hyacinth cinsi papağan var.

Dini inancın olmadığını neden vurgulamakta israrcısın? Fal ile ne alakası var?

Birini kalbin acımasına rağmen geride bırakmışsın.
Yaşlı bir dedenin dizinde durmuşsun o da başını okşuyor.

hepinize teşekkür ederim, dini inancımın olmadığını söylememin sebebi insanların çoğunun dini semboller üzerinden fal bakması.

Fransızca (ama Belçika yapımı)
(bkz: le tout nouveau testament)

The Square'i de çok sevdim ben ama modern sanatla içli dışlı değilsen ya da o tür şeyleri pek sorgulamamışsan sevmeyebilirsin. Çünkü ben izlerken çok eğlendim, başka bir arkadaşımdan "sıkıcıydı" yorumu duydum.

(bkz: teströl es lelekröl)

The Square, En Man som heter Ove (Isvecce)
Happy End, Amour, It’s Only the End of the World (Fransizca)
Toni Erdmann (Almanca)

Happy and +1
Force majeure
Kynodontas
Loveless ( gerçi Rusya yapımi ama kaliteli film)

En duva satt på en gren och funderade på tillvaron

Page Eight
Victoria
Dans la maison
Perfetti Sconosciuti
La piel que habito
Hodejegerne

Toni erdmann

çok beğendim diyemem ama hem fransız hem de son yıllarda çıkmış dendiği için hem de ben çok yakın bir zaman önce izlemiş olduğum için aklıma raw geldi. gelmez olasıca.
rica ederim.

her milli bayramda asıyoruz biz

hep asarım. son 3 senedir atatürklü bayrak asıyorum. silmeye çalıştıkça inatla

Asarım

Asmam.

Her bayramda asarız apartmana komple ve iş yerine. Unutturmaya çalışan gevşek insanlara inat.

izmir'de baya asıyorlar,hatta aksine son dönemlerde arttı bile denebilir.

her zaman asmak lazım aslında. almanya'da almanlar bahçelerine alman bayraklarını, eyaletlerinin bayraklarını asıyor. burada yaşayan diğer göçmenler de kendi bayraklarını asıyor. o kadar türk görmeme rağmen en az bayrak asanlar türkler. sebebini anlayamadım. ama bizim memlekette bir ara "bayrak asmayın bazı vatandaşlarımız rencide oluyor. kime caka atıyoruz ki?" gibi bir anlayış vardı. allah'tan sonra milliyetçilik rüzgarları esti de bayrak asmak "moda!" oldu. gerçi bu sefer de açıkçası benim içimden bayrak asmak gelmiyor. sahte milliyetçiler gibi görünmek istemediğimden...

asarım

Asıyoruz.

Benim kimlik 5. gunde pasaport da 1 hafta sonra gelmişti. Sizinki de muhtemelen 1 hafta içinde gelir diye tahmin ediyorum.

ehliyete persembe sabah basvurdum, pazartesi sabah geldi.

Aynı gün başvurduk ama benimki 2 haftada babamın kimliği ise 2 ay sonra geldi.

dün başvurdum ikisine de, bugün sabah ehliyet ptt'ye verilmiş mesaj geldi.
kimlikten ses yok. Olunca yazarım.

(lakin randevuyu 2 ay önceden falan almıştım :D şimdi randevu almak istesen haziran sonuna verir herhalde. ama sanırım randevusuz gidip bekleyen de oluyor ama alıp git daha garanti)

benim yaptığım testlerden biri (hangisi hatırlamıyorum, 1,5-2 yıl kadar oluyor) karakter tahlili açısından "vay be" dediğim bir sonuç vermişti.
o yüzden bazıları iyi olabiliyor diye düşünüyorum.

briggs myers yeni bir test değil, 1920 lerden beri çalışılan ve devamlı geliştirilen bir test..
kesinlikle deli saçması değil.

hiç bir geçerliliği yok denilmez coyotenin dediği gibi. zaten bir sürü araştırma anket sonucu genel geçerliliği ölçülerek yapılan testlerdir. 100de 100 doğru değildir ancak doğru bir şekilde doldurulursa doğru şeyler çıkabilir.

Bu testlerde zaten kim olduğunuzu kendiniz söylüyorsunuz sorularda. Adamlar sadece sizin yanıtlarınızı alıp, toparlayıp size geri söylüyor. Bu kadar basit değil tabii ama size kabak yemeği sevip sevmediğinizi sorarak cevabınıza göre "o halde çok utangaç bir insansınız" tarzı bir sonuç çıkarmıyorlar nihayetinde.

İnanmıyorum.

Hicbir gecerliligi olmayan deli sacmasi falan diyemem asla ama tutarli ve guvenilir omadiklarini dusunuyorum.
Sonucun nasil degerlendirildigi onemli bana sorarsan. Eldeki veri neyi ifade ediyor, ne icin nasil kullanilabilir bunu bilir ve buna gore kullanirsan cok ise yarayabilir boyle veriler. Dolayisiyla test icin yorum yaparken bundan bagimsiz dusunulmemeli aslinda.

"Newton fizigine inaniyor musunuz?" gibi bir soru olmus bu. Briggs-Myers indikatoru nihayetinde bilimsel bir teoridir. Iddiasinin cercevesi bellidir, mesela seni senden iyi bildigini filan iddia etmemektedir. Ortaya sacanlar kesinlikle deli degildir. Indikator yillardir bilim adamlari tarafindan enine boyuna incelenmistir. Bildigim kadariyla su aralar pek ragbet gormemektedir.
Bir derleme icin: journals.sagepub.com

bu testlerin klinik anlamda bir fonksiyonalitesi yok bildigim kadariyla modern psikolojide.

ote yandan "inanmak" gerektiren bir sey de yok. testte soruyor "turuncgillerden ne seversin?" sen de diyorsun "portakal". testin sonucunda seni portakal seven gruba koyuyor, yani inanilacak inanilmayacak bir seyi yok, bir gruplandirma sistemi.

2

2 , fazlası kötü. @I was made for you ;Maddiyat her şey değildir. Önemli olan mutluluık ve huzur. Hayat kısa ne yazık ki :(

Büyük konuşmak gibi olmasın ama kendimden küçük bir erkekle evlenmeyi düşünmüyorum. Minimum aynı olmalıyız.
24

Milyonerse 7. Değilse 2

Ben zaten evlenmeyi düşünmüyorum ama kendimden küçük biriyle hiç evlenmem ya. Yani en fazla birkaç ay fark olabilir belki aramızda ama daha fazla fark olsun istemem.

32 yaşındaysam 30 olabilir.

@i was made for you

aynısı, erkekler için de geçerli yalnız...

2

5 yaş. 34

Kendimden 10+ büyük biriyle birlikte olduğumu göz önüne alarak en fazla 3 olabilir diyorum o da çok emin olursam ve olgunluğu konusunda ikna olursam falan filan.

3

yaşım 23. benden en fazla 10 yaş büyük biriyle evlenirim. 12 de olabilir ama 15 olmaz.

+5 -3 olabilir bana gore. Ayni devrin cocuklariyiz. Ondan sonrasi biraz daha farkli tecrubelerde oluyor kanaatimce.

Küçük istemezdim :(

3 yaş küçüğüyle az kaldı evleniyordum.

32.

4-5 yaşa kadar evlenirim. Eğer olgun bir insansa sorun olmaz. yaş:32

27 yaşındayım, eşim benden 3 yaş küçük ^^ gören herkes beni 20, onu da 26-27 falan sanıyor bir de kişilik olarak çok şey yaşamış, olgun birisi olduğu için sıkıntı yaşamıyoruz <3

en az 32 yaşında olsaydım en düşük 27 yaşında biriyle evlenebilirdim sanırım. yaş ilerledikçe yaş farkı sıkıntı olmuyor ama 20 yaşında olup 17 yaşında biriyle birlikte olamazsın mesela. kıstasım yok sanardım ama 32 olup da 27 aşağısı biriyle evlenmek düşüncesi tuhaf geldi şimdi de :D

normalde kendimden küçük biriyle olmaz derdim. ama şu an +-2 diyorum.

