ben varım yahu!?
tarih verince çok eski olduğunu algılayıp, şoka girdim bir an.

ben superonline'da idim o seneler.

Vay be... evet

Ayna zurna hepsine giriyorduk işte. Küfür dağarcığım orada gelişti benim. Hayal gücüm açıldı. Sonra icq çıktı da rahatladık gerçek kızlarla konuştuk. Büssürü mektup arkadaşım olmuştu hatta yurt dışından

kanalda op/admin olan var mı peki? varsa nickini de yazsın.

varım ama op veya admin değildim tabii. gerçi ayna veya zurna gibi kanallar daha çok abazanların takıldığı kanallardı o zamanlar. #akmar kanalı vardı orada op'tum bak :)

o donemde daha cok dalnet, efnet ve ttnet'te zaman geciriyordum lakin arada undernet'e de giriyordum. undernet'deki W ve X botlari sistemi pek sarmamisti beni, ara ara giriyordum sadece.

bende yaptım

Saçma bir istek. Evet zorunlu etiket yapıştırılması. Muayene sonucunu belirtiyor o etiket. Hafif kusurlu, ağır kusurlu vs.

Mesela sen nüfüs cüzdanına resmini kendin yapıştırmak istiyorsun, olur mu öyle şey? Olmaz.

Takma kafaya.

saçma isteğiniz bence de. polis her aracı bilgisayarda kontrol ederek muayene kontrolü yapmak zorunda değil. plakalardaki etiket ile takibi kolaylaşıyor ve zorunluysa yapıştıracak tabi.

nüfus cüzdanı benim özel malım değil, devletin evrakı. bende emaneten duruyor.

özel mülküme yapıştırılması gerekiyorsa bana verir, ben yapıştırırım. lpg taktırdığımda da yapıştırılması zorunlu etiketler verdiler. yapıştır diye verdiler, kimse kendisi yapıştırmadı. eskiden maliye'nin vergi pulları da vardı, yapıştırmazlardı, sana verirlerdi, sen yapıştırırdın. trafik sigortası pulu vardı, yapıştırmazlardı, sen yapıştırırdın. eğer yapıştırılacaksa kendi mülküme ben yapıştırırım. yapıştırmazsam ceza koyar, ona katlanırım.

araca muayene yaptırmak da zorunlu, ama kimse benim aracımı zorla alıp muayene yapmıyor. diyor ki getir yaptır, yaptırmazsan cezası var.

muayenede ağır kusurlu bir şey buldu, cam filmi, ya da zarıldayan egzoz mesela. sökmesi 5 saniye bile olsa kendisi elleyip sökemiyor, ağır kusur yazıp aracı bana geri veriyor sök getir diye. çünkü o benim özel mülküm, yasak bir ekipman bile olsa kimse bir şey sökemez, yapıştıramaz. ne yapılacaksa ben yaparım, yapmazsam ancak cezasını kesebilirler. kimse benden izinsiz yapamaz.

etikette kusur falan yazmıyor, sadece geçerlilik tarihi yazıyor ve ayrıca polis de muayeneye plakadan değil ruhsattan bakıyor.

illa kendi yapıştıracaksa ve kendi yapıştırması zorunlu ise ben de yapıştırmasına izin vermezsem bunun cezası nedir onu soruyorum. muayene tutanağındaki kusurlar arasında "plakaya etiket yapıştırtmamak" gibi bir kusur çeşidi var mı?

gıcık olduğum şey etiket değil. dursun nolacak. ya da sökeyim fark etmez. benim arabama ver ben yapıştırayım dediğim halde olmaz illa ben yapıştıracam diye direten çalışanların dayanağı. bir mülkiyet hakkı yok mu yahu?

yani derdim sökmek değil, plakaya onu hiç yapıştırtmamak. yapıştırmalarına engel olmak. özel mülküme benden izinsiz kendi kendilerine ekleme yaptıran bu saçma kuralın üstüne gitmek.

ankara'da zahmet edip yapıştırmayı bile vermedi, bende kendim istedim gitti getirdi sonra.

yasal mevzuat nedir bilmiyorum ama trafikteki araçların % 15-20'sinde anca var bu etiket. illa yapıştıracağım derse tamam de hemen sök gitsin.

fakat bir yanlışın var onu düzeltelim plaka senin özel mülkün değil, araç özel mülkün, plaka sende geçici duruyor.

bırak yapıştırsın, çok dandik bir şey muayeneden çıkınca kolayca sökersin. zaten kendiliğinden düşecek...
ada meltemi'nin dediği gibi yapıştırmadıkları bile oldu.

5 yıldır cayır cayır araç kullanmaktayım, bir kere bile plaka etiketi soran olmadı.

Keyfi uygulama yapmış. Etiket zorunlu falan değil. Kesin bilgi. Hiç bir polis araç muayenesini plakadaki etiketten kontrol etmez. Ruhsatı alır. Plaka ve ruhsat sahibinin sorgulamasını yapar ya da telsizden yapılmasını ister. Sorgu sonucu sigorta, mahrumiyet, muayene ve ruhsat sahibinin araması olup olmadığı çıkar.

Prens Orlofsky rolündeki kadın baloyu kurgulayan adamın arkadaşı yanlış hatırlamıyorsam. Karakterin kadın olması, balonun aslında intikam için hazırlanmış bir kurgu olduğunun bir çeşit sembolik gösterimi sanıyorum.

Paça ayak değil ayağın üstündeki bölüm. Kelle paça dediğinde kelle ve paçadaki etten çorba yapıp veriyorlar, ayak paça dediğinde paça ve ayak geliyor işte, bildiğin toynak getiriyorlar önüne.

birincisi kemik suyuna yapılır, terbiyeli bir çorbadır, oldukça lezzetlidir, kelledir paçadır ıyk dememk lazım, hani level olarak işkembe çorbası ile aynı levelde olduğunu söyleyebilirim, ben şahsen iyi yapan olursa severim.

kaşığı içine atınca, göz möz çıkmıyor, ufak partiküller halinde et parçaları çıkıyor.

kelle paca lokum gibidir lokum, heleki icinde bol sarmisak ve limon olacak <3

gençler güzel midir, nasıldır diye sormadım. nedir diye sordum. kelle paçanın içinde ne var diyorum. kelle mi var, paça mı var, ikisi de mi var? ikisi de varsa, ayak paça nedir. sorum nasıl oldukları değil, ne oldukları yönünde. lezzeti hakkında yorum sormuyorum.

teşekkür ederim.

icinde kelledeki her sey giriyor. galiba bir kulagi koymuyorlar; hayvanin dili, yanaklari vs..paca diye gecen sey de toynakli kisim diye biliyorum. bazen onu kullanmiyorlar, direk hayvanin budunun alt kismini kullaniyorlar.

ingilizce olarak shank, baska bir terim duymadim.

paca bir corba cesidi. kelle etiyle yaparsan kelle paca, ayakla yaparsan ayak paca olur. ilik etiyle bile yapan var akhisar'da. atom bombasi gibi oluyor.

kesinlikle idefix ve d&r'dan alma. kargoları çok yavaş

d&r ve idefix'ten sakın alma şu aralar; benim kargom 12 günde anca geldi, o da eksik.

1. kitapyurdu.com

2. babil.com

Kitap yurdu ve Babil'den kesinlikle alma. Cumhuriyet düşmanı dinciler. 24 günde siparişim geldi berbat bir hizmetleri var.

şu ara d&r hiç bi kargoyu göndermiyor sanırım. daha önceki alışverişlerimde sorun yaşamamıştım ama sitemlerini mi değiştiriyolarmış ne.

pandora mı ne var ben memnun kalmıştım yabancı kitap için. türkçe de vardı ama bilmiyorum istediğin kitaplar var mıdır.
www.pandora.com.tr

eganba iyiydi ben de sizin gibi alternatif ararken denk geldim, sonra ordan aldım.

www.odakitap.com

kitapyurdu

d&r'da bazı günler sipariş verdiğim gün geldiği oldu. hiç sorun yaşamadım. en son ocak ayında istanbul'u kar bastırdığında sipariş verdim (ocak ayının başında). ona rağmen siparişten iki gün sonra geldi.

Fiyatlar bütün sitelerde birbirine yakın olduğu için ben en çok paketlemeye dikkat ediyorum kitap alırken. D&R, İdefix ve Kitapzen'de sipariş verdiğim kitapların yıpranmış halde geldiği oldu. Paketleme konusunda en iyisi Kitapyurdu bence. Aradığım bir kitapta diğer sitelerde Kitapyurdu'na göre çok ciddi bir indirim yoksa -ki olmuyor zaten çoğu zaman- Kitapyurdu'nu tercih ediyorum ben.

Kitapyurdu ve Babil şeriatcı aydınlık düşmanı kurumlar uzak durun.

Popüler olmayanlardan al. fiyat da uygun hız da.

ayı gibi bir şey dedi sanırım.
insanlar furkana çok büyük tepki göstermediğine göre küfür etmedi diye düşünüyorum

orangutan demiş.

Kartondan olmaz ,bi yetkili bayiye ugra,kasada kestikleri kartlarin cikan sablonlari oluyor,onlardan iste.

ben daha önce kestirdiğim kartın dış cephesini cüzdanımda taşıyorum. bi kaç kere lazım oldu da. şöle ürünler de varmış. telefon bayiilerinde de vardır muhtemelen.

urun.n11.com

5-10 liraya adaptörler satılıyor. kartı her türe dönüştürüyor. ondan alın

ya onun değişik bir çözümü vardı benim telefona da benzeri olmuştu, hatırladığım kadarıyla şöyle bir şeydi, telefonu kapatıp usb'den bağlıyordun bilgisayara, şarjı %100 olana kadar bekliyordun, %100 olunca açtığında normal şekilde açılıyordu takılmadan.

haci
Turn your Note 3 off.
Press and hold the Volume Up, Power and Home buttons until you see the Samsung logo and the phone vibrates. Release the Power button and continue to hold the other two.
You'll now see the Recovery Mode screen. In Recovery mode you use the volume buttons to scroll up and down and the Power button to confirm your selection.
Scroll down to highlight Wipe Cache Partition and press the Power button to confirm.

Scroll down to Yes and press the Power button to confirm.
Scroll to Reboot System Now and press Power to confirm.
Your Galaxy Note 3 will reboot with a cleared system cache. 90 percent of bugs will be gone once you've done this.

bunu yaparsan %99 telefon acilacaktır. telefondaki dosyaların duracak.
sadece uygulamaların cache si silinecek.

cıkk. ikisi de olmadı.

şimdi formatlayınca da çalışıp çalışmayacağının garantisi yok. formatladıktan sonra meğersem formata gerek kalmadan çözülebilecek basit bir şey çıkarsa boşa da formatlamış olmayalım.

haci
bir arkadasa telefonun guncel orjinal romunu yuklemistik.
bir samsung telefon.
onu yuklememize rağmen datalar silinmemişti hatta facebook bildirimi gelmişti.
ama garanti veremiyorum bu yonteme.

bir de sd yi cikartın oyle baslatın.

sd kart yok telefonda. keşke olsa fotoğraflar onda olurdu zaten sorun olmazdı.

orijinal rom yükleme işini bir öğreneyim. daha da olmazsa formatlarım zaten.

haci 32 bit versiyonda max kullanabilecegin ram azdır 64 bite gore
yani 3 gb civarı excel dosyası acacaksan 32 bit patlar
64 bit candır

gündelik işler yaparken farkı anlaşılmaz neredeyse.
ancak görsel işler yaparken ya da yazılım geliştirirken falan aradaki fark ortaya çıkar.

