risk budur :)

"hocaların daha kolay sorular sorduklarida bilinen bir gerçek."

Hangi okuldasiniz bilmiyorum ama benim okudugum okullarda "eger olmediyseniz finalleri kacirmayin" derdi hocalar, cunku butunlemede gecmek imkansiza yakin olurdu, finalde 1 birimse sorularin zorlugu butunlemede 3 birim olurdu ki kimse butunlemeye girip hocalara angarya is cikartmasin.

sadece sınav sorularının fotograflarını çekmek için finale girmişliğim var. gayet normal bir şey yani.

bazı derslerde ben de yapardım bunu. kötü bir taktik değil, ama risk. finalde boş kağıt vermek zorunda da değilsin ayrıca. dd ya da dc de aldığında büt'e girmeye hak kazanıyorsun. akabinde final ve büt arasından hangisinin notu daha yüksek ise o dikkate alınıyor. en azından bizim okulda öyleydi. diğer yandan, büt'e kalmanın bir avantajı daha var, bizde çan eğrisi vardı, büt'te büt'e kalanların içinde bir çan eğrisi daha yapılırdı, bu nedenle avantajı katlanırdı.

bu söylediklerim her okul ve her hoca için geçerlidir demiyorum. evdeki bulgurdan da olmamak namına mutlaka araştırıp öğrenmek lazım.

Ben finale girmedim, büte gireceğim. Bütler daha zor oluyor bizimkinde. Ama aynı soruları soranlar da var.

Yönetmeliğe bağlı değişir de bütte ba gibi yüksek not gelmesi zor. Sınırı var.

Ders hocanızın veya okulunuzun bütünleme sistemine olan tavrı bu meselede ciddi etken. ODTÜ'deki hocaların birçoğu büt sistemine karşı oldukları için bu sınavlara girenleri pişman ediyorlar :) aksi takdirde güzel bir yöntem, hem çalışmak için tonla zamanınız var(teoride).

bizim bölümde de finalden kalan boşuna büte girmesin derdi hocalar. büte giren öğrencilerden yüzde 5 i ancak geçebilirdi. öyle bir sistem yoksa, final sorularını alıp bütten yüksek not alarak geçmek en mantıklı iş.

benim okuduğum okulda bütünlemelere kalırsan hiç geçme şansın kalmıyor :) diyelim finalden A alacak bir kapasitedesin, bütünlemede ancak C alabilirsin. bütünlemeler daha kolaysa o zaman finale girmenin ne anlamı olacak? daha çok çalışır, daha iyi notla geçersin. bu işte bi terslik var :)

benim de okulumda ögrenciler bilerek bütünlemeye birakmasin, bütünleme yükü azalsin ücüncü kez sinav kagidi okumayalim diye bütünleme soruları cok kazik olurdu. bütünlemeye kalanlar sınava bile gelmezlerdi.

valla hoca hafif merşep ise neden olmasın. ama bütlerde tüm konulardan sorumlu olucan . daha fazla zorlamasın bilakis .

ayrıca @crown'a katılıyorum . genelde boşuna kaybettirdiğiniz zamanın acısını çıkarır bu hoca tayfası .

neyini hazmedemiyorsun? sana ne milletin notundan? senin notun mu düşüyor onlar yüksek alınca?
madem daha kolay soruluyor, madem millet daha yüksek alıyor, tüm dersleri niye büte bırakmıyorsun?

modern dünyanın garip kompleksli insanları...

sende yap arkadaşım madem bu kadar zoruna gidiyorsa.

hocalara ve okula bağlı tamamen, onu da senin bilmen lazım burda sorduğun kişilerin hepsinden daha iyi bir şekilde. kilit nokta finalin telafisinin bütünleme, bütünlemenin telafisi gerekirse onun da bir sonraki seneye olması; ve bu eksende karar vermek.

asistsms.com tavsiye ederim.

(git: 887899)

mutlucell kullanmaya başladı bizimkiler, övüyorlardı baya..

Netgsm kullanıyoruz. Özellikle uygun fiyat olduğundan dolayı(1000 SMS 9TL kampanyası) tercih ettik, şu an gayet memnunuz.
www.netgsm.com.tr

hepsi aynı lacivert. çok fark etmiyor.

sms göndermek bedavaya yapılabilecek bir işlem değil pek ne yazık ki. sadece şunu hatırlıyorum, bazı hizmetler vardı sms gönderiyordu ama 160 karakter yerine 100 karaktere falan izin veriyordu, kalanını kendine ayırıp orada reklam gönderiyordu, giderlerini öyle karşılayıp bedava sunuyordu. böyle bir reklam eklemesi sizin için dert değilse, free mass sms service" falan diye google'layabilirsiniz, ismini hatırlayamadım çünkü.

diğer yandan, öğrenci velilerini bilgilendirmek önemli bir işmiş gibi duruyor. bu gibi bedava hizmetlere ne kadar güvenilir, ne kadarına iletir ne kadarına iletilmez, onu da göz önünde bulundurmak lazım.

bu tip bir iş için en sağlıklı yol, parasını verip adamakıllı hizmet almak gibi duruyor. daha önce bu firma ile çalışıyorduk, memnunduk: www.postaguvercini.com

Elinden geliyorsa yak gitsin ya. Manyağın ailesi de sana duacı olur bak yeminle. İyilik falan düşünme hiç. Aklı başına gelsin kütüğün.

Duygusal olarak haklısınız belki ama adan sonuçta hasta yani. Ki inanılmaz hayvansever tüm parasını sokak hayvanlarına harcar. Evde hayvanları var. Yani iyi birisi aslında. Hatta geçen yıl bir kedi yavrusu apartman boşluğuna düşerken arkasından uçarak yakalayıp kolunu bacağını kırdı. O derece yani.

Tüm iletişimi kes bir müddet sonra vazgeçer

ben olsam değişik yöntemler uygulayabilirim ama kanunlara uygun olmayabilir. siz avukat olduğunuz için kanunlar çerçevesinde neler yapılabilir daha iyi bilirsiniz elbet. ama diş göstermek lazım bence.

böyle iyilik olmaz, sonuçta şizofrense ve bu durum kendisi, ailesi ve yakın çevresi dahil herkesi etkiliyorsa ne kadar üzücü de olsa gözetim altında tutulması gerekir, üstelik bu kendi iyiliği içinde hatta. yani iyilik dediğimiz şey sırf vicdanla olmuyor, akıllıca da olması gerekiyor, aptalca yapılmış iyi niyetli hareketlerin birçok kötü sonuca mahal verdiği çok açık. verdiğiniz örnek mesela, kediyi havada tutması; bu kendisini öldürebilirdi, ha kendini düşünmedi diyebilirsiniz ama bu kediyi de öldürebilirdi, kedinin üzerine düşüp üstüne bir de kendi kafasını çarpıp hem kedinin hem de kendisinin ölümüne yol açabilirdi. iyilik değil yani bu, bilinçsizce yapılmış abartılı bir iyi niyet gösterisi o kadar. bunun dışında size yaptığı benzer hareketleri başkalarına da yapabilir, bu karşısındakinin huzurunu kaçırabilir, hayatını etkileyebilir. hatta karşısındaki insan bu durumu alttan almayı kabullenmeyip bu şahsın canına bir zarar verebilir. yine bu adam hastalığı neticesinde gözü dönüp yapmaz dediğiniz şeyler de yapabilir, görüldüğü üzere maddi sıkıntıları borçları vs. var, bu nedenle birine fiziki zarar verebilir. bugüne kadar yapmamış olması yapmayacağı anlamına gelmez. böyle şeyler bir kere olur zaten, sonra arkasından melek gibi adamdı neden böyle yaptı derler tanımayanlar.

sonuçta tüm bunların toplamında, hepimiz kendi çapımızda iyi insanlar sayılırız, ama neye yarıyor iyiliğimiz gerçekten asıl mesela bu. hani derler ya senden gelecek iyilik de gelmesin diye, öyle bir şey.

ailesi ile konuşun.

Çok zor bir durum yahu. Buluşup konuşsan. Durumdan rahatsızlığını anlatsan arkadaşınla dertleşir gibi ve anlayış beklesen? Hatta sana sarmaması için özür de dileyebilirsin genel olarak ona karşı onun gözünde ve algısında yapmış olabileceğim tüm hatalardan dolayı. İmkansız mı bu seçenek?

Abi ne bileyim önceden biraz ezbere yorum yapar şunu derdim ''iyiliği için şunu bunu yapmalıyız" vs gibi ama onun iyiliğine olacak şeyi biz nerden bilelim ve neye göre tayin edelim? Onum adına bu kararı alabilme hakkımız var mı?

Haa suç unsuru olması ayrı ama, bahsettiğim yukarıda yazılan cevaplara istinaden.

Öncelikle konuşmak diyorum, bıkana kadar, alttan alarak vs.. zaten "bence" zamanla olaylar akışında yolunu bulacaktır, pek tabii olması gereken zaten olacaktır.

Şikayet et gerekli işlem yapılsın. Eğer gerçekten bir hastalığı varsa tedavi olması gerekli. Çünkü tehdit oluşturuyor ve bu tehditin ne zaman fiziksel şiddete döneceğinin garantisi yok. Bu kadar çok başı belaya giriyorsa elbet ya kendi ya da başkalarının hayatı veya sağlığı tehlikede demektir.

iyi niyetli yaklaşımınız pek hoş, pek tatlı. diyelim, harika ötesi bir yöntem geldi buradaki arkadaşlardan birinin aklına ve sizin peşinizi bırakmak zorunda kaldı. velakin, 6 ay sonra sizin şikayet etmeyip sokağa salınmasına sebep olduğunuz bu arkadaş ne bileyim küçük bir kız çocuğunu öldürürse hukuki sorumluluğu geçtim de vicdanen de rahat olabilecek misiniz? böyle bir şey yapmayacağına dair, her anlamıyla %100 emin olabiliyor musunuz? ben, akli dengem son derece yerinde olduğu halde böyle bir şey yapmayacağıma dair kendime bile garanti veremem. siz bu arkadaşa bu kadar kefil olabilir misiniz?

duygusallık pek güzel şey. ama, o -şimdilik hayali- potansiyel kurbanı olan küçük kızın da yaşamaya hakkı var bence.

sadece birey olarak bizi ilgilendirdiğinden emin olduğumuz tüm kararları istediğimiz gibi vermekte elbet özgürüz, ama toplumu da bi o kadar ilgilendiriyorsa -ya da ilgilendirme ihtimali varsa-, hala o kadar özgür müyüzdür?

bu arada kediyi kurtarmak için apartman boşluğuna atlamak çok tehlikeli bir davranış.

ilk bakışta şirin gözükebilir size ama bir başka sefer başkalarının canını da tehlikeye atabilir. çünkü hayaller içinde yaşıyor kendisi.

Çok teşekkür ederim hepinize. Genel olarak hukuken işlem yap diyorsunuz ben de o şekilde davranacağım. Ben aslında duyuruyu, "şizofreniye şu şekil davran raad bırakır" gibi bir tüyo var mı diye açmıştım. Daha önceki davalardan adamı kurtarıp sonra benim başıma bela olması da çok ironik bu arada.

Bence bu adam potansiyel bir tehlike. Hakkinda baslatacaginiz yasal surecle aslinda ona iyilik bile etmis olacaksiniz. Sizi takinti haline getirmis. Durumu ailesine de bildirerek artik tedavisinin bir hastanede devami gerektigini size karsi bu tacizi devam ederse sikayetinizi yapacaginizi belirtin ve hafife almayip cooook dikkatli olun. Avukatlii meslegi muvekkili ya da icra borclusu tarafindan öldürülen avukatlara yabanci degil

polis tanıdık falan vardır elbet. hakkında şikayet var diye alıp biraz korkutsalar işlem yaparız bir daha yapma diye işe yarar mı diyeceğim ama ters tepebilir de bilemedim.

ben ailesi ile görüşmenizle ilgili önerimi tekrarlıyorum. onlar durumunu bilirler. doktoruna gidiyor mu, ilaçlarını alıyor mu, nasıl davranmak gerekir filan.

ailesi olarak ablaları var onlar da bıkmış ama parasal yardım yapıyorlar sadece. doktora düzenli olarak gidiyor bendeyken durum bu şekildeydi. zaten ilaçlarını almazsa çok kötü oluyor yerinden bile kıpırdayamıyor nerede ise. kendine bu konuda inanılmaz bakıyor.

aynı boktan ülke sadece toplum yoğun şekilde politize olmuş ve kamplaşmış durumda.

www.radikal.com.tr

bilhassa ilk bikaç paragraftaki rakamlara dikkat. alım gücü gibi konuları gayet iyi açıklıyor.

sosyal hayatta bazı değişiklikler oldu, gezi öncesi ve sonrası diye ikiye ayrıldı. şimdi ufak ufak gezi'nin etkileri unutulmaya başlandı, fakat malum kitlenin belleğinde "ya yine sokağa çıkarlarsa" korkusu olduğu söylemlerinden/eylemlerinden hissediliyor.

bunlar dışında öyle çok büyük değişiklikler yok, zaten 3 yıl kısa süre, anca bu kadar olur.

çok ilginçtir ki 3 yılda benzin / mazot fiyatları bile değişmedi.

yani tabi ki değişti bir ara uçtu ama şu anda 3 yıl önceki fiyatlarda. daha da düşecek.

