[]

En kötü durumdaki insan ''hangi durumdadır''

iyi geceler;

Din ile ilgili büyüklerimizle dövüşürken bir konudan sonra aklıma takıldı;

dünyada bulunan en kötü durumda olan insan bunun farkında mıdır ? ve nasıl bir hal içindedir.



Öncelikle zorluk, iyilik, mutluluk gibi kavramların kıyasla mümkün olduğunu ve ancak zıtlıklarıyla açıklanabilir, anlaşabilir olduğunu bi' şeyapalım sonra devamını anlatacağım. (bekledik burada biraz, umarım şeyapmışsınızdır) evet.


Şimdi biz mesela şükrediyoruz, şu günümüze şu durumumuza. hatta ''verdiklerine ve vermediklerine çok şükür'' diye dua ediyoruz. misal benim gözlerimde miyop var 2.0 bunu dert edinebilecekken gözleri olmayan birisini görüyorum ve derdin varlıkla ortaya çıktığı bir halini karşılıyorum. bunun tam aksi de mümkün olabiliyor. * duygusal boşluk, tatminsizlik ya da metasal yokluk gibi.


Ancak; mesela adamın gözleri görüyor ama elleri yok, yahut elleri de yok ama elleri olup gözleri görmeyenden daha iyi bir şekilde bakılıyor. yani kıyas bir yerde sapıtıyor. bir de manevi tatminsizlik de girebilir, hayatına son verme durumları ya da daha kötüsü hayatına son verememe. en son eski bir porno yıldızı hikayesini okumuştum. ilginçti. herneyse, bundan sonrası biraz kafa karışıklığı soru kısmı buraya kadar; yani sizce hayatta ki en kötü durumda olan insan ne ''durumdadır''. evet sadece türkçe ile ilgili değil, genel olarak dille ilgili problemlerim var. soru bitti.

sakıp sabancının engelli evladı gibi mesela, bu çok zor bir durum allah kimseye yaşatmasın. ben avamdan şöyle sezenişler duydum, sakıp aga bir gün televizyonda ağlamış, oğluma isteseydi bütün arabaları alabilirdim ama o hiçbir araba isteyemedi demiş. bana bunu anlatanlarda onunla birlikte ağlamışlar. iyi insanlar tabi, allah iyi insanları sever. ama ben diyorum, onun yerine keşke şuna da ağlasaydın o daha kötü durumda çünkü sakıp aganın oğlunun bir arabası yoktur ama, bakıcıları vardır, her zaman sıcak bir yatağı vardır, asansörlü evi vardır diye. ayıp oluyor. beni ayıplayanlarda haklılar zaten, onlara söyleyecek sözüm yok. ama işte.

ya da tam tersi, adam allah var herşey var, allah deldiği boğazı doyurur diyor, e madem öyle o zaman açlıktan ölen niye öldü diye soruyorum. bence o sistem pek öyle çalışmıyordur diyorum, ve yine sanki analarına sövmüşüm gibi, hayır hayır öyle de değil acımaklı gözlerle bakıyorlar, bataklığa düşmüşüm gibi. doğru yoldan sapmışcasına. bazen açık açık soruyorum, sence diyorum bende bi' dini kavramlar konusunda sıkıntı var mı, hayır yok diyorlar.

ancak yukarıda ki gibi sohbetlere girdikten sonra gözlerinden okunuyor, sıkıntılı gördükleri beni.
sonra dudaklarından dökülüyor ''sen eskiden böyle değildin'' diye. ''bence yeni halim daha hakikatlidir'' diyorum. üzülüyorlar benim için. sonra bende onları üzdüm diye üzülüyorum. bi' türlü tatmin olamıyoruz. bu sebebini bilmediğim sirkülasyon devam ediyor.

edit: daha iyi anlaşılabilmesi için * 'lı yerden itibaren cümle şu şekilde devam edebilir ''yani varlıktan(eksikilk-güvenlik) değil yokluktan kaynaklanan, ben çok denk gelmedim ama teknik olarak mümkün sanırım;...''

 
o dayılara gore en kotu durum olum ya da sakatlık degıl senın gıbı soru sormaktır.


