(bkz: paralegal)

rachel avukat değil. aynen paralegal. bir nevi sipesifik alanda çalışan sekreter.

oradaki tüm avukatlar harvard mezunu. diğer çalışanlar filan, temizlikçi etc. harvard mezunu değil yani.

amerikada hukuk okumak icin daha once bi lisans bitirmen sart. liseden sonra direk hukuk fakultesinde girilmiyor bildigim kadariyla. hukukta yanilmiyosam 2 yil zaten. yani rachel uni mezunu, pratik kismini ogrenmis ve paralegal olmus.

Almanyada torrenti arada bir kullaniyorum. Deli gibi yardirmadiginiz surece sorun olmuyor. Ozellikle de guncel iceriklere dikkat ediliyormus diye duydum. Onun haricinde bir cok programı ofis vb torrentten indirdim. Ceza da gelmedi.bir kereden bir şey olmaz, zaten yanılmıyorsam once bir uyarı alıyorsunuz.

ya baya yasak ve çat diye ceza geliyor. vpn tabii ki çözer de tek bi şey indirip bırakacağım aslında. burada film falan kiralama olayı var, güzel, samimi bir ritüel, onla hallediyorum filmleri. ama bu mavericks'i sadece torrent'ten indirebileceğim sanırım. bu yüzden de tek bi şey için vpn falan uğraşmak istemiyorum.

tamamdır here we go o zaman, indireyim gitsin. zaten ismime falan da kayıtlı değil, 30 dakikada bir yeniden login oluyorsun...vs. gerçi torrent onla çalışacak mı acaba, onu da merak ediyorum şimdi. deneyeyim bi bari.

son care trden biri drive falan upload etsin diyeceğim de artık kaç gün sürer orasını bilmem

yalnız bu arada yukarda direkt purevpn reklamı çıktı. şu google da ne korkutucu şey he.

torrent yüzünden 970€ ceza ödemis biri olarak, kesinlikle tavsiye etmiyorum, degmez.

var tabi. kapında alman polisi belirir ansızın.

amazon video var almanyada, netflixten çok daha iyi ve ucuz. yıllık 70€ ama içine amazondan alacağın her şey için bedava shipping, bedava spotify tarzı amazon music, netflixin daha iyisi amazon video var. hiç bir şey değil, üni bağıntılı email varsa 35 olmuş.

Put.io

private trackerları takip etmiyorlar(veya edemiyorlar) diye biliyorum ben. Gidip thepiratebay'den indirme yani :p

yalniz almanya'da bu sene basinda büyük tartismalar sonucu yasa degisti. starbucks'in internetinden ceza gerektiren bir sey indirdigin zaman bundan starbucks mesul olmuyor. o indirmeye yapan cihazi bulup ona ceza kesiliyor. O yol da kapandi yani haberiniz olsun

antopoloji kusu, teşekkürler bilgi için, iyi oldu bunu öğrendiğim. gerçi mavericks yerine yosemite yükledim doğal yollardan, şimdilik fena gözükmüyor.

hocam valla torrentten indirmek istediğinde eşler kısmından hangi iplerin upload(paylaştığını) ettiğini görebiliyorsun. paylaşan adam indiriyordur da zaten. dinamik ip'den nasıl mac adresine ulaşırlar da seni bulurlar fikrim yok ama becerebiliyorsan varsa dosya sitelerine yüklenmiş oradan download et.

sl78, yasaktır herhalde. Yoksa teoride Mavericks de ücretsiz aslında.

Donmuyorlar. Kimk sansli doğuyor belli ki. Eksi derecelerde Alman sogugunda ben lahana gibi kat kat giyinmişken dondurma yiyenleri ya da bagri acik gezenleri gordukce buna karar verdim.

Daha bugün sordum birine. Bor beni boğuyo yaa dedi

Geçen hazırlıksız yakalandığımdan bileği açık çıktım, çok da etkilemedi beni.

Ben de bugün aynı şeyi düşündüm; donmuyorlarmis.

dışarsı son bir kaç gündür -5 , -10 arasında değişiyor burada. benim bileklerim hep açık, elimde eldiven olsa da açık rahatsız oluyorum.

Bilekleri açık dolaşanlardanım, donmuyorum. Bacaktan ya da ayaktan üşümüyorum pek.

Referans kitapları diye geçiyor genelde bunlar ntv Yayınları bu konuda gayet güzel işler çıkarıyor.

Hayvanlardan tanrılara sapiens

tüfek mikrop ve çelik - jared diamond,
blink - malcolm gladwell,
tipping point - malcolm gladwell,
Economics - Stiglitz, ya da Mankiw.

Konusu fizik veya matematik de olabilir.

Hayvanlardan tanrılara sapiens
evrim kuramı ve mekanizmaları

Astronomi olur ise;

Yıldızların Altında / Michael Rowan Robinson

ben sürekli kullanıyorum bir sıkıntı yok bende.

Ben de sürekli kullanıyorum. 2 bilgisayar, 1 telefon arasında hiç senkron sorunu yaşamadım.

Edit: İşletim sistemi ya da cihaz farketmez sanırım ama bilgisayarlar MacBook Pro ve MacBook Air, telefon iPhone 7 Plus

Herhangi bir sıkıntı yaşamadım.

Hiçbir sorun yaşamıyorum, telefondan bilgisayara, bilgisayardan telefona cart diye gidiyor notlarım.

Android N kullanıyorum.

ben de bir suru uygulama kullandim. en iyisinin keep oldugunu dusunuyorum. pusbhbullet'la keep apayri dunyalar. nasil mukayese edebiliyorsunux anlamiyorum. bu arada google keep uninstall et telefondan. olmadan telefona gformat:(

bende gayet düzgün, cihaz ayarlarınızı kontrol edin. senkron sorunu olabilir.

Sorunsuz kullanıyorum ve çok memnunum.

mba türkiye dışındaki top school denen ismini duyunca wuuu denilen yerlerde yapılır. yoksa eğitim endüstrisine para kaptırırsınız.

illa tr diyorsanız, koç, bilgi, boğaziçi derim.

Allah sabır versin, o bedeninden ayrı simdi. çürüse ya da çürümese de bişiy farketmez. inancını bilmiyorum ama inanctan bagımsız konusma sansım yok, islam'a göre bir uykuda bizi bekliyor ahiret icin. cok da kısa gelecekmiş uykusu. kendini helak etme.

kabir azabı falan yok mu islama göre? hristiyan inancına göre uyuyor şu an.

www.youtube.com :/

@cekilmis gayfe bi susar mısın basubadelmevt ağlıyor şu an.

Durumu inancına göre değişir. Net söyleyebileceğim evet çürüdü ve fiziksel olarak hiçbir şey hissetmiyor. Gerisini kimse bilemez.

çok arabesk gelecek ama bir kişi ancak onu seven/hatırlayan son kişi de onu unuttuğunda ölür.
bunun dışında fiziksel olarak ne olduğunu soruyorsanız, artık bedeni ile işi yok. ekosisteme dahil olmaktan başka hiçbir işlevi olmayan bir et parçasından ibaretiz hepimiz öldüğümüzde.
ama yine de acı veriyorsa çürüdüğünü düşünmek, belki bir ağaç bir bitki olarak hayata döndüğünü düşünün, zira bizim kalıntılarımız besliyor aslında bitkileri vs.

Ben mezar kavramini gereksiy bulan biriyim, muhtemelen tam curumemistir.

Olum hayatin bir parcasi, cok takilmamak gerek, hepimiz olecegiz, 1800 lu yillarda dogmus sadece bir insan kaldi dunyada.

islama göre durumu merak eden varsa yasin 51-54'u kontrol etmesi yeterli olacaktır.

m.youtube.com

link'i playlist'ten veriyorum ki, diger video'lari da izleyip biraz kafa dagitin.

Herkes asıl mıntıkasına döndü. Ölüm falan yok, bu olaya "ölüm" deyip ölüme ise yok oluş, çürüme anlamlarını yükleyen biziz.

Beden aslına döndü, topraktandı zaten toprağa dönüştü. Ruh ve/veya can da (tam olarak ayırt edemediğim için böyle diyorum) birer enerji çeşidi oldukları (5 duyurumuzun algılayamadığı veya farkında olamadığı birer enerji çeşidi oldukları) için o hallerine geri döndüler veya bedenden sıyrılınca açığa çıktılar.

Hiçbir şey yokken var olmaz, varken yok olmaz. Bizim algılarımız eksiktir, sınırlıdır.

valla etse de ben şu aralar rezervasyondan dolayı red yiyenlerin çokluğunu duyuyorum. eskiden hiç olmazdı bu.

rezervasyon değil kesilmiş bilet istiyorlarmış artık bazı görevliler. dikkatli olun.

peki uçak bileti rezervasyonu yapıp başka bir şeyle mi gideceksin? eğer cevabın hayırsa o bileti al. uçakla gitmeyeceksen rezervasyon yaptırıp konsoloslukta şansını dene.

gideceğiniz yere göre değişebilir ama promosyonlu biletler ve tarih değiştirme/iade olanların fiyatlarına bakın. kimi havayolu belli tutarlara değiştiriyor ya da iptal ediyor. yani biletin toplam tutarını riske atmaktansa o ekstra para konur en azından sonra da kullanılabilir red durumunda.

Aslında ülkeden ülkeye değişiyor bu. Bazısı için rezervasyon yetiyor, bazısı için ise direkt bileti istiyorlar.

duş olabilir gibi geldi.

evet 4cm az geliyor olabilir. 7 cm yapın yüksekliği. pudra kokusuna karşı hassasiyeti olabilir. her kedi sevmiyor kokulu şeyleri. kokusuz kum deneyin bir de. son olarak mahremiyeti seviyor olabilir. üstü kapalı bir tuvalet kabı tercih edin veya bir süre yalnız bırakın. yalnız başına yapsın yani.

nereye yapıyor? kaç aylık?

kumu beğenmemiş olabilir.
tuvaletini alın çöpe atmayın ama kumun içine gömün. orasını tuvaleti bellesin.

4 cm az.

eşeleyeceği ve tuvaletini gömebileceği kadar derin olması lazım. ondandır. kum güzel bir kum, markadan değildir.

@cedex 5, 6 aylık bir kedi. Önceden dışarıda besliyordum. Şimdi içeriye aldım. Tuvaletini dışarıya, bahçede hep yaptığı bir yer var. Kuma yapmayinca mecbur oraya cikariyorum. Oraya yapıyor. Sonra eve aliyorum yine.

örnek gerekiyordur belki?

www.eksiduyuru.com

bir parca daha once pisledigi kumdan koyun yeni kuma. benimsemesi icin koku olur. kumu kazar gibi yapin patilerini tutup... olmadi, pislemeye alistigi yere biraz yeni kumdan yayin.

Toprak, hava, su kaynaklı ısı pompaları var.
Katı/sıvı yakıtlı kalorifer sistemleri var, yani bildiğimiz kazan.

