Küçük boyutlu Çinli nedir abi ya. :) Ben olsam yetkili birine durumu açıklayıp odamın değiştirilmesini isterdim.

kapıyı tıklat aradaki?

abi asmr dediğimiz seslerle uyumakta sıkıntın yoksa şunu indir, telefona at ve kulaklığı tak, mis gibi hiçbir şey duymadan uyursun.
ben böyle yapıyorum uyumadığım zamanlarda
www.youtube.com

Apartmanda farklı katta (hangi kat onu çözemedim daha) horlayan adamın sesinden bile uyuyamayan biri olarak o dert çekilmez, mümkünse yurt idaresi ile konuşup odanı değiştir diyorum.

Üst solunum sisteminde bir sorun olup olmadığını sorabilirsin hatta uyku kalitesini de ekleyebilirsin bu soruya. Araya horlamayı katıp biraz da abartırsan doktora gitmesini sağlarsın ve bir taşla iki kuş vurarak hayra vesile olursun.

yurtta kalıyorsun böyle dertler var ve çekmen gerek ne yapalım...
horlayan sevgilim var ve çektiğinin on katını çekiyorum bazen :D
bence erken uyumaya başla geçe kalmazsan uyursun o horlayınca da uyanmazsın :D

fasulyek+1 Erken uyumaya ek olarak kulak tıkacı kullan.

ya açık söyleyeyim ukalaca olmasın ama ecnebi memlekete giderken bu ihtimali hiç mi göz önünde bulundurmadınız? ben çantamda sürekli şundan taşıyorum. otobüste rahatsız olurum, kütüphanede rahatsız olurum, parkta rahatsız olurum takarım diye.

www.amazon.de

ben evde tek kalıyorum ama bazen buzdolabı sesinden rahatsız oluyorum takıyorum, uyurken camı açıyorum araba sesi geliyor takıyorum etc.

bu sekilde birsey dusunuyorsan buna bukadar para vermek yine northface in yagmurluk/ruzgarlik modellerinden bak (4-5 renk secenegi var ama bu renk gormedim) fiyatlari 350tl olmasi lazim. icine de decathlon veya baska biryerden 3-4 tane polar al degistirip giyersin. tek farki polarin dis kisma fermuarla entegre olmayacak. 50 liraya polar alsan 200 tl den daha fazla ucuza getirmis oluyorsun.tercih senin.

linkteki fena degilmis disardan bakinca.

dusunursen eger www.amazon.de
EUR 106,86'a geliyor alman vergisi dusunce

bende ve kızarkadaşımda şundan var
www.sportsdirect.com

aynısının muadili, harika fiyat performans oranı. birebir aynısı gibi zaten.

bunu sipariş edin tr ye 3-4 güne gelir.

bu viyana kışında koruyor gayet, ek olarak -10 lara düşünce jack wolfskin bir polar var bazen çok soğuk olunca onu giyiyorum içine, bir de şunun aynısı var bazen de polar yerine bunu giyiyorum içine.

www.sportsdirect.com

%90 ama sadece kendisini giyiyorum yetiyor, tavsiye ederim.

Kesin donuslerde hakkini kaybediyor diye biliyorum.

ben yıllardır çok çok şey gördüm, duydum, olmaz diye bir şey yok, ben oluru var diyorum.

18 yaşına kadar ne olursa olsun almanyada yaşamış, eğer ki 18 yaş altında türkiyeye döndü ise, reşit olmadığından ötürü ben çocuktum ailem döndü mecbur döndüm demesi çok daha büyük avantaj. olmadı yine de 18 yıl almanyada yaşamışlık var, almanya doğumu var bu işin. 18 yaşı geçtiyse de ayla geçmiştir zaten.

iyi bir avukata danışsın, zor gibi olsa da olur derim.

Kesin dönüşü nasıl yaptığı önemli. Para kabul edip haklarından vazgeçtiyse hiçbir hakkı olmaz doğal olarak. Kalıcı oturum izni varken döndüyse, adı üzerinde kalıcı oturum izni var ondan doğan haklarını kullanabilir.

Babanın durumu için emin değilim ama başvuru hakkı olsa da sen 18 yaşından büyüksen sana etkisi olmaz. Bu ülkeler jus soli ile direkt olarak vatandaşlık vermiyorlar, o yüzden en fazla başvuru hakkı vardır babanın. Naturalization'a başvurup vatandaşlığını alsa da 18+ çocuğa hiçbir etkisi olmaz.

vatandas degilseniz ve 6 aydan uzun süre almanya disinda kaldiysaniz oturumunuz iptal olur.
almanya dogumlu olmanin hicbir avantaji yok, normal türk vatandasi ile ayni statüye sahipsiniz...

Cevaplar için teşekkürler.

Şöyle bir durum var; ablamın annesi sadece sigorta haklarını iptal ettirip onun parasını almış ve 18 yaşından küçükken Türkiye' ye dönüş gerçekleşmiş. Yani reşit olmadan, aile zoruyla.

İyi bir avukat bulsun, biraz harcar ama umut var.

Lucky number slevin

@hümanist kardeşim sağolasın ama yakışıyor mu öyle saykopat filmler önermek. azcık ilerlettim filmi ama yok, gerek yok.

@stavro
seyrettim :)

Yazarım birkaç tane ama bir filmin şaşırtmalı olduğunu söylemenin kendisi de spoiler zaten.

predestination
mr nobody

@adramelekhh

aynen hocam, ondan başında sonunda filan olabilir siz sadece filmi yazsanız yeter.

@pide

ikisinide seyrettim.

el orfanato var ama hasiktir diyecek kadar siddetli degil aaa diyecek kadar sasirtiyor

şimdi 6th sense diyeceğim ayıp olacak. izlememiş olacağından değil. şaşırtmalı dediğin anda filmin olayı bitiyor zaten.

edit: hadi the sting diyeyim de ayıp olmasın.

Jacob's Ladder (1990)
The Thirteenth Floor (1999)
Exam (2009)
Identity (2003)

The Lobster

Ağzım açık izledim baştan sona ne manyaklıklar döndü.

Stay diye bir film var. Yönetmeni Marc Forster

almanca sekretär deniyor ama türkçesini bilmiyorum.

Ben de parmesan sevmeyenlerdenim. Mozzarella ya da kaşar peyniri gayet iş görüyor.

ben tulum kullanacağım. parmesan da aldım ama tulumla da olur

dil peyniri tabiki.

Ama icine degil sarimsak olayina girerken parmesan dokuyor dokmesek de olur herhalde. Icine zaten dil peyniri kakicaz

valla ben parmesanı çok severim ama herşeyle değil, domates çorbası ile, pizzanın üzerine azcık harika olur. ama bu verdiğiniz tarifte güzel olmayabilir.

ben olsam beşamel sosu ile denerdim belkide bunu. daha lezzetli olabilir.

sarımsağı ise hiç bir yemekte kullanmam, yemeğin tadını baskılar, iğrenç bir hale getiri bence.

krem peynir+1

türk peynirIerinden en yakın Iezzeti iyi bir eski kasarIa yakaIarsınız, rendenin en ufak yeri iIe rendeIeyin.

Parmesana alternatif olarak pecorino kullanılır genelde.

parmesan'ı sevmeyen muhtemelen pecorino da padano da sevmeyecektir.

parmesan sevilmez mi yahu? :)

arkadaşların dediği gibi kaşar rendeleyeceksiniz mecbur :9

Tat olarak eski kaşar daha yakın olur diye düşünüyorum.

Yalnız eski kaşar da en az parmesan kadar yoğun kokulu bir peynir bence. Kız arkadaşınız parmesan sevmiyorsa onu da sevmeyebilir. Ben ikisinin de kokusundan hiç hoşlanmıyorum mesela.

şuradaki iki cevabıma göz atabilirsin
www.eksiduyuru.com

www.youtube.com

almanyada brüt fiyat söylenir genelde cünkü net kisiden kisiye cok degisiyor. genelde reklamcilik sektöründe maaslar genel agirlik olarak 40.000 ile 70.000 euro brüt yillik araliginda. büyük firmalara ortalamanin 5000 euro daha üstünde maas verir. 40.000 euro bekar biri icin yaklasik 1800 euro gibi net rakam yapar (evli icin yaklasik 2200 euro aylik net). bu rakamla ortalama bir yasam icin yeterli. ama cok rahat olmaz 700 kira gider 300 mutfak 100 faturalar. aylik da 700 gibi birsey kalir elde tatil ve diger harcamalar icin.

70.000 euro brüt ise yaklasik 3200 net yapar bekar biri icin (evli icin 3700 gibi yapar). bu rakam almanyada genel ortalamani üstünde bir rakam iyi bir sekilde yasanir.

düseldorf sehir kira olarak ortalama üstü pahallilikta bir sehir ama diger sehirlere yakinligi ve ulasim kolayligi nedeniyle illa düseldorfta oturmak gerekmiyor.

www.numbeo.com

Yıllık brüt fiyat veriliyor base salary için. Onun dışında varsa company bonus, commission, compensation vb şeyler de ayrıyeten görüşülüyor.

Sektörü pek bilmiyorum ama 45-50K Euro civarı bir şey olur herhalde.

düsseldorf berlin ve kölne göre pahalı, münih ve hamburga göre ucuzdur.

normal bir çalışan için ortalama yılda 50 bin civarı olacaktır büyük ihtimalle. ekstra yetenekler varsa 70 bine kadar çıkar ama fazlası olabilse de zor gibi.

oneplus 3 için çok olumlu konuşuluyor. 400 dolar. bi de bunun yeni modeli çıktı oneplus 3t şeklinde, o da 440 dolar. fakat aralarında çok minik farklar var. o fark 40 dolar eder mi bilmem. ikisi de son derece yeni telefonlar.

linklediğim sözlükteki yorumlarını da okuyup bi gözden geçirebilirsin. benim de mevcut telefonumun değiştirme zamanı yaklaşıyor, tamamen çalışmaz hale gelince bunu almayı planlıyorum şimdilik.

sony xperia m5

Telefonu temel amaçları için kullanıyorsanız ve yurtdışında iseniz iphone veya çinli üreticilerin (xiaomi, oneplus) telefonları olabilir.Ben olsam iphone alırım geçerim.

Asus kullaniyorum. Zenfone 2 sanırım. İyi hoş, fiyat performans olarak baya iyi hatta. Lakin iste kamera konusunda ara ara ben de iphone alicam ulan diye haykırasım geliyor. Ama belki zenfone 3ünki iyidir.

Zenfone 3 max kullanıyorum. Şarjı min 2gun gidiyor. Kamerası da fena değil.

Lenovo Vibe p1 şarjı efsane.

