iş hayatı profesyoneldir.

değerlendirmek elbette hakkın. sadakat duymak zorunda değilsiniz.

Eğer deneniyorsan dava açarsın :) Yok öyle dünya, görüş Vodafone'la da.

öyle iş yapılan firmalar sizi yemleyemezler. abi şuna bir mail atın teklif yapın bakalım evet diyor mu şeklinde bir durum varsa zaten dava açarsınız. kendi şirketiniz ve vodafone'a.

işe gireli 1 ay olmuş zaten, muhtemelen 2 ay deneme süren vardır. bence görüş vodafone ile.

Çatal bıçak.
Genelde sos olur üzerinde zaten, elle dalınmaz.

Çatal bıçakla ister sade ister üstüne şurup, reçel, nutella vs. sürerek yiyebilirsin.

evde elimle ayağımla dalıyorum da ortamlarda çatal bıçak kasıyoruz mecbur. ama elle yemek daha pratik tıpkı pizza gibi.

tavada pişer pişmez elle yiyorum ben.

tanıdık ortamlarda dürüm yapıp yerim, biraz daha şey bir ortamsa çatal bıcak. Ancak aynı zevki vermiyor.

Catal bicakla hic ugrasma,al
Eline sur cikolatayi receli ye iste.

sözen ne?

3. elektrikli öğütücü pratiktir.

1- Biz ofiste hario kullanıyoruz, epey memnunum. sözen konusunda fikrim yok.
2- fikrim yok.
3- 3-4 kişiye kahve yapacağım zaman el mecbur kullanıyorum, yoksa 10-15 dakika kahve öğütmekle uğraşılmıyor. yanlış değilsem delonghi var bizde, fena değil.

Pardon, eklenme soru: ben "firenç pires'e göre" dediğimde verdikleri boyutta çekmek istiyorum. sinbo elektrinkliylen olmuyor öyle. Neyle olur?

1- sözen kullanıyorum, memnunum. boyut önemli mi, sanmıyorum. klasiklerden al işte. hario denmiş, onu da alabilirsin tabii istiyorsan.

2- altında vidası var, onunla ayarlanıyor. yalnız mesela french press için oldukça kalın öğüteceksin, sözen öğütücülerse özünde türk kahvesi için yapılıyor. ve vidayla ayarlanmasına rağmen bazısı yeteri kadar kalın öğütmüyor. hani fabrikasyon değil, el yapımı olduğu için üründen ürüne değişiyor. dolayısıyla istanbul'da oturuyorsan eminönü'ne git direkt sözen'e, ne için kullanacaksan söyle, küçük bi ayarlama yapıyorlar. zaten deneme de yapabilirsin orada.

3- genellikle bıçaklı olur onlar, kahveyi öğütmekten ziyade parçalıyorlar. bu yüzden kahvenin nispeten acılaşmasına sebep oluyor. ekonomik olarak en iyi çözüm sözen değirmenler bu konuda. ha biraz çevireceksin ama insan alışıyor. her sabah üşenmeden yapıyorum. hareket oluyor hem, iyidir. yalnız, tek kişi için konuşuyorum tabii, birkaç kişiye yapmaya kalktığında eziyet oluyor biraz.

el ile öğütme işi ne kadar sürüyor merak ettim.

delonghi kg79 var. espresso dışında her türlü incelikte öğütme yapabiliyor.

asıl sözleşmede bunlar hep ufak ufak yazar. normalde evet. hatta bu tarz şeyleri noterden yapın.

Lici'ye benzettim ben. Kabukları soyularak yeniliyor degil mi? Resim net çıkmamış sanki.

dağ çileği deniyor. kocayemişte deniyormuş.

en.wikipedia.org

dağ çileği+1

@fraise - lici'yi arattım googledan. dışı evet çok benziyor ancak bunun kabuğu yok, yumuşacık. ek olarak içinde çekirdek de yok. atıyorsun gidiyor. resim net değil gibi duruyor ama inan net. meyve net değil hatta, değişik birşey :p

@kurnaz ve @limoncello - dağ çileği demişlerdi arkadaşlar. rambutan(?) diyen de oldu. ama vikipedi linki tamamen doğru meyvede olduğumuzu gösteriyor.

dağ çileği

Eindaclub, evet ben de simdi baktım, çok benziyorlarmis dağ çileği ile. Liçinin dışı sert ve cekirdekli. Dokunmasam dağ çılegini yakından da görsem lici derdim :)

evet

evet, kesin.

%1000000000000000000000000000000 gelmez.

Hediye diye paketletsem de mi olmaz. Yani nereden anlıyorlar ki parfüm olduğunu.

çalışabilirsiniz ama şunları göz önnüde bulundurun.

türkiyede çalışıyorsanız verginizi ve sigortanızı yatıracaksınız.

aynı şekilde orada da vergi ve sigorta yatıracaksınız. bunları yaparsanız sorun olmaz. yani iki tarafa da yatırmanız gerekiyor.

fakat türk vatandaşı olarak türkiyede olduğunuz var sayılacak ve hiç bir şekilde yurt dışında kullanabileceğiniz avantajlarınız olmayacak. yani tr ye göre siz hala tr de yaşıyor olacaksınız.

nasıl tr'de yaşıyor olacağım? gayet pasaport ve vizemle gideceğim. çalışma izniyle çalışacağım.

yurtdışında kullanabileceğim avantaj derken neyi kastettiniz? vatandaşlık gibi mi?

vergilerde sıkıntı yok, yatırılacak. bağkur da.

Ankara anlaşmasıyla her ab ülkesine gidebilirsiniz onları kendi işinizi yapacağınıza ikna ederseniz. Ama o çalışma izninin sınırları var.

bakın sorum "çalışma iznini nasıl alırım?", "yabancı elde şirket nasıl açarım?" ya da "yabancı ele nasıl giderim" değil.

gayet açık net. burdaki bi durum vs avrupadaki bir durum.

Gune bagli. Ve cikis noktaniza.

Pazar gunuyse bratislava olabilir cunku dukkanlar avusturya'nin aksine pazar gunleri de acik.

Onun disinda ikisi de kucuk ama graz'da daha ilgi cekici muzeler var ve zaten uhrturm a tirmanmak vb sure aliyor, ya da schloss eggenberg e gitmek de. Graz'in christmas marketini gormedim, bir sey diyemiyorum.

Bratislava fakirligiyle insanin icini karartiyor ama ucuz. Max 3-4 saatte gezilir. Ve christmas marketi guzel baya.

tabii ki bratislava

graz gerçekten güzel bir şehir. bratislava'yı bilemiyorum

@kuehles Söylemeyi unutmuşum, Viyana'dan yola çıkılacak
Muhtemelen Cuma gününden sonra

graz'a gitmedim. Bratislava sik gibi. kayda değer hiçbir şey yok. fırsat varsa budapeşte öneririm o taraflarda.

@se se ge Budapeşte'ye bir gün yetmez bence ya :/ Mesafe de var biraz

Brarislava bence.

İkiside pek gezme yeri değil, bratislava graz arasında bratislava. Viyanadan sonra grazda çok bir şey bulamazsınız. Bratislavada farklı kültürü farkedeceksiniz. Ama sokaklar insanlar daha fakir hemen göze çarpar.

Graz'i bilmiyorum ama Bratislava gitmeye degecek bir yer degil. "Bu ne simdi?" dersin gidince.

@razvan rat

Viyana'da kac gun kaliyorsunuz?

Graz bence guzel ama farkli kultur, fakir ulke, slav suratsizligi filan goreyim derseniz (yaslilarda ama gencler iyi) bratislava olur :D

Maddi olarak bratislava gidis-donus olarak da uygun olur (blablacarla graz da uygun baya)
Graz sokaklari vb de cok hos ve dedigim gibi farkli muzeler var. bratislava'da yok ama baska ulkE vb gorecem diye gidilir ancak.

@kuehles Teşekkürler. Viyana'da 15 gün kadar kalacağım ama iş dolayısıyla bulunacağım, başlıca yerlerini yeterince gezmiş olurum diye düşünüyorum. 1-2 günümü de çevre şehirlere ayırayım diyorum.

BRATİSLAVA tabiki.

kahve satan bakkallar ya da kuruyemişçiler çeker bence rica etseniz. starbucks kendilerinden alınan kahveyi de çekiyor olmalı.

Kendilerinden almadiysaniz pek hos karsilamazlar gibime geldi.

ikeaların market bölümünde kahve öğütme makineleri oluyor. rica edip deneyebilirsiniz.

Gidin bir markette rica edin. Eşim, annem, kardeşim, sevgilim, çocuğum almış derseniz çekerler.

tev bursu, meb, fullbright, cheviening, ylsy, daad falan var bunlara baksın, otomotiv şirketlerinden bir şey çıkacağını sanmam

Zaten kabul almak genellikle sorun olmuyor, olay bursa alabilmekte. TÜBİTAK'a basvurdu mu? Otomotiv şirketlerini deneyebilir ama zor. Almanya ise DAAD var TEV ile ortaklaşa veriyorlar.

kabulde sorun yokki almanyada zaten.

burs değil kredi alın. şunu geçtim geri hizmetten kaçıyorsanız zaten burs aramıyorsunuz eğitim için. çıkarcılık var yani.

Bunlardan başka KYK yurtdışı bursu kalır geriye, onu hiç alan duymadım, soruşturun bence. Ama zaten dediğim gibi kabul almakta sorun yok, çoğu kişi kabul ediliyor, burslar çok kısıtlı. Kabul aldığı hocayla görüşsün, asistanlık veya proje çalışanı olabilir mi öğrensin. Tek şansı bu gibi görünüyor malesef.

Temel bilimde yüksek lisans yapana saygım var. MBA yapmanın ya da alakasız bir alanda yüksek lisans yapmanın pek bir numarası yok. Meslekle ilgili bu. Yüksek lisans yapınca konumunda bir yükselme olacaksa önemli. Ben yapmak istiyorum.

trde Asiri vasifsiz universite ve mezunu olunca universite mezunu olmanin pek bir numarasi kalmadi. Oyle olunca 5 lira ek ucretle buyuk secim yapip yl almak ister misinize evrildi sistem. Yllerin buyuk cogu da palavra ya neyse. Mezunlar arasinda ayrim yapmak icin kullabiliyor simdilerde.

seçtiğin programa bağlı olarak, çalışmayı düşündüğün alanda seni bir anda aranan eleman haline getirebiliyorsa, fazladan imza yetkisi vs. elde ediyorsan tabii ki önemli. yapmış olmak için yapılacaksa çok da gerek yok.

bence artık prestij için şu okuldan şu dereceyle mezun olmuş veya yüksek lisans yapmış gibi şeyler göz önünde bulundurulmuyor. oluşturacağın saygı tamamen mesleğinle alakalı kendini ne kadar geliştirmiş olmana bağlı. mesleğinle ilgili bir sürü bilgi sahibi olmaktan bahsetmiyorum, kendini geliştirme. yani söz gelimi çalıştığın sektörde eğer bilmen gerekiyorsa mesela mevzuatların ne kadarını biliyor? ne kadar pratiksin? ne kadar çabuk sorunu çözersin? gibi. yani mesela mühendissin bu mühendislikle alakalı a firmasındasın. bu a firmasının sektörüne bağlı olarak ne kadar bilgi sahibisin. diğer sektörlerle alakalı bilgilerin beni ilgilendirmiyor benim işime ne kadar hakimsin onu söyle diyor adam sana. benim gözümde de değerin o kadar diyor tabii.

www.anewkindofhuman.com

iyi okuldan her master prestijli elbette.

harvard, stanford, princeton filan gayet prestijli.

eğer itü, istanbul üni, ytü filan diyorsan herkes oralarda yapıyor artık.

Sanırım Çemberlitaş Gazi Atik Ali Paşa Cami'si

gazi atik paşa değil bence. kontrolde ettim önü böyle değil.

eminönü beyazıtta kesin. mahmutpaşa taraflarıdır.

osmanlicamileri.com

bir iki güne gidicem oraya zaten camiyede uğrarım ama gazi atik ali resimlerine baktım içi gazi atik kadar büyük değil, yine de büyük ihtimal beyazıt tarafında bir yerde, aramaya devam..

not: zeyrek tarafında olması muhtemel.