-2

valla arkadaşım 31 (kadın) yaşındayken kendinden 7 yaş küçük biri ile evlendi. 1,5yıl sonra boşandılar.

minyon oluşumu da göz önüne alırsak ve 32 yaşlarında olursam 28'den aşağısı olmaz.

Gri

33/erkek

Siyah
29E

kahverengi ve yeşil birlikte; çünkü göz rengim ortaya çıkıyor *-*
gri tonları; çünkü seçenek çok
eskiden mavi kırmızı da giyerdim ama sıkıldım.

renk yakışması diye bişey pek yok bence, birbirine yakışan renkleri uygun kıyafetlerle giyen herkese her renk yakışır diye düşünüyorum. uç ten renklerine sahipler için belki geçerli olabilir ama ortalama bir insana her renk yakışır diye düşünüyorum. tabii bu demek değil ki ortamların ağır abisi pembe giysin, kehkeh...

beyaz
22K

Siyah/mavi/beyaz

25E

beyaz

26 k

Mavi tonları
21,k

Siyah

26/K

Gri

20/E

gri

22/erkek

sportif takılıyorsam kırmızı/gri/lacivert yakışıyor, takımda ise lacivert takım beyaz/pembe gömlek güzel gidiyor.

mavi/siyah
erkek 35

mavi 35 erkek

gri/siyah/beyaz

Siyah ve kırmızı.
24, Kadın.

Gri ve siyah
30 Kadın

Beyaz,mavi,pembe

23 Kadin

Siyah. 23/e. Griyi çok yavuşak bir renk olarak görürüm tabiri caizse.

gri

30/erkek

Kırmızı ya da bordo

Kadın/23

Mavi-bordo-gri

26E

Siyah, mavi
30K

Esmer / Erkek / 38

Şu renkler:

ibb.co
ibb.co
ibb.co

Vay ifşa.

Beyaz, Koyu Yeşil, laci


24 e

siyah, bordo, lacivert, açık mavi

27/kadın

aslında insana yakışan renkleri belirleyen birinci faktör cilt alt tonu. sıcak bej-kırmızı ağırlıklı cilt tonlarına(emma watson, penelope cruz, beyonce gibi) sıcak renkler daha çok yakışırken soğuk bej-pembe* ağırlıklı cilt tonlarına(liv tyler, cate blanchett gibi) soğuk renkler daha çok yakışıyor.

bir de bunun saç, göz ve ten rengine göre yapılan "kişisel renk analizi(personal color analysis)" versiyonu var ama o uzun hikaye, çok merak eden google'dan araştırabilir, zira 12 grup var.

*içinde pembelik veya grilik barındıran bej tonlarına "soğuk bej" deniyor.

Mavi, yeşil.
24/k

Ruh halime göre değişiyor. Mutluysam her rengi yakıştıriyorum.
24k

Siyah ya da beyaz galiba.

25, Kadın.

Siyah, kırmızı ve beyaz
28 K

Şu tarz derken ne kastettin anlamadım ama tişört güzelmiş

hayır.

enine çizgili tişörtler genelde ince, zayıf ya da fit insanlarda iyi durur, geri kalanlarda ekstra negatif etki yapar.

Pek değil. Yakası kötü.

yerine göre, fotoğraftaki cepli olduğundan kötü

Normalde sevmem ama gecen aldim bunu hm den fiyati da cok ucuk degildi.

Fakir tişörtü.
Tişört saçma bir kıyafet zaten. Yakışanı olmaz

Dostum adamina bagli tabi cuval giyse yakisacak tipler var ama orta halli bir vatandassan risk alıp emekli amcalığa terfi etme derim.

deniz astsubay nurettin amca geldi aklıma... nur içinde yatsın.

ben seviyorum böyle ama cebi olmasa iyiymiş.

çizgili tişört iyidir ama çizgiler bunun gibi kalın olunca dayı tişörtüne evriliyor.

Hayır

daha sık ince çizgili olursa evet severim ama bu biraz pijama gibi.

Bence de güzel, fiziği güzel olana her şey yakışıyor

cep olmasa standart ne iyi ne kötü.

her erkeğe gitmez bu tişört.

Uyurken giyebilir.

enpiüç pıleyır. sony.

ya da aşırı beğenmek şartıyla parfüm.

güneş gözlüğü de fena fikir değil.

ya da 3 gram altın alırdım, altına karşı zaafım var da.

elimde tutar sallardım yüzüme doğru 5'lik banknotlar halinde. param var şımarıklığı bana yeterdi açıkçası. illa bir şey alacaksam kafaya takmışsam da o parayı harcamayı herhalde sırt çantası alırdım güzelinden.

Uçak bileti.

Doğalgazı açtırırdım.

Ayakkabı alırdım.

kaykay

afedersin, masturbator alirdim. kalitelisinden hem de. gelir herhalde.

100 euro civarı.

bir şişe lagavulin 42 euro.
bir paket puro 10 euro.
bir de parfüm alırdım. bleu de chanel edp.
biterdi.

Havadan para gelse bile kendimi şımartamam, onu farkettim şuan.
Kyk'mın 1,5 taksidi diye sevindim okurken...
Bu moddan çıkıp cevaplıyorum: Reformer pilatese yazılırdım 15 seans(bu kadar yazılabiliyoruz bu parayla) Kendimi en şımarmış en iyi hissettiğim yer orası.

parasutfethiye.com

site google dan ilk çıkan, reklam amacım yok. ölüdenize git gel için de 150 lira yeter herhalde, çok güzel harcanmış bir 500 lira olur.

bir kenara koyarim. aldigim hic bir sey birikmis para kadar mutlu etmiyor beni bir suredir.

Sokak hayvanları için su kabı yaptırırdım. Sonra da 3 liralık kornet yer mutlu olurdum.

www.motoplus.com.tr

bol bol dvd ve kitap

kıyafet-parfüm-ayakkabı

Kendimi şımartmak için kulaklık. İhtiyaç amaçlı olarak Mezar taşı yaptırdım onu öderim.

500 tl ile simartacak bisey alamam. Arkadaslarima icki falan ismarlarim takiliriz.

parfüm

500 TL ile simartamam. Spa'ya harcarim ben de.

Masaja giderdim. Arka arkaya 2 seans + kesek/köpük.

Oradan da çıkar mis gibi et yemeye Trakya'ya giderdim. Bir taşla 3 kuş. Hem masaj keyfi, hem çok uzun olmasa da nispeten uzun yol keyfi, hem et yeme keyfi.

güneş gözlüğü alırım. net. 480 telee :(

masaja giderdim ben de, öyle ihtiyacım var ki.

1-2 şişe parfüm alırdım heralde.

Ya hanım bir çanta beğenmişti. Pahalı diye alamadım da onu alıp sürpriz yapmak istiyorum çok fazla.

iddiada fenerin kazanacağına oynardım, aziz ne yapıp edip koltukta kalmak için kazandıracak feneri.sonra da buzz lightyear oyuncağı alırdım :)

tamamını masaja harcarım. her gün mesai çıkışı gider 1 saat masaj yaptırırım.

roma eşofmanı yada forması içimde kaldı aq.

dövme yaptırırım.

kendimi bildim bileli radio hits dinlemeye devam ediyorum.
lise zamanı ağır sago dinlerdim. artık kafam almıyor mesela.

metal dinlemeyi bıraktım.

çocuklukta burhan çaçan'la başlayıp ergenlikte haluk levent'e, metallica'ya, 20'lerde eski rock efsaneleri, saykodelikler derken pink floyd'a, bugünlerde ise Sia'ya doğru evrilmiş bir yanar dönerim. allah belamı versin arada ceza filan bile dinledim.