Bulundugun ulkede satiliyorsa oneplus 3t kesinlikle.

sta e instagramda sorun. çok eğlenceli bir sosyal medya ekipleri var. ninja yıldızı sokmaya çalışanları ifşa ediyolar ueaheuah :D

www.instagram.com

www.instagram.com

www.instagram.com

Hayır, yurtdışı uçuşunda x-ray de görüp çıkartmışlardı. çatal da uçakta verilen hafif metaldi.

ayıp değil tabi,
ama "ortalama üstü" kültür diyorsan bilmesi gerekir. hatta kolonya'nın orada üretildiğini filan...

ben biliyorum da ne oluyor mesela :) bilmeyene de bir şey kaybettirmez. kolonya cologne'dan gelir. evet

ya tamamen değişir, bir uluslarası ilişkiler öğrencisi, kendini her konuda uzman zanneden biri bilmezse garipserim, normalde herkes herşeyi bilemez, ben ukalayımdır, çok şey bilirim, ama her geçen gün yepyeni şeyler öğreniyorum.

o alanla ilgilenmediysen bilmeyebilirsin.

arkadaşın sorduğu soruyu iyi okuyalım, herkes bilmelidir, bilmemek ayıptır demiyor kimse.
arkadaş "ortalama üstü kültürlü bilgili biriyle tanıştınız" diyor. ortalama üstü kültürlü bilgili bi adam istisnai durumlar hariç cologne = köln olduğunu bilmelidir. uzatmanın çok manası yok. yoksa neye dayanarak adama ortalama üstü kültürlü diyoruz?

ben de 5 sene fln önce alman ev arkadaşım olunca öğrenmiştim. çok da cahil değilimdir :) bence çok normal.

ingilizcede 100 bine yakın fransızca kelime var. Fransızca çok baskın bir dildi ve uzun yıllar adada resmi dil olarak yer aldı.

soruya gelirsek:

tabii bilse iyi olur kişi lakin bilmeyene de bir şey diyemeyiz. O an öğrenmesine vesile olursam ne mutlu bana.

Ya bak aklıma çözüm bile geldi, Colin de lan mis gibi ingilizce kelime işte, benziyor da oh mis! Dur change.uk'den başlatayım ben bu kampanyayı...

Bence Köln'ün nerede olduğunu bilmek genel kültür için yeterli. Ötesi yabancı dil bilgisine giriyor ki bence kültür birikiminden farklı bir olgu o.

ortalama üstü genel kültüre sahibim diyosa bilmeli +1

hatta cekilmiş gayfe +2

Bunu yabanci dilbilgisi olarak degil genel kultur olarak degerlendirmek gerekir diye dusunuyorum.bunu bilmeyince cahil olunmaz ama avrupa bilhassa almanya cografyasi,sehirleri bir turk icin bilindiktir sadece detaylar gozden kacabilir.jo icinde boyle olmustur.benzeri bir durum beograd-belgrad hususunda yasanmakta.kiminle bu bolgeden gectiysem bu beograd neresi haci gibi konular oldu,bir kerede bu beograd belgradtan daha guzelmis diyen cikti.oluyor kisaca.

Kendi yanilgim almanyanin yuzolcumu konusundaydi.bana gore almanyanin kocaman bir yer olmasi gerekiyordu.bir kac tur donunce turkiyenin yarisi kadar oldugunu kabullendim,peki bu 80 milyon adam nerede yasiyordu,her yer yesillik doga nereye saklanmis bunlar.kesin gizli bolmesi var bunlarin.

yo değil ben köln'e gittiğimde öğrenmiştim.
hatta kologne yazan çantam var hatalo harflenmiş :D

Niye ayip olsun yahu? Hic de cahil diye dusunmem. Karsmdakinin "o kadar da" kultrulu olup olmamasini Dunya'nin herhangi bir yerinde spesifik bir sehrin yabanci dildeki adini bilip bilmemesine gore degerlendirmezdim.
Ortalama ustu kulture sahip biri de olsa cahil demezdim. Bilecek seylerin sonu yok, nereye kadar?
Gerci koln bilindik bir sehir, ortalama ustu kulture sahipse "yok artik bunun nasil bilemez?" diyebilirdim.
Ben biliyorum cunku:)

Konu acilmisken biraz genel kultur kasayim belki isinize yarar, uykum kacti zaten:
Avustralya isgal (isgal dedim) edilmeden once, oranin yerlileri orada yasarken Avrupa'dan bir kasif oraya gider ve ziplayan tuhaf hayvanlari gorur. Yerlilere "bunlar nedir?" diye sorar.
Yerliler de adamin ne dedigini anlamaz ve kendi dillerinde "seni anlamiyorum" diye verir, "kanguru" derler. Adam da ulkesine dondugunde ziplayan o tuhaf hayvanlari anlatir ve onlara "kanguru" dendigini soyler. O hayvanlar artik kangurudur:)

kesinlikle değil. nasıl zeka sadece sayısal zekaya indirgenemiyorsa, kültür de sadece coğrafi kültüre indirgenmemeli bence. benim bu alanım aşırı zayıf mesela, doğal olarak ben de tee üniversitede bir derste adı geçince öğrendim.

hayır ben bir de çok uzun bir süredir biliyordum almanya'nın bir şehri olduğunu ama yine de cologne-köln olayı çakmadı beynimde. daha kötü vaziyetler de olabiliyor, durumuna sevinebilirsin :)

Cok gereksiz bir bilgi. Ben bununla kültürü ölçen kültürel anlayışa koyam. Ne bilgisi abi bu böyle bilgi mi olur allasen? Ben biliyordum ama o da almancayla munasebetim olmasından mütevellit. Anca milyonerde 30 bin tl falan aldırır böyle bilgiler adama. Boşverin gitsin

Köln'ün İngilizce'de Cologne olduğunu bir Formula 1 haberinde farketmiştim. Şöyle ki Toyota'nın motorsporları merkezi Köln'de olup, ralli arabalarının plakası bile K'dır. Bak bu genel kültür. Ayrıetten Toyota F1 takımı hakkında çıkan uluslararası haberlede de Cologne diye geçiyordu mekan. Hatta TRF1'e, "Beyler şehrin Türkçe ismi Köln, neden Cologne yazıyorsunuz?" diye yorum yapıp, haber düzeltmişliğim vardır.

Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.

Şöyle diyeyim, benim tarih-coğrafya bilgim eu4 adlı oyundan ibaret. Bu oyunda çeşitli savaşlar sonucu el değiştiren şehirler eğer dünya tarihinde de aynı şekilde olduysa ele geçiren ülkeye göre farklı isimlere bürünüyor. Böyle o kadar fazla şehir var ki... Fransa, almanya, ispanya, avusturya sınırlarındaki şehirlerin bir sürü adı var diye biliyorum. Çoğu da böyle devşirme isimli.

İzmir gibi.

Edit: Benim pek umrumda değil böyle şeyler bana soracak olursan. Çoğu kişi böyle şeyleri rastlantı eseri öğreniyor, araştırıp değil.

Bilmeyebilir ya farklı bişey düşünmezdim

"Ortalama üstü kültürlü bilgili biri" icin ayip, evet. kisinin cahil oldugunu degil ama o Kadar da kültürlü olmadigini düsünürüm evet.


@stavro, genel kültür dedigin sey aslinda bir sehir(li) efsanesi:
en.wikipedia.org

Ortalama üstü kültürlü biri olmadığını düşünürüm. Ayıp değil tabii ki.

@shi aila
Ahaha bu iyiydi:) Ben cocukken izledigim bir belgeseli sunan adamin yalancisiyim:)
Kim bilir ne kadar efsaneyi genel kultur diye birbirimize okutuyoruz:)

@stavro

bende yazacaktım ama gerek görmedim. bu efsane bilinen bir şey, her zaman duyduğun bilgiyi double check et. sonra yenikapının hikayesini anlatanlarla doluyor ortalık.

mağazadan aldıysan 7 internetten aldıysan 14 gün içinde değişim hakkın var.

ayıplı olduğunu düşünüyorsan mağazaya götür. almazlarsa tüketici hakem heyetine gidersin.

burada arkadaş ayıplı olarak demiyor, sadece şekilmiş kadranı yani bozuk değil anladığım kadarıyla.

ya hocam yanlış anlamayın ama milletin kötü yorumu yüzünden niye beğenerek aldığınız ürünü değiştiriyorsunuz? millet bugün bok gibi dediğini yarın yere göğe sığdıramaz. anlamıyorum şunu, beğenmediyseniz ya da içinize sinmediyse de neden aldınız ki?

blink atın isterse bir de buradakiler baksın.

Mağazadan aldım. Yarın kutusu, faturası ile götüreyim madem

@kurnaz kadran normalde çalışması gerekiyor. Görsel değil yani

Saat bu: www.saatvesaat.com.tr
Sol kısım da saati göstermesi gerekiyor. Hatta satıcı ayarladı verdi ancak çalışmıyor

@sylow

ben beğenmedim ama siz beğendiyseniz takın güzel güzel kim karışır kime ne. saat şu anda aksesuar sadece, millet sanki kadran mı kullanıyor? sen kendini iyi hissediyorsan kullan.

eğer bozuksa tek saniye düşünmeden değiştirin. dilerseniz aynısını diğerseniz başkasını alın.

bence mantıksız, ihtiyacınız olmayan bir şeyi almak için niye alıyorsunuz ki?

heh illa alacağım derseniz bluetooth kulaklıklar cidden çok çok kullanışlıymış ben onu tecrübe ettim geçen 1 ayda. ben aliexpressten 5 dolara almıştım onu tavsiye ederim, ama ben marka alacağım derseniz bluetooth kulaklık hayatı daha güzel hale getiriyor.

bunun dışında mali durumunuz elverirse projektör cihazı harika bir zevk.
şu mesela
www.amazon.com

bunlar dışında son zamanlarda alıp hayatımı daha rahat ve güzel hale getiren bir şey aklıma gelmiyor.

bluetooth kulaklık diyecektim, ben de son 1 aydır falan kullanıyorum ve özellikle bisiklet kullanırken falan da sıkıntı oluyordu kablo ile şimdi acayip rahat.

bunun dışında uygun fiyatlı bir drone olabilir bence. eğlenceli bir oyuncak.

1. yürüyerek teorik olarak her yere gidebilirsiniz.

2. tren mesela istanbul, japonya arasında yok.

1.500T ile iki bilet parası vererek ilk duraktan son durağa toplam 62km yol katedebilirsin.
2.trenle yapamasın. istanbul kent içi ulaşımda tren değil o, tramvay.
rica ederim.

otostopla bedava olarak avrupa asya her yere gidebilirsiniz.

blablacar la çok ucuz yakalayabilirseniz herhangi bir yere gidebilirsiniz. ankara 15 lira var mesela şu an. antalya var 25 lira.

thy ile amerika kitasina gidebilirsiniz. ucuzlugu size kalmis bir sey.

(bkz: entry nick uyumu)

Trenle yapabilirsin. İstanbul'dan Ankara'ya, Ankara'dan da trenle Tahran'a gidebilirsin. En ucuz olarak da Pegasus tan ucuz bilet düşürüp Artvin Hopa'ya, oradan da Gürcistan'a gidebilirsin

bu sorularınızın çözümü çok basit. snapchat kullanmayın.

2. var settings --> apps --> her app için ayrı ayrı tıklayıp, bildirim gösterme diyorsunuz.

@kurnaz, teşekkür ederim. Bundan sonra kullanamayacağım da, var olanı kurtarmak için soruyorum

şu belki yardımcı olur.

www.youtube.com

Yesil sigorta zorunlu.
Yeni ehliyete cevirmediyseniz uluslararasi ehliyet zorunlu.
Yurtdisi kasko istege bagli.

Benim bilgim bu. Bizim araba 8-9 kez ydisina cikti, en uzak fransaya kadar gitti

1. Araç sahibi araçta olmayacaksa kendisinden alınacak vekaletname.

2. Geçeçeğiniz/gideceğiniz ülkelerde geçerli sigorta.

3. Yeni ehliyet. Uluslararası 300+ tl iken yeni ehliyet 15₺.

Kalkıp danimarkaya gidip orada takılacaksanız tabi ki mantıksız ama geze geze gidilecekse süper mantıklı.

