ardatur adlı otobüs firmasını kullanma. biz kullandık ve gece -10 derecede saatlerce gelmesini bekledik ama gelmedi. otogar da kilitliydi tek biz vardık.

of ne kabustu be.

tam tarihler önemli.

tüm müzelere giris hakki saglayan vienna pass turist tuzagi.

1-2-3 duruma göre kac müze gezecekseniz kafanizda belirleyin ona gidin. 50 euro degil o 70-80 euro mu ne günlük. en pahali müze 20 euro, cogu 10 euro civarinda.

gideceginiz müzeler khm, nhm, albertina, belvdere filan olacak. temiz temiz gidin gezin.

oteli gecikmeden ayarlayin, yerlisi oldugumdan dolayi pek bilgim yok.

havaalanindan sehre s7 ile geliyorsunuz 4,4 olmasi lazim.

havalanından merkeze giderken yeşil(cad) trene binmeyin biraz pahalı. kırmızı tren yavaş ama hem konforlu hem de ucuz, onu tercih edin. şehrin her yeri tarih zaten. kaldığınız otelde veya apartmanda gezebileceğiniz yerlere dair size broşür vereceklerdir. booking çok yaygın nehire yakın bölgede bir yer bulmaya çalışın, kış mevsiminde konaklama yaza göre biraz daha ucuz. ben linkteki apartmanda konakladım ve memnun kaldım.www.booking.com

havalimanından merkeze trenle ya da otobüsle gelin, eger kullaniyorsaniz blabla ile şansinizi da deneyebilirsiniz. cad pahali, arkadas söylemis, normal treni kullanin. mutlaka bilet alin, günlük üc günlük biletler var, üc günlük bilet işinizi fazlasi ile görür. trende kontrol yapiliyor, ben iki kere denk geldim.

mariahilfe str. yakınında bir evde kalmistik booking üzerinden kiralamistik. günlügü 30 euro civari ama cok konforlu idi. grup olarak gidecekseniz burasi uygun. mariahilfenin sonunda süd istasyonu galiba bir tren istasyonu var,kuehles blondes bilir oranın ismini, o istasyon civarında hosteller var, ben bir kac kez de orada kaldim. onlar da gayet iyi, tek başına olacaksaniz hostel iyidir.

schonbrunn'u göreceksiniz mutlaka, bahcesinde gezinmek bedava, 2 saate yakin sürüyor tüm bahceyi dolasmak. sarayin icini gezdiren turlar da var ama tavsiye etmem, paraniza yazik. stephanplatz civarinda bir cok görülecek yer var, orasi da ayrica bir gün alir bence. alisveris yapacaksaniz buradan bir sey almayin, binicilik okulu meydanına giderken hediyelikciler var, oradan daha ucuza bulursunuz. arka tarafta museum square civarinda bir cadde boyunca yiyecek icecek stall lari var, orada mutlaka durun yiyin icin, subat gibi hala sicak sarap bulabilirsiniz.

yolda beride opera bileti satanlar var, ben hic gitmedim gidenler de ahim sahim bir ortam yok dediler. müzelerin bir kismi ücretsiz ama ücretli müzelerde giriş ücreti genelde 10 euro müze başına. o sebeple illa müze görecegim diyorsaniz 50 euro mantikli ama gitmeden önce hangi sergiler var internetten bir bakin.

viyanalilar pek misafirperver degildir ve yabancilara karsi önyargilidir, bu sebeple insanlardan sicak olmalarini beklemeyin. benim karsilastigim türkler de bizi gördüklerine pek sevinmemislerdi, güzel de kazik yemistik türk dönercisinde. nordsee yi tercih edin döner yiyeceginize.

Gidiş tarihim 30 Ocak olarak belirlendi. 3 gün viyanada kalıp Salzburg'a geçmeyi düşünüyorum. 2 gün de salzburgda kalıp uçuşum tekrar viyanadan olduğu için 6. gün viyanaya döneceğim.

ben 3 senedir kullaniyorum. cok cok harika bir sey. normal dis fircasina göre cok daha iyi temizlendigini hissediyorum. ek olarak bendekinin ucu ufak basli oldugu icin en dip köselere bile rahatlikla giriyor.

bendeki en ucuz oral-b ürünlerinden biri.
oral-b pro 600.

bu arada fircanin 5-6 versiyonu, kafasi yani. degisebilen kismi. orada ise cross action versiyonu kullaniyorum.

Kullanıyorum, %100'e kadar daha çok plak temizliyor bilimsel olarak. Dişimdeki lekeler de üç kullanımda gitti tamamen. En ucuz modeli kullanıyorum.

www.hepsiburada.com

Başlıkları da üç ayda bir değiştirin diyordu sanırım, henüz değiştirmedim.

Yaklasik 3 yildir kullaniyorum sanirim, Oral-B Triumph 5000 var.

www.hepsiburada.com

1 yıldır kullanıyorum. oral-b nin 80 90 liraya aldığım bi ürünü. daha iyi temizlik hissi veriyor. başlığı en fazla 2 ayda bir değiştiriyorum.

@acemi,

Doğru fırça aldığına emin misin? Dediğin gibi sadece titreşenler de var ve bir halta yaramıyorlar ama üstte bahsedilenlerin uçları dönüyor hem de bayağı bir dönüyor.

oral-b pro 790 modeli kullanıyorum. memnunum. hemde 2 tane makine çıkıyor.

Pro 8900 2li paket olan modelini kullanıyorum. Diş fırçalama alışkanlığınız varsa alın daha ilk kullanımdan deli gibi farkediyor. 1 haftada farkedilir bir beyazlama da oluyor. Özellikle uygulamasıyla kullanıyorum kesinlikle verdiğim her kuruşa değdi. Tavsiye ederim. Alıp kullanmayan klasik diş fırçası kullanan arkadaşım da var, alıp düzenli kullanan da var. O ağızdaki ferahlığı, köpürmeyi anlayamazsınız. Diş taşı oluşumunu da engelliyor. Baskı sensörü de kullanışlı.

İyi ki aldım dediğim nadir şeylerden biri.
Bilindik markalardan almaya çalış 2senedir hiç bir sıkıntısı yok başlıkları deforme oldukça değiştiriyorum onlarıda 4lü alınca ucuza geliyor.
Basınç sensörü de var çok bastırınca ışığı yanıyor.
Süresi de var da aceleden pek tınlamıyom süresini bir senedir
Diş macununu da iyi bişeyler kullanmak önemli tabi.

Dis doktoru olan annemin tavsiyesi uzerine kullanmaya basladim. Oral B nin basit bi modeli, unuttum.
Bi tane sure gosteren saat cikiyor, sarj unitesi, dis fircasi ve basliklar. Basinc sensoru de var.

Her baslik icin ayri sure ve hizda ceviriyor. Mesela beyazlatici basligi takip kullanacaksan firca ustundeki tusla beyalatma programini secip onla yapman yararina.

Valla sayac cok ise yariyo, 2 ve bazen 3 dkyi kesinlikle dolduruyorum. Dislerimin ystu puruzsuz hissettiriyor ve normalde arka disleri fircalarken fazla bastirip kanatirdim, simdi hic kanamiyorum. Ben cok memnunum.

"%100'e kadar daha çok plak temizliyor" ifadesinin bilimsel bir dayanağını ben göremedim. ancak bir cochrane derlemesinin şöyle bir çevirisi var: www.kanitlar.com

Şimdi bakınca ben de göremedim, Oral-B'nin afişinde okuduğumu hatırlıyorum ama ya yalandı ya da ben yanlış hatırlıyorum. Bulabildiğim şey şu oldu.

Electric brushes produced an 11% reduction in plaque over the short term and a 21% reduction over the long term.

Bir de diş etleri için daha iyiymiş gingivitis falan.

Edit: Yanlış hatırlamıyormuşum, Oral-B öyle diyormuş.

Oral-B Diş Fırçası Fırçalamada mükemmel sonuçlar elde etmek için Vitality Precision Clean dakikada 7600 dönme hareketi ile dişleri tam olarak sarar. Bakteri plağını kıran ve uzaklaştıran içeri-dışarı yönde salınım hareketleriyle diğer diş fırçalarına göre %100'e kadar daha fazla bakteri plağı temizler.

www.agizbakimuzmani.com

bu durumda genelde insana bakiliyor. eger bayan diyen ilber ortayli ise kimse bi bok demez. sokaktaki adamsa "bayan denmez, kadin denir " geyigi cevriliyor.

bayan ile kadin temelde ayni. arada kullanim farki var. disi ile kadin nasil birbiri yerine kullanilmiyorsa bayan ile kadin ayni yerde kullanilamiyor.

Ben bu durumu biraz abartılı buluyorum. Politik doğruculuk mu emin değilim ama popüler doğruculuk (literatüre yeni bir terim mi kazandırdım yoksa? )
Çoğu insanın bu hitaptan neden rahatsız olduklarını bildiklerini sanmıyorum.

Kadın denilmesinden çekinilmesi ve korkulması büyük sorun. Kadın demenin ayıp olduğunu düşünenler biler var. Erkek kullanılan yerlerde kadın kullanılamıyorsa. Kadın demek cinsel birliktelik yaşamış demek gibi algınanıp çekiniliyorsa yapılan tepki az bile.
Türkiye de kadınım diyemeyen kadınlar olduğu sürece de bu durumdan utanmalıyız. Kendi cinsiyetinden utanmak da nedir? Kadın kelimesinden korkanların diyarındayız o yüzden bu çaba

"bayan" biraz kalburüstü kesimin kullandığı bay-bayan repliğinden geliyor, ki o da "ladies and gentlemen" çevirisi.

bir de köylü/orta sınıfın kullandığı şekliyle bir "bayan" var. asıl rahatsızlık oluşturanın bu olduğunu sanıyorum ve son yıllardaki "bayan değil kadın!" mücadelenin sebebinin de bu olduğunu düşünüyorum.

bence abartı bir hassasiyet. bilim adamı yerine bilim insanı denmesi gibi aşırı, zorlama ve tümden gereksiz! adamlık da erkeklere özgü değil halbuki.

cevap: evet politik doğruculuk. bu mücadele, bu kadar baskın şekilde bayan ya da kadın şiddet kurbanları için yapılmadı. doğuluyuz, hala köylüyüz, şekilciyiz! okumuşumuz da öyle, kentlimiz de öyle; sadece öyle olmadığını sanıyor.

kişi ve kavramlarla ilgili; teorilerle, inançlarla, giyim kuşamla, konuşmayla, dille vs ilgili çok şahiniz. bu her ideoloji ve inançtan/inançsızlıktan doğuluda aynı. etnik köken ya da memleketler de fark yaratmıyor. her zamanki gibi, elbette istisnalar vardır.

Aslinda sorunun temeli batan yerine kadin demek degil kadin yerine bayan demek

bence politik doğruculuk ne demek bilmiyosunuz. alakası yok çünkü.

bay demiyosan bayan da deme zaten.

bilim adamı yerine bilim insanı denmesi gibi bu da normal. zorlama falan da değil. pembe giyse erkekliğine laf gelecek sanan tipler, koca cinsiyete adam demekte beis görmüyor. birine hitap ediyosunuz isterseniz o kişi karar versin ne olarak hitap edilmesini istediğine.

tam tersi. politik doğruculuk "aman tadımız kaçmasın" düşüncesinin bir tezahürü aslında. burada politiklikten uzaklık mevcut çünkü politik doğruculuk olarak kullanılan tabir "bayan", kadın denmesine "tü kaka" olarak bakılıyor, yani asıl kadın yerine bayan denmesi politik doğruculuğa daha yakın ki aslında böylesi de politik doğruculuk olmuyor ya, neyse.

kadın-bayan farkı artık anlaşılıyor(kadın cinsiyet belirtir-bayan o cinsiyete hitap şeklidir), üzerine bu kadar tartışma dönmesi bile bence çok büyük ilerleme; bu açıdan "kadın neymiş bayan diyeceksin" diyen konservatif kafalara teşekkür etmek lazım.

dişi insana kadın demenin o insanın bekaretini kaybetmiş anlamına gelmesi asıl sorun. kadın-kız ayrımı ülkedeki cinsiyetçilik sorununun en net tezahürü olduğu için insanların bu konuda "protest" olmalarını anlamak lazım. ısrarla bir kadına en sıradan muhabbette bile bekareti üzerinden hitapta bulunmanın nesi kabul edilebilir görünüyor anlayamıyorum.

bu ülkede bir şeyi protesto etmek, tepki göstermek, karşı çıkmak rahatsız edici bulunuyor. "bayan diyip geçiyoruz işte ne karıştırıyorsunuz" demektir bu. şu devirde bayanın cinsiyet belirtmediğini bilmeyen kalmadı ama buna rağmen bilerek bayan demeye diretenlerin çoğu art niyetli, toplumsal cinsiyet duvarının üstüne bir tuğla daha koyan zihniyettendir. ufak bir kısmı olaya kibarlık olarak bakıyor ve samimiyetlerine inanıyorum (çünkü kendine kadın denmesini saygısızca bulan kadınlar hala var) ama asıl kabalığı bu çarpıklığı düzeltmeye çalışanlara köstek olarak yaptıklarının farkında değiller.

aklima tek cözüm olarak ya yurt disinda yasamak ya da ufak bir yerde yasamak geliyor.

saka degil gercekten ben türkiyeye her seyahat edisimde(her zaman istanbul bu arada) korkuyorum.

1. neden: deprem olasiligi ve sifir düzeyde afet hazirligi olmasi. ölebilirim, bu yeterli bir neden bence.

2. trafik. ben cok dikkatli insanimdir, kurallara uyarim sizin gibi ama olay bende degil. millet kafayi yemis, hayatta kaybedecegi bir sey yok zaten, bilincsizce kullaniyorlar. sadece sürücü olarak degil yaya olarak cok korkuyorum.

kisaca ben bu ana iki nedenden dolayi pek türkiyeye seyahat etmiyorum.

1. trafikte kimseye güvenmiyorum, yol hakkı benim de olsa, ışık yeşilde yansa
2. görünmezmişim gibi hareket ediyorum
3. sadece önüme değil arkamdakileri de kontrol ediyorum
4. kasko yaptırıyorum, arabam pahalı değil, kaza olursa da umursamıyorum
5. risk almıyorum, korna yeme pahasına gerektiği yerde yavaş gidiyorum
6. yağmurlu havalarda aklını azıcık çalıştırıp havalandırmayı bile açmayıp tüm camlar buğu şekilde dolaşanlardan korktuğum için ekstra dikkatli oluyorum
7. yağmurlu ise gece mümkünse trafiğe çıkmıyorum. çünkü ben de görmüyorum, yoldaki ve camdaki yansımalar çok zorlaştırıyor.

işin inceliği karşındakinin iq sunun 15 olduğu varsayımıyla pür dikkat olasılıkları düşünmek, varsayımları aklından çıkarmamak. mesela;

kavşağa girerken bir mal 80 le yola atlar mı?
ilerde sağda park etmiş bir araba var. ona yanaşan adam büyük ihtimal sola yanaşacak beni kıstıracak önlem alayım,
şu öküzün farları yanmıyor. bu saatte farları bozuk bir araba kullanan adamda beyin yerine saman vardır. iyisi mi dikkat edeyim.
trafik yoğun, sağdan soldan motor fırlayabilir. motorlara dikkat edeyim.


ve bence acı olan kısım, istanbul trafiği insanı o kadar delirtiyor ki, bir süre sonra düzgün şoförleri bile maganda haline getiriyor.

burada trafikteyken siz ne kadar kurallara uygun kullansanız bile, ne kadar iyi bir sürücü olursanız olun, diğer sürücüleri acemi yada sarhoş sürücüymüş gibi düşünün. ona göre tedbir alın.

tüm bu söyledikleriniz kadar dikkatli iseniz helal olsun. türkiyede şoförlük içgüdü meselesine dönüşmüş anladığım kadarıyla. benim de tek tavsiyem kamyon ve tırlardan uzak durun. çoğu kendini taksi zannediyor.

bana daha enteresan gelen şey, araba parçaları ve araç fiyatlarının bu kadar pahalı olduğu bir ülkede insanların bu kadar gamsız araba sürmesi. kaybedecek çok şeyin var amca diye bağırmak istiyorum camı indirip. ama işte yaşama bilinci çok farklı bir şey.