Çocukluk dönemi = Türkçe pop
Lise 1 = Gothic metal
Lise 2-Lise4 = Yerli/Yabancı rock
Üniversite 1 = Rap
Üniversite 2 - Üniversite 4 = İndie/Alternatif
After graduation = Elektronik, üçüncü yeniler

Yaş ilerledikçe müzik zevkim değişmemiş resmen evrim geçirmiş.

kronolojik açıdan şöyle olurdu sanırım:
80'ler yabancı pop>
90'lar yabancı/türkçe pop>
90/00 yabancı/türkçe rock>
geniş spektrumda metal>
geniş spektrumda rock>
geniş spektrumda alternatif rock>
geniş spektrumda alternatif rock/elektronik

tüm bu süreçte tsm ve en baştan beri dinlediğim türlerden temel şarkıları hep dinledim, dinliyorum; her dönemden 10-20 tane çok sevdiğim şarkı vardır ancak genel ağırlık böyleydi.
son yıllarda arabesk ve türkçe pop hariç her şeyi dinlemeye çalışıyorum. şu sıralar geniş spektrumda elektronik müzik ve türkçe underground rap'e kaydım mesela, etrafımda dinleyenler sebebiyle. çalma listemde 900 civarı şarkı var ama çoğunu çok uzun zamandır dinlediğim için biraz sıkıldım, böyle ara ara yeni şeyler dinleyip ilişkimizi canlı tutmaya çalışıyorum, aynı zamanda aileye yeni üyeler katmış oluyorum.

@uzdeniz burhan çeçenden pink floyda uzanan yolculuğun takdire şayan :D
biyografi kitabı ismi gibi oldu

Metal muzik turevleri dinlerdim yas ilerledikce elektronik muzige techno'ya dogru gectim. EDM dinliyorum full birkac yildir. Yerine gore de pop.
Degismeyen tek sey; hicbir turden yerli muzik hicbir donem dinlemedim, boyle devam ediyor.
30E

He arada klasik de dinlerim, gider canli dinlerim sezonda arada.

Gençliğim heavy metal dinlemekle ve çalmakla geçti. Zaman içinde kafa kaldırmamaya ve müzikal olarak çok da değerli görmemeye başladım. Zamanla yumuşadı şimdilerde alternatif metal, funk, progressive, indie rock vs dinliyorum.

Dönem dönem flamenco bile dinlemişliğim var gerçi. Her şeyi dinlerim salaklar için pop müzik hariç.

Lisede country dinlemeye başladım, sene 2002. Hala dinlerim, çok seviyorum. Son 3-4 senelerde blues da dinliyorum. Ama country dinlemeyi hiç bırakmadım.
Lise öncesi belirgin bir müzik zevkim yoktu.

orta ve lisede post punk / funky dinlerdim. sonra ne olduysa melodic death ve doom metale kaydım. sonra afro funk, mellow jazz, techno, deep house falan oldu. bunların hepsini dinler oldum.

ufuk ercan ve burak kut ile baslayip, baris manco - hakan kursun - jimi Hendrix - king crimson - Guthrie govan diye devam etti. aralara cazlar, blueslar, turkuler, klasikler, popiler de serpisti.

hiç değişmedi, ama biraz yumuşadı. eskiden dinlediğim janrlara çok sadıktım, şimdi benzer janrlara biraz toleranslıyım. eskiye dönük spektrumu genişletiyorum.
selam olsun yirmi senedir aynı şarkıları dinleyenlere. o/

Çok değişmedi. Yalnızca biraz daha yumuşadı +1

folklör öğretmenim sayesinde türküleri sevdim. çerkes, rumeli, karadeniz... her türlü türküyü dinler oldum. amelie filmi yan tiersen sevdirdi metalica dinledim özellikle therion çok sevdim de ama yoruyor bence. caz ve arada musiki dinliyorum. dinlendiriyor. klasik müzik de güzel.

Akustik

İlkokulda ve ortaokulun başlarında Teoman, Ogün Sanlısoy falan dinliyordum.
Ortaokulda türkçe rap dinlemeye başladım.
Ortaokulun sonlarına doğru hafiften Pentagram ile Heavy Metal dinlemeye başladım.
Lisenin başlarında Linkin Park ve Evanescence dinliyordum (çünkü neden? çünkü hoşlandığım kız bunları seviyordu. Ayrıca biraz aptal bir insanım, onun da etkisi var -bu müzikleri dinlememde değil, hala ara ara dinliyorum, böyle bir sebeple keyif almadığım halde dinlemem aptalca).
Yine lisede black metal dinledim. Motörhead dinledim deli gibi. Megadeth - Metallica tartışmalarında azılı bir Megadeth taraftarıydım (mazlumun yanında yer aldım hep). Sonra öğrendim ki Dave eski Dave değilmiş, çok değişmiş. Götüm dedim, Metallica'ya yanladım.

Rehberlik hocam vardı (çok güzel kadındı ya hu, neohippiydi, turuncu saçlar, çiçekli elbiseler, takılar falan :/) odasına giderdim sık sık, ben ona rotting christ dinletirdim, o bana pink floyd'un welcome to the machine'ini dinletmişti de burun kıvırmıştım.

Sonra hoşlanmadığım bir kız bana Pantera dinletmişti, cemetery gates'i sevmiştim, this love'ı sevmemiştim (hala sevmem) Pantera maceram orada son bulmuştu.

Bu arada megadeth dinlemeye son sınıfa kadar falan devam ettim ben.

Tool'un şans eseri (abimin mp3 playerında denk gelmişti) tek bir şarkısını (sober) dinlemiştim, çok sevmiştim. Sonra Schism'i açtım youtube'dan, bu neymiş yae, bu ne biçim vokal, rap gibi, meh deyip tool maceramı birkaç yıl sonra başlatmak üzere orada sonlandırmıştım (iyi bok yemiştim).

Üniversite Pink Floyd, Pearl Jam, Alice In Chains, Camel, Neil Young, Tool, A Perfect Circle, Pain of Salvation, Rage Against The Machine, King Crimson, Van der Graaf Generator, Jimi Hendrix, Led Zeppelin, Dream Theater, Iron Maiden, Rush ağırlıklı geçti. En çok Tool, Pink Floyd, Neil Young, Pain of Salvation, Camel, Rush, Pearl Jam ve Alice in Chains dinledim.

Şimdilerde ise Buckethead dinliyorum sanırım en çok.

Müzik zevkim daha çok progressive'e kaydı diyebilirim, bir parça da yumuşadı ve farklı türlere de açığım artık. Eskisi gibi müzik yobazı değilim.

Edit: Bir utanç vesikası olarak diyebilirim ki ilkokula gitmeden önce İbrahim Erkal dinliyordum.

Edit 2: Lisede bir ara manyak gibi Draconian da dinlemiştim. Bir de çok güzel bir İtalyan Metal grubu keşfetmiştim, adamların ilk albümü 96'da çıkmış bir de şimdi kontrol ettim 2011'de albüm çıkarmışlar. Bu grup da benim için gurur vesikasıdır, çok az bilinir.

diğerleri artsa da azalsa da, bırakıp başlasam da the cranberries hiç değişmedi.

ergenken metalciydim. burzum'dan tut metallica'ya kadar geniş bir yelpazede severek dinlerdim. geçen zaman içerisinde biraz daha yumuşadım ve ağırlıklı olarak elektroniğe kaydım. synth-pop, ebm, antin kuntin efektli müzikler falan.

rammstein dinlemeye 12 yaşında başlamıştım. 11 yıldır değişmeyen ve değişmeyeceğinden emin olduğum tek tutkum neue deutsche härte. farklı dönemlerde farklı tarzlara ağırlık verdiğim, farklı tarzlardan hoşlandığım olmuştur ama NDH (veya genel olarak alman elektronik müziği) her zaman ayrıdır benim için. alman olmayanlardan nitzer ebb'i ekleyebilirim. onun dışında eisbrecher, megaherz, rammstein, stahlmann, eisenfunk, die krupps, die toten hosen vs. bunları hayatımın sonuna kadar aynı sıklıkla olmasa bile daima dinleyeceğimden ve aynı tadı alacağımdan eminim. AŞKIM NOYE DOYÇŞE HERTE

minimalizme kaydı.

Lise klasik rock heavy metal
Üni grunge hard rock 80ler pop
Yetişkinlik üsttekiler ve elektronik şeyler

Değişmedi, sadece yelpaze genişledi. Metal dinlerdim, şimdi metal, klasik müzik, new age, doğu müzikleri vs. dinliyorum.

