- metrobüsle gayrettepe/zincirlikuyu veya mecidiyeköy'e gelip, hacıosman metrosuyla daruşşafakaya gideceksiniz. sonrası yürümeyle hemen dibinde.

- alibeyköy'e de sanırım mecidiyeköyden metro yapılmıştı. aynı güzergah.

- çantayı ararlar, alkol ya da başka tehlikeli bir şey yoksa sıkıntı olmaz.
festival sonrası herkes metroya gidiyor 134124 kişi birlikte gidiyorsunuz. ama bi izdiham olmaz.

Görmeden ne diyebiliriz ki?

Deri katman katmandır, kesik ne kadar derinse o kadar çok katman hasar görmüş olur, onun tamirinden sonra da hasarın yoğunluğuna göre iz kalır. Yani yüzeysel dandik bi kesikse iz kalmaz.

derin bi açılma değilse ki anlattığınıza göre yüzeysel bir çizik gibi duruyor. iz kalmaz gibi.

kolun neresi? hassas olan ic kismiysa riskli, killi olan dis kisimsa daha kalin daha avantajli.

ikinci olarak yeni olusan deri gunese karsi hassastir. uzerine gunes kremi ve mederma gibi iz merhemler oluyor. onlardan surebilirsiniz. gunesten uzak tutun kisaca.

İz kalır. Yapabileceğiniz hiç bir şey yok.

iz kalmamasını sağlayan bi krem vardı. ameliyat yarasını falan da olabildiğince geçiren.

kesik ne kadar hızlı iyileşirse yara izi kalma olasılığı o kadar az olur.

Berbat bi item olduğunu düşünüyorum.

Tamamen kisinin havasina gore degisiyor her aksesuarda oldugu gibi.

tarzına göre bileklik, bazen yüzük bile olabilir ama kolye "no-no".

nasıl olduğuna göre değişir bence ya. bizim genel müdürün boynunda altın bir zincir var, aile şerefi'ndeki zengin pi*i oktay'a benziyor.

bu kadar no'ya çok şaşırdım. dünyadaki her şey tarzla alakalı zaten. tarzına uygun olmayan garip bir şapka da "ıyk" olur, ayakkabı da "ıyk" olur.

kolye gayet hoş.
kışın boğazlı kazaklarda olmazsa olmazım. yazın özellikle rock/metal/rap konserlerinde olmazsa olmazım.

şort tişört kahve içmeye falan giderken de saatimle ya da bilekliğimle uyumlu bir şeyler takarım.

patronaj1 +1 benim icinse her aksesuar takiliysa erkekte ondan sonra kokye takabilir genelde upuzun olanlar daha kaldirir bence. hiphop style veya jd gibi hem sapka hem yuzukler vs olunca kolye diye iyk demezdin ama genelde erkek stile uygun kolye pek yok bence. bu alanda calisilmiyor yani hep ayni seyler

Nöğğ.
Burak Çelik'te bile eğreti duran nesne, kime yakışsın :)

Kahverengi saçlı ve buğday tenliyse ucunda tek tüy olan, kırılderili temalı siyah deri ipli kolye müthiş yakışıyor.

Diğerleri için olsa da olur olmasa da.

Ama eğer çok maskulen bir yapısı varsa genelde kolye takınca barzometre yukarıyı göstermeye başlıyor. Kendisi istediği kadar kişilikli biri olsun, ı ıh olmuyor.

Ben de yakıştıramıyorum. Küpe, bileklik tamam ama kolyeyi beğenmiyorum.

Değerli maden ise takmayı çok severim kimin ne düşündüğü umrumda değil. ip, misina, plastik, deri, incik boncuk abuk subuk bir şeyse kafama silah dayasalar takmam.

Genel çogunluk nau nau demiş. Fakat erkekte kolye tabiki de yakışır. Düzgün tip, düzgün bir giysi de tarzını yansıtan bir kolye harika bir kombin oluşturur. Yalnız kıro tarzı itemler zincir tarzı kolyeler bu yazdıklarımdan hariçtir

çok iyi oluyor direkt eliyorum en baştan.

erkek olarak yorum yapacak olursam,
erkekte yüzük harici hiçbir takı hoşuma gitmiyor. ben asla takmam yani.

acıyan gözlerle bakıyorum, özür dilerim.

tam bir yanki item. basık tofaşa binen, murdo zurdo falan dinleyen z kuşağının çer çöp tayfasının taktığını gözlemliyorum.

Popülizm neticede seçim yaklaşıyor, ikinci dediğini vaad etseler bu kadar ilgi çekmez

İyi bir şey olmaz ama ne toplu ulaşım yeterli, ne arabaya erişim var. Çocuklu ailelerin, evinde yaşlı olanların, toplu taşımayla işe gidemeyenlerin ve daha nicesinin arabaya ihtiyacı var. Biri olunca diğeri olmuyor diye bir şey yok tabii.

Çiller populizmi devam ediyor. İki anahtar vaad ediyordu herkese. Kitle partileri ancak populizmle oy kazanır.

Bu bir sorun ve düzeltilmesi lazım. Haddinden fazla vergilendirme sebebiyle dünyada araç almanın en zor olduğu ülkelerden biriyiz. Konuyu ulaşımı geliştirmeye taşırsak whataboutalism yapmış oluruz. Avrupa'da yaşayıp geliri bana yakın olan eş dost yeni araçları buradaki satış bedelinin yarısından aza, ikinci elleri yok fiyatına alabiliyor. İthalat yapmak zorunda olduğumuz için tabii ki onlarla aynı fiyata alabilmek ütopik olur ama mevcut durum da saçmalık noktasını aşalı çok oldu. Amaç zorla araç sahibi yapmak değil, araç sahibi olabilecek refaha ulaştırmak ve de buna engel teşkil eden vergilendirmeyi düzenlemek.

tabii ki araba sahibi sayısı arttıkça iyi bir şey olacak.
saydığınız 3-4 büyük şehri çıkarın, arabasız markete gidemeyeceğiniz, atm'den para çekmeye gidemeyeceğiniz, araba yok diye eczaneye gidemeyeceğiniz bi dolu şehir var.

ayrıca en temel insan hakkı olan "seyahat hakkı"nı tam anlamıyla kullanmak için de her sosyal devletin vatandaşa sunması gereken bir imkan bu.

araba almamak bir tercih olmalı zorunluluk değil.

avrupada kişi başına en az araç düşen ülkeyiz.

Bazı ürünler ilk çıktıklarında lükstür, zamanla normal bir gereklilik haline gelir.
Her evde çeşmeden su akması da elektrik olması da mecburiyet değil ama içinde bulunduğumuz yılda, teknolojik gelişmişlikte bunların eksikliğinin ne kadar saçma görüneceğini sizin takdirinize bırakıyorum.
Araba sahibi olmak da mecburiyet değil elbette, ama günümüzde ihtiyacı olup da araba sahibi olamayan insanların olması ayıp ve üzücü.

Türkiye Dünya ekonomileri arasında yaklaşık 20. sırada, kişi başına düşen araba sahipliği konusunda ise 78. sırada (yanlış kaynağa bakmadıysam, yanlışsa bile çok yanlış değildir herhalde)

Elbette altyapı üzerinde ciddi bir yük oluşturacaktır ama çok saçma bir hedef olarak görünmüyor bana.

Arabası olmayan bir insanın hastaneye, pikniğe, yüzmeye, aynı semtte oturmayan misafirlere, yakın şehirlere ve aklıma gelmeyen onlarca yere gitmesi büyük sıkıntı.

Bu sıkıntıyı çözeceğeni vaad eden birine oy vermesi de şaşırtıcı olmaz.
Pek çok insan için araba sahipliği önündeki en büyük engel yüksek vergi. Bir araba ailenize alırken bir araba da devlete almak gerekiyor.

