+1
Orada iş bitmez, oturmak lükstür.

hakkaten ne zaman görsem bi koşuşturmaca içindeler, oturmaya fırsatları yok ki, her yer sandalye olsa ne olur?

Sorunun sahibi şunu sormak istemiş;

"Kasada işlem yaptıkları sürece neden oturmuyorlar?"

Migros, carrefour, happy ve bir çok yerel zincir marketlerde kasiyerler oturuyor. Bu işlerini yapmaya da engel değil, hakkaten bim a101 ve şok'ta neden oturmuyorlar?

müşteri yokken çalışmaya devam etsinler diyedir.

@john bloor evet sorum buydu tam olarak.

bir yere sandalye koyarsan o personel orada oturur kalır. bunu önlemek için de sürekli ayakta tutuyorlar.

bir de oturan insan ne kadar yorulduğunu fark eder. bunu da istemiyorlar. sürekli çalışsın, sürekli iş yapsın istiyorlar.

1'den 999.999/1.000.000'ın 1 milyar üssünü çıkar. İşte olasilik o

Edit: sadece 1 kez diye sormuşsun şimdi fark ettim, o zaman milyonda 1 evet

Milyonda birdir

Gene milyonda 1 dir

cevap milyonda bir değil, milyonda birden çok daha büyük. Tam formülü unuttum, ama şöyle hesaplanıyor:

(ilk denemede tutturma olasılığı) + (ilk denemede tutturamama olasılığı x ikinci denemede tutturma olasılığı) + ( ilk denemede tutturamama olasılığı x ikinci denemede tutturamama olasılığı x üçüncü denemede tutturma olasılığı) . . .

yani;

(1/1.000.000) + (999.999/1.000.000 x 1/1.000.000) + (999.999/1.000.000 x 999.999/1.000.000 x 1/1.000.000) ... diye devam eder.

not: cevabım en az bir kere tutturma üzerine. @ghilleinthemist'in dediği gibi, 1'e çok yakın bir değer olabilir. Unuttuk işte bunları hep.

cevap milyonda birden çoooooooook daha düşük bir sayı. SADECE bir kez tutturma olasılığı olduğu için.

10^-6 * (1-10^-6)^(10^9-1) * 10^9

en az bir kezse çok büyük tabi ~~1

miyonda bir olmadığı kesinde
ihtimal nedir bilemiyorum ama oldukça yüksek bir ihtimal bu.

zarı 6 atmak için 20 kere hakkın var , denersen büyük ihtimal 20 atıştan biri 6 gelir şansın 1/6 değil , o nedenle milyonda bir değil cevap

Yüzde bin beş yüz.

Aklıma daha bu site sourtimes org iken ssg'nin o domain altına koyduğu online uygulamalardan birindeki girilen rakamlara sayısal loto çıkma ihtimalini söyleyeni geldi. Hepsinde aynı sonuç çıkardı "bu numararalara sayısal loto çıkma ihtimali yoktur". Bunu hatırladım.

Olasılık hesabına göre yüzde yüz
Reel hayata göre denemeden bilemezsin

Maymun ve daktilo tezi var.
Araştır. Seninki ona benziyor

yüzde yüzdür.

tutturma olasigini soruyorsan 1000'de 1'e yukselir.

Bence uygundur. Benim kuzenler vardı, o yaşlarda bu tarz legolarla oynarlardı. Yaşları büyüdükçe legoları küçüldü.

uygun da, bu tip bir şeyi markette çok daha ucuza bulursunuz.

Önce ucuz yollu bir araba alırdım. İki yıl sonra güzel bir araba. Fakat orada yaşlı arabaların vergisi vs daha yüksek olabilir.

Adım adım yukseltirdim.

tipik bir alman arabası alırdım

hani opel, wv gibi.

arabaya çok anlam yüklemenin bir manası yok.

en iyi şey de cebinde ya da bankada duran nakit.

ileri doğru ev alma ihtiyacın olur, yatırım yapma ihtiyacın olur. olur da olur yani.

Araba kiralardım. 1-2 senelik kiralamalar çok masraflı olmasa gerek. En azından ilk bakacağım opsiyon bu olurdu diyeyim.

20 yıllık japonu ne yapıcaksın at çöpe. komik fiyatlara gayet güzel kullanılabilir arabalar var almanyada araba cenneti zaten. alır bişey keyfine bakarsın yukarılara çıkmayı sonra düşünürsün.

ortalama bir araç al ilk başta. dshs uygun fiyatlara da cillop gibi araçlar var orada. orada arabalar ucuz ve herkeste var. herkes alabildiği için bir anlam yüklenilmiyor, buradaki gibi sınıf atladığını zannetme durumları yok, sıradanın da sıradanı bir olay.

Arabaların değeri çok çabuk düşüyor aldığınız andan itibaren satmak isterseniz aynı paraya satamazsınız bile. Ayrıca dikkat edin 2. El alırsanız tr de olduğu gibi sorgulama yapamıyorsunuz. Sigorta vs de tr de olduğu gibi değil. Ben olsam almazdım ki imkanım var almıyorum hyundai sürüyorum yani

eger gercekten almanya'ya tasinacaksaniz, arabanizi almanyaya goturmeniz halinde ne kadar vergi vereceginizi iyi arastirin, eski arabalarin vergisi cok oldugu gibi bazi ulkeler yurt disindan araba gelmesi halinde ek vergi aliyorlar.

almanya'da, avusturya'da da oldugu gibi, araba markasini ve modelini, sirp, rus, turk, arap gibi sonradan gorme ve arabanin statu olarak goruldugu memleketliler ve gercekten zenginler disinda, hele hele de orta halli insanlar arasinda, umursayan yok. islevselligine bakiyorlar. sizden iki kat maas alan bilmem ne muduru gayet aile arabasi aliyor. bunlara fazla takilmayin. hele hele de almanya'da insanlar gayet mutevazi.

Almanya çok standart bir yer değil, ama arabanın lazım olacağını sanmıyorum. Ne yapacaksın arabayla? Almazdım.

Ya bu arada babilbaligina katiliyorum, onu da eklemek istedim, eger sehir disinda yasamayacaksaniz isiniz ve eviniz toplu tasimla cok rahat ulasilir mesafede ise araba almak cok sacma, park parasi ayri dert. Avusturya'da mesela is yerine ve evinizin onune park etmek icin bile ayri ayri para odeniyor, is yeri otoparklari ucretsiz degil. arabasizlik mutluluk bence.

Burdaki arabayı oraya götürmek masraflı ve uğraşlı olabilir, burdakini burada satın, o prayala orada 10 yaşında filan alırsınız herhalde.

Yüksek modelli arabalar büyük hacimli ve ağır, vergileri de ağır olur. Zaten oraya gidince fikirleriniz de ona göre şekillenir.

Arabanızı kesinlikle burada satın, aynı paraya orada BMW filan alırsınız :)

Almanya'ya gidince önce ayağınızı kesecek bir şey alın. 3-4 yaşında Golf mesela. Buraya göre zaten bedava gibi gelecektir.
Biraz araba işi nasıl yürüyor, nasıl masraflar var filan öğrendikten sonra basın parayı binin Merso'ya.

Almanya'da araba işleri buraya göre daha rahat ve daha ucuz. Alması da satması da bakması da binmesi de vergisi de. Keyfini çıkartın.

Ayrica sakin almanyaya goturmeyin euro 4-5 muhabbetleri var eger dusukse aracinizda emisyon cezasi var. Ayrica sehir icinde kullandirmazlar cop olur araban. Sat gitsin.

O şey herneyse bir kağıdin üzerine koy. Sonra kalemle çöz etrafını daire şeklinde.

Onu da makasla kes sonra.

İki kez ortadan Katla. Katlama cizgilerinin kesiştiği yer dairenin merkezi olur.

İki tane çap olacak şekilde iple farki yerlerden ölç (sağlama olması için daha sonra ipleri karşılaştır) sonra ipin birini ortadan ikiye katla.

Diğer ipin üzerine getir. İşte sana orta nokta

bir noktadan ip bağlayın. ipin diğer ucuna ufak bir ağırlık bağlayın. daireyi yere dik olacak şekilde kaldırın. ipi bağladığınız yer en üste gelsin.ipin geçtiği yeri çizin.

başka iki nokta için iki kez daha yapın.

üç çizginin kesiştiği yer size dairenin merkezini verecek.

Eldeki daireyi yerde bir köşeye koyabilirsin. Duvarlara değdiği yerler çapa dik olur. Sonra duvarın köşesinden ilk teğete uzanacak kadar bir şeyi kitap gibi, bir ucunu duvardan kaldırmadan merkeze getirirsen,öteki teğete ulaştığında dairenin merkezi olacak orası.

cetvel varsa göz kararı merkeze koy. sıfır noktasını bozmadan ulaşabildiğin en uzun ölçüyü cetveli oynatarak bul. ondan sonra ortasını işaretle. ya da ilk bulduğuna çizgi çek sonra farklı bir noktadan aynı ölçüyü bulup yine çizgi çek. kesişme yeri tam ortası olur.

Dairenin herhangi bir yerine çevreyi kesecek şekilde düz bir çizgi çek. Bu çizginin daire içinde kalan kısmının tam ortasından çizgiye dik bir çizgi daha çek. Bu çap oluyor.

Bu anlattığımı iki farklı noktadan yaptığında dik çizgilerin yani çapların kesiştiği yer merkez.

soruyu anlamadım.

arkadaki kamera karşıdaki şeyi çekmek için, öndeki kamera kendini çekmek için.

sadece önde olsa karşıdakini çekmek için telefonu ters çevirecektin ve ne çektiğini görmeyecektin.

sadece arkada olsa selfi çekerken (ki ön kamerasız telefon döneminde ezbere yaptığımız şeydi) telefonun arkasını kendine çevirip görmeden çekecektin.

fiber optik buna ne yapsın?

ön kamera önü, arka kamera arkayı çekiyor da ondan. fiber optikle napıcan?

yakında fizik bilgisizliğinden can vericez topluca.

iki kamera aynı anda kullanılabiliyor zaten. samsung note3'te arka kamera ile çekilen foto üzerine ön kamera ile çekilmiş görüntü eklenebiliyor.

optik olarak ayna ise zor. telefonları ince tutmak için çok daha gelişmiş kameralar takılamıyor. optik zoom bile çok sınırlı. kameraya eklenen her bileşen telefonu kalınlaştıracak.

Diyorum ki mesela önde tek kamera olsun, arkadaki görüntü gerektiğinde prizma ya da ayna ile öndeki kameraya iletilsin.

kamera denen şeyin tek görevi görüntü almak.

önde tek kamera varken arkadaki görüntüyü neyle alsın? bir edevat lazım ki arka taraftaki görüntüyü görsün.

hem niye arkadaki görüntüyü öne aktarsın? ön kemaraya görüntü aktarmak ne demek? kamera aldığı görüntüyü ekrana, oradan da hafızaya aktarıyor zaten. kameraya görüntü aktarmak ne?

kamerası dönürülebilen telefon mu olsun yani? selfi çekeceksem döndürürüm kendime çekerim, manzara fotosu çekeceksem arka tarafa döndürürüm gibi mi diyorsun?

şimdi bi dakika şunu mu demek istiyorsun? ama onu demek istiyor olsan fiber miber ne alaka?

hani tek kamera olsun, diğer tarafın görüntüsünü kamerayla değil de optik bir sistem (periskop gibi, yada slr fotoğraf makinelerinin vizörü gibi mercekli, aynalı, prizmalı bir sistem) yardımıyla alalım ve kameraya yönlendirelim?

ben anladım bi dakika. tek kamera olsun arkada ayna olsun oradan görüntüyü iletsin gibi bir önerisi var. ama aynayla bu iş olacak olsa kimse lensle mensle uğraşmazdı. aynadan yansıttığın görüntü çamur gibi çıkar.

Soruyu anlamak zor. Yukarıdaki arkadaşlara ek olarak, diyelim ki böyle bir şey yaptık. Sebebi ne ki? Durumu zaten iki tarafa da kamera koyarak etkin bir şekilde çözerken, neden böyle bir işe girişelim?

ayna olayı çok sıkıntılı. ayna zaman içinde tozlanıyor, kararıyor ve görüntüyü bozuyor. ayna ile vizöre görüntü aktarırken dahi bir sürü sıkıntı çıktığı için aynasız makinalar yıllardır satışta.

o ayna hareketli parça olacak, kırılacak, yerinden çıkacak, büyük hacim kaplayacak, distortion yaratacak, çizilecek, temizliği falan derken lanet bir durum olacak.

prizma görüntü aktarmaz, fiber optik ile görüntü taşındığını da ben duymadım. zaten çok saçma bir çaba olurdu.

onun yerine kamera koymak en kolay çözüm. hem küçük, hem dayanıklı hem ucuz.

cepten yazıyordum pek anlatamadım galiba.
şu an telefonlarda bir yönde yüksek özellikli kamera, diğer yönde daha düşük özellikli kamera kullanılmıyor mu? Mesela selfi çekiyorsun, diğer yöndeki yüksek özellikli kamerayı kullanamıyorsun.
ben diyorum ki, yüksek özellikli tek kamera kullanılsın. diğer yüzdeki görüntü bu kameraya bir şekilde aktarılsın. bu aktarım dijital değil optik olursa yani prizmalar ya da aynalar ile yapılırsa, dijital aktarımdaki bozulma olmadan yapılabilir (sanırım).

@sutlu'nun dediği dönebilir kamera da bir çözüm.



* fiberoptik kablo kafa karıştırdı sanırım. fiberoptik kablo, ışık ilettiğinden belki görüntü de iletir diye düşündüm. mümkün müdür bilmiyorum.

selam arkadaşlar dünyanın en gereksiz beyin fırtınasını yapmış bulunuyorsunuz, dışarıdan bakınca çok komik görünüyor belirtmek istedim *-*

fiber optik kabloyu telefona döşemek biraz zor olur yoksa gayet mantıklı bence.