Ortaokul lise dönemlerinde genel olarak rock dinlerdim, aslında rock'a dair ne bulursam dinlerdim.
Ama en çok o dönem patlama yapan korn, limp bizkit, slipknot, deftones, soad vb grupları dinlerdim, çoğu şarkılarını hala ezbere bilirim:) Şimdi sadece spor yaparken dinliyorum. Eminem de çok dinlerdim bak o dönem, ingilizcemin gelişmesini ona borçluyum hatta, essay gibi şarkı sözleri vardı bitmeyen, oturup ezberlemişizdir.

Bu gruplardan sonra RHCP ve incubus hayranlığım oldu bir dönem. RHCP'den sonra grunge gruplara geçiş yaptım ve üni zamanlarında tam bir grunge'cı oldum. Hala da öyleyim.

pek değişmedi hala eski müzikleri dinliyorum.
müzik değişti ben değişmedim.

benim değişmedi.

Çocukluk: Türkçe pop dinlediğim yıllardı. Suat suna, nalan, sertap erener, nazan öncel, tarkan, emel müftüoğlu, bendeniz, yaşar vs dinlemekle geçti.
Tabii bir daha asla bunlar harici türkçe pop dinlemedim.

Ortaokul-Lise: Kargo, Gripin, Yüksek sadakat, teoman, mor ve ötesi, 84, the script, shakira, Sting, Frank sinatra, imagine dragons dinlediğim yıllardı.

Üniversite: Dünya müziği ile tanıştığım yıllar oldu.Şu an telefonda 2bin pc de de bir o kadar müzik var ve bunların yarisi türkçe- ingilizce harici şarkılar. Arapça'dan İsveççe 'ye portekizce' den Rusça' ya kadar bilimum dilde şarkılar var. Yine Klasik müzik sevgimin temellerini attığım seneler. Bu yıllarda genel olarak alternatif rock sevdiğimi fark ettim. Ağırlıklı olarak şunları dinlemekle geçti: Noir desir, calexico, beirut, mark knopfler, pearl jam, eric clapton, elvis castello, oscar and the wolf, gipsy kings, radio tarifa, dead combo, dead can dance, sam karpaniea, alexi murdoch, loreena mc, cake, flört, modern talking, U2, muse, pink floyd, keane, elvis presley, johnny cash, myrath, anna rf, vas, niyaz, mohsen namjoo, pilli bebek, zardanadam, sigur ros, Morrissey, roxy music vs

şimdi : 2018 benim metal müziğe önyargımı kırmak için bir şans daha verdiğim yil oldu. Ufaktan dinleyerek kendi capimda sevebileceğim bir türünü arıyorum. lethe ile bildiğim Dark tranquilty, Iron maiden, opeth, pain of salvation, amon amarth şu sıralar dinlediğim gruplar.

tabii birde sezen aksu , yıldız tilbe, ahmed kaya ve bilimum türküler var onlar her dönemde dinlediğim şarkılar olduğu için dönem dönem ayırmadım hiç dinlemediğim türler ise zannedersem rap ve arabesk müzik. tabi ibo' yu ayrı tutuyorum. Arkadaşlarla süt eşliğinde az şarkısını dinlemedik.

Genel olarak değişmedi. Trip Hop dinlerdim hala severek dinliyorum. 90'lar rapi dinlerdim, hala dinliyorum bıkmadım. Hatta yeni nesilin bazı rapçilerini bile severek dinliyorum. Değişen tek şey indie rock. artık dinleyemiyorum.

Çocukluk-ilkokul: Barış Manço, MFÖ, Erol Evgin, Türkiye'nin Eurovision'a çıkan şarkıları, Adını bilmeyip melodisine takıldığım bazı yabancı şarkılar, TRT çocuk korosunun çocuk şarkıları [tek kanal dönemi TVsever çocuk playlisti]
İlkokul-ortaokul geçiş dönemi: Yeke Yeke (Mory Kante), Gimme Hope Joanna (Eddy Grant), Englishman in New York (Sting), Twist in my Sobriety (Tanita Tikaram), vs dönemin popüler yabancı şarkıları [Pop saati, 1 Numara programlarından]
Ortaokul: House, Techno, Rap [Asitçi-Metalci savaşları dönemi, tarafım "asit" olmuştu :) ]
Ortaokul-lise geçiş dönemi: Kısmen patlayan yerli popa hafiften kayış.
Lise: Rap, lakin biraz MC Hammer ekolünden Public Enemy ekolüne geçiş [Yo MTV Raps programı etkisi]
Üniversite: Rap'e devam, reggae ile tanışma [Üniversitede siyaseten biraz Üçüncü dünyacıydım da]
Üniversite sonları: Eskilere bir de yeni bir gözle bakarak nostalji hissiyle başlanan eski yerli şarkılar (aslında bu trend lise sondan beri gidiyordu. Başta yazdığım Barış Manço ve MFÖ'yü arada zaten bırakmamıştım), yine bi zamanlar arkadaşların dinlediği ve benim sevmediğim rock, metal şarkıları.

Şu anda: Neredeyse tamamı 1995 öncesinden her telden ve dilden müzik. Youtube listeme baksanız Kuzey Kore marşlarından Alman yodellerine her şeyi bulursunuz.

Mantığına güvendiğim kişilere danışıyorum.

en güvendiğim insanlardan akıl alıyorum.

Ben genelde akıl danışıyorum ama fark ettim ki karar kısmında kimseyi dinlemiyorum. En son yazı tura ya da o piti piti yapıyorum.

Rasyonel.

once cikmak istiyor muyum, diye bakiyorum. sonra millet ne derse tersini yapiyorum. sonra da oturup agliyorum. evet.

İçinden çıkılamaz olarak niteleyeceğim şey benim için aynı şekilde içinden çıkamadığım bir şey olacağı için, çıkamıyorum içinden. Eylemsizlikle gidebileceğim son raddeye kadar bekliyorum. Şartlar beni neye mecbur ederse oraya yöneliyorum.

Her şeyi planlayamamak, planladığın bazı şeylerin ters gitmesi, bazen her şeyin ters gitmesi dirayeti sınamak için gerekli şeyler. Kendini tanımak, sınırlarını belirleyebilmek için bu şartları sen simüle edemiyorsun sonuçta. Herkesin bazen çıkmaza girdiğini ve aynı şeyleri yaşadığını bilmek de biraz umut veriyor.

mantıkla. daha az riskli olanı. doğru olanı.

arada kalmak çok sıkıcı ve kasvetli. nolursa olsun bundan evladır diye uzatmıyorum. oluyor gidiyor işte.

En kötü karar kararsızlıktan iyidir diyerek mantıksız da olsa bir karar veriyorum, o noktadan sonra ne olursa olsun geriye bakmamaya çalışıyorum. Bir nevi kafamın içinde yazı tura atıyorum.

üç arkadaş var öyle konuşup fikirlerini, tavsiyelerini aldığım.

EVET

ek olarak çok olumsuz bir insanım ve bazen kendimden de nefret ediyorum. bugün arabayla şirinevler'den geçerken o insan kalabalığını gördüm ve kalabalığı görmek bile bıkkınlık, yorgunluk duygularımı kabarttı. kalabalık hemen üstümü başımı çıkartıp makinada yüksek derecede yıkama ve duş alma hissiyatı da oluşturuyo, belki gizli bi ocd hastasıyımdır ama bence değilim.

insanların içindeyim seviyorum insanları
hareketi seviyorum
düşünceyi seviyorum
kavgamı seviyorum
sen kavgamın içinde bir insansın sevgilim
seni seviyorum

demiş nazım hikmet, duygularımı tezahür ederek.

