği gibi sevmen de ilginç geldi bi yandan. yani itü'de doçent oluşunu mu sevdin mesela. bilmem.

microfiction +1

bi' de ne alaka yani, 5 senede 7 kitap yazan adamın derdinin işinde başarılı olup aile kurmak olduğunu mu düşünüyorsun? güzel bir aile kurup iyi bir iş sahibi olmak falan çoğu insanı tatmin edecek bir şeydir, güzeldir de bunu kimse reddedemez ama oğuz atay zaten bunu "tutunmak" için yeterli bulmadığından ötürü oğuz atay.

tutunan olsaydı dalgasına bakardı niye 7 tane kitap yazsın adam. ben hem tutunamıyorum hem yazamıyorum amk beni düşün sen, boşver oğuz atay'ı.

Eserlerini okumadan nasıl çok sevdiğinizi algılayamadım. Fakat Yıldız Ecevit'in hazırladığı biyografiyi okuyun diyeyim yine de. "Ben Buradayım".

arkadaşlar zaten olayı izah etmiş ama ben bir daha vurgulayayım: kitaplarını (en azından tutunamayanları) okumadan ahkam kesmeyin. hatta tutunamayanları okumak yetmez, zira herkes okuyup "oğuz atay çok reyizz ya" diyor fakat olayı anlamıyor; gidin tutunamayanlar üzerine de okuyun; niye mizah olduğunu, eleştirdiği kurumları, yerdiği kişi ve kavramları görün. ondan sonra anlarsın zaten neyin tutunan-tutunamayan olduğunu.

Okumadan fikir sahibi olmak. Turkiyede gayet normal :)

@der meister noktayı koymuş.cevabımı aldım.

"yada bu benim sorum şuna mı benziyor:kaybedenler kulübü;yaaa abi bu adamların nesi kaybeden yiyip,içip,çatur çutur bütün hatunları götürüyorlar işte."

Vallahi bu ornegi vermeye gelmistim ama sen zaten farkina varmissin.

oğuz atay güzel sanatlara meraklıydı, babası izin vermedi onun yüzünden mühendis oldu.

mühendislik yapmak istemedi, akademisyen oldu.

7 kitap yazdı (biri yarım kaldı) ama bu tutunmuş olmayı işaret eden bir olay değil. pessoa bir dönem portekiz edebiyatının tamamını oluşturdu tek başına, farklı isimlerde bir sürü şey yazdı belki hala bilinmeyen mahlasları var, o adam da huzursuzun önde gideni.

okumuş ve muhteşem şeyler yazmış olmasının sebebi çok zeki ve yetenekli olması. yazdığını yazmasının sebebi de dünya ağrısı littlejack'in dediği gibi.

ya bayılıyorum bu zihniyete. hayat size güzel.

nedir? hiç bir şeydir.

ne değildir? belki de bir şeydir.

kim bilir.

İç parazit hapını yutturmuşlar, sıkıntı yok. İstediğin gibi sev :)

Teşekkür ederim, bunu duyduğuma sevindim :) Boş yere endişelenmişim o zaman.

o parazitler 24 saat içinde ölüp gidecek. şimdiden rahmetli olmuştur bir çoğu zaten.

bir zarar yok. kedilerin üzerinde yaşayan parazitler insana nadiren gelir. insan üzerine gelseler bile metabolizmaları uyuşmadığı için yaşayamazlar insanlarda.

bence şöfere sor.

oyumu Susurluk için kullanıyorum. tost ve ayran olayına gir bizim için :)

tek mola verilmişti balıkesir susurluk da.millet isyan etmişti 8 saatlik yolculuk sırasında tek mola olur mu diye.

Gece seferiydi tek molayı Susurlukta verdiler.
Kıyıda dursun.

topçular feribotu ve susurlukta duruyorlar genelde.

İyidir tereyağı göm gitsin.

Köy peyniri al sert oluyor yuvarlak. Onu dilimle tereyağda 1 dk kızart yakmadan. Çok lezzetli olur yumurta yanında veya alternatif olarak yumurtadan sıkıldığında. Peynirle ceviz de yakışır.

beyaz peyniri light yeme. tam yağlı ye

@coco

Neden? Kilo vermeye çalışıyorum.

kilo vermeye çalıştığın için tam yağlı ye dedim. yağ yemezsen yağ veremezsin
lightlar işlenmiş oluyor zaten sağlığa da yararlı değil. tam yağlı beyaz peynirin yağından zarar gelmez

1.5 yıl boyunca her sabah 4 yumurta yedim bir gün dayanamayıp bi kustum masaya , etrafa o günden beri yumurta yemiyorum severim vereceği 5 gram proteini ulan valla çok doluyum o konuda.

yoğurdu ve peyniri tam yağlı ye light adı altında satılan ürünlerden uzak dur ayrıl coco+1 yumurtayı da sarı beyaz birlikte ye lor peyniri de iyidir, lorlu yumurta da yapabilirsin

yumurtayı çeşitlendirmek için biber, domates ya da dereotu-maydanoz koyabilirsiniz içine. ya da çeşitli peynirler. salça, zeytin vs.

kahvaltıda ağır gelmezse içine çeşitli baharatlar da koyabilirsiniz.

Saat geç olduğu için cevap alamamak normal diye düşünüyorum.

(bkz: eto bitmiş)
pardonda insanlar senin duyuruna cevap vermek zorundamı?
Her duyuruya cevap verilicek diye kuralmı var?
tey allam ya

valla hocam ne zamandır bende böyle birşey yazmayı düşünüyordum. sonuna kadar haklısın. harfi harfine katılıyorum sana. kalite oldukça düşmüş. bir şey yazdığımda eskiden cevap alırdım mutlaka şimdi sıfır cevap. neyse olabilir diyorum diğer duyuruları inceliyorum gönül işlerinde saçma sapan bir soruya bir sürü yorum yapılmış. alınık satılığa giriyorum herkes mezarcı olmuş. 2. eli 5 liralık şeyi 7-8 liraya kakalamaya çalışıyorlar insana. vs vs işte. o yüzden bende bir süredir artık az girmeye başladım. kalitenin düşmesi üzücü.


edit: bahsettiğim kalite düşüşü verilen cevaplardan kaynaklı.

Saat gece 2. Şu an herkese küfretsem tepkiler yarın gelir. :D

Tamamen katılıyorum.

@grgn, "cok sey hakkinda az sey bilen adam hariç" de! :)

Insanlarla arada laflamisligim olsa ve bazilari ile daha sik laflasam bile surekli lafladigim bir kankalik muessesesine sahip degilim. Duyuru okurken nick'e bakmiyorum. O anki bilgime, zamanima, kafamin yerinde olup olmamasina gore cevap veriyorum. Herkesin boyle olup olmadigini soyleyemem.