Kömür, odun, mazot, elektrik bunlardan en az birini kullanman gerek. Yine her türlü domaltıyor adamlar yani. Kaçışın yok. Bunlara ilave güneş enerji (hem elektrik anlamında hem de su ısıtma olarak) sistemleri de kullanabilirsin ama destek vazifesi görür, tüm enerjiyi burdan alamazsın.

aktif degil pasif sistemlere yonelebilirsiniz.

simdi tam olarak turkiye fiyatlarindan emin degilim ama sunlar alternatif olabilir.

en basta evi isitmayin kendiniz isinin, yani tum evi isitmaktansa siki giyinin ve sicak su torbasi etc koyun ayaginiza, ayak isindiktan sonra vücut daha rahat isinacaktir. ama bu suyun isitilmasinda da enerji harcayacaksiniy fakat oldukca az olacaktir.

evdeki harcama, kacak yapan yerleri kisin, izole edin, mesela kapiyi surekli kapali tutun odada, 3-4 saatte bir havalandirin, kapinin altina hava giris cikisini azaltacak zimbirtilari takin.

siki giyinip iyi beslenin.

cayi ocakta tutmayin. teelicht denen bu ufak ikea mumlarindan aln ve cayi demledikten sonra bunlarin uzerine koyun 2 tanesiuzerine kyabilirsiniz.
www.ikea.com.tr

bu mumlarin 100 tanesi avrupada 2 euro. tr de 15 tl cok sacma.

daha sonra camlari iyice yalitin, ev kapisini da yalitin. kaloriferi sabit sicaklikta calistirin. gece yatarken tamamen kapatin, 20 derecedeki oda da sabaha kadar 21-22 dereceye cikar izole edilmisse.

ufak mobil sömineler var. bu sömineler bir odayi coook fazla isitmaya yetiyor, aklinizda olsun.
material-kontor.de

ama unutmayin hava cikisini kontrol etmeli ve odadaki oksijeni ayarlamalisiniy yoksa oksijeni yer bitirir. ara ara acabilirsiniz.

bu arada pelet sobasi benim dediklerimdenmis zaten.

12 daireli apartmanımız var aylık 3500 tl doğalgaz faturası ödüyoruz. eskiden 7000 tl ödüyorduk. bu tasarrufu nasıl sağladığımızı anlatırım da ısıttığınız yer nerede ve bina kaç m2 biraz anlatır mısınız?
ayrıca 500-1000 tl çok uçuk bir aralık. gerçekten ne kadar geliyor fatura?
ısıtma rejiminiz nedir? bazı insanlar gece uyurken de içeriyi 28 derece yapmaya çalışıyorlar. kapı cam açık uyumuyorsunuzdur herhalde.
cevaplarınızı yazdıktan sonra güzel bir cevap verebilirim.

Nasıl 500 lira 1000 lira fatura gelebiliyor anlamadım. Önce onu söylersen belki onu düşürebilirsin.

hakkaten bin lira ne? atölye mi var? 90 derecede mi yakıyorsun kombiyi?
gaz yağı sobalarına bak bi derim.

slm,

1000 tl biraz abartı oldu sanırım.

Ama kış zamanı 500 tl nin altına düşmüyor. en soğuk kış zamanlarında 750 tl ye kadar çıkabiliyor.

Ev şişlide Yüksekçe bir binada oturuyorum. tüm istanbulu izleyebilecek bir kattayım.

Şunu belirteyim evin izolasyonu çok zayıf

500-750 bile çok. duvardan çok pencere var heralde. güneş ve rüzgar enerjisiyle elektrik üretip onu kullanman haricinde bir fikir gelmedi aklıma. kuzineli kalorifer sistemi gördüm ama bacayı nereye bağlarsın bilemedim onu. onlar da pahalı zaten. yükseğe odun kömür veya pelet çıkarmak ne kadar kolay olur veya nereye istiflenir, bunlarda diğer sorunlar.

şöyle bir şey var:

www.cosa.com.tr

bununla evin sıcaklığını her zamana göre farklı verip, tasarruf edebilirsin. ya da bunun yerine manuel olarak ise, evde 12 saatten fazla olmayacaksanız yatarken kombiyi kapatıp, ertesi gün işten gelince en düşük sıcaklığa ayarlayın, bu şekilde bayağı tasarruf edersiniz.

tabak diye bir birim yok. gram cinsinden verin.

edit: en sevmediğim hesaplardır bu işler. bunu şöyle anlatayım, nasa roket yollayacak marsa, basın bülteninde 50 depo benzin koyduk, 20 tabak makarna var depoda, 100 çay kaşığı nitro var gazlasın motoru diye. bunu ciddiye alabilir misiniz? bunun bir geçerliliği olmaz.

@kurnaz nihahahahahhahaha :)

dostum bunu anlamayacak ne var? bi labbak pilav işte :))))

Not: labbak en sevdiğim ölçü birimidir.

@fjack

pardon kardeşim

1 milyon 345 bin 231 kilokalori diyorum, referans tabağım şu
www.worldslargestthings.com

ne bilim kaç gram bir tabak pilav. ölç işte gözünle:)

tabak değil çanak o

@kurnaz

yanlış anlaşılmasın, yaklaşımını çok sevdim. hatta hayal ettim nasa yetkililerini basın toplantısında :))

50 depo roket mazoduna 10 kürek nitro döküp üstüne 2 dımık hidrojen karıştırdık en kötü burdan venüse neyim varın gardaaaş :) çok dur gak yapma amma çok yakan :)))

Baya kalorilidr.

kurnaz'a katılmakla beraber şunu yolluyorum.

www.google.com.tr

şimdi lokantaya göre de değişir. mesela esnaf lokantasında yediğin yağlı pilav ile çin lokantasında yediğin buharda pilav arasında da bayağı fark var hani.

ben de bunu bırakıp kaçayım.

he bi de kalorisini geçin, mazot yağı ile yapılan pilav ile aldığınız yağları dünya çevresinde koşsanız da yakamayacağınız. Pis yağlar hücrelere zarar veriyi.

kindle.

kindle demeye gelmiştim

Fitbit tarzı bir akıllı bileklik olabilir.

kindle'ı var :(

onu anlatan bir objeyle birlikte www.bobblehead.com.tr

bluetooth kulaklıklar çok kullanışlı. öyle bir şey olabilir.
www.amazon.de

www.amazon.de

starbucks termosu olabilir.

kapsülsüz espresso makinesi olabilir.
www.amazon.de

Eğer kitap seviyorsa exlibris (kitap) mührü. yudumis var Facebook'ta güzel unutulmaz bir hediye olur.

ne tarz bir arkadaş? kız mı erkek mi? yaşı kaç?

Instax kamera veya güzel bir bluetooth speaker' a kimse hayır demez :) yanına da erkek-kız durumuna göre güzel bi kokulu mum, çikolata veya 1 şişe gin-çikolata :))

temel merakları neler? cinsiyet yaş iş?

yaş 30. iş arkadaşı.

EKobilet e bakabilirsiniz, aktarmali ucuz olabilir.

Biletlerinizin tarihiyle oynayabilirsiniz, haftasonuna denk geliyorsa haftaicine almak gibi. Ya da pzt ise saliya almak vb.

Amerikada ya da avrupada bir tatile denk gelmedigine dikkat edebilirsiniz vb.

easyjet'e de bir bak.

İnsanların normalde tercih etmediği günlere bak. Mil satın al başkalarından. Kendin avans mil kullan

1400 lira çıkıyor genelde o da british ile. sanırım base fiyat bu. indirim kodu falan yakalarsan öyle alabilirsin anca.
o değil easyjet ile nereye gidecek ayıptır sorması?

kıtalararası biletlerde genelde promo bilet olayı pek olmaz. ondan ne kadar erken alırsanız o kadar karlıdır.

bazen zaman bazında pahalılaşmalar olabiliyor, mesela 20 bin kişilik kongreler gibi durumlar bilet fiyatını uçurabilir.

en uygun lufthansa bence. veya bana hep oyle denk geldi.

ocak cok yakin ve gidecegin eyaletler aktarma ucuslarin bol oldugu populer eyaletler. nerden bakarsan bak 1400$dan asagi biraz zor.

ben asus laptop klavyesini amazondan aldım.

ben samsung klavyesine bira dökmüştüm. aynı bilgisayarcılar 100-120 çektiler internetten 30-35 liraya bir tane aldım. şuan onun ile yazıyorum. fakat klavye büyük ihtimalle orjinal değil. 3 senelik eski klavyemde hiç bir harf soyulmazken. 1 senelik bu klavyem de yavaş yavaş soyulmalar başladı.

haa bu arada, 30-35 tl ye gittigidiyordan klavyeyi alıp kendim takamayınca 40 tl ye bilgisayarcıya taktırdım. daha ucuza takan birisini bulamadım.

klavye dediğin çok alengirli bir şey değilse orjinal olmasına da gerek yok. ben 30 liraya aldım kullanıyorum. ama yanınızda olsun ve onlar taksın.

ben de ilk önce kendim aldım internetten. her şeyi aynı. sadece bağlantı kablosu ters yöne gidiyor diye olmadı. karaköyden aldım sonra 30 liraya onlar taktılar.

model de söylememişsiniz

türk kahvesi kiti yap bir tane gönder. içinde kahve, cezve ve 2 tane fincan olsun. yanına da küçük lokumlar koy.

Leblebi çeşitlemesi paketi. Kahveli, şekerli, tuzlu, biberli...

hangi şehirde olduğunu bilmiyorum ama istanbul'da yaşıyorsan kadıköy de şekerci cafer den bir karışık paket hazırlatabilirsin şeker ve lokumlardan oluşan .
aynı sokakta hacı bekir'den badem ezmesi olabilir.
ben yollamıştım bayılmışlardı .

Kestane şekeri

Baklava nasıl gönderilir bilmiyorum ama baklava. Herkes bayılıyor. Türk kahvesi seti bence de.

Makarna benzeri bir şey diye erişte gönder mesela.

Türk kahvesi, benim arkadaşım o kadar sevmişti ki günde beş bardak yapıyordu çocuk. İçim dışım kahve olmuştu. İyi olur.

Eğer yemek yapabilen biriyse bir miktar kuru domates, patlıcan falan koyabilirsin bence. Patlıcana bayılıyorlar genelde ve buranın mor patlıcanları çok iyi bence

Ev yapımı yeşil zeytin ve taze köy peyniri. Orda taze peynirler pek tercih edilmiyor değişiklik olur. Zeytin de ev yapımı görmemiştir muhakkak.

Anzer balı, ben bile göremedim henüz (o.o)

Böyle şeyler, sadece dinlenme tesisi ürünü olmasın bence. Onlar her yerde var :/

hazır yöresel çorbalardan seçeceğiniz bir kaç tane olabilir. pişirmesi kolay, az buçuk tadı da var.

bence pestil yolla, plase cevizli sucuk.

turkish viagra kikiki dersin.

www.lisacmarketing.com

İtalyana türk kahvesi ve sirke göndermek mi? Ben o italyan olsam bunu küfür olarak algılarım.karışık lokum yaptır gönder en güzeli. Baklava gitmez.

yiyecek degil ama mesela aynisefa merhemi olabilir. gecen paylasilmisti su site;

kircocuklari.wordpress.com

avrupa ağız tadına cevizli yaz helvası daha yakın.

baklava göndermemeniz şimdiye kadar garip geldi.

kaliteli sucuk gönderip bunu pişir ekmek arasına domatesle koy diyebilirsiniz.

baklava
yaz helvası
ekmek kadayıfı
sucuk
kadayıf
simit

Yerel peynirlerden gonderebilirsin, acili sucuk, pismaniye, lokum filan

Degil. Cok da kullandigim bir kelime aslinda.