Goruntuyu fiber optige alman icin yine lens kullanman gerekir. Gorunur bolgede calisan fiber var miydi? Hatirlayamadim.

Ayna olsa yine goruntudeki hatalari azaltmak icin lens sistemi gerekecek. Bir de tek aynayla olmaz o is ve aynalar lenslerden cok daha pahali. Daha cok yerde kaplayabilir.

Prizma ise L goruntusunu F gibi ters cevirebilir bir de yazilimla duzeltmeye kim ugrasacak.

Bir de bunlarin konumlanmasi falan zor is, Lens kullanmak daha kolay.

Fiberoptik ile kamera görüntüsü taşınıyor. Filmlerde ajanlar yan odaya bu kameralar ile bakıyorlar hani. Ya da daha basiti KBB doktorunun burnunuzdan, genel cerrah başka yerlerinizden soktuğu kameralara ışık fiber optik kablolar ile taşınıyor.

Ama bunu telefona uygulamak şu an için çok saçma. öncelikle kamera kaç tane pixel içeriyorsa (şu an ortalama 15 milyon diyelim) o sayıda fiberoptik kablo olacak, bu kabloların her biri bir taraftan aldığı ışığı, diğer taraftaki kamera üzerine bir yarı geçirgen ayna üzerinden kamera sensöründeki ilgili pixel üzerine düşürecek.

Yani bunu yapmak hem çok zor, hem de çok gereksiz.
Ama ileride bakarsın tek sensör hem önden hem arkadan görüntü alabilir. ortada tek sensör olur, ön ve arkada ise farklı lens sistemleri olur. elektronik olarak hangi lensten gelen ışığı alacağını seçer kamera.

dönen kameralı telefon var.
www.youtube.com

28-E. "yok hocam hemcinslerimle takılmayı tercih etmiyorum. zaten düzenli bir ilişkim var." deyip sıvıştım.

Oluyor. Genelde, kız arkadaşın var mi? dan giriyorlar. Yoksa bile "bu aralar yok" diyorum. meşazı alıyorlar.
Kıllı yünlü bir e.

Otobüste liseye giderken kart zamparanın biri elini demirde elime değdirmişti. Sonra da sikime doğru uzatmıştı. Çektim elimi, sert baktım. Sindi. Pek yürüme değil de taciz sanırım bu.

Sözlükten bir gay da mesaj atıyordu, bir entry'mden sanırım tahrik olup. La git bilader işine dedim. :)

E

Karımın yanında yürüyen bile oldu. "Ehehe aman aman kızar bak hehehe " diye yaşlı amca şakasına vurup uzaklaştım.

Üniversiteden elemanın biri bayağı yapışıyordu bir dönem. Sürekli iltifatlar, sohbet açmaya çalışmalar, arada fiziksel temaslar falan.. Salağa yattım, aksi yönde davranıp konuştum falan derken zamanla bitti gitti.

"Bear" olarak sınıflandırılan kıllı tüylü erkekler genelde biraz daha hitap ediyor sanırım. Gerçi ben göğüs kıllarını sergileyen tiplerden değilim ama izlenimim o yönde.

Edit: Ara ara öyle yürüyenler oluyor ama bayağı uzun süre uğraştırdığı için bu örneği yazdım.

Cok. Muhabbeti kesiyorum konu kapaniyor.
Erkek.
Yukaridaki arkadasin dedigi gibi kari kiz muhabettinden girerek basliyorlar genelde. Bir de ortak yonleri muthis ozguvenleri olmasi. Ilginc bit sekilde hetero bir adamk kafalayabilecegine inaniyorlar.

o an kafası çok iyi olan bi arkadaşım yakınlaşmak istemişti. reddetmedim :/ öbüştük filan. evli şimdi, çocuğu oldu. arada esprisi dönüyor.
K.

evet birkac talip hemcinsim oldu. hepsini redettim:) kriterlerime uymuyorlardi. elektrik de alamadim. adamlar gizli yahu, simdi evlendi birkaci.. simdi dusunuyorum da eger kabul etseydim, simdi adamin suratina nasil bakardim :)

teklif ediyorlar, hayir diyorsun. uzaklasiyorlar.

ek olarak uzun yillar iliski yasamak istemiyorum, mutluyum boyle. kizlar da yazmasin.

evet. Eleman durup dururken yanaktan öpmüştü. Benim oda arkadaşı şahit olmuştu, şerefsiz hala hatırlatıp güler :)Sonra mesafeyi koymuştum araya, bir daha da sokulamamıştı..

erkek

oluyor öyle. insanların cinsel tercihleri neyse ona göre yürüyorlar, yapacak bir şey yok. nezaketle reddedince konu kapanıyor.

facebook'tan biseksüel bir eleman yürümüştü:)

yürüdü, kibarca reddettim

2 kere oldu.

Bir mekanda, mekana erasmuslular takılıyordu genelde. Bir tanesi masamıza bira getirip ikram ediyordu, sigara veriyordu falan. ikinci birayı getirip müsade isteyip dibime oturmuştu. Sonra benim arkadaş bu niyeti bozdu haberin olsun diyince sırtına dokunup benim başım bağlı kanka dedim ama türkçe dediğim için anlamadı. Sonra yüzük parmağımı karldırıp, arkadaşı gösterdim ve benim başım bağlı kanka dedim bu sefer anladı gitti.

bir diğeriyse otobüste oldu. Kışın ordu'ya gidiyordum otobüs boştu. Bir tane benden büyük biri vardı iş için mi gidiyormuş ne boksa artık. Yanıma oturdu, elime dokunmaya başladı. Napıyon abi hayırdır dedim ama daha çok etkilendi herhalde mola yerlerinde işemeye gittiğimde bile aynı kabine girmeye çalışıyordu. Benim kız arkadaşım var zaten, denesek ne olur gittiği yere kadar falan geveledi bir şeyler. Abi bak sinirleniyorum, ben gelemem böyle şeylere lütfen benden uzak durur musun? elim ayağım titriyor bak işeyemedim doğru dürüst dedim. Tuvaletten otobüse kadar yanımda geldi ama sırnaşıyor yine. Tam otobüse binmeden abicim rica ediyorum gider misin artık bak, kavga etmeyelim durup dururken dedim sonra bastı gitti başka koltuğa oturdu. Çok arsız bir adamdı. Böyle arsızlar kibarlıktan anlamıyor sert çıkmak lazım.

Üniversitede, sokakta, tramvayda, işyerinde, sosyal medyada, sahilde bankta otururken defalarca yüründüm. Sohbet açma, tanışma çabaları ardı ardına gelmeye devam ediyor. Yaşlı geyler tarafından bir kaç defa tacize uğradım. Beni emikleme uğraşları hala devam ediyor. Alıştım artık Cinsiyet : E

Hiçbir kültür bütünüyle geri (gerici) olamaz. Kültür çok uzun bir geçmişin ürünüdür. Mekanik bir anlayışla kültür ithal etmek, bir tüketim malı ithalinde olduğu gibi kültür ithal etmek, bilimsel değildir. Bizim aklıevvellerimiz (resmi ideoloji üreticileri), zaten kültürün Arap ve Fars karması, melez bir kültür olduğunu
ve Türk kültürünün baskı altında tutulduğunu, dolayısıyla bu kültürden radikal bir kopuşun ileri bir adım olduğunu ısrarla ileri sürüyorlar. Osmanlı kültüründen radikal bir kopuşla "boşalan yerin" nasıl doldurulacağı sorusuna ise inandırıcı cevap veremezler. Ama "Güneş-Dil Teorisi" gibi gariplikler üretmelerine ne demeli?
"Tarih Tezi" gibi saçmalıklar üretmekle mi boşluk doldurulacaktı? Elbette bunun, kendine dönmek, benliğe
dönmek olduğu ileri sürülüyor. Doğu İslam kültüründen radikal kopuş "milliyetçilik" sayılırsa, kendim emperyalist kültürün kucağına atmak ne olur? Boşluğun Batı burjuva kültürüyle doldurulması olmaz mı?

Bu bağlamda ani bir kararla, Arap harflerinin atılarak yerine Latin harflerinin alınması bir talihsizlik olmuştur. Genç nesiller, yüzyıllardır birikip gelen kültür mirasının dışına atılmışlardır. Arap harflerinin yerine Latin harflerini
alınmasına gerekçe olarak da, bu alfabenin zorluğu ileri sürülüyor. Oysa, bir ülkede okuma yazma bilmeyenlerin çokluğunu veya azlığını alfabeye bağlamak inandırıcı değildir. Latin harfleri alındıktan sonra da
oku-ma-yazma bilmeyenler büyük bir oran oluşturmaya devam etti. Sorunun çözümü alfabeyle değil, doğrudan eğitim politikasıyla ilgilidir. Aksi halde dünyanın en karmaşık alfebelerinden birine sahip olan Japonların okuryazarlık
sıralamasında sonlarda yer almaları gerekirdi... Üstelik, yaşam boyu hemen hiç ya da pek az okuyan kişinin belirli yaşlarda okuma-yazma öğrenmesi de sanıldığı kadar önemli değildir. Okuma-yazma bilmekle ilgili tartışmaya burada girmemiz gerekmiyor.


Bir toplumda devrimden söz edebilmenin koşulu, tarihsel olarak geri toplumsal sınıfların etkisizleştirilip daha ileri sınıfların toplumsal süreci belirler hale gelmesidir. Mustafa Kemal bu anlamda hiçbir köklü yeniliğe
yanaşmadı. Zaten toplumsal güç dengeleri ve geçerli hakim sınıf ittifakı köklü dönüşümlere asla izin vermezdi. Toplumsal (egemen) sınıfların gücü onun kişisel iradesinden daha önemliydi.

Böylesi bir ortamda (üretim ilişkilerine dokunmadan) yapılan "inkılaplar", Türkiye'nin az gelişmişlik yolunda daha hızlı
ilerlemesinden öteye bir anlam taşıyamazdı. Latin harflerinin Arap
harflerinin yerini alması kitlelerin yaşam koşullarında bir iyileşme sağlayabilir miydi? Yoksul köylüye toprak ve toprağı işleyecek araç gereç sağlanıp, ağaların ve tefecilerin sömürü ve baskısından kurtarılsaydı, işçilere sendikalarını, öz örgütlerini vb. kurma yolu açılsaydı emekçi kitleler için gerçek anlamda "inkılaplardan" söz edilebilirdi.

yazdiklarin harf degil dil devrimiyle ilgili daha cok. ben bunu olumlu buluyorum. turkce sozcukler yerine farsca, arapca dolmus ozellikle elit kesimin lugatinda.
harf inkilabina gelince osmanlida okuma yazma orani cok dusuktu arap alfabesinden dolayi argumani bana da inandirici gelmiyor. sonucta ben kucukken camiye gittigimde 2 haftada ogrendiysem bu oranlarin dusuklugunun ne alakasi var alfabenin zorluguyla. cevap veren olursa ogreniriz.

alfabenin degismesiyle, dil devriminin bir alakasi yok aslinda. dil devrimi yapanlar salakti. alfabenin degismesi iyi oldu araplara degil batililara yakiniz imajiydi bu. ki cidden diger alfabe zor. ama konusulan dilin degismesi, ozturkce safsatasi tammamen ideolojik. elle tutulur tek bir yani yok. ataturk de onaylamiyordu. o uydurulan kelimelerin birini bile kullanmadi. nutuk'u yky gunumuz turkcesine uyarlanmistir diye basmis gecen gordum. bu dil degismesi sacmaligina ataturk'un nasi tepki verdigi falih rifki'nin anilarinda var. insanlara bunu anlatmak cok zor ama yallah arabistana filan diyorlar. gezi parki olaylarini iktidarin diliyle okuyan cocuklara da yarin obur gun laf anlatilmayacak mesela. akademik olarak arastirip okumak lazim. etimolojik hicbir dayanagi olmayan kelimeler uydurdular arap kokenli sozcukler kullanilmasin diye. uc kurus bes kurus karsiliginda tdk'ya kelime uyduran tipler vardi. uzun hikaye bunlar 61'de tamamen degisti zaten akademik makale okuyun uzun hikaye bunlar..

harf inkılabının sözlü dille alakası yok. günde 250-300 kelimeyle konuşan neslin bambaşka sorunları var. aslında bunu başka türlü tanımlardım da argo diye hemen siliyorlar. Şu an argosuz tanımladım.

Dilin anlatımı harf inkılabı ile gelişmez. Anlatım kültürün bir parçasıdır. Türkiye'de arapça harflerle gelişmeyen anlatım araplarda gelişmişti zamanında. Bu salt alfabe alakalı değil.

harf inkılabını da "arap alfabesini ben öğrendim yea o kadar da zor değil" diyerek de incelemek zor.

harf inkılabı "bence" batıya yüzünü dönme hamlesiydi. ama sizin sorduğunuz şeyler atatürk'ün dil üzerinde yaptığı şeylerin sonuçları daha çok.

dil üzerinde yaptığı değişiklikleri neden yaptığını soruyorsanız şayet şunu deneyin.

türkçe dinlediğiniz bir hikayeyi, kril alfabesi kullanarak, portekizce anlatın.

bu sorunun giderilmesi ve bir dil kültürünün geliştirilmesi amacıyla bir çok çalışma yapıldı.

bir dili yabancı etkilerden tamamen arındıramazsınız. Fakat bir kültürü arındırabilirsiniz. Atatürk dildeki Türkleştirme ile arap ve fars kültürünün etkisini de kırmayı planladı bana göre. Başarılı oldu mu? zamanında olmuştu. Ama yaptıklarını anlayacak kimse çıkmadığı için tekrar arap kültürünün kucağına düştük.

Eskiler kelime dağarcığı çok daha zengin ve rafine bir Türkçe konuşuyorlardı.

