fiyat önemli değilse digiturk.

Birde ben kendi adıma başvurucam ama geldiklerinde ede başkası olsa kurulum yapmada problem olur mu?

aynen fiyat cok gozonune aldıgın bi durumd degilse digiürk

evde sozlesme fln imzalıodun.

Sneler önce Digitürk bağlatmamın sebebi şahane film kanalları olmasıydı, dünya sineması vs. Ama onca para döktüğümüz Digitürk sağ olsun tüm filmleri sansürlüyor. Kafasına göre sahne atıyor, buzluyor vs. Sanırım aynı şey dsmartta da var. Film kanalları dışında Bi numarası da yok bence. Oturup medceziri hd izlesen nolur izlemesn nolur. Sen bilirsin tabii ama o kadar para ödemeye değecek şeyler değil. Geçen hafta iptal ettirip tivibu aldım. En azından ayda 20 Tl ödüyorum 500 kanalım var ve yine hd. Bitek vh1 ksik ona uzuluyorum:)

dsmart'ı gönül rahatlığıyla eleyebilirsin, çekilecek çile değiller.

onların insan olduğunu kabul edip ona göre davransan yeter. herhangi bir insana normal şartlar altında ekstra bir hoşgörü göstermene gerek yok.

aslında ekstra bir şey göstermemeliyiz. normal insan gibi davranılsa yeter sanırım. kimsenin fazladan bir beklentisi yok.

konuyu derinlemesine bilemem fakat hetero erkek olarak trans bireylerden hoşlanıyorum. cinsel deneyim yaşamışlığım var. bana iğrenç gelen kadınsılık barındırmayan şeyler. başkasına da o çekici geliyor; sana hepsi iğrenç geliyor. ayrıca hetero olmuyorum galiba böyle bir durumda. trans seviciyim.

@mor bembombom heteroseksüellik insan fıtratı olduğu için bence.

(bkz: birazdan buralar karışacak )

translık ve eşcinsellik insan tabiatında olan bir şey. osmanlı'da bile örnekleri var. trans veya eşcinsel olmayan, sizin tabirinizle "normal" olan insanlar da gayet sapkın olabilir. sapkınlığın cinsel tercihlerle hiç bir alakası yok.

insan tabiati seyin ne oldugunu nereden biliyorsun? insan icin dogal olan olmayan nedir? ahlakli, sapkın, sapık tanımlarını neye göre kuruyorsun? sana sapkınca geliyor olmasi yeterli mi bu insanlari yargilamak icin? sen kimsin?

İnsanların -karşılıklı rıza çerçevesinde- kimle yattıkları sadece kendilerini ilgilendirdiği için hoşgörü gösterebilirsin mesela. Seni ilgilendirmez, beni ilgilendirmez. İyi insan olup olmadıklarına bak, hetero/bi/eşcinsel/trans olup olmadıklarına değil.

Herhangi bir insana zararlari mi var secimlerinin?
yok.
O zaman bir insana gosterilmesi gereken minimum saygi neyse onu da hakettiklerini dusunuyorum. Tercihleri kendi hayatlarini belirler. Kime ne zarari var.

reserved. -reklam alınır-

yorum: ulan yıl bilmem kaç hala sen şunla sevişme sen şundan hoşlanma diye yorum yapılıyor :D birader translar ya da eşcinseller seni mi.... ? :D insanlar nasıl mutluysa öyle olsun bırak. insan tabiatında olmasa bu eğilimi nasıl gösterecekler? :) hayvanlarda da bu tarz eğilimler var, insanlarda da :) intihar etme de bir eğilim, suç işleme de bir eğilim, heteroseksüellik de bir eğilim, pedofili de bir eğilim. insan tabiatında hepsi var :)

@antikadimag az önce milyonlarca eşeysiz üreyen canlının ahını aldın. bununla da yetinmedin cinselliği üremenin parçası olarak gördün. umarım cinsel ilişkiyi yalnızca ve yalnızca üreme amaçlı yapıyorsundur. artık kiminle birlikte oluyorsan onla seks sırasında korunuyorsan ya da vajinal birleşme (uygun tabir bulamadım) dışında herhangi bir şey yapıyorsan çok büyük yanlışın var (ya da iki yüzlüsün)

Bence insan tabianda olan normal bir durum degil, bir tur hata ya da ariza.
Ekstra bir hosgoru gostermeye de gerek yok, hor gormeye de gerek yok. Trans iste, kendi halinde, kimseye zarari yok. Bence igrenc birsey ama benim icin pirasa yemek de igrenc birsey. Pirasa yiyenlerle de derdim yok.

@mor bembombom abi kadın hakları falan ne alaka? @ antikadimag'ın da dediği gibi cinsellik canlıların üremesi olayıdır. dolayısı ile de bu olay insan türüne aykırı.

ha hoşgörü konusunda eyvallah. her birey kendi sınırlarında özgürdür vesselam.

@jihat cinsellik sadece üreme için yapılmaz. sen daha önce cinsel birliktelik yaşamadın sanırım. Yaşadıysan da çocuk yapmak için mi yaşadın?

@secilmis uye; mesele cinselliğin neden ve nasıl ortaya çıktığı. şu anda ne için kullanıldığı değil.

örneğin parfüm şişesinin asıl amacı görsel haz ve esansı saklamaktır ama insanoğlu bunu çeşitli uzuvlarına duhul etmek suretiyle kullanırsa amacına ters/anormal bir durum ortaya çıkar. kimse neden yaptın deme hakkına sahip değildir orası ayrı.

sana neden hoşgörü göstermeliysek ondan +1

daha ayrıntılı atar yapan arkadaş çıkar nasılsa diye kendimi yormuyorum. saygılar selamlar.

@antikadimag iyi de her şey çıktığı gibi kalmak zorunda değil ki insan gelişiyor, zevkler değişiyor, ihtiyaçlar değişiyor, tercihler değişiyor, duygular, doğa, dünya, evren, her şey :)

insan doğasına aykırı diye homo erectus mu olalım? :)

hoşgörü göstermemeliyiz. çünkü ortada hoş olmayan, tahammül edilemeyen, katlanılacak bir durum yok. başka bir açıdan; herhangi bir insana ne kadar ve hangi konularda hoşgörü gösteriyorsan o kadar göstermelisin. lgbt birey olması farklı tavırlar geliştirmeni gerektirecek bir durum değil

eşcinsellik insan tabiatında olan bir şey değil. hayvan tabiatında olan bir şey de değil. çiftleşmenin amacı nesli devam ettirmektir, bunu nesli devam ettiremeyecek şekilde yapmak anormaldir. lakin, insanlar özgürdür. senin özgürlüğünü kısıtlamayan bir şeye karışamazsın. karışmamalısın.

cinsellikte temel amaç zevk almaktır. bütün canlılar alemininin (taksonomi olan alem) %90'ının aksine insanlar olarak biz zevk için birlikte oluyoruz. üreme farklı bir şey. sadece ve sadece çocuk yapmak için birlikte oluyorsanız buna saygı duyarım tabii. bu arada, konu seks iken "cinselliğin ortaya çıkışı..."/"çiftleşmenin amacı..." diye bir başlangıç bitişine bakmadan çok saçma. zaten bitişi de saçma o başka.

ha diyeceksin ki o zaman "madem zevk işi sen neden hemcinslerinle birlikte olmuyorsun ?". gelecek çünkü bu soru bana olmasa da burada bu şekilde yazanlara. şöyle ki eşcinsellik bir yönelim. tercih değil. örneğin yemek konusu tercih meselesidir. tadını sevmesen de, peşin yargılı olsan da belki bir restoranın o yemeği iyi yaptığını vs. duyup gidip deneyebilirsin. bu yolla bakarsak tercih diye görenler, gidip hemcinsleri ile birlikte olmayı denesinler. e tercih nasıl olsa sevmeseniz de tecrübe etmiş olursunuz en azından. yönelim ise farklı bir şey.

@nawar sana da aynısını kopyalayayım. "mesele cinselliğin neden ve nasıl ortaya çıktığı. şu anda ne için kullanıldığı değil."

cinselliğin tek nedeni üremedir. başka hiçbir nedeni yoktur. yan ürün olarak verdiği zevk için kullanılması onu bu gerçekten ayırmaz. isteyen cinsel organıyla istediği gibi bu yan üründen istifade edebilir. hatta bireysel olarak kendisi hemcinslerine ilgi duyuyor olabilir ancak bunun onu norm dışı yapmasından kaçamaz. biyolojiye gözünü kapayıp homo=hetero denklemi kuran adamı ciddiye alamam.

tamamen biyolojik bir olaydan bahsediyoruz. bunun evrimleşme sürecini de takip edebiliyoruz. neden evrimleşmiş? üremek için. neden zevkli? canlıları üremeye teşvik için. bu konuda gereksiz bir tatavaya gerek yok.

jared diamond - seks neden keyiflidir konuyla ilgilenenler için.

edit: istifa >>> istifade

hayvan dendi geldim :)

en.wikipedia.org

escinsellik hayvanlarda yok diyenler icin

en.wikipedia.org

insanlarda normal degildir diyenler icin

en.wikipedia.org

fıtrat zıtrat deyip batı oyunu, müslümanlıkta yeri yok diyenler icin

wikiislam.net

@secilmis uye

katılıyorum. hatta insan doğası dersek bile doğru ifade edemeyiz bence. sonuçta "the insan"ın doğasına aykırı olan bir şey "that particular insan"ın doğasının ta kendisi olabilir. herkes istediği gibi yaşayabilir.

ama çıkıp da homoseksüellikle heteroseksüelliği benzer şeymiş gibi göstermek çok abes. eyyorlamam bu kadar.

hoşgörü göstermeyin. ne öyle haşarılık etmiş çocuğa neyse kereta der gibi. doğal olmayan, normal olmayan, işlevsel olmayan, caiz olmayan vs. ne ile rasyonelleştiryorsanız bir kenara koyup insanca yaşamaları için en azından saygı gösterin.

sadece bir "şey" olduğu için bir kenara itilip ölmek durumunda olan insanlara fırsat vermiyorsanız en azından olanları da engellemeyin.