Bazi duyurularim hic cevap almadi ya da 1-2 cevap aldi. Bir tanesi 40 kusur cevap aldi. Duyurulara baktigim zaman daha agir uzmanlik isteyen konularda cevap az geliyor, genel konularda daha cok cevap geliyor. Uzmanlik dediysem cok bilimsel seyleri kastetmiyorum, biraz daha dar alanlar diyelim. Iliski ve +18 konularda tabii ki daha cok cevap gelecek, cunku herkes asik oluyor ya da en azindan bu konuda kendine gore deneyimi var veya sevisebiliyor. Ama atiyorum ki bir teknik konuda herkesin tecrubesi yok. Problem zorlastikca cevap da alinmasi zorlasiyor.

Bir de su var, asagi-yukari cevirmektense, sag tarafa "Son Cevaplananlar" kismina bakmak daha kolay. Insanin gozu ilk oraya gidiyor; bu da normal, kullanilabilirlik testleri bunu kanitlayabilir saniyorum. Dolayisiyla bir cevap almis bir sorunun daha cok okunmasi ve dolaysiyla daha da cevap almasi daha olasi. Tabii daha sonraki anlarda asagi-yukari dolasiliyor da.

Senin duyurunu aradim, silmissin sanirim. Senin de nick'in hic bilinmeyen bir nick degil. Insanlarin "mr. fusion kimbilir neyin nesi, bakmasam da olur" diye cevap vermedigini sanmiyorum. Tabii ki yakindan bildigi birini gorunce "Aaa acaba ne sormus" diye bakilabilir, oyle pozitif bir mekanizma olabilir insanin beyninde ama sana karsi da alinacagin bir negatif mekanizma da yok ortalikta.

Sikintin gercekten zor bir sikinti olabilir. Pat diye cevap bulunamayan bir problem olabilir. Cok dar, buradaki online kimselerin cozum uretemeyecegi bir sey sormus olabilirsin. Ya da duyuruna cevap olarak "Kimseden bir sey cikmiyor mu" yazsan belki de biraz sonra biri gelip bir sey soyleyecekti. Gerci hakkini yemis olmayayim, belki de yapmissindir.

Dersen ki "Duyurunun kalitesi onceye gore dustu", bunu anlarim. Gercek mi bilmuiyorum, bunu belirtecek kadar uzun suredir burada degilim ama boyle gozlemleri olan insanlar var. "Kankalik cok fazla, birbirini tutanlardan bunaldim" desen anlarim, ben de zaman zaman bunaliyorum bundan cunku. Ancak, sana karsi da "Erkek ve taninmiyor. Geeec. Siradaki!" tutumu sadece birkac kadin dusurmeye gelen kisinin aklindan gecmistir, genellenebilir oldugunu sanmiyorum.

Acil sikintina care olamadigimiz icin uzuldum, uzgunum. Yine de sitem nedenlerini birbirinden ayirmak gerek bence.

yav tamam duyurunun bittiği konusunda haklısın ama bunun sebebi ya da göstergesi senin kedi duyuruna 30 dakika cevap verilmemesi değil.

zaten kedi duyurularına cevap veren insanlar belli, onlar +18 muhabbetlerine, kanka-pampa muhabbetlerine girmez.

daha iki gün önce kedisi pencereden düşen bir arkadaşa yardım için herkes telaşa düştü.

herkes 24 saat online olamıyor. ayrıca aklı başında insanlar artık duyuruya az giriyorlar. bu doğru.

sen burada birilerine yardım etmek için çalışırken elalemin cahil komplekslisi durmadan sana çemkiriyorsa insan öff be, yeter artık diyor.

eksiduyu.ru

Malum kanka oluşumlarına girebilmek için sadece ünlü niklerin can alıcı duyurularını cevaplıyorum. Bazı duyurular için 5-6 saat araştırma yapmam, bazı telefon görüşmeleri ile konuyu detaylı soruşturmam gerekebiliyor. Ancak değdi, zira yakında ben de kanka olacağım bu inanılmaz ünlü niklerle. Senin kedi sorunu da kesin bilen vardı ama o esnada ünlü nik duyuruları yoğunlukta olduğundan onlara cevap yazılıyordu.

Üstte yeterince cevap yazan var ama bir de ben söyleyeyim, duyuruda kalite düşmesi mevcut ama senin gerekçelerinle değil. Yani troll sayısı arttı bir o rahatsız edici. Ancak dediğinle hiç alakası yok. Denk gelmemiş cevabı bilen birisi.

cevapları yeni okudum, kedim hastalandı hastaneye götürdüm serum falan takıldı şimdi iyi.

eleştirilere gelelim. kimse benim duyuruma cevap vermek zorunda değil, ben bir duhyuru açıp günlerce cevap almayı beklediğim zamanlar oldu. ama son mevzu canımı sıktı.. tespitlerimin doğru olduğunu düşünmekle beraber biraz da fevri davrandığımın farkındayım. ortalık troll ve ergen dolmuş. bazı cevaplardan bile anlaşılıyor. sanırım biraz sakinleşmek lazım. teşekkürler gerçekten

Benim bile cevapsız duyurum var hesap et. Peheeey...

hakan günday ve emrah serbes'in orhan pamuk'la ne alakası var ya... o ikisini seviyosan muhtemelen orhan pamuk'u sevmezsin.

neyse ben sessiz ev ya da kafamda bir tuhaflık'ı önereyim, en kolay okunan kitapları bunlardır.

kafamda bir tuhaflık

yeni hayat.

Hakan Günday ve Emrah Serbes'in Orhan Pamuk'tan çoook farklı kulvarlarda olduğunu belirteyim önce.

Orhan Pamuk yayım sırasına göre okunması gereken bir yazar. Aksi takdirde alman gerekeni alamazsın yapıtlarından. Çünkü önceki yapıtlarıyla metinlerarasılık kurar. Sen şimdi Kafamda Bir Tuhaflık'ı okursan "Ahmet Işıkçı kim lan?" diye düşünebilirsin. Sessiz Ev'i okumadan Beyaz Kale'yi okursan "Faruk kim ola?" diye soracaksın kendine.

Bu yüzden Cevdet Bey ve Oğulları ile başla. Sonra sırayla Sessiz Ev, Beyaz Kale ile devam et, yayım sırasına göre işte. Gidip Yeni Hayat'tan, Kara Kitap'tan başlama.

Bence önce istanbul u oku seversen sırasıyla okursun, çünkü kitaplarda ortak karakterlerden bahsediyor.
İstanbul kendi hayatını anlatıyor. Nostaljisi, eski istanbul hayatı, doğu batı sentezi ortak noktalardan birkaçı. Bazı diğer kitapları da zaten aynı eksende dönüyor.

