Peki senet olaylarında yaşayabileceğimiz herhangi bir sıkıntı söz konusu olur mu? Daha önce deneyim ettiğim bir şey değil çünkü bu senet olayları.

Bir arkadaşım yeni bu işlere girdi. Detayları bilmiyorum ama 6 ay sonra bir ara ödeme var. O yüzden olabilir mi ki?

Çok alakasız cevaplar gelmiş, işin içinden biri olarak yazayım.

0 faiz de olur 0,98 de. Fakat aradaki fark her zaman müteahhhite zarar yazacak. İster kendi bünyesinde taksitlendirsin isterse banka üzerinden kullandırsın aradaki fark müteahhit için zarardır. Ya da ev fiyatının içindedir.

Kendi bünyesinde yapıyorsa, sana 0,98 ile verdiği evi 2 kredi oranı ile finanse ettiği için zarar yazar, banka üzerinde yapıyorsa bankaya komisyon ödediği için..

Aynı olay araba satışlarında da var.

aradaki farkı inşaat şirketi karşılar, bal gibi de olur.

fiyat indirimi yapamıyorlar, zira bu daha önce pahalıya sattıklarıyla sorun yaratabilir, indirim yerine finansman maliyetine katlanıyorlar

Arkadaş cevabı aldım ben. Bankayla anlaşmaları varmış.

zaten hep 24 lira değil miydi.

yorumları ve değerlendirmeleri dikkate alarak satın alabilirsin.

Çoğu kurs içeriğini başlıklarla gösteriyor. Bu başlıklara bakarak ve yorum/aldığı yıldızlara bakarak değip değmeyeceğine karar verebilirsin. Çok ucuz fiyatlara çok kaliteli kurslar bulman çok olası, özellikle yazılım için.

Yorumlara kanıp satın aldığım birkaçından kazık yedikten sonra, önce torrentten çekip bakıyorum değer mi diye.

Bir de udemy, ota boka indirim yapıyor. Gaza gelip çok para harcama.

30 gün koşulsuz iade hakkınız var arkadaşlar. beğenmediğiniz kursları direkt iade edebilirsiniz. ne tür eğitimlere bakıyorsunuz?

Niye torrent'ten indirmiyorsun ki?

değer.

Yorumlara bakarak karar ver, beğenmezsen iade hakkın da var. Kursuna göre gayet değer.

Yalnız şu an 25'e almasan herhangi bir zaman en kötü 35-40'a alabileceksin zaten :D Hiç tam fiyata satılmıyor o dersler.

aslında sorduğum şey birebir tecrübe etmiş biri var mı yoksa bütün herşey rivayet ve abartma mı?

Baskan buyu degil de soyle birsey anlatabilirim. Ben buyu filan inanmam. Ama cocuktum. Iste misafirlikteyiz koca karilar filan var. evden ciktik taksiye bindik. Basim catliyor. 20 yil gecti neredeyse o bas agrisini unutamam. Anam dedi bu cocuk nazarlandi. Bi komsuyu cagirdi. Adam hoca. Bu arada kardesim de basinin agridigini iddia ediyordu takside. Adam odaya girdi aninda bu cocuk numara yapiyor dedi kardesim icin. Beni okudu ufledi harbiden gecti. Hala anlamam mesele nedir.

annem, dayım bizim eve gelmesin diye bi hocaya okuyup üfletti. gelip olay çıkarıp gidiyodu. hatta o hocaya, acaba karısı mı büyü yaptırdı da böyle oldu falan demişlerdi. ama biz şizofreniden şüpheleniyoruz.

teyzemin oğlu çok berbat. teyzem bi hocaya gidiyo, hoca demiş ki senin çocuk haram yemiş. kolay düzelmez. okutuyolar falan.

bir arkadaşım vardı liseden hoca hoca geziyodu bana büyü yaptılar diye, buna takık bi çocuk vardı evlenmek istiyodu, o yaptırmış diye anlatıyordu. teyzemin gittiği hocaya gittik beraber, adam direkt olarak söylemişti.

İnanmıyorum, yok. Hepsi rivayet ve abartma. O yüzden hep tanıdığın birinin tanıdığı birine oluyor bu tip şeyler.

inanmıyorum. lisede dersaneye giderken muhabbet olurdu yok domuz yağı sürmüşler yok arapça kağıt sıkıştırmışlar. hepsi boş muhabbet hocam. bir de neden sadece bizim ülkede böyle bir muhabbet var? elin amerikalısı, avrupalası neden "büyü mü yaptılar lan acaba?!" diye düşünmüyor ? asdafasdfg

Bana göre falla aynı şey.
Eğer yapıldığına/doğruluğuna inandırıldıysan farkında olmadan çevreni ve kendini öyle bir yönlendiriyorsun ki en sonunda gerçekten iyi/kötü şeyler oluyor.

Yıllardır çevremizde dönen muhabbetlerdendir lakin yukarıdaki arkadaşın dediği gibi sürekli tanıdığın tanıdığına olur birebir yaşanan örnek pek yoktur.

Nazar, buyu vs. Bir ton olay anlatsam da hep bir suphe vardir. O yuzden neye inanirsan o var.

İslam dini açısından yaklaşırsak mutlaka var, olmasa yapılması/uğraşılması neden yasaklansın?

Müslüman olup da büyüye/nazara/cine inanmıyorum diyen belki de dinden bile çıkıyordur. Belki ne ya hu? Kur-an'da yazan şeye inanmıyorum diyen tabiki dinden çıkar :)

Ben şahit olduğum örnekleri yazsam kimliğim ifşa olur.

Var tabii. Üstelik sadece doğu kültürüne has bir şey de değil. Büyünün “domestik bir kocakarı muhabbeti” olduğunu düşünenler de ülkedeki seviye ve bunu konu edenlerin yaygın cehaletiyle bir çeşit yanılgıya kapılıyorlar. Hoş, bahsedenlerin çoğu da gerçekten ondan mı bahsediyor yoksa şehir efsanesi mi türetiyor belli değil.

İnsana çok gerçeküstü, irrasyonel gelse de var. Ve bu dünyada hakikaten akıl almayacak kadar kötü insanlar var. Ben yapanların nicelik olarak yine de az sayıda olduğunu düşünüyorum.

İzmirli, son derece akıllı, makul ve eğitimli bir uzaktan arkadaşımın başına da gelmişti. Çocuk şu an Fransa’ya yerleşti. Geçen yıl İzmir’de kendisini görmüştüm. Uzun uzun da anlatmıştı. İnsanın “yaptığının doğru olmadığını bile bile ısrarla yapmak yönünde bir tavır geliştirdiğini ve inisiyatif alacak iradeyi yitirdiğini” anlatıyordu. İradesi manipüle edilmişti yani.

Anlatınca dünyada gerçekten böyle insanlar var mı, amaçları ne, neden böyle şeylere başvuruyorlar diye aklından geçiyor insanın ama var gerçekten de. Batı kültüründekiler de farklı değil.

Hattızatında herkesin yapabileceği, bilebileceği bir şey de değil. Eskiler böyle bilgilerin avam insanların eline geçmemesi için azami gayret gösteriyormuş zaten sosyolojik, tarihsel yanına baktığımızda.

İnanıyorum, birebir yaşamışlığın var bu durumu hemde defalarca.

İnanmıyorum, yaşadığını söyleyenlere de inanmıyorum. Hepsi psikolojik sorunları olan insanlar oluyor zaten. Yakınımda yaşadığını söyleyen bir sürü insan var hem de birinci elden anlatırlar olayları. Örn yaşlı kadın dizi ağrıyor hocaya okutuyor geçiyor. Malum yaşlı ilgi çekmeyi de seven birisi. Emin olun farkında olmadan ilgi odağı olmak için büyü yapıldığını zannediyor kendine ve inanıyor buna. Bonibon veriyoruz okunmuş ilaç diye yine geçiyor ağrısı. Hep böyle şeyler. Neymiş efendim iradesi bağlanmış. Kardeşim üşengeç bir insan veya kendine hakim olamıyorsa birinin büyü yaparak iradesini bağlamış olması mı gerekiyor illa? Sorumluluk almayı kabul etmeyen insanlar için de kaçış noktası oluyor işte büyü yapıldığına inanmak. Ya saçma sapan sebepleri oluyor ya da gerçekten şizofreni derecesi ruhsal hastalıkları oluyor. Etrafımdaki aklı başındaki hiçbir insanın başına gelmiyor ne hikmetse.

büyü, fal, dua hepsi farklı şeyler. Arkadaşlar genelde hepsini karıştırıyor.büyüyü doğrudan tecrübe etmedim, ancak inaniyorum. Tecrübe de etmek istemiyorum. Birebir yakınımda olmadi, ama eskiden yaşanan şeyler anlatılıyor bazen.

Var valla, ben inanıyorum. Bizzat başıma geldi.

Mutsuz, yataktan çıkacak mecalimin olmadığı bir dönem, bir gece patlama yaşadım, ağlama krizi geçirdim. Ev ahalisi geldi yanıma falan, kimse sakinleştiremiyor.

Her neyse, dediler hemen bu hafta psikiyatriste git.
Sonra ablamın bir tanıdığı varmış. Anlattı bana, "böyle böyle bir şeyler yaşamışlardı, hocaya gittiler, büyü varmış" diye. İstemedim önce, sonra ikna ettiler.

Hoca arandı falan, buluştuk. Masaya oturur oturmaz, telefonu aldı koydu masaya,ilk sorduğu şey şu oldu: "simetri takıntın var, değil mi? Şu telefon masada düz durmalı senin için" diye. İlk şoku yaşadım. (Bu arada hocayı gözümün önünde aradılar, kimse önceden hakkında bilgi vermedi adama )

Ardından hakkımda bir sürü şey söyledi ve nokta atışı şekilde doğru tahmin etti.
Ve dedi ki "sende büyü var. Bu şekilde devam ederse intihar da edersin. Bir kadın sana büyü yapmış. Esmer, isminde s harfi olan" falan filan diye bahsetti. "Bu gece kaldıracağım büyüyü" dedi.

Bizden para da almadı bu arada. Sadece muskaların yapımı için gerekli malzemeler varmış, onlar için para aldı. Ve ondan sonraki süreçte gerçekten de iyi hissetmeye başladım. Ağlama krizlerim olmadı bir daha.

Özetle başıma geldiği için ben inanıyorum.

benim dedem kuzu gibi bir adammış gençliğinde. evliyken de hala bununla uğraşan kadınlar varmış. sonra dedem çok sinirli bir insan olmuş, o sırada babaannem de hamileymiş, oda doğum yaparken ölmüş. sonra dedemlerinin yatağında muskalar bulunmuş. hep büyü yapıldı derle. ben de inanıyorum şahsen. kötü enerji her şekilde çıkar bir yerden ister büyü de ister başka bişey.

bulunduğum şehirden yaklaşık 1000m km uzaktaki artvinin 6 ay yolları kapalı olan, şebeke suyu bile olmayıp çeşmeden su taşınan bir köyüne gittik. yaşlı bir köylü amca geldi hoş gelmişsiniz diye. adamla biraz havdan sudan muhabbet ettik. sonra adam senin baba tarafında evlenememiş 3 kız kardeş var dedi (doğru). bunlara büyü yapmışlar, yazık etmişler bunlara dedi(bu 3 kız kardeş türkiyenin ilk öğretmenlerinden oluyor). evleri sizinkiyle bitişik dimi dedi(doğru, eskiden konak gibi evi ikiye bölmüşler ortadan. ayrı giriş kapıları açmışlar. 1 evi 2 ev yapmışlar. neyse). iş işten geçmiş ama onların çatısında tavuk yumurtuları var, onları alıp usulünce yok edin, orda kalmasınlar dedi. (bu adam zamanında bana birileri görünüyor deyince tımarhaneye yatırmışlar. aslında yatırma sebepleri de adamın hasta olması değil, adamın söylediklerinden ve söylediklerinin gerçek olduğunu görmelerinden korkamalarıymış. yıllarca tımarhanede kalmış, diye köy muhtarı anlattı daha sonra. sonunda adam artık kimseyi görmüyorum demiş de öyle salıvermişler. dedeye peki gerçekten görmüyor musun artık diye sorduk, adam gülerek senelerce doğruyu söyledim bana deli dediler. yalan söyleyince bir anda akıllanıverdim, beni serbest bıraktılar dedi, başka bi şey demedi)

neyse ordan ayrılıp memlekete dönünce adamın dediği yerde 3 tane tavuk yumurtası bulduk. bir çatlak bile yoktu üzerinde. yumurtaları kırınca içinde metrelerce uzunluğunda arapça yazılı şeyler bulduk. başka bir hocanın tavsiyesiyle usulünce onları imha ettik.