Yat alırken, ultra lüks araba alırken böyle bir vergi oranı mantıklı görünürken; uygun fiyatlı, sadece ihtiyaç görmeye yönelik arabalarda bu şekilde bir vergilendirme mantık dışı.

türkiye ankara ve istanbul'dan ibaret değil. daha küçük yerlerde toplu taşıma sistemi çok kötü. otobüsler seyrek ve pahalı. evin yakınına getirmiyor. buna rağmen otomobilin yaktığı benzinden daha fazlasını istiyorlar.

kişi başına düşen otomobil sayımız çok ama çok düşük. dolayısıyla otomobile erişim kesinlikle artırılmalı. istanbul içindeki trafik sorunu otomobil saysından değil planlama sıkıntısından kaynaklanıyor. mesela şehir içine girişte ek ücret gelse, otopark ücretleri artırılsa şehir içi araç kullanımı azalır, trafik de azalır dolayısıyla. ama bu araba satılmasın demek değil. kesinlikle otomobil sahipliği artmalı bu ülkede, rakamlarımız anormal düşük.

Kendi açımdan olayı anlatayım. 2 ay önce aracım yoktu en külüstür arabaya bile gıpta ile bakıyordum. Kredi ile yenisini aldım ve fazladan 1 tane daha edindim. Şimdiki rahatlığımı dünyalara değişmem. Araba zaruri bir ihtiyaç bana göre. Ulaşım ve sosyal ilişkileriçin insan için en büyük artısı. Ne kadar lüks olduğu başka bir konu.

mekandan mekana değişir bence.
gittiğim damsız girilmeyen plaja bence çalışır. ama gittiğim damsız girilmeyen club'a yemez. ki biletler 400-500'ken rüşvetin çanta dolu falan olması lazım sanırım.

100 dolares, benjamin franklin her kapıyı açar.

Alır da "beni tanımıyorsun" der, başka bodyguard içeride tek görünce de şutlarsa bir şey yapamazsın. Tanımadığımız 2 kızla mekana girip, kızlar bizden ayrıldıktan 10 dk sonra mekandan şutlanmışlığımız var. :)

yerine göre çok değişir. istanbulda iyi mekanlarda çok zor mesela, google maps yorumlarına bak kuruçeşmede mekanlara alınmayan araplar var, ateş püskürüyorlar. denemeye değer ama garanti değil derim.

turistler tabii ki. özellikle uzungöl merkezli.

sığınmacılar bunları nasıl yapsın adamlar üç kuruşa hastalıkta rezil bir hayatla anca mevsimlik fındık toplamaya giderler oraya.

Üçü de

üçü de evet. karadenizde yaşayan ciddi sayıda arap var, trabzona gittiğimde oradaki arkadaşlarım da anlatmıştı. kuveytliler falan apartman apartman ev alıp akrabalarıyla beraber takılıyorlar.

konut satisi yapiliyor bizim bile bilmedigimiz yerlerine binalar dikiliyor ve satiliyor hali hazirda. gerisi turist

en en önemli madde: çalıntı olmaması.

- pil ömrü önemli. hatta hoşuna giden üründe soracağınız ilk soru bu aslında.

gerçi orijinaliyle değiştirmek 500-600 tl falandı.

- Onun dışında eski telefonlarda şarj girişi, kulaklık girişi yalama olabiliyor. onu da kontrol etmek lazım.

- hafızası sonradan değişmeyeceği için bu da kritik. çok kolay dolabiliyor iphone'larda hafıza.

- tuşlu olanlarda tuş bozuk olmamalı, içinden ses gelmemeli mesela.

- sesliye alma tuşları, hoparlörler tıkalı olabiliyor pislik kaynaklı, temizlemesi meşakatli. alacağınız ürünü telefonda konuşarak deneyebilirsiniz hem mikrofon falan da bakılmış olur.

ek: piyasayı bilmiyorum ama 11'den sonrası imkansız. x, xr falan belki bu paraya.

Easycep vaktınız mı güvenilir duruyor

aldığın anda kartı takıp kurmayı dene. iCloud şifreli olmasın. kargoyla alma, mutlaka elden al.

iyi ki parka fırlatmamışsınız, yaşatmazlardı kesin.
onlara uygun cam ya da tel kafesler oluyor.
sanırım bir tür ışık da istiyorlar, bir veterinere veya petshop'a danışın derim.

güle güle büyütün. :)

şöyle bir gerçek var ki sürüngenlerin satışı ve bakılması kanunen yasak. cezası var. milli parkları doğal hayatı koruma müdürlüğü arayın gelip alsınlar.

Biz de bir gün bahçede bulmuştuk. Beslemeye çalışın. Yoksa çok güzel sulak bir ormanlık alana bırakın. Kafes, su, şimdilik sebze, meyve, sinek falan vermeye çalışın.

doğaya bırakmak onu yem yapmaktan başka bir işe yaramaz.

evde bakmak da kanunen yasak.

ben bi kurumun ilgileneceğini de sanmıyorum. yine de en makul çözüm o gibi.

ilginiz ve en önemlisi buna ayırabilecek paranız varsa evde şikayet/ihbar almadan bakmak keyifli olabilir. ama ışıklarından yemlerine vs iyi para yerler.

hocam çok iyi yapmışsınız bırakmak yerine almakla.
keşke bir resim ekleseydiniz duyuruya baksaydık :)

Evde bakmaya çalışın derim maddi imkanınız varsa :(

hepinize tek tek teşekkür ederim. resmi de ekledim duyuruya. bir arkadaşım küçükken bukalemun baktığını , evinde hala ufak tefek sürüngenlere baktığını, hazır boşta teraryumunun bile olduğunu ve gelip almayı çok istediğini söyledi. yarın müdürlüklere falan ulaşamaz belediyelere aldıramazsam vereceğim kendisine.

açıkçası direkt vermeyi daha çok istiyorum, sanki güvenliği arkadaşımda daha kesin olacakmış gibi geliyor ama neyse. ismini harun koydum bu arada. bukalemun harun.

Petshoplara degil de tanidiga verebilirsiniz. Ayrica Buldugunuz yerdeki market camlarina/duraga/direklere vb duyurusunu asabilirsiniz. Sahibi ariyordur belki.

www.goal.com

Burada United için "daha çok taraftara sahip olduğunu rahatça (güvenle) iddia edebilir." diyor. Ayrıca "hangi takımın kesin olarak daha çok taraftarı olduğunu söylemek zor ama sosyal medya takipçileri, forma satış rakamları, stadyum büyüklüğü vs. gibi veriler hangi takımın daha popüler olduğunun göstergesi olabilir." gibi bir şey denmiş.

google'a bakınca ingiltere'de de manchester'da da united'ın 2-3 kat daha fazla fanı olduğu görünüyor. ama benim yıllardır premier lig hayranı olarak gözlemim gençler city'ci büyüyor, city arayı kapatıyor olabilir.

liverpoola gittiğimde evertonluların daha fazla olduğunu gençlerin evertonlu olduğunu gözlemledim. dünyadaki popülerliği ile şehirlerdeki farklı oluyor. ingilterede her şehir kendi takımını tutuyor. londra takımlarının taraftarları en fazla klüplerdir. manchester şehri için kesin bilgiyi o şehirde yaşayanlar bilir.

vehhabilik-selefilik türk islam anlayışında yer alan bir çok ögeyi din dışı görüyor ve bu inanışta olan insanları da öldürülmesi caiz görüyor. mültecilerle birlikte türkiye'de bu anlayışın alan kazandığı ve bazı hazırlıklar içerisinde oldukları konuşuldu son günlerde. olay en kısa özetiyle bu.

@pilavmaker
Bunu daha önceden gündeme getiren bir siyasetçi falan var mıydı yoksa Cübbeli'nin katıldığı programla mı gündeme geldi?

selefiler daha köktenci ve islamı muhameddin yaşandığı gibi yaşanmasını savunan bağnaz görüşlü bir mezhep. bunlar daha diğer mezheplere göre daha hırçın ve şiddet yanlısı. en güncel örneği IŞID.

Cübbeli öncesinde de bilinen bir olaydı. Cihatçı selefi kavramını illaki duymuşsunuzdur. Bunların uyuyan hücreler olduğuna inanılıyor ve türkiye'de sayıları çok fazlaymışmışmış. Cübbeli konuyu daha ağır biçimde dile getirdiğindne gündem oldu. Aslında iyi de oldu çünkü herkes bu konu yokmuş gibi davranıyor.

Cübbeli bir kaç yıldır çıktığı programlarda bu tehlikeye dikkat çekiyordu, silahlanan dernekler olduğunu, internetten yasa dışı pompalı tüfekler satıldığını ve bunların silahlandığını dile getirdi.

