birebir aynını bilmem ama GNC yada bu tarz destek ürünleri satan yerlerde rahatlıkla bulabilirsin.

birebir aynısı lazım diğerler örnekleri bunun gibi rahat kullanımlık değil.

daha basit modelini annem kullanıyor. s22.postimg.org
ilaçlarımı alıp almadığımı hatırlamıyorum deyince eczaneden vermişler.

bu almak istediğim ürün her haftayı da sabah öğle akşam gece diye 4'e bölüyor ve çok ufak olduğundan dolayı sıkıntı yaratmayacak bir ürün. sanırım sipariş vereceğim gibi...

Eczanelerde günlük versiyonu var. Tek kötü yani, hapi cikartip icine atacaksin, o zamanda bekledigi icin bazi ilaclarin yanetkileri olabilir, cogu ilacin havayla temas etmemesi lazimmis uzun süre, aksi durumda da ufak ufak film tabletlere bölüyorsun oyle minnacik olunca cikartmak zor oluyormus. Ailede ilac kullanimi bol.

tatminkar bir cevap olur mu bilmiyorum ama bazı ülkeler her standardı kabul etmiyor veya bazı ülkelere göre aynı modelin farklı sürümünü o ülke için özel üretiyor.

örneğin lg g3 beat'in ingiltere sürümünde nfc + radyo + 4g özelliği mevcutken ve telefonun model numarası d722 iken türkiye sürümünde bu özelliklerin hiçbiri mevcut değil ve model numarası d723.

mesela model numarasını tam hatırlamıyorum ama s4'ün iki farrklı modeli var; bunlardan birinde toza ve suya karşı koruma varken, diğerinde yoktu. ama ülkemizde neredeyse çoğu "s4" diye standart şekilde isimlendiriliyordu.


kısacası bence en başta ingilizce olarak modelleri kıyaslamak gerekiyor aynı model telefon için.

amerika, avrupa, chin ve koreler haric uzakdogu, genel olarak dünyanin kalani türkiyeden daha gelismis iletisim teknolojileri/teknoloji kullaniyorlar. buna göre de bazi modeller 4g iceriyorken, icermeyenleri türkiyede hatta avrupada satiliyordu, cünkü bizde altyapi yoktu, satilmasi mantiksizdi vs vs vs.

genelde artik islemciler degisiyor, s4 9500 ve 9505 en basit örnek.

satis danismanlari bilmiyor. laptop aliyorum, belli bir seride, kronik sorun var, üretici avrupada toplamis, degisime cagriyor satilanlari, ben burda alirken bakmak istiyorum kutusuna diyorum, kodu karsilastiracagim, adam anlamiyor, bana etiketi getiriyor, kutuyu gösteremem alip bakarsiniz diyor. acmayacagim yemeyecegim, kac gb rame sahip oldugunu, dvdrw mi yoksa sli mi var onu bile bilmiyorsunuz, kutuyu gösterin bana ben bari kodundan bakip bulayim, yoook, yassakmis. sizin kafaniza.

harddisk alacagim, harici, adam usb 3.0 o kadar fark yaratmiyor, bak bu daha iyi diyip 5400lük eski bir model gösteriyor.

nanosim mi yoksa microsim mi kullaniliyor telefonda, soruyorum, cevaplamiyor, var mi igne falan ince bir sey diyip, gidip ben bakiyorum telefona.

bu yüzden soruyorum, benim bildigim seyleri soruyorum önce, mal müsteri gibi, hepsine dogru cevap veremezse bilmedigim sorulari sormuyorum.

üzgünüm vakitlerini caliyorum ama bana sd kart diye adaptör satmaya calisan adam vardi.

adaptör diyor diyorum, iste hepsine kullanirsin diyor, abi diyorum bak marka hama, icinde sd yok, micro sd yok, bir sey yok, sadece adaptör, benden iyi mi bileceksin sattigim ürünü diyor.

sen sen ol, arastir git bul bak. saticidan bilgi almak genelde mutlu sonla bitmiyor.

icimi döktükten sonra senin derdine ithafen yaziyorum:

SM-N910F (Europe),
SM-N910K/SM-N910L/SM-N910S (Korea),
SM-N910C (Asia, Europe, South America),
SM-N910FD (United Arab Emirates),
SM-N910FQ (Turkey), (üretici bile fuck them diyor)
SM-N910H (Asia-Pacific),
SM-N910G (Singapore, India, Australia),
SM-N910U (Hong Kong, Taiwan, Australia, New Zealand, Chile),
SM-N910W8 (North America).


temel farkliliklar, islemci, kimisinde Qualcomm APQ8084 Snapdragon 805 var, kimisinde Samsung Exynos 7 Octa 5433. islemciler degisince isinma, güc tüketimi, neler yapilabildigi degisiyor. batarya ömrü degisiyor. sonra kimisi androidin son versiyonu ile degil, 4.4 ile cikmis, digerleri 4.4.4 ile cikmis, o ülkeye ne zaman update cikacagi vs degisken oldugundan. genelde bir baska büyük fark, ag uyumluluklari. her ülke her bandi satmiyor ya da her banttan iletisime gecemiyorsun. altyapi yok. macaudan arkadasim geldi, 4g kullaniyordu, burda ariyoruz konusamiyoruz kendisiyle. niye, bizde iletisime gececek hat bile yoktu o dönem. oldu baya, ilk gecenlerdendiler. bir de amerikan versiyonlarinda da kodlar degisiyor, nedeni ise her carrierin, (turkcell vodafone vs gibi atnt, verizon vs var) kendi modelini cikartmasi, gene kendine özel optimize edebiliyor, kendi satiyor gene anlasmali olarak genelde.

o kodlar da söyle mesela;
SM-N910M (Vodafone),
SM-N910V (Verizon),
SM-N910A (AT&T),
SM-N910T (T-Mobile),
SM-N910P (Sprint),
SM-N910R4 (US Cellular).

bunlar genelde simlocklu oluyor, benden baskasiyla kullanma gibisinden.

bir de son olarak
SM-N9100

modeli var, iki sim kart takilabiliyor.

bu olay artik her telefonda var, her modelde var. kodlari gsmarenadan bakabilirsin, ben hep oraya bakarim böyle seylerde.

bu defalik baska bir site önerecegim,

tr.phonegg.com

yukarda modellerin üzerine ger, bak bakalim, modele göre neler degisiyormus kendin gör.

tekrardan vurguluyorum, satis danismanlarina göre her telefon ayni, model numarasi note 4 iste, son cikan'dan ibaret. baska bir bilgileri genelde yok, olmasini bekliyor insan ama hüsran.

edit:bir de @mebi trollemek istemem, dedigi aslinda dogru ama hatirladigi s4 modelleri yanlis. s4 active ve s4 ayri modellerdi, ayni modelin farkli kodlu alt modelleri degildi. ama diger dediklerinde hakli, yigidi öldür hakkini yeme.

edit2:snapdragon islemci degil chipset aslinda ama genede dediklerim yanlis degil o cümlede.

edit3:yazmadan edemedim, bazen bir yerde ucuza aldim falan diyor ya insanlar, genelde daha az özellikli, ya da daha az banddan görüsebilen versiyonunu almis olabiliyorlar. ayni telefon degiller aslinda ama gündelik kullanimda cogu zaman farkina bile varmiyorlar. bir de her zaman yurtdisindan gelen telefon daha iyi calisacak demek olmuyor, bu nedenlerden dolayi. hehe.

ufak plastik borucuklar, ismini ariyorum bulunca editlerim, renklerine göre diziyorsun, kumas serip islatip ütüyle geciyorsun, bir taraflari eriiyp birbirlerine yapistiklarindan öyle kalmaya devam ediyorlar.

edit:anahtar kelimeyi veriyorum:

lmgtfy.com

hama boncuğu

hayır.

Bakmıyorum.

Olur da unsubscribe edilemeyen listlere düştüysem reklamı yapılan yeri arayıp küfrediyorum.

mail-ara-unsubscribe-cikan maillerde unsubscribe yapilir kalanlar icin ayarlar-filtre-filtre olustur-anahtar kelime-olustur.

profit.

edit:bakmiyorum. gelmiyor da artik, direkt cöpe düsüyor zaten.

Hayır. Unsubscribe yapmayacak derecede bakmıyorum, öyle.

ben reklam görmek istesem o mail zaten spama düşmez. zaman kaybı.

geçen bi baktım 4bin küsür. süpürdüm çoğunu. umarım tekrar gelmezler.

sadece siliyorum.

hayır hatta bir hafta kadar önce hepsinin aboneliğinden çıkmaya başladım 2 gündür falan hiç gelmedi daha.

Giyim için morhipo ve trendyolunkini takip ediyorum, teknoloji için de teknosadan gelenler var bazen bakıyorum.
Tüm bu tür outlook altın oluşturduğum ayrı bir mail'e ve kutuya geldiği için sorun olmuyor toplu işlem yaparken de.

hayır hatta kimlik avı dolandırıcılığı diye işaretliyorum.

(bkz: kantaron yağı) mucize resmen, her evde bulunmalı

cinko icerikli krem sera da öneririm.

Bepanthen plus

Medikasol derler ama emin olamadim.

Ya da antibiotikli kremlerden bulabilirseniz o da ise yarar

(bkz: madecassol)

annenin elindeki yaranın geç iyileşmesi sadece sudan olmayabilir. şekeri var mı ? yoksa bi baktırın

domuz yağı, bulabilirsen. mucizenin diğer adı oluyor kendisi.

yenisini alman gerekiyor.

hepsinin ömrü var, 2000 defa kivrilirsa kopuyor vs diye kontrol ediliyor, belli bir standartin üzerinde olmasi gerekiyor. bunun üzerine 10 yilda cikmaniz ya da 1 senede cikmaniz sizi baglayan bir sey. yenisini edinin.

bantlama, sarma, sugru vs gibi cözüm önerileri, yarin yanan kablo (yasandi, nokia sarj kablosu, micro usb) görmek istemiyorsaniz gereksiz diyecegim önerilerden.

Dış kaplamasında hasar varsa yenisini satın almanız lazım. Yok dış taraf hasarsız iç tellerde hasar varsa garantiden ücretsiz değişiyor. (garanti bitmediyse tabi)

Telefonu ilk aldığım zaman şarj kablosunun iki tarafına tükenmez kalem yayı geçirip öyle kullandım aşınma yok denecek kadar az

cebe koyarken adapterden çıkarıp koymalı.

bunun yerine direk telefonunu söylesen daha iyi olurdu.

zaten 4.5 g diye yazmıyor cep telefonlarında filan. yararlanırsın yani.

4.5g dedikleri aslında 4g. yararlanabilirsin..

2 yıl daha bekleyip 5 kullanırsın sende, takma kafaya.

wtf is 4.5g?

satilan bantlarin ilerleyen teknolojilere yönelik satiminin yapilmis olmasindan dolayi reklam taktigi degil mi o? 5g normu henüz yok, cihazlarin böyle bir ibare tasimamasi da normal.

kaç yaşındasın?

28

Hangi ildesiniz?

istanbul

hocam araba kullanmayı biliyor musunuz? eğer biliyorsanız ondan çok daha kolay.Denge işini çözerseniz kolaylıkla olur.Ama üstüne gidin duserim falan diye cekinmeyin.

abi baya basit bir olay aslında. Biri sana öğretemez pek kendin öğrenmen lazım. Bu alışma tekerlekleri var normal bisikletin arkasına takıyorsun devrilmeni engelliyor. Onlardan tak, bir kaç saatte öğrenirsin benim tahminim. Taş çatlasa 1 hafta günde bir kaç saat çalışmayla.

cok özür dilerim, ama arabayla baglantiyi cözemedim ben.

söyle oluyor, 2 yan tekerlek aliyorsun, arka tekerin sagina ve soluna, bunlarla bir süre sürüyorsun, saga sola gidebiliyorum, hizli gidince destek tekerlere gerek kalmiyor diyorsun, onlardan birini cikartiyorsun. böyle kullanirken mesela dengeni yitirmeye mi basladin, tekerin oldugu tarafa yatip kurtariyorsun kendini, bir noktadan sonra bu tek kalan yardimci tekeri de cikariyorsun, sürmeye basliyorsun. tekerler olmadan da farki kalmamis oluyor senin icin bu sürecte.

bu ufak cocuklara ögretilen sekli.

ben ve bircok tanidigim su sekilde ögrendi. ufakken sana büyüyünce de biner seklinde "essek" kadar bisiklet aliyorlar ve destek tekerleri yok, 2 teker, gayet normal bisiklet iste. bir süre binemem düserim bacaklarim degmiyor düsersem kendimi kontrol edemem diyorsun. sonra biri sana yardimci olacagim diyor, binmene yardimci olacagim diyor, sen biner binmez birakiyor, sen de biraksa da gidiyorum hehe diyor, 5 adim ötede düsüyorsun. ama 2. denemende düsmüyorsun, böylece ögrenmis oluyorsun. 1 saatte yasaniyor tüm bu sürec.

anahtar su: destege falan gerek yok, kazik kadar adamsin, düsmekten korkmayacaksin. korkarsan gidonu titretirsen agirligini dengeni bozarsan, korkup cok yavaslarsan düsersin. basican pedala gidicen dümdüz. korkacak kacacak yardim gerektirecek bir sey yok. micirda, kumda karda camurda degil, asfalt zeminde ilk denemeleri yapin. mümkünse hafif bisiklet vs olsun, bagciklari zincire falan takilmayacak kadar sikica sarin, oldu bitti. yok püf noktasi falan baska ögrenmenin.

öeh be arabayla ne alakası var. yahu 28 yaşında zaten bisiklete binmeyi biliyorsundur iç güdüsel olarak. al kendine bir bisiklet gez dolan. o yukardaki paragraf ne ya milletin hiç mi işi gücü yok bisiklet sürmeyi büyütüyorlar.

bisiklet sürmeyi öğrettiğim insanlar 25-35 yaşları arasındaydı ve 15. dakikanın sonunda kendi başlarına pedal çevirebilecek duruma geldiler. yan tekerleğe hiç bulaşmayın zaten sizin ağırlığınız için tasarlandığını ve pratik olduğunu düşünmüyorum. ankara'da olsaydınız sizinle de çalışırdık.

deneme yanılmayla takip ettiğim yöntem:
#bisiklet üzerinde olmayı hayal etmek
#yardım ile bisiklet üzerinde denge bulmak
#bisikletin hareket etmesi için tasarlanan bir araç olduğunu unutmamak
#yardım ile pedala devamlı basmak

tek başına hareket ettikten sonra da dur-kalk, dönüş, vites.
kask, dizlik ve dirseklik edinmenizi tavsiye ediyorum.

edit: bi de eldiven, hem motive edici hem de düşerken yere ilk elleriniz temas ediyor.

düşersen birşey olmaz denmiş ama
büyük insan ile küçük çocuğun düşmesi bir değil (kilo, yükseklik, hamlık)
ciddi yaralanabilirsin. dikkatli olmak lazım.

cinsiyetiniz kadınsa facebook'ta "bisikletli kadın insiyatifi" diye bir grup var. orada bolca etkinlikler, eğitimler oluyor. tavsiye ederim.

usb 3.0 yerine bagliyor olmayasin?