Alternatif oneriniz var mi ayni anlami tasiyan? Ben bilmiyorum cunku.

değil.

Yersiz kullanan çok, o anlarda itici evet. Denemek yerine kullanan var mesela. Örn. "Spor araba deneyimlemedim hiç". O ne yahu sürmedim de geç diye çemkiresim gelir böylelere.

değil. tecrübe etmek anlamına gelir. güzeldir.

tecrübe arapça kökenlidir. deneyim deneyden denemekten gelir ve sanırım türkçedir.

içi oldukça dolu bir kelime, bilgi beceri öğrenmek anlamında kullanılıyor genelde, hayat da bir yandan deneyimsel öğrenme.

Türkçede olmadığı halde kullanılan sikim gibi fiillerden daha iyi.

kelimenin kendisinde bir şey yok da yerli yersiz kullanılması çok sinir bozucu"lardanım ben de. ayrıca "tecrübe arapça" demek çok mantıksız. bugün kullandığımız kelimelerin belki de yarısı arapçadan, farsçadan, fransızcadan vs. alınma. iyi o zaman arapça diye her şeyi g*tümüzden kelime uydurarak türkçeleştirelim. türk kültürünün ve dilinin araplaştırılmasından nefret eden birisi olarak bu tavrı komik ve anlamsız buluyorum açıkçası. kültürel ve coğrafi etkileşimle asimilasyonu aynı kefeye koymamak lazım.

@der meister

cevabımda g*tümüzden kelime uyduralım ve artık türkçe kökenli olmayan hiçbir kelimeyi kullanmayalım demedim.

bir kelimenin türkçesi varken arapçasını kullanmak ne kadar gerekli ve doğru tartışılır.

ama komikse gülebilirsiniz.

bana da direk olamamış sanatçı tribini cagrıstırıyor:)

yoo itici değil ama tecrübe edinmek de diyebilirsin denemekle deneyimlemek farklı şeyler

yoo, değil.

bence değil.

hiç bundan dolayı oturup ağlayasım filan gelmedi.

kat kat giyiniyorsanız ya bir rahatsızlık vardır, ya iyi beslenmiyorsunuzdur ya da kıyafetlerinizi yanlış seçiyorsunuz.

ben kışın ort 0 derece bazen -15 derece olan bir yerde yaşıyorum, tişört, bir ince soft polar ve bir de montla yanıyorum. ayakkabıda bot.

kısaca kötü giyiniyorsunuz bence. iyi kıyafetle tek katta bile üşümez ve daralmazsınız.

ya da kansızlık ve/veya tiroitle ilgili bi probleminiz vardır?
ben de benzer hisler icindeyim

çok kat kat giyinmeye de gerek yok, polyester ağırlıklı giyinmedikten sonra. ucuz dye aldığınız şeyler hep bu şekilde geri dönüyor işte.

ayrıca soğuk dinç tutuyor, daha sağlıklı hissediyorum. kuzey, soğuk tarafların insanlara abk, cilt problemleri yok gibi, bebek gibiler. hep soğuk işte. bu motive kaynağı olabilir :D

kışın psikolojik etkisini bir kenara bırakarak kan değerlerine bir baktırmanı öneririm. deli gibi üşüyen bir insandım hep, b12 tedavisi görüyorum, dışarıda 7 derece hava var ve üşümüyorum. üşümeyince güzel bir şeymiş soğuk, insanı dinçleştiriyor. havanın erken kararmasını ise hala sevmiyorum.

Biraz B ve B12 vitamini almaya calis.

Kış mevsimi en çok kitap okuyabildiğim mevsim, böyle motive ediyorum kendimi.

kalın kalın polyester kazaklar giymek yerine ince ve hafif termal içlik-hırka, kazak giyin. buff tarzı şeyler kullanın tamamdır.

ben içi polar kabanın içine t-shirt giyiyorum. kabanım da öyle nortface falan değil yani yanlış anlaşılması. sadece içi termal/polar

yıpranıyorum +1

kan tahlili yaptır - demir eksikliği vs olabilir bende var ilaç kullanıyorum hala üşüyorum kısmet.
paraya kıy - sıcak tutan su geçirmeyen bir kar botu (adidasın var bende skandal rahat) ve aşırı kalın olmadan da sıcak tutan popo altı bir mont al. en altında ve kollarında lastikli bir bölüm olmasına dikkat et oralardan hava girmesin. izmirli olduğum için kar botu ne beeğ diyerek geçen yıllarıma yanıyorum iki senedir kışlarım daha kaliteli geçiyor.
kendi odana dikkat et - sabahları yataktan çıkıp giyindiğim zamanlar en çok ağladığım zamanlar kışın, mutlaka elektrik sobası oluyor odamda kalkar kalkmaz yakıyorum çıkana kadar vücudum iyice ısınmış oluyor montu falan da odada giyip alev topu gibi atıyorum kendimi dışarı o beni in bin işe gelene kadar idare ediyor.
içlik şov - nikinden dolayı kadın olduğunu var sayıyor ve şimdiye dek çıtçıt mucizesiyle hala tanışmadıysan illa da alttan çıt çıtlı body diyorum. hayat kurtarıyor.

burdan ben de kaynak yapıcam ama, nasıl soğuğa alışıyorsunuz? yani kan değerlerim her şey normal olmasına rağmen hep üşüyorum ama hala soğuğa alışamadım. üstüne kat kat giyinmeden meydan mı okuyayım alışmak için? ne kadar sürede alıştınız bunu başaranlar?

tam tersi, yazdan nefret ediyorum. soğukla başa çıkabilirsin ama sıcakla başa çıkamıyorsun. yazın kendimi sürekli mayışmış hissederken kışın zinde hissediyorum.

kıyafetin, botun sağlam olduğu sürece donmazsın. kat kat giyinmek yanlış değildir bu arada. kat kat ama ince katlar olacak. çok kalın giyinince terliyorsun bu sefer misal sırtın yine ıslak oluyor ve donuyorsun.

önerilerim şöyle,
1. ince katmanlar halinde giyin, polar mutlaka kullan, çok soğuksa termal içlik kullan, hem alt hem üst. imkan varsa north face'in thermoball montlarının reklamını yapıcam yine, onlardan al. kaztüyü gibi ıslanınca çöp de olmuyor.
2. gün içerisinde çok hareket edeceksen kalın giyinme, terlememek lazım.
3. en çok ısıyı baştan ve boyundan kaybederiz. bere ve atkı mutlaka kullan.
4. mutlaka ama mutlaka iyi bir botun olsun. ayaklar ıslanınca bütün vücut üşür, üstün ne kadar kalın olsa da.
5. ellerini ısıtmak için cep ısıtıcılar var onlardan kullanabilirsin.
6. evde kombi açık olsa da banyodan çıkınca faaln üşünüyor. küçük fanlı ısıtıcılar var, banyoda kullanabilirsin.

aynı his yazın gelip beni buluyor. o sıcak bütün bedenim üzerinde bir ağırlık gibi çöküyor. durduğu yerde terliyor insan. soğumak için elinden geleni yapıyor. yürürken bunalıyorum. toplu taşımaya binerken dertleniyorum. bir yerden bir yere giderken 10 kere düşünüyorum. her attığım adım işkenceye dönüyor. yürümek istemiyorum. uyanamıyorum, ki çok uyuyan biri de değilimdir. uyanma süresi artıyor demek daha doğru sanırım.

ama kış öyle mi, çok daha zinde hissediyorum kendimi. insanlar da bilgisayarlardaki işlemciler gibi. soğukta daha iyi çalışıyorlar bence. sıcaklık artıkça kendimi kapatasım geliyor. bir de bu topraklarda malum herkes yolun ortasından yürümeyi, kaldırımın ortasında aniden durmayı çok seviyor. bunlarda yazın oluyor genelde. kışın herkes pıtır pıtır ilerliyor, durmaksızın. kışın daha sessiz hem dışarısı. o gürültü nispeten azalıyor.

kan değerleri falan olabilir tabi arkadaşların dediği gibi. bunun dışında biraz kendinizi telkin etmeye de çalışın.

kışı baya seviyorum, gelişini heyecanla bekliyorum +1

evim barkım olduğu için, çalıştığım çevre sakin ve havası doğası güzel bi yer olduğu için ve dışarıda elim yüzüm zımpara kağıdına dönene kadar çalışmak zorunda olmadığım için olabilir tabii bu. dışarısı +2 derece, içeride t-shirt ile oturuyorum, çıkarken de atkı şapka ve içi elyaflı mevsimlik mont giyiyorum.

kış uykusuna yatma şansımız olmadığına göre sizin durumunuzda metabolizmanızın bir tık hızlanması gerek bence. derin içi dolduran nefesler alarak, müzik yada radyo tiyatrosu dinleyerek tempolu yürümek. ayakkabı önemli bir de. en kalitelisinden ve mümkünse hafif olsun ki rahat hareket edebilin. son olarak miğdeyi dolu tutmak.

Seni yoran şeylerin üzerine gitmende fayda var.

- Kat kat giyinmek ve buna rağmen üşümek; polar kazaklar, içlikler tercih edilebilir. Bere, atkı, deri eldiven tavsiye ederim. İçi yünlü bot giyersen hem inanılmaz rahat hem de çok sıcak tutuyor. Tabanına da dikkat edersen düşmemek için çaba sarf etmene gerek kalmaz.

- Yağmur, çamur fazla düşünme. Bereni takıp, sağlam botunu giydin mi sıkıntı olmaz. Pantolon paçaları batıyor oluyor en fazla. Atarsın çamaşır makinesine, bitti gitti. Botunu da boyarsın tamamdır. Yazın gün oluyor aynı şeyi 1-2 saat giyemiyoruz, öyle düşün.

- Evin içini sıcak tut. Psikolojini düzeltir. Dışarısı soğukken ben evimi daha bir severim, kahveni çayını demle iç. Yanına da bitter çikolata al. Vallahi benim şimdi yapasım geldi. İnsan mutlu oluyor.

- Aynı hisleri yaza karşı besliyorum, tek kelimeyle sıcak beni "mahvediyor". Nasılsa geçip bitecek diye kendimi oyalıyorum. Şurada 3-4 ay, sonra yine yaz gelecek zaten. Kışın da kendine göre keyifli yanları var, onlara bak derim.

iyi uyumaniz, iyi yemeniz ve kisi yenmek kararinda olmaniz lazim.

kis benim icin de zor, cunku insanlar da hayvanlar da sefil oluyor. bununla beraber, hakikate direnmenin yolu pusup aglamak degil. insanlar nice kislari yendiler de bugune geldiler. siz de yenersiniz.

kışı seviyorum. aslında en sevdiğim sonbahar. ama kapalı, kapkara havaların hastasıyım. içimi açıyor o havalar.

keşke zamanım ve imkanım olsam gezsem gezsem; gökyüzünü seyretsem, düşüncelere dalsam...

hiç kazağım yok. montum var ama giyinmiyorum. sımsıkı, kalın kıyafetler bunaltıyor beni. bere, eldiven şart ama!

sıcaktan şapır şapır terlemektense üşümeyi tercih ederim. ki ikisinin ortası o muhteşem sonbahar havası, esintileriyle en güzeli.

aynı etkiyi bende yaz yapıyor.
sıcaktan aksi, sevimsiz, çekilmez bir insana dönüşüyorum.
evden çıkmak içimden gelmiyor.
ne giyinebiliyorsun, ne makyaj yapabiliyorsun, ne yürüyebiliyorsun, ne sağdan sola dönebiliyorsun, ne uyuyabiliyorsun, ne çalışabiliyorsun.
odaklanma becerim sıfıra iniyor.
iş performansım düşüyor.

ama kış muhteşem.
İstanbul'da yağmur-kar trafik falan açısından biraz sıkıntılı olabiliyor.
onun dışında her şey güzel.

tabii sokak hayvanları ve evsiz insanlar için yazın da, kışın da bazı sıkıntılar oluyor.
kar yağdığında o yüzden biraz üzülüyorum, ama yine de mutlu olduğum bir gerçek.

hatta öyle ki, ilerde yazlık bir ev değil, yazları gidebileceğim bir dağ evi falan almayı düşünüyorum.