şimdi bunu başkası masalmış gibi dinliyor ama birebir ben yaşayınca iş öyle kolay değil.

bu durumda inanmayanlar için ya ben yalancıyım, ya troll'üm, ya psikolojik rahatsızlığım var. ancak doğruyu söylüyorum. işim var çok detaylı yazamıyorum şimdi

inananla selamı sabahı keserim. salaklığa da salak yerine konmaya da tahammülüm yok.

evet, yaşayan yakınım da var.

Tabii inaniyorum.

wingardium leviosa
Expecto patronum
Avada Kedavra

falan gayet etkili buyuler.

Gozlerimle gordum sahsen.

Sinemada.

Ay ben gülerim.
zgrydn+1.

Çünkü bunun genle hiçbir ilgisi yok, bu çok açık değil mi ki. Yaşam koşulları (doğa-insan ilişkisi) ve sosyo-politik yapılar (insan-insan) sebebiyle belli bir savaşçılık kültürü ediniliyor. Bunlar değişince, o da değişiyor ya da yok oluyor. Türkiye'deki savaşçılık ile göçebe toplumlardaki savaşçılığın da yakından uzaktan hiçbir benzerliği yok. Modern savaşçı ve ilkel savaşçı üzerine yüzlerce sayfa yazılacak kadar büyük sosyal ve kültürel farklar var (giriş için bir kaynak, alandaki en ünlü metinlerden: Pierre Clastres - Vahşi Savaçının Mutsuzluğu). Türkiye neden İskandinavya'dakiler kadar "naifleşmedi" diyorsan da, onu Türkiye'de şu an hakim olan sosyo-politik yapılar üstünden hiç zorlanmadan cevaplarsın.

bence naiflikten ziyade medeniyet. medeni olmaları naiflik/sakinlik olarak değerlendirilmemeli. şu düşüncen bile (bkz: türklerin kibar insanı ezme huyu) başlığını ve tespitin oğruluyor.

ortadoğu halkları ve müslümanlar medeniyete yatkın değiller. iskandinavlar zamanında savaşçılarmış, şimdi de medeniyetin beşiği. güzel bir evrilme. bu, şu anda savaşamayacakları anlamına gelmiyor. artık savaş kılıçla baltayla da olmuyor.

hacı sen bi norveç'li ile iş yap da bak bakalım ne kadar naifler...

iskandinav ülkeleri, dogrudan ikinci dünya savasina girmedi ise de, bazen açıktan bazen el altından nazileri desteklediler. şu anda da, iskandinav ülkeleri, sadece balık satmiyor dünyaya, silah satiyor, denizden petrol cikartiyor, kutuplarda hayvan katlediyor.

2. Dünya savaşında Norveç, İsveç, Danimarka, Finlandiya'nın (Her ne kadar viking olmasa da) halleri içler acısı idi, aslında savaşçılar ama göstermiyorlar, tezi burada çürür.

Biraz gecmise gidelim, 1939 rus fin savasi, meshur kis savasi diye gecer. Finliler yenilmis ama rusyanin burnundan getirmistir. Molotof kokteylini icat edip tanklara atmislardir.

Savasa gelince savasiyorlar da got kadar ulke bunlar sonucta, her iskandinav 10 adam gucunde olsa yine bisey etmiyor.
Viking zamani bu kadar kalabalik ulkeler yokmus demekki. Varsa da su anki ordu kavrami yoktu, cunku ordu besleyecek lojistik kavrami yoktu. Savaslar ufak ufak yapiliyordu.

Şu geziye çıkan öğrencileri öldüren eleman Norveçli değil miydi? Denk gelirsen baya psikopatı ırkçısı, bu tip fikirlerini fiiliyata dökeni var, uzaktan güzel temiz insanlar gibiler de o kadar da değiller sanki.

genle falan degil kulturle ilgili. kultur de nehir gibidir kendi degisir, gittigi yeri de degistirir.

vikinglere, antik misirlilara kadar gitmeye gerek yok. ingilizlerin isgal edip manda haline cevirmedigi yer yok.
i.redd.it

ama adamlar simdi got kadar bir adaya tikilip kalmis durumdalar. oyleki brexit ile birlikte avrupayada bagli olmak istemiyorlar.

ayni sekilde 500-600 yil once guney amerikayi kolesi haline getiren portekizliler ve ispanyollar ayni kulture ve kafa yapisina sahip degiller.

Aslinda vikingler doneminde kendi icinde demokratik sayilabilecek bir yapilari varmis, yagmaya gittikleri yerde kadinlara tecavuz ederken kendi kadinlarina buyuk onem vermisler, neredeyse esit saymislar. Hristiyanligin etkisiyle savasci yönleri torpulenmis.

Gecenlerde bir film izledim mesela. 2. Dunya savasinda almanlar tanklarla danimarkaya girerken karsilarina bisikletli birliklerle cikiyorlar. O kadar uzaklasmislar savastan.

Su anda ise ulkelerindeki ekonomik ve sosyal rahatliktan kaynakli olarak sakinler rahatlar. Mucadele edecekleri bir durum yok.

Bu arada Finlilerle ilgili örnekler verilmis de finlilerim vikinglerle ilgisi yok.

binlerce yılda geliştiler.

Ferrariyi komple boyasan bu kadar tutar. Başka bir derdi vardır.

Tamiri nerede yaptırmışsa faturasını isteyeceksin.Neler değişmiş bakarsın. Ama sadece boya 14 bin olmayacağı belli.

Lüks müymüş bu araba hahahah

Goodman, görüyorum be arttırıyorum: eyfel kulesini komple beyaza boyasan bu kadar tutmaz.

Senin doktor cin olmadan adam çarpmaya çalışıyo

Onde hasar var desen far radyator ivir zivir derken 14 rahat olur ama arkadan 14bin ciktiysa baska seyler vardir.

sol arka değişip, bir yeri boyansa zorlasan bu kadar bile çıkmaz.bence de bit yeniği var. iyi bir ekspere göstermekte fayda var.

not: DS citroenin alt markası. DS lüks segmente giriyor ama mercedes bmw vb. gibi değil.

Arkadaşlar yazmış ama bence de muhakkak faturasını iste. Servisinde yaptırdıysa 14 bin normal çünkü işçiliye inanılmaz kitliyorlar. Yine de değişen yoksa 14 bin nerelere gitmiş aormakta fayda var.

citröen yetkili servisinde bir tek ayna 2 bin lira. sanayi fiyatları ile çok karıştırmayın.

14 bin lira hasar nerede yapılmışsa gidip sorun, söylerler.

Gerçekten sadece sol arka çamurlukta boya varsa;

Çamurluk ve canta aynı anda çarpılmış ve cant/lastik/amortisör/salıncak vs derken alt takımlarda bu paraları tutmuş olabilir.

Kazanın ne olduğunu tam olarak sorun, samimi olun

"sadece bir çamurlukta boya olup 14 bin hasar olması benim de bu aracı ilerde satarken kolayca anlatabileceğim bir şey değil, kazayla ilgili detay verebilir misiniz?"

diyin.

Arkadaşlar, ilgili araç galericiye gitmiş. İlandaki açıklamaya bakar mısınız.
Galerici bile daha dürüst çıktı. Doktor vs demeyin, ikinci el araç alım satımında kimseye güvenmeyin.

www.sahibinden.com

Haci zaten guvenirlik endeksi varsa doktor meslegi bunun dibindedir.
Doktorlarla mecbur kalmadikca etkilesime girme.

Rejimin kontrolündeki bölgeye gidip gelmek için buraya ihtiyacımız yok mu?

Dediğiniz gibi sadece savaş bölgesine gidebilirsiniz.

O Selefi örgütlere katılırsanız, ancak kuzeydeki bölgeye gidersiniz. Şam ve devlet kontrolündeki bölge için devletin kendisinden vize almanız lazım.

Açık karayolu var, iki ülke arasında hala ticaret var, diplomatik temas (galiba) belli bir düzeyde devam ediyor.

Bütün bunlar çok önemli değil, esas olarak toplanması gereken istihbarat var. Kim hangi örgüt ile hareket ediyor, kim seçilmiş hükümete bağlı kalıyor falan. El-muhaberat’ı küçümsemeyin.

Evet.

ödediğin tarih-saat ile gidersen hemen basar verirler.

yazılım - web tasarım.
nasıl başladığımı bilmiyorum.
işi bıraktım, çalışırken kazandığım kadarını haftada 2 3 gün çalışarak kazanıyorum şimdilik.

çevirmenlik
10 yıl önce, üniversiteye girerken harçlık çıkar mantığıyla başladım.
tek kazancım bu meslekten. %100'ü freelance çalışma.
günlük ayırdığım vakit değişiyor. gazlanıp yaparsam günde 6-8 saat, yayarsam 10-12 saat.

Ben mobilya ve yayıncılık sektörlerinde freelance redaktörlük yapıyorum tam zamanlı işimin yanı sıra. (Tam zamanlı işim de redaktörlük.)

Mezun olduktan sonra yayınevinde çalışmaya başladım tam zamanlı. İşi öğrendim ve çıktıktan sonra freelance devam ettim. Mobilya sektöründe de önce tam zamanlı çalışıyordum. İstifa ettikten sonra onlar teklif etti freelance devam eder misin diye.

Bazen tam zamanlı işimden aldığım maaş kadar kazanıyorum. Bazen yarısı bazen dörtte biri. O ayki iş hacmine göre değişiyor.

Mesaiden sonra yaklaşık 3-4 saatimi ayırıyorum bu işlere.

patent vekilliği,
özel bir çabam olmadı, çevreden çeperden gelen işleri yaparak başladım. zamanla büyüdü gitti.
%100
%100

ozellikle turkiye'den tasinmadan once yapiyordum. thailand'de bi firmaya uzaktan tasarim yapiyordum sabah saat 6 ile 10 arasinda gunde 4 saat ayda 2000$. turkiye doviz kuru saolsun 4 saatte cok iyi para birakiyordu. hem tum gun bos saat sabah 10da isim bitiyordu

vadeli de alabiliyor firmalar
yani malın parasını odemeden getirtiyor
satarsa üreticiye veriyor
tek zarar nakliye

ötv gümrük çıkışında ödeniyor. dolayısıyla arabanıon yarı parasını gümrükten çekerken "küt" diye vermek lazım. kimse o kadar parayı basıp satılıp satılmayacağı belli olmayan arabalara para bağlamaz.

bunlar satılmazsa kaydırılır, başka ülkelere itelenir. o da olmazsa seneye yeni araba getirmezler, önce bunları eritirler.

seneye yeni modelin fiyatını yükseltip bunları aynı fiyattan verseler, ucuza aldım sanacak keriz stoğu erimesin yeter.

serbest bölge denen bir kavram var. malı fiziksel olarak getirip ülke içine sokmadan kendine ait bir alanda bekletebiliyorsun. sadece araba için değil tüm sektörlerde var bu.

hayır çünkü her ramada'nın işleteni aynı değil, dolayısıyla aralarında bir bağlantı olmak zorunda değil. aynı şirketin işlettiği farklı şubelerde olabilir ya da ramada'nın kendi işlettiği management oteli varsa(var mı bilmiyorum) oralarda yardımcı olunabilir. ya da ramada card falan alıp konaklama puanı ya da avantaj kullanabilirsiniz.

Ramada olmaz, ama Divan olabilir.
Onun dışında, acentelerle çalışabilirsiniz (Vista, Setur vb.). Fiyatları oldukça iyidir.

Divan ve İbis bu konuda en iyileri. Daha üst segment düşünüyorsanız, Hilton da bu işi yapıyor.

Anadolu'da zincir otelde konaklayarak gereğinden çok fazla para ödersiniz. Zincir otel kalitesinde ama zincir otelin yarı fiyatına oteller bulabilirsiniz.

Eğer otelde toplantı odası ihtiyacınız falan varsa başka ama sadece konaklamak için gidecekseniz kendiniz zincir otel dışında her şehir için ayrı araştırıp portföy yapın.

tr.aliexpress.com

bende bunun eşantiyon olanı var, yıllardır kullanıyorum.

www.dx.com

www.dr.com.tr

Gir bi tane bir milyoncuya, bu işe yarayan plastik zımbırtılar var al onlardan bir tane.