@wiliiili tamam sorunu çözdüm doğruymuş. pc ye bağlıyken ipoda dokunamıyoruz. Bende kamillik .:d

ben agzının ortasına carpardım bir tane gülerken. ertelenmez. cok samimi vs biriyse ensesine şakayla karışık gibi gülerek vururdum ama boynunu kıracak gibi vururdum anlardı..

yanlisikla boyundan opmek nedir amk? haydar dumen sorusu gibi.

(bkz: sikerler oğlum hepimizi sikerler)

Yanlışlıkla olmuşsa açıkçası pek sinir falan olmam. Üstüne gevrek gevrek gülmesini kafama takarım.

abicim şapır şupur defalarca öpmemiş. büyütmeyin. kıskançlığın cılkını çıkarmayın.

kafayi gommek vacip olur o kisiye.

haklısın ve anlayışsızlıkla alakası yok. kız arkadaşından da saklama bunu. böyle yaparsan daha çok üste çıkar. o eleman hakkaten kazara öpmüşse yapacak bişey yok boşver gitsin.

(bkz: amlarına koyayım onların çok ayıp ediyorlar)
amlarına koy.

@içimdeki piç bu zerzevat herif ortama sonradan geldi ve sırayla herkesi öperken bizim hatun da koltuğun en ucundaydı, sıra ona geldiğinde -bak hala düşününce sinirleniyorum- bizim hatun koltuktan tam kalkmadı bu öpeyim derken ki samimi falan da değiller herifle öyle herkesle samimi olduğu kadar. Yanlışlıkla öyle denk geldi galiba. Yani yanağın baya bir altına boyna doğru geldi heralde. Sonra herif de boynundan öptüm eheh dedi. Tabi benim sevgilisi olduğumu bilmiyor ben daha uzaktayım. Nasıl sinir oldum anlatamam bütün gece surat astım hatun da anladı tabi sinirimi. Bilerek yapmamıştır tabi kazara kötü niyeti yok diyor ama ben yine de acayip sinirliyim. Adamın parmağında yüzük var bi de nişanlı herif.

@neferkitty yani orda herkes herkesle belli bir mesafede öpüşüyor nezaketen aa benim sevgilim var olmaz öpüşemem mi diyeyim diyor, kaza olmuş sinirlenmekte haklısın ama büyütülecek bir şey yok diyor.

Üstüne yürürüm, bağırırım, döverim.

Ki ben buradaki erkeklerin %90'ına kıyasla gavat sayılırım. Yeterince açık mı? :)

o an sikertebilirdin ama olan olmus, bitmis.

yine bir ortamda denk gelirsen, ustune oyna ibnenin.

gıcık olması normal. ama daha çok cümle kuramayan sevgilisine gıcık oluyordur.

kiz gevsekse, tepki vermiyorsa yapacak bir sey yok.
kizi degistireceksin...

Senin sevgilisi olduğunu niye bilmiyor?

''merhaba erkek arkadaşım limoncello'' diye bir konuşma geçmeden filmin ortasında mı girdiniz naptınız :P

@chaotic kız arkadaşım gevşek ya da herkese yüz veren biri falan değildir, kazara bile olmuş olsa ben adamın tavrına uyuz oldum, madem yaptın bir halt çaktırma orda utan bir şey yap, çok iyi bi halt etmiş gibi eheh bıynından iptim diyor. Ortamda nişanlısı olsaydı o zaman da öyle diyebilecek miydi bakalım.

adam belki panik oldu, uzerini ortmeye calisti o sekilde, bilemezsin.
adam gevsek, tepki vermedigi icin senin kiz da gevsek.

@neferkitty ortam biraz kalabalık ev toplanması/home party gibi bir şey, dün geçti olay. Biz daha önce gelmiştik, ben bu adamı birebir tanımıyorum o da beni tanımaz, sadece daha önceden sevgilimle kalabalık bir grup şeklinde yurtdışı turu yapmışlar. Bu arkadaş grubu da sevgilimin zaten ben çok fazla kişi tanımıyorum. Ben başka bir köşede başka bir arkadaşla sohbet ediyordum, sevgilim karşıda 3lü koltuğun en sonundaydı, sonra zil çaldı bu geldi; bazılarıyla selamlaştı koltuktaki 3 kızı da yanaktan öpme/yanak değdirme suretiyle, gerçekleştirirken hadise meydana geldi. Tanıtmaya fırsat olmadı ama çok sinir oldum herife faceden profiline bakıyorum şu an , yılışık bir tipe benziyor.

@chaotic tamam da kız gevşek falan değil, napsın kardeşim orda bana tecavüz ediyorlar mı desin ne desin, gevşek falan deme lütfen ayıp oluyor

tecavuzle ne ilgisi var, "noluyor yahu" dersin en kotu.
boyun nerede yanak nerede aynada bir bak istersen, kizin gevsekligi sana da bulasmis demek ki.
gercekler acidir bro...

hacı ben olsam onun sesini taklit edip şakaymış gibi göstererek 'eheh eheh bi daha olursa dudaklarını kesip mahalledeki kedilere veririm eheheheh' derdim herhalde.

Haklıdır, anlayışsız falan da değildir.

Bunun yanlışlıkla olduğuna inanan buna da inandı
m.haberturk.com

oturdum düsündüm, böyle kafayi egdim, sekilden sekle girdim.

yanaktan öpmeye calisirken vs boynu öpmenin "anatomik olarak" bir yolunu bulamadim.

sonrasinda gevrek gevrek keh kehlemenin altindaki keh'lik espriyi, mizahi bulamadim.

önünde umursamam su an ama teke tekte kaldigimizda tek hatasinda bunun da acisi cikar. üzgünüm, mizacim da bu.

Boyuna bagli olarak depük veya kafa atarim. Teke tekte falan degil direk o an.

offf amma konusmussunuz ustune haa, yanlislikla boyle bir durum olmus, adama da komik gelmis ustune geyik yapmis.

senin tavrın önemli. o anda bi sik demeyip kızla başbaşa kaldığında köpürdüysen, godoşsun yani haksız ve anlayışsızsın

o eleman yanlışlıkla öpse gevrek gevrek sırıtıp söylemezdi. o cesareti nerden buluyor? demek ki oçun teki. senin yapman gereken çekip ağzına iki tane vurmaktı adamın. senin sevgiline, senin ve insanların önünde öyle bişey yapması dayağı hakettiği anlamına geliyor.

umarım böyle yapmışsındır sen de

hani gaysin demiyorum ancak şu dursun burada;
memegenerator.net


şakalar komiklikler bir yana yalnız kendimi yerine koyup 'ne yapardım' diye düşündüğümde elim ayağım titredi, sinirim bozuldu. muhtemelen yerinde olsam salon beyefendiliğimi bozmadan ya kafayı gömmüştüm ya da onun kafasını bir yerlere vurmuştum.

ayrıca senin hatunun da tepki vermesi gerekiyordu +1

olan olmuş artık, bir dahakine sende onu boynundan öp ne diim. dilli milli, bir şey derse o zaman göm kafayı :D

Ağzını yüzünü sikerim gibime geliyor ama kazara yapmış izlenimi veririm.

Meriç de geldi sjasdagsg

Chaotic good +1

haha güldüm.

evet, takim olayini algilamanin yolu su, eger büyük iki kisi aralarinda sürekli al ver yaptiysa bu grafiklerinden belli oluyor. bu durumda takim olarak algiliyor, biri ölürse serverdan atiyor, yeni serverda basliyorsun, al ver sirasinda yamulmuyorsam yari yariya düsüyor alip verdiginin niteligi. böylece sürekli kayiptasin.

takim isi basindan beri oyunun p.cligiydi, su an baya baya istenmeyen durum haline geldi. gelip takim icin w attiklarinda ters yönde kacip istemedigimi belirtmek de yetmiyor, turk serveri takimsiz oynamayi bilmiyor.

Artik w ile kutle atinca, senin kutlenden daha fazla aliyor. Atiyorum 1 birim kutle attin, 2 birim azaliyor senden. Sebebi takim kurulmasini engellemekmis.

samsung bunun için note 8.0 çıkardı ama tabletle not tutmak yine de çok pratik gelmiyor bana

www.youtube.com

günlük kullanım için ufak bir windows tablet almayı planlıyorum fakat acelem yok windows 10 ile birlikte önümüzdeki aylarda daha düzgün modellerin çıkmasını bekliyorum

Galaxt tab s 8.4 inch ben kullanıyorum çok memnunum.
10 inchlik modeli de isterseniz olabilir.
Orijinal kılıfıyla yatay tutup çok rahat not alabilirsiniz hem kalem kullanarak hem klavyeyle.
Ram i 3 gb ve çok hızlı geçişlere sahip...
Elektronik Mühendisiyim ve işlerimde de kullanıyorum.

benzer dilemmadan ipad air 2 ile ciktim, ben oldukca memnunum. ancak derste not tutmak icin tablet inanilmaz bilincsiz bir secim, neden dersen, eger metin tabanli bir ders degil, bolca sayi islem sembol varsa, mühendislikle alakali ise kesinlikle önermem, laptop + grafik panel ya da windows surface kullanan arkadaslarim haric hickimse kendi tabletlerine not tutarak barinamadi. spenle yazan sevemedi, ben adonit kalemlere hayvan gibi para verdim gene de sevemedim, lenovo yoga kullanan arkadas da sevemedi. kagit kalem hala en iyisi.

yok metin tabanli ise bir tane bluetooth klavye al, anker kullaniyorum, fp iyi, onunla herhangi bir alet is görür. windows isletim sistemli güzel bir sey bulmak zor, ya saka gibiler ya da cok pahalilar. o yüzden android al sen. galaxy tablerin ucuz ve isgörenleri var.

Logitech. Pil ömrü iyi, uni bundle kullandigindan fare klavye tek usb port isgal ediyor, genel olarak güzel ürünleri var.

Logitech. Pilini ne zaman yeniledim hatırlamıyorum.

medium.com

199 dolar market, üretim 21 dolar etmiyor. O parayi veren olursa bana da söyle, arkasindan birlikte gülelim.

Ayni model kulaklik degilse, patato patato diyorum.

Küçük kare modunda inceleyip merak ettiklerimi açıyorum.

+1 @ekaterina

teknikekip +1

Vincent +1 :D

Demoncleaner+1

küçük karelerden bakıp mini etek ve bikinili olanları büyütüyorum. adfhjkll

tam boyutta incelerken like verme gafleti olabiliyor ki dünya'nın en utanç verici şeylerinden birisi olabilir.

her türlü fikre açığım dediğin için yazıyorum ama, illa a4'e yapman gerekmiyorsa eskiden ilokulda falan aluminyum üstüne kabartmalı resim yapardık, o geldi aklıma, eğer öyle bir şey kabul oluyorsa kolayca noktacık şeklinde kabartıp yapabilirsin. yanlışlarını düzeltme şansın bile olur kolay şekil alıyordu zaten. kırtasiyelerde de bulunuyordu vardır herhalde hala.
www.atlashobi.com
fikir olarak kalsın.

Ne kadar büyük olmasi gerek?

Denemisligim yok ama siringaya tutkal doldurup tabloya ufak tanecikler olarak enjekte edip sonra bunu boyamis bir tanlo görmüstüm taksimdeki sergilerden birinde. Ama ellenildikce ne kadar kalici bilemiyorum. Düsününce ben hangi durumlarda ufak noktaciklar elde ediyorum? Delgecten cikiyor bol miktarda, ama büyükler, ayni sekilde kemer delmeye yarayan kargaburun tarzi aletlerin icinden cikiyor ama sorun su, hepsi büyük ve tutkalla yapistirmak hissiyati zorlastirmayack mi? Az olsa gene dert, saglam kalir mi? Sert bir materyali gene sert bir baska materyalin üzerine koysaniz, ama alttaki materyal ezicik esnek yumusak olsa. Cutting mat gibi. Sonra sivri bir sis ya da tig ucu ile noktalari bastirsaniz tersten. Alttaki mat yumusak oldugu icin biraz bastirdiginizda cökevek ama delemeyecek cünkü mat o derece yumusak degil. Sonra da noktalarin kaliciligini arttirmak ve saglamlastirmak icin sprey vernikle tersten, bu cukurlari olusturdugunuz yüzeyden siksaniz, kagittaki cukurlar dolsa, saglamlassa? Olur mu acaba?

Denemedim fikir yürütüyorum, bilen varsa onlari dinle tabi ama hani hic yanit cikmazsa bu beyin firtinasi kenarda dursun.

eğer sadece alfabe yeterli ise amazon'da beş altı euroya satılıyor. berlin'deyim bu hafta gelirken istanbul'a getirebilirim.

www.amazon.de

eğer illa kendim yapacağım diyorsan da şöyle bir kalıp var, onu kullabilirsin. yine amazon'da... ama bunun almanya içi teslim tarihi 3-4 diyor. ben haftaya salı döneceğim bana yetişmeyebilir.

şu meret; www.amazon.de

yapacağın noktalama işleminden önce sayfanın arka kısmına tam ters şekilde baskı alsan, sonra bi zemine koyup o noktaları elinle tık tık diye delsen arka tarafta istediğin etki oluşmaz mı acaba ki?