@krem peynir, abi sende çok genelleme yaomışsın ama. o zaman katillere, hırsızlara falan da saygı göstermeliyiz insan oldukları için?

Hoşgörü göstermemeliyiz.
Diğer insanların seçimleri bizden farklı olunca hoşgörü göstermek değil, seçimine saygı duymak gerekiyor.

Ben de doğal olmadığını düşünenlerdenim. Osmanlıyı örnek gösterip duruyorlar ya da daha eskileri. Tarihsel geçmişini çok irdelemedim, gerek de yok.
Biyolojik olarak üremeye programlandıysak bu tür bir ilişki doğal olan olmamalı.

Yine de, kimsenin ne yediğine karışamayacağım gibi cinsel hayatına da karışamam. Böyle bir hakkım yok.

Onlar için üzülüyorum. Zor bir hayat olmalı. Toplumdan dışlanma tehdidiyle yaşamak, dışlanmak. Kimsenin malına canına kastları yok, kendilerine kendilerince bir yol seçiyorlar ve toplum bunu kabul etmediği için yapmak istemedikleri şeyleri yapıyorlar. Ailelerine, topluma yalan söylemek zorunda kalıyorlar, belki istemedikleri işleri yapıyorlar. Hor görülüyorlar. İkinci sınıf vatandaş gibiler. Onlara yapılanlara sessiz kalmak, köleliğe karşı çıkmamak gibi bir şey bence.

Neden cevap yazıyorsunuz ki bu mantığa?

Sapkınlık biraz göreceli bir durum. Hatta aslında ahlaksız bulabilirsin, ama bu saygı duymaman için sebep değil. yoksa ortalama bir Türk vatandaşının günlük hayatta yaptığı birçok şeyi sapkınlık olarak görecek çok uç insan var burada. Onların bunu bole düşündüğünü hayal etsene. Bira içene niye saygı duymalıyım? Bence sapkınlık dese insanlar nasıl olur? Ki bira içmenin sapkınlık olduğuna inanan insanlar da var bu ülkede.

öğrenmiş olduğumuz bir çok kavram, öğretenler tarafından bize "iyi" ve "yüce" gösterilerek kavramın içerisindeki iktidar ilişkilerinin gizlenmesi sağlanıyor. Bu kavramları da biz saflığımızla iyi belleyip pelesenk ediyoruz dilimize. "Hoşgörü" kavramı da bu türün başat örneği. Oysa irdelendiğinde, hoşgörü egemen olanın ezilen/egemen olmayan üzerindeki iktidarını simgeleyen bir tavrı niteler. Bir yaşlı, gencin bir hatasını hoşgörür, baba oğlunu, tanrı kullarını, devlet kapıkullarını ...

Oysa bize benzemeyenlerin bizimle yaşayabilmeleri için en son gereken şey hoşgörüdür, olmazsa olmaz şey ise saygı. Saygı da hoşgörünün aksine, karşısındakini kendiyle eşit "say"maktan geçer ve bu durum herkesin dilediği cinsel tercih/yönelim ile yaşayabileceği bir toplumun en önemli anahtarıdır.

edit : @35.spartalı hayata islamcı/cemaatçi pencereden bakan tiplerin geleneksel provakatif ve kendince soru sorarken düşündürdüğünü, aslında bir nevi cevap verdiğini düşünen bu tip duyurulara oldukça alıştık. Kendi adıma bu duyuruya yazdığım cevap, soruyu sorana ilişkin değil.

eğer ki seni rahatsız edecek ve özgürlüğünü elinden alacak şeyler yapmıyorsa, kimseye bir zararı dokunmuyorsa ne olursa olsun o insana saygı göstermek zorundasın, trans ve eşcinsel bireyler de dahil.Onlara saygı göstermek lütfedilecek bir durum değil

hoşgörü göstermemek için nedenimiz ne olabilir?

-bu işler günah diyosan(ki dinlerde de yeri vardır transeksüelliğin, cinsiyet değişimine bazı durumlarda cevaz verilir); benim de işlediğim her günahta dışlanmam gerekir.
-vücudunu değiştirdiği, fıtratına aykırı hareket ettiği içinse; estetik yaptıran, saçlarını boyayan, dövme yaptıran, kulak deldiren, kaş-bıyık aldıran, ağda yapan insanları da dışlamam ama öncesinde bunları yapmamam gerekir.
-sevişme tarzları farklı, sapkınca olduğu için diyosan heteroseksüel olup gayet de sapkın fantezilerimiz olabilir.

benim anlamadığım biz kimiz ki dışlıyoruz amk? dışlayınca elimize ne geçiyor? yoldan geçen kadınlara laf atan o.ç.leri dışladık mı ki? karısına fiziksel ve psikolojik şiddet uygulayan adamları dışladık mı ki? çalışanını taciz eden patronu dışladık mı ki? altı üstü hemcinsinden hoşlanan insanları dışlıyoruz?

transeksüeller neden sadece seks işçiliği yapmak zorunda? soliter oynamaktan beyni sulanan memurlar kadar iş yapamaz mı? öğrencilerine saygı duymayan bir öğretmen kadar ders anlatamaz mı? hastanın yüzüne bile bakmayan doktorlar gibi ilaç yazamaz mı?

insanların seçimine, yönelimine göre hoşgörü göstermek gerekiyorsa baş örtülü bir kadına gösterilen hoşgörü de abes kaçmaz mı? kadının fıtratında kapanmak var diye mi işin içinden çıkmalıyız?

erkeksin sanırım, çünkü kadın olup bi kere bile iğrenç insanların sözlü-fiziksel tacizlerine maruz kalsaydın daha iyi empati yapabilirdin. bize garip gelmesi olayı saçma yapmaz.

(soruyu biz olarak sorduğun için biz olarak cevap verdim. yoksa hadi hoşgörü gösterelim demek bile saçma. her canlıya olduğu kadar haklarına saygı duyacaksın.)

uh yorumları okumadıydım tekrar geldim. eğer bi kere bile lezzet almak için yemek yemediysen, sadece karnını doyurmak, vücudundaki madde döngüsünü devam ettirmek için besleniyosan haklısın.

ama umarım fıtratındaki 'zevk alma'nın da varlığı kabul eder ve zevk aldığın için de sevişirsin.

yardımcı olmak isteyen yok mudur?

özel üniversitelerde bu işler çok dönüyor ama kayıt dönemi kapandı mı ne oldu bilemiyorum. bi arkadaşım askere gitmemek için 2 günün içinde kayıt işlerini yapmıştı.(bedelli çıkmadan önce) özel ünilerin öğrenci işlerini arayın tek tek

Alessiz ve para vermeden yüksek lisans nasıl yapacaksın ki? Herhangi bir ücreti olmayan yüksek lisans programları zaten tezli oluyor, buna da Ales olmadan veya hemen 2 dakikada sorgusuz sualsiz kayıt yaptırmak mümkün değil.

Formalite de olsa Ales puanı şart, tezsizler veya uzaktan eğitimler için de parayı vereceksin(kabul edilmesi kolay olanlar).

Tezsiz yüksek lisansa başvurabilirsin ales gerekmez. Ama kayıt dönemleri ocak sonunda olur genelde. Arel uni, fatih uni, istanbul aydın Üniversitesi, bahçe şehir universitesi falan mı uzaktan tezsiz yuksk lisans programları var. Bir arayıp konuş istersen.

tezsis yüksek lisanslarda ales'e gerek yoktur, parayı verdiğiniz sürece her türlü yüksek lisans yaparsınız, bu ay içinde bahar dönemi başvuruları olur onları takip etmeye başlayabilirsiniz

Pull and bear berska oralarda var.

(bkz: persol) gerçi wayfarer modasından sonra bu da tekrar moda olur herkesin gözünde olur sanki

meşhur modeli 714

Aynen tam ben persol yazcaktım.

Jack and jones

www.bulabilirim.com

kendim buldum.
The Ghost Writer imiş. 2007 Polanski filmi.

Ghost writer böyle bir film değil baya politik gerilimdi

anten,

ben de öyle düşündüm başta da bu kadar alakasız olamaz düşüncesiyle bi araştırayım dedim. politik gerilim olan film 2010 yapımı imiş. kismisolungac'ın dediği film ise şu:
www.imdb.com

oyun oynamıyorsanız, böyle mühendislikli şeyler yapmıyorsanız ne bileyim program kullanmıyorsanız ne gerek var ki zaten bilgisayar almaya? mantıklı bence de.

bence tablet candır, pratiktir. al gitsin.

bence laptop ile tabletin yeri ayrı, alabiliyorsanız ikisini de alın.

tablet flash ve java desteklemez. tableti sürekli kucağınızda tutmanız gerekir, uzun süreli kullanımlarda sıkıntı yaratır.

bilgisayar almak daha mantıklı. En rahatı, 1 saat facebooktan biriyle klavye ve tablet üzerindne yazışmayı deneyin ve farkı görün

ikisinden biri diyorsan kesin laptop

Eğer çok komplike programlar ve amaçlarla kullanmıyorsan bilgisayarı (yüksek performanslı oyunlar, grafik tasarım, 3d tasarım, müzik prodüksiyonu, mimari, video editleme vb.) sadece dediğin gibi özelliklerle kullanıyorsan tablet daha pratik olabilir. Bir de ince klavyeli kılıflardan alırsan laptop gibi de kullanabilirsin böylece yazışmak da sorun olmaz:)

@@@,

yok mühendislikli şeyler yapmıyorum düz kullanıcıyım. niye yeri ayrı ki tabletle bilgisayarın? bir de tablet için böyle küçük klavyeler falan olmuyor muydu ben mi yanlış biliyorum? ve kılıfları falan böyle masa üzerinde kullanım da sağlamıyor muydu?