öneriler:
çok fazla üşüyorsanız, bence de bir tahlil yaptırın.
bir de dudaklarınız, elleriniz vb. çatlamasın diye krem kullanmayı ihmal etmeyin.
çok kalın 1-2 parça yerine, daha az kalın olan 3-4 parça giymeyi tercih edin.

kışın ben de çok üşürüm ama severim kışı. yazı pek sevmem, 3 ay bile fazla gelir bana. sıcak yerleri bile sevmem hatta. 5 sene önce antalya'ya gittim, nasıl kaçacağımı şaşırdım. bir daha hiç aramam yani antalya falan. istanbul en güzeli:)

böyle bir uygulama yok bildiğim kadarıyla da yasak zaten. analog kayıt yapabilirsiniz kulaklık dayayıp.

jailbreak lazım

ios'ta yok.

Legal olmayan birşey iosta jb olmadan yüklenmez

bayılıyorum şu "ses kaydı almak yasak"çılara.

yargıtay kararları var arkadaşım, kendini savunma amaçlı ses kaydı alabiliyorsun, hakaret davasında veya bir firmayla anlaşmazlık durumunda mahkemede kullanabiliyorsun.

ses kaydını alıp alenen ifşa etmek, suç işlemek amaçlı kullanmak niyetiyle kaydetmek yasak.

benim telefonumda ses kayıt programı var, tüm konuşmaları kaydediyorum. buyrun benim hakkımda suç duyurusunda bulunun.

---------------

Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas: 2012/5-1270, Karar: 2013/248, Karar Tarihi: 21.05.2013: “…kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, yargı merciilerindeki iddialarını ispat etmek için başka türlü delil ibraz etme olanağının bulunmadığı hallerdeki bir takım eylemlerinin de haksızlık unsurunu içermeyeceği, esasen bu gibi hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği gözetildiğinde, katılanın özel hayatına ilişkin bilgileri, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia da ileri sürülmeyen sanığın, hukuk mahkemesindeki iddialarını ispatlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket etmediği anlaşılmakla, …”

Yargıtay 12.Ceza Dairesi Esas: 2012/20608 Karar: 2012/18217 Karar Tarihi: 11.09.2012: “…Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmekle somut olay gelince, katılanların daha önce kendilerine hakaret ve tehdit içerir sözler söylediklerini işiten sanıkların, sabit ev telefonundan katılanlarla yaptıkları görüşmeyi, hakaret ve tehdit vari sözlerin sarfı üzerine teyp cihazı yardımıyla katılanların rızası dışında kasete kaydedip, elde ettikleri teyp kasetini, katılanlar aleyhine tehdit ve hakaret suçlarından açılan ve kendilerinin şikayetçi olarak yer aldıkları davada, vekilleri marifetiyle, mahkemeye delil olarak sunmaları şeklinde gelişen eylemlerinde suç işleme kastları bulunmadığı anlaşılmakla, yapılan yargılama sonucunda, sanıklara atılı suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, C.Savcısının atılı suçtan sanıkların mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiğine ilişkin ve yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin isteme uygun olarak onanmasına karar verilmiştir…”

Yargıtay 12. Ceza Dairesi. Esas No:2012/20608 Karar No:2012/18217 Karar TA:11.09.2012 : “Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: 5237 sayılı TCK’nın 132/1-1. cümlesinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun oluşabilmesi için, belirli veya belirlenebilir iki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmemeleri gerektiği yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, gizliliği sağlamaya özen gösterip, elverişli araçlar (internet, telefon, telsiz, faks, mektup, telgraf, kağıt vb.) ve ortak semboller (söz, yazı, işaret vb.) aracılığıyla paylaştıkları bilgi, düşünce, duygu ve tutumlarının; özel hayata ilişkin olsun ya da olmasın, başka kişi veya kişiler tarafından, özel bir çaba gösterilerek, doğrudan veya dolaylı şekilde (zarfı açılmadan ışığa tutulan mektupta olduğu gibi), okunmak veya dinlenmek suretiyle öğrenilmesi gerektiği; aynı maddenin 2. cümlesinde ise, anlaşılabilir olsun ya da olmasın, başkalarının haberleşme içeriklerinin kaydı, yani; yazı, ses, görüntü, özel işaretler gibi ortak sembollerin, başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; ses veya görüntünün, manyetik bant üzerine, yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, kopyasının alınması, elektronik iletinin taşınabilir belleğe veya CD’ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi ayrı bir suç olarak düzenlenmiş olup, bu madde kapsamında yer verilmeyen kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini kaydetmesi eyleminin, koşulları bulunduğu takdirde, 5237 sayılı TCK’nın 134/1-2. cümlesi kapsamında; kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan aleni bir ortamda, ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa etmesi, yani; yayması, açığa vurması, afişe etmesi, ilan etmesi, kamuoyuna duyurması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunması eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 132/3. maddesi kapsamında değerlendirilebileceği; ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği…”

özetle, Android rocks, iOs sucks, hadi bakalım.

Türkiye'de çalışır mı bilmiyorum ama Almanya'da çalışan şöyle bir app var;

„TapeACall Lite“ von Epic Enterprises
appsto.re

Bu ücretsiz versiyonu sadece 60 sn. kayıt alabiliyor. Tam sürümü 9€ mu neydi.

PS: iOS izin vermediği için konferans gibi ekliyorsun bu aplikasyonu ve o dışa aktarılan sesi aplikasyona kaydediyor.

kendiniz için derken? ben kaliteliyim filan demek için mi?

Is başvurularında isteniyor diye olabilir mi? Neresini anlamadınız?

iso9001 kapsamında bilgilendirme eğitimleri, iç denetçi veya baş denetçi eğitimleri alabilirsiniz. Örn. Kalder sürekli düzenliyor bu tip eğitimleri

tse'de eğitimler:

bilgilendirme
dokümantasyon
iç tetkikçi

eğitimi şeklinde, ayrı ayrı, oluyor. sınav yok.

bir de baş tetkikçi var, sınav var mı bilmiyorum.

edemezsiniz.

kesin cevap. "giderim ben yeaa" derseniz ve polis idealist çıkarsa güzelce soluğu nezarethanede alırsınız.

senin aklın alıyor mu fotokopiyle uçağa binmeyi? denemesi bedava gerçi

ben yeşil pasaportla şengen ülkeleri arasındaki yolculuklarımda bile vizem yok diye bekletildim defalarca hem kontuarda hem de uçağın kapısında. pasaportun fotokopisiyle falan mümkün değil, illa ki bir kontrol eden olur..

oturum iznim olmasına ragmen pasaportuma bakıldı ucaga binerken hep. ha trenle gidersen olur bence.

Hayir. Pasaport seyahat belgesidir, o olmadan gezemezsiniz.

Trene de binemezsiniz.
Bi kontrol olursa nezarette bulursunuz kendinizi.

Kurnaz'in cevabi kesin.

Aklım alsa bir denerdim aslında. Konsolosluktaki kadın bu fotokopi ve pasaportun konsoloslukta olduğuna dair belgeyle gidip o seyahat için geçici seyahat belgesi alabileceğimi söyledi. Peki bu doğru mu?

Hocam ben otobüs ile Çek Cum. - Avusturya arası seyahat ettim, kimse birşey sormadı kimlik, pasaport vb. ancak alınacak risk değil bu. Şu ortamda akşam yemeğe çıkarken pasaportumu yanıma alırım.

@lethe karayolunda kontrol olmuyor genelde. ben uçağa binerken adam pasaporta bakmakla yetinmedi, eliyle şengen vizesini okşadı kabartması var mı diye. uçak şengen içiydi bu arada.

hollanda-almanya arasini belediye otobüsü (evet belediye otobusu) ile geçerken, sınırda kontrol oldu. saat 23 civarıydı.

Hepinize teşekkür ediyorum hiç bu işe girişmiyorum

mikrodalga tabakları ısıtmaz. üzerindeki yemek çok suludur. ya da nemlidir.

tabaklar dandik olabilir mi? hakiki porselenle deneyin.

sulu olmayan yemeklerde de aynı şeyi yaptı. Tabaklarda bir sıkıntı olduğunu sanmıyorum, ucuz mal değiller :) normal ev yemekleri için ısıyı kaça ayarlamak lazım ortalama? Acaba çok yüksek ısıda mı kullanıyorum? ama yüksek bile olsa 1-2 dakikalık ısıtma yaptım genelde.

boş tabak koyup deneyin bakalım ısınıyor mu yine?

Şeffaf tabak kullanın. Isınması normal. Işınlar tabağa da isabet ediyor.

tabaklar mikrodalga firina uygun degilde ısınır ve hatta daha ileri durumlarda çatlar. sorun genelde fırında degil tabakta olur.

watti ve sureyi deneyerek bulabilrisin. isin cok acil degilse 600 watt 2-3 dakika dene. yetmez ise sureye ilave edersin.

Porselen yerine cam kullanmanız gerekiyor.

porselenin içinde mikrodalga enerjisini soğuran metalik bir karışım vardır. tabağı tek de koysanız ısınır. her tabak mikrodalgaya uygun diye bir şey yok.

benim cam tabağım çatlamıştı bi kere :( porselen koyuyorum. mikrodalgada sıkıntı olmaz. verdiği ışın belli sonuçta. niye tabağa ekstra yoğunlaşsın? tabaklardan kaynaklı. bu zamana kadar ısınmayan tabak görmedim ben.

Net bilgim yok ama bence en azından ekstra girmek zprunda kaldığın sınav ücretlerini kesin alırsın ayrıca manevi olarak da kazanırsın sonuçta onların hatası yüzünden hayatından bi bölüm çalındı

@lordoz

dava açabilirsiniz ama hiç bir avukat bunu almaz kolay kolay. şimdi siz sinirle yazıyorsunuz bunları yatışınca dediklerimi daha rahat anlayacaksınız.

neden?

şimdi sizin bu sınav sonucuna ihtiyacınız vardı. bunun nedeni ise gireceğiniz başka bir sınav.

bunun yanında iki kez daha girdim diyorsunuz bunlar negatif oldu sanırım. zaten buradan da patlıyor yani.

bu gireceğiniz sınava girmediniz, denklik olana, daha girmediğiniz için kazanmadınız bile. bu sonucu belirleyecek bir işlem değil bu.

hani sallıyorum elinizde oxforda sadece dil ön şartı kabul olan bir kabul olsa bundan dolayı hakkınızı kaybetmiş olsanız bile, size neden daha önce girmediniz diyebilirler.

kısaca doğmamış çocuğa don biçmek oluyor bu. daha diğer sınav sonucu belli değil çünkü. bunun yanında siz bu sınavı önceden de yapabilirdiniz.

bu arada 2 kez daha sınava girmişsiniz ve başarısız olmuşsunuz sanırım bunlar zaten sizin sınavda başarısız olduğunuzu gösteriyor.

