içine bi' sürü saçmasapan katkı maddesi koyuyorlar bozulmasın diye. bence de o artık yoğurt değil.

bu arada birkaç ay evvel tarihi geçmiş yoğurtların ambalajını (üstteki kapağı yani) yenileyip tekrar satışa sunuyorlar diye bir şey okumuştum, pek ihtimal vermemiştim ama yazdığınızı gördükten sonra ikna oldum.

evde yapın yoğurdunuzu.

Paketi açıkken 10 günden fazla dayanmiyor ama kapalıyken uzun saçlı onkolog bir amca var, ismini unuttum şu anda; bahsettiginiz gibi bir deney yaptığını söylemişti. Sanırım yaklaşık 1 sene bekletmis, açtığında bir bozukluk yokmuş.

Bu kadar katkı maddesi olan ürünlerin buzdolabında kapalı pakette bu kadar dayanmasını ben garipsemiyorum, fakat aynı zaman da aşırı zararlı katkı maddelerini de kullandıklarını düşünmüyorum, mesela biz inek sütünü kaynatıp buzlukta saklıyoruz ve haftalarca dayanabiliyor(daha doğrusu 3-4 hafta içinde tüketiliyor, bu yüzden bozulma zamanını yakalayamadık) tabi dondurmak ayrı olsa da aman tanrım bize ne yediriyorlar diye hey heylenmek saçma bence.

Bir de evet o şeyler yoğurt değil bana göre de, gerçekten yoğurt yapan bir yerde bir yoğurt yerseniz bir daha o hazır yoğurdu tüketmek istemeyebilirsiniz.

fabrikası koruyucu katkı maddesi kullandığını kesinlikle reddediyor. bakınız gelen açıklama aynen şöyle, firma ismini ve fabrika mevkiini sildim. açıkçası ben pek ikna olmadım:

"yoğurt, bileşimce zenginleştirilmiş sütün yoğurt bakterileri (streptococcus thermophilus ve laktobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus) tarafından fermente edilmesiyle elde edilen bir süt ürünüdür. bu nedenle, öncelikle yoğurt üretiminde kullanılacak sütün yağsız kurumaddesinin (sütün %87-88’i su, %12-13’ü ise kurumaddedir), özellikle de protein içeriğinin %30-35 oranında artırılması gerekir. bunu gerçekleştirmek için de, %8-9 olan yağsız kurumadde oranı %12’ye kadar yükseltilir. bu, kıvamlı, geleneksel yoğurt yapabilmek için bir ön koşuldur. bu nedenle, ... süt ürünlerinde yoğurt üretilirken sütün yağsız kurumaddesi ve proteini ultrafilitrasyon yöntemi kullanılarak artırılır
.
yoğurdun kalitesine (raf ömrüne) etki eden ikinci önemli faktör ise, kullanılan mayanın özelliğidir. starter kültür de denilen yoğurt mayası, esas olarak birbirleriyle ortak bir yaşam sürdüren iki bakteriyi (streptococcus thermophilus ve laktobacillus bulgaricus) içerir. biz işletmemizde yoğurt üretimde kullanılacak bakterileri seçerlerken çok titiz bir çalışma yapmaktayız. çünkü maya içindeki yoğurt bakterileri sadece sütteki laktozu parçalayarak laktik asit oluşturmazlar, aynı zamanda asetaldehit, diasetil gibi, yoğurdun tat ve aromasında etkili olan karbonil bileşenlerini de oluştururlar. ayrıca, bunların çalışma hızları ve aroma maddeleri oluşturma yetenekleri de farklılık göstermektedir. açıkçası, metabolik özellikleri çok farklıdır. optimum çalışma koşulları (ph, sıcaklık vb) arasında farklılıklar vardır. özellikle, laktik asit oluşturmaları arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. oluşan asidik ortam aktiviteyi sınırlayabiliyor. ayrıca, yoğurt bakterileri tarafından anti-mikrobiyel maddeler de üretilebiliyor. bunlar yanında çoğalmalarında sınırlandırmalar yapabiliyor. kısacası, süt teknolojisinde kullanılan yoğurt mayalarının aktiviteleri, yoğurtlaşma aşamasından sonra, oluşan asit ortamına, soğutmaya ve bakterilerin diğer özelliklerine bağlı olarak oldukça yavaşlıyor, adeta duruyor. bu sebeple aşırı ekşilik problemi ortadan kalkmaktadır.

endüstriyel yoğurtların bozulmadan uzun süre dayanmasının bir nedeni de, üretim aşamasında yoğurtlara herhangi bir bulaşma (mikroorganizma bulaşması) olmamasıdır. çünkü, iyi hijyen uygulamaları (ghp), dışarıdan olabilecek bulaşmaları önlemektedir. bizde bu bağlamda hijyenik dizaynlar, yeni teknolojiler, otomasyon ile üretim ve cıp (cleanıng ın place) sistemi ile yapılan temizlikler kullanarak ...'da kurmuş olduğumuz yeni fabrikamızda bu koşulları sağlamaktayız.

bunlar endüstriyel yoğurtların raf ömrünü uzatan temel faktörlerdir. bunun dışında, yoğurt üretiminde bakteri faaliyetini önleyici her hangi bir koruyucunun kullanılması mümkün değildir. yasal olarak kullanımı da yasaktır. ayrıca, süte ilave edilen maya miktarı, mayalama sıcaklığı, mayalama süresi, mayalama sonu asitliği, soğutma süresi ve şekilleri gibi çok sayıda parametre (değişken) de yoğurtların raf ömrünü etkiler. işte, bütün bu parametrelerin uygun şekilde optimizasyonuyla yoğurt kalitesi, raf ömrü, su salmaması istenilen şekilde düzenlenebilir.

kısaca belirtmek gerekirse, kurumadde özellikleri, kullanılan mayanın özellikleri, hijyenik üretim yanında, yoğurt üretimindeki önemli parametrelerin(maya miktarı, mayalama sıcaklığı, mayalanma süresi, mayalama sonu asitliği, soğutma vb.) çok iyi optimize edilmesi, endüstriyel yoğurtların uzun raf ömrüne sahip olmasını sağlayan temel etkenlerdir."

yani madem yazdığınız gibi kibritsuyu, neden iki üç haftalık veriyorlar son tüketim tarihini, altı aylık versinler madem. onu da açıklasalarmış iyiymiş. gıda mühendisi değiliz ya, sallayıp duruyolar. gereksiz yere bi' sinirlendim yalnız. yanlış düşünüyorsam lütfen düzeltin.

yoğurdun bozulması tadının ekşimesi, sümük kıvamına gelmesi ile olur zaten. küf, dışarıdan gelir. ev yoğurdu da böyle.

zaten sen de araştırmanı yapmışsın :) ev yoğurdu da epey dayanır aslında eğer güzel saklanırsa

"katkı maddesi"nden kasıt ne gerçekten anlamıyorum. o katkı maddesini (maya) evde yoğurt yaparken de koyuyorsun.

Şöyle düşünüyorum; öyle bir sterilize etmişler ki içinde yararlı zararlı hiçbir mikroorganizma kalmamış.

Bu arada yogurtlarda olan şey petekpare'nin bahsettiği durum oluyor. Yani evet, katkı maddesi kullanmiyorlar ama içindeki yararlı zararlı bütün bakterileri olduruyorlar. Bu durumda da beyaz bir madde yemiş oluyorsunuz sadece.

Ben bir ara baya arastirmistim. Hatta evde yapılan yogurtlarin da başka handikaplari var; tamamen sağlıklı, mükemmel yoğurt elde edemiyoruz. O yüzden koyverdim gitti artık :)

Haha, benim de dikkatimi geleneksel yogurt tanimi cekti. Demek gelenelsel yogurt yapiminin onkosulu sutun islenmesiymis.

bence sorun son kullanma tarihinde. üretici zaten normalde bozulacağını bildiğinden çok daha önce bir tarihi yazıyordur. yani sonuçta 1 ocakta bozulacak denen ürün iki ay taze durup durup aniden küflenmiyordur 3 saat içinde. ki 2 ayda -ekşime hariç- bozulmayan yoğurt sekiz ayda da bozulmaz bence saklama koşulları değişmediyse. kabın açılması bambaşka bir konu tabii.

Arabanız varsa. Sinop sonra kıyı şeridinden inebolu, küre dağları (valla kanyonu) ılgaz üzerinden Ankara. Ilgazda bi tesis var tarım bakanlığının arayıp yer sorabilirsiniz.

