datça için çok fazla bütçe bence. kurban ertesi olacağı için sakin olacağı kanaatindeyim. palamutbükünde sahil boyunca dizilmiş pansiyonlar gayet uygun fiyatlı. merkezde de oğuz otelde kalmıştık. otel değil aslında pansiyon gibi bir aile işletmesi ve çok özenli bir kahvaltı ikram ediyorlar.

club datça tatil köyünde kalmıştık biz de. bütçe fazla evet. iki kişi için 5 gün 1000 TL civarı bir ücret ödemiştik. üç öğün yemek dahildi. küçük ama sevimli bir yer. denizi biraz kayalıktır ama.

eylülde boş olur kimse kalmaz. aynen datça için fazla bile 400.

güncel fiyatları bilmiyorum ama aşırı derece de olmasa bile soğuk ve rüzgarlı olur.

çok maliyetli ve karşılığında işe yarayacak birşey olmamasıdır belki de sebep.

aynı işi yapabilecek cihazlar varken insan göndererek hem maliyeti yükseltmemek hem de astronotları tehlikeye atmamak için.

Yapılacak , Nasa'nın şu anki planına göre 2024 yılında. Önceki planları 2028 yılındaydı ama bütçelerinin arttırılması ile 2024'e çektiler.

69 yılında ilk aya gidişte de mantıken bakıldığında gereksizdi zaten insanlı yolculuk. 55 milyar dolara patlamıştı. tamamen şov amaçlıydı tabi. uzay anlamında bir anlamı yok arkadaşın dediği gibi gönderilen robotlar zaten oralarda örnek toplayıp geliyorlar.

1969'dan sonra bilim kurgu furyası ve sinema sektöründe uzay maceralarının başlangıcı abd'ye kültürel olarak çok daha fazlasını verdi de o ayrı konu

2024’de gidiyorlar işte duyurdular ya.

bunu çoğu köpek yapıyor, hoparlörün yaydığı frekans ve uzun süren yükses ses ile ilgili olabilir

pets.webmd.com

Some dogs also howl in response to high-pitched sounds, such as emergency vehicle sirens or musical instruments.

Hadi ya, o zaman ben ilk kez şahit oluyorum diye garipsedim.

yüksek frekanstan dolayı.

arabalara, motorsikletlere havlamalarıyla aynı sebepten dolayı.

Öyleymiş. Linkteki yazıya göre bunu yapmaması gerektiğini de öğretebilir sahibi aslında.

işte bizim duymadığımız fakat hoparlörden yayılan yüksek frekanslar köpeği huzursuz edip tetikliyor, evet belki sahibi bunun zararsız olduğuna köpeği alıştırabilir sakinleştirebilir, tabi sokak köpekleri de var

Sokak köpekleri hep aynı yerde olmadıkları için çok dikkat çekmiyor umursanmıyordur. Ben de zaten bunu hiç fark etmemiştim ta ki arka bahçedeki köpeğin rutini olduğunu anlayana kadar.

kendine güvenmemekle haklısın. tercümanlıkla dil bilmek aynı şey değildir. istersen kendin görmek adına bir adet sözleşme, bir adet herhangi bir noter belgesi, bir adet akademik makale veya istediğin başka tür belgelerden birer paragraf çevirmeye çalışabilirsin.

ayrıca intermediate olup metinleri sorunsuz okuma olayına takıldım. intermediate isen metin okurken bir sorun vardır. eğer yoksa intermediate değilsindir.

edit: sözlü çeviri yapmayacaksan konuşurken kaçacak delik aramanın bi etkisi olmaz. yazılı çeviride sadece dil bilgini ve pratiğini icra ediyorsun.

@ Selimpusat46 Evet, konuşma pratiğim de yok sosyalliğim de. Doğru yani. Yardırmakta fayda var :D

@lesmiserables Aslında çeviriye yabancı değilim. Eski çalıştığım yerlerden birinde çeviri falan da yapmıştım. Tabi o Almanca idi. İş planı, resmi belgeler falan çok çevirmiştim.

Ondan başka yine tercüme ofislerine başvuru yaparken deneme metinlerini çevirmiştim. Son ayrıldığım firmaya girmeden önce de test amaçlı olarak istedikleri metni çevirmiştim.

Bu arada 2. Dünya Savaşı' na meraklı olduğum için bu konuyla ilgili bir blog açmayı düşünüyordum. Bunun için de yabancı kaynaklardan bir sürü çeviri yapıp biriktirmiştim blogda yayınlamak için. Hevesim kaçtığı için kaldı öyle.

Ayrıca dil bölümü mezunu olduğumu da söylemeyi unutmuşum. O yüzden yazılı çeviriye uzak değilim. Sorduğum daha çok sözlü çeviri. Belirtmemişim.

akepe kaynakları 3000 oy farkı diyor. her an durum değişebilir. imamoğlu farkı kapata kapata geliyor.

kaybetmedi. ysk'ya veriler girilmiyor şu an. fark resmiyette 3000 ama ysk'da görevliler ekrem imamoğlu öne geçti diyenlerde var. kaybeden her halükarda akp oldu

Binali nasıl çıkıp kazandım diyebiliyor böyle bir sonuçta çıldırmamak elde değil bu ülkede

İmamoğlu ıslak imzalı tutanaklara göre %51 oy aldığını söyledi az önce açıklamasında

Konuşmadan itibarende aa veri girmiyor kaldı böyle

beşiktaş'ta mesela yüzde 75'de açılan sandık. o zaman bu da değiştirebilir sonucu?

@icedflames

ben de anlamadım. bi sabahı bekleseydi en azından :)

@Mossy, yalnız İmamoğlu'nun 51 olarak belirttiği sonuç %75'lik veriye göre. Yani kendisi yavaş ancak kesin sonuçlarla ilerliyor. Anadolu Ajansı da %98 e kadar geldi ve aradaki fark 5 bin civarı.

Yıldırım hangi veriye göre başkanlığını açıkladı acaba?

ysk başkanı resmi sonuçlar olmadan kimse açıklama yapamaz diyor. hemen sonra binali yıldırım kazandım şeklinde açıklama yapıyor. eko farkı kapatarak geliyor +1

saadet ve dsp destekleseydi şu an imamoğlu başkandı. ikisinin toplamı 1,58 yapıyor. ne diye aday gösterirler anlamıyorum.

mevcutta oy farkı 1000 civarı.

1 oyun bile ne kadar önemli olduğun gördüğümüz bir seçim olduk.
iki aday arasındaki oy farkı binde 2'ye kadar düşmüş durumda.

İstanbul seçmen sayısı 10.5 milyon. %98.78 desek en azından 100bin oy daha girilecek demek değil mi bu? 5 bin oy fark gayet kapanabilir gözüküyor bu hızla?

Neden hemen kaybetti dediniz?

Kazandik

i.hizliresim.com

@influx

bana sorduysan hesaplamam iyi değil, anlamam. anlamak açısından duyuruyu açtım. :)

@valentinov

abi bunlar nereden?

Akpnin kendi oy sayim sistemi

pbs.twimg.com :large
imamoğlu başkan :)

Yedirirlermi yoksa geçen seçim ankarada yaptıklarınımı yaparlar.. Bilemiyorum Altan

@dont eat me, Yok yok size değil :) Kaybettik diyen biri vardı.

kaybetmedi henüz fakat yine bir üçkağıt dönecek gibi. :( 25 dakikadır veri girilmemesi nedir ya..

@valentinov
biz giremiyoruz o zaman o sisteme?

ayrıca dedikleri gibi güncellemiyorlar şu an istanbul sonuçlarını. 1 oy ne kadar önemliymiş. 15 milyon kadar oy kullanmayan varsa bunun çoğu muhalif tahmin ediyorum ki. çok güzel iş yapıyorlar (!)

şu an kılıçdar "imamoğlu kazandı, binali bey'e bu açıklamayı yakıştıramadım" diyor.

Korkuyorum hem İstanbul'u hem Ankara'yi bırakmazlar gibi geliyor.

Imamoğlu kazandi

olm 1 milyon oy var orada akşam 7nin ekranı o.

İmamoğlu kazandı!

i.hizliresim.com

@obaa, oy sayıları çok düşük. YSK sisteminin genel veri giriş yüzdesi 100 olmadan bunu söylemek zor. Anadolu Ajansı'nın kalan %1.5 kısmı nerede, onu sormak lazım.

Uzun zamandır böyle heyecanlı boyle umutlu değildim. İmamoğlu bırakma bu işin pesini

evet evet dikkat etmeden heyecana kapıldım, kusura bakmayın.

ya şöle aptal gibi sağdan soldan uydurulan görüntüi plaşmayın.

tabi ki her kanalı zorluyorlar şu an hile için.
yoksa bu zamanda sayım bu kadar sürmez istanbulda.

paylaştığınız görseller niye bana feyk gibi geliyor? :/

ysk açıklama yaptı mı gözümden mi kaçtı? veri neden girilmiyor?

paylaşılan görseller yanlış. görsellere göre giresun ve bursa da chp de görünüyor. ama buralarda akp nin aldığı kesinleşti. görseller birkaç saat öncesine ait

paylaşılanlar uydurma değil. akepenin seçim sisteminden twitter.com
bunun gibi pek çok hesap var yayınlayan. üstelik bu hesaplar akepeli hesaplar.

imamoğlu wins!
continue?

%90'lara birkaç saatte gel, %1 i 2 saatte açıklayama.

Türkiye :)

evet, tahkim heyeti

uyuşmazlık mahkemesi, tıpkısının aynısı Türkiye'de var

arbitration arabuluculuk. tahkim değil.

tahkim mahkemesi, hakem mahkemesi, tahkim heyeti, hakem heyeti hepsi olabilir.

ICC Turkiye (ICC su anda bu isin allahi konumunda) resmi olarak hakem mahkemesi olarak kullaniyor kendi kurallarinda.

arabuluculukla - sizin dediginiz anlamda - tahkimin bir alakasi yok. arabuluculuk sozlesmelerde tam olarak mediation olarak gecer, conciliation da denebilir ama bu isle uzun zamandir ugrasan biri mediation der.

tekrar ediyorum, tahkimdir o. arbitration gördüğün yerde tahkimi yapıştır. arbitrator için de hakem diyebilirsin doğrudan.

kassiopeia'nın dediği gibi sözleşmelerde bu şekilde geçer. arabuluculukla ilgisi yok.

225

190 - 200 gibi bir şeydi. Ayakkabıya verilen 100 liraya bile acıyorum, gereksiz çok pahalılar.