Değilim

Değilim. (U)mutsuzluktan kalbim agriyor

Hayallerim var. Ulasamayacaklarimi da biliyorum. Erisebildiklerim ve su anki hayatim lisa yillarimda hayalini kurdugum hayat. Simdi yeni ideallerim ve hedeflerim var. Gecmise bakinca istedigim yerde oldugumu goruyorum mutluyum.

mutluyum. belki de sevdiklerini hayatının odak noktasında bulunduran bir insan olmamdan ötürü. geçen sene mutlu değildim çünkü ergen lise aşkıma karşılık bulamıyordum. insana rahat batıyor herhalde. bu sene ablam 10 yıllık evliliğini -iki çocuğu var- bitirdi ve bize taşındı, annemin dizindeki kıkırdak ikisi de 92 yaşında olan anne babasıyla ilgilenmekten, yatalak anneannemi kucaklamaktan parçalandı, öbür ablam aylarca işsiz kaldı ve abim batma noktasına geldi ve şu an abimle çok daha uzun bir sebepten ötürü aram çok kötü ama daha kötüsü de olabilirdi. annemin milyarlarca para harcanacak tedavisini karşılayamıyor olabilirdik, ablam sadece mutsuz olduğu için değil dayak atan bir kocadan kaçmak için korkuyla boşanmış ve korkuyla yaşayabiliyor olabilirdi, öbür ablam bakanlıkta işe girdi, abim maddi durumunu düzeltti nur gibi de bir evladı oldu. ölmek üzere olan 92 yaşındaki anneannem değil nbabam olabilirdi ama değil. ailem bir arada ve bundan öte bir mutluluk yok benim için. bilmiyorum gece gece içimi döküp burada her şeye şükretmiş gibi oldum ama 19 yaşındayım, iyi bir üniversitede iyi bir bölüm okuyorum ve tek hedefim mezun olunca kendi büromu kurup işlerimi yürütmek. hayat hedeflerden ibaret değil, geçen sene bütün hedeflerimden sapmış bambaşka bir şehre gittikten bir ay sonra hayatımın adamı diyebileceğim sevgilimi buldum ve çok da mutluyum. çok uzattım kusura bakmayın teşekkür ederim.

mutluyum.

Mutsuzluga dokunabilirim. Öyle top gibi toplandi, büyüdükce büyüdü .bne. Simdilik pranga gibi tasiyorum. Yakin zamana büyüyecek, yürürken elimden tutup, adim atarken geri cekecek. Konusmaya da baslarsa bundan sonra sizofreni. Yürü be.

Beynim boşalmış gibi hissediyorum, içimde kocaman bir kara delik var. Birilerine karşı bir şeyler hissedebildiğim, aşk acısı çekebildiğim, aşık olabildiğim, arkadaşlık edebildiğim, insanları umursayabildiğim zamanlarımı özlüyorum. Mutlu muyum? Evet. Her şey acayip yolunda. Ama keşke eskisi gibi mutsuz olabilsem. Birilerinin evinde sızıp sabahın köründe kapı dışarı edilsem, aç karnına sigara yakıp boş sokaklarda yürüsem, çöpcü abilere selam versem.

Mutsuzum, Coban olmak istiyorum.

Değilim

mutlu değilim, anlık heyecanlar peşindeyim sürekli..

ekonomik olarak da artıya geçmek sonrada başka ülkeye gitme planlarım var.

platstation 4 aldım, mutluluktan ölüyorum.

yaş: 33

Fena sayılmam.

Guzel bir ailem, icinde olmaktan hoslandigim bir evim, ben aramadigimda aramayan da olsa ihtiyacim oldugu an dunyalari asip gelecek arkadaslarim var. bi tek problem is ama o da o kdr kotu degil

Cok mutluyum kisaca :)

aklı ve düşünce kapasitesi olan hiçbir varlık mutluluğa erişemez. sadece dünyada bile aklın ve düşüncenin açıklayamadığı bin tane soru var. sen bu sorulara cevap aramadığın sürece düşünüyorum diyemezsin. bu soruların cevaplarını da bulmadan mutlu olamazsın.

mutluluk yaşamın en büyük illüzyonudur.

mutlu olmak için değil, faydalı olmak için yaşamak lazım.

Çok mutsuzum

Ev bulmadan once evim yok diye mutsuzdum. Evi buldum simde de iyi mi yaptim, kotu mu yaptim, acaba dogru bir secim mi derdi basladi. Ben bu pimpiriklilikle hic mutlu olamam gibi ama hayirlisi tabi

telefonda yüklüyse onunla bağlantılı. ayarlarını bir kontrol et.

Ayarlarda bir şey bulamıyorum şimdi pcden başka hesaptan bakıyorum mesela telefonda online oluyorum away oluyorum invisible oluyorum ama ne zaman log out yapsam telefondan çat away olarak terkrar girmiş görünüyorum pcde.

Herhangi bir konuşma penceresine /remotelogout yazarak çözdüm gibi sanki şimdilik.

Windows hesabiyla birlestirildi ve bu hesapla bir bilgisayarda oturum acildiysa benzer islemleri krda da tekrarlamak gerekir.

kitap ayracı

Mektup acacagi

göz ciddi bir şey ya çin malı falan alma bence.

Göz odaginin ölcülmesi gerekiyor. Bende farkli. Astigmat ve miyop bir arada, ona uygun ölcüm alinmasi gerekiyor. Gözün sulanmasi, isiga tepkisi vs gibi durumlarda cam tipi degisiyor. Eger inceltme istiyorsaniz o da degisiyor.

Eger cok fikriniz yoksa, ama illa ben internetten alacagim diyorsaniz, bir önceki gözlük caminizin ne oldugunu ögrenin, gözlükcü seve seve bir sürü sayi verecektir, eger iyi bir gözlükcüyse caminizdan degerleri okuyup odagi dahi bulabilecegi aletleri olacaktir. Ancak bunun alacaginiz siteyle ayni normda olmasini isteyin. Recetenizdeki sayilar ile avrupanin kullandigi norm farkli. S,c,a,va,pd. Aliexpress neyi aliyor bir bilgim yok.

Önermiyorum, odagim azicik degisti diye bir sene alismaya ugrastim yeni cama, cebinizde kalacak para bence degmez, ama israr edilirse tüm bu bilgileri edinmeniz ve ingilizce arayüzü olan satici bulmaniz lazim. Bir sey anlamadim, elimde tüm cam ve göz muayene bilgilerim varken eslestiremedim dahi ne neymis diye.

odak çok önemli, muhakkak ölçülmesi gerekiyor. bi kere çerçeveyi orda beğendim diye sikko bi optikten cam aldım. şerefsizler odak ölçmeden yaptılar. sırf o yüzden o gözlükle rahat göremedim bikaç ay sonra yeni gözlük aldım. ucuz olsun diye mahvetme gözlerini bence.

şu siteyi buldum cam çerçeve komple 20-30 dolara alıyorsun gözlüğü. müşterileri de epey memnun gibi.

www.zennioptical.com

göz odağı ne oluyor bilemedim, miyop için single vision'ı seçmek gerekiyormuş onu öğrendim sadece.

optikçiler hiç bişeyi ölçmüyor ki bildiğim kadarıyla, doktor yazıyor reçeteye numaraları optikçi yapıyor işte başka bişey yok. ya da bana hep öyle oldu

30 dolara çerçeve + cam aldım geçen sene. Çok memnunum adama reçetemi gönderdim uygun camı onlar önerdi. Tavsiye ederim.

Arkadaşsızlıkla internette popüler olmanın, takipçi fazlalığının ne alakası var allah aşkına. Bence çevreni değiştirmeye çalış eğer bulunduğun ortamda arkadaş edinemiyorsan.

cep telefonuyla başladı herşey. orta okuldayken arkadaşları arasında en son telefon sahibi olan bendim. o zamanlar telefonu olmayan eziliyordu, şimdi akıllı telefonu olmayan eziliyor diyeceğim de olmayan kalmadı heralde benden başka.

telefondan sonra internetle aldı başını gitti işte. kültürel evrimimizde çok kötü bir dönüm noktası bu. çocuklar için internette var olmak gerçek hayatta var olmaktan daha önemli. çoğunluğu büyüyünce saçmalığı fark ediyor, bi kısmı da internet bağımlısı olarak, takipçi kasarak yaşayıp gidiyor.

sürüden ayrı duranı sevmiyor insanlar, ya sürüye uyacaksın ya da sonucuna katlanacaksın. bir de o gördüklerinin çoğu gerçek değil, bize de ekmek çıkar belki diye beğeniyor ediyor insanlar genelde. o popüler olarak nitelendirdiğin kişilerin de çok arkadaşı olduğunu sanmıyorum ben açıkçası.

İnternetten arkadaş edinilmiyor ki, instagramdan, twitterdan vs. çok kişiyle tanıştım ama hepsinin amacı ya sevgili olmak ya da tek gecelik ilişki, hiçbir kızla tanışmayı beceremedim belki o da benim ayıbımdır. Erkekler için istersen dene, kafan çok uysun biriyle dehşet geyik yap falan sonra bu aralar çok kilo aldım vermem lazım 80 e çıktım de bak bi daha msj atıyor mu :D . Sevgililer bile kalıcı değil daha harcanabilir ilişkiler kuruluyor internetten.

Ama diyorsan ki benim canım sıkılıyor amacım sevgili bulmak o zaman biraz fotoğraflara etiket falan ekle, evde oturma gez hep checkin yap vs.

popüler oldugun icin arkadasin olacaksa, olmasin. benim mottom bu.

mesela ortak film zevkinden surdan burdan bir sürü insanla tanisip bir sürü arkadas ediniliyor. ben bu araclari kullanmiyorum, arkadasim olmayacak mi diye bir sey yok. sen ben ve bu kafadakiler baska sekilde tanisiyor, bulusuyor, muhabbet ediyor.

arkadasinin olmamasi ya da secemiyor olman senin sorunun. bu tiplerin giderek artip bunun norm olarak kabul edilmesi ise dünyanin sorunu.

aile kavraminin, sevgi saygi iliski su bu, yozlasmasina az kaldi, türkiyede birkac nesil sonra geleneksel birlikte vakit geciren, paylasan, kollayan aile kavrami yok olacak. demedi demeyin.

wiillii sosyal sorumlulugunu bugün icin de tamamladi.

Kusura bakma editi:

başlığa bakarak yorum yapmışım anlaşılan. Aynı şeyi bende yaşadım ve yaşıyorum.

anti-sosyalmedya biri olarak ne facebook ne de twitter'ı ismim ile kullanıyorum. aslen facebook hesabım var ama yaklaşık 6 sene önce arkadaşlarımın dışarda olduklarından farklı veya olmadıkları biriymiş gibi, farklı biriymiş gibi davrandıklarını fark ettiğimde midem yavaş yavaş bulanmaya başladı ve sonunda bıraktım. hem insanın kendini kötü hissetmesine yol açıyordu hem de bu kadar da olmaz deyip arkadaşlarımla sebepsiz küsmelere yol açıyordu. ve açtı da şu an o eski, yıllarca beraber olduğum arkadaşlarımdan hiç biri ile bir iletişimim yok.

Sonuç olarak 2009 dan beri facebook kullanmıyorum ve twitter'ım da anonim bir hesap, tanıdığım kimse yok.

Şu an kendimi o zamanlara göre daha iyi hissediyorum. salak saçma güncellemeleri görmektense yalnız olurum daha iyi ve hiç bir pişmanlığım yok bu konuda. başkalarının hesabında gördüğüm, yalancı ağızla söylenen "selam kardeşim", "sizi çok seviyorum" laflarını görmek bile benim midemi bulandırıyor.

ekaterina'yı tiklememişsin ama bence çok haklı. "arkadaşım yok, popüler olmadığım için arkadaş edinemiyorum" şeklinde bir düşüncen varsa, bunu doğuran sebepleri bulup ortadan kaldırman şart. öyle bir dünya yok. bir de ne istediğin önemli... herkesin tanıdığı, "favladığı", konuşmak için can atacağı tanınan biri olmak mı amacın; yoksa oturup iki çift sohbet edebileceğin, dışarı çıkmak istediğinde sana katılmak isteyebilecek birilerini bulmak mı? eğer ilkiyse, evet "fenomen" dediğimiz dangalaklardan olman gerekiyor. yok ikincisiyse, bu kolay bir şey değil "arkadaşım yok" diyen biri için ama daha fazla insan tanıyıp sosyalleşerek oluyor o da.

adetim olduğu üzere kendimden örnek vereyim. kendimi kesinlikle fenomen olarak falan görmüyorum ama sözlük ve duyuruda takılan çok fazla kişi, habire yazdığım için hakkımda bir çok şeyi biliyor. ne bileyim borç istesem güvenip verecek, buluşalım dediğimde "böbrek paket mi olsun" diye sormayacak insanlar var. buna karşılık, bugün dışarı çıkalım desem gelecek bir tane arkadaşım yok sanırım. toplamda iki yakın arakdaşım var, biri yurtdışında zaten jsfhsjk. kaldı ki bu fenomen dediğin tipler de sanal dışında çoğunlukla leş. ben bir tane adam görmedim ki sanatıyla, zekasıyla, yaptığı işle "fenomen" olmuş olsun. twitter'da, facebook'ta aforizma kasan adamın fenomenliğinden ne olur.

neyse. kafa yapını değiştir bence, böyle çok üzülürsün. ne yazık ki onaylanma ve pohpohlanma ihtiyacının feci şekilde arttığı boktan bir çağda yaşıyoruz. bundan kurtulabilirsek daha mutlu oluruz bence.

selam gunumuzde deger algilari farkli olarak degerlendirildigi icin "populerlik" basliginin tam bir tanimi yok. yani var aslinda, bizim bildigimiz populerlik sanatci, muzisyen, artist vs.

periscope'u ozellikle ilk ciktigi zamandan beri kullaniyorum mesela millet en cok kalp ve seyirci onlarda olunca kendilerini unl saniyorlar.

kafamda soru isareti var simdi :D biz o kadar sanatciyla, sporcu, artistle gorusuyoruz. biz o zaman baska yerlerdeyiz :))

milletin derdi bu ulkede "ilgi" gormek olmus. aslinda ne kadar da uzucu. birbirine deger vermeyen toplumda boyle seylerin olmasi normal. facebook'da paylastigim fotonun like almasi veya almamasi zerre umrumda degil zaten asabim bozulmasin diye bakmiyorum. iste bu yuzden insanlar birbirlerini asagiladigi icin degerler degisti.

gercek hayatin keyfine bak kardes, facebook'u ve diger aglari amerikan hukumeti kapatsa bak nasil depresyona girecek millet :)) o yuzden gercek hayatta deger verin, sanalda degil.

Bendeki düşünce de tam tersi. Bir insan popüler ise, yığınla kalitesiz sanal arkadaşı/takipçisi varsa, her saniye check-in yapıp, apır sapır sözler, fotoğraflar paylaşıyorsa g.tüm g.tüm kaçıyorum o kişiden. Bana çok içi boş işlerle ilgilenen düşük zekalı insanlar gibi görünüyorlar çünkü. Kim bilir öyle değillerdir belki ama bende bıraktıkları izlenim bu.

Neyse ki hayatımdaki mevcut kişiler sosyal ağlara marazi derecede düşkün olmayan ve elit bir profil çizen olgun kişilerden oluşuyor. Ufak ve kaliteli çevre her zaman tercihimdir.

cevapları okumadım
popüler olmak doğuştan gelen bir yetenek genelde ilk dış görünüş sonra konuşman esprilerin hareketlerin buna sebep oluyor.
Popüler değilsen hep öyle kalacaksın üzülme dünyanın %95 i popüler değil.

arkadaş edinmenin popülerlikle alakası yok, güzel dostlar edinebilirsin sadece doğru kişilerle karşılaşmamışsındır.