özel bir sebebi yoksa 64 bit kurmak performans bakımından avantajlıdır.

normal kullanıcılar aradaki farkı anlamaz

al hacı 11
www.microsoft.com

şimdi bilgisayarda hem 32 bit hem 64 bir ie var.

bunu yükleyince ikisi birden mi güncellenecek, sadece 64 bit olan mı güncellenecek? yani 32 bit olanı güncellemek için 32 bit olanı da mı indirip yükelemek lazım?

bunu indirirken sana sorması lazım 32 bit mi 64 bit mi

şimdi denedim kapatıp açınca bende eskiye dönmüyor. opera bozuk olabilir mi? tekrar yüklesen düzelebilir.

hp destekte de sıkça konu açılmış. ağdaki trafikten dolayı yazdırma işi gecikiyor olabilir. yani burada dandik modemin payı olabilir. başka bir modemle deneyerek bu seçeneği eleyebilirsiniz. ayrıca diğer cihazlarda da statik ip var mı yoksa otomatik ip mi alıyor?

faktoringler artık çekleri bile kolay kolay kırmıyorlar, çeki yazılmamış şirketleri bile reddettiler. 25binlik çeki 20 bine kırmadılar.

senet konusunda merdiven altı dışında bir çözüm yok bildiğim kadarıyla. borçlu için de pek hayırlı olmaz zaten.

Bankaların senet karşılığı kredi kullandırması imkansız diyebilirim. Senedi illegal yöntemlerle şanslıysanız kırdırabilirsiniz. Günümüzde senet kağıt parçasından başka bir şey değil.

direk müşteriye sorsana. ucuza bozdurmayı.

garanti factoring'in sitede hesaplama aracı var ama 180 gün sonrası vade girilemiyor.

www.garantifactoring.com

buradan oranlarla oynayıp bir fikir edinilebilir tahminim. bir de şurası var

finansbul.com

not: itiraf ediyorum, tüm kullanıcılar k'lı olunca dayanamadım yazdım @kibritsuyu. işin rast gitsin. illegalstar'a da kombo breaker ödülü.

tanıdık bir factoring şirketi bulursanız veya senedi aldığınız müşterileri tanıyan bir factoring şirketi varsa, belki...

dediğim gibi, müşterilerinizle o samimiyetiniz varsa belki onların tanıdığı, senetlerine güvenecek bir factoring şirketi olup olmadığını sorabilirsiniz.

ama onun dışında benim de aklıma yasal bir çözüm gelmedi.

(bkz: foobar2000)

Aimp iyi gayet.

Foobar, MediaMonkey gibi bıdılara bakabilirsin. ben winamp kültüründen geldiğim için ben küçük görünüm seviyorum. pencereden değil kutudan çalacak bana. o yüzden aimp.

winamp nasıl bitti ya? hala çalışıyor çatır çatır.
hatta ben spotify'i winamp skiniyle kullanıyorum
spotiamp diye bişi,
hatta şöyle bişi : i.imgur.com

sene 2017 olacak hala sistemi yoran "mp3 oynatıcı" mı var allasen =)

bi de aimp4 çıkmış şimdi daha mı iyidir son versiyon? biri beğenmemiş sözlükte zira. yoksa aimp3 mü indireyim?

evet evet 4 indir. o da arayüz şeklinde geliyor ama ayarlıyorsun winamp gibi kutu oluyor tekrar.

Dolandırılanların hikayelerini dinleyince bazılarının aklı başında insanlar hatta bazılarının akademisyen bile olduğunu görürsün. Hepsinin ortak anlattığı şey şu: ben de biliyorum etrafda bu şekilde dolandırıcılar olduğunu ama konuşunca bir şekilde kandım, kendimde değildim, basiretim bağlandı ... Bu gibi söylemlerde bulunurlar. Yani bir şekilde arayıp konuşmaya başlayınca bir ihtimalle seni de kandırabilirler. Bu yüzden ünlemlerle sakın aramayın diyorlar.

ara geç dalganı bir şey olmaz.

hayır arandığımda açarım, basiretim bağlanır, boş bulunup kanarım belki, çok affedersiniz başıma gelmişliği de var (bkz: sözlük yazarlarının dolandırılma hikayeleri/@kibritsuyu).

ama dolandırıcı olduğunu bile bile dalga geçmek için arayıp dolandırılmak da aklı başında adama pek mümkün değil gibi geliyor.

belki telefonda bekletmek üzere kurulu bir yöntemdir. bize pek giren çıkan olmuyordur da aranarak prim elde edilen bir sistem olabilir.

eskiden avea'nın mı ne, arandıkça kontör kazandığın bir hikayesi vardı. bizim bi arkadaş da elaleme çağrı bırakır, geri arayanları telefonda abuk subuk oyalayıp kontör kazanırdı. öyle bir şeydir belki.

0407 ile biten versiyonu dün iki kere beni aradı, açıncaya kadar kapattı aynı şekilde, geri aradığımda meşgul çaldı. Dolandırıcıymış demek.

Beni aradi bunlar telesekreter konusuyor once bes yapmak icin aramislar,yeni tezgahlari bu.

tr de dolandırıcılık diyince adamlar onu şuna bağlıyorlar.

www.youtube.com

Minitool partition wizard ile deneyin.

admin yetkili komut satırı açıp

format H: /FS:FAT32

h yerine sürücü adı yazınca komut satırından oluyormuş. 32 gbtan büyük alanlarda windows fat32 sistemini desteklemediği için sunmuyormuş.

Bir aya silecek lastikleri pert olur.

yarı yarıya sulandırsam kışı çıkarmaz mı?

ya da bu dandik mavi sıvılar dışında başka bir öneriniz var mı?

lastikleri pert edebilir yahudinin hakkı var. antifriz cam suyu donmasın diye biraz ekle kalanı fıs fısa koy öyle kullan derim.

alkol satışı yasak artık. su püskürtücünün tıkanması ilginç, bence ona bi baktır bu zulüm bitsin gayli

Direkt tarayıcı üstünden kullanmanız lazım programını kurmadan.

Bazı 3rd party yazılımlar var diye biliyorum ama Google Drive için, fiziksel bir disk değil de dediğiniz gibi sanal bir klasör oluşturuyor masaüstünde. Ama aslında yaptığı bir nevi Drive klasörünün bir kısayolunu masaüstüne koymak gibi.

Belki Yandex için de vardır bu tarz bir yazılım.

evet tam olarak oraya sürükleyip bıraktığımda kopyalayacak sanal bir klasör arıyorum aslında.

tarayıcıdan yüklemeye çalışınca "2 gb ve üstü dosyalar için windows için yandex kullanın" dedi. boyut büyük olduğu için ilerlemeyi tespit edemedim, yine de yüklüyor mu, yoksa program kullanmadan yüklemiyor mu anlayamadım. bir de tarayıcıyı açık bırakmak gerekiyor elbet, arka planda sessizce çalışmıyor. tarayıcıyı kapattın mı kesip atıyor mu ne yapıyor bilemedim. program varken bilgisayarı kapatıyorum, açıyorum, taşıyorum başka yere götürüyorum, arkada sessiz sessiz yüklüyor. öteki türlü ne bilgisayarı kapatabilirim, ne tarayıcıyı.

programı kurdum, buluta yükledikten sonra programı kaldırıp klasörü sildim. böylece silme kısmını eşitleyemedi. ama her sefer kur kaldır kur kaldır da yapmak saçma.

galiba konuştukları gibi morsa çevirip sonra yazıya döküyorlardı. 1-2 tane telgraf görmüştüm, gayet okunuyordu.

içindeki düzeneğin patlaması amaç.

çoğunlukla düzenekle patlayacak şekilde yapılıyor patlayıcılar. ve kontrollü patlama oluyor eğer tüm sistem patlarsa.

ama amaç harekete geçiren sistemi patlatmak. bilgisayar virüsünde sadece çalıştıran kodu silmek gibi. virüs orada olsa da çalışamaz gibi.

şeye de cevap vereyim, o patlayıcıların çoğu başka patlama ile harekete geçmiyor. çoğu demek uygun olmasa da öyle.

Lise'de fizik derslerinde "ne işimize yarayacak la bu" demenin sonuçları işte..


Yanıt: Konu anlatımlı fizik kitaplarının "İtme-Momentum" konusunda hepsi anlatılıyor.

süpürebilirsin, bir şey olmaz. tozları da çeker bayağı.

ac temizle. erinme. ayrica fanlarin olusan hava akimiyla serbestce donmesine izin verme, durduk yere akim olusuyormus ve bilgisayar bozulabiliyormus.

çabuk soğuduğu için çatlıyor olabilir mi? daha yavaş bir soğutma süreci çözer belki.

kek kalibin hep ayni miydi? belki malzemesinden oturu cabuk genlesiyor kalip. daha cok yaglasan kalibi? belki kenarlardan cekiyor keki?

onun yerine çatlağı düzeltmek daha kolay değil mi?
www.instructables.com

harbiden teknik sorunmuş. güzel soru bu arada.

cevap genleştikten sonra büzüşen kek molekülleri (kek molekülü ne...) çekme kuvveti ile diğer kek moleküllerini çekerek, eğer çekme kuvveti(oetker kek gerilimi) OE sabitini aşarsa kek üzerinde yarık(crack) oluşumuna neden oluyorlar.

bunu önlemek için kek kalıbını küçültün. kek kalıbı büyüklüğü ile yarık genişliğinin pozitif korelasyonda olduğunu düşünüyorum.

yavrum senin cevabın bende ;_;

kekini pişirirken metal bir kaba ya da işte fırına dayanıklı her ne ise bir kaseye su koyup fırına bir yere koyacaksın. buharlaşıp yumuşatacak kekini. böyle yaparsan ne pişerken ne de çıkarıca çatlamıyor. adresi özelden atıyorum bi cheesecake e hayıf demem :*

kullandığın peynir markası aynı mıydı? Peynirlerin yağ oranına göre reçeteye nişasta eklemek gerekebiliyor bazen.

atmde sorun olabilir. atmde master şifre yüklü değilse pin şifresini doğrulayamaz, kartı geri verir. tabii bu tek bir atmde ise. her atmde böyle ise kartta da sorun olabilir.

yepyeni cıncık gibi kart, daha şifre değiştirmek dışında kullanılmamış.

üstelik babam da para çekmek için kartını şifresini vermişti nisan'da, onda da aynısı oldu.

diğer bütün kartlar göt cebimde yamula yamula, kenarından soyula soyula, makineye takmaktan çizile çizile sıkıntısız çalışırken yapı kredi'nin hiç kullanılmamış kartı mı bozuluyor? hem de iki farklı kişide. ya da denediğimiz 6 atm'nin hiçbirinde master bilmemne yok.

atm bozukluğu olmadığına %100, kart bozukluğu olmadığına %90 eminim.

başka bir problem var, mesela şifreyi yanlış yazıyoruz, ama makine şifreniz yanlış demek yerine hiçbir şey demeden kartı geri veriyor. hm? olabilir mi böyle bir şey?