Büyüklenme, kendini diğerlerinden üstün görme emareleri bunlar. Sen de diğeri de sıradan insansınız işte, abartma.

insanlari kendi kisisel standartlarina gore degerledirirsen olacagi bu. kafayi yersin. sana sahte gelen o hareketler belki de onu mutlu ediyordur, bilemezsin ki. dolayisiyla insanlari kendi standartlarina gore degerlendirme. her insan farklidir.

ikincisi bir isle ugras, kafan isinle mesgul olsun, etrafini o zaman gormezsin. insanlarin ne yaptigi umurunda olmaz.

ve son olarak, biz insanlar birbirimizle variz. benim varligim baska insanlarin varliginin sonucudur. dunya'da senden baska hicbir insanin olmadigini dusun. ne kadar sikici bir yer olurdu degil mi? her seye anlam katan insanlarin varligidir aslinda. bu sebeple insanlardan nefret etmem kendimden nefret etmemle esdeger. insanlari seviyorum ve onlarin hayatina deger katmak benim onceligim. cunku onlar benim hayatima deger kattilar ve katmaya devam ediyorlar.

ek olarak kisisel olarak kotu davranislara sahip ve hayatimiza negatif etkileri olmus insanlar da var tabii ki. onlara kizigin olabilirz ama faturayi tum insanlara kesemeyiz. kurallar ve deneyimler ve kanunlar ve degerler insan-insan iliskisini ayakta tutan seylerdir, yanlis iliskiden ders alip ilerlemek gerektigini dusunuyorum.

Sisteme entegre olamıyorsun. Onlar da zevk almıyor bu işten ama prim getiriyor sonuçta

Fazlasıyla.

@j r r tolkien +1
Sevmiyorum ama nefret de etmiyorum.

Bazen bu tür hisler gelebiliyor ama kendimizi bu saydiklarınız içinde nereye konumlandırdığımız da önemli. Yani başkalarının sevmediği ya da nefret etmediği bir insan olmadığımız ne malum? Belki eylemlerimiz ve yaşam tarzımız da başkalarının midesini bulandırıyor. Söz konusu insanken keskin yargılar ve tanımlar yapmak çok güç bence.

evet ne zaman metroya metrobuse otobuse binsem bosbeles insanlardan ki %96sini olusturuyor ortamin, nefret dolu gozlerle bakiyorum. tamamen zarar ziyan yaratiklar oldugu her hallerinden belli. ozellikle yaslilar ah o karakter yoksunu bir baltaya sap olmamis yaslilar yok mu

Bir kısmından nefret etmiyorum ama insan sevmiyorum.

1.O nefret ettiğin insanların arasında emin ol seni tanımadığı halde insan olduğun için seven ve kaza vs. zor duruma düştüğünde yardım edecek insanlar da var. Bu adaletsizliği vicdanın kabul ediyor mu?

2.Nefreti sadece zihninde saklayamazsın. Mutlaka diğer insanlara olan davranışlarına da bir şekilde yansır. Yani diğer insanların senden nefret etmelerine yol açacak hareketlerin olur. Kendini bu kısır döngüye hapsetmek sana mantıklı geliyor mu?

çoğunlukla evet.

Sevmeye çalış, böyle hissedersen yalnızlaşırsın. İnsanlara mecbursun, mecburuz. Sağlıklı insan sosyal bir varlıktır. Kendini izole etmemelisin. Tahammül seviyeni zorla. Bence her şey üzerinde çalışılırsa başarılabilir. Bir de şunu aklıma getiririm hep
" eeveryone you meet is fighting a battle you know nothing about, be kind, always "

insanlar dediğin sensin. kendine dair ne hissedersen, insanlar dediğin şeye dair de o. böyle olmasa, bu durumdan rahatsız olman daha zor olurdu, değil mi? ya da değiştirmek istemezdin?

ne yapmalıyım? kendi halinden memnun ol, ya da halini memnun olacağın bir kıvama getirmeye uğraş.

epeyce. ama minik bir umut kırıntısı da taşıyorum bir yandan.

pis, gıcık, yobaz, şerefsiz, adi... lanet insanlar var ama yine de nefret etmiyorum insanlardan. güzel insanlar halâ var.

gülücüğe odaklan.

Note 8 indirime düşmemıs galiba.
www.hepsiburada.com

@Amarantha.

Harika, teşekkürler.

Casio F-91W-1DG Erkek Kol Saati
www.hepsiburada.com

Bana iphone 8 red edition alsana lan. Ben hep söylerim saati sana. Sabahları alarm olur kaldırırım. <3

100bine saat alacak özgüveni bana verin. nerde satılıyor?

25-26 falan

30'um, henuz beyaz yok.

18'de filan ilk beyazı gördüm. Genetik böyle, ne yapalım.

18 de iki tel beyaz vardı sayılıyor mu bu hem motivasyon olsun sana.

24

17-18 sanirim.

Ilk beyaz sanırım 20 21 gibi, ama şu an baya arttı dikkatimi çekiyor yaş 27

17

15'ti sanırım ama hiç artmadı.

25-26

19-20.

yaş 32, tek tük. 27 de falan başladı bu tek tük muhabbeti. hala aynı.

15 gibi beyazlarim vardı. Şimdi 34 yaşında yarıdan fazlası beyaz saç.

Beyazım yok.
24.

İlkokul 2. sınıftayken beyaz saçım vardı diye hatırlıyorum en eski. 8 yaş falan oluyor yani. Şimdi 25 yaşındayım ve hayatımda hiç saçımı boyatmadım. Beyaz saç benim için o kadar normal ki asla rahatsız olmuyorum beyazlarımdan. Saçlarında beyaz 1-2 tel görüp panikleyen insanlar 8 yaşında bir çocuğun beyaz saçının olmasından daha tuhaf geliyor saçma bir şekilde.

32

15 :(

14-15

19-20

3' ü de kötü ama illa biri olacaksa 3 numara.

3 numara

Nigel stanford' ı dinleyebilirsiniz. Başlangıç olarak bu güzel olur:
youtu.be

afterlife voyage setlerine bak soundcloud'dan.

Youtube da radio intense,120 bpm, deep house amsterdam sayfalarını takip et. Seversin

m.youtube.com

Arabic & enerjik :)

haşlanmış patates.

Muz
Havuç

Muz da dengeler ishale de kabiza da iyi gelir.

Doktora gidin antibiyotiği değiştirsin. Öyle olmaz o iş.

Su

antibiyotik gaz yapar ama ishali bilmiyorum.

bağırsaklarında çalışacak bakteri kalmayınca kaçınılmaz son.

Maflor işine yarayabilir, tabiki kullanmadan önce bir doktora danışın.

--alıntı--
MAFLOR, mikrobik (enfeksiyöz) ve spesifik olmayan ishallerin ve antibiyotik tedavisine bağlı ishal gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarının Önlenmesi ve tedavisinde kullanılan Vankomisin/metranidazole isimli ilaçlara ek olarak Clostridium diff icile isimli bir bakterinin neden olduğu hastalığının tekrarının önlemesinde, Seyahate bağlı turist ishalinin önlenmesi ve tedavisinde kullanılır.

MAFLOR’un etkin maddesi olan Bifidobacterium animalis ssp lactis B94 biyolojik kaynaklı bir ishal kesicidir. MAFLOR bağırsak florasında bulunan bakterilerinin sayısını artırır ve zararlı bakterilerin sayılarının azalmasına yardımcı olarak isal oluşumunu engeller.
--alıntı--

@üğpoıuy bebişimin 2. cümlesine +1 diyorum.

Benim de 2 dedem, babaannem, 1 amcam, birkaç uzaktan akrabam ve komşum olmak üzere çeşitli cenaze tecrübelerim oldu. Aynılarının daha kötüsünün benim başıma geleceğini fark etmiştim daha ilkinde. Hayatta her şey daha kötüye gidiyor aslında. Şu anki zamanın en iyi zamanın. Ertesi gün kendini mutlu bulabilirsin ama aynı zamanda yaşlanmaya, ölüme, kaybetmeye daha yakın oluyorsun. Bence bu gerçek bir değişim.

1-) var
2-) yok

2 sene önce tatile gitmiştim güneyde bir yere. sahile yürüme yolu böyle gölgeli ağaçlı bir patikaydı. çiçekler falan. ben her sabah 7-8 gibi yüzmeye giderken janis joplin-summertime dinlerdim o yolda.
şimdi ne zaman kafam dolsa summertime dinliyorum ve tekrar o yolda o huzurla yürüyorum.