ülke hakkında söyleyebileceğim tek olumlu şey bu. onun da kaynağı zaten abd.

bombok, hiç anlatılacak gibi değil.

bence bir sorun yok

dün epey kar yağdı. beyaz bir yılbaşı geçireceğiz.

bence oldu. herkeste arabalar evler falan. ama ben de yine tık yok!

insanların genel davranışını, düşünce tarzını görmek istersen haberler.com gibi sitelere girip haber yorumlarını oku. Yılbaşı tatil edildi diye bizi hristiyan ilan edenler mi dersin, cumayı tatil yapın, şeriati getirin diyenler mi dersin, orda memleketin manzarası çok açık.

Sosyal hayat derken, yine etkinlikler, tiyatrolar vs devam ediyor tabi ama işte kıçı başı açılıyor diye trt kış olimpiyatlarını göstermekten vazgeçmişti falan. Aynı şekilde bazı tiyatro oyunlarının belirli bölümlerine sansür getiriyorlar.

Medya ve TV felaket şekilde boktanlaştı. Acun tvnin efendisi gibi, her yerde!

Tüm tartışma programlarında yandaş konuşmacılar dışında kimsenin çıkmasına müsaade etmiyorlar, konuşanı, doğru iş yapanı, gerçekleri ortaya dökeni anında ortadan kaldırıyorlar.

konuşturma beni be.. değişim var tabi ama ileriye dönük değil..

osmanlıca öğrencekmişiz ülke olarak bi de.

turkiye cok guzel gelsene...

her şeyi açık açık yazıp konuşamıyoruz. eskiden de konuşamıyorduk da şimdi biraz daha farklı. eskiden komünizm sosyalizmi konuşamazdık, kitaplar şiirler yasaklıydı. yasakların kapsadığı kesim nispeten azınlıktı. şimdi yasakların içine aldığı kesim oldukça büyük. küçültme çalışmaları da tam hızla devam ediyor. mahalle çalışmaları artarak devam ediyor. artık bir mahallede aynı anda iki üç toplantı yapılabiliyor. haftanın bir gününden iki üç gününe çıkıldı. hiç beklemediğin adamlar hiç beklemediğin açıklamalar yapıyor. dizilerde artık mutlaka din unsuru var. vb. vb. vb.
bu bir yandan iyi gibi de. (polyanna mod on) değişim kanlı olmayacak gibi görünüyor en azından.

alım gücü iyi değil. benim gördüğüm çarşı sokakları insan kaynıyor, eller paketlerle dolup taşmıyor. dükkanlar neredeyse boş gibi. çarşıya, alışveriş marketlerine alışveriş için değil de zaman geçirmek için gidiliyor. çarşı esnafı "sarayın parası çıkacaktı bir yerden" diyor. endişeliler. para dönmüyor.
çok ihtiyaç olmayan şeylere büyük paralar verilip alınabiliyor. özellikle teknoloji (cep telefonları) ve giyim kuşam bu konuda başı çekiyor.
oldukça pahalıya iletişiyoruz, bilgileniyoruz, okuyoruz, temizleniyoruz.

toplu taşım araçlarında sokaklarda telefon kullanmayan insan görmek zorlaşıyor. çoğu oyun oynuyor veya sosyal medya hesaplarında takılıyor.

kısacası, her geçen gün tonlar açıktan koyuya doğru ilerliyor.

bizi sorarsan
bir taş gelir pıtraklı
izini bırakır yüzünün çukurunda
daha ne olsun
iyilik sağlık işte.

3 yıl sonra tatile geldim, aklın varsa gelme

anladığım kadarıyla biraz fazla hasar görmüş. mahalledeki hüseyin abiye de yaptırılabilir tabii de, madem makinenin içi de iyi, biraz daha fazla paraya kıyıp işinin ehli birine yaptırmakta fayda var.

notebook kullanmadığım için bizzat kendi cihazımı tamir ettirme şansım olmadı fakat burayı çok övüyorlar:
www.easyservis.com

sonradan aklıma geldi edit'i:
bu arkadaşların ismini ilk olarak aşağıdaki link ile duymuştum. sahibi ile bir röportaj yapmışlar, abinin bozuk anlatımı ve türkçesine rağmen, ne dediğini bilir hali bana güven vermişti;
shiftdelete.net

edit-2:
hüseyin abileri tanıyalım, tanıtalım. hilmi abileri de unutmayalım (www.eksiduyuru.com). sevgiler.

Açıkçası bana da güvenilir geldi. 1 yıl garanti de veriyorlarmış sonrasında aynı arıza ile ilgili. En azından küfrederek "Ne biçim yapmışlar" demem gibi geliyor. Oldukça hasarlı, pek mahalledeki Hüseyin Abi'ye verilecek gibi değil. Gerçi mahalledeki Hüseyin Abi'yi bile tanımıyorum.

Bu soruyu sormuştum. "Muhtarlığa gidin" önerisi o an en yakını gibi geldi. Muhtarlık onunla ilgileniyormuş zaten, giysi odası vardı; bağışladım.
eksiduyu.ru

kadıköy belediyesinin böyle bir hizmeti var. arıyorsun direkt kapıya gelip alıyorlar. ihtiyaç sahipleri belediyeye kayıt yaptırdıkları için, onların elinde direkt hedefe yönelik listeler var. güzel güzel dağıtıyorlar.

dolayısıyla bağlı bulunduğun belediyeyi bi arayıp sormakta (yahut web sitesini incelemekte) fayda olabilir.

www.eksiduyuru.com

facebook üzerinden Freecycle istanbul sayfasından paylaşabilirsin

sokaklar suriyeli mülteci dolu. ver onlardan birine ufacık çocuklar yalın ayak geziyor.

Sakın kızılay kutularına atma.

Ben mahalle muhtarlığındaki kutuya koyuyorum. Kimin kim olduğunu ne alan biliyor ve veren. Çok güzel bizim sistem.

belediyeler
lösev
çydd
bir te mahalle bakkalları ve muhtarlar genelde alıyor muhtaç olanlaara vermek için. biz konteyner'ın yanına koyuyoruz mesela, kağıt toplayanlar vs. alıyor.ç

- evet.
- hayır.
- hayır. hayır.

bilgisayarın ana kartı sata3'ü desteklemiyorsa o hdd sata hızında çalışacaktır.
7200 takman yazma/okuma hızıdır, etkili olur tabiki. destekler.

harddisk dönüş hızı arttıkça daha hassas bir alet haline geliyor bu nedenle laptop gibi harddisklerin korkulu rüyası kullanım alanlarında 7200 yerine 5400 daha yaygın. performans istiyorsan 7200 yerine önerim ssd.

sata 3 harddiskleri illa sata 3 ile bağlamak zorunda değilsin, sanırım ssd'ler hariç sata 3 bağlayıp bağlamaman gözle görünür bir performans değişimi yaratmıyor.

ping.eu

bu ya da bunun gibi bi siteden kontrol etmeyi denedin mi port gerçekten açılmış mı diye?

geçme. zarif olmak, kibar olmak, hayat sana ne kadar kötü davranırsa davransın kalitenden bir şey yitirmemek çok daha önemli.

ben günde iki üç sefer geçiyorum tavsiye ederim.

Federer'e katılmakla birlikte, Ben bana kötü davranan, beni aptal yerine koymaya çalışan, çakallık peşinde olduğunu sezdiğim kişilere (kişiliksizlere diyeyim) hiç acımam, elimden geleni ardıma koymam. Kan getiririm. Düzgün biri olmak enayi olmak demek değil. Yine karakter sahibi, iyi niyetli, nezaketli birisi olabilirsin ama bu her önüne gelene eyvallah çekeceğin anlamına gelmiyor.

Kötü insanı kıramazsın zaten, hak ettiği şeyi vermiş olursun. İyi insan kırılır, çünkü senin o kırıcı davranışını hak etmemiştir.

İnsanları kırma, hak ettiklerini ver.

bi kere dark side'a geçecek adam delikanlı olur geçecekse geçer, geçim mi abi:( diye sormaz. o yüzden sende yeterli potansiyel yok. sen fazla sorgulamadan loserlarla iyilik deryasında boğulmaya devam et karşim.

geç kanka. bugüne kadar geçmediğin hata. sen geçmedikçe barkın'lar ortamı s.kecek.

www.youtube.com

Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen

alternatif öneri:

hem geç hem geçme. benim bu konudaki odağım her daim şudur: adil miyim?

son derece nazik davranan, üflesen yetmişbeş parçaya ayrılacakmış gibi duran naif bir insanın hak ettiği muamele ile, "barkııııın, barkınııııım :/(:(:(:(:/:/(::/(:(:/:/:/ çok dertliyim ve ayrıca kimse beni anlamıyöööörrrrrr" diye 7/24 ağlayanın hak ettiği aynı olabilir mi?

"benim genel bir tutumum var ve bu nezaketten asla ödün vermem" dersen, senin için "prensipli biri" denebilir, ama adil asla denmez. ben adil olmayı seçiyorum.

darksayda geç, orda beni bul, sana laflar hazırladım.

medreselerin (a.k.a. kuran kursu) kapatılmasını ve devlet onaylı dini eğitim almayı büyük kafirlik gören insanlar var. bunlar diğer meselelerde de kemalist rejimle uyuşamayınca evet bir mağduriyet doğuyor onların açısından. din sorunun temeli oluyor.
siyasal islamın belli başlı temsilcileri (bunlar kendi aralarında anlaşıyor ya da anlaşamıyor olabilir, birlik değiller yani her konuda) bu konuda bir tavır sahibi ve toplumda böyle bir görüşün yayılmasını onlar sağlıyor.
doğrudur yanlıştır demiyorum. o tabanın dinamiğini alatmaya çalışıyorum.

bu ülkede toplumun hemen hemen her kesimine belirli dönemlerde mağduriyet yaşatıldı. en az mağdur edilen kemalistlerdi, ergenekon balyoz derken onlar da nasibini aldı. hak yemek, aykıyırı ezmek bu devletin genetiklerinde var, sadece cumhuriyet dönemini de kast etmiyorum.

dindar kesim de elbette mağdur edildi. ha, akp kanadının sürekli zırlayarak anlattığı kadar mı, bence değil. ama ajite edecek, son derece uygun, toplum nezdinde hassas konuma sahip ve temelleri de yalana dayanmayan böylesi bi konu bulduktan sonra oradan nemalanmasını garipsemiyorum, siyasetin doğası bu.

üstte örneğini gördüğün malların cevaplarına bakarak boyutlarını anlayabilirsin. iskender pala-iki darbe arasında okuyabilirsin konuyla ilgili.

comptrol'e katılıyorum. kafa yapıları hep bu. aynı sebepten metro kapıları açılır açılmaz da oturabilmek için inenleri beklemeden milleti yara yara geçenler de genelde türbanlı bacılarımızdır.

gerçekliği şu yalnızca, Sunni İslamcı kesim devlet tarafından belirlenen çerçevenin dışına çıkarılmadı cumhuriyetin ilk yıllarında - neden, hakeza yeni yönetim şekli inşa edilirken, diğeri yıkılıyordu. cumhuriyetin ilk yıllarında, modernleşme adımları ile çelişen yahut ulus inşası ile çelişen herşey çerçevenin dışında idi.

sonrasında ise o çerçeve oldukça gevşetildi git gide, bolca serbesti sağlandı o geniş çerçevenin içerisinde durduklarınca da. ha serbesti sadece orada da kalmadı, şiddet serbestisine ve desteğine varıncaya kadar da her türlü olanak önlerine serildi işbu yığınların. başkalarını da bolca ezdi gene İslamcı kesim, devlet desteği yahut devletin serbestisi olarak da en uç şeyleri bile yaptı kendisinden olmayanlara da.

sıralamaya girişeceksek de, İslamcı kesim sonda gelir. emin ol, ilkokulda hocasının taktığı öğrenci ile yarışacak durumdalar üç aşağı beş yukarı.

maydanoz. neden samimiyetine inanamıyorum?
haa şeyden olmasın.. birincisi şu sıra nurcu değilsen ve sağcıysan nurcuya giydirmek serbest.
ikincisi de şu meşum 28 şubat zamanı ve öncesi ve sonrasında her daim yani, sizin cenahın, misal tesettürsüz müslümangillerden olan anneme bakış açınıza yakından şahidim.
çok dolusunuz da, abartmayın. cevap botu demiş. size zamanında kuran okutmadılarsa benim güzel babama da sendikalaşma için imza topladığından falakayı layık görmüşler. bu siktimin devleti böyle. zırlaşmayın. artık sizin. gönlünüzce özgürleştirin :P

şu andaki dallamaları ve siyasette kullanılmasını geçersek; geçmişte gerçekten de inançlı insanlar hor görülür açıkca olmasa da 2. sınıf insan muamelesi yapılırdı. gerçekten devlet daireleri bazında başörtüsü inanılmaz bir tabu idi.hemen hepsi bir irtica tehdidi olarak algılanırdı. ve esasen de öylelerdi ki günümüzde görüyoruz. ben bu devletin afedersiniz kafasını sikey,m. kürt açılımı direkt terörden önce adam akıllı yapılsaydı türban kademeli olarak serbestleşse idi bu günleri görmezdik. ha ne olurdu demirel falan başta olurdu. yine cahil cühela takımının dilinden konuşanlar iktidar olur ilerleme gelişme anlamında bir gram bile farklılık olmazdı.