@kurnaz bu kazayı ufak bir yerde yaptım. baya ufacık mahallenin ufak bir sokağında.

Öncelikle geçmiş olsun. Kazadan sonra bu türlü arabadan soğuma durumları gayet normal çünkü her direksiyon başına geçtiğinde aynı duyguları yaşayacaksın bunun kaçışı yok. Yukarda arkadaşlar söylemiş ama bence bu duyguyu atmanın en güzel yolu karşı tarafın hata yapabileceğini düşünerek sürmek, ve arabanızı full kasko yaptırmak bu şu yüzden önemli kaza olacağını düşünerek kasko olduğunu için önemsemiyorsunuz pek. Neden full kasko? çünkü kazaya karıştığınızda tamir süresi ikame araç hakkınız oluyor. Biraz karışık yazdım ama ben bu şekilde o duyguyu attım anlatmak istedim.

>> ve bence acı olan kısım, istanbul trafiği insanı o kadar delirtiyor ki, bir süre sonra düzgün şoförleri bile maganda haline getiriyor.

bu. örn. şerit değiştireceksen sinyal verdiğinde yanındaki yol vermemek için gaza abanıyorsa sen de sinyal vermeden değiştirmeye başlıyorsun.

telif hakkiyla alakali olabilir. eski dublaji kullanmak daha pahalidir belki.

direkt olarak yayincidan satin almislardir yurt disindan. bu sürecte orjinal haliyle geliyor.

ek olarak sunu belirteyim bu sürec bazen sikintili olabiliyor cevirmen icin. yüksek kalibre bir film ya da dizi ise cevirisi cok güzel yapilmis olabiliyor. yeniden satin alindigi icin yeniden dublaj ya da altyazi cevirisi gerekiyor, bu durumda zaten mükemmel bir ceviri varsa ortada bazen birebir ayni olmasin diye siz tamamen kendi cevirdiginiz yerleri bozmak zorunda kaliyorsunuz.

ben bu durumda sansiniz yok diye biliyorum. lakin eger böyle bir sans varsa ve avukat bunu yapabilecek ise 1200€ para degil.

Bulgaristan vatandasligi konusunda herkesin pozisyonu birbirinden farkli.puf noktasi bu islerde uzman bir avukat ama bence bunu netten degil vatandasliginizin olusabilecegi ilden orada kuvvetli bu isleri yapan veya vatandaslik islerinden emekli kisilerin actigi burolardan faydalanmak gerekir.

Pozisyonlar surekli degisiyor en son bu haziran-temmuzda koklu degisiklikler yapildi.eskiden cok kolay olan bazi isler oldukca zorlasirken,vatandaslikla alakali evvelden mumkun olmayan bazi durumlar mumkun hale geldi.

Orada akrabalariniz varsa anne baba kutuklerinden baslamaniz gerekecek,o da oturdugunuz yerden biraz zor,

deden vefat etmişse şansın yok. bu avukat neye dayanarak var demiş bilmiyorum.

@duptıs Oraya gidebilirim, onda sıkıntı yok ama oradaki tüm akrabalarımızla bağımız kopmuş. Onlara nasıl ulaşabilirim veya Bulgarca bilmeden orada bizi kazıklamayacak bir yetkiliyi nasıl bulurum onu bilmiyorum.

İlginç olan her araştırdığımda bu işin imkansız olduğu cevabını almama rağmen sürekli 3. şahıslardan benim tanıdığım aldı gibi laflar duyuyorum. Şehir efsanesi midir nedir.

E yukarıda gösterdiğin model terzilik birşey değil ki bildiğin triko örme, elde yapılamaz bu tarz örme için makinalar lazım fabrikasyon üretim

Beğendiğin modelin benzeri başka mağazalarda daha ucuza bulunmayacak bir model değilmiş.

Soyle dusun, bir seyi buyuk olcekte cok sayida makinalarla uretecek altyapiyi kurarsan onden maliyeti olur ama urun basina maliyetin azalir. Senin bir yerde gorup begendigin ama fiyatini begenmedigin sey aslinda ucuza maledilmis bir sey. O yuzden bir terziden tek bir parcayi DAHA UCUZA yapmasini istemek absurtluk olur. Terzi sana onu yapmasina yapar ama zamanina degmesi icin magazadakinden daha pahaliya satmasi gerekir. Sen ozel yapimi fiyati dusurmek icin istiyorsun, bu abes bir yaklasim. Bir seyden tek ve sana ozel yapilmasini istiyorsan onun fiyatinin daha pahali olacagini dusunmelisin, daha ucuz degil.

Fabrikasyon mal: ucuz, el yapimi kisiye ozel mal: pahali.

He yav he. Terzi yapar ne opacak ama hakettigi parayi veren yok.

Millet terzi, tamirci herseyi ucuza yapacak saniyor. Robokot guzep aciklamis. Ozel uretim mal istiyorsun fabrikasyon maldan 3-4 lat pahali olacagini goz onunde bulundurmalisin.

@acemi pantolon başka yukarıdaki ürün başka

@acemi belki de son zamanlarda dediğin gibi tam teşeküllü iyi bir terzi görmediğimden çok erken yapılamaz demişim :)

arkadaş bunun birebirini yap demiyoruz elbette,

gittim terziye gösterdim telefondan laptop'dan modeli abi dedim bunu nasıl yaparız o da dedi ki bak elimde bu kumaş var bu renkler var şöyle olur böyle olur dedi bir şekilde düşündük ettik vs

terziye gidiyorsan bi binlik toslayacaksın hacut mantığına karşıyım ki biz zamanında bu ünlü outdoor mağazalarının sattığı windstopper ceketler falan yaptırmıştık kendi grubumuza tabi orada terzi bir arkadaşın tanıdığı idi çok uygun fiyata hem kendi kazandı hem biz ürünü aldık. orada mesela kumaş yoktu biz getirttik vs. tasarımı vs biz belirledik vs. onu da aynı şekilde lüks bir markaya baktık terziye sorduk şöyle yaparız böyle yaparız dedi hallettik.

bana kalırsa terziye gidersen fatura şişer mantığı yanlış elbette kalite artarsa fatura şişecek ama ben belli bir modeli piyasada satılan kumaşlardan neden yaptıramıyorum? bu ölçeklenebilir birşey bana kalırsa.

sanayide adam bana gelip bu makineyi avrupa'da gördüm aynısını %20 fiyatına yap bakalım diyince ben oturup yapıyorum

biraz gidip geldiğim için biliyorum terzinin mantığını aslında şimdi bunu yapıcak mesela atıyorum 125tl kumaş 75tl kendi alıcak belki 10 saat harcayacak bir de oldu olmadı derdi var.

halbuki adam sadece paça yapmadan 7-8tl alıyor aynı parayı 10 paçada kazanıyor o da belki 2-3 saatini alıyor.
ama işte adam biraz çalışssa belki de ben zara'ya polo garage'a gömdüğüm paraları kendisine gömeceğim.

benim eski güzel bir parka vardı astarı değişecek arkadaş kaç dükkan gezdim hiçbir terzi bakmadı bile sonunda bir yer buldum adamın işi buymuş sadece verdim 5-6 gün sonra aldım. 70-80tl'lik paraya sanki dükkandan yeni almışım gibi oldu. kendisi şu an ailenin ve tanıdıkların astarcıbaşısı.

hemen kestirip atmak bana kalırsa yanlış bana kalırsa ölçeklenebilir bir durum var ortada. o sebeple cevaplara katıldığım noktalar var katılmadığım noktalar var.

Yine, bireysel kendi giyimin icin yapiyorsan her turlu aki okunu gecer, bir sekidle gecmek zorunda en azindan esit kalitede olmasi icin.

Senin vaktinin hic mi kiymeti yok? En idealde internette satin al dugmesine basip adresine yollatiyorsun kapina geliyor, bunun bir bedeli var. Senin "kar ederim" yonteminde ise bir kere yaptirmak istedigin seyi inceliyorsun, her acidan fotografi yoksa ariyorsun, buluyorsun, malzeme ne olabilir diye dusunuyorsun sonra bir gun cikip butun gun o kumaslari ariyorsun, bunun icin yol parasi / benzin harciyorsun, icin kaziniyor disarida yemek yiyorsun sonra kendin icin olcu aliyorsun plan cikariyorsun cikarttiriyorsun... bunlarin hepsi gizli veya acik masraf. zamanin gidiyor, yol parasi harciyorsun, insan bedeni bedavaya calismiyor.

en sonunda he diyecek bir terzi buluyorsun da sana dikiyor, onun oldusu var olmadisi var rotusu var. bunlarin hepsi zaman, masraf. hazirini alsaydin eskitmistin bile. hesabini sadece cebinden cikan paraya gore yapma, o sureyi emegi cok daha verimli gecirebilirsin sonunda.

ha benim hobimdir dersen ona bir sey denmez tabii. ama kar edecegin bir sey yok.

>sanayide adam bana gelip bu makineyi avrupa'da gördüm aynısını %20 fiyatına yap bakalım diyince ben oturup yapıyorum

O mumkun, avrupada iscilik pahali, regulasyonlar sıkı. Sen avrupalinin makinesinin regulasyona girmeyecek idare edecek versiyonunu burada ucuz iscilige TL ile yaptirirsin / yaparsin. Ama bu baktigin kopyalamak istedigin seyler zaten ucuz iscilikle yaptiriliyor. kar marjlari yuksek mi? yuksek hem de cok. ama bunu ise dokmedigin surece (yani scale olmadigi surece) kendin icin bunlari yaptirarak hem daha kotu bir mal elde edersin hem de tekil uretimle oyle emegine degecek bir kar elde edemezsin.

terziler de, yani yapmaya yanasacak terzi ararsan bulursun ama dendigi gibi cogu kapisindan kovuyor cunku herkes ucuza bir sey yaptirma pesinde, adamlar da onunla ugrasmak istemiyor haliyle. emegine degecek fiyat senin kafandaki fiyat degil cunku biliyor. hadi yapti diyelim, sonra begendirmesi var cunku aynisi olmayacak ama neden olmayacagini sana anlatmasi uzun is vs. musteri sonra bu istedigim gibi olmadi diye aglayacak onunla ugras dur. zor is yani. dusun, magazada bile 50 sey "aa ne guzelmis" diye begeniyorsun ama giydiginde uzerinde guzel durmuyor. bu uzerine hic giymedigin bir sey, terzi kusursuz kopyasini dikti diyelim ama uzerinde guzel durmadi. terziye dogal olarak "olmadi" diyeceksin o zaman halbuki belki o sana yakismiyor ama magazada begenmedigini geri asiyorsun, terzide suclu terzi oluyor. terzi olsan sen ugrasir misin?

Ya da soyle diyeyim, ekonomi hesap olsun: 200 e yaptirmak istiyorum diyorsun. Malzemesi 100 olsun. terziye kaldi 100. Seninle ugrasmasi olcusu rotusu en az 15 saati gitti adamin. Bol 100e, saati 6.5 liraya geliyor. O terzi o 1 saatte yaya yaya 2 paca kisaltir onun 3 katini kazanir. terzi olsan begendirme kaygisi olan bir is icin saati 6 liradan en az 10-15 saat calisir misin diger isi gucu birakip? O arada saatte iki paca kisaltsan daha cok kazanirsin zaten kimsenin de agiz kokusunu cekmezsin.

Katildigim nokta var katilmadigim nokta var

Katilmadiklarim,
*Vakit
Vaktim onemli ama guzel ve ucuz bir urun icin bekleyebilirim eger cidden soguk veya baska nedenlerle acil bir kazak mont almam gerekiyorsa onu zaten hazir giyimden alirim ama ozel yerlerde giymek icin bir urun aliyorsam bunun icin bekleyebilirim. Cok acil bir toplanti cikti bir B mekaninda orasi icinde guzel gorunmem lazim o zaman yine harcarsin parayi ama cidden guzel bir urun icin terzi "bu aralar yogunum bitmesi 2 hafta alabilir" derse ok derim acelesi yok zaten. Benzer sureyi indirim bekliycem diye bekliyorum zaten.

*pacaci terzi Vs butik terzi
Eleman kolaya kacabilir bunu anliyorum ama ozellesmedigin surece herkesin yaptigi seyi yaptigin surece senin yanina yeni terziler acilip piyasayi dusurecekler. Makinelesme de ayni sekilde garip olan makinelesme burada kabul ama mesela atiyorum yiyrcek sektorunde kabul degil. Orada ustayi gormek istiyorsun adam yuksek fiyat dayarsa bu ne diyorsun.
Demek istedigim su diyelim ki pizza yemek istiyorsun simdi istanbul'un en iyi pizzacisi var en iyisi derken herseyi ile iste mekan, yer, ambiyans, lezzet hersey var. Bebek sahilde oturmus 500 layki garanti ortamda guzel bir pizza yedin atiyorum fiyat 100$
Simdi bu yeri begendin guzel ama pizza da guzel pizza o kadar etmez biliyorsun ama mekandan dolayi onparayi veriyorsun ama bunun yaninda o pizza kalitesine yakin pizza yemek istiyorsun arastirdin pizzayi malzemeleri buldun gittin kapinin oradaki butik enerjik genclerin actigi zortingen pizza'ya dedin gencler selam ya ben soyle birsey yedim yapsaniz super olur.
Simdi bu genclerin diyecegi iki sey var
1-Babus biz hamura salcayi vurup uzerine zar zort iki sebze sosis koyup 10 liraya dayiyoruz millete. Bak bu gordugun makine. Buradan saliyorsun pizzayi buradan 8 dakika icinde aliyorsun. 10tl ve 10dk karsiliginda doydun.
2-Ustat bu guzelmis biz buna biraz bakalim biz normalde makine ile calisiyoruz ama deneyelim bakalim nasil olucak.

Simdi 1.secenekte cidden rahat para kazanabilirsin ama sen kazandikca senin kalitende pizzaci hemen acilacak yanina sonra belki 3-4 tane daha. Sonra noldu? player is dead.

Ikinci secenekte ugrastin biraz ustalastin artik eskisi gibi 2 saat almiyor bi pizza yapmak evet pizza artik 25tl ve 30dk ama insanlar doymak icin degil haftada bir iki keyif almak icin geliuor sana aslinda baktiginda eskisinden daha az calisiyorsun ve yaninda acilan pizzacilarin seni taklit etmesi mumkun degil.ve sen istanbul'un en iyi pizzacisi degilsin ama o mahallede herkes misafirini sana getiriyor.

Mevzu bu bana kalirsa.
Not: dolmusta yazdim cumleler dusuk olduysa ozur.

Uzun uzadiya bir cevap yazacagim gece ama bu pek sandiginiz gibi degil.