Mihrimah sultan camiine benzettim ucundan :(

not: üsküdardaki.
yandex.com.tr

@cabiday daha da küçük bir cami bu, iki mihrimah sultan da bundan büyük, istanbulda camiler az çok aynı mimariye sahip olduğu için benzetmemek zor. bu görünürde sokak veya cadde kenarında, küçük boyutlu bir cami. mihrimah yüksek duruyor caddeye göre

Nişancı mehmet pasa camii, kesin bilgi. Bu arada görseller hangi diziden alınma?

Kendiniz musteri bulup onlarin hesaplarini yonetecekseniz ise yarar. Ajansin da yaptigi sey temelde bu zaten.

bence hiç bir işe yaramaz. hele para verecekseniz buna boşa para vermiş olursunuz.

İstanbuldaysanız Google ücretsiz eğitimler yapıyor sıklıkla, birey olarak kazanç kapısı olabileceğini düşünmüyor, düşük ihtimal bir ajansta iş bulma ihtimaliniz olabilir, çünkü bu eğitimlere ajanslardan ciddi katılım oluyor, yani bir sosyal ortam yakalamış olursunuz.
Ama dediğim gibi bireysel olarak para kazanmanız zor bence, tabi bireysel olarak bu işi yapan çok kişi olduğunu görmüştüm.

Ajansta çalışmayan tekil birey, neden alır/ almalı bu eğitimi?
Küçük çaplı bir e-ticaret siteniz varsa veya bir bölgede herhangi bir iş yapıyorsanız güzel reklamlarla o bölgedeki iş hacminizi artırabilirsiniz.

adwords için para verip eğitim almana gerek yok, youtube'da olsun internette olsun beş milyor tane eğitim var zaten. ha işine yarar mı, kısa vadede zor.

Google ücretsiz eğitim veriyor zaten. Ayrıca öyle derya deniz bir şey değil biraz kurcalayıp çözebilirsiniz. 50 liralık reklam verin bir bloğunuza vs çoğu kısmı öğrenirsiniz. Hangi tür reklamların tıklama oranları yüksek ve maliyetleri düşük bilmek biraz tecrübe istiyor ve sektöre göre değişebiliyor. Bu iş ten Türkiye'de ekmek çıkar mı çıkar ama çok niş bir iş. Çok büyük firmalar ajanslarla çalışıyor onlar da bu işler için çok fazla maaş vermez.

ben febreze kullanıyorum ve çok memnunum. anında yok ediyor kötü kokuyu.

Sigarayi biraktiginizda anliyorsunuz ki hepsi yalan.ev ahir gibi kokuyor.abdest aldirdim eve gene cikmadi,yakicam sonunda.

sigara kokusu siniyor. duvarları boyamak ve tüm tekstil içeren şeyler değişince çıkıyor anca.

Kendi reklamımızı yapayım vkfmck
Febreze

aynen sigara kokusu korkumdan pencerede içiyorum zaten.

o zaman sigarayı bırakıp febreze alayım.

bir noktada bakışınız hatalı. refah elde edebilmek, mutluluk bunlar bağlantılı. 2 mazlow görüp hemen heyecanlanmayın. doğruluk payı var ama temel basamaklar zaten elinizde.

siz en üstteki 2 basamaktasınız. kim ne derse desin. bu bahsettikleriniz başka problemlerin nedeni aslında.

ben de ailesinden bir şey kalmayacak olan, akraba kavramında hep yararlanılacak taraf olan, evi arabası etc si olmayan biriyim.

neyse para mutluluk getirmiyor. yardım ediyor, ama paranın getireeği sorunlarınızda var, korku mesela. yada para sahibi olunca yapacaklarınızı daha sonra ileride yapamazsanız mutsuzluğunuz daha da artacak.

okuduğum kadarıyla bir çok bilgiyi kafanızda yanlış yönlendirmişsiniz. kira boşa gitmesi meselesi mesela çok basit bir yatırım çözümlemesi ile halledilecek bir şey. toplu taşımayı yönlendirerek kullanabilirsiniz gibi. bu sırada vaktinizi değerlendirmek gibi. kirada iseniz niye toplu taşıma kullanıyorsunuz gidin işe yakın yerde oturun mesela.

sistem niye araç almaya zorlasın? niye arabaya ihtiyaç duyuyorsunuz? araç ile gidilmeyecek yerlere gitmeyin. bunun nedeni işte o üstteki iki basamakta olmanız. araç alma isteği.

neyse daha yazarım ama mantelite değiştirmeniz gerek bence.

zengin ipneler konuyu kaydırmıyor, insanlar her şeye sahip olmak istiyor, ben neyim, neredeyim, neler yapabilirim, zekiyim ama çalışmıyorum ama niye çalışmıyorum, gibi soruların cevaplarını kendine dürüstçe vermiyor. ne kadar emek o kadar başarı.

Açık olmak gerekirse parayla mutlu olabilecek bir insanım.

Çok haklısın. Parayla mutluluk olmaz lafını ancak hayatı boyunca sıkıntı çekmiş halen durumu iyi olmayan biri söylerse bir nebze anlarım. Para önemsiz diyen biri parasız kalsın bak nasıl önemli oluyor. Para derken illaki ev arabada değil kastettiğim. Çok ufak detaylarda ortaya çıkar bunlar.

@kurnaz toplu taşıma da kitap okumak iş çıkış ve giriş saatlerinde pek mümkün olmuyor malum. iş yerinin yakınına taşınmakta çok kolay değil. kiralar daha yüksek olabiliyor, eş başka yerde çalışıyor oluyor vs.

@kurnaz, verdiğim 3 örnek de direk çalışmayla (emek) bağlantılı şeyler. işe gidebilmek için toplu taşımaya biniyorum. işyerimin bulunduğu semt lüks denebilecek bir seviyede. her gün kiralık ilanların sayfalarını aşındırıyorum, lakin pahalı. kirayı karşılasam birikim yapamayacağım. birikim yapamazsam gelecekte emek gücümü kaybettiğimde temel ihtiyaçlarım için kenarda yatırımım olmayacak.
bindiğim araç yukarıdaki resimle aynı. kitap okuyaman o ortamda. cepten telefonu bile çıkaramıyorsun çoğu zaman.
söylediklerinde haklılık da var elbette. biraz da elimdeki işten sıkıldığım için yazdım duyuruyu (procrastination). pesimist değilim hayata karşı :)
çalışmaya devam.

@yons emeği yanlış yere veriyorsun.

Ev bakmak, işe otobüsle gitmek, yürümek gibi şeyler geleceğini değil bugününü kurtaracağın şeyler.

Emeği kafana yapman gerek. Sallıyorum 6 sene sonra doktor olacağım gibi.

Ted'de bir konuşmada bununla ilgili bir araştırma ve verilerini paylaşmışlardı. Yoksulluk sınırının altındayken parasızlık mutsuzluk getiriyordu, belli bir sınırdan sonraysa para ile mutluluk arasında bir bağlantı kalmıyordu, ilişki sabitleniyordu.

Ben ilkokuldayken pek malımız, mülkümüz yoktu. Annem ve babam işçi olarak çalışıyordu, kazandıkları 3-5 kuruşu gelecek için biriktiriyorlardı. Kutu gibi bir evde 5 kişi yaşıyorduk. Sonra liseye başladığım sene bizim için bir dönüm noktası oldu, babamın o zamana kadar yaptığı doğru yatırımlar, çok çalışmaları ve tutumlu olmaları sonucunda kendi işimiz, müstakil bir evimiz ve jeepimiz oldu. peki daha mı mutlu olduk? yoo. artık ailecek dışarıda yemek yiyebiliyorduk arada bir, yazları beş yıldızlı otelde tatil yapabiliyorduk ama öncesine göre daha mutlu filan olmadık hiç. ailemden dolayı böyle bir tecrübe yaşamış olmam hayata bakışımı çok etkiledi elbette. şu an yapacağım işi cebime girecek paraya göre seçmiyorum, evleneceğim adamın statüsü, varlığı umurumda değil. giyeceğim kıyafetleri, yemek yiyeceğim yerleri de popisine göre seçmiyorum. hatta doğru dürüst kıyafet alma, restoranlarda yemek yeme hevesim yok.

çünkü mutluluk sahip olduğumuz dört duvarda, üstümüzde taşıdığımız kıyafetlerde, beş yıldızlı otellerde değil. paranın mutluluk getireceğini sanan alt ve orta direk insanlar bunun farkında değil.

peki mutluluk nerede? herkes kendi mutluluğunu yaratır. benim için mutluluk bilgide, üç satır yazı yazıp yeni bilgi üretmede, sevgilimle çadırda kamp yapmakta, ailemle balkonda çay içmekte.

parayla mutlu olunmaz sözü fakirleri oyalamak için üretilmedi. asıl para kazanıp tüketmenin mutlu edeceği sanrısı insanlar para kazanmak için yırtınsın ve kazandığını harcasın, sistemden de çıkamasın diye üretildi. siz de bunun bir örneğisiniz.

" Türk-İş, her ay düzenli olarak yaptığı “açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmasının Eylül ayı sonuçlarını açıkladı. Buna göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcamasını ifade eden açlık sınırı 1386,22 TL; gıda harcaması da dahil yapılması zorunlu diğer aylık harcamaları ifade eden yoksulluk sınırı ise 4 bin 515,37 TL oldu. Bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti ise 1711,50 TL olarak gerçekleşti. "

yoksulluk sınırının altındaymışım :(

cevaplar için teşekkürler, fakat benim parmak bastığım nokta para ile lüks bir hayat yaşama arzusu, aşırı tüketim yönünde değil. bu yönde düşünen de çok ama insanların çoğunluğunun refah seviyesinin altında bir hayat sürdürdüğü için mutsuzluk çektiğini düşünüyorum. daha temel ihtiyaçlar olarak düşünün. barınma, ulaşım, gıda, sağlık, eğitim, daha sonra sosyal aktivite.
iskandinav ülkeleri belki iyi bir örnek olabilir bu sava. ekonomik refah seviyeleri iyi ve mutluluk endeksinde başı çekiyorlar. arap ülkelerindeki gibi abartı lüks bir hayat yaşadıklarını sanmıyorum.
tr.wikipedia.org

1. Maslak en azindan metroyla flan da ulasabulecegin bir yerde illa ozel aracinla ya da servisle gitmene gerek yok. Kendini de gelistirme acisindan daha iyi olacaksa direkt onu sec. Stresli ortama bu yaslarda daha cok tahammul edebiliyor insan . Allahin daginda skintidan patlarsin geyik de bi yere kadar kurtarir insan arada oraya buraya kacma ihtiyaci hisseder oglen arasinda

1

1 kendini gelistir, kendine yatirim yap, sonra iyi ki yapmisim diyeceksin. Kadro olmasa da IT hep is buluyor zaten bir sekilde, kilsiniz olum, allahsizlar :)

outsource çalışmak haz ettiğim bir durum değil. dezavantajları var, avantajları da var.
yol çok önemli bir faktör. fakat gerçekten nitelikli bir işi reddedecek kadar değil. bu arada 2.köprü trafiginde bir nebze azalma var.
şehir merkezinde hayatın içinde olmak hep iyidir.
bir süre sonra kurtkoy'de ev-iş olayına dönmesi olası.

uğraşacağın teknoloji, calıstıgın firma ve insanlar benim seçimimde onemli rol alırdı.
bu bilgilere göre karar vermek zor.

dilersen firmaların isimlerini dmden soyle. yorumumu yapayım.

1 diyorum ama it ci adama 8,5 saat mesai dayatılmaz. proje bazlı değil mi?

Maslaktaki gul gibi isimi birakip uzakta bir ise basladim. Haftaici ev-is is-ev, baska bir seye firsat kalmiyor. Vucut kaldiramiyor malesef. Biraz yorul ama 1i tercih et. Ben ettim sen etme :)

@kurnaz, hayır, proje bazlı değil.