@kuehles blondes olumlu ve olumsuz tecrübelerini paylaşırsan, okumaktan keyif alacağım

@Yurdakul neden tavsiye etmiyorsun?

Elbette. Ama biraz daha spesifik sorabilirsin bu olumlu tecrube kismini @kfk

Bir tane olumsuz tecrubemiz oldu cunku :D

arabanin verdigi o ozgurluk, spontanlik hissi cok guzel ve zaten arabayla seyahat etmeyi seviyorsaniz cok keyif alirsiniz.
Nerelere gitmeyi dusunuyorsunuz? Ona gore yardimci olayim.
Balkanlar mi bati avrupa mi vb vb.

sorunuza tam cevap olmıycak belki ama schengen bölgesinde vize uzatımı bile çok sınırlı durumlarda yapılıyor.

hayır değil.

yeşille bile olmuyor normalde, millet ben yaptım modunda öneriyor ama deport edilince ağlaşıyorlar sonra.

Mumkun ama vize turun degisinceye kadar okula baslayamazsin. Vize turunun degisimi 3 aydan 1 yila kadar surebiliyor. Bunun yaninda avukat masrafi su bu falan epey ugrasiyorsun.
En temizi ulkeye geri donup ogrenci vizesini alip oyle gitmek.

abi bu poşet en ucuz ama kalitesine göre ucuz/kaliteli poşet.

renklerin nedeni siyah- çok koyu krengi en garanti renk olduğu iğiçin, altın rengi de lüksü vurguluyor. çok büyük ihtimalle kapalıçarşının louis vuitton renklerini kopyalama isteği, logosu benzer ürünler vardı, şimdi yoktur çünkü 95-2005 arasında ciddi biçimde ceza kesti louis vuitton avukatları, babamda o sırada ceza ödeyenlerdi.

insandan önce de vardı, insandan sonra da olacak. fazla sorgulamamak lazım.

ben hızlı okuyorum, bir yerden öğrenmedim, hatta bunun farkına da çevremdekiler daha okurken ben çoğu zaman bitirdiğimde farkettim. dilden tamamen bağımsız sanırım almanca, ingilizce ve türkçede aynı durumda. hatta almanca ve ingilizcede daha dikkatli okuyorum aynı sürede, bir kaç kere türkçe girebileceğim sınavları bundan dolayı ingilizce yaptım.

hızlı okumamda farkettiğim bazı detaylar var ama,

-araştırma, bilimsel textleri okumam daha uzun sürüyor.
-eğer sadece baktığım bir nokta varsa onu anlayıp diğer kısımları atabiliyorum.
-roman okurken sanırım asıl hızlı okuma kısmı, romanların ana hikayesi aklımdayken ara elemanları hatırlamıyorum.
-stress altında daha verimli okuyorum
-okuduğum araştırmaların yoğumluğu önemli her kelimesi önemli şeyler okuyorsam daha yavaş, daha önemsiz ise daha hızlıyım bunu farketmeden yapıyorum.
-romandan bu sayede daha fazla zevk alıyorum, sıkmıyor.
- araştırma, paper okurken aynı şekilde daha çok zevk alıyorum ve yavaş okuyan biri varsa etrafımda çok hoşuma gitmiyor. bazen önyargılı oluyorum onlara karşı.

genel eyyorlamam bu. bu işin kurslarla filan öğrenilebileceğini düşünmüyorum, okuya okuya geliştirilmeli.

ilkokuldan beri var. ilkokulda öğretmen hızlı okuma yarışması yapar birinci olurdum. ilkokulda da hiç öyle kitap okuma alışkanlığım falan yoktu ama o zamanlar gazete okurdum. bir gazete gelirdi eve her sabah onu alıp bitirmek için götümü yırtardım.

ince noktaları kaçıraabiliyorum, kurnaz'ın da bahsettiği gibi yan karakterler gidiyor. lan bu kimdi diye başa çok dönebiliyorum.

iyi mi kötü mü bilmiyorum ama böyleyim yani.

ben hızlı okuyunca sanki olayı yaşamıyorum gibi geliyor. Yavaş okuyunca yani yavaş dediğim normal okuma hızında okuyunca sanki olaylar gözümde çok daha net canlanıyor bu bana daha çok keyif veriyor sonuçta arkamdan atlı kovalamıyor ben zevk almıyorsam çok da önemli değil ne yaptığım.

bilinçli olarak hızlı okuma tamamen apayrı bir şey diye biliyorum. Kendine özel teknikleri var.

Alışkanlık olan hızlı okuma farklı bir şey yani.

ben yavaş okuyorum maalesef. hızlı okuma programları, kitapları bende işe yaramadı. hızlı okurken "hızlı mı okuyorum" gibi şeyler düşündüğümden okuduğuma da konsantre olamıyorum.

eğer hızlı okuma eğitimi almadıysanız hızlı okumuyorsunuzdur. empty'nin dediği gibi bu çok farklı bir şey. hızlı okumaktan kasıt dakikada 600-700 ve daha fazlasıdır. ve bunun için teknikler vardır. lisedeyken hocalar biraz göstermişti ama üstüne düşmedim. kitabını aldırmışlardı ziya baran isminde bir yazarın. kesinlikle öneririm. hatta kitap masamda şu an. bu hafta başlamayı düşünüyordum egzersizlere.

eğitim almadıysanız hızlı okuyamazsınız. çünkü hızlı okuma teknikleri klasik okumaktan çok farklı. mesela kelimelere tek tek bakmak yerine 3'erli 5'erli görmeye çalışıyorsunuz. iç sesinizi susturmaya çalışıyorsunuz. gözlerini farklı şekilde kullanmaya başlıyorsunuz. baya baya her gün gözlerinize antrenman yaptırıyorsunuz. eski klasik okuma yönetmiyle dakikada 500 ve üzerine çıkmak zor.

bu arada hızlı okursam anlamam diye bir şey yok. mesela youtube'ta bir röportaj açın ve hızını 2 katına çıkarın. konuşan kişi 2 kat hızlı konuşmaya başlayınca analmıyor musunuz? yine anlıyorsunuz. beyin sandığınızdan daha zeki. yani dakikada 500-600 kelime ve üzeri okuyunca gayet de anlıyorsunuz. hatta daha iyi anlıyorsunuz. zaten hızlı okumanın olayı o. anlayarak hızlı okumak. yoksa bir espri vardır. hızlı okuma teknikleriyle suç ve cezayı okudum. olay sanırım rusya'da geçiyor diye. eğer böyle düşünüyorsanız hızlı okumamışsınızdır. sadece göz gezdirmişsinizdir.

hızlı okumak gerçekten ihtiyaç. üşendiğim için üstüne düşmedim ama önümüzdeki hafta başlıcam egzersizlere. mesela internette uzun bir yazı görüyorsun. zamanın yok ya da üşeniyorsun. onu çok kısa sürede okumak çok iyi olur. ya da işle ilgili bir döküman okumanız gerekir. hızlı okumak işleri çabuk halletmenizi sağlar. ama şu önemli. hızlı okumak demek anlamadan geçiştirmek değildir. gayet anlayarak, kavrayarak okumaktır.

ziya baran'ın hızlı okuma kitabı var. cd'si falan da var. kesinlikle öneririm.

burada "hızlı okuyorum ama eğitim almadım" diyenler sanırım "hızlı okuma" kavramını biraz karıştırıyor. ilkokuldaki okuma yarışlarından biraz farklı bir konsept bu hızlı okuma :)

Ben hızlı okuyorum. NLP kitabı vardı bir zamanlar evde ama çalıştığım söylenemez. Tekniklerden az çok haberim var. Kaç kelime okuduğumu bilmesem de bana yetiyor. 300-400 sayfayı iki günde çalışıp bitiriyorum.

buradaki arkadaşlar alışkanlık olan hızlı okuma ile bahsettikleri eğitim alarak olduğunu iddia ettikleri hızlı okumayı açıklayabilirler mi, zira yok öyle bir şey :)

biz eğitimini veriyoruz enstitü olarak bu işlerin, yani sevmiyorum böyle seyleri alenen söylemeyi ama lütfen bilmediğiniz formal olarak ortaya koyamayacağınız iddialarda bulunmayın. zira en az 5-6 uzmana asistanlık yaptım eğitimlerde, biz modül dersi olarak bunu sunuyoruz gelen eğitmenler isim vermeyeyim ağız uçuklatacak üniversitelerden gelen proflar.

en başta bu işin sabit bir kuralı yok, en çok önerilen metotu var, okunarak öğrenilen metot en iyisi ve en verimlisi, göz egzersizleri filan siz zaten eskiden beri okumuyorsanız en az 6-12 ayda elde edilebiliyor. öyle 3 günlük kurslar geyik, biz eğitim verirken bunları belirtiyoruz zaten.

bunların dışında tekrar belirteyim bunun tek bir kuralı yok, nasıl 12 parmağın tek ve kesin kuralı yoksa bu da öyle, herkese uygun olabilecek metotları var sadece, ama bunlar dışında hızlı okuyanların %80 i kendiliğinden ediniyor bu alışkanlığı. eğitimlerin büyük kısmıda zaten sırf para tuzağı, ben işin içinden bildirdim arkadaşlar.

yani öyle o farklı bu farklı derken neye dayanıyorsunuz çok merak ediyorum.

hızlı okumaktan kasıt dakikada kaç kelime okuyorsun? yani bir yerden öğrenmedim kendi kendime öğrendim diyorsan sıradan bir okuyucu olarak bu teknikleri öğrenmeden klasik okuma teknikleriyle hızlı okuyamazsın. mesela hızlı okumak için iç sesini susturmalısın. iç ses fazlasıyla yavaşlatır. klasik okuyucular tüm kelimeleri tek tek görür. anca hızlı okuma tekniklerinde kelimeler üçer beşer olarak görülmeye çalışılır. o yüzden kendi kendine hızlı okuduğunu söyleyen biri bunları yapmadıysa yeterince hızlı okumuyor olabilir. hızlı okuyorsa bile bunları yaptıkça daha da hızlı okuyacaktır.

çok kitap oku ve hızlı okumaya çalış. kitaptan alınan zevk değişmiyor, doğru düzgün anlayabiliyorsun gayet

öyle bir eğilim farketmedim ben, hipotezin kökü hatalı.

çevrenizdekiler belki daha çok gösteriyor olabilir.

Aşk hakkında üç beş orijinal laf etmeye çalışanların yazdığı 5 TL'lik kitaplar büyük bir pazarlama stratejisiyle piyasaya sürüldü. Bunları gören kızlarımız aşkın derin sırlarına ulaşabilmek için bu tip kitaplara ilgi göstermeye başladılar.

bence de öyle bişey yok.

tam olarak @dissendium dediği gibi.

kızlarımızın çoğunun okuduğu kitap, kitap değil.