Güzel olmasalardı o kadar popüler olmazlardı merak etme. Memesini açmadan da popüler olanlar var. Olayları tamamen güzellikle alakalı. Reel hayatta olduğu gibi.

hayir, hayir ve evet. neden mi? ben bakiyorum fallarina, öyle yuvarlak öyle olasi seyler söylüyorum ki eninde sonunda cikiyor. hayatlarina dair bir sey bilmeme de gerek yok, eger bak senin e ile baslayan bir tanidigin varmis dersem ece mi, emre mi diye kendileri döküyorlar ellerinde ne varsa, ordan burdan devam edince tutuyor.

ha ayrica, hayir fala inanmiyorum. sadece dalgasina attiklarimin tutmasi inanmam icin neden degil.

inanmıyorum. boşa ümit ve sıkıntı kaynağı olduğunu düşünüyorum. fal baktıran insan bir şeyler umuyor çünkü. zaman zaman benim de fal baktığım oluyor, hatta baya iyi fal baktığımı söyleyenler de var da o anda ne hissedersem onu söylüyorum bitiyor.

yıllaaar önce kahve+fala 5 lira verip baktırmışlığım var da 1 dakika sürmemişti herhalde akshfkasf

benim başıma gelmedi ama arkadaşlarım anlatıyor genelde şu oldu bu oldu diye.

@hayırsız: nick-cevap uyumsuzluğunda bir çığır açmışsın tebrikler alkhglkas

inananın aklına küfür ediyorum. amk fala inanılır mı ulan.

inanmıyorum ama bir kere taksimde falan gidip ortamı görmek istiyorum. Çevremdeki kızların hepsi gidiyor, inanıyor ve doğru olduğunu iddia ediyor. Hayatını buna göre şekillendiren biri aptaldır diyebiliriz bence ama yine de en ateist adamın/kadının bile içinde paranormal şeylere bir inanç oluyor işte.

bikere sağlık lisesinde okuyan arkadaşımla baktırdık. ona ilerde sağlıkçı olcaksın dedi. bana da bikaç bişi zırvaladı. merak ettim bide tek gittim bir iki hafta sonra. fala baktı sen ilerde sağlıkçı olacan dedi. belliki arkadaşla karıştırdı götünden atıyodu. bi ozaman baktırdım. bide arada gerçekliğine inanmadan öylesine kendim bakarım şekil görürsem anlamına falan bakarım ama inanmam.

inanmiyorum diye goturmuslerdi beni. iki gun oturup duvara baktim. gecmisimi oldugu gibi gordu kadin. gelecege dair az sey soyledi, ama onlari yasadim. hatirlayinca urperiyorum hala.

ps: kadin beni fazla hissediyordu. herkesi o kadar hissetmiyor.

4 hayır

baktiririm. ama fal delisi bir tip degilim.
universiteyi kazandigim yil sonuclar aciklanmisti ve gitmeme birkac gun kala ablam ve amcamin kizinin falciya gideceklerini duydum, peslerine takildim. Hatirladiklarim sunlar : Yakinda deniz kenarindaki baska bir sehre tasiniyorsun ve suan herkesin cok kiskandigi yakisikli bir sevgilin var dedi (gercekten standart ustu iyi bir tipi vardi, herkes benim gibi siradan bir kizla nasil birlikte olduguna sasiriyordu) sevgilimin tipini birebir tarif etti, ve yaklasik bir yildir iliskimiz oldugunu ama kisa sure sonra bitecegini soyledi. Ama uzulme cunku iliskiyi bitiren sen olacaksin dedi. (Ayni sehirdeki farkli universiteleri kazanmistik ve ben iliskimize kesinlikle devam etmek istemiyordum. Universiteye gittikten yaklasik olarak iki ay sonra bolumden birisine asik oldum ve dolayisiyla ondan ayrildim) Her zaman deniz kenarinda olan sehirlerde yasayacaksin dedi, suan ucuncusundeyim, buradan ayrilmak gibi bir dusuncem yok ama belli mi olur..

reklamlar panpa. heryere gomuyorlar onlari. adblock kullan.

bilgisayar dile gelmiş

Bende de oluyo bazen ama sebebini cozebilmis degilim henüz.

yüksek ihtimalle trojan vs gibi birşey ile bilgisayarı zombiye çevirip reklam izleterek para kazanma amacıyla yapılan bir şey bu. benim de başıma gelmişti rusça konuşuyordu sürekli bilgisayar ama sonra nasıl çözdüm bilmiyorum.

146 ile internete baglandigimiz sihirli zamanlarda eger seni biri es zamanli ararsa bu yasanabiliyordu. Adslin ilk dönemlerinde ilk modemimde de bir defa nedenini bilmedigim bir sekilde, beni arayan kisinin sesini bilgisayardan almistik. Hatta o dönemde ben netteysem baskalari arayamiyor ve ev telefonu acildiginda cevir sesi ile static ses arasinda bir seyler aliniyordu.

Hani tarih öncesi donanim ve sistem kullaniyorum diyorsan olabilir derim, yok degilse reklamdir. Baska cok aciklamasi yok. Tüm gecmisi tekrar acarak sekmelerden nerden ne zaman ses geliyor bakabilirsin.

yani neden bunu bu kadar dert ettinki laptop seninle konuşuyorsa sende buraya yazacağına cevap verseydin. yazık duvarla konuşuyor hissine kapılmasın

Benim de gitar amfim konuşuyordu. Baya tırsmıştım. Bilgisayar da değil sonuçta amfi. Konuştu konuştu süpeeer fm diye bağırdı sonra, rahatladım.

Belki senin de radyo dalgaları karışmıştır bir şekilde

adblock kurulu mu?
malwarebytes kurup pcyi bi taratin, icinize sinmezse en temizi format.
formattan sonra yukarida yazdigim programlari kurmayi ihmal etmeyin.

bundan 5-6 sene önce güzel bi cumartesi günü evde tek başıma oturuyorum. bi anda bi fısıldama gelmeye başladı biryerlerden. duyamıyorum ama birisinin bana birşeyler demeye çalıştığını hissediyorum. çok tırsmıştım. acaba diğer taraftan benimle irtibat kurmaya mı çalışılıyordu? yoksa uzaylılar ilk kez benimle mi temasa geçiyordu? çok heyecanlanmıştım. Sonra sesin aslında hoparlorden geldiğini anladım. yavaşça hoparlore yaklaştım ve sesin asıl kaynağını bulmuştum. tüpçüymüş aq!. bizim buralardan geçerken telsiz yayını benim hoparlore takılmış. aşağıdaki yüz ifadesinden sonra tekrar hayatıma kaldığım yerden devam ettim.

gcube.milliyet.com.tr

eksisozluk.com

eksisozluk.com

irade.

Annemi

Masa saati. Telefonu da uzaga koyuyorum. Cunku masa saatini kapatip telefondan yeni alarm kurup saatlerce erteliyorum obur turlu.

ucak modundaki cep telefonumu yanibasima koyuyorum, onun alarmi ile uyaniyorum.

Cep telefonu ve bulabildigim en rahatsiz edici alarm sesini.

Edit: Kedi cok iyiymis:)

Telefon, masa saati

kedi - alarmdan daha etkili ve çok dakik aynı saatte uyandırıyor

masa saati, telefonda 15'er dakika arayla alarm, titreşimli bir saat. uykum biraz ağır

telefonda bibibip diye bir alarm var.

Telefon ya da kiz arkadasimin kendisi

cep telefonunun alarımı. 7'de kalkmam gerekiyorsa 6:50, 6:55, 6:57 ve 7:00'ye dört alarm kurarım. bu işi 100 kez yaptıysam 95'inde ilk alarmda kalktım, buna rağmen bu sapıklıktan vazgeçemiyorum.

uyanmama gerek olmadığı için hiç öyle şeylerle uğraşmıyorum

maalesef telefon alarmları bana işlemiyor. dış sesleri rüyama entegre ediyorum :(

kesinlikle uyanmam gereken çok önemli günlerde ofise gidip koltukta uyuyorum. ofise gidemezsem evde tekli bir koltukta uyuyorum. yani mümkün olduğu kadar rahatsız şekillerde uyuyorum. koltukta yatınca sürekli uyanıyorum bu uyanmalar da kalkmam gereken saate denk geliyor illaki. çoğunlukla geceleri çok az uyuyup masada falan, öğleden sonraları 1buçuk saatlik tek bir döngü şeklinde uyuyorum ofiste. bu enerji sağlıyor. haftanın iki günü hiç uyumuyorum.

bütün bu düzensizlikler yüzünden ayda iki kere bayılarak uyuyorum istemeden ve bu uykular 12si saati buluyor.

düzen kurunca o düzene alışıp uyanamadığım için nasıl uyuyup uyunacağımı o gün düşünüp planlanıyorum. neye ihtiyacım varsa. mesela bu geceyi daha düşünmedim. ancak sabah duş almam saçımı yapmam ve 8:30 da belediyede olmam lazım.

alarm kullanmaya sürekli aralar veriyorum. uzun bir ara geçince alarm kurduğum telefonumu gece yatarken yatağın altının tam ortasına koyuyorum. ve o alarmı kapatmak için kalkıp yatağı ittirmem gerekiyor ki oldukça ağır. o kadar ağır yatağı kaldırıp ittirip telefona eğilip geri yerleştirince de kalkmış oluyorum ama bu 4 5 gün sürüyor. 5. günün sabahında alarmla yine uyanamamaya başlıyorum.

üzerinde en çok kafa patlattığım konu bu.

telefon + telkin

@disardayim. Welcome to the club.

Ayakta uyuyabilen bir insan olarak her ortam, arac ve pozisyonda, sicaklikta uyuma yetenegine sahibim.

Telefona 3 masa saatine 1 alarm kurarim, duymam, uyanmam. Gec kaldin, uyuyakaldin diye uyandirmak icin ararlar, bir noktada ona uyaniyorum.

Ileride kendi evime gecince, ciddi ciddi arduino ile yatagi sallayan sistem takacagim. Cünkü farkettim ki biri dürtse bile uyanmiyorken, cebimdeki telefon titresimde valarsa uyaniyorum. Bir tek o beni uyandirabiliyor ama o da riskli. 1. telefon hep üzerimde olsun sevmiyorum. 2. popomla ne alarmlari snoozelaIp kapattim ben. Bir bilsen.

Kesinlikle yaz. Başvuracağın işin tam olarak ne olduğuna göre değişir ama iyi ik'lar bu tarz şeylere önem veriyor, sosyal medya da güncel hayatın büyük bir parçası artık.

Insam kaynaklari hic sallamiyor ama ikinci gorusmeyi yapacagin departman yetkilin merak edip bakar. akilda kalmak icin iyi bir yontem.

Bransa göre degisir. Teknik bir is icin anlamsiz mesela.

Bu kadarcık bilgiyle kimse birşey diyemez ki. üstelik örümcek olduğuna emin misiniz? Bulunduğu ülkede uygun fiyatlı bir klinik falan mutlaka vardır. Hiç mi parası yok doktora gidemeyecek kadar?

örümceği odada arayıp bulmaya çalışsın. hangi tür olduğu önemli.

Hic SPIDER BITE yazip görsellerde arattin mi? Cok b.ktan bir sey de olabilir.

Belirtileri kücümsemesin ve doktora gitmeyip birkac liradan tasarruf edebilir sonrasinda ameliyatlik bir durumda deliler gibi para verip sagligindan da olabilir.

Yurtdisindayim, sigorta yüzünden ben de ayni seyleri yasadim. Arkadaslarim da var benzer durumda. Biri sigorta ödememek icin ayda 70 eurodan kacindi, 2 ay sonra cam kesti 400 euro ödedi catir catir hastaneye dikis ilac su bu icin.

Gördüm ki degmez, catir catir ödüyorum. Öneririm.

kadin o amerikan dizilerinde sikca gordugumuz isareti yapiyor. diger sahis da bunu kendisine yaptigini saniyor
bir davet olarak algiliyor ama bilmiyor ki kadin bunu karsisinda tipi penise benziyen adama yapiyor.

blowjob üzerinden kadin sekse davet ediyor saniyor, bir anlik cosmayla elde cicek yanina variyor, karsisindaki adam parayla cicegi satin aliyor. aslinda bizim adama hic mesaj göndermemis kadin, bizimki üstüne alinmis.

"dick" seklindeki kafa yapisi ingilizcedeki dickhead yani, pic/öküz/kaba ifadesine tekabül ediyor. yani neden efendi insanlar degil de kadinlar picleri tercih ediyor söylemine ithaf var bence. ayni sekilde dickhead, kroyum ama para bende tarzi bir ifadeyle cicegi satin aliyor.

cok esprisi yok. kendi icinde mantiksiz bile hatta. madem efendi adam, blow isareti yapana niye kosuyorsun, kostun, gördün mevzu baska, niye cicegi satiyorsun vs vs. komik degil, ama bence asil esprisi dickhead üzerinden dönüyor.

kadın çiçek istediği için çiçekçiyi çağırmak amaçlı sakso işareti yapıyor çiçekçi gelince de adam almak zorunda kalıyor. mk ne çok anlam çıkacak bakalım daha.

kadınların zengin erkek seçimi üzerine espri yapmış kendince. para varsa tip olmasa da olur demiş. para varsa parası olmayanın elindekini almak kolaydır da demiş.

bebek yüzlü psikopat konsepti ve naif çizimleri olan olan absürd öğelerle sarkazm yapan bir adam bu joan cornella. amacı insanların çok düşünmesi ve derin anlamlar üzerine kafa yormasını sağlamak olduğunu düşünmüyorum.

bu karikatürde wiillii'nin de dediği gibi ''dickhead'' kavramına gönderme yapmış işte. fazlası yok.

3.bp.blogspot.com

nefes

brew new world.

Ben düz adam olduğum için "Bira" diyorum. Kedime de "Kedi" ismini vermiştim yargılayacaksan ona göre yargıla.

Soguk nevale

Ya da
Cool blond :D (eger sari renkli biraysa tabi)

www.magnificentbastard.com

bence kedi guzel bir isim olabilir. amblemi de kuyrugunu hafif kaldirmis sinsice yuruyen bir kedi...

(bkz: Schraderbräu)

biatch!

barley

ingilizce arpa demek

swindon veya millwall

tiny bear!

brew new world +1

1a

Benim en sevdigim hala soguk nevale de (kendi bulduklarimdan) simdi birkac tane daha dusunuyorum, eglence oldu.