En güzeli yazma sırasına göre okuman; cevdet bey ve oğulları, sessiz ev, beyaz kale... kafamda bir tuhaflık.

bunca cevap arasında nasıl olmaz yahu?!

'kara kitap' tabii ki.

sonuna kadar kara kitap.

Başlangıç için istanbulu tavsiye edebilirim ben de. Gayet güzel sıkmayan akıcı bir kitaptır.

en ince kitabı okuyup beğenmezsen bende olmayan kitaplarını bana verebilirisin.

Benim Adım Kırmızı'ya veriyorum oyumu.

Masumiyet müzesi diyorum ben

emrah serbes filan gibi tipleri seviyorsan işin zor. orhan pamuk yer yer zorlayabilir seni.

kara kitap ağırdır. ondan sakın başlama.

beyaz kale ya da kafamda bir tuhaflık ile başla.

Yeni hayatla başladım ve gayet anlasilirdi sen milleti hiç dinleme. Hangisinden baslamak istiyosan onu al eline ve oku. Siralama falan fatketmez

www.eksiduyuru.com

evin camlarına sineklik taktır

turuncu kutu off yarıyo baya abi ya. iyi sür.

Seni kurtarıcam.

www.gazeteplus.com

Şundan iki tane yap(yarım limona karanfil yerleştirmek), yatağın iki köşesine koy. Sivrisineklerle vedalaş.

Isırıklar içinde en etkili yöntem bol bol limon suyu sıkmak, limon sürmek ısırığa. Sirke de olabilir belki denemedim ama.

Sineklik önerisini beğenmemişsiniz ama sineklerin en sevdiği, sarılıp uyuduğu bir insan olarak en bir tavsiye edeceğim şey sineklik. Camın ölçüsüne göre yapıştırıp kesiveriyorsunuz kenarlardan, çok pahalı bir şey de değil. Ömür boyu mutluluk, rahat rahat oturuyoruz valla.

Sivrilerin sadece yatarken soktuğu anlaşılmış sanırım. Öğle vakti iş yerinde otururken de ısırıyorlar, sineklik tabi ki çözüm ama sadece yatarken. Teşekkür ederim yine de.

Geçen duyuruda gördüm sanki, biri ısırığın üstüne tuz mu dökmüştü de kaşıntısı geçmişti öyle bir şey hatırlıyorum ;D
Belki işe yarıyordur.

prize takılan aletler işe yaramıyorsa sahte ya da bozulmuş olmasınlar?

b vitamini al. b vitamini alanlara gelmiyorlar :)

Prize aleti taktıktan sonra camı açmayı unutmuyorsun değil mi? :)
Camı açmazsan kaçamazlar. O aletler inanılmaz etkili. Bütün yaz bütün camlar açık takılıyordum ben öbür evdeyken.

ek iş olarak kazandım ben biraz. duyurudan da bir üyeye yapmıştım çeviri.

burada çeviriden kazanıyorum diyenlerin çoğu ne iş olsa yaparım abi, iki bira parası çıkarsam yeter, turistlerle, erasmus'a gelenlerle İngilizce konuşup anlaşabiliyorum, bu İngilizce de kolay bir şeymiş canım diye üç beş kuruşa saçma sapan işler yapan tipler.

ciddi çeviri yapan sayısı azdır.

mea maxima culpa +1

öğrenciliğim devam ettiği için freelance çeviri yapıyorum. herkes çeviri yapıyor ama çeviri kolay bir iş değil, çok kafa ağrıtan bir uğraş. "3 ay ingilitere'de kaldım" diyen çeviri yapmaya çalışıyor. çeviri bok gibi çıkınca da eleştiri kabul etmiyorlar. hele bir de bulduğu çeviri işini komisyonunu kesip başkalarına paslayanlar var ki onları ne sen sor ne ben anlatayım.

Medikal cihazlarin kitapciklarini cevirdim zamaninda. Genel olarak ofisteyim ama cuma gun ortasinda eve gidip oradan devam edersem kimse iplemiyor (ceviri yapmiyorum ama yapsam fena olmaz sanki).

verdiğim cevapların yarıdan fazlasını çeviri soruları oluşturuyordur ama 1 kuruş bile kazanmadım çeviriden şu ana kadar. seviyorum çeviri yapmayı.

hiçkimse roe +1 dememiş.

@mea maxima culpa, serbest piyasa, herkesin mukemmel ceviri yapmasina gerek yok. birisi ceviri yaparak para kazaniyorsa, bana gore o isi yapiyordur. nasil sadece bilgisayar muhendisleri yazilim gelistirmiyorsa, bunda da ayni durum gecerli.

@inaniyorsun bari saygi duy elbette haklısın. ama senin sorun meslekten mi çevirmen herkes vs vs idi.

çoğu kişi ek gelir olarak yapıyor sonra da tek tek cümleleri buraya soruyor, ay şurada çok takıldım yhaa diye.

@inanıyorsun alınma iyi niyetle sorduğunu anlıyorum ama şu serbest piyasa muhabbeti bütün çevirmenleri çok baydı artık. biz senelerce çevirmenlik okuruz adam ben bunu 3 liraya yaparım deyip çöp gibi çeviri yapar, bu işi meslek edinmiş insanların piyasasını kırar. sanki çeviri bürolarının, yayınevlerinin çevirmeni hırpaladığı yetmiyormuş gibi.

neyse ki artık insanlar bilinçleniyor, çevirmen odaları, birlikleri kuruluyor, çeviri büroları ve kurumsal müşteriler de gittikçe profesyonel eğitimli çevirmenleri tercih ediyorlar. yine de daha önümüzde çoook yol var türkiye'de bu konuda.

Ben genelde tıp literatürlerinin çevirilerini yapıyorum. Memnunum, paraya ihtiyacım olduğu zaman yapıyorumç

@lily briscoe, iste ne guzel. serbest piyasa dinamikleri eger "bunun okulunu okumamis olanlarin cevirileri bes para etmez, bunlara is vermeyelim" diyorsa ne guzel. ama yok, okulunu okumamis birisi de, sizinki gibi ya da sizden daha kalitesizini daha ucuza yapiyorsa ve karsi taraf da buna raziysa, meslek odalari gelip "hoop olmaz oyle is kardes, en azindan su kadar parayi sadece su okulu okumus olanlara vereceksin" dememeli bence. ben bunu sadece ceviri icin degil, her meslek icin savunuyorum.