  • bryan fury  (25.08.15 23:37:43) 
şükür hiyerarşiktir


  • freebird5406_2  (25.08.15 23:38:49) 
Anamın nenesi varmış köyde, yatalak. Sesi falan da çıkmıyormuş. Bazen kadını güneşin altında unuttukları oluyormuş yaz günü.


  • firuz  (25.08.15 23:39:44) 
Sukur mekanizmasini biraz bencilce ve kucumseyici buluyorum; "Oh, iyi ki ben degilim. Boyle de olabilirdim" deyip, ustune de kendini karsisindakinden ustun gorerek cila cekmekmis gibi geliyor. Ornegin, biri sana soylemese bile seni dusunup, haline aciyip "Sukredeyim, mete kudur degilim" dese ne dusunursun? Cok ayip geliyor bana. Bana deseler, "Madem oyle kotuyum, kendi kendine mirildanacagina bir seyler yap" derim.

Yerinde olmak istemedigin halde bir insan varsa, o saatten sonra onemli olan insanin kendisi olmamali. Tabii ki elinde olan icin sukran dolu olmak ve ne kadar sansli oldugunu dusunmek kotu bir sey degil de, orada durmak sorun. Aslolanin konusmanin icinden "ben" veya "biz"i cikarabilmek olduguna inaniyorum. Atiyorum, Turkiye'deki biri olarak "Sukredeyim, daha zor yasam kosullari olan bir ulkede dogabilirdim" demek yanlis degil ama cok eksik geliyor bana. Bunun iki tarafi var. Bir yandan da gelismis bir ulkede refah icinde dogabilirdim ve yasiyor da olabilirdim. Sukur ve sikayet bunlari iceriyor, bu da olur ama hala tastamam bir bakis acisi degil bana gore. Yapabilirsek ya da yapabildigimiz kadari ile "biz"i cekmek gerekiyor icinden. Kisisel olarak dogru sorunun "Su dandik ulkede dogan boyle yasiyorken, neden su gelismis ulkede yasayan boyle yasiyor" sorusu olduguna inaniyorum. Ya da sakat bir insan icin "Oh halime sukredeyim" yerine, "Bu kisi neden sakat" demek daha yapici, en azindan cozum onerici geliyor. Dunyanin merkezi biz miyiz de, sukredip ya da sikayet edip duruyoruz? Tabii bu ne kadar becerilebilir, bilmiyorum. Insan illa ki bir noktada kendine donuyor. Olabildigince az donebilsek keske, donebilsem keske. "Bu kadar konustun, sen ne yapabiliyorsun" dersen haklisin tabii ki.
  • aychovsky  (25.08.15 23:52:22 ~ 23:56:03) 
bu oznel bir yargidir. kimine gore annesi/babasi vefat etmis insan kotu durumdadir kimine gore parasi olmayan kimine gore engelli insandir.

bence insanlarin kotu durumlarina uzulmek yalnizca pragmatist bir harekettir. ona uzuluyorum diyerek kendi vicdanimizi tatmin ederiz ve o durumda olmadigimiz icin bir yandan seviniriz.

dedigim yanlis anlasilmasin tabiki bende aciz gordugum herkese uzulurum. bu bence bir erdemdir. ama dunyadaki bilincli olan her canlinin her hareketinin sebebi bence pragmatistliktir.

ama bazilari var ki harbiden nefret ediyorum. sehitler olmez vatan bolunmez diye snap atiyor. on dakka sonra arabada son ses muzik egleniyor. kurtce sarkilarla dalga geciyor. sayisiz kere yurt disina cikiyor. zengin bir aileden geliyor. onlarin yasadigi acinin onda birinin farkinda degil. ama bunu kullanarak reklam yapiyor. bu ikiyuzluluktur. bende cok uzuldum berkin elvana, ozgecana. yada sehitlere. ama hic sosyal mecrada uzuntumu paylasmadim. birilerine duyurup begeni almak, bundan faydalanmak gibi geliyor bana.