Son zamanlarda artan arap göçmen nufusu ile bazı camilerde arap coğrafyasından gelen selefi vahhabi hocaların vaazlar filan verdiğini dile getirdi.

Devlet bu işin üzerine gitmezse sıkıntı büyüyebilir.

90'larda falan da ara ara popülerdi ama bu endişe suriye savaşı başından beri daha bi yaygın.
çünkü suudilerin, katarın, israil'in, türkiye'nin, avrupa'nın, abd'nin silah erzak vs desteklediği "muhalif"lerin önemli bir kısmı selefi.
ama esad'ı düşürmek için bunları daha bi besleyip büyüttüler.
suriye'de bu çok yaygın değildi, savaştan sonra "hicret" edenlerle sayıları ve tabanı arttı.

orada beslenen eski "muhalif"ler ve eşi dostu türkiye'ye geldi. türkiye içinde de taban kazandı. suriyeli falan değil dümdüz buralı türklerin hakim olduğu bir cemaat geçenlerde kocaeline suudi bir şeyh getirdi.

gündem olmasının sebebi bir anda yükselmeleri falan değil. Cübbeli bunları hedef gösterdi çünkü kendi kitlesi için bir tehdit. İstanbul'daki selefilerin hedef kitlesi cübbeli gibi şeyhleri takip eden islamcı insanlar.


ayrıca selefiler can sıkıntısından türk islam'a aykırı değil.
adamların derdi allah'ın verdiği canı ona uygun bir şekilde yaşayıp cennete gitmek. dünyevi her şeyi reddediyorlar. bugün en basitinden bir mezar taşında ağlamak bile dünyevi bir şey.
yine dinsiz devletten maaş alan camii imamlarına bile düşmanlar çünkü bu işi maaş karşılığında yapıyorlar.

ışid'in etkin olduğu yıllarda ankara'da, adıyaman'da, gaziantep'te ciddi bir kitlesi vardı bunların.

şimdi ise cübbeli gibi bu kadar şeyh tarikat cemaat varken en son dert edilmesi gereken şeyler bunlar.

Kullan ya ne olacak ne zorluğu yaşayacaksın üniversite giriş formu kodlamayacaksan bi zorluk yaşamazsın.

ya biriyle tanışınca falan 6 karakter uzun söylemek dışında yaşanılacak hiçbir zorluk yok.
böyle devam bence de.

İki soyismimi de kullanıyorum, benimki de biraz uzun ama hiç sorun yaşamadım.

Eşimin iki ismi ve iki soy adı var. Toplam 28 karakter. Kredi kartına ismi sığmıyor. Kendi üzerine olan araç için kasko yaptırırken sorun yaşamıştı. Bu dediğim 2014 yılında oldu, belki şimdi düzeltmişlerdir.

Onun dışında bir sorun yaşamadı.

Ben çift soyadı kullanıyorum, ikinci soyadımı yazmam gerektiğinde fazladan yarım saniye harcamıyorum, zorluğu falan yok.

Ha ama isterseniz eşinizin soyadını bırakıp sadece kendi soyadınızla da evlilik hayatına devam edebilirsiniz, bir dilekçeye bakıyor.

Ben kısa adım ve soyadıma eşimin kısa soyadını ekledim. Bazen ilk soyadımı ikinci adım sananlar çıkıyor, öyle işliyorlar, görürsem düzeltiyorum. Ama evlenmeden önce de kısacık adımı soyadımı yanlış anlayan tonla insan vardı, bu durum tabii değişmedi. Bir de uzun olsaydı ne olurdu bilemiyorum.

benim de ismim böyle oldu
ilk ismimi oldum olası hiç kullanmıyordum
eşimin soyadını da günlük hayatta kullanmıyorum
sadece resmi belgelerde kullanıyorum onda da bir zorluk yok ne kadar zorluk olacak ki.
iki soyismimi günlük hayatta kullansam da zorluk olmazdı bence
keşke iki adım olmasaydı, o ayrı

soyismi sizi siz yapan kimliğiniz, gecmisiniz, sizin eşinize ait bir mülk olmadığınızı size hatirlatiyor. kendi soyisminizden vazgecmeyin. türkiye yasalarına göre sadece kendi soyisminizi kullanmak istiyorsaniz, evlendikten sonra aile mahkemesinde dava acip sadece kendi soyisminiz ile devam ediyorsunuz. basit bir dava ama bana göre o bile kücük düsürücü.

erkegim, eşimin soyismini de kullaniyorum. eşim benim soyismimi kullanmak zorunda degil, ama madem böyle bir zorunluluk var, o zorunluluk ikimizi de bağlıyor.

adidas koşu tişörtleri ve koşu şortları. kesinlikle 10/10'lar.

bir de geçenlerde de fiyatı baya baya uygun diye supplementler.com'un tişörtlerinden aldım birer set. çok kasılmayan günlerde bunları giyiyorum, ağır ve çok terlemeli antrenmanlar için sorun olabilir gibi daha denemedim.

Yazın teri dışarıda tutan Dri-Fit kumaşlar işini görür.

Ben eşime H&M spor bölümünden almıştım kendisinin pahalılığa karşı alerjisi olduğu için.
Şort t-shirt giyiyor genelde.

adidas sort-tisortler bayaga iyi hem de yillarca sikintisiz gidiyorlar. alternatif olarak, new balance vs'de kullaniyorum. bunlarin kumaslari benzer oldugu icin aslinda fiyati uygun olani alabilirsiniz.

adidas, nike, h&m, ua hepsinden kullandım. nike'ın şortları daha iyi, adidas'ın tişörtleri.

h&m'in her şeyi çok iyi. hem de daha ucuz. bug gibi bir şey bu sektörde. h&m spor kıyafeti deneyen diğer markalara bir daha uğramaz.

12-13 yıl kadar önce Decahtlon'dan 6 tane tişört almıştım. Bir gün eskirlerse atacağım ama hiç niyetleri yok gibi.
Terletmeme, hava alma, hafiflik, ne özellik ararsan var. En pahalı markaların ürünlerine değişmem.
Alta hep Adidas Climacool eşofman altı giydim. Şort sevmiyorum.
Ayakta yine Decathlon Kalenji bir spor ayakkabısı vardı. Sadece salonda kullanılabilen, tabandan bile hava alan. ve Kalenji 6 lı satılan kısa çoraplar.
Decathlon'un ürünlerinin eskimeme gibi bir özelliği mi var?

Reklam gibi oldu :)

Eldivenim de şu. Amaca hizmet eder, asla terletmez.
www.ebay.com

whatsapp'ta 2 tane *'in arası bold oluyor. art arda 8 defa * atarsanız 4 tane görünür.

bug değil feature

@jelly bear ne işe yarıyor?

8 defa yazınca 2 büyük 2 küçük, 12 defa yazınca da 3 büyük 3 küçük yıldız gönderiyor :)

Ankara’da basım merkezine giderseniz veriliyor.

pasaport çıkarma işlemi sırasında uçak bileti çıktısıyla birlikte aciliyetiyle ilgili dilekçe yazdırmışlardı bana. 1-2 iş gününde geldi.
işlemden sonra şimdi gitseniz dilekçeyi alırlar mı bilmiyorum ama muhatap bulduğunuzda bunu bi sorabilirsiniz.

çözümü şu gibi duruyor:
eksisozluk.com

Ben Ağustos'ta gidip elden almayı planlıyorum.

yapraklı koy taşucu tisan oralara giderdim ben. susanoğlu çok kalabalık

Yapraklı 10/10,
Bir de hemen ona yakın altınorfoz otelin kendine özel güzel bir koyu var. Günübirlik alıyorlar, içerisi temiz deniz güzel fiyat bir tık susanoğlu ortalaması üzerinde ama normal orası için, bir de damsız almıyorlar, içeri nezih, çalışanlar kibar baya

Ben de dahil olmak üzere birçok kişi dedik ki mevcut aşı omicron için etkili değil yeni formülle aşı çıkarsa onu oluruz ama gördük ki aşının etkisi vücuttan geçince covid olanlar baya ağır geçiriyor hastalığı, demek ki mevcut formül mevcut mutasyon üstünde de baya etkiliymiş, o nedenle kendi adıma olmakta fayda var diyorum cuma günü için randevu aldım, 20 tane daha hak tanırlarsa yine olurum gibi.