Bi ara ben de kafayı takmıştım alıcaktım laptop aynı seninki gibi perte çıkmak üzereydi

Sonra çoğu kişinin bilgisayar yerine kullanılmadığını söylediğini gördüm
Yani bir bilgisayarın olacak, tablet de yanına ekstra bişi olcak. Yoksa bilgisayarın yerini katiyen tutmuyormuş

Thus, laptopu yeniledim pişmanlık yaşamadım :)

bütçeniz nedir bilemem ama hem dokunmatik hem klavye dock'una sahip tabletler var. windows'un yokluğunu ararım derseniz ayrıca w8'li tabletler de yaygınlaştı zaten. sıkıntı olmaz bence yani.

bütçe 1000 lira olsun.

tablet laptopa göre taşıması klay falan ama aynı işleri yapamıyorsun tablet ayrı laptop ayrı derim bende

abiler ben öğrenciyim ya iş falan yapmıyorum kimseyle de 1 saat yazışmıyorum. pilsiz laptop kullanıyorum 2 senedir ömrüm çürüyor yaptığım şeyler de okumak ve izlemek. izleme keyfi açısından sorun çıkarır mı mesela?

sadece tablet olmaz ama hem pc hem laptop'um varken laptopu sadece film izlemek için kullanıyordum.

bir de tablet = ipad. gerisini düşünme bile. telefonda bu kadar büyük bir fark yok ama tablette direk böyle.

2in1 ikisini de olmaya çalışıp ikisi de olamamış bir alet. tablet+laptop en iyisi, yoksa normal laptop.

ben senin yerinde olsan 2in1 alırım. zaten laptopun perte çıkmasını bekliyorum almak için.

mesela şu: www.hepsiburada.com

Bence tablet işini görür, ama kişisel tercihim dizüstüden yana olur benim.

Neden dersen dokunmatik olayını sevemedim. Tablete de klavye fare takılıyor ama o zaman da tabletin esprisi kalmıyor ki.

Windows'un tabletleri var, hp filan uretiyor. Genelde ucuz da oluyorlar, 8inch civarilar.
Flash da destekler her seyi de yapar :)

Hatta soyle bir sey var, adamlar bu aletle bile neler yapmis goz atabilirsin. forum.donanimhaber.com (Son sayfalarda hdd - klavye filan baglayip normal bigisayar gibi yapmislar :) )
Genel kullanim icin iyi degil (Dusuk hafiza-RAM) eger bu tur bir tablet alacaksan en az 32gb hafiza - 2gb ram gerekir.

pcnin yerini tutmuyor. en azından bir sekmede bi müzik açayım diğerinde takılayım falan demek istesen bile zorluk. siteden film izlerken bir şeye bakıp çıksan film başa sarıyor falan. extreme şeyler de yapmıyormuşsun denenebilir aslında :D şarj sorunu olmayan güzel bir şey bulursan iyi olur. asus hd7 aldım ben özellikler falan gayet yeterli fiyatına göre ama şarjı o kadar çok gitmemeye başladı.

Epey bir windowslu tablet önerilmiş ben de onun hakkında yorum yapacağım. Bu tabletler bir harika dostum.

Ama şöyle bir durum var ki almışken kaliteli bir şey alman lazım en az i3 işlemci ve SSD'si olmalı. O zaman windows 8 dokunmatikle uçuyor. Atomlu tabletler heralde o kadar verimli olmaz.

istanbul'da cuma-cumartesi boyle bir yer bulmak cok zor olmali. hafta ici bile aksamlari dolu oluyor her yer. maalesef yardimci olamiyorum ama yerinde olsaydim aramazdim bile.

kadıköye carmene gidebilirsin.genelde boştur ve 3 katlıdır.

Carmen'i deneyecegim tesekkurler.

Sultanahmet taraflarına git. Çok ciddiyim, çok güzel mekanlar var, etrafta hiç türk yok, sadece turistler var. Yani kafa dinlemek için ideal.

bulursan bize de haber ver.

bulduğunda bizimle de paylaş. takipteyim.

Sanirim hafta sonu boyle bir mekan bulmak imkansiz gibi birsey, oneriler icin tesekkurler, deneyimlerimi paylasayim.

Hafta ici:
Sponge Pub (leventde. Is cikisi trafigini gecistirip bikac bisi icmek icin guzel, fazla kalabalik degil)

Hayalperest (kadikoyde. haftasonu full, hafta ici idare eder.)

Kis aylarinda avcilar sahilde herhangi bir kafe(bir keresinde kendi icecegimi kendim aldigimi hatirliyorum, o kadar bos)

Haftasonu:
Anten'in onerisinden yola cikarak bu haftasonu tarihi bir yere gideyim dedim, Galata kulesi ve cevresi baya bi sakindi, kuleye inerken sagli sollu sokaklarda bir cok bos mekanin onunden gectim, hicbirine girmedim, planim galata kulesinin merdivenlerinde bikac bisi icip kitap okumakti. Galataya aksam saatlerinde hic gitmemistim, cumartesi aksami olmasina ragmen fazla kalabalik degildi, olanlarda kendi halinde demlenen turistlerdi. Tavsiye ederim.

bir şey olmaz.

bir şey olmaz çoğu yerden bagajda bira getirdim sorun olmadı.

hiçbişi olmaz kutularca getirdim

basınçtan patlamaz ama kargocular langur lungur fırlatıp atarlarsa şişeler kırılabilir.

Ne olur ne olmaz iyi sar. Patlarsa valiz birayla dolmasın:) Başıma geldi oradan biliyorum.

Evet, cinsiyetçi bir deyim. Bunun gibi birçok deyimimiz var. Kullanmamaya özen gösteriyorum. "İnsan gibi yap şu işi" derim ama.

Gerçi TDK "adam=insan" eşitliğini sunuyor ama çoğunluğun aklına insanın geldiğini sanmıyorum.

bence evet.
"kiz gibi" de ayni sekilde.

"erkek sözü" var bi de.

Hayır değil. Maalesef bazen çok düz ve şekilci düşünüyoruz.
Evet "kız gibi" cinsiyetçidir. Aşağılamadır. "Karı gibi" demek de öyle. Çünkü aşağılama amacıyla kullanılır.
Ama adam gibi öyle bir anlamda kullanılmıyor. Kullanılamaz da.
Öncelikle kelimenin kullanım amacına bakalım. Bir şeyi "adam gibi yap" derken bu "erkek gibi yap" anlamında kullanılıyor mu? Çoğu zaman hayır. Bahsedilen şey işi doğru dürüst yapmak. Kaldı ki kelimenin birincil anlamı insan. Yani adam gibiden kasıt "insan gibi" oluyor aslında. Ama her konuda olduğu gibi kadın-erkek eşitliği söz konusu olduğunda şekilciliğimiz devreye giriyor. Böyle saçma sapan şeyleri mesele yapıyoruz.

cinsiyetçi olarak kabul ediliyor ortamlarda. ben de pek kullanmamaya çalışıyorum fakat meseleyi çok büyütmüyorum, kullananı da yadırgamıyorum.

evet cinsiyetçi

kullanimina bagli olsada, büyük oranda degil.

oturmus bir kalip, adam türkce de ayni zamanda insan demektir, insan gibi yap demektir yani, dogru düzgün yap anlaminda.

cinsiyetci degildir, fakat kiz gibi cinsiyetcidir.

anten +1

adam gibi yapmakla "adam mısın lan sen" aynı şey değil.
düzgün yapmak manasında kullanıyoruz. "kız gibi" derken de aslında "çok nazik davranıyorsun biraz hoyrat ol" denmek istiyor.

hayır. adamın kızı erkeği olmaz.

buz gibi cinsiyetçi. karı gibi kıvırmanın alemi yok.

@hobarey bilale anlatır gibi değil bilal gibi anlatmışsın aynı :D

arapça adm kökünden gelen ādam آدم türkçe bir kelime değildir ve 'insanlarların atası' ve 'insanoğlu' anlamına gelmektedir.

bu kısa etimolojik bilginin ışığında ''bir işi adam gibi yapmak'' ile ''bir işi insan gibi yapmak'' arasında hiçbir fark yok. birinde arapça bir kelime kullanıyorsun diğerinde türkçe bir kelime. bu yüzden 'adam gibi' cinsiyetçi bir deyim değil.

ancak kız gibi yapma şu işi dersen birine, işte o zaman cinsiyetçilik oluyor.

adam köken itibarı ile insan vurgusu yapan bir kelimedir. türkçe değildir @air'in de güzelce açıkladığı gibi.

her şeyden nem kapmayalım. böyle onlarca kullanım var dilimizde. oturmuş kelimeler ya da kalıplar bunlar. bunlara gelene kadar hem...

kullanıma devam o yüzden.

cok bilen arkadaslar adamin arapca insanin türkce oldugunu savunmus.
öncelikle adam farsaca adem kelimesinden gelmektedir. adem = Adem, erkek ve ücüncü anlami olarak insan.
insan ise arapca kökenlidir.

oturmus bir kalip oldugu cinsiyetci olmadigi anlamina gelmez. kullanilan örneklerde cogunlukta "errkek gibi" yerine kullaniliyor. ben kullanmam gerektiginde "insan gibi" diyorum.

adam gibi deyiminin çok da cinsiyetçi olduğunu düşünmüyorum. ama adam gibi yap şu işi denmesinin cinsiyetçilik dışında rahatsız edici bir yanı var.
ilgilisine www.youtube.com

Örneklerde çoğunlukla errrkek gibi kullanılmıyor. Kusura bakmayın da bu tip konularda buluttan nem kapıp, yapılan akılcı yorumlara da kulak tıkayıp ısrar etmek cehallettir.

Şahsen umurumda değil, kullanırım, kullanmaya da devam edeceğim.

adam gibi
1) terbiyeli, akıllı uslu; 2) adamlığa, insanlığa yaraşır yolda; 3) iyice.
Deyim

Kelimenin dile girerken anlam kayması olduğuna inanmıyorum ama kullanımı süresince anlamın kaydığına inanıyorum. Örneğin, vasat da bu şekilde. Birine vasat dediğimizde, genel izlenim onun kötü olduğu yönünde ki aslında sözcük anlamı "ortalama"; ortalama anlamına gelen bir sözcüğü (ki bu şekilde dile alınmış bir sözcüğü) çoğunlukla bir kişinin durumunun pek de parlak olmadığını, hatta biraz kötü bir dilimde olduğunu anlatmak için kullanıyoruz. Ya da "Kara donlu Beytullah" derken kimse bir iç çamaşırından söz etmezken, don artık sadece iç çamaşırı anlamına geliyor artık.