Gören de dil devriminde önce ülkeden Tolstoyar, Balzaclar, Hugolar çıkıyor zannedecek, o zamanlar da cahil bir toplumduk şu anda daha cahil bir toplumuz; bunun harfle, dille alakası yok; cahil olunca cahil oluyorsunuz, ister Ugandanca olsun ister Sümerce bunlar araçtır sadece bilgiye ulaşmak için, bilgiye ulaşma vizyonunuz olmayınca uzaylı dili öğrenseniz boş.

@gezegen olan pluton Hangi mağarada yaşıyorsun bilmiyorum ama 40’ların, 50’lerin, 60’ların hatta 70’lerin İstanbul Türkçesine, o zamanın edebî eserlerindeki dile, üsluba, anlatım zenginliğine zerre kadar vakıf olsan ve şimdiki durumla karşılaştırsan böyle cahilane yorumlar yapmazdın. Kendini o kadar da yalıtma yani cahil addettiğin güruhtan, pek yabancı olmadığın, mesnetsiz kaynaksız üfürmenden, kesme işaretini bile kullanmaktan aciz oluşundan belli.

Şu sıralar Atatürk’le ilgili kitaplar okuyorum, bu konuya özellikle ehemmiyet veriyor ve sebebini bilsem de daha önce okumuş/araştırmış insanların fikirlerini, vardıkları sentezi öğrenmek istiyorum. O yüzden şahsın da üslubun da tavrın da konuyla alakasız.

1- araplar'dan mumkun oldugu kadar uzaklasmak icin atilan adimlardan biri.
2- gunumuz turkiye'sine bakinca malesef hayir.
3- ayni erozyon diger dillerde de var, sadece turkcenin problem degil.

@godsparticle
burada olsun cesitli ortamlarda olsun onlarca kisi yazmistir daha once alfabe yuzunden osmanli'da okuma orani cok dusuktu o yuzden devrim yapildi diye. ben de ilkokulda camiye giden cocuklar kisa surede ogreniyor dedim. bu arguman yanlis mi simdi? nesi yanlis? harf devrimi siyasidir sonucta.
uydurma sozcukler bence gayet iyi. sozcuk kelimesi mesela osmanlida var miydi?kelime uydurmazsan saf turkce yetersiz bir dil.

boğazımıza kadar araplığa battığımız şu günlerde hala bunun kıymetini anlamadıysan yapacak birşey yok.

Konunun farklı bir tarafından bahsediyorum belki ama dil devrimiyle bağlantılı. anadili konuşucuları kelimeleri birbiriyle ilişkilendirir ve sözlükçesine (beynindeki sözlük diyebiliriz buna) alır. şimdi her ne kadar kelimeleri bilsek de biz arap değiliz ve arapçadaki kelime ilişkilerinden büyük ölçüde haberdar değiliz. demek istediğim ktb kökünden türetilen kitap, katip, katibe, kütüphane gibi.

dil devrimiyle bir türk'ün sözlükçesindeki kelimeler arası bağlantı artırılmıştır. yaz kökünden türetilen kelimelere bakalım. yazı, yazıcı, yazar, yazgı, yazın vb.

şimdi bu kelimelerin arapçalarına bakalım. eskiden yazı için inşa, yazıcı için katib, yazar için müellif vb kelimeler kullanılırdı. peki günümüz türkçesinde yaz- kökünden türediği açıkça belli olan kelimelerin yerine arapçalarını kullandığımızda ne oluyor? o sözcüklere olan erişimimiz azalıyor.
bunu şöyle düşünebiliriz. ortak kökten gelenler bir gruptaysa eğer biz anadili konuşucuları bir gruba tümüyle/çoğunlukla ulaşabiliyoruz ama bu sözcükler farklı dillerden gelen kelimelerden oluşursa aralarındaki bağlantıyı kuramıyoruz. bu da bizim düşünce biçimimizden tutun da fikir ortaya koymaya kadar her şeyi etkiliyor.


küçük bir not: rafine dilden kastınız ne bilmiyorum ama özellikle servet-i fünun dönemini incelerseniz şairlerin kendilerinin uydurdukları sözcükler ve tamlamalar olduğunu görürsünüz. tabii ki dillerdeki sözcüklerin çoğunluğu uydurmadır. biz masaya masa dediğimiz için masa, çorap desek çorap olur. bu da dilin nedensizlik ilkesinden dolayıdır ama benim burada anlatmaya çalıştığım konu farklı.
umarım anlatabilmişimdir.

Politik amaçlarla yapılmış bir devrimi politize etmeden nasıl açıklayacağız? "Politize etmek" kavramına olumsuz bir anlam yüklediyseniz, şunu hatırlatmak isterim: Bu konu öyle bir konudur ki, onu politize etmeden açıklamaya çalışan, onu olumsuz anlamda "politize etmiş" olur.

1. Harf Devrimi'nın temel sebebi elbette "Batıcılık"tır. 1830'lardan beri kalabalıkların ve aydınların büyük bir kısmının yalnız üstyapısal anlamı ile kullanıp tartıştığı bir kavram olarak bırakmayalım bunu, üretim ilişkilerine bakarak anlamaya çalışalım.

Tüm kazanımlarını kabul etmekle birlikte, Cumhuriyet için bir burjuva devrimi diyebilir miyiz? Yoksa burjuva toplumu kurmaya niyetli bir kadro devrimi midir? Veya "Kemalist" sözcüğünün hakkını verecek kadar tepede yalnızlaşmış bir Mustafa Kemal mi vardır? Tüm bu sorulara verilecek cevaplar sayfalar tutabilir. Yalnız özel olarak sorunuza verilen cevaplar arasında da gördüğüm yanlış, Mustafa Kemal'in üretim ilişkilerinde herhangi bir yeniliğe yanaşmadığı biçimindeki, güya Marksist, aslında üstyapıyı temelden ayırıp havada bırakan tezdir. Biraz önce kapsamını belirleyemediğimiz iradenin somut eylemlerini ve amaçlarını, tarih bilimi sayesinde biliyoruz: Bu iradenin, İzmir İktisat Kongresi ile çubuğu açıkça kapitalizme kırdığını da... Kapitalistleşmenin olmazsa olmazı ilkel sermaye birikimi ve merkezileşmedir, yani ulus devlet.(Unutmayalım, milliyetçiliği düşünce dünyamıza armağan eden en büyük burjuva devrimi olan 1789'dur.) Kapitalist üretim tarzı ve ulus devlet örgütlenmesi için; yalnız kurumlar nezdinde bir merkezileşme yetmez, ideolojik mücadele de gerekir. Bu yüzden Harf Devrimi, Şapka Devrimi, Tevhid-i Tedrisat Kanunu vs. bütün köklü değişiklikler Osmanlı'nın, İslam ve Araplık etkisindeki, eski yarı-merkezi feodal yapısını yıkmaya ve yerine yeni tarzda bir üretimi koymaya yönelik girişimler olarak okunabilir. Bu girişim; kimisi için artık mezar taşlarını okuyamamak, kimisi içinse -kadınlar- okula gidebilmek ve seçme seçilme hakkına sahip olabilmek anlamına geliyordu. Ne olursa olsun, yaratılmak istenen, tastamam yeni ve özgün bir kimliktir. Harf Devrimi'ni diğer yeniliklerden ayırarak değil, ancak bu bağlamda doğru anlamlandırabiliriz.(Not: Türkiye'de kız okulları henüz Osmanlı yıkılmadan açılmıştır, kadın mücadelesi de Cumhuriyet'ten önceye dayanır. Fakat kadının okuldan başlayarak sosyal hayata tastamam girişi Cumhuriyet'in iradeciliği ile gerçekleşti. Harf Devrimi, gericilik saydığı ne varsa onu hallaç pamuğu gibi atmaya çabaladığından, bu iradeciliğin kollarından biri sayılmalı. Biri çıkıp buradan itiraz etmeye kalkar diye doldurdum bu parantezi.)

2. Bu soruya önce, ilk cevapta tarif ettiğim amaca göre cevap vermeliyim. Diğer devrimlerle birlikte, geniş çaplı bir kültür devrimine yardımcı oldu ise amacınına ulaşmış gibi duruyor. Dağınık etkiler müstesna olmak üzere eğitimi, özel olarak akademiyi ve edebiyatı dolaylı olarak laikleştirdi; hâliyle bu araçların aktarımları ile donanmış kentli kalabalıkları yarattı.

Harf Devrimi'nin dilimizi işlevselleştirip işlevselleştirmediği, tek başına, tasfiye olan sözcüklerle değil; devrimin, kitleleri içine taşıdığı yeni kültür dairesi göz önüne alınarak anlaşılabilir. Böyle bir uğraşın hakkını ancak bir doktora tezinin verebileceğini düşünüyorum. Yalnız Harf Devrimi'ne eşlik eden özleştirme politikası -Güneş Dil Teorisi değil- pek çok sözcüğün kaderine terk edilmesine yol açmıştır, buradan işlev üzerine bir şeyler çıkabilir. Bu sözcüklerin de, dilce kitlelerden kopuk Osmanlı Edebiyatı'nın -Hem Divan hem Tanzimat, hem "ara dönem" hem de Hem Servet-i Fünûn- kaybı mı yoksa okuyucunun kaybı mı olduğu tartışmalıdır. Buradan dilin işlevi denince "yüksek" bir edebiyatı anladığımız sonucu mu çıkıyor? Divan Edebiyatı mı, günümüz Türkçesi mi Yunus'a yakındır, tartışalım. (Dil tartışmalarında öldüren bir referans olarak Yunus...)

3) En zor soru bu, hâlâ yaşayan bir nesli haritadaki yerine yerleştirmek güç. Genel olarak bu neslin dille ilişkisi kopuktur. Pisa sonuçları fecaat, ana dillerinde okuduklarını anlamıyor çocuklar. Okumayan nasıl konuşabilsin? Hâliyle eski nesillere kıyasla, kullandıkları sözcüklerin sayısı da, bu sözcüklerin besleyeceği, ince anlam ayrımları da az. Gün aşırı olmadık birleşik fiiller üretiyor, İngilizce ünlem ve vecizlere gittikçe alışıyorlar. Şükür ki dahi anlamındaki de/da'nın ve bağlaç olan -ki'nin yazılışını öğrendiler.

Hem çevremdeki yaşlılarla konuşurken hem de eski nesillerin yapıtlarını okurken akıp giden bir dil gözlemliyorum. Sözcükleri kolayca buluyorlar; ince anlam ayrımları dedim biraz önce, benzer durumları özgünleştirecek daha fazla sözcük var dağarcıklarında, yeni nesle göre. Düşük cümle kurmaya kalkışacaklarsa da söz diziminin üstesinden rahatlıkla geliyorlar. Üstüne, birkaç cümleyi aşan bir yazıda veya konuşmada dağılmadan, bağlamı koruyarak ilerleyebiliyorlar. (Gözlemler "ortalama" yaşlılar ve gençler için geçerli. Her iki taraftan da -iki tarafa indirgemek de hatalı gerçi- bu ortalamanın altında ve üstünde yer alacak örnekler çıkabilir.)

Bu farkların başrolünde 12 Eylül'ün kökünden uzayan dallar; o günden bugüne yeğlenmiş tüm eğitim politikaları ve liberal medya -dün tv'ler, bugün internet- var. Ancak öte taraftan o "internet"te de/da duyarlılığını aşan bir okuma aşkı da yükseliyor. Umutlu olalım, yeni nesillerden başka, işlevsel bir dili adım adım kuracak kimsemiz de yok üstelik. Becerebilirlerse zihnimizde yeni pencereleri onlar açacaklar.

hatayi biz en basinda yaptik, araplarla ayni alfabe paylasarak.

1- bunun sebebi hakkında iki görüş var; birincisi okuma yazma öğretmenin kolaylaşması ve yaygınlaştırılması. ikincisi de Arap dünyası ile bağımızın kesilip batı dünyası ile bağ kurma isteği. bence ikincisi baskın. yoksa çin bu alfabe ile ilerlediyse, rusya Kiril alfabesi ile uzay yarışını kazandıysa, ilki çok da mantıklı değil.

2- dilimiz zenginleşti, ama alfabe sebebiyle mi, bilemiyorum. yani Tevfik Fikret şiirlerini Osmanlıca alfabe ile yazdı, zengin değil miydi? Ama latin harfleri ile yazıp çizmek batı ile daha kolay bağ kurmamızı sağladı. O açıdan başarılı oldu. Bugün Ingilizce öğrenirken bir de alfabe öğrenmeye uğraşmıyorsak başarılı olmuş demektir.

3- konuşma derinliğinin kullandığın alfabe ile alakası yok. eski nesiller çok daha ağdalı bir dil kullanıyordu. daha çok Arapça-farsça sözcük kullanıyordu, şimdi bambaşka karışımlar var.

bir de eskiden o 300 kelime ile konuşan kesim köylerde olduğundan fazla görünmüyordu, şimdi hepsi kentlere geldi. eskiden her köyde okul varken şimdi bunlar kapatılıyor. şu eğitim sisteminde liseden mezun olan ortalama bir kişi anadilinden kendisine sorulan soruların %90 civarını yapamıyor derken bok oldu tabi.

kesinlikle pahalı.birde o fiyatların üstüne hizmet bedeli ve pdf basım bedeli gibi saçma bedeller ekliyorlar oluyor sana 100lira 1 bilet.bu konuda çok doluyum

Pahali. Sinema 20tl.

Edit: Evet sinema ile kiyaslamak mantiksiz ama tuketici tarafindan bakarak gayet de kiyaslanabilir.

Hem pahalı hem bilet bulunmuyor bu isin ekonomisini bizzat yasamis birisinden dinlemek isterdim
Basrol ciddi paralar aliyorsa dizinin ekmegini burada da yerim diyorsa agir konusmak istiyorum

devlet tiyatroları ucuz, diğerleri ise maalesef pahalı ama sinema ile kıyaslamak saçma olur.