Olmayı düşünmüyorum.

olacağım +1.

ocakta 3.yü olmuştum.

ağustos sonu gibi, ki vakalar artmaya devam ederse daha da erken 4'ü olacağım kesinlikle.

Olucam gecen sene 3 kere oldum 0 sorun ile atlattim.

Bu sene gecen hafta ölüyorum sandim hastaliktan. Boyle olacagini bilsem olurdum yine hemen. Salmistim ben biraz.

teşekkürler.. yazmayı unutmuşum. covid geçireli 5 ay oldu. ne kadar süre beklenmeli diye soracaktım. sanırım 1 ay içerisinde olmak gerekir gibi.

aralık'ta 3. doz biyontek olduydum.

dördüncüyü patlatamadan korona oldum. artık nasipse eylül ekim gibi dördüncü dozu yaptırırım.

Şubat'ta 3.doz biontech oldum. Zaten aşı sürecim tamamlandı. Duruma göre olurum yine.

Benle aynisiniz :) aralikta 3. Doz olup 14 subatta covid oldum. Ben biraz bekleyim diyorum, eylul gibi olmayi dusunuyorum

pazar günü ailecek olmaya gidiyoruz.
50 doz çıksa 51. nerede diye sorarım.

Of koştura koştura oldum ben sürükledi beni sevdiceğim aşıya. Geçen hafta oldum dördüncüyü.

Bu arada üçüncü aşı bizi çok sarsmıştı. Bu sefer kol ağrısıyla geçti.

Adetim 50 gün gecikmişti üçüncü aşıyla. Sonra yine düzenim geldi. Korkuyorum yine bozulacak diye.

Benim de manita valla 50. Aşıyı olsa 51. Nerede diye soranlardan. Ben endişeli yaklaşıyorum olaya. En son da napayım ölürsek birlikte ölürüz diye arabesk bir düşünceye kapılıp vurdurdum aşıyı.

Allah yardımcımız olsun

oldum.

Ben aynı durumdayım, Aralık'ta 3cü aşıyı tamamladıktan sonra Nisan'da covid oldum. Ağustos Eylül gibi 4cüyü olmayı düşünüyorum.

2 doz biontech'liyim daha fazla olmam hasta da oldum çünkü.

50 doz çıksa 51. nerede diye sorarım +1

Üç doz Biontech'ten sonra covid olup çok hafif atlattık evcek, hastalığın üzerinden yaklaşık üç ay geçti, hafta sonu hatırlatma dozunu yaptırdık.

Şu ara etrafımızda çok fazla covid+ var, yazın herkes daha çok gevşiyor, tatil yapıyoruz, geziyoruz, hep bi sosyallik. Sonbaharı beklemektense şimdi aşı yaptırmak daha mantıklı geliyor bana.

hiçbirini. önemli bir şey olduysa sözlükten ya da çevremdekilerden duyuyorum zaten. tıkladığım linkler hangi haber sitesine ait bakmıyorum bile.

Halk tv.

sputnik ve dw.
biri rusyacı biri abci/abdci. bunun bilinciyle bakıyorum tabii.
sputnik hep aynı taraftan da baksa kesinlikle daha doğru haber yapıyor. dw de çok güncel ve genel avrupa sorunları açısından daha çok habere sahip.

Seçerken hem "otomatik" hem de "yarı otomatik" seçeneğini de seçin, bir çok insan bu kavramları karıştırıyor çünkü.

Dediğim gibi yapınca 2014 üstü otomatik fiesta olarak 388 araç var sahibindende;

www.sahibinden.com

aralarından motor hacmi ve yakıt türünü kendinize göre ayıklayabilirsiniz.

a evet, yarı otomatik ve lpg eklenince öyle oluyor.
Sadece benzinli tam otomatik bakıyordum.

Biraz genişleteyim filtreyi.

benzin seçince sayı 310 taneye düştü;

www.sahibinden.com

2014 üstü, otomatik, benzinli.

motor tipine göre soldan modelleri seçersiniz.

400 bandında alınabilecek fiesta yok ondan bulamıyorsunuz.

Fiestanın dizeli ve 1.5 olan motoru tutuluyor. Ondada otomatik çok çok azdır hatta hiç yoktur belkide.

bindiğin uçağa ve laptopuna göre değişir. thy uçuşlarında 12 inç macbook ile rahat rahat çalışıyordum ben ama pegasus'ta falan imkansız.

Sun express ile uçacağım onun genişliği de THY kadar idi sanki.

uçaklar bence dünyanın en konforsuz araçları (business, vip filan hariç tabi). bu sebeple 12"'den daha büyük bir bilgisayarla rahat çalışamazsın.

sadece bilgisayar değil senin boyutların da önemli tabi :)

@tertori
Iri biri değilim ama benim laptop 15.6 inçmis bu sıkıntı olur.

15.6 inç konforsuz olur, zaten ilk ve son 15-20 dakika bilgisayarı kapatmanı isteyecekler, değmez yani. tablet veya telefon ile takılmak daha konforlu olur.

koridor secersen sansin artar. cam kenari cok sikintili oluyor.

thy güvenlik kartlarında bilgisayar açmak yasak deniyor ama biraz kabin ekibinin insiyatifinde sanırım.

şartların içindeki 1 valiz + 1 kol çantası/bilgisayar çantası alabiliyorsunuz.

sırt çantası çok büyük değilse yani büyük bir kol çantası boyundaysa vs sorun etmezler bence. ama kıyafetle vs şişkin/doluysa hiç riske gerek yok.

sırt çantası var, sırt çantası var. :) bavul gibi doldurduğunuz çantayı almayabilirler. Hele ki burada pegasustan bahsediyoruz .

laptop çantası gibi nispeten ince sırt çantalarında sorun çıkmıyor. Valizle birlikte alıyorlar. Yani koltuğun altına falan sıkıştırabildiğiniz bir çantadan bahsediyorum.

plaj çantasını el bagajı diye uçağa sokup içini 30kg malzeme ile dolduranlar var. yetmiyor. 50-60kg kabin bagajı. 10 kişi böyle yapsa 1 ton yapıyor

@patronaj1 ve @janavarorion

Sırt çantası siyah samsonite.

Dışarıdan gördüğünüzde patlayacakmis gibi durmuyor. Normal bir görünümü var. Valiz 5 kilo ya var ya yoktur. Hatta sırt çantası ile hemen hemen aynı agirliktadir belki.

bildiğin okul çantası gibi çanta... yüksek ihtimal alırlar :) yine de çok göze batmayın

Benzer bir soru sormuştum: www.eksiduyuru.com

Çok dikkatli kontrol ediyorlar ve 1 çanta dışında asla kabul etmiyorlardı benim deneyimimde.

sadece tutma kısmı dışarıda kalan bastonla(bir bez çantanın içindeydi) girdim thy'de.

Baton teleskobik olanlardan mi ki acaba? Eger oleyse dondure dondure parcalarina ayirip(sokunce 3 ayri biraz daha kisa parca elde edip) belki normal bagaja sigdirabilirsiniz.

FED (ABD merkez bankası) faiz artırdı ve önümüzdeki dönemde de artışa devam edeceğini net şekilde söyledi. Faiz artırmalarının sebebi de malum enflasyon. Çünkü normal ülkeler enflasyonla mücadele için faiz artırırlar, bizim gibi faiz düşürüp enflasyonu daha da fırlatmazlar.

Ek olarak Avrupa üzerindeki riskler daha yükseki Rusya Ukrayna savaşından bu iki ülke dışında en çok etkilenenler Avrupa ülkeleri ambargo, yaptırım vs. gibi şeyler yüzünden. Bir de Putin'in "Avrupa bizi savaş alanında yenmek istiyorsa buyursun denesinler" gibi açıklamaları oluyor. Bu da Euro'yu baskılıyor.

dünyada dolar için de çok olumlu şeyler olmamasına rağmen euro'nun üzerinde çok fazla olumsuzluk var.
zaten ufak kriz belirtileri ile geçen 2019'un ardından 2020'de koronanın ve sebep olduklarının fitili ateşlemesi, bunuların üzerine arz sıkıntıları, pazar kayıpları derken ukrayna savaşı golü attı.
euro için ben bi çıkar yol göremiyorum zaten. avrupaya zenginliğini veren her şey eski moda kaldı. arabasından giyiminine her şey kan kaybediyor.

bu yüzden euro/dolar gittikçe yaklaşıyordu, şu an baya kafa kafaya geldi.