Küçük boy tabak altlığı kullanıyorum, hani şu tabagı dik tutmak için kullanılanlar. Züccaciyelerde, 1 milyoncularda oluyor.

ahşap el yapımı bir şey isterseniz;

www.instagram.com

Yeterli. Ama istersen kullanma kitapçığına bakabilirsin.

Narin çamaşır yoksa en iyisi 1200 devir.

Çay bardağı kadar

benimki içindeki çamaşırın kilosunu ekranda gösteriyor. bir ölçekten biraz daha az koyuyorum hep. temizlenmeden çıktığı olmadı. tül perdeler hariç hep 800 devirde sıktırıyorum. bazı makinalar için 600 bile yeterli oluyor bi kere denedim benimki sulu bıraktı o yüzden 800de devam ediyorum.

bir su bardağı kadar koyuyorum veya birazcık daha fazla. makinem 7 kg.
1200 çok buruşturuyor. uzun bir zamandır 800 kullanıyorum. iyidir.

o ölçekle bir ölçek yeter. makina tıka basa dolu değilse, azaltabilirsin.

1000 devir iyidir.

Bende 30 gramlık bi protein tozu kaşığı var onunla koyuyorum güzel oluyor.

o halde,
YARIM DOLU makinaya 1 ölçek.. TAM DOLU makinaya 2 ölçek uygundur diyebiliriz..

devir konusu ise bulanık kaldı yani henüz netleşmedi..

1 adet 1200
1 adet 1000
edüt:
800 diyen 3 kişi oldu.. sanırım 800 kazanacak!!!

keşke birkaç cevap daha gelse de DEVIR konusunda salt çoğunluk oluşsa :)

yarim dolu makinaya yarim olcek, tam doluya bir olcek. o deterjan durulanmazsa uzerinize giyiyorsunuz haberiniz olsun. ayrica sivi deterjan kullanmanizi tavsiye ederim.

ben hep 1000 devirde siktiriyorum cunku yerim dar, cabuk kurumasi lazim, yeriniz bolsa aceleniz yoksa 800 devir de olur. 1200 nadiren kullaniyorum.

Çok zor.
Linux bile hala yaygınlaşmadı. Mantıken başarılı olması ve genel olarak kullanılması lazım.
Donanım üreticilerini ikna edip donanım iletişimini sağlamak lazım. En basiti yazıcıdan çıktı almak vb.

çok zor değil ama Amerika'yı tekrar keşfetmek gibi bir şey bu; lakin kablolarla kendi bilgisayarını yapıp kendi işletim sistemini de ona yüklemek gibi deneysel bir şey bayağı öğretici olur işleyişi öğrenmek açısından.

zorluktan kastettigin sey nedir? ortalama ustu bir bilgisayar muhendisi ufak capli bir isletim sistemi yazabilir. ama feasible midir? degildir. zorluktan daha ziyade vakit alici bir surec. universitede system design dersinde donem odevi olarak islemci tasarlamistik. ama su anki islemciler gibi 64bitlik degil, 4 bitlikti ve frekans hizi dogal olarak yerlerde surunuyordu. ama sonucta islemciyi tasarladik. ayni sekilde isletim sistemi de yazilir ama deneysel olur.

çok zor ve en önemlisi gereksiz. 5 yıl, günde 14 saat çalıştın ve bir işletim sistemi yazdın. peki sonra? kim alacak senin işletim sistemini? kim program yazacak? elbette ki o kadar emeğinin karşılığını almak istersin.

evet, çok zor.

sadece bir işletim sisteminin kapatılması gereken güvenlik açıklarının sıralı tam listesini yapmak bile çok zor. her bir donanım için driver yazmak lazım falan derken eziyet bir iş. tam bir angarya. bir de üzerine yazılması şart olan programlar var ki, sen o zaman gör şenliği. kelime işlemcisinden tarayıcıya, e-posta istemcisinden takvime kadar her bir şeyi tek tek yazmak zorunda kalacaksın.

bu yüzden çok zor. aşırı zor.

Yoo cok zor degil. Ama bilgisayardan anladigin nedir o onemli. Kolundaki saatin de isletim sistemi var buzdolabinin da var.
Dis arabirimleri cok az olan 90lardan kalma olan bir bilgisayara linux benzeri bisey yazarsin. Zaten linux boyle cikti.

Ama driver yazmak falan cok zor ses karti calissan diye gotun cikabilir.
Pardus zamani bizim bolumdekiler(bilg.muh) eklenti yazip duruyordu. Daha 2.siniftaydik.

Yavaş yazda saçın başın dağılmasın

Ömrün yetmez o kadar zor.

Günlük kullanım için zor. Öğrenmek veya hobi için o kadar da zor değil. xv6 gibi üniversitelerde eğitim amaçlı kullanılan işletim sistemleri var.

ati alan uskudari gecti sur esegini nigde'ye

cok bos ve gec kalinmis bir mesgale. bunun yerine varolmamis harika seyler uzerinde calisiyor olmak daha akillica.

Çok zor bir süreç ...

zor olan işletim sistemini yazmak değil, donanım driverlarını yazmak. Tek bir makinede boot edecek bir işletim sistemini yazman 1 ayını almaz aslında ama ardından dosya sistemi, disk sürücüleri, çoklu kullanıcı desteği falan derken düzgünce çalışması 4/5 ay sürer (tabii ki bu ne kadar bilgin ve tecrüben olduğuna göre değişir)

yukarıdaki yorumlarda dendiği gibi ne yıllarını alır nede milyonların kullanması gerekir bir sürü işletim sistemi var yazılmış, kimisi sadece tek bir iş için var.

Misalen minix nerede ise her sunucuda çalışan, sunucuyu denetleyen bir işletim sistemi, ama çoğu kimse bilmez arka planda ayrı bir donanım üzerinde minix çalıştığını, muhattabları değil çünkü, sadece realtime işler yapmak için aynı işletim sistemleri var, tek bir donanım içinde çalışan ve yüzbinlerin kullandığı işletim sistemleri var. işletim sistemi dediğin sadece masa üstümü olmak zorunda sanki?

ilgilenebileceğin döküman ve örnekler.


users-cs.au.dk
tssurya.wordpress.com
mikeos.sourceforge.net
www.instructables.com
www.programering.com
github.com

etimesgut'tan diğer tarafa binip Eryaman yha gara daha hızlı geçebilirsiniz. Hemen banliyö çıkışının bir yanından yht girişi var.

merkez garı bilmiyorum.

eski gar'dan alt geçidi kullanabilrisiniz.

merkez garda da aynısı 2. peron banliyö peronu, merdivenle çıkıyorsunuz, (tüp geçit gibi üst geçit gibi bir yer var) sağ tarafı YHT sol tarafı eski gar.
eski gar alt geçidi filan yok artık.

merak edenler olabilir. @niye ama'nın dedigi gibi, banliyo treni gar duragina gelince yuruyen merdivenle bir ust kata cikiliyormus.

Bilgisayarda yaklaşık 15 senedir Apple kullanıyorum ve bence evet Windows amelelik.

Bilgisayar konusunda Apple gerçekten sorunsuz. Şu 15 senelik süreçte nerdeyse hiç sorun yaşamadığımı söyleyebilirim.

Telefonda Android kullanıyorum ama. Telefon konusunda bilgisayardaki kadar arayı açamıyor Apple.

Ama tabii ki 24 bin TL uçuk bir rakam, en üst donanım seviyelerini alıp son teknolojiyi yakalamaya çalışmak biraz müsriflik gibi geliyor bana.

Eger bilgisayarla is yaparak para kazaniyorsan windowz’un salakliklarina giden bos vaktini geri kazanacagindan parasini cikaran bir alet kendisi.

mac’in olayi budur: “just works”

En büyük hamallık linux asıl. Bir kur anlarsın.

Apple ürünleri gerçekten kaliteli ve çok güzel amma ve lakin çok pahalı. Aşırı pahalı. Öyle böyle değil.

Abartılıyor. Burda karşılaştırma yapılırken şöyle bir hata yapılıyor. Macbook'lar standart notebook'lar ile karşılaştırılıyor ve sanki hep daha iyiymiş gibi bir sonuç çıkıyor ortaya. Ama bir high-end notebook ile karşılaştırdığınızda aslında donanım kalitesi ve donanım stabilitesi olarak aynı fiyat bandındaki üründe macbook'lar biraz daha geride kalıyor.

Diğer taraftan windows / macOS karşılaştırması farklı bir kulvar. MacOS windows'a göre çok daha stabil evet, 1 ay bilgisayarı kapatmasan da birşey olmaz. Kullanım kolaylığı olarak ise hangisine alıştıysan o daha iyidir. Mesela Mac'te bir notepad++'ın olmayışı beni hep bir adım geri çekiyor. Bir başkası içinse mac'te olan ama windowsta olayam bir tool buna sebep olabilir.

Denk işleri yapabileceğin windows bilgisayar fiyatları da 15 bin civarında olduğu için mac alıcı buluyor. yoksa o kadar parası olan insanlar aptal değil.

pro olaylarına çok hakim değilim. MacBook Air kullanıyorum, parasına kesinlikle değiyor.

Vaktin kısıtlı, az zamanda çok iş yapman gerekiyorsa, o kazandığın vakit harcadığın paraya değiyorsa evet o parayı vermek değiyor. Evde Mac Pro'm var, ofiste ise Macbook 12 kullanıyorum (üçüncü mac'im). Zerre pişmanlık duymadım harcadığım paradan.

10 yildir aktif olarak hem macbook hem windows hem de linux kullaniyorum. ortalama bir kullanici icin cok bir olayi yok. ama development icin windows'tan daha rahat kesinlikle. bence en buyuk artisi unix tabanli olmasi ama linux'e gore UI/UX acisindan daha basarili olmasi. windows ve linux'un birlesimi gibi birsey. istedigin zaman terminal ortaminda akabiliyorsun, istedigin zaman grafik tabanli arayuzde takilabiliyorsun. klavyesi ve trackpad'i gercekten cok kullanisli. macbook disinda hicbir laptop klavyesinde adam akilli kod yazamadim. surekli bir typo vs. macbookta hic bakmadan yazabiliyorum. trackpad'in hassasligi, multi touch destegi vs. harika.

ama evde masaustunde windows kullaniyorum. gerektiginde kod da yaziyorum ama terminalde isim oldugunda windows'un komut satiri cok kotu. evet unix komutlarini yukleyebiliyorsun vs. ama bir unix ortami olmuyor maalesef. oyun oynamak, video izlemek icin vs windows daha iyi. bir de talasas'in dedigi gibi notepad++ gercekten harika. bunun bir mac muadilini bulamamk cok koyuyor.

windows stabil degil diyen de ne yaptigini bilmiyor demektir. benim windows 7/24 acik. guncellemeler disinda restart bile atmiyorum. her onune gelen uygulamayi, crack'i vs yuklemezsen windows da stabil.

ha kendime macbook alir miyim? zannetmiyorum. ama sirket tarafindan verilen bilgisayarlarda her zaman macbook tercih ediyorum. belki freelance calismaya baslarsam o zaman macbook alabilirim kendime.

+200 verip 3+1 alınacak sanırım

burada önemli olan ihtiyaç. çok çocuklu bir aile, veya sürekli kalmalı misafir gelen bir aile için 3+1 için ihtiyaçtır, ancak 3 kişilik bir aile için lükstür.

Toplamda 3 kişi kalacağız işte +200 veririz herkesin kişisel odası olur.

tek kisiysen gerek yok. 1den fazla kisi yasayacaksa 200tl bir sey degil, fazla oda rahatlik demek. Ama toplam metrekare de daha fazla mi olacak? Hemen hemen ayni metrekare ise odalar kuculecek, hic gerek yok. Genis oda rahatliktir.

2+1 gayet yeterli. bir de o kullanmayacağınız odayı ısıtıp temizlemek ile uğraşacaksınız. hiç gerek yok.

Ev arkadaşlığı gibi bir durum var ise +200 daha verip herkesin kişisel odası olması en iyisidir. Birinin yatmak istediği saatte diğeri oturmak ister vs vs. Hiç gerek yok. Eğer imkan var ise ver +200. Rahat rahat yaşa. Çünkü aynı evde en yakın arkadaş bile olsa bir süre sonra bazı şeyler insana batabiliyor.