@inanıyorsun bari saygı duy

anlıyorum, dışardan bakınca 'tamam rekabet olsun işte, senin işin iyiyse sen yükselirsin ne güzel' gibi görünüyor olabilir ama olay o kadar basit değil maalesef.

türkiye'de çevirmenliğin berbat durumu sadece çevirmenleri etkilemiyor, bunun günlük hayata uzanan yönleri var. mühendis adamlar gidip çeviri bürosu açıyor sonra microsoft türkçesi dediğimiz facia ortaya çıkıyor. herhangi bir kitapçıya girip çeviri romanlara bak, kalite yerlerde, kitap okuma zevkini katleden çevirilerle dolu raflar. yanlış çeviriler, sözlü çevirilerde yanlış anlaşılmalar, canlı yayında ııııııııh diye ıkınıp duran simultane çevirmenler, devlet düzeyinde rezil olmalar (bkz. egemen bağış)....bu böyle gider.

bazı standartların yerleştirilmesi de profesyonel / geçici iş ayrımını ortaya çıkarması ve bu bilinci yayması açısından önemli. çeviri alanında bu standart hiç yok neredeyse, sorun orada. bir yabancı dili süper konuşmakla çeviri yapmak bambaşka şeyler. çevirmen olarak bir yayınevine git bakalım iş alabiliyor musun, istersen muhteşem çeviri yap önemli değil. tanıdık var mı? bir de tabii ucuza yapar mısın? tebrikler artık kitap çevirmenisin.

o değil de eskiden orijinal dvd'lerin altyazıları çok güzel olurdu. kötü çeviri çok nadir çıkardı. şimdi bi tane bile güzel çevrilmiş altyazıya rastlamıyorum orijinal dvd ve bluray'lerde. hepsi rezalet berbat bir durumda. bu da lily'nin bahsettiği durumla ilgili sanırım.

İngilizce başlangıç düzeyinde çok kolay. çabuk kapılıyor ve iletişimde çok güzel kullanılıyor. ancak İngilizcede ilerledikçe dil gerçekten zorlaşıyor.

en yaygın dil ve en çok çeviri yapılan dil İngilizce diye bu örneği verdim. ancak zaten çeviri çok zor bir iş. bir meslek. okullarda okutuluyor. hani bir lisan bir insan derler ya işte hem kendi diline ve kültürüne hem de karşı tarafın kültürüne hakim olman gerekiyor.

örneğimiz İngilizceye gelince. bu çok kolay aşılan ilk ve orta derecede güzel konuşmayı, anlaşmayı beceren öğrenci arkadaşlarımıza bir cahil cesareti geliyor. oooo benim İngilizcem süper. uçarım, kaçarım, çeviri yaparım, çok kolay zaten İngilizce diyorlar. sonra cümlenin başını sonunu birbirine katıp ortaya bir saçmalık çıkartıyorlar. adına da çeviri yaptık diyorlar.

ben geçtim edebi çeviriyi, o çevirideki güzelliği verebilmeyi filan adam cümlenin anlamını çıkartamıyor. saçmalıyor. bir de iş ahlakı yoksa çok kötü sonuçlar çıkıyor.

yoksa elbette ki herkes edebi çeviri yapma kabiliyetine bilgisine sahip değildir. orta zorluktaki çevirileri öğrenciler de yapabilir. ekmek kazanır vs.

hayır 10 senedir falan kullanmıyorum.
saçmasapan sitelere girmezsem neden kullanayım?

hayır.mac e geçtikten sonra bıraktım yoksa windows ta olmassa olmazlardandı.

hayır, 30 senedir kullanmıyorum. bilinçli kullanıcı olmak lazım.

kullanmıyorum. malware için bi program var, cccleaner falan var bi arıza çıkarsa onlarla ateş ediyorum. bilgisayardan anlamam, ben aslında ondan kullanmıyorum.

kılıçdaroğlu'nun adamlarına sesleniyorum, antivirüs kullanmıyorum diye beni heklemeye kalkmasınlar ha

Norton aldım bu yıl, 5 bilgisayara kadar desteklediği için evdeki herkesin bilgisayarına kurdum, artınca kendi bilgisayarıma da kurdum.

Önceden sadece eşimin bilgisayarı için alıyordum, benimkinde malwarebytes kuruluydu, bazen de hiç kurmuyordum.

Saçma sapan sitelere girmeye de bayılırım :D

10 senedir falan kullanmıyorum ben de.

6 yaşından beri bilgisayar kullanıyom. yaklaşık 25 yıldır hiç antivirus kullanmadım.

bir dönem windows 98 ve sonrasında windows xp ilk çıktığı dönem firewall kullanmak zorunda kalmıştım. ama service packler yamaları kapattıktan sonra ona da gerek kalmadı.

antivirus bilgisayarın anasını ağlatır. para verdiğim bir şeyi neden gereksiz yere yüzde 50 daha az performansla kullanayım?

flash belleğimi farklı bilgisayarlarda sık sık kullandığım için kullanıyorum. binbir çeşit spyware, trojan ve virüsten korundum sayesinde.

kullanma ihtiyacı duyduğum zaman malwarebytes kullanıyorum onun dışında 96 senesinden beri kullanmışlığım yok

iyi lan bırakıyorum bu mereti ben de eheh teşekkürler herkese

olayın saçma sapan sitelere girmekle filan alakası yok.

hiç kimse o bedava programlara güvenmesin derim.

bilgisayarınıza bir şeyler girdikten sonra kredi kartı ekstrenizde kumar sitelerinden gelen faturaları görünce, ödeme yaparken o programları yazanların yanaklarından öpersiniz sonra.

bizzat yaşanmıştır. based on a true story.

Kullanmıyorum. Yalnız "Girmiyorum öyle sitelere, bana bulaşmaz." kafasındakiler çok güvenmesin kendisine. Kimin olduğunu bilmiyorum ama bir söz var, "İki tür bilgisayar kullanıcısı vardır. Virüs bulaşan ve virüs bulaştığının farkında olmayan."

Şu anki bilgisayarım götünü zor kaldırıyor. İyi bir bilgisayar toplayacağım, onu halledince sistemi çok zorlamayan yüzeyden geçen bir antivirüs programı satın almayı düşünüyorum. İşlemci performansına ihtiyacım olan anlarda durdururum.

10 küsür senedir linux kullanıyorum, email, proxy sunucusu kurup yönettiğim zamanlarda sunucuya kuruyordum ama kendi makineme kurmadım hiç (test için hariç)

Geçen gün dizimag'den virüsü yedim. dos üzerinden temizlediğime inandım ama emin de olamadım, kendime güvenemedim. Kaspersky kurdum. Bir de Malwarebytes da kurulu.

kaç saat geçti? şokun etkisi olabilir. ayağını biraz elleyin(çooook hafif) bağırırsa kırık olabilir.(yöntem biraz saçma ama şuan alternatifiniz yok.) mümkün olduğunca hareket ettirmeyin, biraz kendini toparlasın. hiç bir şey için zorlamayın. çok zaman geçmediyse iç kanama riski devam ediyor olabilir.

veteriner.co şuradaki liste belki işinize yarayabilir, geçmiş olsun :(

nerede olduğunuzu yazar mısınız belki bilen duyurucular çıkar?

bir de hemen haytap'ın facebook sayfasına yazın, sayfaya özel mesaj da atabilirsiniz, belki hemen yardımcı olan çıkar.
olmuyorsa bulabildiğiniz veterinerleri bir arayın (cep no falan varsa) belki bir yere yönlendirirler.

iç kanaması olabileceğinden hiç ertelemeden bir vet. bulmanız lazım.