@kurnaz

Sinirle yazmıyorum çünkü üzerinden zaten zaman geçti ve ben henüz itiraz ederken mahkemeye vermeyi düşünüyordum.

iki sınava daha girdim evet, bir sonrakinde de writing bölümünden 6.5 verdiler diğerleri çok yüksek. O sınavın sonucunun da hatalı değerlendirildiğine eminim ama itiraz etmedim çünkü zaten bi itirazım vardı.

3. girdiğim sınavda ise olması gerektiği gibi tüm bölümlerden oldukça yüksek skorlar alarak geçtim çünkü İngilizcem çok çok iyi. Kendimden bu kadar emin olmasam itiraz etmezdim zaten.

Evet bir sonraki plab sınavını geçip gelmeyeceğim kesin değil ama varsayalım ki kalacağım, bu benim zaman kaybettiğim gerçeğini değiştirmez ki. 7 ay önce kaldığımı öğrenir ona göre hazırlanırdım.

Ki sınav notundaki düzeltme 6.5'ta 7.5'a şeklinde. Yani epeyce fark var. 6.5'tan 7.0 olsaydı hadi dersin insanlık hali, teknik hata vs. Ama belli ki savsaklamislar. Çünkü uzman 2 çalışan tarafından okunduğunu iddia ediyor ama 6.5 ile 7.5 arasındaki fark oldukça fazla.

açmalısın. düzgün okumuyor adamlar sonra bir sürü saçmalık. ama senin cebinden çıkar her şey, yine zarar edersin. diğer sınav ücretlerini de geri alabileceğini düşünmüyorum. sadece kuruma karşı zayıf da olsa bir tepki olur.

@lodroz

demek istediklerinizi anlıyorum ama hukuk öyle işlemiyor.

şöyle de diyebilirsiniz farazi olarak. ben ielts ye gireceğim, kaldım, bunu alabilsem harvarda gidecektim, bundan dolayı gidemiyorum geleceğim değişti, girsem şirket kuracaktım, o şirketi google a 20 milyar dolara satacaktım, o parayı garanti maça basıp 40 milyar yapacaktım etc. buradaki ortak nokta fakrettiyseniz tamamının garantisiz oluşu.

siz bu sınavı verseniz diğer sınavı geçebileceğinizin garantisi yok, bunu geçtim o sınava gireceğinizin garantisi bile yok. o sınava başvuru etc var mı, o da yoktur.

bunu geçtim hayatınızda bu kadar önemli olacağını düşündüğünüz bir olay için niye önceden sınava girmeyip bu işleri sıkıştırdınız ki bu kadar? sadece bu değil bir gün önce hasta olurdunuz gene başarısız olabilirdiniz sonuçta. bu işlerde her şeyi olabildiğince erken yapacaksın her şey olabilir, tecrübe işte bunlar hep.

bundan dolayı bu dava temelsiz olur. en fazla sınav parası iadesi olur, o da belki.

ben uğraşmayın diye anlatıyorum. yoksa dilerseniz başvurun.

ben şimdi the secret life of pets'i izliyorum. Çok sevdim.

toy story, madagaskar gibi filmleri ve serileri indirin bir dizi sitesinden, gömülü altyazısı olur.

hatta
720pizle.com

Shaman King, pokemon Vs ingilizce altyazılı öneriririm rahatlıkla bulursunuz ve dilleri baya basit

ben hukukta değilim. en başta yazayım.

hukukta para yok, iyi hukukçu iyi para yapar. eskiden azdı herkes kazanırdı artık öyle değil tr de.

hukuk türkiyede işletme gibi oldu bence. iyisi her zaman para kazanır ve başarılı olur, ama aksi halde iş bulamayadabilir.

garanti tek meslek tr için tıp, diş hekimliği.

ama alanında iyi isen her zaman para kazanabilirsin.

hukuk okuyorum 3. sınıftayım. 6 tane büroda çalıştım şimdiye kadar. küçüklü büyüklü. başta söylemem gerekir ki avukatlık yapmak istiyorsan işini gerçekten sevmen gerekiyor çünkü çok stresli bir meslek. hukuk okumak da sevmedn yapılacak bir şey değil. sırf parası için okunacak bir bölüm değil yani
*başlangıçta çevren yoksa bir avukatın yanında sigortalı olarak başlaman gerekiyor. o avukatın vereceği paraya bağlı biraz. nasıl ki yeni başlayan mühendis 3500'e d çalışıyor 1500'e de onun gibi düşün. onun haricinde kendi cmk davalarını alabilirsin. soruşturma başına yaklaşık 200 kovuşturma başına yaklaşık 500 tl veriyorlar ki hiç yoktan iyi bende.
*çalıştığım bürolardan birinde bir avukat resmi stajını bitirince bir ünlüyle anlaştı müvekkil olarak gider ortağı buldu ve hemen bürosunu açtı. 5 yıldır sigortalı avukat olarak çalışan da var. müvekkil ve gider ortağı bulmaya bakıyor.
*maddi anlamda rahatlama evresi az önce yazdığım duruma göre değişiyor ama para için yapacaksan bu işi 7-8 sene sürecektir ki sanırım sen o yüzden yapacaksın.
*aldığın davalara iş yoğunluğuna göre değişir. çalıştığım bir büroda sadece yargıtay kararı araştırıp birbirimize fal bakıyorduk başka bir büroda sabahtan akşama kadar o adliye senin bu icra müdürlüğü benim geziyordum. kötü bir meslek değil. ama sırf hukuk okudum diyebilmek için okuyan bazı insanlar yüzünden mesleğin adı ayaklar altına alınıyor durmadan.
*olumlu yanları tabi ki var. savunma hakkının kutsallığı konulu konuşmalar yapabilirim burda ama cevabı çok uzatmak taraftarı değilim. bazı şeyleri değiştirme ihtimalin normal bir bireyden daha fazla. hakimden bir madde için somut norm denetimi talep etmişti çalıştığım bir bürodaki avukat. sayesinde gerçekten hukuksuz bir norm Türkiye hukuk tarihinden silinmiş oldu. anayasa mahkemesi maddeyi iptal etti. pasta kesip kutlamıştık.
*fakülteye başlamadan da hukuk bürolarında çalışıyordum. beni fazlasıyla cezbeden bir iş avukatlık. o yüzden evet işini seven birini fazlasıyla mutlu eder. çok çabuk soğuman da mümkün. işinden nefret eden kalemlerle müdürlerle çalışacak suratsız hakimlere dert anlatmaya çalışacaksın. bazı müvekkillerinden nefret edeceksin bazı yasalara yuh çekeceksin. resmi gazete okurken küfürler edeceksin. ülke adaletine olan güvenin sınanacak ve sen bu durumda bir şeyleri değiştirmeye çalışacak biri olacaksın. bu konuda gerçekten idealist misin sorgulaman lazım kendini. ve tekrar tekrar tekrar söylüyorum hukuk okuyup yalnızca para düşüneceksen milletin küfürler ettiği avukatlardan biri olur hukuk sisteminin daha da kötüye gitmesine sebebiyet verirsin. gerçekten idealist değilsen nolur bu bölümü yazmaç

başa gelen edit: @utrecht'in yazdıklarına tam olarak %100 olarak, kesinlikle, kelimesi kelimesine her şeyimle katılıyorum :))

hukuk mezunuyum sorularına tek tek cevap vericem.

1) avukatların %99'u çok düşük başlıyor işe. örnek istanbul hukuk mezunu adam staja 700-800, avukatlığa da 1500-2000 ile başlıyor şu an. bunlar ortalama rakamlar. eğer bu paralardan fazla para almak istiyorsan bir yabancı dili çok çok iyi bilmen gerekiyor. öyle acun ılıcalı ingilizcesi gibi değil ielts'ten 7.0 almaktan bahsediyorum minimum.

2) tamamen çevre işi, 1 yılda kuran da var 21 yılda kuran da var, hiç kurmayan da var.

3) bkz 1. cevap.

4) işin idealin değilse bazen evet.

5) avukatlık bir yerde serbest meslek olduğundan çok para kazanma ihtimalin diğer mesleklere göre daha fazla oluyor, bu bir olumlu yani tabi.

6) okuması öldürücü değil, öldürücü olduğundan yakınan adam ''ağlayarak hava atma'' eylemini gerçekleştiriyodur.

öneli soru: işini seven arkadaşlarım az para alsalar da mutlular. ancak çoğu kişi soğumuş vaziyette. hukuk çok geniş bir alan, bazı alanları adamı inanılmaz soğutur.

@jangbogo

iyi düzey bir ingilizce nasıl ekstra kapılar açıyor avukatlara?

@tosiba

özetle şöyle anlatayım: yabancı bireylerle veya şirketlerle çalışan bürolar, hem daha fazla kazanıyor hem de daha güzel maaş veriyor avukatlarına. örneğin bu bürolarda en az 4-5 bin ile başlanıyor avukatlığa. ama bu bürolara girmek için üniversite son sınıftan itibaren cv yollayıp görüşmelere gitmek lazım.

Şu ingilizce olayina ekleme yapmak istiyorum. Guzel maas veriyor olabilirler ama iyi dil bilen avukatlar o tarz bürolarda avukatlik yapmiyor genelde. Sözlesme tercumanligi yapiyor malesef. Cok iyi derecede 3 dil bilen bir avukat arkadasim bu sebepten cok iyi burolardan ayrilmak durumunda kaldi. Artik gorusmelere gittiginde bastan belirtiyordu sozlesme cevirmek degil sozlesmeleri bizzat yazip avukat gibi calismak istedigini.

@aquarium

evet biraz öyle oluyor ama hepsi de öyle değil. dil olayının esprisi, yabancılara danışmanlık sunarken ve raporlama yaparken dil gerekmesi. ama dediğin gibi tercüman olarak kullanılan avukatlar da çok ama çoğunluk olduklarına katılmıyorum ya, o husus görüşürken belli oluyor zaten.

@jangbogo tabi ki hepsi oyle degil. Ama bu tarz buyuk avukatlik firmalari genellikle yabanci hukuk burolari ile anlasma halinde olduklari ve cogunlukla sirketler hukuku uzerine calistigi icin dile gereksinim duyuyor. Yabanci muvekkille iletisimden ziyade yazma çizme olayi yani cogunlukla. Bahsettiginiz sekilde de var tabi. fikir olarak bu hususu da bilsin arkadas diye eklemek istedim. Hani mesleki tatmin saglamakta zorlanilabilir diye dusunuyorum dil agirlikli bir ofiste.