Ev arkadaşlığı durumu var ise ve 200 tl kişi başı değil totale vuruyorsa tabii ki alın.

Vallahi doğru diyorsunuz. +200den birşey olmaz. Sigara yok alkol var. Olsun yine de bir şekilde o 200 çıkar.

Metre karede artacak bu arada tabii ki.

Bir yanımızı kapıda bırakıp içeri gidereceğiz ne yapalım.

Emeğine sağlık, selam ve dua ile.

hocam 1 fazla odaya ihtiyacın yoksa, 100 lira 50 lira fark etmez. Büyük eve bakması da zor. O nedenle ihtiyacına göre karar ver. dafuq+1

3 kişiyseniz aile değilseniz küçük odayı kim alacak derdi oluyor. 3 oda eşitse ok. Bi de evde 1 tuvalet/banyo varsa değil 3+1 5+1 olsa fark etmez. Dert olur.

3 kişi kalacaksınız kesinlikle 3+1.kendinize de salonda kalana da eziyet olacak aksi halde.

Dostum o zaman dusunmen bile gereksiz 1 oda fazla olan her turlu mantikli bence.
Buyuk ev dert olur kismina katiltmyorum, artilari eksilerinden daha fazla. Kucuk ev dert asil. Esyani koyacak yer bulamazsin, kitaplikti dolapti derken ortada adim atacak yer kalmaz. Hosuna giden bir sus esyasini bile alip koymak dert olur yeri gelir de.

2+1 satın almak yerine 200.000 lira fark verip 3+1 mi satın alacaksınız?

yoksa 2+1 kiralamak yerine 200 lira fark verip 3+1 mi kiralayacaksınız?

yani satın alma mı, kiralama mı? soruda "ALIRIM öyle değil mi çocuklar" demişsiniz, o yüzden emin olamadım.

satın alıyorsanız 1 oda için +200.000 verilmez.

Kiralık kiprit çöpü kiralık.

kiralıksa, kalacak olan 3 kişiden ikisi çift değilse (yani anne baba çocuk gibi bir üçleme sözkonusu değilse) 3 arklı kişiye 200 lira verip 3 oda tutmak mantıklı.

bütçe sıkıntı ise, 2+1'lerin de bir odası ebeveyn odası olur, büyük olur. ha çift kişilik yatak koyup koyun koyuna yatmazsınız elbet ama bir duvara bir yatak, bir duvara başka yatak, 2 kişilik yurt odası modeli de kalınabilir. eğer kişiler oda paylaşmayı dert etmiyorsa.

üçüncü kişi salonda yatacaksa o eziyet olur, o zaman biraz sıkıp 200 lirayı mutlaka verin.

eğer uzun süre kullanacaksan, acetaminophen +1

Dort cilt sert kapak kitap yaptir bence.

kaliteli bi fotokopicide iki cilt spiralli yaptır bence. bizim slaytları fotokopicimiz fasikül halinde satıyor spiralli şekilde. 450-500 sayfalık kocaman fasiküller ama spiral olunca çok rahat oluyor. Hatta normal bi kitabı bile gidip iki cilde bölüp spirallettim geçen çalışması kolay olsun diye.

Ben boyle buyuk ciktilarda bir yaprak 4 sayfa ya da A5'e cikti aliyorum. Hem tasimasi kolay hem de yari fiyati oluyor.

hocam 1900 sayfa 850 yaprak eder. bunları eğer uzun süre kullanacaksanız, 250*2 yaprak a5 cilt yaptırabilirsiniz. Yok çok sık kullanmayacaksanız, ısıl cilt de işinizi görür.

İade faturası isterler

iade faturası isterler ama öyle çok uğraştıran bir şey değil.

aldığınız ürünü aynı fiyattan aldığınız şirkete fatura kesiyorsunuz. iade faturası olduğunu belirtiyorsunuz o kadar.

şahıs işletmeleri zaten vergi numarası değil tc kimlik numarası kullanır. yani şahıs işletmesini falan hiç karıştırmadan kardeşin isim ve tc'si ile telefon alıp işletmesinde kullanabilirsiniz. vergi dairesi falan da yazmayıversin, çok şart değil.

yani şahıs işletmesi için, şahıs adı ve tc'si ile alınan faturayı rahatlıkla kullanabilir o firma.

iade faturasına falan da gerek olmaz. olası iade durumunda "ne şirketi, ne faturası yahu, ben nihai tüketiciyim" diyebilirsiniz.

kaldı ki iade faturası kesmek de çok komplike bir işlem değil.

şahıs adına alıp normal fatura kestirirseniz, şahıs işletmelerinde gider olarak kullanılabiliyor.

şahıs adına kesilen faturada siz bunu söylemedikçe iade faturası falan istemez kimse.

Şu an 5.5 faiz veriyor görünüyor. Belli miktara kadar devlet güvencesinde oluyor paran.

peki acaba bir bankanin sağlık durumunu, batip batmamakta olduğunu nereden göreüp öğrenebiliriz acaba?

100 bin TL'ye kadar olan bütün mevduatınız TMSF güvencesi altında oluyor. Yani şu anki kurla konuşursak 18 bin dolar civarında para yatırırsanız banka batsa da kaçsa da devlet size parayı geri ödeyecektir. Ama devamında garanti yok.

Ayrıca o oran aylık değil, yıllık faiz oranı.

Mesaj attim

şunu da unutmamak lazım, banka batsa ve 100 bin liranızı alabilecek olsanız bile devlet size 100 bin liranızı ödeyene kadar para zaten yarı değerini kaybedecektir. yani sizin 3 sene sonra alacağınız 100 bin bugünün 50-60 bini olacaktır.

hocam o oranlar aylık değil, yıllık. aylık 6.5 türk lirasında bile yok. varsa da uzak durun, muhtemelen tefeci faizidir.

Neden uyumayasın ki? Hayırlı olsun bu aradax güzel günlerle büyüsün :)

Az dinlen refakatçının dinç olanı makbul.
Hayırlı olsun :)

siz uyurken bebek aglayabilir. sikintisi olabilir. allah korusun, nefes alma sikintisi olabilir.
ucunuzden birinin ayik kalmasi daha makbul zannimca.
digerleri dinlenir, zaten bebis meme isteyince baba yahut siz besleyemezsiniz (biberonla beslenmiyorsa) bu durumda annenin uykusu daha az ve hafif olacak zaten.

alla hayirli gunlerini gormek nasip etsin.

Biz 1 ay uyumamıştık hep birisi beklemişti.

Uyu uyu. Bişey olmaz.

Çirkin ama güzellierden

Beni etkileyebilen.

Zeki ve akıllı.

Hepsinden

Bol kot pantul giyenlerden

mkayaj yapmayan, vicdanli, akilli, insan gibi sinsi olacagina hayvan gibi ahlakli olan

kıvırcık

Güzel kadınlardan?

Eglenceli, muhabbeti iyi, burc makyaj moda kadinsal seyler konuşabileceğim

Sanat sever olanlar
Göz altı torbası olanlar
Burnuyla dudağı arasındaki mesafe kısa olanlar
Şaplağı vurunca ses getirenler
Boynuna collar takanlar
Üst dudağı alt dudağından daha önde olanlar
Çok süslü olmayanlar
Hoşgörüyü benimsemiş olanlar
Mümkünse bel oyuntusu olanlar
Gözleri ela olup belki biraz şehla olanlar
Güzelliği gözüme değil de kalbime hitap edenler
Sabah uyanınca ensesi bahar kokanlar
Sırnaşmayı sevenler
Çok üşüyen (ben yaz kış sıcağımdır)
Genelde tabağını bitiremeyenler (ben yerim)
Falanlar filanlar...

özgüvenli, kendinden emin, ne istediğini ve istemediğini bilen, benden çok şey bilen, şuh.

kafası çalışan versiyonundan.

bana güzel gelmesi koşuluyla ergen kızlar gibi cep telefonuyla kafayı bozmamış, küfür etmeyen, dedikodu yapmayan, bebek taklidinden uzak, temiz, akıllı, erdemli...

Hafif tombiş olup dar giyinenlerden.

Olgun, 35-40 yaş civarında ve iyi bir karaktere sahip olanlardan. Fakat yaş neredeyse 22, dolayısıyla sadece iç etkide hayallerde kalacak bir durum.

Tatli

fiziksel olarak: minyon ve güzelden ziyade tatlı bir görünüme sahip kadınlar genelde ilgimi çekiyor. daha özel olarak da kumral ten rengi.

Karaktersel olarak: anaç,feminen,paylaşımcı(özellikle manevi anlamda),yerine göre doğru davranışları sergilemesini bilen.

nefes alanlardan.

Huzur veren. Artık tek kriterim bu. Başka bi şey istemem

karizmatik kadınlardan hoşlanıyorum.

Guzel olanlardan. Guzelse kesin etkilenirim.

Beraber saatlerce oturup denizi izleyebileceğim kadınlara bayılıyorum.

aklı başında, yaşadığı yıla kadar birşeyler başarabilmiş

çekici ve güzel olur mu ki? genelde çekici ve güzel kadınlar bunu farkettiklerinde bunun üzerine yaslanıp kendilerinin üzerine hiiç bişi koymaya gerek olmadığını düşünüyolar

zeki, tutarlı olan ve bencil olmayan
bu üç özelliği aynı anda sağlayan biri kalmadı günümüzde.

Böyle

www.instagram.com

kibar ve hanımefendi

Natalie Portman, Gal Gadot. Gibisi yok. Onlardan etkileniyorum.

kaküllü ve minyon.

Ataturk olmedi,yuregimde yasiyor.

o değil, başka bir şeydi.

nasıl söylerim, öldüğünü nasıl

Tren.
Anadolu medeniyetleri müzesi

not: araba ile gitseniz dahi, daha yakın bir yere bırakma imkanınız çok düşük.

anıtkabir civarında oturuyorum. her bayram burası aşırı kalabalık olur. geçen 29 ekimde ana baba günüydü buralar. gerçi o gün konser etkinliği de vardı anıtkabirin hemen aşağısında. arabaları yollara vs park eder insanlar. sokaklarda apartman önlerinde iğne atacak yer olmaz. yer bulmanız şansa bağlı ama çok kolay değil.

anıtkabirden sonra gezelim derseniz de araba olsa iyi olur bi yandan. durum böyle.

Beni Ankara'da en çok etkileyen yerler;
-Anıtkabir (buraya bir günümüz gitmişti ama şehri bilmediğimiz için, doğru rota ile bence her yer görülebilir Ankara'nın raylı sistemine hayran kalmıştım)
-Ulucanlar Cezaevi Müzesi
-Anadolu Medeniyetleri Müzesi

ankara'ya araçla gelebilirsiniz; ancak Anıtkabir civari kalabailik olur. Aracı metro güzergahında bir yere park ederek Anıtkabir'e ulaşabilirsiniz.

Kale ve Anadolu Medeniyetleri müzesi ek olarak gezilebilir.

Hafta içi normal günlerde içine sivil araçla girilebiliyor. Pazar gününü bilemedim. Bence yukarıdaki tavsiyeleri dinlemelisin

salon doğtaş'tan, çalışma odamdaki üçlüyü de seray'dan.

Eğer bütçen fazla ise Masko , değil ise Avcılardaki Pelikan alışveriş merkezi sonrasında sağlı sollu birsürü mobilya mağzası var.Çok daha uygun fiyatlı.
Ben Avcılar'dan almıştım tavisye ederim.

kadıköyde iki mobilyacı vardı. gittik, istediğimiz türde mobilyaları anlattık, ölçülerini verdik, kumaşlarını seçtik, yaptırdık. ucuza da geldi.

Moda life. Sonra bütün salonu değiştirdik, ama yemek masasını o kadar sevdik ki, o bizimle kaldı.

oturma ve salon grubunun tamamı enzadan aldık. yatak bazası da enzadan. hepsinden çok memnunum.

Koltuk takımı enza home
Yemek masası+ tv ünitesi ider

Maskoya gidin, bütün mobilyacıları bir arada bulursunuz. Ben öyle yaptım.

Modoko'ya gitmiştik. Orada Kelebek Mobilya'dan aldık hepsini. Diğer markaların da yerleri var. Diğer yakada da Masko'ya bakabilirsiniz.

salon oturma odası ve yatak odasını dogtastan aldım.

bana bu modeli çok dayanıklı gibi gelmedi. sabah trendyoldan bakmıştım indirimliymiş 3lü seti bence daha avantajlı ve dayanıklı gibi geldi.

www.trendyol.com

sert kabuklulardan alsanız daha çok işinize yaramaz mı?