Yedigöllerde kamp var sanırım tesis yok. Abantta güzel oteller var. Araç varsa abant ve çevre yaylalar güzel olabilir.

note serisinin tüm telefonlarını kullandım, hatta şu an note 7 kullanıyorum. bu ikisi arasında tercih yapacaksan note 5 al ama ikinci ellere bak istersen belki temiz bulursun. ben daha 3 gün önce gıcır gıcır note 5'i 1600 tl ye sattım. sıfırdan hiçbir farkı yoktu. hele ki uzun süre kullanacaksan note 4 1-2 yıl sonra güncellemelerde falan geri kalabilir. o yüzden özetle note 5 diyorum.

hocam note 5 de iyi de.
note 4 de cıkabilen batarya ve sd kart destegi var. muazzam bi ozellik bu.
note 5 de vr gozluk var o da efsane bi ozellik.
ama batarya ve ssd takılamıyor.

note 4 ya da note 7 almalısın.

note 5'de samsung eski alışkanlıklarını terketti (değiştirilebilir batarya ve sd kart), bataryayı falan küçülttü. sevmiyorum ben şahsen kendisini. üvey evlattır. kanma vr'ye.

açıkçası çıkarılabilen batarya ve sd card da çok umurumda değil. şu anda kullandığım s3'ün bataryası ölmeye başladı, çabuk bitiyordu, %30 iken küt diye bitiyordu, şarja takınca yine %30'dan başlıyordu falan. gittim servisinden orijinal batarya aldım taktım, bu %^0'ken bitme durumları düzeldi ama hala çabuk bitiyor. yani zaten bataryayı değiştirme zamanı gelene kadar şişiyor o telefon, değiştir beni diyor. 16 gb sd cark ile de 1080p videolar çektiğim halde hiç üzülmedim. ama note 4 3250 iken note 5 pilinin 3000mah olması düşündürüyor mesela. bir de kalemi ters takınca bozuluyor falan demişler onu anlamadım. nasıl ters yani?

bir de aslında daha çok diğer artı özellikleri var mı note 5'in onu merak ediyorum. değer mi fiyat farkına, değmez mi diye.

Hocam değiştirilebilen batarya su demek
Aparat var batarya boyutunda
Icinde de yedek batarya var
Sarjin bittigi yerde değiştiriyorum 100 sarj ile devam ediyorum
Aparati sarja takıyorum 1 2 saate doiuyor
Telefonu şarja takmıyorum bayadır

işte ben cep telefonu kullanmaya başladığım 18 yıldan beri ayrı bir bataryayı, ayrı bir harici şarj aparatıyla şarj edip yanımda yedek taşımayı hiç yapmadım. hatta o kadar ki bozulduğunu sandığım bataryayı şarjı dolu şekilde çantama attım acil durumda lazım olur idare ederim diye, o bile hala aynen duruyor, hiç değiştirmeyi düşünmedim. çıkarılabilir batarya veya sd kart desteği benim için önemli bir özellik değil. dahili hafızayı da zaten düzenli yedeklediğim için yetiyor.

bende yaklaşık 5 gündür bu ikilemdeyim fakat note 5in note 4e göre tasarımı daha güzel. fiyat farkı eder mi diye düşünüp duruyorum ama note 5 alacağım sanırım.

sd kart konusunda haklısınız hocam.

ama ayrı bataryanın rahatlıgını bir yasasanız anlarsınız.
o aparat da kucuk bir şey zaten batarya kadar
direk normal şarj aletine takılıyor. ve şarjım %2 evden nasıl cıkacagim korkusunu bitiriyor. cep telefonu şarj yuvası yalama olmuyor. elinizde powerbankle gezmiyorsunuz.

ama tabi vr olayı da guzel
ben de almayı dusunurdum isin acikcasi
ama ucuk bir fark yok bence note 4 alın tum işlerinizi halledersiniz.
androidde guncellemede geri kalması cok kotu degil neredeyse tum aplikasyonlar calisiyor.

benim hoşuma gitti.

Eski kasaya benziyor bu. Bir bakin eski kasaysa alinmaz yenisi cikti bu yil.

eski kasa olamaz bayi plakası var (AAZ 348) sıfır alınmış kesin.
gideri var alınır 136 beygir olması iyi.

Manuelini kullanıyorum sirket aracı olarak. Depo tam dolu olunca arkadan ses geliyor likir likir.servis kronik olduğunu söyledi.
Onun dışında çok iyi gidiyor 136hpnin hakkını veriyor cidden. Ama yakıt 6,5 7 nin altına düşmüyor. Otomatik 8 vardır diye düşünüyorum.

Evet eski kasa, bu yıl yenilendi. Bu arada eski kasa bayilerde hala satılmaya devam ediyor.

İyi araba ama sanki biraz pahalı mı?

onedio.com

burda var akim tam olarak nerden cikti bilmiyorum ama surekli var etrafta bu seyler

img-s1.onedio.com

sununla basladi.

(bkz: napıcan)

sosyal medyada bayaa kullanıldı markalar tarafından. ama bitsin bence de artık

WhatsApp profiline gir seçenekler engelle

whatsap in icinde block var. basili tutun ekrana cikiyor o secenek.

adamın whatsapp profilinde seçenekler diye bir şey yok. sol menü tuşuna basınca çıkan menüde de mi acaba desem, orada da engelle yok.

whatsapp'ın içi tam olarak ne yanda kalıyor?

Diğer'e tıkla usta. Orada Engelle

Sessize al bildirim gelmesin

Merak ettim, Thomas Cook Airlines'ın canlı sohbetine sordum böyle bi konuşma geçti aramızda:

+++If you prebook hold luggage allowance, the luggage needs to fit the size and weight restrictions for hold luggage. The initial allowance you need to prebook for hold luggage is 20kgs.
---Ok so what is the minimum size for that?
---I can only reach maximum size :(
+++That the external dimensions of each hold baggage item must not exceed 158 cm (length + width + height)
---So a little make up bag with 15x30x5 cm is ok with you?
+++Yes, it is, but if you wish to take it as hold luggage, you need to prebook hold luggage. And the minimum hold luggage that can be prebooked is 20kgs.

ben de merak ettim, bazi forumlara baktim, cok kucuk oldugu icin almayan havayollari varmis, check-in yapan kisinin insiyatifinde anladigim kadariyla.

www.amazon.com

amazonda da var.

www.oyuncakalisveris.com

burada
www.kitapsan.com.tr

bir de bu
oyuncakcimburada.com

Beynin şu bir kere öğrendikten sonra kolayca yapabiliyor olmasını sağlayan kısımlarına daha bilgiler yazılmamış çocuğun. Bi kere öğrensin, gerisi gelir.

çocuk kendini kasıyor ve suyun üzerinde batırma yönünde çırpınma hareketleri yapıyor olabilir. Suya alıştırmaya çalışın biraz daha.

Havuzda battiysa normal, denizde battiysa da korkul debelendigi icindir.

Formul de der ki, batan cismin hacmi x sivinin yogunlugu x yer cekimi ivmesi

Burda siz daha hacimli oldugunuz icin kaldirma kuvveti size daha cok etki ediyor ama bir yandan daha agir oldugunuz icin de dengeliyor, haylaz da daha az kuvvet ve daha az agirlik var, yine de batmamasi lazim:)

Sirt ustu yatarken de dik durmaya gore batan hacim dusunulunce ayni aslinda ama daha dengeli bir durus var.

bu sene ben de aynısını eşimle yaşadım.
yüzme konusunda aynı senin gibiyim, madalyam filan da var hatta. yüzmediğim dönemi hatırlamıyorum.

eşim de normal yüzer. ekstrası yok ama benim gibi suyun üzerinde kalamıyor. ben de bunu kendisini kasmasına bağlıyorum işin aslı. sonradan denedim kendimi kasınca ben de pek duramıyorum su yüzeyinde.

belki bunla alakalıdır

dediğin gibi hiç bir şey yapmasan duruyorsun zaten suyun üstünde. o panikle çırpınınca batıyor insan..

kolluğu 2 den bire düşürmeyi deneyin ben öyle öğrenmiştim.

ama işte çırpınmıyordu. yani çırpınmasına fırsat bile kalmadan cup diye battı. paniklemeye vakti bile kalmadı.

sonradan kollukları takılıyken önce nefesini tutmayı, sonra nefesini tutup kafasını suya sokmayı öğrettim. hatta kolluklarını çıkarıp ellerini bırakmadan havuzda birlikte nefesimizi tutup bir iki üç hoop diye suya battık falan. daha sonra kolluklarının havasını azaltarak, hatta en sonunda iyice söndürerek yüzdürdüm. elini kolunu oynatıp ayakları çırparak kafayı yukarıda tutmayı başardı ama kolluklar güven mi veriyor neyse artık, kolundan çıkarınca panikleyip çırpınıyor. tamamen sönük bile olsa kolunda takılıyken çabalaya çabalaya yüzebiliyor.

ama tatil bitti, eğitim seneye kaldı. ya da benim gittiğim havuza götürüp kenar kulvarda çalışacaz yine.

çocuğun özgül ağırlığı yüksekmiş demek ki :)

el cevap: çocuk muhtemelen ciğerlerinde hiç hava olmadığı bir zamanda düştü suya.

kendini sık ve düzensiz debelen. çok güzel batarsın,

Batmasının çocuk olmasıyla alakası yok. Muhtemelen ciğerlerindeki nefesi bir anda vermiştir, artı olarak panik de var tabii:) Hemen çıkarmayın bir dahaki sefere, önce bir batıp birkaç saniye sonra dengelenecektir.
Bir de suyun altına alışması lazım, önce nefes antrenmanı yaptırın olmadı.

soruya cevap verdim de bir de cevaplara iki çift kelamım var.

suyun altında kalsın diyenler gerçekten çok cesur ve soğukkanlı arkadaşlarmış takdir ettim. insanın aklı çıkar lan çocuk suyun altında kaldığında. 3-4 saniyeyi geçtim, 3-4 salise bile duramam ben.

bunlar şahsi düşüncemdir, kişileri ve kurumları bağlamaz.

ayrıca bu süreçte çocuğu sudan iyice soğutma ihtimali var.

markette satılanları bile sahte çıkarken, internetten satılanlar nedir bilemiyorum. bence kesinlikle almayın.

işte o yüzden güvenilir diye soruyorum ya arkadaşlar. hani denenmiş olur, referansı olur, ne bileyim birinizin anası nenesi köylüsü falan yapıp satıyor olur. hepsi de üçkağıtçı değil ya, elbet bu işi hakkıyla yapan güvenilir olan da vardır değil mi?