@aquarium öyle gerçekten. bir ilanda dil üzerine çokça bastırıyorsa tercümanlığa yol göründü demektir. ama hukuk konusunda kafası karışık biri zaten mesleki tatmin yaşayamaz bence. takip elemanlığı ve tercümanlık arasında gidip gelen bi mesleğe döndü bu iş. tosiba sen yol yakınken vazgeç, adliyelerde sürünme, yaz güzel bi mühendislik-tıp falan keyfine bak. illa tmciyim diyorsan, boun işletme, bilkent işletme kovala devam.

zamanında ankara hukuk-bilkent iktisat arasında kalıp iktisat seçmiş birisi olarak gayet memnunum. ankara hukuk'a giden arkadaşlarımın hemen hepsi okuldan da, hukuktan da nefret ediyorlar.

hukuk zaten genel olarak fazla geleneksel, kapalı bir alan. yurtdışı imkanı çok az, 4 yıla sığdırılmış ağır bir müfredat, hukuk fakültelerindeki entelektüel çöl problemi falan hukuku hiç de mantıklı bir seçenek yapmıyor.

sahibinden kurar telefonu satardım. yerine de samsung s7 filan alırdım.

öerdiğim uygulama sahibinden.

sosyal medya pek anlamam ama file hub'i kesinlikle kur. ekonomi takip ediyorsan matriksmobile de iyidir.

şükela reader (ekşi okumak için)
podcast'lerden cenk ve Erdem'in podcast'ine abone olup hep dinlemek
flickr (fotoğraflarını otomatik internete sadece senin görebileceğin gibi atsın diye)
score hero oyunu (eğer androidde oynayıp bitirmediysen)
karnaval (pek güzel radyolar)
yemeksepeti (zaten vardır ya hatırlatayım dedim yine de)

Ayrıca ayarlara girip mesela "do not disturb" özelliğini saate bağlayabilirsin, gece 12'den sabah 7'ye kadar seni arayan olursa direkt meşgul versin telefon, önemli bir şeyse bir daha ararsa çalsın sadece,

Parfümde dikkat edilmesi gereken tek şey son kullanma tarihi zaten. Raf ömrü bitmeye yaklaşan parfümlerin kokularında muazzam bir bozulma oluyor.

Dikkat ediyorum ben. Bir parfümü bitirmem aşağı yukarı 1-1.5 senemi alıyor, o yüzden bakarım hep. Yarısına geldikten sonra kokusu değişsin, kalıcılığı azalsın falan istemem yani.

Bence iade edilmeli.

parfümde son kullanma tarihi olduğunu bile bilmiyordum.

Parfümün raf ömrü dediğiniz, kapağı açılmış krem kutusu sembolü içindeki ay sayısı ise o raf ömrü değil; açıldıktan sonraki önerilen kullanım süresidir. Mesela iki sene önce üretilmiş, uygun şekilde saklanmış/depolanmış ve hiç açılmamış parfümü ilk kullandığınızda o süre işlemeye başlar. Şişenin içine kullanılan parfüm yerine hava dolduğundan, oksijen parfümün kimyasallarıyla etkileşime geçip yavaş yavaş formülünü bozar. Kaliteli malzeme kullanılan parfümler de doğru saklandığı sürece (güneş ışığından uzak, banyo gibi nem ve ısının sık değiştiği, buzdolabı gibi nemli olmayan ortamlarda) senelerce kokusunu kaybetmeden kullanılabilir. Bazen internette 60lardan kalma şişeler bile satılıyor.

Hayır, dikkat etmiyorum. Bende bayağı eski parfümler var. Hala ilk günkü gibi kokuyorlar, herhangi bir bozulma yok. Gerçi tenime sıkmıyorum ben parfümü, yalnızca kıyafetlerime sıkıyorum. Cilde değince problem yaratabilir belki.

parfümün son kullanma tarihi olmaz. o skt zorunluluktan konur.

parfüm oda sıcaklığında, çekmecede 10 sene de durabilir hiç sıkıntı olmaz. şişelemesi zarar görmemelielbette.

parfümün kalıcığı ile skt si arasında 0 korelasyon var. tekrar yazayım 0- yazı ile sıfır.

@cesario
200 ml olanlar ile 50-100 etc ml arasında hiç ama hiç fark yoktur. sıfır fark var arada. özelden ayrı yazacağım zaten. fiyatlandırmada gariplik yok. 200 ml alan zaten hiç bir zaman 4 tane 50 ml almayacak, ucuz olmasına ya da fiyat performansına dikkat eden adamlar, bunlar ayrı pazar, 50 ml alan adam farklı markaları da alıp farklı farklı kullanıyordur, bundan dolayı o adam belki sonraki parfümü 1 sene sonra alacak olabildiğince kar etmen lazım o adamdan o ayrı pazardır.

esansı değişiyor geyiklerine gülüyorum. parfüm denen nane pahalı bir ürün değil. şişeleme masrafı içindeki sıvının kaç katı.

hele tester lar farklı ürün, esansı çok, kalıcılığı fazla diyenler uyduruyor, zira fabrikalarda hepsi sırayla şişelenir, sallıyorum sırasıyla 1, 2, 5, 20, 30, 50, 75, 100, 200 ml gibi. genelde böyledir 1, 2, 5 ml ler testerdir. aynı yerden doldurulur. sallıyorum lojistik zincire bağlı önce 20 sonra 200, önce 100 sonra 50 ml üretilebilir. genelde arka arkaya üretilir ama.

yani raf ömrü bitmeye yakın parfümün kokusu, kalıcılığı etcsi değişmez. kötü saklanan, güneş gören, şişesi zarar görmüşse ancak koku değişir.

cildin temas eden bir kimyasaldan söz ediyoruz. skt zorunluluktan konur diyenlere kulak asma. cildim çok hassas ve bir çok şeyin son kullanma tarihinden sonra cildimde alerji yaptığını cildimi kızarttığını gördüm. tabi bu direk son kullanma tarihinde değil de genelde bir 6 ay sonrasında baş gösteriyor. 9 ay diyosa rahat bir seneden fazla kullanırsın. cildin hassas değilse de kullanırsın. ama cildin hassassa dikkatli ol.

5v ve usb çıkışı olan herhangi bir şarj cihazı/adaptore takabilirsiniz. Yani şarj aletine :)

prize takman için sinyali doğrultup 5v'a indirmen gerekiyor. ekstra bir adaptör alabilirsin uygun değerlerde.

ben telefon şarj aletine takıyorum.

www.youtube.com
bunun gibi mi?

Violin concerto, cello concerto diye aratabilirsin malum yerlerden.. Beethoven ınkilere bakabilirsin mesela

ben geçende 2 soruda cevap verdim, arayınca bulursun orada iyi örnekler verdim.

Anna Netrebko aradigin sey degil, o solist. Programda ne varsa onu soyler. Unlu bir solist.
Carmina burana'daki bazi parcalar aradigin kriterlere uyuyor. Bir dinle istersen.
Bu arada Anna netrebko'dan Flower duet, lakme'yi dinle. Koro falan yok ama harika bir sey:)

claudio monteverdi'nin eserlerine bakabilirsin. youtubeta daha çok full albüm olarak yer aldığı için burdan örnek atamıyorum.

bu duyuru çok güzel olmuş, bir ara sapık gibi requiem dinliyordum o yüzden mümkünse silmeyin:)

çok orijinal bir tavsiye değil belki ama aklıma "o fortuna" geldi benim.

bir de çocuklardan oluşan bir koro var ki adı "les choristes". aradığınız kriterlere göre daha yumuşak ama çok güzel şarkıları var, belki hoşunuza gider:

şekil 1a www.youtube.com

tam söylediğin gibi değil ama the three tenors takıl istersen, güzel baya onlar.

ben beğeniyorum
düşmanlığın sebebini bilmiyorum belkide GERÇEK mercedes kalitesinden uzakta olduğunu düşünüyordur insanlar.

gerçek yalan mercedes diye bir şey yok.

kalite üst düzey araçlarda pek değişmiyor, algı farklı. millet bunu alan o kadar zengin değil, ben alırsam bende zengin gözükmem, ama ben çok zenginim, o düzeyde değilim filan diyor.

her marka her segmente girmeye çalışıyor. kaliteleri açısından hiç ama hiç bir fark yok.

Gerçekten çok kötü bir otomobil diye düşünüyorum, dış tasarımı bas bas bağırıyor kalitesizim diye. Baya baya satılıyor çünkü tam bir tüccar mersedesi. Kalite de çok farklı, bir E serisi ile CLA'nın içine binince farkı görebiliyorsun çok rahat (hatta C ile CLA'da bile fark var).

Trafikte kullananlara da dikkat edersen çoğunun hanzo olduğunu fark edeceksin.

önden çekişli bir arabaya o parayı vermem.

Her aracı kendi içinde değerlendirmek gerekmez mi? Yani Başka bir marka olsaydı yine kötü ya da iyi diyebilecek miydik?

Bir Mercedes galerisine gidip E sinifi ve ustu modellerin (S, CLS, SL vb) icine bir oturun, mumkunse test surusu yapin. Ondan sonra CLA ile kiyaslayin. Aradaki farki goreceksiniz kendiniz.

CLA kotu bir araba degil, ama Mercedes'in ortalama alti bir modeli.

diger mercedes serileriyle kıyaslayanları anlamıyorum. biri 100 digeri 300 veya 500luk arabalar. o kadar bariz fark olmayacak olsa insanlar cl filan niye alsin?

cla de s-class da kullandım. 100k civari icin guzel bir araba. begeniyorsan al gec. tasariminda hicbir ucuzluk filan yok. goren de ortalik sls tasarimli 100k lik araba kayniyor sanir. golf ve passat bu fiyata geldi simdi.

Marka algısıyla ilgili.

Evet, Mercedes dünyada prestijli marka ama Türkiye'de ek bir prestiji var.

Eskiden parası olanın, müteahhitin, mafyanın arabası algısı vardı. Fabrika işçi olan Alamancı'nın yazın köye Mercedes'le gelmesi başarı hikayesiydi. Ülkedeki en büyük siyasi skandallardan birinde bu marka vardı. Sarı Mercedes diye filmi var be.

Şimdi böyle bir algı varken passat'la aynı fiyata araba satarsan bu müşteri tabanından ve hayranlarından tepki çeker. Bence Mercedes'in bir sürü gereksiz modeli var, bütün alfabeyi kullandılar ve CLA da o gereksiz modellerinden. Senin C, E ve S gibi klasikleşmiş, artık dizayn dilini oluşturan modellerin varken CLA,B, bir sürü ayrı SUV gibi hangi sınıfa konulacağı belli olmayan modeller yaparsan, müşteri kitlen büyür evet, ama bir yandan da marka algını yıkarsın.

CLA da o ne idugu belirsiz modellerden olduğundan dışarıda nasıl bilmem ama Türkiye'deki marka algısını olumsuz etkiliyor.

Ha bir de ben Mercedes olsam "Olum arabada Renault motoru varmış" geyiğini sindiremem.

trt bandrolü var.

%6-8 arası onuda ekleyin.

burdan sorayım izninizle, neden euro kurunu 3.87 gibi bir rakamla hesaplıyor bilen var mı?

euro olarak ödeyin. TL yapınca kendi kurundan çarpıyor (geçiriyor). Euro olarak alırsanız visa-mastercard'ın kuru (ya da bankanın mı oluyorsa artık) onunla çarpılıp ekstrenize yansıyor.

yani euro 3.6 diyelim, amazon 3.80 derken euro olarak alsanız banka 3.63'ten çarpacak. Yine biraz yüksek olacak ama Amazon'un kuru kadar değil.

aynı şey neşet ertaş için geçerli. dinlemiyorum/sevmiyorum yazınca küfreden tipler oluyordu bir ara. bunların çoğu ölmeden adını bilmiyordu moda olunca en büyük "fanı" kesildi.

can atilla ?

www.youtube.com
bi kıpırdanma oldu mu?

kafasina varmamissinizdir. zamani gelir...