Ay birden büyümeyecek ki.. Şu an ne kadarsa yaklaşık o kadar olacak.

şu an bulutlu, bi halt görünmüyor. bu geceyse yatıp 3 saat sonra alarm kurup kalkıcam. yarınsa zıbarıp uyuycam sabaha kadar, yarın kalkarım.

bir anda büyüsün veya yavaş büyüsün, neticede haber olacak kadar farklı görünecekse ne gün görünecek, soru basit. bugün mü, yarın mı?

"14 kasım gecesi" denilen şey 13'ü 14'e bağlayan gece mi, 14'ü 15'e bağlayan gece mi?

14ü sabaha karşı 4:30

13ü 14e bağlayan

sorduğunuz şey dizinin özü.

öncelikle, kanka tamamen kendi çıkarlarına uygun hareket ediyor, henüz bilemiyoruz.

ikinci bölümün son yarısını falan izleyin bence.
çünkü orada ciddi bir düğüm var ve dizinin kilit yeri.
netice olarak "vatan için vatan haini olmak" diyor yaptığı şeye.
yani casus.

ama bunun sürecini izlemezseniz duyguyu yakalamanız/almanız zor.

bolgeyi satmak icin altin pazarligi yapan silah arkadaslari ve kankasini yakaladi. kankasini yakaladigini goremeden kankasi tarafindan sirtindan vuruldu. oldu sanildi ama olmedi, yunanistan askerleri tarafindan esir alindi. haftalarca aylarca esir kaldi. esir kaldigi kogusta digeeriyle birlikte plan yaptilar ve onu donek, hain biri olarak gostererek yunanistan subayi yaptilar. bunu saglamak icin esir dustugu arkadaslarindan birini yunanlilarin gozu onunde vurdu. rol kesen bir casus yani.

bu sirri ailesi bile bilmiyor.

yunanistan askeri olarak kendi topraklarinda isgalcilerin emrinde gibi rol kesiyor.

arka planda m.kemal ve direnis hareketine cok gizli destek sagliyor. gelecek bolumlerde bh sekilde ilerleyecek

Adliye'de sanırım gar patlamasi ile ilgili yargımalama başladı. Tam olarak göremedim ama muhtemelen mağdur yakınları slogan atıyor. Yolun bir bölümü de kapalı. Helikopterde bununla ilgili olsa gerek.

isteseler yaparlar ama daha pahalı olur. Böyle daha ucuz.

Daha motoru sessiz çalışan elektrikli süpürge ancak yaptılar, onu kim yapacak :/

Birbirini evde beraber oturacak samimiyette tanıyan 3 kişinin aynı yarışmada yarışmacı olma ihtimali nedir? Normal şartlarda sıfıra yakındır. Anca kanalda veya yapımda bir tanıdıkları varsa hepsi yarışmacı olabilir.

ha bu arada yarışmada torpil dönmediğini, yarışmacı seçiminin tarafsız ve dürüst olduğunu falan savunmuyorum da, düşünmüyorum da. yarışmacılar ve sorulan sorulardan belli bir haltlar döndüğü zaten. amacım yarışmayı savunmak değil. sadece videoların ne anlama geldiğini anlamadım.

ben gene anlamadım. 3 kişi değil ki, 2 kişi var orada yarışan. kız ve kızın bi arkadaşı. ki ikisinin arasında yıllar var, çünkü birinde kenan ışık, diğerinde selçuk yöntem sunucu. diğer çocuk da joker olarak aranan kişi. ben de geri zekalıyım galiba.

arkadaş bol keseden iyi yazmış da dediğin gibi hem sunucular farklı hem de 2 videodaki yarışmacı aynı kadın :D e bi tanesi joker hakkındaki arkadaşı, e bu zaten normal.

ayrıca sunucular farklı olduğundan arada muhtemelen epey zaman var. yani 2 yarışmacının arkadaş olması o kadar da imkansız değil. benim bile yarışmaya çıkmış tanıdıklarım var. bir arkadaş grubu neden hepsi de başvurmuş olmasın ki? beraber "hadi lan başvuralım" demişler ve başvurmuş olabilirler.

yani torpil var mıdır yok mudur bilemem, arkadaşın görüşmede duyduklarını falan da bilmem ancak videolar bir şey kanıtlamıyor.

sen arabanın içindeyken açar girerler filan diyedir. bi nevi kilit. komple açılması saçma tabi.

madem içerden açılan bagaj yapıyolar, araba hareket halindeyken açılmamasına da bi yöntem bulsunlar yani çok mu zor?

Aklına gelen doğru, onun dışında başka da mantıklı bir açıklaması yok.

cok sacma +1
sen icindeyken acar girerler demissin de yoggi, hocam o zaman butun arabanin kilidi acik demektir, bagaja girecek adam asil arka koltuga girer. zaten arabanin icinden tum arabayi kitleyebiliyorsun/acabiliyorsun. sen icindeyken bagaja biri bir sey koyacaksa ve sen de kicini kaldirmak istemiyorsan da zaten icerden komple kilidi acip bagajin acilmasina imkan taniyabiliyorsun.
arabanin icindeki bagaj acma dugmesinin ben de bir anlamini bulamadim.

siz hiç çocuklu aile görmemişsiniz.
o bagaj kapağı yolculuklarda 10 kere açılır kapanır.
anne - çocuklar devamlı birşeyler koyup alırlar.
şöförün hayatını kurtarır o düğme.
en çok da taksiciler kullanıyor sanki.
istemediklerine açmıyorlar bagajı :)

TR de özellikle avm'lerde aracın tüplü olup olmadığını denetlemek için otopark girişindeki güvenlik görevlisine bagajı açmak için var. Avrupa veya diğer ülkelerde de feribota binerken oluyordur mesela. Her aracın bagaj üzerindeki açma butonu aynı yerde olmadığı için güvenlik görevlisi butonu bulamayabilir. siz içeriden açarsınız.

Edit: bunu çok saçma bulan, başka bir sebebi yok diyen kişilerin öz güveninden istiyorum ben de =/

ford fiesta 2005 modelde de bagaj açma düğmesi içeride. yolculuk esnasında basmayı hiç düşünmedim zaten nadiren kullanıyorum, bu kaç güne deneyip sonucu yazarım. eğer o da yolculuk esnasında açılıyorsa ford'a mail atıp sebebini sorarım. siz de fiat'a atabilirsiniz.

anne kendi arabasında bagajın üstündeki düğmeyi bilemiyor mu? kapaktaki düğmeye pekala basabilir. çocuklu aileyim, 10 defa kapağı açarız ama üstündeki düğmeden açarız. daha hiç içeride düğme olsaydı da açsaydık demedik.

avm'lerde, feribotta, aracın tüplü olup olmadığını, bomba olup olmadığını kontrol eden güvenlik de çolak veya gerizekalı değilse düğmeyi bulup kendi basabilir gibime geliyor. zaten 3 güne bütün arabaları ezberler. öyle abuk yerlerde olmuyor çünkü, kapağı tutup kaldıracağın yere koyarsan herkes bulabilir.

taksicinin açmak istememesi veya düğmeye benzer bir kamera bulunması ve güvenliğin düğme diye onu kurcalaması da güzel sebeplermiş.

yahu aynı zamanda kilit vazifesi de görüyor.
kapatınca otomatik kilitlenmiş oluyor.
aradaki fark bariz değil mi?

ayrıca bulsunlar yae dediğin çocuklar, akrabalar, güvenlikçiler az bagaj düğmesi dağıtmıyor açıcam diye kurcalarken.

eski arabamda (toyota) içerden düğme ile açılıyordu. düğme de bezin kapağını açma düğmesinin yanındaydı koltuğun sol alt tarafında. bagaj kapağında anahtar deliği vardı ayrıca, istersen anahtarla oradan da açabiliyordun.
s24.postimg.org

şu anki arabamda (subaru) içerden açma düğmesi yok, bagajda logonun altından açılıyor. bir de anahtarda tuş var.

eski aracımdaki sistemi tercih ederim ben. arabaya bindiğimde kapıları da kitlerim direk dışardan açılmasın diye.

aaa ben onu hep çok kullanışlı bulmuşumdur. şimdiki arabamızda yok mesela yokluğunu çok aradım. millet bir şey koyacaksa bağırarak anlatmaya çalışıyorum şuraya basacan falan diye hiç iyi olmuyor. çünkü genelde insanlar bagajı yüzde yüz başarıyla kapatabiliyorlar ama açarken mutlaka bocalayan oluyor.

konfordur:arabanın içindeyken sağnak yağmurda gelen bir yolcuyu elindeki leş poşetleri bagaja koymak için yönlendirebilir sin.
genelde bagaj açma düğmesi varsa arabanın anahtarında da vardır.onun konforu da bir elinde çocuk,diğer elinde poşetler minik bir tuş basımıyla bagaj açılır.
yeni alacağım arabada yoksa bu meret almam o arabayı.

evde masaustu bilgisayar varsa ona bagla dursun oyle. laptop'in varsa onunla muzik dinlemek icin de kullanabilirsin, dursun oyle kosede bi muzik istasyonu olarak. TV varsa ona da baglayabilirsin. hoparlorlerin nasil iyi mi?

valla bende de 2006'da aldığımız bi müzik seti vardı. öyle katlı falan değil, kasetli cd'li, mp3 cdsi okuyabilen bişey. onu dinlerdik epey. ama bozuldu. servisine götürdüm. şimdi tamir için dehşet bi fiyat söylerse tamir ettirmek yerine bu dediğimi yapmak istiyorum. hoparlörler onun hoparlörü. ha pioneer'ın da dana gibi hoparlörleri var şahane, ama benim onları eevdek oyacak yerim yok. hem babam üstüne bişeyler koymuş, sehpa olarak görev yapıyo, alamam onları.

masaüstü yok da, laptop bağlanabilir. ben daha çok sabit duracak bir şey istiyorum. haa aslında ıskartaya çıkmış eski bi laptop var, mp3 çalacak kadar iş görür. bak o olabilir.

modelini yaz buraya uğraşmaya değer mi söyleyelim.

amfinin muhtemelen coax kablo girişi vardır o input modlarında cd tape aux falan olarak ayırsa da aslında aynı giriş hepsi. bi 3.5mm - kompozit çevirici kabloylan her türlü elektronik aleti bağalrsın o amfiye, cavlım cavlım da ses alırsın büyük düşün.

bu arada bi tık daha ileri götüreyim dersen
tr.aliexpress.com
şu veya benzeri bi alet alarak müzik setini kablosuz olarak telefon/laptop bluetooth ses özellikli bilimum alete bağlayabilirsin. bu arada aliexpress'e güven olur mu falan dersen doğrudan eski alışverişlerim listesinden kopyaladım linki evde bu aleti kullanıyorum. sadece şarj mevzu için sürekli yakında bi kablo/şarj aleti bulundurmak gerekiyo.

anfinin arkasındaki inputlar rca. yani 3.5mm-rca dönüştürücü bir kablo ile telefon da takılır, laptop da takılır ama böyle ucuz yollu bir şey arıyorum. yuto'nun linkindeki şahane bir şeymiş.bir ucu rca, bir ucu 3.5mm olan kablo ile nefis olur gibi.

www.sahibinden.com

şunun aynısı. oha düğmeleri falan kopmuş alete 1700 lira istiyor adam. para da ediyormuş aslında piyasası böyleyse.