Tohumdan sofraya +1000

daha yeniyse bi gün falan bekle geçer. ağda yağıyla silmişsinizdir muhtemelen. bepanthol gibi bi kremi de güzelce sürüp bekle. alır acısını. fito krem de olur. pişik ve yanık kremleri yani.

bepanthen sur

hametan demeye gelmiştim ben de.

soğuk su, güneşe çıkmayın bir süre.

nice tnetennba'nın dediğini yapmayın. soğuk moğuk sakın su değdirmeyin. en az 2 saat su değmemeli. hatta ben olsam bugün hiç su değdirmezdim. şu an bütün gözenekler açık durumda, yara yaparsınız aman diyeyim.

hametan alevini alacak zaten, bol bol sürün. emsin yine sürün.

keşke salona gitseydin, toplamda 10 dk sürerdi. sırt için 2,5 saat brütal olmuş.
geçmiş olsun, su değdirme +1

bana hep soğuk su dedilerdi ya :(

karın ağda yapmayı bilmiyorsa ters çekmiş olabilir, o zaman o acı geçmez.

doğru yapılan ağdadan sonra acı olmaması lazım, profesynel birine yaptır bidahakine

bisikletçilerde 100-150 liraya taşıma aparatı bulabilirsin. hb, sedan hepsine uyuyor. devamlı ihtiyaç olmayacaksa otobüs ile daha ucuza hallolur. muavine bi 20-30 lira versen bagajda götürürler..

Otobusle falan gonderilir ama basit tasiyicilar var arka bagaj kapagina monte edilen,alip takabilirsiniz.uzun sure kullanabileceginiz bir urun.

Link veriyodum kurbaga oluyor.gittigidiyor da 83 liraya satilan urun.
Bunun benzerini 60 liraya almistim gecen sene.

Avva

Mudoda bu seson cok fazla sayıda ve çeşitte erkek şortu vardı bir bakın isterseniz.

basketbol şortu nasıl?

www.bouncewear.com

i40.twenga.com

Tchiboda vardi bir tane. Su an uzerimde cok rahat

hocam önce bi iso yap sen onu
zaten icindeki dosyalar kopyalanabilirdir büyük ihtimalle oradan kopyala at.

zamanında handbrake programını bu amaç için kullanmıştım diye hatırlıyorum.

ilk önce @kingcyrax'ın dediği gibi iso olarak kopyala ki işlemler sırasında bir sıkıntı olsa bile harddiskinde yedeği olsun. iso yapmak için poweriso kullanabilirsin.

dvd'yi riplemek için de vlc player kullanabilirsin, nasıl yapılacağı aşağıdaki linkte anlatılmış :

www.howtogeek.com

osmanli kanun kitaplarinda arsa sahibinin altindakilere ve üstündekilere de sahip oldugu maddesi vardır.

Enteresan bir soru. Düşünmeye sevk ediyor insanı. Tahmin yürütüyorum: bence oraya direk dikseniz de imar iznine bağlı olarak belli bir yükseklik sınırı vardır. Atıyorum; "buraya en fazla 6 kat çıkabilirsin" cümlesindeki 6 kat belli bir yüksekliğe ya da bir aralığa denk geliyordur. Ona göre bir sınır vardır.

Türkiye olarak bakmadım ama daha önceden ABD ile ilgili duyduğum bazı şeyler vardı. İlk uçakların uçtuğu zamanlarda insanlar davalar açıp kazanmışlardı. Bununla ilgili daha sonra ABD'de 500 feet kuralı getirildi. Şimdi diyeceksin 500 feet'ten yüksek bina yok mu, var ama orada artık sadece imar iznin var, kat çıkmıyorsan oradaki hava hakkından faydalanamıyorsun.

Mesela elalemin arsasında drone uçurursan adamın bölgesinden izinsiz geçmiş oluyorsun.

daha detaylı bilgi: en.wikipedia.org

dikemezsiniz. uzay sınırına geldikten sonra ne devlet kalıyor ne özel mülkiyet.

yürürlükteki 4721 sayılı türk medeni kanunu'nun 718. maddesi: (git: www.mevzuat.gov.tr)

"Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar."

sonsuz uzunlukta direk dikemezsiniz. çünkü sonsuz uzunluktaki direğin kullanımında herhangi bir yararınız bulunmamaktadır.

hemen aklıma gelmişken şunu da eklemek istiyorum.

bu düzenleme daha önce medeni kanunumuzda yoktu. türkiye'ye yeni yeni havaalanlarının yapıldığı dönemde, devlet havaalanı yapacağı arazileri doğal olarak kamulaştırıyordu. kamulaştırmada da size iyi para ödüyor tabi devlet.

bizim arazisi bu havaalanının yapılacağı ve kamulaştırılmış araziye yakın arazisi olan şark kurnazı vatandaşlarımız da arazilerine yüksek yüksek direkler dikiyordu. ki uçaklar iniş yapamasın ve devlet kendi arazisini de kamulaştırsın. zira devlet kendi mülkiyetinde olmayan bir arazideki yapılara karışamaz. doğal olarak o arazi de kamulaşıyor ve arazinin sahibi de iyi para kazanıyordu.

bu tarz mülkiyet hakkının kötüye kullanıldığı durumlar yüzünden böyle bir düzenlemeye gidildi.

altındaki arz katmanlarını kapsıyorsa çıkan maden de benim mi? orada nasıl yırtıyor devlet bu işten?

@alperz altındakiler devletindir, şu an bile senin arsaya 4 ayrı kişi ( 4 ayrı sınıf için) maden ruhsatı almış olabilir .

fezaya değene kadar.
sonrası hep benim. hep.

doğal kaynakların mülkiyeti devlete aittir. madenler, sahiller vs. gibi. arazinizin altında maden çıkarsa bu madenin mülkiyeti devletin olur, arazinizin doğal olarak da arazinizin altının mülkiyeti devlete ait olmaz. devlet, madeni çıkartabilmek için arazinizi kamulaştırır ve doğal olarak da arazinin bedelini öder.

bu gibi durumlarda ben bölgenin en taşaklı çiçekçisini tespit ediyorum internetten. konuşan adam da güven telkin ediyorsa hop havale hop çiçek. hatta whatsuptan çiçeğin fotosunu göndermesini bile rica edebilirsiniz sahibine göndermeden önce.

spoilerımsı cevap:

joffrey'den sonra en çok nefret edilen karakter öldü, milletin içinin yağları eridi.

Stark ailesinin erkeklerinin ne kadar mal olduğunu bir kez daha göstermiş olsa dahi GOT tarihinin en güzel bölümüydü sanırım, ondan coşmuştur.

kötüler bu sefer cezalandırıldı çünkü.
6 sezondur yüzü gülmeyen starklar bir kere olsun mutlu oldu.

Bölüm savaş sahnelerinden oluşuyordu ve çok iyi çekilmişti. Düşün imdb üzerinde 40bindren fazla oy ile 10 üzerinden 10 almış durumda

ben normalde konuşmam sözlükte orada burada got, söylenmesi gereken her şeyi herkes söylüyor zaten ama bu sefer kendi sorumda da belirttiğim gibi hem duygusal hem de sinematik açıdan sıra dışı şeyler yaşandı. benim gibi normalde yazmayanlar da yazacak şeyler bulduğu için böyle oldu ki her sezonun 9. bölümleri sansasyon yaratıyor.
eksiduyu.ru

suya bol miktarda limon ve biraz tuz ekleyip içebilirsiniz. bademcikleriniz iltihaplanmış olabilir, mikrobu kırar biraz, iyi gelebilir.

hep aynı tavsiyeyi veriyorum.

ılık su, bal, toz zencefil, limon karışımını içmek. bende iyi geliyor, kişiden kişiye değişebilir, ama bir dene derim.

geçmiş olsun.

biraz koca karı yöntemi olacak ama sıcak bez bağlayın isterseniz.

antibiyotikleri s*ktiret, elma sirkesi ile gargara yaptım 3 günde bitti.
biraz iğrenç ama gargarayı tükürürken koyu sarı iltihapları resmen göre göre atıyosun, günde 3 kere ;)

Tantum verde gargara, pastilleri salla.

ada çayı gargarası sıklıkla...

Kok zencefil em.

5 dk sonra gecmis oluyor. Bunu ogrendigimden beri kronik farenjitime meydan okuyorum.

Mucize gibi bir sey. Courfier'larda satiliyor.

Oda sıcaklığında 5 gün dayanırmış.

www.florence.com.tr

Tekrar bi doktora danisin bence, cok gecmis olsun.

kulagindan gelio o ses,canım ya.

bu seneki üçüncü orta kulak iltihabı bu. zaten tekrarlıyorsa iyileştikten sonra basınç testi yaptırın bi de geniz etine baktırın dedi doktor. ilkinden sonra basınç testi yaptılar, normal çıkmıştı. antibiyotiği bitsin, bu sefer çocuk doktoruna değil, kbb'ye kontole götüreceğim tekrardan.

Aynen kbb'ye goturun tup takilmasi gerekebilir

Acun beye sormak lazım. Dusununce bana da saçma geldi.