öncelikle o isler öyle degil demek istiyorum.

sektör vermeyeyim babam bu islerin muadili bir sey yapiyor, sürekli özel yapim istekler geliyor.

bunlarin cok azi gercekten özel yapim isteyen insanlar, cogu ucuzcu, bir ürünü ucuza kapatmaya calisan ve isciligin ne oldugunu bilmeyen insanlar.

makina örnegi ile ayni degil bu tarz seyler. siz makina yapiyorsunuz bu makina avrupada 10 bin, siz 7 bine maledip 1000 kar koyabilirsiniz, bu koymaz aliciya. ama bu islerde orjinali 1000 lira olan ürüne 1000 lira kar koyamiyorsunuz. efektif olmuyor bu. ikinizde ayni mesaiyi harciyorsunuz neden fark olsun ki ücretlerde? ülkede terzi sayisi makina mühendisinden az mesela.

elbette bunu isteyen müsteri var ama cok cok az. söyle özetleyeyim 100 kisi özel yapim ürün icin iletisime geciyorsa anca 2-3 tanesi gercekten istiyor, digerleri belese yaptirma derdinde.

he babam özel üretmiyor mu? üretiyor, bir amerikali butige üretim yapiyordu mesela, almanyadan bir designer icin ayni sekilde, son 2 senedir 4-5 sirketin yilbasi ve kutlama ürünlerinin bazi yerlerini üretiyor, hep özel üretimle basladi bunlar. 2 hafta önce en ünlü tv programlarindan biri icin üretim yapti. bu sirketlerin ya da designerlarin marjini veremiyor normal müsteri. verecek olan paraya bakmiyor, kaliteye bakiyor. zaten kalite getiriyor parayi. sizin istediginiz gibi bir kislik palto adamin 1 günü. ara ara yapsa 1 haftada bitecek is. bunun icin ugrasmasi 500-1000 tl en az.

zaten bunun icin size orjinalini alin mümkünse önerisi yapilacaktir, ama illa özel istiyorum derseniz daha kaliteli olur ama para konusunda ucuz olmaz.

ne ucuza geliyor derseniz, bir model varsa elinizde, bu modelden 30 tane üretmek ucuza geliyor. kaliplar ve tezgahlar buna göre hazirlaniyor cünkü. 1 model 20 saatte hazirlaniyorsa 30 ürün 30 saatte bitiyor.

ek olarak tarifle biz hic bir sekilde siparis almiyoruz, ebatlar ve mümkünse model getireceksiniz, modele gerek yok cizimler varsa. yapmakta sikinti yok aslinda ama müsteri iki kroki ile bu seyler yapilabiliyor saniyor, sonra kendi cizdigini begenmiyor.

biz diyorum cünkü cogu iste ben müsteri ile komünikasyon kuruyorum.

olay bundan ibaret, özel üretimde pek para olayina bakilmaz, iscilik ve kalite ön plandadir.

@kurnaz
burada bir kavram karmaşası içine düşmeyelim elbette sorudaki örnek üst bir markanın ürettiği bir ürün. bu ürünü üretmek için bir takım özel makine, özel üretim alet edevat hatta el işçiliği gerekebilir. benim dediğim şey şu değil. 'abi bak bu ted baker bunun aynısını 100tl'ye' yap. bu zaten söylenilecek şey değil.

dediğim şey şu ben bu kazağın, ceketin yada polar bir kapşonlu ürünün modelini sadeliğini, modelini beğeniyorum.
teknik kısımlar işte dokuma sıklığı, kumaş yoğunluğu zaten benim algılayabileceğim şeyler değil. kadın giyimde bir çok butik yer görsemde aynı şekilde erkek giyimde neden bu şekilde çalışan insanlar yok?

mesela benim bildiğim karaköy'de bey diye bir yer vardı
www.beykarakoy.com

burayı anlayabiliyorum çünkü kendi designlarını yaratıyor o sebeple fiyatlarının yüksek olması doğal ama bunun biraz daha alt kaliteleri neden çıkmıyor? ben beşiktaş çarşıdaki onlarca terzide neden bunun biraz daha düşük kalitelerini göremiyorum?

eleman benzer konsepti geliştirsin biraz daha uygun fiyatlı sunsun ben zara'ya polo garage'a beymen'e falan gömdüğüm parayı beykaraköy'e gömeyim. hem ben farklı giyinirim hem marka kazanmış olur.

zaten benim veya başkalarının feedback'i ile gelişecek olan marka ya bu model güzelmiş bundan 30 tane falan ürettirelim diye sizin kapınızı çalacak muhtemelen.

bu tür bir tembelliğe, öyle olunca çok pahalı olurlara, o sebeple herkes aynı dükkandan giyinsinlere karşıyım. gerek kalite gerek fiyat düzenlenebilir ve fiyat performansı gayet güzel ürünler ortaya koyulabilir biraz iş gücü ile.

yani isin temel ekonomisini yukarida yazdim neden olmayacagi zaten en temelinde oradan belli olmuyor mu?

Sen en basta ne demissin: göstersem işte 200 falan dese işin içinden çıksak.

200 lira makul gozukmus sana.

1) Bunun malzemesi sence ne kadar tutar?

200 - malzeme = terzinin alacagi para.

2) Seninle ilk konusmaya baslamasi ve son rotusa kadar ortalama kac saatini alir? (butun surec - malzeme getirmezsen malzeme bulma, olcu alma, kaliptir dikmesidir rotusudur begenmedigin detaylari duzeltmesidir hepsi beraber)

(200 - malzeme) / saat = ?

Terzinin bu isi saati ? liraya diger isi gucu birakip yapmasini aklin aliyor mu? Aliyorsa ve mantikliysa bulursun terziyi. Almiyorsa bulamazsin istedigin gibi bir sey.

Benim terzim yapıyor. Gerçi genç ondan dolayı olabilir, ne gostersek ne tarif etsek yapar.

@robokot
hacı bu mantıkla zaten ülkedeki tüm terzilerin paça yapması lazım.
bende örnekledim kendi tezimi. bir zanaatkar ustalaştıkça hız kazanır. ustalık budur zaten. hiç eli alışmamışsa ilk ürün uzun zamanda çıkar baktı ki ben giyiyorum arkadaşlarım gördü onlar giyiyor hem hız hem para kazanmaya başlar.
diyelim ki 100malzeme 100işçilik az geldi adama o zaman 50tl'lik malzeme gösterir bundan yaparım der. bana uyarsa ok derim.
daha şimdi gezerken gördüm
bak bu columbia polar 260tl
www.columbia.com.tr
bu da marks and spencer polar 150tl
www.marksandspencer.com.tr
tıpa tıp benzeri git decatlon'a 80tl
www.decathlon.com.tr
hatta shirt gibi olanı vardı ben aldım 30tl'ye
demek ki ölçeklenebilir birşey bu. Bu poların malzemesi ne ise bulsam terziye gidip abi bak bunun aynısının kapşonlusu ama önünde de kanguru cebi olsun desem adam bana 1000tl diyorsa zaten bir sorun var burada. kaldı ki biz bunu yaptırmıştık hala da bir sürü klüp yaptırıyor
ör: 1
i.hizliresim.com
biz bunu jack wolfskin'in pahalıca bir ceketinden yaptırmıştık. aldık bir tane götürdük bir terziye adam bize kumaşı bulun dedi götürdük adam süper yaptı. sonraki jenerasyon tasarımları da o yaptı. yakın resmini bulamadım ama yakından bakıcak olursan o desenler baskı falan değil işleme falandı hepsi. baya ayrıntı güzel bir şeydi.

şunu anlarım 'hacı bunla uğraşıcak adam bulman çok zor' ama şuna katılmıyorum 'feasible değil o sebeple yapılamaz'

arkadas olcekleniyor dedigin sey yine seri uretim, seri uretim olduktan sonra tabii ki olceklenir. fabrikayi kurarsin yapar sana gerekirse 50 liraya satarsin yine kar eder.

>hacı bu mantıkla zaten ülkedeki tüm terzilerin paça yapması lazım.

zaten oyle, paran yoksa sana anca paca yaparlar.

>bende örnekledim kendi tezimi. bir zanaatkar ustalaştıkça hız kazanır. ustalık budur zaten.

hiz kazanir da bir limiti var tabii ki. ben yukaridaki zaman ornegini zaten ustasina gore verdim.

ve boyle ustalar tabii ki var istedigin en cilgin seyi sana yaparlar istersen ama senin teklif ettigin paraya istedigin gibi olmaz. 50 malzeme olsun, 150 liraya da olmaz.

istanbul icin konusursak anaokulu acardim.

borsa'ya girerdim.

her ay belirledigim bir altcoin'e yatirim
ha neye gore belirleyecegin senin donanimina, bilgine falan kalmis tabi

mesele yatirim yapilacak sey degil, senin yatirim yapacagin seye ne kadar zaman ayiracagin, ona hakim olmak icin ne kadar caba sarf etmek istedigin.

işi bırakıp minimalist yaşama geçip dünyayı gezmeye başlardım

1- anadolu şehirlerinin büyüme (göç alma/nüfus artma miktarları) hızlarına bakınız.

2-yaşadığınız yere çok uzak olmayan ama savaş çılan yerlere uzak olan anadolu şehirlerinden 50-100 bin arası mümkün olduğunca merkeze yakın arsaları bulunuz.

3- konu üzerinde biraz çalışıp(1-2 hafta civarı) aklınıza yatanları dolandırılmamaya özen göstererek alınız.

4- arkanıza yaslanın para 2 sene içinde 1.5/2 ye katlanacak (en az).

Yatırım tavsiyesi değil ama şu an harcama opsiyonum olan bir param olsa sadece arsa bakardım. Araba falan yalan işler ya.

Düşünmeden önce elinde altın dolar rezervi olan hisselere paramin %50sini kalan %40 ini yıllık temettü veren hisselere yatırır %10 unu vadeli tl ye koyarım. Aylık gelirim ile türkiyenin herhangi bir yerinde yaşamını huzurlu devam edebileceğim bir düzen kurardim.

garanti geçmez.

indirimi çılgın değil ama 3'lü alınca 7,5 dolar ucuza geliyor, o parayla 1 tane daha alırım eheh.
tr.aliexpress.com

ne garantisi?

bu arada zaten ben bir fiyat degisimi göremedim. normal fiyatlari bunlar.

11.11 indirimlerinin çoğu yalan dolan. Chrome kullanıyorsanız AliPrice eklentisini kurun. Geçmiş fiyatları görüntüleyebikirsiniz.

zaten normalde de gearbest'te 18 dolara satılıyor, facebook grubunda her gün indirim kodu paylaşıyorlar.

Flash tekliflerde daha güzel indirimler oluyor. Ben beğenmedim. 1-2 TL indirim var hep

İncik boncuk nevinden şeylere bakıyorum, yüksek miktarlarda öyle beni mutlu edecek birşey göremedim :( Ruhum ve cebim fakir olmasa o ortalık süpüren, şarjı bitince kendini yuvasına götürüp parkeden yuvarlal robotlardan almak isterdim.
İncik boncuk ajanda:
- Cute Kawaii Cartoon Weekly Planner
 s.aliexpress.com
- H:HYDE Flower Crystals Stud Earring
 s.aliexpress.com
- CAFFEINE Molecule Structure Earrings
 s.aliexpress.com

takım elbiseye izin verirler. bilgisayar çantası da alabilirsin. ama kabin bagajı + bir sırt çantasına izin vermeyebilirler, laptop çantası olması lazım. kadın çantasına da laf etmiyorlar. laptop çantası şeklinde bi sırt çantanız varsa sıkıntı olmaz bence. biraz da firmaya bağlı.

Sirt cantasi olarak seyahat sirt cantasi degil de okul cantasi boyundakilere izin verirler. Eastpak, jansport gibi.

Kabin bagaji + o sekilde sirt cantasi sikinti olmaz ki havayolunun sayfasinda boyut sinirlamalarini belirtmislerdir zaten. Oradan okuyabilirsiniz.

bir kac sene önce lufthansa ile tr ye gelirken boarding sirasinda kontrol ettiler bagajlarin agirliklarini.

o sirada görevli kabin bagaji yanindaki laptop cantalarina filan bir sey dememisti, sirt cantasi büyük degilse pek sikinti olmaz.

Cogu ulkeye AB disindan gelen et ve sut urunleri sokmak yasak. Ucuz bir AB ulkesinden alip gezdirirseniz sorun olmaz da Turkiye'den goturecek olursaniz ve icinde peynir, salam gibi seyler olursa yakalanirsaniz el koyarlar.

crown belirtmiş zaten. Ama bütçe çok sıkıntılaysa kettle, makarna, konserve ton balığı vs götürmek mantıklı.

Sandviçi kendin yapmazsan, vakumlu pakette alırsan bir şey olmaz. Ama onlar da çok yer kaplıyor.

oldukca gereksiz otesi bir hareket.

Ab ulkelerinde marketlerde cokbucuza sandwich veya hazir ürunler bulmak mumkun.

Bence yemeğe para verme ama sandviçleri de orada yap. Markette değişik salam, peynir, jambon, sürmelik şeyler, ekmek falan al ucuzundan birer tane. En azından o da bir deneyim olur, pahalıya da çıkmaz.

2-3 tane sandvic tamam da 10 taneye gerek yok, her ulkenin ucuzluk marketine gidip kendinize sandvic yapsaniz da ucuza gelir zaten..

gereksiz.
yapacağın en mantıklı hareket buradan kuruyemiş paketi yapıp götürmek olur. Fındık, kuru üzüm, ceviz, badem fıstık ayrı ayrı poşetle hem sağlıklı, hem de 10 gün boyunca yersin, hem de öğün yerine bile yenebiliyor.

bi ucuz marketten tost ekmeği + tost peyniri alıp (ortalama 2 euro tutar bunlar) 10 sandviçe kadar çıkabilirsin. akşamları da döner yersin açlığını bastırır 4 euroya =)

Sandvici orada yap, hem oranin peynir/salamiyla yaparsin. Benim icin geleneksel yemeklerden yemek de seyahat etmenin bir parcasi o, o olmazsa yapamam. Bi yerlerden arttirip o yemegi yerim yani. Ama senin icin cok onemli degil sanirim o yuzden iste oradaki malzemelerle yap, en azindna bu sekilde tatmis olursun oradan bir seyler.

Bir de borek yapmak/yaptirmak cok iyi oluyo. Baya da dayaniyo borek. Koy torbaya gotur.

bu arada kuruyemis denmis ama avrupada kuruyemis tr den cok daha ucuz.

hatta avrupada tr ye nazaran neredeyse her sey daha ucuz. gidecegin ülkeleri sipesifik olarak yazarsan ucuza hem iyi hem de kaliteli beslenme olanaklarini yazabiliriz.

gideceğin yerlerde ilk işin bir süpermarket bulmak olsun. bizim bakkallarımıza denk gelen, göçmenlerin çalıştırdığı yerler değil ama, carrefour, dia, vs,...
alışverişini yap, sonra istediğin sandviçi al. özellikle suları bu marketlerden temin et.

almanya'daki marketlerde hazır sandviçler 1.39 eurodan başlıyordu. en ucuz market lidl isimli market, buranın bim'i gibi düşün. oradan sandviç alabilirsin. ben de gezerken böyle yapıyordum.

yok

yok, resmen hayal kırıklığı.

Ben beğendim.