Diyarbakır. Facebook yok bende. Ayrica ondeki iki ayagini hareket ettriiyor arkadkilar maaleser. Azıcık su icirmeye çalıştım. Sepet gibi bi yere koyup ustunu orttum. Yaklasik 2 aylik bi yavru. İki ay bile degil. Pek miyavlayan bi kedi degildi. Simdi de bi kac kez miyavladi o kdr. Gozleri doluydu. Sicak tutmaya calisiyorum. Ben bile soktayim kdiyi dusunemiyorum

24 saatte ic kanama en onemli olay, veterinere goturmekten baska careni yok, siz bir sey yapamazsiniz

sordum ben birilerine klinik. donus bekliyorum. hemen yazacagim donerlerse.

iç kanama olabilir. veterinerlerin cep numaraları vardır dükkanın camında. birine ulaşın gelsin baksın. mümkün olduğunca hareket ettirmeyin. belinde kırık yoksa iyileşir.

vetmapp uygulamasını yükleyin telefonunuza, en yakınınızdaki tüm veterinerlerin -24 saat açık veterinerlere de- oradan ulaşın. iletişim bilgileri var hepsinin. ben de bakıyorum şimdi uygulamaya diyarbakır için.

edit: diyarbakır listede yok maalesef. kendi kitaplarıma bakıcam şimdi, ama siz bu arada şuraya bakabilirsiniz: (bkz: 7 gün 24 saat açık veteriner klinikleri veritabanı)

tekrar söylüyorum. illa açık olması gerekmiyor. arayıp cep numarasından herhangi birini dükkanınn önündeyiz böyle böyle bi kedi var diyin gelirler, bakarlar. açık yer ararsanız bulmanız zor.

Arkadaşlar,

2 kisiyi aradim telefona bakmadi
1i sehirn disinda
1i de koydeymis ama yarin sabah yardım edecekmis.
Diyarbakır vet fak aksam hasta almiyormus, yarin da bayram diye kapali.
Sorun su ki burada veterinerler bu saatte telefona bile bakmazlar kanimca bi kedi için. Ağlamaktan sinirlerim bozuldu.

Kutuya koydum, sicak tutmaya çalışıyorum, hareket ettirmemeye calisiyorum.

Su vermeli miyim bilmiyorum. Aslında hiçbir sey bilmiyorum su an.

su verin tabi ki, susuz kalmasın, hava zaten sıcak.

kitaplarıma baktım, verdiğiniz bilgilere göre şu anda sizin yapabileceğiniz bir şey yok. veterinerin iç kanama olup olmadığını takip etmesi ve bacakları kontrol etmesi ve gereken tedaviyi ve önleyici tedaviyi vermesi lazım.

sakin olmaya çalışın. olan olmuş. onu sevip okşayıp iyi ve güvende hissettirin. aklıma başka bir şey gelmiyor. sitelere bakayım ne yazıyor.

Tsk ederim

DÜŞME SONUCU YARALANMALAR

Düşme sonucu yaralanmalar trafik kazalarında olduğu gibi tehlikeli durumlara neden olabilir. Bu tür kazalarda özellikle kırıklar çok oluştuğu için hastanın yerden kaldırılması sırasında çok dikkatli olunmalıdır. Hemen yerden kaldırmak yerine eğer anlayabiliyorsanız kırık ve yaralar açısından incelemeli ve hastanın yerden kaldırılması ondan sonra yapılmalıdır. Bunun içinde bir battaniye veya kalın bir kartonun üzerine yerden kaldırmadan kaydırarak aktarılmalıdır.

Eğer bir kanama varsa tampon veya uygulanabilirse turnike yaparak kanamayı durdurmalısınız. Bu arada turnikenin çok uzun süre kalmasının yaratabileceği gangren tehlikesinide göz önünde bulundurmalı ve yaklaşık 10 dakika ara ile turnikeyi gevşeterek dolaşımı sağlamalı ve hemen tekrar turnikeyi sıkmalısınız.

Ağız ve burun çevresinde birikinti (kan, salya vb.) temizlenmeli ve solunum rahatlatılmalıdır.

Bu tür düşmelerde özellikle iç kanama riski çok fazla olduğundan hemen veteriner hekime ulaşılmalıdır. Veteriner hekimin oraya gelmesi genellikle bir acil müdahale için yetersiz kalabileceğinden onu çağırmak yerine siz ona ulaşmaya çalışmalısınız. Böylece müdahale çok daha geniş imkanlarla yapılabilir.

Düşme sonucu özellikle kedilerde çene kırıkları çok fazla görüldüğünden kedinizde hiç bir problem yok gibi görünsede muhakkak veteriner hekiminize göstererek her hangi bir problem olup olmadığını teyit ettirin.

Hastanın şokta olabileceğini düşünerek ani haraketlerden ve yüksek seslerden kaçınmalısınız. Ayrıca şoktaki hayvanlar bilinçsiz haraket edebileceğinden kendinizide ısırık veya tırmalamalardan korumalısınız.

Veterinerinize haber vererek gelişinizi bildirmeli ve olay hakkında bilgilendirmelisiniz. Böylece acil müdahalenin daha hızlı ve eksiksiz olması sağlanabilir.

www.juen.com.tr

3 dakikada bir facebook hesabı açın ve haytap sayfasına filan sorun. belki oradaki insanlar işe yarar bir şeyler söylerler.

bir de bu başlıkta yazılanlar moralinizi bozabilir ama yol gösterici de olabilir: (bkz: kedinin düşmesi)

facebook'ta "hayvan severler acil" grubuna yazdım durumu. veteriner vardır diye belki durumun aciliyetini de belirttim ve iletişim bilgisi rica ettim. geri dönüş olursa bilgilendireceğim sizi.

diyarbakır'ın neresi dediler. şunu eklediler: Peyas Mah 218.sok Pol Kar Park Evler 21070
0553 372 0966

şunu da eklediler: Güneydoğu Veteriner Kliniği Sento Cad. Bağlar 0412 236 28 21

şunu da: Pet Veteriner Kliniği Peyas Mah. 218.Sok. No:4/F Memorial Hastanesi

şöyle bir liste geldi: veteriner.co

Verilen numaraları zaten ilk aradım şehir dışında galiba ya da cevap veren olmadi. Kısaca sabaha kdr bekleyecem

durum nedir?