İlk çıktığında izlemiştim bu survivor'ı sonra kazanan eleman arka sokaklarda oynamaya başladı. Biri kendi adını yazmıştı yanlış hatırlamıyorsam.

en son 2010'da falan izledim orda elenenler sakallarını kesiyodu hemen. şimdi program falan bilmiyorum ama bence tercih meselesi. zaten sakal moda bi şekilde onlar da ellemiyodur(dediğiniz kişileri tanımıyorum bu arada, tahmin yürüttüm)

hepsi tek tek isim yazarken yorum yapıyor ya, birini yazarken 'gitmeni istemiyorum ama seni yazmak zorundayım' da diyebilir, 'başka seçenekler olsaydı yine seni yazardım pislik seni!!!' de diyebilir. ooo kaos.

saç sakal kesmemeleri de sokakta daha çok tanınmak içindir. ooo ego.

Asisamus +1
Oradayken saçı sakalı birbirine karışan tipleri yarışmadan sonra tıraş olunca kim tanır? Kasten bırakıyorlar tabii ki. Ne bunu ne de 2010 sezonunu falan izledim ama 2010 sezonundakiler daha tanınan insanlarsa tıraş olup olmamaları fark etmiyordur, o yüzden kesmiş olabilirler.

43266105554

3255115554; 10 haneli çıktı malesef :/

43266105554

43266105554

43266105554 ?

43256105554

ama kimlik algoritmasına baktım. 11. hane tutmadı.

bir kaç kombinasyon daha deneyip doğrulamaya yapıyorum ve kitlendim baya:(



üstteki:

43265106554
43265405554
43265105554
43256105554

bunların hiç biri tutmuyor.

üstteki cevaplardan da

dubtıs yanlış
king yanlış
mahone yanlış
ay hepsi yanlı ş :(

bunların hiçbiri değil. zaten üç kişi 43266105554 yazmış o da değil. 10 haneli olanı birkaç kombinasyonda denedim, onlar da olmadı.

adını soyadını kısmen okuyabiliyorum, metin polat veya benzeri bir şey. tc girdiğim zaman adı soyadı çıkması lazım sistemde.

Doğrulamak için bile olsa TC kimlik noyu internet gibi bir ortamda paylaşmayın. Aklınıza bile gelmeyecek bir çok şeyde kullanılabilir sonra başınıza iş alırsınız.

yazılanların hiç birisi değil.

45256105554

girişi yapabilirsem sileceğim.

ayrıca o kadar korkacak bir şey yok. tc kimlik numarası kullanmak isteyen gidip köşedeki büfeden bi tavuk döner yiyip fiş alsın, dönercinin tc'si yazıyor. benim kesip verdiğim makbuzumda, şahıs isletmesi olan her esnafın fişinde faturasında yazıyor. o kadar korkacak bir şey yok.

43266109554 olabilir mi

Diğer bilgiler varsa isim soyisim sıra no vs. tc kimlik sorgulamadan baksan.

Tendra butun ulkenin nufus kaydi internete paylasildi,ilkokul askimi buldum cikardim .cigerimizi biliyorlar sen kimlik nosu diyorsun:)))

43256106554

50 milyon kişinin tüm kimlik bilgileri, adresi vs. ifşa oldu zaten. paylaşmasan da olan oldu.

arkadaş delirecem. galiba buldum, yanlış kimlik numarası demiyor ama ama bu sefer de kimlik bilgileri getirilirken hata oluştu diyor. kafayı yiyecem yahu. büyük ihtimalle numara geçerli bir tc kimlik numarası ama her bok bulanık olduğu için emin de olamıyorum, elle de giremiyorum.

Sasi bak sasir gibi her baktigimda ayri sey goruyorum,olm o sekiz nerdeydi lan filan diyorum:)

43265105554

diğer bilgiler de var, arkalı önlü fotoğrafını çekmişler ama hepsi bulanık arkadaş. hiçbirini okuyamıyorum ki tc kimlik sitesinden doğrulayayım.

bu fotoğrafı çekip atan işe girecek adamın kendisiyse almayın hocam işe falan.

eşi dostu falan çektiyse o ayrı tabi, öyle eşin dostun da ta...

45356136554

adı soyadı baba adı ana adı doğum yılını gönder mesajla mernisten bakıp yazayım tc sini

abi onlar da okunmuyor. okuyabilsem ben de sorgulayacağım. nüfus cüzdanının arkalı önlü fotoğrafını çekmişler. o da komple bulanık. üstelik doğum tarihi kaymış, alt çerçevenin üstüne denk gelmiş, bulanık bile olsa hiç okunmuyor.

43266109554

5 değil o 9 bence

43256105554

4326610554

şunu dener misin-> 43265109554

bunu zaten demişler olmamış herhalde. 43265105554

hiçbiri olmuyor.

bu arkadaş kaç yaşında 25 den büyükse ifşa olan tc kimlik numaraları içinde vardır zaten.

bence bu sefer buldum

43966109554

sonradan işin doğrusunu söylemeyi unutmuşum, merak eden vardır belki. doğrusu:

43960105514

kimse de bilememiş.

yandex navigasyondan yorumları oku bence.

yardir gitsin ya ekstra 16 km bir sey degil. trafik cekecegime 1 saat daha uzun giderim hic problem degil.

gündoğan yolu +1. trafiksiz olsun yavaş yavaş sakin sakin gidersiniz, keyif işi ya. trafikte araba sürmek işçilik iken diğer keyif işi valla.

Yine arkadan yaşıkavak tarafından gümüşlüğe uzanan bir yol var, ordan da otogarın ordan turgutreise çıkıyor. Kadıkalesi tarafına trafikte kalmamak için biz öyle gidiyoruz ama sonu turgutreise çıkıyor. Kaç kilometre bilmiyorum ama trafik olmuyor, sadece virajlı.

linkleri açamıyorum ama o güzergahı çok iyi biliyorum. bazı yerleri kavşak vs bakımından tehlikeli denebilecek şekilde. aşırı hız yapmazsanız çok güzel bir tercih. ben de bir çok kez o yolu tercih ettim. hatta akyarlardan o güzergahla havalimanına gittiğim de oldu.

Şu an doğru diye biliyorum ben de. Her şeyin hersey sanılması gibi bir durum bu da sanırım.

benim de son zamanda dikkatimi en çok yanlış bu.

burada da çok fazla 'şuan' yazılıyor. aslı tabii ki şu an.

bu tür hatalar olabiliyor bazen. benim de hiç ummadığım adamlar hala "muhattap" yazıyor.
çuvaldızı kendime batırmazsam olmaz. bir sene öncesine kadar "müraacat" yazıyordum. :(

fraise + 1
Ayrı olan doğru ama herşey veya bir çok gibi karışan bir şey.

şu an yazılır; yalnız bunun herşey/her şey ile karşılaştırılmaması gerekir, çünkü her şeyin, herşey olarak yazımının doğru kabul edildiği zamanlar var.

peki ya "haftasonu"?:/

geçen gün aynı şüpheye ben de düşüp TDK'ye açıp baktım, gerçekten böyle bir kelime var mı diye. dediğin gibi hiç ummadığım kişiler bile "şuan" yazıyor. örneğin "haftasonu" birleşik yazılıyor sanılabilir, çoğu kişi bilmez onu da "şu" ve "an" kelimelerinin birleşik yazıldığını kim, neden zannedebilir anlamıyorum.

bazılarınızı şaşırtacak bir şey söyleyip kaçmak istedim: mademki ve oysaki kelimeleri böyle birleşik yazılıyor.

zaman içinde değişiklik oluyor. Örneğin "bugün" gibi.

Değişiklik falan olmuyor, doğrusu "şu an". Ama birçok kişide yanlış kullanım yerleşmiş. "Benim ki", "bende", "herşey" gibi komik hatalar gibi.

problemciddisormandazaten.

@mutlusismankedi2015 o zaman "bugün" kelimesi hakkındaki görüşlerinizi de alalım

her "benim ki" ya da "bende" yazılan yerde hata olmak zorunda değil, "kalemin bende" ya da "o kalem benim ki" dediğinde gayet de doğru kullanımlar mesela. her "şuan" yazımı yanlış ama.

rumuza tıkladığında ekşişeylerde çıktıysa entrisi, yanda yer alıyor zaten.