Blondine
Maya


Yasadiginiz sehir/ilce, mesela kadikoyse boga, sari boga vb biseyler olabilir.
Karakoyse "kule bira" falan fisman.

Bira +1. Beyaz kağıda siyah times new roman ile "Bira"

Fırlama bir isim istiyorsan "O Son Bira".

Oturaklı isim istiyorsan "Antik" veya "Sarman".

İngilizce isim istiyorsan "Barley Mesa/Hill". (Mesa hoş ama Hill de gidebilir.)

ayrıca müthiş imrendim, benim de hayalim garajımda bira üretmek.

Bira +1

Bir'az

buz gibi biram

beer, ah...

birra

birol

benim adımı koy be. derya olsun adi :p

beergy (orgy'den :p)

bbff (beer best friend forever)

Beer me

+18 coffee (ya da +18 water)

Drinking Gallagher. Evinin bodrumunda bira yapan frank fucking gallaghera da selam cakmis olursun

ASRPB

Marmara Kazım Ltd. Şti.

"planetterror's brewery" bunu logonun etrafına dönersin ortasına da ismi "ilk mahsül" olsun. deneyimlerini de paylaşırsan süper olur. havalar serinlesin ben de yapacağım.

leyla

breath

anadol
the bira
leyla/kunter/seref/ziya/sefa/bilal/bihter/osman

Ben olsm fabian koyardim

Kozmik bira

neyde karar kıldın?

Direk Planet Terror koydum :)

o dayılara gore en kotu durum olum ya da sakatlık degıl senın gıbı soru sormaktır.

şükür hiyerarşiktir

Anamın nenesi varmış köyde, yatalak. Sesi falan da çıkmıyormuş. Bazen kadını güneşin altında unuttukları oluyormuş yaz günü.

Sukur mekanizmasini biraz bencilce ve kucumseyici buluyorum; "Oh, iyi ki ben degilim. Boyle de olabilirdim" deyip, ustune de kendini karsisindakinden ustun gorerek cila cekmekmis gibi geliyor. Ornegin, biri sana soylemese bile seni dusunup, haline aciyip "Sukredeyim, mete kudur degilim" dese ne dusunursun? Cok ayip geliyor bana. Bana deseler, "Madem oyle kotuyum, kendi kendine mirildanacagina bir seyler yap" derim.

Yerinde olmak istemedigin halde bir insan varsa, o saatten sonra onemli olan insanin kendisi olmamali. Tabii ki elinde olan icin sukran dolu olmak ve ne kadar sansli oldugunu dusunmek kotu bir sey degil de, orada durmak sorun. Aslolanin konusmanin icinden "ben" veya "biz"i cikarabilmek olduguna inaniyorum. Atiyorum, Turkiye'deki biri olarak "Sukredeyim, daha zor yasam kosullari olan bir ulkede dogabilirdim" demek yanlis degil ama cok eksik geliyor bana. Bunun iki tarafi var. Bir yandan da gelismis bir ulkede refah icinde dogabilirdim ve yasiyor da olabilirdim. Sukur ve sikayet bunlari iceriyor, bu da olur ama hala tastamam bir bakis acisi degil bana gore. Yapabilirsek ya da yapabildigimiz kadari ile "biz"i cekmek gerekiyor icinden. Kisisel olarak dogru sorunun "Su dandik ulkede dogan boyle yasiyorken, neden su gelismis ulkede yasayan boyle yasiyor" sorusu olduguna inaniyorum. Ya da sakat bir insan icin "Oh halime sukredeyim" yerine, "Bu kisi neden sakat" demek daha yapici, en azindan cozum onerici geliyor. Dunyanin merkezi biz miyiz de, sukredip ya da sikayet edip duruyoruz? Tabii bu ne kadar becerilebilir, bilmiyorum. Insan illa ki bir noktada kendine donuyor. Olabildigince az donebilsek keske, donebilsem keske. "Bu kadar konustun, sen ne yapabiliyorsun" dersen haklisin tabii ki.

bu oznel bir yargidir. kimine gore annesi/babasi vefat etmis insan kotu durumdadir kimine gore parasi olmayan kimine gore engelli insandir.

bence insanlarin kotu durumlarina uzulmek yalnizca pragmatist bir harekettir. ona uzuluyorum diyerek kendi vicdanimizi tatmin ederiz ve o durumda olmadigimiz icin bir yandan seviniriz.

dedigim yanlis anlasilmasin tabiki bende aciz gordugum herkese uzulurum. bu bence bir erdemdir. ama dunyadaki bilincli olan her canlinin her hareketinin sebebi bence pragmatistliktir.

ama bazilari var ki harbiden nefret ediyorum. sehitler olmez vatan bolunmez diye snap atiyor. on dakka sonra arabada son ses muzik egleniyor. kurtce sarkilarla dalga geciyor. sayisiz kere yurt disina cikiyor. zengin bir aileden geliyor. onlarin yasadigi acinin onda birinin farkinda degil. ama bunu kullanarak reklam yapiyor. bu ikiyuzluluktur. bende cok uzuldum berkin elvana, ozgecana. yada sehitlere. ama hic sosyal mecrada uzuntumu paylasmadim. birilerine duyurup begeni almak, bundan faydalanmak gibi geliyor bana.

bu benim goruslerimdir. kimilerine ters dusebilir yapacak birseyim yok ne yazikki.

konu cok dagildi ama anlatmak istedim sadece.

konudan saparsam düzelt beni, konu ne onu bile tam anlamadim ya mesajindan.

neyse.

corinth taraflarina gelir büyük iskender. o dönem egitimini tamamlamis ve zaferler ile korku salan bir hükümdar haline gelmis, hakkinda efsaneler dgarken, henüz entrikalar ve iki yüzlülerle cevrilmemistir. babasi filip ise helenlerin kendisini barbar yaftalamasindan dolayi oglunun bir yunan gibi, filozofik, bilimsel cok yönlü egitim almasini istemistir. bu nedenle miezada aristonun yanina gönderilir egitimini tamamlamasi icin. sokratesten de etkilenen hocasindan dolayi korintte sokratin eski ögrencilerinden biri olan diojeni görmek ister. halkin bölgenin delisi gibi gördügü, ancak bilgelerin saygiyla yaklastigi bu adami merak etmesi gayeet dogaldir. hükümdar, yaninda sadik okul arkadaslarindan biriyle ustayi görmeye gider. fatih ünvaniyla koca bir imparatorluga hükmeden iskender, diojene yaklasir, ve kendisini tanitir. diojen gayet laubali cevap verir ve cevredekiler korkuyla bakar. hiddetinden korkarlar iskenderin. ama o tepki vermez, sadece dile benden ne dilersen der.

diojen cevap verir, sirti bir sarap ficisina dayali, üstündekiler uzun süredir yikanmamaktan yapismis, acliktan incecik kalmistir. karsisinda altin bileklik ve ipek kaftanlarla cevrili bu imparator, ondan ne dilerse yapacagini söylemektedir. tek bir kelimesine bakar zngin olmak. tek bir cümlesiyle sehrin anahtarini eline alabilir.

oysa dudaklarindan su sözler dökülür, gölge etme baska ihsan istemem.

cevredeki herkes aciyan göylerle bakmaya baslamistir, aptal, altinlar icinde yüzebilecekken, kendisini yakmis, belki kellesini bile kaybetmistir.imparator senden ne istedigini sordu ve sen böyle mi cevap veriyorsun?

iskenderin gözleri dolar halbuki, cevresindekilere uzaklasmalarini söyler ve diojeni ufak bir yürüyüse davet eder. döndügünde sessizdir imparator, ne konustugunu ise kimse bilmemektedir.

can yayinlari, iskender serisi, massimo manfredi.

gene derler ki diojen, kinik, yani köpek felsefesinin öncülerindendir. dünyevi tüm mal varliktan uzaklastiginda kendisi olacagini söyler. cünkü para kazanmak karin doyurmak ve baskalarina bakmak aile kurmak gibi gayeler, senin kendine dönüp bakmani engeller diye düsünür. tek sahip oldugu bir hanin önünden aldigi fici ile bir adet tastir. ficinin icinde yatar soguk zamanlarda, tasi da su icmek icin kullanir.

bir gün nehir kenarina su icmeye indiginde bir sokak köpeginin kafasini egip kana kana su ictigini görür. o gün tasa da ihtiyacim yokmus meger diyip tasi da atar. sadece ficisi kalir. bir baska hikaye ise söyledir, korinth isgal altindadir, kusatma vardir ve tüm halk olasi saldirilara karsi sehrin merkezine cekilmekte, duvarlari güclendirmekte ve hendekleri genisletmektedir. herkes kosustururken diojen ise ficisini bir ileri bir geri yuvarlayip etrafta kosusturmaktadir. herkes bu deli ne yapiyor diye sorar, o da herkes böyle kosustururken oturmaya icim elvermedi diye cevap verir.

hangisi ne kadar dogru, bilinmez. ama ates olmayan yerden duman da cikmaz. hicbir seyi olmadan yasayan bu adam, aslinda hepimizden daha iyi durumda degil midir? yoklugu tercih etmek, malin pesinde köle olmamizi engeller mi? diojenden daha mutlu ya da özgür müyüz acaba?

bence, en kötü durumda olan, düsündügün gibi en kötü durumda olan degildir, yani gözü görmeyen, duymayan ya da yürüyemeyen. en kötü insan, mutlu olamamis insandir bence, daima korku icinde yasayan. ölümün korkusu, kaybetme korkusu, yetinenememe korkusu. ne dersen de, bence en kötüsü budur, ve bunu asla bilemeyecektir.

sükür olayina girmiyorum, dini degerlerim pek zayif, ama ahlak ve moral icin, etik icin, din gerekmiyor.

ama dedigim gibi, en kötü durumdaki insan bu acima ve kuramadigimiz empatilerin cok uc noktasinda, hayal ettiklerimizden cok farkli.

kisisel görüsüm, keske böyle yasayabilseydim. iki yüzlü bir sekilde yasadigim toplumun kölesiyim. sadece, hayalim, günün birinde yeterince birikimim oldugunda, herseyden elimi etegimi cekip, kendi kendine yetebilecek, dag evine yerlesmek ve emekliligimi, hayatim son günlerini, orda sevdigim kizla gecirmek.

genel olarak şunu söyleyeyim her zaman daha kötüsü çıkıyor. ayrıca bu konu birazda göreceli, hani hadi tüm dünyayı dört koldan araştıralım en kötüsünü bulup ibret alalım kendimize gibi bir şey mümkün değil.

ayrıca o kişilerle bu konuları konuşmaman daha iyi olur. hem tatmin olamayacaksın, hem onları ikna edemeyeceksin hem de seni vebalı gibi göreceler sen zarar göreceksin. dışlanacaksın, ayıplanacaksın, ayrıca seni ''düzeltmek'' için hayatına müdehale edecekler ya da ailenin etmesine neden olacaklar. her halükarda sen üzüleceksin.

hz muhammed demiş ki
insanlara akılları ölçüsünde söz söyleyiniz

hersey herkesle konuşulmaz. ama insan bildiğini de düşündüğünü de sadece kendisine saklamamali. o zaman da kimseye hayri olmaz. ben oldum olasi annemi eleştiririm mesela kuran okudugunda. o da bana hep kızardı. okuyosun da ne anlıyosun sen arapca mi biliyosun derdim. hatta bunu kurana gelen arkadaşlarinin yaninda da söylemiştim. beni baya ayiplamislardi. ama ayiplamayanlar da vardi. türkçesini okumaya başladı sonra. birileri benim gözümu acarsa mutlu olurum. riskini alabiliyosan düşündügunu anlatmalisin.

ama insanlarin ellerinden mutlu olduklari şeyi de almamali.

Kötü durum bana göre bir insanın kabul edemeyeceği kabul etmekte / göğüslemekte zorlandığı durum.
Bu nedenle de kötü durum nitelemesi duruma değil kişiye göre değişiyor.

Yaşadıklarımdan öğrendiklerimi anlatayım.

Sene 1994. Kriz var. Ben ülkeye henüz giren amway adlı bir amerikan firmasının distribütörlüğünü yapan avusturyalı bir grupla tanıştım, ürün iadeleri, güvenilir ürünleri filan var, aklıma yatmayan yerler olsa da ben de ek iş olarak yapmaya başladım.
Firmanın ürün yelpazesi çok geniş ancak biz ürün satmıyoruz, hayaller satıyoruz. İnsanların evlerine gidip işi anlatıyoruz daha çok da onların hayattan beklentilerini harekete geçiriyoruz, istedikleri şeyleri günyüzüne çıkarmaya çalışıyoruz. Sistem bu şekilde kurulmuş.

Bir gün iyi bir semtte bir eve gittik. Ev katalogtan çıkmış gibi. Oldukça lüx ve pahalı eşyalarla donatılmış. Çiftin meslekleri psikolog ve eczacı. Krizde çok borçlanmışlar, dükkanlarını kapatıp şehir değiştirmişler filan. Çok kötü durumda olduklarını düşünüyorlar. Onlara hayal ve umut satabildik. İşe girdiler.

Aynı gün bir gecekondu mahallesinde bir eve gittik. Çift işçi. Ev sıvaları henüz yapılmış tabanı döşenmemiş iç kapıları takılmamış natamam bir ev. Eşya olarak da yere serilmiş bir kilim (toprağın üzerine) duvar kenarında birkaç tane yer minderi var. O çift hayallerine kavuştuğunu düşünüyordu. Artık tamamlanmamış olsa bile bir evleri vardı ve nasılsa tamamlayacaklardı. İşe girmediler.
İstatistiki olarak bakarsan ilk ailenin durumu standartların üzerinde ikinci aile ise gerçekten yardıma muhtaç. Asgari gereksinmeleri karşılayamayan aile durumum iyi diyor.

Başka bir hikaye:

Arada buraya da onlar için soru soruyorum tanıdığım bir aile var. Üstün zekalı bir çocukları var. Bu aile de 90 ve 94 krizinden kötü etkilenen bir aile. Çocuk bursla kazandığı üniversiteyi ailenin ekonomik durumu nedeniyle yarım bırakmak zorunda kaldı. Çocukta majör depresyon ve ot bağımlılığı var. Bilgisayarın başından kalkmıyor, bir iki lokma yiyecekse bile (çoğu zaman onu bile yemiyormuş) bilgisayarın başına alıp yiyor. Hayatla bağları tamamen kopmuş durumda. Sinirli agresif halleri oluyor.
Ben bir anne olarak düşünüyorum evladının günden güne eridiğini çürüdüğünü görmek ama bir şey yapamamak nasıl bir şeydir diye işin içinden çıkamıyorum. Sonra körpecik yaşında intihar eden evladının acısıyla yıllardır yaşamaya çalışan hatta artık hayattan zevk almaya başlama belirtileri görsteren tanıdığım başka bir anneyi düşünüyorum. Diyorum ki bununki en azından yaşıyor, hala umut var yani.