Bugünün döviz kuruyla 1,821.87 TL.

vladimi ve crown kardesler sebebi neydi ki yaw, oha falan oldum yeminle:)

herşeyden kısılır da ayakkabıdan kısılmaz der eskiler
ben columbia bot almıştım 500$ a en fazla verdiğim o olabilir
bir de koşu ayakkabılarıma 200€ vermiştim.

500 şimdi o ayakkabı 1000 tl bi ayakkabıya yüksek paralar ödenmemesi taraftarıyım.

an itibari ile aglamayi birakip tebessume geciyorum:)
sagolun dostlar

180'e zamanında bi Reebok almıştım. O zamanın alım gücüne kıyaslarsak 600-700'e tekabül eder herhalde.

O zamandan beri ayakkabıya aman aman paralar vermedim. Saçma geliyor, Nike'ın outletinden geçen yıl birkaç çift 150 liraya ayakkabı almıştım hala götürüyor beni.

@alttaraf: Görünce hoşuma gitti, o renkte bir botum da yoktu, aldım. Özel bir sebebi yoktu

600 (şimdi 1100 olmuş)

700 tl
asics gel kayano

lesmiserabe
kac yilda iki misli oldu:)

430'a salomon ayakkabı almıştım ekim 2017'de. şu anda 800 tl olmuş. ayakkabı yeni gibi hala.

@alttaraf

1 yılda. dolar fırlayınca sanırım. north face

300’e skechers alcam ben bir iki gune. Gecenlerde de adidas stan smith aldim. Maks bu kadar para veririm.

600 tl

başta içimden "lan?" diyordum ama çok memnun kaldım.

10 yıl once timberland bota 300 vermiştim..geçen 10 yılda çok yıprandı..bu sezonu da geçirdim ama seneye kesin alacğaım, şu an fiyatları 1100, 1300 e kadar veririm.

300 civarı diye hatırlıyorum. Nike bir spor ayakkabı olması lazım.

2500

150 dolar benim limitim, daha fazla vermem. Adidas Kobe 3, Adidas Potential, Adidas Duncan, Reebok Nba falan bir sürü aldım zamanında. Ama basketbol oynadığım dönemde aldım öyle pahalı sayılabilecek olanları. Basket ayakkabısı hariç en son aldığım ayakkabı 100 dolardı, Ecco'nun goretexli bir modeli. Expedition olması lazım.

Bir de geçmişte Adanalı ayakkabısı(her adanalıda en az bir tane olması şart) olan Dexter almışlığım var 2 kere şimdi baktım 500 tl imiş, 100 dolara yakın.

300 lira

ama daha fazlası verilebilir giyilen pozisyonlara göre.
ayakkabı sağlık açısından çok önemli

800 columbia

400-500 maksimum.

500 maksimum

750 lira. Bacağım sakat. Ayakkabı yaşam kalitemi inanılmaz etkiliyor.

400 civarı sanırım, ama ayakta duruyormuyorum o kadar ve yıllarca kullanırım ayakkabıyı.

uzun süre ayaktaymışsınız bence ortopedik güzel bir şey bakın, polaris vs. onlarda 5 noktalı bir şeyler var rahat sayılır fiyatları da normal seviyelerde. o da olmazsa decathlonda tabanlıklar satıyorlar, ayağınıza göre seçin bir şeyler.

the salesman
roma
il posto

Die Welle.

capharnaüm.

Biraz fazla dram ama.

Yol Ayrımı
Şener Şen-Rutkay Aziz
Kesinlikle hayatın içinden ve ajitasyonsuz.

leave no trace

all is lost. cok gercekci, tam tek basina izlemelik ama bogmayan, ne asiri sanat, ne de asiri kac goc filmi.

anksiyete olabilir

Kafanı dağıtacak bir şeyler yapmanı öneririm mesela bilgisayar oyunu seviyor oynuyorsan bir süre kendini vererek oyna et ya da çık dışarı tak kulaklığı gez biraz eğlendirici güldürücü bir şey izle/oku.

Eğilip kalktıkça şiddetleniyorsa kas kasılması olabilir. Öyleyse kasların gevşemesi lazım

reflü olabilir kapakçıkta.

reflü

kardelen
neşe

denef, çerkesce ipek demek. bu marjinal gelirse ipek.

Seda

Müjde. 2 Müjde tanıdım, bıcır bıcır ve neşelilerdi.
Nazenin. Kızım olsa direkt yapıştırırım bu ismi.

Ya da benim ismimi verin bebeye. Benim ismimden daha güzel bir hatun ismi yok. ^^

Tebrikler :)
En güzel kız ismi Ece. Ece koyun.

Alçin

özgür özgür özgür! erkekte hiç sevmem kızda ise mükemmel

lizge
berfu
buglem
ravza
hira


gercek onerim ise elif ya da defne

tebrikler! duru, toprak, defne, yasmin, melek, birsen, ülkem.

Asel ya da bahar ya da eylül.

Arven

bilge, görkem, özgür, nergis, bahar, dilruba.

Deniz,elif ve Zeynep. Bu üçünün yerini hiçbiri tutmuyor.

Ahsen, bade, eva,jasmin

feraye

Sedef
Ayla
Aylin

Leyla

Meltem
Esra
Aylin
Deniz

tebrik ederim.

Benim kızımın adı Gülce :) Öneririm.

Özge..

leyla
jale
sude
neşe
su

ayrıca tebrikler : )

yağmur
ceyda
helin

Arya, Açelya iyidir. Ben olsam milyonlarca insanla aynı ismi paylaşacağı bir isim koymazdım (merve ece deniz elif zeynep yağmur ceyda vb). Erkek ismi koymak da çocuğa eziyet.

su +1

Anu

ayça tuğçe selen selin

İnci

cemre

ilay - da'sı yok sadece "ilay"

Tebrikler.

Elif - Eylül - Defne - Mavi

Demek istiyorum. Favorim Defne..

Ece

Ece
Irem
Beren
Liya

Tabi ki Ece :)
Yukarıda da yazmıştım ama başkalarının da önerdiğini görünce mutlu oldum :)

ben ettiğimde bir şey olmamıştı. polis geldi, "gürültü yapıyormuşsunuz" dediler. sonra bir daha gürültü oldu, bir daha "gürültü yapıyormuşsunuz" dediler. en sonunda gürültü kesildi. gürültü dediğim, gecenin 4'ünde bangır bangır müzik açmaktı.

sanırım dava açılması için karakola, savcıya vb. gidip ifade vermeniz lazım.

Böyle giderse gidicem, giderim de. Her yıl ev değiştiremem ki.

Ust kat kiracı mı?gittiler mi ses mi yapmıyorlar artık?

Hiç sabretme her seferinde polis çağır onların kaydı tutuluyor. Eğer kiracılar ise ev sahipleri ile görüş.
Ben bizim üst katı bu ikisini yapıp bir de apartmandan imza toplayarak çıkarttırdım. Dava açmaya gerek kalmadı baskı yapınca gittiler.

Ev sahibi de yönetici de bunlar kimse imza vermez. Kendi halinde herkes. Bi bi bunlar böyle.

Arkadaşlar zabıtayı aradım, adam da dertliymiş dertleştik resmen. Bir şey yapamazsın diyor:/

Bi de akşam beşe kadar çalışıyorlarmış:( Akşam kim bakıyor peki?

alt komşudan çok kavga sesleri geliyordu. 2 kere 155 i aradım. ilkinde geldiler. inkar ettiler kavga ettiklerini. ikincisinde sanırım polisle konuştular. kavga olayı olduğundan gürültüden biraz farklı bir prosedür işledi. ama arayınca polis geliyor.

küçük mü kaç aylık? aynısını yaşadım diyebilirim. 1 yaşına kadar çok hırçındı. sürekli tırmalıyordu, ayaklarıma saldırıyordu. bir süre sonra biraz sakinleşiyorlar. ikinci bir kedi aldık o zaman daha da sakinleşti. şuan eskiye göre epey iyi diyebilirim. ikinci kedinin etkisi çok büyük ama.

bebeklikten itibaren siz mi bakıyorsunuz? küçüklüğünde şiddet görmüş olabilir. aynı bu özelliklerde bir kedi tanıdım. sahiplendirilmeden önce kötü şeyler yaşamış.

@veritaslibertasın da dediği gibi, ikinci kedi işi çözebilir.

10 aylık. sanirim yaklaşık 2 haftalıkken sokakta bulup eve almıştım, öncesinde bir şeyler yaşadığını düşünmüyorum çünkü bulduğumda baya küçüktü, dogru düzgün yürütülüyordu bile.

ikinci bir kedi sahiplenecek durumda değilim malesef.

yürüyemiyordu*

Bana biraz sıkıntılı geldi bu durum. Her ne kadar kedileri çoook sevsem de ben sanırım böyle bi kedi ile yapamazdım umarım çözüm bulursun çok geçmeden

Benzer bir vakayı bir arkadaşım yaşadı. Hiçbir şey yokken ortalık gayet sakinken birden arkadaşımın dudağını, boynunu falan ısırıyordu. O güne kadar kedilere büyük sempati besleyen beni komple türden soğuttu. Evime almayı düşünürken şimdi uzaktan seviyorum sadece. Biz belki bir yabanilik vardır diyerek işin içinden çıktık. Kedi artık özgür.

kedi 10 aylıksa oyun oynamak istiyordur ama elinin ayarı yoktur. daha yavru sayılır. düzelir büyük ihtimalle

Sarı+beyaz karışımı kedilerde bu sorun hep var. Aşırı özgür ve yabani oluyorlar. Halamın kedisinden biliyorum. Sarman değil de sarılı beyazı olanlar.

www.google.com

işin tuhaf yanı şu; küçükken daha normaldi. en azından sadece " oyun ısırığı, oyun saldırması" yapıyordu. şimdi gerçek anlamda saldırıyor. şimdiye kadar düzelir düşüncesiyle bekledim, zaman geçtikçe daha kötü oldu.

Bazı kedilerin huyu böyle.

Ablamın kedisi, 3 aylık ya vardı ya yoktu sokaktan alınma siyah beyaz kedi. Bebeyken oyun ısırığı filandı. Büyüyünce beni resmen düşman belledi. Ablamla bile tatlış tatlış yatarken birden (ama hakikaten durup dururken) burnunu hart diye ısırabiliyor deli. Ben olsam muhtemelen bir daha öyle koyun koyuna yatmam kediyle, ablam yine iyi tahammül ediyor. Bence bu biraz da ablamın kesin "hayır" dememesinden kaynaklanıyor. Belki siz de kesin "hayır" deseniz bir geri adım atar.

kesin hayır diyorum aslında. mesela normalde birlikte uyuyorduk bir süredir bunu yapmıyoruz. ki en basından beri disiplinli olmaya çalıştım tabii ne kadar olunabilirse.

kısır mı? benim kedim de yaşı bu civardayken çok kötü ısırıyordu özellikle akşamları yataktayken. artık kısırlaştığı için mi yaşı büyüdüğü için mi 1 yaş civarında bıraktı bu huyunu. sakın kediyi "özgür bırakma"yın iki haftalıkken aldıysanız mümkün değil sokakta dayanması, ölür kısa sürede.