çıksın sıkıntı yok, o yüzden sormadım. adam yerine konup bir şeyim paylaşılmışsa bilmek istiyorum sadece, hangi yazdığım orada kendine yer bulmuş diye.

paylaşılmamış.

edit: şimdi çıktı sinemada bi içeriğin paylaşılmış. profilinden görebilirsin.

evet ben de onu gördüm de orada sadece bir tanesi mi çıkıyor, birden fazla ise hepsi mi çıkıyor, yoksa sadece bir tane mi onu öğrenmek istemiştim.

o kısımda hepsi çıkıyor. şimdiye kadar 1 tane içeriğin paylaşılmış. paylaşıldıkça profiline eklenir.

referansına bakılırsa gerçek gibi duruyor evet.

ama ben olsam bunun yerine xiaomi yi tercih ederim. sensör kalitesi, düşük ışık performansı, batarya ömrü ve işlemcide yi daha önde.

www.aliexpress.com


ederi bu :) ki su anda parekende alimdan bahsediyoruz, toplu alimda daha ucuza gelir.

kalbin ben de kaldı, benim ki nerede biliyormusun?

bana Da öyle bir cümle yazınKi, ayrı yazılmasaDa ayrı yazılmış izlenimi verisin, Kicümle hatalı olmayacak, kibritsuyunun Ki gibi olmasın.

benide davet etsen ne olurduki yoksa beni istemiyormusun. oysa ki ben gelmeyi çok istiyordum. birleşik yazılması gereken mi bulamadım

Oysa ki bende gelecektim ama ben de bilet kalmamıştı; senin kide boşamı gitti?

sen bilirkişimisinki, kimsin sen? doğrusunu buldunda yalnışını yazdırmaya utanmıyormusun?

bonus: yalnış-yanlış

programı izlemiyorum anlattıklarına göre tahmin yürütüyorum sadece, o kaldıraç dediğin şey türdeş bir kaldıraç değil demek ki. bu kadar...

türdeş olmasın, fark etmez. neticede bir taraf ağır gelmeye başlayıp o tarafa ağdırıyorsa, karşı tarafa en ufak bir ağırlık koymak, kaldıracı tekrar o tarafa eğmez mi?

alakasiz olacak ama "agdirmak" diye bir kelime var mi dilimizde? ilk defa duydum.

tam anladım mı dediğini bilmiyorum ama kaldıracın kalkmasından hızlı şekilde tüm suyu boşaltıyorsun o zaman. çubuk özdeş olabilir. lönk diye suyu boşaltsan durum bir tarafında 1 kilo olan terazinin diğer tarafına ardı sıra 1 ve yarım kiloyu koymak gibi oluyor. yani o terazi kalkarkan öbür taraftaki ağırlığa eşit miktar su döküldüğünde zaten kalkmaya başlıyor, dengeye geliyor, sen demek ki dökmeye devam ediyorsun ve denge tekrar bozuluyor? anlamadım yani bunun neresi garip. pek çok zaman olan bir şey bu?

hayır yani o kovaların tam da düzeneği dengede tutacak kadar su taşıdığına emin olman gerekmiyor mu bunu zannetmek için? öyle bir bilgi veriyorlarsa anlarım.

ben mi anlamadım sorunu acaba ki.

@kucukharfler: "ağdırmak" daha çok yöresel ağız. bildiğim kadarıyla sözlükte yok. ama "bir tarafın ağır basıp aşağı doğru inmesi" durumunu daha iyi anlatabilecek başka bir kelime de yok maalesef. "eğilmek" tam etkiyi vermiyor.

@goduşu beklerken: evet kovaların düzeneği tam dengede tutacak kadar su taşıdığından emin değiliz, ama adamlar birbileriyle yarışıyor. konan sularla düzeneğin dengesi bozulup kalkmaya başlayınca su koymayı bırakıyorlar. ben de maksimum yarım kilo falan ağır gelmiş olduğunu düşünüyorum. yani dengeyi bozup yakın tarafa ağdırmaya başladığı noktada su dökmeyi bıraktıklarına göre yakın taraf karşı taraftan az bir şey farklı olmalı. ama tekrar karşı tarafı ağdırtmak için adamlar karşı tarafa üç tane eşşek kadar kum torbası atıyor. nerden baksan 2-3 kilo vardır. yakın tarafa denge bozulsun diye o kadar fazla su koymuş olamazlar. ilk torbayı atar atmaz zadank diye uzak tarafın inmesi lazım bence. ikinci üçüncü torbaya bile kalmadan.

@kucukharfler ağmak ve ağdırmak var. Ağmak, şeklini kaybederek bir tarafa doğru sarkmak, bir tarafa doğru eğilmek, dengenin bir tarafa doğru bozulması gibi anlamlarda kullanılıyor. Örneğin, ip bir köprüden geçiyorsun ama ip köprü düzgün bağlanmamış, bir taraftaki ipler gevşeyip uzamış ama diğer taraf sıkı. Dolayısıyla gevşeyip bozulan taraf köprüyü diğer tarafa doğru ağdırmış oluyor, köprü de ağmış oluyor. O uzun olan tarafa doğru ağmış olur köprü. Ya da dolmuşun bir tarafında çok insan biner ve dolmuş o tarafa doğru yamulur ya, insanlar dolmuşu ağdırmış olur, dolmuş da ağmış olur.

Aklıma tek seçenek geliyor. O da düzeneğin homojen olmaması. Demek ki o kuş konsa inecek taraf ne kadar ağırsa, o kadarı kaldırmaya güç yetmiyor.

kovalara su dolduktan ve sulu taraf ağır gelip yere indikten sonra birinin gidip karşı taraftaki ağırlıkları almasından başka bir çözüm gelmiyor benim aklıma.

başka türlü özdeş olmasa bile, az bir farkla dengeye gelip ağır çektikten sonra, karşı tarafa 2-3 kilo koymayı gerektirecek ne olabilir?

yaşamdan örnek vereyim daha net anlaşılsın, hala anlatamadım.

manav amca çift kefeli terazinin bir kefesine 1 kilo elma koydu. diğer kefesine de 1 kiloluk ağırlık koydu. ne oldu? denge oldu. 100 gram daha ağırlık koydu, ağırlık kefesi 100 gram daha ağır bastığı için aşağı indi değil mi? şimdi tekrar elma kefesinin ağır basıp aşağı inmesi için en az ne lazım? bir tanecik elma koysak ağır basar di mi? hatta yarım elma bile koysak yeter. hah işte bu adamlar elma kefesine 3-4 tane elma koyunca anca ağır basıyor. bu nasıl olabilir? bunun olabilmesi için ağırlık tarafı aşağı indikten sonra birinin gidip 3-4 elma çıkarması lazım ki tekrar o kadar elma koyunca ağır bassın. başka türlü nasıl olur?

özdeş değil deniyor. özdeş olmasın fark etmez. neticede dengesi çok az bir farkla bozulan terazinin ( düzenek azıcık hareket edince su dökmeyi bırakıyorlar çünkü, iki kefe arasında 3 kum torbası edecek kadar fark olamaz) dengesini ters yöne çevirebilmek için karşıya az bir ağırlık koymak yeter, yetmez mi?

özdeş olmasının önemi yok evet, zaten o nedenle özdeş de olabilir. bana tek mantıklı açıklama söylediğim geliyor ama sen öyle yaptıklarını sanmıyorum demişsin. sen başta suyu sormuştun. su belli ki diğer tarafı dengeleyecek kadar değil daha fazla. öbür kol yukarı kalkıyor. bunda acayip hiçbir şey yok. sen sürekli net kuvvet uyguluyorsun; kalkmaya başladığı an dengeye geldiği an ama kalkmaktayken demek ki dökmeye devam ediyorlar. tek mantıklı açıklama bu.

artık o kol kalktıktan sonra attığın kum toralarıyla da aynı şey oluyor: diyelim ki oradaki su 1.5 kum torbası gerektiriyor, 1 yetmiyor, 2 tane atıyorsun. ne oluyor? dengeyi buluyor ve tekrar eski tarafa eğiliyor.

sen tamı tamına yeter miktar su dökecek kontrolü olduğunu varsayıyorsun bu kimselerin. evde aynı düzeneği kur, denge anını sen de kaçırabilirsin. garip hiçbir şey görmedim ben. adamları robot gibi düşünmüşsün, böyle milimetrik hareket ettiklerini falan.

ağmak ve eğmek aynı kök farklı yazılış formu mu merak ettim şu an, ben de ilk kez duyanlardanım.

1- Internet yazar, oradan prepaid simkart arastirin

3- Kredi karti yurtdisi alisverise acik ise yapar, degilse telefonla actirabilirsiniz, musteri hizmetlerini arayip ogrenin acik olup olmadigini

1. Oradaki kullandığı internet paketinden düşmez. Y.dışı için internet paketleri var ama 25 mb 30 lira falan gibi afaki fiyatlar. O yüzden wifi bulacak ve oradan bağlanıp whatsuptan konuşacaksınız.
2. Evet çekebilir ama işlem başına belli bir ücret alıyorlar. O yüzden bir kaç defa küçük miktarlar çekeceğine tek seferde yüksek çekerse daha az zarar edersiniz.

peki üstünde para bulundurmasının sakıncası var mı? veya maksimum kaç para taşıyabilir? oralarda parasız kalmasın.

2. euro hesabından para çekemez. tl hesabından çekilir, bu sayede güzelce kurdan da komisyondan da kilitleyebilirler.

4. prizde sıkıntı gözükmüyor. bizle aynı.

www.rei.com

vadesiz euro hesabında euro'su varken niye tl hesabından çevirip kurdan kilitliyorlar? saçma değil mi biraz?

1-buradaki konuşma ve net paketleri orayı kapsamaz, yurtdışına çıkınca turkcell ın anlaşmalı olduğu operatore geçer. en mantıklısı geçici bir vodafone hattı veya şirket hattı almak. bireysel yurtdışı paketleri çok pahalı. wifi hariç internet kullanmasın kesinlikle.
2-oradaki atmlerden çektiğinden her çekişi yüksek komisyon demek.hesabının euro ya da tl olmasının mantıgı yok. komisyon komisyondur. atıyorum garanti bankamatiği ile vakıf atmsinden para çeksen yine komisyon ödersin.
3-kk mantıklı bir alışveriş aracıdır. kartı yurtdışına açtırmayı unutmasın.
4-prizler aynı.
h

2. hoop kesin bilgi, euro hesabından para çekemez. TL hesabındaki parayı herhangi ülkeden o ülkenin para biriminden çekebilir. Banka o sırada çevirirken kurdan geçirebilir. Garanti baya geçiriyor, bazı bankaların daha az geçirdiğini de duydum.