İslamcılarda mağdur olduysa kürtler veya sosyalistler ne yapsın? :) Benim ailem gayette muhafazakar olmalarına rağmen, devlette iş buldular. Ticaretle uğraştılar. Çocuklarını okuttular. Öyle abartıldığı kadar olduğunu sanmıyorum.

ben ateist biri olarak hayatım boyunca başörtülülere yapılanın korkunç bi şey olduğunu söyleyeceğim. ama bahsettikleri kadar mağduriyet yaşadılar mı emin değilim. cumhuriyetin ilk dönemlerinde baskı gördüklerini de düşünüyorum.

keşke kendileri de biraz olsun ateistlere, alevilere, eşcinsellere yaptıkları zulümleri kabul edip adım atsalar.

islami kesimin mağduriyetleri eyfel kulesi kadar, ssangyong actyon kadar, cemil ipekçi'nin bıyıkları kadar gerçek. bu gerçekliklerden bihaber olmamızın sebebi ise resmi ideolojinin bizi gerçeklerle değil kendi yalanlarıyla yetiştirmesidir. hitler'e brifing verecek kadar faşist olup da yıldırım hızıyla hümanizme evrilmesi bir güneydoğuda askerliğe bakan ne cengaverler tanıyorum. bu adamların değişimi sihirli değnekle olmadı, bölge insanıyla bir kaç hafta geçirmesi ve gerçekleri gerçek ağızlardan dinlemesiyle oldu. neyse konu çok dağılıyor, sadede gelelim.

arşivlerde ufak tefek araştırmalar yapan bir insanın okuldaki türkiye tarihiyle gerçek türkiye tarihi arasında milyonlarca ışıkyılı fark olduğunu anlamaması için öküz olması gerekir(yanlış anlamayın lütfen, burada spesifik birine hitap sözkonusu değil). esas olarak kurucu felsefenin "arap oğlunun yavelerini (saçmalıklarını) türk oğullarına öğretmek için kur’ân’ı türkçeye çevirttireceğim" şeklinde cümleler miras bırakması bile pek çok şeyi açıklar ama yine de yazayım.
hakaretyokhakikatvar.wordpress.com

dindarların mağduriyeti arasında ilk akla gelen ezanın türkçeleştirilmesidir. laiklik hassasiyeti olan kesim için bu bir mağduriyet değil bir "upgrade"dir, bilakis iyiliktir. ama dindarlara sorarsan doğrudan kendilerini ilgilendiren bir meselede kendilerine söz hakkı tanınmadan işin "yaptım oldu"ya getirilmesidir, bana sorarsan "kaz bilmez, ben bilirim" diyerek kazın kolunu-bacağını kesip "şimdi kuşa benzedin" demektir vs.

ikinci husus haccın yasak olması durumu. şaka gibi ama gerçek. bir dönem bu ülkede hacca gitmek yasaktı. üzerine çok konuşmak istemiyorum.
belgelerlegercektarih.com

üçüncü husus alfabe meselesi. bugün her ne kadar olay ulusalcılığa dökülmüş olsa da zamanında anadolunun dört bir tarafından gelerek milli mücadeleye katılan grupların en temel hassasiyeti milliyet değil din idi, cihat anlayışı idi. hatta bu konuda fransız birliklerinden ayrılıp türk tarafına geçen tunuslu, cezayirli hatta moritanyalı gruplar vardı.
dolayısıyla bu "cihat" anlayışıyla gelen insanların eski alfabeden vazgeçmesi söz konusu olamazdı. ancak alfabe meselesi de ezan meselesinden pek farklı gelişmedi. üstelik bu oldu-bitti icra edilirken "arap alfabesi okuma yazmaya engel oluyor yæ" masalları sıralandı;
www.ekrembugraekinci.com

bir diğeri kılık-kıyafet olayı. bu olay sadece "şapkanın getirilmesi :)" kadar masum ve romantik bir süreç değildir. dahilinde isyanlar, katliamlar bulundurur. en meşhurlarından biri rize'nin bombalanması hadisesidir. hoş bu tarz hadiseler de resmi tarih savunucularına göre "efsane"dir ama kaynaklar öyle demez.
belgelerletarih.com
4.bp.blogspot.com
belgelerlegercektarih.files.wordpress.com

liste böyle uzayıp gidiyor ama hepsini yazmaya gerek görmedim. bu kadarının sorunuza cevap olması için yeterli olacağı kanısındayım. gerçi bu mağduriyeti anlayabilmek için öyle çook eskilere gitmeye gerek yok. yakın zamanlarda bile namaz kılmak suç olarak lanse ediliyor, kimi çocuklar milli eğitimin çiğnenmedik kuralını bırakmamalarına rağmen tepki görmezken namaz kılma "haşarılığı" yapanlar terörist gibi gösteriliyordu;
www.youtube.com

bir de altı çizilmesi gereken çok önemli bir nokta da şu ki odaklanmamız gereken cümle "müslümanlar mağdur oldu"dan ziyade "mağdur olmayan kalmadı" cümlesidir. çünkü sünni-dindar kesim özelinden ziyade aleviler katledilmiş;
www.cnnturk.com
galeri2.uludagsozluk.com
t2.gstatic.com

kürtler ve kürtçe "temizlenmeye" çalışılmış;
www.zerkaya.com
(bkz: atatürk döneminde kürtçe konuşmanın yasak olması)

sosyalistler işkence deneylerinden geçirilmiş;
www.sosyalistzemin.com

ermeniler hakkında "bişeyler bişeyler" söylenmiş;
(bkz: ermenilerin bu feyizli ülkede hiçbir hakkı yoktur)

azınlıkların mallarına el koyulmuş;
www.demokrathaber.net

ve daha nice baskılar, hukuksuzluklar vuku bulmuştur. neredeyse mağdur olmayan kesim kalmamıştır. bence önemli olan geçmişteki baskıların ne kadar gerekli-gereksiz, orantılı-orantısız olduğunu irdeleyip durma yoluyla konudan uzaklaştıkça uzaklaşmak, meseleyi demagojiye kurban etmek değil; bu tarz hukuksuzlukların son bulması için çözümler üretecek cesareti ortaya koyabilmektir.

selametle.

islami kesim rahatça insan kesip öldüremediği için çok mağdur. ne zaman ki rahatça sübyancılık yaparlar, adam öldürürler, kadına hayvandan daha az değer verirler işte o zaman gönülleri rahatlar ve mağduriyetleri biter.

dindarlar mağdur falan edilmediler(suçladıkları kesime göre söylüyorum bunu). eğer oldularsa da kendilerini mağdur ettiler. din tüccarları ile gerçek dindarları ayırt edemeyen, etmek istemeyen kendileri idi. sadece masum din duygularına sahip olmak haklı olmaya yetmiyor. hıı, bu katı kemalistleri de savunmak anlamına gelmiyor, onlar da sözde atatürkçülük yapıyor. din tüccarı olmakla kemalist tüccar olmak arasında fark yok.

din tüccarlarının peşine takılan dindarlar mağdur ise sebebi kendileri veya peşlerine takıldıkları tüccarlar, kemalist tüccarlar veya solcular değil. ancak kendileri bu mağduriyetlerini bunlara yüklüyorlar, çünkü din tüccarı iyi pazarlama yapıyor. olmayan bir sol kesime suçu yüklemek garip. bunu deyince de sol kesim devlet içine sızmış, temizlenemedi bi türlü diyor.

neyse. türk toplumu laikliği ve önemini kavrayamamış bir toplum. laikliği dinsizleştirmek olarak anlamak, laikliği savunanları düşman olmak ya aptallara ya da kindarlara mahsustur. neden aptallık? çünkü laiklik lafını duyunca karşı tarafı elit sanmak, zengin sanmak anca aptallık olabilir.

www.cumhuriyet.com.tr

ilk okulda başörtülü velilerin istiklal marşı sırasında okul dışına çıkarıldığını hatırlıyorum. saçma ve üzücüydü.

Yaşandı tabii ki. Sadece TSK değil, devletin tüm kademelerinde yaşandığı dönemler oldu. Başörtüsü meselesi zaten yumuşak karın. Tayyip bunları sömürüyor diye olanları yok sayamayız.

"İbadetlerini yapamayacak, çocuklarına dinlerini öğretemeyecek duruma gelen bir zümre oldu mu gerçekten?"

evet oldu. herkes islami bilgiyi evinde öğretmiyordu çocuklarına, kurslara falan yolluyorlardı. onlar yasaktı. dindar insanlar bir bahaneyle gece evleri basılıp götürülüyordu (erkekler). toplumda, şu beyaz türk denilen ya da kendini beyazlaştırmaya çalışan onlara özenen kesimlerce aşağılanıyorlardı. şimdi en lüks mekanlarda bu kişilerin çocuklarını, kızlarını moda kıyafetleri içerisinde bir şeyler içerken ya da en iyi markadalardan alışveriş yaparken görebilirsin fakat bu eskiler için geçerli değildi. bir akmerkez'e gittiklerinde insanlar eskimo görmüşçesine bakıp duruyorlardı, saygı göstermiyorlardı. kapalı kadınlar üniversitelerde eğitim alamıyorlardı, üniversite alanına bile kapıdan giremiyorlardı. gerici, yobaz olarak adlandırılıyorlardı.

tayyip'i zerre kadar sevmesem de şu an bu insanların güce sahip olmasına seviniyorum. onların da büyük kesimi malla parayla bozdular kafalarını, çocukları da islami simge olmaktan öteye gidemedi ama şu an aşağılanmadıkları, hor görülmedikleri için gururluyum. bunca madur edebiyatı da annelerinden babalarından geliyor.

(duyuru sahibi kusuruma bakmasın, "necromancer abi" tanımlamasını görünce dayanamadım)

bizim hilmi abi var, kasap, curse'leri çok kuvvetli (ana bacı bırakmıyor) hem de bileği (o kadar satırı sallaya sallaya demek ki). "selahattin abi, the mayor"ın düzenlediği geleneksel tavla şenlikleri kapsamında yenildiğinde epic combat'lar dönüyor.

sönük gibi biraz evet. biraz önce super meat boy u aldım. he he :)

bütün yıl boyunca daily'dir, weekend'dir gelen indirimlerden çok da farklı bir şey görmedim ben. önceki sale'lerde oyun içi itemlar falan düşüyordu en azından kartlardan, bir heyecan oluyordu. şimdi o da yok.

çok oyun kısmı doğru olabilir ama. sözlük entrylerinde insanların ay ne güzel, ay pek güzel dediği bir çok şeyi önceki satışlarda benzer fiyatlardan zaten aldığımdan işin esprisi mi kaçtı acaba :/

kıristmıs bu değil!

"These offers end in 1 day and 20 hours"

sağda solda biraz tepki şeyolursa belki devam eden indirimlerde akıllarını başlarına devşirirler. reddit'te millet ne diyo, bakmak lazım bi.

Her indirimde Just Cause, Payday falan görmek sıkıcı olmaya başladı. Bir de Goat Simulator ve türevleri ölsün artık.

İndirim sönük ama bu da sanırım artık herkesin istediği şeylere sahip olmasından kaynaklanıyor. 2014 çıkışlı oyunlar da fazla bir indirime girmeyince genel olarak indirimler kötü gözüküyor. Ha eskiden daha fazla oylamadır, kömürdür falan gibi yoğun etkileşim vardı. Onların olmaması da boş gösteriyor sayfayı.

Payday2 borderlands2 bioshock vs. her gun indirime giren oyunlari yine indirime sokuyorlar hadi sokun da deal yapmayin bari. Cok sonuk ya belki de sebebi uzun zamandir dikkat cekici oyun gelmemesi. Simdi misal ocakta gta 5 gelecek summer sale de ona gidip yuzde 33 50 indirim falan gelse olay olur.

sönük olduğunu çok düşünmüyorum.

halloween, black friday falan çok üst üste geldiği için sönük geliyor gibi oldu biraz.

fiyatlar konusunda tl'ye geçişten sonraki ilk büyük indirim. 5 dolar az 10 tl çok gelmesi gibi bir ikilem yaşıyor olabiliriz psikolojik olarak.

oyunlar konusunda beklentiyle alakalı, sonuçta büyük indirim koyabilecekleri yeni oyun yok henüz

Ikisinden birisini sececeksem entel olani secerdim.

entel muhabbetli varoş insanların olduğu ortam.

varoş muhabbetlerin döndüğü entel ortam favorimdir.

abi 0 ve 1 olarak düşünmek zorunda değiliz neticede. arada gri de var. müslüm'le ferdi falan nasıl tahammül edilecek gibi değilse, brunch tripleri de öyle.

ben ikisini de sevmiyorum. cihangir bebelerinden de tiksiniyorum. ağır abilerden de. düz ortamları daha çok tercih ederim. bi örnek olarak: eğlence ve gece hayatı için tercihim sortie ya da reina gibi yerlere olmadığı gibi (para ile alakasız konuşuyorum yani param çok/az da olsa reina'nın o klas eğlencesini sevmiyorum) tercihim türkü barlar da olmaz. daha underground yerler olur. herkesin sarhoş olduğu, tıklım tıkış, popüler club müziklerinin çalındığı yerleri seviyorum. asmalı mescid'deki kulp gibi mesela. house çalan yerler çok cihangir bebesi işi.

entelektüel ortamı seçerim.
bütün gün gittikleri yerden bahseden insanları sevmem ama ikinci ortamondan daha leş.

" besiktas, karili, kizli, kahveli, arkadas arasinda ota boka laf atmali muhabbetleri hic birseye degismem"

bence onlar da senle anlaşamıyor. karılı kızlı, futbollu, laf atmalı muhabbet hiçbir şeye değişmeyeceğin türden sohbet konuları ise kendine bi çeki düzen ver derim. müzik zevkine kimse bir şey diyemez de diğerleri iğrenç cidden. öncelikli olması daha da iğrenç. hayır yani, çalışacak yaştaysan sağlam fikirlerinin olduğu 3-5 konu olsun ki konuşabil/tartışabil.

iş yerinde şikayetçi olduğun grup çoğunluk sanırım. bu durumda değişmen gerekiyor az da olsa çünkü aksi takdirde mutsuz olmaya devam edeceksin.

ben ikisini de tercih ederim. sonuçta elbet iki ortam da bayacaktır.

entel ortamlardan tiksinirim. bi sokak arasında arkadaşlarla bira içip muhabbet etmeyi(konular beşiktaş, karı kız) hiçbir şeye değişmem.