7. bölüme kadar fena gitmiyordu, sonra bi hawkins dışına çıkıldı, orada dizinin havasının kaçtığını anladım ben. devamını henüz izlemedim ama bu kısım dizinin sanki bir sit-com gibi stüdyoda çekilen, bütünleşik havasını alıp götürmüş; dokusu bozulmuş gibi hissettim. heyecanın eski tempoyu yakalaması bi 4 bölüm sürüyor ama izlenir yani, öyle berbat bi tarafı yok. hatta müzikleri 80'ler atmosferini daha bi yansıtır olmuş, o açıdan ilerleme bile var.

Yok diyenlere şaşıyorum şu anda, bence çok güzeldi.

heyecan var kesinlikle ama 1. sezondaki zevk yok. zorlama biraz.

İkisi de çok güzeldi.

iki tarafta da imzali kopyasi oldugu surece neden olmasin? her sozlesme bilgisayarla yazilmiyor.

El yazısı olan kısma iki tarafın da paraf atması halinde daha güvenli olacağını düşünüyorum.

sözlesme kurallarina uygunsa elbette. tipex, üstünü cizip düzeltme, kalemle degisiklikler etc her sey mümkün. ama o sayfalarin altina bir not düsülmesi gerekiyor. her ülkede degisiyor bu kurallar.

hukuki değeri var, paraf veyahut imza şartı ile.

Ikisi de olabilir.

iphone'u steve jobs mı yaptı? hayır kendisi kod yazmayı bile bilmiyordu. Ama geleceği değiştirebilecek yenilikçi fikirlere sahipti ve bunları doğru ekiple beraber hayata geçirdi. Elon Musk'ta aynen böyle.

spacex amerikan hükümeti tarafından elbette destekleniyor. nasa'nın işlerini de yapan bir şirket sonuçta. ileride nasa'nın bütün roket işlerini bunlar alabilir

bir insan bunlari tek basina yapamaz. adam vizyoner, bu vizyonu olaydan anlayarak daha temelli hale getiriyor.

o tüm roketi bastan basa yapabilecek insan yok yani, yakit sistemi ile farkli, propulsion ile farkli, kargo alani ile farkli gruplar ilgileniyor, o gruplar kendi icinde belki 10 ar parcaya ayriliyor.

otomobil ayni sekilde, otomobil bundan kat kat daha basit, ki normal icten yanmali araclar elektrikli araclara göre cok cok kompleks aletler. cok basite indirgemek gibi olmasin ama elektrikli araclar aslinda uzaktan kumandali araclarin gelismisi seklinde bakabilirsiniz. ama bunu insanlara ulasacak hale getirmek vizyon isi, bu adam bunu yapiyor.

marketing apayri bir konu ek olarak, onu cok güzel basariyorlar ek olarak.

hükümetlerce desteklenmeyen kimse bu alanda basarili olamaz bu apayri bir sey.

bizim ülkede komplo teorisi gercek gibi sunuluyor gariplik burada. bizim millet bilmez ama nasaya proje yapmak cok zor degil, hele startuplar icin cok daha kolaydir(özel bütceler var). bazi kurallar var elbette uyulmasi gereken, ek olarak clearance almak kolay degil.

kisaca bu isi yöneten o, yapan degil ama yapilan seyi bildigi ve anladigi icin cok takdir ediliyor.

elon musk paypalin kurucusu olmasiyla ve dogru yatirim yapmasiyla unlendi
parasini dogru kullandi yani teslanin motorunu o yapmadi zaten tesla vardi ve dogru yere yatirim yapti. teslayi kendisi kurmadi
ayni sekilde ekibe yatirim yaparak roket isine girdi. cok akillica hamleler muhtemelen harcayarak yuzmilyonlarca dolari olan bircok akilli yatirimci benzerini yapardi

burada ve başka yerlerde muhabbetini yaptığımız şeye geliyor konu: fikir mi önemlidir, para mı?

parası, hem de hayvan gibi parası olan araplar, abd ve avrupadan yüz milyarlarca dolarlık bilmem ne alışverişleri yaparken bir şey yaptıklarını zannediyorlar. sanayi de evet ve doğru düzgün bir sanayileri de yok ama bugün yatırım yapılacak sektör kesinlikle dijital alan. elektrikli otolar olur, internet olur...

bizim parası olan ya da eski dünya kafası olan iş adamı, yönetici vs'miz hala iş planı ot bot der durur. bir internet sitesi kurar ve milyoner olursun: (git: www.1millionpixel.com)

bir alan adını 10-15 dolara alır, 20 milyon dolara satarsın: millenium.com

burada ya da başka ortamlarda konuştuğumuzda 10 bin tl ile, 50 bin tl ile dalga geçenler olduğu sürece; parası olan çiğköfteci vb açmayı düşündüğü sürece; girişimciye doğru düzgün destek verilmediği sürece bu başarı hikayelerini daha çok okuruz.

adam zeki, adam vizyoner... ama o adam tr'de olsa, burada yetişse ve yine aynı vizyone sahip olsa, asgari ücret veya biraz üzeri bir işte geçinmeye çalışıyor olurdu.

bana fazla ünlü ve fazla göz önünde olan çoğu şey yapay ve dayatma gibi geliyor.

evet basit bi bakış açısı. ben de düz adamım zaten.

akıllı insan aklını kullanan insandır, daha da akıllı insan ise başkalarının da aklını kullanan insandır.

demiş biri.

Elon Musk her iki seçeneğe de uygun bir tip olduğu için evet gerçek diyorum ben.

Elektrigi kim oduyor?

bu konuda cok cok farkli düsünceler var. ben bu isin hafif ponzi oldugunu düsünüyorum su anda. blockchain hic bir zaman para haline gelemeyecek bence.

2015 ten - 2017 ye kadar yapilabilirdi belki ama su anda bildigim kadariyla masrafini cikaramiyor. özellikle türkiyede.

10 bin riske etmek cok koymuyorsa bir risk alabilirsiniz, ben shasen 1 kurus yatirmam bu ise.

bu arada robokotun sorusu en önemli sey sizin icin.

Elektrik sanayi elektriği, ortaklaşa ödeyecez. Onların 40 küsür ekran kartı var ben de 10 tane. Benim payıma düşeni ben ödeyecem.

@kurnaz'ın sadece ilk söylediklerine bir düzeltme yapmak istiyorum. Blockchain zaten para birime gelmeyecek ve para birimi ile uzaktan yakından alakası yok zaten. Para birimi gelmeyecek kısmını bitcoin için diyebilirsin, blockchain çok farklı bir şey, araştır derim.

@kozm

biliyorum blockchain'i ben bitcoin mantiginda para sistemi olarak kullanim alani yok diyorum. yani bitcoin ve türevlerin.

Şu an hali hazırda bitcoin, etherium bi kaç tane de farklı şeyler kazıyorlar. Bitcoin gold gelince ona döneceklermiş. Biraz biriktirip sonrasında al sat vs vs. Ama dediğim gibi çok anlamıyorum. Bilemedim, ileride beceremezsem hiç olmadı ekran kartlarını satarım diye düşündüm.

@arock

normalde ekran kartlari bu yükte calismaya uygun degiller. bundan dolayi ariza cikarma ihtimali cok yükseliyor. salliyorum her sene %10 kadar kart ölebilir. bu sansina göre %30 olur, hic zarar görmez hic belli olmaz.

Evet 2-3 aydır yapıyorlar hiç problem olmadı diyorlar. Bilemedim işte...

bu arada ben hafif evhamli adamim, isyerinde, para kazanilan yerde bunlari basibos birakmak ciddi bir risk, yangin riski olarak. eger 7/24 calisan varsa sikinti olmaz tabi.

Güvenilir bir yerde olacak. O konuda sıkıntı olmaz. Yangın, hırsız alarmı vs zaten var.

www.youtube.com

@sutlu nescafe öncelikle sana cevap vereyim. Nejdat abiyi çok severim çok içten bir insan fakat bu videosu olmamış. Neden diye soracaksın, yatırım amaçlı eth dışında kazım yapıyor ama az kazandırdığını söyleyerek yakınıyor. 21 Kartın tamamı ETH kazmıyor ama sanki hepsi eth kazıyormuş gibi yaptığı kazançtan bahsediyor. Bu çok yanlış bir yaklaşım.

@kurnaz RİSK konusunda fazlasıyla haklısın fakat 2015 yılında da deniyordu ki artık geçti o işin trendi 2012de girseniz büyük kazanırdınız. Yaklaşık 2.5 Aylık araştırmam sonucunda şunu açık ve net söyleyebilirim ki Madencilik için hiçbir zaman geç değil. Blockchain teknolojisi hayatımıza gün geçtikçe daha çok yerleşiyor. O yüzden "Bildiğim kadarıyla" kısmın yanlış. Özellikle Türkiye'de demişsin fakat unutma ki kazancın önce dolara dönüşüyor ve dolar 3.8

@arockm Şimdi hocam seni sisteme nasıl dahil edecekler? 10 tane kartın kazancından ne kadar kesecekler önce bunları söyle bana. 10 Bin TLyi öylece arkadaşlarına emanet edemezsin bu risk değil doğrudan batacağını söyleyebilirim. Sen de araştırmalı ve kurulumda, satın alımda bizzat bulunmalısın. Bir diğer nokta ise 40 tane kart neredeyse 150-160 desibel ses yapar soğutma sistemleriyle birlikte. Bu sesi ofisinde kaldırabilecek misin?

Arkadasin malmis. Ama hicbir seyi elde yikamiyorum her zaman yeterli corabim donum var. Azalacak gibi olursa da bitmeden makineye atiyorum kirlileri. Elektrik ve su faturasini 2/3 oraninda al ondan.

Mustafa sen misin ?

Ben de böyle yaparım, yani çorap için değil ama mesela o gün planlı bir şekilde(çok nadir olur bu) o tişörtü giyeceksem eğer/giymek istiyorsam onu tek atarım makinaya, aynı şekilde mesela giymek istediğim bir çorapsa ve tek başına kirliyse onu da atarım.

Biraz şey gibi yaklaştım duruma, misal evde de şahane kahve yapıp mug'a koyup dışarıda içebilirim ama genelde(neredeyse sürekli) evden yapmak yerine ofise giderken yolun üstünden kahve alıyor(d)um, ve bu elektrik-su giderinden daha major bir maddi gidere sahip oluyor.

Sanırım hayat tarzı ile alakalı birazda, elbette öyle düşünmeyenler çıkacaktır ama. Malesef öyle.

o kadarcik sey icin makine acmak cevre dusmanligi, cehalet, saygisizlik, kiroluk ve daha bilumum.

sadece para meselesi degil bu. parasi neyse veririm okuzlugu de yapmasin. net bir sekilde oyle yapmamasini soyleyin.

o makine tek çamaşır için makine doluymuş gibi litrelerce su ve elektrik harcamıyor mu? bi çift çorap için makine çalıştırmak ne demek, bu nasıl mantık? ve sen bunu normal bişeymiş gibi nasıl soruyosun buraya, ben olsam esaslı bi kavga etmiştim.

ayrıca fatura ödemiyor olabilirsiniz ama kullandığınız su ve elektrik ağaçta yetişmiyor sonuçta.

Makine kıyafetleri sürtüştürerek temizliyor, yani harcanan suyu elektriği geçtim tek bir kıyafet atmak gerzeklikten başka bir şey değil teknik olarak.

1 çift çorap için 1.5 saat makine çalıştırmak mı?
Yaptığı aşırı derecede israf ve muhtemelen israf olduğunun da farkında değil. Yani cahil.
Okumuş, öğrenmiş bilinçli biri bunu yapmaz. Çevre bilinci olmayan insanlardan nefret ediyorum, dünyayı bok ediyorlar.

İnsanın içi acır ya. Çok sinirlendim.

arkadasi savunacak degilim ama aslinda bu kafayla her gün tshirt yikamak bile gereksiz, hatta pantolonlari haftada bir yikiyor sanki herkes. elbette bir cift corap icin israf, bu arkadasin sadece tek cift corabi mi var, cok ilginc.

benim evimde camasir makinasinin üstünde asili hangi program ne kadar enerji ve su harciyor.

normalde biriktirir atarim ama 2 tshirt icin calistirdigim olur. 50 lt su harciyor, 0.3 kwh enerji harciyor. eger bu tshirtleri elde yikasam kombi zaten bu kadar enerji harcayacak.

15dklık program bunun için zaten. ama 1 çift çorap için yine açılmaz. yaına tişört vs. eklersin. makine dolar biraz.

kadıköy'de yaşayıp bakırköy'de çalışıyorum işi bırakırım kadıköy' ü bırakmam

Ev değiştirmek de çok pahalı çünkü. 2 kira depozito + taşınma masrafı + bilmemne, + işyerinde ne kadar kalacağın meçhul. Zor yani pis iş.

yalnız yaşanmadığı zamanlarda bazen çoğunluğa yakın olan yerde oturulur ve yollar çekilmek zorunda kalınabilir.

Abim avcilar-pendik.
Uyandi az obce, uzuluyorum bu cocuga :d

Vapura biniyorlar

anadolu çok ucuz derken?

İstanbul’u gerçekten bilmiyorsun

vapur yolculugu yuruyerek ise gitmekten sonraki en rahat sey nerdeyse bu sehirde. eger tek vapurla ise gidip gelebiliyorsa cekiliyor. onun disinda ev degistirmek pahali, gonlune gore ev bulmak zaten milyonda bir falan sans. o yuzden mecbur kaliniyor. yoksa o lanet metrobus filan cekilir is degil.

Cunku herkes aptal, Sen akillisin

Silivri ya da tuzlada oturmuyorsan istanbuldaki bütün evler pahalı yalnız...

Ben önceden 2 saat yol çekiyordum ama sadece metroyla gittiğim için koymuyordu.

Istanbullu olmayan bekar insanlar evlerini de iş yerlerine yakın olacak şekilde taşıyorlar zaten. özellikle de beyaz yakalılar.

Sorun istanbullu için var, adamın ailesi arkadaşları mahallesi vs.ni bırakması gerekiyor, bu trafik mevzusu yüzünden biten ilişkiler var buna rağmen insanlar bulundukları ortamı terk etmeye meyilli değiller.

Selam +1 öncelikle.
Genelde evli olanlarda var ev ile işin uzak olması. Çünkü eşlerden birine yakın tutuluyor ev veya ikisine de orta nokta bulunmaya çalışıyor.
Sonra çocuğu olanlar annesi babasına yakın ev tutuyor ki çocuğu işe giderken bırakabilsinler.
Veya bir ev almış oluyor tuzladan, beylikdüzünden bir siteden. Aldığı evde oturuyor, bir dünya yol gidiyor işe.
Bu arada gerçekten istanbul’u bilmiyorsun sanırım :) esenyurttan işe gelen arkadaşımız (iş avrupada) tuzladan gelenden daha çok trafikte kalıyor.

guitarissimo +1

ev kadıköy, şirket 4.Levent. istanbul'da oturacaksam kadıköy'den başka yerde yaşamak benim huzurumu kaçırır. kaldı ki şirketin servisi var zaten uyuya uyuya gidip geliyoruz.