3. Visa/mastercard kabul eden her yerde kredi kartını kullanabilir evet, ki bu dünya genelinde neredeyse her yer demek (edit: bu arada, kredikartının çevirme kuru bankadan para çekmekten daha iyiydi son baktığımda. Daha ucuza gelebilir.)

4. Finlandiyayı bilmiyorum ama sorun çıkarsa delik tipinden çıkabilir.(Avrupa bizimkiyle aynı, Finlandiyayı bilmiyorum) 1€'ya falan adaptör alıp sorunsuz kullanabilir. Telefon, laptop şarj cihazları artık 100-240V, 110'da da 220'de de çalışıyor yani. Üzerini okuyun öyle olup olmadığını anlamak için.

edit: 1. turkcell de "günlük 9 liraya internet paketinizi kullanın" gibi bi kampanya yapmıştı. Her gün 9 lira verip Türkiyedeki gibi kullanıyorsun. Fakat oradan bi prepaid hat alması daha ucuza gelir bence. İnternet paketli bir hat.

1- kesinlikle mobil şebekeden bağlanmasın binlerce liraya mal olacaktır. yurt dışına çıkar çıkmaz interneti kapatsın ve dönene kadar sakın açmasın. her yerde wi-fi var bence bu yeterli olacaktır. olmazsa kullan at hatlardan alabilir 20-30 yuro bile tutmaz sanırım.
2-kurdan sağlam kitleyebilirler mutlaka bankanızla görüşün elbet bir yolu vardır euro hesabı varsa.
3-yurt dışına açıksa evet ama yine kurdan sağlam kitleyebilirler bankayla görüşmek lazım.
4-burada verilen bilgilere göre bizimkiler gibi. www.adaptelec.com

1- turkcel internet paketini yurt dışında kullanamaz, yurt dışı için özel paket tanımlatması gerekir, fiyatlarını bilmiyorum. eğer kısa süreliğine gelecekse eşiniz alışveriş merkezlerinde otellerde kolaylıkla wifi bulup bağlanarak iletişiminizi sağlayabilirsiniz. yok illa ki internete her an erişimi olsun derseniz r-kiosk'larda hazır hatlar satılıyor aldıktan hemen sonra aktifleştiriyorlar ve kullanabiliyor. saunalahti prepaid hattın geçen sene kasım ayında 19 euroydu fiyatı. ilk aldığınızda zaten içinde 6 euro oluyor onu kullanarak internete bağlanabilir.
2- para çekebilir ama her işlem yaptığında bir miktar kesintiye uğrar.
3- kredi kartıyla alışveriş yapabilir, yine de teyit etmek için müşteri hizmetlerini arayabilirsiniz.
4- elektrik ve prizlerle ilgili hiçbir sıkıntı yaşamaz bizimkiyle aynı.
ayrıca ülkeye para sokarken belli bir limit var ama neydi hatırlamıyorum. biz taşınırken ben yanımda 6 bin euro civarı getirmiştim hiçbir problem çıkmadı.

harcamalar için mantıklı olan, kullanabileceği her yerde kredi kartı kullanması mıdır, nakit kullanması mıdır? kart yurtdışı alışverişlerine açıkmış.

haa yok canım 6000 falan değil. halihazırda 600 euro varmış yanında, yetmezse diye (bir kadın yurtdışına gidip alışveriş yapmadan duramayacağı için illa batıracak bizi) daha alayım mı diye soruyor. oha 2000 lira yapıyor zaten, artı kredi kartı. daha da harcamasın mümkünse. atm'den de hiç çekmeye çalışmasın o zaman.

telefon için de zaten rehberleri yardımcı olur herhalde ön ödemeli kartlarla ilgili. onun dışında otelde falan wifi kullansın.

Helsinki'den bildiriyorum. :)

1. Burada bir sürü R kiosk (büfe gibi yerler) var. DNA prepaid hat alsın birinden, kimlik falan hiçbir şeye gerek yok. Satın alıp, telefona takıp kullanmaya başlıyorsunuz. Hat ücreti 7 euro içinde de 7 euro var. Günlük maksimum internet ücreti de 2 euroydu sanırım. Kaç gün kalacak bilmiyorum ama 1 hafta ya da daha uzun kalacaksa, hatta 5 ya da 10 euro (minimum ne kadardı bilmiyorum), para yükleyip, sınırsız internet alabilir. Sanırım 1 hafta sınırsız internet 7 euroydu. 1 ay limitsiz internet de 16 euro zaten. Gayet ucuz. Eğer internet gerekmiyorsa çok fazla, yine bu hatla türkiye'yi aramak da gayet ucuz.

2. Burada para çekmesine hiç gerek yok. Türkiye'den rahat hissetmek için maksimum 50 euro'yla gelsin. Her yerde pos makinesi var, doğru düzgün nakit kullanan kimse yok. Hem atm kartı hem de kredi kartıyla alışveriş yapabilir.

3. Evet, yapabilir. Hiçbir sorun yaşamaz.

4. Elektrikle ilgili bir fark yok. Türkiye'den getirdiği cihazların hepsini sorunsuz kullanabilir.

Herkes ingilizce konuşuyor burada. Ayrıca dünyanın en güvenli şehirlerinden biri. Endişelenmeye hiç gerek yok.

1- Zaten sana uygun yolu göstermişler de uyarayım, turkcell'in yurtdışı interneti korkunç pahalı.

3- Kredi kartından kur biraz daha yüksek çekiliyor. çok değil de, ben italya'dayken euro 3,25 tl için karttan 3,33-3,36 civarı bir şeyler çekildiğini hatırlıyorum. ufak harcamalarda pek etki etmez.

Benim yattığım yoğun bakım odası (İzmir/Özel hastane) sizin tarif ettiğiniz şekilde. Camekanlı yer görmedim.

özel hastanelerde böyle yoğun bakım odaları var.
dizilerdeki hastane ise ekseriyetle eski alman hastanesidir.
şu anda hizmet verilmeyen bir bina orası ama eski bir hastane olduğu için bütün diziler orada çekilir.

Devlet hastanesini bilmiyorum da özel hastahaneler de öyle. Yoğun bakımdaki hastayı göreceğiz diye 40 takla atıyorduk yok öyle pencereden izleyeyim falan gibi bir durum. Yoğun bakımla koridor arasında geçilmesi gereken başka bir kapı oluyor orası da zaten kartla açılıyor; girmek pek mümkün değil.

Yoğun bakımdan yoğun bakıma değişiyor. Koroner yoğun bakımda böyle odalar oluyor.

international hospitalde yogun bakımda kaldım bi hafta günde 10 dakika mı ne ziyaretçi geliyordu. öyle camdan bakma falan yoktu.

camlı yoğun bakım 1 kere gördüm ama acaba hangisiydi -ankarada neredeyse tüm hastanelerin yoğun bakımını görmüşümdür. zaten fimler hep film ya. hastayı ameliyathaneye herkes birlikte hurra götürürüyor. ankarada öyle bir ameliyathane de yok. seneler önce numunenin acili öyleydi, o bile değişti.

y. bakımdan çok çocuk intaniyenin filan öyle camlı odaları oluyor. çocukcağızlar anne babasını görsün sakinleşsin diye yapıyorlar herhalde.

bir de bazı servislerde servis içinde ayrı yoğun bakım gibi tekli odalar oluyor. mesela hacettepede kadın doğumda böyle odalar var (ki kadın doğumun yoğn bakımı olmaz zaten, cerrahinin olur) tek oda. kliniğin girişinde. fakat o bile camlı değildi.

Amerika'da %90 böyle olduğundan diziler de %90 Amerikan yapımlardan çakıldığından durum böyle.

Ben de yoğun bakımda 3 gün kaldım devlet hastanesinde ve anlattığınız gibiydi. Bir sürü gidici hasta vardı ki hepsi vefat etmiş zaten Bi ben kalmışım :/ annem beni görebilmek için bekliyordu hep kapının önünde, günde 5 10 dk falan o da. Camekan neyin yoktu.

Özel hastanede çalıştım. 2 tane yb vardı. birebir olnasa da Sizin anlattığıniza daha yakındı.

apple music tam olarak dediğinizi yapıyor sanırım.

ITunes'da şarkı şarkı satım yapılıyor.

ayfonumuz yoksa da oluyor mu?

şaka zannedenler için bir de şöyle sorayım o zaman:

iphone'umuz yoksa da oluyor mu?

zira bunlar apple uygulamaları.

hayır yani iphone'umuz yazmak yerine ayfonumuz yazınca anlamıyor musunuz? şaka yapan kim??