@ete summer+1

Entel ile varoş olunabilir ana varoş ile entel olunamaz bence

2. paragrafta bahsettigin muhabbetlerdense oturup duvari seyretmeyi tercih ederim. Entel muhabbetlere karsi notr'um.

ben ikisini de tercih ederim la. sabah akşam kreş muhabbeti dinliyoruz biz burda :(

müslüm-ferdi baba, futbol ve karı-kız muhabbetlerindense oyunlar, mekanlar, konserler cennet gibi geldi.

bir de karı-kız ve futbol muhabbetinin varoş, oyun-mekan-konser programının da entel olması gerekmiyor.

Varoş ortamları severim. O entel görünümlü piçler varoşların taşşağını yesin.

türk bankasında tutmazdım, kendim de türkiye'de durmazdım.

@hayirsiz'in dediğine "bankaların batmaması" noktasında katılmakta birlikte, kendisinden farklı olarak, kamuya koymazdım ben. iç savaş çıkmışsa "1 milyon liram nerede" sorusu esas o zaman değer kazanır bence, ki bir an evvel paramı çekip bi ne bileyim isviçre bankasına yatırıp gaçhayım diyebilmek için.

mesela garanti bankası, öyle bi parayı mevduat hesabında tuttuğun zaman tanrı muamelesi yapıyormuş. en zor batacak bankalardan biri aynı zamanda. hakeza, sabancı ve koç'un bankaları da öyle. parça parça tutmak evet sağlamcı bi yaklaşım olabilir ama meblağ büyüdükçe dediğim gibi muamele farkı oluyor ne kadar 1 lirası olana da 1 trilyonu olana da aynı muamelesi yapıyoruz deseler de.

piyango çıkarsa diye mi düşünüyorsun :)

ben de yutdışında bi bankada tutardım şartlarına göre. onun dışında hepsini en yüksek faiz veren bankada tutmak için 10 farklı kişi olarak da hesap açabilirsiniz 100k şeklinde ama güvenebileceğiniz kişiler olmalı :)

bankada para çalıştırmak kadar saçma bir durum var mı çok merak ediyorum? getirisi kısa vadede iyi olabilir. ama orta ve uzun vadede eldeki parada gider.

akıllı yatırımlar olabilir en basiti emlak.. sadece aracılık yaparak 100.000 para biriktirdim. + arabamda sıfıra çıktı..

ödemelerini yaz. Excel tablosu oluştur aylık

şu an senin başına gelebilecek en güzel şey şirketinin büyük bi darboğaza düşüp 2-3 ay boyunca sizlerin maaşını ödeyememesi olur. böyle deyince "oha" dedin belki içinden ama, bi kere bunu tatman lazım. o 3 ay bitip hayat normale döndüğünde bak nasıl da birikim yapmayı öğrenmişsin :)

edit:
şirket değil devletse iş biraz değişir tabii. fakat anlatmak istediğim şey, daha eni konu 24 yaşındasın, bi şekilde yokluğu görmen gerek. en hızlı öğrenme, deneyimlemedir.

şirket değil devlet ödüyor. 15inde tık yatıyor maaş. dakika oynamıyor.

Excel tablosu denmis zaten, ya da bu is icin pek cok ucretsiz uygulama var onlari kullan. Sakiz alsan onu bile girmen lazim tabi, ama bu sayede nereye ne harcadigini gorup farkindalik kazanirsin.

Ek olarak vadeli hesap ac, her ay maasinin bir kismini ayin 15'inde o hesaba aktar maas yatar yatmaz. Ya da daha iyisi her ay kira gelirinle fon al ya da vadeli hesaba aktar, sadece maas ile gecin. Neticede insanlar o maasla ev gecindiriyorlar, sen tek basina haydi haydi yasarsin ama hayat kaliten biraz dusebilir.

yemeği evde kendin yap.

yemeği kendin yap evet bu çok doğru.. çok hem de.

evet excel tablosu pek faideli olabilir. kendi bakış açımdan biraz açmak gerekirse:

her ay el mahkum ödemen gereken tüm mecburi giderleri yaz ve onları maaştan düş. sonra elinde kalan parayı nereye harcadığını biraz düşün. sonuçta her ay harcama yaptığın kalemler o kadar da değişmiyor olsa gerektir. belki bu ay giyime yüklenmişsindir, sonrakinde gezip tozmaya yük biner ayrı mesele...

şimdi mecburi masrafları çıkardıktan sonra elinde kalan parayı günlük parçalara bölebilirsin mesela. diyelim ki günlük 50 tl kalıyor. böylece günlük harcaman gereken maksimum miktarı daha net tespit edebilirsin. ha tabi her gün bunu tutturmak mümkün olmaz. diyelim ki 2 gün limitinin üzerinde harcadıysan diğer birkaç gün içinde yeniden dengeyi kuracak şekilde kısma yapabilirsen istediğin denge tutturulabilir bence. kendi üzerimde deneyip sonuç aldığım yöntem budur yani.

kirayı yatırdığı hesabın kartını bana ver ya da kullanma amk yok say

Birikim harcama yaptiktan sonra kalanla degil, harcama yapmadan once kenara ayirdiginla yapilir.

kira hesabının olduğu bankada vadeli hesap da açtır otomatik talimat ver her vade döneminde kiradan gelen parayı cart diye alsın vadeliye. cebinde oldukça kendin de besle hatta ufak ufak. o şekilde hallolur. bir de bu parayı harcamama gerek var mı diye soracaksın elin her cüzdanına gittiğinde.

sigara alkolü de bırak varsa. çok farkediyor.

aynı durumda bi çok insan olduğu için, (lol'ü bilemem ama) dota'nın içerisinde bir tutorial var. zaten seni hemen oyuna almıyor. sistemi öğreten çeşitli hamleler yaptırıyor single bi şekilde.

sırrı var mı bu oyunların? hayır yok. mantığını anlamaktan ibaret aslında. ondan sonrası yeteneğine ve oyun özelinde daha fazla bilgi edinme sürecine bakar.

mantığı da temelde çok basit; aslında bir tower defence oyunudur her ikisi de. kaleni savunacaksın, karşının kalesini devirmeye çalışacaksın. çok kısa özeti bu kadar. biraz daha detaylısı, 2 takım ve 3 koridor var. 5'er oyuncu bu 3 koridora (jungle vs. gibi detaylar var, girmiyorum) dağılır (2-2-1 olabileceği gibi, duruma göre 3-1-1 de olabilir) ve birbiriyle savaşır. o koridor üzerindeki tower'ları yıkarak herhangi bir koridordan bir an evvel içeri girerek binaları yıkmaya ve finalde ana tower'a ulaşıp yıkmaya çalışır. budur.

detaylar ne kadar zamanda kavranır? birde oyuna sardıranlar neden bu kadar seviyor bu oyunu?

ben 1.5 yıldır falan içindeyim, hatta geçtiğimiz yıl günün 10-12 saati oynar ve izlerdim dota'yı hala pek anladığımı söyleyemem. gerçi ben biraz malcayım ondan bu galiba.

özel bi sırrı yok. bol bol oynamak lazım. seviye farkı çok olduğu için genelde oyunu bilen arkadaşlarınla da oynayamıyorsun. yani keyif almıyorsunuz oynasanız bile. adam senden çok daha iyi olduğu için canı sıkılıyor oynarken. o yüzden oyun içi tutorial'ı bitirmek, bol bol profesyonel maçları takip etmek ve tabii ki oyunu oynamak zamanla kavramana yardımcı olur.

ingilizcen varsa dota için şu adresi öneririm, canın sıkıldıkça açıp açıp eşyaları kahramanları falan oku,

wiki.teamliquid.net

bunların türkçeleri de var ama en beğendiğim, okunaklı bulduğum bu olduğu için bunu önerdim. bi de türkçe rehberlerin çoğu yanlıdır. sana eşyanın ne işe yaradığını değil de ne zaman kullanılması gerektiğini falan söyler.

oyuna sardırılmasının en önemli sebebi ihtimallerin sonsuza yakın olması. çoook kapsamlı bir oyun. lol'ü oynamadım, dota için konuşuyorum. deneyebileceğin onlarca strateji var. kahramanların yetenekleri, eşyalar, cartlar curtlar derken milyon tane ihtimal çıkıyor ortaya. o yüzden keyifli.

gerçekten detayları kavrayıp, ne yaptığını bilerek oynamak 1 yıl sürer aşağı yukarı.

saran insanlar niye bu kadar sarıyor? muazzam bir balans var. balanssız olan (imba denir camiada) her şey düzeltiliyor. çok işe yarayan bir hero ya da item'ın mutlaka bir anti'si var. onun anti'sinin de anti'si var. yani şunu demeye çalışıyorum, senin o an oynadığın hero ile karşı takım için tehlikeli olabilirsin diyelim, karşı takımdakiler senin için anti item'lar yaparak önlem alıyor olacak. sen de onların alacağı potansiyel önlemleri düşünüp önleme önlem alıyorsun. tamamen stratejiye dayalı.

benim için en önemli özelliği ise, öğrendikten sonrası. mmorpg'ler gibi değil, bi karakterin olup da aylar yıllar aynı karakteri geliştirmek için çok ciddi vakit harcamak durumunda değilsin. canın istediği zaman girip 2 oyun atıp, eğlenceli bir 2 saat geçirip hayatına devam edebilirsin.

orhan pamuk, yaşar kemal, daron acemoğlu, ulus baker ilk aklıma gelenler

"üniter yapıyı savunur durumda olmak" bir aydınlık göstergesi midir diye düşündüm okuyunca. biraz şey gibi olmuş, siz doğru gördüğünüz şeyleri aydın olmak için şart koşmuşsunuz gibi.

neyse, bir sürü isim sayılabilir. ama siz daha siyasileşmiş figürleri soruyorsunuz anladığım kadarıyla (sıraladığınız özelliklere bakarsak). bu durumda ecevit diyebilirim. siyasetin doğası gereği getirdiği bazı yanlışlarını (örneğin, türban meselesinde merve kavakçı'ya tutumu) bir an için gözardı edersek, gerçekten aydın bir insandı. örneğin, daha hiç kimse dillendirmemişken kürt meselesine atıfta bulunup "türkiyeli" sıfatını şiirlerinde kullanmışlığı vardır.

edit, üşenmedim şiiri buldum getirdim:


Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu
yaşını sordum bir giz gibi güldü
kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz
yüzüne baktım bir giz gibi güldü

bir asa vardı elinde
bir solmuş kırallığın
kadifeden harmanisi üzerinde
bir hititliydi o bir selçukluydu
bir ermeniydi bir kürttü
bir türk

yaşını sordum bir giz gibi güldü
koluma girdi bir soylu kadınca
tozlu köy yolunda sürüyerek eteğini
beni tek gözlü sarayına götürdü
köy yapısı kulübesinin

zamanı onda yitirdim ben
yitik zamanlara onda eriştim
en soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında
bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim

Aziz nesin

attila ilhan bunlardan biridir bana.

orhan pamuk, sevan nişanyan diğer aklıma gelen isimler...

çakayım üniter yapıya. fikret başkaya, ismail beşikçi, sevan nişanyan ve daha bilumum sakıncalı. ne bilem, hikmet kıvılcımlı, vedat türkali. dücane cündioğlu ve celal şengörü de severim diyeyim de bir sağdan bir soldan karıştırıp aklımca ne mal olduğumu gizleyeyim.

üniter yapıyı savunup, halktan yana, bağımsızlıkçı, ırkçılık karşıtı olamazsın. soru hatalı.

Ben de Aziz Nesin diyorum. Sadece yazdıklarıyla, söyledikleriyle değil, kurduğu vakıfla da o çok bilir solcu rakı masası aydınlarının "iki çocuğu eğitmekle memleket mi kurtulacak" laflarını bir güzel kendilerine yedirdiği için.

kuşum aydın (yapasım geldi kusura bakma)

ama bence de aziz nesin

hasan ali yücel

en büyüğünü bilmem. çok önemli de değil şu yaşadığımız mezbelede.

şu an "hayrettin karaca" islamın işine yarar kaidelerinin göz önüne konduğu yarı şeriat ülkesinde yaşıyoruz. şu an en büyüğü o.

hayatta en hakiki mürşit nexus 5'tir.

dipnot:
mobil hayatta.