Bu tarz oyunlar ki özellikle bilindik kişiler varsa, Genco Erkal, Erdal Beşikçioğlu, gibi tuzlu oluyor ne yazık ki. Devlet tiyatrolarındaki her oyun da kaliteli olmuyor maalesef. Yine siz değişiklik olsun, güzel vakit geçireyim ve pahalıya gelmesin derseniz devlet tiyatrolarını tercih edin.

Ozel tiyatrolar hep boyleydi. Devlet +1

Tiyatro ne yazık ki niş bir sektör bizde. Niş sektörler hiç ucuz olmaz çünkü kemik alıcısı vardır ve sektör yürüsün diye tüm maliyet onlar üzerine yüklenir. Ne kadar yayılırsa kişi başı maliyet o kadar azalır. Çok rağbet görmediği için de pahalı kalıyor.

Yalnız tiyatro canlı performans sanatı, belirli ölçüde pahalı olmasını normal karşılamak lazım. Bizdeki alım gücünün düşüklüğünü de göz önünde bulundurunca pahalı geliyor ama bu demek değil ki o oyunlar zengin ediyor birilerini.

Devlet tiyatrosu+1
40-50 oyun izlemisimdir devlette. 8-10 liraya 2 saat canlı performans izlemek oyun kötü olsa dahi bence parasının karşılığını misliyle veriyor. İyi oyunlar zaten arşa çıkartır keyiften.

Geçen sezon 10 kez devlet/şehir tiyatrolarına gittiysem sadece 1 kez özel tiyatroya gidebildim, onu da arkadaşım ödemişti zaten :)) üstelik öğrenci bileti alıyoruz. Çok pahalı gerçekten.

10 dolara tiyatro bileti muhtemelen dünyanın en ucuzu falandır. tiyatro pahalı değil, biz fakiriz.

Oyun güzel git yahu pişman olmazsın

www.grupanya.com

pahalı ama fırsatları takip etmekte fayda var.

şunu okumanızı tavsiye ederim.

www.birgun.net

salon yoksa salon kirası ve dekor için depo kirası, salon varsa oyun olmadığı günlerde de sezon bittikten sonra da ödenmesi gereken sabit giderler, vergi, oyunun yazarına her gösterim başı telif, dekoru taşıma, depolama, yönetmen, asistanlar, rejide görev alan herkes ve oyuncular arasında bölüşülüyor. özel tiyatroların çoğu devletten ödenek alamadığı için bu maliyetlerin hepsini bilet fiyatlarına yansıtmak zorunda kalıyor.

yok değil.
aynı duyuruyu 4 5 ay önce de gördüm.

Euro Truck oynamaya benzemeyen, son derece zor bir iş. Yapabiliyorsan git yap tabii, mantıksız değil, ama zor gerçekten.

tam ben diyecektim euro truck simulatör oynayan bankacılar nedne tır ehliyeti çıkarmak istiyor acaba diye :)

Arkadaşlar ets 2'yi doğru düzgün oynamadım bile. Gazla alınan bir karar değil. Kendimce düşünerek aldığım bir karar. Bundan bağımsız yazarsanız memnun olurum. Sevgi ve saygılarımla :)

senin durum iyi

6 ay önce bi duyuru gördüm aam bankacı, istifayı basıp tır şöförü olcam diyordu, hatta eşi de izin falan veriyordu, zor vazgeçirdik :)

ben artık duramıyorum yollara atmak istiyorum kendimi falan diyordu.

varsa vaktin al tabi, hepsini al, otobüs, münübüs, tır.

benim araba ve motor var ama büyük bi ehliyetim olsun isterdim.

özellikle şu çift dingil yolcu taşayan araçların ehliyetini. hani servis çeken arabalar varya onlardan işte.

@Killerbee


Ahahaha çok güldüm valla :) Zor meslek bankacılık. Bu sektörde çalışanlar insanlardan bıktığı için buna benzer kararlar alıyorlar sanırım :)

Hani şu klasik üretim yok geyiği varya, oradan gireceğim. Üretim olsa ve ülkenin dört bir yanında fabrikalara ve fabrikalardan taşınacak mallar olsa, temiz temiz yaparsın. Hani rahmetli Alican varya onun gibi.

Ama ülkenin ekonomisi inşaat üzerine. Boş kalmamak için inşaat ile ilgili taşımacılık yapacaksın. O da öyle boktan ki, anlatamam. Sahaya tırı sokarsın, çamura saplanır çıkamaz. Şantiye ebesinin şeyindedir çıkamazsın, yukarıdan inip 3 saat malı indirmelerini beklersin bilmem ne. Tırın tamponu dorsesi falan yamulur... Küfrede küfrede iş yaparsın.

@malheiros

Eğer tır ehliyetini alırsam src 3 alacağım hocam. Yurtdışı kargo taşımacılığı. Bu ülkede bu işi yapmak istemiyorum. ingilizcem iyi. Ancak benim düşüncelerim bunlar. Sektör gerçekleri eminim çok farklıdır. Tecrübesiz bir adama kimse tırını teslim etmez bunun da farkındayım. Kafamda sorular sorular...

Mantiksiz. Evet cok. Tir soforu zaten olamazsin. Olsan yapamazsin kafayi yersin.
Ticarete atil.

@lafacukur

hocam almanya'da bağlantılarım var. Orada bankacılık yapamayacağım için tır ehliyeti alayım en azından belki bir ihtimal orada çalışma izni alabilirsem bu işi yapabilirim diye düşündüm.

turkiye'de sacma sapan kaliplar var, kamyon soforlugu denince milletin aklina eski turk filmlerindeki tipler geliyor, komik. yurtdisinda bir kamyon soforu masa basinda tirmalayan bircok adamdan misliyle fazla kazaniyor, hele kamyon senin ise.

domestik takilacaksin degmez herhalde. ama yurtdisi baglantin, yabanci dilin varsa ve uzun yol seviyorsan saldir derim. ayda 10-15bin euro'yu indirdikten sonar gelir burda tassak gecersin :)

Cekilin tirci geldi:)

Al abi ,kimseye zarari yok.src 3 al yanina yanici belgeside al is bulmani kolaylastirir.

Almanya ya gidip o belgelerle calisamazsin,soforluk uzerinden calisma izni cikarmanda zor ama turk firmalarinda avrupa soforu olarak calisabilirsin.surucuye her zaman ihtiyac var.su dusuncende dogru ilk gunden kimse sana al tiri cik yola demez.once ic hatlarda soforluk yapman lazim,pistikten sonra uzun yola cikarsin.

Cooperr resin agzindan bal damlamis ama oyle paralar kazanilmiyor.benim soforler bulgar vatandasi 1750-2000 euro arasi kazaniyorlar.3 ay donusumlu calisiyorlar.turk surucu maaslari su an ne durumda bilmiyorum.

Son zamanlarda takip ettiğim 2 türk youtuber tırcı,avrupa şirketlerinde türk ehliyetleriyle çalışmaya başladılar.Nasıl kitabına uydurdular bilmiyorum ama madem bağlantılarınız var,bence sizi buraya bağlayan bişey yoksa denemeye değer.Benim sağlık koşulları tutsa (göz sıkıntısı vs) ben de alırdım şimdiye.

hocam sen al. sonra yurtdışı başvurularını yapıştır gitsin.

en fazla elinde kalır, o da sanırım çok dert değil.

Yarın gidip kaydimi yaptırıyorum. Hepinize teşekkür ederim.

hiçbir müzikle çalışamıyorum. müzikle kitap bile okuyamıyorum.

ben yapamıyorum, aklım müziğe gidiyor, konsantrasyon falan kalmıyor.

Özellikle başarılı akademik hayatları olan veya sınavda derece yapmış kişilerin cevabını merak ediyorum.

Lisede çok çalışıyodum. Bilimum şarkiyla baya guzel gidiyordu. Ama şimdi tıp okuduğum ve sözel ağırlıklı olduğu icin pek yapmiyorum. Anca bu konstanrasyon müzikleri falan

I can't Elaine, I can't, I won't.

sadece piyano sesiyle çalışabiliyorum bkz. spotify'daki peaceful piano. Sözsüz bile olsa diğer müziklerde konsantrasyonum dağılıyor.

Sayısal derste konuya hakimsem, evet, müzik dinleyerek çalışabiliyorum. Hatta beethoven 5. senfoni dinleyerek ritme göre çözümde hızlanıp kendi kendime challenge yaptığım oluyordu hoşuma gidiyordu. Sözel derslereyse müzikle çalışamam. Kavramam gerekiyor çünkü.

müslüm baba ile kaldığım 4 tane dersi vermiştim. ama kimi insan tam sessizlik arar. yani kişiye göre değişir o işler.

çalışılır.

calisan calisir. calisiyorlar da. bu da moda olmus sanirim. muzik dinlenerek ders mi calisilir?

ben calisamiyorum.

ben müziksiz çalışamam, iş hayatımda aynı şekilde

genelde burayı açarım: www.youtube.com

Müzikle birlikte arkada bir white noise varsa (bkz. Starbuckslar) evet. Sadece müzikse işimi gücümü bırakıp müzik dinliyorum.

ben çalışamam ya şarkıyı söylemeye başlıyorum ya da kafamda derse dair çok ses oluyo.

büyük ihtimalle çapkınlık yapmaya çalışıp becerememiş. bakmış ki dimyata bulgura giderken evdeki pirinçten olacak, tornistan yapıyor. affedersen ve fırsat bulursa yine aldatmaya çalışır.

"millet neler yapıyor" ayaklarına girip geri dönen görmedim ben.

Cevaplar yanlis. Her zaman aldatiyor. Siz anlamiyorsunuz. bi kereye mahsus bisey yapcak olan yapar bu sekilde parali uyelik falan baslangic duzeyini gecmis demektir. Uzakta sevgili bulmus bi kere aldatmicak olsa yanindan yakinindan bulurdu.

Yakaladiginiz kisim sadece bu oldugu icin affedin alin telefonunu hesaplarini her seyini yapabiliyosa sadece gercek fiziksel dunyada yapsin siz yokken.

Kadinlarin erkeklerin aldatmasina verdigi bu tepkiler acikcasi bana sacma sapan geliyor erkek cok eslidir kadin tek eslidir doganin kanunu olayin normali bu sizi seviyorsa arada baska biriyle yatmis ne var yani?

Simdi bi dusunelim bakalim ben kiz arkadasimi ayni sekilde yakaliyorum ve yapacagim sey gelip buraya yazi yazmak mi olurdu? Hardcore seyler yapardim. Sizse icerigine bile bakmamissiniz sadece soylediklerini bize iletiyorsunuz. Yani affetceksiniz ve bizden icazet almaya geldiniz aslinda. Neymis demek ki ayni sey degilmis simdi anladiniz.

Bi de nacizane degil naçizane

Kendisine gercekten guveniyor ve iyi niyetine inaniyorsan bir sans daha ver derim.

Bazen düşünmeden davranıyor insan, seytana mi uyuyor ne oluyor bilmiyorum ama...

Oncelikle eleman seni aldatmamis. yani fiziksel olarak en azindan. is badoolara kadar dustuyse o cocuk seni aldatamamistir, lakin is badoolara kadar dustuyse o cocuk seni bir gun ilk firsatta aldatacaktir.

Aslında affetmek istiyorsunuz ama siz de ikna olmuş değilsiniz, burada az destek görseniz barışacakmışsınız gibi bir haliniz var. Şu duyuruyu yazmak için harcadığınız zamana yazık, biraz kendinizi düşünün yahu.

Paralı üyelik işin masumluğunu yok etmiş. Kafaya koymuş birşeyler yapmayı ama becerememiş demek ki

Parali uyelik falan hikaye. Simdiye kadar aldatip aldatmadigini da bilemeyiz. Ayrica pek sert erkek de degil.

Simdi bence adamdan zaman iste. De ki 2 hafta beni de arkadaslarimi da arama. Kendi kendime dusunucem. Annene arkadaslarina veya bizlere de sorma. Kendi kendine sakin kafa ile dusun. Varsay mi aldatti. Hem de uzaktasiniz diye defalarca Capkinlik yapti. Ama seni de seviyor. Evlenirseniz de sen memlekete vs bir yerlere gidince kacamaklar yapacak. Ama senden de ayrilmak istemeyecek. Bu durumda adamin seni aldatmasi affedilebilir bir hata midir degil midir? Buna karar ver bence.

Bence bi şans daha ver ki seni aldatsın.

Bir kere yapan hep yapar.

Güvenin bir kere kırılınca yerine getirmek için çabalaması gerekir, bir yerden sonra sen her şeye şüpheyle yaklaşırsın, önce o durumdan sıkılacak, sonra sen de artık başkalraına bakmaya başlayacaksın. İstiklal marşı ve kapanış.

Bence akışına bırak. Belki beni utandırır sevgilin.

İlk sevgilisi falan mısın?

Bu yaptigi ilk sefer degil, yakaladiginiz ilk sefer. Daha once neler yaptigini bilemezsiniz. İlk kez diyor olabilir ama dogru soyledigine nasil emin olacaksiniz?

Simdi affetseniz ilerde basarabildiginde aldatir.

Onun adına mazeret yaratmaya/uydurmaya başladıysanız geçmiş olsun. bu adam sizi her daim duygusal olarak manipüle edecek.

Millet neler yapıyor bir kriterse eğer, çoğunluğun şu ekonomik krizde sokağa çıkıp dükkanları yağmalaması lazım. Yanlışı yapmama kriteri ne millet neler yapıyordur ne de millet ne der. İnsan doğruyu yapma gayretinde olmalı zaten.

+1 bu yaptigi ilk sefer degil yakaladiginiz ilk sefer.
Sehir disindaysa emin olun ki zaten yapacaktir.

Erkek arkadaşın olgunlaşmaya başlamış. :P

yakaladığın için biliyorsun, yakalamadığın neler var düşün.

o aman kabul, tuşlu telefon kullanacaksın de. bakalım kabul edecek mi.