Apple Music dediğini yapmıyor, onunla ne kadar şarkı varsa hepsini alıyorsun. Tek tek almak için iTunes Store'u kullanabilirsin. iPhone'a ihtiyaç yok. iTunes kur yeter.

youtube da şarkı linkini bul yapıştır uğraşma.
offliberty.com

İSTENEN RENK SEÇİLEBİLECEKTİR.ARAYIN DETAYLARI KONUSALIM.

arayın bakalım nasıl oluyormuş, asker indiriminden alıp direk satıyorlarsa ortada bir usülsüzlük olabilir :)

_____
yasal olup olmamasını geçtim, honda iyi arabadır.

araba gayet iyi, fiyatını ilmiyorum ama, teklif edilen olay biraz garip, ara sor bence

Büyük ihtimal reklam mesajı atmaya çalışıp beceremeyen biridir. 850'li numaraları yanlış hatırlamıyorsam aylık 30 liraya kiralayabiliyorsunuz. O yüzden böyle şeylere kafayı takmayın he he deyip geçin.

hayır koçtaş'tan bir ürün bekliyoruz. satın alan ve siparişi veren benim, teslim alacak olan babam. ikimizin de numarası sistemlerinde var. lassi bize bir şey anlatmaya mı çalışıyor acaba, ürünün teslimatı ile ilgili mesaj falan mı atmaya çalışıyorlar diye merak ediyoruz açıkçası.

google sonuç vermedi. hani bir bilen "koçtaş'ın numarası" veya "x kargo'nun numarası" gibi bir bilgi verirse ürünümüz geliyo diyip peşine düşücem. yoksa kafama taktığımdan değil.

evet 22 mayıs'taki mali müşavir oda seçimleri için toplu mesaj atmaya çalışan bir başkan adayı imiş kendisi. aynı numaradan doğru mesaj geldi akşama doğru.

babam da bir mali müşavir olduğundan ona da gönderilmiş aynı mesaj.

ben senin son fotonu beğenirim sen de benimkini beğen demek bence.

Geri takip
Boş insanlar işte

vallahi jenerik o kadardan oluşuyormuş

bilerek yapılmış bi şey. kendinden yarım yani, birisi kesmiş değil. reddit'te şöyle bi muhabbet var,

www.reddit.com

bi de şöyle bi şey var,

www.hitfix.com

bilerek o şekilde.

hatta dizi içinde de o şekilde kesilen sahneler var. normalde sinematografiye aykırı bir durum ancak vince gilligan çok güzel kullanıyor.

Boğazıma dizdirdi eşşoğlusu iki lokmayı. Oturdu gözüme bakıyo ya.

bizimki paso antep fistigi yiyo, sagligi yerinde.

tuzlu kabuğunu verme. 3-5 kendine hop 1 ona ver. azıcıktan bir şey olmaz.

zararli degil azi.

bitince yenisi çıkıyor uzatılmıyor artık.

en arka sayfalara giriş çıkış damgaları basılıyor

yabancı ülke pasaportlarında da öyle o iş. sayfa tasarımına göre boş sayfanın tepesinde yada yanında bir visa ibaresi illa ki var.

balgat'ta stüdyo ç var. bakanlıkların falan fotoğrafçılığını yapıyor.

telefonu arkadaşının bilgisayarına vs taktıysan virüs bulaşmış olabilir. Yalnız bence virüs değil, kartın arızalanmak üzere. cryptolocker dosya adlarını değiştirmiyor, sadece dosya uzantılarını değiştiriyor.

"Gizli dosyaları göster" dedikten sonra kartındaki bütün verilere ulaşabilirsin. silinen olsa bile recuva, get data back vs herhangi bir recovery programı ile geri kurtarırsın.

Bilgisayara tak ama "auto run" kapalı olsun, "gizli dosyaları göster" aktif olsun, "bilinen dosya türleri için uzantıları gizle" seçeneği deaktif olsun. Şerefsiz virüsler dosyaya klasör ikonu atıyor, gidip yanlışlıkla tıklayabiliyorsun. Bu saye exe,com, bat, scr vs gibi direkt çalıştırılabilir uzantıya sahip bir dosya varsa yanlışlıkla tıklamazsın.

şimdi bir tablete taktım, resimler de müzikler de açılıyor. ama lost.dir diye bir klasör vardı, μost.dir olmuş. içinde bi tane oyun yüklü andro diye klasör vardı, o da μndro olmuş. zaten o oyun da açılmaz olduydu telefonda. sadece iki tane klasörün adı μ (mü simgesi) ile başlar olmuş.

ama resimler müzikler falan gözüküyor da, açılıyor da.

standart virüs işi, kök dizinin içinde ne var ne yoksa abuk bir klasöre atar, kök dizine autorun.inf yerleştirir, klasör isimleriyle aynı adda exe dosyaları üretir.

eğer çalıştırılabilir dosya varsa virustotal.com'a gönderip bir sonuçlara bak.

araba güzel, tek sıkıntısı sincan plaka olması gibi :)

Honda Civic hastası değilseniz, pahalı bence.
Daha çok servisi ve parçası bulunan bir marka / model bulunabilinir
ford focus, mondeo, kuga
renault megane / fluence
toyota corolla / auris
vs vs
gibi

Araç çok güzel ama bu paraya bunun bir eski kasasının dizelleri vardır. Temiz bulunur diye düşünüyorum.

Otomatik şart değilse 2014-15 Opel Astra 1.6 CDTI tavsiye ederim. Ben de Astar Sedan 2013 1.3 CDTI var gayet iyi. 2015 1.6 motor baya fark ediyor Astra'da.

Param olsa direkt alacağım araç bu olurdu. Bu modelde dolu. Yakıt ne yakıyor onu araştırmak lazım önce. Benim eski honda'nın maşallahı vardı.

bence gayet güzel, ilanda yazdığı gibi boyası kazası falan yoksa net alınır.

peki nasıl oluyor bu işler, hiç ikinci el araba almadım bugüne kadar.

benim kendi arabam var, onu satmam lazım. 14-15 eder. üstüne bi 15-20 daha ekleyip kalanına kredi çekicem. eee bu adam trink para ister. ben önce arabamı satsam, alana kadar arabasız kalırım. al şu 48 bini, 15 binini de sonra vereyim mi diyoruz? önce arabayı mı satıyoruz? bankadan tamamını kredi çekip arabayı satınca bankaya mı ödüyoruz, nasıl oluyor?

arabanı satarsın, üstüne paranı eklersin. kalanı bankadan kredi çekersin. noter satışı sırasında "parayı verin" der noter, adamın eline parayı sayarsın. sözleşmeyi imzalar, aracın satışını üstüne alırsın.

abi sigortacıma sordum kazası belası var mı baksın diye. arabayı plakadan sorgulatınca 2012 model passat çıkıyor. dedi ki bu plaka bu arabaya yeni takılmış. motor ve şasi numarası verirsen görürüz.

bi sakat mı var lan bu işte? sigortanın sisteminde başka araba çıkıyor falan.

şimdi çenççi dolandırıcılar gibi adama motor numarası da sorulmaz ki. sorulur mu?

Aracın şasi numarasını sorun, o numara ile kendiniz de sorgulayabilirsiniz, sms numarası 5664 yanlış hatırlamıyorsam. Aracı satan kişi böyle sorulara ters veya alakasız cevaplar veriyorsa ve lafı dolandırıyorsa uzak durun. Söylediği dışında bir şey olmayan kişi böyle sorulara net ve rahat cevaplar verir.

İlanı açamadım ama Civic güzel arabadır; dolu modeliyse, fiyatı piyasaya göre normalse ve denildiği gibi sıkıntısızsa alınır. Sadece bagajı aile için biraz küçük gelebilir, onu da inceleyin almadan önce.

Abi şu basmakalıp yorumlardan vazgeçin allah aşkına ya.

Honda işte arkadaş, daha ne servisi bulunan araba olucak anlamıyorum. Anadolu'nun ücra bir köyünde yaşamıyorsanız büyük-küçük birçok şehirde servisi var. Özel servisleri söylemiyorum bile.
Parça fiyatlarına gelecek olursak, diğer emsal orta sınıf japon ve avrupa araçlarıyla aşağı yukarı aynıdır. Gidin röno megan ın bi farını sorun kaç liraymış bir de hondanın sorun. Bu pahalıymış dedirtecek kadar fark yoktur, belki ucuzdur bile.
Ben Türkiye'de hiç pazara girmemiş 15 yaşında arabamın her türlü parçasını bulabiliyorsam, siz de 2 sene önce Kocaeli'de üretilen Honda'nın parçasını bulabilirsiniz diye düşünüyorum.

Honda civic sedan'ın dizeli türkiye'de hiç olmadı. hatchback kasanın dizeli 2013 yılında sadece manuel vites seçeneğiyle satıldı.

Fiyatı yüksek, bu arabaların ederi 55-56 filandır BENCE. Ama ikinci el araba fiyatları çok yükseldi saçma bir şekilde. Onun için çok birşey diyemeyeceğim.

Plaka'da başka araba çıkması, karşılaşılan bir durum. Olmaması gerekir ama o tramer sistemi plakadan sorgularda çok sağlıklı çalışan bir sistem değil. Şasi numarasıyla daha sağlıklı sorgu yapabilirsiniz. Sigortacınıza aracın daha önce kaç el değiştirdiğini de sorun. Bakımlarını nerde yaptırdığını öğrenin, oradan da sordurmaya çalışın. Normalde yetkili servisler 3. kişilere bilgi vermezler ama yine de şansınızı deneyin.

güzel araba ama apaçilerin birinci tercihi:(

plakada sorun yok hacı dayı
Plaka No 06hc5505 Marka HONDA Model Yılı 2014 Ruhsat Tarihi 28/03/2016 Tescil Birimi SİNCAN Cinsi AA Sedan Renk 1 BEYAZ Renk 2 Çalıntı mı? Mahrumiyeti YOK

ama dediğin gibi 28 martta nakil yaptırmış sanırım ondan görünmüyor olabilir. gerçi sincan HD serisine geçti bu nasıl hc almış hayret.