Annesiz büyümüş anladığım kadarıyla. Yavruluk zamanında "oyun ısırması" sandığınız şeye izin verdiyseniz o ısırma büyüyünce buna dönüşebiliyor. Mesela yavruyken annesine de yapıyor böyle ama anne sınırlarını bildirmek için bi pati atıyo kafasına. O da nerede durması gerektiğini öğreniyor. İnsanların da bunu yapması gerekebiliyor kedinin kişiliğine göre.

Bazı kedi de ne yapsan yumuşak karakterli oluyor, tamamen şans işte.

Farkında olmadan kediyi rahatsız eden şeyler yapıyor olma ihtimalin var mı?
Benim bir arkadaşım hayvanı resmen rahat bırakmıyordu mesela, nereye gitse nereyi kurcalasa sürekli bi müdahale peşindeydi. Hepsi kızmak için değil, dikkatini hep kediye veriyordu. Hayvan kendi kendine bişeyle ilgileniyor mesela, hemen yanına gidip karışıyor, dikkatini dağıtıyordu. Ya da sürekli kontrol etmeye çalışıyordu, şunu yapma bunu etme gibi, oturduğu yerden bile olsa hep bi uğraşırdı hayvanla. İzlerken ben daralıyordum.

İlla bu örnekteki gibi olmasına gerek yok, sana doğal ya da normal gelen, bi şekilde hayvanı rahatsız ettirecek bişeyler yapıyor olabilir misin onu düşün bence.

Geçen ay kedim kısırlaştırıldıktan sonra cinnet geçirmesiyle 3 hafta boyunca ben de yaşadım benzer ama daha kötü şeyleri. 3 gün arkadaşımda kaldım eve sokmadı beni. Benim veteriner bir ilaç verdi antidepresan gibi ama tamamen bitkisel özlü dedi. Zaten üzerinde davranış bozukluğu için de yiyecek takviyesi yazıyor. Tavsiyem o ilaçtan alıp 3 gün boyunca düzenli bir şekilde kullanman. Benimkini tamamen düzeltti. Ama ilaç tek başına yeterli değil kesinlikle. Gün de 2-3 saat ısırma olmayan oyunlar oynaman lazım. Top, lazer, ip gibi. Kendini güvende hissetmesi lazım.
Eğer istersen eve gidince ilacın ismini öğrenirim.

1ay boyunca kullanman. Yazım hatalrı için kusura bakmayın. Mobildeyim

cidden zarar vermek istese ayaklara kollara değil yüzüne saldırmaya çalışır diye düşünüyorum.

Zarar vermek istese o öndeki sivri dişleriyle seni öldürebilir bile. Yaptığın bazı hatalar olabilir. Mesela oyun oynarken sen istediğinde değil, o istediğinde oyunu kesmelisin. Özellikle oynarken son derece sakin olmalısın. Oynarken sempatiyle hırçın seviyorsan çok büyük yanlış yapıyorsun, oynarken sakin sakin sev. İzin verdiği zamanlarda başını öp, öpmek kedileri çok sakinleştirebiliyor. İstemediği şeyleri yapma, onun hayatına ve sınırlarına saygı duy. "Benim Belalı Kedim" diye bir program vardı TLC'de, internette tekrarlarını bulabilirsin. İzlersen belki ne yapman ya da yapmaman konusunda daha çok bilgi edinebilirsin.

" cidden zarar vermek istese" mi? zarar veriyor zaten, yazmıştım bunu.

evden çıkmak için belli bir birikim yapayım dedim bedelli askerliğe gitti. şimdi onun parasını ödedim bu sefer birikim kalmadı eve çıkmak için para lazım. ev depozitosu, eşyalar, evin kirası vs için ön hazırlık yapıyorum.

Ailemi çok seviyorum. Çok güzel anlaşıyoruz. Onlarla yaşamak beni mutlu ediyor.
Aslında iş yerine yakın bir ev kiraladım, hafta içi o evimde kalıyorum ama hafta sonu olunca koşa koşa bizimkilerin yanına geliyorum.

sasfsasf ahan da ben bu. valla çalışamaya başlayalı 3 ay falan oldu, ben de bilmiyorum niye. istanbul'da ayrı ev masraf, bu ara biraz biriktireyim diye idare ediyorum sanırım. işler otursun ayrılırım muhtemelen.

sağlık sorunları.

mezun olalı 5 sene oldu halen ailemle yaşıyorum. neden ayrı eve çıkmam gerektiğini de anlamış değilim. ya da neden çıkmak istiyorsunuz? kendi ayakların üzerinde durma bıdı bıdı bunların geçin. bir insan geri zekalı ise her daim geri zekalıdır. sorumsuzsa her daim sorumsuzdur.

ayrı eve çıkmak aklımın ucundan bile geçmiyor. ailem ile yaşamak çok rahat. inanılmaz da para biriktiriyorum. kimseye muhtaç vs. de değilim. 3-4 bin kazanıp istanbulda eve çıkanların aklından şüphe ederim. sürünüyorlar ama ayrı evde yaşıyorum vs. vs. geyikleri işte. ayrı eve çıkmanın tek motivasyonu rahat bir ilişki yaşamak. bunun dışında bir işe yaradığını düşünmüyorum.

edit: iş yeri vs. uzaktır yolda zaman geçirmek istemiyordur bu durum ayrı. en mantıklı sebep bu bence.

Annemle yaşıyorum. Yaşlı, hayatında hiç eğitim almamış, zor zamanlar yaşamış bir kadın. Beni çok güç koşullarda okuttu. Onun hayatını garantiye almadan bırakmak istemediğim için birlikte yaşıyorum.

Annemle yaşıyorum. Başka kimsemiz yok. Boş yere ayrı eve çıkıp hem daha fazla para harcamanın hem de daha fazla yalnızlık kazanmanın anlamı yok. Zaten evde de o bi odada ben bi odada takılıyorum. Çok görmüyoruz birbirimizi. Birbirimize destek de oluyoruz her ne kadar hiç anlaşamasak da.

Artık üniversite dönemindeki ergen çocuk değilim. Kendimi kanıtlamak gibi bi çabam yok. Öyle olsaydı taşınabilirdim.

Ailemle yaşamak çok keyifli ,zaten insanların büyük çoğunluğu birbirini sevmiyor eve gelince sevildiğimi görmek bil evde yaşama sebebi.

yalnız başıma korkuyorum biraz aslında. öte yandan evdekilerle bir problemim yok pek, ev de çok kalabalık değil. bir de hakkaten belli bir bantta kazanmıyorsanız maaşın cogunu eve ve giderlere gömme fikri sinir bozucu geliyor. ama kesinlikle 30 olmadan ayrılacağım.

@ofey rahat bir ilişki yaşamak başlı başına iyi bir motivasyon bence, özel hayat denilen şey bu.

@saint başka eve çıkmanın kendini kanıtlamakla ne ilgisi var?

ailemle mutluyum, ailemle olmasam da mutlu olurum. bir ton para harcamaya ne gerek var. yaşayıp gidiyoruz işte.

Bazı insanlar aileyle yaşadığı zaman tribe girer. Örneğin gece geç geleceği zaman ailesine haber vermek komplekse girmesine neden olur. Halbuki gayet normaldir bu. Bu tip insanlar bu kompleksi aşabilmek için ailesinden uzakta yaşamayı tercih edebiliyo. Onlardan bahsettim. Ailesinden ayrı yaşayan insanlar kendini kanıtlama çabasındadır demiyorum.

Ayrı eve çıkarsam doğal olarak işyerime yakın bir yerde eve çıkmak isterim, ama o muhitte kiralar aşırı yüksek. Günde 3-4 saat yol çekip maaşımın -en iyi ihtimalle- yarısından olacağıma aynı yolu çekip ailemle yaşıyorum. Sorun İstanbul'da.

ailemi seviyorum, ayrı bir eve çıkıp yapacağım masrafı kişisel ihtiyacima harcarim, biriktiririm daha iyi.

oraya bir de fight club'i ekle

Bence film izlemek bir tür antrenman işi. Bahsedilen filmler anlaşılması kolay filmler değil kurgusal ve senaryolaştırma anlamında. Yani nasıl ki spor yapmaya başladığımızda hemen maraton koşamaz durumda oluyorsak, filmler konusunda da böyle bir antrenman grafiğine ihtiyacımız olabilir. Zamanla daha ağır ilerleyen, daha farklı kurgulanmış filmleri daha rahat ve severek/anlayarak izlemeniz muhtemel. Şimdilik daha standart kurgulu filmlerle ilerlenebilir.

iq kapasitesi falan değil. filmleri anlamak için önce sinemadan anlamak lazım.
mesela mizansen, ışık, montaj, kamera çekimleri vb. gibi olaylara aşina değilsen sadece filmin vermek istediği mesajla ilgilenirsin, ki seventh seal gibi filmlerde bu çok sıkıcı olur.

bergmanı bir sonraki izleyişinde ışık kullanımına dikkat mesela. ışık nereden vuruyor, gölge nereye düşüyor (sven nkyvist deha görüntü yönetmenlerinden biridir bergmanla çalışmış biri olarak). sonra sonra göreceksin ki kimse insan yüzünü bergman gibi çekememiştir.

ya da nispeten iyi bir film izlerken kamera hareketlerine bak. holivudun aksine insanlar otururken, kalkarken, hoplarken, düşerken, tökezlerken kamera da onlarla hareket eder. holivuddaki gibi boş yere hareket etmez ya da stabil değildir.

ya da lawrence of arabia filmini izle. orada kibritin sönmesinden çöle geçiş sekansı var. işte bunu yapan montajcıdır. bir sahneyi öyle bir yerde kesip peşinden gelen sahneyi öyle bir yerde başlatır ki oha dersin.

ya da mimarı kullanımlara bak. jacques tati filmlerinde mimari kullanım hikayeye nasıl katkıda bulunuyor? mon oncle filmindeki gereksiz ev detayları vb. boşuna mı yapılmış?

ya da dunkirk niye bu kadar övülüyor? neyle çekilmiş, c. nolan o filmle ne gibi yenilikler yapmış falan falan. birçok konu var.

sinemayla ilgilenmiyorsan her şeyi anlayacak değilsin. mesela japon sessiz sinemasından tut da macar sinemasına kadar bir ton film ve yönetmen severim ama hala tarkovskiyi sevebilmiş değilim. sevmemek de bir tercih. sevmek zorunda değilsin.

yukarıda bahsettiğin filmlerin çoğu teknik açıdan değerlendirildiklerinde mükemmel olarak adlandırılıyorlar. tree of life'taki akış klasik sinemadaki olay akışına, kamera kurgusuna benzemiyor. o açıdan çok iyi. memento yine olay kurgusundan dolayı (nolan'ın bu konuda karatahta önünde anlatımı var, bulursun youtube'da). mulholland dr. desen keza o da öyle.

kısacası çok fazla teknik detay var bu tip filmlerde. olay sadece hikayeyi yorumlamadan kaynaklanmıyor.