Soruya İstanbul'u hiç bilmiyorum diye giren insana "herkes aptal, sen akıllısın" demeye gerek yok bence ya. Ben İstanbul'a geleli birkaç ay oldu, hâlâ buradaki bazı şeylere anlam veremiyorum ben de :(

Ben de her gün kıta değiştiriyorum; işime yakın yerlerde eski, leş gibi binalarda eşyalı odalara 1000+ tl istiyorlar. Anadolu'da yeni bina, pırıl pırıl evde oturuyorum, o leş odaya vereceğim parayı deniz otobüsüne verip trafiksiz gidip gelebiliyorum. Arada epey de yürümem gerekiyor ama trafik çekmekten iyidir. Avrupa'da oturan arkadaşım işten 6'da çıkarsa 9'da eve varabiliyor trafik yüzünden, ben 6'da çıksam 7.30'a doğru eve giriyorum. Deniz yoluyla gitmesem çekilmezdi tabii.

gazi mahallesinden ümraniye'ye gidip geldim bir yıl boyunca. sonraki yıl çekmeköye uzandım.

aile, ev taşımanın zorluğu, semtini terk etmek istememe gibi nedenleri var. benim sebep aileydi.

@imelih, o neymiş ya... harbiden, Allah kolaylık versin.

@unionall, evet o boğazdan her gün geçmek harikaydı. işe giderken günaydın derdim; dönüşte de iyi akşamlar, yarın görüşürüz :)

* Anadolu yakası ucuz değil, her iki yakada da daha ucuz ve daha pahalı semtler var
* Tarihsel olarak işyerleri daha çok Avrupa yakasında, özellikle bazı sektörler (bankacılık vs) komple Avrupa yakasında
* Anadolu yakasında şehirleşme daha geç başladı, o yüzden AVR yakasına göre nisbeten daha düzenli bir yapılaşmadan söz edebiliriz (bazen söz edemeyeceğimizi de düşünüyorum ama, kentsel dönüşümle s.tılar şehrin yapısına)
* Eğer işyeri vapur/deniz otobüsü ile ulaşılabilecek gibiyse lokum gibi olur, buna "çekmek" diyemeyiz.
* Genel sebep aileyi oluşturan herkesin İstanbul'un farklı bölgelerinde okuyor / çalışıyor oluşu.

İş ve ev aynı kıtada bile olsa bu şehirde trafik sorunu var, o yüzden normal karşılayabiliyor insanlar yol mesafesini, böyle tahmin ediyorum.

1 sene boyunca kita + sehir degistiriyordum. Istanbul avrupa yakasi eskiden sehrin bati siniri sayilabilecek bir ilcede yasiyorum, isyerim istanbul'un dogu sinirina komsu baska bir sehirdeydi. Evimi seviyorum, ailemle yasiyorum ve ailemle yasamayi seviyorum. Isimi de seviyordum. Servisim vardi. Dolayisiyla yolda okuyacak-izleyecek bir sey bulduktan ya da uyuyabildikten sonra cok da atla deve bir zorlugu yok. Ustune bir de gunde iki kere bogaci manzarasi. Daha ne olsun.

Aslinda bunun nedeni turkiyede bireylerin aileden kopamiyor olusu ve kendi ayaklari ustunde duramiyor olusu yatiyor.

Ilk olarak tr de 35 yasina gelmis bile olsa eleman hala aileyle yasiyor evli degilse. Buldugu is farkli kitada olsa bile evden ayrilmak aklinin ucundan gecmiyor.

Ikinci olarak evlerin yuksek fiyati engel oluyo, aile ile kalmak daha ucuza geliyor.

Ucuncu olarak gebelde bireyler pek mantikli kararlar vermiyorlar her gun 3 saat yolda gecirip 12 saatlik mesai ardindan eve gelip uyuyor, her gun ayni rutinden sanirim ayamiyor olaya.

Zamanin kiymetini bilmiyor kimse. Yolda gecen saatleri hesap etmiyor ya da edemiyor.

millet evine yakın iş bulamıyor, bekarsa zaten ailesiyle yaşıyor genelde, bir raddeden sonra da zaten işyerine yakın ama sosyal hayata daha yakın bi yerlere (beşiktaş, beyoğlu, kadıköy, mecidiyeköy, ortaköy vs..) taşınıyor. mevzubahis kadıköyse işyerine uzak olmasına da tahammül edebilen bir kitle de var.

Nein. Düzgün görünüyor.

Bir paçoz olmak yerine efsane olmaya karar verdiği an almalı. Çünkü bu kızda potansiyel var. Dudakları, burnu, yüz hatları düzgün. Arkadaş bu neymiş diyebileceğim kadar kötü kaşları yok ama günümüzde daha belirgin bir yüz biçimi olanlar daha önde oluyor. Doğallık falan bunlar artık pek işlemiyor.

alırsa çok ince olur,bence güzel.

bence gerek yok

oldukça düzgün, niye aldırsın ki?

Böyle kaşım olsa hayatta aldırmam.

İdo tatlıses gibi kaşım olduğu için aldırıp, biraz rengini açtırıyorum. Zulüm bence, hele o minik minik çıkmakta olan kaşlar :(

neresi düzgün ya, şu kaşa dokunmama modasının da şeyi de çıktı hani. kaş almak inceltmek demek değildir, bununkiler düzeltilebilir.

Doğallık her zaman kazanır, ben de kaşlarımı aldırmıyorum. Gayet düzgün duruyor kaşları.

almali diye bir sey yok, isterse ve kendini öyle mutlu hissediyorsa dokunmaz, hosuna gitmezse alir.

söyle olmali böyle olmali diyerek kendi güzellik anlayisimizla insanlari yorumlamak cok ama cok primitif.

hele pacoz gibi yorumlari okudukca gülüyorum.

Bence gayet güzel ve doğal

Gayet güzel bence. Ama kız da çok güzel, o yüzden kaşlar olumsuz olarak göze çarpmıyor.

Almalı almamalı diyemem. Ama boyle kaşım olsa hiç aldırmam denilecek güzellikte bir kaş degil. Biraz toparlanabilir. Normal, fazlaca daginik bir kaş tipi.

kızın yaşını bilmiyorum ama yaşlı gösteriyo sanki kaşlardan ötürü. ya da daha anaç, yaşlı mı anaç mı emin değilim ama birini gösteriyo ve bu kaşlardan ötürü. ama kötü görünmüyo.

ben toplatırdım altlar çok dağınık, özellikle sonlara doğru.

Kaşlar durmalı ama saçlar muhakkak uzamalı ki kaşların anlamı olsun. Bu saç modeli ile o kaşın havası kalmamış, ortaokul kızları gibi duruyor.

alsın bence.

alsa güzel olur bence.

Azaltmadam toplanmalı ama şekil değiştirilmemeli.

Alsin, almasın diyenler de yallah göz doktoruna.

Kızın dizideki karakteri, fiziği, hali tavrı ile falan kaşları uyumlu. Ben almasını istemezdim.

Bilmeyenler için kız bu;
www.imdb.com
www.instagram.com

Hayır gayet şekilli kaşları var.Alırsa çok incelir.böyle iyi.

alsin, diyenlerin cogu erkek, eminim.

kaslara fazla dokunmuyoruz, cunku bazen alinan killar ebediyen bizi terk eyliyor. 25 yasinda mesele edilmeyebilir; 10 sene sonra aglamaya baslariz.

fotograftaki kaslar etraftan sarartilip farla, kalemle istenilen sekile getirilebilir. kas duzeltmenin tek yolunun onlari yolmak oldugunu zannetmek salaklik... zaten fondoten gecsek, etraftaki ince killar gorunmez olur.

kizin muhtesem kaslari var. farkinda ki, dokunmuyor.

almamalı, yapay kaş dağınık kaştan daha çirkin.

almamalı.

Bu kızın yüzü çok doğal, güzel. Kaşları da olduğu gibi kalmalı.

Kilo kaybı olur ama yağ kaybı bir noktaya kadar az, sonrasında hiç olmaz.

evet. az yiyerek bir yere kadar kilo verilebiliyor. ben 4 kilo vermiştim bu şekilde 3 ayda.

yapman gereken tek sey kalori saymak. yedigin seyin miktari degil kalorisi onemli. dengeli bir beslenme icin dikkat edilmesi gereken cok sey var ama kilo vermek oncelikse ne yersen ye isterse yagli olsun isterse tuzlu olsun kalirisini hesaplamaya calis ve gunluk limitinin ustune cikma, sandalyenden kalkmasan bile kilo verirsin.

et yemiyorsan rejim yaparken bu şekilde beslenmek zorunda kalıyorsun zaten. beslenme dedikleri protein yemek.

cureforlove'ın dediği konulara odaklanan bir diyetisyenle çalış ve kendin de araştır.

diyetin yanında bir parça da hareket edersen hedeflediğinden daha iyi noktaya gelirsin.

az yiyerek kilo vermektense spor ile bunu harmanlayin.

spor en önemli sey insan vücudu icin, beslenme ile desteklerseniz hayat kaliteniz ciddi artiyor. cok degil haftada 3-4 gün gitseniz bile 1,5 saatten farkeder.

bu sekilde ben 15 kilo verdim gecen seneden bu yana.

hiç fazladan spor yapmadan, sadece az ve sağlıklı yiyerek 3-4 ayda 76 kilodan 63 kiloya indim. kendimden yola çıkarak, sorunun cevabı evet.

bünyeye göre de değişiyo o. bende bir aşamada sanırım bedenim direnç gösteriyo. ama vereni de biliyorum bizzat. iki öğün de olur niye olmasın. ama ben üçgen vücut olcam fit olcam diyosan altyapı ve öncesi yoksa zor o iş.

Sıfır spor ile 4 ayda 22 kg verdim.
Ancak, ben o zaman 128 kiloydum tabi. Daha az kilolarda işe yaramayabilir.

Öğlen 12- akşam 8 arası, 2 öğün yemek yiyerek (saat 3-4 gibi kahve,çay içmeli) 15 kilo verdim. ( intermittent fasting ) - 65 kg'den düştüm bu arada, daha yüksek kilolarda daha hızlı gider.
hem sabah kahvaltım hem de akşam yemeğim baya dolu doludur hep.

ben spor da yaptım ama kilo vermenin yolu büyük oranda beslenmeden geçer. O yüzden düşük karbonhidratlı bir diyet ve 2 öğün olayı bence gayet güzel işler, bende öyle oldu en azından.

Benim tavsiyem paraya kıyıp bir seferliğine bu tarz bir makineye sahip olman. Evet ucuz ürünler değil ama bir sefer alıp en az 10-15 sene kullanacağını düşünürsek mantıklı bir yatırım olur. Espresso, cappuchino ve filtre kahve yapma şansın olur. Basınç sisteminden dolayı kahvenin içindeki yağı ve tadı olduğu gibi alırsın, her geçen gün kahveye olan aşkın daha da artar.

Ben Delonghi BCO 420 kullanıyorum. Evime aldığım en değerli makinedir kendisi. Deseler ki TV mi kahve makinesi mi kahve makinesi derim. O derece!

www.cimri.com

Kahve makinesi üreten bir çok marka var. Ama tüm markalar Delonghi'nin patentli sistemlerini kullanır. 3-5 kuruş fazla verip uzun yıllar kullanacağın markaları tercih et. Delonghi ve/ya Nespresso. Gerisi hava civadır.

BCO 420 pahalı dersen BCO 264B öneririm --> www.cimri.com

Keyifli içimler..

Ben de delonghi oneririm. Bendr kahve degirmeni var çok memnunum. Delonghi iyidir.

bende delonghi kullaniyorum espresso icin ama neden ikisi bir üründe ürün aliyorsunuz bunu anlayamadim.

ben olsam kesinlikle ayri ayri alirim ki öyle aldim.

filtre kahve makineleri zaten cok ucuz seyler.

bende sunun eski versiyonu var estetik olarak farkli sadece
www.cimri.com

cok verimli bir makina. tavsiye ederim.

filtre kahve makinasinida en ucuzundan sec, daha iyi olsun dersen sunu alabilirsin
www.cimri.com

outdoor ayakkabilarin cogu spor ayakkabisi kategorisinde ama spor ayakkabilarin en önemli özelligi hava sirkülasyonu saglamalari. hava sirkülasyonu saglayip su gecirmez olmuyor genelde. elbette nefes alan cözümler var, deri ayakkabilar böyle ama onlar sandiginiz kadar nefes almiyor.

dolayisi ile su gecirmez ama spor ayakkabisi pek olmuyor. tavsiye etmem zaten.

bu arada ben tam okumamisim, su gecirmez degil, suya dayanikli olsun demissiniz.

bu konuda en temizi outdoorlar. kayma mevzuu tamamen tabanla alakali. yumusak tabanlar kaymaz.

@kurnaz, evet işte o hava geçirme hevesinden dolayı suya dayanıksız olmaları beni böyle bir arayışa itti. rahat spor ayakkabıların neredeyse hepsi fileli delikli, içeri su sızdırıyor yarım saat yağmur altında kalsam ya da ıslak zeminde yürüsem.

taban yumuşak olsa bile taşa-toprağa iyi tutunsun diye çıkıntılı yapıyorlar outdoor ayakkabıların altını genellikle, dolayısıyla sürtünme azalıyor asıl kaymaya bu sebep oluyor diye düşünüyorum; ne kadar doğru bilemiyorum.

yeri ve olayla birlikte şikayet edebilirsin, tabi kayıt varsa, etrafta mobese olan bir yerdir umarım. yoksa kendin görüntü almaya bak. böyle vasıfsız karaktersizlere dünyayı dar etmek lazım. geçmiş olsun.

En iyisi arac kamerasi alin. O sayede elinizde kanit da olur. Gecmis olsun.

İstanbul mu? Beyazmasa ( Alo 153)
Hatta ordan BİMER'e de yaz.

Plakasını aldıysan sosyal medyada da ifşa edebilirsin.

Trafikte yazılı olmayan altın kural : "arabası daha değerli olan geri adım atmak zorunda". istisnalar dışında işe yarar. Bir bmw mi sıkıştırdı ? Sen de sıkıştır, kaçmak zorunda olan o.

Araç içi kamera alırsan ön ve arkaya birer tane yerleştir, yola çıkmadan önce aç, yapılan bütün itlikleri kaydetsin, şikayetçi ol sonrasında.

türkiye'de kadın şoför olup da araç kamerasız yola çıkmak deli cesareti.

Araç içi kamera on ve arkayı çeken olucak. Ardından CD şekilde trafik polislerine yada dahada uğraşmak istiyorsan Savcılık

Prim birakmayin.

Polise gidin.

araç içi kamera bence gayet mantıklı. Erkek olmama rağmen beni de sıkıştırıyorlar, arkama geçip sellektör yapıyorlar. Ben bu gibi durumlarda aniden frene asılıyorum. arkamdaki piçin bana çarpmamak için panik olmasını zevkle seyrediyorum dikiz aynamdan. Bazen çirkefe karşı çirkef olmak gerekiyor.. Ama bunu abartmamak lazım

yemeği soğutmak yerine yaparken bir yandan ortalığı toplayabilirsin. ben öyle yapıyorum. yemek hazır olduğunda ortada bulaşık kalmamış oluyor. kalmışsa da yapacak bi şey yok, yemeği yerim önce.

ben yaparken temizliyorum, makineye koyuyorum. zamanla kazanılıyor o pratiklik.

Yaparken toparlıyorum bi yandanda sıkıntı olmuyor

Yemeği yaparken bir yandan işim biten ne varsa kaldırıyorum. Çalkalayıp makineye atıyorum, elimde yıkıyorum kaldırıyorum falan en son yemekler pişip tabaklara konacağında tezgah tertemiz oluyor evet. Üzerine bir de yediğimiz içtiğimiz bulaşık biriksin istemiyorum ben de.

Bu güzel de her bulaşıktan sonra tezgahın üzerindekileri indirip her yerleri cifleme huyum biraz şov bence.