S3 mini zaten perte cıkmıs bi cihaz iyisimi htc nin yeni desire modellerine bakın zaten onun haricinde nexus veya iphone minik donut canavarının dediği gibi
Ama cok bağımlı değilseniz güncellemeler genelde göz boyama sadece bazı güncellemeler performansa katkı yapıyor oda donanımın bastan belli olduğu bi cihazda cok farketmez

ustalarım. acep nexus 5 beni ne kadar müddet götürür mobil hayat yolunda?

hem küçük(diğerlerine nazaran) hem güçlü olsun istiyorsanız (bkz: sony xperia z3 compact)

ikinci soruna cevap:

aşağı yukarı 1 yıldır nexus 5 kullanıyorum. nexus 6 çıkmadan önce nexus 5'i birine hediye eder, kendime bi 6 alırım diyodum. cihaz çok büyük üretilince (6 inch yaptı eşşek herifler, phablet oldu) nexus 5 ile yola devam kararı aldım. minimum 2 sene daha kullanırım diye düşünüyorum.

ama bu sorunun cevabı, sen akıllı telefon aldıktan sonraki kullanım şekline göre değişir. net bi cevabı yok. standart/ortalama kullanıcı için çok çok çok rahat geçirilecek bir 2 yıl demek olur, 1.000 liraya bir nexus 5 almak. bunu neden söylüyorum; akıllı telefona ilk kez geçip de bi süre kullandıktan sonra, bugüne kadar telefondan anladıkların ve buna bağlı kullanım alışkanlıkların da değişecek. o gün geldiğinde kendini yeniden bi yere konumlandırırsın zaten.

ustalarım,

peki akıllı telefon denilen icat gerçekten harcattığı parayı hak ediyor mu? gerçekten işlerinizi kolaylaştırıyor mu? daha önce hiç akıllı telefon kullanmamış, aylık konuşma süresi ortalama 200 dakika olan mesajlaştığı hiçkimse olmayan, alışverişlerinin-fatura ödemelerinin-para işlemlerinin çoğunu internetten yapan birine tavsiye eder misiniz bu icadı?

akıllı telefon bende kullanmıyorum ancak whatsapp gibi uygulamalar nedeniyle çevremden al diye baskı görmüşlüğüm var. gereksiz bir icat değil kesinlikle ve üstelik şayet işin gereği durmadan dışarıdaysan ve internetle,alışverişle haşır neşir bir insansan almanı öneririm. kullananlar baya memnun bu aygıttan.ios,anroid uygulamaları nedir ne değildir hiçbir fikrim yok ama maddi durumun nedir bilemem bir telefona 1000-1500 tl arasında bir harcama yap. fazlası biraz kerizlik

Aldıktan sonra "Lan ben bu alet olmadan nasıl yaşıyormuşum?" dersin. :) Benim önerim de sony Xperia serisinden yana. Z1 compact olabilir, Z2 olabilir, Z3 compact olabilir. Hangisi bütçene uyuyorsa onu al.

os güncellemesi cihazı perte çıkarmaz.

s3 mini zaten demode olmuş bir cihaz. s5 mini ye bakın.

@want2die +1

gözünüzü seveyim:

nokia lumia serisi (windows mobile)
iphone (ios)

bu iki tür dışında lütfen nolursunuz android telefon bakmayın.

@want2die, @kosun lan mevzu var: yok biliyorum telefon kullanmayı. neden öyle dediniz ki hocam valla meraktan soruyorum :)

ne olduğunu bilmiyorum ama verilen komuttan anlaşıldığı kadarıyla bir uygulama. linux terminalden bu komutu yazarsan yüklemiş olacaksın. içinde bir de config dosyası varmış, verdiği satırları bir text editor ile açarak ona eklemen yeterliymiş.

Kısaca şöyle söyliyim . Benim Nokia e71 telefonum var telefon üstünden wifi kurmaya çalışyorum da bir blogta telefondaki ayarlar yapıldıktan sonra pcde ki ayarları vermiş üstteki paragraf yani ama anlayamadım nasıl yapmam gerektiğini. Benim pc'de linux kurulu değil ki o zaman bu zaten olmaz sanıyorum?

bu arkadaş linux üzerinden anlatım yapmış. dokümanın bi yerinde ille belirtmiştir bence linux diye, sayfa içerisinde bi arat istersen. windows olsun istiyosan, arama yaparken kullandığın kelimeleri ona göre şekillendirebilirsin, sallıyorum nokia e71 wifi router for windows falan olabilir mesela.

Hımmm demek istediğinizi şimdi anladım çok teşekkür ediyorum.

dallas. nowitzki büyük etken ve nba i takip ettiğimden beri takım oyunu oynayıp zevk veriyorlar. şuan spursle oynuyorlar hatta. 2. çeyrek sonucu 5 sayı gerideyiz ama olsun.

Lakers fanatiğiyimdir ama pek takip etmem basketbolu. Neden lakerslı olduğumu bilmiyorum. Belki shaq-kobe'den dolayıdır.

Phil jackson'ın da etkisi vardır tabii.

mahalle olarak brooklyn'i seviyorum o yüzden nets

Aaa Chicago çıkmamış. Jordan'ı canlı izleyip Chicago'lu olmayan mı varmış? :)
Ben formayı görünce bile heyecanlanıyorum hala. Bu sene yakından da takip ediyorum: Noah, Butler, Rose var takımda.

Onun dışında Dallas'ın oyununu ben de severim. Rondo'nun adam olabileceği yegane takım orası heralde (:

sadece majesteleri sebebiyle bulls.

sebebini açıklayamadığım bi sebepten ötürü rockets. belki cassell vardı 90'ların sonunda, ondan ötürü olabilir.

hedo ve stojakovic sebebiyle de kings.

herhalde üç örnekten de anlaşılacağı gibi, uzun yıllardır nba'i takip etmiyorum.

portland trail blazers. rengi ve amblemini seviyorum. ha bir de genç yeteneklerle harika işler çıkarmasını.

orlando magic. tracy mcgrady en sevdiğim insandı zamanında.

o da olmazsa toronto raptors, vince carter'a da deli hayrandım.

takip ediyorum hala ara ara ama bahsettiğim dönemlerde hangi basketbolcunun neresinde hangi dövmesi olduğunu bile bilirdim. hey gidi..

Houston. Barkley drexler olajuwon.

miami. dw3. (yaklasik on senedir degismedi)

san antonio spurs. sebebi ise büyük ölçüde tim duncan, one-man-show'un olmadığı fundamental basketbol anlayışı ve popovich. herhalde 12 sene olmuştur takip etmeye başlayalı, hala değişmedi anlayış. hatta marcin gortat'ın spurs hakkındaki bir yorumunu da ekleyelim:

"San Antonio runs offense perfectly. It was like listening to Mozart. It’s just ridiculous how they play."

yani bu adamların hücum edişini izlemek, mozart'ı dinlemek gibiydi diyor adam. sas'ı daha iyi anlatamazdı herhalde.

indiana. zamanında nba live'dan rastgele seçip çok beğenmiştim sonra takımı. reggie'nin son 2 yılına denk geliyor herhalde bu. maçlarını falan izleyip çok beğenmiştim sonra, hep böyle rakiple kavga hali var detroit mevzusu dışında da.

batıdan da dallas'a sempatim var. 06 şampiyonluğun gidişi, nowitzki, eski dost rick carlisle, mark cuban vs derken.

san antonio da honorable mention.

chicago. jordan'la alakasi yok, uzun hikaye. jordan'i wizards doneminde izlerken bile 11 yasinda miydim neydim daha, hayal meyal hatirlarim.

bulls; canlı olarak izlemesem de jordan pippen ;utah serileri. güzel takım güzel geçmiş.

öncelikle çok pardon:

AHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHJAHAHAHAHAHHAHA

ehm. tamam. iyi ki 50 tane falan almayacakmışsın yahu. öhhöm.

abi açık artırma süresi bitmeden satıcıya mesaj atıp durumu bildir. yapılan bid geri çekilmiyor diye biliyorum ama bi bakıcam şimdi kurallara. sen vakit kaybetmeden durumu bildirsen iyi olur ama.

google'lama sonrası edit:
pages.ebay.com

If you want to retract a bid:

Review the conditions and time restrictions for canceling a bid in an auction-style listing.

If you feel you have a valid reason for canceling a bid, fill out the Bid Retractions form.

If you want to cancel a Best Offer, use the Best Offer Cancellation form.

If you won an item and you no longer want to buy it, you need to contact the seller.

Şu formu dolduracaksınız: offer.ebay.com

Geçerler zaten seni. Ben de yapmıştım, kullanıcıya mesaj attım ve geri çekti.

kazanıp ödeme yapmasan bir şey olmuyor

teklif geri çekme formunu dolduracaksın yukarıda belirtilen. bir de ne olur ne olmaz satıcıya mesaj atıp teklifini iptal etmesini isteyebilirsin.

açık artırmayı kazanıp ödememe durumu ebay kaydına geçilir, bazı satıcılar geçmişte ödeme yapmamışlığı olanların ürünlerine teklif vermesini engelliyor, tekrar ederse ebay'den atılabiliyorsun.

kalmıyorum çünkü tütüne geçtim. adıyaman tütünü alıp bittikçe kendime sarıyorum. öneririm, ekonomik olarak da çok büyük fark yaratıyor (bir paket sigaranın maliyeti 1.5 liraya düşüyor).

hemen yat uyu. kafayı takarsan en yakındaki büfeye gece soğuğunda küfrederek yürümeyle sonuçlanır.

yerde kırtık* arıyorum. samimiyim. o kadar leş bir tiryakiyim maalesef.



(+2 fırtlık tütün bulunduran izmarit.)

gecenin bir vakti sokağa çıkıp yürümek çok zevkli gelir bana hep, ne kadar soğuk olursa olsun. o yüzden gidip alırdım, hiç üşenmezdim. ama bi anda bir aydınlama yaşayıp sigarayı bırakmayacağımı bildiğim için sigarayı hep fazla fazla alıyorum. 4-5 paket vardır şu an evde.

uyurum direkt, bu saatte açık bakkal bulamam biliyorum

bankalar bile 1 lira almıyor artık. bi de oralar özel olduğu için hepsinde belli bi standart da olmayabilir. yüzde cinsinden kesmiş de olabilir. çok anormal değil. ben telefonla ilgili kurumu arayıp kredi kartı ile ödüyorum, o zaman kesmiyor. kendi sitesi varsa ve online ödeme alıyorsa o zaman da kesmez.

kredi kartına komisyon almıştır belki. internetten veya bankadan ödeseydiniz keşke.

kara kaplumbağası bahçesiz evde eziyet çeker yazık.

su kaplumbağaları o kadar uzun yaşayamayabiliyor. kız kardeşim bakıyor 2-3 senedir, zannedersem bu 3. kaplumbağası, ki gözü gibi bakıyor.

masrafı diğer tüm evde beslenebilen hayvanlara kıyasla az gerçekten. genellikle marul veriyodu.

içinde yüzdüğü suyunu değiştirmek en büyük ihtiyacı, yemek konusu çok basit. nadiren ilacı falan oluyor bi veterinere götürüyorsunuz.

güneş görmesi biraz önemli. bi de hava değişimlerinden etkilenebiliyorlar. özellikle suyunun sıcaklığına bakmak lazım.

öyle kedi köpek gibi dışarı çıkayım falan tribi yok tabii. odanın içerisinde bazı bazı yerini değiştirmeniz yeterli olacaktır.

bu saydıklarım tamamen kardeşimin duyup öğrendiği bilgiler ve edindiği tecrübelerden bıkmadan usanmadan her detayına kadar bana anlattıkları arasından hafızamda kalanlar.

ama alıyo herkes... evin içinde gezen, sahibinin üstünde gezinen törtıllar gördüm. hoşlanmıyolar mı dersin? cidden eziyet oluyosa hayvancıklara hiç bulaşmayayım. ama evde takılırdık birlikte ya film milm izlerdik ne biliyim

abi o dediğin su kaplumbağası, kara değil. onu da yanına alabilirsin, sudan çıkınca balık gibi değiller, normal oksijenle de nefes alabiliyolar. su kaplumbağası ile kara kaplumbağasının farklarına bi bak istersen.

su kaplumbağası bakmak riskli arkadaşlar. özellikle evde bağışıklık sistemi zayıf biri varsa veya siteminiz zayıflarsa riskli olabilir.

www.cdc.gov

eğer su kaplumbağası konusunda karar verirsen ben benimkini sana hediye edebilirim. çoğu zaman uyuyor zaten. bir ayağını suya sokuyor gövdesi taş üzerinde acaip komik. önüne yemi koyuyorum gözünü açmadan aranıyor falan. ama çok gezdiğimiz için baya yalnız kalıyor. bana da kardeşim bakamadığı için geldi, en azından hayvanla ilgilenirsin sen.

alacaksan eşiyle birlikte al. yalnızlık çekmesin.

youtu.be

Alma. Çünkü eziyet. O çok büyüyecek. Onun boyuna uygun akvaryum alman lazım. Isıtıcı alman lazım güneş görmüyorsa uv lambalar alman lazım. Ben de çok heveslendim hala hevesliyim ama bence en büyük eziyet çeken hatvan kaplumbağa bu yüzden. Zaten pet stoplar satmıyor satışı yasaklandı.başka bir şey düşün bence

ayrıca su kaplumbağası almıştık biz 2 tane minicik. bunlar bi büyüdüler bi büyüdüler..
gittik büyük kap aldık, gene büyüdüler. büyük cam akvaryum yaptıdık özel, ona da sığmamaya başladılar.

sonra baktık ki hayvanlara yazık, götürdük darıca hayvanat bahçesine verdik. orda kocaman bi havuz içinde de bunlardan bi sürü yaşayıp gidiyolardı.

Daha dün annemle dedik alsak mı diye ama sonra büyüdüğü geldi aklımıza da vazgeçtik.