BT 4.0 destekli bir adaptörle canlandırırsın bunu aynen. Ama ben olsam bunu televizyona bağlardım. Müzik dinlemek için benim zevkime göre biraz sağır aletler bunlar.

televizyonun arkasında analog rca ses çıkışı yok. sadece optik çıkış var. ya kulaklık çıkışından bağlanıyor, ya da scart'tan bağlanıyor (scart'ın çift yönlü çalıştığını, hem giriş, hem çıkış olduğunu bu sayede öğrendim hatta). kulaklık çıkışından bağlayınca televizyon kulaklık takıldığını zannedip bazı ses özelliklerini kısıtlıyor. scart'tan bağlayınca da seste milisaniyelik gecikmeler oluyor.

elimde başka bir analog ses sistemi daha var. onu televizyona bağlamak için zamanında çok uğraştım, yurt dışından kablolar getirttim ama olmadı maalesef. televizyona uymuyor. bu da uymaz.

televizyonu da bağla kulaklık çıkışından bence, birini cd'ye birini aux'a bağla hayat kaliten artıyo yeminle, sonuçta stereo aletten dolby surround ses alamazsın zaten :)

android cep telefonları wifi hotspot olunca 192.168.43.1/24 adresini dağıtıyormuş istersen 192.168.1.48 yerine 192.168.43.x kullanabilirsin.

hayır olmaz dersen otomatik ayarları kullanıp ev ve iş yerindeki modemlerde mac adresinden ip adresi reserve etmek için menü varsa onu kullanırsın senin mac adresini görünce hep o ip yi verir.

hocam bilen birileri aydınlatana kadar,
Effects on the human body, bölümünde söylediğiniz gibi biraz frekensa dayanan bir yorum mevcut

en.wikipedia.org

frekansa doğrudan bağlı değildir heralde ama frekans arttıkça yayılım kaybı artar, daha uzağa gitmesi için daha fazla güç basılır. dolayısıyla frekans arttıkça daha zararlı olabilir, daha güçlü olduğu için.

mesela mikrodalga denen şeyin yiyeceğe neler ettiği malumunuz. yani bir dalga var, bu dalga mikro ve yiyeceğe tutulunca o yiyecek ısınıyor. demek ki doğrudan maruz kalınca epey zararlı bir şey.

bu dalganın nesi mikro. dalga mikrolaştıkça zararlılaşır, makrolaştıkça zararı azalır falan diyebiliyor muyuz?

Frekans dediğimiz şey bir dalganın bir saniyede tekrar etme sayısıdır. Mikrodalga fırınlarda kullanılan dalgayla wireless sinyalinin dalgası aynı frekansta olabilir, bu ikisinin aynı olduğunu göstermez.
Dalgayı zararlı yapan dalganın genliğidir. Genlik dalganın tepe noktası ile çukur noktasının yarısına tekabül ediyor. Dalganın gücünü ve yoğunluğunu belirler. Yukarıdaki arkadaşın dediği gibi voltaj da diyebilirsin, aynı kapıya çıkar aşağı yukarı.

elmasını bilmem, ama elma değil hıyar fidanı çıkabilir flash tv ise.

tvden bir şey almayın.

1 değil, 2 değil, 3 değil, 4 değil, 4,5 hiç değil tam 5 tane fidan 50 tl diyorsa vardır bir oyunu.

öyle demiyor. 5 tane fidan 50 lira diyor. yani balderesi gibi normalinden çok ucuza bir vaat gibi değil ama meyveyi çok övüyorlar.

gerçi şimdi google'ladım baktım da, kuru dal gönderiyorlarmış fidan diye.

yazn bodrum'daki bir fidanlıktan 30 liraya boyum kadar, üzerinde meyvesi de olan bir armut fidanı alıp diktik. satan adam dedi seneye de çiçek açar, yemiş verir. oğlanla birlikte diktik, can suyu verdik falan şimdi hevesle gelecek sene gitmeyi bekliyor.

hani dedim daha ufak fidanları ucuz alıp, reklamda vaadedildiği gibi ankara'da balkonda da yetiştirebiliyorsak yapayım öyle bir şey. ama bunlar da dolandırıcı imiş.

Bir ara ulusal kanalda ceviz fidesi vardı 10 tanesi 100 lira. Bodur cevizmis.

Ben de aradım biraz nette ama ne yorum yapan vardı ne başka bir şey.
Işın doğrusu içimde ukte kaldı.

Açılın teknik bilgi geldi. Elma fidanları tek başına meyve vermez. Mutlaka o cinsin tozlayıcısı olması gerekir yanında.

2. partition ekle. gerekli dosyalarını oraya aktar. sistem klasörlerinin durduğu ilk partition'ı formatla.

www.howtogeek.com

tabi bunun için aktarım yapacagın dosyaların toplam boyutunun, hdd boyutunun %40'ından fazla olmaması lazım zira partition eklemek için boşluk gerekecek.

evet onu düşündüm ama dediğiniz gibi harddiskte pek boş yer yok. hatta zaten iki partition var. saklamak istediklerimin yarısı bir tarafta, yarısı öteki tarafta. hepsini bir yere toplamaya yetecek boş yer de yok. izin verdiği ölçüde sile sile yer açmaya çalışıyorum ama neye tıklasam izin vermiyor.

ufak bir usb drive'a bootable linux kurup, diledigin seyi yapabilirsin disklerinde

başlat butonuna bas, cmd yaz enter a bas.
Komut satırı gelecek.

c:\hede\hodo>deltree x:\windows (x windows klasörünün olduğu sürücü harfi olacak.)

yok hacı. eski dos düşman olmaz :) onu da denedim (deltree değil, bildiğim kadarıyla rd kullanıyoruz uzun süredir), lakin yine erişim engellendi diyor.

ssd'de hiç boş yer yok mu? windows olan partition'daki gerekli dosyaları oraya alıp formatlasan?

çare bulamazsam en son öyle yapıcam bakalım. ssd'ye atmaya da gerek yok başka müsait hariciler de var ama 100+ gb dosyayı bi oraya taşı bi buraya taşı yapmak istemedim.

Football manager filan o oyunlarda vardi, futbolda da var.

Futbolda oyuncu pozisyonu terimleri yani.

Ben oyle anladim

Championship Manager kısaltmaları işte. Normalde AMC (attacking midfielder center) pozisyonunu seviyorum ama yorulunca DC pozisyonu (defender center) işime geliyor gibi.

Top oynarken iste ilerde oynamayi seviyormus yorulunca defansa geciyormus.

aslında yaşlıysan daha iyi anlaman gerek. kırk yıllık championship manager terimleri.

@sir gawain'in yaşlı olduğunu mesela football manager değil championship manager demesinden anlayabiliriz. :) (bunu farketmem benim hakkımda ne söylüyor lütfen o bahse girmeyelim)

demek ki sorun yaşlı olmam değil, oyun dünyasını tanımamam imiş.

eskiden tam tersiydi ve insanlar parayı alınca kartlarını unutuyorlardı diye hatırlıyorum. hatta bazı bankalarda bu yüzden şimdi kart çıkarken sesli uyarıda var.

kartı unutmamak daha önemli.

bana göre bu daha mantıklı. insanlar doğal olarak paranın karttan daha önemli olduğunu düşünüyor. parayı aldıktan sonra kartı unutması daha olası.

böylece atm, 'hacı sen şu kartı önce bi al, sıkıntı çıkmasın' diyor.

Benim gibiler icin yapiliyor bu. Para cekmeye gidip parayi gorunce karti unutup gidiyorum. Once karti verince parayi unutma ihtimalim olmuyor.

Bununözel ismi bile vardı, parisli bir şeydi.

Kartın unutulmaması için.

haa kartı alıp parayı unutmak daha mı güvenli yani? amk kartını unutursan fark edince iptal ettirirsin. makineden kartı alan adam şifreni de görmemişse bir halt edemez. ama kartı alıp parayı unutup giden adamın arkasından çıkan para güzelce cebellezi edilebilir.

bu güvenlik mi oluyor şimdi?

Kartı unutmamak için +1

Ama bende tam tersi, kartı alıp parayı almayan gitmişliğim var 2 kere.

eskiden parayı veriyordu ve kart hala içinde olduğu için unutup gidince işlem açık kalıyordu bir süre. yani süre aşımı olana kadar hesaptan para çekiliyordu.

81 yaşındaki babam (ki teknolojik cihazları çok iyi kullanıri o atm başında saatler geçiren dedelerden değildir) akbank'ın gerizekalı atm'si yüzünden, benim de sayemde 2500 lira kaptırdı.

bana dedi ki "2500 lira verir mi atm?" dedim ki, "bilmiyorum vermez ama sen yine bir dene".

gitmiş 2500 lira çekmek istemiş. ekranda bir yazı çıkmış tabii teknolojik aletleri kullanabiliyor ama gözler yaş gereği hipermetrop. sanırım benim de "2500 lira vermez herhalde" dememden de yola çıkarak "bu kadar para çekemezsiniz, başka tutar girin" gibi bir şey zannetti. başka tutar girmek için onu onaylamış, hop makine kartı geri vermiş. kartı geri verince de çekemiyorum zannedip kartı alıp gitmiş. parayı da içeri girip gişeden çekmiş. tabii akbank'ın dangalak atm'si parayı da kartten hemen sonra değil 10-15 saniye sonra verdiği için gittikten sonra para da çıkmış. muhtemelen de birisi almış. biz bunu hesap hareketlerindeki önce atm'den, sonra içeriden çekilmiş 2500 lirayı görünce fark ettik.

meğer o uyarıda "2500 lira çekmek için x lira komisyon kesilecektir" yazıyormuş. onaylayınca komisyonu da kesmiş, parayı da vermiş.

hayır tamam ikisini de aynı anda ver madem unutulmasın isteniyorsa? kartı ver, yarım saniye sonra da parayı ver. kartı verdikten sonra 15 saniye beklersen adam ne bilsin para çıkacak mı, beklenecek mi? kart unutulmasın derken parayı unutturmak güvenlik mi oluyor?

evet ben de bir başka bankada parayı alıp kartı unuttum. unuttuğumu fark edince bankaya gittim, makine yutmuş kartı, geri aldım. başkasının eline geçmiş olsa bile arar iptal ettirirdim.

ama giden parayı geri getirmenin bir yolu yok. bunun adı da güvenlik.

kart unutulmasını engellemek için +1.

ayrıca parayı unutursanız sorun olmaz. belli bir süre sonra (her banka kendine göre ayarlar) para alınmadığı için ATM parayı geri çeker. bu durumda sistemde para verilmiş ama fiziki olarak verilmemiş olur ve görevli ATM'ye para yüklemesi yaparken durumu farkeder ve hesabınıza para iade edilir. eğer hemen arkanızdaki adam el çabukluğuyla parayı cebine indirmezse paranız da güvende olur.

öncelikle geçmiş olsun.
ama sizin örneğinizde bence şu anda kaybın da etkisiyle çok objektif değilsiniz.

babanızın görme sorunu yüzünden onay verdiği şeyi bilmiyor olması bankanın suçu değil açıkçası. tamamen sizin hatanız. evet belki atm kartı veriş zamanı ile nakdi veriş zamanının arasını uzun tutmuş olabilir ama yine de bu uygulama diğerinden daha güvenli.

yine de belki atm paranızı geri çekmiştir ama hesabınıza yansımamıştır belki. olabiliyor bunlar. umarım hallolur.

nigeo +1
ayrıca istenilen para 2500 olduğu için makinanın o parayı kasasından çekip sayması anca o kadar sürmüş olabilir. sistemde bir hata varmış gibi gelmedi bana.