Yemeği ocağa koyduktan sonra o esnada çıkanları topluyorum ama yemek olduktan sonra yemeği bekletmem bunun için.
Bulaşık sonra toplansa da olur. Yemeği zamanında ve sıcakken yemem daha önemli.

Bulaşık makinesi boşsa koyarım da çok da şeetmiyorum. Bazen akşam bulaşığı da bekler ertesi günü çok koku yapan bir menü değilse. Üstelik açık mutfağım var. Strese gerek yok.

yok ben yemek yer bulasik yikarim. ama ev daginiksa hayatta bir sey yapamam.

belgrad'dan vardir belki ama onceden arastirmakta fayda var. 4 sene evvel merkezi tren garinda bir tane ingilizce konusan bir gorevli bulamamistim.

varmis.

belgrad-budapeste, oradan budapeste-viyana seferi yapacaksin. totalde bekleme ile 10:30 saat gösteriyor öbb.

elbette var.

nufüzlu aileler her zaman seni istedigin yere sokar. bir cok high profile ailelerin cocuklari ivyde okur mesela, bunlarin bir kismi gercekten iyi egitim aldigi icindir ama büyük cogunlugu tanidik.

ek olarak illa safi tanidik olmasina gerek yok. amerika ve ingilterede özellikle salliyorum bir alanda cok iyisin, diyelim ki malzeme biliminde, ve notlarin bu alan haricinde kötü, ek bir basarin yok ama sipesifik bir noktada cok ilginc bir düsünce tarzin var ya da basarin var. salliyorum mit/harvarddan bir hoca ile calistin ve sana hayran kaldi, tek maili ya da telefonuyla buralara gidebilirsin.

Tabii ki var ama epeyce küçük bir azınlık için var.

Torpil olmayan yer yoktur sanıyorum. İskandinavya'da da var evet.

Yalnız Türkiye'deki gibi yürümüyor torpil işi. Mesela bir iş başvurusunda orada çalışan tanıdığı olan swede ile torpilsiz bir göçmen ikisi de iş tanımına uyuyorsa swede olan girer işi kapar. İstersen kralın yeğeni ol yine de iş tanımına uymayan biri olarak o işe giremezsin. Bizde atıyorum tamamen Egm içinde kriminale polis alınacak mesela, pomemli kimyager vardır, torpili yoktur, giderler tarih öğretmeni torpilli pomemliyi alırlar. Hatta birimin müdürü pomemli sevmiyordur, gider pmyo'lu alır. Liyakatin pek bir önemi yoktur.

@bos gezen

isvec örnegini birebir bilmedigimden cok farkli oldugunu sanmasam dahi onu eliyorum ama amerika, ingiltere, almanya avusturyada o isi bilmeyen alakasiz kisi o ise girebilir. torpil bu zaten.

türkiye kadar bariz ya da cok olmaz bu bambaska bir sey, bazi seyleri herkes bilir ama laf edemez, ama eger olaylar ciddi hal alir skandala dönerse islerini kaybedebilirler.

/Kurnaz

Bu söylediğin şekilde şöyle bir örnek verebilirim burası için; sınavlardan düşük puan alan bir öğrenci var mesela, burada kursu sınav puanı düşük dahi olsa hoca inisiyatifinde mezun edilip sertifika alabilir. Çünkü burada her şeyin göstergesi sınav olarak görülmüyor. Elbette bu noktada öğrencinin kursiyerin hoca ile olan birebir ilişkisi devreye giriyor.

Ama ben abi kardeş bile biliyorum burada birbirine torpil yapmayan. Kardeş sosyalden yardım alıyor, kurum git kendine çırak olabileceğin yer bul diyor, abi yanına çırak olarak alıyor kardeşini. İşe gelmediği günlerde yoklama kağıdında yok yazıyor kardeşini. O günler için o kardeş para alamıyor sosyalden veya hesap vermek zorunda kalıyor vs.

Yani torpil olsa dahi bizdeki seviyeye erişmesi mümkün değil bence.

@bos gezen

Torpilin varolmadigi varolmayan orneklerden degil oldugu ornekleriyle kanitlanir. Varolmamasi ve verdigin ornek olmasi gereken zaten. Black swan olayi gibi. Tum kugular beyazdir onermesini tek bir siyah kugu yikar gecer.

Torpil vardir dunyanin en gelismis ulkelerinde dahi, ama bizimki kadar aleni ve korkusuzca ek olarak yaptirimsiz olmaz ortaya cikinca.

Bahsettiğiniz şeye torpil değil referans denir, torpil ve referans farklı kavramlar. Referans birinin başarılı olacağını taahhüt etmek gibi bir şey, o kurum da o kişinin görüşlerine önem veriyor ise gayet normal, torpilde bunlar yoktur. onun için referansın etik olarak bir sorunu olmaz.

Onedrive, Google drive gibi bulut depolama alın. Bedava olanlar iş görür. Sonra onların pc için senkronizasyon zımbırtısı olur. Bir dosya atarsınız bu senkron için. Örneğin masaüstünde X isimli dosya açarsın, dersin ki bunu xdrive ile sürekli senkron et. Sizin sunum dosyasını bu klasörde yaratıp oradan çıkarmadan kullanıp hep orada tutun. Bu sayede işiniz bitince bulutta günce hali kalır siz bişi yapmasanız da. Çökerse pc buluttan çekersin

office365 dosyadaki her türlü değişiklikte yedeklemeyi yapıyor diye biliyorum.

office 365 ayarlari yapilirsa saveleri clouda atiyor zaten. hatta ürünün kendisi stream service.

kisaca office 365 kullanin temiz temiz.

Kayak montu yeter. Icine de atlet (ben yun atlet giyiyorum, termal de tercih edilebilir) tshirt kazak/uzun kollu uclusu.

Ayakkabi olarak disi deri, ici tuylu/kurklu bi cizme giymistim. Herhangi bi kislik outdoor ayakkabisi da olur. Ya da dedigim gibi ici kurklu/tuylu bisey.

Pantolon da icine yun kulotlu corap giyiyodum. Bu arada ben oradaykennhava -28 idi :D -10 olsa pantolon icine corap giymezdim ama aliskanlik meselesi.

Atki, bere ve eldiven onemli ama cok.

north face, jack wolfskinin cogu montu dertsizce bu geziyi yapmaniza olanak saglar.

bunun yaninda soguga karsi korunmak icin dikkat edilmesi gereken en önemli sey kalinlik ya da kislik seyler degil, katman katman giyinmektir.

üstte ve altta termal iclik varsa, corap ve ayakkabi kaliteli ise pek sirtiniz yere gelmez. monttan cok daha önemli bu 4 sey. mont önemsiz degil ama bunlar daha dikkatli secilmesi gereken seyler.

-10 cok cok sikintili degildir.

ek olarak duruma göre kesinlikle günes gözlügü ve düzgün cilt kremi alin. asagi yukari her sene degismekle 10-30 gün arasi -10 civari geciyor burada, yilin 4-5 ayi 0 derece civarlarinda, ben bu sekilde korunuyorum soguktan. isin zorlayan kismi indoor ve outdoor arasindaki sicaklik farki, kisin genelde mont üzeri tshirt giyiyorum bu sekilde.

atkı, bere ve eldivenin önemi hususunda kuehles hanıma katılıyorum. ben decathlon'dan yapmıştım ölümcül kış alışverişimi. quechua'nın yeşil montu var, ondan almıştım. yaklaşık bir ay boyunca minimum -2, maksimum -24, ortalama -10 civarında gezmiş ve üşümemiştim. yani yine üşünüyor da hiç "hemen eve gitmem lazım" düşüncesi olmuyor, dişlerin takırdamıyor.

ben atkı yerine şey kullandıydım, buff diyorlar galiba, o nane. hem boynumu hem ağzımı kapatıyordu, hatta bazen kendimden geçip burnuma kadar çektiğim oluyordu. iki kat çorap ve İÇ DONU da ekledin mi tamamdır. şahsımca dikkat edilmesi gereken hususlar,

* ya çoraplar ince ya da bot bol olsun, iki kat çorap kan dolaşımını engellememeli veya ayağı sıkmamalı. yoksa kan akışını iyice yavaşlatacağın için bir saatin sonunda ayaklarını hissetmezsin beş kat çorap giysen bile.

* çok kat giyinmek iyi değil, daha fazla üşütür ve hatta terleteceği için muhtemelen direkt hasta eder. güzel bir atlet, üstüne kazak-gömlek tarzı bi' şey, onun üstüne de sağlam bir mont iyidir.

gittiğim yerde bana "sıcak tutmaya çalışma, o zaman daha kötü hissedersin, canını çok sıkmayacak kadar üşümen lazım" demişlerdi. haklılarmış. lahana gibi beş kat giyindiğimde çok daha fazla rahatsız hissediyordum şahsen.

-17'leri gormustuk o gun kopenhag'da columbia montum vardi pek etkilemedi. 2 saat kadar sonra bacaklardan usumeye baslamistim ama bi tek pantol giydigim icin.

Şifre var. Ama bazilari onu da istiyor allaha emanet fotograflar falan.

telefonda fotolar sd kartta oluyor kartı çekip veriyorum. açık uygulamaların da oturumunu kapatıp verirsin.

pcde de usb ya da bulutta yedekli oluyor fotolar. ama genellikle şifreli zip yapıyorum foto klasörünü.

eger oldugu yerde bozulduysa ve reset atamiyorsak(fabrika ayarlari etc.) vermiyoruz.

ben garantisi devam eden telefonu ve muhtemelen degistirilecek telefonu vermedim servise.

100-200€ icin bu güvenlik sikintisi ya da bunun düsüncesini yasamaya degmez.

harddiski söker yada sıfırlar veririm. başka türlü asla. telefon içinde eğer resetleyebilecek durumdaysam resetler veririm. yoksa ciddi söylüyorum vermem. : )

Yedek-format-servis.

büyütec olabilir ama bazi noktalardan cekilmis makto fotolari yapistirabilirsiniz yakinlara ya da altta aciklamarin yanina.

bakin yakinslastirilmisi var seklinde.

sinek hapsetmek icin olabilir sanki.

Feromon Tuzagi diye gecer, bocekleri yakalamaya yarar.

çam ağaçlarını ve ormanları kurutan bir böcek var, onları yakalamak için konulmuş şeyler.

telefon uygulamalari var, hatta cogu cok güzel calisiyorlar.

play.google.com

play.google.com

Sagol fakat lokal bir cozum ariyorum.

@dunal

lokal cözüm olarak eski bir telefonun wifi özelligini kapatarak dummy bicimde bu appleri kullanarak usb ile bilgisayara aktarabilirsiniz.

think global act local:)

(git: www.hepsiburada.com)

bu tarz bir şey işini görebilir

Bir tanıdıkta döküman okuyucu varsa, kolay ve hızlıca taranır hepsi. Renkli olmayacaksa dakikada neredeyse 100 tane taranır.

Mesaj atarsan silerler.

oradaki her yazi senin malin ve dilersen sildirebilirsin. aksi yazar ama pek bir gecerliligi yok.

nasil orada yazdiklarindan dolayi polis senin kapina dayanabiliyorsa, onlar sadece aracilar, bundan dolayi tüm haklar sana ait. eger tamamen seni anonim tutup, tamamen yasal sorumlulugu sirkete alsalardi, bu durumda haklariniz esit oluyordu, yani yarisi senin yarisi onlarin seklinde. bu durum söz konusu degil.

Ayarlarda eksi seylere icerik saglamak istiyorum/istemiyorum diye bi secenek vardi sanki

basit tavuklu seyler. tavuk sote mesela.

Dürümler.
İstediğin her şeyi soteleyip lavaşa sarıyorsun. Onu da içine yağlı kağıt koyduğun aluminyum folyoya.

geçmiş olsun iletişim bilgileri yoksa laptop içinde (şirket telefon vs) taksicinin ulaşması imkansıza yakın bir ihtimal bindiğin yerde kamera falan varsa taksi plakasını yada durağını bulursun gidip kameradan izlemeyi rica edip.

Mutlaka patronu ara haber et.

acilen polise gidin, derdinizi anlatin, mobese kamerasina bakabilirler plaka cikar, oradan yürürsünüz.

olmadi indiginiz yerde kuruyemisci etc varsa plakaya onlarda bakabilirler güvenlik kamerasindan.

Müdürünü ara önce.

(git: www.iteo.org.tr)
Taksiciler odasına durumu izah edin belki yardımcı olabilirler

sizin değil matbaacının sorumluluğunda diye biliyorum. teslim almayın. matbaacı ile görüştünüz mü? illa alın kullanın dememiştir. onlar bilir prosedürü.

Ne yapacagim var mi, sen nisanli biri nisan atsa ve ardindan bu alternatif dunyada hemen baskasini bulup siparisi merve & abuzer yerine asuman & abuzer e cevirse, sen adama merve & abuzer sekerlerini gondersen ne yapar?

Bu siparisi cop haline getirmis matbaa, ne almak ne para vermek zorundasin. Isi yapan kisi dikkat edecek biraz.

kardeş cok sorun yok telaşlanma.aynısı benımde başıma geldi. vergi dairesi değiştirince fatura koçanları elimde patlamıştı.

cozum basit. matbaa sana üzerinde doğru vergi dairesinin yazdıgı bant şeklinde bir etiket basıyor.sende tum faturalara o etiketi yapıştiriyorsun elle. 2 saate falan 4-5 kocan bitiririsin. biraz çirkin duruyor ama olsun. evrak nede olsa ticari bişey olduğu için çok dikkat edilmiyor.

Baskan sikinti yok. Benin faturada sirket adim baska. Isim degisikliginden sonra yebi fatura bastirmadim. Sticker yapistiriyorum.

Baska yerle anlasin. Daha once bir ceviri isi yaptirmistim. Kimlik numarami yanlis yazmis soyadimi yanlis yazmis para vermedim kabul da etmedim.

Çünkü ne kadar çok Mah, o kadar kalın telefon demek. Hem kalın, hem kenar boşlukları fazla.

pil teknolojisinin gelişim hızı diğer teknolojilerin gelişim hızının yanında çok çok yavaş. ilk mobil telefonlar misal 3310 muhtemelen 400-500 mah pille çalışıyordu ama şarjı günlerce rahatlıkla yetiyordu ama yapabildikleri kısıtlıydı. mevcut akıllı telefonlar bilgisayarla yarışacak düzeyde işlem yapabiliyorlar. su yakmıyor bu aletler tabii doğal olarak :)

etna'nın da dediği gibi, kapasitesi büyük pil demek kendisinin de büyük olması demek. telefonlarda en çok yer kaplayan parça açık ara pil. küçük pil ve büyük kapasite bi araya geldiğinde belki de pilin şarj edilebilme sayısı düşüyordur, ya da başka bir şeyi, kalitesi vs detaylı bilmiyorum.

isletim sistemi desteklemesi acisindan da ileriye donuk bir telefon oldugunu sanmiyorum. detaylara baktigimda android 7.0 varmis, guncellendi mi bilmiyorum ama o telefonun oreo guncellemesi zor veya baska bir deyisle o guncellemeyi vermezler.

olay tamamen en son çıkanı almak belli bir kitle için. hem yazılımsal, hem de donanımsal olarak. pil gücünü powerbank ile idare ediyorlar.

5000 mah batarya hem daha kalinlik demek hem de illa ki daha uzun batarya omru demekk degil. Mesela note 8 veya s8 gibi flagship telefonlarin 300p kusur bataryasi ama yakin omurleri vardir sebebi de yazilimsal.