Teknik açıdan değil de kurgu ve sembolizm açısından ele alıyorum ben daha çok. Bunların hepsi "tarz"ı oluşturuyor zaten. Bazı yönetmenlerin tarzı farklıdır, alışmak zaman alır, alışamayabilirsin de. Anlama kısmı sonra geliyor. Mesela Lynch'in kafasını çözmek ve yaşamak için Twin Peaks izlemenin sana faydası olur. Bunun gibi örnekler çoğaltılabilir. Bazı filmleri anlamak için de gerçekten yönetmenin külliyatına hakim olmak ve belli bir teknik bilgiyi haiz olmak gerekiyor yukarıdaki arkadaşın söylediği gibi. Bu tarz yönetmenler bellidir ve filmleri külttür. Devamlı denk gelmezsin, gözün korkmasın.

Bunun dışında, bazı filmler dikkatini yeterince vermediğin zaman kaçabiliyor. Dikkatli izlemezsen ve ayrıntıları yakalayamazsan Matrix de kaçar Fight Club da (gerçi Fight Club kurgusal açıdan karmaşık bir film değil).

Dun tam da ayni yunetmenin filmleri icin ayni seyi dusunmustum. Tek degilsin.

Jumanji’yi kesin izle

tt soldier spy, untergang, lives of others.

Jumanji
The fall

The lives of others (kesin izle)

the great beauty

jumanji ve the fall'u izle bi de ismini begendiklerinden birini izlw bence.

The Fall yazmayanı ciddiye alma. 2. ise Jumanji olsun. Sonuncusu ise Brick (değişik bir filmdir), The Lives of Others ya da Der Untergang.

Jumanji ve der untergang en sevdiğim filmlerden.

Vedat Türkali.

Türkiye'de yeterince bilinmiyor bence. "Yalancı Tanıklar Kahvesi" veya "Yeşilçam Dedikleri Türkiye" romanlarını tavsiye edebilirim.

Mehmed Uzun da olabilir keza.

Şiirsel bir dili vardır, gerçi çeviri olduğundan anlam kaybı yaşanıyor fakat yine de tavsiye ederim. Aşk Gibi Aydınlık Ölüm Gibi Karanlık, tavsiye edebileceğim romanı.

paul nizan. sartre'ın kankisi.

fesat ve aden arabistan'ı tavsiye ederim.

aslında son dönem popüler oldu ama mesafeli olanlara karşı önereyim

(bkz: mo yan)

ve Türkçemize çeviren o muhteşem insan (bkz: erdem kurtuldu) yu da anmadan geçmeyeyim.
şu an değişim isimli kitabını okuyorum. tavsiye ederim enteresan bir kitap. minnacık zaten :)

çok bilinmiyor denmez ama istrati gibi onlarca dile çevrilen kitapları olan: kazancakis. ivo andriç de olabilir.

josehp roth. roberto bolano. miguel de unamuno. mişima. yasunari kavabata.

oriana fallaci. "İnşallah" adlı romanı bence çağdaş dünya edebiyatının zirvesidir.

charles brockden brown
kenan hulusi
john bunyan (pilgrim's progress kitabı ingilizce dilinde gelmiş geçmiş en iyi kitaptır.)

dino buzzati

drago jancar

güzel ama abartıldığı kadar değil, bu kadar oscar adaylığı alacak kadar hiç değil. sanki ödül almak için yapılmış bir film gibi, şimdiki gidişat da bu konuda başarılı olduğunu gösteriyor.

sinematografisinin aşmış olması. sinema her şeyden önce görsel bir sanat olduğu için en büyük beğenme sebebim buydu.

cuaron gibi bir yönetmenin, çocukluğunun geçtiği meksika'dan siyasi olayları arka plan olarak kullanarak bir kesit sunması. edebiyat ve sinemanın insana sunduğu en büyük lüks. 70lerin meksikası hakkında netflix hesabım sayesinde 2 saat gibi bir sürede bir fikir edinebildim.

orijinal karakterlerin olması.

valla kişisel top 50'me bile almayabilirim ama 2018'de izlediğim en iyi 10 filmden biriydi. film 1970 mexico city'sinde geçiyor ve dönemin sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel özellikleri çok ön planda. o dönemde orada yaşamadığımız için referansların çoğunu anlamıyoruz. hikaye de hayli minimal. benim en beğendiğim yanı teknik yönetmenlik kısmı, sinematografisi, prodüksiyona gösterilen emek vs. oldu.

Çok iyi.

Gayet iyi bir film. Her gün güzel film çıkmıyor, bırakın abartsınlar ama yine de abarttıkları kadar yok.

20 sene sonra klasik olur yazın kenara.
Ama benim hiç tarzım değildi o ayrı.

muazzam bir hayatta kalma hikayesi.

The comparison of the urinary system morphometry of kidney stone patients with healthy individuals

tparser gibi torrent sitelerinden flac indireceksin.

2 albüm dışında kalite konusunda beni tatmin eden olmadı, birisi sting orjinal stüdyodan flac çıkışlı, diğeri metallica bir de eric claptoN'un san diego konser kaydı vardı.

yani özetle 100 tane flac albüm indirdin ya, 90 tanesi mp3ten ya da cd den flac'a çevrildiği için istediğin kaliteyi yakalayamayıp sileceksin.

Rutracker iyi diyolla. Bayadır bakmadım ama bir bak bakalım.

rutracker=tparser

Rutrackerde çoğu paylaşımda hangi kayıttan ne ile çekildiği yazacağı için toplu ve çok geniş bir kaynak diyebilirim.

Ve bide bilgin olsun aynı albümün Japonya kayıtları daha iyi ve dolu olur ;)

rutracker bu konuda cidden iyi. flac çekeceksin. sadece mp3 varsa 320 kpbs olanlarından indireceksin.

Soulseek

ben sadece gummo'yu izlemiştim. aklımda trash humpers vardı benim de ama nasıldır bilmiyorum tabii.

bir de başka yönetmenin ama izlerken aklıma gummo'yu getiren ve benim daha çok beğendiğim dog days diye bi film var mesela. belki onu deneyebilirsin.

www.imdb.com

harmony korine'in bildiğim en iyi ve en özgün filmi gummo zaten. gummo'dan sonra benim sevdiğim "julien, donkey boy" ve "mr. lonely" var.

mr. lonely'i çok iyi hatırlamıyorum, izleyeli 10 yıl olmuştur ama ilginç, güzel filmdi diye kalmış aklımda.

harmony korine seviyorsan werner herzog'un meşhur üçlemesini de izlemeni tavsiye ederim. zaten korine'le herzog birbirlerinin sıkı takipçisi.

Haftanın her günü yaklaşık 11'de yatıp yaklaşık 7'de kalkıyorum. Haftasonu veya tatil farketmiyor.

2-7

Düzenli

22:30'da yatağa girerim. 23:00'a kadar uyumuş olurum. Sabah 6:00'da kalkarım. Haftaiçi düzenim böyle. Aksi halde Pazartesiden Cumaya kadar hızlı bir enerji düşüşü yaşıyorum. Anca bu şekilde stabil bir enerji sağlayabiliyorum.

Haftasonu sarkar. Cuma ve cumartesileri nispeten geç yatarım. Cumartesi ve pazar sabahları da 8:30-9:00 arası uyanırım. Planıma göre yataktan çıkıp çıkmama durumu da değişiyor ama uyumam sonrasında.

12.30-6.30 veya 8.00 genelde 1.5 saatlik periyotlarla ve min 6 saat uyumaya çalışıyorum

gece 1-2
sabah 9-10-11

hafta içi haftasonu aynı

İş günleri genelde 23.15 yatış, 6.55 zorla kalkış. Tatillerde her şey olabiliyor çok belirsiz.

1-8. haftasonu sarkar.

Yatış saati ve uyku kalitesi değişken. Sabahları 6.30’da kalkarım.

01:30-7:30
Düzenli. Hafta sonu sarkmıyor.
Edit: Alarm 7 ye kurulu 7' de uyanıyorum ama kendime gelmem yataktan çıkmam 7.30' u buluyor.

00.30-02.30 arasında uyuyorum gece. Sabah iş günleri 7.30 civarında uyanıyorum. Hafta sonları 1-3 saat sarkıyor genelde uyanma saatim.

+1 ms brownstone.

gece 12 sabah 7

Hafta içi 01:30 yatış, 06:40 kalkış. Haftasonları baya bir değişiyor. 03:00 ten önce yatmam, ne zaman uyanırsam o zaman kalkarım.

hafta içi gece 1-2, sabah 7:25.

hafta sonu değişiyo duruma göre.

12-6

gece 4 sabah 10-11 arası.

12-7.
fml.
media0.giphy.com

Gece 1-2 gibi
Sabah 5.40.

Gece 2-3 sabah 10 düzenli.

00:30 gibi uyuyorum 7:30 uyanıyorum

Sabah mutlaka erken kalkarım. 4.30-07.00 arası oluyor genelde. Ders çalışmam gerekiyorsa 4.30da kalkıyorum sonra işe gidiyorum. Gece değişiyor ama 10-12 arası. Haftasonu sarkmıyor geç kalkınca günün hemen bitmesini sevmiyorum.

Hafta içi 23:00-23:30 gibi uyumaya özen gösteriyorum, çünkü sabah 7'de her türlü uyanmam lazım. Uykusuzken de iş yapamıyorum, bütün enerjim kendimi ayık tutmaya gidiyor, kafam çalışmıyor resmen.

Hafta sonu sarkıyor evet, kimi zaman 1-2 gibi uyuyor, alarm kurmadan uyuyup 9-10 gibi uyanıyorum. Öyle 1-2'ye kadar uyumalar eskidendi, artık istesem de uyuyamıyorum o saatlere kadar :/

Hafta içi 12:30'da yatıp 06:30'da kalkıyorum. Yetmiyor tabii. Hafta sonu 01:00 gibi yatıp 11 gibi kalkıyorum.

kim demiş gramerle öğrenilmez diye. dil, gramerle öğrenilir. ekstra aktivitelerle geliştirilir.

grameri öğren ve diğer etkinliklere sıkı çalış, öğrenirsin.

donanımhaberde bir kod paylaşmışlardı ingilizce bedava ders koduydu bir bakın isterseniz.