Kesinlikle 1, turkcell teknoloji gebzedeydi sonunda maltepeye geldiler. Kimse code monkey degil

peynirin yağsızına bakın türk beyaz peyniri %50-60 yağlı bu çooook fazla. keçi peynirinin tadını beğenmesemde %20 civarı yağ oranı alternatif olabilir.

valla en sağlıklısı aslında ben evde 80-100 gr tavuk göğsü , 2 dilim kepek ekmeğine incecik domates, yeşil biber ve 5 gr mayones ile harika sandwich yapıyorum.

bunun dışında tavuk göğsü + cherry domates ve 50 gr ekmek yiyebikirsiniz yine. en sağlıklısı bu zaten.

Tavuk göğsü spor yaptığım dönem kusma derecesinde nefret etmiştim ama sandviç olarak dayanabilirim sanırım. Acaba onu akşamdan hazırlayıp dolaba koysak çok mu kötü olur sabaha tadı ?

tavuğu akşam yapıp dolaba koyabilirsiniz, ama sandwich halde yumuşar. sandwici hazırlamak 5 dakika zaten.

kahvaltida tavuk mu yiyeceksin?

@kurnaz aynen o daha mantıklı.

@baldur2 Yüksek protein düşük yağ, biraz tatsız tuzsuz ama, alternatif varsa dinleyelim seni.

yesil mercimek corbasi tam tahil ekmegi ile.

geceden yulafla sütü karıştır ve ağzını kapatıp buzdolabına koy. sabah çıkarıp çeşitli meyvelerle, balla, bademle, tarçınla...vs karıştırıp ye.

yağsız lor üstüne zeytinyağı kekik nane falan serp kaşıkla. millet bal falan demiş tövbe estağfurullah.

yogurt yulaf ezmesi uzum findik kurunane
tam bugday ekmegi ustune lor zeytinyagi corekotu karisimi surulmus
haslanmis yumurta ezine ispanak salatasi kirmizi biberli
vs vs

muz ve süt
acayip tok tutuyor

bambaşka sistemler.

kapsüller filtre kahve değil espresso.

filtre kahve makineleri damıtma ya da french pressler.

bende bu french pressin ikeadan alınması var, evde ekstra olarak bir de damıtma filtre kahve makinesi var. %90 french presste yapıyorum. daha lezzetli.

ama yakın zamanda bir de kapsülsüz espresso makinesi almayı düşünüyorum.
şunu hatta.
www.amazon.de

benim tavsiyem kapsüle bulaşmayın, hem çok pahalı hem de bana saçma geliyor. kapsül bulundurman gerek evde.

bu linkini attığım makinelerde espresso toz kahveden yapılıyor, istediğinizide alırsınız tür olarak. kapsüllere göre 3 kat daha ucuza geliyor bir fincan kahve.

www.amazon.com

peki sunu alsak, kahveyi cekirdegini kendimiz ceksek fark ne? daha mi ucuz? daha mi lezzetli? french press alinca kahve cekirdegi mi aliyoruz yoksa kahve tozu mu?

@baldur2

anlamadım ki neyi soruyorsunuz, zaten genelde espresso ya da filtre kahve çekirden öğütülüp satılırr. vakumlu pakette olur markette. eğer dilerseniz tchibodan filan çekirdek kahve alıp uygun şekilde siz de öğütebilirsiniz elbette filtre ya da espresso için.

öğütmesi sıkıntı değil. french presste öğütülmüş kahve kullanılır, hepsinde de öyledir zaten. ama farklı öğütme büyüklükleri vardır. espresso ile french press farklıdır yani büyüklük bakımından. espressonun farkı 15 bar basınçtan geçer kahve.

tamam haci anlamissin ne sordugumu.

@baldur2

bu arada tekrar vurgulayayım, tchibodaki tipler sizi kapsül de kapsül diye ikna etmeye çalışırlar, klasik türk insanıda "kapsül gibisi yok yeaaa" der. ama bu kollu espresso makineleri alabiliyorsanız ondan alın derim. doğal işlenmemiş kahve içersiniz hemde ucuza.

filtre kahve makineleri zaten ucuz. 10€ bile var damlatma makineler.

ozele baksana kanka sana bir mesaj attim.

@supermatik

her birinin tadı farklı. filtrede french press daha lezzetli bence, ama espressoda bir ek durum daha var, yaklaşık filtre kahveye göre aynı kahve miktarında 4 kat fazla kafein var, basınç ile kafein çözünürlüğü artıyor.

french press amatörü eğlendirir. hario v60 şeklinde bir huni vasıtasıyla kendiniz damıtın, eğer uğraşamam diyorsanız makine alın. zaten prensip aynı.

kapsüllü almayın. çekirdek kahve alın, evde kendiniz çekin. çektiğiniz kadarını için. mutlu olun.

Kapsulu salla, aeropress al kahve tadina bak. French presse sakin bu kadar para verme.

Weatworld dizisi bunu anlatıyor. Bence önce sanal gerçeklik gelişmesi ve yapay zeka ile olan entegrasyonu ne kadar hızlı olursa o zaman olacaktır.Çünkü şu an eli yüzü düzgün bir oyun bile çok yüksek gereksinimler istemektrdit.

ne zamanını bilemem ama daha var rahatlıkla söyleyebilirim. en büyük sorun işlemci gücü ile modelleme sıkıntısı. vr ın bile oturması 2-3 senede anca olacak. ondan sonra bir sonraki evre.

Hollywood filmlerinde izliyoruz ve çoğu şey gayet foto realistik. Yani o seviyeye ulaştık ama saniyede 25-30 hatta VR için 90 kare falan işlemek ölüm şu an. Bugünün oyun grafiklerini bile saniyede 90 kare işleyemiyor bu aletler, o kalitedeki görüntüleri koskoca renderfarm'lar işliyor ve yine saniyede 1 kare bile olmuyor dakikalar saatler sürebiliyor. Bize düşmesine daha var.

ama şey diyorlardı doğruysa işlemciler her yıl neredeyse 2'ye katlanıyor, işte eskiden 1 megaflop işleyebilen ps4'ün şimdi yenisi çıkıyor 4 megaflops işleyebiliyor 4 katı. Böyle böyle 2-4-8-16-32 gibi gelişe gelişe oraya geleceğiz bence.

eli kulağındadır.

en az 5 - 10 yılı bulur. su anda piyasada olan veya geliştirme asamasındaki en saglam oyun motorlarının real-time renderlerine bir bak. gerçek dunya olup olmadığını anlamak için 2.kez bakmaya bile gerek duymazsın. ama tabi ki her sene gelişme var.

Westworld dizisi bunu anlatmıyor.

2 yıl önce bir teknoloji duyurulmuştu. Çıktı mı bilmiyorum. Bu teknoloji sanal gerçeklik değil, artırılmış gerçeklik. Yani augmented reality. Yani zatne var ama o duyurdukları vidyo filan aşırı detaylıydı. Minecraft oynadıkları bir vidyo vardı, black mirror'dan çıkma resmen.

bunlar türkiyede garip garip öğrencilerin dandik ünilerde bölümlere yerleşip sidik yarışları sonucunda çıkan laflar.

en.wikipedia.org

şurada genel bir sıralama yapmışlar. ben bunlarıda çok çok doğru bulmuyorum aslında.

makina da temel. hatlar karışmış.

(bkz: dört temel mühendislik)

ne salak bir laf oyle? mühendislik , hendese, hesaplamaktan gelir ve olsa olsa uygulamalı matematik olabilir.

birde işin ortaçağ savaş makinaları olayı var ki ouww.

Kimya mühendisiyim,makina kimyanın alt dalı değildir, o da temel mühendislik dallarındandır. Kimya mühendisliği de temeldir, gıda müh ve petrol müh kimyanın alt dalıdır.

Dört temel mühendislik makine, inşaat, kimya ve elektik mühendisliğidir. Makine kimyanın alt dalı değildir, makine de temel mühendisliktir ve hatta en eskisidir. Kimya mühendisliği bana göre temelin de ötesinde bir mühendisliktir. Kimya demek maddeyi tanımak demektir. Makine mühendisliği okumasam kimya ile ilgili bir şey yapmak isterdim. Malzeme üretemeden hiçbir şey imal edemeyiz.

en temeli makinedir sanayi devriminden sonra endüstriyel ihtiyaç olarak çıkmıştır.
en eskisi inşaat olabilir onun hakkında net konuşamıyorum.
kimya mühendisliği neden temel mühendisliklerden? çünkü doğal, yapay ,sentetik her şey bir reaksiyon sonucu oluşmuştur.

makina mühendisliği makina mühendisliği değildir aslında, mekanik mühendisliğidir. ingilizcesi mechanical engineering, italyancası L'ingegneria meccanica olmasından çıkartabiliriz bu durumu. ders planlarına baktığımızda da makinayı değil mekaniği üretir zaten, hareketsiz ve hareketli hallerde sıvı - katı - gaz fazlarında inceleyerek.

yanlış olmasın engineer genie'den gelmiyor. latincedeki ingeniare'den geliyor.

engineering kelimesi latinceden gelir;

ingenium, gignere, gigno.. yani oluşturmak anlamına geliyor kökü. biz oluşturucuyuz yani mühendisler olarak :)

en.wiktionary.org

1- Google Merchant Center'a xml ile ürünlerini listeletmen lazım: adwords çeşidi yani.

2- Seo konusu bir derya.

bu konuda kötü haberlerim var.

nikah şekeri sektörü çok çok dolu. daha niş ürün sınıflandırması yapın. kırmızı nikah şekeri, gelinlikli nikah şekeri gibi. yoksa size gelene kadar buna para yatıranlar öne çıkar. ilk 5 sayfada çıkmak başarı olabilir.

ben babamın sitesini ilk sıraya çıkarabildim, ama çok niş alandı, ama bazı aramalarda hala 2. sayfada.

buna harcayacağınız paradan sonuç alamama olasılığınız çok yüksek.

google reklamından ziyade farklı reklam metotlarına geçebilirsiniz belki.

ben başka bir iş için instagram ve twitter hesapları açtım, sırf reklam yapabilmek için reklam kanalı oluşturdum bambaşka bir alanda. bu konuda belki yardımcı olabilirim.

yazılım seo ne kadar iyi olursa olsun bu nikah şekeri işinde bence ilk 5 sayfa başarıdır.

o reklamlar merchant center ile oluşturuluyor. aslında yazılı reklamlara göre inanılmaz avantajlı, pek bilen uğraşan olmadığı için az bütçeyle çok hızlı sonuç alabilirsin.

atıyorum sizin konunuzda 50krş ile yazılı reklamınızın ilk sayfada yayınlanması imkansızken merchant center sayesinde fotoğraflı fiyatlı canavar gibi reklamın çat diye kafada veya sağda çıkma durumu oluyor.

işim bu değil, kendi sitem için "neymiş ki lan bu?" diyerek daldım, feed oluşturdum detayını öğrendim, sonra mybusiness ile ilgili bir sorun yaşadığımda google irlanda'dan aradılar ve arayan kişiyle kısa sohbet etme imkanım oldu ve bütçe, fayda, görüntüleme hakkında sorular sorabildim oradan biliyorum, eksik varsa kusura bakma.

seo konusunda ise ben semalt, toolboxsitecheckup, site analyzer gibi sitelerden 1 hafta 10 gün boyunca ücretsiz sunulan detaylı raporlama zımbırtılarını kullanıp ne eksik ne yapmak lazım diye bir baktım ve "oha mk bu kadar şeyi nereden nasıl düzelteceğimi bilmiyorum, neyi nereden nasıl yapacağımı gösterseler bile bir sürü ürün var hangi birini düzelteyim" diyerek vazgeçtim, yazılımdan anlıyorsan elde edeceğin raporlara göre güzel şeyler yapabilirsin diye düşünüyorum.

sonuçta çok iyi biliyorum süper biliyorum aha kitap bile yazdım diyen adamların sitesi geçen google'dan ban yedi, kendi kendine uğraşarak en azından site içi seo'yu halledersin bence.

bu google merchant için woocommerce xml çıktısı almak istiyorum da, içime sinecek bi eklenti bulamadım bir türlü.

bir tanesi içime sinecek gibi oldu ama 99 dolar diyor ona da, şuan için o parayı vermem açıkçası daha hiç dönüş almadığım bi proje için. 30 dolar civarı düzgün bir eklenti var mı acaba?