bu benim goruslerimdir. kimilerine ters dusebilir yapacak birseyim yok ne yazikki.

konu cok dagildi ama anlatmak istedim sadece.
  • yamuklu sucurta  (25.08.15 23:56:51) 
konudan saparsam düzelt beni, konu ne onu bile tam anlamadim ya mesajindan.

neyse.

corinth taraflarina gelir büyük iskender. o dönem egitimini tamamlamis ve zaferler ile korku salan bir hükümdar haline gelmis, hakkinda efsaneler dgarken, henüz entrikalar ve iki yüzlülerle cevrilmemistir. babasi filip ise helenlerin kendisini barbar yaftalamasindan dolayi oglunun bir yunan gibi, filozofik, bilimsel cok yönlü egitim almasini istemistir. bu nedenle miezada aristonun yanina gönderilir egitimini tamamlamasi icin. sokratesten de etkilenen hocasindan dolayi korintte sokratin eski ögrencilerinden biri olan diojeni görmek ister. halkin bölgenin delisi gibi gördügü, ancak bilgelerin saygiyla yaklastigi bu adami merak etmesi gayeet dogaldir. hükümdar, yaninda sadik okul arkadaslarindan biriyle ustayi görmeye gider. fatih ünvaniyla koca bir imparatorluga hükmeden iskender, diojene yaklasir, ve kendisini tanitir. diojen gayet laubali cevap verir ve cevredekiler korkuyla bakar. hiddetinden korkarlar iskenderin. ama o tepki vermez, sadece dile benden ne dilersen der.

diojen cevap verir, sirti bir sarap ficisina dayali, üstündekiler uzun süredir yikanmamaktan yapismis, acliktan incecik kalmistir. karsisinda altin bileklik ve ipek kaftanlarla cevrili bu imparator, ondan ne dilerse yapacagini söylemektedir. tek bir kelimesine bakar zngin olmak. tek bir cümlesiyle sehrin anahtarini eline alabilir.

oysa dudaklarindan su sözler dökülür, gölge etme baska ihsan istemem.

cevredeki herkes aciyan göylerle bakmaya baslamistir, aptal, altinlar icinde yüzebilecekken, kendisini yakmis, belki kellesini bile kaybetmistir.imparator senden ne istedigini sordu ve sen böyle mi cevap veriyorsun?

iskenderin gözleri dolar halbuki, cevresindekilere uzaklasmalarini söyler ve diojeni ufak bir yürüyüse davet eder. döndügünde sessizdir imparator, ne konustugunu ise kimse bilmemektedir.

can yayinlari, iskender serisi, massimo manfredi.

gene derler ki diojen, kinik, yani köpek felsefesinin öncülerindendir. dünyevi tüm mal varliktan uzaklastiginda kendisi olacagini söyler. cünkü para kazanmak karin doyurmak ve baskalarina bakmak aile kurmak gibi gayeler, senin kendine dönüp bakmani engeller diye düsünür. tek sahip oldugu bir hanin önünden aldigi fici ile bir adet tastir. ficinin icinde yatar soguk zamanlarda, tasi da su icmek icin kullanir.

bir gün nehir kenarina su icmeye indiginde bir sokak köpeginin kafasini egip kana kana su ictigini görür. o gün tasa da ihtiyacim yokmus meger diyip tasi da atar. sadece ficisi kalir. bir baska hikaye ise söyledir, korinth isgal altindadir, kusatma vardir ve tüm halk olasi saldirilara karsi sehrin merkezine cekilmekte, duvarlari güclendirmekte ve hendekleri genisletmektedir. herkes kosustururken diojen ise ficisini bir ileri bir geri yuvarlayip etrafta kosusturmaktadir. herkes bu deli ne yapiyor diye sorar, o da herkes böyle kosustururken oturmaya icim elvermedi diye cevap verir.