Ben de ayniyim. Zorunda degiliz. Sevmiyorum arkadas, olmuyor yani. Turkum diye seviyormus gibi mi yapayim? Hele de turku ve turk sanat muzigi hepten iskence geliyor.
Yani cok kritik bilgiler bilen bir ajan olsam, yakalandigimda bir odaya kapatip turk sanat muzigi ve turku dinletme iskencesi yapsalar butun bildiklerimi teker teker dokulurdum. Yeter ki muzigi kessinler.

@stavro

aynen işkence. hele sürekli öneri üstüne öneri geliyor böyle diyince.

@güneyli
yok bir kıpırdanma yok, hatta cidden irite oluyorum.

@e haliyle
hangi kafa o?

müzik zevkinin oluşmasında çocuklukta dinlenilen şarkıların çok etkisi varmış. belki senkisi de o yüzdendir.

türk müziği diyip bir neşet ertaştan, bir serdar ortaçtan, bir klasik türk müziğinden, bir rocktan bahsetmeyi anlamlandırmak mümkün değil.

senin bildirimin türk kimliği adı altında dayatılan ürünleri beğenmiyorumdur. zira onlarca farklı müzik türündeki tek ortak payda türk(çe) olmaları. halbuki müziğin dili olmaz. yoksa rock da, klasik türk müziği de birbirinden çok farklı ve başka kültürlerle yoğrularak oluşmuş şeyler. hepsini gruplayıp bunları beğenmiyorum ya demek, ait hissetmediği halde kendisine zorla dayatılan, üstüne layık görülen kimlikten sıyrılmaya çalışan bir beşerin sayıklaması olabilir.

yani dostum, sorununuz bir müzik sorunu değil. bir kimlik sorunu.

yok.

tabi tabi sarımsağı, sirkeyi, saçına süreceksin. saat başı bir diş sarımsak yiyeceksin.

el ve ayaklarına hacıyağı süreceksin.

çıkacak, arkadaşın kalmaz ama sakalın çıkar.

inanma şöyle sarımsak sirke bademyağı geyiklerine.

içindeki düzeneğin patlaması amaç.

çoğunlukla düzenekle patlayacak şekilde yapılıyor patlayıcılar. ve kontrollü patlama oluyor eğer tüm sistem patlarsa.

ama amaç harekete geçiren sistemi patlatmak. bilgisayar virüsünde sadece çalıştıran kodu silmek gibi. virüs orada olsa da çalışamaz gibi.

şeye de cevap vereyim, o patlayıcıların çoğu başka patlama ile harekete geçmiyor. çoğu demek uygun olmasa da öyle.

Lise'de fizik derslerinde "ne işimize yarayacak la bu" demenin sonuçları işte..


Yanıt: Konu anlatımlı fizik kitaplarının "İtme-Momentum" konusunda hepsi anlatılıyor.

inception ve the prestige derim.

hayalgücü, oyunculuklar, çekimler harika.

yedekte,
the dark knight,
interstellar,
6. his,
the man from earth,
usual suspects,
shawshank redemption,
the pianist,
i am sam,
cloud atlas,
black hawk down,
layer cake,
lord of war,
misery,
hayat güzeldir,
the devils wears prada,
se7en,
law abiding citizen,
wag the dog,
body of lies,
argo,
crimson tide,

Harry Potter ve Sırlar Odası

interstellar

cesuryürek

Beni en çok etkileyen film diyeyim. (bkz: )www.imdb.com

Cinema paradiso
Amelie
once upon a time in America
Godfather I

the matrix. net.

3 Idiots - Drama, Comedy
Persepolis - Animation, Drama
Relatos salvajes - Drama, Thriller

la haine cok guzel de... boyle de soru sorulmaz ki...

"En güzel" için tek bir film söylemeyi beceremedim ama Cinema Paradiso'nun çok özel yeri vardır gönlümde.

The Truman Show

Cok film izlemis biri degilim. Inception, Saving private Ryan, Interstellar, the dark knight aklima gelenler.

esaretin bedeli

dram

En cok izledigim film yuzuklerin efendisidir tahminimce. Ama beni en cok etkileyen film dogville. Insana olan bakis acimi degistirdi.

2001: A Space Odyssey - bilim kurgu

İlk izlediğimde ağzım açık kaldı; hipnotize oldum. Sonraki her izleyişimde de fark ettiğim detaylar, nüanslarla felsefem değişiyor. Dahice bir film değil, kendisi dahi.

zor soru yav.

yerlisi var, yabancısı var, aksiyonu var, tarihi filmi var, bilim kurgusu var, gerilimi var...

yine de ne yalan söyleyeyim, soruyu görünce aklıma üç tane film geldi: schindler'in listesi, matrix ve çöpçüler kralı.

"ilk ikisi tamam da, sonuncu ne alaka?" diyebilirsiniz. şöyle diyeyim: 1977 yapımı ya bu film. o dönemin gerçeklerini ve insanların yaşantısını o kadar iyi yansıtıyor ki, hâlâ arada açar izlerim. cidden en sevdiğim türk filmi olabilir. müzikleri de harika. arzu film şimdi hepsini youtube'a hd yükledi ya, izleyip duruyorum arada.

her film sorusuna yazdığım cevabı buraya da yazacağım: leviathan. 2014 yapımı olan, zvyagintsev'inki. izlediğim en "iyi" film mi? değil. oyunculuğuyla, senaryosuyla ve diğer yönleriyle bundan çok daha iyi filmler olduğunu biliyorum. benim izlediklerimin de bazıları leviathan'ın önüne geçecektir. benim en sevdiğim leviathan oldu ama. o filmden aldığım tadı çooook az şeyden alabilirim diye tahmin ediyorum. her şeyiyle çok çok güzeldi benim için. muhtemelen çocukluğumdan beri sibirya diye kudurduğum için. film sibirya'da da değil de murmansk taraflarında geçiyor ama olsun aynı bokun laciverdi hehe

güzen net baya iyi, 2 senedir onlardan kullanıyorum. 3 domain, 99 liralıkta 10 site barındırılabilir versiyon aldık.

tüm domainlerimi natro.net'e taşıma arifesindeyim.

ist. ve .istanbul domainlerimi isim tescil'den almıştım ve sorumlu firmanın isim tescille yaptığı anlaşma iptali sırasında isim tescil aşırı duyarsızdı.

şu an dünyanın en büyük hosting firması olan GoDaddy'nin bir kampanyası var.
Size 100 gb alan ve sınırsız trafiği başlangıca özel aylık sadece 3 tl ye veriyor. Kampanyayı incelemenizi ve eğer site işine girecekseniz hostunuzu buradan uygun fiyata almanızı tavsiye ederim.

Site İçin: goo.gl tıklayın.

isimtescil fetöcü çıktı, el kondu diye duymuştum. yanlış mı acaba?

ben ihs kullanıyorum domain için. memnunum.
host için ise natro kullandım en son. ondan da memnundum.

1 dolarlardan kurtul 5-10 falan bişey yap.

yatırım tavsiyeleri veren bir program yap bence.
biraz daha bekle derim.
yatırım tavsiyesidir.

Tuvalet kağıdı yap, güzel olur.

dürüm ye

Tavsiye verirdim ama bu kadar yüksek tutarlar için riske girmeni istemem.

1 dolar sıkıntı, hele F serisi ise acilen kurtul :D

Bende aynı durumdayım, kitap yazmaya başladım. "paranın efendisi" ve "vizyonerin yatırım günlüğü" diye.

Ted konuşmasının sununu bitti şimdi, iskoçyada "paraya yön verenler" sempozyumuna davet edildim. Soros la şarap tokuşturcaz.

seçmek zorundaysan portakal suyu tabii ki. ama gönül ister ki şekersiz çay iç:(
şekerli çay daha kalorili.

portakal suyu daha kalorilidir ama burada kalorinin nereden geldiği ve etkenlerin ne olduğu daha önemli, portakal suyu iç.

İkisi de kalorili ama diyet için portakal suyu daha zararlı.

Bu devirde kalori hesabı mı kaldı?

Kalori, şeker, yağ, doğmamış yağ, tuz, karbonhidrat gibi hepsi ayrı ayrı hesaplanmalı.

Ben daha dün büyük bir markaya mail döşendim avusturyada bundan dolayı. Her birimin gramını yağını tuzunu yazmışlar ama günlük alınması gereken miktara sadece kaloriyi oranlamışlar, diğerleri yoktu.

Erken çıkarsanız ev sahibi kiraya verme süresince talepte bulunabilir, yasal olarak da haklı olur. Yerinize kiracı bulabilirseniz en kolay şekilde hallolur bence. Evsahibiyle konuşup birlikte emlakçıya gitseniz, belki o ayarlar hem yeni kiracıyı hem de size yeni evi.

bence ev sahibin anlayışlı olmalı fare büyük problem

kiralanan evin yararlanma işlevş yoksa gibi bir durum var. emlakkulisi.com

bu duruma sizinki de girebilir

Ya konudan belki bagimsiz ama kusura bakmayin, klozetten cikan fare sehir efsanesi diil miydi ya :s o ne sacma bisey, como golu kenarinda sato olsa oturulmaz o evde.

Bildigim kadariyla bir ay onceden bildirdiginiz takdirde cikabiliyorsunuz, kontratta yazar o kiraci su kadar sure once evi bosaltacagini haber vermelidir diye. Tabi genelde depozito icerde kalir siz de cikar gidersiniz oyle olur o.

valla bir evde fare varsa gitmez çok net.

bunu çözmesi gereken sen değilsin ev sahibin, çözmeye dair çaba sarfetmiyorsa bunu noter aracılığı ile 2 kere bildirmeniz durumunda zaten haklı olarak tek taraflı fesh edersiniz sözleşmeyi.

bahsettiğin filmi izlemedim ama şu iki film benim için çerezlik kategorisinde başyapıttır:

- scott pilgrim vs. the world
- sucker punch

sucker punch teması itibariyle daha bir karanlık. eğlenceli bir şeyler olsun dersen scott imdadına yetişir.

The Hundred-Foot Journey

windows al, derdin tasan olmasın. ipad, android gibi yarım yamalak işletim sistemi de yok.

www.amazon.de

az daha veririm dersen, evdeki bilgisayarın hızında takılırsın
www.amazon.de

Çalışmayı da tablet üzerinde yapacaksan windows tablet al.

Pdfleri wordleri atıp okuyacağım diyorsan 400 liralık android tablet de iş görğr.

muhsin bey,
arabesk,
vesikalı yarim,
selamsız bandosu,
zübük

yeşilçam'dan aklıma gelenler. bir de 90'lar sonrası underground filmler var ki asıl cevher orada.

kişisel fikrim türk sinema tarihini muhsin beyden önce ve sonra diye ayırabileceğimiz. tabutta rövaşata ve otobüs diğer tavsiye edebileceğim filmler. birde nuri bilge nin kış uykusu ve 3 maymun isimli filmleri güzeldi. sözü diğer arkadaşlara bırakıyorum.