Ben de baktım, plakada sorun yok da, bir adam 28 Mart'ta aldığı arabayı 2 Nisan'da satılığa çıkarıyorsa çakal çukal işler dönüyordur, ilanda yazan o güzel sözler hep sallamadır diyemez miyiz?

hak mahrumiyeti yok yani peşin parayla almış. al sat yapıyordur. 60 liraya alıp 64'e satmaya çalışıyordur muhtemelen. tramer sorgusuna iyice bakman gerek. dediği gibi sincan plaka, güven olmaz pek.

Evet, yani en basitinden adam sahibinden kendi arabasını satıyor gibi ballandırmış ama galerici veya benzeri bir kişi. Bakim şasi no söylerse bi de öyle baktırayım, öyle düşüneyim.

peki şuna ne buyrulur? galeriden imiş.

www.sahibinden.com

bu da al-sat arabası plaka yeni araba 2013 model. bi de hondaların otomatik vitesini beğenmiyorum ben. park ederken kanser ediyor. bi deneme sürüşü yap derim.

Hocam Honda uzmanı arkadaşa haber saldım, İzmir'de bakınıyor senin için. Galerileri boşver, sahibinden kıstırırsan affetme. Bir de fabrikasyon LPG takılı bulmaya özen göster. Diğer türlü yukarıda dediğim gibi yakıyı emiyormuş.

honda da şart değil hacı. çok teşekkürler, uğraştırma milleti, sonra alamazsam mahcup olmayayım. ben arada bakınıyorum öyle. idare edecek kadar arabamız var. tekrar teşekkürler :)

Benim 4 aylık kuzenime de prospektüsünde "3 yaşından küçüklere vermeyin, halüsinasyona sebep olur" yazan bir ilaç vermişlerdi. Geri gidip sorunca da "Ay öyle mii, ben 4 yaşında sandıııım." demişti. Kuzenimi gördü bu arada kadın. He he amk 4 yaşında sandın diyemedik.

Başka bir doktora gidin bence, gidip aynı doktora sormayın.

sudafed şurup 2 yaş üstüne aktif olarak kullanılan bir şurup pratikte. bence kullanmanızda sakınca yok.

bu arada kavak ağacı kabuğundan da aspirin yapılıyor. idrardan da diş macunu. :)

internette bulduğum prospektüslerde 2-6 yaş arası yarım ölçek diyor. içinden çıkan prospektüste ve kutunun üstünde kullanılmamalıdır yazıyor. internette kadir tuğcu isimli pediatri uzmanı aman aman sakın kullanmayın, onu yazan doktor cahildir üçkağıtçıdır diyor.

şimdi bir tarafım muayene eden "doktora güven" diyor, bir tarafım da google insanı olarak "google'dan araştırıp orada söyleneni yap, onu da diyen doktor nasıl olsa" diyor.

mevzu ufacık çocuk olunca rahat davranamıyorum. kendim olsam koy poposuna rahvan gitsin der içerim de, çocuk olunca olmuyor.

Bizede vermişti dr oğlum iki yaşında yarım ölçek. Ben bi kaç kez verdim. Sonra içini okumak aklıma geldi. Okuyuncada vermeyi kestim.

Doktorunıza güvenin bence , ben de peditus veriyorum su an normalde o da verilmiyor yazıyor prospektüste ama iyi geliyor . Çok geçmiş olsun

doktoru tekrar arayıp sorduk, kullanılmıyor yazmasına mantıklı bir açıklama getirdi, verebilecğeimizi söyledi.

ama 1 ölçek yazmış. eski prospektüsünde 2-6 yaş yarım ölçek dediği için 1 ölçek değil, yarım ölçek verdim. eczacı da yarım ölçek verin yeterli gelir demişti ilacı verirken.

kesintiyi yapmak için nakden ödemek zorunda değil . kira ödemelerinin dekontu var ise vergi dairesine ibraz edin iadeyi yapmak zorundalar .

portakal diyor.

yedrmeyin, siz de yemeyin

Yani pek bisey olacagini zannetmiyorum, muslarin ya da tiramisunun orjinali de cig yumurta ile sonucta. Ama 4 yas biraz kucuk, ileriki yaslar daha mantikli bence

@balpolen aslinda onlarin da yenmemesi lazim...%99 bir sey olmaz ama %1 ihtimal de pisman eder

mozaik pasta gibi birşey mi? yerinizde olsam internetten aynı pastanın yumurtasız tarifini bulurdum.

ağzına yumurta sürmeyen biri olarak çeşit çeşit mücver yapıyorum.

Pastörize yumurta bulabilirseniz onunla yapın, yoksa çiğ yumurta yemeyin.

anestezinin üçüncü aşamasında gidiyormuş o refleks.
en.wikipedia.org

yükseliyor.

o hashtag ile tweet atmanın etkisi retweet'ten daha fazlaymış. ssg'nin yalancısıyım.

selam, arkadaki reset tuşuna bir kaç saniye basılı tutup fabrika ayarlarına almayı deneyebilirsin.

eğer 3.5 mm jack girişi varsa o alette -ki kesin vardır bir kabloyla MP3 çalarını bağlarsın aparat şu
static.gearslutz.com

Şayet aux in girişi eğer cihazında daha büyükse şöyle bir kablo lazım
www.kenable.co.uk

3.5mm jack to phono

bizde de vardi onlardan. amfinin arkasinda rca girisi olmasi lazim. lifeframe'in bahsettigi giristen olmuyor o amfilerde biliyorum. soyle bir kablo alip telefon, mp3 calar falan baglayabilirsiniz: img.misco.eu

bi de satabilirsiniz toplu halde. o tur setlerin manyaklari var, 2. el hi-fi sistemleri alan-satan dukkanlar iyi fiyata aliyorlar. plakcalarlarinin igneleri bile iyi para su an.

edit: lifeframe'in ikinci soyledigi kablo olabilir ama ondeki phono girisine takilir o, kaliteli ses alamayabilirsiniz.

1 ve 3'ü izledim, iksi arasında room daha iyi bence ama bu filmden keyif alınmıyor, onu belirteyim. daha iç karartıcı ve rahatsız edici diriliş'e göre. güzel film istiyoruz dersen room.

the revenant.
daha keyifli diyebilirim. Fakat kan, şiddet görmek istemiyorsanız (ne biliyim kadın tarafı sevmez-istemezse) bu film olmaz.

Room'u izleyecekseniz ne olduğunu bilmeden okumadan izleyin. Başta bu ne lan diyecek sonra anlayacaksınız. Çok müthiş değil ama kötü de değil, izlenir ama "keyifle" izlenmez.

Spotlight'ı izlemedim.

bunların dışındaki filmler ya yerli, ya da animasyon. yok ki başka bir şey. yani var da, pehh. anca osman pazarlama.

room'u merak ediyorum. spotlight'ı oscar aldı diye ekledim, yoksa özeti çok da etkilemedi. revenant da leo baba'ya oscar kazandıran şey dedim iyidir herhalde. gerçi oscar alamadığı onlarca film harikaydı, tam tersi de olabilir.

genellikle türk filmini sinemada izlemeyi sevmeyiz, nasıl olsa iki ay sonra televizyonda gösterirler diye.

The revenant'ı hiç tavsiye etmem. Çok sıkıcıydı.

Spotlight bir gazetecilik hikayesi. Fena değildi.

Room'u ben de çok merak ettim. İzlemeyi bekliyorum.

peki spoiler vermeden cevap verirseniz sevinirim.

room çok mu dram, özellikle çocuğun üstünden herhangi bir sömürü ile dram yaratma peşinde mi? bizimki anne olduktan sonra çocuklu mocuklu dram filmlerinde oturup hüngür hüngür ağlıyor. çocuk var gitmem ona diyor, ağlarım diyor.

Coherence, eğer bilimkurgu seviyorsanız.

snapchat'in içinde yapılıyor onlar. yüzüne basılı tutuyorsun öyle seçenekler çıkıyor.

alakalı mıdır bilmem android 4 küsur kullanıyorum.

üzerine basılı tutunca hiçbir şey olmuyor. basılı tutmayıp tek tık yapınca text ekleme şeysi çıkıyor. sağa sola kaydırınca da ankara, 18:55, 8 derece gibi şeyler ekliyor. başka bir şey bulamadım.

bi de bir yerlere tıklayınca cnn falan yazan şeyler çıkıyor, tıkadım mıydı abuk subuk videolar oynuyor. onu hele hiç anlamadım.

Snapchat aslinda cok kolay olmasi gerekirken baya komplikelestirilmis bir program bence. Soyle ki:
1. O filtreleri uygulayabilmek icin yuzunuzu direkt algilayabilen bir kamera acisindayken yuzunuzun uzerine uzun basili tutun. Sonra saga giderek farkli filtreleri deneyebilirsiniz. Bu filtreler kisiden kisiye degisiyo.
2. Fotograf cekilecek yere uzun basarak video cekip gonderebilirsiniz.
3. Fotograf veya videoyu gonderme sayfasina geldiginizde My Story secenegini de secerseniz bu fotografi isteyenler story kismindan 24 saat boyunca istedikleri kadar goruntuleyebilurler.
4. Fotograf ekranindayken saga kaydirirsaniz insanlarin storylerine gecis yaparsiniz. Burada demin bahsettigimiz insanlarin 24 saat icin paylastigi fotograf veya videolari gorebilirsiniz.
Bunlar disinda bilinmedik baya ozelligi var. akliniza baska bir sey takilirsa bildigim kadar cevaplamaya calisirim.

Bu arada snapchatin son surumunu kullanmiyorsaniz filtre ozelligi cok eski bi sey degil nazaran yakin bir zamanda cikti, guncellemeniz gerekebilir.