Umarım atm geri çekmiştir parayı da hesabınıza yansımamıştır sadece.

yahu sene 2016 arkadaşlar. babamın ekranı düzgün okumaması bankanın suçu demedim zaten. bilgisayar teknolojisi gelişmedi de benim mi haberim yok. 2500 lirayı kartı verdikten sonra mı saymaya başlıyor atm? bunu eleştirince babanın gözü yüzünden bankanın suçu yok diyorsunuz.

sayarsın parayı, deliğin ağzında bekletirsin, illa önce kartı vereceksen önce kartı verirsin, kart cihazdan ayrılır ayrılmaz da yarım saniye içinde parayı verirsin. 2016 yılında naha bu teknolojide bu mümkün değil demeyin bana. kartı aldıktan sonra parayı anca sayıp 15 saniye sonra uzatan makineye kafam girsin oğlum. olaydan sonra gittim ben e kullandım makineyi, adamcağız haklı. kartı aldıktan sonra cak cuk çıkırt tıkırt sesler gelip duruyor, neredeyse "para içeride sıkıştı galiba çıkamıyor" diye içeri girip haber verecektim ki para geldi. illa kartı önce verecekse makinenin kartı verdikten sonra "acaba parayı vermeyecek mi lan" diye düşündürmeyecek kadar kısa sürede parayı vermesi lazım. savunacaksanız mantıklı argümanlarla savunun.

2500 lira kaybettiğin için "para karttan önemli" diye düşünebilirsin, ama kart daha önemli.

Adamın hesabında 10,000 lira var, gidiyor 500 tl çekiyor. Sonra da ya kartı ya parayı unutacak diyelim. 9500 tl'lik kart mı kıymetli, 500 tl'lik nakit mi?

İnsanlar parayı alınca kartı unutup gidebiliyor. Ama kartı alınca parayı unutan kişi sayısı %1'dir digerine kıyasla.

parayı alıp heyecandan kartı unutmaman

KArti unutmaman icin karti onceden veriyorlar. Parayi alana kadar beklersin ama karti unutabiliyorsun parayi aldiktan sonra. Once karti verip karti bulundugu yerden alana kadar parayi bekletiyor, boylelikle karti unutmani engellemis oluyor sistem.
Eskiden once parayi verirdi.

Soyle bir dusunurseniz karti unutma ihtimalinin her zaman daha fazla oldugun anlarsiniz zaten.
Atm'leri gozleri yazi okuyabilecek kadar goren insanlara gore yapiyorlar. Babanizin yasadigi talihsizlikte sistemin bir sucu yok aslinda.

arkadaşlar kartı unutmamak için yapıldığını ben de anlayabiliyorum ama kafamda mantığa oturtamıyorum.

düşünün bir kere, içinde paranızın ve kredi kartınızın olduğu cüzdanı kaybeder veya çaldırırsanız ilk önce paranızın gittiğine mi, kartınızın gittiğine mi üzülürsünüz? kart dediğin iptal edilir, yenisi çıkarttırılır. kart ile hesabınızın boşaltılabilmesi için, arkanızdaki adamın kartınızı unutma ihtimalini düşünerek bilinçli olarak sizi takip ediyor olması ve/veya şifrenize bakıyor olması gerekli. böyle bir ihtimal özellikle soyulmak için izlenmiyorsanız zayıf bir ihtimal. veya hiç aklında böyle bir şey yokken kartı bulup, şifrenizi de tesadüf bu ya görmüş bir elemanın şeytana uyup "dur şunun hesabını bi boşaltayım" demesi de düşük bir ihtimal.

ama arkanızda bekleyen adamın, siz gittikten sonra hemen arkanızdan flap diye makinenin verdiği parayı görüp de arkanızdan koşturmak ya da makinenin geri almasını beklemek yerine cebe atması daha yüksek bir ihtimal. hatta arkanızdan yetiştirmek amacıyla makineden alıp "beyefendi paranızı unuttunuuuz" diye koşup yetişemeyince eline aldığı parayı da şubeye vermek yerine (ki şubesiz atm ise o da mümkün değil) "amaan koy g.tüne" diye cebe atması da mümkün. zaten yapacağı bir şey de yok. makinenin geri alma ihtimalini yok ettikten sonra arkanızdan da yetişememişse, hele şube falan da yoksa/kapalıysa ne yapacak parayı?

hatta bazı insanlar sizin parayı almayı unuttuğunuzu değil, bozuk bir atm'nin fazladan para verdiğini düşünerek cebe atıyor. bankaya itelediğini zannettiği için vicdanı da rahat oluyor.

oysa kart öyle mi? arkandan yetiştiremese bile kaldırıp çöpe atar, ben de birkaç saat içinde kartımın olmadığını fark edip iptal ettiririm.

hala niye kart paradan önemli onu anlayamadım. bir tek unutulan kartlar yüzünden banka yeni kart gönderip zarar giriyor, o yüzden varsın para unutulsun, bankaya giren çıkan olamsın ihtimali geliyor. yani müşteriyi değil, kendini düşünüyor. yoksa şu yukarıda yazdığım açıklamalar çerçevesinde kart niye paradan daha önemli anlayamadım.

Babanın durumu sıradışı bir durum, uç bir örnek. İnsanlar genelde ATM'ye para çekmek için gider. Parayı gören, avucunda hisseden de kartı orada pekala unutup gidebilir. "Al şu kartı, aradan çıksın bi, sen nasılsa parayı unutmazsın köfteee" demek gibi bir şeydir önce kartın verilmesi ve (sonrasında işlem yapmayı geciktirmesine rağmen) hem güvenli hem mantıklıdır.

Ama talihsiz bir olay yaşamışsınız, geçmiş olsun. Umarım makine geri yutmuştur parayı.

edit: Tam da söylediğin sebeplerden dolayı kart önemsiz görünen, haliyle unutulabilir bir şeydir. Paraysa unutulacak şey değildir. (ömrümde bir kere gördüm. Adam da Almandı. Alman disiplinini ağlatmıştır herhalde). Unutmak, ekranda yazılanı okuyamayıp, para vermediğini sanıp, atmyi terk etmekten milyon kat daha yüksek bir olasılıktır.

Kart unutma vakaları çok fazla olunca bu uygulamaya geçildi.

Para versin ya da vermesin, ATM'de işlemin tamamlandığından ve oturumun kapatıldığından emin olmadan cihazın başından ayrılmak, o kişinin sorumluluğudur. Geçmiş olsun, dalgınlık ve iyi görememek birleşince bir kaza olmuş. Yukarda da yazıldığı gibi, bu çok düşük oranda gerçekleşen/gerçekleşecek bir kaza. Halbuki kart unutulması oldukça yüksek oranda görülüyor.

Banka kartı yerine kredi kartı da girilebiliyor atm'lere. Her iki senaryoda da, unutkanlık durumunda kartlar internet alışverişlerine açıksa hesap veya kart limiti sonuna kadar kullanılabilir. Sonuçta her yer 3d secure kullanmıyor ve tüm bilgiler kartın üzerinde yer alıyor. Kartı almadan numarasını ezberlese bile sıkıntı. 500 lira kaybetmektense kartı kaybetmek daha büyük risk. Bu sebeple paranın karttan sonra verilmesi bence en mantıklısı.

Ha bana kalırsa, herkes mobil uygulama kullanmayı öğrensin. Kart yerine qr code kullanarak mobil uygulama üzerinden para çeksin. Hem daha hızlı(telefondan login olma ve ilgili menüde işlemi yapıp bekleme kısımını daha atm'ye gelmeden halledebiliyoruz) hem de daha güvenli. Şubelerin atmsinde dahi olsa kartın kopyalanma ihtimali var. Hele hele işlek bölgelerdeki şubesiz atmler riske çok açık.

kameralardan parayı kimin aldığı ya da babanızdan sonra işlem yapan kişi bulunamıyor mu, o yöne de bakmışsınızdır gerçi, yine de bi hatırlatayım dedim.

evet parayı alınca kartı unutan çok oluyor bankalar ona çözüm getirdiler akılları sıra. oysa yapılması gereken sıralama değiştirmek değildi "seninle işim bitti" komutunu istemekti. (şifre onaylı) komut almadan kartı vermezse unutulma durumunda kart başkalarının eline geçmez bankada kalır.
ayrıca; para çektikten sonra veya önce sorgusuz sualsiz kartı verince para çekme işleminden sonra başka işlem varsa tekrar kart koyuyoruz boşa zaman kaybı oluyor.

çözümü çok basit olan şeyler bile sorun oluyor havasını suyunu sevdiğim memlekette.

halkbank önce parayı sonra kartı veriyor. iki kere kartı unuttum bu yüzden. kart daha önemli.
bence önce kartı sonra parayı vermeliler zaten. kartı unuturum ama parayı unutmam.

virus programina gerek yok kanka.
ben de bir zamanlar virus programsiz yapamazdim, sonra baktim virus programi varken virus dolu, virus programi yokken virus yok, bir aydinlanma geldi, biraktim virus programi kullanmayi.

Avast Free Antivirüs kullanabilirsiniz. Acil durumlar için mutlaka Malwarebytes Antimalware bulundurun. Virüs programına gerek yok diye düşünmeyin. Cryptowall gibi efsane virüslere denk gelirseniz çok üzülürsünüz.

hocam
size tavsiyem
usb disc security ( usb den virus yemezsiniz )
ve
microsoft security esentials
bu ikisini kullanıyorum
yıllardır sıkıntı yaşamadım.
3 -4 pc de bu setup var
ayrıca adblock plus kur tum browserlara

6 kişi 2 yıllık kaspersky aldık. sen de öyle yap. pc kasılmıyor. fakat i 7 işlemci 8 gb ram var tabii bilgisayarda...

bilgisayarındaki yandex disk uygulamasını sildikten sonra klasörün içindekileri silersen eşitleme yapamaz, böylece sildiklerin de bulutta kalır. Ama yine de bir tane deneyerek yap hepsini silmeden önce.

e ama uygulamayı kullanmak istiyorum. şimdi uygulama yüklüyken illa buluttaki bilgisayarda da durmak mı zorunda?

essentials kurarken neleri kurmak istediğini soruyor. önce kaldırmayı dene, muhtemelen hangisini kaldırmak istiyorsun diye soracaktır. olmadı toptan kaldırıp msn'siz kurarsın.

Torrent ayarlarını kurcala. Orada bir limit belirlenmiş olabilir.
Speedtest'te gördüğün hız 50 civarı mı onu kontrol et.

6.25 ile değil hızın kadar indirirsin. O karşı tarafa bağlı biraz.

kabloyla dene. bilgisayardaki kablosuz ağ bağdaştırıcı eskiyse o kadar yüksek hıza çıkamıyor olabilir.

speedtest 20mbit civarı gösteriyor. torrent ayarlarında sınır yok ve özellikle en yüksek seed'liyi deniyorum ki kaynağı bol olsun.

bir de kabloyla deneyeyim. mesafe arttıkça hız düşmesini bekliyorum ama 4-5 metre de 50 mbit'ten 20 mbit'e düşmesi normal mi onu bilemedim.

modem de huawei 255s.

kablosuz olarak modemin dibinde de 20 mbit verdi, taa içeri odaya gittim 10 mbit verdi. çekim gücü de neredeyse hiç düşmedi. ethernet kablosu bulamadım evde, kablolu deneyemedim.