Bir soru da ben sorayım araya girip
@himmet dayı, faiz artışına devam edilmesi bunların düşükten seyretmesine mi neden olacak?

@Amaranta ursula Faiz artışına devam edilmesi, benzer oranda faiz arttırılmadığı taktirde. onların normalde değerlenmesine neden olur.
Değerlenmiyorsa, serbest piyasa şartlarına dışardan müdahale ediliyor demektir.

aslında eur usd paritesinin böyle olmasını 2 şekilde yorumlarsınız.

1) fed'in faiz arttırımına gitmesi ama lagarde'nin o kadar da cesur davranmaması ve ECB'nin politikalarını doğru seçemiyor oluşu. ki genel olarak odaklanılan konu bu.

herşey tek bir değişkene bağlı değildir ekonomide hiçbir zaman. faizi arttırırsanız parayı piyasadan çekersiniz ve değerli hale getirir. ancak bu durum aynı zamanda para kullanıcıları için de bir fırsat doğurur. aynı şeyi ECB'de yapıyor olsaydı resesyon süreci uzayacaktı, avrupa'da hiç olmadığı kadar yüksek bir enflasyon var. eur üzerinde jeopolitik süreçten de kaynaklı bir baskı var: rusya. ayrıca ECB sadece Almanya değil. Yunanistan'ı da düşünerek hareket etmeleri gerekiyor. Fransa ve Almanya bu güçte ama bütün avrupa ülkeleri aynı durumda değiller.

2) İşte tam burada bir başka ihtimal daha var. Lagarde ve ekibi eğer yeterince gold team ise -ki almanlar daima işini sağlama alır- bu baskı sürecinde faiz verip ev,eşya yenileyecek olan ab ülkesi halklarına zaten var olan enflasyon sürecine ek enflasyonist ortamı yaşatmadan kurtarmak istiyor olabilirler. bu ihtimal ki kuvvetle muhtemel, çok yakın bir gelecekte ECB'nin karar alacağına işaret eder. Hem usd hem eur baskın bir ortamda, içinde bulunduğu coğrafya sebebiyle eur zarar görür. burada tek bir karar alıcıdan değil, projecte edilmiş grafiklerden söz ediyoruz. bloomberg ekranlarının ötesinde. dolayısıyla şu an ki sebepler ve roller bu şekilde ve biraz da populist politikalar izlemenin etkisiyle parite birbirine yaklaştı.

euro için çok yakın gelecek tahmininden de söz edelim, sanırım en'de okumuştum; temmuz için değerlendirme ve eylül gibi kademeli arttırım sinyali verilmişti. dışında bence mükemmel bir oluşum. ancak bazıları çok güçlü, bazıları da çok yerinde bir takım ülkelerden oluşan bir lig gibi. daralma dönemini almanya, fransa gibi ülkeler nispeten kolay atlatıyor ancak yunanistan gibi ülkeler zarar görüyorlar.

biraz kaynak vs araştırarak daha fazla bilgi de edinebilirsiniz. iyi bayramlar.

@Amaranta ursula

Mirket cevap vermiş. Ben de şöyle ufak bir ekleme yapayım faiz artışındaki mantığı anlatmak için.

İlk olarak şu alıntıyı bırakayım: "ABD Merkez Bankası (Fed), 1994 yılından bu yana en sert artışa imza atarak, politika faizini 75 baz puan yükseltti. Yılın geri kalanında 175 baz puanlık faiz artışı bekleniyor."

FED dolara olan faizi belirliyor. Yatırımcılar da şöyle düşünüyor "Ben X bir AB ülkesinde Euro üzerinden %2 faiz alacağıma, kendi ülkemde %1,75 faiz alırım. Daha az kazanırım ama en azından politik risk daha düşük. AB'nin dibinde savaş var."

Bu da şu demek oluyor. Bu arkadaş Euro olan yatırımlarını satıp bu Euro ile Dolar satın alıp kendi ülkesinde faizde değerlendiriyor. Sadece Euro da değil. Diğer yatırım kalemlerinden nispeten düşük oranda kazanç sağlayanlar, getirisi garanti olan faize parasını yolunu seçerse dolar almak zorunda. Bu da piyasadaki dolar talebini artırıyor (arz sabit, çünkü karşılıksız para basılmıyor). Haliyle doların fiyatı diğer önemli para birimleri karşısında değer kazanıyor. Diğer bir deyişle dolar endeksi yükseliyor.

Faiz artışına devam edilmesi bunların düşükten seyretmesine de neden olabilir. Hatta doların Euro'yu geçmesine neden de olabilir. Çünkü FED'in yukarıdaki alıntıda anlatılan hamlesi EUR/USD paritesini bir düşüş trendine soktu. Bu trendi kıracak bir şeyler olması lazım EURO'ya olan talebi artırmak için. Bu da basitçe ya FED'in faizi sabit tutması ya da tekrar düşürmesi ya da AB'nin EURO'ya uyguladığı faizi daha fazla artırması gibi şeylerle olabilir. Ek olarak ABD "likidite sıkıntısı var" diyerek dolar basmaya kalkarsa (2008 krizinden sonra yaptığı gibi) dolar yine düşebilir.

2008 krizinden söz etmişken, o dönem ABD hayvan gibi karşılıksız para bastı ve faizleri minimum seviyeye çekti (yatırımcılar bu parayı faizde değerlendirmesin de, para akışı piyasaya olsun, tüm dünyada var olan likdite sorunu çözülsün diye). Bunun etkisiyle biz 2008 krizinden çok etkilenmemiş gibi göründük. Ama sonra FED "Doları artık hak ettiği seviyeye çekeceğiz" kararını alıp kademe kademe faiz artışına gittiği için ortada hiçbir şey yokken döviz yükselmeye başlamıştı zaten. Sonra bizdeki politik yanlışlıklar durumu bu hale getirdi.

bir şey yok ki daha şu an. sadece legal olarak çalışan gelebileceği kesinleşti.

alman ana haberlerinle konuşulan şeyler, iyi derece almanca bilgisi + ilgili lisans diploması. ama bunlar da kesin değil, her şey değişebilir.
hangi ülkelerden gelecek, nasıl olacak belli değil.

saatlik 14.25 euro maaş falan da konuşuyor aynı yasa içerisinde minimum tutar bu öyle detaylar var.

giden birinin bir daha ülkesine dönmeyeceğini biliyorlar, ülke de 13124124 kişi işsizlik maaşıyla boş boş yatıp ekonomide ciddi pay yiyor.
o yüzden biraz zorlaştırabilirler şartları. zaten temmuz ayındayız, vizeyi 1 haftada verseler bile eylül sonu sezon bitecek bu havalimanı muhabbeti bitecek.

almanya tarafı tamam türkiye tarafını bekliyoruz.

www.dw.com

kaç günlük bilmiyorum o kadar olmaması lazım. kullandığınız bankanın seyahat sigortasından bi teklif alın derim, işcep'te direkt uygulamadan görebiliyorsunuz. thy/pegasus vs da kendi sitelerinden yapıyor ama yine benzer fiyat olur bunlar.

ben garanti bankasına yaptırdım, blsde kabul etmediler, hem garantiye hem de oradaki aracı firmaya para ödemek zorunda kaldım. BLS saçma sapan bir yer, garanti olması açısından orada yaptır derim. fiyatı o kadar değildi bu arada, çok uzun mu kalacaksın acaba?

edit: olayın yaşandığı tarih nisan 2022.

bankalarinki genelde uygun oluyor. biz en son akbanka yaptirdik kisi basi 60-70 tl gibi biseye geldi. 40 euro cok uzun kalacak olsaniz bile cok. yalniz konsoloslugun istedigi sigorta kriterleri onemli. bir keresindeyaptirdigim sigorta cenaze naklini karsilamiyor diyerek reddetmislerdi. vize icin gereken evraklarda ozellikle belirtilen kriterleri dikkate almaniz durumunda reddedilme durumu olmayacaktir.

en son yaptirdik demisim ne zaman oldugunu soylememisim :) en son mayis ayinda yaptirdik.