INGILIZCEGREM miş kodu. Bakın beğenirsiniz belki. Mobildeyim editleyemiyorum.

Udemy bilmiyorum ama birebir online ders alıp faydasını gören çok arkadaşım var. ilgilenirsen hocanın iletişim bilgilerini mesaj atabilirim.

rehin dükkanının nesi güzel?

rehin dükkanını hangi kesim kullanacak? sence bu kesim rehnettikleri ürünleri geri alacak parayı toparlayabilecek mi? kimin işine yarayacak, kimi elindeki mallardan edecek?

kaldı ki, bu sistemin bir benzeri zaten mevcut. insanlar fatura üzerine telefon alıp satıyor, borcu nakde çevirmiş oluyorlar. bu güzel bir sistem mi?

@lesmiserables

daha iyisini sunamadığın sürece evet güzel bir sistem.

daha iyisi zaten var. para ihtiyacın varsa kredi çekebilirsin. en azından koşullar belli, denetlenebilirliği var.

tefeciler zaten çok yaygın. rehin dükkanları olsa kurumsal olurlardı tefeciler.

türkiye gibi hukuk anlayışı yerleşmemiş bir ülkede felakete davetiye olurdu bence.

Neden yok bilmiyorum ama iyi ki yok. Mafyalaşma olurdu muhakkak.

kredi çekmekle rehin dükkanının ne alakası var? düzgün bi işiniz, temiz bi kredi siciliniz varsa bile kredi çekmek için yüz bin prosedürle uğraşmanız lazım, yoksa zaten geçmiş olsun. krediyi ödeyemezsen icra var, belki hapis. rehin dükkanına ise zaten gözden çıkardığın bi şey veriyosun ödeyemezsen de elinden giden tek o eşyan oluyor sadece. bi de krediden çok farklı amaçlara da hizmet edebilir. mesela elinde ilginç bi eşya var koleksiyoncuların, antikacıların vs. ilgisini çekebileceğini düşünüyorsun gidip oraya toptan satmış oluyosun o da isteyene perakende veriyor, yani isteyen herkesi elindeki her türlü eşyayla bir nevi toptan satıcıya dönüştürüyor. gayet güzel bi sistem.

neden ülkemizde yok sorusu ise aslında son dediğim şeyle ilgili daha çok. mesela amerikalının elinde şansa dededen kalmış bi beyzbolcu kartı oluyor gidip satıp 10 numara para kazanıyor, türkiye'de rehinci olsa adam öyle bi şeyi alsa kime satıcak? çok zor müşteri bulması. abd'ye falan kıyasla ülkemizde çok küçük kalıyor böyle koleksiyonculuk işleriyle ilgilenen insan sayısı. bizde anca mücevher, beyaz eşya vs. gibi net bi değeri olan işler gider öyle olunca da rehinci açmak anlamsızlaşıyor tabi. benim yorumum bu, kültür farkı.

kredi denmiş de ikisi bambaşka. Rehin olayında bir şey veriyorsun karşılığında para alıyorsun, kredide bir şey vermeyip para alıyorsun, faiziyle ödüyorsun.
ben daha öğrenciyken kredi çektim, banka güvendi verdi, rehinciye verebilecek bir şeyim yoktu ki.

Türkiye'de neden yok bilmiyorum, bizde 2. el olayı da pek yaygın değil mobilya beyaz eşya hariç. Yeni yeni biraz daha yaygınlaşıyor bu letgo ile dolap.com vs ile ama pek fiziksel dükkan yok gidip kıyafet, ayakkabı satabileceğimiz. Kültür farkının etkisi var bence de biraz

urunu rehin dukkanina vermek yerine ikinci el olarak satmak daha mantikli. daha yuksek bir ucrete ihtiyaci olan birisine satmis olursun.

@crucio son yıllarda online alışveriş yaygınlaştı ama ondan öncesinde öyle kendi kendine müşteri bulmak kolay mıydı değildi tabi. o yüzden insanlar bildikleri en iyi müşteriye yani rehin dükkanı ve benzer konseptli yerlere gidip satıyolardı eşyalarını. ayrıca her zaman amaç satıp para almak değil bazen de insanlar acil nakit ihtiyacı için satıyorlar sonra eline para geçince eşyalarını tekrar almak amacıyla.

değil. border collie hiç değil.

Köpeğe yazık olur. Evde çok fazla yalnız kalacak. Maalesef ki tek yaşayan biri için köpek beslemek imkansıza yakın.

tek yaşamamak için köpek istiyordum zaten. imkansızını bende biliyorum imkansızını yazmayın, bir yol varsa onu yazın.

köpek beslemek uzaktan göründüğü gibi değil, zor. havlayacak, parçalalayacak, enerjisini atamazsa dellenecek. illa bir ev hayvanı istiyorsan kedi düşünmeni öneririm.

16 sene civarı yaşıyor bu hayvanlar. 16 sene her öğlen eve mi geleceksin?
Bunun askerliği var, hastalığı, seyahati var, iş değişikliği var. Almak istediğin sorumluluğu daha bir uzun boylu düşünmeni öneririm.

EK: @bos gezenin bos ustası'nın yazdıklarını görünce ekleme yapma gereği duydum.

Köpekler doğaları gereği yaşam alanlarına çişini kakasını yapmayan hayvanlardır.

Bebeklik döneminden çıktıklarında ilk 6 aylığa kadar günde iki kez (tam 12 saat arayla ve hep aynı saatte, 6 aylıktan sonra günde 2 yi birbirine yavaş yavaş yaklaştırarak birleştirip günde bir defa ama mutlaka hep aynı saatte, onu yaşam alanı dışına çıkarır ve gezdirirseniz ve bu gezdirme mutlaka tasmalı olursa, artık yaşam alanına yani evinize çişini kakasını yapmadığını göreceksiniz.

Tabi bunun hastalığı, acil durumu falan olacaktır ki o durumda size tasmasını getirerek veya göstererek hemen tedbir almazsanız ortalığı batıracağını haber verecektir.

Her gün aynı saatte gezdirmemeniz durumunda köpek bu düzeni kuramayacak ve evinizin içine edecektir.

Evinizin içine eden köpeğinizin bu durumdaki ruh halini anlayabilmeniz için birkaç gün tuvaleti değil de odanızın bir köşesini kullanmanızı öneririm.

NOT: Sırf o hayvana saygıdan, o eseri ortada bırakmamak için gezdirirken poşet taşıyın.

Kopek beslemek icin cok vakit lazim, coluk cocuk falan lazim veya bahceli ev lazim.

Cunku bu hayvan kuma iseyip sicmiyor kedi gibi. Senin benim gibi sindirim sistemi de yavas calismiyor. Biz 24 saatte bir ortalama sican varliklariz. Bazi kopekler gunde 3 kere sican varliklar.

Ustelik kopek denen canli dogasinda uzun mesafeler yuruyen gezen bir canli. Haliyle bu hayvani gunde en en en az 2 kere disari cikartman lazim, uzun mesafeler yurutmen lazim.

Turkiye'de kopek beslemeyi bilen insan sayisi kopek sahibi insan sayisinin %1'i falandir. Ahanda iste bu yuzden butun kopekler havliyor, saldiriyor, davranis bozuklugu var veya en iyi ihtimalle evin orta yerine sicmayi normal goruyor. Sahipleri egitimsiz kopegini gectim.

Hikaye degil o genclere kopegini emanet eden amerikan filmlerindeki insanlar, var oyle bir sey cunku o kopegin gezdirilmesi sartoglu sart.

Ben de bayilmiyorum kediye aslinda kopekler cok daha zeki cok daha arkadas olabilen hayvanlar ama gotum yemiyor kopek almaya bakamam ben. O yuzden kedim var. 2 gunde bir kumunu temizle, gunde 2 kere yemegini 1 kere suyunu ver tamamsin.

ben daha pozitif yaklaşıyorum bu konuya. evde, dışarıda olduğundan daha iyi bir yaşam şansı elde ediyor bence köpekler. öğle arası gelmeseniz ve sabahla akşam çıkarsanız o da yeter. ama her gün çıkarmanız gerekir aksatmadan. sevgisini, ilgisini de eksik etmemek gerekir. hafta sonları iyice gezdirmek gerekir. çalışıp köpek bakan çok tanıdığım var. bence sorun değil.

hayvan beslemek çocuk bakmak gibi, cidden büyük sorumluluk istiyor. sürekli ilgilenecek birileri olmayacaksa beslemeyin.

yıllardır kedi besliyorum evde, kapıda. ardımdan bakacak birini bulmadıkça şehir dışına bile çıkamıyorum, çıksam da iyi bir şekilde bakacaklarından emin olamıyorum. kediler daha gıcık olmalarına rağmen onlar bile çok yalnızlığa gelemiyorlar. köpek için daha fazla sorun olacak. tuvaleti gelecek, yalnız hissedecek, sıkılacak.

onun yerine düzenli köpek maması alıp sokak köpeklerine verebilirsin. aynı hissi vereceğinden eminim.

köpeğe yazıkçılar gelmesin diyorsan neden burada soruyorsun? direkt git al.

poddlei yorkshire terrier gibi küçük fazla hareket istemeyen bir cins belki bir nebze bakılır ama border collie imkansız, köpeğe yazık. günde sabah akşam 1 saar dolaştırsan bile hayvan enerjisini atamaz, bir süre sonra evdeki eşyalara, kapılara, duvarlara zarar vermeye veya sürekli havlamaya başlar. kaldı ki şu an istediğin kadar kararlı ol o sabah çıkarmaları bir zaman sonra aksamaya başlayacak emin ol.

eğer ev müstakil- bahçeli değilse, evde köpekle ilgilenecek bir kişi daha yoksa açk, doberman, collie, boxer vs gibi açık alan isteyen, enerji patlaması yaşayan cinsler bakılmamalı.

tek başına üstlenmek için bence çok büyük bir sorumluluk apartman dairesinde köpek bakmak. 4 yaşına geldi benimki, sadece geçen yaz 1 ay kadar otele bırakmak zorunda kaldım. toplam bir iki hafta da annem baktı. 4 yıldan bu süreyi çıkarın ve kalan her zamanı beraber geçirdiğinizi varsayın. bu zaman zarfında tuvalet eğitimi, eşya kemirme, havlamamaya alışma gibi dönemlerden geçecek. her gün 3 kez sonraları iki kez çişe/kakaya çıkacaksınız. millet partilerken sizin aklınız evde olacak. onun aklının da sizde olacağını düşüneceksiniz. tatillerinizi ona göre ayarlayacaksınız. ha deyince bir yerlere kaçamayacaksınız. hastalanacak derdini anlatamayacak, veteriner köşelerinde sürüneceksiniz. maddi, manevi devasa bir yük. hazır mısınız böyle bir şeye? cevap evet ise, daha sakin cinslere yönelin. almadan önce apartmana sorun, milletin nabzını ölçün. yakın arkadaş/akrabaların stepneniz olabilme şansını yoklayın.