Buradaki birçok kişinin buradaki "adam"ı da insanla bir anlamda kullandığından eminim ama bir kesimin bunu insan anlamında kullanmadığını ve buu kişilerin hiç de azınlık olmadığını düşünüyorum. Örneğin, duyduğum ve bir Tekel bayisindeki çırak gibi bir çocuğa söylenen bir cümle "Oğlum, adam gibi otur oturduğun yerde. Karı gibi ne velveleye veriyorsun ortalığı". Bu adam gayet cinsiyetçi kullanıyor bu lafı, bunun gibiler de azınlıkta değil. Adam kelimesi biraz da anlam kayması açısından geçiş aşamasında olduğundan, hala yeni anlamına tam olarak yerleşmediğinden "Bana göre süt, sana göre çikolata" karışımı çıkıyor olabilir.

genel kanı cinsiyetçi olduğu yönünde. bu nedenle ben de kullanmaktan kaçınıyorum. ben 'adam' kelimesini kullanırken 'erkek' olmayı kastetmiyorum ama karşımdakinin bunu -çoğunlukla- erkek olarak algılayacağı için kullanmıyorum.

www.gumuslukakademisi.org

www.bilgi-egitim.com

Ya herkes söylemiştir ama bu iş kursla olacak iş değil. Parana yazık. İnternette eğer yabancı dilin varsa bu konuyla ilgili kendini geliştirebileceğin yığınla makale bulabilirsin. Ama kursa gitmeye değmez.

teknik demek taklit de demektir, sanatta işe yaramaz. perde arkasını merak ediyorsan yazarların otobiyografik kitaplarını ya da kuramlarını anlattıkları eserleri okumanızı tavsiye ederim.

teşekkürler comptrol. :)

şu duyuruda demin bir şeyler yazdım: www.eksiduyuru.com

bu arada ruhi bir banyo'ya katılmıyorum. sanatta ustalık zaten taklit ede ede bulunur. resim çizmeye başlarken de başka ressamları taklit ede ede kendi üslubumuzu buluruz. taklit, kendi sesimizi bulmada yardımcı olur, teknik de - ruhi bir banyo'nun da dediği ama olumsuzladığı gibi - böyle gelişen bir şeydir. edebiyat kuramları daha çok akademiyi ilgilendirir, bir yazarın her şeyi bilmesi gibi edebiyat kuramlarından da haberdar olması elbette yararlıdır ama kurama bakılarak yazılmaz. yıllar boyu bu memlekette toplumcu gerçekçi anlayışa uygun romanlar yazıldı ama bir değerleri olmadıklarını biliyoruz. otobiyografileri okumak eğlencelidir, belki insanı şevke de getirir ama hepsi bu.

yukarıdaki diğer duyuruda yer alan cevaba ve bloga göz atın, soracak sorunuz hâlâ varsa ben "bir mesaj ötenizdeyim"

Herkese merhaba,
Konuyu tartıştığınız için teşekkür ederim. Yaratıcı yazarlık kursları aslında bir çoğunun düşündüğü gibi,kişiyi, bence de yazar yapmaz. Ama joe satriani de bir virtiözdür ve eğer onun tekniği üzerine bir şeyler ekleyebilmek, müzik tarihinde onun bir adım önüne geçmek isterseniz, önce onun kadar iyi çalabilmeniz gerekir. Ya da realist bir formda desen yapamazsanız başarılı soyutlamalar yapamazsınız. Klasik örnek: bkz.Picasso. Kısaca ben her işin bir matematiği olduğuna inanıyorum. Bazıları bunu kendi kendine bilinçsizce keşfeder, bazıları birilerinden öğrenir.

Bu bir doğum günü hediyesiydi kardeşime. Ben de bütçeme en uygun ve evimize en yakın atölyeyi seçtim. Profesyonel bir kariyer yapma hedefinde olmadığı için de açıkçası bu durumu çok irdelemedim. Yeter ki kafasında kapı açacak bir şey yakalasın,bir referans noktası bulsun.

demesen daha iyi olurmuş :)

ayrıl.

İltifat ederken başkalarını araya sokmayınız kadın olsun erkek olsun.

Bir dost

dünyadaki en güzel kızsın demek samimiyetsiz geliyor hep ama.gerçekçi olmak niye hep mi zarar olur

standart kız tribi yemişsin, kızda haklı.

şimdi gelip şeyi seninkinden uzun olanlar var derse nabacaksın?

doğrudur var derim ne diyeyim. en uzun seninki mi desin, zenci gerçeği var.

ya deli misiniz arkadaşım, bir de kıza hak vermişsiniz.
böyle saçma şey mi olur? baba sen ayrıl bu kızdan, böyle bir ömür çekilmez. ömrü geçtim 1 hafta çekilmez.

dünyada senden daha yakışıklı, dudakları senden daha güzel erkekler vardır ama hiçbiri beni senin dudaklarına dokunduğum kadar heycanlandıramaz. oldu mu? olmadı bence de. ayrıca buraya gelip kız arkadaşın için kezban yakıştırmasını yapabiliyosan ayrıl bence.

@elorelia

bence oldu.olay zaten o değil mi? ben dünyanın en yakışıklı erkeği olmadığımı biliyorum.kız bunu derse de yalan söylemiştir. ama birtek benim heyecanlandırıyor oluşum gayet yeterli bir duygu değilmidir

@elorelia: oldu bence.

dünyada dudakları benden daha güzel ve muhtemelen benden daha güzel öpüşen erkekler vardır. eğer zaten gözü onlardaysa ohooooo işin var.

Yani, ortada buluşulabilir. Tepki aşırı ama iltifat da "Güzelliğin on par'etmez, şu bendeki aşk olmasa"nın bir tık üstü. emirkulu +1 İltifatta araya başkalarını sokmayın, eğer gerçekten bir konuda en iyisi olduğunu, olabileceğini düşünmüyorsanız. Gerçekçi olmak ile kıyas arasında birtakım nüanslar var. Zaten "Dünyanın en güzeli sensin" derseniz, bir tarafı ile güler. Kız zaten dünya güzeli olmadığını biliyor, ama beklentisi senin gözünde güzel olması. Sonuçta güzellik bakanın gözünde. Yoksa kadınlar "Brad Pitt değil, sen"i yalan olsun diye söylemiyor; Cem Yılmaz'ın dediği gibi "Yok artık"lık bir durum yok ortada. Kadınlar aşık olduğu kişiyi pırıl pırıl, ışıl ışıl, çevresinde hale ile görür ve Brad Pitt o halenin, o auranın yanında sönük kalır. Yoksa bu kadın da biliyor Brad Pitt'in ne olduğunu ama kadının içindeki tutku, senin Brad Pitt'i donunda sallamanı sağlar. Bu hatun da öyle olacağını umup hayal kırıklığına uğramış olabilir. Yine de tepki abartılı bence. Ben olsam, kısa bir "Allah razı olsun" ile gülerdim, baktım kavga çıkacak, öperdim.

ya tabii ki ondan güzel kızlar vardır ama bu böyle söylenmese kızın suratına daha iyi :D herkese de kezban demeyi bıraksanız ne güzel olacak artık.

kızın sana "dünyada senden daha büyük penisli erkekler vardır ama ben seni seçtim işte" gibi bi cümle kurmasıyla aynı. haksızsın ama kız da haksız yok benden güzel de neymiş demekle

ya sizin kafanız mı güzel. heralde kız da biliyor dünyanın en güzel kızı olmadığını. ama illa gerçeği yüzüne söylemek mi lazım. yolda durdur bi kızı. bak canım bu kız senden güzel ama ben sana bakmaktan hoşlanıyorum de. oldu mu? bence yine olmadı. senin söylediğin de bu hesap.

Mühendis misin?

ya buraya gelip, bu lafı işittiği için kızan bir kıza hemen kezban yaftalamasını yapıştırıyorsunuz.

siz nasıl realist insanlarsınız? romantik olmak istiyorsanız (ki genelde sevgililere iett şoförü gibi değil de bir centilmen olarak yaklaşılır) böyle laflar edilmemeli.

kız da biliyor kendinden güzel kızların bulunduğunu. fakat bunu suratına söylemek sanki kızın güzelliğinin yetersizliğinden duyulan hayal kırıklığı gibi algılanmış olabilir.

kısacası bu sözü söylemek çok realist. ve realistler -acı ama gerçek- ilişkilerde maalesef hep kaybeder. biraz beyaz yalanlar söyleyin ya da yalan söylemek istemiyorsanız en azından bazı (acı) gerçekleri incinebilecek insanların yüzüne söylemeyin.

aynı şeyi bir kız erkeğe dediğinde ne kadar abes durursa bu da aynı şekilde abes durur. en azından gururu incinebilir. herkes buradakiler gibi kaya kalpli olmayabiliyor.

not: aynı şeyi geçmişte ben de demiştim, sonradan kafama dank etti ve hoş bir şey olmadığını anladım.

boş işler bunlar.

lan çocuğa neden yuklenıyorsunuz? gayet guzel iltifat etmişsin bro.
sonuçta "eş" olmak böyle bir şey. kız bence gerizekalı ya da hala mal mal kız tribleri atacak kadar çiğ.

bence çok güzel bir şey söylemişssin. ilişkide önemli olan tarafların ne kadar güzel/yakışıklı oldukları değil, birbirlerine duyulan heyecan, tutku ve aşktır. git bunu sevgiline söyle yine ama ben güzel değil miyim derse ayrıl.

hanım kızımıza kezban gibi bir sıfat kullanacaksan sen beyefendiye de öküz dememiz icap eder. fakat ne kızımız kezban ne de oğlumuz öküz.
sen bir pot kırmışsın kız da fazla tepki vermiş. bu kısa hikayeden, birbirinize uygun olduğunuzu çıkardım. ayrılmayınız. iltifat etmeye ve iltifat kabul etmeye devam ediniz.
başarılar.