Axa arayip yaptiriyodum genelde 7-15€ bandinda covid donemi de dahil.

thy nin sitesinden yaptırıyorum, gulf sigorta diye bişe. BLS'nin sayfasında da link vermişler. 3 hafta bu arada. ama blsnin anlaştığı yer 40 euro çıkarıyor. thy 126 tl

sigortam siteleri üzerinden de yapılabiliyor, banka app'inden daha uygun cıkıyor genelde. ben en son sigorta sitesi üzerinden yaptırdım 1 ay önce schengen için sorun olmadı.

uzun süreli kullanma planınız varsa sadece bugünkü kullanım kapsamınıza göre değerlendirmeyin bence. çok fark etmeyecekse tabii ki fazla ram işe yarar.

ama mesela benimki 2015 8gb pro. en sert müzik yazılımlarından adobe'lara ve unity'ye falan 1 kere zorlanmadı. bilgisayarı alırken bunların hiçbirini kullanmayı planlamamıştım.

Öncelikle Macbooklar uzun ömürlü cihazlar, yani size yıllarca hizmet edecekler, Eğer sistemi yoracak uygulamalar çalıştırmayacaksanız, sadece internette dolaşıp film izleyip mail atmak için kullanacaksanız 8Gb yeterli olacaktır, Ancak unutmamanız gereken bir şey var, Alacağınız m1 çipli macbook air'in ramlarını öyle pc ramleri gibi upgrade edemiyorsunuz yani şimid 8Gb alayım bir iki sene sonra gider ram alır upgrade ederim deme şansınız yok.

O yüzden paranız varsa 16Gb alın derim, şu anda sistemi yormuyor olsa da gelecekte çıkacak yeni uygulamalar daha fazla ram'e ihtiyaç duyabilir, unutmayın macbook'lar uzun ömürlü demiştik, 10 yıl sonra bile kullanabileceğiniz bir makinenin ram'i 10 yıl sonra kuşa dönebilir.

Değer, 16gb alın.

Yazılım ve yazılımcı kalitesi her gün düşüyor, 8 bugün yetse bile yarın yetmeyecek.

8 aldım bahsettiğiniz işler için 8 bile fazla. :D

8 fazla +1

Max 5.5-6 gördüm. zaten hiçbişey yapmasan bile 3-4 arası oluyor. ki 6 gördüm dediğim 30 sekme, video, twitter appi, müzik falan yani.

M2 air de 8 gb baz model ile çıkıyor, yeterli olmasa bazı 8 yapmazlar abi al geç. 2-3 seneye satar yenisini alırsın. değer kaybetmiyor cihaz.

ben de arada kalıp, sonra 16 gb olanında karar vermiştim. Öncelikle kesinlikle 8 gb yeter. ben sadece uzun vadeli baktığım için, ve cihaz ram yetmediği zaman dahili hafızayı da ram olarak kullandığı için uzun vadede dahili hafızayı da yorar diye 16 gb almaya karar verdim. 256 gb ve 16 gb ramli cihazım var.

şu an iPad'i 2. ekran olarak kullanıyorum ve ipadde whatsapp'ı yansıtıyorum. aynı zamanda chrome'da 6 sekme açık ve spotify'dan müzik dinliyorum.

anlayacağın aslında çok da fazla bir şey yapmıyorum ve anlık ram kullanımım 10.72 gb. sistem ram bol diye rahatlıkla yayılıyor aynı kullanımı 8 gb ram olan cihaz da yapardı ama mobil cihazların-apple cihazların bile bol ramli olduğu dönemde yükseltilemeyen ramli bir cihazı ben olsam 8 gb almazdım.

Ben de aynı ikilemde kalıp hem bi kere alıp 10 sene kullanacağım hem de arada oyun da oynarım diye 16 gb aldım. 5-6 ay kadar oldu. Oyun bilgisayarı gibi değil elbette ama gerçekten tatmin edici. 2014 Tomb Raider bitirdim. Öyle ortalama grafiklerle de değil. Bi iki tık yüksek grafiklerle. M1 Maclerde ram GPU katkısı da sunduğu için bence önemli. SSD'den kısıp ya da pro 8 almaktansa Ram eklenerek air alınabilir. Bi tık geç geliyor bu arada bilgin olsun. Hazırda olmuyor genelde. Birkaç hafta kadar bekleyebilirsin.

Uzun vade kullanacaksan da bi zaman sonra değişmeyi düşünürsen de aklında şunu bulundurabilirsin, verdiğin para havaya gitmiyor, çünkü ürünün değeri düşmüyor. Satarken de aynı şekilde çok az kayıpla satıyorsun. Dolayısıyla bence 16 al kafan rahat olsun.

www.apple.com

burada tek tek yazılmış. içinden ayıklanabilir

SE'de ekran işiniz bittikten sonra en fazla 45 saniye sonra kapanıyor.
Ekranı açmak için saate bakman ya da tıklaman gerekiyor yeniden.
series 7'de ise ekran hep açık. Bu en belirgin fark ama ben saate bakmadığımda neden açık olsun dersen küçük bi fark denilebilir.

SE'de ekg yok. Series 7'de var.
Nasıl oldu bilmiyorum ama son güncelleme notunda meksika'da SE'lerde de ekg aktif edilmişti. kalp hastası falan değilseniz zaten ekg kullanan görmedim ben.

Series 7'nin boyutları sanırım 1 mm daha büyük oluyor.

İşlemci ve bataryada da dikkate değmeyecek özellikler var.

şahsi görüşüm: aradaki fiyat farkına değecek bir özellik yok gibi.

kaliteli lokum olur, pasabahceden güzel bir set olur, alkol kullaniyorsa Jack Daniels gibi bir sey olur...

güllüoğlundan güzel bir karışık tatlı yaptırabilirsiniz tepsi içine

istanbul'a gelip giden biri değilse buranın öyle çok özel lezzeti, tatlısı, alkolü yok. o yüzden bence İstanbul temalı her türlü hediyelik daha tatlı olabilir gibi.

arter'in küçük de olsa sakin çalışmaya müsait bir kafesi var. ama o saatlerde kapalı diye biliyorum.

Kurtuluş tarafına doğru kava var, 15 dk sürer yürümesi. 8de açılan bir kaliteli bir üçüncü nesil ahveci, mahalle arası olduğu için sakin de oluyor.

Suriye Konsolosluğu İstanbul Adresi Nedir?
Teşvikiye, Maçka Cd. Ralli Apt. No:37, 34367 Şişli/İstanbul

Yok malesef :( gidip gelmeleri gerekiyor.

@VIPCH internette adres bilgisi var ama telefonu falan açmıyorlar. çalışıyor mu anlayamadım

yukarıdaki adreste devamlı bir sıra vs oluyor. belli ki çalışıyor.
hala resmi suriye bayrağı da asılı.

Fethipaşa sosyal tesisleri ve etrafındaki cafeler güzel . Bizim valideyi her geldiğinde götürürüm.

Üsküdar'da kalıyor ama vapur da boğaz havası , kuzguncuk falan derken daha eğlenceli olabilir.

buraya da bakabilirsin avrupa yakasında
g.page

@aids rakun

Avrupa yakası olacak. Aslında yerler var ama alkolsüz bulmak sorun. Özellikle Beşiktaş'ta.

hâlâ açık mıdır bilemiyorum ama Sarayburnu Aile Çay bahçesi burası manzarası harika ama çayları soguk geliyordu genelde.

alkolsüzdür.

Kafe girişi ücretli mi bilmiyorum ama istanbul modern'in kafesi direkt bogaz.

Uygunundan bir yer ve bogaz olmaz derseniz Çatladıkapı Sosyal Tesisleri marmara denizini görüyor komple.

dolmabahçe önünde hala duruyorsa beltur vardı. denize 0, belediye işletmesi, hoş.

doya doya deniz görmek açısından size biraz uzağımsı ama arnavutköy'de belediyenin sosyal tesisi var.