@zipf: hocam içgüdülerim sert malzemenin kırılacağını, fakat yumuşak malzemenin esneyip dayanacağını söylüyor. Hele ki fiber...

istediğiniz valizi alın ama gittigidiyor sitesinden almayın..
en ufak bir sorunda karşınızda sorunları çözecek birilerini bulamıyorsunuz..

ne demek istediğimi anlamak için sözlükteki (bkz: gittigidiyor) başlığına bakabilirsiniz..

valla beyaz eşyalar içinde en sevdiğim alet olaiblir kurutma makinası
çok memnunuz.

kurutma makinası harika süper şahane enfes bir şey

Çamaşırların yıkama talimatlarını okurum genelde, havlular dışında hiçbiri kurutma makinesine izin vermiyor. O yüzden çok işlevsel mi emin değilim.

Çamaşırları yıprattığı kesin. Ben havlu, bornoz ve nevresimler dışında kullanmıyorum.

Yaklaşık iki senedir kurutma makinası kullanıyorum. Hakikaten büyük rahatlık. Sadece kurutma değil kuru temizleme ya da giysi havalandırma yapabiliyor olması da çok güzel bir şey. Kedi tüyü gibi minnak şeyleri toplaması alerjisi olanlar için ideal. Ama bence kullanırken giysilere zarar verebiliyor. O sebeple ben gömlekleri ve pantolonları askıda kurutuyorum.

peki kullananlar memnun olduklari markayi da belirtebilirler mu acaba? alirken neye dikkat etmeliyiz?

bosch marka aldık biz çamaşır makinası da bosch idi ancak aynı marka olursa üst üste kurmayı kabul ediyor servis.

kapağının camlı olmasına falan gerek yok kurutuyor işte inanmayacan mı sanki görmesen, ama çamaşır yıkama makinesi ile aynı kg kapasiteli olsun kurutma hemen bitmiyor iki parçada kurutmak falan zorunda kalma.

kurutma makinesi çalışan-çalışmayan insan için büyük nimet. fakat mümkünse en çok tasarruflu olan modeli seçilmeli çünkü en az 2 saat sürüyor yoğuşmalılar.

Bosch kullanıyoruz 2 senedir çok memnunuz. Bütün kıyafetleri atıyorum yıpranma vs hiçbir şey yapmadı.

Eğer çamaşır makineniz çok yeni değilse ikisi bir arada olan bir makina alın, hem yer tasarrufu yaparsınız hem de çamaşırı çıkar öbürüne koy derdi olmaz.

5 yıldır kullanıyorum. Arçelik’in en ucuz modelini almıştık. O kadar memnunum ki, anlatamam. Neredeyse bütün çamaşırları makinada kurutuyoruz.

Önerim, kolay kırışan çamaşırları ve narin şeyleri ayrıca narin programda kurutmanız. battaniye, yorgan, gömlek, pantolon ne varsa makinada kuruyor. bir tek yünlüler, trikolar gibi hassas olanları ayrı kurutuyoruz.

5 yildir kullaniyorum bosh marka.
nevresim, pijama, tisort, pamuklu, elyaf yorgan, yastik, battaniye, polar, mont, kus tuyu mont/yorgan atiyorum. gomlekleri ve kotlari utu kuruluguna kadar kurutup askiya cikartiyorum. boylelikle daha cabuk kuruyor.
eger ki birseyin atilip atilmayacagindan emin olamiyorsam once utu kuruluguna kadar calistiyorum. baktim bisey olmuyor gozumu karartip devam ediyorum :)

cok kirisik cikiyor derseniz sicakken cikarip askiya astiginizda utulenmis gibi oluyor.

yer probleminiz yoksa ikisi bir arada almanizi tavsiye etmem. onlar 8 kilo yikama 5 kilo kurutma yapiyor. dolap icine konulacaksa sorun oluyor falan filan. ayrica kurutma uzun suruyor camasir makinesini de mesgul ediyorsunuz o surede.
mesela ben siyahlar ve digerleri olarak yikarim camasirlari. iki camasir bittikten sonra hepsini birlikte kurutmaya atiyorum. sonra baska bir sey yikanirken onlar coktan kurumus oluyor.

alirken bence kendini temizleme temizleme ozellikli olani alin. (bosh'un self cleaning olani var) boylece kapak ac, temizle falan olmuyor. (icindeki filtremsi seyden ayri, alt tarafta bisi) filtrenin alamadigini suyun icine gonderiyor.

velhasil, kurutma guzel bir sey. evdeki en sevdigim beyaz esya.

Xps'in hangi konfigürasyonunu almayı düşünüyorsun?

www.hepsiburada.com

Mac ile diğerlerinin karşılaştırması hep elma ile armut karşılaştırması gibi ehe.

Air speclerine baktım max alabileceğin 8gb ram, 256 ssd, i5 işlemci. XPS yakın fiyata 2 katını veriyor. Artık alacağın hiçbir bilgisayar 10 yıl yaşamayacak bunu da aklının bir köşesine yaz.

Gidip ikisini de denemeden kör alım yapma. Çok para vereceksin.

macbook air'de 16gb ram seçeneği var.

Evet varmış. İleride mac, iphone, ipad uygulaması geliştirmek istersen macos'a mecbursun ama yanına boot camp ile windows da kurabilirsin. Bu da bir alternatif. İkisi bir yerde.

Dell'in evde servis hizmeti var çok avantajlı.

Air yerine pro neden düşünmüyorsun?

az biraz oyun derken ne oynuyorsunuz? oynadığınız oyunların macos uyumluluğu var mı yok kontrol edin. kod yazmak için macbook air. zuckerberg bile air kullanıyordu :)

arada bir wow oynuyordum ama öyle çok hardcore değil.

air kullanan biri olarak xps diyorum.
air internet ve office dosyaları için dizayn edilmiş bir bilgisayar. daha fazlasını yapmaya kalkınca sorun yaşıyorsunuz. mesela bir program kullanmanız lazım mac versiyonu yok. birşey editleyeceksiniz illa full lisans almanız gerekli. ekran kartı kısmen düşük olduğu için 2010 ve öncesi oyunları belki çalıştırır o da oyunu yine full lisans almanız şartı ile.
peki ben niye kullanıyorum? müşteriye gidince güzel oluyor iş bilgisayarı yani. başka bir levono bilgisayarım daha var. diğer işlerde onu kullanıyorum.

Air kullanan biri olarak dell diyorum. Az biraz oyun degil hic oyun oynayamiyorsunuz bu arada. Aninda alev topu oluyor. Cok fazla programda uyumsuzluk var muhendislik icin. Bi “diger” klasorunu temizlemek bile dert. Windows’un gozunu seveyim.

9 yillik vaio'dan macbook'a gectim. pisman degilim.

(dell xps 15 bakmistim o donem. canli olarak inceleyince cok begenmemistim. 2 sene once fan sorunu vardi bir de. 2 yildir macbook'ta fan sesi duymadim, belki de yoktur.)

@brkylmz canlı olarak inceleyince nesini beğenmemiştin?

alacagim donem 15 inch touchbar'li macbookla kafa kafayaydi fiyatlari. uzun donem kullanim ve stabilite acisindan test etmem mumkun degildi ama baya uzun incelemistim. touchpad hissiyati-kasada kullanilan materyal falan fotograflardaki gibi gelmemisti. okuz parasi verip almak icime sinmedi ki o zamana kadar kesin kararimi vermistim xps icin. macbook'a dokununca aha budur demistim :)

youtube'dan bir sürü video izledim ben de şimdi. gerçekten de malzeme kalitesi baya kötü duruyor. macbooklarınki bir başka.
air değil de proya mı yönelsem acaba?

abi ne mac i ya
al xps bas
mac kullanmadıysan alısamazsin
windows ta 10 sn de cozdugun bir şeyi mac te cozemezsin
her turlu program oyun vs. akarsın

he bence para harcama
eski pc ye ssd al
temizlet
pili degistir kullan

Darkrocq’a cok katildim.

4 yil Macbook Pro ve 4 yil da Macbook Air kullanmis biri olarak cok memnunum. Iyi ki Windozdan kurtulmusum.

Bu arada ilk Macbook Pro su an yaklasik 8 yasinda ve hayatina devam ediyor, sikintisi yok.

Ofiste XPS 13 ve 15 kullanan arkadaslar var, memnun kalmayip degistirdiler zamanla. Zaten cihazlar fiziksel olarak o kadar saglam degiller.

MacBook Air.

Birinci senemi devirdim, kurulum falan yapmadım, ofis ve browser ağırlıklı kullanıyorum. Şimdiye kadar bir yanlışı olmadı.

toyota corolla 1.6 132 atmosferik motor taksicilerin bir numaralı tercihi. bütün taksiciler yanılıyor olamaz...

5 bin km yapıyosan yıllık sen 3-4 senede anca amorti edersin tüpün maliyetini. En az 2500 tüp e 500 de tadilat muayene felan 3000 e tüp taktırdın. Taktırmasan ve 100 km de corollan 8 litre yaksa yılda 400 litre kullanacaksın ve buda 2800 tl ye denk geliyor. Genelde tüpte 1.2 ile çarpılır tüketim yani 8 litre tüketen araç 10 litre lpg yakar ki bu iyi ihtimal tüp le (3,50 tl den hesapladım) 1750 tl yapacak yani yılda 1000 tl kurtaracaksın ve 4. Yılına girdiğinde anca amorti etmiş olacaksın ve her yıl 1000 tl kara geçeceksin... şimdi bu 1000 tl için değermi tüp taktırıp olası sorunlarla cartla curtla uğraşmaya sen düşün. Ki belki tüpte 12 litre yakacan o zaman amorti süren dahada uzar...

Ek olarak turbo bitmez delinir ya da palleri kırılabilir, insan gibi sürülürse her ikiside olmaz (5 senedir hem turbolu hem superchargerlı 1.4 tsi 180 beygirlik araba sürüyorum turboyla ilgili herhangi bir sorun yaşamadım) edit: arabam 66.000 km de
Turbolu araca lpg çok zor ve maliyet çok çok yüksek

Turbo, düşük hacimde ve düşük devirde yüksek tork sağlıyor. Benzinli motorlar yapısı gereği düşük devirde cansız oluyorlar. Düşük devirde cansız olan araç yüksek devirde gücünü bulduğu için yakıt tüketimini artırıyor. Turbo bu cansızlığı hissettirmiyor.

Kısacası turbonun:

Avantajları: Yakıt tüketimi ve performans
Dezavantajları: Daha hassas motor(kısmen), LPG uyum sorunları.

Benim 1.4 turbolu aracım var (lpgli). Aynı aracın 1.6 atmosferik modeli de var. Benim aracım 1.6 atmosferikten daha az yakıyor ve daha canlı. Ama 80 bin'de turbosu arızalandı ve 3 bin civarında bir masrafı çıktı.

Tercih senin.

Downsized araçlar ekonomik sürüş tarzında aynı güç ve ağırlıktaki atmosferik araçlardan daha az yakıt tüketiyor genelde.

E tapagaz gitmeyeceğine göre evet turbolu olan daha az yakacak, bastığında da gitmeyi ihmal etmeyecek.

Tek dezavantajı bakım maliyeti. Turbo değişimi falan büyük para. Gerçi Türkiye'de işçilik maliyeti ucuz diye turbonun kendi parasına yakın ücret ödüyorsun halloluyor.

Öte yandan atmosferik araç daha az stres altında çalıştığı için teorik olarak daha yüksek km yapması beklenir. Biri düzgün bakar ve kullanırsan 350 bine kadar kompresyon düşürmez öbürü belki 550 600 bin yapar.