İnsallah bu anı unutmam dediğim anlar var; fotografını çektiğim. Bir de o ana ait kokularla yerleşiyor. Böyle bir anı en son 2 gun once kizimi parkta sallarken birden basini salincaga yaslayip dakikalarca gokyuzunu izledigini gordugumde yasadim. Cok mutlu etti beni o gokyuzunu kesfettigi hali.

Bu soruyu bir kere daha sormuştun diye hatırlıyorum.
Neyse, karakterini beğenmiyorlardır belki.

Edit: karakersizsin demedim ki. Varolan karakteri beğenmiyorlardır.

Amaranta@ sordum ama moderasyon ''REKLAM'' gerekçesiyle sildi............

karaktersiz değilim ama ben?

aklı başında hiç kimse troll ile ilişki yaşamak istemez.

Duzgun kizlara yuru tek kriterin seksilik olursa apaciler kapar onlari tabii

homtekten vazgeç bi mekbuk falan al.

burada hepimiz birbirimizi duyurularından, cevaplarından az çok tanıyor, olanaklarımız el verdikçe desteklemeye çalışıyoruz.

bu yüzden dost acı söyler atasözüne bir örnek verecek dostlarından biri olarak:

kusura bakma ama kültür de yok.

Sen tipsiz kızlara bakıyor musun peki?

Belki de kriterlerini biraz düşürmenin vakti gelmiştir.

esra erol'a cik diyecektim ama onun subesini kapattilar. bu sene mark zuckerberg esra erol'dan bu bayragi devraldi. facebook hesabi ac, medeni durumunu single yap ve kendini zuck'a birak. o sana bulur.

single'larin umudusun zuck.

sen efendi degilsin. kizlar efendi erkek sever. bu yok sende, gosteris meraklisi yaramaz seni.

Parayı bana ver moruk. Bende de hepsi vat para yok :)

Şükür et. En azından kültür ve para varmış. Bende bunlarla birlikte tipte yok.

şükür et.

derdinin dermanını söylüyorum: mehmet ali erbil izlemek, kadınlarla diyaloğunu örnek almak. fikrimde ısrarlıyım.

www.youtube.com

çok kültürsüz, çok parasız ve çok çirkin bir insan olarak benim de son umudum lazer yazıcı idi..

o da mı kurtarmadı ? benim de umudum yok artık o zaman..

note 8 almayı 5 aydır düşünen bi insanda para yoktur.:d özelden foto at bakalım.

ayrılalı 1-1.5 ay oldu. uzak mesafeydi artık bitirdik.

tabiki hemen tinder ve okcupid açtım. sevgiliyken tabiki bu programları kullanmıyordum. onu geçtim, kız arkadaşlarımla bile iletişimi kesmiştim. ne kadar yanlış yaptığımı hissettim.

neyse programları açtım. amacım tabiki birileriyle tanışmak ama en kötü arkadaş oluruz kafasındaydım. tinderda çok olmasa da bir ayda 10-15 eşleşme almışımdır. birkaçıyla konuştum, 1-2 tanesi eskort çıktı. birkaçı konuşmadan eşleştirmeyi kaldırdı. hiçbiriyle buluşmadım.

sonra okcupide baktım. orda fazla kullanıcı yok zaten. bi tane kız gördüm. zamanında çok sevdiğim bir kızdı. hani insanın bir sevme hakkı olurda o insana harcar ya öyle bir kızdı. biosuna "başarısız ilişkilerden sıkıldım" ve bu site üzerinden evlenecek bir insan aradığını yazmış. eşleşmemiz %90'a yakın. zaten iyi anlaşıyor gibiydik. ama neden olmadı biliyor musunuz? kız benden 1-2 cm uzundu. bundan önceki bütün ilişkileri bildiğim kadarıyla uzun kişilerdeydi ama hep sıkıntılı ilişkiler yaşamış benim gözümde. insan az çok anlayabiliyor. kızı bu durumda görünce hiç üzülmedim hatta gülesim geldi. ama tabiki tip, boy, pos önemli. karakteri siktir et gerek yok ona.

sonra bi petplay ve daddy roleplay yapmamı isteyen bir kızla tanıştım. o ayrı bir hikaye. olmadı, olmamış iyiki.

buraya kadar okuduysanız helal olsun. asıl anlatmak istediğim, über yakışıklı değilsen dışarı çık, programla falan zaman kaybetme. dışarda insanlarla iletişim içinde ol. en güzel iletişim kurabileceğin yerler kurslar, topluluklar vs. internette çok var aslında araştırma yapmak lazım.

aslında sözlük ve duyuru da tanışmak için güzel bir yer ama senin nickine troll damgası vurulduğu için işin biraz zor :) mesela sözlükten insanlarla tanışmak daha kolay çünkü insanlar genel içlerini burada dışa vuruyor. burdan ve sözlükten konuştuğum kadınlar var. yazdığım entryden bir mesaj atıyor sonra iş tanışmaya kadar gidiyor. illaki sevgili olacaksın diye birşey yok. o kadın başka bir kadının yolunu açacak belki sana bilemezsin.


neyse....

iş bir zaman sonra karakter olayına dönüyor. ben ne at hırsızları gördüm, melek gibi kızlarla çıkıyorlardı, ben ne atlar gördüm, kelek gibi kızlarla çıkıyorlardı.

bu kadar kafana takma bu konuyu lazer.

Arkantos
Son of osiris
Ajax

Age of mythology

kratos oluyor mu?

Dumuzi, şaka şaka.

prometheus - adam zeus' tan ateşi çalıp bize armağan etmiş, daha ne yapsın :-)
atlas - dünyayı sırtında taşıyor. maşallahhh :-)
sisifos - bu arkadaşı da kendime yakın buluyorum. kaderlerimiz bir yazılmış :-D
tanrı da yazdık ama olsun.

sisyphus..

Camus Reise de burdan selamlar olsun.

cebrail

su an issiz kendisi.

Pek mitolojiye ilgili değilim ama prometheus 'un hikayesini okuyunca çok sevmiştim.
www.nkfu.com

Edit sisifos' u unutmuşum.

Hermes çünkü renkli ve zeki bir karakter.
(bkz: hatunların efendi adam yerine piç tercihi)

duydum, yedim, güzel ama hakiki beytiyi tercih ederim. bu onun yanında biraz yavan kalıyor.

Yedim ama ismi döner beyti değil de fırında dürüm döner olarak geçiyordu, sunumu beyti ile aynıydı. Beğenmiştim.

15 seneden beri yerim, güzeldir. yanlız ben dönerden duymadım bildiğin adana kebaptan yaparlar bunu.

resimdeki ufak bu arada, porsiyonu 1.5 olur bunun.

Beyti yedim ama burdaki dönerli olanını yeni duydum.

döneri dürüme sar. kes. üstüne yoğurt ve sos dök? bu mudur? ya iyi de beyti dediğin bir kuzu etinden yapılan kebaptır. neler uyduruyorlar böyle.

İskender durum diye yedim. Ustunde iskenderin salcali sosu ve tereyag vardi. Doyurmadi beni.

duydum, yedim, ama adana kebaptan yapılanını tercih ederim.

bir de bunu ankara'da sosunu dürümün içine dökerler aspava'da ve kesmeden, dürüm olarak yeriz. onu beyti diye değil sosoğanlı diye yediğimiz için belki güzel geliyor.

evet bildiğim bir şey duyulmamasına şaşırdım hatta. memlekette olan bir şeydir,
sevmem ama. bi olayı yok görüntüsüne aldanma.

Cok iyi degilim bir suredir.

İyi biri değilim +1 ancak özellikle kötülük yapıyor da değilim.

YEZZZ

Hayır

Değilim.

evet oyleyim. hic kimse iyi degildir, iyiyim diyene de gidim inanmiyorum.

ama iyi olmak onemli degildir; asil onemli olan kotu olusunu minimum duzeyde tutabilmektir.

Bazen evet. Salt iyiyim ya da salt kötüyüm diyemem.

media.tenor.com

www.youtube.com

I am, man. Yes, I am...

Edit: çünkü; my mother was a witch, she was burned alive...