hangisi ne kadar dogru, bilinmez. ama ates olmayan yerden duman da cikmaz. hicbir seyi olmadan yasayan bu adam, aslinda hepimizden daha iyi durumda degil midir? yoklugu tercih etmek, malin pesinde köle olmamizi engeller mi? diojenden daha mutlu ya da özgür müyüz acaba?

bence, en kötü durumda olan, düsündügün gibi en kötü durumda olan degildir, yani gözü görmeyen, duymayan ya da yürüyemeyen. en kötü insan, mutlu olamamis insandir bence, daima korku icinde yasayan. ölümün korkusu, kaybetme korkusu, yetinenememe korkusu. ne dersen de, bence en kötüsü budur, ve bunu asla bilemeyecektir.

sükür olayina girmiyorum, dini degerlerim pek zayif, ama ahlak ve moral icin, etik icin, din gerekmiyor.

ama dedigim gibi, en kötü durumdaki insan bu acima ve kuramadigimiz empatilerin cok uc noktasinda, hayal ettiklerimizden cok farkli.

kisisel görüsüm, keske böyle yasayabilseydim. iki yüzlü bir sekilde yasadigim toplumun kölesiyim. sadece, hayalim, günün birinde yeterince birikimim oldugunda, herseyden elimi etegimi cekip, kendi kendine yetebilecek, dag evine yerlesmek ve emekliligimi, hayatim son günlerini, orda sevdigim kizla gecirmek.
  • wiillii  (26.08.15 00:22:37) 
genel olarak şunu söyleyeyim her zaman daha kötüsü çıkıyor. ayrıca bu konu birazda göreceli, hani hadi tüm dünyayı dört koldan araştıralım en kötüsünü bulup ibret alalım kendimize gibi bir şey mümkün değil.

ayrıca o kişilerle bu konuları konuşmaman daha iyi olur. hem tatmin olamayacaksın, hem onları ikna edemeyeceksin hem de seni vebalı gibi göreceler sen zarar göreceksin. dışlanacaksın, ayıplanacaksın, ayrıca seni ''düzeltmek'' için hayatına müdehale edecekler ya da ailenin etmesine neden olacaklar. her halükarda sen üzüleceksin.
  • air  (26.08.15 01:25:54) 
hz muhammed demiş ki
insanlara akılları ölçüsünde söz söyleyiniz

hersey herkesle konuşulmaz. ama insan bildiğini de düşündüğünü de sadece kendisine saklamamali. o zaman da kimseye hayri olmaz. ben oldum olasi annemi eleştiririm mesela kuran okudugunda. o da bana hep kızardı. okuyosun da ne anlıyosun sen arapca mi biliyosun derdim. hatta bunu kurana gelen arkadaşlarinin yaninda da söylemiştim. beni baya ayiplamislardi. ama ayiplamayanlar da vardi. türkçesini okumaya başladı sonra. birileri benim gözümu acarsa mutlu olurum. riskini alabiliyosan düşündügunu anlatmalisin.
  • deryack  (26.08.15 05:18:33) 
ama insanlarin ellerinden mutlu olduklari şeyi de almamali.


  • deryack  (26.08.15 05:19:48) 
Kötü durum bana göre bir insanın kabul edemeyeceği kabul etmekte / göğüslemekte zorlandığı durum.
Bu nedenle de kötü durum nitelemesi duruma değil kişiye göre değişiyor.

Yaşadıklarımdan öğrendiklerimi anlatayım.

Sene 1994. Kriz var. Ben ülkeye henüz giren amway adlı bir amerikan firmasının distribütörlüğünü yapan avusturyalı bir grupla tanıştım, ürün iadeleri, güvenilir ürünleri filan var, aklıma yatmayan yerler olsa da ben de ek iş olarak yapmaya başladım.
Firmanın ürün yelpazesi çok geniş ancak biz ürün satmıyoruz, hayaller satıyoruz. İnsanların evlerine gidip işi anlatıyoruz daha çok da onların hayattan beklentilerini harekete geçiriyoruz, istedikleri şeyleri günyüzüne çıkarmaya çalışıyoruz. Sistem bu şekilde kurulmuş.