Suyunu da sık değiştirmek lazım koku yapıyo.

dogal habitati okyanus ya da ne bileyim orman falan olan hayvani kadikoy'de 15 metrekare odaya kapatmak nasi hissettirir sana itogluit

sen istanbul'da nasıl hissediyosun sayın habitatı adana olan şırdancı pezevenk

kara ve su besledim. en güzeli kara. ama bildiğim kadarıyla kara kaplumbağalarını evde beslemek bir süreden beri kanunen yasak. yoksa benim ilk tercihim o olurdu. onun dışında su kaplumbağaları biraz daha hassas. sorumsuzluk kaldırmıyor genelde 3-5 senede ölüyorlar. suyun sıcaklığı, kabuğuna mermhemi, gerekiyorsa suya ilacı. ona göre kararınızı verin.

dönemsel değişen bi şey, ne yazık ki garantisi yok. hadi pasaport daha tahmin edilebilir bi şey. yılbaşı sebebiyle bi ton insan başvurmuştur, ama yine de o yetişir diyebiliriz 9 ocak tarihine. ama vize mevzusu tamamen ülkeye göre değişir. konsolosluklar da aynı sebepten ötürü yoğun. bi de her ülkenin kendi içinde bi inceleme mekanizması oluyor, o bazen yavaş bazen hızlı çalışıyor. direkt konsoloslukla iletişime geçip bu sorunu cevabını almaya çalışmak daha sağlıklı sonuç verir sizin için.

pasaportu verdiysen yetişir bence. 20 günden fazla var.

pasaport da yeni çıkacaksa yetişmeyebilir. vakit kaybetmeden başvurman lazım..

benim arkadaş daha dün başvurdu. 12sinde gidiyor, tesadüfün bu kadarı yani en geç 9unda pasaportun elinde olması lazım. sormuş merak etme yetişir demişler.

ben de 12sinde gidicem, ama geçen hafta başvurmuştum. randevu filan alırken hiçbir yoğunluk görmedim. hemen ertesi güne vize randevumu aldım. o yüzden 9una kadar çıkar gibi geliyor.

en büyük sıkıntı konsolosluk çalışanları noel yüzünden haftaiçi birkaç gün tatil yapacaklar, ama o günleri çıkartsan bile 15-16 iş günü zaman kalıyor. sitede başvuruların %90ının 3 hafta içinde belli olur diye bir istatistik vardı. ekşide de ingiltere vizesi başlığında göz gezdirdim, sadece birisininki bu tarz bir zaman aralığında yetişmemiş. (onun 16 iş gününde belli olmamış) başvurmamışsan en geç bu hafta başvur bence.

Kendi sitelerinde bir istatistik vardı, başvuruların %90'ı 5 iş gününde, %99'u 10 iş gününde sonuçlanıyor diye.

Çevremdeki çoğu kişinin vize sonucu 5 iş gününde çıktı. Benim 13. iş gününde elimdeydi pasaport.

Eğer sonuçlanmama ihtimali çok sıkıntı yaratacaksa paraya kıyıp priority visa service satın alabilirsin.

turist vizesiyse yetişir ama okuma iş filan gibi bişeyse biraz zor olabilir.

yaz sezonunda 21 günde çıkmıştı benim vizem teyy tey

yaratıcı bir güç olduğuna inanıyorlar, dinlere inanmıyorlar; kanımca her deisti aynı kalıpta düşünmemek gerek, sonuçta izledikleri bir kod, kural, öğreti yok.

ben daha hiçbir tanrının hiçbir kuluna sahip çıkacağı garantisi verdiğini görmedim.
ama evt hı hı, deistler müdahaleci olmayan bir tanrı var diyorlar.

tr.wikipedia.org

Deizmin tanrısının insanları yaratmış olmasına gerek yok. Evreni ve kurallarını yaratıp kendi haline bırakmış, bu kurallar dolayısıyla da gezegenler, canlılar ve evrimle insanlar oluşmuş olabilir. Deizme göre yaratıcının insanla empati yapan bir varlık olması gerekmiyor.

kısaca >>> "bir güç var"

tam olarak öyle düşünmüyorlar.

diyorlar ki; evet, insanlıktan daha ulu bir güç, evrenin oluşumu esnasında, henüz o tam açıklanamayan, bilimin "big bang" diye isimlendirdiği olayın butonuna basmış. ama bu güç, kitaplarda anlatılan ve insanların anladığı haliyle her şeyi an be an kontrol eden bir tanrı gibi değil de, bi oluşum belki, tam şeklini belirleyemedileri "başka bir şey". o güç, 5 dakkada bir monitörlerin karşısına geçip "du bakayım bizim çocuklar napıyor" diye kontrol etmek zorunda değil gibi.

dünyanın var oluşu hakkında da; kitaplara inananların "her şeyin merkezinde temel amaç olarak dünya ve içindeki insanlardır" ön kabulünü reddedip, dünyayı var etmek için, "dur ben bi dünya yapayım insanlar olsun çiçekler olsun" diye değil, belki bambaşka bi şey ile uğraşırken aradan çıkmış ufacık bi şey. boyutlandırmak için şöyle bir örnek uygun olabilir; evren içerisinde dünyanın, dünya içerisinde de insanların ve insanlığın ve onların kime nasıl davrandığının ne kadar küçük ve önemsiz olduğunu düşünebilirsiniz.

şu bile olabilir; belki amaç çok daha üstün türlerin yaşadığı/yaşayacağı çok daha farklı seviyede yaşam alanı yaratmakken, bizim bilip algıladığımız dünyanın da aradan kendini çıkartıp "selam" demesi olabilir.

yani, kısaca özeti şu: dünya, evren ekseninde bu kadar önemsizken, içindeki insanların kendine inanılmaz seviyede haddinden fazla önem vermesini anlamsız buluyorlar.

not: deist değilim.

soru biraz eksik. arayüz oluşturma işlemi kullandığın dilden bağımsız bi hadise. platforma bakmak lazım. eski usül, windows forms application geliştirmek için blend'e ihtiyaç yok. visual studio içerisinden oluşturuyorsun. wpf, silverlight, windows phone ya da windows store için uygulama geliştireceksen, c# ya da vb.net fark etmeksizin, evet XAML ile arayüz oluşturman lazım. XAML editor olarak da piyasadaki en iyi yazılım expression blend.

uygulama hangi platformda gelistiriliniyor?

uygulama windows pc için sadece. evet normal windows formlarından başka arayüz oluşturmak için. galiba
DotNetBar,Elegant UI,DevExpress varmış

fi tarihinde DevExpress kullandim. cok kullanisli ve goze hitap ediyor.

Gelmeden arayın, numara yoksa erkenden gidin vazgeçtiğinizi söyleyin. 150 değil 50 fark olsa da koyar adama.

şevk kırmak istemem ama, hoşunuza gitmeyebilecek bi şey söyleyeyim:

uzun zamandır herhangi bi bayiden bu tip bi ürün almadım, online hallediyorum. yalnız, netten sipariş edilen ürünlerde ne olursa olsun, sırf rengini beğenmedim deseniz bile iade hakkınız varken, bayiden seçilip alınan ürünlerde ürünün ayıplı olması koşulu var bildiğim kadarıyla. "ya taam ben vazgeçtim" deyip iade edemiyorsunuz bildiğim kadarıyla. kesin konuşmuş olmayayım, siz yine mutlaka yarın şansınızı deneyin, 999 liralık üründeki 150 liralık fark bildiğin %15 demektir, az değil. sonuna kadar zorlayın elbet, ama böyle bi olasılık olduğunu da belirtmiş olayım.

umarım ben yanılıyorumdur, satış sözleşmesinde falan bi madde vardır.

Yarın gelip kurulacağı için arayıp ürünü almaktan vazgeçtiğinizi belirtin ve cihazı eve dahi sokmayın...

150 TL az para değil..

Dediğiniz gibi piyasası çok daha uygun...

Mesela : www.bulabilirim.com 869 TL

iade et, çirkeflik yap gerekiyorsa. ürün gelmeden sabah ilk iş ara adamları

çok çok çok kötü bir teklif yap ve reddetsin, böylece evlenmekten kurtul. hayatını kurtaracak tek öneri bu.

"nişan mı yapsak acaba" diyerek mi nişanlandınız? eleştirmiyorum yanlış anlaşılmasın, gayet güzel.
ve fakat 4+15 ay nişanlılık.
evlilik zamanı da konuşulmuş sanırım.
yani bu durumda "teklif" biraz tuhaf olacak gibi geldi bana. yüzükler de zaten vardır.
"o soruyu" sormadan gelişti olaylar ve sen soruyu mu sormak istiyorsun?

plan yapma da fırsat kolla, ceylanın üzerine atılacak aslan gibi kes çevreyi, en beklemediği anda yapıştır aduketi.

açıkçası söz diye başladık nişan oldu o gün geldiğinde :)

normalde aile içinde bir söz planlanmıştı. en yakın akrabalar vs bazı aile dostları vs. çağırıldı ve nişan yapıldı.

evet evlilik zamanı konuşuldu çünkü hala okuyor nişanlım.. mezun olduktan sonra evleneceğiz.

ilişki süreniz çok kısa. ama yola çıkmışsınız bi kere. umarım mutlu olursunuz.

evlilik tabi ki teklif et. evlenmeye karar vermiş olmanız, evlilik teklifi yapmana engel değil. süprizli olur, romantikli olur, yemekli vs olur.

ben olsam en beklenmedik bir anda, baş başa iken, muhtemelen ev ortamında yani en rahat olabilecğeimiz bir ortamda ypardım. işte yüzük mü vereceksin artık ya da bi hediye vs çıkarırdım pat diye ve teklif ederdim güzel bir şekilde.

www.youtube.com

sükunetin tadını çıkar

Bi fikrim yok ama mutluluklar :)

Bekarlık sultanlıktır zihniyetiyle yaklaşanlara da tavsiyelerini esirgemeyenlere de teşekkür ederim.

Nasıl bir yüzük almamı tavsiye edersiniz ?

şık. çok pahalı olmayan. takabileceği. alırken içiniz yanmayacağı. sizi zora sokmayacak.

laf arasında "evlenek lan biz" de.

temiz iş ;)

sakın böyle bişi yapma

www.milliposta.com

ben bu tarz şeylerin bir kriteri olması gerektiğine inanmıyorum. hiç evlenmedim ve ailelerin o dönemki davranışlarından, tutumlarından bihaberim ama eşin ve sen için en doğru zaman neyse odur bence. ikiniz bir tarih belirleyin ve ordan yürüyün. çevresine göre program yapıp herkesi mutlu etmeye çalışan insanların sonunu gözlerimle gördüm. tavsiye etmiyorum.
evlilikte teklif et ayrıca. şık bir restoranda sade bir yüzükle.

@bruceandwayne, teşekkürler.. tarih konusunda şöyle bi durum söz konusu. bize kalsa önümüzdeki yaz evlenecektik, dördüncü sınıfa başlamadan önceki yaz. ama aileler okul bitsin zorlanmayın vs diyince onları dinledik biz de .

sen boku yemişin. evlilik mevlilik... kız kafalamış seni. evlenirken tam tur, yüzük, 5 taş tek taş alırsın, set alırsın. eşyaları o seçer sen alırsın... evlendikten sonra da ''hizmetçin mi var'' der. mezopotamyalı karıyı almışın. geçmiş olsun karşim. bu saatten sonra vazgeçsen ailesi vurur zaten...

camfrog sekizinci sınıfta okuyan sevilceli bi kardeşimiz, arada mat fen derslerinden sıkıldığında aramıza katılır. annesine çok kızgın çünkü ona pleysteyşın almadı. o yüzden böyle kadınlardan nefret eden tavırlar içinde. ergen işte abisi.

evlenme teklifi etmeden oldu bittiye getirmediğiniz için tüm kadınlar adına teşekkürü bir borç bilir, mutluluklar dilerim :) dört ay çok olmuş, bu ay bu işi halledin daha fazla uzatmayın derim.

emirkulu, seviyosan gel konuş :(

sözleşmeyi iyice okuyun. hızın üst sınırı 16, eğer alt sınır belirtilmemişse 16 mbps'ye kadar dediği için bir haklılık oluşmaz gibi görüyorum. alt sınır varsa ayıplı hizmet vs. oluyor ama. ttnet neredeyse tekel olduğu için böyle umursamaz, ki adsl altyapı konusunda tekel.

Ben de 8 mbps ye kadar kullaniyorum ama zaman zaman 2 mbps ye kadar dusuyor. Donanimhaber'in ttnet sikayet kismindaki formu dolduruyorum, en gec iki gun icinde arayip duzeltiyor ne yapiyorsa artik. Iki uc ayda bir tekrarlaniyor bu. Kesin cozum degil ama deneyebilirsin.

Donanım haber için teşekkürler, bilmiyordum, yazdım az önce oraya da.

santrali bi deneyebilirsin. ben bu gibi sorunları 4440375'i arayıp hile hurdayla bağlı bulunduğum santralin numarasını kopararak, oradaki teknikeri bağlayarak çözüyorum. hatta bi duyuruya da benzer bi cevap vermiştim, bulabilirsem onu ekleyeyim edit olarak.

edit:
buldum, (git: 874852)

yok digiturk ille de kendi receiver'ını kullandırtıyor. çok iyi bildiğim bir dal değil ama farklı bir yayın ya da şifre çözücü mantığı var anladığım kadarıyla. bilhassa yapmışlar.

o bahsettiğin 4 tl için giriş pakedi de olsa bi paket alıyorsun, ondan da kaçar yok. bunu kablo tv'ye benzetebilirsin, standart kablo tv pakedini alıp üzerine istediğin kanal/abonelik varsa ekstra ödeme yaparak ediniliyor orada da.

ne anlamı kaldı evet doğru bi soru ama adam o şekilde düşünmüyor ve kısmen de haklı. neticede sana diğer kanalları da veriyor. sen şu an türksat ile istediğin kanalları izleyebiliyorsun ya, artık onları digitürk üzerinden izleyeceksin. yani sana o hizmeti veriyor. senin daha önceden bu hizmeti alabiliyor olmanla ilgilenmiyor.

tv nin içindeki uyduya kart girişi mevcutsa, digitürkte sadece kart alma opsiyonu var mı diye arayıp sorun.