Çok zor hacı abi. Bence mümkün değil.

Ben de evde beslemek istiyorum ama arkadaşımdan gördüğüm kadarıyla yapılacak iş değil tek başınaysan. Şaka değil şu an telefon gelip bir yere gitsen sabah evde olmalısın. Akşamdan kalma gibi bir durumun olmayacak. 5'te yatsan. En geç 10'da kalkıp yarım saat yürütmen gerekecek.

başkan köpeğe yazık olur. sana da yazık olur. 3 5 ay sonra köpeğim durmuyor, komşulardan şikayet geliyor veya köpek evdeki her şeyi parçalamış diye duyuru açarsın. sen 10-5 işte olacaksın iyi güzel onla takıl bunla takıl, biraz çalış vb ama köpeklerin gün içinde tek bildikleri gezmek, oyun oynamak (diğer köpeklerle), kedi kovalamak vb. dlayısıyla sen yokken köpek evde yalnızlıktan, oyun oynayamamaktan sıkılacak. yani 2 saat uyusa 3. saat kalkıp "şu evi bi sikem de kendine gelsin" diye düşünecek. havlayacak zırlayacak vb. haklı olarak tabi. bir diğer husus ise senin işin. köpek kedi gibi değil, insan gibi davranışlara sahip olabiliyor. bu da seni iyiden iyiye köpeğe bağlar. öğlen 1 de eve gittiğinde evden ayrılamazsın çünkü ağlamayı falan biliyor köpekler. yani mutlu olacağım derken daha çok mutsuzluk verecek durumlara düşersin. kedi belki yalnız kalabilir, zamanın çoğunu uyuyarak geçiriyor, kendi kendine de oyun oynayabiliyor ama köpek için bunlar mümkün değil. işin bir diğer kısmıda vicdani olan kısım. 5'te eve geldin, yemek yap duş al vb derken saat 7 8 olacak. o arada dinlenmeye ihtiyacın olacak köpekle ilgilenmeyeceksin bile hafta içi doğru düzgün. ancak hafta sonları dolaştırmaya çıkarsın vb. hadi diyelim ki her gün yemek yemedin su içmedin saat 5 ten yatana kadar (11 diyelim) 6 saat köpekle oynadın kendi hayatını hiçe sayıp. bu şekilde bile sen 6 saat köpek mıncıklayacaksın diye köpeğin 7 saat evde tek başına kalması pek mantıklı değil. e birde bunun çişi kakası var. bir başkasının köpeğini çişe kakaya çıkardığın zaman keyif alırsın ama kendi köpeğin olup her gün çişe kakaya çıkarmaya başlayınca bir süre sonra bu iş eziyet gibi geliyor. her gün köpeğin kaka yapmasını bekle, poşetle sıcak kakayı eline al git çöpe al millet tip tip baksın falan. bu işler için vakti daha bol insanlar lazım. yani evde bir başkası da olacak, tuvalet ihtiyacını sıraya koyacaksın gibi gibi. umarım moral kırmaktan başka işe yaramışımdır.

9-5 arasi isteyseniz ve evde bakan kimse yoksa kopekle yasam imkansiz. Yeni evine ve size alisma surecinde izin kullanmaniz gerekecek, uzun bir izinden soz ediyorum. Kopekle yasama fikri cok guzel, biliyorum (ben de senelerce istedim bir kopekle yasamayi; evimin imkanlari uygun olmadigi icin maalesef senelerce de bekledim.). Simdi tum imkanlar saglanabildigi icin bir kopek sahiplendim.

Kopegi aldiginiz hafta 9-5 evde olmazsaniz o evin "evlikten" ciktigini goreceksiniz. En uslu akli basinda kopek bile, daha alisamadigi bir cevrede yalniz kaldiginda psikolojik problemler ve kotu aliskanliklar edinecek. Cozum, en az 2 hafta izin alip, yavas yavas tek kalmasina alistirmaniz ve bakici bulmaniz. Biri gelecek, kopegi disari cikartacak ve biraz da oyun oynayacak.
Mumkunse hep ayni kisiler kopeginize baksin. Yavru kopek alirsaniz aylarca evde kalmaniz gerekecek tabii.

Border Collieler fazlaca bedensel ve de zihinsel aktivite isteyen kopekler. 9-5 evde olmazsaniz, buyuk ihtimal degil, kesinlikle sosyal sorunlari olan bir kopek ortaya cikacak.

Fiziksel olarak daha az aktiviteden memnun kalan kopekler var, internette aratinca cikacak karsiniza.

Bir de, biliyorsunuz sadece evde olmak gerekmiyor. O kopek gercekten yorulmak istiyor. Yasadiginiz yerde kopegi tasmasiz nerede kosturabilir, nerede oynayabilirsiniz? Bir planiniz var mi? Kopek, diger kopeklerle beraber vakit gecirmezse yine sorunlu bir kopege donusecek. Nerede, nasil, kimin kopegiyle bulusturacak ve oyun saati yaratacaksiniz?

Bunlar kendinize sormaniz gereken birkac soru. Bunun hastaligi var, tatili var, var da var... Cogu tamamsa, geriye sizle iyi iletisim kuran bir kopegi bulmak kaliyor.

Bahçeli müstakil eviniz olsa bile yanlız yaşayan biri için zor iş,şimdilik erteleyin ya da kedi alın.

-şeffaflık toplumu
-şiddetin topolojisi
-yorum ve aşırı yorum

sadece ilk yazdığım sayfa sayısı olarak uyuyor ama diğerleri de oldukça yakın. belki çok öneri gelmez diye yazayım dedim.

Kurgu olmayan, tarih, kısa, bir solukta okunan deyince aklıma bir solukta gelenler
-Arap Kaymakam -Orhan Koloğlu
-Sarıkamış'tan Esarete -Sami Önal
-Kumandanım Galiçya Ne yana Düşer -
-Talat Paşa'nın Anıları- Alpay Kabacalı
-Nargin -Akif Aşırlı
-Atinalıların Devleti- Aristotales

Uzar gider bu liste.

Normandiya cikarmasinin perde arkasi - Hans spiedel

Gönüllü Kulluk Üzerine Sòylev- Etienne De La Bottie
Dine Karşı Din- Ali Şeriati
Zincire Vurulmuş Prometheus- Eshilos(oyun)
Godot' yu Beklerken- Beckett (oyun)

tembellik hakkı.

hasan ali yücel serisinde böyle bir ton kitap var.

Marcus Aurelius - Kendime Düşünceler

140 sayfa civarıymış, müsaadenizle silmiyorum

Dil öğren. Büyüğün değilim ama dil öğrensen iyi olur bunun dışında gayet iyi durumdaymışsın endişelenme.

Türk milliyetçiliğine ya da herhangi bir milliyetçiliğe çok kapılma. Dünya çok büyük. Saygı duymak ve fanatiği olmak arasındaki farkı bil. Madem bu alana ilgilisin çeşitli ülkelerin/milletlerin liderlerini de oku. Türk kültürü (kaldı ki Türkiye Türklerinin kültürü ile Doğu Asya Türklerinin arasında da dağlar kadar fark var, hangisni okumak istediğini seçmen lazım), hatta benim tavsiyem orijinal türklerin kültürünü antropolojik kaynaklardan oku. Hiçbir kültüre ya da millete kötü bakma, sana farklı ve belki kötü gelen şeylere "onlara özgü" diyip geçebil.

ek: ben de büyüğün sayılmam aman aman. dil öğren +1

@melonsucker iyi ingilizce, kötü almanca ve çok kötü fransızca biliyorum. Osmanlıca okuyabiliyorum. Öneriniz için teşekkür ederim.

@kozmos milliyetçiliğe kapılmaktan ziyade merak duyduğumdan okuyorum. Çeşitli ülkelerin liderlerini okumak ve antropolojik kaynak kullanmak çok mantıklı, aklıma gelmemişti teşekkür ederim.

zekânı optimum seviyede kullan. çok çalışıp mutsuz olma az çalışp potansiyelinin altında kalma.

iyi bir insan ol. hiçbir şeye ve kimseye kötülük yapma. yıkıcı değil, yapıcı ol. her gün yeni şeyler öğrenmeye çalış ve mutlaka kendini dinlemeye vakit ayır. bunlar zaten önünde tonlarca kapı açacak.

ilgi alanların, mesleğin, çevren değişebilir ama bu kaideler değişmez.

lesmisabrales'e katılıyorum. Lütfen diğer doktorlar gibi olma, hastanı kapıda bekletip içeride sana yazan kızlarla fingirdeşme. 70 yaşında insanlar kapıda bekliyor oluyor:(( ya da 1 saat sonra geleceğim deyip seni bekleyen hastaları 4 saat bekletme. Bekletiyorsan da özür dile, lütfen. İlgini çekiyorsa gönüllü kuruluşlarla çalış bir süre; sınır tanımayan doktorlar gibi.

Arkadaş ilişkilerinde de kimseye güvenme.

Rahatsızlık duyduğun şeyleri dile getirmekten çekinme. Sana kendini her hangi bir konuda kötü hissettiren insanlarla mecbur değilsen görüşme.
Her şey mükemmel olsun diye çabalama, olmaz çünkü.
Şan dersi al, o olmadı diksiyon da olur.

buradaki tavsiyeleri salla. güzel insanlarla tanış. güzel insanlar zaten sana ihtiyacın olan tavsiyeleri verecektir. diğer meselelerde ise merak etme ve araştırma duygun sana zaten yön verecektir.


tıp tarihi
osmanlı tıp tarihi
süheyl ünver
tıp etiği
bilim-felsefe ilişkisi
gibi anahtar kelimeler ilgini çekebilir.

tarihle ilgili okumalar yaparken bunların yanlı olabileceğini, farklı perspektiflerin aynı meseleyi nasıl farklı yorumlayabileceğini gözden kaçırma. okurken bu tavır çok işine yarayacaktır.

Türk milliyetçiliği ve Türk tarihine meraklıysan Cengiz Han, İlhanlılar, Babürlüler, Selçuklular kimmiş neymiş, ortaçağda dünyanın doğusunda neler oluyormuş onlara da bak.