Başka bir hikaye:
Bu benimki.
Bundan 5 yıl önce benden bir tümör alındı. Yüksek dereceliymiş ve genetik olarak da haritamız çok fena. Dedim ki "tamam bu iş buraya kadarmış" Neyse erken teşhisten ve düşünce tarzımdan / tutumumdan paçayı kurtardım sanırım.

O dönemde beni kanser olmaktan daha çok üzen şeyler yaşadığımı söyleyebilirim. Daha ne olabilir ki diyeceksin demi. Olabilir. İşte bunu anlatmaya çalışıyorum. Her şey senin onu nasıl algıladığına, nasıl yorumladığına göre değişiyor. O zaman henüz 13 yaşında olan kızıma karşı sorumluluk duymasam, onu bensiz bırakmaya hakkım olmadığını düşünmesem büyük olasılıkla mücadeleyi bırakır hayattan vazcayardım.

Konudan bağımsız ama azıcık da ilintili:

Dün burada bir soru soruldu duyuruyu ne kadar ciddiye alıyorsunuz diye. Ekşide bazı şeyler yazılmış sanırım. Şimdi bu soruya verilen güzel cevapları okuyunca o soruyu hatırladım.
Ben güzel insanların olduğu bu ortamda olmaktan, bir parçası olmaktan mutluyum.

bu magduriyete fransız kalmamaları ümidiyle...

Thyde benzer bir durumda aranip soruldugunda bagaj yok dediler, ertesi gün sivi, bir arabayla 2 calisan imza karsiliginda bavul getirdi.

Cok yaygin ve kullanilan bir sistem olmadigindan stakip numarasi vs gibi seyler güncellenmiyor olabilir. Bavul yok demek degil ama bu.

air france degil de air france ile ortak ucusunda delta 'geciktirmisti' benim bagajimi. ertesi gun getirmisler, beni evde bulamayinca geri goturmusler, sonra o aksam tekrar getirmek icin de 10 dolar almislardi. bagajinizi bulsalar da devamli iletisimde olun yani.

Evet umudumu yitirmiyorum o zaman, çok sağolun.Bana küçük sürprizler yapsınlar.

@gene mi gene: ben otel adresi verdim, umarım bana da şahsın kendisi bulunmalı falan demezler çünkü Fransız dallamalığının sınırları pek geniştir.

edit: tam bu satırları yazarken mail geldi valiziniz yolda diye. oh rahatladım valla.

geçen ay aktarma sırasında benim bavulum da kaybolmuştu. 6 gün sonra bavulumu bulup kargolamışlardı. 3 güne de gelebilir 20 güne de hatta 2 ay sonra bulunanı bile duydum. eşyaların maddi manevi değeri biçilemez ama 500 euro gibi bir para da veriliyormuş bulunmazsa.

@dedi ve gitti: geçmiş olsun. bavul gelene kadar yapılan harcamaların da talep edilebilmesi gerek mantıken. ben bile zorlamayı düşünüyorum.

teşekkürler. bu olay dönüşte başıma geldiği için masraf etmemi gerektirecek bir durum olmadı açıkçası. ama anladığım kadarıyla siz gidişte kaybetmişsiniz, talep etmekte haklısınız. umarım bavulunuzu en kısa zamanda kucaklarsınız.

Yapilan masrafi da talep edebiliyorsunuz bavulunuz size ulasana kadar.

Bir de seyahat sigortasi yaptirirsaniz baya bir butceniz oluyor ayrica.

ileride bir bakan olursa diye gelişmeleri yazıyorum, başına aynı şey gelenlere fikir versin:

- 25 ağustos (sabah): bagajın gecikmesi
- 27 ağustos (akşamüstü): bagajın elime geçmesi
- 2 eylül: arada yapmak zorunda kaldığım masrafları istemem ve air france'ın peki ödeyeceğiz demesi (çok hızlı cevap verdiler, haklarını yemeyeyim)
- 17 eylül: paranın hesabıma yatması

Tamamen şans işi. İnşallah çok sıkıntı yaşatmadan bulunur.

Geçen hafta Atina'ya gittim, THY bagajımı kaybetti. Ertesi gün öğlene getirdiler ama tam o gün sunumum vardı, akla karayı seçtim telafi edeceğim diye. İki gün önce de geri döndüm, bu sefer de bir sonraki İstanbul seferiyle geldi bavul, onu bekledim. Şans işi tamamen.

Bir sene önce ciddi bir bağlılığim ya da bağımlılığım vardı. Buradan çok insan tanımaya, yazılanları dikkatli takibe, zirvelere katılmaya başladım. Sonrasında ardı ardına yaşadığım birtakım absurdlukler sonucu buradan uzak kalmamıştır gerektiğine karar verdim hatta hesabimi da sildim. Bir müddet ara verdim, hesabı canlandırdım. Su an hayalet kullanıcı gibiyim, rahat ediyorum.

bu sitedeki kadınlar çokzel.

Ne kadar zamandır var, ne kadar zamandır kullanıyorum hiç hatırlamıyorum. Büyük ihtimal ilk günden beri. Elimin altında olması hoşuma gidiyor ama diğer tüm web siteleri gibi olmazsa olmazlık bir durum yok (belki imdb buna istisnadır)

ciddiye alırım da artisliğine kullanan pust da çok.

since 2007

www.eksiduyuru.com

@ali
"3-4 yıldır bu sitede sürekli takılırım çok da ciddiye almam eğlenir giderim hepsi bu"

yazdığın cümleyi zaten ben söylemişim neden rakam verip beni haksız çıkarmaya çalıştın ki?

ciddiye almak konusu bayağı karışık. ben neredeyse bütün günümü burada geçiriyor, buradaki insanların çoğunu "gerçek" kabul ediyor ve buradan aldığım fikirlere falan değer veriyorum. buna karşılık normalde hiç yapmayacağım serserilik ve itlikleri, "amaan duyuru alt tarafı" diyerek yapmaktan geri kalmıyorum. ciddiye almıyorum desem, "e o yüzden mi gece gündüz buradasın?" denir haklı olarak. ciddiye alıyorum desem, normalde duyuruda çizdiğim profille pek alakam yok aslında. burayı bir çeşit iç dökme, kafa dağıtma, kendi kendine deli gibi konuşma ortamı olarak görüyorum işin açığı. neyse ne.

bağımlılık konusunda... genel olarak bir internet bağımlılığı sorunum zaten var, duyuru da bunun parçası tabii ama hep hareketli bir yer olmadığı için, bir süre uzak kalınca "aman ne olmuştur?" diye düşünmüyorum pek. eskiden karı kız kovalardım, şimdi 500 kilo olduğum için onunla da uğraşmıyorum hiç. sorum varsa soruyorum, öyle bakıyorum kim ne yazmış etmiş diye, cevap verebileceğim bir şey varsa cevap veriyorum, geçiyorum. duyuruyu severim, sayarım, hayatımın bir parçası bellerim ama öyle bağımlısı da değilim sanırım. çünkü uğraşabileceğim bir şey olduğu zaman unutuyorum hemen. herhangi bir şeyle ilgilenirken aklıma duyuru gelmiyor mesela. başka şeyler geliyor ama.

Ciddiye almıyorum ama bağımlıyım biraz, alışkanlık oldu kıramıyorum da :) Biraz öğrenci modunda takıldığım için kaytarıyorum sürekli, vakit geçiriyorum.

eliboşluktan buradayım çoğunlukla. ciddiye alma kısmı da ruh halime göre değişiyor siteye bağlı değil; bazen kimseyi almıyorum, bazen troll başlıkları bile alıyorum falan fistan. almamak daha iyi.

oldukça pragmatik bir ilişki içerisindeyim burayla, çok işime yaramışlığı vardır. adamakıllı sorulan sorulara verilen cevapları ciddiye alıyorum, gerçek hayatta aynı ortamda bile bulunamayacağım 3-5 kişi var mesela, onların cevaplarını özellikle ciddiye alıyorum, gerekirse mesaj atıp soru soruyorum bilgileniyorum. eğlence aşısından pek ciddiye alamıyorum, geyiği çok iyi değil ama bu bir sorun da değil. bu kadar faydasını gördüğüm bir ortamın içinde olmayı da seviyorum sanırım, o yüzden sözlüğü açınca buraya da kesin geliyorum. bağımlılık mı değil mi; artık işime yaramaz hale gelirse girip girmediğime bakarak karar veririm ona.

ciddiye alıyorum, ama sözlükte hakkında entry girecek kadar (çok bozuldu rererö diyecek kadar) ciddiye almıyorum. :)

çok sık giriyorum duyuruya ama bağımlı da değilim, girmek istemezsem girmem.

edit: hatta şu anda karar verdim, haftada bir iki defa filan bakacağım artık, onda da film duyurularını cevaplayacağım. polemikten uzak duracağım. etliye sütlüye karışmayacağım. görüşmek üzere.

Bilgisayarı açtığım zaman ilk girdiğim site burası reklam engelleyicileri devre dışı bıraktığım tek site de burası. Cevaplayabileceğim bir şey olursa cevaplıyorum, kimi zaman da soru soruyorum. Çok yararlı cevaplar da alıyorum. Hele bir tanesi vardı ki ağzımla kuş tutsam o bilgiye ulaşamazdım.
Bağımlı değilim.

Dallama saturasyonu arttıkca kopuyor bu saturasyon azaldıkca (nadir) siteye bağlanıyorum.

garip bi denge var :)

bi kaç sene oolmuş kullanalı ve ciddiye alıyorum. bazı dönemler her gün giriyorum bazı dönemler hiç aylarca elimi sürmyorum... değişiyor. müptelası değilim. herkes fikrini yazıyor. ciddiye alarak da almayarak da bir görüş belirtiyor. önemsendiğini hissediyorsun temelde. ne bilim aidiyet duygusu vs... bu güzel bişi.

eh iste.

Eto bitmis ya da lost cok bozdu demek istemiyorum. Artik cevabim eh iste.

ipad

Note 10.1 2014 ise güzel cihaz ama belirtmek gerekir ki bu cihazı iş cihazı, kalemi olsun, bölünmüş ekranı olsun (2 uygulamayı aynı anda kullanabilme) bu cihaz iş, ofis, üretkenlik cihazıdır. İpad ile de bir çok şey yapılabilir ama bu cihazın yanında ipad multimedya eğlence cihazı olarak görünüyor.

2014 evet. Dediğim gibi ben ios hiç kullanmadım. Dolayısıyla uygulama erişimi konusunda sürekli para harcamak isteyen biri de değilim. Bu yüzden çekiniyorum ipad konusunda. Bazen sıkılıyorum şu neymiş bu neymiş diye yüklediğim uygulama, oyun çok oluyor. İki gün bakıp siliyorum. Aynısını ipad de yapmaya kalkarsam kredi kartını 10 günde boşaltırım herhalde.

iosda da indirirsin istediğini kredi kartsız.

Nasıl oluyor o?

İpad'in yanında android tabletler çok uyduruk kalıyor bence.

Peki hafıza kapasitesi olarak 16gb yeterli mi? Güncelleme geldiğinde yetersiz diyor demiş biri 16lık için de.

ipad 3 ve air 2 sahibiyim. android deneyimim ise tablet degil telefon ile.

1-ios stabil, kesinlikle androiddeki aciyi yasamiyorum, ama her sayfade pdf acilmis yüzlerce sekme gene alette takilma yasatabiliyor.
2-iosta goodnotes harici uygulamaya para vermedim, ücretsiz alternatifini bulmadigim bir sey olmadi. google plade de her uygulama ücretsiz degil.
not:ne jailbroken ne de rootlu cihaz kullandim.
3-apple baglanti konusunda hödük. bluetooth ile baglanamiyorsun baska alete falan. ama sorun mu? hayir, cünkü gmaile at ordan yükle, documentsin webnav üzerinden bilgisayardan dosya at vs ile kullaniyorum. android bu konuda kesinlikle daha iyi, hele de usb otg ile baska seyler baglanabiliyorsa, ama dert mi? benim icin degil.
4-ipad seneler sonra ipad 3 icin diyorum, stabilliginden kaybediyor, ama telefonumdan daha sikayetciyim. 2 senede program acamaz oldu, s4.
5-kalitesi gayet güzel ipadlerin, ekipman kilif uyumlu donanim bulmasi daha kolay.
6-google playde o kadar dandik uygulamalar var ki, cidden, sayi artsin apple storea yetiselim diye resmen kontrolsüz bir uygulama bollugu yaratildi. dizaynlari vs icler acisi ipad daha nezih.
not:android tab serisinden güncel bir sey kullaniyor arkadasim, bolca kurcalamistim. bu ve telefondaki android deneyimim üzerinden degerlendirdim. cok kriter var da yukarida denen seylerden dolayi dedim bunlari. ayni sorulara cevap olarak ipad aldim kendime, memnunum.

Yorumlar için teşekkürler arkadaşlar. Az önce ipad air 2 siparişi verdim. Pişman olacağımı sanmıyorum da dediğim gibi daha önce hiç kullanmadığım için zorlanır mıyım diye merakla ettim.

yerlerde sürünüyor. kutsal bilgi kaynağı (!!)

sorun yerine sorunsal yazanlar da sebep oldu bu olaya. daha sofistike kelimeler kullanarak entelektüel olma.enteresan.

sözlüğün kanayan yarasına parmak basmışsın. gerçekten de 16 senelik sözlük tarihi boyunca hiç değinilmeyen bir konuydu sözlüğün bozması. valla helal olsun.

sözlüğü yanlış kullanıyorsunuz, sorun sizden kaynaklı. eskiden başlıkları okumak diyebir şey vardı. artık sözlüğün olayı o değil, geçtiğimiz yıllarda okan bayülgen falan derken iyice medyatik oldu, iyice talep gördü. millet sözlükte yazarım diye ortamlarda hava atardı be. sonuç olarak her önüne gelen başlık açtı, çok insan demek çok para demek kimse de laf etmedi. sözlükte artık dolanmayacaksın. en güzel kaynağı mesela benim için herhangi bir yeni/eski oyun, film, dizi vs hakkında yorumlara bakıp çıkıyorum. arama çubuğuna bir şey yazmayacaksam sözlüğe girmiyorum bile.

Bozulan hiçbirşey yok. Sözlük sadece genel topluma ulaştı o kadar..