3. viteste yokuş çıkıyosun, atmosferikte 2. vitese atarsın, turboda yokuş bittiginde 5. vitestesindir...

iki hafta önce lastikçi arkadaş benim atmosferik 120bg lik arabayı sürdü, "turboyuda ne abartıyorlar bir farkı yok" dedi. çok da şeyapmamak lazıjm. 100km hızlanmaları aynı, adam gelmiş yokuş sonu 5. vitesde çıkarsın diyo, te allam.

turbolu nispeten daha az yakıyor, lpg uyumu daha az, atmosferik+lpg iyidir, turbo masrafı daha yüksek olur.
özellikle toyota-honda gibi motor sorunsuzluğunda kendini ispatlamış bir markadan alacaksanız, atmosferik motorlar gayet yeterli. auris 2013 1,6 kullanıyorum, dediğiniz motordan var. spor otomobil gibi uçup kaçmıyor tabii, ancak performansından gayet memnunum. yakıt tüketimi kullanıma göre değişiyor elbet, istanbul içinde 6,5 lt ortalamayla kullanıyorum, şehirler arası düşüyor.
sizin yapacağınız kilometreler ile lpg'nin pek bir avantajı yok açıkçası.

toyota motoru tüp ile en uyumlu araçlardan diye biliyorum. Bence direk al bayiden tüp taktır en az 10 yıl sorunsuz bin. her ne kadar turbolu araçlar az yaksa da motor hacmi küçük olduğundan biraz agresif kullanımda tüketimi artıyor.

yıllarca satmıycam binicem dersen atmosferik motorlular daha güvenilirdir

Yıllarca satmayacağın bir benzinli araç yok. 5-10 sene içinde ortalık elektrikli araba kaynayacak.

www.boomeranggmail.com

outlook kullanirsaniz "options" sekmesinden "delay delivery" ayarlari ile yapabilirsiniz.

gmail için Delay send var, kurup kullanabilirsiniz.

boomerang güvenli olmadığı için safari tarafından engelleniyor, muhtemelen birçok sebebi olabilir.

mümkündür niye olmasın. en fazla bi şişe su parası alırlar heralde.

Starbucks müşteri memnuniyeti konusunda baya başarili bir firma. Şu ana kadar gördüğüm (genel olarak konuşuyorum) en kibar ve yardımsever çalışanlar hep Starbucks'ta. Hiç sorun olmadan alabilirsin

kibarca soylersen bedavaya alirsin

her gün alıyorum kendi bardaklarında

Yeğenime mama yapmak için almıştım, hiç sorun etmediler sıraya da girmedim.

kahve aldıktan sonra plastik bardakta buzlu su alıyorum genelde suyu kapalı şişe alırsan 3 tl sanırım. Bardakta bedava :D Muhtemelen bedavaya alırsın..

herkese detaylı yanıtlar için teşekkürler. Ben kendime kahve alacağım ancak arkadaşıma bitki çayı yapmak istiyorum ve starbucks'ta oturuyor olacağız. O nedenle sormak istedim, yarın kahvenin yanında ayrıca sıcak su da isteyeceğim sağolun :)

Benim arkadasim yaninda termos tasiyor gittigi her cafede dolduruyor:)

sıcak su torbası doldurtmuşluğum var.

tankere sıcak su basmışlığım var.

ben hep görüyorum bedava su alıyorlar bardakla. şişede 4 lira ama bi soğuk su alabilir miyim diyorlar veriyorlar valla.

starbucks gerçekten müşteri memnuniyeti konusuna dikkat eden bir firma sorun etmeden vereceklerdir.

defalarca aldım, para falan istemiyorlar.

kanun değişene kadar.

Arkadaş sallamis.1 Aralık'ta bitecek.

1 aralıkta bitiyor ama şunu soracaktım ben de, acaba şuan açılan bir vadeli hesap yüzde 5 mi kesilir yoksa aralık ayı içinde biteceği için yüzde 15 mi kesilir acaba?

Batıkent, ama aradığınız mükemmel nezihlik bu semtte mi bilemem. Batıkent genelde dublex dairelerin yer aldığı bir semt olarak bilinse de birkaç villa da var

www.sahibinden.com

hocam sıralı tam listesini yazıyorum;

1- Batıkent, botanik metro durağı ile yeni hipodrom arasında kalan bölge. geniş bahçeli villalar var, 1 milyon civarına bulursunuz.
2- Eryaman, mavi ladin sitesi ve çevresi.
3- incek, tek yapı Koop. 900 civarına vardı en son.
4- yaşamkent, Eskişehir yolu girişinden ara yola girin, mesa yonca tarafına çıkarken sağınızda kalan bir site var. biraz eski ama gayet ferah ve nezih bir sitedir.
5- doğu yakası isterseniz hasanoğlan tarafında hakimler savcılar sitesi. yeri kötü, ama hayatınız o tarafta kurulu ise neredeyse tek tercih.
6- Gölbaşı. önereceğim hiçbir yer yok, ama bir sürü villa bulursunuz. evler genelde iyi, ama çevre genelde vasat.

1m istediğiniz özellikler için az ama ben tercihimi Eryaman’dan yana kullanırdım.

cayyolu2, turkkonut diyorum, bu aralar ankara'da villa bakan bir insan olarak, kesinlikle fiyat performans acisindan guzel, nezih, sonradan gorme insan sayisi oldukca az, batikent mavi beyaz yakali karisik ama parasi olan, eryaman incek yasamkent falan buralar da sonradan gorme miktari daha yuksek, daha cok yatirim gozeterek alinmis yerler, zaten ev fotograflarina bakin, hangilerinde kutuphane var, dunyanin cesitli yerlerinden toplanmis sanat eserleri var, hangileri zengin bir gecekondu ortaya cikiyor.

4.5 ideal. iyi dayanmıs emektar. ama 5-6-7 devirenler de var.

orta ve orta alt segment için iyi bir süre 4,5 yıl.

pili değiştirebilirsin. cpu-gpu genelde anakarta lehimli olduğundan cihazın ömrünü belirleyici faktörler bunların hızı-gücü olacaktır. günlük bilgisayarın için 4-5 yıl normaldir. taşınabilir olmayanlar içinse upgrade olabilidiği için 8-10 yıl idare edebilir fakat yaktığı elektrik bile emekliye ayırmak için yeterli bir sebep haline geliyor bu kadar zaman sonra.

şu an kullandığım laptop 6 yıllık. En az 2-3 gider gibi görünüyor.

5 sene normal. thinkpad ve apple'in 10 sene gittigini gordum. bence bir solid state al, 1-2 sene daha idare et.

2014 model macbook pro'm daha yeni gibi. daha önce 2011 model macbook pro'm vardı. bir nedenle içini açıp ekrana giden çipi yaktığım için elime almasaydım hala kullanıyor olurdum. samsung için sanırım 4-5 sene iyidir.

Bir iki ay sonra kullandığım laptop 7 yıllık olacak, alırken de üstün özelliklerde almamıştım. Ciddi ekonomik bir cihazdı zamanına göre.

Bu sene SSD taktım müthiş fark etti, 2 sene önce kadar pili tırtlamıştı muadil pil aldım. İki kere de içini açıp fanını temizledim, macunu yeniledim.

Dışardan bir etken olmazsa daha kullanırım inşaallah. Birşeyleri uzun süre kullanabiliyor olmak, saklamak bana ayrı bir zevk veriyor.

bilgisayarların özellikleri bu konuda çok önemli.
şu an kullandığım makine
16gb ram
250 gb ssd
i7- 6600u - 2,60 ghz işlemci.

yaklaşık 3 yıllık makine. en az 3 sene daha randımanlı kullanırım ben bunu.

ben senin yerinde olsam mevcut bilgisayarın oluru var mıdır onu incelerdim.

Ne amaçlı kullandığın daha önemli. Benimki 2012 model. 6.5 yıl oldu.

2. Nesil i7 işlemci ve 8 Gb rami var. Bir de 2011'den kalma ssd de taktım. Oyun oynamıyorum. Yeni bilgisayar alsam bundan farklı bir performans vermeyecek.

Bir tek ekranda bir yerde piksel yanması var. İlerki vadede hd panel taktırmayı düşünüyorum takılıyorsa o kadar.

Edit: 18 haziran 2012'de almışım. 6.5 sene olmuş. Ofis kullanımı için kullanıyorsan bence gereksiz bir harcama olmuş. Ben benimkini değiştirmeyi düşünmüyorum.

5 yıl iyidir.

yıl 2018 olmuş hala her yerde birileri gasp ediliyor ve tacize uğruyor. insanların kendini savunması lazım.

Katılıyorum hocam. Bunlar gariban sosyetikler. Parası olanlar çocuklarını baleye, latin danslarına vs. yolluyor ama bu garibanlar ortamlarda “bizim çocukta hiperaktif, doktor bir etkinlikle meşgul olsun dedi, biz de karateye gönderiyoruz” demek için gönderiyor.

Tabii bunlar benim fikirlerim.

sadece karete ogrensinler diye diil, sosyallessinler - spor yapmis olsunlar diye de gidiyo o cocuklar kareteye. biraksan hepsi tablet, telefon.

Niye saçma olsun ki? Bu tür sporlar sadece "dövüş" öğrensinler diye değil, sosyalleşsinler, spor yapsınlar, disiplinli bireyler olsunlar diye var. Okuldan eve, evden okula giden ve en büyük aktivitesi evde bilgisayar oynamak olan çocuklardan bin kat iyidir.

Benim cocugum olsa aklima bile gelmezdi ama ulkede cocuguyla hic ilgilenmeyen milyonlarca aile varken cocugunu kursa gonderen aile bana digerlerinden iyi geliyor. Karateye giden cocuk siddete egilimli olur mu bilmem ama aile ilgisinin onu ileriye tasiyacagini dusunuyorum.

Hitori +1

konu 2018 2028 değil. çocuk evde oturup pc tlf başına gömüleceğine orda ruhen ve fiziken disiplini öğreniyor. sosyalleşiyor. sabrı öğreniyor. konunun yarısı karateyse yarısı da bu kısmı. biz çocukken sabahtan akşama günde 10-15 saat top oynardık. konu orda topu tekmelemek değildi. kavga etmesini, yeri gelince susmasını, posta koymasını... her şeyi öğreniyorduk. oyun oynamak zaten gerçek hayatın bir simulasyonu.

2018 ile ne alakası var bilmem kaç yüzyıllık spor bunlar :) siz hangi sporları yapıyorsunuz merak.ettim

Vücuda esneklik dinçlik kazandıran özgüven veren zihni açan faaliyetler yıl 2018 olmuş diye küçümsediğiniz seyler

Muay Thai ile ilgileniyorum. Bir adet çocuk ve çokça ergen çalıştığım GYM'de çalışıyor. Neden saçma olsun ki? Saydıklarının hepsi dayanıklılık temelli sporlar.

Sacma bence de.

Kafa göz yarmalı şeylere karşıyım. Aikido, karate gibi Doğu Asya kökenlilerde kafa göz kırma, kan dökme olmuyor diye biliyorum en azından spor müsabakalarında. Hem bunların bi' felsefesi de oluyor. Boks, MMA gibi şeylerinse allah belasını versin, yetkim olsa yeryüzünden hatta arşivlerden silerim bunlarla ilgili şeyleri. 2 adam birbirinin ağzını burnunu kırıp, ellerine veriyor milyonlar da bunu zevkle izliyor, çok saçma buluyorum. Ayrıca hiç insani de değil.

Sosyalleşme en temel amaç, şimdiki bebeler embesil gibi yetişiyor saçma sapan hareketler, şımarık tavırlar, sosyal anlamda çok eksikler çünkü çıkıp misket oynayan çocuk mu var, mahalle maçı yapan çocuk mu var, gitsin karateye özgüveni olur en azından çocukluktan bunu kazanmak çok önemli çünkü hayatı boyunca karakter gelişimini etkileyecek en basitinden.

31 yaşındayım iki senedir düzenli Boks dersine gidiyorum hayatımda daha önce bu kadar uzun süre düzenli spor yapmadım. Sürekli masa başı çalıştığım ve 50 yaşına geldiğimde sağımda solumda fıtık olmaması için başladım. Şu an ki pişmanlığım küçüklükten başlamamış olmak. İnsanlar filmlerdeki gibi pata küte birbirine girmiyor, korunarak çalıştırılıyor. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın, bu disiplinlerin 2018'le ne ilgisi var anlamış değilim..

Artıları;
- Sosyalleşmek, vücudunu bilinçli kullanmayı öğrenmek, gerçek bir kavganın ne kadar yıkıcı olduğunu görüp mümkün olduğu kadar uzak kalmaya çalışmak(sokakta ve trafikte özellikle), nefesi doğru kullanmayı öğrenmek, stres atacak bir yol bulmak, kendini savunmak

Eksileri;
- Bilinçsiz hocalar, "hem para veriyorsun hem dayak yiyorsun ekikiki ekiki" minvalinde ki insanlardan gına gelmesi

Senin cok sacma dusundugunu dusunuyorum:)
Yil 2018 olmasiyla nasil bir baglantisi var anlamadim. Karate kuflendi mi?
Spor yapıyor cocuklar iste. PC basina kok salip online oyun mu oynasinlar? Gayet guzel bir aktivite.