(bkz: tabutta rövaşata)
(bkz: gemide)
(bkz: ağır roman)
(bkz: 9)
(bkz: sevmek zamanı)

Susuz Yaz.

yilmaz guney'dir.

ben bu konuda kötüyüm en başta söyleyeyim türk filmleri konusunda iddiam yoktur.

eskilerden

milyarder
tosun paşa
süt kardeşler


yenilerden

eşkıya
arog
yahşi batı
av mevsimi
kabadayı

hayallerim aşkım ve sen
Neredesin Firuze

Ah Güzel İstanbul - Sadri Alışık

Çok güzel filmdi.

ağır roman ve eşkiya tabiki.

(bkz: Baba bizi eversene ) barış manço'nun oynadığı bir filmdir tavsiye ederim.
devekuşu kabare serisini de izlemelisiniz.

edit: anlat istanbul

Benim en sevdiğim film züğürt ağa. Sultan'ı da severim.

Aslında şener şen'li bütün filmleri cok seviyorum galiba.

Istanbul 79
Alin yazisi
Gaddar
Ekmek kavgasi
Donus
Ilk aklima gelenler

Ağır roman

gölge oyunu

çoğu yazılmış. eklemek isteğim şeyler var sadece.

aaahh belinda
düş gezginleri
uçurtmayı vurmasınlar
her şey çok güzel olacak
vavien
büyük adam küçük aşk

anayurt oteli
semih kaplanoğlu: bal, süt, yumurta
nuri bilge ceylan filmografisi (7 uzun, 1 kısa film)
zeki demirkubuz: kader, yazgı, yeraltı
bizim büyük çaresizliğimiz

@kanter'e katılarak, son yıllardan kronolojik olarak sonbahar, cogunluk ve sarmaşık'ı eklerim bu listeye.

kimse de (bkz: reha erdem) dememiş.

Bir Zamanlar Anadolu'da, Nuri Bilge Ceylan
Yılanların Öcü, Şerif Gören
Berlin in Berlin, Sinan Çetin
Tabutta Rövaşata, Derviş Zaim
Gölge Oyunu, Yavuz Turgul
Duvara Karşı, Fatih Akın
Otobüs, Tunç Okan
Fidan, Erdoğan Tokatlı
Uçurtmayı Vurmasınlar, Tunç Başaran
Kalandar Soğuğu
Yol, Yılmaz Güney
Milyarder, Kartal Tibet
Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Ahmet Uluçay
Reis Bey, Mesut Uçakan
Dondurmam Gaymak, Yüksel Aksu
Ulak, Çağan Irmak
Beş Vakit, Reha Erdem
Berdel, Atıf Yılmaz

olmaz

kot çok sırıtır bence.
smart casual giyinseniz en azından.

hiç farketmez aslında. şort-tişört flip flop giderseniz rağbet bile görebilirsiniz beklemediğiniz şekilde. bu eleman marjinal gelecekte facebook meysbuk yapar yakın duralım derler.

şaka değil çok ciddiyim.

eksisozluk.com


:/

niye net?

comu başkasında sanırım. karışacak sürekli ve alan adı bence güzelde değil.

kindle'ın menüden check for items diyor musunuz?

:/

empty nin dediği işlemi ypaınca çalışması lazım aslında. aktüelize edince sayfayı gelir normalde.

amazon clouda atıyorum ben. böyle de oluyor bunu deneyin.

geçen gün atınca biraz geç algılamıştı alet benim eski kindle keyboard buna yormuştum, clouda bir bakın derim.

amazon'un bir hizmetinin ücretli olduğunu ve artık email ile de kitap atamayacağımızı yazmıştı geçenlerde biri duyuruda. ben mi yanlış hatırlıyorum bilemedim ama sorununuz amazon'daki değişimden olabilir.

mail in konusuna convert yazın

bunları yapanlar cesur filan değil, canı istiyor, adam evini boyarken niye cesur olsun?

canı istiyor, tr de insanlarda limon sarısı, bej, kirli beyaz açık mavi gibi standartlar var.

canın istiyorsa yaptır kimseye de hesap vermek zorunda değilsin.

bizim evin duvarı tam olarak ikinci resim gibi, on numara 5 yıldız oldu 3 senedir yaşıyoruz içinde. farklı. istersen bir kaç resim göndereyim sana.

@aradaki uzaklik,

valla alırım foto ne yalan söyleyim :)

ya cesaret dediğim, kafada bunu hayal etmek uygulamaya geçmek falan. bilmiyorum ben mesela nasıl boyarım nasıl boyarsam nasıl olur hayal edemiyorum sıkkıntı o yani. koltuğun arkasındaki duvarı mı koyu yapmalı, yoksa koltuktan bakılan duvarı mı vs. bunların karar mekanizmaları çok zor geliyor bana.

valla biz de uzun süre böyle abuk sabuk renklere boyattıktan sonra ehh yeter lan diyip evi bembeyaza boyattık. aralardaki birkaç sütun da siyah. mis gibi oldu. böyle keskin bariz renklerde insan çok çabuk sıkılıyor ve bir iki sene sonra gözüne batmaya başlıyor. ev büyük değilse, fazla güneş almıyorsa, yani kısacası hiçbir estetiği olmayan düz apartman dairesiyse cennet mahallesi gibi oluyor zaten. o resimlerdeki gibi büyük pencerelerin, kemerli açık kapıların vs var mı misal? mobilyaların uygun mu? lacivert duvarın önüne istikbalden alınma kanepeyi dayarsan moralin bozulur.

ayrıca fazla büyütme yav. alt tarafı boya. canın ne istiyorsa yaptır. sıkılınca yine boyatırsın. bir şey değil. temel prensip olarak da güneş alan yere koyu, almayan yere daha açık renk olur.

bizim evin bir duvari 1. fotodaki gibi , beyazla ve acik renk ahsapla guzel uyumu var.

ic mimarlar bu yuzden var zaten isi dizayn,tasari vs.. pinterest'te takil biraz.

marshall boyanın bir app'i var; onu indirip duvarında istediğin rengi görebilirsin.

odamın duvarı ortaokul ve lise hayatım boyunca en sevdiğim üç renge boyanmıştı(koyu mor-buz mavisi-turuncu) sonra üniye geçerken tüm duvarları okyanus mavisi yaptım şu an o renkte. arkadaşlarıma üç renk dediğim zaman garipsiyolardı ama görünce çok beğeniyorlardı çünkü uyumlu renklerdi. şu anki halini de çok beğeniyorum ilk attığın resimden bir iki ton daha açık bir mavi

hayır.

o değilde runtastic aldı yürüdü valla ben 2010 da dalga geçmiştim kim koşu yaptığını sosyal platformda paylaşmak ister ki diye, kendimi vizyonsuz teknoloji celebritisi gibi hissettim.

No way.

@kurnaz, tarihe gecen gaflardan biri olmus :)

Natural sekilde bu vucut icin barbell, dumbbell vs sart mi yani?

@elon

şart hemde az buz değil :) öyle 5-10 kg ile olmaz.

hatta yanlışsam düzeltilsin

10-15 kg ile filan anca şu olur
bonytobeastly.com

Steroide Ekmek banmış o adam.

Düzenli artan yüklemelerle iyi bir beslenme ve dinlenme disipliniyle bi 5 senede olur. Vücut ağırlığıyla en fazla fit olursun.

bilgisayarı sadece oyun oynamak için kullanmıyorsun ki, oyun sadece bir kısmı. konsolda ise oyundan başka bişey yapamıyorsun. konsol bilgisayarın yerini tutamaz ama bilgisayar konsolun yerini tutar yani. klavye mouse ile oynamaktan daha konforlu kontrolcü ayrıca, mantığı yok yani klavye mouse desteğinin. uğraşsan yaparsın zaten, araştırmadım ama çözüm vardır kesin klavye mouse için.

@baba jo

hocam o kısım doğru iş yapan insanlar var ama bu bahsettiğim sadece ama sadece oyun oynamak için pc toplayanlar, yoksa render şu bu pc başka elbette. ben sadece amacı oyun olanları kastediyorum ki bu pc toplama pccilerin %50 si rahat sadece oyun için topluyor.

ondan merak ediyorum.

eğer sadece fare ve klavye desteğiyle pc oyun camiası kaybolsaydı zaten öyle bir destek gelirdi.

"bilgisayara ihtiyaç kalmaz böylece"

her iş için bilgisayarın kullanılabilmesi? 60 fps? daha yüksek çözünürlük? oyun modları? steam ve oyun fiyatları? kolay parça değişimi?

amacı isterse %100 oyun olsun, konsol alanın evinde bilgisayar da oluyor(o veya bu nedenlerden). madem bilgisayarım var niye konsolla ayrıca uğraşayım ki diyor ki mantıksız değil. kaldı ki herkesin evinde tv sürekli müsait olmuyor. cumartesi gecesi evdekilere "dağılın odalara ben tv'de ps oynıycam" dersen çıngar çıkar.

olay tamamen ne kadar süre ve ne tür oyunlar oynandığıyla ve yaşam tarzıyla alakalı. hikayeyi yaşıyayım kafasında; çok sayıda senaryolu oyun oynayıp bolca vakit ayırıyorsan, bütçe sıkıntın çok yoksa, işy erinde de masa başında akşamı ediyorsan, konsol alır oyunlara parasını basar koltuğunda uzanarak oynarsın. iş yerinde masa başında fazla vakit geçirmiyorsan, senaryolu oyunlar yerine moba tarzı müsabakaları tercih ediyorsan, oyunlara verecek fazla paran yok ancak vaktin çoksa "oyun sektörünün" fiyat politikalarına muhalefet edebileceğin güzel bir alan oluyor pc. yada bir örnek daha vereyim, oyunla falan alakan yok, pes-fifa-nba takılan casual bir ilgisizsin diyelim, sırf bunlar için de gidip 5 bin liralık pc toplamak yazık olur. yapıp yapacağın oyun masrafı yıllık 200-300 tl dir.oyun piyasası uzaya çıksa tek oyun için fiyat farkı çok koymaz.yada yada yada, parasal hiçbir sıkıntın yoktur, iş güç de yormuyordur, teknolojinin ille de son basamağını çıktığı gün göreceğim diyen bir tipsindir, zaten pc'den başkası paklamaz. bu örnekler çoğaltılabilir tabi. şahsım pc de çalışmaktan bilekleri nasır tutan bir gariban olduğundan, ille de konsol diyorum. ancak dotaya csgo ya da hasret kalıyoruz böyle böyle. :)

konsol candır. öğrenciyken konsol da neymiş toplarım pc mi yardırırım sabahlara kadar diyodum. şimdi kim uğraşcak pcle diyorum. aç konsolu yayıl koltuğa oyna geç daha çekici geliyor.

Konsolda mouse olsa fps oyunlarında mouse kullananlar üstünlük kurar. Millet gamepad e alışsın diye öyle oluyo o işler

amazon yolluyorsa girer.

Sim kart takılabilen bir cihazsa sıkıntı olabilir ama, sim kart takılan her şeyin gümrükte takıldığı söyleniyordu bir yerlerde. model ney?

sim kart filan yok.

direk amazon kindle fire tablet.

gelir gelir. sıkıntı olmaz ama maalesef amazon türkiye'ye kindle yollamıyor.

dijital piyano mu elektrikli piyano mu ne ondan alın isterseniz. hem gerektiğinde kulaklık takılarak bile çalabiliyorlar hem de çok yer kaplamıyorlar.

öğretecek kimse var mı?

ögretecek kimse yok, ya evde ders aldiracagim/z ya da kurs.