Sözlüğün ilk yıllarında ortamda genel olarak bir dolu üniversite öğrencisi veya genç vardı. E onların konuştuğu, paylaştığı bilgiler ile genel türkiye ortalamasını karşılaştırıyorsun şu an.
Küçük bir koyda 2 kişi yüzerken "ah ne güzel", oraya belediye tesis yapıp akın akın insan gelince çok bozdu.

Olay bundan ibaret..

Edit: Neden hala yazarsınız sorusuna cevap vermemişim..
Bilmiyorum bu ay hiç büyük adaya gideniniz oldu mu?
Gitmediyseniz anlatayım. Elindeki çöpü insanların evlerine atan, başkalarının havuzuna girmeye çalışan, bisikletle atlara çarpan, insanlara yürüyecek yer bırakmayan, "tualete gircez kapıyı açın" diye zillere basan turistlerle dolu..

Şimdi, bu turistler adanın ırzına geçti diye ben adaya gitmeyi bırakayım mı? Çocukluğumun hatıralarını es mi geçeyim? Yoo.. Ben adayı seviyorum, bu kusurları geçici..

Cevap aynı.

anlamakta zorluk çekiyorum gerçekten :) Diğer yazarların fikirlerini merak ettim hemen saldıraya geçenler olmuş.

@objektifkompulsi
sorunsal
sf. 1. Çözümü belli olmayan. 2. Doğru olma ihtimali bulunmakla birlikte, şüphe uyandıran, kesin olmayan, problematik.

İlk dediğin "erkek neresinden sevilir"e "şurasından" diye cevap yazmak eskiden "soru başlığa cevap entry" gerekçesi ile uçurulma nedeniydi. Güzel günlerdi.

İlk kuruluşu tamamen tanım üzerine ve kutsal bilgi kaynağı olarak kurulmasına rağmen, ilk başta da tanımlar eğlenceli bir şekilde giriliyordu. Örneğin, ilk entry olan pena için "minik plastik garip nesne" de eğlenceli ve diğer sözlüklerde olmayacak bir tanım. Bu bir başladı mı nerede duracağı belli olmuyor. Buradaki ilk büyük dalga 6. nesille geldi. Benim de dahil olduğum grup anket başlıklar açıp doldurunca büyük gürültü olmuştu ve ilk nesillerdeki insanların bir kısmı o zaman terk ettiler. Örneğin, "gaz girişi olan şarkılar", "durduk yere adamın amına koyan şarkılar" gibi başlıklar çok büyük tepki almıştı. Hatta entrylerde anket dolduruyorum muntazaman diye laf sokma entry'leri geliyordu. Tanımdan çok herkesin fikrini beyan etme, içinde tutamadığını böyle süper bir mecraya dökmenin ilk belirtileri bunlar olsa gerek. Tabii bu başlayınca nerede duracağı da bilinmedi. Yönetim bu duruma yumuşak yaklaştı, "Doldursalar ne olacak" dedi. Moderasyon da ilk başta "Tamam, formata uygun oldukça doldursunlar" diyerek anlaştı. Tanım hala esastı, tanıma uygun olarak "... dedirten şey", "... yaptıran şey" gibi kalıplarla her şey yazılabiliyordu. Gözümde çok kutsal bir kalıptır bu, çünkü bir zaman sonra devamı çorap söküğü gibi geldi. Yazdığın şey kişisel bir tanım olsa da, en azından "Sözlüğün felsefesine de saygı duyuyorum" demenin bir göstergesiydi.

Popülerleşme arttıkça da daha fazla insan tanımdan çok en sonunda ulaşabildikleri bir yerde kendilerini ifade etmek için kullandılar. "dedirten" kalıbı ile bol bol dalga geçildi, "Demek istediğini de işte, niye böyle komik şeyler kullanılıyor" denerek bu kalıp kullanılmaz oldu. Moderasyon uçurmalara, silmelere yetişemedi. Daha sonra kuyruğu eritmek için toplu alımlar başladı, örneğin 8 Mart'ta Kadınlar Günü bahanesi ile bekleyen kadınlar sorgusuz sualsiz yazar yapıldı. Onların da bir kısmı ortalığı Kadınlar Kulübü'ne çevirdi. Bu arada, erkekler de boş durmadı. Onlar da kendilerince bir çöplüğe çevirdiler. Buna karşı yönetim "Değişim kaçınılmazdır, illa ki gelecektir. Yeni nesil böyle, biz anlamıyoruz onları. Y nesli iyidir, candır; takılsınlar" dedi. Moderasyon "Ama formata bile uymuyorlar. dedirten bile kullanmıyorlar ağzını kırdıklarım" dedi. En son moderasyon, yönetimin bu kayıtsızlığı karşısında toplu istifa etti.
eksisozluk.com

Değişim kaçınılmazdı ama çok da iyi yönetilemedi.

Gözümde artık terk edilmesi gereken bugündü de, alışkanlıktan terk edemedim sanırım. Bir de Duyuru'ya oradan giriyorum, asıl ondan.

Bu çürümeyi anket başlıkları dolduran biz başlattık, bunda katkım olduğu için özür de diler, günah çıkarırım.

Ne işe yarar? İlk 2-3 yıl entry'leri hala orada. Okursan okursun. Açıkçası debe'ye bile bazen bakamıyorum. Çünkü orada da çok net kural ihlalleri var. Konu önemli değil, siyasi bir başlık olsun. Altında "anandır" yazmış biri ve bu debe'ye girmiş; inanılır gibi değil. Hayır, o görüşten olsam, en hararetli savunucusu olsam "anandır" yazan bir entry'ye şukela verilmesini aklım almıyor. Tanım değil, örnek değil, açıklama değil; sadece üsttekine laf sokma. Hem de formatsız.
(bkz: bu benim allah belamı vermiş halim zaten)

Son bir madde ile de, bir gün HDP ve diğer gün MHP entry'lerinin debe olması konusuna geleyim. İki partinin de sempatizanı oldukça çok sözlükte. Bir entry'nin debe'ye girmesi için çoook çılgın bir beğeniye ihtiyacı yok. Yani, çok beğeniye ihtiyacı var tabii de, bu uçuk bir rakam değil. Dolayısıyla, iki görüşün de sempatizanı çok olduğundan iki entry'yi aynı gün debe'de bile görebiliyoruz.

Tabii burada çuvaldızı Duyuru moderasyonu olarak kendine de batırmam gerek. Çünkü burada da patlamaların başladığını görüyoruz. Sözlük'ün gittiği yoldan gitmesini istemiyoruz. Bunun için de el birliği ile çalışmak istediğimi (en azından kişisel olarak) ve yapmak istediklerimiz olduğunu bildirmek isterim. Yine kişisel olarak, burayı kişisel eğlencesini abartarak duyuruların altında geyik yapanlardan ve trollerden arındırmak ilk isteğim. Bakalım, nasıl ne edeceğiz? Bir şey edebilecek miyiz?

Ya şu salak muhabbetin çevrilmesi için taban süre 3 sene falandı. 3 ay diyen varsa kesin bozmuştur ha :/ aq. Aq. Aq diyenler bozuyo bence qaliteyi :/

- 3 aydır takip ediyorum dedim....
- Aq bilindik mi tabir, açıkça amına koyim mı deseydim saha mı hoş?

Oto kontrol yaparsan sıkıntı yok. Saçma başlıklara bakmazsan, debe'deki dandik entryleri okumazsan hâlâ önemli bilgilere, güzel yorumlara ulaşabilirsin sözlük üzerinde, ben de öyle yapıyorum.

siyasi gazeteden beter oldu, terör yandaşlarına prim verilir oldu. Cinsellik kadın ayrımcılığına musahama gösterildi. lümpen gerizekalılar türedi, haber sitelerinin altındaki yorumlar gibi geliyor artık bana. kutsal bilgi kaynağı hdp pkk dhkp-c yayın organı oldu çıktı... selim kiraz'ı şehit edenleri kahraman, polis ve askeri şehit edenleri övenlere yaptırıp yok. Gündelik ve bilgi içeren başlıklar yerine kadın, sex, siyaset başlıkları ile iyiden iyice bozuldu 3 sene sonra toplam yazar sayısı 500 bin olacak gör bakalım seviye nerelerde.

Emin degilim ama internetle tanismamla eksiyi kesfetmem arasinda az süre var. Superonline ya da 146 dial sesini hatirlayanlardanim. Gencim halbuki.

10 yil diyelim sözlükle icli disli olmam. 2 defa yazar oldum, ikisinde de login olmadim diye atildim. Cünkü girip okuyordum, ne kadar bazi konularda bir seyler bilip fikir yürütebilsem de bunu paylasmaya deger ya da orda baskalarinin sözünü kesebilecek seviyede oldugunu düsünmüyordum. Cok sey ögrendim, cok genel kültür, dünyaya bakis acisi kazandirdi acikcasi sözlük. Gün asiri girip okusam da cidden login olmayi unutup atilacak kadar saygiliydim. Bos yere tek bir sey yazmadim bu dönemde. Bir seyin sözlükte olmasi icin belli bir mizah belli bir kültür birikimine sahip olmasi gerekiyordu bence.

Simdi gir bak entrylere. Hangisi kalite pesinde? Hangisi bir seyle kapmak ya da vermek derdinde? Saf geyikler, beyniyle degil s.kyle düsünüp tek elle entry girenler, kiz düsürme metotlari fuckbuddy ilanlari. Alinmayin ama, futbol yorumlarinin tamami ayni kafada, eskiden kütüphaneye girip elde kitap tartisan büyüklerin arasina kaynayip anlamaya calisirmisim gibi gelirdi sözlük, simdi ya mahalle arasi kahvehanesinde sürekli isitilip isitilip dönen ayni geyikler, ya da 10 yasinda ilk masturbasyonundan sonra kadin erkek iliskilerini ve dünyayi cözmüs, aydinlandigini sanan ergen geyikleri.

Sözlük, ölmeye mahkum. Kümülatif birikimini cürüttü, yazar olmanin bu kadar zor oldugu bir yerde gene de kullanici kitlesini denetlemeyi beceremedi. Ssg mantikliydi, mesela wikipedia neden asla büyümeyecek türevi basliklarinda internet kullanicilarina dair saglam tespitler yapmisti. Ya da baska siteler üzerine yorumlari mantikliydi. Tek hatasi denetleme sistemiydi sözlügün. Biraz vitrin gibi kalmaliydi sözlük, girip okumaktan keyif alailecegin degerli bir yer olmaliydi. Tespit s.cicam diye kasan insanlarla dolmamaliydi.

Cok tavsiye verildi, cok lafi edildi, moderatör, puanlama, kick ve ban sistemleri önerildi, hepsi de uzun vadede cok iyi sonuclar verebilirdi. Cok örnegi var benzer seylerin. Ama giderek foruma dönüyor, yarin öbür gün board olarak bakacagiz eksiye. Söylemedi demeyin. Yönetimin hatasidir bu ünun engellenmemesi. Yasanmasi ise türkiyedeki kullanici kitlesinin hatasidir.

Sözlük hep benim icin üzerimde etkisi büyük, birlikte büyüdügüm ortam olarak kalacak. En yakin arkadasimi bundan gene 5-6 sene evvel yanyana oturuyorken sen de mi sözlük okuyorsun seklinde tanimistim. Sevgilimle ilk defa eksisözlük muhabbeti üzerinden konusup, muhabbet ederek yakinlasmistim. Sözlük, hey gidi sözlük. Sen de gidiyorsun ya yavas yavas. Görmek üzüyor. Tanik olmak.

Kanzuk redditten pek bir sey calacagini ima etmisti sanki, belki birseyler degisir, belki.

Sözlüğü okurken, kendi arama kriterlerini daraltırsan hala gayet kullanışlı olduğunu düşünüyorum.

Burası doğası gereği devasa bir sokak, kahvehane, toplantı salonu vs. Nitelikli okur olunursa, yani neyi aradığını bilirsen oldukça ilgi çekici, doyurucu şeyler bulabiliyorsun. Şahsen ben buluyorum.

Zaten herkesten her zaman, bilim adamı ciddiyetiyle yazmasını beklemekte mantıksız.

Niye yazıyorum? Çünkü içerik olarak beni kısıtlamıyor, canım isterse spor, canım isterse siyasi analiz, canım isterse hiçbir ana konu başlığına dahil olmayan bir şeyi ekşi itiraf gibi başlıklarda yazıyorum.

Bu özgürlük alanını sağlayan muadil bir mecra yok, sözlüklerden başka.

@Wilhel İçerik olarak kısıtlamaması sözlük mantığına ters değil mi? (soruyorum sadece)

Ekşi sözlükteki sözlük kavramı zaten bizim ilk aklımıza gelen "sözlük" ile sınırlı değil, eğer öyle olsaydı en başından beri, tek kelimeden oluşan elma eşittir bir tür meyve basitliğini aşmazdı. Şahsen öyle bir yerden ibaret olmasını hiç istemem.

Ekşi sözlüğün ilk sarsıcı yönü De zaten sözlük kelimesinin Anlam sınırını genişletmesi.

Kaldı ki senin ifade ettiğin şekliyle var olsaydı, gene içerik kısıtlaması olamazdı. Sonuçta ismi "ekşi edebiyat terimleri sözlüğü" ya da ekşi hukuk sözlüğü filan olmadıkça gene içerik çeşitli olurdu.

Cikarmazlar

çıkarmazlar.

getirdim götürdüm. cikarmiyorlar, avrupa, el bagaji.

avrupa, el bagajı, sorun çıkmadı +1

Teşekkür ederim cevaplar için.

Bir yıl uluslararası garantilidir eskiden sonra 2 ye çıktı dediler 1 taş da 2yi bilmiyorum

apple'in türkiyede store'lari yokken sanirim türkiye disindan alinan cihazlarin türkiye icinde garantisi olmuyordu. ama artik store var ve uluslararasi garanti 1 yil.

Benim bildigim avrupadan alinan apple cihazlari garantili oluyor.

Amerika cin dubai vsden alinan cihazlarin garantisi gecerli olmuyor.

halitkin +1 diyorum.

Hlitkin-1 diyorum, cünkü telefonlarda söyle bir durum vardi yanlis hatirlamiyorsam. Ic parcalarda fark var, islemci dahil diye biliyorum. Bu yözden avrupadan alinan telefonlara türkiyede onarim ve destek verilirken amerikan iphonelar direkt kapsam disidir dendi. Alirsiniz, alet tamemn bozulur, degisim yaparlar, benzer durum oldu ama batarya degisimi icin cagrilan iphone 5ler mesela, amerikan kodlu oldugundan islem yapilmadi coguna. Onarim vs yapilmaz, ama komple bir ariza cikaraa kisa süre icinde degisim oluR "diye biliyorum ben."