+

Yukarıdakinden daha iyi önerim:
Karaköy'de Galataport'ta kahve dünyası'nın ikinci katı tüm boğazı görüyor.
orada farklı kafeler de var.

dolmabahçe'nin saat kulesinin önünde beltur var ama saat kulesinin oradan içeriye girin sarayın kendi çay bahçesi var güzel. arabayla giderseniz park yeri zaten orası ya da beşiktaş'tan yürüyerek gidilebilir, güzel bir yürüyüş yolu.

besiktas sahilde bahcesehir universitesinin on tarafinda cok guzel bir beltur var. aradiginiz yer orasi bence.

boğaz manzarasız ama anneyle gidilebilecek ve avrupa yakası pierre loti derim ben

The market bosphorus

Tatli+kahve butceyi cok zorlamaz ama evet normal mekanlara gore pahali.

Sadece yaz aylarında Turyol sefer yapıyordu. Başladı mı ama bilmiyorum.

@catamenia onlar sadece gündüzleri yapıyormuş, çok erken bitiyor:/

İbb Deniz Taksi 24 saat hizmet veriyor 10 kişi kapasitesi var .

Cennet bahçesi geçtiğimiz yıllarda geç biten konserleri için sefer düzenliyordu, organizasyona sorabilirsin.

Mobildeyim düzenleyemiyorum ekleme yapayım burgazada bostancı 10 kişiye kadar toplam 355 tl yolculuk ücreti var

taksi mantıklıymış ya, konser saati artık birilerini bulmak lazım galiba oradan.

Cennet bahçesiyle konuştuk, vapurlara yönlendirdi. :/

Maltepe ve Kartal’a çalışan şirketlere de baktınız mi?

@kaptankedi hayır bakmadım. sadece oralara çalışan vapur şirketleri mi var?

Evet, Maltepe’ye çalışan Mavi Marmara idi sanırım. Kartal’ı hatırlayamadım.

Armut olabilir.

Mecburen armut.com'a güveneceksiniz. Bildiğim kadarıyla Mutlubiev dışında alternatifi yok.

Evin küçük olması temizlik yapacak kişinin fiyatı düşürmesine pek etki etmiyor maalesef. Onun kafasında sabah hazırlanıp evden çıkacak, çalışacak, parasını kazanıp eve gelecek.
Viledayı hazırladıktan, bezleri ıslattıktan, süpürgeyi fişe taktıktan sonra iki oda daha temizleyip temizlememek onun enerjisini de çok etkilemiyor sanırım.

Olumsuz yorumları armut.com'a bağlamayın. Bireysel olarak temizliğe gelen kişilerin yorumları onlar. Başka bir şekilde de bulsanız kötü bir insanla karşılaşma ihtimaliniz var. Birisinin önereceği temizlikçiler de genelde dolu oluyor, hele de daha az kazanacağı küçük bir ev için kesinlikle zaman ayırmıyorlar.

Mutlubiev çok güzeldi, kesin batmış mı?

@michael_kinght evet mutlubiev sizlere ömür, en son süreçte gelen abla ödeme alamadığını söylemişti. aynı günlerde sahibi yurtdışına gitti(kaçtı aslında), sonra da tüm operasyonu durdurdular.

14 Temmuz 2022'ye kadar serbest. miş.

+ internetten satmak hep serbest kalacak. sadece dükkanda satmak yasak.
berbat bi kanun.

Onlar internetten satmiyor ilan veriyorlar.yetistiricilerin Hayvan satisini yasaklamak mimkun degil.

Ben olsam çalardım. Herkes zaten öğrenci değil mi? Ne kaybederim ki? Tecrübe olur.

kendinizi daha da geliştirmek istiyorsanız içinde olmanızın çok yararlı olacağı bir konser.
cesaret ve sizin yüzünüzden başkalarının sahne alamayacak olması ayrı meseleler ama kendinizi geliştirmeniz için kesinlikle iyi bir adım olacağına eminim.

@patronaj1 aslında benden dolayı birinin sahne alamaması gibi bir durum yok yeterince boş yer var muhtemelen. zaten çalacağım parça kısa olucak.

Ay deli misiniz tabiiki katılın. İki kere düşünmeniz hata, bunları düşünmek zaten hocanızın görevi ki o da uygun bulmuş zaten. İyi eğlenceler:)

öğrenci konserinin olayı bu zaten. çıkmamak ahmaklık olur öyle söyleyeyim.

Calip buraya da atsaydiniz da bi dinleyeydik :)

Gaz verirdik iyice.

atarım da kayıt şartları pek iyi değil bu yüzden kaydetmedim henüz : )

buraya kaydi gelsin+1
katil tabii ki hatta surenin kisitli olmasi daha avantajli daha az stresli gün sayisi:) parca zaten senin parcan, sen zaten sensin bu kadarlik egitimle. 10 gun sonra dese en fazla ne degisecek ki. haftaici asiri baska yogunlugun özel durumlarin vs yoksa pazar gecesi burda bi seyleri editle. sevgiler

kaydını atmak isterim fakat iyi bir kayıt imkanım yok maalesef

marmaray yok ama vapur var. zincirlikuyu'ya geçip metrobüse binmek de diğer ihtimal.

www.sehirhatlari.istanbul

son vapurdan sonra üsküdara birkaç motor var, o birincisi.
Beşiktaştan taksime çıkıp (bazı otobüsler dolmuşlar çalışıyor oluyor) hemen kadıköy dolmuşna binmek var.
En kesini tabii metrobüs.

son vapur derken aslında sabaha kadar 1 saate bir vapur var. en temizi o gibi.

marmaray olsa bile sana bi faydasi yok ki :)
z.kuyu'ya gidip ordan metrobuse bineceksin.

Metrolar sabaha kadar yok bildiğim kadarıyla, gece saat 02'ye kadar vard.ı

ya bi yerin kime ait olduğunu iki üç kişinin koyduğu kurallar değil tarihsel ve kültürel geçmiş belirler.

kanunların tarihsel ve kültürel geçmişten güçlü olması durumuna işgal deriz zaten.

hiç üzmüyor. yunanlar adalara bizden daha iyi bakıyor. alaçatı bu adaların çakması. adalar biz de olsaydı, her yer 5 yıldız otel ve ranta açık olacaktı. dünya için doğrusu yunanlılarda kalması.
yunanlıların ada kültürü bizden daha iyi her saat adalara feribot var oralarda gayet güzel yaşamlar var. biz de kalsa sadece zenginlerin gittiği pahalı mekanların olduğu yerler olurdu. bozcadaya gidip kazık yemek gibi. ama yunan adalarında bu kazıklama durumu yok.

Dünya savaşı sonrası "Almanya yenilince biz de yenilmiş sayıldık" ve bu adalar İtalyan yönetimine devredildi, sanırım Lozan anlaşması ile. 1945 gibi tarihlerde de Paris'te yeni bir anlaşma İtalya bu adaları Yunanistan'a devrediyor.

Şehir efsanesi mi bilmem ama güya, İtalya bu adaları bize vermek istiyor ama bizim bürokrasi gidip de uğraşmıyor ve Yunanistan'a devrediliyor.

Benim de çok zoruma gidiyor, taş atımı uzaklıktaki ada nasıl bize değil de Yunana ait olabilir ya hu?

Edit: Wiki'den;

1912 yılında imzalanan Uşi (Ouchy) Antlaşmasına göre İtalya On İki Ada'yı Osmanlı İmparatorluğu'na verecekti. Ancak adaların, Yunanlar tarafından işgal edilebileceği düşüncesiyle Balkan Savaşı'nın sonuna kadar İtalyanlarda kalmasına karar verildi. Ancak İtalya bu adaları Osmanlı İmparatorluğu'na vermekten vazgeçerek kendi topraklarına kattı. I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı'ya dayatılan Sevr Planı ile On İki Ada ve Meis'in İtalya'ya bırakılması amaçlanmıştı. Sevr Planı'nın hayata geçirilememesinin ardından Lozan Antlaşması'nda da On İki Ada'nın İtalyan yönetiminde kalması teklif edilmiş ve bu madde kabul edilmiştir. II. Dünya Savaşı'nda İtalya'nın 1943'te teslim olmasından sonra İngilizlerin adaları alma girişimleri başarısızlığa uğradı. Denetimi ele geçirmiş olan Alman birlikleri Mayıs 1945'te adalardan çıkarılabildi. Adaların yönetimi ise ancak 1947'de Paris Antlaşmasıyla resmen Yunanistan'a geçti.

mika +1.

benim zoruma gitmiyor valla zamanında imzayı atıp vermişiz, bu coğrafyada bizim kadar yunanlar da vardı, uzaydan gelmiş değiller.

zoruma giden tek şey yunanların denizden taş çıkarıp bunun etrafında hak iddia ederek ege denizi'ni tamamen kendilerine ait görmeleri. ülke olarak da sorunumuz bence bu olmalı - adaların kime ait olduğu değil.