Son durum: birçok arkadasim şehir disinda olmasına ragmen diyarbakirdaki veterinerleri bugun aradi. Cogu yarın musait olacaklarını soyledi. Babam da veterinerlik fak. Docent olan bi tanidigimizi aradi. Yarin gelin ilgileneceğim, dedi. Ozetle yarina kaldi.

Kuzumun durumuna gelince; su icirmeye calistim. Arka sag bacagi kırık galiba. Oraya dokununca yalnız miyavliyo. Tavuk ciğeri haslayip lime lime edip suyu ile yedirmeye calistim. Suyunu icti ama parçalarını agzona koyarken dusuruyordu. Az önce tekrar verdiğimde birkaç parcayi zor da olsa yedirebildim. Uzaniyor. Hareket etmesini engelliyorum. Tdun geceden beri basindan ayrilmis değilim. Yarini bekliyorum

çok çok geçmiş olsun umarım çabucak atlatır çok üzüldüm :(

geçmiş olsun. inşallah bir an önce iyileşir.

artık çok geç ama sayın kedi sahipleri lütfen pencerelerinize tel takın. benim kedim düşmez demeyin. sinek ve böcek görünce kendilerini unutuyorlar kediler.

simdi nasil peki?

Durumu su an aynu fakat en azından bir seyler yedirebildim. Yarın sabah ilk is fakulteye goturmek olacak. Basindan hic ayrilmiyorum. Karin ve arka bacak ile sirt kismina dokununca aciyor belli. İnşallah iyilesecek tekrardan her yerimi isirip tirmalayacak insallah

gelişme var mı?

son durum: kediyi bugün önce barınağa götürdük röntgen için çok şükür ki bir şeyi yokmuş. kırık çıkık anlamında. zedelenme varmış. daha sonra veterinere gittik. aşı filan yapıldı. kabız oldugu için lavman yapıldı. eve getirdik. ıslak çimlerin üstüne düştüğü için durumu ucuz kurtarmış dediler. evde de biraz zeytinyağını şırınga ile ağzına verdim. tuvalete çıktı sonunda. az önce beni sevme yöntemi olan parmaklarımı ısırma ile canlandığını gördüm. kapı çalınca hemen doğruldu. sadece sağ arka ayağında topallıyo o da düzelecekmiş birkaç güne.

herkese tşekkür ederim.

çok sevindim bir şeyi olmadığına, çok geçmiş olsun!

çok çok geçmiş olsun. gözünüz aydın.

super!

yiyip iciyor mu arkadas?

Evet yaş mama aldık maşallahi var

maşallah tosunuma paşama (alış diye yapıyorum bak)

sokak kedisi.

ne cinsi olacak ki?

çok datlıymış:) British longhair, www.mediastorehouse.com

uzun tüylü anadolu kedisi :) gerçekten de muhtemelen uzun tüylü ırktan olduğu dışında spesifik bir şey söylenemez.

uzun tüylü tekir kedi

bizim sokaktaki kediler de böyle. sahiplendiğimizde veterinerimiz tekir dedi cinsine.

çok tüy döküyor bu kuzu kılıklılar, ama o tüyleri sevmesi var ya of! <3

not: uzun tüylü tekirlerin tüyleri bakımından benzerlik gösterdikleri cinsler maine coon ve norveç orman kedisi cinsleri ama onlar iri yapılı kediler.

cdn.iwastesomuchtime.com

Norveç orman kedisinden gen çalmış gibi duruyor, direkt ana babadan değil önceki nesildendir. Melez ama cins değil.

norveç'e benziyor harbiden.

uzun tüylü tekir +1
benim kedim bunun 3 renklisi ve büyüğü çünkü.
çok tatlıymış ya sevin onu bol bol.

bir veteriner de angora dedi. kimse bilmiyor harbiden.

oy oy oy bu benim en küçük kızıma benziyor aynen :)

Ya Osman çok tatlısın. Keşke resimdeki abi ve ablalar seni kendilerine saklasa.

Aah ah, o abla ve abilerin başında 11 tane var :)
Cidden zor durumdayız, kış gelmeden iyi bir sahip lazım arkadaşlar.

Fotoğraflarda, aslında olduğu kadar güzel çıkmamış. Ondan mı bahtı kapalı yavrumuzun, ne yapmalı, el yardım?
Teşekkürler!

agsdhadfah yerim ya :) maşallah.

en kısa sürede yuva bulmanızı diliyorum.

@MDC
kalpimi kırdın...:(((

çok ipleme yazışırken, bir de provokatif mesajlar at. bu onları sana yazmaya teşvik edecektir ;)

tipin hoşlarına gitmemiştir. illa bi yakışıklı olacaksın, peşinden koşsunlar.

Bu online dating olayında kullanılan fotoğrafların gerçeği yansıtmaması epey hayal kırıklığı yaratıyor. Olabildiğince gerçekçi fotoğraf kullanmak lazım ve görüşmeden önce kesinlikle kamerada görüşmek lazım. Yoksa hayal kırıklığı yaşama ihtimali daha yüksek.

Burada civik oldugun icin kizlarin gercek hayatta da civik olmandan sikaetci olacaklarini zannetmiyorum. Geriye tek sey kaliyor, cirkinlik, wgiz kokusu, gobekli olma gibi etkileyici gelmeyen fixiksel ozelliklerden birine ya da birkacina sahipsin. Bunlari duzeltmeye calis.

ilk okuyunca kızsın ve erkeklerle buluştun, buluştuğun erkekler tek gecelik ilişki arıyordu, sen reddedince telefonlara çıkmadılar sandım. ama erkekmişsin.

insanlarla tanışmadaki amacın ne? tek gecelik ilişki, sevgililik vs? bunu internette yazışırken ve yüz yüze görüşürken açık bir şekilde belli ediyor musun? internette başka hikayeler anlatıp reelde görüşünce başka şeyler mi anlatıyorsun?

ya da arkadaşların dediği gibi gerçekçi bir foto koymuyor musun? kendinle ilgili gerçekçi olmayan bilgiler mi veriyorsun?

yazışmalarda kendin ol ve tanışma amacını açıkça anlat.

neden arama olmamış. hepsi bu.