Yazma ihtiyacınız onay alma isteğinizden doğmuş gibi görünüyor. Buraya ne kadar tarafsız yazsanız bile, bizim ilişkinin total dinamiklerini bilmemiz mümkün olmadığından affet/affetme demek manasız olur.
Ben kendi fikrimi söyleyeyim ama: eline yüzüne bulaştırmış + 1
Biraz ara verin + 1 (kendiniz karar vermek için, ona bir ders vermek için değil. İnsanların herhangi bir şeyden ders almasını beklemek çok manasız. Çok az insan o kadar olgun.)
Daha büyük, daha şiddetli bir olay daha olursa (çünkü olur) o zaman düşünürüm diyorsanız devam.

bu ilk değil muhtemelen senin yakalamış olduğun ilk +1

muhtemelen affedeceksin hikayeyi anlatış sebebin bile bahane ararcasına yazılmış. affet tabii hepimiz yaptık o hatayı. ama uzakta olduğu için ve sana bu şüpheyi bir kez verdiği için ve aldatmaya da devam edeceği için (huyu huyundan vazgeçmez.) ikinciyi hadi bilemedin üçüncüyü yakalayınca ayrılırsın. insanın kafası kocaman oluyor düşünmekten.

Yahu adam ücretli üyelik almış üstüne sen yakalamışsın da yapamamış. Yakalamasaydın mokoko işte resmen.
Fakat yakalanınca ne bok yediği de kafasına dank etmiş olabilir. Herif milleti bazı şeyleri kaybetme riskini yaşamadan dank etmiyor. Ayrılmak istemiyorsan süründür piçi derim.

Şimdi adamı aldatırken yakalamamışsın, aldatmaya meyilli iken yakalamışsın. Daha önce aldatmış da olabilir ama konumuz o değil, kimse gaybı bilemez.

Biraz burnunu sürtüp bir şans daha verebilirsin, ama çok sıkı markaja alma. Biraz rahat bırak bak bakalım tekrar teşebbüs edecek mi.

Son ve gerçekçi bir not; bundan ayrılıp yeni tanışacağın erkek de %99,9 aldatacak ya da beceremezse de aldatmaya meyilli olacak. Ona göre ilişkinin artısını eksisini değerlendir.

ninotev +1
arkadaş gazıyla veya özentisiyle de girişmiş olabilir. tr de yaşadığı için zengin veya fazla yakışıklı değilse çapkınlık zor yürüyor zaten adamın içinde zirtlanlik yoksa. ayrica kadinda üremem lazım hormonu varsa erkekte de daha fazla daha garanti üremem lazım hormonu var. aklı "başında" hareket etmiyor her zaman. ayrıca adamı haftasonu bj ile uyandirmiyorsan böyle şeylere de şaşırmaman lazım. elde tutmak icin uğraşmıyorsunuz bence söliyim.

babilbaligi +1

"Hergele, sensiz ölürüm vb." şeklindeki alıntılarınız sizin onu affetmeye meyilli olduğunuzu gösteriyor. Yani aslında kararınızı vermişsiniz de destek arıyorsunuz gibi geliyor.

Burada herkesin fikrini alın. Fakat şunu unutmayın, bu noktadan sonra yaşayacaklarınız tamamen sizin aldığınız kararla şekillenecek. Gelecekte tekrar edebilecek olumsuz durumlardan siz sorumlusunuz.

ilk fırsatta seni tekrar aldatacak emin olabilirsin, ama bir yandan da onu seven insanı kaybetmek istemiyor. güven öyle bir duvar ki kırıldı mı tamiri çok zor oluyor, ayrıca kimse kimse için ölmez geçin bu işleri.

Hocam burda herkes "ayrıl coco"cudur. Affedeceğin varsa affet..

ayrıl coco
millete selam yazmak için mi paralı üyelik almış? biz bunu yemedik ağam. ama sen yiyecek gibi duruyorsun, afiyet olsun şimdiden :)

kusura bakmayın ama erkek arkadaşınız tam bir öküzmüş. tek eşliliği sorgulayabilirsin, açık ilişki diye bir kavram var mesela. ama bu düpedüz yalancılık ve sinsilik. hayır verdiği cevap da o kadar komik ki... "yükleyeli bir hafta oldu 3-4 kişiye selam yazdım sadece" nasıl bir bahanedir yahu? "millet neler yapıyor" ne demek ayrıca? nasıl bir çevresi var bu arkadaşın? tahminimce kendisi ataerkil bir kültürde büyümüş, tam bir ortadoğulu kafası olan, kültürsüz öküzün teki. o dediği millet, arkadaşları falan da "karıya giden" tiplerden belli ki. her boku yaparlar, aynı zamanda da ahlak bekçisidirler. sen aynı şeyi yap bakalım, o senin telefonunda bulsun öyle bir uygulama. düşün bir bakalım sence nasıl bir tepki verirdi...

allah aşkına böyle insanlardan uzak durun ya. bir kadının hayatta kendine yapacağı en büyük kötülük böyle bir öküzle birlikte olmak ve paye vermektir. lütfen modern ailelerde yetişmiş, kültürlü insanlarla beraber olun sadece. duyurunun sahibi için demiyorum bunu bir tek. benim hayatımda yaptığım en büyük hata "ama o öyle bir insan değil" diyerek klasik bir türk ailesinde yetişmiş bir erkekle ciddi bir ilişkiye girmekti. olmuyor, nasıl yetiştilerse öyle kalıyorlar. geleneksel cinsiyet rollerine karşıymış gibi rol yapıyorlar ama beraber yaşamaya başladıktan sonra anlıyorsunuz bu kültürel kodların geri döndürülemez bir şekilde beyinlerine işlendiğini. ya direkt türk erkeklerinden uzak durun ya da çok ciddiyim en az annesi babası, tercihen de büyükannesi dedesi dinsiz, eğitimli insanlarla beraber olun.

Adam aglamis knk hakkaten pisman demek ki. Insan durup dururken aglar mi? Hem somut kanit da yok. Affet gitsin adam napsin daha kafasina mi siksin?
%100 guvenilir erkek yoktur zaten, risk hep olacak. Bu adamin farki telefondaki uygulamayi yakalamis olman. Uygulamadan birilerine yapistirdiysa bile senin icin aglamis adam, oncekiler gecti gitti. Zaten o uygulamalar instagram takipcisi kasan kizlarla dolu, uygulama yukledi diye hemen birini bulup yapistiracak degil. Bulamamis da olabilir.
Erkek arkadasim benden baska kimseye yan gozle bakmaz ongorusuyle gidip dramatik ask filmlerindeki sadakati baz alip iliskide bu dogrultuda beklentiye girmeyin mk. Gercekci olup elinizdekinin kiymetini bilin.
Kaldi ki adam harbiden kendini sana kaptirirsa otomatikman sadik kalabilir.

15 lirayi millete selam yollamak icin harcayan adamdan hersey beklenir. :D

Arkadas seni öyle ya da böyle aldatacak.
Affetme +1

ben olsam, bugünkü aklımla olsam, asla şans vermezdim.

www.instagram.com

abazanlıktan badoo'da paralı üyelik alacak kadar düşmüş biriyle birlikte olmayın bence. aslşdkalksdlaf

badoo konusunda ben de kırgınım bari tinder, okcupid falan yükleseydi.
kusursuz insan yok, aldatmayacak insan da yok ki sen de buna dahilsin.

aklında kurduğun "hayatımdaki insanla el ele tutuşup gün batımına yürüyüp sonsuza dek mutlu yaşayacağız" fantezisi yoksa ve gerçekten yoğun duyguların varsa affet. hayat bu duyguları yaşamak için de kısa ve bunlar güzel şeyler.

diğer arkadaşların dediği gibi yakaladığın ilk sefer olabilir, seni de aldatmış olabilir, şu an bile aldatıyor olabilir. yani demeye çalıştığım bu paranoyanın sonu gerçekten yok, bilmenin de imkanı yok. kurcalarsan bir şeyler bulursun ama sen de tükenirsin. kurulan her romantik ilişki risklidir, bunun güvenli bir yolu gerçekten yok.

"ama"

şayet bu olaydan sonra durup telefonu karıştırmaya başlayacaksan, yerli yersiz olay çıkaracaksan, kendini huzursuz mutsuz paranoid hissedeceksen, gece kalkıp onlayn mı ya şimdi diye takipleyeceksen ayrıl. bu ikinize de zararlı.

(bkz: ) www.eksiduyuru.com
Daha önce de olmuş, hala sorguluyor olmanız manasız.

"telefonu değişeyim tuşlu telefon kullanayım" hahaha. bence de affetmek istiyorsun zaten, yoksa buraya sormazsın. kendin karar ver.

Benim de aklıma yer açma şeysi geldi mantıklı gibi, ya da mhp'ye verilmiş bir söz var ama mhp neyin peşinde bilmiyorum

ciddi ciddi mantık arıyor musunuz? yapmayın abi, neyi doğru yaptı bu adamlar, neyi iyi yaptı bu adamlar kendilerini bir bok sanmaktan başka?

kendilerine köpek arıyorlar, başka bir nedeni olacağını sanmıyorum.

İçeride uzun yıllardan beri ideolojik olarak MHP çizgisinde olan mafyöz tipler var. Çoğu cinayete azmettirmekten, çıkar amaçlı suç örgütü kurmaktan vs. hapiste. MHP bunları çıkarmak istiyor. Toplasan 40-50 kişi değildir belki. Uyuşturucu tacirleri, sapıklar, katiller, hırsızlar zerre umurlarında değil.

bence iki yönü var; birincisi kendi adamlarını dışarı çıkarmak istemeleri. ikincisi de af ile dışarı çıkanların kendilerine oy vereceğini düşünmeleri.

hangisi daha kötü bilemiyorum...

Önceki Rahşan affinda 1600 PKK li da af edilmiş.
Arada kaynamış
Yani mutlaka birileri vardır arada kaynayacak.

Yoksa bayram değil seyran değil. Neden öptü beni eniştem

@amortisman +1

Daha bi kaç ay önce (seçimden önce) Bahçeli cezaevinde Çakıcıyı ziyaret etti. Amaç milliyetçi çizgideki mafyatik adamları dışarı çıkarmak, uyuşturucu satıcıları umurlarında değil.

Nasılsa bir kaç aya tekrar içeri girerler, kimsenin torbacılar çıkmasın diye uğraşacağını sanmam.

Çakıcı ziyareti bence hedef saptırma idi. Çakıcı'yı çıkartmak için af çıkartacaklarını düşünmüyorum. Sade vatandaşın bilmesi biraz zor ama bir kaç kişiyi veya bir grubu çıkartmak istedikleri belli.

Bu arada olan vatandaşa olacak. Hırsızı, dolandırıcıyı, mafyayı sokağa salacaklar. Suç oranları çoğalacak.


.

Alaattin Çakıcıyı çıkarmak için yapılan muabbettir. Cezaevleri dolu arkadaşlar. bunu 1. ağızdan yazıyorum ancak cezaevinde kader mahkumu 10 kişi yok hepsi suçlu. mhp uyuşturucu satanları çıkartmak istiyor çakıcının adamları tutuklanmış çünkü. neyin affı ya bu. af af diyip cezaevindeki mahkumları galeyana getirdiler sakin adamlar bile af çıkmazsa ortalık karışır diyip cezaevlerinde tansiyonu arttırmakta. işin mantığı falan yok. cezaevindekiler kadar ceza alıp ceza yatmayı bekleyen insan var. Mhp çakıcıya yalakalık için ülkeyle oyun oynuyor, yetti artık bu ülkücülerin vatana verdiği zarar.

2000 lerde herkes ülkücü mafyadan illallah etmişti. new sherif in town akp bunları sike sike hapse gönderdi. bahçeli onları çıkarmaya uğraıyor. çakıcı sadece görünen parça .

Burda ki amac, icerdeki suca meyilli adamlarini disari cikarip, sokagin kontrolünüde ele gecirmek. Gezi parki olaylarindaki satirli, bicakli adamlari herkes biliyor zaten..

Bank asyada hesabi var diye adama fetocu damgasi basarsaniz dolar tabi oralar.

Ben sahsen onumuzdeki zamanlarda cikacak muhtemel karisiklik icin bu admlari yanlarinda tutmak istediklerini dusunuyorum. Organize succular, cinayet zanlilari vs boyle adamlari devlet sever ve kullanir, bildiginiz uzere.

Metro market

metro demeye geldim

Teşekkürler metro iyi olur da bulunduğum yerde metro gerçekten sadece şirketi olanlar için, tanıdığım yok giremem...

@ mirafiori: metro asla sadece şirketi olanlar için değil.

bu işin piri maya otel ekipmanları. Istanbul'da.

nautica'ya bakmanı tavsiye ederim

Yek yea bir farkı. Outdoor da var normal bomber jacket da var. Kutba 300 km'de yaşıyorum hiç öyle outdoor falan kullanmıyorum kaldı ki sabah 6'da karanlıkta bisikletle işe gidiyorum. İçine fleece jacket giyince yanıyorsun 0 derecede bile.

O paranin hakkini vermiyorlar aslinda. Ben yillardir bunlari kullanan biri olarak soyleyeyim, marka takintisindan dolayi aldim hep zamaninda. 3 kati para verdigin o columbia mont sana ortalama markanin muadil montunun 3 kati performans falan saglamiyor.
KEsinlikle o paralarin hakkini vermiyor. Kotu montlar demiyor bak ama o fiyatlari hakedecek performans yok. F/P olarak dengesizler.
Yillardir botundan ayakkabisina, montundan fleece, softshell cekedine, beresine eldivenine varana kadar North face/columbia/jack wolfskin uclusunu kullanan biri olarak soyluyorum. Marka iste olay o. 4'te bir fiyatina ayni isi gorecek urun alabilirsin. Marka giyiyor desinler diye aldim hep. Ustumde bir banka muduru maasi tasiyorum diye kendimi bir b*k saniyordum iste.

abi o outdoor markaları genelde dağcı montu falan yapar.

onlarda da amaç hafif olması rüzgar ve su geçirmemesidir. yani hareket etmediğin sürece ısınamazsın

ısıtacak bir mont istiyorsan eğer kaz tüyü tavsiye ederim.