Gayet güzel bir iltifat, kız anlamlandıramamış ayrı. Pot falan değil bence.

illa karşılaştırmaya ne gerek var. güzelsin canım de geç. sana ne başkasının kaşından gözünden demiştir kız.

kezbanın zirvesinde bence hocam. herhalde ondan daha güzel kişiler var, taylor swift değilse sevgilin.

Yıllar önce bir arkadaşım kız arkadaşına Aşık Veysel'in "Güzelliğin on para etmez, Bu bendeki aşk olmasa" dizelerini demişti de aynı tepkiyi almıştı..

Kezban detected.
Samimi bir şey söylemişsin. Bu işin konusu açılırsa, ki açacaktır, Turgut Uyar'ın dizeleriyle gir olaya bir de.
Arasıra düşmüyor değil aklıma
Yabancı kadınların sıcaklığı
Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım
Yanında ihtiyarlamak istiyorum...

eğer "başka kadınlara mı bakıyosun" derse bu şarkı eşliğinde kaç:

www.youtube.com

kiz hakli. ama uzatmasina gerek yok. odunun bile guzel seyler soylemeye calistigini anlasin yeter.

Ne guzel acik sozlusun, benim hosuma giderdi ama iste o kadin, erkek degil.

kız kezban.

Normalde bu bir pot kırma değildir. Ancak kız arkadaşınızı tanımadığınız ve bu söze nasıl bir tepki vereceğini tahmin edememeniz sonucunda bu bir pot kırmadır.

kız arkadaşına kezban mı diyorsun bence sen potsun

İçilebilir olma durumuna göre su markalarının sırası için:

sozcu.com.tr

O listeyi anlamadım hiçbir suyu içmememiz lazım oraya göre.

Pet sisedeki suyun 15 gunu gecirmemesi gerektiğini söylemişti Ender Saraç. Yakın tarihli 1,5 litrelik siselerden aliyoruz, bardaga dokmesi kolay oldugu için. Kir birikmesinden dolayi da damacanalarin ve su pompalarinin saglikli olmadığını soyluyorlar.

tekrar doldurulan damacanalardan uzak durun, pompa zaten bakteri yuvası.

5 lt sulardan alın, damacanadan daha pahalıya gelmez.

Plastik değil cam damacana tercih et. Hatta damacana değil, 5 litrelik cam şişe sulardan al. Plastik şişelenen her şey maalesef sağlıksız.

Taşdelen sunun cam damacanaları ve 5 litrel.k cam şişeleri var. Evinize getiriyorlarsa ve maddi durumunuz için 3-5 lira fark etmiyorsa muhakkak taşdelen su kullanın.

bi ara ben de bakındım ama baya masraflı bi iş.

şurası var ama gogıldan aradıysan muhtemelen bunları bulmuşsundur.

sancakair.com.tr

bi de türk hava kurumunu araştır derim.

150k dan asagi degil kesinlikle.

Uçuş eğitimi pahalı bir süreç. Bir de eğitimn sonunda pilot lisansı alamama riskin yüksek. Helikopter pilotluğu daha da meşakkatli çünkü önce sabit kanat eğitimini tamamlayıp sonra döner kanat eğitimini alıp onun da sınavlarını vermen lazım.

İlla bu yola başkoyduysan yurtdışında bir okul (özellikle ABD) seçmen yurt dışında iş bulmanı kolaylaştıracaktır. Maliyetleri türkiye'yle başabaş olacaktır.

Bana da 2 tablet hediye geldi, birini babama verdim digeri de evde guncelleme yapmak haricinde hic acilmadan duruyor. Bilgisayari ve akilli telefonu olan insanlar icin cok gereksizler benim kullanim modelime gore.

Okumayı seviyor musun? Eğer özellikle dijital medyayı takip ediyorsan bunu tabletten daha konforlu yapabilecğein bir mecra yok. Ben günde birkaç saatimi okumaya ayırıyorum, Quora'ya, Reddit'e, The Verge'a, Arstechnica'ya falan filan saatlerimi ayırıyorum yani şaka değil. İşte o zaman bir tablet en iyisi oluyor.

Ama okumuyorsan tablet dediğin büyük ayfon yani, öyle çok bi yararını görmezsin.

Bazen laptoptan daha pratik oluyor. Iki site bakmak icin haber okumak icin falan pratik oluyor

ben çok fazla futbol ve basketbol maçı takip ediyorum ve izliyorum. izleyemediklerimi skor olarak takip ediyorum. hem mesleğim, hem hobim bu. ben de cumartesi günü sosyalleşeyim, sabah 9'da güzel bir kahvaltı yapıp akşam 12'ye kadar gezeyim isterim ama bu süreçte çooook fazla şey kaçırıyorum. takip etmem, izlemem gereken maçlar var.

tablet hem telefon gibi cücük ekranlı değil, hem bilgisayar gibi kocaman değil. çok daha kolay taşıması ve kullanması. öyle aç kapa derdi falan da yok. ne bileyim maç izlersin, hiç değilse takip edersin. benim için bu anlamda büyük kolaylık olurdu.

onun dışında bilmiyom tabletim olsa ne için kullanırdım. bende yok zaten. olsa bu faydasını görürdüm diye söylüyorum.

10.1" tabletim var, genelde yanımda taşıyorum. Yanımda taşımamın en önemli sebebi kod yazıyorum ve tablette kod yazmak klavyeli bir kılıfı da varsa laptop a göre daha pratik oluyor. Canım sıkılınca da açıp film izliyorum. Akıllı telefonların klavyesini rahat kullanamıyorum.

Okumak için akilli telefon yeterli ve konforlu degil. Ben de almayı düşünüyorum bu nedenle.

Bana kimse tablet hediye etmedi. Etmiş olsaydı eğer muhtemelen kullanmaz satardım. Şahsen ben de anlayamıyorum tabletle ne yapıldığını.

Pratik cunku.
slayt okuyacaksam telefona bakmaktan ve bilgisayar tasimaktan daha rahat. Derslerimi bu sekilde kütüphanede calisabiliyorum.

Ayni sekilde yemek yerken dizi film izlemeyi severim kalk bilgisayari tasi fise tak ya da tv ye bağla falan zahmetli. Hop aciyorum onume tableti bitti gitti.

Şu an sana bunu tabletten yazıyorum. Internette takılmaktan başka bütün kitaplarımı, ders notlarımı, slaytlarımı burada taşıyorum. Basılı taşımaya kalksam her biri 1000 sayfa, kindle da renksiz işime yaramaz. Çok güzel bir icat. Dün dedem dizisini bile burdan izledi.

herhangi bir iş yaparken dizi izlemeye birebir. uzun süreli tuvalet iihtiyaçlarında imdat kolu... bence gayet faydalı bir uygulama...

Ben genelde new york borsasindaki hisselerimi takip icin kullaniyorum. Sirf bunun icin 4 tane ipadim var. Ne yani simdi bunun icin amele gibi macbook mu kullansaydim. Ipad o kadar kullanisli ki iphone 6plus imi telefon acmak haricinde cebimden bile cikarmiyorum.

Bence soru tam tersi olmalıydı. Tableti ve normal bilgisayarı olan bir insan neden akıllı telefon alır ki?
Mantıklı düşününce akıllı telefon hiç de verimli bir cihaz değil. İşe gidip gelirken yolum biraz uzun sürüyor ve yolda tablet sayesinde 2. bir yabancı dil öğreniyorum, işimle ilgili akademik yayınlara göz atıyorum, e-book okuyorum maillerimi takip ediyorum. Akıllı telefona ihtiyacım kalmadı, zaten onu kaybettim bir yıldır da sadece whatsapp instagram gibi ıvır zıvırı çalıştıracak, iyi de fotoğraf çekebilen bir telefon kullanıyorum.

bir tane ipad mini kullanıyorum. ders pdflerinin tamamını yükledim. yolda, okulda, birini beklerken, nerede olursam olayım çok rahat bir şekilde açıp okuyabiliyor, not alabiliyorum. bu sayede zamanı hiç boşa haracamıyorum neredeyse. bataryası da gayet uzun gidiyor. üç-dört gün şarj etmediğim oluyor. şimdi de e-booklar yükledim, keyfime bakıyorum.

normal bilgisayarla zaten imkansız da, akıllı telefonla hem batarya hem de ergonomiyi düşündüğümüzde bunlar yapılabilir mi?

olduğu gibi almaktan kastınız nedir bilmiyorum ama öncelikle yeni şubeye gidip hesap açtırmanız gerekiyor bildiğim kadarıyla. sonrasında yapacağınız eski şubedeki hesaptan yeni şubedeki hesaba transfer ve eski şubedeki hesabı kapatma işlemlerini talimatla da yapabilirsiniz.

Yapılabiliyor galiba. Zaten o bankada hesabın varsa sana soruyorlar, kredi onaylanırsa paranın yatacağı ve taksit ödemeleri için yeni bir hesap açalım mı yoksa mevcut hesabınızı mı kullanalım diye. Kredi işi en azından yarım saat 45 dakika sürüyor, belgelerin hazırlanması imza (hakikaten en az 10 15 dakika imza atıyorsun sayfalarca kağıda:)

bir şey olmaz. sıkıntı yaşamazsın.
dediğin gibi tecil tarihin lisans mezuniyet tarihinden itibaren başlar.

ayrıca tatmin edici cevap için askerlik subesine başvurabilirsin.

ilk önce öğrenci misin yoksa mezun musun? öğrenciysen ve temmuzda mezun oluyorsan o zaman şubeye giderek askerliğini tecil edebilirsin. ama lisans mezunu isen ve tecilin temmuz ayında bitecek ise askerlik alım döneminden önce bir yüksek lisans programına kayıt olmalısın. olmazsan temmuzdan sonraki ilk celp döneminde askersin demektir.

Temmuzdan sonraki ilk celp döneminden önce kaydını yaptırmalısın. Ama yerinde olsam tecil belgendeki muayene tarihinden önce kaydımı yaptırırdım.