Naber troll beybi? iyi ya nolsun benden de iyilik. Hayvan gibi şi yabıyosundur kızlara. Yapma.

beğenmemişler. neyini anlamadın?

paran yoktur panpa
daha düz olayım, fakirsindir

Kedi evini sever. Başka evde strese girdiği için zaten yapıyor oraya. Ev içinde değişiklik bile kediye kum dışına yaptırıyor, tecrübeyle sabit. Aslında bir yere gidiliyorsa ve kedinin kendisini götürmek mümkün değilse kediyi evde bırakıp güvenilen bir akraba veya arkadaşa anahtarı verip, mamasını koyup kumunu temizlemesini tembihlemek esas çözüm. Bu sefer tren kaçtı, o kaka temizlenecek ama gelecekte benzer bir durum olursa bu şekilde bir strateji izlersiniz-tabi mümkünse.

keşke kedi evinde kalsaydı arkadaşınız 1-2 günde bir uğrayıp kedinize baksaydı. evi değiştiği için olmuştur bu. kedi ev hayvanıdır. evi değişince stres yapar, hatta depresyona girer.

Hayvan severler vs gibi facebook gruplarına ve de buraya fotoğraflı duyuru açabilirsiniz. Belki bir sahiplenmek isteyen çıkar.

tabi acil bir çözüm lazım size. bi süre ayrı bir odada tutsanız?

niye içeri almıyorsun. gayet de iyi anlaşırlar.

Kedilerin olayı bu, bunun için yaşıyorlar bir şey yapamazsın. Yaptım zannedersin yanılırsın, alışmaya bak.

camsil kabı gibi birşey bulup su sık, ama ben paylıyom bazen, sonra kesinlikle huyu değişiyo.

benimki de 3 aylıkken, gece uyurken nefes alıp vermeden dolayı kalkıp inen yorgana atlardı. bu yaşlarda sadece oyun oynamak istiyorlar, hareket halindeki her şey bir oyun malzemesi. benimki biraz büyüyünce bırakmıştı bunları.

paylıyorum derken? tokatlamak falan anlamında ise eğer ben beceremem onu ya, hayvan gibi adamım ayarlayamam gücümü falan canı yanar hayvancağızın. ama su sıkma işi evet mantıklı geldi.

kedilerin olayı bence her bulduğu kola bacağa atlamak değil bence ya. evin içinde gezer seni iplemez uykusu gelince yanına kıvrılır falan. gerçek kedi bu değil

benim zilli de eve geldiğinden beri öyle. ilk zamanlar daha da çok atlıyodu şimdi biraz biraz uysallaştı. gece yanımızda yatıyo uykusundan uyanıp saldırıya geçiyo bazen. hayır deyince sallamıyo ama gün içindeyse yüksek sesle e-eh diyorum sesten ürküp bırakıyo. gece bağıramadığım bi vakitteyse de sprey şişe imdada yetişiyo ama ilk yaptığında hemen spreyleme. önce sözlü anlaşmaya çalış her seferinde şişe bulunmuyo çünkü sesli tepkiyi öğrenmesi senin için de daha kolay olur. gece ısırırken de bazen e-eh diyorum yalamaya başlıyo bu sefer sanki amacı ısırmak değilmiş ben yanlış anlamışım gibi davranıyo şapşik :)

kısaca biraz sabır ve sabit disiplinle 1 aya adam oluyolar

yavruyken olayları bu dersek doğru olur. heyecanlı mutlu filan oluyorlar daha da patileri filan gelişmediğinden tırnakları ile tırmanıyorlar. ısırmayı da oyun sanıyorlar.

merak etmeyin büyüyünce geçecek. kısırlaştırma ve büyüme çok etkili değişimde. biraz sabır lazım, sonra size gelsin diye yalvarırsınız da yüzünüze bakmaz:)

sevgili arkadaşlar yazdıklarınızı gülerek okuyorum.

sabahları ısırılarak uyanmamak için kedilerle aynı odada yatmayacaksınız. bu kadar basit. zaten kedi ile neden aynı odada yatıyorsunuz ki?

Vectavir.

eksisozluk.com
arkadaşın söylediği şekilde asprini eritip sürmüştüm, çıkmamıştı

vectavir krem. çıkmadan önce çıktıktan sonra etkili oluyor. bir de karadut ağız yarası ve uçuğa karşı iyi gelir.

derdinin dermanı elimdeki minicik kremde.

i.hizliresim.com

(bkz: vectavir)

Şu an elimde vectavir yok. Evsel yöntemlerden?

aseton bas hemen

bir de uçakta tanıştığım bir teyzenin bana tavsiyesi ama denemedim henüz,
kullanılmamış bir kalıp sabunun ucunu ateşte ısıtıp uçuk çıkacak yere sürüyormuşuz. çok yakmadan tabi, uçuktan kaçarken dudağımızı dağlamayalım.
tekrarlıyorum daha denemedim.
ama aseton denendi çalışıyor.

vectavir. daha dün kulandım hemen etki gösterdi.

dağlama yöntemi çok faydalı. temiz bir pamukluyu (atlet ya da t-shirt) ütü ile ısıtın. kumaşı uçuğun çıktığı yere bastırın.

kumaş soğudukça ütüyü sürüp tekrarlayın. epey geriletiyor uçuğu çok hafif geçiyor.

ancak dikkat sadece çıkma aşamasında. yara çıktıysa sakın yapmayın.

aseton da deneyin. bunu da bana bir doktor söyledi. ama denemedim. virüsün yapısı ile alakalıymış.

Abreva krem.

Vectavir yoktu çok ısrar ettiniz ama:)) dağlama yöntemi yaptım ama engelleyemedim malesef. Şimdi vectavir ya da zovirax yapcam artık:)

dağlama engellemiyor. ama epey geriletiyor. hafif geçiriyorsunuz.

eger birine turk kulturunu tanıtmak istiyorsan 'banker bilo' filmini izlemesini tavsiye et. yıllardır değişmeyen sosyo ekonomik kulturel yapımızı gayet guzel anlatıyor bence.
tv'lerdeki gündüz kusagı programlarını izlettir tv'ler toplumun aynasıdır sonucta.
cem karaca'dan ozcan denize muzigimizi tanıtabilirsin. ıyıyıde kotuyude gorsun.

Daha 5 dk. önce bir arkadaşıma "Türkiye'de hayat kadınlarının kartvizitlerini yere atarak müşterilerine ulaşmasının çok orijinal bir fikir, Türkiye'ye gelen bir turist olsam bu kartları alıp hatıra olarak saklardım" dedim. Bu Türk kültürüne giriyor mu bilmiyorum ama benim turistlik anlayışımda gittiğim yerlerin her şeyini öğrenmek var. Belki onların da hoşuna gider. Ama beğenmezseniz de canınız sağ olsun.

Tarkan'ı dinletmezseniz ayıp olur. Ben bir de Barış Manço'nun şarkılarını dinletmeyi seviyorum.

Bir de bana göre yemeğe verdiğimiz muhteşem önem. Kahvaltıların ve akşam yemeklerinin zengin olması. Çorbası salatası pilavı makarnası ana yemeği tatlısı ardından meyvesi. Yemek kültürümüz baya karakteristik bence.