Yil 2018 olmus futbol oynuyorlar?

Şu yaşımda benim bile gidesim var. Ficuda iyi gelir güç kazanır. Hantal olmak daha mı iyi?

yıl 2018 olmuş hala sporun demodesi olacağını düşünenler var.

ben de futbolu anlamıyorum, yani hala 1 top peşinde 22 kişi. ne gerek var di mi? bayağı abes bence.

Ben seneye yazdıracağım. Kız çocuğu her halukarda öğrensin, erkek çocuk zaten okulda bin türlü bulling ile uğraşıyor. Şart yani...

karete dediğin 1000 yıllık spor. neden abes olsun, anlamadım. çocuk dediğin her tür spora gönderilebilir. yakında ne varsa, bütçe neye yetiyorsa, ilgisi neye varsa ona gönderilir.

gayet normal geldi bana.

şöyle diyeyim, 6s'ten sonra mesela 8'e geçsen, x'e falan geçsen "hmm hızlanmış ya telefon" dersin. birkaç tane de olan özelliklerin geliştirilmesi falan var işte.

ancak ne bileyim note 9, p20 pro falan gibi modellere geçiş yapsan bambaşka bir dünya seni bekliyor. sen telefonun değil, telefon senin kölen oluyor.

Aynen alırsam o saviyede bi telefon olacak. X’e onkadar para veremem açıkcası ama diğerleri daha makul gbi duruyor. Ne bileyim android alınca alışmak çok zor olacak gbi duruyor. Bu itunes, icloud falan. İ3 tenn ber apple kullanıyorum.

2012'den beri iphone kullanıyorum ve o zamandan beri kullandığım iphone'lar benim kölem, ne istersem ne dersem hemen ve sorunsuzca yapıyorlar.

geçtiğimiz yaz anneme aldığım xiamoi mi a1 haricinde ailemdeki herkes, android'in kölesiydi ve teknolojiden en iyi anlayan kişi ben olduğum için dolaylı olarak ben de kölesi oldum. kullandığım android 6'lı LG telefon ve yine android 7 olan asus zenwatch'umun da bildiğin kölesiyim. kanser ediyor ikisi de beni. iphone'a geçen artık bana soru sormayı, dert yanmayı bıraktı.


herkesin kendi tercihi. android 8 bana az çok umut veriyor ama senelerdir ve hala android benim başımı ağrıtıyor o yüzden hala android'e geçmeyi aklımdan bile geçirmiyorum.

Her geçişimde lanet etmişimdir. Daha da geçmem

Dün arkadaşın galaxy a9’unu kullandım biraz. Leş. İğrenç. Dandik ötesi.

daha bu yıl tüm sistemi windows+android'den apple (macbook, ipad, iphone, apple tv)ürünlerine geçirdim.

hiçbir fark yok, kafana göre takıl

geçtim, arıyorum.

alışılır ama bence apple ekosistemi daha sıkıntısız.

"android kullan ki sen telefonunun kölesi olma, telefon senin kölen olsun." diyenler için şunu yazayım:

telefonunuzla çok sıkı fıkıysanız, android sayesinde google, afedersiniz, tuvalete gittiğiniz saate kadar hayatınızı logluyor. tüm ayarları kapatsanız dahi bir şekilde bu loglamanın devam ettiğini okumuştum geçen (wired'da ya da the verge'te). bunu içinize sindirebiliyorsanız, buyrun yeni android'iniz hayırlı olsun.

google'dan uzak durun. google sizin bilgilerinizi satarak para kazanıyor, apple ise donanım satarak. aradaki bu farkı bilerek hareket edin.

edit: iphone x

uzun yıllardır iphone kullanan biri olarak yaklaşık 2 ay önce xiaomi mi a2 ye geçiş yaptım. şahsen iphonu özletecek bir kullanıcı deneyimi yaşamadım. aktif kullandığım uygulamaların ios ve android versiyonlarında minör farklara alışmak biraz zaman aldı.
yaşadığım en kötü tecrübe ise whatsapp yedeklerini aktaramamak oldu. maalesef bunu öngörememiştim. whatsapp yedeklerini iphonedan androide veya tam tersi geçişlerde aktarmak mümkün değil. sohbet geçmişini email ile gönderip txt olarak saklamak mümkün oluyor sadece.

Iste aradigiim soru! Ilk ciktigindan beri android kullaniyorum. Su an telefon alacak olsam yine android kullanirim. Bir suredir android telefonum bozuldu. Arkadasin eski ayfonunu kullaniyorum. Net soyluyorum bi fark yok. Telefon iste ne kolesi ne efendisi. telefonun efendisi ne ya :) kolesi ne demek? Iki android telefonum da orta segment samsungdu. Simdi de baya eski bi ayfon elimdeki ayfon5. Telefin iste. Ne zorlugu ne kolayligi ne alisma sureci. Aya cikmiyoruz efendi

telefonun kölesi ne efendisi ne anlamak isteyenler sessiz moddayken bir titreşim aç-kapa yapsınlar, hotspot aç kapa yapsınlar, nfc ile ödeme yapmaya çalışsınlar, yeni bir wi-fi ağına bağlanmaya çalışsınlar, gps çok kullanmıyorum boşuna konumumu takip etmesin hem bilgilerimi almasın hem şarjımı harcamasın(hani google bilgilerimizi satıyor apple bilgilerimizi zerre merak etmiyor ya) aç kapa yapayım diyenler bi aç kapa yapmayı denesin.

iphone'un titreşimini kapatıp açma seçeneği menülerin derinliklerinde evet ama sürekli titreşimi kapatıp açmak gibi bi ihtiyacım yok. titreşimi dahi kapatmak istiyorsam alırım rahatsız etme moduna olur biter. artı iphone'u sessiz mode a almak android'ten daha kolay ve hızlı. hotspot yapmak iphone'la da andorid'le de aynı zorlukta. wps güvensiz. olsa dahi kullanmam.

eve gelen misafirlerim evdeki wi-fi'ya bağlanmak istiyorlarsa ve iphone kullanıyorlarsa kendi telefonumu onların telefonuna yaklaştırıp izin vermem yeterli. android ise alıp ben yazıyorum şifreyi. public yerlerde sıfırdan bi wifi'a bağlanmak qr kodu vs ile android ile daha kolay olabilir evet ama senede 1 kez ihtiyacım ya oluyor ya olmuyor.

apple pay Türkiye'de çalışmıyor. android telefonum olsa bile nfc kullanacağımı sanmıyorum. kredi kartımla temazsız pıt pıt ödüyorum zaten. artı alternatif olarak 3rd party uygulamalarım mobil ödeme seçenekleri var. nfc kadar pratik değil evet

GPS'i neyin nasıl kullanacağını iphone'da fazlasıyla detaylı şekilde kontrol edebiliyorsun. işin asıl sakat kısmı android'in sana konum kullandığını söylemeden senin konumunu zaten takip ediyor olması. android kullanan akıllı tv ler bile sürekli google ile iletişim halinde. ek olarak gps androidlerin pilini ağlatırken iphone'da etkisi çok çok az.

iphone'u kapatıp açmak android'teki gibi bir ihtiyaç değil. iphone x kullanıcısı olarak, iphone x kullanıcılarının yüzde 90'ının bu telefonu nasıl kapatacağını bilmediğini hatta kapatmak için 3 farklı yol olduğundan bi haber olduklarına kalıbımı basarım. bu onların cahilliği evet ama bi yandan da bu kullanıcıların böyle bir ihtiyacının olmadığının da kanıtı.

iphone'u savunduğum için fan boy damgasını ben yiyeceğim. tek kullandığım apple ürünü iphone. 10'a yakın asus ürünü kullanıyorum ve ben asus fan boyum ve ilk yorumumda belirttiğim gibi beni kölesi haline getiren akıllı saatim de asus ve memnun olmadığım tek asus da bu akıllı saat. bunun asıl nedeni de android.

Yenidoğan birçok bebekte oluyor artık emdikçe geçiyor. Ablamın bebeği birkaç gün hastanede kaldı bu yüzden. Arkadaşımın bebeği de aynı şekilde. Şu an ikisi de oldukça sağlıklı.

Korkulacak bir şey yok doktor tavsiyelerine uymaya devam edin bence.

Geçmiş olsun.

Allah bağışlasın öncelikle. Uyanık tutmaya ve beslemeye çalışın. Anne sütü az geliyor olabilir. Biz mecburen mama vermiştik ve mamaya başlar başlamaz 2-3 gün içinde atlatmıştı. Yine de doktora danışın tabi. Geçmiş olsun.

Perdeyi açıp camın önünde çıplak güneşe tutun bol bol, beslenme tavsiyelerine uyun.

Merak etmeyin geçecek.

Lütfen bebeğe mama verin. Ne bebeğe nede kendize eziyet etmeyin. Bebek aç olduğu için oluyor. Mama verip karnını doyurduğunuzda üç güne kalmaz geçecektir.

Neyazayim +1
Hazir mama verin.

güle güle büyütün.

sarılık yenidoğanlarda çok rastlanan bir hastalık. beslenmesine özen gösterin, doktorunuzu dinleyin hiçbir şey olmaz.

kalıcı bir etkisi olmaz, rahat olun.

tanıdığım başkalarının da bebeği sarılık oldu 2 hafta hastane de yatan ds oldu şimdi turp gibiler

umarım bir an önce sağlığına kavuşur beraber mutlu bir hayatınız olsun hocam

Sarılık yenidoğanda karaciğer enzimlerinin başlangıçta yetersiz çalışmasıyla oluyor.her bebekte olabilir bu durum.fototerapi de bebekteki bilurubinin vücuttan daha kolay uzaklaştırılması için veriliyor.birkaç gün içinde fizyolojik sarılığı atlatıp hiçbir problem olmadan devam edecektir.merak etmeyin

grup yorum dinletin.

@kibritsuyu, en son o olacak. çocuğun kaderine mani olamayız. okumayı sökünce lenin okutacağım. maoist olmasın en azından :)

Buena vista social club dinletin. :d
Ve tabii ki hasta siempre

Bandista dinletin

yangına körükle gidiyorsunuz :( bandistayı 10 sene önce dinliyordum. repertuarımda yok unutmuşum. Buena vista social club için telaffuz sorunu yaşamazsam kendim söylemeyi bir denerim :) elektronik cihazlardan uzak tutup deneysel bir eğitim metodu üzerine yetiştireceğiz ama yeni bir celia sancez geliyor gibi. endişeliyim.

ay carmela
youtu.be

Küçükken moğollar bi şey yapmali şarkısıyla evin icinde ziplayip dururmuşum annem oyle anlatıyor. Siz de deneyebilirsiniz..

Bi de polyushko polye dinleyebilirsiniz ozellikle andre rieu versiyonu güzel baya. Ya da italyanca sözlü hali var lungo la Strada sanirim o da guzel.

Kızıl ordudan katyusha dinletebilirsiniz, ufak bi kızın söylediği hali var. Cok güzel bi şarkı o da

mehter marşlarına ne dersiniz? böylelikle bir o uçtan bir bu uçtan derken zamanla ortayolu bulur :)

bizim arkadaş şunu seviyor:

www.youtube.com

banana phone
www.youtube.com

slava izleyebilir. mesela;
www.youtube.com

mozart dinletebilirsiniz. coşkulu klasik parçaları sevebilir.

m.youtube.com

Bir de gundogdu uyandik siperlere dayandik marsi var tsk versiyonu ama ne aratsam cikmadi. Sakincali versiyonu cikiyor.

izzet altınmeşe'den düğmeli dinletin. kendine gelecektir.

www.youtube.com

şubadap cocuk var cok iyi. www.youtube.com

bende de var o modelden. cumhuriyet marşları dinlemiyorum.

mobil edit: dinletiyorum olacaktı o...

arkadaşlar harikasınız. izzet altınmeşe dahil tüm şarkıları dinleteceğim. çünkü işler boka sarmaya başladı, 8 10 tane peluş hayvanı var yanında, oynasın diye verdim barikat kurmuş. tövbeler olsun :(

Benimkisi arkadaşım eşşek'e bayılıyor.Şehirlerarası yolda yarım saat boyunca arkadaşım eşşek dinlediğimizi bilirim

www.youtube.com

Üsttekini sevdiyse alttakine de bakın
www.youtube.com

Hızlı gönderilmesi için UPS, gönderildiğinden emin olmak için iadeli taahhütlü posta.