Dev geçmiş olsun. Aynı sıkıntı bende de var. Burun akıntısı ve öksürük... Alerji dediler banacda. parfum falan olabilirmiş. Bir yıl olacak neredeyse. Son gittiğim doktor reflu kaynaklı da olabileceğini söyledi bu belirtilerin. O yuzdn bu ihtimali de göz önüne bulundurun

bir kez daha kendi soruma kendim cevap vermek zorunda kalıyorum.

ankara göğüs hastalıkları ve göğüs cerrahisi eğitim ve araştırma hastanesi, sanatortum hastanesi diye de biliniyor. özel değil devlet hastanesi diye geçiyor.

özellikle sebebi bilinmeyen alerjiler için araştırmalar yapılıyormuş. randevulu sistemle çalışıyorlar. linkini vereyim. şimdiden duyuruya gelecek görecek arkadaşlara geçmiş olsun.

ataturksanatoryumu.gov.tr

saçmalama allasen, rahat ol. bir de karbonhidratı kes çok güzel kilo verirsin.

dış görünüş bakımından rekabet şansı yok ise ve amaç aileye kendinizi sevdirmekse ( doğrusunu yanlışını ne gerek varını tartışmıyorum ) evin gelini gibi davranın. Sofra kurulurken arada birşey istendiğinde siz kalkın. sonra sofra toplanırken üç beş tabağı siz alıp hemen bulaşığa girişin. kahve mi iiçerler çay mı koyalım diye sorun müstakbel kayınvalidenize. Kendi annemden biliyorum ki aradıkları gelindeki özellik ne dış görünüş ne karakter , titiz mi , hamarat mı , tamamdır :D valla güzel ama dana gibi oturuyo bak bizim gelin maşallah iki dakika oturmadı güzellik geçici tam kadın gibi evlenilecek kadın bu diye sizinle hava bile atar etrafına

Ben de benzer durumdayim, esimin ailesinde ozellikle babasi tarafindan istenilmedigimi dusunuyorum :) ama umursamiyorum; hayat boyu birinin onayiyla yasayacak olursak hayatimiz mutsuz ve gerilimli bir hayat olurdu.
Ailesinden ya da sevgilinden kendinle ilgili kesin bir kotu yargi alirsan da yollarini ayirirsin, tek mutlulugun onlarda degil ya. Kendini bu kadar uzme. Kilo konusunda bir sey diyemiyorum.

bunu göt göbek yapmadan önce düşünecektin.

İyi de buyukler genelde etli butlu dolgun kiz severler. Taktigina degmez.
Nolcak kiloluysan ya bu guzelligini ortmez bence. ben hem hamarat diilim hem mehmet ali erbil gibi guluorum. İnsan ailesiyle tanistirmaya utanir hani.

Bence kimseye kendini sevdirmek için uğraşma. Kendin gibi ol sadece farklı olmaya çalışma. Böyle seven sevsin. Sevmeseler nolcak allasen?

Yazdığın diğer duyuruları da okudum bence kilo problemin yok, mentalitenle alakalı bir takıntın var. Rejimle falan uğraşma. Kendine güvenini tazelemek için spora başla. Bak kilo vermek için değil, kendine güvenini tazelemek için. Kendini iyi hissetmek için. Ben senelerdir spor yaparım bazen gayet toparlarım bazen hiç spor yapıyormuş gibi görünmem yağ bağlarım ama hep iyi hissederim. Kendime güvenirim. Kendini sev.

Soruna gelirsek, kendin gibi ol yeter. O zaman özgüvenli bir insan olursun. Önemli olan da bu. Kendine güven, ama ukalalık yapma. Guleryuzlu ol. Guleryuzlu olmak her kapıyı açar:)

ses kartın anakartın üzerinde bulunuyor. çok fazla performans beklenemez. ama kayıt almana engel değil.

öncelikle "assio all 2" driveri yüklemelisin.
www.asio4all.com

birde condenser mikrofona ihtiyacın var. usb olanları tercih etmende fayda var.

Bu konuda ne kadar bütçe o kadar performans... Kayıt için audio interface dedikleri kartlardan alman lazım. Harici kullanılanlardan alırsan dilediğin gibi yanında da taşıyabilirsin. Bu konuda dikkat etmen gereken en önemli şey gecikme oranı. Seçtiğin modeli internette Bi araştır önceden. Gecikme bilgisayara da bağlıdır ams kart çok önemli. Bir de preamp alman gerekir. Bazı ses kartları preampla gelir. Onlardan almak iyi Bi çözüm mesela ev için. Ben akainin Bi modelini kullanıyorum mesela cok süper Bi kart değil ama preamp var üzerinde o yüzden aldım. Mikrofon olarak da condenser Bi mik alman gerekir. Ama bu konuda yalıtım çok hayati. O yüzden internetten basit yalıtım çözümleri bakman lazım

www.englishforums.com
Burada online ders verenler var. En azından belli bir saatte skypte online olman gerekeceği için hocanın karşısında facebook'a giremezsin.

Yakında walking dogs gelecek. Eli kulağında:)

Saints Row serisi sana göre

creative sanırım en iyisi olacaktır.

50 liraya kadar iyi bişi bulman mümkn diil ancak markası ii bişi bulablrsin yani bi performans vermez. creative ya da logitech iidir. o fiyata alcağın hoparlörde pek dikkat edilcek bi özellik olmuyo.

valla o fiyata diana marka 2+1 ya da 4+1 bulabilirsen kaçırma. Dandik durur ama iyidir performansı.

Kız arkadaşım bana creative 2+1 hoparlör aldı doğumgünü hediyesi. Gayet de memnunum valla :) gold'dan almışlardı galiba, bir bakabilirsin netten falan.

cerative 2+1 kullanıyorum tepe tepe işini görür. fiyat kalite oranında fazlasıyla tatmin edici. gümbür gümbür...

ya arkadaşlar iyi söylüyorsunuz, hoş söylüyorsunuz da, mecburiyet durumuları söz konusu.. zamanında yapılmış bir salaklık ve bu salaklıktan hoşlanmayan bir nişanlı söz konusu.. o yüzden ciddi bir piyasa araştırması yapıyorum.. yardımcı olursanız sevinirim..

o halde nişanlınızı da alıp gidin o kliniğe. Bir dövme sildirme seansını izlemek istediğinizi söyleyin. Muhtemelen ikiniz de gördüğünüz şeye katlanayamacaksınız. Lazerle dövme sildirmenin ne kadar acı verici bir yöntem olduğunu yaşamadan bilemezsiniz. Kaldı ki en az 3-4 seans gerekecek. Buna katlanabileceğinize inanıyorsanız yapın.

Kansere yakalanma ihtimalinizi neredeyse kaçınılmaz hale getireceğinizi de unutmayın.

Yine de sildirmekte kararlıysanız fiyatı pek önemsemeyin çünkü çoğu merkez ağrısız, iz bırakmadan bu işi yapacağını söylese de; birkaç senas sonunda sizi beyaz ve kabarmış bir bölgeyle başbaşa bırakıyorlar. Onlar dövmeyi sildiğini iddia etse de sadece dövmeyi komple beyaza boyayıp kabartmış olursunuz. O lekeden kurtulmanız da pek mümkün olmaz.

Siyahın kolay çıktığı iddia edilir ama yine de dikkatli olun.

üstüne başka bi dövme yaptıramaz mısın? bu da bi öneri.

hmm üstüne dövme yaptırmak daha mantıklı gibi duruyor aslında evet, onu da düşünmüştük, fakat "inançlı anne" engeliyle karşı karşıya gelmiştik o zaman da.. hatta kendisi bu sildirme işini duyunca biraz tedirgin olmuştu risk faktörleriyle ilgili ama çok da karşı çıkmamıştı yani..

peki arkadaşlar, şimdi açık olma vakti =) burada, arıza çıkaran nişanlı taraf, bizzat ben oluyorum.. tamam, size saçma gelebilir ama yani kim ister yani çok özel durumlarda menzile giren, resmen vücuda kazınmış bir eski sevgili hatırasını? üstelik aynısından o eski sevgilide de var olduğunu bile bile?

bencillik mi şidmi bu benim düşündüğüm? eminim, tam tersi durumda olsaydık, o dövme çoktaaaan sildirilmişti benden, ne pahasına olursa olsun..

ya gerçekten sevgili genç arkadaşlara buradan seslenmek istiyorum: iyi düşünüp taşınmadan, bir gazla aptal aptal dövmeler yaptırmayın.. insanın hayatında bazen öz anne babası bile baki kalmazken, zıpçıktının birinin kalabileceğinden bu kadar emin olmayın..

öf.

o isim ordan silinecek; bitti.

=))

Eğer profesyonelleri soruyorsan;
onlar zaten sahneye farklı farklı akortlanmış, birden fazla gitarla çıkıyorlar.
Haliyle sorun olmuyor. Şarkı bitiyor, adam hemen diğer gitarı alıyor. Arkada teknisyenler gitarlarla ilgileniyor.

yok onları biliyorum. ben amatör insanlar için soruyorum. yani bir tek gitarı olan ve sahnede farklı akortlardan şarkılar çalması gereken birisinden bahsediyorum, ben değilim=).

Gitarı D de tutup, E düzen için capo takabilirsin. Veyahut Drop D için şöyle birşey edinebilirsin www.guitarcenter.com

Olmadı yanında tornavida taşırsın. Gitar E de iken köprü nasıl duruyorsa kol ile köprüyü o pozisyonda sabit tutup D ye akord et. Kolu bırak köprü alakasız bir yere gitsin, yaptığın akord da uçsun, korkma. Arkadali yayları gevşet, köprüyü el ile tuttuğun pozisyona geri getirecek kadar. Bir kere daha fine-tune et, gitarın D ye dönmüş, floyd-rose da olması gereken yerde olucak. Alışırsan 20 saniyeni almaz.

turk telekom'un vitaminlerine bir bak istersen.

ekol hoca

videodershane.com

lise/yüksek okul/ üniversite'den mezun olup gidip tecil ettirmek istiyorum dersen, tecilini yaparlar, süresini bilmiyorum. kaçak pozisyonuna düşersen, askeri mahkemeye verirler ugraşırsın. oturduğun yere en yakın askerlik şubesi neresi ise, pazartesi gidip durumunu bir öğren derim.

askere gidicek misin sen, planın nedir?