Türkiye'yi anlatan bir film olarak Çoğunluk var ama pek turistik değil. Tam olarak Türk aile yapısını anlatıyor. Onu izletmeyin. Zaten yabancılar nasıl anlasın meh. :/

önce iyiler :) "kötüler" listesi daha kolay da zaten korkuyorlar Türiye den abartirlar iyice.

neşet ertaş dinlet kesinlikle,

Karisik karisik dinlettiriyorum ben.
Yeni Turku dinletiyorum bir, Yedikule'yi seviyorlar genelde. Bir de 9-8'lik seylerde tempo tutmayi veya oynamayi ogrenirken heyecanlaniyorlar. Cesitli turkuler caliyorum ve Sanat Muzigi de ama bogmayacak sekilde. Her sarkida tepkisine bakarak anlamaya calisiyorum neyi sevip sevmedigini. Sevmiyorsa yarida kesiyorum. Genelde bana denk gelenler efkarli seylerdense oynak seyleri sevenler cikti. Bir kisi Serdar Ortac'a bayildi hatta. Birisi de Uzun Ince Bir Yoldayim'in Doga Icin Cal halini cok begenmisti. Cicek Abbas'in muzigini benden isteyenler oldu. Ama genelde Abe kaynana ve damat halayi seviliyor. Genelde turkuleri neden oyle olduklari ile birlikte anlatmak ise yariyor. Ornegin, oturup efe'nin ne demek oldugunu dinlemek cok zevkli geliyor ya da Karadeniz turkulerinin Karadeniz'in hircinligi ile benzerliklerini.

Iki gun once iki yabanciya Turk kahvesi yaptim. Sansima kopuklu oldu, hikayelerle birlikte anlattim. Turk kahvesini illa iceceklerdir ama yaninda anlatilasi bir seyler olunca guzel oluyor. Kaynagini bulamadim, internette de pek bulamadim ama bir yasli teyze zamaninda soyle bir sey anlatmisti. Eskiden evlilikler agirlikli gorucu usulu oldugundan ve kizin pek bir sey soyleme hakki olmadigindan, tuzlu kahve kizin "Ben evlenmek istemiyorum" mesajini verme sekliymis. Seker koyarsa da "Ben evlenmek istiyorum" anlamina gelirmis. Daha sonralari kizlar fikrini soyler hale geldiginde ise tuzlu kahve ikraminin anlami "Eger damat adayi tuzlu kahveye ses cikarmazsa, evlilik boyunca halim selim ve sabirli olacagini belirtir" diye degismis. Boyle geleneklerimizi anlattim. Kina gecesini anlattim. Sonra kopugun onemini anlatip, "Eskiden kopuklu olsun diye tukururlermis" dedim. En son da ustune fal baktim. Onlar da cozduler hatta "Surada balik var" diye daldilar konuya. "Host, falcinin gonul gozunun gordugu onemli, senin gordugun degil" deyip pesinden "Saka saka, balik nerede" dedim.

Şunu dinlet: www.youtube.com

türküler falan hep yazılmış, biraz ağır kalan kısımları da ben tavsiye edeyim. ama bunlara sizin ilginiz yoksa karşı tarafa da satamazsınız. hikayelerini, özelliklerini vs anlatmadıktan sonra hakikaten havada kalabilir.

www.youtube.com nihavend longayı severler diye tahmin ediyorum,

www.youtube.com şehnaz longa var ynie, altyazılı denk getirirseniz türk filmi de izletebilirsiniz hep çalıyor onlarda zaten.

www.youtube.com sergi marşı, marş formunda görkemli, bestekarı da italyan dönmesi paşa. italyan turistin ilgisini çekebülü.

www.youtube.com münir nurettin'i anlatabilirseniz ilgi çeker. mühim bir insan kendisi. şiiri çevirmeyi deneyebilirsiniz. ispanyol turist olsa endülüs'te raks dinletilebilir, yine şiiri çevirip ilgi çekebilirsiniz.

onlarda solo atan sanatçılar var bizde taksim deniyor, doğaçlama müziğe duruma göre türlü makamlarda ve enstrümanlarda(türk sazı olursa daha iyi olur) taksim dinletilebilir. klarnet onlarda da var ama tonu farklı bizimkini yine otantik bulabilirler.

www.youtube.com gazel diye bir olay da var bizde yine doğaçlama. muhattap kimseler müzisyense makam, gazel falan ilgileniyor insanlar.

Nargile içirme lütfen arkadaşına. Güzel bir esnaf lokantasına veya yerel bir köfteciye götür onu. Kadıköye götür bir gün, salaş bi yerde bira içip muhabbet edin( hepimizin yaptığı gibi ). Bir kaç çok eski ve küçük camiyi gezin. Ayasofyayı da gezin kesinlikle. Hayranlık verici.
Ayroca:
Niyazi koyuncu - köprü ortasında.

kimse yazmamış ama zeki Müren'i bütün yabancılar beğeniyor.

facebookta paylaştığım zaman yabancı arkadaşlarım hep soruyor bu kim diye.

ben yurtdışından müzisyen bir arkadaşıma orhan gencebay'ın leyla ile mecnun (plak kaydı) şarkısını dinlettim. Dibi düştü.

Benim ufkumu actiniz saolun daha daha :) filmlere de deginirseniz sevinicem kendim icin duyuru ahalisi :)

Takvime yadyokun sitesinden bakabilirsin. Hazirlikta danisman gorusmesi yok diye biliyorum, en azindan ben hic duymadim giden.

boun hazırlık :(

dün de birisi dersler ne zaman başlıyor gibi bir şey soruyordu. okulun internet sitesini az karıştırırsanız akademik takvim var. her şey yazıyor orada.

eylülde olur.
oo hazırlık kek yeaa deme git okuluna, ödevlerini yap.
sene sonunda yapılan sınavda 600 kişi geçip 700 kişi kalıyordu mk :/

O kadae sperm arasından nasil oldu da siyrildim aradan dünyaya geldim diye bi pismanlik var bende afdersin

bir zamanlar duyuruya ve buradaki insanlara değer verirdim. çok safmışım.

bir kaç tane iyi insan tanıdım ama gerisi ciddi anlamda danyal denyo ve Kezban. çeşitli yaş, eğitim, sınıf ve hatta cinsiyette Kezban doluymuş burası.

tek pişmanlığım budur :)

Bi defa anketörken kabataşta bi kızla anket yapmıştım, doğrulama için telefon da aldım hatta, dış ticaret davalarıyla uğraşan bi avukatmış, böyle epey uzun muhabbet de etmiştik. Hem sonra çok da kafaydı, ama o zamanlar daha yeni bi sevgilim olmuştu. Gurur yaptım. İleri gitmedim. Malım lan.