Bence de öyle bir şey yok. Sadece kızlar bunu daha çok ön plana çıkarıyor, instagrama oraya buraya kitap okurken ya da kitapların fotosunu falan koyuyorlar ya da çevrelerinde konuşuyorlar gibi geliyor bana.

bence soru hatalı. niye erkekler kitaba daha ilgisiz sorusu daha doğru olurdu. kitap okumayı anomali olarak gören sığırlardan değiliz değil mi?

boyle bir sey tabi ki var. sevebi de, erkegin daha cok ekonomik kaygisinin olmasi, haliyle hayata daha realist yaklasmasi.

kadin ise orta karar bir masabasi ise ya da memuriyeti kazansa, hayatini adeta gerceklestirmis oluyor ve kendisini film kitap gibi hayaller alemine vuruyor.
yani, nasil olsa ekonomik kaygi yine esinin omuzlarinda olacak. ama erkek kadinin yaptigi bu isi yapmis olsa, yine ekonomik kaygisi devam edeceginden, oncelikli olarak bunu iyilestirmek isteyeceginden, yine kitaba fazla zaman ayiramaz.


kisaca, kitap okuyabilmen icin kafanin rahat olmasi lazim. hadi bu saglandi diyelim, sosyolojik acidan da bunu tetikleyen faktorler var. erkek 24 saat disari cikip istedigini yapabilir, kadin ise bu kadar sansli olmadigindan, aktiviteleri de kisitli, haliyle vuruyor kendini kitaba, filme. adeta mecburi bir uyusturucu.


ayrica kitap okumak en bir abartilmis seyler arasinda basi ceker.

Onu bilmem de kizlar genelde bos beles kitaplar okuyorlar. Zaman kaybi kitaplar. Kulaga cok cinsiyetci geliyor ama dogruya dogru. Gercekler genelde kulaga hos gelmez zaten:)
Edit: Acemi yazmis zaten. +1

Kitap okuma olayi da abarti zaten. Kitap okumak cok da faydali bir sey degil. Faydali seyler okumak faydali bir sey. Adina kitap denen her sey sana bir sey katmaz.

bildiğim kadarıyla sabah 6 akşam 22 oluyor.

apartman içi tadilatı şikayet etmeniz işlerin daha çok uzamasına, apartman halkından ve ustalarından daha çok azar yemenize sebep olur. ayrıca ustalar birinci gün saate uyar ertesi gün yine bildiğini okurlar. bence sabretmek sizin için daha iyi. ne kadar çabuk bitirirlerse o kadar iyi.

yahu lütfen yani, bu riske girmeye değer mi? olabilir özle bir şey ama ondan ziyade daha büyük parçalar kırılacaktır.

fazla doldurulmadığı sürece bir şey olmaz bence. En azından biraz daha götürür.

toz mu. hakkaten komikmiş. daha fazla kırılabilecek olması dışında bir şey olmaz bence.

ilk makineyi aldigimizda bizimki de kirildi asgdh. lipton filan kampanyalari oluyo onlar veriyorlar paket cay alinca. oraya bi bakin

ben varım.

bende varım doğrusu da bu zaten.

o kağıt için çıkışa çöp kutusu koyması lazım zaten bakım yapanların. yoksa wcde yere atıyorum çıkarken. benim gibi yaptıkça insanlar o kağıtlar için kutu koyuyorlar. hatta benim çalıştığım kurumlar bunu yapmayı teşvik ediyordu.

yanımda her an mendil bulundurabilsem ben de yaparım bunu. girerken ayağımla ittirmek veya dirsek atmak suretiyle açıyorum kapıyı, çıkarken senin dediğin olay geçerli benim için de.

Ben ben. Bir de slalom yapıyorum resmen yok duvara değmeyeyim yok kapıya değmiyim diye.

+1
işte bu yüzden fotoselli kabinleri, muslukları ve sifonları destekliyoruz.

+1
oradan gelecek mikroba bagisiklik sistemimi guclendirmek icin ihtiyacim yok. mumkunse pecete ile acarim eger yoksa, az kullandigim bi parmakla cekerim kapiyi.
hava ufleyen aletleri de kullanmam onlarda mikrop ufluyor.

Çıkarken tuvalet kapısına dokununca ellerimi yıkamamış gibi hissettiğim için her zaman peçeteyle açmaya özen gösteririm. Sırf kapısız/tuvalet kapıları dışarı itilerek açılıyor diye sevdiğim avm'ler var.

Wc kapısına asla dokunmam

tabii ki, var.

birinin içeri girmesini bekliyorum :)

ben varım. muslukları, sabunlukları fotoselli yap kapı koluna gelince eee öööö, ne anlamı kaldı o zaman. Sırf bu yüzden opet'i tercih ediyorum

arkada açık programlar vardır, snapchat mesela çok harcıyordu sanırım. bunun dışında çok farklı programlar olabilir.

messenger ve whatsapp totalde bende 24 saat %8-10 civarında harcıyorlar, snapchat galiba sadece kendi %20 mi miydi neydi.

pilin bozuk olduğunu sanmıyorum. ama olabilirde.

Öncelikle çağımızın en sık yaşanan problemine bir merhaba diyorum. Bunun çeşitli sebepleri var. Uzun süreli kullanımlarda (1 yıl vs.) telefonların şarjı yüzde 15-14 lerde n bir anda kapanabiliyor. Veya senin dediğin gibi hiçbir şey yapmadan ani düşüşler yaşanabiliyor. Bunun ilk sebebi arka planda çalışan uygulamaları kontrol etmektir. Wi-fi ve mobil şebekenin kapalı olduğunu varsayıyorum zaten bir de arka planda devamlı kendini yenileyen aplikasyonlara bakman gerekiyor. Şunu da belirtmek lazım clean master gibi bilmem ne temizleyici gibi programlar telefona ciddi zarar veriyor. Ani şarj düşüklükleri , beklenmedik anda başka programların çalışmayı durdurması gibi. Bunları dikkate alıp bir daha bir deneme yap bence.

Normal ya. %100de tut biraz. 100 olunca hemen çekme. Çoğu telefonda bu tarz kalibrasyon hataları oluyor. Çok dert edilecek bir olay değil.

Şarj birden %5 daha düştü. Bu nedir yahu.

bende de oluyor pil artık ölmeye başlıyor diyenler var.

İntel işlemcili bir telefon. Şarj süreleri garip oluyor. Asus tabletimde de öyleydi. Zenfone 2 laser var bende ama Intel değil o. Bunda da oluyor bazen. Tekrar %100e kadar şarja takmayı deneyin. %100de dursun 10 dk falan. Toplam şarj süresi yeterli ise çok dert edilecek bir olay değil. Eğer hemen şarjı bitiyorsa bir sıkıntı vardır. Donanımhaber konusuna bakın. Millet sebebini biliyordur

böyle ani dolmalar, boşalmalar, pilin eski ya da bozuk oldugunu gösterir.

bir de bilinenin aksine pili ağzına kadar doldurup boşaltmak yanlış. yüzde 20-80 arasında tutmaya çalışın genelde.

Sil-yükle.

ios pişmanlıktır.

ben bu sorunu kökünden apple almayarak çözüyorum.

pille ilgili 1-2 uygulama temizliyor onları. ios 10 da temizleme işlevi gitti de yakında tekrar gelir. onun dışında silip tekrar yükleyebilirsin.

ios pişmanlık diyenlere de aldırmayın. güvenlik açısından ios un yanına yaklaşamayan, çok daha kısa sürede takılıp saçmalayan bi işletim sistemi asıl pişmanlık. ios ta disk kapasitesi tamamen dolu da olsa boş da olsa aynı performansı alırsın zaten.

@washe sen android'in 2000+ tl modellerinden mi bahsediyorsun hocam?

ios abi yiaaa

Not: Phoneclean diye bir uygulama varmış. Itunes üzerinden pc aracılığıyla yapılıyormuş.

@washe hangi uygulamalar onlar?

battery doctor.

mağzada birkaç tane bu isimde olan var. birisi turuncu diğeri yeşil pil resmi ikonu olan uygulamalar.

an itibariyle ikisi de temizlik işini yapmıyor. bi süre sonra ikisinden birisi ya da ikisi de yapmaya başlar tahminimce.

bir bankada güvenlik üzerine çalışan (banka şubesinin dış güvenliği değil tabi, aklınıza ilk bu geldiyse kalan kısmı hiç okumayın) yakın bir arkadaşım, android için yazılmış çakma uygulamalara sizin banka şifrelerinizi kaptırmamak için 40 takla atmak zorunda kalıyor. android özgür evet ama o özgürlüğün bedeli de güvenlik açıkları. android telefonum olsa herhangi bir bankanın uygulamasını telefona kurmazdım, bankayla ilgili online bi işimi de hayatta o android telefondan yapmazdım

camcılar satıyor. metrekare nasıldır bilemem ama en ucuz genelde onlarda olur.

bauhaus

Bauhaus'ta yok :/

oda degistirmek?

posta kutusuna

www.medipol.com.tr

şunları ve muhtemel hastanelerin adreslerini çıktı alıp atın her gün.

üst yada alt komşum bana gelip dese ''çok horluyorsunuz uyuyamıyorum'' derim ki pezevenk evimi mi dinliyorsun? sorun sende.

Yorgun uyanıyorsanız dikkat! OSAS'ınız var temalı yazılar +1

silikon kulak tıkacı al başka yolu yok. adam evinde, sinir bozucu olsa da laf edilmez :/

Fidye istiyor o. Ödersen açıyor. Yeni sürümlerinden yediysen çok geçmiş olsun.

Maalesef yok.

yedekleyin abi bilgisayarınızdaki dosyaları yaa. bilgisayar pof diye giderse, kaybedecek hiçbir şeyiniz olmasın.

Yeni sürümlerinden yediysen çok geçmiş olsun +1

Eski crypto virüslerinin şirelemesi kırılabiliyordu ama yeni modellerin sistemi çok sağlam. Eski virüsler için şunu deneyebilirsin: noransom.kaspersky.com

Eğer kaybettiğin dosyalar çok önemliyse fidyeyi verip dua edeceksin.

www.shadowexplorer.com

bu program ile eski tip bulaşmış bilgisayarlardan bilgi kurtarmıştım. deneyebilirsiniz.

Biz kurtarmamıştık , üstte bir mali müşavirlik ofisi para göndermişti. ( bitcoin)

Virüsten kurtulmak için format yeterli. CryptoWall mağdurluğumun neredeyse 1. yılına geldim. Dosyaları geri almanın tek yolu ödeme yapmak.

kaç çıktı?

Han copy center var bahçelievlerde oradan yapabilirsin

Hepsini hatırlamak mümkün değil tabi ben genelde siyasi kitaplar okurum mesela unuttuğum isimler çok oluyor bir yerde muhabbeti açılınca.

Başka bir kitapta mesela aynı dönemi okuyunca isimler yerine geliyor daha görmeden.

Bununla ilgili bir yazı okumuştum ve bunun normal olduğundan bahsediyordu. Hatırlamak için özet çıkartmak gibi ekstra bir gayret sarf edilmesi güzel olur tabii ama bence normal olan bir kitabın sende bir şekilde hissiyat olarak bir şeyler bırakabilmesidir. Bazen konusu, bazen bir cümlesi, bazen bir karakteri ya da en azından bir his... Adı anıldığında bir iki kelam edebilmelisin.

detayları, isimleri hatırlamıyorum ama içeriğini genelde hatırlarım.

Konuyu ve bende nasıl bir etki yarattığını hatırlıyorum. Karakter isimlerinin çoğunu unutuyorum.

ben romanları istesemde istemesemde çok hızlı okuyorum. scan ediyorum galiba. ondan ana kahramanın bile ismi kalmıyor aklımda çoğu zaman. marslıda mesela mark whatney dışında kimse kalmamıştı aklımda.

uzun zaman geçmişse çok önemli ve beğendiğim karakterse kalır yoksa kalmaz. okur okumaz sadece ama sadece olayı hatırlatığım kitaplar oluyor.

kürk mantolu madonnada, madonnanın hayatını anlatıyorlardı, onu hatırlıyorum ama diğer karakterleri hatırlamıyorum mesela. :))

natelarsonmusic.com

Karamazov Kardeşler'de Juçka diye bir köpek vardı. Onun adını bile hatırlıyorum. Köpeğin hikayesi biraz acıklıydı, ondan olabilir. Hepsini hatırlamana gerek yok. Sempatik bulduğun bir karakteri hatırlasan yeter.