SEO konusunu kurcalarken "gerçek olamayacak kadar güzel vaadler"de bulunan siteler veya tekliflerle karşılaşabilirsiniz, dolandırıcı olanları geçtim, eğer google'ı kandırmaya yönelik bir yöntemi farkında olmadan uygularsanız komple indexten çıkarılabilirsiniz, uyarmak istedim.
Siteye bence insanları ürün seçimlerinde yönlendirip yardımcı olacak bikaç makale ekleyin, önerilerde bulunun, bu yazılarda ürünlerle ilgili anahtar kelimeleri bolca kullanın. Bu makaleler basit ürün sayfalarına göre yoğun içerikli olacağından bazı aramalarda birinci sayfada çıkabilirler ve bu şekilde bedava trafik sağlarsınız.

eklenti almana gerek yok aslında, manuel olarak feed oluşturabilirsin
tek dikkat etmen gereken şey 1 ay mı ne bir süresi var, o sıklıkta girip güncellemen gerekiyor.
manuel feed'in tek problemi stok konusu ama bu da senin için sorun değil çünkü olmasa bile yapıp gönderebiliyorsun, üreticisin.
gördüğüm kadarıyla 106 kalem ürünün var, yerinde olsam hiç eklenti meklenti uğraşmam 1-2 saatte kendim hazırlarım.

lezzet işi subjektif. bence abarttığınız kadar kötü değil türkiyede, bazı şeyler daha bile güzel.

hala var mı bilmiyorum
canga
eti puf
çokomel
metro
damak
napoliten
biskrem elmalı ve incirli-bu yok galiba

bu saydıklarım bence alman çikolatalarını dövebilecek şeyler.

@kurnaz
Çokomelin üzerindeki o kalitesiz çikolataya rağmen Alman çikolatasını döver diyosan lezzet hakkaten subjektifmiş diyebilirim:D

eti karam, gofretli olanı ama..

çikolata tatlı sevmem pek ama bundan her gün bitane yemeden duramıyorum. gelmiş geçmiş en iyi çikolata bence..

@basubadelmevt

elbette subjektif, sen lakritz, marmite gibi şeyleri bilir misin bilmiyorum. bunların hayranları var.

ruslara sorsan türk çikolatalarına bitiyorlar mesela.

bu subjektiflikle beraber büyürken aldığın tatların daha hoş gelmesi durumu. manner schnitt var mesela dokuz tat ın orjinali, ama bence dokuz tat daha iyi.

albeni-twix arasında albeniyi tercih ederim.

kalitesiz değil o çikolata ek olarak, üretim sektörünü biliyorsanız ürünün kalitesi kötü değil, lezzeti size uygun değil.

Basuba bi saysana o abur cuburlari rittersporttan baska ne cikacak icinden.su gurbetci kafasida bi turlu bitmek bilmedi.aldinin 50 sentlik cikolatasini tasimaktan anlatmaktan bikmadilar.olabilenlerin en iyileri burada market rafinda var.ulkere sokup cikaririz ben dahil adam gitti mcvities i aldi,ay bizde cikolata yok godivayi aldi adam daha ne yapsin?sirada oreo var ,o da yakindir.havaalaninda ay godiva cok bozdu diyeni gordum.

O degil de bi de bulgar gofreti denen bi gofret cesidi var. Markasini bilemedim simdi. esi benzeri yok yerli gofretlerde.

@yons

Naya wafla

HA(tersbüyükR) a101 de vardı bi ara.

Valla eskiden eti'nin findikli 9kat diye bir gofreti vardi o ayri bir guzel gelirdi. Simdi yesem nasil gelir hicbir fikrim yok acikcasi.

benim farkettiğim diğer olay bizim burada ki fanta gazoz grubunun aşırı şekerli olduğu

tadı değişmeyen yegane şey cola ama fanta falan ne aroma var ne şeker var acayip bişey yurtdışındakiler.

Doğru düzgün içecek yok bence ama yiyecekler güzel. Piyasada likörlü çikolata yok. Ovomaltine yok. Schokoküsse yok. Çokomel yerini tutmuyor. Onun dışında iyiler. Türkiye'de daha pahalı olsa da yabancı markalar da bulunabiliyorlar.
9Kat > Manner denmiş ona da katılıyorum.

bence buradaki aburcuburlar genel olarak burada yaşayan insanların damak tadına uygun şekilde,
tabi ki çok değişkenlik olabilir kişiden kişiye ama bence gayet lezzetli.

gerçekten ağız tadı ve alışkanlıklar meselesi bu biraz. evet avrupa'da kesinlikle çok daha fazla çeşit var. marketlerde her türlü abur cuburu denemişimdir.

Türkiye'deki abur cuburlar elbette Avrupa ürünlerinin kopyası şeklinde oluşturulmuş ilk başta. Ancak bazıları gerçekten (benim ağız tadıma göre) asıllarının lezzetini aşmış. Manner gofretleri mesela. Veya Rulokat. Almanya'da Rulokat tarzı bir sürü çeşit denedim. I ıh. 9Kat gofretler de aynı.

Bir Nestle damak zor bulunuyor mesela :)

Ben de genel olarak Almanya'daki abur cuburları daha çok seviyorum.

vişneli browni var. muhteşem.

Aburcubur dünyanın her yerinde leş. Hepinizin damak tadından şüpheleniyorum şu an.

burdaki cipslerde de bi sorun var. doritos nacho tacho alıyoruz ustundeki baharat çeşni oranı %2 sapsarı sade mısır cipsini kaktırıyor frito-lay.

Tık olmadıkça para yok.

Tık almasına `gerek yok. Gösterim başına para ödeniyor. Mesela 1000 gösterim 1 Dolar. bu oranı salladım ama ücret şekli bu şekilde. Hatta sahte tıklamalar, kötü amaçlı kullanımlar filan ban sebebi oluyor.

İçerik üreticisinin para alamadığı tek şekil, reklam engelleyici programların kullanıldığı durumlar. Çünkü öyle olunca reklam görüntülenemeden direkt pas geçiliyor.

Tıklamanın şart olduğu reklam türleri de var. Reklamveren bunu baştan seçebiliyor.

Zamanında hem reklamveren hem de içerik üretici olduğum durumlar vardı. Youtube için durum böyle, Facebook için biraz daha farklı.

gerçekten faydalı işler yapan amatör youtube kanallarında reklamı beklemek gerekiyorsa bekleyeyim diye sordum. hiç yoktan böyle bi faydam dokunsun.

O zaman reklama tiklayabilirsin ve acilan pencerede 1 dakika boyunca gezinmen iyi olabilir. Ama o reklam gelirleri ülkemizde cok düşük. Düşündüğün kadar maddi yardimi olmayacak. Durekt bağış yapmak gibi bir imkanin varsa emin ol en iyisi o. Paypaldan sonra o isler ne hale geldi onu bilmiyorum tabi.

80k izlenme alan, telif sikintisiz, ozgun icerikli videolarım oldu, 50 doların üzerinde kazanamadim aylik. Bin izlenme bin lira turkiyede imkansız. Her videosu gunluk 100k izlenen kanallar var türkiyede.

@sansli pipi

gösterime ödenmiyor, tıklama ödeniyor, gösterimde ortalama yapıyor. 100 kişide 1-5 tık arası normal, 100 kişide 10-50 tık alırsın. 200 kişi izlediyse bunu 1000e oranlıyor sistem, izleme başı diyor ama tıklama olmadan 1 milyon izlen para yok.

(bkz: the mighty)

babam ve oğlum
dedemin insanları

çinli yönetmen Feng Xiaogang' in aftershock isimli filmi. aglatma garantili.

detachment
seven pounds
precious based on the novel push by sapphire

hüngür hüngürü bilmem ama duygusallığın sınırlarında dolaştıracak gözünden bir iki damla yaş getirecek

i am sam
www.imdb.com

pursuit of happiness
www.imdb.com

var aklıma gelen.

Oyle hungur hungur aglanmaz ama tavsiye ederim.

et maintenant on va ou

incendies

hotaru no haka (grave of the fireflies)

hachiko

(bkz: dancer in the dark)

valla okuduğum okulların vasatlığından da olabilir ama bana öyle "vaaayyy!!!" nidasını attırmış bir öğretmen tanımadım.

ama ilkokuldayken boş derse bir tane erkek öğretmen geldi. ben sınıf başkanıydım o zamanlar ve bana dersimizde en son nerede kaldığımızı sordu. ben de izah etmeye çalışırken sınıf o sırada gürültü çıkardığı için tüm sınıfın içinde ses tonumdan dolayı benim için "bakın, bağırtmayın şu kızı! :)))) ehehe ehehe" diye haykırdı. tüm sınıf gülmüştü bana. çocuk halimde bile kimseden nefret etmeyen ben o hocadan çok nefret etmiştim. tüm sınıf ise bana çoktan o malum lakabı takmıştı bile...

Matematik ogretmenim. Dersi olmasa da benim icin gelirdi sabahtan okula boş derslerimde aralarda bana ders calistirirdi. Özel ders alma ihtiyacım olmadi hiç. Sayesinde ossde 30da 28 matematik yaptim.

11.sınıf felsefe öğretmenim. Olaylara bakış açısı ve dersi anlatma aşkı beni felsefe ile tanıştırdı. Karakterimi ve dinimi değiştiren bu radikal sürecin başlangıcını tetikledi.

matematik öğretmenim sınavda en yüksek alanı sinemaya götürme sözü verdi, 70 küsürle ben aldım, gora'ya götürdü. mizah yeteneğimin erken gelişmesinde katkısı büyüktür, ilk büyük gösterimde kendisini kuliste ağırlayacağım...

Lisansta çok çok sevdiğim bir hocam vardı. Kişiliğim üzerinde etkisi oldu diyemem ama her zaman kendisini ideal bir eğitimci olarak görmüş ve gıpta ile bakmışımdır. Çok iyi bir hocaydı, kendine özgü bir sistemi vardı hem derslerde hem sınavlarda, katı görünürdü ama inanılmaz bir mizah duygusu vardı, prof. olmasına rağmen hiç egolu bir insan değildi, kendisiyle dalga bile geçilse inanılmaz güzel kotarırdı ya da karşıdakini kırmadan güzel bir cevap verirdi, çok düşünceli bir insandı, çok da üretkendi, hakkını vererek akademisyenlik yapan insanlardandı. Şimdi anlatırken bile içim sıcacık oluyor, ne kadar çok severim kendisini. Her zaman mutlulukla ve sevgiyle anacağım, gerçek eğitimci böyle olur diyeceğim harika bir insan. Eğitim hayatımda onun gibi başka biri yoktur. Canım öğretmenim.
Malesef pankreas kanseri ile mücadele ediyor birkaç aydır. Sağlığına kavuşmasını gönülden diliyorum, umarım iyi haberlerini alacağız yakın zamanda.

kişiliğimde bilmiyorum da eğitim hayatımda baya negatif etkisi olan öğretmenlerim oldu, zaten lisede ben böyle işin diyip okulu bıraktım ki lisede ki çoğu hoca iyiydi, (1 matematikçi, 1 din hocası, 3 biyoloji hocası hariç)

benim hayatımda iz bırakan çok değerli 5 tane hocam oldu.

ilki bana ortaokul 1. sınıfta ingilizce'yi sevdiren semra hocamdı. inanılmaz tatlı ve güzel bir kadındı. onunla tanışana kadar bir dersi bu kadar sevebileceğim aklıma gelmezdi. bugün ingilizce öğretmeni olmamda payı çok büyüktür o güzel kadının. ellerinden öperim.