Hızınızı 50 vermişlerdir ama bulunduğun yer en yüksek 20-25 veriyordur. O zaman ne gerek var 50'ye diye düşünebilirsiniz. Kablosuz ile 2-3 ancak yükselir gibi düşünüyorum. Sizin genel bir hız probleminiz var bence.

peki bonus soru.

modem iki tane yayın yapıyor. biri 2.4ghz, biri 5ghz. bağlayan dedi ki daha hızlı olması için 5ghz olandan bağlan ama kapsama alanı daha azdır.

lakin bilgisayarım 5ghz olanı görmüyor. kablosuz listesinde yok. acep ne yapmak icap eder? bağdaştırıcı mı eski, sürücü mü günellenecek nedir? zira 2010 model bilgisayar.

öff 802.11 b/g/n wifi kartı 5GHz AC sinyali göremez imiş. bağdaştırıcımız eski kaldı. superonline'da bi yanlışlık yok sanırım.

5ghz destekli wireless alman lazım.
www.tp-link.com.tr şunun gibi birşey.
belki 5ghzlik bağdaştırıcı da bulursun.

peki şunu söyleyin. 50 mbit'in 50'sini de tam kullanamamamın nedeni bu 5ghz yayını alamamam mıdır? yani 5ghz'den bağlansam 50 olacak mıydı? bundan ancak bu kadar mı (20 mbit) olur?

yani evet derseniz hızlandırmakla uğraşmayacağım. zira yeni bağdaştırıcı vs. alamam şu sıra.

kb.netgear.com
buraya göre fark edermiş ama 20yi 50 yaparmı bilmiyorum.
önce kablo bulup dene. yine 50 alamazsan superonlineda sıkıntı var. 50 alırsan bağdaştırıcı almayı düşünebilirsin.

modem wireless'da öyle çok ciddi bir data kaybolmaz, speedtest'de aldığın hızı 8'e böl, bu alabileceğin max. ki seninki normal gözüküyor, eğer daha ciddi bir deney yapmak istiyorsan bilgisayarı güvenli modda başlatıp kablo ile hız testi yap, onda da %20'den fazla artış olacağını sanmıyorum.

kısaca internet sağlayacın 50 vermiyor sana, zaten biz 50'ye kadar demiştik ama, derler, ara durumu anlat bazen çözebiliyorlar sorunu.

50'ye kadar demedi, 50 dedi. özellikle sordum, "kadar" mı diye, hayır dedi ttnet öyle der, az verir, bizimki 50 dedi.

ttnet'e göre hızım 3 katına çıktı, fiyatı da yarısına düştü, bu haliyle de memnunum, ama 50 verebiliyorlarsa ve ben de alabiliyorsam niye almayayım değil mi?

kablo buldum (modemin kutusunda varmış adfjkl), kabloyla bağladım, çat diye 50mbit verdi hız testi. hatta küsuratı da var. demek ki aldığım internette sıkıntı yok. kablosuz bağdaştırıcım ile ilgili demek ki.

kendin de kabloyu bağlayınca sorunu bulmuşsun zaten. laptobundaki wi fi adaptörü muhtemelen 802.11 n desteklemiyor o yüzden düşük hızlar alıyorsun. eğer adaptör alacaksan 5 ghz olanlardan al. yeni bi telefonun varsa muhtenelen 802.11 ac destekliyordur, onunla şimdiden 5 ghz deki yayını görebilirsin. 802.11 nle de aslında modemin ve wifi adaptörün iyise son derece iyi hızlar alabiliyorsun. misal benim 2.4 ghz le 100 mbit görmüşlüğüm var, ya da bilgisayarımdaki bi dosyayı laptobuma 160 mbit (yaklaşık 20 megabyte/sn) ile kopyalamışlığım var.

peki şu anda ihtiyacım olmamakla birlikte, ben usb dongle almak yerine bu bilgisayarın dahili wireless kartını değiştirebilir miyim? az buçuk elimden gelir. youtube'dan baktım, çok dağıtmadan ulaşılabilir de bir noktada. oluyor mu öyle?

Bulabilirsen takılır gibi geliyor.

peynir koyun, yulaf kepeği koyun, chia koyun.

2-3 kilo kıyma al. Evde soğan, biber ve domatesle kavursun hanım. Ondan termos kap ile işyerine götür 1 porsiyon. Salatayla çok güzel gidiyor.

peynir +1
lor peyniri
evde tavuk izgara yapip goturebilirsiniz.
yogurt koyabilirsiniz
mozzarella + avokado kombo yapabilirsiniz.
kokar ama yumurta da olur

Ceviz badem ezip koyabilirsiniz. Gerekli yağları almış olursunuz.

Ayrıca peynir, tavuk

kinoa- yaklaşık 15 dkda yapabilirsiniz
lor peyniri- protein için de iyi
haşlanmış nohut, bulgur- önceden haşlayıp işe götürmesi kolay
ceviz, badem- her daim el altında bulunabilecek şeyler

tulum peyniri & ceviz.

meksika fasulyesi

kuru börülce, konserve olarak hazır haslanmısları var

Mas fasulyesi

500gr ve üzeri izne tabiymiş. O kadar ağır değil gibi.
web.shgm.gov.tr

kutusundan cikarip salt drone'u mu tartiyorlar emin olmak lazim, ugrasilmaz diye kutusuyla tartiyor olabilirler.

kopyalasın işte. ben de kopyalasın diyorum zaten. bu aynı disk içinde kopyalamıyor, taşıyor.

ama benim farklı klasörlerdeki evrakları masaüstünde toplayıp mail atmam icap ediyor. o klasörden bu klasörden masaüstüne toplayıp mail atıyorum, sonra da masaüstünden siliyorum. masaüstüne toplarken ctrl tuşuna basmayı unutmuşsam dosyalar gidiyor. o riski göze almamak için ben masaüstüne toplarken asıl yerlerinden de silinmesinler.

var mıdır bilmem ama mouse yerine elini klavyeden ctrl+c ctrl+v yapmaya alıştırarak da çözebilirsin bu aksilikleri.

ctrl'ye bas yazmıştım ama zaten soruda varmış o. ben çözüm olarak mouse yerine ctrl+c tuş kombinasyonu ile yapmaya çalışıyorum.

nette çözüm olarak bir de farenin sağ tuşuyla sürüklemeyi alışkanlık edinin demişler. o zaman karşımıza seçenek menüsü çıkyor.

ya bunların hepsi çözüm ama benim işimi zorlaştırıyor. sağ tuş yapıp menüden kopyala demek, ctrl+c yapmak da mümkün. ama ben mouse ile klasör penceresinden tutup masaüstüne bırakıyorum. seri oluyor böyle. neyi sürüdüğüm de gözüküyor.

registry'de bir şeyler yapınca oluyordu sanki ama hatırlayamadım. sürüklediğim şeyi taşımasın, kopyalasın. kopyamalası için ctrl tuşuna basmam gerekmesin. 9 tane dosyayı masaüstüne toplarken birinde ctrl yapmayı unutuyorum, işim bitince masaüstünden de siliyorum. o anda ctrl yapmayı unuttuğumu da fark etmezsem iki ay sonra o dosya tekrar lazım olduğunda yerinde bulamıyorum. niye bulamadığımı da hatırlamıyorum.

"taşıma" özelliği, kullanmak istediğim bir özellik değil. illa kullanacaksam onu kullanırken shift'e basılı tutarım, sağ tuşla sürükleyip menüden seçerim veya ctrl+x yaparım. ama default hali hiçbir şey yapmadan sürüklediğim şeyi kopyalaması olsun.

öneri yapan arkadaşlara teşekkürler ama farklı bir yöntem aramıyorum. sorduğum şeyi nasıl yapabileceğimi arıyorum.

sağ tuşla sürükle, bıraktığında çıkan menüden taşı ya da kopyala olarak seçebilirsin.

son cevabı şimdi okudum. araştırıyorum.

www.tenforums.com

ingilizcen yoksa özelden yardımcı olabilirim.

şöyle bir şey buldum ama denemedim, bir bakın isterseniz: winaero.com

winaero.com
şu sayfanın ortalarında böyle bir şeyden bahsediyor.
"If you prefer to change the desired action permanently without using any modifier keys, you need to apply a simple Registry tweak."

2010'sa en azından sata 2 dir. sata3 kullanamasan da gereksiz diye bir şey yok. insanlarda hala ssd deki algı yanlış. ssd sadece okuma yazma hızı normal hdd lere göre yüksek olduğu için avantajlı değil. asıl avantajı iops değerlerinin yüksek olması ve sata arayüzünde bunu sınırlayan bir şey yok. klasik hdd lerde iops değeri 500 ü hadi taş çatlasın 1000i bile görmezken ssd lerde bu 40 binlerde. iops kabaca diskin saniye başına verebildiği tepki süresi ve senin bilgisayarını ya da herhangi bir programın hızlıca açılmasını sağlayan ssd özelliği bu, ssd nin saniye 500 mb okuması ya da yazması değil.

piyasadan alabileceğin herhangi bi 480-500 gb ssd bilgisayarını şu an hayal edemeyeceğin kadar hızlandıracaktır. tutup da çok dandirik bişi alma ama.

5 senedir ssd kullanıyorum ben. ilk ssd ocz vertex 4 128 gb idi. annemlerin kullandığı laptopta hala cayır cayır çalışıyor. kendi masaüstü bilgisayarımda 2 tane samsung evo 850 250 gb var, raid 0 durumunda. iş yerinden verdikleri laptopta da samsung un çoook dandik bi ssd si var ve gördüğüm en dandik ssd olabilir ama yine de klasik hdd kat be kat daha iyi.

toparlarsam; mediamarkt ya da başka bi yerden alacağın herhangi 2 farklı ssd arasındaki farkı hissetmeyeceksin (normal hdd ye göre uçuş olacak tabii o başka) bilgisayarının da eski olduğunu düşünürsek sandisk pro 480 gb bence de uygun olur.

kontrollü okuma hızı diye de bir şey yok. başka bi terimi kendince öyle söylüyor sanırım. trim olayı olabilir. onu da ssd yi takmadan önce araştır bi. kullandığın windows a göre nasıl açacağını google da bulabilirsin.

dayanıklılık konusunda samsung lar çok iddialı ama kendi tecrübelerime göre 5 senedir ssd kullanıyorum hiçbirisi bozulmadı :)

bir de bonus soru sorayım. bilgisayardan çıkan harddiske ya kutu alıcam, ya dvd-rom yerine takıcam. dvd-rom yerine takmayı tercih ederim ama hala arasıra cd-dvd kullanmam gerekebiliyor. disket teknolojisini daha yeni terk etmiş müşterilerim var. dvd-rom'u harici bağlama imkanı var mı? eğer yoksa harici hdd kutusu alıp usb'den takacağım, o da depolama olsun.

evet var, bilgisayara usb üzerinden optik sürücü bağlayabilirsin; harici optik sürücü deniyor.
www.hepsiburada.com

samsung 750 evo 500gb ssd aldım. artık sıra takmaya geldi.

dikkat etmem gereken bir şey var mı? bios'tan bir şeyler yapmak gerekiyor mu?

harddiski taktıktan sonra orijinal windows 7 cd'sinden boot ettikten sonraki kurulum işlemi aynı mı? özellikle dikkat etmem gereken bir şey var mı?

bir de çıkanı cd yerine takmak yerine harddisk kutusu aldım, harici kullanacağım. cd sürücü lazım çünkü bana.