Hayır, yaklaşık 1 sene daha gitmeyi planlamıyorum.

nüfus cüzdanında nüfusa kayıtlı olduğu il ilçe hangisisiyse o ilçedeki şubeye kayıtlısındır. Bürokrasi sonuçta:) belli olmaz neyle karşılaşacağın en temizi kayıtlı olduğun şubeye gitmek. Kolay gelsin.

ben de aynı şekilde yığılma dolayısıyla henüz tecil ettirebilmiş değilim.Gerçi bu celp döneminden sonra daha sakin olacağını düşünüyorum.Bir de herhangi birinden ziyade nüfusa kayıtlı olduğun yere gitmen en mantıklısı,çünkü içeriye zor bela girip hiçbir işlem yapılmadan geri döndüm ordan biliyorum.

Yahu nüfus nerede ben neredeyim ohoo: ) Başka şubeden olmuyor mu bu işler kesinlikle?

nüfusa kayıtlı olduğun yer işlemi hızlandırır.İkametin neredeyse oradaki şubeye git.Kıllık çıkaran şubeler oluyor çünkü.Bir de bu aralar askerlik şubelerine gidenler varsa not düşsün yoğunluk hakkında.Yoksa yine sabahın köründe yola düşeceğiz gibi.

@colg fusion : normalde yerli askerlik şuben kütüğüne kayıtlı olandır. lakin kütüğüne bağlı olduğun ile gidemeyeğine göre askeri terminolojide yabancı askerlik şubesi diye tabir edilen, ikahmetgah ettiğin/ evinin yakınındaki şubeye giderek'de askerlik işlemlerini halledebilirsin.

sen, bir yıl daha gitmediğini planlamıyorsun, bu şekilde ifade etmişsin. lakin mezunsan, yahut herhangi bir egitim ögretim kurumuna kaydın yoksa, ekseri tecil hakkında bitmiş ise, şube seni alır. daha önce belirttiğim gibi, pazartesi günü erken kalkarak hallet.

istanbul'da oturuyorsan yardımcı olabilirim sana. her askerlik şubesi yoğun olmuyor. atıyorum bakırköy'de iki tane askerlik şubesi var. biri postane sokağında, diğeri tren istasyonunda. postane sokağında ertesi güne sıra numarası alırken, tren istasyonundaki şubede yaklaşık 1 saat içinde bütün işlemlerini halledebiliyorsun.

email adresini yazarsan, yardımcı olmaya çalışırım.

böyle bir şey nasıl olur anlamadım. acaba adaptör fişinde bir sorun olabilir mi? bataryayı doldurmuyor bilgisayarı açmıyor olma ihtimali mevcut bence. çünkü aletin en azından bi ıkınması lazım ya. geçmiş olsun valla ne deyim

boyle birsey basima gelmisti ne yaptiysak acamadik sistemi. sonra wakeup yapan tus kombinasyonunu bulduk biyerden actik. sistem amd2500 os win xp idi.

anakart kitapcigina bi bakin bakalim wake-up olayi nasil oluyomus.

laptop kullanıyosanız sağında solunda köşesinde bi yerlerde olacak bi kilit işareti işte o kilit. o kilit kilitlendiyse açmayabilir. ya da ben salağım yanlış biliyorum.

bir arkadaşımın dizüstü bilgisayarı uyku moduna geçtiği zaman tekrar açılmıyordu. Aynen senin yaptığın gibi toptan kapatıp açmak gerekiyordu. Öğrendik ki bios sürücüsüyle ilgili bir sıkıntı varmış. Güncellediler ve düzeldi.



Tamir paklar onu=)

en eski apaçi yöntemi olan anakart pilini çıkartma marifetiyle tekrar çalıştığı. kaybettiğim sadece overclock değerleri oldu. sağolun cevaplar için

İstanbul'da işini kaliteyle yapan güzel bi servis vardı ben hatırlayamadım biri yazar az sonra.

bende de aynı sorun mevcut, bahsettiğin kablolarda oksitlenme olmuş olabilir(benimkine bakan adam öyle demişti). Servisler bunu üreticiden kaynaklanmayan bir sorun olarak değerlendirecektir. O yüzden garantin olsa da işe yaramaz. En temizi servise bir göster, bir fiyat iste. Çok fiyat çekerlerse donanimhaber forumlarında kısa bir araştırmayla iyi bir tamirci bulabilirsin.

bu arada laptopı çantaya koyarken ekranın gövdeye bağlandığı kısım yere bakmasın diye uyarmıştı bir arkadaşım. Nedenini bilmiyorum ama ekrana zarar verebileceğini söylemişti(eğer çanta kaliteli değilse). Pek mantıklı gelmemişti ama bir bildiği vardır herhalde.

peki ya servis tavsiyesi olanlar?

marka ne?

toshiba

www.toshibatr.com

Eyvallah ta bunlar öğrenci bütçesini zorlar gibi gene de teşekkürler..

yurtdışından gelmiş olması sadece garanti süresini 1 yıl yapar, yetkili bir servise götür seri no ile (varsa yurtdışından aldığın fatura) bakmaları için ver. Yeni ise böyle bir sorun, kullanıcı hatası olarak değerlendirilemez zaten, ne yani kapağını da mı açıp kapatmayacağız diz üstünün?

eğer ramin düşükse rse bilgisayarına fazla geliyor olabilir.

bende ondan şüphe ettim ama ram'lar güçlü (2gb)

answers.google.com
burda da tartışılmış :)

translate.google.com'a gore
corba ictim -> i drank soup.

bu yuzden drink diyorum ben.

In google we trust

ama google zaten birebir çeviriyor, genel anlama bakmıyor ki. yani,

ben kalem içtim

diye yazınca da
i drank my pen diyor mesela. :)

o nedenle ilk cevaba inanıyorum, yemek masasında da "eat"i desteklemiş biri olarak. :)
yine de emek için teşekkürler ;)

drink, bence

ikisi de mümkün..bu tip ikilemlere ingilizler kendileri de düşüyor..bardakla çorba içerken drink, bizim usul oturup kaşıklarken eat denebilir..ne desen gider.

ben genelde have kullanmışımdır bu tip durumlarda..

www.googlefight.com

bardaktan içiliyorsa drink, tabaktansa eat deyin :)

have +1.

"have" en mantıklısı tabii, ama şimdi dövüş "eat" ve "drink" arasında.
yine de emektir diyerek tikledim ama daha da have cevabını tiklemem söyleyim :)

Ingilizce'de corba yenir.

biz içiyoruz onlar yiyo. yani eat soup asıl doğrusu.

google burda doğrusunu anlamaya yeterli zaten.

eat soup sonuçları : tinyurl.com

drink soup sonuçları: tinyurl.com

gördüğün gibi drink soup sadece ingilizceyi yabancı dil olarak öğrenen forumlarda kullanılmış ve sonuçlar da tartışmalı. eat soup'da ise öyle birşey yok.

yani kesin eminim ki eat soup doğrusu.

demişler ama ben sağlam kaynaklı diyorum 'eat'
'but you can always have soup' demekteler aynı zamanda.
türkçe düşünmekten geliyor başımıza böyle şeyler.

tğrkçede neyse ingilizcede de odur.
türkçede biz çorba içiyoruz, yemiyoruzki.
e biz içiyorsak bütün dünyada içiyordur.

sordum "you don't drink it, you eat it or have it" dedi hoça

hocanın lafının üstüne laf denmez ama ben de dizilerde filmlerde falan eat soup denildiğini ve beynimin o cümlelerde sinyal verdiğini hatırlıyor gibiyim.

en iyisi have veya duruma gore spoon

amerikalı arkadaş:
*both are ok but usually we say eat

bu tip meselelerde türkçe - ingilizce sözlükler yerine ingilizce - ingilizce sözlükler daha doğru sonuç verir. Bunu da not düşmüş olayım.

ikisi de kullanilir. kimse garipsemez. kivami degisen corbalar da var cunku. ayrica kenari agzina dayayip da icebiliyorsun. kasikla yiyebiliyorsun. cumlenin icerigine gore de kullanacagin kelime degisebiliyor.

gülden gökşen - türkicaz'dı sanırım.

saint preux bu konuda çok başarılı. tavsiye ederim.

Vladimir Horowitz'in Chopin çaldığı bir albüm güzel olur bence.

Malek Jandali- Echoes from Ugarit albümü en iyisi..mutlaka dinle derim..

Rick Wakeman - Preludes

Hangi akvaryun sever bir insana sorarsanız sorun fanuslara karşı çıkar. Şekil ve boyut olarak bir balığın yaşamasına elverişli değildir. İçinde bir ekolojik sistem oluşturmak pek mümkün değildir. Balıklara eziyet etmiş olursunuz.

Onun yerine 50 litrelik bir hazır akvaryum alın. Bir adet iç filtre -şelale filtre de olabilir- ve iyisinden bir yem. Hem sizin için hemde balıklar için en rahatı bu olacaktır.

Hakikaten "al yaew ne olacak" diye cevap verilmesine deli oluyorum. Kardeşim akvaryum ve balık, kaplumbağa, karides, semender vs. gibi canlıların bakımı "koy suyu içine ama damacadan olsun, yemini ver, suyunu değiştir yete" denilecek kadar basit değildir. Her balık türünün istediği belli bir sertlik oranı, su sıcaklığı, taban malzemesi gibi çok farklı koşullar vardır. Denizdeki kadar rahat edemeseler de, asıl yaşadıkları ortamı taklit ederek en azından düzgün ve kaliteli bir hayat sunabilirsin. Yoksa aldığın balığın iki ay sonra gözleri siyahlaştığında, şiştiğinde, rengi kaybolduğunda azıcık vicdanın varsa üzülürsün ve ölümünü seyretmekten başka şansın kalmaz.

Japon balıkları gayet dayanıklı balıklardır, fanusa atsan işkence çekerek de olsa yaşar, ancak sadece yaşar. seni kendi odanda yemeğini ve suyunu vererek de yaşatmak mümkün örneğin, ancak ne kadar mutlu olabilirsin bir düşün.