Çok iz bırakırsa hatılıyorum, en favori serimi 1 sene sonra olaylarını hangi kitapta ne geçmişti unutuyorum. Genel olarak çoğunu hatırlamıyorum valla ki 5 sene sonra komple siliniyorlar

Bende de öyle. Olayları hatırlarım, karakterlerden bir ikisi kalır.

ben kitapları okuyup okumadigimi bile zor hatırlıyorum.

Hayvani shippingi onlar almıyor, kargolar alıyor o kısmı düzeltelim bence.

Ebay ve amazon harici pek yok bence, ebay formatında, fancy, etsy var, geek ürünlerde thinkgeek var.

Amazon.de 49€ üstünü bedava kargoyla gönderiyor artık. (her ürün değil galiba ama yine de ben aradığım şeyi buldum aldım mesela)

şurada yazdım:
goo.gl

Green card değil, us citizen olman lazım.

Consultant olarak bazı alanlarda çalışabiliyormuşsun contractor olarak, tercümanlık gibi.

Genel olarak (%98.34) istihbarat teşkilatlarına girebilmek için anadan babadan 1-2 kuşak o ülke vatandaşı olmak gerekiyor.

ingilizce biliyorsaniz su yardimci olur belki resimli falan anlatmis

www.wikihow.com

Joining the FBI agency requires an applicant to be a U.S. citizen and to live in the U.S. or its territories for at least three to five years.
ayrica ABD vatandasi olmaniz gerekiyor.

Hacker ol. Onlar seni çağırır.

danışman evet, memur hayır. o memurlar usa anayasasına falan bağlılık yemini ediyorlar, sen vatandaş değilsin ki bağlılık yeminin geçerli olsun.

sonradan vatandaş olursan çalışabilirsin tabii ama teorik olarak.

İkisi aslında çok ayrı kurumlar. Öncelikle bu kurumları araştırmanız gerek. CIA bir haber alma teşkilatıdır. Daha çok siyasi amaçlar doğrultusunda faaliyet gösterir. CIA ajanı olmak biraz tehlikelidir. FBI ise soruşturma yürüten bir kurumdur. Diyelim İnternet'te bir forumda gezerken bir kullanıcının uyuşturucu satışı yaptığından şüphe duydun, sen FBI ajanı olarak o adamı takibe alırsın, yerini bulmaya çalışırsın, sahte hesaplar açıp onunla ilgili bilgilere ulaşırsın, sonra kanıt toplarsın, sonra da uygun bir zamanda operasyon yapıp o kişiyi tutuklatırsın. O kişi tutuklandığında çoktan bütün kanıtlar toplanmış olur. Sonra kişi mahkemeye sevk edilir. O kişinin cezasına mahkeme karar verir. CIA böyle küçük şeyler uğraşmaz. Onlar daha çok ülke güvenliğiyle ilgili olan ciddi sorunlarla uğraşırlar. FBI ajanlarının çoğu zaten polislik mesleği içindedir, uzmanlık pozisyonunda olanlar da bildiğin savcı konumundadır. İyi bir bilgisayar mühendisi olursan araştırma ekiplerinde yer alabilirsin. Doğrudan ajan olmak herhangi bir Amerikan vatandaşı için bile zor.

Askerlikle ilişiği olmamak ve kpss'den en az 95 almak.

Alçı iş yapar.

normalde bir şey olmaz, kapatmanız gerekir delikleri ama kontratta yer alan maddelere bakmak lazım.

ben extreme bir örnek olarak tık tık yapan ev sahibi gördüm delinmişmi diye kontrol eden.

@want2die Evet ben de su an onlardan kullanıcam.Bazı yerlerde dübelli zaten:)

takım giy.

Takım giy +1

düzgün bir canvas + gömlek kombinasyonuyla git.
üniversite ortamına-hele de bir it pozisyonu için- takımla gitmek gereksiz.

donla git.

nasılsa ''biz siğe haber veririz''

altyazı sitelerindeki iyi yazarların hepsi netflixin verdiği ücretlere hayır diyemediler ve atlara binip gittiler, artık eskisi gibi divxplanette iyi altyazı bulamazsınız, paranın kokusu yüzünden eğlencesine çevirmek saçma geliyor millete-bende dahil.

change.org'la kalacaksa olmaz o iş. yemekhane ya da rektörlük önündeki bir protesto işi çözer. ülkücülerle solcuların bu tip bir protestoya aynı anda katıldığını gördüm. ve istediklerini aldılar.

chance.org'dan sonuç beklemeyin bence. yapılacak en iyi şey öğrencilerin imzasıyla beraber seçilen 3-4 temsilcinin rektöre gitmesi. o da çözüm olmazsa zaten protesto.

protesto falan etmeyin delimisiniz siz? iki dakikada toma gelir, onun yerine zengin çocukları okulu bıraksın zaten baba işini devralacaklar (çok ciddiyim dalga geçmiyorum), sosyalist, devrimci, atatürkçü kesim evden sandiviç getirsin (ayıp değil, biz ofise getiriyoruz ki para kazanan insanlarız (öğrencinin geliri olmuyor diye dedim yanlış anlaşılmasın)) bir ay sonra yemekhaneyi baş örtülü bacılarımız ve sünnet sakallı abilerimiz zaten protesto edecek, rektöre gidecek, kavga edecektir, onlar yaparsa toma gelmez, biber gazı gelmez bir iki ay problem olur ama o kadar.

change.org ciddi tepki veremeyenlerin gazının alındığı, klavyeden bir tık ile "benden çıktı bu iş, şimdi onlar düşünsün" kafasındaki adamların işi.

bir kaç ülkede iş görüyor, türkiye için anca "iki çoluk çocuk internette anket yapıyorlar" durumunda.

bu bize anlattığınız şekilde rektöre anlatın derdinizi çok daha kesin ve ciddi sonuç alacaksınız.

Bizim her sene 25 kurus zam geliyordu, gecen yil 2.25'ken bu yil 3'e cikinca epey tepki gosterildi imza toplandi 2.50'a dustu. Bir sekilde topluca tepki gostermek gerekiyor.

Hiç umursamıyorlar. 2.75'ken isyan edildi 3'e çıktı. Devlet üniversitesi bir de. 1 hafta önceden yiyeceğin günleri seçip ödemen gerekiyor. Seçmezsen veya ikinciye alırsan 7 lira ödüyorsun.

sen hacettepe'yi gormemissin. ilk gecis 1.80 ikinci gecis 7

bizimkiler iü için ekşiye taşımışlardı konuyu. sonra geri çekmişlerdi. bu yıl ne durumda bilmiyorum daha gidemedim yemekhaneye. protesto yapın. change.org pek bir çözüm sağlamaz.

çabuk soğuduğu için çatlıyor olabilir mi? daha yavaş bir soğutma süreci çözer belki.

kek kalibin hep ayni miydi? belki malzemesinden oturu cabuk genlesiyor kalip. daha cok yaglasan kalibi? belki kenarlardan cekiyor keki?

onun yerine çatlağı düzeltmek daha kolay değil mi?
www.instructables.com

harbiden teknik sorunmuş. güzel soru bu arada.

cevap genleştikten sonra büzüşen kek molekülleri (kek molekülü ne...) çekme kuvveti ile diğer kek moleküllerini çekerek, eğer çekme kuvveti(oetker kek gerilimi) OE sabitini aşarsa kek üzerinde yarık(crack) oluşumuna neden oluyorlar.

bunu önlemek için kek kalıbını küçültün. kek kalıbı büyüklüğü ile yarık genişliğinin pozitif korelasyonda olduğunu düşünüyorum.

yavrum senin cevabın bende ;_;

kekini pişirirken metal bir kaba ya da işte fırına dayanıklı her ne ise bir kaseye su koyup fırına bir yere koyacaksın. buharlaşıp yumuşatacak kekini. böyle yaparsan ne pişerken ne de çıkarıca çatlamıyor. adresi özelden atıyorum bi cheesecake e hayıf demem :*

kullandığın peynir markası aynı mıydı? Peynirlerin yağ oranına göre reçeteye nişasta eklemek gerekebiliyor bazen.

muhtemelen o kağıtla sadece ülkene ve italya'ya gidip gelebilirsin.

ama karayoluyla seyahat edersen bir ülkeden diğer ülkeye geçerken kontrole denk gelsen bile sorun yaşayacağını sanmıyorum.

Kagitta ne yaziyor?

Bir de orada belediyede bunu sordun mu?

kağıtta muhtemelen başvurduğun ve işlemde olduğu yazıyor hala.

o kağıt olsa da olmasa da başvuru yaptı isen orada ülke dışına çıkamıyorsun. eski vizen iptal oluyor çünkü sana bu bahsettiğin elindeki belge veriliyor, bu başvuru yapıldı, ülke içinde geçerli belgen bu anlamında o belge. elinde hala plastik kartın olsa dahi geçersiz sistemde.

not: schengen içinde de gezi yapamıyorsun, çünkü geçerli vizeen yok, elindeki kağıt varolan vizee yenilenmesi için başvuruldu daha belli değil ama şu ana kadar yamuk yok anlamı taşıyor. asıl hüküm eline kart geçince geçerli diyor.

ben aynı durumda kaldım, vizedeki kadınla ve üstüyle konuştum, almanyaya gidecektim bir nedenden ötürü, gidemezsiniz, giderseniz kendi sorumluluğunuz demişti, bende alman vizesi aldım sonra öyle girdim.

vizen multi girişli mi?

benim multi iki kere girip çıktım bi şey olmadı.

Pasaportun sendeyse schengen içinde takılabilirsin.

@nooluyo yaa

yani bilip bilmeden yorum yapmanıza girmiyorum ama vize geçersiz oluyor, yani konuyu uzaktan yakından bilmediğiniz oldukça bariz.

o vize bir kontrole girseki mülteci krizinden dolayı italya giriş çıkışlarında oldukça sıkı kontrol var. sallıyorum avusturyalı polis vizeyi geçersiz görecek.

bazı şeyleri ne kadar rahat söylüyorsunuz anlamıyorum.

avrupada klasik bir kuraldır bu, oturum var ise yenilemek için başvurduğunuzda eski vizeni o anda iptal olur. size bir kağıt verilir yeni vizenize kadar. bu süreçte ülkeyi terkedecekseniz emergency vize alırsınız. çünkü geçerli vizeniz yok o anda.

Başvuru yapmana rağmen oturum kartının henüz elinde olmadığı (yeni başvuru, kayıp, yenileme vs) durumlarda yabancılar polisinden geri dönüş belgesi alman gerek. İspanya'da autorizacion de regreso diye geçiyordu bu belge, İtalya'da da adı benzerdir.