ikincisi lise son sınıfta tanıştığım eda hocamdı. o da ingilizce öğretmeniydi ve çok esprili, dersi çok keyifli işleyen inanılmaz bilgili ve aydın bir kadındı. üniversiteyi ilk yılımda oldukça yüksek bir puanla kazanmamda payı çok büyüktür.

bir de tarihçi erdal hocam vardı lisede. bizim öğretmenimiz gibi değil de arkadaşımız gibiydi. bir tarih dersi en fazla ne kadar eğlenceli işlenebilirse o kadar eğlenceli işlerdi. şu an tarih bölümünde sırf keyfine yüksek lisans yapıyorum. bana tarihi sevdiren erdal hocamın bugün tarihi hala çok sevmemdeki payı yadsınamaz.

kpss'ye hazırlanırken başka bir tarihçi ile tanıştım. yasemin hocam ile. onun dersini dinlemek şahane bir tiyatro izlemek gibiydi. taklitleri bizi bizden alırdı. tarihi inanılmaz zevkli anlatan bir başka hocaydı. şu an ben de ders anlatırken onun ders işleyişinden esinleniyorum çoğu zaman. öğrencilerimden olumlu dönütler almak beni çok mutlu ediyor.

ve tabii ki ilker hoca... ben ki 21 yaşına kadar matematikten nefret etmiş bir bireydim. matematik söz konusu olduğunda tam bir geri zekalıya dönüştüğümü düşünüyordum ama onun sayesinde matematiği yapabildiğimi gördüm! insan gibi doğru düzgün bir şekilde anlatınca herkes anlayabilirmiş meğerse bu dersi. matematik dersini bir de ilker hocadan dinlemeden önce matematik sınavlarında hep düşük not alırdım ama onunla tanıştıktan sonra kendimi aştım ve kpss'de matematikten hayvan gibi yüksek net yapıp ilk yılımda atandım. ilker hoca olmasaydı belki de matematik sorularını çözemediğim için yıllarca atanamayacaktım.

ben öğretmenlerden yana hep çok şanslı biri oldum. hiç öyle psikopat öğretmenlerim olmadı. şimdi öğretmenlere sövenleri görünce onlara çok acıyorum. ya hu bir tane bile iyi öğretmeniniz olmadı mı? bir tane bile mi güzel anınız yok? çok yazık gerçekten.

Almanya'dan döndüğümüz küçücük iç anadolu şehrinde herkes üstümüze gelirken, türlü travmalar yaşatırken (otobüs şöförüne günaydın diyoruz diye rahmetli ablamla beni mahalle karakoluna şikayet eden mahalleli ve eve gelen komiserden tutun bölme işlemini ÷ işaretiyle yapıyorum diye dayak atan öğretmene kadar) son derece ağır ülkücü ve muhafazakar lise müdürümün beni odasına çağırıp, benimle uzun bir konuşma yapması. Kızım sen buraların insanı değilsin, çok ders çalış sınavları mutlaka kazan, göndermezlerse evden kaç ve kendini bizden, bu şehirden, ailenden kurtar diye nasihat vermesi. Beni ailem defalarca ayıp günah diye okuldan aldığında her seferinde olaya el koyup, eve gelip ailemle kavga edip, dil döküp beni okula götürmesi. Gerçektende evi terketmek zorunda kalmam ve bir yıl hemen hemen kimseyle haberleşmeden üniversiteye hazırlanmam. Birde ingilizce öğretmenimin kızım yabancı dile çok yeteneklisin, senin kurtuluş anahtarın bu diye bana bir sürü ekstra kitap falan vermesi el altından (açıktan ilgilenirse o lanet şehirde laf olurdu zira). Okul müdürümü yıllar sonra arayıp bulmam ve yaşadığım hayatı anlatıp teşekkür edince yarı felçli adamın telefonda çok şükür kızım kurtuldun diye hıçkıra hıçkıra ağlaması. Aynı şekilde ingilizce hocamın face'te beni bulup araması ve öğretmenlik hayatım boyunca olduğu ortamdan kurtulmasını çok istediğim, çaresiz kaldığım 3 öğrencimden biriydin, fotoğraflarına baktım mutlusun, aferin kızım diye aynı şekilde ağlaması.

ciddi anlamda düşünceme etki eden neden sonuç içinde düşünmeyi öğreten coğrafya hocam oldu. benimle beraber belkide 100 kişiyi daha bu şekilde geliştirdi.

bu böyle ama niye diye sormak çok önemli, sorgulamak bilimin ilk adımı. buradan ilerledi çoğu kişide okulda.

bunun dışında çok hocayla çalıştım üniversitede, bilimde çıkır açan adamların 80 yaşındaki öğrencileriyle çalıştım, yepyeni teoriler yazan adamlardan ders aldım, hatta cidden düşünsem aklıma hayalime sığmayacak adamlarla taşak muhabbeti yaptık. miten, harvarddan, stanforddan, columbiadan akla gelen en iyi üniversitelerden hocalarla çalıştım ama o ilk adım kadar hayatımı değiştiren bir şey olmadı.

oldu. lisedeki mesleki gelişim hocam. zamanında taksiciymiş pavyonlarda takılmış ortamlara girip çıkmış ankaranın tüm belalı yerlerini bilen yüzlerce tanıdığı ve seveni olan biriydi. adam bir psikologtan çok daha iyi çözerdi insanları. hayat tecrübelerinin ne kadar önemli olduğunu anladım onla ama onun gibi olmak için minimum 50 yaşına falan gelmek gerekiyor yani. gerçekten çok bilgili biriydi. mesleki gelişim dersine girip ders işlemez hayat tecrübelerini anlatır sonunu bi yere bağlardı. herkese de 100 verirdi. hayat tecrübesinin ne kadar önemli olduğunun canlı kanıtıydı.

aha adam bu scontent-frt3-1.xx.fbcdn.net tipinde de yok mu sizce ya herşeyi biliyo tavrı?

buda profili www.facebook.com

genelde kötü, tek tük değerli insanlar öğretmenliğimi yaptı ama söylediğin biçimde biri çıkmadı karşıma.

edit: akışkanlar mekanıği dersini veren yaşı geçkin ve eski rektör bir hocam oldu, o aslında bir nebze katkıda bulundu hakkını yemek istemiyorum, şu an geldi aklıma. gözlerinden öperim. tecrübe ve gördüklerini bize aktarmaya çalıştı kendisi, özellikle bizim gibi akp'den çok etkilenmiş bir kuşak için bazı gerçekleri daha iyi görmemiz için şanstı ve bunu başardı diyebilirim. korkmadan ve incitmeden eleştirip siyaset yaptı, yaşından ve makamından ötürü bir çok eski siyasi ile ilişkisi olmuş, demirel ile eski yök başkanlarıyla ilgili anılarını dinlemek pek keyifliydi, cemaat olaylarının iç yüzünü darbe olmadan tek tek anlattı bize sağ olsun, sağlıklar içerisinde yaşasın.

"adamsın lan" diyebileceğim öğretmenim olmadı. Sadece ilkokul 4'te izmir'e taşınmıştık, öğretmenim çekingenim diye beni iki kızın arasına oturttu, kendisine teşekkürlerimi iletiyorum dsfdsfgdsf

kesinlikle katiliyorum, keske bunlari yazabilecegimiz ve onlarin da okuyabilecegi bir platform olsaydi.

bazi insanlar karsisindakinden menfaat saglayamiyorasa saygi duymazlar, hatta kücük görürler. ahlak yoksunlugudur bunun nedeni, ahlaki acidan iyi egitilememis insanlar bunu yapar genelde.

cunku sen arayansin, aranan degilsin de ondan-

olay onlar icin olan degerinde. bundan dolayi eger isin varsa daha degerlisin is ararken.

aynisi arkadas ve akrabalar arasinda da gecerli.

çünküm bizler minik birer makineyiz.

2 haftada karar verememiş olabilirler istifa edecek kişi biraz daha kalmak istemiş olabilir, işler askıda kalmıştır. 2 hafta kimi firmalar için çok kısa bir süre.

ayrıca olumsuz dönüştense cevapsız kalmasını tercih ederim.

10 yıl önce iş arıyordum aynen böyleydi hiç değişmemiş. adamlara özellikle soruyordum her seferinde olumsuz da olsa dönüş yapacak mısınız? diye hepsi tabii diyordu ki bunların hepsi kurumsal dev firmalardı. şişecam, akbank, işbankası vs vs.

Sen mail at nooldunuz diye.

orayı bilmiyorum ama kendi sorumluluğunda olan aktarma bok gibi bir şey. saçmalık. bunun yanında terminal vize gerebiliyor bazı durumlarda.

istanbuldan stockholme giden uçak 5 saat rötar yapsa tüm biletlerin yandı, stockholmden dönüşe de para vereceksin. kısaca aktarmada şirket sana güvence veriyor, geciksede ben sana yeni bilet düzenlerim dert etme o bende diye. burada ucuz biletleri kombine ediyor işte.

sen bilirsin ama.

muhtemelen iki uçuş farklı havayolları diye düşünüyorum? o zaman hayır, aktarmalı yolcu olmayacaksınız. stockholm'e giriş yapıp tekrar çıkış yapacaksınız, pasaporttan geçip valiz alma kısmına gidip sonra tekrar gidiş katına çıkıp tekrar valiz verip çıkış yapmanız gerekiyor. dolayısıyla vizeye ihtiyacınız var.

@kurnaz kiwi.com bu tarz iptallerde sana bilet bulacagini ya da geri odeme yapacagini garanti ediyor, o yuzden sordum.

@kassiopeia evet 2 farkli havayolu, ama thy+lufthansa da 2 farkli havayoluydu? engel olan sey bagaj mi sadece?

Thy + lufthansa tek bilet uzerinde iki havayolu ayrica staralliance uyesi ikisi de.
Transfer gecisinden gecis yapiyorsun, transit bolgeden cikmiyorsun.

Ama boyle iki ayri bilet seklinde alirsan bu ihtimal yok, transit bolgeden cikip ulkeye giris yapman lazim bu da schengen vizen olmasini gerektiriyor.

Ayrica oyle site garantilerine pek guvenme derim...

tesekkurler cevap icin, neredeyse %60 fiyat farki olunca insan kullanmak istiyor :D

32'yi kovalayın abi, 12 az.

eşinin hamile olmadığını, bu süreçte çalıştığını düşün. bu sebepten dolayı 6 paket alacaktı. şimdi eşin, ücretli izinde yani teknik olarak çalışıyor gibi ödeme alıyor ama çalışmıyor. hamile olduğu için mantıken konuşursak ne gibi bir ekstra hakkı olacak?

kıdem + ihbar + 6 maaş brütse makul. netse brüt talep edin.

firma zaten yapacagini yapmis
bir şey cikmaz eger hamilelere bonus veriyoruz diye iş sözleşmesinde yazmadılarsa
firmanın iyi niyetini suistimal etmemek gerektiğini düşünüyorum.

ekstra ne talep edebilecekmişsin onu da söyleseydi bari. bu olanlar normal.

3. aktarmalı uçağı sistem otomatik veriyor ya da alternatifleri veriyor ve onlar arasından seçiyorsun ama 3-4 gün aktarma olmuyor ben 365 gün aktarmalı alırım o zaman:)) ben maksimum 24 saat civarı gördüm. o sırada geçerli vizen varsa çıkış yapabiliyorsun.

1- singapur kucuck yer, 2-3 gun yeter.

2- ucuz konaklama icin little india taraflari. Singapur pek ucuz bi yer degil hatta kapitalizmin gobegi filan ama little india, little china filan buralarda ucuz yemek var. ya da avmlerdeki food courtlarda.

3- o kadar uzun aktarma muhtemelen yoktur. Ama cok noktali ucus seklinde ayni bilette alabilirsin.
Ist-singapur, singpaur-sidney. Tek PNR no, tek bilet. Cok noktali ucus deniyor.
Ben viyanadan hindistana oyle gitmistim.
Viyana-istanbul, istanbulda 2 hafta konaklama, istanbul-mumbai. COK NOKTALI UCUS bileti alarak oldu bunlar.