İkisi birden maalesef.

kargo teslim edildiğine dair imza alıyor sonuçta. ama güvenlik mi alır sekreter mi alır onu bilemem. telefon açıp sorun kargo ile sorun olur mu diye. muhtemelen olmaz diyeceklerdir. iadeli taahhütlü mahkemeler dışında kimse göndermiyor artık.

Hayır, hemen hemen hiç hesap kitap yapmıyorum.
Ama bu ay TÜİK'ten defter verdiler aylık harcamalarımı kaydedeyim diye, valla ne para gidiyomuş farketmeden.

Hayır. Kontrol/takip edemiyorum. Sadece faturaları (şu an 8 tane, birkaç ay öncesine kadar 11'di) takip ettiğim bir excel'im var. Hangi faturayı ayın kaçında ödediğimi ve ne kadar ödediğimi kaydediyorum.

benim bir excelim var.DOlar,euro,yatırımlık ev,fon,BES,mevduat,borsa vb. elimde ne varsa hepsini yazıyorum ayda bir güncelliyorum.Böylece sepet performansıyla ilgili fikir sahibi oluyorum

Ederim. Ödemelerimin %99’unu kredi kartından yaparım. Yalnızca çok küçük tutarlı ödemelerimi nakit yaparım. Her şeyim kayıt altındadır. Bütçe bizim işimiz. (Mali müşavirim)

Farklı hesaplarımın (Euro, USD, TL, BTC, hisse senetleri vb) takibini yapmak için haftalık güncellediğim bir tablom var. Harcamalarımın neredeyse tamamını dijital ortamda yapıyorum, zaten banka bana grafik halinde harcama dağılımını veriyor.

Ben günlük harcamayı takip ediyorum. Aylık toplama bakıyorum. Gün içinde nereye ne verildiği oradan çıkıyor zaten.

Hayir.
(Agirlikli olarak nakit harcarim)

hayır. zaten harcamaların %90'ını kartla yapıyorum. çok merak edersem ekstreye bakıyorum.

devamlı kontrol ediyorum. çoğu harcamam benim de karttan. hızlı tüketim ürünlerini nakit olarak alırım sadece. öyle olunca takip de kolaylaşıyor. app'ten en çok hangi alanda harcama yapıyorum ona da bakıyorum aylık.

not: devamlı dediysem günlük değil, haftada 1-2 bakarım.

Ios'da expensemanager programıyla kayıt altına alıp kontrol ediyorum.

harcamam az, 3 kredi kartiyla ay sonunu getiriyorum. kartlara haftada bir internetten bakarim.

sürekli kontrol ederim. kredi kartı harcamalarım telefona bildirim olarak düşer.

aylık bazda tuttuğum bir listem var neye ne harcadığımı 2005 yılından itibaren tutuyorum. önümdeki 2-3 senelik giderlerim bile bellidir.

paso karttan harcarım ama hiç kontrol etmem neredeyse, iç güdüsel olarak ne kadar harcadığımın takibini yapabiliyorum.

Soruyu doğru anladıysam 'Yooo, Yanılıyorsun.' diye cevap verebilirim.

Jenerasyon farki. +yoo

30 yasindayim/ dead joke seviyorum simdiden.

Ben tam tersi yeni neslin "ince görmediğini" düşünüyorum bazen. Normal, çoğunun yaşının iki katı kadar okumuşluğum var. Bir de günceli takip ederim. Ama günceli takip etmiyorsa kişi zor tabii espriyi anlaması, yapması...

ben annem ve teyzemde gordugum kadariyla cevaplayayim genellemeden kacinarak. kafa dagitma sebebiyle tv izliyor, izledigi seyler cop haliyle. mizahinin "ince gorme" seviyesinde olmasi icin buna gore seylere maruz kalmasi lazim. ama o sacmasapan programlari izlediginden mizahi birakin algisi da dustu. sonu ohaaa amk dedirten film izliyoruz mesela, sonrasinda ne oldugunu bize soruyor, acikliyoruz.

Yaşlanıyoruz. Zaman değişiyor, ama sevdiğimiz mizah tartı değişmiyor. Dolayısıyla gençlere komik gelmiyor bizim mizah tarzımız. Bu yüzden her nesil kendi arasında takılmayı seviyor.

Ben gayet memnunum 2000 ve sonrası grup ile aynı mizah tarzını beğenmediğime. Yoksa onalrca yıl aynı tarz mizah hüküm sürer...

facebook açılmıyor bilemedim o yüzden aynı şeyden mi bahsediyoruz ama instagramda gıdadedektifi hesabı bununla alakalı çok şeyler karalamıştı. youtube hesaplarında da olması lazım hatta.

daha önce sek sütte de aynısı olmuştu. gıdadedektifi isimli hesap üzerine gitmişti ve aynı serideki bir kaç sütü denemişti. Hepsinde de süt patlamıştı. Bununla ilgili gıda dedektifinin sosyal medya ve youtube hesaplarına bakabilirsiniz. Bir tane gıda mühendisi arkadaşda neden kaynaklanabileceğini açıklayan yazı yazmıştı.

Dün biz başka marka süt aldık soğuk içelim dedik içemedim çok iğrenç tadı vardı
Acaba benzer bir olay mı diye düşünüyorum.

üstünde kaymak tabakası oluşuyor, buhar dışarı çıkamıyor. tencerede olsa süt taşardı, cezvede olunca patlamış. mantıken yorumum bu

gıdadedektifine baktım şimdi ama mantıklı bir açıklama yok. hatta neredeyse hiç açıklama yapılmamış. firma sütteki ani ısı değişiminden kaynaklı, olur öyle demiş toplayabildiğini toplamış, toplayamadığı %50 indirimle satılmaya devam etmiş.

40 yaşımdayım yıllardır süt içerim ısıtırım kaynatırım, hatta çabuk olsun diye buzdolabından çıkarıp en harlı ocakta ısıtırım. daha bir kere sütün patladığını görmedim duymadım. yani ani ısı değişimi açıklaması bana mantıklı gelmedi. çoğu zaman kahvaltıda soğuk süt içiyoruz, yani hadi ısıtırken patladı, bu sütte bişey var demek mümkünken aynı sütü soğuk içtiğimizde bir sorun fark edebilmek mümkün değil anlaşılan. kim bilir ne içiyoruz.

işin ilginç tarafı gıdadedektifindeki sek süt olayı eylül 2018 tarihli. bu videoda da skt 29.11.2018 olduğuna göre çok da eski değil. yani tarihler birbirine çok yakın ama firmalar apayrı. iyice anlamsızlaşıyor durum.

yanlis hatirlamiyorsam gidadedektifinin gundeme getirdigi sek sut olayi icin, takipcilerden birisi olayi kutu ambalaja baglamisti. bu tip ambalajlarda dezenfekte icin hidrojen peroksit kullanildigi ve sonrasinda yuzeyden temizlendigini ancak bir ihtimal bir parti ambalajda bir sebepten hidrojen peroksitin temizlenmemis olabileceginden bahsetmisti. tabi bu ihtimalin cok dusuk oldugunu da belirtmislerdi.

sorunun esas kaynaginin ne oldugu belli degil. hatta yapilan denemelerde ayni ureticinin farkli bir markaya urettigi, ayni marketten alinmis sut yine ayni cezvede denenmis ve o patlamamisti. patlama olayi ayni parti numarasina sahip sek marka sutlerdeydi. ayni markanin farkli partilerinde patlama olmuyordu.

Ben şöyle yorumladım:

Süt ısınmaya başlayınca üstte bir katman oluşuyor, yağ vs ısıyla üste çıkıp kaymağı oluşturuyor. Bir yandan da alttaki kısımdaki su buharlaşmaya başlıyor. Cezve dar ağızlı ise üst katman kalın oluyor ve alttan gelen buhar kabarcıkları bu katmanı aşamıyor ısıyla genleşen gaz sonunda patlayıp bu olaya sebep oluyor. Yani bence ne içiyoruz denilecek bir durum değil, fiziksel bir olay.

Aynısı mikrodalgada ısıtırken de olur. Öyle olmasının sebebi bir sıvı ısıtılırken, kaynama noktasını geçtiğinde ısıtılan kabın üzerindeki belli noktalardan kaynamaya başlar. Eğer sıvı karıştırılmazsa bazen bu kaynama başlayamaz (sebebi kabın yüzeyinin çok düz olmasından felan kaynaklanıyor) ve sıvı gereğinden fazla ısınır. Sıvı fazla ısındığında dengeyi bozacak herhangi birşey, sıvıya düşen bir toz parçası bile içerideki fazla enerjiden dolayı bir anda sıvının şiddetle kaynamasına sebep olur ve patlama gerçekleşir.

Bunu engellemek için mikrodalgada süt gibi sıvılar ısıtılırken bardağın içine mutlaka bir kaşık konulması gerekir. Bardaktaki kaşık sıvının düzenini bozarak ekstra kaynama noktaları oluşturur ve fazla enerji birikimi önlenerek patlamanın önüne geçilir.

Videoları izlemedim ama tahmin ediyorum ki bütün patlayan süt videolarında sütü direkt cezveye koyup hiç karıştırmadan veya rahatsız etmeden, patlayana kadar ateş üzerinde bekletiyorlar.

Gayet normal.

Yüzlerce yıldır karşılaştığımız bir sorun. Bu yüzden Fransızlar, süt kaynarken kendiliğinden karıştırsın diye süt taşı tabir ettiğimiz naneyi buldular. Sebebi kabaca sütün nispeten bir kapta çok hızlı ısıtılması.

Yağlı sıvılar bu kadar hızlı ısıtılmaz, heterojen sıvılar hiç ısıtılmaz. Dünyanın her yerinden örnekleri için Youtube’a bakabilirsiniz.

Nedeni ve detaylı fiziksel açıklaması için superheating fenomeni etrafından serbest salınım yapabilirsiniz.

Interrail Türkiye grubuna yazarsanız belki yardım bulabilirsiniz. Orası buradan daha çok insana ulaşabileceğiniz bir yer.

Denerim şu an her türlü yardıma ihtiyacım yivar gerçekten. Teşekkürler yazıyorum şimdi.

Hocam çare bulamazsanız Almanya’dan Türkiye’ye otobüs ile dönebilirsiniz. Enstrümanları da bagaja rahat rahat verirsiniz. 32 saatlik bir işkence gibi bir şey olur, ama otelde mahsur kalmaktan iyidir diye düşünüyorum.

tabletin kendi interneti olsun diye ayrıca sim kartı alıyorsunuz..
bu durumda hem telefon hem de tablet için 2 ayrı simkart faturası ödüyorsunuz..

günümüzde en mantıklı çözüm:
telefonun internetini paylaşıma açmak ve tableti o şekilde kullanmaktır..

ipad'e ayrı bir data hattına internete sahip simkart takılıyor evet telefonun sim kartıyla aynı. yalnız arama özelliği yok. data hattı sadece. telefonun simkartını takıp da kullabiliyorsun ama pratik değil çünkü telefonunu kullanamıyorsun. ek bir sim kart çıkartayım birini ipad'e birini telefona takar kullanırım diye düşünebilirsin. hayır sadece tek bir simkart aktif olabilir.

ayrı bir data hattı alıp onun sim kartını takıyorsun. bir ara 2. sim kart gibi olaylar duymuştum ama sorduğum hiç bir operatörde böyle bir şey yoktu.

SIM kartlı ipad almak yerine düz ipad + iphone kullanmak daha mantıklı. Tabletten tek tıklamayla telefonun internetine erişebiliyorsun.

ayrı data hattı alıyorsun. ben sim kart takılan tablet kadar pratik bir icat görmedim. telefonun interneti bok yesin afedersin.

Hiç sokak mahalle yazmasanız da bulur o kargo adresini.

iş bankasının uşak/merkez şubesi var ise her türlü ulaşır. adrese bile gerek yok.

o adresi zaten kimse okumaz, banka merkez şubesi kayıtlıdır. gider o kargo.

önemli bi kargo ise ara söyle şubeye. neden riske atıyorsun ki.

nö.

Aklınızda bulunsun, bir dahaki sefere su içinde bekletin patatesi.

Hiç mi yenmez

at çöpe at at.. diyanet takvimi +1 (az tuzlu suda beklet)