Yok değilim, ama bu aralar çeşitli sebeplerden sandığım kadar da iyi bir insan olmadığımı düşünmeye başladım.

Değilim. Çok iyi bir insanım.

İmkân yok imkan olsa anasını ağlatacağım dünyanın (:

değilim asla

kimseye zararım dokunmaz. iyi adamım.

iyiyim.

%60 iyi, %40 kötüyüm.

Yoo iyi bi insanim bence. Temiz kalpli iyi niyetli oldugumu dusunurum hep.

Süper bir insanım bence

Oldukça iyi biriyim.

değilim. kötü alışkanlıklarım ve kötü huylarım var ama kötü biri değilim.

bazen...

Kime gore neye gore? Delirtir bu sorular insani.

@yuzir : kendine göre.

yeterince degil.

Fazlası ile kötü bir insanım.

Nein.

Cevremdekilere gore baya iyiyim ya. Arkamdan kotu diyeceklerini hic sanmiyorum ki degilim zaten.

İstanbul'un pahalılık oranı olarak anladım.

Cümle çok kötü de google da arayınca haber çıkıyor. Haberi okuyunca da diğer şehirlere oranla yüzde 14,75 daha pahalı olduğu yazıyor. Ama yukarıdaki hali anlaşılmaz durumda haklısınız.

Bu oranın derken pahalılık oranından bahsetmek istemiş aslında. Ama kotü olmuş.

Cümle düşük. Pahalılık oranı anlardım ben de.

cümle eksik, ne oranı olduğu belirtilmemiş, ama muhtemelen Türkiye ortalamasının % 14.75 üzerinde demek istiyor

The Founder güzeldi. McDonalds'ı McDonalds yapan adamın hayatını anlatıyor. Kendisi tam bir şerefsiz olduğu için de filmin akıcılığı iyi. Başrolde de Michael Keaton var, severim kendisini baya.

O filmi daha izlemedim ve benziyor mu bilmiyorum ama Temple Grandin filmi biyografi olarak çok hoşuma gitmişti benim.

Motosiklet günlüğü
Umudunu kaybetme
Sıkıysa yakala
Mar adentro
İnto the wild
The wolf of wall street
Piyanist
İntouchables

Ilk aklıma gelenler bunlar.

Edit ben sadece film yazmışım kitap olarak da:
Lumumba ( kendisi kara afrika' da işkenceyle öldürülen ilk başbakandır. Ben kitabini okumuştum filmi de var.)
Bir dinazorun anilari( gerçi bu otobiyografi ama dili cok güzel tavsiye ederim)

Malcolm x otobiyografisini okuyorum. Yazar alex haley. İlgi çekici olduğu su götürmez

Lance Armstrong'un hayatını anlatan The Program. www.imdb.com

vassap

bundan bile ingilizce bilgisi kasmaya çalışanlar doluşmuş heyt be.

vassap +1

ingilizce konusurken vatssep diyorum sanirim

vatsep mi? vatsap diyorum ben. "vazzaaap" dan dolayı ağız alışkanlığı olmuş

Vatsap

jamiryo

Yani ne bileyim orda vurgulanan kısım application'ın app kısmı bence. Ben yazılanı ingilizce okuyunca vatsep gibi(ya da vassep falan işte tam o sesin yazılı hali yok) oluyor. Vatsap ya da vassap diye okunması için What's up? diye yazılması lazım sonuçta.

vatsap

"Vatsap" diye okuyorum. Buna ek, "Gogıl", "Mikrosoft", "empiüç", "hotmeyil" diyorum diğerlerine de. Doğrusuna bilmeme rağmen bu şekilde alışmışım hep.

Tamtamına yaziyorum ben söylediğımde duyulanı:
wuots ep. E açık.

vatsap

Vatsap+1

vaytzap diyeni duydum.

What's up (whatsap) şeklinde okuyorum. Olması gereken de bu. Oradaki app aplikasyona gönderme yapıyor ama up kelimesi gibi okunması gerekiyor.

Instagram kelimesi de instegram diye değil, instıgrem diye okunur ayrıca :) instant telegram.

Ben de vatsap diye okuyanlardanim ama dogrusu bence de vatsep. Almanlar da vatsep diyor bildigim kadariyla.

Vatsap

Ayrıca meb+1

@orient blue +1

www.youtube.com

youtu.be

Mesela burdaki kadın vatsep şeklinde okuyor. Amerikan ingilizcesinde doğrusu vatsep, muhtemelen britişte de öyledir.

Bu arada buna bakarken hong konglularin vatsep yerine vateps dediğini öğrendim, o da tuhaf bi karıştırmaymış

puzzle halısı alsana. her puzzle yapanın hevesidir.

olmadı mozaik seti.

olmadı pasta için farklı uçlar var pasta süsleme seti diye geçer.

Sephora gift card. Makyaj malzemesi alir, anti aging skin care alir, parfum alir vs vs.

www.loccitane.com.tr

Mesela böyle bir şeyler alınabilir, bağışa dönüşüyor ama hediyesi de var hem kolyeleri ayşe arman yapıyor. Küçük bir notla güzel olur, mağazalarında da var.

Ya da el yapımı şeylere yönelmek lazım, şehir nere bilemiyorum ama yine 100-50 lira civarına ebru ile yapılmış ipek şallar vardır mesela, biricik bir hediye yine.

Onun dışında eğer anneniz yaparsa chado'nun değişik çayları var mesela, sana biraz keyif hediye etmek istedim diyebilirsiniz.

Ben crate&barrel'dan 35 liralık bir bulaşık detarjanlığı aldım mesela çünkü yıllardır annem üstüne sıçratmayanını arıyordu, meblağ küçük ama nokta atışı. Bir de saksı çiçeği ve içten sözler. En makbulü bu galiba.

Ben yarın bu çiçekten alacağım :
goo.gl

Sizin anneniz için de polaroid fotoğraf makinesi olabilir.

Ben tiril tiril bir gömlek aldım.

Hayır, ağrımıyor. Romatizma mı var sizde? Doktora gidin bence.

Ağrımıyor.

ağrımıyor. öyle birini de görmedim.

iste bunlar hep romatizma
doktora gorun

Diz kapaklarim sizliyor biraz o kadar ama nadiren oluyor.

romatizmam yok. ön yan çapraz bağ ameliyatı oldum. dizde platin var yağmur yağmadan veya yağmurlu havalarda ağrı yapıyor. 2 sağlam doktora gittim geçmez dedi.

Annemin ağrıyor yağsa da dursa diyor. Lanet romatizma

5577'ymiş, şimdi baktım.

edit: videolar dahil ama onlar 100'ü geçmez.

hiç yok. telefonda fotoğraf taşımıyorum.

4300

253

6064

16900 maalesef

5114 fotoğraf, 158 video

11621-141 :-O
128 GB ediyor zaten bu yazdıklarım aşağı yukarı.

Temizleme programı öneriniz de var mı? :)

Geçen hafta yedekledim toplam 4156 adet. (64GB sd kart takılı)

4000 küsürdü

1866.

750 adet. Buna dizi ve filmler de dahil.

92 tane fotograf.

hepsini silerim birazdan, hatirlattigin iyi oldu, uzun zamandir bakmiyordum.

54324 adet doğa fotoğrafı

her anlamda iyi anlaştığınızı bir uyum yakaladığınızı düşünüyorsan görüş. Kolay bulunan bir şey değil. Daha sonra idareten takıldığın insanlarlayken pişman olma yapmadığına.

İlk fırsatta kanlı canlı görüşmek daha sağlıklı. Sonrasında o enerji hâlâ varsa sohbet devam ettirilebilir bence pekala. Ama görüşmek mühim.

öyle sıradışı öyle şaheser bir kadınsa evet, çalışırım.

Cinsellik yaşayarak bunu zirveye taşırdım.