Ya en buyuk neden 3000 mah pil ile 5000 mah pil arasinda en az 20-30 gr belkide 50 grama varan fark olabiliyor. Cogu insan icin ciddi agir.


Ek olarak 5000 mah piller ancak 5.5 inch ekranlilarda olabiliyor cok kalin ve buyuk yapmadikca o buyuklukten asagisina koyamazsin bu pilleri, fizikselnolarak buyuk pil cunku.

Ihtiyaca gore insanlar aliyorlar ya da almiyorlar.

Ben su saatten sonra 4000-5000 mah asagi telefon kullanmam. Simdi 5 binlik bi telefon var bende gunde aktif olarak cok kullansam bile gunluk %40 i geciremiyorum telefonda, iki full aktif gun kullaninca %20-30 pil kaliyor. Cok buyuk rahatlik.

sırf özentilikten, popüler kültürden dolayı alma gözünü seveyim ya. al arçelik telve mis gibi kahveni iç.

filtre kahve oldukca basit ve kolay bir sey.

eve ucuz bir makina alarak bunu cözebilirsin. ya da french press.

ben sahsen bir noktadan sonra günde 2 fincan kahve icmenin biraz hamallik oldugunu görünce espressoya döndüm. hayatimdaki en güzel islerden biriydi.

git bir Tchibo mağazasına, sor söylerler, toparlarsın malzemeleri oradan.

NOT: Entel plaza çalışanlarında makineler tozlandı, moka potlar, Chemexler, V60'lar falan gözbebeği şu aralar. Üçüncü nesil/dalga falan deniyor, herkes ayrı bir dalga anlayacağın.

hediye olarak french press geldi. onunla yapıyorum. günde 5-6 fincan içmiyorsan makine gereksiz. bendeki french press kahve dünyasının.

Nescafe falan içeceğine filtre kahve iç daha iyi.

Alman gereken şeyler: 1 adet french press ve french press'e uygun çekilmiş kahve.

İkisi de Starbucks'ta satılıyor. French press'i başka yerlerden daha uygun fiyata da alabilirsin.

Kahveyi starbucks'tan al. Bence kahveleri iyi. Alırken paketin sağ tarafında bir kavrulma skalası var. Blonde'dan Dark'a giden bir çizgi. Damak tadına göre seçersin.

Paketi aldıtan sonra kasada direkt çektir. Aksi halde sonradan götürünce çekmeyebiliyorlar. Çektirmek istediğinde neye göre olsun diye sorar. French Press dersin. Biraz daha iri kıyım çekiyor.

yapımı türk kahvesinden daha kolay. tchibo, starbucks gibi bir yerden kahve al. alırken kağıt filtre için öğütün, dersin. bir tane şu ucuzlarından kahve makinesi al. kağıt filtre rossmann da ucuz oradan alırsın. bu kadar.yapımı basit. kahve paketinin üstünde yazıyor. ha bu arada türk kahvesinin keyfi ayrıdır, filtrenin ki ayrı. filtre kahveyi zaten erken saatlerde uyanmak için türk kahvesini de akşam keyif olsun diye içersin.

ihtyacınız olan 4 şey var. sıcak su, çekilmiş kavhe, french press, kupa. afiyet olsun.

French press filtre kahve yapmıyor, demlenmiş kahve yapıyor, haberiniz olsun. Filtre kahve istiyorsan ya makine ya da aeropress gibi kağıt filtreye sahip aletler gerekiyor.

havalı plaza çalışanı olmak istiyorsan aeropress al, bak bi fiyatına

burada paylasabilirsiniz.

Saka mi bu? On yildir surekli adamin alkol bagimliligi yazilip ciziliyor.

öyle mi alkol bağımlılığı varmış. dindar biri değilmiydi o. şaka değil aklımda öyle kalmış. edit: şimdi okudum da kumar, içki ne ararsan varmış adamda.

naim süleymanoglunda nedeni bilmiyorum ama siroz hepatit sonucu olusabiliyor.

Sporcularin kullandigi cesitli ilaclar var o yuzden de olmus olabilir.

alkol bagimlilarina veya tedavi gorenlerine nakil yapilmiyor diye biliyorum ama burada arkadasi verdiyse tabi istisna olabilir. arkadasi vermeden de listeye almislardi. alkolik olsa, listeye giremezdi.

bence cesitli preparatlar kullandiysa gelisim icin ondandir.

ilaç ve alkol kullanamış olsa bile powerliftingçi olduğu için çok çok yüksek kalorili diyeti oluyor onların. O kadar kaloride karaciğeri pörtletiyor. 2 kavanoz bal, 2 litre limonata, 3 kilo et yediğini düşün bir günde. Onların menüleri öyle.

şamil şam'da böbrek hastasıymış ve en sonunda karaciğer yetmezliği olmuş. hepatite çevirmiş. sporcuların sonu pek iyiye çıkmıyor. zamanında protein tozu kullandıklarından mı ki acep?

protein tozu uzun vadede böbreklere zararlı. ancak hastanelik etmez, kanser yapmaz, karaciğeri bitirmez.

naim in sorunu beslenme kaynaklı. kendi ağırlığının 3 katından fazlasını kaldırmak için yüksek kalori tüketmek şart.

Adamın son halini en son 3-4 sene önce gördüm ve bildiğin kiloluydu yani sağlıksız beslenme ile de kesin alakası var göbek çevresi bayağı yağlıydı karaciğer yağlanması filan bayağı artmıştır

baya ağır içici diye biliyorum kendisi, ağır beslenmeyle falan birleşince sıkıntı olmuştur karaciğerinde

ben 900 liraya hazır kit aldım (demonte), bütün parçaları kendim alsaydım kabaca yarı yarıya farkederdi ama tek tek parçayla uğraş, kargo bekle, uyumsuzsa değişim süreci falan filan uğraşmak istemedim.

sabrın ve vaktin varsa toplayabilirsin tabi zor bir şey değil, hazır parça listesi vardır facebook gruplarında.

Kit al gec. 3d yazici yapmak zor bir sey degil. Parca al birlestir zaten.

bu ara baya moda oldu tek tek parçaları öğreneyim yapayım sipariş edeyim dersen 500 lira gözden çıkar sıkıntılar doğarsa 600 filan tutar belki yada kit olarak demişler o daha mantıklı. bizim hocaların çoğunda var odasında üretiyorlar ufak tefek parçalar.
maddi durum varsa alınmalı bence tasarım, üretim çok şey katıyor bence. para kazanayım alacam.

acikcasi pek fark edecegini sanmiyorum. kosu ayakkabilari genelde giydiklerim icinde en rahatlari oluyor.

aynen camussarin dedigi gibi dag tas yoksa kosu alin gecin.

kilo fazlacana ise kondüsyon bisikletini kullanmanizi öneririm. cok kilolu olup yürüyüsle dizlere yüklenmenin anlami yok.

Koşu ayakkabısı. Yürüyüş ayakkabılarının yastıklaması olmuyor genelde, yastıklaması güzel iyi bir koşu ayakkabısı rahat bir yürüyüş çıkartır.

Ben de kosu ayakkabisi diyorum. Nike in airzoom modelleri guzel oluyor.

aynen rahat modeller var mı? koşu ayakkabılarında öneriniz nedir?

Koşu +1

Şimdiye kadar nike, asics, skechers ve salomon'un koşu ayakkabılarını kullandım, en rahatı Skechers diyordum ta ki Adidas boost alana kadar. Bütçenin elverdiği bir boost modeli diyorum.

üstü fileli, tabanı memory foam olanından baksın.

Adidas ultra boost, kendi sitesinde donem donem indirimler oluyor

koşu ++

koşu ayakkabıları daha hafif ve hava geçirgenliği daha fazla oluyor; yalnız yağmur, kar, çamurda yürüyüş ayakkabısı döver.

Russell Brand'in bağımlılık üstüne Recovery diye bir kitabı çıktı, onu aldım.
John Green'in yeni kitabı Turtles All The Way Down.
Dan Brown'ın Origin'i.

En son üç tanesi bunlar.

Dorian Gray'in Portresi

Sevin okyay - hakikaten

Pınar ilkiz'in sevin okyay ile yaptığı nehir söyleşi

Floransa büyücüsü, bir Noel Şarkısı ve Mişima'dan bir maskenin itirafları.

Aeden - Azra Kohen
Terapi Defteri - Deniz Bolsoy Erdem
Müslümanca Yaşamak - Rasim Özdenören
Lili ve Yedi Çocuğu - Tülin Kozikoğlu
Amok Koşucusu / Olağanüstü Bir Gece - Stefan Zweig

Sabahattin Ali : Kağnı, Ses, Esirler
Dostoyevski : Budala

Orhan Pamuk - Kırmızı Saçlı Kadın

Vize haftası nedeniyle tam başlayamadım. Fak dı sistım.

Moby Dick-Herman Melville
Arthur Gordon Pym'in Öyküsü-Edgar Allan Poe
Buzlar Sfenksi-Jules Verne (Arthur Gordon Pym'in Öyküsü'nün devamı)

Evolution: The Human Odyssey

bütün iyiler biraz küskündür - nilay örnek

Kırmızı ve Siyah-Stendhal
Momo-Michael Ende
Yalnızız-Peyami Safa

beyaz zambaklar ülkesinde- Grigory Petrov

Dövmeli bedenler: Bir beden sosyolojisi kitabı

dün kazuo ishiguro'nun the remains of the day'ini aldım. bayağıdır almak istiyordum, iyi oldu.

haruki murakami'nin colorless tsukuru tazaki and his years of pilgrimage'ını aldım.

bir de hanya yanagihara'nın a little life'ını aldım. bundan ne beklemem gerektiğini bilmiyorum ama şu zamana kadar japon yazarlar (ishiguro japon kökenli ingiliz gerçi, 6 yaşında falan taşınmışlardı sanırım londra'ya) ile ilgili düşüncelerim olumlu.

not: ben de hiçbirine başlamadım henüz. başka zaman okumak üzere aldım. şu an okumakta olduğum epey de uzun bir şey var zaten. (muhtemelen bu üçü arasında ilk okuyacağım şey the remains of the day olacak)

güzel duyuru olmuş.

-saatleri ayarlama enstitüsü
-homo deus

the honest truth about dishonesty - dan ariely.

Carlo Ginzburg - Peynir ve Kurtlar: Bir 16. Yüzyıl Değirmencisinin Evreni

okumadım henüz.

W. G. Sebald -Rings of Saturn; Emigrants; Vertigo

Logicomix
Dostoyevski - İkiz
Truman Capote - Çimen Türküsü
Gustave Flaubert - Üç Hikâye

yaşar kemal'in filler sultanı ve kırmızı sakallı topal karınca kitabını aldım.

grange; kongo 'ya ağıt (bitti, güzeldi)
dan brown; başlangıç (yeni başladım)

Dunya x-men dunyasi gibi islemediginden bu bioenerji uzmani unvanlibkisiler dolandiricidan baska bir sey degil.

alternatif tıp yöntemleri hakkında düşünürken şunlar üzerinden ilerleyebilirsiniz

-bir yöntem her hastalığı tedavi edebilir mi? (Bazıları bunu iddia eder)
-yalnızca kaynım iyileşti tarzı olumlu yorumlar sizi tatmin edecek mi? (bu yöntemlerin bilimsel dayanağı bulunmaz)
-eğer psikolojik olarak olumlu etkisi varsa ve sizin buna ihtiyacınız varsa bu yöntemler bunu sağlayabilir, bunun için para ödemeye gönüllü müsünüz?

Lütfen yapmayın, dolandırıcılara para kazandırmayın.

Hangi şehirdesiniz bilmiyorum ama mesela Eskişehir'de Hikmet Hassa var, eskiden ESOGÜ'de tüp bebek anabilim dalı başkanıydı, şimdi kendi muayenehanesinde devam ediyor. Böyle uzman doktorlardan görüş alabilirsiniz.

ben bioenerjiye inanıyorum. doğru yapılsa her şeye iyi gelebilir. halam insanların karın ağrılarını, baş ağrılarını falan geçiriyor mesela ilginç bir şekilde. onun dışında şu çok klasik olan parmakların ucuyla insan kaldırma muhabbeti var. ben kaç kere yaptım, bana da çok yaptılar. gerçekten koca koca adamları kaldırabiliyorsun. ama tabi ki her şeyde olduğu gibi bu bebek için bioenerji konusunda da yüz kişi ben uzmanım diyorsa doksanı sahtekardır, doğrusunu bulmak zor iş.

ben sizin yerinizde olsam birilerine para vererek bunu yaptırmazdım sanırım. yani kanlı canlı örnekler falan görmem lazım önce. o bile ne kadar inandırıcı olur bilemiyorum.

ama bu bioenerji sadece belli bir kişide yok, hepimizde var sadece kullanmayı bilmiyoruz. bunun tekniklerini internetten öğrenerek gerçek tedavinin yanında ek olarak bunu da kendi kendinize yapabilirsiniz. hem uygulaması da hoş bir şey. dokunmak, hissetmek falan. bildiğim kadarıyla amaç birinin enerjisini karşısındakine aktarması olduğu için, eğer yumurtalarda problem varsa erkeğin karısına bioenerji uygulaması gerekir tahminimce.

bunun için harcamayı düşündüğünüz meblağ ile psikolojik destek almanızı öneririm.

@istanbul kanatlarimin altinda.

buyrun sizi deneylere davet ediyorum.

insan kaldirmismis. denge bilekligi varsa belki ama yoksa olmaz.

Bana kalırsa biyoenerji uzmanının yaptığı tedavinin türbelere gidip adak adamaktan farkı yok. İnançlı biriyseniz bunu deneyin daha iyi. Sonuçta ikisinin de faydası psikolojik olarak insanı o şeyin olacağına inandırmak. Biyoenerjinin, inanç temelli yöntemlerin hepsinin katkısı; normalde olmayacağını düşündüğümüz, stres yaptığımız, kaygılandığımız şeyin olacağına inanmak için aracı olmaları.

@kurnaz

dediğin şey yazarın sorduğu soruyla alakalı olmadığı gibi, yalan söylediğimi de nereden çıkardın bilemiyorum. ama evet, herhangi 4 kişi işaret parmaklarının ucunda herhangi bir ağırlıktaki bir insanı kaldırabilir. duyuru ortamında bunun deneyini yapmam biraz imkansız takdir edersin ki. ama eğer ilgilenirsen nasıl yapıldığını anlatayım, sen dene.

@istanbul kanatlarimin altinda.

soru ile tamamen alakali. olayin varligi ile alakali.

ya bizim 3 yasinda inandigimiz seylere hala inanan birini görünce sasirdim.

bilmeyenler icin arkadasin bahsettigi olay su
www.youtube.com
www.youtube.com

ama bunu yapinca kendini zannettigi su
www.youtube.com

@kurnaz

şirkette youtube açamıyorum, akşam aklıma gelirse bakarım.

neyse. sen bioenerjiye 3 yaşıdayken mi inanıyordun yani? baya olgunmuşsun o zaman. bioenerji dediğimiz şey 5000 yıllık geçmişi olan yoga felsefesinde bile vardır. yoga yaparken enerjinin bedeninde dolaşmasını hissedersin, enerjinin en çok toplandığı bölge olan parmak uçlarından ihtiyacın olan herhangi bir yerine geçmesini hissedersin. yani şu an ne anlatsam boş çünkü birisi bunu denemeden anlayamaz.

bir de sen korteksinle düşünmeye o kadar odaklanmışsın ki, aslında beyninin 72%lik kısmına ulaşıp kendini çok daha fazla açabilecekken malesef sadece sana öğretilen bilimsel kısımda kalmayı seçiyorsun. daha açık ve kabullenici olmalısın. yüzlerce yıl önce dünyanın yuvarlak olduğu söylenirken düz diye iddia edenler senin atalarınmış işte.