Yabancılar polisine gidip elindeki evrakla başvuruyorsun, belirlenmiş harcı yatırıyorsun bankaya. Belgeni anında tanzim edip sana veriyorlar. 90 gün geçerliliği vardı yamulmuyorsam. Vize ya da oturum kartı başvurusu gibi komplike bir süreç değil yani.

elindeki kagit ricevuto. onunla sadece kendi ulkene yani turkiye'ye giris cikis yapabilirsin ve ayni gumrukten olmak zorunda.

diger ab ulkelerine gidebilir misin ? onun cevabi da su;

italya'ya ilk girerken permesso di soggiorno' ya basvurmak icin gelirken aldigin vize hala gecerliyse - yani 90 gun kalmali schengen ise - onu kullanabilirsin bitene kadar.

bazilari cikip ab de bilinen kuraldir iptal olur vs demis ama tamamen sallama bir bilgi kesinlikle yanlis, iptal olan bir sey yok. permesso di soggiorno'yu aldigin anda yani en gecerli ve elindeki son vize o oldugu anda eskisi iptal olur.

gerekirse questura'ya sorabilirsin. burda atip tutanlara itibar etme yok ab de genel kuralmis da yok siki kontrol varmis da falan filan. haftada 3 gun italyadan avusturya'ya gidip geliyorum bir kere bile kontrol ile karsilasmadim.

birisi de 3 4 kere gorusmeye cagiracaklar filan demis, bilgi baya eksik ve yanlis. gorusme tamamen vize tipine gore sekilleniyor. ogrenim icin veya aile birlesimi icin italya'daysan herhangi bir gorusmeye cagirma olayi vs yok. sadece multeci basvurularinda gorusmeye cagiriyorlar.

masallah herkes ab oturum izni eksperti

@teknikekip italya'da mi yasadin bu durumu ? o kadar ogrenci ile tanistim buraya gelip giden hatta mumkun oldugunca yardim etmeye de calisiyorum turkiye'den gelenlere hepsinin yasadigi surec 1 kere ilk basvuru yapilir sonrasinda randevu verilir, randevu gunu gider saatlerce beklersin sonrasinda islemlerini halleder, parmak izini verirsin bir sonraki gidisinde de pds' ni alirsin. hic duymadan 3 4 kere gorusmeye cagirilan ogrenci ama yok beni cagirdilar diyorsan da oyledir, belki bulundugun bolgede o donemde ozel bir durum vs vardir bilemiyorum.

@matematik koyu
Südtirolde kontrol olmaz tabi ama venedik tarafindan girislerde kontrol oluyor. Arabayla yine olmayabilir ama trende oluyor.

@kuehles blondes

venedik tarafini bilmiyorum. yukarda "kurnaz" nickli arkadas avusturya diye yazinca ben de ona hitaben yazdim, genelde trenle gidip geliyorum avusturya'ya zaten. su ana kadar 1 kere avusturya'dan almanya'ya geciste kontrole denk geldim onun disinda hicbir sinir gecisinde kontrol ile karsilamadim.

@kurnaz,

Konuya uzak falan değilim, avrupada yaşıyorum ve oturum iznine başvurdum, henüz çıkmamasına rağmen pasaportum bende ve bu süre içinde rahat rahat schengende gezdim.

adam şu anda içinde bulunduğum duruma bilmeden atıyorsunuz demiş, insanı çıldırtır böylesi.

sudaki nem yüzünden korozyon başlamış olabilir. ilk anda açıp saf su ve alkol ile temizlenmesi lazımdı.

ya felaket tellalı olmayayım ama o bilgisayardan bir daha hayır gelmez. tamircilere satabilirsiniz ekran mekran çıkma yaparlar.

geçmiş olsun.

klavyeyi komple bir çıkar
içinden filmli yerden falan cikar
usb klavyeyle başlat bakalım

üzülme çözülür

site zibilyon tane satıcıdan teşekkül. çakal da vardır mutlaka biyerlerde. ben 100e yakın alışveriş etmişimdir hiçbir sorun yaşamadım. birkaç kez gümrükte takıldı onlarda da iade aldım. yine de satıcı reytingine göre alışveriş yapmak işi daha da sağlamlaştırır. ayrıca n11 gibi ödemeyi onaylamama şansın var.

bugüne kadar ne aldıysam, sorunsuz, vaat edildiği şekilde ulaştı.
tabii almadan önce mutlaka satıcının profiline, feedback'ine bakıyorum.

oldukça güvenilir. bu güvenilirden kasıt ürün sipariş edersin gelir, bozulur, satıcı yenisini yollar gibi şeyler, o konuda çok iyi, ama 1 ayda gelir ürün.

bunun yanında güvenilirlik kısmında tüm belgelerinin çin devletinin koruması altında olduğunu düşün. güvenlik kısmında bu önemli değilse iyi site. aynı şekilde dealextreme, banggood gibi sitelerde asya ülkelerinin hükümetleri işte alabilir datalarını.

ben takılmıyorum buna, totalde 50 alışverişten fazla alışverişim oldu, hiç birinde sorun çıkması, 1-2 ürün 2 ayda geldi sadece.

sadece bir ürünü satıcı kargoladığını söyledi ama bana çakma takip kodu vermiş, muhtemelen stoğu yoktu oyaladı beni. Onun dışında hep sorunsuz alışveriş yaptım 4-5 haftada geliyor genelde.

Yalnız özellikle elektronik malzeme sipariş ettiğimden patates ürün çıkmasın diye yorumları ve satıcıyı iyice araştırıyorum.

valla 100 liraya su-hava geçirmemezlik ve ısı yalıtımı vaadediyorsa alınabilir. ama yani aynı şeyi vaadeden columbia, jw falan 700-800 lira. bu işte bir iş var. 100 liraya mont nerede bulacaksın zaten al dene derim.

Öncelikle su geçirmez demiyor, su tutmaz diyor. Su montun üzerinden kayar ama sağanakta ıslanırsınız. Bu softshell montlar genelde outdoor sporlarında 2. katman olarak kullanılır, üstüne wind-water proof bir mont giyilir. Tavsiyem ankara soğuğunda bu poları 2. kat olarak kullanın, üstüne de güzel bir parka alın derim.

utkumon dogru demis.

bunlar ek katmandir.

bende benzeri var alt katman olarak cok iyiler sicak tutuyorlar.

Ankara soğuğu için şöyle bişey lazım

www.columbia.com

ben de cekilmis gayfeye katılıyorum. Adamlar omni heat teknolojisi + kaz tüyünü burada 1000 liraya satarken 100 liralık üründen benzer performans beklenmemeli

bu şeyi denemiştim. çok leş bir dizaynı var yani sıcak tutsa bile görüntü olarak hoş değil. fotoğrafa aldanmamak lazım.

Maalesef genc. Ankara sogugu düşündüğün gibi değil. Bu zımbırtı Ankara sogugunu kesmez. Bunu ancak nisan sonu (iyimser olursak) mayıs ve ekim aylarında giyersin.

buna benzer bir ürün decathlondan almıştım. tüm gün termik santral gibi elektrik üretiyorum. hatta bazen parmağımı metal bir nesneye yaklaştırdığımda kıvılcım atıyor. elektriklenme mevzusuna dikkat...

Pasaporta bile gerek yok diyorlar ama ben yine de tasiyorum, nolur nolmaz :) Yani cevap evet.

Nerede olduğuna bağlı. UK, irlanda, kıbrıs, hırvatistan, bulgaristan ve romanya'dansa vize, diğerleri için ayrı vize gerek.

Pasaporta gerek var. cunku pasaport genel seyahat belgesi, oturma izniyse orada bulunmana izin veren belge. (Bizzat yasadigim bir sorundan oturu bunu cok iyi arastirmistim)

Uk ve irlanda ve kibris'a gidemiyorsun. Ekstra vize lazim.

Bulgaristan, romanya ve hirvatistan'a ise schengen olmamalarina ragmen pasaport ve oturum izninle giris yapabilirsin.

@kuehles +1

pasaporta gerek yok diyen insanı tutuklanınca ararsın.

ab vatandaşı isen gerek yok. ama oturum kartın var ise pass+oturum kartı.

hatta bu durumu mayısta amerikalı bir öğrencim yaşadı, o kadar uyardım "ne olcak yeaaa amarigan vatandaşıyım ben" dedi, macaristana girerken olan kontrolde yakalandı, macar polisi ile muhatap oldu güzelce, evet o amerikan vatandaşı olduğu için senin muhatap oalcağın muamele kadar kötü muameleye maruz kalmadı.

Burada bile çoğu zaman çantada pasaport ile gezen biri olarak, pasaportsuz çıkmam zaten :)

yaşadığınız ülkede oturum kartı yeterli. pasaporta gerek yok. zaten amacı o.

pasaport olmadan cikmayi deneme bile. oturum karti tamamen baska bir olay. pasaportu kimlik gibi dusun.

aslında çıkıyor, bu adamlar zaten yurt dışına gidiyor. iyiler çıkıyor dışarı yani. kalanlar o kalibrede ya da o disiplinde değil.

ülkede projen olsa yatırım verecek adam anlamıyor.

çünkü eğitim değerli değil ülkede, herkes fiziksel olarak çalışsın bekleniyor, beyinsel üretimin değeri yok, örn, felsefe, sosyoloji, yazılım etc.

bunu diyorsun ama kaç yazılıma para verdin hayatında mesela, yazılıma para verilmiyor, herkes kaçak kullanıyor programları. hal böyle olunca sektörde son kullanıcıya giden iyi ürün yok.

neyse uzatmaya gerek yok, bu bahsettiğin insanlar türkiyede çok bol ama hemen ayrılıyorlar zaten ülkeden.

adam akıllı proje adamları bu projeleri yapıyor
yurt dışına kaçıyor +1

gerçek anlamda kafa yapımız ve çevremize uyumumuz gereği günü kurtarma projelerini önemsiyoruz.
Geleceğe yatırım yapanlar mutlaka kaybediyor.

belki yanlış ama, ben yurtdışına çıkan insanları o noktaya getiren faktörlerin arasında şansın önemli bir yer tuttuğuna inanıyorum.

kendi çevremde buna benzer örnekler görüyorum keza.

mesela müthiş çizim yeteneği olan bir arkadaşım var. kendine ait çok güzel, şık, minimal tasarımları var. bazılarını yaptırıyor hatta. kim bilir o dünyada bu işi meslek olarak yapan veya kariyerinde iyi bir yere gelmiş kaç yüz, belki kaç bin insandan daha iyi işler çıkarıyor şimdiden. ama türkiye'de?

mesela o endüstriyel tasarım okumak istiyor. ama biliyor ki yetenekli bile olsa bu yeteneği burada harcanacak. mesela itü'yü tutturacak kadar puan yapmakta zorlanıyor, onun yerine vasat bir okula gitse hepten gidecek belki.

yurtdışına çıkmaya gelene kadar da aslında ne kadar değişik yollar var. özellikle türkiye'de. her şey yetenekli insanları sindirme üzerine kurulmuş resmen. ne inanılmaz yazılım bilen arkadaşlarım var, ben bilgisayar mühendisiyim diye geçinen adamlardan daha iyi işler çıkaran. ama adam kalitesiz bir sınavda düşük aldı diye, şimdi anadolu'nun değişik bir köşesinde okuyor bu bölümü. ee, çocuğa yazık değil mi?

her parlak şey, her parlak insan neden sindiriliyor? bunu birileri doğrudan yapmıyor, bu zaman içinde nerden geldiği belli olmayan bir baskı tarafından yapılıyor.

ben startup'larda çalışırken görüyordum, çok zeki insanlar var, adamların projeleri müthiş. belki bu adamlar burda değil de abd'de yapsa bunu, dünya çapında olacaklar ama burda hala paragöz yatırımcılarla uğraşıyorlar, milletin egosunu çekiyorlar.

vecihi hürkuş'un hikayesi gibi.