Digitürk ve tüm dijital platformlar insanlara izlemeyecekleri ve ihtiyacı olmayacakları şeyleri daha fazla nasıl iteleriz ve eşşek yüküyle para alırız modunda olan ortamlardır. Yani, abi ben maç izleyecem deidğinde sana sadece 40 tl ye maç izletmezler yanına 50 tane de paket çakarlar.

O yüzden 4 tl ye digitürk kullanabileceğinizi sanmıyorum, lakin yine de arayıp sorabilirsiniz.

bu yerel bir olay değil ki.. dünyanın neresinde gazetecileri topluca içeri tıksan haber olur.

Darbeciler işte Abd chp cemaat el ele asdfg ama akp gösterecek, darbecilerden hesap soracak. Oyum o yüzden akpye.

Güllüoğlu baklavalarını bile haber yapıyor adamlar. Bunu mu yapmayacaklar? Kıyamet kopuyor ülkede. Ceren Kenar denen yarım akıllıdan başka bağlanacak adam bulamamalarına takıldım ben asıl.

abi o mantıkla soma'da yaşanan maden faciasını da yerel olay diye nitelememiz lazım. neticede sadece türkiye'deki bazı madenciler öldü deyip geçebilir miyiz?

bu örnek ise son derece siyasal. top yekün bir organizasyona/kuruluşa herhangi bir devlet savaş açarsa bunun haber edilmemesi haber olur, ilginç olur. haber edilmesi değil.

merhaba. ben bir tahşiyeci olarak sana hak veriyorum. sanane sienen.

Mutlu bir aile, yeryüzündeki cennet değildir de nedir.

@hiko seijuro

peki aynı cümleden "but" kelimesini çıkartıp tekrar çevirmeni rica etsem? aynı şey çıkıyor çünkü. oradaki but'ın bi değişikliğe sebep olması gerekmez mi?

edit:
hmm, "değildir de nedir" gibi bi anlam veriyorsa tamam şimdi oldu.

mutlu bir aile dünyadaki cennettir

ben sanki bir kontekste aitmiş gibi düşündüm ilk bakışta! Çok da yeterli olmayan ingilizcemle şöyle anladım: "mutlu bir aile, zamanı gelmeden girilmiş cennetten başka bir şey değildir!" şöyle de diyebilirdim: "mutlu aile, vaktinden önce girilmiş cennet gibidir." yani, deyişin, işin sonrası itibarıyla olumsuzluğu tınıladığını görmek gerek diye düşündüm.

oradaki "but" tam olarak, tam karsiligidir manasında olması lazım.

mutlu bir aile dünyadaki cennetin ta kendisidir gibi.

birazdan "hemen doktora git"çiler doluşacak, onlar gelmeden hemen bi iki cümle sıkıştırayım:

doktora git. sdklfjsdlfkjhs

abi soğuk almış olabilirsin evet. o 15-20 dakkanın pişmanlığını 1 hafta falan çekmek üzere olabilirsin. ne kadar uzun sürdüğüne ve ne kadar şiddetli olduğuna falan bağlı değişir ama, soğuk algınlığı gibi duruyo ağırlıklı olarak. ama sen yine de doktora git fdshjkldshjklfsd

abi soğuk almışsın, yüksek ihtimal. özellikle sigara iciyorsan bu durum artar. geceleri açık pencere ile uyumak huyum, bu yüzden her sabah bu göğüs ağrısını cekerim. tam olarak derin nefes alamam. 1 saat sonra da gecer. bazı günler tüm güne bile yayılır, fazla soğukta oturduysam. yazın da 6 7 saat yüzmüştüm uzun süren antremansızlıktan sonra, göğsümde yanma ve ağrı olmuştu ertesi günün tamamında. ciğerlerimin acıldıgını hissetmistim. soğuktan ciğerler büzüşüyor diye biliyorum ben bu olaylarda. (cahil cahil konusmusum gibi hissettim, simdi biri cıkıp "6 aylık ömrü kalmış adam soğuktan diyor, bi doktora git cahil olma" demez umarım, lol.)

Yani elbette doktora gidilmeli de şimdilik ev sakinlerini korkutmak istemiyorum. Ben de üşütmüş olabileceğimi düşündüm ama gün içinde hiç ağrım olmadı. Dışardan da 2-3 saat önce geldim. Yani yeniden tetikledi sanırım bu şeyi. Yaşlanıyoruz galiba, biraz daha dikkat etmek gerekiyor. :)

Sözlükte isolde'nin entrylerini baştan sona okumanı tavsiye ediyorum

badim zaten ama daha somut bir şeyler lazım sanki :/

kaygılı bir insan mısın kaygı bozuklugu olan bir insan mı önce bunun netleşmesi gerekir?

kaygı bozukluğunu daha önce bir arkadaşım sende olablir diye söylemişti ama ben kaygılı olduğunu düşünüyorum. bence kaygılıyım ama sanki bozukluk da olablir bilmiyorum ki :/ kendi kendime teşhis koyamadım açıkçası

soruna cevap değil ama Allah etrafındakilere sabır versin.

eywallah :)

ego.
fight club da cozduler. sen bi kar tanesi degilsin. degersiz kücücük bir şeysin dediler. ve oylesin. iq un x olmus, tipin güzel olmus, güclü olmussun basarili olmussun ya da cok sey bilmissin herkes seni sevmis. bunların hicbiri onemli degil. sen hala kücücük bi hiçsin.

çözüm sunuyorum şimdi.
telefonu at, interneti teknolojiyi birak.
al başını bi haftasonu falan, bi hafta bi yere git tatil yap. mümkünse tek başına.
hatta robinson crusoe hayatı yaşarsan ne kdr boşmuşum diyip bi uyanma yaşayabilirsin.

ama ilk satır.
ego.

eksisozluk.com

oldunlukla gelen bir şey. başına daha çok şey geldikçe öncekilere bakıp ulan nelere takıyormuşum ben diyorsun. bu böyle katlanarak artıyor sonra hiç bir şey umrunda olmayan insanın biri olup çıkıyorsun.

i.imgur.com

daha çok acı...

sen kaygı ekseninde gitmişsin ama bana okuyunca başka bişi düşündürdün. kaygı, sorunun kaynağı değil de sonucuymuş gibi geldi. "control freak" diye tabir sorun esas kaynak olabilir mi acaba? bunu, sorunun kaynağını isabetli saptamak belki çözüme giderken daha kolay olur diye söylüyorum ukalalık yapmak için değil. herkesi kontrol etmek isterken, edemediğin durumlarda sinirlenmek gibi. bazısı reaksiyonunu sinirle gösterir, bazısı endişeyle. bana bu gibi geldi. ama tabii sadece verdiğin örnekler üzerinden gittim, çok daha detaylı dinlemek lazım, uzmanına anlatmak lazım. benimkisi ne idüğü belirsiz bi tespit sadece.

@cevap botu'na katılıyorum.

Sorunu doğru tesbit edersen çözümü bulup uygulayabilirsin.

Bende de kontrol manyaklığı az da olsa vardı fakat yaşadığım bazı deneyimler beni hayatı akışına bırakma ve her şeyi olduğu gibi kabul etmeye yöneltti. Böyle olunca derin bir rahatlama yaşadım çünkü artık kafam gereksiz yere kontrol edemediği şeylerin meşguliyetini yaşamıyor. Kabul etmenin bilgeliği ve huzuru değerli/değersiz yaşamlarımızı daha basit hale getiriyor.

koy götüne demeyi öğrenmen lazım, bunuda şöyle düşün misalen, sen arkadaşlarından ayrıldın eve geldin, sen tek başına gelebiliyorsun fakat senin arkadaşın eblek mi o niye gelemiyor? bu davranışının arkadaşlarına tanıdıklarına hakaret olduğunu düşün birazcık en azından onlara olan davranışlarını değiştirmen de etkili olur.

işte tam olarak bunu daha başaramıyorum sorunu görebiliorum sanırım kontrol durumu var ancak nasıl çözeceğimi bir türlü bulamıyorum daha önce psikiyatriye gitmiştim şu an gitmek istemiyorum ilaç verecek olacak bitecekmiş gibi. :/

sorduğun markayı bilmiyorum. ama ben golden'ıma şuradan alıyorum gayet de memnun:
www.temizmama.com

yerli üretim olduğu için "kesin leştir amk" diye düşünme. ben de öyle düşünüyordum ve baya bi süre royal canin gibi markalara çılgın para bayıldım. ama o hatalı bi düşünceymiş.

en azından şunu yapabilirsin, ki ben yaptım mutlaka da yapmanı öneririm, demo gönderiyorlar çok ufak bi paket. ufaklık sevmezse zaten almazsın.

hiç duymadım. ben taste of the wild veriyorum. bizon rosto olanı. çok memnunum.
aslında kendim barf hazırlayın vermek istiyorum ama hazırlayacak vaktim yok.
yetişkin erkek doberman.

Dediğiniz markayı bilmiyorum.
Acana, Orijen, N&D ve Taste of the wild piyasadaki en iyi kalite denebilecek mamalardır.

Mama yememe problemi var mi? Bir arkadasim husky'sine taste of wild veriyor sanirim memnun.

@innerbliss'i dinle.

eksisozluk.com

Pasaportum var parmak izleri vs. de var direk gidip alabilir miyim ? Sanirim butun belgelerim tam.

yeni yıla girmeden almanız mümkün değil gibi. aralık ayında sınav oluyordu, onun kayıtları hala açık mıdır bilemiyorum bakmak lazım.

3 ayda bir kez teorik sınav yapılıyor. meb onaylı bi ehliyet kursuna yazılıyorsunuz. genellikle teorik derslerine kimse gitmez. 3 dersten (motor, ilk yardım, trafik) sınav olyuorsunuz. teorik sınavı geçmeyi başarırsanız, sınav sonucu açıklandıktan genellikle 1 ay sonra direksiyon sınavı oluyorsunuz. onu da geçtikten bi süre sonra emniyet müdürlüğüne gidip parmak izi vs. bi ton bilginizi emniyetteki güzel kardeşlerimize teslim ettikten sonra bi de harç parası ödeyerek alıyorsuuz.

genellikle totalde 5 ayda falan minimum edinme süreniz.

para olarak da tüm giderlerin totali 1000 lira cıvarına gelir.

Cok ozur dilerim ama ben surucu sertifikamin zaten oldugunu yazmayi unutmusum ama ablarsiniz diye sey etmistim. Ben sonraki sureci sormustum.

ha teslim almaktan bahsediyosunuz. harç yatırılmışsa, hangi emniyet müdürlüğü şubesindeyse randevuyla falan hiç uğraşmadan random bi saatte gidip alabiliyorsunuz. en azından ben öyle yaptım, o bölgede işim vardı geçerken uğradım aldım çıktım. baya sene oldu, daha planlı yapmaya başlamışlar mıdır bilemiyorum ama o zaman da bi randevu geyiği vardı.

bütün dosyanı al, kimliğinde kan grubun yazmıyorsa kan grubu kartı da alman lazım.
2 vesikalık ve vergi dairesine yatırılmış 300 küsür liranın makbuzunu ekle. (tam miktarı sürücü kursundan ya da internetten öğren ben üç hafta önce falan yatırdım ama unuttum, izmir'de iş bankasına yatırdım.) sertifika, sağlık raporu, şoförler odasından alınmış dosya, bir tane ehliyet alma başvuru formu (onun da altında şoförler odası yazıyor) olacak. internetten neler var neler yok kontrol et.

emniyet randevulu olabilir, istanbul ve ankara'da öyle. hemen dosyalarını ver, parmak izi aldırdıysan daha önce parmak izi alındı belgeni götür veya orada bakıp kontrol etsinler. yoksa parmak izi ver. 107 lira daha bayıl. 4-5 gün sonra ehliyetini alırsın.

Eğer 6 aylıkta elindeki belgeler sağlık raporunu yenilemen lazım. Bir senelik ise tüm belgelerin yanmış bile olabilir.

birkaç saat sonra pis bir baş ağrısı gelirse çıkaramazsın demektir.

+1

Bence birbirimizi gaza getirip uyumayalim.

kaçta kalkman gerekiyor? bir-iki saat uyuma şansın varsa uyu bence.

ben de öyle yapmayı planlıyorum. hadi bakalım.

ben bu saatte uyusam daha beter olurum gün içinde. ben de uyumayacağım o yüzden.
idare edersiniz. uyumaya zorlayıp bir de uyuyamamak son anda uykuya dalmak ve mecburen kalkmak var bir de.

9 gibi. Uyuyunca uyanamayan bunyem var. Olmadi 12 gibi kalkarim yarin hilmi yavuz gelecek soylesiye kacirmak istemiyorum evet evet sabahki derse girmem direk oglen hilmi yavuza giderim

Ifsayla ilgisi yok ya saat 4 gibi uyandim bugun haliyle uyunmuyor. Kirk yilda bir misil misil erken uyuyacaktim dun malin biri sinirimi bozdu yine sabahladim

valla bünyeye ve onu nasıl alıştırdığına göre değişir. misal son dönemde ben kendimi günde 2'şer saatten 3 kez uyumaya alıştırdım. ki bu da bi geçiş dönemi. eğer benim gibi 2 saat uyuyup akabinde dinç uyanabilir hale getirebiliyosan kendini, hiç durma, 2 saat iyidir.

mümkün tabi neden olmasın ki.