2011 de kaz tüyü nike mont aldım mağaza fiyatının 3 te birine hala giyiyorum onu geçtim.

hem hafif, hem sıkıştırabiliyor çantaya, bundan daha da iyi ısıtan bir şeyle karşılaşmadım, var bi sürü montum parkam ama bu kaz tüyü başka.

2000li yıllarda kaz tüyü montlar yeni çıkmıştı bir de o zaman sağlam bi kaz tüyü montum vardı, sobaya değdirdim, ortalık tüy duman oldu yoksa o bile bu güne kadar gelirdi :)

kaz tüyü montların bazıları üstüne tam oturmazsa, kalıbına uygun olmazsa michellen bebeği gibi olma ihitimalin de var.

soğuktan koruma açısından çok bir farkları yok. esas farkları daha sıcak bir yere girdiğinde anlaşılıyor; kolay kolay terletmiyor.

ve elbette daha dayanıklı. çok uzun gidiyor...

iyi de madem overrated dağcılar nasıl ölmüyorlar o soğukta bu markalarla?

giyim şekilerine bak, montları oldukça portatif ama içlerine özel kumaşlardan içlik, özel kumaşlardan polar benzeri şeyler giyiyolar.

şimdi bu nano teknolojik kumaşlar zaten aşırı pahalı, hepsini almaya kalksan dolarlar havada uçuşur.

hem normal atlet, üstüne gömlek, sweetshirt, uzun kollu tişört giyen insanların giyim tarzına uymaz ki.

Yasa 31 aralık 2017 tarihinden önce yapılan sorunları yapıları kapsıyor, sizin gibi düşünen bir sürü insanın inşaatlarını yıktılar geçen hafta Karadeniz'de.

Yani devlet ve belediyeler "başvuru tarihi bitmeden kaçak göçek yapalım, iskanımızı alalım" kurnazlığının farkında.

Yani bu kanun ilk çıktı/çıkacak denilen zamanlarda ön görüp kurnazlık yapanlar belki yırtar ama sizin durum çok zor. illa ki birisi şikayet edecek, hadi kimse şikayet etmese devlet de ses çıkarmasa bile 1 ay içinde bunu yetiştirmeniz çok zor.

@John Bloor çok teşekkürler cevabın için.

şunu sormak istiyorum , zaten kaçak yapı. herhangi bir resmiyeti yok. tarih nerede işlenmiş olabilir ki ? tabi ki anlaşılır yeni mi eski mi diye ama belediye isterse bunu görmezden gelemez mi ? bizim bir de şöyle durum var , belediye önce dublex e izin vermedi. çatıyı kapattık. daha sonra emsal gösterdik bu sefer resmi olarak izin verdiler. yıkıp bir daha yapalım dedik. ( üstüne masraf ödedik ) bu sefer müteahit uğraştırdı.. belediyede imar müdürü bile bıkmış durumda bizim inşaattan. bu işi nasıl çözeriz başka ?

Madem böyle bir karmaşa var, şansınızı deneyin. İmar barışı olmasa da yakında belediye seçimleri var, bir şekilde kabul ettirilebilir.

Ama belediyeye bu işi kabul ettirecek birilerini bulup kendinize kanal açmanız lazım.

Ya belediyenin veznesine bağış yaptırlar, ya da belediyenini bazı ihtiyaçlarını halletmenizi isteyebilirler.

alırsınız. 3 sene önce yaptığınıza dair 2 sahit bulursunuz, belediyeden ya da bakanlıktan bu işler ile ilgilenen insanlara ufak tatlı minnoş rüşvetler verirsiniz, hallolur.

ya ne olacağdı?

Yılbaşı vb dönemler de firmaların kendi adıma gönderdiği eşantiyonlar dışında birşey almadım

İlk mezun olduğumuzda ev arkadaşımla ben tuvalet kağıdı alamadık eve (çok mesai yapıyoduk biz çıkana kadar marketler kapanıyodu) 1 kez tuvalet kağıdı çaldık.

ancak tükenmez kalem almışımdır 10 senede

Şirkete gelen yabancı firmaları uçağa yetiştirmemi söylediler tatil gününde, benimle alakası olmamasına rağmen iyi niyetimden dolayı kabul ettim. Yurtdışı uçuş olduğundan ne yaparsan yap yetiştir dediler, tabii yolda ceza yedim. O dönem asgari maaşdan bile düşük çalıştırıyorlardı, maaşın yarısı cezaya gitti o ay, ödemediler. Bende işten ayrılırken test için alınan hotspot cihazını götürdüm kendi kendime ödeşmiş oldum. :(

Eski işyerim ajanda bastırmıştı. Çok da güzel mis gibi. Yeni nesil yerli çizerler bi sene sherlock holmes, bi sene alice in wonderland, bi sen peter pan çizmişti. Basit ajandalardan farklıydı. İnternette ücretle satarlardı.

Etrafımda gören herkes isterdi. Ben de her isteyene fotokopi odasına girip kazağımın altına sıkıştırıp çıkartırdım. Abo. Pislikmişim.

yurtdışında sürekli kahve kapsülü, kağıt havlu, sabun, deterjan çalardım gönüllü olduğum şirkette.

yok, hatta kablom kaldı vermediler kaynadı arada.

Ofiste kullanmamiz icin A4 alabiliyorduk malzeme deposundan ama ben onu ofiste kullanmaktansa evde kullanmayi tercih ettim. Sadece mekan degisikligi oldu, amac ayni :D

Geçenlerde zımba teli çaldım

Yanimda kalem goturmem lazimdi, masamdaki kalemi aldim yanima cikarken gecen hafta. Calmak denmez ama.

esantiyon defter ile esantiyon kalemden baska bir sey calmadim. gerci onu da sirket isi icin kullandim, ama galiba yine de calmis sayiliyorum.

ara sıra fotokopi çekiyorum özel işlerim için. bi kere asetatlı kalem aldım. bi kere de koli bandı aldım. pişman değilim.

aşağıya verilen bagajda sıvı kısıtlaması duymadım. dökülmedikçe sorun çıkmaz gibi geliyor.

el bagajı olarak yanına alamazsın ama uçak altı bagajında herhangi bir sınırlama olduğunu sanmıyorum. iyi paketlenmiş olmalı tabi.

gittiğin ülkenin kurallarını kontrol et. o kadar sıvı gümrükte görünür, başına iş alma ihtimalin var.

uçakta bir durum olmaz. 30 kilo ne doldurursan doldur...

bizde de tam tersi.
kızıma 150 tl civarı öderken eşime 300'ün üzerinde ödeme yapıyorum.
sigortanın karşılığı yatarak her şey dahil. ayakta tedavide de her şey %90. ayrıca her sene 400 tl gözlük hakkı, diş için de 700-800 tl tedavi hakkı var.

Aylık prim bedeli mi bu söylediğiniz? Bir de hangi sigorta şirketi acaba? Epey iyiymiş seçenekleri. Onlardan da bir teklif alayım.

muhtemelen yeni dogan oldugu icindir. her ay doctor kontrolu, en ufak bir atesde doktorda solugu alacaginizi dusunursek nedenin yeni dogan olmasi muhtemel.

ayrica yetiskinin hastaligi var mi yok mu bellidir ama yeni doganin yasaminin ilk bir yilinda ortaya cikabilecek hastaliklarida risk kapsamina alinmis olabilir.

2500 ödüyordum. ak sigorta. şimdi biraz daha düştü.

düzenli gittiğiniz hastane ile anlaşmasını kontrol edin.

Organik molekülün temeli karbon, ben de bir belgeselde silikon tabanlı canlıların da oluşabileceğini dinlemiştim. Eğer böyle bir şey gerçekleşmiş ise, karbon bazlı organik moleküllerin dayanıksız olduğu şartlarda da silikon bazlı yaşam formlarının oluşabileceğinden bahsediyordu. Ama neden silikon tabanlı canlı olabileceğini söylemişti de sallıyorum selenyum tabanlı olmayacağını söylememişti, hatırlamıyorum.

organik dediğin zaten canlıya ait demek. bambaşka canlı formlarının olmaması için hiç bir sebep yok; olabilir.

mobiliz kullanılıyor. ben memnuniyet kısmını bilmem ama 1-2 entegrasyon yapmıştım mobiliz'le. epey detaylı veri veriyor.

izci

Arvento.
Ben memnunum ama parayı ödeyen patron memnun mu bilemiyorum.

arvento +1

Benim araçta takip sistemi yok diye biliyorum.Şimdi kıllandım.Benden habersiz koymuşlar mıdır ki?

@turkuaz olabilir :)

Frotcom

arvento.

bizzat hepsini test ettim, demo yaptırdım.

- arvento'nun yazılımı iyi.
- araç konumu arvento'da daha iyi.
- bugün bir sorun için mail attım 10 dk sonra hallolmuştu.

kampanyası vardı geçenlerde mail attılar. sanırım bu ay sonuna kadar. kaçırma derim.

arvento.

iade olmuyor olabilir ama yenisi ile değiştirmek zorundalar. teknosa'dan aldığımız televizyonda renk sorunu varmış, dedik gelin bakın ilk açıldığında göremedik ama zamanla farkettik. aldılar bozuğu, 1 hafta içinde yenisini getirdiler. diretin bence, ne demek bozuk mal satmak...

Açıp kullandığın için iade olmuyor.

iade yapabilirsiniz. gizli ayıp olduğu için kullanmadan görmeniz mümkün değil

iade yaparsın

doğrudan iade yaparsın.

sorarlarsa arızalı çıktı falan deme. koyacağım rafa uyar sandım uymadı hiç kullanmadan iade ediyorum, yerine yerleştiremedim de. bir sıkıntı olmaz.

Yeni kanuna göre ürün satın alındıktan sonra 6 ay içinde arızalanırsa onun satıldığında da ayıplı olduğu kabul ediliyor. Bu durumda sizin seçimlik haklarınız oluyor: iade etme, yenisini talep etme, arızanın giderilmesini isteme gibi. Bu durumdan yararlanabilirsiniz. İşlerine gelmediği için savuşturmaya çalışıyorlar. Tavsiyem, google dan falan inceleyin, eksiksiz başvurun.

www.hepsiburada.com

şuradan bi bak istersen

satıcısı ''hepsiburada'' olarak gözükmeyen ürünleri almamak lazım. umarım mağduriyetiniz giderilir.

hb dan tost makinesi almıştım ve kapakları üstüste düzgün gelmiyor ve takılıyordu. aynen iade ettim, sıkıntı olmadı. orijinal kutusu ile aldığın şekilde iade edersen sorun çıkmaması lazım. satıcı hepsiburada mı? ayrıca elektronik ürünlerde cayma süreci 14 gün, gerekirse tüketici hakem heyetine başvurabilirsiniz.

ayyıldız hatlar var direkt satıyorlar, isminize vs kayıtlı değil. Uğraşmıyorsunuz.

İsminize kayıtlı değil tam olarak doğru bir bilgi değil. Bütün hatları aldıktan sonra kullanabilmek için internetten isim pasaport bilgileri ve adres ile kayıt yaptırmak gerekiyor.

@Aerdem: nereden ne kadara alırım bu hatları?

Ayyıldız kullanıcısı olarak Aldi veya netto tavsiye ederim. Bina içinde kesintiler oluyor ayyıldız ile ve daha pahalı.

Hattınızın neler içermesini istediğinize göre değişir. Mesela aldi talk’ın 3-4 gb interneti çok ucuz fiyatlara verdiği tarifeleri var. Genel olarak da fiyatları ucuz. Tüm Aldi marketlerden temin edebilirsiniz.
Ayyıldız ise türkiye ile konuşmak isteyenler için oldukça avantajlı. Mesela ben tr sabit hatları bedeva arıyordum kampanya sayesinde. Mobil hatlar için de 120 dakikam vardı. Ayrıca alditalk’a göre daha fazla internet hizmeti alabiliyorsunuz ancak fiyatları alditalk’a göre daha pahalı. Nerden alacağınız sorusu ise bulunduğunuz şehre göre değişir. Berlin’de kreuzberg’e gittiğinizde 5 dakikaya hattı almış ve çıkmış olursunuz. Ama başka şehirlerde aramanız gerekebiliyor (mesela Leipzig). En mantıklısı da türk mahallesine gidip almak. Ben kimlik falan hiçbir şey vermemiştim, direkt alıp kullanmaya başlamıştım. Sitelerinden bakabilirsiniz kampanyalara, aynısı alditalk için de geçerli.

sol arka.

sağ arka kartlık.
sağ ön anahtar ve bozuk para.
sol ön kağıt para.

sağ ön

sağ ön

Sol ön

sol ön.

sağ ön

aleyküm selam.

telefon sol ön.
anahtar sol arka.
cüzdan sağ arka.
nakit para sağ ön.

ilk telefonu aldigim zamanlarda kemere takardim kilif ile. ericsson zamanlari.

sonra hep sağ ön cep.

sol ön.
sağ ön - sigara, çakmak, anahtar.
sağ arka - cüzdan.
sol arka - nakit para, cüzdana koymaya üşenilen kart.

edit: sağlağım ben, belki bununla da ilgisi vardır, belki...

Yazın; müzik dinlemiyorsam sağ ön, dinliyorsam sağ arka.
Sobahar/kışın da montumun sağ cebi.

Ama artık genelde küçük omuz çantama koyuyorum iki telefon, şarj aleti, anahtar, cüzdan vs taşımak durumunda kaldığım için.