Ipodlar ise model farki yok, o yüzden her yerde ayni kosullar gecerli diye biliyorum.

Hatam olabilir, yakin zamanda denemedim. Ipodum da hic sorun cikartmadi, bir arkadastan biliyorum sadece.

amerika ve dubai'den alınan iphone'lar için garanti geçmeme durumu o da gsm şebekeleri ile alakalı mı neymiş.

örneğin amerikadan alınan macbook'ların burada 1 yıl garantisi var. çünkü apple ürünleri 1 yıl uluslararası garanti ile satılıyor. bizim ülkemizde 2 yıl olmasının sebebi kanun 2 dediği için.
ben rahatlıkla alırdım ipod zaten taş gibi cihaz maşallahı var.

kaynak: duyuyoruz...

Sarja takinca otomatik mi aciliyor ypksa sarja takinca sen gene acma tusuna basip mi aciyorsun? Tus bozuk mu yani bir baksana?

tuş bozuk değil onda sıkıntı yok

sadece şarja takılıyken çalışıyorsa bataryası ölmüştür. güç kaynağı olarak usb kullanıyordur.

çöp mü yani :(

çok pahalı birşey değilse yenisini alın, çöp değil de bataryayı değiştirmeye değer mi kendiniz karar verin.

hande yener

elbette Batman.

www.googlefight.com

bahsettiğin şey güneş gözlüğüyse; dolmuş şöförüne varana kadar takıyor. insanlar çakma falan dinlemeden alıyor takıyor. bu kadar gözlükçü var, metrobüs durak üstleri bile bunlarla dolu. demek ki satıyor ki var.

bahsettiğin şey normal numaralı gözlükse; insanın ihtiyacı varsa takar. eğer o adam üç metre ilerisini buğulu cam gibi görür olsa mecbur takar. süt oğlan falan dinlemez.

iki duruma göre de saçma ve gereksiz bi tespit olmuş. sana öyle gelmiştir diyip geçebilirdin. sözlük tespitçiliğini konuşturmuşsun.

gözlük tespitine katılıyorum. gözü bozuk olan bütün arkadaşlarım lens takıyor. benim de gözüm bozuk, ben de lens takıyorum.

Maskülenlik kavga etme yetenegiyse senin icin, merak etme, gözlüklülerde gayet kavga eder. Ama yumruk yumruga degil, genelde gürese kayan stilde dövüsür, kafa kola alarak bitirirler, temizdir.

Ha ama, gözlügünü kemik renkli falan almiyorsan, gözlük feminen bir olay degil.

Ben cikarimlara zerre katilmiyorum. Cevremde gözlüklüler cogunlukta.

Maskulenligi bilmiyorum da, gozluk takmasi gerekip de inatla takmayan cok insan gordum. Sadece zorunlu durumlarda takip sonrasinda hemen cikariyor cogu kisi. Gozlugun kisiye kattigi hava ise, sutoglani degil de hani cok ders calisan murekkep yalamis insan gibi, ders calismaktan gozu bozulmus gibi dusunuluyor genelde. Ayni sey muhendislik veya tip okuyup saci dokulenler icin de var. Ben mesela, dersler zor tabi dokulmesi normal falan diyolar. Sacma yani.

Turk insani okumuyorrrrr bundan kitap okumazsan gozlerin bozulmaz...

Çevremde gözü bozuk olanlar gözü sağlam olanlardan daha fazla. Daha doğrusu, gözü için bir çözüm uygulayanların sayısı uygulamayanlardan daha fazla. Uygulamayanların içinde de var çünkü bozuk olan bir tayfa...

Gözlük takmak istemiyor çoğu. Günlük lensi alıp 3-4 gün çıkartmıyorlar. Kavga olayına da katılıyorum, ilkokuldayken en çok duyduğum tehdit "Gözlüklerini alıp lens yaparım"dı. -.-

Puf yorgan. Pufudik pofuduk. Yerim.

bisiklet

Eski sevgilinin memeleri.

kaplumbağa

Ezberden koyuna benzetirdim.

tavşan.

ne çıktım doktor? :(

Evet arkadaşlar,

Labdan sonuçlar yeni geldi ve hepiniz ruh hastası çıktınız.

Acil şifalar dilerims.

Kırmızı çekiç.

boka.

yürüyen uçak

Dickbutt

Bmc slr01, zipp 404 clincher, ultegra 6800 11s

Mobilden tam arastiramadim ama aradigin bilginin surayla ilgili oldugunu biliyorum www.bluecard-eu.de

almanya ile ilgili bilmiyorum ama avusturya ile ilgili söylersem belki bir fikrin olur. avusturya'da bunun icin gerekli brüt maas 2100 euro, net 1200-1300 euro civarina geliyor sanirim.

Tam ayni olmamakla birlikte benzer bir durumda kaldim. Eyaletin sizden istedigi minimum bütce var, hayatinizi devam ettirebilmeniz icin gerekli diye sart kostugu. Ama bu siz aileyseniz, esiniz de calisiyorsa, ya da size ait bir mülte kaliyorsaniz, degisiyor. Tam süreci bu yüzden bilmyiorum, en temiz bilgiyi ausländerbehörde anahtar kelimesiyle aratarak ya da mail atarak alabilirsiniz.

oha ne kadar kaypak, ne kadar troll bir vize veriştir o ya. kayıtsız kalamadım. çok sinirlendim. konu hakkında bilgim yok.

nasıl olsa sabaha kadar ilk sayfada kalacak duyuru.

yani ben de bir şey anlamadım hem param gitti hem stajdan olucam bu gidişle çünkü 2 haftada bana sertifikamı da kimse vermez

tam bilgim yok ama bence uzatırsın gibi. tabi alman prosedürü biraz sikeltebilir ama denemiş olursun. gerekirse okuldan da yazı istersin etkili olabilir.

bu tarz prosedurler uzun surer yetisecegini sanmam. stajini yarim yaparsin tam gibi gosterirsin, ya da online 5 gun daha yaparsin. haftasonlari da calistim dersin. bi cozumu bulunur orada konus calisacagin yerle, burokrasi yuzunden sikinti cikarmazlar

uzun süreli vize taleplerinde genelde az verip git almanya'da uzat diyebiliyorlar. mesela benim 10 aylık bir vize talebim için 1 aylık vize verip almanya'da uzattırdılar belki sen de öyle yapabilirsin.

haci hata olmus olabilir hollanda icin ayni hatayi gordum cunku.
hemen idata'ya git randevu fln gerek yok. direk soyle, konsoloslugu arasinlar sen arayinca kimse acmiyor genelde.
sonra hemen konsolosluga yonlendirecekler seni yenisini basacaklar hemen. bugun tam gun calisiyorlar sanirim

bugün de öğlene kadar çalışıyorlardır gerçi. elini çabuk tutup idata ile görüş bence de. adamlar bi çözüm sunarlar. olmadı 15 gün kaçak yaşarsın :D

kaçak maçak yaşama hayatını sikerler sonra schengen ülkesine giremezsin bir daha. zaten uçak biletin belgelerin vardır. git almanya'ya orada yabancı oturumlarıyla hangi devlet dairesi ilgileniyor öğren. ilk gün hemen uzatmaya başvur.

Uzatma isi derken oturum almaktan bahsetmiyoruz degil mi? Yoksa calisacaksin diye kisa süreli olsa da sen al bunu, git, orda oturma izni cikart demis olamazlar mi? Vize tipi ne mesela suan sana verilen?

Kacak yasama hayatini s.kerler +1

Bana turistik amacli ilk vizemde 20 gün icin basvurdum, 10 gün verdiler, vizem basladiktan sonra pasaportum elime gecti, biletim yandi. Üstelik davetiyeyle falan almistim, öyle bos beles de degil. Sonrasinda cok vize vermisiz buna, almanca biliyor falan diye kasmadilar, rahat verdiler.

Baktin turkiyeden cozemiyorsun, almanyaya geldiginde once yabancilar ofisine kendin git ve durumu izah edip en azindan stajinin bitimine kadar yasal olarak kalmak icin bir yol gostermelerini iste. ilk basta bu bizim isimiz degil, konsolosluk ne derse o diyeceklerdir, pes etme. Baskici ol. Burda yabancilar ofisine isini baska turlu yaptiramiyorsun. Kendi cabarin sonuc vermezse stajla ilgili yetkili kim varsa ondan yardim iste. Kurumlar bireylerde cok kurumlari daha cok ciddiye aliyor burda.

Bizim yabancilar ofisi brezilyali bir arkadasin dosyasini basbayagi kaybettigi icin kiz oturum iznini uzatamadi ama pes etmedi, her seferinde gidip 1-2 aylik yazi alip oyle kalabiliyor. Kaybolan dosyayi eninde sonunda bulamalari lazim cunku. Onlar bulana kadar kiz bu sekilde hala yasal olarak kaliyor ama eger en basta "hee pki madem" deseydi simdi coktan ulkesine donmustu. Ama o israrci davrandi, her hafta gitti kendisinin hakli oldugunu bildigi icin. Yani demem o ki, bastir. Sana vizeyi az da olsa verdiklerine gore o vize senin hakkin. Suresinde yanlislik olmus de, burda kalmam lazim bitirene kadar de. Kal.

Yogunluktan yazamadim, haberler guzel. Bayram arifesinde ogle arasina kadar calisiyorlardi ben de gidip sorunu elcilikte anlattim. 4 saat sonra 2 aylik vize izni basili pasaportumu aldim. Boyle bir sorun yasarsaniz araci firmaya yani benim durumumda idataya kesinlikle gitmeyin, konsoloslukta guzelce izah edilince sorun cozulebiliyor.
Tesekkurler cevaplar icin.

7 ay olmuş şimdikini koyalı. sık değil sanırım benimki.

Yüklediğimden beri iki defa

2 senedir falan değiştirmedim

Senede 2 defa

Ilk akilli tel aldigimda bir foto koydum, hic degistirmedim. Sonra fotoyu kaldirdim, fotosuz kullaniyorum.

cok sık, iki gunde bir falan

9-10 ay oldu sanirim. degistirmem yakin zamanda. mandalina var, uzerinde huseyin yaziyo.

guzel br foto denk geldikce.
1-8 ay fln.

Ben 2 yildir degistirmiyordum, geçenlerde degistirdim.

öyle çok resim çekinmeyi seven biri olmadığım için tüm sosyal medya hesapları da dahil olmak üzere aylarca aynı resim olabiliyor.

Yukledigimle ayni. Beni bilen biliyor, numarami alip ekliyor, resmimden taniyorlar sanki. Bana benzer bir "vesikalik" var, profil adi altinda binbir tipe girip kim oldugu belli olmayanlardan da degil. Düz adamim.

bir ayda, iki ayda bir falan.

mevsim değiştikçe ya da ben değiştikçe

birkaç ayda bir diyebilirim.

Fotom gizli ne demek, rehberindekiler görüyor işte. Kimse görmesin istiyorsan zaten foto koymuyorsun.

Edit: Öyle bir seçenek olması komikmiş, bilmiyordum.

Çok sık, fekat kendimi koymayı pek sevmiyorum hatta hiç

Karikatür, fırat ve huni favorim

pasaport çıkartman lazım veyerinerden.

Ben de pasport ilk adim diye biliyorum.

çip takılacak, aşıları tam olacak, seyahat engeli yoktur şeklinde yazı verecek

aşı karnesi var, bu hafta içinde de çip takılıp kuduz aşısı yapılacak. benim için tek sorun titrasyon testini beklemek ve tarım bakanlığından izin almak kafamdaki sorular da bunlarla ilgili

Kulaklık girişine takılanlar bazi modeller için diye biliyorum. Zaten üstünde yazar şu modeller için diye. Diğer selfie çubukları bluetooth bağlantılı olduğu için tüm telefonlara uyar.

Coguna uyar, ama hepsine degil. Eger mikrofonlu ses kontrollü kulaklik destekliyorsa kuvvetle muhtemel bir sekilde selfie stick de destekler.

Jilet, cam, tarihi gecmis ilas, kimyasal ilac, deterjan vs, posetleyip, sonra saglam bir sekilde koli bandiyla mumyaliyorum. Öyle atiyorum. Acik asla. Yok ugrasamam derseniz pet sise veya atilacak basla bir sisenin icine cam kiriklarini doldurup, agzini kapazip atin, ya da süt kartonunun icine atin parcalari, kesici seyleri.

sadece hayvanlar için değil geri dönüşümcüler içinde yaptığım yöntem bantlamak. iğnelerden önemli onları önce kağıda sarıp sonra bantlıyorum.

aysel gürel bir televizyonda söylemişti yıllar önce cam kırıklarını iğneşeri bantlayın çöpe bakarken insanın elini kesiyor, ellerine batıyor diye...

Koli bandiyla sariyorum ben de. Sonra posete koyup tekrar bantla sariyorum.
Sut paketi sakat, kokusu yuzunden parcaliyorlar o kutulari kopekler.

ben elimden geldiğince ayırıyorum ambalajları. parçalasa da koku alamayınca bırakır mantığıyla. atık toplayan işçiler zaten camla uğraşmıyor. diğer poşette cillop gibi petler ldpeler alemüyonlar dururken bilhassa.

igneyi sakiza gomup sonra kagida sardim attim.

yoğun ağrı kesici, kas gevşetici filan kullandıysan fiziksel bağımlılığı atlatman kolay olmuştur.
belki travma da ruhsal anlamda böyle bir değişiklik yaratmıştır, genelde tersi beklenir ama.

zibilyon nedeni olabilecegi gibi bence iyilesme sürecinde, vücut arinmis(serumlar oh oh) tahminden cok daha hizli bir sekilde maddeye olan asinaligi yitirmis.

teori, bilirkisi falan degilim.

ağrı kesicisini yoğun kullandırtmışlardır. karbugamda da kırık var çünkü. hastanedeyken ağrı hissetmiyordum pek. muhtemelen yoğun verdiler.

dediğiniz hiç aklıma gelmedi. çok mantıklı.
tersi derken hocam onu anlamadım?

ruhsal travma sonrası bağımlılıklarda artma ya da yeni bağımlılıkların ortaya çıktığını görebiliriz bazen, ona istinaden tersi olabilirdi dedim.
ama büyük ihtimal sizin psikolojikten çok fizyolojik bağımlılığınız ön plandaymış. (örneğin sabah kalkar kalkmaz yakanlar genelde bu grupta oluyor) bir de tabii o dönemde alışkanlıklarınız da değişti. sosyal hayatınız, yaşamınız filan derken hayırlı olmuş:) geçmş olsun tabii bu arada:)