El aliskanligi midir olayi nedir filtreyi oturtsam ucu kaciyor ucu oturtsam tam filtre kaciyor soyle komple simsiki saramiyorum

kağıttan kağıda göre değişir. tütün sarmışlığım vardır.
tütün de çok kalın taneli olmazsa daha iyi sarılır. ya da biraz elde yoğurmak gerekir öncesinde.
el becerisi bence. içe doğru fazla kıvırıyorum başladığım noktayı. sonra milim milim yavaşça kapatıyorum. oluyor.
ha bir de şöyle yapıyorum, tütünü koyduktan sonra aynı hizada, yarısı kapatılır tütünün, ve kıvırmaya başlanır kağıt. bunda daha sıkı oluyor.

kucuk sarma aparatlarla super sariliniyor.. paket sigara gibi cikiyor sonucu. bir kac dk.da zaten 5-10'ar sarar, tabaka gibi bir seyin icinde tasiyabilirsin.
www.amazon.com

sadece sigara icin degil cigara icin de kullandigim icin sigara kagidinda sadece raw adli markanin, organik kagidindan kullaniyorum. digerleri gazete kagidindan gibi yaniyor, tad birakiyor insanin agzinda.
www.amazon.com

edit:
filtresiyle beraber gelen sigara kagitlari da var
aklale.com

Double tik olsa verirdim valla goo.gl sormadigim soruna bile care oldun. O kagitlar ne les bi tat birakiyor agizda oyle. Aparat da iyi ucuzmus ya turkiyede bulup alayim.

Peki bu sarma aletleriyle hazir filtreli kagitlari kullanabiliyor muyuz

gittigidiyor gibi sitelerde olduguna eminin.

edit2: filtreli olana sarma aparati gerekmez. icine tikistiriyorsun sadece. ici bos kagit tup halinde.

ben bi süredir kullanıyorum onları. filtreli kağıdın ismine "makaron" deniyor. sarmak için kullanılan aparat da zımbaya benzeyen, iç tarafında ortasında tütün için bi hazne olan bişi. uç tarafına takıyorsun makaronu, çekip itiyorsun doluyor. istanbul'daysan, taksim beşiktaş kadıköy gibi yerlerdeki tüm tütüncülerde oluyor. 7.5 liralık aparat da var, 20 liralık da. orta bişi almak iyidir başlangıçta. tütünün de tadına bakmadan alma. ayrıca ilk denemelerinde hatta ilk bikaç hafta berbat sarabilirsin. merak etme, tamamen beceriksizlikten oluyor. el alıştıktan sonra canavar gibi oluyor. normal bi sigara 5 dakkada bitiyorsa, bu cihazla sıkı sıkı sarılanlar 10-12 dakka falan gidiyor.

sarmak için kullanılan cihaz bu:
www.tutunstore.com

makaron da bu:
www.haberexen.com

www.youtube.com
allaşkına bu tür konularda türkçe karakterlere dikkat edin, olmayacak şeyler anlaşılıyor ilk bakışta:)

Yöntemi 60 yaş üstü bi nineye sor. Gençliği köyde geçmiş olsun. Eskiden kahvede herifler karılarına sardırdıkları sigaraların inceliğiyle övünürmüş.

bi tane barış manço apartmanı görmüştüm. çok hoşuma gitmişti.

Aparman ismine gerek var ki? Numarası kasa x numara apartmanı koyun hoş olur.

çınar koyun
ya da kaynak bişey olsun albeni, hoşgörü, kardeşlik falan gibi geçen gülümsesin :)

ballı kedi apartmanı (ben uydurdum :p)

cigdem

aile apartmani

zeytin dalı veya zeytindağ

direkt apartman ismi değil ama, bi yerde bi manav görmüştüm. adam mor bi tente yaptırmış. bi manavdan beklemeyeceğin bi dış görüntüsü var. ismini de "rastlantı" koymuş. rastlantı manavı. bi manavdan beklemezsin, ama hoş. apartman ismi için de çok hoş olabilir. "rastlantı apartmanı"

aparkat apartmanı.

Unutma Beni Apartmanı.

cevap botu güzel demiş raslantı yı. benden de mutluluk geliyor. mutluluk apartmanı. negzel.

adı huzur olan bütün apartmanları çok seviyorum ve genellikle eski binalar olduğu için çok beğeniyorum. aklıma geldi öyle. huzurlu olsun içindekiler inşalla.

samanyolu.

bende peace's house görmustum. barısın eviymiş. pü allah cezanızı vermesın dedim:)

numaraya uysun dersek yedi tepe(istanbul çağrışımı yapar eğer il uyuyorsa), onun dışında çiçek isimleri benim hep hoşuma gider bina isimlerinde manolya da güzel bir bina ismidir bence

ne olursa olsun kolay anlaşılır ve yanlış anlaşılmalara gebe olmayan bir isim olsun.

huzur apartmanı+1
masumiyet müzesi'ndeki gibi.

allahınızı seviyorsanız kısa bir şey koyun.

Emanet Apartmanı

Mal mülk yalan ne de olsa...

hayal apt.

Bizimki mehtap, karşı apartmanın ismi rüşvetsiz

"17 aralık apartmanı" koysanıza, mahalledeki akpliler binanızı ateşe versin fdsjkhlfsdjkhldshjlk

osman koyun malum bu aralar popüler

Şenyuva

Asude

menekşe bizim apartmanın adı. bence çiçek isimleri hoş.

yedi verenlerde geldi aklıma

"seyyar satıcılar giremez" apartmanı olsun, bir taşla iki kuş, tabii güzel dilek belirten bir isim de olabilir. gider yapabilir misalen "akıllı olun". niye değiştiriyonuz ki ?

berkin.

binanın şu anki ismi inşaat firmasının ismi ve çok yakın mesafede aynı isimde bi tane daha bina var. Ve bu firma kendisi ile iş yapmış hiç kimsenin memnun olmadığı bir firma. bu sebeple ismini değiştireceğiz.

güzel gidiyoruz bu arada böyle devam.

gezi, avm de olur

Bizimkiler.

Celik Ap.

Tesla Ap

ağaoğlu rezidans

eger numara 7yse sans apartmani olsun :)

Seven apt

Kastelli blokları

neverland

Şukela daha çok ancak çok kıymetli ise favori.

beğendiğim bir entri ise şukela ama faydalı bir entri ise ya da sonra okumam gereken bir entri ise favorilere ekliyorum.

Şükela veriyorum. İleride işime yarayabilecek ya da benim düşündüğümü benden çok çok daha lezzetli şekilde ifade etmiş bir entry ise favoriye alırım ancak.

şukela veriyorum. favoriye almayı çok anlamsız buluyorum. benim iki entrym var biri 30 küsür diğeri 50 küsür kez favlanmış. vallahi anlamıyorum neden. yani güzel entryler, şuku verip geçersin de niye favlıyosun. dönüp ikinci kez okunacak şeyler değil. sözlükteki başlığın konumuyla, tamamen o konuyla alakalı bi şey. anlamıyorum sözlükteki fav çılgınlığını

şuku

işte bende annamadıgım icin sordum. dunün en begenılen entrylerine bakıorm bi dunya fav almıs. sanırsık kımse sukulamıyor hep fav hep fav

emek verilerek yazılmış uzun bir şeyse favori. yoksa şuku.

Hiçbi şey yapmıyorum. A güzelmiş diyip geçiyorum.

versene olm milletin şukusunu.

şukela.

mesaj atıp "çok güzel entrymiş" diyorum :D

Unutmak istemiyorsam favorilerim.
Beğendiysem sukela der geçerim

wantto

şaka yapıosn

"yarın bi gün lazım olur, geniş vakitte okurum yeaaa" dediklerimin hiçbirini dönüp de okumadığımı fark ettim. bu amaçla fav'layanların çok büyük bi kısmının da dönüp okumadığını düşünüyorum. amacından çıkmış bi hamleye dönüştüğünü fark ettiğim için de artık fav kullanmıyorum. bu durum twitter için de geçerli.

koşuyolu kalp hastanesi di mi? orda bi tane daha hastane vardı diye hatırlıyorum çünkü.

neyse, herhangi bi şekilde kadıköy'e ulaşın (vapur, metrobüs, otobüs, ne bilim), rıhtımdaki minibüs durağında koşuyolu kalp hastanesine giden minibüsler var. "kalp hastanesi" diye bağırırlar.

evet kalp hastanesi.

yanımızda yaşlı olacağı için metrobüsle geleceğiz, rıhtıma kadar yürümeden minibüse binmenin bir yolu var mı?

istikametler ters onun için ya. rıhtımdan kalkan minibüs, e5 istikametinden gidiyor. hani bazı minibüsler metrobüsün oraya da geliyor ama bunun istikameti nedeniyle olmaz. yanınızda yaşlı varsa sizin için en pratik çözüm şu olabilir, metrobüsle kadıköyde inmek yerine e5'te inersiniz (uzunçayır durağı), oradan taksi yaparsınız, ki çok yakın, az yazar.

koşuyolu kalp hastanesi ''kartal''dadır. adı sizi yanıltmasın. eskiden koşuyolu'daydı, sonra kartal'a taşınınca adı değişmedi.

metrobüs ile gelecekseniz, uzunçayır'da metro'ya geçin. ''hastane/adliye'' diye bir durak var son duraklara doğru, orada ineceksiniz.

geçmiş olsun, bir şey olursa yine yazın.

Metrobüs'ten Altunizade'de inin, oradan Ümraniye'den gelip Kadıköy'e giden minibusler geçiyor olması lazım (bilen biri bunu teyit edebilir mi lütfen). O minibusler Koşuyolu'ndaki hastanenin önünden de geçiyor.

diskbudur, Koşuyolu'ndaki hastane tamamen iptal mi?

koşuyolu kalp hastanesi 10 senedir filan koşuyolu'nda değil kartalda. koşuyolunda hiç bir ünitesi kalmadı. eski astanenin başhekimlik kısmı aile hekimliği olarak hizmet veriyor şuan. bir de yakın zamanda ilçe sağlık müdürlüğü taşınmış sanıyorum.

bu sizi yanıltmasın.
kadıköy rıhtımdan kartal minibüslerine binin. metroya yakın mı bilmiyorum.

ibb adaylığı için şişli'den vazgeçmek onun için hiç kolay olmadı. büyük bi kumardı, kaybetti. şimdi şişli gibi rantın çılgın döndüğü bi yerdeki nüfuzunu kaybetmek istemiyor. oğlunu maşa olarak kullanıp, "bakın ben olmazsam şişli belediyesi işlemez hale gelir" algısı yaratmaya çalışıyor.

sarıgülü öyle kandırdılar. adam adeta bir melih gökçek, senelerini şişliye vermiş bilmediği yok ilçe hakkında. herşey ondan sorulur. öyle tepedeki bir adam gibi değil herşeyin içindeydi kendisi.

buna dediler ki gel seni ibbye aday yapalım, oğlunu da şişliye başkan yapcaz, yine sen şişliyi yönetcen bi kaybın olmayacak. sarıgül de olur dedi. ilk önce göstermelik özel kalem müdürünü aday gösterdiler şişliye, başkan oldu. bu adam da biliyodu dümeni, başa adaşım emir sarıgülün geleceğini. ancak koltuğu bırakmak zor geldi, "aa beni halk seçti ya lan, niye gidiyomuşum" diye kendisine karşı olanları bir bir etti koltuklardan. şimdi chp kendi eliyle yarattığı canavarla uğraşıyor.

belediyeler saltanatla mı yönetiliyor? son yaşananlar resmen kepazelik. ortada her halükarda seçilmiş bir belediye başkanı var.

chp oraya özel kalem müdürünü değil, kalemin kapağını da koysa seçilecekti. bunu bildikleri için halkı resmen kullandılar.

uzaktan anladığım kadarıyla seçilmiş başkanı istifaya zorlayıp sarıgülün oğlunu başa getirmeye çalışıyorlar herhalde.

chp şişli meselesi diyince aklıma bir önceki yerel seçim geldi, hani sarıgülün chp ile kavgalı olduğu ve sanırım dsp den aday olduğu dönem.

işte o dönem chp şişliye aday olarak adı Muharrem, soyadı da Sarıgül olan birini aday göstermişti. :)

Hayatımda başkası adına utandığım nadir anlardan biriydi.

cihaz-spesifik bi cevap veremeyeceğim ama başka şekilde işine yarayacak bi öneride bulunayım. teknoseyir.com diye bir site var. teknolojiye dair her tip ürünü detaylı incelemeye çalışıyolar. inceleme videosunu çekmeden önce mutlaka bir süre o cihazları ekipteki birisi bilfiil kullanıyor falan. yani rakamlara bakıp afaki yorumlar yapmıyorlar. incelemenin sonunda fiyatını da söylüyorlar. oradan bikaç tablet videosu izleyip ona göre karar vermek daha hedefe yönelik olabilir.

daha yeni samsung galaxy tab 4 aldım. 7 inch. gayet iyi. tavsiye ederim.
tablette bilinmeyen bir marka almayın. dokunmatik hassasiyetine kadar farklılıklar oluşuyor.

galaxy tab 4 mantıklıymış. inceleme videolarını pedere göstereyim ekran büyüklüğünü vs görsün olur derse bunu alayım ben.

Valla laf atmak gibi olmasın ama;
Google'da "usb to hdmi" yazdım sadece..

www.google.com.tr

@quaker. usb to hdmi converterlar var biliyorum. benim sorum su aslinda. baska birseye ihtiyac duymadan goruntuyu tv ye aktarabilir miyim?

bu aparattan aldim diyelim, olur mu?

denemedim, fakat çalışması gerek. neticede ürün haline gelmiş bişi bu. ama film izleme esnasında hdmi performansını alır mısın bilmem. misal, ses-görüntü senkron olmayabilir, ne bileyim 720p ya da 1080p'lerde kasabilir belki.