Dhaa once duz aktarmali olarak giderken ve donerken 48er saat moskovada takilmisligim vardir cunku tokyoya her gun ucak yoktu ama viyana moskova arasi vardi. Ozellikli onu almistim.

4- BAE emirates ile gelenlere havalimaninda vize izni veriyor galiba. Bunu iyi arastirin. Emirates sitesinde de yazar. Singapur zaten vize istemiyor.

@kurnaz

Kisaca istesen aslinda 365 gun aktarmali alman mumkunatsiz degil cok noktaliyla.

@elon
Cok noktali alip arada 3-4 gun birakirsan bavulunu alman gerekir. Otomatik transfer edilmez.

@kuehles blondes, 2 farkli firmadan alinan ist->sng ve sng->sydney ile cok noktali ucus arasindaki tek fark 2 farkli bilet olmasi, yani 2 farkli PNR gibi anladim, yanlisim yok degil mi?

Cok noktali ucus kavramina yabanciyim, kacirdigim bir avantaji var mi onu anlamaya calisiyorum.

Mesela ilk firma bavulunu kaybederse sidneye getirmez, anca singapura getirir. I sirada singapurda degilsen vay haline.

Ucusun iptal olursa oteki ucusu kacirirsan bi hak iddia edemezsin.

Bavul kisitlamalari farkli olabilir..
cok noktali genelde daha ucuza geliyor. Bir yere direkt gitmek pahalidir genelde. Cok noktali da alsan aktarmali gidiyor olursun. Iki ayri bilet alirsan 2 kez direkt gitmis olursun.
Ayrica donuste kisa aktarmali ucamazsin (o riski almazsin yani)

Giderken ist-singapur (3gun singapur) singapur-sidney alip, donusu sadece sidney-istanbul alabilirsin (yine singapur aktarmali olmasina ragmen kisa aktarma olur, arada bavulunu vb almazsin.)

Normalde vergiyide oto hesaplıyordu ama de. uzantısı için farklı bir prosedür olabilir buradan tatmin edici yanıt gelmez ise dh de MühendisMurat'a bir sorun kesin bir bilgisi vardır.

o vergi tr gümrüğünde alınıyor:) gümrük + kdv + trt vergisi.

wifili ürünse +%8
değilse + %6 trt vergisi :)

Eski adıyla samatya nın cildiyecileri iyidi baya bi.

serkis barış. surp pırgiç ermeni hastanesinde. efsanedir.

bu eski ve ucuz bir çakallık örneği. senin elinde sözleşme olmadığında, karşı taraf sözleşme hükümlerini tek taraflı kullanır ve sen elinde belge olmadığından hiçbir şey yapamazsın.

sözleşme ile ilgili tavrın doğru, eğer güvene dayalı iş yapmak istersen tercih elbette senin. ama sonunun hüsran olması neredeyse kesin.

Başka yayıncı bakın. Basılı yayın yapan bir yerde günde yüzlerce baskı mektup işi olur. Bişeyden dolayı kıvırıyorlar.

Yakın zamanda arkaşın bastırdığı kitapta ekstra paralar istediker, vermezsen toplarız kitapları dediler.

bekarım ve hep bekar kalacağım lafı şu an için kesin olan bişey değil. 80 yaşnda filan değilsen tabi.

hadi öyle oldu diyelim hiç mi eve arkadaşın eşin dostun akraban gelmeyecek.

1+1 olsun bence.

eksileri bikaç oda bence sdkhjs.

bence de 1+1, bayarsın 1+0'da.

bence sıkıntı bir süre sonra sana kafes gibi gelmeye başlayabilir sürekli aynı yerde vakit geçirmek. arkadaşın gelirse kalması sıkıntı, evlen yada evlenme kısa süreliğine kalmak için tamam derim ama alıp ömür boyu yaşamak beni biraz gerer gibi geliyor.

artıları ısınma problemin az olur
dağınıklık problemin az olur, az öz eşyaya sahip olursan ve akıllı mobilya alırsan yeteri kadar alanın olabilir.

eksileri ise mutfakta yaptığın yemek kokusu sürekli olur
arkadaş misafir edemezsin
alanın dar ve eşyan çok ise zindana dönüşebilir.

1+0 olmasi gerekirken sans eseri 1+1 olmus bir evde kaldim 6 ay kadar. gercekten cok zor bir sey, olurmus gibi geliyor ama bir sure sonra patlayacak gibi oluyorsun, gidecek baska bir oda yok, bir farkli koltuk koyayim sunda kitap okurken bayarsam ona gecerim diyemiyorsun, biraz fazla esyan olsun koyacak yer yok, bogulacak gibi oluyorsun. ve biri gelse ozel alan yok, o da zorlayici oluyor. dogru duzgun 1+1 bulun bence ve mumkunse banyo falan dogrudan salona acilmasin (varsa oyle bir imkan).

1+0 da da 1+1 dede kaldım, mümkünse her zamaan 1+1 şimdi ki evim 1 + mutfak, yeterli ama bazen sıkıyor.uyunulan oda ile yaşanan oda faklı olmalı.

Ucuzsa al, her türlü kiraya verirsin kullanmazsan.

şimdi canıms yıllardır çiziyorum bu evleri
bahsettiğin şeyin de otel odasından çarpılmış stüdyo daire olduğunu varsayıyorum
1.ortalama alanı 30-35m2 yi geçmeyen iş bu bağımsız bölümlerde şahsen ilk dikkat ettiğim husus yatağın pozisyonudur. yatak odanın ortasında ise bence sıkıntılı; bir bölme ile ayırmak tercihimdir esasen
2.mutfak ve diğer ekipmanların bağlandığı duvar odadan neyle ayrılıyor, ada ya da amerikan bar tercih edilir fekat çalışma alanı da olması hasebiyle ben olmaması, onun yerine masif büyük bir masa konmasından yanayım, ya da ada dediğimiz kısım bu anlamda da kullanılabilecek tarzda olmalı
3.gerçek anlamda mutfakta çamaşır makinasından hazzetmiyorum, mümkünse banyoya yakın bir nişe üstüne kurutma makinası da konabilecek yer ayarlanması gerekiyor

istersen özelden konum at bakalım ne olduğuna

edit:4. dolapların yeterliliğine de bakmak lazım

1+0 alacağına 1+0+0+0+0+0+0+0 al, havan olsun bari. bana inşaat şirketlerinin kurnazlığı gibi geliyor, pek sıcak bakmıyorum. ama pek eşyan falan yoksa olur neden olmasın.

1+1 evde bile iki sene sonunda boğulacak gibi hissetmeye başlamıştım ben kendimi. Çok eşyam olmamasına rağmen her şey üst üste tıkış tıkış oluyor. Arkadaş gelse uyuyacak yeri sıkıntı.

Şimdi 3+1 evdeyim uzun zamandır bu kadar ferah hissetmemistim. Oturuyorum geniş geniş, mis gibi. Dağınıklık da 1+1 e göre daha az zira üst üste tikisiklik yok. Her şey yerli yerinde.

1+0 evi düşünemedim. 1 aydan daha fazla kalamam herhalde. Bence ideali 2+1 tek kişi için.

Odanin büyüklüğüne bağlı biraz. 80 m2 üzeri falansa ilerde gömme dolap ile bölebilir, 1+1 e cevirebilirsin.

bir şey daha ekleyeyim, türkiyede evler normalde oldukça büyük, yurt dışında ise tam tersi olabildiğince küçük.

30-40 metrekare arası iyidir altı zor oldukça, ben 17 metrekare olanda gördüm.

bunlar haricinde en önemli bakman egreken şey ise tavan yüksekliği. şimdiki evimde 3,20 tavan yüksekliği, en optimali bu, daha yükseği kabul her zaman.

16 yaşımdan beri ailemden ayrı yaşıyorum. Aileyle yaşamanın bireyi kuraklaştırdığına inanıyorum. “Aile bir mayın tarlasıdır, birey olabilmek için oradan sağ salim çıkabilmek gerekir” der Barış Bıçakçı.

Yaşı 20 ve üzeri olup bir de üstüne maddi açıdan yeterli güce sahip olmasına rağmen ailesiyle yaşamaya devam eden insanlara -ailede birinin bakıma muhtaç olması gibi ekstrem bir durum olmadıkça- pek hoş gözle bakamıyorum bu durumda.

20 yasindan beri yurtdisinda, ailemden uzak yasiyorum.

Isi gucu olup ailesiyle yasayanlari cok acayip buluyorum. Cogu da ailesine bayildigindan degil, anneyi hizmetci gibi kullanabildigi ixin kaliyor, yemek yapiliyor, bulasik-camasir yapiliyor, utu yapiliyor, ev temizleniyor.. bunlarla ugrasmak istemiyolar bence icten ice ama disariya ve kendilerine tabi ki yalan soyluyolar.

Isi olup, hala ailesiyle ayni evde kalanlarin evde anneleri yerine yemek yaptigini vb hiiic sanmiyorum.

Neyse, en azindan paylasimli evde odaya cikacak kadar geliri olan biri cikmali, cikmazsa acayip gozuyle bakarim, evet. Gecerli sebep baska, disaridan gordugumu soylerim.

25 ve üzeri. ailem ve işim aynı şehirde. üst sokakta tek başıma ayrı eve çıktım. erkeğim ve şu an ailemin evinde kanapede uzanırken yazıyorum. arada orda, arada burada yaşıyorum. cevabım mantıklı.

20den beri yurt dışındayım. bende aynen maddi açıdan problemi olmayan birinin 20-22 yaş sonrası ailesi ile yaşamasını garip buluyorum.

türkiyedeki arkadaşlarımın hepsi olgunlaşmamış, yaşamdan habersiz, erkekler kadınlarda anne yemeği, çamaşır yıkayan eve bakan adam istiyorlar, raconları var, erkek adam yemek yapmaz yapan kadının emrinde filan diyorlar. iyi eğitimliside kötüsüde bu mantık içinde 25ine kadar aileyle yaşayanlar.

çok garip. bazen telefon açıyorum, çamaşır yıkıyorum abi diyince gülüyolar, anlayamıyorum.

26 yaşındayım, ailemle yaşıyorum.
Aslına bakarsan pek hoşnut değilim bu durumdan, bi de kadın olunca illa kendime ait eşyalarım, kendi alanım falan olsun zevkime göre döşeyeyim istiyorum.

Ama ayrı eve çıkanların birçoğu pek huzurlu bi hayat sürmüyor bulunduğum şehirde. Tuhaf adamlar peşlerini bırakmıyor, sürekli kapıya dayanıp huzursuz etme hali var, bunlar hoşuma gitmiyor.

Çok ciddi bi ulaşım problemi, aile içi şiddet vs. olmadıkça çıkma taraftarı değilim.

14 yasımdan beri ailemden ayrı yasıyorum sayılır. o yaşımda bile yaz tatillerinde eve gelmek zulüm gibi gelirdi, çünkü ne bileyim yalnızken her anlamda kendine ait bir alanın oluyor ve birileri seni rahatsız etmeye baslıyor artık. şu an aileme çok yakınım ama beraber yaşamıyoruz. arada gidiyorum, canım sıkılınca dönüyorum. en güzeli böyle.

25 yasımdan sonra ailemle yasamayı düşününce korkunc görünüyor. böyle yaşayanları garipsiyorum fazlasıyla.

eğer kişinin iyi miktarda para kazandığı bir mesleği yoksa ve yalnız yaşama lüksünü göz ardı edebilecekse yapılabilir.

türkiyedeki düşük maaşlarla başka seçenek yok. tek yaşayan 35 yaşındaki bir arkadaşım geçenlerde maddiyat yüzünden ailesinin evine taşında bu yaşta.

Baska ulkede yasiyorum direkt. Ayni sehirde olsan bile eve cikmak mantiklidir.