Sol arka. Sağ arka cüzdan. Sol ön çakmak. Sağ ön boş kfjddj

Sağ ön.

sol ön

sağ ön.

diğer elimde yüzükler var. telefonu koyduğum cep de boş kalıyor. yoksa perişan oluyor güzelim alet.

sol ön.

sol ön
camı tenime gelecek şekilde yoksa eşya falan taşırken ekranı kırılır.

Sol ön. Diğer bütün ceplerim boş. Sırt çantası taşıyorum. Her şey onun içinde. Cepler tamamen dolu olunca sinir oluyorum. Hem rahatsız ediyor hem kötü görünüyor bence.

sol ön

www.motosikletaksesuarlari.com

bunu kullanıyorum, e sigara, telefon, cüzdan ne varsa burada tam çaldırmadlık :D

Sağ arka.
keşke cinsiyet de sorsaydın onun da etkisi vardır bence :)

kalabalık ortamlarda ön cep
genelde arka cep

Sağ arka. Tahtakalemi yanına.

sağ ön

kışım montun sağ cebinde devamlı.

yazın çantada.

cebime birşey koymuyorum, ofiste çekmecede, arabada kolçağın altında, yürürken çanta varsa çantada yoksa elimde taşırım.(telefon-cüzdan-anahtar 3lüsü için geçerli)

Daima sol arka.

sol ön

Sağ ön.

Camız gibi 5 inç salakça bişey kullanmak durumunda olduğumdan cebe falan sığmıyor çanta, kargo pantolon ise aşağı cep gibi gibi.

sağ önde telefon, sol önde sigara, sağ arkada cüzdan, sol arkada kağıt paralar.

Sağ ön

Sol ön

genelde sağ ön. muhtemelen sağlak olmam ve sık sık telefon kullanmam etkili oluyor bu durumda.

Sağ ön.

hiç fark etmiyor.

Asla cebe koymam. bir kez arka cebime koyup orda olduğunu unuttum ve wcye düşürdüm :( bana pahalıya patladı.

Faiz değişken bir şey. Bende altın yada faiz arasında gidip geliyorum piyasa çok oynak dalgalanmada faizin 1 yılda verdiğini 1 günde verebilir altın yada dolar bilemiyorum kafamda deli sorular.

faiz kazanç değil ki, para enflasyon karşısında erimesin diye var. şimdi sen o 10 bin lirayı her ay yedin diyelim, seneye elinde sadece ana para kalır. O da zamanla değer kaybıyla yok olur gider. yani vadeli mevduat demek paramın değeri kaybolmasın kazanç peşinde değilim demek.

faiz ile para kazanılmaz. gayri menkul eskiden cazipti çünkü enflasyon yüzde 10 iken gmenkul yüzde 20 filan getiriyordu. para kazanman için enflasyon üstünde getiri elde eden bir yatırım aracı lazım.

1- 20 yıl sonra 500 bin türk lirası yine 500 bin türk lirası olarak kalacak ve muhtemelen tek banknotta taşınabilecek.

2- kimse bilmiyor.

@cedex tam olarak öyle değil bence. şöyle düşünelim. 500 bin liranın şimdiki alım gücü ile 500 bin liranın 1 senelik vade dünşünün yani 620 bin in alım gücünü kıyasladığımızda o durum ortaya çıkar. bir senede 500bin ile 620bin in eşit olması bana makul gelmiyor. araba için böyle olabilir ancak ekmek vs için bilemiyorum. bu faizler sadece enflasyondan korumaz parayı bence para da kazandırır. ne kadar kazandırır orası muallak.

@babilbalığı söylediğiniz korkunç ama olabilir. tarih tekerrür edecek bizim için o zaman.

faiz ve gerçek enflasyon hesabını yaparak paranı vadeliye yatır derim, döviz vadeli oranları da çok düşük ancak dövizde durursa değerini kaybetmez. senin şimdiliki 100.000 doların ile önümüzdeki yılki 100.000 doların arasında çok fark olmaz ancak TL de durursa kabus olur.

şimdi ekonomide bir reel faiz vardır bir de nominal faiz. nominal faiz oranı isterse %100 olsun.. ekonomideki enflasyon %101se eğer, senin paranı bankada tutmanın bi mantığı yok. eğer 500.000 tl param olsa ve kısa vadede paraya ihtiyacım olmayacaksa döviz veya altın alırdım.

not: yatırım tavsiyesi değildir

500 bin ile önümüzdeki yılki 620 bin burdan bakınca alim gücü açısından ayni olmaz gibi geliyor.

Bunu bilen peygamberligini ilan etsin.

Dolar yuzde 22-25 yükselirse faizde patlarsın. Daha fazla yükselirse zarar yazar. Işin ilginci bir anda 3.5 liradan 6.5 lirayi görmesi kimsenin tahmin edebileceği bir artış degil. 6.5 dan 10 a çıkarsa diye de hareket etmek mantığını zorluyor. Ayda 10 bin daha iyi bence.

TL'de kalmak pek akıl işi değil. Döviz tarafı meçhul. En mantıklısı altın gibi duruyor.

Cumhurbaşkanı çıkıyor, bir demeç veriyor. Döviz dakika geçmeden %3 artıyor. Damat bir demeç veriyor, %1-%1.5 artıyor.

Her ne kadar bankada tutulan dövizlere dokunmayız deseler de, yarın ne olacağı meçhul. Bu yüzden altının daha mantıklı olduğunu düşünüyorum. Altın, dolar arttığı zamanda değerleniyor. Kaybınız olmuyor.

Not: yatırım tavsiyesi değildir!


.

1- Enflasyon diye bir sey var. Gun gelecek o aylik faiz senin kiran ile faturalarina anca yetecek.
2- Direkt yansimiyor o iste.

kıbrısa baksanız?

Ben senin yerinde olsam Palamutbükü'ne giderdim. Kafa dinlemek için daha iyi bir yer yok bence. Yaz ortasında gittiğimizde dahi fiyatlar makuldu. Ceylan Otel'de konaklamıştık. Bir bakmalısın.

Ekim sonu gibi akdeniz beldeleri harika olur. Alanya, Marmaris, Side, Gazipaşa, Anamur, Silifke hattında istediğiniz gibi denize de girersiniz. Fiyatlar da çok uygun oluyor.

Kaş'ın en güzel zamanı..

fethiye, kelebekler yahut kabaka git. sessiz sakin olur, fiyatlar ucuzlamış olur, bungalovu çadırı var odaları var. kabak bi kaç seneye dönülmez olarak rezalet bi yere dönüşecek; son şansların. kelebekler zaten sevdiğim bi yer değil ama geri dönülmez rezalet bi yere dönüşmesine kıyasla daha çok var.
arada sıkılırsan çıkarsın dolmuşla ölüdeniz yaparsın, kayaköy yaparsın.

Biz balayı için(fethiye) club letonia'ya gittik, bungalov tarzı ultra her şey dahil ve çok memnun kaldık, seneye yine gitmeyi düşünüyoruz gelen müşteri profili de gayet iyi apaçi.tiplerle hiç karşılaşmadım, tavsiye edebilirim.

örnek olarak kıymayı düşünelim

eğer çok iyi kavurup suyunu iyice uçurursan ki buna kuru kıyma deniyor.

normal buzdolabında 5 gün dayanır.

bunun dışında buzdolabı olmadan kesinlikle dayanmaz.

ayrıca her et türünün de dolapta ne kadar dayanacağı az çok bellidir.

kuru et pastırma yaparsan dayanır.

kasap sucuklarını da hep kasaplarda dolap dışında görüyorum demek ki onlar da dayanıyor.

konserve eti araştırabilirsin, belki evde kolayca yapılacak bişeydir.

killerbee çok sağol lan, olayı bir donanımhaber ölücüsü titizliğiyle ele almışsın. sucuk, pastırma ve konserve et iyi fikir. kuru kıyma da iyi alternatif olabilir mobil dondurucu ile..

kuru et, vakumlanmış kavurma ya da kurutulmuş sucuk dışında kısa zamanda hallolacak bir yol yok. pastırma yapmak uzun sürüyor.

yolda dondurucu varsa, sıkıntı olmaz.

kavurma veya sucuk yapabilirsen dayanır. konserve deneyimin yoksa kendin yapma, konserve olayı riskli.
kıymayı da bol yağlı alıp kendi yağında güzelce pişirirsen dayanır. mutlaka tuz koy, sarımsak da koyarsan iyi olur.

plastik kap naylon poşet kullanma, arabanın yiyecek koyduğun bölümü serin ve havadar olsun.

+ mutlaka tuz, ok..
- konserve
%vakumlu poşet..

Bol yağli ve tuzlu kavurma yaparsan dayanir.

Off bu kadar nane molla olma
Bir şeycik olmaz sana ölmezsin
Az konuş boğazı dinlendir yeter

aferin şimdi ki ve de eklerinin yazımına çalış bir dil bilgisi kitabı açıp.

alkol gibisi var mı be ya? afiyet olsun, geçmiş olsun.

ama birayla şarabı karıştırma. midene yazık...

Insanlarin cogu sevmiyor zaten garip bi sey yok ortada

Eskiden çok severdim artık benim de kafa kaldırmıyor.

Bazen ben de sevmiyorum (bazen)

Ben severim ama senin gibi hiç hoşlanmayan arkadaşlarım da var

+1 bende sevmiyorum

Gece hayatından kastın saçma sapan müzikler eşliğinde dans edilen ortamlarsa babaaneliğe +1 olarak ben de varım. Bir kere her şeyi geçtim sanırım müzik konusunda çok faşist bir insanım. Yeni nesil kopma amaçlı yapılmış müziklere bir mağazada denemek istediğim kıyafete bakarken maruz kalınca bile tahammül edemeyip çıkıyorum çoğu zaman. Kaldı ki o müziklerle dans etmek...

Ama güzel müzikler çalan bir yerde gece muhabbet eşliğinde oturup bir şeyler içmeyi severim.

ben de sevmiyorum. 3-5 kere çeşitli sebeplerle gitmişliğim var. ben de sevmiyorum.

Avrupa'da Amerika'da seviyorum. Turkiye'de iskence.

Traveller+1 bi de o mesele var. Oralarda millet gece kulubüne eğlenmeye gidiyor. Bizde kızlar ego şişirmeye erkekler kavga etmeye gidiyor.

Ukrayna ve Rusya'da seviyorum.Türkiye'de sevmiyorum. Klein hariç. Gerçi oraya da gitmeyeli 1 sene falan oldu.

sevmiyorum

Çok ender. Club değil de canlı müzik olup dinlediğim kişiler çıkıyorsa falan

clubdaki insanlar gibi dans edemiyorum, daha doğrusu dans etme konusunda sıfırdan öte eksilerdeyim. içki kullanmıyorum. club müziklerini hiç mi hiç sevmiyorum.

bu sebeplerden ötürü olsa gerek ben de çok sıkılıyorum.

ms brownstone +1

ayrıca sevmeyişim evrensel. dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir club'a gitmektense millet kıraathanesine gitme fikri daha cazip geliyor zihnime.

Türkiyede hiç sevmiyorum
başka yerde de ortama, müziğe, benim moduma vs. bağlı
bir de insan hayatının değişik dönemlerinde değişik şeyler arıyor olabilir.
25 yaşındayken kokteyller denemek, sabaha kadar dans etmek filan yapardım, severdim de, şimdi bünyem kaldırmaz, heves de yok. alkol de almıyorum.
bir de benim için klüp hiçbir zaman "keşişme ve ötesi" amaçlar için gittiğim bir yer olmadı hep kendi eğlencem, kafa dağıtmam için gittim, arkadaşlarla gittim vb.
şimdi o arkadaş ortamım da yok kalabalık/gürültü çekecek beyin de kalmadı.
yarın ortam değişir, arkadaş grubu değişir, şehir değişir, sevdiğim bir yer olur giderim, kim bilir.

genelde sevmem ancak yılda 2-3 defa olunca güzel oluyor konser vs alkol tüketmiyorum su yada soda içiyorum

ben de sevmem; lakin emir büyük yerden gelince(büyük yer= hatun) niyeyse kendimi club'da çok iyi vakit geçiriyorken buluyorum :)

Kalabalık ve gürültülü yerleri, saçma sapan müziklerin çaldığı yerleri sevmiyorum. Kendimi bu tür ortamlarda çok yabancı hissediyor derhal terk etmek istiyorum.

BIr party animal degilim ama yasim ilerleyip gece hayati islerine veda etmek zorunda kalmaktna cok korkuyorum. Dusuncesi bile rahatsz ediyor. Muzik, hareket, cosku severim ben. Techno zaten severim.
Ama Turkiye'de kafama silah dayasan gelmem gece hayatina. Turkiye'de eglence hayati falan yok. Eglence kulturu yok Turkiye'de.

Hiçbir türlüsünü sevmem. Yüksek sesle müzik tecavüzden farklı bir şey değil zorla götürüldüyseniz.

Ben de sevmiyorum.

baba diyorum genelde. arada geyiğine hoca dediğim olur.

cicikuş diyorum. sadece ben cicikuş diyorum zannederdim, meğer yanlız değilmişim.

Genelde baba derim ama arada "reis" veya "yaşlı kurt" dediğim oluyor. Yalnız ablam bokunu çıkarabiliyor bazen. Fadırella nedir birader. (Yaşlar 30+ bu arada)

Taksim'de ben bir şeye takılmışım. Babam önden gitmiş fark etmemiş. Dursun diye bağırıyorum "CİCİKUUUUUUŞ"

memo derdim..

Baba
Tatlım (anneme de derim)
X Bey
X'ciğim

Ruh halime gore bunlardan birini kullanıyorum. Rehberime Sezar diye kayıtlı.

ismiyle hitap ederim, ismine ek takarım ismini kısaltırım babammmmmmm derim mr. soyadımız derim. çok ciddi biri olmasına rağmen hiç laf etmiyor.. burdan kendisini sevdiğimi sölemek istiyorum.