@istanbul kanatlarimin altinda'nın cevabında bahsi geçen; neden sonuç ilişkisi dahilinde açıklanamayan, çalışma mekanizması hakkında kimsenin bir şey söyleyemediği, ölçülemeyen, insanların hassasiyetleri üzerinden maddi çıkar elde edilen bioenerji ve alternatif tıbba dair daha bir sürü şeyi üzerine 10 kere düşünmeden ciddiye almamak gerek.

insan kendi özelinde bunlarla kafayı bozacak kadar hayal aleminde yaşayabilir ancak ailevi bir sağlık durumu karşısında çaresiz ve savunmasız insanları bu gerzekliğe dahil etmek için gerekli motivasyonu nereden buluyorlar anlamıyorum.

@zgrydn

pozitif bilime oturtulamayan şeyleri yok sayıyorsun yani?

oysa o işler pek öyle olmuyor. örneğin psikanalizme bakalım. psikanalizmde rüya analizi yapılır ve kişinin bilinçaltındaki kaygıları giderilmeye çalışılır. psikanalistler kimdir? örneğin freud. freud sinir bilimcidir tıp mezunudur. tıbba ek olarak mitoloji, antropoloji, filoloji, sosyoloji, folkloristik gibi konularda da eğitim almıştır ve böylece psikanaliz teorisini o ortaya çıkarmıştır. ancak bu konu hiçbir zaman (günümüzde dahi) bilimsel verilere oturtulamadığı için modern tıpta bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmez. ancak bu varolmadığını ve işe yaramadığını göstermez.

ayrıca doktorların çoğunluğu alternatif tıp tekniklerinin tek başına değil ama modern tıpla birlikte uygulandığında hastaya çok fayda sağladığını kabul ederler. (alternatif tıp derken falcı hacı hoca vs'ye gidip hastalığının iyileşmesini ummaktan bahsetmiyorum)

bundan maddi çıkar elde edilmesi konusuna nereden gelindi ben anlamadım. zaten soruyu soran yazara bu iş için para vermemesini, internetten kolayca bulabileceği bioenerji teknikleriyle kendi kendine denemesini önerdim ben.

soğan kürü denedin mi?

Bioenerji uzmanı bilemiyorum enerji ile ilgisi var bence her şeyin.. tuğçe ışınsu yu instagramda takip edip iletişime geçebilir eşiniz, seans da veriyor birebir.. çokça faydasını gördüğünü belirtenler var, umarım size de yardımcı olur..

biyoenerji, kuantum danışmanlığı falan gibi şeyler tamamen yalan. enerji öyle üzerinde el tutarak aktarılacak bir şey değil.

ama kaptırmak istediğiniz fazla gelen bir meblağ varsa, istediğiniz bir biyoenerji uzmanına giderek kurtulabilirsiniz, başka bir faydası olmaz.

Pek çoğu şarlatan bunların, umut taciri. Varsa da işini doğru düzgün yapanı ben tanımıyorum. Belki vardır. Yalnız bunlardan biri beni tehdit etmişti o geldi aklıma şimdi. :) Bu kadın felçli hastaları ayağa kaldıran, kanseri bile iyileştiren bir biyoenerji uzmanıymış bir de (yersen)

Teslim ettiğimiz işi beğenmeyen bu uzman hanım çirkefe bağlayıp bana telefonda sana öyle enejiler göndereceğim ki, batacaksın insan içine çıkamayacaksın vb. gibi tehditler savurmuştu. Ben de valla buyrun hodri meydan elinizden geleni yapın bakalım dediydim. :)

Yahu benim gibi seküler, ateist, burçlara bile inanmayan, hayatında kahve falı bile baktırmamış bir kadını tehdit ettiği şeye bak. Histerik şey yaa, bak aklıma geldi şimdi, bekliyorum hala bi şey de olmadı.

Bilimin bencesi sencesi olmaz. Sadece para dokmek de degil mesele, insanlarin basina neler geliyor. Lutfen bilimsel bilginin disina cikmayin, kendinize zarar vermeyin.

Eger iciniz rahat etsin diye konunun bilimselligini arastirmak istiyorsaniz ve Ingilizceniz varsa, suradan makale aratabilirsiniz: www.ncbi.nlm.nih.gov

Acamadiginiz bir makale olursa link gonderin, yollarim. Aklinizi karistiran makaleleri konusabiliriz. Lutfen kendinize zarar, sarlatanlara prim vermeyin.

Katiyen prim vermeyin. Bir etkisi olmaz.
Yaşınız genç ise, yapacağınız tek şey: bu konuyu erteleyip, rahat olmak... Sadece rahat olun, bunu düşünmeyin ve korunmayın. 1 yıl sonra gebelik yoksa yine merkeze gidin.
Çocuğunuz olduğunda, başkasına vereceğiniz tavsiye de bu olacak.

10. denemesinde gebelik elde edebilmiş çok insan var, maalesef bu işler böyle. Şimdi her bekleyiş ve negatif sonuçta stres daha da artıyor, bu da gebeliği direkt etkileyebilen bir şey. İnstagramda merve ipek öztürk diye bir kadın var, aynı sizin gibi defalarca tüp bebek denemesi olumsuz sonuçlanmış bir kadın. en son bir nefes terapisine gidiyor ve bunun yumurtalarına oksijen mi ulaşmıyormuş aslında neymiş meğersem ondan olmuyormuş, neyse terapi işe yarıyor ve kadın sonrasında hamile kalıyor. 4 yaşında acayip akıllı bi kızı var şu an. Ted konuşması falan vardı bi bakın. Biyoenerji değil ama stresten uzaklaşacak yollar izlemeniz ve nefes terapisini almanız yararlı olabilir, araştırın.

bizim de bebeğimiz olmuyor. sorun kimde acaba? bizim önce eşimde dna hasarı çıktı, en son düzelttik. 6 önce doktor kesin olur bebeğiniz demişti hala olmadı. geçen de ben tahlil yaptırdım fsh yüksek çıktı diğerleri normal. şimdi keten tohumu yiyorum. bir kaç ay daha duracağım olmazsa cebecide tüp bebek deneyip sonra tamamen bırakacağım. tabi Allah'tan istemeye devam.

evet.

İngilizce biliyorsun ya, o bildiğin ingilizce'yi uluslararası alanda kanıtlayan belgedir toefl.

Misal arıyorum gittin Finlandiya'ya bir şekilde yaşıyorsun. İngilizce var mı? Diye sordular var dedin. Ee nerde derlerse toefl sonucunu gösterirsin. Ehliyet gibi.

resmi islerde ise yarar, gocmenlik gibi. is gorusmelerinde ise yarayacagini pek sanmiyorum.
ingiltere, kanada gocmenlik icin ielts sonucu ile ilgileniyor sanirim

toefl'in suresi var bir de o yuzden isine yarayacagi zaman alman lazim, oyle alayim kenarda dursun yok. 2 sene mi neydi ben girdigimde. 2 seneden sonra gerektiginde tekrar sinava girmen gerekiyor.

kobo cok daha iyi gibi kagit üzerinde. 2010dan beri klasik kindle kullanan biri olarak amazonun servislerinden cok memnunum o baska.

kindle servisle geliyor, aldiginiz ya da okudugunuz kitabi farkli yerlerde okuyup kaldiginiz yerden devam edebilmek harika bir sey, ben bazen telefondan bazen normal tabletten okuyup kindlea geciyorum. bu durumda oldukca faydali kindle.

ama kindle oasis 7 inch, kobo aura one 7,8 inch, bu ciddi fark aslinda. bu ekran boyutu önemli ise kobo, yoksa kindle secin gecin.

kindle = iphone. Macera aramaya gerek yok.

İş görüşmesinde hobilerdeki bilardo ve playstation sayesinde müdürle goygoy yaparak daha samimi bir ortam yakaladığım olmuştu. Görüşme sonucunda işe alınmıştım.
Her satır bir fırsat yaratabilir diye düşünüyorum. Yazmanızı tavsiye ederim.

hobiler degil ama aktiviteler olarak yazabilirsiniz, @artci sancinin bahsettigi durumlara gebe olabilir.

stajlarin yeri iyi ise yazabilirsiniz, tek satir seklinde olabilir.

Ya ben de aynen senin gibi önemsiz görüp yazmıyordum hobi filan da profesyonel biri eklemem gerektiğini söyledi. Bazen sadece ona bakıyorlarmış benzer nitelikteki kimseler arasında seçim yapmak için. Eklemek mühim sanırım.

edge of tomorrow

time lapse

direkt olarak zamanda yolculuk degil bazilari ama önerebileceklerim:

childhood's end(kisisel favorim)
predestination
coherence
frequently asked questions about time travel
the man from earth
kpax
frequency

source code

happy death day çıktı bi de yeni. izlemedim ama türü seviyosan bakabilirsin.

havaalanlarından nefret ediyorum açıkcası, yine de otobüslerden daha iyi gibiler,ama bir çok sefer olan bir şehire uçakla gitmek yerine, uber ile anlaşıp gittiğim oldu.

değil.
bildiğim kadarı ile istanbuldan en yakın uçuş kütahya'ya (40 dk kadar sürüyor).

evden çık uçağa bin in merkeze git gene 3-4 saat arası sürüyor.
araba ile 4.5 saat

ancak arabada oturmak ile o uçak yolculuğu boyunca koşuşturma hesaplandığında uçak çok çok daha az yorucu.

Şahsi fikrim böyle hele izmir antalya dersen komple araba ile gitmek akıl karı gelmiyor(imkanın varsa tabi)

yurt içi ise 1 saat yeterli olabilir ama yurt dışıysa imkansız denebilir. sırası, pasaportu, check-in'i derken biraz zor.

tabi ki arabayla 2-3 saatlik mesafeleri uçakla gitmek aynı süre denebilir (ki zaten uçuş da olmaz sanıyorum pek) ama uçakla 1 saat bekleme 1 saat gidiş dediğiniz bir yolculuk araçla en az 7-8 saat sürecektir.

ayrıca havaalanı olmayan bir şehirden gidiyorsanız veya havaalanı olmayan bir şehre iniyorsanız bu süreleri de hesaplamanız lazım.

kısacası uzun mesafeler için havaalanı da yakınsa uçak iyidir, kısa mesafeler için arabayla veya diğer araçlarla git gel daha rahat bence.

zaten ucak yolculugunun önerilmedigi mesafeler var.

mesela viyana münih arasi ucakla yanlis hatirlamiyorsam 40-50 dk gibi bir sey sürüyor. 30 dk minimum önceden orada olmak gerek, pratikte 45-60 dk olur bu.

havaalni sehir disinda biraz 30 dk en az o sürüyor evin lokasyonuna göre. münihte keza sehre gitmek en az 30-40 dk.

totalde en az 3 saat yani. ek olarak in bin yolculuk yoruyor.

trenle zaten sehir icinden sehir icine tam 4 saat. daha rahat tren.

kisaca avrupa icinde 400 km sonrasi ucak kendini mantikli konuma getiriyor.

bazi lokasyonlarda bu 600-700 km bile olabilir. paris lyon arasi mesela 400 km ama 2 saat trenle.

İlk ucusumda bagaj da vericem diye bir dört saat filan erken gitmiştim havaalanına sjskdkdm aslında hiç gerek yok. Yurt içi uçuş ise ve mobil biniş kartı varsa bi saat yetip artıyor bile. Bilmeyen için o anlattığını süreçler çok sıkıntılı gibi dursa da aslında çok basit. Otobüste üç saat yolculuk bile öldürüyor insani. O yüzden uçak mantikli bence çoğu sehirler için.

Yurtiçinde senin binişinden çok bavulun binişi etkiliyor süreyi. Hesaplayanlardan olalım; 150 kişi aynı uçacağa binecek ve 5 dakikalık aralıkta en az 2-3 uçak kalkacak hava alanından. O bavullar arabalarla uçaklara taşınacak, dev bir kaldırıcı düzenek kurulacak, kargo bölümüne kaldırılarak yüklenecek bavullar ve düzenek indirilip geri indirilecek. Haliyle tek tek konmuyor bavullar. Toplu halde arabalarla, çekicilerle uçağa taşınıyor. Sen yarım saat kala gidersen, o bavulu diğerlerinden ayırıp doğru uçağa giden bant sistemine yüklemek, oradan uçağa arabalarla aktarmak zorlaşır. Sen kontrollerden geçebilsen bile, babulun uçağa yetişemez. Bavulun zamanın seninkinden kritik yurtiçinde.

Yurtdışı için zaten gümrük sırası, check in işlemleri derken iki saat ancak yetiyor. Geçende 2.5 saat erken gittim ama ikinci bavul verdiğim ve firmalar arası bilgisayar sistemi karışıklığı olduğu için koştura koştura yetiştm uçağa.

havalimanına ulaşma, kontrollerden geçip uçağa yerleşip uçağın yerden kalktığı ana kadar zaman çok uzun. sonrasında inince bagaj bekleme konusu da epey zaman alıyor. şehir merkezlerinden uzak olduğu için inilen ve binilen limanlardan merkezlere gidilirken zaman kaybı büyük. ülkeler arası türkiye için kullanmak elbet çok mantıklı. ama şehirden şehire bazen daha zahmetsiz yollar olabiliyor.

babam da sizin gibi düşünüyor. süreden ziyade indi bindisi de fazla.

bodrum turgutreis'te bir yazlığımız var. babam hep otobüsle gider. ankara behçelievler'de oturuyor zaten.. evden taksiye biniyor, 10 dakikada aşti. otobüse biniyor, 12 saat gece yolculuğu uyuya uyuya. sabah turgutreis'te iniyor, garajdan taksiye biniyor, 5 dakikada ev.

uçakla giderse evden taksiye biniyor aşti (veya stadyumun ordaki belko air durağı). taksiden in, belko'ya bin. 1 saat havaalanı yolu. havaalanında belko'dan in, tek tek bütün bagajları aletten geçir, laptop'ı çantadan çıkar aç, geri koy, bu arada ceplerde ne varsa çıkar dök kemerine kadar. götür bagajları ver, salona geçerken aynı terane bi daha. 1 saat yol. uçaktan in iki saat valiz bekle. onları al çıkışta havaş veya muttaş'a bin, 1 saat yol, bodrum garajda in. onca bavulla git turgutreis minibüsü bul, minibüse bin yarım saat yol, turgutreis'te in. taksiye bin, 5 dakikada ev.

adamı bir sefer uçakla yolladım, eziyet oldu. buradan otobüse biniyor, orada turgutreis'te iniyor, 12 saat. uçak teranesi de erken gitmesiyle falan 4-5 saati buluyor ama indirmesi bindirmesi eziyet.

Evet cok yorucu. Net.

alttan delik açıp, üstten disk pamukları yerleştirip pamukluk yapabilirsin. dışını da süslersin.

youtu.be

Wi fi anteni

Kedi maması istasyonu. Bir plastik tabağa yapıştır, alt kısma iki parmak yuksekliginde bir şerit kesik yap, mama yenildikçe tabağa gelmeye devam etsin.

@ismayil

kedim yok hocam, napayim kedi mi alayim bir de? :)