Okulun kulüpleri vardır, ilgini çekenlere bir uğra, oralardaki arkadaş ortamları yetişkin perspektifiyle "leş" olsa da sizler için çok öğretici olur. Oralardaki okuma grupları, konferanslar, konserler vs. de sizi besler.

Yolunuz açık olsun.

Yurtdışına çıkmayı gözünde bu kadar büyütme.

Yaptığım iş dolayısıyla çok fazla çıkıyorum. Şu ‘traveling’ kültürü kadar boş bir heves olamaz. Sen boş beleş, donanımsız, yüzeysel bir insansan dünyanın bütün ülkelerini gezsen de bir şey değişmez.

Daha ne olsun? Evlenelim mi?

Maalesef dediğin için değil "sadece" iki kez yurt dışına çıktığın için eziksin genç kardeşim.

tek tavsiyem, 10 dil bilsen de, 20 kere yurt dışına çıksan da kendini bir bok sanma.

Doktorlar ayrı bir tür olduğu için bence bizim öneriler sana uymaz.

dil öğren. bu kadar tüketimin olduğu bir çağda ilerki yaşta alzheimer olmanı engeller. onun dışında güzel bir sivil toplum kuruluşu bul kendine. dil, din, ırk ve siyasi düşünce ayrımı yapılmayan ve konuşulmayan bir yer olsun mümkünse. gönüllülük yap. ihtiyacı olan insanlara destek ol. böyle başla. zaten gerisi gelir. hayattta hakedişimize göre bir sonraki adımımızı dizayn ediyoruz.

data-tusem falan fark etmiyor. en ucuzu hangisiyse ona git.

gülümseyin... selamlasin...nazik olun...

1- Yurtdışında uzmanlık imkanlarını araştır
2- Dil konusunda durumun nedir yazmamışsın ancak hasta bakabilecek, yurtdışında kongrede derdini anlatacak seviyede İngilizce öğren.
3- Kendinle, çevrenle, hayatla ilgili ön yargıların, kabullerin vs varsa onlardan kurtul.
4- Yazılım ile ilgilen.

î-aynen dediğiniz şekilde yaptım çıktı bende. sadece ı değil i ile yaptım. sizin ayarlarda bir sıkıntı mı var acaba ?

Edit: ah evet ctrl yok.

ctrl yok, shift ve 3 basıp i basın.

ÎîîîîÎ.

I ile de oluyor İ ile de

hepsine aynı anda baasıyorsan olmaz.

önce shift+3, sonra i.

www.eksiduyuru.com

@sutlu nescafe'nin paylaşacağını paylaşacaktım. en favori duyurum odur.

bir de şu var:

www.eksiduyuru.com

edit:

www.eksiduyuru.com

nispeten yenilerden güldüğüm: www.eksiduyuru.com

www.universetoday.com

apod.nasa.gov

Mesela çıplak gözle samanyolu galaksisini de göremiyoruz ancak etrafta ışık olmayan yerlerde yapılan çekimle fotoğraflamak mümkün.

Videoda ise güneş hemen oradavi ve etraf aydınlık. Aynı video güneşin aydınlatmadığı öbür tarafta çekilmiş olsaydı kameranın kapasitesine göre bir şeyler görmek mümkün olabilirdi.

çünkü aslında yoklar!

Herkese görünselerdi yıldız olmazlardı

Atmosferin dışında gökyüzü siyah görünüyor diye karanlık olduğu anlamına gelmez. Atmosfer olmadığı için siyah sadece. Gündüz gözünde yıldız nasıl görsün kamera? ISO, Ss değerleri de gündüz aydınlığına ayarlı orada muhtemelen. İmkansız tabi.

bize en yakın yıldız 4 ışık yılı uzaklığında. ışığın zayıflaması için oldukça geçerli bir sebep. güneşin ışığı ile dünyanın yansıttığı ışık yüzünden görülmüyor.

gözünün önüne araba farı tutarsam ufuktaki güneş'i fark eder misin?

resim yapıyorsa tuval çakıyor olabilir. bizim üst katta da vardı öyle biri.

Nereli komşun? Somalili gürültü sıkıntısı vardı bizde de.

Ayda 4 5 kezse iyi. Bizim yan komşu elektrik ustası. Sürekli evde elinde matkapla dolaşıyor deli :) Her ses geldiğinde erkan yine bi yeri deliyor diyoruz
Lesmisrrabkes +1 hobileriyle alakalıdır bence de

cok alakasiz olacak ama smoothie yapiyor olabilir mi? o makinelerin bazilarinin sesi ayni matkap gibi oluyor belki onun sesidir?

valla benim ilk aklıma cesetler var, onların kafasını matkapla deldiği geldi.

home office calisan bir makina tamircisi olabilir.

(bkz: garden state)

onu izlemistim ama mantik ayni :)

little miss sunshine

onu da ekleyecektim unutmusum. ha gayret ucuncude bulucaz diye umuyorum :)

İm juli

o zaman (bkz: high fidelity) ama bunu da izlemişsindir kesin.

ben bi ara müzik ile ilgili filmleri izliyordum seri şekilde. şuan da aklımda kalanlar arasından tavsiye edebileceklerim;

(bkz: rudderless)
(bkz: begin again)
(bkz: once)

morukbuiyi.wordpress.com

the spirit of the beehive
youth
the great beauty
the world's end

happy-go-lucky.

1-2 film haric hepsini izlemisim onerilerin onlari da listeme aliyorum. happy go lucky'de karar kildim :) herkese cok tesekkurler

Kimi kurslar moral yukseltmek icin A1 seviyesindeki ogrenciyi A2 hatta B1 gosteriyor cunku insanlar ogrencinin seviyesini en yuksek gosteren yere kayit yaptiriyor.

Kurslar yalan. Geçen sene ben de en iyisinden Almanca kursuna gittim tamamen yalan. İngilizce olsun Almanca olsun gidip de faydasını gören de yok, ben görmedim. Kişisel yoğun çabayla halledilmeyecek şey değil aslında. Ya da gidin 15 gün İngilizce konuşulan bir memlekete orada kurs alın. Türkiyede Almanca ve İngilizce kursları cidden yalan.

B2 seviyesi aşağıdaki gibi tanımlanmış. Şahsen İngilizce öğrenmek kişinin kendisine yapabileceği en önemli yatırımlardan biri diye düşünüyorum (Hem kişisel hem de kariyer anlamında). Dil öğrenimiyle ilgili benim gördüğüm en büyük sorun (Ya da belki herhangi bir şeyle ilgili) şu: Sistematik ve programlı yaklaşıp düzenli bir şekilde uğraşmak, pratik yapmak, tekrar etmek vb. lazım. Dil öğrenimi de ne yazık ki özellikle aşağı seviyelerde sıkıcı bir şey çünkü edinilen bilgi direkt kullanıma yanımıyor. Özünde şunu söylemeye çalışıyorum; teoride tek başınıza da çalışabilirsiniz ancak insanın düzenli olarak haftada 20 saatini falan bir şeye ayırması gerçekten çok ciddi bir disiplin istiyor, üstelik dil öğrenimi ciddi etkileşim isteyen bir şey. Diğer yandan Türkiye'deki kursların birçoğu zaman kaybı. Eğer kursa gidecekseniz iyi araştırın; mesela hocanın anadili İngilizce olan bir ülke vatandaşı, yabancı bir birey olması bence çok önemli. Yok kurs olmadıysa kendiniz motive olup çalışabilir ve bunu italki vb. yerlerden hocalarla takviye edebilirsiniz. Belki biraz pahalı olur ama işe yarar.


B2
Can understand the main ideas of complex text on both concrete and abstract topics, including technical discussions in his/her field of specialisation. Can interact with a degree of fluency and spontaneity that makes regular interaction with native speakers quite possible without strain for either party. Can produce clear, detailed text on a wide range of subjects and explain a viewpoint on a topical issue giving the advantages and disadvantages of various options

Ben Boğaziçinin kursuna gidiyorum 1 yıldır, intermediate 3'teyim B2 oluyo galiba. Ben şahsen baya anlayıp yavaş yavaş da konuşuyorum, tavsiye ederim

haftada 2 gunluk kurslar dile ilk basladiginda iyi de ilerledikce fayda etmemeye basliyor. 3 ayda bir seviye arttiracam diyorsan bence daha cok aman ayirman lazim.

Kurslar son çaren olsun, Udemy'den üç kuruşa ders alıp adamakıllı çalışıp kurstan fazla verim alan var.

Üniversitelerin kurslarına bak öncelikle, zamanları uyuşmuyorsa ya da bütçeni aşıyorsa İsmek'in ücretsiz kurslarını incele.

İllaki kurs dersen ve ücret önemli değilse, kötünün iyisi olarak: British Side.

Trust me, I'm an English teacher.

civarda yabancı dil konuşma kulübü var mı? ben elazığda buldum mesela bi tane. işe yarıyor.

kaliteli bir kursun tabi faydasi olur. ama madem baslangic seviyesindesin, ilk once internetten kendin calis. oncelikle gramer icin duolingo.com'dan calisabilirsin. baslangic ve orta seviye icin yeterli olacaktir. listening'i gelistirmenin en kolay ve hizli yolu dizi/film izlemek. daha onceden izledigin begendigin cerezlik dizilerden birisini(friends, himym vs) ingilizce seslendirmeli ve ingilizce altyazili izlemeye basla.ilk baslarda anlamasan bile devam et. zamanla yavas yavas diyaloglari anlamaya basladigini farkedeceksin. ikinci asama olarak altyaziyi kaldirmayi dene.

kelime bilgisi icin kitap/makale okuma. internette yabanci forumlarda, haber sitelerinde takil. haber sitelerinden resmi dili ogrenirsin, forumlarda, reddit'te falan gunluk kullanimlari, deyimleri, yan anlamlari vs ogrenirsin. chrome kullaniyorsan Google Translate eklentisini ekle. bilmedigin kelimelerin anlamlarina bakmak icin cok pratik.

speaking icin duolingo'nun yine speaking alistirmalari var ama yeterli olmaz. konusmaktan baska caren yok.