çelik kadar sağlam olup bu darbelere dayanamadıktan sonra, parlak, zeki, çalışkan her insan gidiyor. eğitimle gidiyor veya ülkenin yapısıyla gidiyor. ama gidiyor bir şekilde.

ve bunlar çok üzücü.

Çünkü dünyadaki farklı toplumların kişisel kapasite, beceri, zeka, ahlaki nitelik ortalamaları birbirine denk değil. Bireysel olarak çok yetenekli kişiler her yerde var ama toplum ortalamasına bakınca iş değişiyor. Bazı coğrafi bölgelere yaklaştıkça bu ortalamalar tepe taklak düşüyor. Örneğin Irak'tan İngiltere yönüne doğru gittikçe, geçtiğin her ülkede TR, Yunanistan, doğu avrupa, orta avrupa.. medeniyet düzeyi birçok anlamda orantılı olarak yükseliyor. Türkiye de bir ara form bu bakış açısında.

Çıkan projelerin tutmaması açısından 1 ekleme yapmak istiyorum ben de. Marketing yetersizliği de var burada. Yani bireysel olarak 50 tane uber yetenekli yazılımcıyi bir araya getirip, iyi kötü yatırımcı bulsan bile bunun pazarlamasını yapabilecek kalifiyedeki insan yetersizliği diğer sektörlerden çok daha fazla.

Pazarlama cidden çok önemli, bunu yapabilsen zaten bu ülkeden neden çıkmıyor dediğin şeyleri dışardan kalifiye eleman getirtip burada yapabilir üstüne buradaki kalifiye elemanlarını da egitirsin. Ama piyasada yer edinemeyeceğin için karsiz olur, proje başlamadan bitti.

(bkz: #63916121)

gezi blogları hep vardı. şimdilerde insanlar nasıl pazarlayacağını öğreniyor işte. insanların da en çok sevdiği şeylerden biri. o yüzden blogları iyice abartıp, meşhur ediyorlar.

geniş çünkü insanlar yapamadıklarınıo görüp kendilerini onların yerine koyuyorlar.

bu her alanda geçerli ama daha elle tutulur bu. parfümlerin makyaj ürünlerinin satış temeli de bu, o mankenin yerine koyuyorsunuz hayalinizde kendinizi, bu da mutlu hissettiriyor.

tatil bloglarıda böyle, adam metrobüste 2 saattten sonra istanbulda şehir trafiğinin dibinde yaşayan biri maldivlere gidiyor 2 saatliğine.

artmasının başka sebebide 2 şehir gören kendini seyyah sanıyor. ben viyanada yaşıyorum kaç senedir, en çok ziyaret edilen destinasyonlardan biri burası. herkes yazıyor bir şeyler burası hakkında, gülüyorum çoğuna, saçma çünkü, geçen biri naif bir şehir demiş buraya, hauehauheau naif şehir ne yahu, kasmış, zorlamış ilginç olacağım diye.

adam 2 gün gezmiş viyanayı sanki 40 yıllık viyanalı, mozart konserine gitmiş kursalonda turistler için olanlara, sanki mozart kendi çaldı piyanoyu öyle anlatıyor. kısaca bunlara bakınca ciddiye almam çoğu gezgini.

olay kendini avatar misali o kişi yerine koymak işte.

Bir arkadasimin gezi blogu var. Artik bunalmis olacak ki bu "baba parasiyla geziyorsun, sponsorla geziyorsun, isin gucun yok bol bol zamanin var da geziyorsun" yorumlarina cevap olarak bir yazi kaleme (klavyeye?) almisti :)

hayatveseyahat.com

Gezi blogu çok da gezgin yok.
Şimdi mail atsak, 19unda yemekli falan tanıtımımız var istanbulda gelebilir misiniz diye 97.8% evet cevabını alırız. Niye? Adam 6 yıl önce gitti 5 günlük balkan turunu döndürüp döndürüp veriyor aq. Üsküp belediye başkanı o kadar övmüyordur memleketi. Bi de tr malum pasaport dert uçak bileti dert. Bizim blogcu gezginlerimizin de götü zora gelmez, öyle backpacking falan yapamazlar, mecbur ya fırsat sitelerinde tur kovalayacaklar ya da sponsor bulmayı umacaklar.

khiron +1 gezi blogu çok ama gezgin yok. Gerçekten çoğu bir tatili 15 başlıkla post haline getiriyor ya da eski şeyleri basıp duruyor.

Ayrıca gezi blogu işinde iyiyseniz iyi para var. İlla gezi sponsoru gibi pahalı şeylerden bahsetmiyorum, tur siteleri sırf backlink yazıları ya da instagram mentionları için bile güzel paralar ödüyorlar. Önemli olan kitle oluşturmak.

o güdünün geri zekalılık olduğunu düşünüyorum.

Gurur ve ego.

yazılı olmayan toplum kuralları
herkes ister istemez uyuyor. dalmazsa herkes ayıplayacakmış gibi oluyor falan.

belli ki yazdıklarımla alakalı duyuru,
ben kaldıramam kardeşim nedenini bilmiyorum, etrafı falan düşünmüyorum,
Ha buradan yazılanları da pek sallamıyorum o ayrı, yüz yüze tartışma anında bunu duyarsam rengim değişir. Yoksa sallamam.

caps koyayım yok ne alaka demeyin
prntscr.com

@tolkien
@basond

evet sizlerin dedikleri önemli benim için. bahsettiklerinizi anlıyorum ama nedenini bulamıyorum işte sorun orada. cidden merak ediyorum.

yüzyüze küfredince ne oluyor adam? niye sinirleniyorsunuz?

Küfürü normallestirmek mi lazim. Adam annenize kariniza kiziniza vs kufrettiginde ayaga kalkip alkisla, "helal olsun ne küfretti adam bravo" diyen birini bul helal olsun sana.

Küfür hos bir sey olsaydi adam kayinpederine naber amk kanka derdi ki sen bi dene bakalim ne oluyor.:)

ya durup dururken küfür etmiyor insanlar, karşılıklı tartışma ortamı olduğunda,alakası yokken küfür ediyorsa üzerine yürüyorum,
Adam haklı ise zaten özür diliyorum tartışmaya girmiyorum, yok ben haklı olduğumu düşünüyorum da adam haksız yere hak iddia ediyorsa tartışma oluyor, tartışma konusundan sapıp anaya küfür ederse ne diyeyim ne güzel küfür ettin biraz daha et de dönüp gideyim mi diyeyim? Yada haklısın kardeşim mi diyeyim?

küfür edeni dövünce adam "ay galiba ben yanlış yaptım, bi daha küfür etmiyim" demiyor; küfrü normalleştirmek ne demek, küfür edeni dövmemek normalleştirmek mi oluyor?

küfürü normalleştirmek demek yoldan geçerken sana yanlışlıkla omuz atan adama ana bacı sövmekle olur, küfredeni dövmemekle değil.

küfüre ve hakarete aşırı tepki vermek bence kompleksli olmakla alakalı, onun altında da özgüven problemi yatıyordur muhtemelen. ezilmiş, özgüveni zedelenmiş insan savunma mekanizması geliştirip küfür yiyince hemen saldırıya geçiyor olabilir.

Kutsal görmekle alakalı. Herkesin hassasiyetleri farklı. Bunun kuralı olmaz.

Saham gokbakar gibiklerin filmleri kufur iceriyor diye elestiriliyor mesela degil mi? Filmi bile kufur var diye elestiriyor ve ayipliyorsak bu kufurun direkt sahsimiza ve yuzumuze karsi soylenmesi bizi cileden cikartmasi lazim o halde. Ya da kufur denen seyi en basindan yanlis mi algiliyoruz?

Ayrica adam tabi ki kalkip "ben pismanim, bundan sonra kimseye kufur etmeyecegim, tovbe ediyorum" falan demiyor. Biri sizi karsi bir suc isliyor ve siz de cezalandiriyorsunuz. Karin/kocan seni aldattiginda bosaniyorsun degil mi? Esinin "ayy ben bir daha aldatmayacagim, aldatmak bir hataydi" demesi icin bosanmiyorsun mesela.
Kufur eden dovulmeli demiyorum, bana gore soz yuzunden kavgaya girmenin bir anlami yok. Kavga eden acisindan bakiyorum sadece.

Aslinda isin koku namus meselesine dayaniyor. Kufur yiyince de namus meselesiyle iliskilendiriliyor. Namus olayi da bizim toplumda cok farkli bir yerde, hem abartili hem de celiskili.

Yemek yapmak daha çok kullanılıyor.

Yemek yapıyorum/yaptım/yapıyordum/yapacağım.

Sadece "yemek daha pişmedi mi?" gibi durumlarda pişmek fiilini kullanıyorum.

Yemek pişirmek var olan bir yemeği pişirmek gibi bir anlama geliyor sanki, biraz da köylüce. Yemek yapmak sıfırdan bir yemek hazırlamak, yoktan var etmek, yaratmak gibi.

yemek yapmak daha çok kullanılıyor

ben yemek yapıyorum derim, yemek pişirmek dünden kalan yemek için kullanırım.

Yemek yapmak için illaki pişirmenize gerek yok. bir de böyle düşün

Pişirmeden de yemek yapmak mumkun. Dolayisiyla buyuk ilan ve daha cok kullanilan yemek yapmak

Yemek yapmak, ortaya yeni bir yemek koymaktır. Pişirmek ise hali hazırda var olan bir yemeği ısıtmaktır.

istediğini kullan ama pişirmek ısıtmak değildir sadece arkadaşın dediği gibi genelde yemek yapmak ve yemek pişirmek kullanılır. Cümle içinde kullanıyorum: Marketten sebze aldım akşama
pişireyim de yielim :)))

dünden kalan barbunya pilavım var bugün yemek yapmıyorum. ancak tavuk yapacaksan domatessiz tavuk sote yap bence, soğan, biber ve baharat ile.

fajita

tam enchilada'yı gugulluyordum;
yemek.com

yumurtalı ıspanak, bulgur pilavı üstüne haşlanmış tavuk

Kremalı mantarlı tavuk yap. Krema olmasın dersen mantarlı tavuk yap. Yeşil ve kapya biber, soğan, sarımsak, mantar ve tavuk koyuyorum ben, salça koyup koymamak da sana kalmış. Yanına da kereviz salatası müthiş şahane olur.

Ben izmir köfte yapmıştım dün, bugün de kereviz salatası yapacağım, yine dünden brokoli de var, ceviz koyup servis ederim.

Dun iki gunluk yapmistim bilerek taze fasulye ve pilavi. Bugun de onlari yiyecegim.

Tavuklu salata yapabilirsin, brokoli marul vs. Yanina da corba.

Ben dün kuru fasulye yapmıştım, biraz çok yapmışım bugün da onu yeriz.

Limonlu tavuk? Tavuk göğüslerini kuşbaşı şekilde doğra, sonra biraz ustlerine biraz limon sık. Karabiber, kekik hatta varsa taze kekik ekle. Çöp şişe geçir. Ustüne bir iki dilim limon koy. 15-20 dakika beklesin. Bu arada sen de çorba ya da salata yapabilirsin. Sonrasında üstlerine tuz serpip tost makinesinde ya da tavada pişir. Çöp sis yoksa tavada öyle de pisirebilirsin. Aynı tat oluyor. Hem pratık hem lezzetli.

tavuk göğsünü kekik ve acı ile atın fırına 30 dakika pişsin 200 derecede.