Ufak, 40 litrelik akvaryumlar var, fiyatları da gayet uygun. Ucuzundan bir iç filtre, kum ve ısıtıcı alırsın (japonlar için gerek yok pek ısıtıcıya) 50 liraya fanustan çok daha iyi bir koşul sunarsın hayvanlara, hem de keyif alırsın. paran oldukça iç filtreyi şelale filtreyle değiştirisin (ben 16 liraya internetten devasa bir tane aldım 3-4 ay önce), yerin ve imkanın varsa akvaryumu büyütürsün, yeni ve japonlarla uyumlu balıklar alırsın. ama fanusta bakarak hayvanın yaşam koşullarını zorlama. hiçbir şey olmazsa fanusta havasızlık büyük sıkıntıdır ve dibe çöken yemler ve dışkısı o küçücük fanusta nitrat patlaması yaratır hayvanı zehirden götürürsün.

sen kulak asma "at yaew ne olacak" diyenlere. zaten biraz vicdan sahibisin ki buraya yazmışsın, o yüzden de kulak asmayacağına eminim. bende 3 tane bildiğin tatlısu midyesi var ve o hayvanlar kum kalın, kendilerini gömemiyorlar diye bugün gittim ince silis kum aldım. Hayvanlar anında rahat biçimde doğalarında olduğu gibi gömüldüler. küçük de olsa mutluluk verir insana başka canlıları mutlu etmek.

Büyükçe bir fanusun içinde 2-3 yaşattığım bir japon balığım oldu. Daha da yaşardı belki ama komşunun ufak çocuğu "sevecem" diye eline alıp mıncıklamasaydı...

Akvaryumun daha sağlıklı olacağına katılıyorum. Sizin için de daha az yorucu olacaktır çünkü fanusun içinde suyu temizleyecek hiçbir alet bulunduramayacağınız için çok dikkatli ve titiz bakmak zorundasınız. Suyu sık sık yenilemeniz, su ısısını korumak için de suyu gün içinde yavaş yavaş değiştirmeniz gerekecek. Yani sadist bir kişi değilseniz balığın tırtmaması için suyun ufak bir miktarını boşaltıp taze su eklemeniz gerekiyor. Bunu fanus'un içindeki su temizlenene kadar yavaş yavaş yapmanız gerekiyor.

Anlayacağınız yaşatmak mümkündür. Balıklar için yaşadıkları mekanın büyüklüğünden çok doğal yaşam şartlarının ne ölçüde sağlandığı önemlidir. Çoğu insanın fanusta balık bakamamasının sebebi aynı suyun içinde balığı bir hafta tutup, haftada bir kez balığı çıkartıp fanusun içindeki suyu tamamen döktükten sonra yeni doldurdukları suyun içine hayvancağızı atıyorlar. Bir defa hayvan sürekli ortam değiştirdiğini zannediyor(ısı farkından dolayı) ve strese giriyor, ikincisi o su bırak bir haftayı 2 günde bir değiştirmezsen leş gibi olur. Gözleri kocaman ve kıpkırmızı bir balıkla karşılaşırsın.

Fanusta balık beslenir ama gördüğün gibi senin için çok zahmetli olacak. En temizi orta ölçekte bir akvaryum al temiz temiz bak balıklarına:)

Fanus gerçekten balıklar için çok kötü bir şeydir. Oval duruşlarından dolayı balıkların gözlerini de çok ciddi bir şekilde etkiler. Fiyat farkı çok olmayan 30-40 cm lik bir akvaryum alın, hele bir de filtre motoru da alırsanız, sık sık su değiştirmeyeceğinizden, çok neşeli ve hoş balıklarınız olur.

Bölümünüzü, part time mı full time mı aradığınızı bilmediğimden, öneri yerine şu linki veriyorum (sadece üniversite öğrencisi anahtar kelimelerini yazınca gelen liste):

www.kariyer.net

kariyer.net
secretcv.com
yenibiris.com
eksiduyuru.com (nereden ne çıkacağı hiiç belli olmaz)

ajanslarda da dönemlik işler var..

Hangi okuldasın bilmiyorum ama artık birçok üniversite kendi birimlerinde öğrencilerine asgari ücretle iş imkanı sağlıyor(Yemekhane, kütüphane, öğrenci işleri, halkla ilişkiler birimi, eğer varsa okulun gazete ve televizyonu vs). Özel şirketlere oranla daha iyi koşullarda çalışabilirsin bu şekilde. Üzerinde bir kovulma baskısı olmaz, ders porgramına göre çalışma saatlerin dilediğin gibi ayarlanır, maaşını da gününüde alırsın.

(bkz: perma)

sen deli misin? erkeklerin %80inin saçı kıvırcık. hatta bir çoğunun saçını kısa kestirmesinin sebebi bu. düz saç bence erkeklere verilmiş bir hediyedir.

valla kısa saç için pek bir çözüm yok gibi. Biraz uzatırsan bigudiyle permayla birşeyler yapabilirsin ama kalıcı olmaz. Tadını çıkart düz saçın:)

Bir de dedikleri gibi erkek saçı uzadıkça kıvrılır. Kısayken düz sandığın saçlarını "dur şöyle bir uzatayım" diye uzatırsın. Axl Rose beklerken hendrix gibi bir adam görürsün aynada.

1- yükleyebiliyorsun diye biliyorum, hazırkart ve muhabbet kart aynı kapıya çıkıyor.

1- evet, bi dahaki sefere 150 kontör alın, sanıyorum ki daha hesaplıya geliyor.

evet yükleyebiliyorsun. İkisi de aynı hizmet sadece pazarlama stratejileri gereği farklı adlarla satılıyorlar. Beko-arçelik mantığı...

valla farid farjad, yanni, loreena mckennitt gibi isimlerle idare edecekler sanırsam torunlarımızın torunlarının torunları :P

bence ajdar anık hehe

müzikten çok anladığımdan değil de... yetişiyor aslında ama klasik müziğin ne kadar ilgi çektiği ortada. :)
benim okulumun müzik bölümünden bir hocanın senfonik eserini dinlemiştim mesela geçen sene, gayet Bach, Vivaldi gibi uupuzun ve çok güzel bir eserdi. (müzikten ne kadar anladığımı bu sıfatlardan kestirebilirsiniz sanırım)
ama yani var bu adamlar, sadece bizim gözümüzün önünde değiller.

(daha detaylı bilgi için la traviata'yı çağırmak lazım gibi geliyor bana.)

michael nyman, philip glass, ludovico einaudi, zbigniew preisner, hatta fazıl say, hatta hatta zaman zaman bence yann tiersen ve tonlarca var. ama dendiği gibi bugünkü popüler müzik olmadığı için göz önünde değil. ama seneler sonra bugünkü klasik müzik yapanlardan bahsedilecekse farid farjad'tan bahsedilmeyeceği kesindir.

onlar klasik muzugin yaraticilari ve o gunun sartlarinda (bu da klise oldu tabi) mukemmel muzik yapabilmis insanlar. onlar her zaman anilacak ve donum noktasi olacaklar. 1000 yil sonra ne olur dersen, muzik garip bir hale gelebilir :)

aslında merak ettiğim şey biraz da günümüz klasik müzik çevrelerinde saydığım ekollerle karşılaştırılıp veliaht olarak kabul edilmiş kişilerin bulunup bulunmadığı.

Bu konuyu sadece müzik ekseninde değerlendirmemek lazım bence.
Alvin Toffler diye bir adam var. 3 dalga kuramı adında bir teorisi var. Buna göre tarihi ne kadar çok döneme ayırırsak ayıralım aslında insanlığın 3 büyük aşamadan geçtiğini, kültürlerin de bu 3 aşamanın içerisinde şekillendiğini söylüyor. Avcı toplayıcı toplumdan tarım toplumuna geçiş, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş(ki bizler bu aşamadayız) ve son olarak yaşadğımız çağın gerçekleriyle şekillenecek olan sanayi sonrası toplum...

Bahsettiğin isimler tarım odaklı bir çağın sanatını icra ettiler.(bu küçümseme olarak algılanmamalı). Sanatın bulunduğu çağın içeriğini oluşturduğunu düşünürsek alvin toffler'ın bahsettiği birinci dalganın en önemli temsilcileri bu isimler. Onlar bir önceki dönemin müziğini şekillendirdiler. Klasiğin "tipik" anlamına geldiği de unutulmamalı. O çağın "tipik" müziğinin en önemli icracıları. Daha da önemlisi bizim yaşadığımız dönemin temelleri onların yaptıklarına dayanıyor.

Gelelim günümüze... Sanayi devriminin üzerinde çok uzun bir zaman geçmedi. Etkileri ancak geçtiğimiz yüzyılın başında dünyada ciddi olarak hissedilmeye başlandı. Yeni bir düzen inşa edildi ve adlandırılmayı bekleyen birçok kavramla karşı karşıyayız. Çok hızlı geliştiğimizi düşünsek de bu çağın içeriğini oluşturmaya uğraşıyoruz. Sahip olduğumuz alışkanlıklar ve miras korunuyor ama bunun üzerine de çok şey inşa edildi. İşte bu yüzden klasik müzik derken klasiğin "tipik" anlamını da göz önünde bulundurmalıyız belki de. Alıştığımız anlamda "klasik müzik" varlığını koruyor. Buna ek olarak kazandığımız türler de var. Mozart ya da Bach ile kıyaslandığında ne kadar bayağı görünse de bugün dinlediğimiz birçok popüler isim de yüzyıllar sonra o okullarda yer alabilir:) Tabi 50cent'den bahsetmiyorum! Yine de torunlarımız Paul Mccartney, Elvis Presley, Jimi Hendrix, Robert Johnson, gibi isimleri okuyabilirler. Sonuçta bu çağın müziğinin temellerini bu adamlar attı. New Age'e bulaşan isimleri de unutmamalı. Yüzde yüz subjektif yorum: Mike Oldfield, Jon Lord(solo kariyeri)...

rakam olarak bilemem ama bir bilgisayarın harcadığı elektriğin buzdolabından az olduğu söylenir.