750 evo iyi seçim. Normal hdd kurulumu ve windows yükleme işlemi yapacaksın. Eski hdd'yi bence hiç takma. Çünkü ikisinin okuma/yazma hızı farklı. Karnına ağrı girer beklerken. Sadece yedek olsun diyorsan tamam.

Ayrıca SSD'lerin bir ömrü oluyor diye biliyorum.

Normalinde uzuyor burnu, ama değişiklik yapmış olabilirler. Üç cilt olarak yayınlanmış Karamazov Kardeşler bile Türkiye'de 500 sayfalık roman olarak 10 TL'ye satılıyor. Çok da şeyapmamak lazım.

Pinokyo, yanlış hatırlamıyorsam, yaşlı ve yalnız bir marangozun özel bir ağaçtan kukla yapmasıyla başlıyor, sonra bu kukla o yalnız adama yoldaş oluyor. Evde bir de peri var, Pinokyo'nun başına dert oluyor. Sobaya ayaklarını uzatıyor, ayakları yanıyor Pinokyo'nun, böyle bir sahne var. Okula gitmek istiyor, orada gerçek bir çocuk olmadığını söylüyorlar dalga geçiyorlar. Pinokyo evden kaçıyor, bin türlü dert... Of, ben de hatırlamıyormuşum.

Neyse. Çocuk klasiklerini İş Bankası, YKY gibi düzgün yayınevlerinden alın, adını daha önce duymadığınız yayınevlerinden uzak durun. Bu kitaplarda genellikle telif sorunu olmadığı için canı isteyen istediği gibi çevirip, kesip biçip yayımlayabiliyor. Mümkünse "tam metinden çeviri" gibi bir ibare arayın.

www.eganba.com hah bunu al çocuğa, Kırmızı Kedi de güzel çeviri yapar, iyidir.
(Ben de alayım bunu, 200 sayfalık Pinokyo çevirmiş adamlar)

yalan söyleyince burnun uzar hadisesini kaldırdılarsa iyi etmişler. çocuklara burnun uzar çükün düşer diye değil, yanlış bir şey olduğu için yalan söylenmemesi gerektiğini öğretmek gerek. bu benim düşüncem tabi pedogoglar ne der bilmem.

hayır özet çıkarılır, üç ciltlik roman 500 sayfaya indirilir, ne bileyim teliften yırtmak için çevirirken değişiklik yapılır, hatta farklı çevirilerinde bambaşka ifadelere rastlarsın falan anlarım. zaten her sayfada beş satır yazı, gerisi görselle dolu bir kitap, maksat çocuğun ilgisini çeksin. hani sobaya ayak uzatıp yanması gibi detayları geçersin de pinokyonun bütün numarası yalan söyleyince burnunun uzamasıyken bundan bahsedilmemesine hiçbir mantıklı gerekçe bulamıyorum. bir tek aklıma yatan, @cekilmis gayfe'nin dediği gibi, burnun uzar, çükün düşer diye değil, yanlış olduğu için yalan söylememesi gerektiğini telkin etmek için bilinçli olarak çıkarılmış olduğu.

@kibritsuyu, ben kitapların özetlerinin çıkarılmasına da karşıyım. Bu da normal bir olay değil. Kim kitabın hangi kısmını neye göre kesip atabiliyor? Bu yapılan yazara, esere saygısızlık olmuyor mu? Şu olay da en az klasiklerin özetlerinin çıkarılması kadar anlamsız bir olay.

aslinda o burun uzamasi olayi pinokyonun tum olayi degil. pinokyonun gepettoya gercek bir ogul olmasi icin iyi ve guzel bir insan olmayi ogrenmesi gerekiyor. mesela, babasi ceketini satiyor onu okutmak icin, pinokyo da okula gitmiyor, sonra anliyor yanlisini ya da mesela pinokyo birini kurtardiginda(kimdi hatirlamiyorum) o kisi de pinokyoyu kurtariyor ama kotuler kurtarilmiyor vs. burun olayi sadece bir parca.

of sen külkedisinin orijinalini bilsen :/ gore budur yani.

bordo pantolon bence güzel gidebilir.

kotun altına giyiyorlar ama ben pek yakıştıramıyorum. bence iade et.

bende çözemedim.
herhalde şort altına falan gider.
kotun falan altına gitmez bu çirkin şey.

Herseyle giyilir. Ancak ben boyle bir parca cok renkli ve dikkat cekici olursa diger parcalar en sade sekilde olsun diye dusunuyorum. O yuzden cok renklerle oynamaya, zit, uyumlu renkler dusunmeye gerek yok. Siyah kot, gri kot, normal kot :) hepsiyle olur bence. Ust tarafa da yine en az renkli ve sade tshirtler, guzel minik desenli ya da desensiz sade gomleklerle guzel olur bence.
Ama biraz hipster bir gorunum dusundum. Yalan yok.

siyah veya antrasit pantolla giyeceksin.

Ben de şortla bağdaştırdım. Tam yazları gezmelik duruyor.

beyaz, açık gri tonları pantolonlar ile olur. örneğin açık renk beyazımsı kotlar.

yahut siyah, antrasit, koyu gri gibi renkler. (antrasiti yukarıdaki arkadaştan gördüm ve arattım evet kast ettiğim renk)

normal kotla veya mavi, bordo, yeşil vb diğer renklerle pek olacak bir şey değil.

gri eşofmanla.

Her şeyle giyilir, gri renkle de iyi olabilir.

kot ya da beyaz pantolonla iyi gider

Konuşma ben konusuyorum daha bitirmedimin cevabı doğru.

nasıl elti ve bacanak yahu? tek kişi bu.

ben erkeğim, eşim kadın. eşimin bir erkek kardeşi var. bu erkek kardeş bir kadınla evlenecek.

bu kadın benim neyim olacak? eltim mi? bacanağım mı?

karımın kardeşi kız olsaydıi kocasına "bacanak" diyecektim. ama kardeş erkek. karısı neyim oluyor?

Erkeğin karısı kız kardeşinin yengesi. (Kız görümce oluyor)
Kızın kocası erkek kardeşin kayınbiraderi. (Erkek kısaca kayınço oluyor)

Abimin karısı benim yengem oluyor. Ben yengemin görümcesi oluyorum.
Benim kocam abimin kayınbiraderi oluyor. Abimle kocam kayınbirader oluyor. (Kayınpeder, Kayınanadan yola çıkarak)

teoridefeminist pratiktegeysa +1

kızın kocası erkek kardeşin kayınçosu değil eniştesi olur bu bir.

kayınço karının erkek kardeşine denir bu iki (yukarıdaki eniştenin tersi işte).

soru: kayınçonun karısı ne oluyor yahu? kardeşler hemcins olunca elti ve bacanak demişler. kardeşler karşı cins olunca bir şey dememişler mi?

Yenge.

Ayrıca bu koca ve erkek kardeşin aile bağına kayınbiraderlik denir.

Enişte ve yenge deniyor genelde.

Adı yok bunların galiba düşündüm bulamadım, kıza kayınçonun eşi deriz. Kız da eşinin eniştesini kendi eniştesi sayar enişte der.

erkek kardeş hasan, kız kardeş ayşe olsun. hasan'ın karısı fatma, ayşe'nin kocası da hüseyin olsun.

şimdi fatma ayşe'nin yengesi; ayşe ise fatma'nın görümcesi oluyor (bahçelerde börülce, oynar gelin görümce türküsü aklımıza geliyor)
hüseyin, hasan'ın eniştesi; hasan ise hüseyin'in kayınbiraderi (kayınçosu) oluyor. burada da aklımıza enişte-kayınço (enka) firması geliyor..

soruyu sadece iki kişi tam olarak anladı galiba, chipie ve cabiday. diğerleri hala kayınçoyu görümceyi anlatıyor.

cevabımı aldım. o bana enişte der, ben ona yenge derim, başka adı yok. ecnebi kadın olana da ,erkek olana da, biri kadın biri erkek olana da brother in law demiş kurtulmuş, bizde adı yok.

cevabımı aldım almasına da, soruyu okumayan ya da anlamayanlar bana dert oldu. şu üstte isim vererek anlatan arkadaşın örneğinden gidersek, fatma ile hüseyin birbirinin nesi onu soruyorum. enişteyi, kayınçoyu, görümceyi değil.

Ben de sordum bunları baya önce. Yok cevap. Başka rütbeyi kaydırıyorlar.

www.eksiduyuru.com

adı yok +1

benim kocam ile kardeşimin karısının birbirleri için kullandıkları bir akrabalık terimi yok.

olmadığı için seviniyorum. (yeni evlendim.)

Arada yaş farkı varsa yenge enişte falan diyorlar. Ama bunlar hitap adları tabi. Eltiye elti diye seslenmezsin mesela. Eltilik, bacanaklık aradaki akrabalık durumu. Yengelik, eniştelik diye bir durum olmadığı için kısacası bu durumun bir adı yok diyebiliriz. Görümcemin kocası, kayınbiraderin eşi falan dersin en kötü.

(bkz: overbooking )

Uçaklar fazladan bilet satıyorlar. Havayolu firmalarının belirli hesaplamaları var ve belirli bir yüzde ile fazla bilet satışı yapılıyor daha fazla kar elde etmek adına. Gelmeyen yolcu oranı ve dışarıda kalan yolcu oranını düşündüğünde, havayolları çok çok büyük olasılıkla bu işten daha karlı çıkıyor. Bu durumda kimin uçağa geleceği kimin geleceği bilinmiyor. Haliyle bir koltuk ayarı yapılmıyor. Otobüste fazladan satış özellikle olmasın isteniyor, otobüse gelen yolcu oranı %100'e çok yakın ve fazladan yolcunun yaratacağı karışıklık çok fazla yerler de belli olduğundan. Uçağa bir yolcu gelmezlerse birtakım ücretler ödeyip en yakın diğer uçuşu ayarlarlar. Otobüste yerler belli olduğu için onu yapamıyorlar.