Farklı şehirdeyiz, aynı şehirde olsak da ayrı yaşardım. Yeterli parayı kazanıp da hala ailesiyle yaşayan kişi birey olamamıştır, bu yaştan sonra olamaz da. Fragile lady ve kuehles blondes ile aynı görüşteyim böyle kişiler için.
Sevgilimden ayrılma sebebim oldu. Bundan sonra ailesiyle yaşayan adam dünya ahiret kardeşimdir. 29 yaşında kadınım.

26 yaşında erkeğim. 1 senesi yurtdışında tek, 1 senesi istanbul'da ayrı evde tek, 5 senesi yurt & arkadaşlarla ev olmak üzere 6-7 sene ailemden uzakta yaşadım. Şimdi işyerime yakın diye 2-3 senedir ailemleyim, maddi durumumu toparlayınca kendi evime çıkacağım (muhtemelen 2017 başında) Belli bir yaşın üzerinde aileyle yaşamak kesinlikle sorunlu bir olay ve kişilik gelişimini de etkiliyor (mesela çocuk gibi oluyorsun her işin hallolduğu için, sorumluluk duygun daha az oluyor, ikili ilişkilerine bile yansıyor bu) O yüzden her türlü evet, eve çıkılmalı, fatura ödenmeli, hayat kurulmalı.

ailemle yaşıyorum. kesinlikle ayrı eve izin vermiyolar. kavga dövüş ikna etmiştim ama sonra kendim vazgeçtim. bir maddi olarak geçinememe kaygısı iki ailemin dışarda kalma geç gelme konusunda çok da katı olmaması sebebiyle bi şekilde idare edebiliyo olmak. yani eyrı eve çıkıp rahat edeyim derken bu sefer eve tıkılı kalma korkusu olmuştu bence. ama maddi olarak gücümün yeteceğine inansaydım çıkardım. aynı şehir veya farklı şehir farketmez. 25k.

21-22 yasıma kadar aile ile birlkte yasadım. Bu süre zarfında sorumluluk anlamında eksilerdeyim. Sonra bin bir ugrasla evden cıktım iki sene farklı sehirde yasadım o süre içinde bile Tatillerde falan anababa evine geldiğimde yasadıgım Cendere tartısılmaz. Son bir senedir de yurtdışında yasıyorum. Gec yasta edinmeye calıstıgım sorumluluklar yuzunden şimdi geri dönesim yok tekrardan. Tatile geldim fakat bir gün aşklar biter hatıralar kalır diyorum..

Bir amacın yoksa mantıksız. Ailenle yaşarken kazandığın para cebinde kalır. Bir süre birikim yapma fırsatın olur. Ayrı eve çıkarsan kira verirsin, aldığın para bir anda yok olur. Diyorsan ki kız arkadaşımla rahat rahat takılayım, o zaman çık. Yok yine televizyon izlerim her aksam diyorsan çıkma. Olgunluk falan bunlar gereksiz şeyler. Nasıl rahat oluyorsan öyle yaşa. Bunun kuralı yok.

iyi yapıyosun. milanoyu görünce unutursun boğaziçini filan...

ben olsam hiç ygs-lys kasmazdım. direk italya'ya uçardım bir daha dönmemek üzere.

bocconi italya tek gidiş

Basit bir Google aramasıyla sorunun cevabını almış olduk. Buyrun:

"Bocconi University is considered to be among the best universities worldwide in finance, economics, business, and management: according to the QS World University Rankings by Subject 2015, Bocconi University is 7th worldwide in Business & Management; 28th in Accounting & Finance; 18th in Economics & Econometrics."

"Bogazici University, Turkey
401-500th
World University Rankings
2017"

Kendini, leğende birbirini boğazlamaya çalışan manyaklar ordusu arasından kurtarıp da okyanusa açıldığın için tebrik ederim. Arkana bakmana gerek yok hiç.

açıkcası bocconi iyi bir okul değil pek. ismi filan az buçuk bilinir, listelerde şöyledir modu hakim tr de, kolay girilebilecek bir okul nispetende.

çevre olarak boğaziçi kesinlikle daha iyidir, bocconide en iyi adamlar olmaz, iyi adamlar olur, boğaziçinde en iyi adamlar olur. boğaziçi cidden tr deki en iyi yerlerden biri, öğpencilerin %90 ını al dünyadaki en iyi okulkoy sırıtmaz. kısaca çevrendeki adamların zekası/hırsı daha yüksek olur boğaziçinde.

bocconi yurt dışında, geleceğini yurt dışında yapmak istersen daha çok kapı açabilir ama boğaziçinin de bilinirliği iyidir, onu geçtim tutarlar biribirini boğaziçililer, hiç bir bocconili başka bocconiliye, "aa bu adam bocconili" demez.

tr de kalma hedefi varsa boğaziçi daha iyi, aynı zamanda hem çalışma hem de şirket kurma hayallerin varsa daha rahat ulaşırsın. ama yurt dışına kapak atayım dersen bocconi.

Bocconi gayet iyi bir okul, eger yurtdisinda yasama amacin varsa hele. Yasadigim yerde en az 4 kisi taniyorum bocconi'den gelip buradaki bankalarda calisan. Ayrica gayet guzel bir cevre edinirsin bence.

Sanıyorum merkür, atmış olmayayım

skyview yardımı bir app ile bakabilirsin

Güneş battıktan sonra en parlak yıldız Venüs ortaya çıkar. Güneş sisteminde venüs merkür ile dünya nın arasındadır. ve güneş sistemine yakınlık olarak sıralaması Merkür, Venüs, Dünya şeklindedir.

Edit: Venüs bir yıldız değildir. bir gezegendir. Güneşe yakın olması ve güneş ışınlarının yoğunluğu nedeniyle parlak bir yıldız gibi görünür.

Venüs . Kesin bilgi

melih gökçekin yeni hizmeti olabilir. twitterda sorun ank. büy. bel'e.

venüs. güneş ve aydan sonraki en parlak doğal gök cismi.

5 yıl belli, sonrası belli değil, belli diyende kuyruklu sallıyor.

teknoloji giriş hızı çok hızlı. pil teknolojisinde breakthrough 1 seneye de gerçekleşebilir, 10 sene bi bok değişmeyedebilir.

solar paneller renewable enerji teknolojilerini mahvetti mesela, orada gelişmesi gereken bazı teknolojilere yatırım yok artık, oradan gelebilecek know howlar kaybolacak. bunu kimse öngöremedi 2009 un en gelecek vaadeden enerji teknolojisi alglerdi 2012 de pv panellere döndü, 2012-2015 arasında pv panel maliyetleri %80 düştü. algler sizlere ömür, simdi experimentaller sadece.

kısaca yakın zamanda eğlencede vr gelecek. araçlarda elektrikli araç trendi 3 sene kadar artacak sonrası belli değil. motor teknolojisi gelişiyor ama yavaş. uçaklarda bir değişiklik yok sadece düşük enerji verimi artışı var ort yılda %1-4 arası.

bilgisayarlar oldukça hızlanıyor. yerleşik bazı sistemler clouda dönebilir, 5 sene sonraya konsollar kalmayabilir(5 sene öncede aynısı deniyordu).

@mimik...

çok gereksiz bir örnek olmuş. mail içinde götümüzü kaldırmadan mektup atıyoruz. postahaneye gidip atabiliriz. uzaktan kumanda olmasa tvden gider ayarları değiştiririz. eve sipariş ürünler yerine mağazalardan alışveriş yapabiliriz etc.

sizin zamanınız ve yorgunluğunuz değerli olmayabilir ama dünyada insanlar her geçen saniyelerini değerli şeyler yaparak harcıyorlar, yorulmamaları çok önemli. o teknoloji size hitap etmeyebilir ama bir sorunu çözüyor.

şahsen ben mesela telefondan açılıp kapanan lambaları kullanıyorum. harikalar. siz sevmeyebilirsiniz. benim işimi görüyor.

Giyilebilir teknolojiler gelişecek ve yaygınlaşacak.

Bugün Google Glass, iWatch vb cihazları henüz prototip olarak kabul edebiliriz. Örneğin sadece bir eldiven giyip, o eldivenle masanın üzerine dokunarak orada hayali bir ekran oluşturmak, o ekranı akıllı telefon olarak kullanmak mümkün olabilir. Bunu projeksiyon olarak duvara yansıtırsın, bir şeye dokunmadan, sadece konuşarak aktive edip komut verebilirsin. Örneğin araba sürerken şimdi "ok google" diyerek konuşmaya başlayabiliyorsun, bu çok daha pratik olacak. "Bu şarkıyı çal, dün akşam kaldığım yerden filmi oynatmaya devam et vb". Bunlar sanal gerçeklik olarak projeksiyon olmayabilir de, farklı yüzeylere entegre de olabilir. Mesela araba camında, evin tüm pencerelerinde, mutfak tezgahında çalışabilecek. Şimdi bilgisayarda Spotify açıkken telefonda da açarsan bunu anlıyor ve telefondan değiştirdiğin şarkıyı bilgisayarda çalmaya devam ediyor. Bunun gibi tek account'la şıp diye bir başka ekrana geçebileceksin. Çoğu durumda ellerini kullanmadan, konuşarak komut vereceksin; "yarın sabah 9'da ajandama toplantı ekle", "bu cuma X bardaki etkinliğe facebookta kimler attending yapmış şuraya listele bakalım" vb.

Özet olarak şu an akıllı telefon olarak kullandığımız teknoloji, çok daha hızlı, daha pratik bir hale gelecek, fonksiyonları artacak.

Bunların yanında otomatizasyon artacak. Sensörlü ışıklar her yerde olacak, evde ışık açıp kapatmak zorunda kalmayacağız. Bunlar neredeyse kesin şeyler ve 20-30 yıl içinde gayet olası. Daha uzun vadede araba kullanmak diye bir şey olmaz muhtemelen. Arabaya girersin ve gideceğin yeri söylersin, o seni götürür.

Benim esas merak ettiğim, son 50 yılda neredeyse hiç kolaylaşmayan bazı işlemler değişecek mi... Mesela kıyafet giymek, çıkarmak, yıkamak, ütülemek, dolaba asmak gibi şeyler otomatikleşebilir mi? Ya da mesela alışveriş yapmak otomatikleşir, tamam, şimdi bile internetten market alışverişi yapabiliyorsun. Ancak yemek pişirmek de aynı şekilde olabilir mi bir gün? Örneğin tüm malzemeler buzdolabında kendine özel yerde durur. Buzdolabı etin et, peynirin peynir olduğunu bilir ve oradan çıkarabilir onu. Sen dersin ki "bana lazanya hazırla", o da gerekli malzemeleri çıkarır, keser, birleştirir, pişirip önüne koyar, sonra da bulaşıkları kendi toplayıp yıkar... Teknolojinin o kadar gelişmesine rağmen yemek pişirmenin pek de pratikleşmemesi şaşırtıcı. Yine güzel bir yemek için neredeyse 50 sene önceki kadar zaman ayırıyorsun. Mikrodalgaya atınca pişen o aptal yemekleri saymıyorum. Bilmem, belki de onlar güzelleşir.

olabilir.

hayvansever birine bu yakişir mesela:
i.hizliresim.com

ben veriyorum saati 1000 dolar. çevrenizde en karizma imza sizin olacak.

@kurnaz: nick seçimi zor olmamıştır diye düşünüyorum.

@teritori

olmadı, böyle krizleri fırsata çevirdim.

1. konservenin olayı o zaten.
en.wikipedia.org

2. değil. en azından çoğu değil. bazıları belirsiz, bazıları zararlı, bazıları zararsız.
türkiyede bir korku yaratılıyor bu ürünlerde, kimisi haklı olsada, çoğu yanlış. bunun yerine lokal ürün alın onlar hep sağlıklı deniyor, alternatif ürünün kontrol mekanizması yok.

coca cola zero zararlı deniyor, erine normal kola için deniyor. saçmalık.

türkiyede insanlar bilime değil tvlere çıkan insanlara güveniyor. bilimsel kanıt ortaya konunca, onlar hep parayla yapılan çalışmalar deniyor, he amk amerika avrupa hep parayla yapıyor çalışmaları, bunu diyen hoca kılıkların %99 u ingilizce bilmiyor. kimisi orada tutunamayıp geri dönmüş etc.