çıkınca dürüme sarın içine domates, salatalık ve biber koyun afiyetle yiyin.

yımırta, yanına da sallama çay. Üstüne de nutella, sonra bir daha çay.

Dünü bilmem de bu akşam kuzu gerdan yap. Önce bir saat haşlayıp, 45 dakika falan da suyuyla fırınlıyorsun. Süper oluyor. Nette tarif bol.

hafiflik ve şarj süresi önemli değil, grafik çalışmayacaksınız, os işletim sistemi hiç kullanmamışsınız. bence o paraları mac almaya harcamayın.

iosu tavsiye etmiyorum. niye? fiyatı performansına göre çok çok kötü.

bu bahsettikleriniz için şunu alsanız fazla
www.amazon.de

niye minimum 2 katını vereceksiniz?

o 2 kat fiyati uzun yillar gitmesi, zamanla kendi kendine yavaslamamasi, viruslere karsi %90 daha dayanikli olmasi icin vereceksiniz oncelikle. :) macbook kullanip da "yaw keske X alsaydim ne faydasini gordum ki bunun" diyene ben rastlamadim.

signal processing gibi islemler ne kadar yoruyor aleti tahmin edemiyorum acikcasi. ben web gelistirme yapiyorum, sanal sunucu falan var makinada guzel gidiyor. air'da da calistim pro'da da, pro'nun tek avantaji retina olabilir bu tur islemlerde. ben air'i tavsiye ederim. tasimasi daha kolay.

pro'nun indirimde olmasi beni de kararsizliga surukletti ama retina degil ve daha agir. 2x ram ve daha guclu islemciye karsilik biraz daha agir olmasini sorun etmem diyorsaniz pro tercih edilebilir bence. bir de 2012 yalniz, eski nesil islemci falan vardir bunda, ben olsam air alirdim bu ikisi arasindan.

öğrenci indirimi + nakit belli odemeden sonra taksit var.
yoksa bu parayı cash vermeyecegım ondan mac mı alsam dıye dusundum.
yoksa 1000 euro cıvarına, lenova i7, 16 ram kafamdaki. sadece 1 ay daha beklemem gerek.

Oncelikle macbook ile diger laptoplar arasindaki karsilastirmayi 3 ana baslikta toplayalim. Donanim, isletim sistemi ve uygulamalar.

Donanim:
+ Macbooklarin donanimlari diger markalara gore daha iyidir. Niye diye sorarsaniz. Cunku apple cikardigi macbooklar icin o yilin asagi yukari en iyi donanimini (CPU, HDD, logic board vs.) kullanir. Bu yuzden cogu laptopa gore pahalidir. Daha iyi donanim kullanan laptoplar yok mu? Var. Fakat onlar da en azindan macbooklar kadar pahali olurlar.
+ Kullanilan klavye, tackpad, aksesuarlar vs. diger markalara gore cok daha fazla basarili.
+ Macbooklari daha uzun sure kullanabilirsiniz. Daha az masraf cikarir. Mesela soyle haberler var genelde www.computerworld.com
+ Retina display bence, laptop icin olmasi gereken, en onemli bilesendir. Sadece video/photo editing degil, masaustu calisma alani cok daha buyuktur. Ayrica bir film/youtube videosu izlerken ne demek istedigimi anlarsiniz.
+ Daha hafif, daha ince, daha cok sarji gidiyor olayi standart zaten.

- Macbooklarin donanimlarini (son iki modelde) degistiremezsin. Ram, HDD upgrade edilemez. Diger cogu markada bunlari degistirebilirisin.
- Dusurdugunuzde/caldirdiginizda evlat acisi gibi (Maddi ve manevi olarak.) koyar.
- Evde bakim yapmasi diger laptoplara gore cok daha zordur.(Fanlara birikmis tozlari temizlemek vs.)


Isletim sistemine gecelim:
+ Apple in kendine olusturdugu guzel bir ekosistem var. Bunu iOS cihazlar ve mac OS cihazlar arasinda (It just works tabiriyle) guzel bir uyum var. Eger iOS cihaz kullaniyorsaniz linux/windows altinda iskence cekersiniz.
+ Driver vs. problemi yok.
+ mac OS, linux tabanli bir isletim sistemidir. Linux te calisan her seyi kolayca calistirabilirsiniz. Windows icin ise virtual machine vs. kullanabilirsiniz. Fakat windows/linux altinda mac OS calistirmak akil kari degildir.(Isteyen hakintosh olarak google da aratabilir).
+ Bu ekosistem windows a gore cok daha az malware/virus icerir.(Bunun son yillarda artmaya basladigi asikar fakat hala windows a gore cok daha az)

- Isletim sistemi updateleri bir yerden sonra mecburi oluyor (mesela XCode icin her zaman yeni isletim sistemini kullanmaniz gerekiyor) ve eger eski bir macbook kullaniyorsaniz, her update den sonra biraz daha yavasladiginin farkina variyorsunuz.



Uygulamalar:
+ Yukarda bahsettigim gibi mac OS linux tabanli ve linuxe uygun olan her seyi calistirabilir.
+ Cok spesifik olmayan her uygulamanin bir karsiligini mac OS icin bulunabilir.

- Bazi uygulamalar mac OS da native calismiyor.
- Hit oyunlari oynayamiyorsunuz. Mesela Elektronic Arts in cikardigi cogu oyunu oynayamazsiniz (DirectX problemi)

Edit:
Sonuc olarak laptop icin macbooklarin bence ilk tercih olmasi lazim.
Peki hangi macbook o zaman diyecek olursaniz. Ihtiyaciniza gore degisir diye cevap veririm. Kendi ihtiyaclarimi yazayim ona gore bekli kafanizda bazi fikirler olusabilir.

Ben bilgisayar muhendisiyim ve yaklasik 7 yildir (gunde ortalama 8 saat) yazilim ile ugrasiyorum. Yapay zeka(Neural networks, computer vision), web apps, mobile apps genelde ugrastigim seyler. Bunun icin hic dusunmedigimiz klavye bile aslinda bir laptop alirken dusundugum kistas olabiliyor. Ergonomi, tasinilirlik, trackpade tanimlanan gesturelar (emin degilim ama diger laptoplarin hemen hemen hicbirinin multi-touch trackpadleri yok) Ekosistemin minimum eforla kurulabilmesi ve daha nicesi diger kistaslar sayilabilir. O yuzden macbooklar ilk tercihim oluyor. Fanboy olmadigimi soylemeye calisiyorum aslinda :)

Onem sirasina gore:

+ Retina display benim vazgecilmezim. Dedigim gibi sadece film/fotograf icin degil, masaustundeki calisma alani olarak (ekrandaki workspace) verimliligimi arttiriyor. Bu yuzden ben direk pro olmayan macbooklari elemek zorunda kaliyorum.
+ 16gb ram. Ne yazik ki artik macbooklarin ramlerini yukseltemiyoruz o yuzden alirken yapmaniz gereken bir karar.
+ Islemci olarak aslinda oyle efsanevi bir fark yok (dual vs. quad haric). Paraniz varsa tabi quad-core islemci daha iyidir. Fakat quad-core sadece 15inch macbook pro larda var.

Bu bahsettğiniz işlemler bilgisayarı ne kadar yorar, memory intensive işler mi yoksa cpu intensive işler mi bilmiyoruz, dolayısıyla sana tavsiyem öncelikle sahip olan arkadaşında bir denemen. Yoksa Mac zaten süper, ve her kuruşu da hak ediyor şahsi düşüncemde.

"mac OS, linux tabanli bir isletim sistemidir. Linux te calisan her seyi kolayca calistirabilirsiniz."
"Ben bilgisayar muhendisiyim ve yaklasik 7 yildir (gunde ortalama 8 saat) yazilim ile ugrasiyorum."

güzel diplomaymış kardeş.

Kartlar sahte olabilir mi?

diğer laptopta sorunuz çalışıyorlar. çalışan laptop win7 çalışmayan win10 bu sebepten olabilir mi acaba?

GB ile alakalı olabilir.

"Lenovo tech support told me today that IdeaPad 100s supports a maximum micro SD card size of 32G. "

forums.lenovo.com

Sorumluluk versin. Bir de duzgun brief vermeyi ihmal etmesin.

insanlarla ilgilenmek yerine süreclerle ilgilensin. bir problem var ise sürecleri optimize etmeyi denesin. mesela isler zamaninda yetismedi, bu durumda kötü yönetici herkesi toplantiya cagirir bir güzel firca atar "hizli calisin, düzgün calisin" diye. iyi yönetici ise yine toplantiya cagirir "islerin yetismemesinin nedeni ne olabilir, nasi daha iyi sürecle zamani daha verimli kullanabiliriz" diye önce kendine sonra ekibine sorar. sonra bir hareket plani yapip sürecleri düzenler.

tabi burada calisanin tembelini caliskanini ayirmak gerekir. peki kötü yönetici nasil yapar bunu? cok konusan bos konusana kanar, calisyormus gibi yapana inanir, sabah ise geldiginde kimler masasinda megul ona bakar. bu nedenle de kötü calisan da masgulmüs tiyatrosu oynar, gereksiz bir telas ve yogunluk varmis gibi gösterir kendini. hatta hatta o kadar abartir ki is yerinde kim hangi siteye girmis ona bakar. peki kisileri degerlendirirken iyi yönetici ne yapar? ölcülebililen hedefler belirler, hedeflere kim ne kadar ulasmis, ne kadar yaklasmis onu ölcer. önce isleri ve sürecler iyice kücük parcalara böler, sonra her bir parcayi calisanlara bölüstürür, sonra isin icine zamani da katarak her bir parcanin bitmesi gereken zamani diger calisanlarla planlar. daha sonra da starti verir. herkes isinin basina koyulur, isini zamanindan önce yapan adama ödülünü verir, belki bu bir izin olabilir, belki de yeni ve calisani motive edecek sorumluluk olurm, ya da calisanin ise yarar bir kisisel projesini hayata gecirmesine yardimci olur. bunun tatina varan calisan her seferinde daha iyi yollar bulup daha verimli calisacaktir. isini zamaninda bitiremeyen kisi ile durumu tartisir, sebebinin tembellikli yoksa süreclerle ilgili bir sorun oldugunu tespit eder. eger tembellik ise asagilamadan motive etme yolunu ya da baska türlü degerlendirme yolunu dener. eger calisan iflah olmaz biri ise ilk önce "bu adami ise alma kararini ben ve ekibim aldi, nerde hata yaptik, neden dogru degerlendiremedik" sorusunu kendine sorar sonra diger calisanlara danisip hep birlikte karar alir.

Altındaki personelin saygı duyması lazım. İşe hakim olduğunu hissetirmesi gerekiyor yoksa personeli "mk bu mal herifi başımıza yönetici diye diktiler bir bok bilmiyor" diye kulis yapmaya başlar.

Taş fırın bir baba imajı çizmeli. Personeli hem korkmalı, hem de sevmeli. Mesafesini iyi ayarlaması gerekiyor.

Yönetime karşı personelini koruduğunu hissetirmeli, çalışanları kendilerini güvende hissetmeliler.

Zaman yönetimini bilmesi gerekiyor, işlerin aşağı yukarı ne kadar zamanda halledilebileceğini bilmesi gerekiyor 1 ay sürecek işi 1 haftada bitireceksiniz diyip ortaya bktan ve yarım yamalak işler çıkmasını engellemesi gerekiyor.

ırkçı olmaması.

en iyi yönetici kendini en gereksiz hale getirebilen yönetici imiş. dedem söyledi az evvel.