Ingilizceye hakim olmak, konuşabilmek, düzgün bir iletişim kurmak istiyorsanız ve bunu bir kurs ile yapmak niyetindeyseniz sadece ama sadece teofl veya ielts kurslarını öneriyorum. B1 - B2 vs seviyelerine kafalarına göre sertifika veriyorlar ki müşteri(!) memnun kalsın. Halbuki sertifikayı alınca insanın dili açılmıyor malesef.
Hem TOEFL hem de IELTS sınavları kişinin dile her yönden hakimiyetini ölçtüğü için bu sınavların kursları da ciddi bir disiplinle yürüyor.
Hepsi bir yana ben tabii ki özel derslerden yanayım çünkü sınıf başına öğrenci sayısının gittikçe azaltıldığı günümüzde artık herkesin aynı potada erimesini beklemek işe yaramıyor. En güzeli kişiye özel ilerleyen birebir dersler bence.

kursuna ve hocasına göre değişir.

arkadaşım british side'a gitti. tüm hocalar yabancıydı. 1 sene hem kendi gayret etti, hem kursa gitti. şuan kanadada, gayet rahat konuşuyor, yazıyor.

Kaydedip yayınlamadığı şarkılar vardır.

bu kadar fazla var yani.. öldükten sonra bir albüm çıkarttı

Evet, ailesi yayınlattı hatta :D Daha önce yayınlanmayan şarkılardan oluşan bir albüm dediler. Sürekli şarkı yazıyor bunlar.

vay be.. bu durumun kendisi bile epey duygusal. öldükten sonra daha ünlü olmasına şaşmamalı.

Tupac öldükten sonra 6 tane stüdyo albümü yayınlandı.

müzikle uğraşanlar öyle 3 yılda bir albüm yapacak kadar şarkı yapıp hadi bana eyvallah demezler. bilgisayarları, depoları kaydedip de gün yüzüne çıkarmadıkları şarkılar, müzikler, kliplerle doludur. proje dosyaları saklı olduğu sürece öldükten sonra isterse 500 tane remix albümü bile çıkarılabilir.

Delay Fuze kütüphanesi

Genelde o kütüphanenin kurulmasını maddi açıdan destekleyen kişinin adı verilir. Elbirliğiyle yapılmışsa "kitap kurdu", "büyük hayaller laboratuvarı", "bilgi ve araştırma merkezi" gibi isimler önerebilirim.

Kesinlikle İbn-i Sina koyardım ben olsam. Barış Manço, okulun bulunduğu şehirde yaşamış bir edebiyatçı...

orhan pamuk koyun, nobelli tek yazar
ya da öğrenciler arasında anket yapın, kendileri belirlesin.

Günyüzü" kütüphanesi. Biz göremedik öğrenciler görsün;)

Fatma Aliye Kütüphanesi koyardım ben.

15 temmuz milli irade, demokrasi ve şehitler kütüphanesi.

vali kaymakam falan çağırıp açın, makam mevki kaparsınız.

ciddi ciddi öneri istiyorsanız, feza gürsey kitaplığı. feza gürsey ülkemizden çıkan en büyük fizikçi.

Okuyan Us Kütüphanesi

(Google'a sorunca bu isimde bir yayınevi olduğunu gördüm. Yayınevinin reklamı gibi de olabilir gerçi)

Ben olsam "Uzay Kütüphanesi" koyardım.

Aziz Sancar Kütüphanesi

türkiye'de sanat anlamında büyük işler yapmış birilerinin ismini koyun yeter.

adnan saygun, melih cevdet, tahsin yücel, leyla gencer falan falan, hepsi olur.

Öncelikle elinize sağlık. Önemli bir şahsiyetin ismini koyma taraftarıyım. Eskiden bu işi hiç sevmezdim, ama artık söz konusu kişileri hatırlatmak ve tanıtmak adına bunun önemli olduğunu fark ettim. O kütüphaneye giren bir çocuk bile bu kimdir diye merak edip öğrense kârdır.

Leonardo Da Vinci

guzel isim bence.

o kadar emek verip isim koyma keyfini bence burada harcamayın. ama sorduğunuz için söyleyim. bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine dizesinden hareketle doğa kütüphanesi koyar altına da bu dizeyi yazdırırdım. neticede kitaplar o ağaçlardan kesilerek elde ediliyor. ince bir farkındalık da oluşur.

O dize de duvarlarımızda mevcut, yazdık :)

Feza Gürsey demeye gelmiştim ben de.

İltihaplı ve açık bir yaraya benziyor, tedavi olmazsa ölmesi yakındır.
İnstagram'dan Sohayko Derneği ile iletişime geçin.
Acilen veterinere götürülmesi lazım, orada yoksa olan bir yere.

hangi şehir
istanbulda belediyenin bir hattı var telefon ediyorsunuz gelip alıyorlar tedavisi bitince getiriyorlar
veteriner neden yok

yara iltihap kapmış gibi görünüyor, veteriner neden yok? antibiyotik kullanıp iyileşmesini umabilirsiniz belki ama ilaca ve miktarına veteriner hekim görmeden karar veremezsiniz.

Veteriner niye yok +1

Sadece antibiyotik işe yaramayabilir. Oranın temizlenmesi, sonra dikilmesi gerekebilir.

Belediye +1

Sadece İstanbul değil başka şehirlerde de belediye seçeneğini düşünebilirsiniz.

Veteriner vardır. veterinere götürün. çok para almaz merak etmeyin, bir an önce götürün lütfen.

türkiyenin uzak doğusundayım şu an. kediye bakmıyorlar kaç kez yaralı, sakat ya da normal aşı için götürdüm ama yok.. o yüzden kendim ilaç bulursam öyle tedavi etmeye çalışacağım.

çok uysal bir kedi. bu yarası çoktan beridir vardı sevince göğsünde bir sertlik hissediyorduk ama bakınca sadece tüylerin arasında kara kuru bir kitle var zannediyorduk. şimdi uzanınca böyle sıvılar da görünce size sorayım dedim.

ed: para sorun değil.

Veterinerin olmaması çok kötü. Yani ben de veteriner değilim ama bu dikiş istiyor gibi duruyor. Orayı temizleyebilirsiniz siz antiseptik solisyonlardan birini kullanarak. Ama hangi antibiyotiğin ne kadar verilmesi gerektiğini nasıl tespit edeceksiniz? Hadi onu da bir şekilde bir veterinerden görüş alarak edindik diyelim. Yara kapanmadıkça tekrar olma ihtimali var. Sarsanız diyeceğim ama tek başına kapanmak için çok büyük duruyor.

Sizin tedavi edebileceğiniz bir şeye benzemiyor bu yara, maalesef kötü gözüküyor.

Sohayko derneği ile iletişime geçin yukarıda dediğim gibi.

veteriner aciliyetini diğer arkadaşlar zaten belirtmiş.

ek olarak rivanol öneriyorum. minik paketler halinde satıyorlar. 0,50'lik suyun içine dökün, iyice çalkalayın. yaranın üzerine her gün dökün. bu şekilde kedilerde kaç tane açık yarayı kapattığımı bilirim. mikropların ölmesi şart.

Abi ne edin, ne yapın bulun bi veteriner. Olmadı uçakla, otobüsle getirin.

düzenli pansuman ağızdan antibiyotik. doz konusunda olmadı başka illerdeki veterinerlere danışın. dikiş istiyorsa ama mecbur bi doktor veteriner vs bulmanız gerekir.

para sorun değilse yakınlarda bir şehirde veterner bulup sizin şehre getirin yarım günlüğüne.

Noldu kedi? Update eder misiniz?

*peggy bi veteriner buldum. iki ilaç verdi biri antibiyotik. diğeri dezenfektan. onları kullanıyorum. durumu iyi şu anda. teşekkürler ilginize.

Çok sevindim:) geçmiş olsun.

Valla ben de çok sevindm. Elinize sağlık.

O kadar eski aleti tamir ettirmekte hata etmişsiniz, bir kombi 7-8 yılını devirdiyse ilk büyük arızada değiştirmek lazım.

Bir kombi parası harcadınız zaten, eziyeti de zarar kaldı.

Yoğuşmalı alın, ev çok büyük değilse yüksek kalorili bir ürüne gerek olmaz.

@John Bloor ev 120 m2. boğazın karşısındayız baya rüzgar alan bir yer.

evin su tesisatında ters akım var mı baktırın. biz de 10 defa peşpeşe çağırdık, en sonunda sorunu tesisatçı buldu.

demirdöküm nitromix. eca veya daikin de olabilir. buderus, vaillant, viessmann çok pahalı.

Bosch al ic aksam buderus. bosch buderus'u satin almis diyorlar.

the shout (jerzy skolimowski)

Get Out.

The call, a quiet place, pet, orphan...bu filmleri izlemediysen begenecegini dusunuyorum ozellikle Orphan baya iyiydi.

the last house on the left
eden lake

Parti adaylığını kazandığında Bush bir kelime ustası olarak değil, daha ince ve nazik bir ulus oluşturmak istemesi ve verdiği ilginç vaadi ile biliniyordu.

gizli not only but also kalıbı var sadece kelime ustası değil aynı zamanda nazik vs vs arayan birisi olarak biliniyordu

edit: lesmiserables doğru söylüyor olabilir YDS sınavı sorusu şeklinde düşünüp tuzaklı gizli kalıplı şeyler aradım ona istinaden söyledim.

gizli not only..but kalıbı yok. "but" kullanımı burada farklı. "...olarak değil, ... olarak" şeklinde olacak.

sefiller +1

Sıkıntı yaşadıgım yer "as well as this famously catchy promise."
Burda cümle yapısı yok... Anlamadım. Ne özne me yüklem?

özne belli değil. "biliniyordu" ama kim biliyordu yazılmamış
"bush" bilinen kişi, nesne konumunda
yüklem "bilmek". pasif formda verilmiş

as well as kalıbının "ve" olarak çevrilmesi lazım genel olarak türkçeye. türkçede benzeri olan bi yapı değil. "-nin yanı sıra" anlamı var.

yani, "bush verdiği vaadin yanında bir de ulus oluşturmak istemesi ile biliniyordu" diyor. ama bu şekilde çevirince cümleler çok karışabiliyor, anlaması güçleşebiliyor.

Bush parti adaylığını kazandığında bir kelime ustası olarak biliniyor olmasa da, (o) ünlü akılda kalıcı vaat(ler)i kadar, daha iyi (kalpli) ve zarif bir ulus hayalinde olmasıyla biliniyordu.

Bu tür cümleler "çeviri kokmaması" için birebir çevrilmez.

Bush parti adaylığını kazandığında belki bir laf cambazı değildi ama yine de herkesçe bilinen, akılda kalıcı bir sloganı vardı. Amacı daha iyi ve zarif bir ulus idi.

paul auster'in new york üçlemesi. gotik edebiyat ilgimi çekiyor ama diğer okuduklarıma nazaran bunu pek başarılı bulmadım. gitmiyor o yüzden pek.

bitirince türk edebiyatından bir şeyler okumayı planlıyorum. adalet ağaoğlu veya samim kocagöz olabilir.

Cevdet bey ve oğulları