Baba derim. Standart ve en normali bence

baba/babacım

baboy ve reyiz

Kendisine hitap ederken "baba", başkalarıyla babamın gıyabında konuşurken "bizim peder" derim.

Çoğunlukla baba, babacım dışında "naber dostum" falan derdim. Bir de saçlarını karıştırıp naber ufaklık dediğim zamanlar olurdu, çok gülerdi saçma bulduğu için.

mühendis olarak çok düz adamım herhalde.
annem bababm ve kardeşlerm telefonuma isim ve soyisimle kayıtlı.
anneme anne , babama baba derim.

Isim ya da baba

kendisine hayatım boyunca baba dışında bir hitabım olmadı. ama telefonda "the ismi" şeklinde kayıtlı.

buba bunlar kompuladaki buba sesiyle...

baba diyorum

samuray :)

ciddiyet gerektiren bir ortamda değilsek babilim diyorum.

Baba diyorum dümdüz.

Hello papa.

Genellikle isim+cım.
Ağır işim düşerse dede.
Dışarda isim+bey.
Bunların saygısızlık kabul edileceği bir ortam varsa baba.
Canım benim ömrü uzun olsun.

Baba derim işim düşerse ve ciddi bir konuşma yapılacaksa isim bey kombinasyonu tercihim.

Babacım, baboli.

Babişkom ya da babişkocum..

Okulda falan babam arıyor arkadaşların yanında telefonu efendim babişkocum diye açıyorum, kazık kadar adam olarak tuhaf duruyor tabi ama seviyorum öyle demeyi.

Elbette değildir ama temizini (ve düşük kilometrelisini) bulmak gerçekten çok zor. Bence nefis araba.

Fransız dökülür. (Bu yüzden temizini bulmak zor)

Bizde var 3 senedir biniyoruz sorun varsa cevaplayabilirim tam bir Yahudi mercedesi

Niye kerizlik olsun. bu dünyaya bi kere geliyorsun. istediğin arabaya bin.

değildir. alan arkadaşım gayet mutlu.

2.0 motorlu manuel vites.

" gelin çiçeğini almış çalışanlar"
kuafördeki çalışanlar mı almış?

yok. bizde evlenenlerde öyle bir şey olmadı
ama gözlemlerim şöyle:


gelin (ve 1-2 arkadaşı kardeşi her kimse) kendi başına kuaföre gider veya gelinin kardeşi, arkadaşı vs. götürürse kimse "damat kazıklama" geleneksel sporunu icra edemiyor.

damat kuaförden içeri girerse illa bir şey buluyorlar. ya da çook profesyonel bir yerse belki illa damat kazıklamak için o an bir şey çıkarmıyorlardır ama zaten baştan fiyatın içinde o kazık vardır.

edit:

arkadaşın anlatmak istediği olay gelin almada kapının açılmaması, sandığa oturulması, salonda pastayı bıçağın kesmemesi gibi. damattan para istemek için çiçeği kapıp "vermiyoruz" diye para istemek, diye anladım.
Öyle yapanına denk gelmedim ama kuaföre damat girerse öyle veya böyle çalışanlar para istiyor, kapıyı açmıyor vs. bir şey oluyor. özellikle de anadoluda oluyor böyle şeyler.

benim kuzen dış çekim + kına + düğün için 900 tl ödedi toplam (kadın)

çalışanların gelin çiçeğini alma gibi bi durum olmadı. hiç duymadım

kuzenin yeğenleri, eltisi, arkadaşı ve ben aynı kuaföre gittik. herkes kendi parasını kendi ödedi.

kendi berberime oldum her zamanki fiyattan yaptı ama ben 50 tl bıraktım çırak falan bahşiş niyetine.

kuaför salonun anlaşmalı yeriydi sadece ekstra birkaç şey için cüzi bi para ödemiştim. çiçek miçek kuaförde öle bi olay olmadı.

erkek kısmını bilmiyorum ama kadın kuaföründe olanlar tamamen gelinin insiyatifinde gerçekleşiyor. gelin olmaz derse kimse bişey isteyemez. gelinin evden alınması sırasında verilen paralar dahil buna.

Valla ben çok şanslıydım, kuaförümün kızı bir hafta önce evlenmişti, biz de nikahına gidip çeyrek taktıydık. Düğün için ablamla kuaföre gittiğimizde, normal topuz & makyaj parası alıp üzerinde bana altın küpe hediye ettiydi :)
Öyle çiçek saklamalar filan, ne ayıp.

Eşim zaten kendi traşını kendi olmuştu

Ben değil abim evlenirken bu traşla ilgili bir olay olmuştu.
Yıllardır her ay gittiği, samimi muhabbetinin olduğu bir adamdı berberi. Her seferinde fazla para verir falan tip niyetine.
Neyse nikahtan önceki gün beraber gittik. Traş oluyoruz, muhabbet ediyoruz falan adam da biliyor tabii evleneceğini uzun zamandır. Traşımızı olduk, tatlı almıştık adamlara giderken, onu verdik. Gittik kasaya, bir de baktık oradaki eleman diyor ki işte tutarı hatırlamıyorum ama sallıyorum 300 lira. Ne alaka dedik 300 lira, abi dedi damat traşı yazılmış.
Yavşak sırf ertesi gün nikah kıyılacağını bildiği için sadece sağını solunu düzelttiği saçın traşına 300 lira istiyor. Yani geleneksel damat traşı falan değil öyle üzerinde damatlıkla gidip sakal traşı falan. Çıksak sokağa 20 liraya olacağı bir saç traşı. Sırf onun evleneceğinden haberi olduğu için akıllılık edip damat traşı yazdırıyor. Tüm iyi niyetin içine sıçan bu adama bir daha traş olmaya gitmedi haliyle.
Evlenme arifesindeki herkesin bir olup damat kazmış gibi yolma çabası zaten mide bulandırıcı ama bu ayrı bir çirkinlik.

@niye ama : aynen kuaforun kapisinda elinde cicek vardi gelin icerdeydi cicegi vermem falan dedi 250 lira aldılar.

Ben normal sac sakal tras oldum damat traşı vs demedik 20 liraya olmuştum aceba cimri miyim?

Ben traş olmaya takım elbiseyle değil, normal kıyafetlerle gittim. Abi akşama arkadaşın düğünü var çift geç falan dedim normal traş ücretini vermiştim.
Eşim de tanıdık bir kuaföre gittiği ve öyle saçma hareketleri sevmediğimiz için öyle saçma şeylere girişmemişlerdi.

ben olsam düğünden/nikahtan 3-4 gün önce tıraş olurum. hem saçma sapan gereksiz para vermezsin hem de bana kalırsa tıraş olduktan birkaç gün sonra saç tıraşı falan daha güzel gözüküyor veya gözün alıştığı için sana öyle geliyor. kadınların öyle bir şansı yok tabii. bozulmaması için o gün yapmaları lazım.

Kel olduğum için 1-2 gün öncesi normal rituelle telaş oldum.

Bayan kuaförün de Düğün fotoğrafçılığı yaptığım için kimse birşey talep etmedi, yaşadığım yerde 10 kuaförden 1 tanesinin yanındaki bayanlar kapıda durup ufak miktar ister ama bu taş çatlasın 50tl gibi bir bedelle çözülür.

Eşim normal bi traş olmuştu takım elbiseli falan gitmemisti tabi normal bi fiyat odemisti.
Bende tanıdık kuaföre gitmiştim o da hediyem olsun dediği için hiç para almadi. Zaten alsada diğer o saçma şeyler yapılmadı yapilmazdida.

ben berbere damat traşı olduğunu söylemedim. "toplantı var, saç sakalı bi topla şekil yap" dedim. arkadaşım evlenirken sağdıç olduğumda da "gençleri akşam pavyona götürecem, bi şekil yap" demiştim.

eşimin ve iki arkadaşımın kuaför parasını ödedim. 2 kız sağolsun 3 gün önceden gelip her işimize koştular. yemeklerini, kuaförlerini falan komple ödedim.

kuaförle pazarlık ettim, sonra da "bahşişler falan dahil" dedim. kuruş vermedim.

"pasta kesmiyor" dediler, bir arkadaştan kılıç ödünç almıştım, onunla kestim. bildiğin kılıç.

sen ödemek istersen seni yolan çok olur. evlenirken para harcamayı seven grup için onlar. o grup bir de bunu gerine gerine anlatıyor. tabi saygım sonsuz, ama bi siktirsinler gitsinler çok afedersin.

- Normal saç sakal kesim ücreti neyse onu aldı.
- eşimin gittiği kuaför ise bana göre igrenç birşey cikardı ortaya ama ekstra bir bahşiş vs durumu olmadı. Fiyatı hatirlamiyorum ama kazıktı zaten.

Etrafimdaki herkes salak gibi damat trasi yaptırdı 400-500 arasi odediler hep.

-Damat traşı olduğumu söylemedim , fazla zamanımda yoktu
-Gelin başı 1200tl verdim (1000e anlaşmıştık yanında bir arkadaş daha saç yaptırdı )
- Çiçeği eşim internetten sipariş verdi 200-250 gibi birşeydi yanlış hatırlamıyorsam

Bu ornekler yine iyi, normalde damadi son ana kadar kaziklayip gerdege girerken de kapida tekme tokat dovuyolar anadoluda.

benim kuaförüm arkadaşın kuzeniydi o yüzden gönlünden ne koparsa diye söylemişti 300 civarı vermiştim sanırım. ama kuaförden gelini çıkarmam 1200 civarı tutmuştu. öyle çiçek vs muhabbeti de olmadı. aldım çıktım.

Berber arkadaşımdı, 100TL verdim, o bir şey talep etmedi.

Kuaför tanıdıktı yakın çevrenin (anneler, kız kardeş, baldız, hala vs vs) saçı başı yapıldı, sanırım 750TL verdim, 1300'de olabilir.

Düğün günü kapılar açılmadı, bıçaklar kesmedi, araba yürümedi, davul çalmadı, yol açılmadı...

adetlerle uğraşmadık hanım kuaförü evine çağırdı bütün ailesini evde hallettiler kayın peder halletti.
bende berberimde traşımı oldum 50 tl verdim 5 sene evvel..

Mal olanı yolan bol oluyor. Bir arkadaşım evlenecekti geçenlerde, kız istemeye gidecek, çiçekçiye girip fiyat soruyor "kız isteme çiçeği" diye. Adam 600 tl demiş. Ne var bu bukette diye sordum diyor, adam işte atıyorum 3 gül 5 papatya falan diye saymış. Çıktım yan tarafa girip aynılarını saydım 50 lira'ya yaptılar diyo ahah.

çocukluktan beri gittiğim berberime gitmiştim, söyledim tabi ki.
beni kazıklamayacağını biliyordum çünkü. normalde 20 liraysa 50 lira almıştı benden ki sakal da içinde. normalde sakal hiç kestirmezdim.

çiçeğe para vermedim. çiçeği gelinlikle beraber yaptırmıştık.

gelin buketi satıyoruz, 250tl normal fiyat. çünkü ülkemizde suni çiçek üretilmiyor. hepsi ithal mecbur. ve baya malzeme gidiyor.

ben evlenen biri olarak; sakal traşı olurken damat oldugumu söylemedim, gelin de önceden anlaştığı bir yere gitti. fazla bir şey vermedik.

fazla ücret ödeyenler genelde gösteriş budalası ahmaklardır.

Paket

Normalde;

www.ekomonitor.com.tr

www.google.com.tr

Fakat biri bana 1 top kağıt alalım dediği zaman bir paket a4 kağıdı diye düşünürdüm.

500 adet a4 aklıma gelir benim.

1 top kağıt 500 adettir.

Ama kalın kağıtlarda gramajlarda 250 lilik 125 lik 100lük diye değişebiliyor.

Ama genel itibariyle 1 top kağıt 500 adettir.

www.etimolojiturkce.com

Uygurca tolp'dan gelmiş gibi. "Toplam" kelimesine bakmadım ama kökü aynıdır muhtemelen.
Top kumaş falan için de kullanılıyor. Ve bir top alınca yukardaki gibi bir silindir almıyoruz, gülle fırlatan topla alakası olduğunu sanmıyorum. :)

www.sarfmarket.com.tr

klasik a4
500 adet

kağıdın tek tek satılmasından başka alınabildiği en küçük birimi anlaşılır.

yirmili satılıyorsa yirmili, yüzlü satılıyorsa yüzlü, binli satılıyorsa binli.

Kağıdın birimi ream'dir. Bunu düşünüp taşınıp top olarak çevirdiler sanırım, 500 kağıt bir araya gelerek bir ream yapar.

Ne söyledi ki?

önce kendisi oturup biraz düşünsün, sonra biz de düşünürüz bir şeyler.

Bilmedigi bir konu hakkinda sunum yapmaya calisan lise ogrencisinden hallice

Ne söyledi abi hakikaten?

ne mi söyledi? "simdi burasi cok önemli" "simdi burasi cok önemli" "simdi burasi cok önemli"

Stajer çocuklara bir metin veriyorum özetlemeleri için. Bitirip getiriyorlar "ne anladın bundan" diyorum tısss. Bunda da bir dolu konuşuyor ama dediği bir şey yok. Kendisi bile içselleştirememiş.

Ben artık dinlemiyorum, son gün yarım yamalak ödev yapan tembel öğrenci gibi.

bir ekonomi bürokratı ekonomiden anlamıyorsa en azından konuşmalarını hazırlayacak bir ekip kurmalı. bunu düşünüyorum.

valla altyazıda enflasyon 20.9
2019 hedefi 15 yazıyordu.

güldüm, dinlemeyip kapadım

mehmet şimşek'in ne kadar kıymetli bir insan olduğunu düşündürttü bana damat'ın
açıklamaları.
bir de, kendisine teşekkür ediyorum; zira ortaokul yıllarımda ki tahtaya kalkarak yaptığım powerpoint sunumlarımı anımsattı bana.
nostaljinin dibine vurduk sayesinde!