Havayolu şirketi "30 bilet sattım, bu 30 kişiden 10 kişi gelmezse 10 koltuk boş kalır, o yüzden fazladan 10 bilet daha satayım daha çok para kazanayım, ha olur da hepsi gelirse (40 kişi) ben o 40 kişiden 10 tanesini çeşitli vaatlerle kandırır diğer uçuşla gönderirim" denilerek yapılıyor. Yani sen bilet alırken aslında tüm koltukları satılmış ağzına kadar dolu uçağın biletini alıyor da olabilirsin bu yolla ama bilmiyorsun, havayolu şirketi daha fazla para kazanmak için risk alıyor bu şekilde. Böyle yapmazsa ve o 30 kişiden 10 kişi gelmezse, 10 koltuk boş gider. Boş gideceğine o koltukları iki defa satıyor. Şimdi diyeceksin ki, bileti satın alan ilk 30 kişi geldi, ek olarak fazladan satılan 10 biletin sahibi de geldi o zaman ne olacak? Şöyle oluyor: Gönüllü olarak 10 kişiyi bir sonraki uçuşta gitmeye ikna etmeye çalışıyor, sen dedin ki benim sikimde değil ben her türlü giderim, o zaman çeşitli kriterlere göre havayolu şirketi sonraki uçuşta gidecek yolcuyu belirliyor. Belirlediği yolcunun "Bana ne amk ben bu uçuşla gidecem" deme hakkı yok. Zira bileti satın alırken bu olayı da kabul etmiş oluyor havayolu şirketinin belli bir kotada fazladan bilet satma hakkı var çünkü. Yani bir şekilde yasal bir olay. Şirketler için şahane, tüketici için riskli bir olay. Aynı olay otobüste neden olmuyor dersen, uçak yeri geliyor 5.000 liraya bilet satıyor, böyle fazladan 10 bilet satsa 50.000 lira yapıyor. Bunu onlarca uçuş için yaptığını ve elde ettiği karı düşün, bir de aynı şeyi otobüsler için düşün. Attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmez. Otobüsle Yozgat'a gidecek adamla bunun tartışmazsını yapamazsın.

bi arkadaşın arkadaşı ekolü olacak ama çok uçan birinden şöyle bişey duymuştum:
bunlar 4 arkadaş roma'ya gidecekler. bi arkadaşları son dk yetişiyo. uçakta yer kalmamış. firma da bu son anda yetişen arkadaşa ertesi günki uçağa binmesi durumunda 500 € vereceğini taahhüt ediyo. e tabii bu arkadaş da atlıyor.

angelus +10

'Otobüsle Yozgat'a gidecek adamla bunun tartışmazsını yapamazsın.'

Harikaymış :D

Sehir efsanesi olacak kadar az da yasanmiyor bu ha, bizzat 2 kere sahit oldum. Bi arkadasim 4-5 sene once amerikadan gelirken 300 dolar aldiydi, guzel de bi otele yerlestirmislerdi 1 gece

risk almadan kazanc saglamak zor ve havayolu tasimaciligi yuzdesel karin en az oldugu sektorlerden biri. o yüzden sirketler risk aliyor, ucuramazsa da bunu telafi etmeye calisiyor. para odemek, gerekirse konaklatmak vb bu sebeple.

ayrica yine havayolu sirketi bir ucusa 300 bilet satti diyelim. ama ucusa 2 saat kalaya kadar 200 kisi checkin yapti. nroamlde beklenenden daha az bi miktar oldugu icin mesela büyük ucak yerine kücük ucak verecek. ya da bu 300den 290 kisi online check in yapti. bu ucagin dolu olacagi garanti gibi bisey artik. o yüzden büyük ucagi hazirliyolar filan ama otobüs +/- 4 koltuk filan oynuyodur en fazla. 4 kisiyle 100 kisilik ucak kapasitesi farki baya cok. tabi yakit, mürettebat vb olarak da cok farkediyor.

onun disinda yolcu icin de iyi, verecek bagaji yoksa sira beklemesini onluyor. verecek bagaji varsa da online checkin yapmis kisilere ozel siradan verebiliyor. istedigi koltugu (ucretli ya da ucretsiz koltuk secimi, farketmez, illa bi koltuk isterse onu satin alabilir sonucta) secebiliyor vb.

bu arada overbooking gerçek ve çokca karşılaşılan bir durum olmaya başladı artık.
bayramın ikinci günü sabiha gökçende pgsnin düseldorf uçuşunda bir yolcuyu ertesi gün gitmesi için kandırmaya çalışıyorlardı. eleman da yabancıydı sanırım kabul edecekti, sakindi.
yan kontuardaydım çok net duydum. otel/kalacak yer teklif ettiler.

onlarin yaninda kendin acmayi teklif ettin mi?

onların yanında ödemeyi yaptıktan sonra açıp baksanız? ben telefonu laptopu hep öyle yaptım şimdiye kadar.

kurulum neymiş ya iki yere tik atıyorsun bi email adresi giriyorsun bişey yok. Vatanbilgisayar mesela laptop aldığında bedava orada açıp kuruyor istersen. Bunlar onun da çakallığını bulmuş 20şer lira alıyorlar demek ki.

hocam dikkatimi çekti galaxy tab a, illa bunu alman şart mı, ben geçen sene ağustos ayında aldım, bir iki saat içinde alıp gemiye geri dönmem gerekiyordu ,çorluda vatan buldum orada da istediğim tablet teşhir ürünü olduğu için, o fiyata bi bu var diye, bunu aldım,1000 tl falan verdiydim gerçi, iki ay kullanıp anneme verdim, kendime başka aldıydım, ekran falan bildiğin pixeller sayılıyor, zaten bu aletin olayı yurtdışında ucuza smsıng alsınlar diye yaratılmış bi alet, fiyatı ne kadar şu an?

yani üstünden bir sene geçmiş türkiye pazarına gireli, kaldı ki girdiğinde bile iyi bi alet değildi, şimdi bula bula bi bunu buldun diye merak ettim yani.

mediamarkt tan almak zorunda olmadığın gerçeğini de düşünebilirsin.

yanlarında açıp kontrol etmeyi teklif ettim ama bunu ancak 20 liralık kurulum ücretini aldıkları zaman yapacaklarını ima ettiler. yani o işlemi yapmak eşittir kurulum hizmeti almak.

samsung dışında elle tutulur bi de apple (ipad) var zaten.. casper, hometech falan almak istemedim. bu da samsung'un en üst modelinin bir altı. fiyatı 1000 lira, üst modeli ise 1500 lira civarı. kullanacak olan 65 yaşındaki teyzem. feysbuk'a girecek, oyun falan oynayacak. o yüzden daha düşüğü bile olur aslında. bunu seçmemin nedeni ekranının büyük olması. ayrıca da eşime işyerinden vermişlerdi, kullandım, gayet güzel. kalemi falan da var icabında ekrana not almak, seçmek için falan.

ben iki ay önce istanbulda ilk girdiğim eczanede yaptırmıştım. kulak burun boğaz hastanelerine veya büyük hastane yakınındaki eczanelere uğramanızı tavsiye ederim. çok çıkmaza girerseniz ben burada hazırlattığım eczaneye uğrayıp şansınızı deneyebilirim. aynı tür olmayabileceğinden belki de bulunamaz ama denemekte fayda olabilir.

öveçler uzak olmazsa öveçler 2.cadde üzerinde öveçler eczanesi var, orada yaptırabilirsiniz.

bana da lazım olmuştu, eczane eczane gezdim. Ulus'ta Numune Hastanesinin karşısındaki sırada Doğa Eczanesi var. O yapmıştı.

acik havada havalandirin bir kac gun.

yıkadıktan sonra balkonda güneşte ve rüzgarda kuruyor zaten. çözüm olmadı.

başka?

yumuşatıcı kullanıyor musunuz? parfümlü yumuşatıcılar var, derdinize derman olabilir. yalnız o nasıl bir ter kokusuymuş, tişörte nüfuz ediyor ben anlayamadım gerçekten. acaba sentetik kumaş yerine keten, pamuklu gibi doğal kumaşları mı seçseniz?

Yıkama esnasında sıkıntı var bence. Çamaşır çok yada deterjan az gibi

yumuşatıcı kullanmıyorum. son durulama suyunda kalıp durulanmadığı için beni rahatsız ediyor. deterjan yeterince parfümlü zaten. hem parfümle baskılamak da istemiyorum.

kumaş %100 pamuk zaten. sabah giydiğim tişörtü akşam çıkarıp kirliye atıyorum, birkaç gün giymiyorum. nasıl bir ter kokusu ben de bilmiyorum.

çok deterjan koydum, son durulama suyu bile hala köpürüyordu, yine olmadı. çamaşırı az koydum, rahat rahat yıkansın diye, yok yine olmadı.

aynı tişörtler yazlıktaki başka makinede de yıkandı, sonuç aynı.

böyle zottiri otuyla hombiri kökünü karıştırıp ez, onunla yıka falan gibi bir çözüm arıyorum. zira yapılabilecek her şeyi denedim. tişörtleri günlük giymeyip pijama yapayım dedim, bu sefer de gece rahatsız ediyor. cidden terleyen bir insanım. hormonal bir bozukluğum yok.

Deterjan değiştir, olmadı makine değiştir. Kardeşimde de vardı o sıkıntı, ev değiştirdi düzeldi. Makine mi deterjan mı bilmiyorum o yüzden.

Deterjan al daha pahalı bişey, yumuşatıcı al, bi de kireç çözücü toz al. Bak bakalım işe yarayacak mi.

bir tişörtümü spordan çıkınca terli olarak çantada unutmuştum, leş gibi kokmuş tabi, yıkadık yıkadık çıkmadı. anneme sordum, sirkeli suda beklettik bir süre -sanırım bi 14-15 saat falan- ondan sonra yıkayınca çıktı kokusu. deneyeceksen eğer tam detayları bi tekrar anneme sorarım :) ama işe yarıyor yani.

Kaliteli bir deterjanla doğru yıkanmış bir tişört ıslak bırakılmaz ve hemen asılıp kurutulursa kötü kokmaz. Bu benzin mi yahu. Bence de yıkamada sıkıntı vardır.

aşırı terleme için botox'un çözüm olarak kullanıldığın hatırlatayım. aşırı terleme için yaptırmış ve kurtulmuş insanlar tanıyorum.

bir de ter kokusu yenen yiyeceklere göre de şekil alıyor, malum. bir süre soğan, sarmısak, ve diğer bilimum kokan yiyeceklerden uzak dur bakalım. hatta düzenli olarak tarçın ye, bala karıştırıp yiyebilirsin.

böylece yediğin yiyeceklerin ne kadar etkili olduğunu gözlemlemiş olursun.

Burda öneriler var bakıver. (git: )www.wikihow.com

kuru temizleme?

asiri terleme icin botox +1 mutlaka deneyin
ayrica tisortleriniz uygunsa koltuk alti pedi takabilirsiniz, bir nebze alir teri.

bundan sonraki tişörtlerin ter kokmasını önlemek için kristal deodorant kullanabilirsin.

camasir icin yumusatici gozune beyaz sirke koyuyor cogu insan.

koltuk alti icin de joli fresh var rollon yerine. harika bir sey.

sorun tişörtte değil deo yerine stick kullanın ve bolcana sürün. kokunun sebebi o.

Stick kullan deodorant değil. Rexona stick var migroslarda 7-8 lira cok başarılı. Bi de omo parfumlu deterjan kullan yumusaticidan ziyade.

Çamaşırları kirli kirli uzun süre bekletme.
Sirkeli suya bastır.
Tersten yıka.
Deotak kullan.

benim dekısa süreli programda yıkadığımda polyester içerikli tişörtlerimde oluyor. 40 dereceli ve 1 saatten fazla süreli programlarda koku kalmıyor.

bir de en cok kokan tshirtlerin malzeme iceriklerini bir not al, belki ortak ozellik kesfedersin.

tersten yıkama +1.

ek olarak bence de makinede bir sıkıntı var. bir de makinelerin suda bekletme durulama gibi gibi bir süre suyun içinde beklettikleri programlar var. onları da deneyebilirsiniz eğer varsa. ama ne olursa olsun, eğer materyal kaynaklı değilse makine kaynaklıdır.