Bir gün iyi bir semtte bir eve gittik. Ev katalogtan çıkmış gibi. Oldukça lüx ve pahalı eşyalarla donatılmış. Çiftin meslekleri psikolog ve eczacı. Krizde çok borçlanmışlar, dükkanlarını kapatıp şehir değiştirmişler filan. Çok kötü durumda olduklarını düşünüyorlar. Onlara hayal ve umut satabildik. İşe girdiler.

Aynı gün bir gecekondu mahallesinde bir eve gittik. Çift işçi. Ev sıvaları henüz yapılmış tabanı döşenmemiş iç kapıları takılmamış natamam bir ev. Eşya olarak da yere serilmiş bir kilim (toprağın üzerine) duvar kenarında birkaç tane yer minderi var. O çift hayallerine kavuştuğunu düşünüyordu. Artık tamamlanmamış olsa bile bir evleri vardı ve nasılsa tamamlayacaklardı. İşe girmediler.
İstatistiki olarak bakarsan ilk ailenin durumu standartların üzerinde ikinci aile ise gerçekten yardıma muhtaç. Asgari gereksinmeleri karşılayamayan aile durumum iyi diyor.

Başka bir hikaye:

Arada buraya da onlar için soru soruyorum tanıdığım bir aile var. Üstün zekalı bir çocukları var. Bu aile de 90 ve 94 krizinden kötü etkilenen bir aile. Çocuk bursla kazandığı üniversiteyi ailenin ekonomik durumu nedeniyle yarım bırakmak zorunda kaldı. Çocukta majör depresyon ve ot bağımlılığı var. Bilgisayarın başından kalkmıyor, bir iki lokma yiyecekse bile (çoğu zaman onu bile yemiyormuş) bilgisayarın başına alıp yiyor. Hayatla bağları tamamen kopmuş durumda. Sinirli agresif halleri oluyor.
Ben bir anne olarak düşünüyorum evladının günden güne eridiğini çürüdüğünü görmek ama bir şey yapamamak nasıl bir şeydir diye işin içinden çıkamıyorum. Sonra körpecik yaşında intihar eden evladının acısıyla yıllardır yaşamaya çalışan hatta artık hayattan zevk almaya başlama belirtileri görsteren tanıdığım başka bir anneyi düşünüyorum. Diyorum ki bununki en azından yaşıyor, hala umut var yani.

Başka bir hikaye:
Bu benimki.
Bundan 5 yıl önce benden bir tümör alındı. Yüksek dereceliymiş ve genetik olarak da haritamız çok fena. Dedim ki "tamam bu iş buraya kadarmış" Neyse erken teşhisten ve düşünce tarzımdan / tutumumdan paçayı kurtardım sanırım.

O dönemde beni kanser olmaktan daha çok üzen şeyler yaşadığımı söyleyebilirim. Daha ne olabilir ki diyeceksin demi. Olabilir. İşte bunu anlatmaya çalışıyorum. Her şey senin onu nasıl algıladığına, nasıl yorumladığına göre değişiyor. O zaman henüz 13 yaşında olan kızıma karşı sorumluluk duymasam, onu bensiz bırakmaya hakkım olmadığını düşünmesem büyük olasılıkla mücadeleyi bırakır hayattan vazcayardım.

Konudan bağımsız ama azıcık da ilintili:

Dün burada bir soru soruldu duyuruyu ne kadar ciddiye alıyorsunuz diye. Ekşide bazı şeyler yazılmış sanırım. Şimdi bu soruya verilen güzel cevapları okuyunca o soruyu hatırladım.
Ben güzel insanların olduğu bu ortamda olmaktan, bir parçası olmaktan mutluyum.
  • hayat aklini konusacak bir filozof uret  (26.08.15 09:10:43) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.