Görüşmek çok önemli. Bakarsın yüz yüze görüşünce hiç o enerjiyi yakalayamazsınız, tokalaşmak bile istemezsin belki de... Bu arkadaş seni çok etkiliyorsa hemen görüş. Ama yakın çevrendekilerden biri daha çok ilgini çekiyorsa ona sadakatsizlik ediyomuş gibi hissetmene gerek yok bence oraya yönel.
Uzun mesafe hem iyi hem kötü.

aman diyim olmaz o iş.

joe bonamassa - sloe gin
www.youtube.com

joscho stephan - hey joe
www.youtube.com

şarkılar için de teşekkürler rahip janick.

Allman Brothers Band- midnight rider- m.youtube.com

Blue Oyster Cult- the reaper-m.youtube.com

Magnet- Little miss more or less- youtu.be

Coldplay- a rush of blood to the head- youtu.be

Mercedes- it's your thing- youtu.be

Lesley Gore- you don't own me youtu.be

Audioslave- like a stone - m.youtube.com

İron maiden- death of dance- m.youtube.com

Çok teşekkürler şarkılar için.

Gitmemek anormal değil. Gitmedim. Pişman değilim.

Ben de gitmedim. Herkes çok pişman olursun dedi hiç pişman olmadım. Bu duyuruyu okuyana kadar aklıma bile gelmemişti. Ayrıca lise mezuniyet balosuna da gitmemiştim ona da yine çok pişman olursun demişlerdi. Meh..

Ben de gitmedim pişman olursun dediler olmadım ama şimdiki aklım olsa yine de giderdim herhalde o anki şartlar öyle gerektirmişti

Üniversitede zaten kimse kimseyi doğru düzgün tanımaz, ismen tanısalar bile bir lise sınıf ortamı gibi samimiyet olmayacağı için gitmek gereksiz, gereksiz demeyelim de eğlenmek istemeyen birisi için gereksiz.

Ben en son ilkokul 5 deki baloya gittiğimi hatırlıyorum. Ne ortaokul ne lise balosuna gitme gereği duymadım, lise sonda kep bile fırlatmadım hatta. İki hafta sonra kol gibi Lys varken adamlar sanki üniden mezun olmuş gibi kep fırlatıyordu. Üniversite mezunuyetime daha çok var ama baloya gitmeyi düşünmesem de bu sefer kep fırlatacağım hatta içine beyaz güvercin koyup öyle.

eksiduyu.ru

Geçen sormuştum. İstersen okuyabilirsin.

Gitmemek anormal bir şey değil ama güzel bir ortam olacaksa da gitmemezlik yapmaya gerek yok. Bir tane arkadaşın bile olsa yeter. Baloda amaç zaten kafa dağıtmak. İstemiyorsan gitmeyebilirsin. Çok da önemli bir şey değil.

geçen sene kız arkadaşımınkine gittim, bu sene kendiminkine gitmicem. gitmem de. berbat bir ortam

gidenlerin instagram hesabı var. senin yok gibi düşün.

ben de gitmedim. iyi ki gitmemişim.

Gitmediğin için pişman olmazsın tabi ki, çünkü gidince nasıl hissedeceğini neler yaşayabileceğini ne kadar keyif alacağını hiçbir zaman bilemezsin.
Önce gitmeyip sonra oturup pişman olmayı beklemek "aa hala olmadım" demek çok salakça.
Gidince keyif alırsın güzel vakit geçirirsin arkadaşlarınla, gelmeyenlere de "keşke sen de olsaydın eğlendik" dersin, gelmemiş olan kişi pişmanlık hissetmez, çünkü ne kaçırdığını bilemez.
Güzel vakit geçirdiğin arkadaşların varsa git. Yalnızsan gitme.

1) www.youtube.com

2) www.youtube.com

3) www.youtube.com

4) www.youtube.com

5) www.youtube.com

6) www.youtube.com

Beğendiğiniz bir oyuncu varsa onun en iyi skeçlerini de yazabilirim.

Sadece Doğu Demirkol' unkileri izledim. Uzun zamandan sonra ilk defa bir skece gülmüştüm.

Carkifelek parodisi cok iyi.

www.youtube.com


www.youtube.com

www.youtube.com

plaza dili.

www.youtube.com

Bu bilimsel skeçlerin hastasıyım.

güldürcük belediyesi

hatırlanmayan akraba: (git:www.youtube.com )

Kafein sempatik sinirin icine ediyor bazi insanlar daha hassas hatta sindirim bagirsak sorunu da yaratiyor. Kahve Icmeyeceksiniz cay bana dokunmuyor carpinti vs yapmiyor ama terletiyor.

Aç karnına kahve içince bende de çarpıntı oluyor tahminim kafeinden dolayı. Kahveden önce bir iki lokma atistirirsaniz ya da kahve ile beraber birkaç bisküvi yerseniz azalabilir. Birde kahve ne kadar sert olursa çarpıntı oranı yüksek oluyor. En azından bende durum bu.

yani tnaimlamiyorum da kalp daha kuvvetli atar kompanse etmek icin iste cunku ani bir tansiyon dusuklugu o bas donmesine sebep olan, beyne kan gitmedigi icin. kalp kuvvetli atar ki kan yukari gidebilsin.

Ortostatik hipotansiyon

Bende de oluyor hatta bir tık ilerisi gözlerim kararınca elim ayağım boşanıyor kendimi yerde buluyorum. Göğsümde bir şey olmuyor. Ama ellerim ve ayaklarım çok üşüyor o an. Bir arkadaşım kan sekerin düşüyor dedi. Ne kadar doğru bilmiyorum:/

Geçen sene kendim tasarladığım Star Wars X-Wing temalı tişörtüm var. (27 E)

25 yaşındayım. Çok var. Ve sürekli giyiyorum şu an fotoğraf ile kanıtlayacaktım üşendim. Fabrikada bile giyiyorum. Yadırgandığım olmuyor mu oluyor ama sorun yok

Hiç kullanmam (kullanmadım da. Kıyafetlerimi kendim seçtiğim zamandan itibaren). Çizgifilm karakterli vs hiçbir şeyim yok.

Sadece siyah bir tshirt'üm var, Snape siluetinin üstünde "Always" ve Alan Rickman'ın doğum-ölüm tarihleri yazıyor.
Bir başka tshirtte "- After all this time? -Always" yazıyor. (Bilmeyenler için, Harry Potter göndermeleri bunlar)

Bir de yakın zamanda bir öğrencim üstünde Central Perk logosu olan bir tshirt hediye etti.
Bunlar dışında üstünde marka logosu olan şeyler bile giymiyorum. Düz siyah veya gri giyiyorum. 34 yaşındayım.

çok giyerim, binbir çeşit, farklı fandomlardan tişörtüm var. çoğu değerli, kaliteli olduğu için evde giymem bile hatta. sokakta giyerim, serbest giyim günlerinde iş yerinde de giyerim. zaten fandomcu olduğumu anladılar artık, yadırgamıyorlar heh heh.

yalnız öyle her şeyi giymem, üzerinde kabak gibi sembol-logo ya da karakter olanları. bi tasarım çizgisi, bi farklılığı, bi estetiği olması lazım.

Yaş 29

hemen hemen bütün süper kahramanlara ait tişörtlerim var ve bazı toplantılarımda da giydiğim oluyor.

şirinlerli ve garfieldli pijamam var.
central perk tişörtüm var dışarda giymelik.

marvel tişörtüm vardı, bi arkadaşımda kaldı maalesef.

çizgi filmli giymezdim de süper kahramanlı giyerdim.

Düşündüm de zannedersem hiç yok. Ne çizgi film ne de süper kahraman karakterli.
Aksesuar vs de yok.

Ama şu günlerde kendim için Holden Caulfield baskılı tişört ya da çanta boyayacağım.
24k

hatırladığım 3 charlie brown'lu, 1 moe'lu, 1 homer'lı, 2 temel reisli, 1 de dalton'lu tişörtüm var. dalton'la homer'lıyı ben almadım ama hepsini kullanıyorum. yaş 32.

sallama olarak böğürtlenli çayı seviyorum liptonun

bazı özel çaylar hariç çay daha fazla uyku problemi yapar, yatma saatinden 3 saat önce çay-kahveyi bırakın.

teşekkürler cevap için.

gün içinde içmelik, mümkünse az bi'şey ayıltıcı dikkate yardımcı olacak çay soruyordum aslında.