Zamanında gıda müh arkadaşımdan aldığım bilgilere göre; koruyucu madde içermiyor ama başka maddeler içerebiliyor, gıda boyası, aroma arttırıcı, antioksidan vs. Konserve kutusunun içindeki besin hava almıyor ve strelizasyonu yapılıyor, o yüzden bozulmuyor.
Koruyucu maddeler zararlı bana göre. Mümkün olduğunca paketlenmemiş, taze ürünler tüketmek gerekiyor.

o şimdi biraz da koruyucu madde tanımına bağlı.

üzerinde kocaman HİÇBİR KORUYUCU, RENKLENDİRİCİ, TATLANDIRICI VE KATKI MADDESİ İÇERMEZ yazan meyveli yoğurdun içinde neler var diye bir baktım, ben hariç herkes var içinde. o içindekiler "katkı maddesi, tatlandırıcı ve renklendirici" kategorisinde olmadığı için yoğurdun içinde de katkı maddesi olmamış oluyor.

bence kravat. papyon çok hoş bir şey ama düğünde biraz damatımsı olmaz mı :D

kravat

fular olursa fular.

Kravat

papyon takıp damattan rol çalma. kravat iyidir.

kravat net.

ne giyeceğinize göre değişir, eğer takım elbiseye papyon düşünüyorsanız damattan rol çalmak gibi olabilir, ama smart casual tarzda farklı renkleri kombine edecekseniz, ekose bir papyon güzel gidecektir, yelek de giyerseniz baya şık olursunuz.

Yine takım giyecekseniz ince kravat başarılı olmakla beraber smart casual giyineceğiniz senaryoda örgü kravatı tavsiye edeceğim bence çok daha şık duruyor.

avustralya'nın sağ alt ucu fazla sivrilip aşağıya kaymış. onun dışında pek bir şey göremedim ama uzmanı değilim tabii.

Avustralyanin sekli +1

Ayrica suveys kanali daha acilmamis olmali yanilmiyorsam (acilis tarihini bilmiyorum, haritada da goremedim ben.)

Bir de hindistani dumduz ucgen cizmisler, az daha sekilli bi ucgen hindistan.
Bu saatte bunlar gozume carpti sadece.

Bir de iskandinavyayi k (isvec ve norvec) kopege - kopek suratina benzettim ama saatle alakali olabilir pek tabi.

@silver apple

Güneybatı şili ile Güneydoğu yeni zelanda arasında kayıp Mu kıtasına ait Büyük Anunnaki imparatorluğunun açtığı koca bir delik var.

edit: Adolf hitlerin uğruna dünyayı savaş alanına çevirdiği O harita....


edit: Bu arada wikiden baktım şimdi Antartika 1840 yılında keşfedilmiş. Harita 1803 yılına ait olmasına rağmen Antartika kıyıları da eklenmiş !! Piri reisin haritasına benziyor.

finlandiya'nın batısında iki tane koy var gibi ama normalde yok.

@voyage

ota boka piri reis eklemeye gerek yok. antartika çok eskilerden beri bilinen bir yer. ilk bulan piri reis filan değil. o da başka haritalardan ve bilgilerden yararlandı.

en.wikipedia.org

@kurnaz

Piri reis korsanlık zamanlarında başka haritalardan yararlandığını hepimiz biliyoruz dostum. Ancak Bunca haritanın bir araya gelmesi ile ortaya çıkan efsanevi piri reis haritası çizimini inkar edecek değiliz.

ispanya ve basra korfezi gibi osmanli'nin 19.yy da adi gibi biliyor olmasi gereken yerler bile egri bugru cizilmis. sarayda / orduda kullanilan bir harita degil heralde. hobi amacli ya da baska bir bozuk avrupa haritasindan ornekle cizilmis olabilir. baska bir ihtimal 1803'ten daha eski olmasi. karadeniz falan da bozuk. ozensiz kisaca. su harita 1608 tarihli: www.nationsonline.org avrupa'yi iki haritada karsilastirirsan fark daha da net.

belli bir doygunluğa ulaşmış olurlar. sen nasıl doyunca daha fazla yiyemezsin. aynısı işte. daha fazla yiyebilmen için göbeğin büyümesi gerekir yani ya yeni pazarlar ya da popülasyonun artması gerekiyor. onlarda yeni pazarlara çok hızlı açılamayabiliyorlar.

Nasil olsa yeterince büyümüşlerdir.

diğer yandan da pazar büyüklükleri, gdp'leri zaten çok yüksek olduğu için, bunları büyütmek zorlaşıyor. bizim için çok büyük yatırımlar, adamlar için genelde devede kulak kalabilyor.
bir de, gelişmiş ülkelerdeki şirketler genelde karlarını saçma sapan ülkelere taşıyıp vergiden yırttıkları için karsız çalışıyor görünüyorlar. en güzel örnek, apple'ın abd'de hiç kar bildirmemesi, ama irlanda'da çılgınca kar bildirmesi. ama gerçek hayatta öyle olmuyor tabi.

Kalin olmayan halka kupe.
Erkegim.

erkeklere değil genelde ama bazı kişilere yakışıyor. bana yakışmaz mesela. juan sebastian verona halka, kıvanca taşlı küpe gider mesela.

Ben de şu nokta küpe dediklerinin beyaz altın olanı var. Sade, güzel duruyor.

(git:g02.a.alicdn.com )

23 E.

klasik halka küpe. gumus

ince halka küpe, ucunda takılı bir obje de olabilir

Bence onlar milletin basvurularini gecersiz hale getirip kendi sanslarini arttirmaya calisanlar. Yoksa diyelim 2+ basvuru yaptin ve birine piyango vurdu. Sistemde aninda ayni bilgileri iceren diger basvurular gozukecek hepsi elenecektir usulsuzlukten zaten. Millete boyle yapin deyip, eletip, kendi sansini arttirmaya calisan kisiler olarak goruyorum onlari.

@robokot o da yine ayrı bir çomarlık bence. milletin ayağını kaydırarak kendi şansını arttırma(!) tam türk cehennemi fıkrasındaki türk mantığı gerçekten.

aynen robokotun dediği gibi.

troller bence, amaç gitmek yardım etmek filan değil. trollemek. hatta başarılı bir trollük.

Greencard konusunda doğru bilgiye erişmek istiyorsanız. Amerika da immigration konusunda Türk asıllı uzman Avukatlar var. direkt kendilerini arayın. size mutlaka yardımcı olacaklardır.

www.usailan.com

yine insanları aşağılayan, kendini türk toplumundan ve insanından üstün gören bir süper zeka... insanların green card çekilişini kazanmak için aklınca hile yapması acınası ve iğrenç bir durum ama senin bunu ifade ediş tarzın da aynı derecede komik ve acınası. sen yurtdışını nasıl bir şey olarak kurdun kafanda bilmiyorum ama bu tarz insanlar orada da var ya. kendini bu ülkenin insanından daha zeki ve önemli görerek bir arpa boyu yol alamazsın, anca işte çekilişle falan 20 bin doları bayılıp oranın varoşlarında yaşar, "abü insanlık burda yea" diye aciz egonu tatmin edersin.

3-5 düşük zekalı çakalitonun kendince saçmalamasını türk milletine, bu ülkeye, kendi efendiliğine nasıl bağladın ya? bak daha iyi koşullarda, daha düzgün insanlarla yaşama isteğini anlarım ki bunu herkes ister zaten ama bu tutum iğrenç gerçekten. eline sağlık o çomarların, dinsizin hakkından imansız gelir. alt tarafı çekilişle önüne kemik atılan bir göçmen olacaksın, ne bu tavırlar? bari green card çıktıktan sonra bu kadar tepeden bak türk insanına.

aralarında sitelerin reklamını yapanlar da var.

bence altın ve gümüş. özellikle gram altın para getirmez, ama değer kaybı yaratmaz.

gram altin alis satis araligi dar oldugu icin acil durumlarda bozarsaniz moraliniz bozulmaz.
uzun vadeli dusunuyorsaniz bence altin. hangisi oldugu farketmez.

Uzun vadede her yatırımın getirisi olacaktır. Önemli olan o birikim tutarını her şartta yerine koymanız. Kendimden örnek veriyim bir sene içinde her ay ne olursa olursun 500 tl atacağım dedim(bazı aylar 1000) ve 10000 tl hedefini yakaladım.burda banka kartı eksi limiti de doldurdum kişisel zevklerden ödün verdim ama o parayı topladım. Şimdi dolar vs yanında her ay 1 gr altın hedefim var mesela.
Dolar da altın da Euro da size gereken yardımı yapacak.uzun vadede ben o parayı unuttum diyorsanız gerekmez zamanı gelince gider karşılığında ne kadar tutuyorsa alırsınız. Ama alıp baktınız dolar yükseliyor satıyım, düştü hemen almam lazım demeniz için mesai harcamanız gerekir.

Son haftalarda gram altında 15 tl'ya varan makas farkı var, dikkat.
En mantıklısı sepet yani hepsinden biraz yapmak.

stor daha şık.

stor daha şık +1.

yaluzi kendi mantığında daha avantajlı ama.

evet var.

ne gibi yorum istiyorsunuz? üretimi hakkında yorumlar mı? kimyasal bileşenleri hakkındaki bilgiler mi? çalışanların oradaki durumları hakkındaki yorumlar mı? yoksa koksuundaki subjektif bakış açısı mı?

kişisel yorumları merak ettim

@sanquis

hangi konuda ama? yukarıda yazdım hangi konuda merak ettiğinizi.

kokusundaki subjektif bakış açını merak ediyorum...

türkçe de nasıl ifade ediliyor emin değilim(holz), ama tahta, ağaç, odunumsudur h.b. the scent, aslında bu klasik erkek kokularındaki genel durumdur, %3-4 gibi bir esans olduğundan içinde, yaklaşık 3-5 saat arası kalır vücutta.

bu ağaç kokusu the scentte biraz ambersidir, elbette bu tarz yorumlar biraz muallak, ama amaç zaten erkek kokusu olduğundan ışıma denen bir çekim amacı olur, bu da ağacımsı kokuların genelde zencefil mi desem bilemedim, ağır meyvelerle tatlandırılması ile yapılır, afrodizyak kokular diyince canlanan duyguları düşünün the scent öyle bir erkeklik vurgusu yapıyor işte.

ben kişisel olarak the scent'i çok beğenmiyorum. daha erkeksi olarak james bond 007'i daha çok seviyorum. ama bu kişisel bir görüş.

hiç mi kullanmadın vizeyi yoksa hollanda'ya mı gitmedin? her şekilde değerlendirmeye olumsuz yansır ama diğer şartlarında problem yoksa yine verirler muhtemelen.

olabiliyor. vize alırken beyan ettiklerinizin yalan ya da hatalı olduğu kabul edilir, gitmemişseniz yani o vize hiç kullanılmamışsa çok ciddi sıkıntı değil, ama duruma göre vermeyebilirler sadece bu nedenden.

baska AB ulkesine girdin mi peki bu vizeyle?

evet 2 ayri shengen ulkesine gittim

yazabiliyorsan aciklama yaz, hollandaya olan seyahat planim iptal oldugu icin kullanamadigim bir vizem oldu diye

iptal edemiyor musunuz?

faturasız olduğu için ücret çekildi hemen, iade olur mu bilmiyorum. zaten müşteri hizmetlerine ulaşmak imkansız.

internet var ise yakınlarınızda sürekli yani evde filan kullanılacaksa tablet alın, internet radyosuna geçin. ben amazon prime ve kindle fire kullanıyorum radyo olarak.

2- Radyo Voyage, Lounge FM.

Philips pocket radio ae1530 kullanıyorum. Tablet veya pc'de ses çok mekanik geliyor bana. Bu tam radyo hissi veriyor.