"dibimizdeki adalar onların" demek saçma geliyor bana yani Meriç nehri'ne bakıp "tüh öte tarafı yunanlara ait" demek gibi. onlarınsa onların yani ne yapalım.

adaların türkiye'ye teklifi mevzusu şudur, adalar türkiye'ye 2. dünya savaşı sırasında öneriliyor almanya ve italya tarafından. niyetleri adaları türkiye'ye verip kendi yanlarında savaşa girmelerini sağlamak. iyi ki kabul edilmemiş yoksa almanyanın yanında savaşı kaybetseydik adalar geçtim neleri neleri kaybederdik.

bize ait olsunlar isterdim. bugünkü ege, akdeniz kıyılarının hali ortada. bir savaş fala çıkmadan almamız da imkansız

der meister aynen abi bak buna da katılıyorum; o zaman da aklıma şu geliyor "abi bu topraklar zaten Yunanındı o zaman İstanbul'a kadar adamlar hak iddia etse hakkıdır yani" diyorum. Şimdi bunu yasal bi platforma taşırsak bize derler ki yok abi burası sizin tamam abartmayın. E abartmayacaksan o zaman neden kıta sahanlığı var abi Sisam adası 2 km ötemizde, neden bizim değil? Tamam imza atıp vermişiz ama bu imzayı atan kişiyi 120 yaşında gözü görmez eli tutmaz bi adamı notere götürüp elindeki evi almak için vekalet imzalatmak gibi geliyor bana, Osmanlı o dönem aynı böyle bir adamdı, bu adaların elimizden çıkması bunun gibi bir şey, bu bana çok da meşru gelmiyor sadece.

Savaş sonrasında toprak paylaşım sorunları hep oluyor. II. Balkan Savaşı Bulgaristan fazla toprak aldığı için çıkmış. Bunu fırsat bilip geri aldığımız yerler var. Benzer şekilde Romanya'nın yüz ölçümü Bulgaristan'ın iki katından fazla. Bizim sorunumuz da bu. Bence ülke için bir kayıp ama savaş çıkartacak kadar değil.

dissendium Yok abi zaten savaşalım alalım demiyorum bu saatten sonra kimse kimseye bir karış toprak vermez bunun için savaş çıkarmak da zaten "ayranı yok içmeye" gibi bir şey olur da insan üzülüyor işte.

der meister +1

yapilmasi gereken yunanistan'i ege denizi'nde hakkaniyete dayali bir sinir cizmeye ikna etmek.

olabilir; ama a101'de reyon elemani da olabilir. hayatin kimi nereye getirecegi belli olmaz.

edit: soruyu tam anlamadim. simdi ne yapiyordur sorusu mu bu? yoksa bunlari yaptim yazilimci olabilir miyim? sorusu mu?

Aralarında bir korelasyon yok. Çok kişi tanıdım bu şekilde olup da yıllar geçtikçe bilişimle hiç alakası kalmayan. Ama hiç olmaz demiyorum bir ihtimal devam etmiş de olabilir.

aynı bahsettiğiniz özelliklere sahiptim. 10-11 yaşlarında ne siteler kurdum anlatamam, o yaşta henüz dutluk olan internette buralar değerlenir şöyle şöyle içerikler yapmamız lazımları görüp projeler, siteler geliştirirdim.
saçma saçma kitaplardan yazılım öğrenirdim. ayrıca tübitak'ın her sene bilim yarışmalarına girerdim. annem bilim teknoloji bilgisayar dergilerinin yeni sayısı almayınca ağlardım.

30'uma yaklaştım, yazılımcı değilim. daha iyi bir iş buldum kendime.
yazılımla hobi olarak mobil oyunlar üreterek bi bağım kaldı ki o da amatör seviyede.

haliyle 11 yaşındaki çocuk hep o zamanki kafasıyla kalmaz, çok çok başka uğraş ilgi alanı bulabilir. ben ihtimali düşük görüyorum.

merak, disiplinli çalışmaya dönüşmediği sürece bahsettiğin gibi başarılı bir sonuç olmuyor.

Bu benim çocukluğum.
Hatta siteyi ortaokulda açmıştım :)
Bilgisayar mühendisliği okudum. Ama yazılımcı değilim analistim. Sevdiğim şeyle meşgul olmak mutluluk verici ama sadece koda gömülmek bana göre olmadığını farkedince analistliğe yöneldim.
Sorunuza gelince;
İhtimal yüksek ama herkes ilgi duyduğu işi yapamıyor elbette şartlar el vermeyince.

bu sahnede barda biriyle konusmuyor diye hatirliyorum ben, ted bir sey anlatiyor barney'nin yaninda da marshall oturuyor hatta. barney de oo anlat anlat diyor sonra cikarip kulakliklari takiyor.

Evet 2. sezon olması lazım. robin ve ted kavga ettikten sonraydı sanki. Belki bu kelimelerle aranınca bulunabilir.

Şu sahne: 64.media.tumblr.com

S02E04 - Ted Mosby, Architect

kalmadi

bozcaada bu hiperenflasyondan önce de çok pahalıydı, az konut/çok talep. şimdi daha bi kat kat katlandı.

o iki yer pahalı geliyorsa, o bütçeyle uygun bir yer yok. belki geçen senenin kaş fiyatına şimdi mersin tarafı vardır, o kadar. :/

allaha emanet gözü karartıp yiyip içme kararı almadıkça keyifli bi tatil zor.

trenle, flixbusle, rynairler falan italya ayarladık biz.
daha mantıklı geldi.
*mantıklı dediğim, yurt dışı zaten hep biraz daha pahalı oluyor. türkiyedeki bu fiyatlarla, dışarısı daha cezbedici geldi.

midilli adasına falan da bakabilirsiniz.

fethiye, datça, ispanya

(bkz: costa del sol)

tr'deki çakal esnafa yolunmaktansa milano-nice-napoli-roma-floransa-pisa-venedik tatili yapıyoruz.

citizens can't reach the sea desek sanki daha mı hoş duyulur

Çalışarak işte abi başka nasıl olacak ki, kendi iş gücü olmadığından dışarıdan işçi falan getirdiler işte layığı ile yapınca olur öyle gizli bi tarifi yok.

savaşın kendi etkisi de oldu mühendislik alanında. tank top denizaltı uçak geliştirip yaptılar savaş motivasyonu ile

burada yine tartışmıştık bunu.

bir sürü sebebi var ama almanya sanayi konusunda çok çok ilerideydi zaten. savaştan önce de savaş sırasında da. üstelik etrafındaki daha düşük gelirli ülkeler hazır bi pazar yeriydi onlar için. ortalık sakinleşince kaldıkları yerden devam ettiler.
savaş çalışan sayısına çok zarar vermişti, onu da dışarıdan bularak hallettiler.

edit: disiplin falan muhabbeti kuru muhabbet.

ayrıca abd'nin desteği inanılmaz boyuttaydı. o yardım 3-4 tane ülke kurdurur.

abd desteği en büyük etmen. marshall yardımı var, tr'nin aldığının 10 katı falan para aldı almanya, ki bizimkiler o parayla orduyu adam ettiler. almanların ordu kurması yasak olduğu için sanayiye bastılar parayı.

Büyük bir ordu beslemedigi ve özellikle pahalı olan hava gücü kurmadığı icin, paraciklari zaten gelişmiş olan sanayiye yatırıp gelişti.

Bir diğer konu da ekonomi ve diğer her şeyin kurallı olması, popülist politikalar yerine akılcı ve planlı isler yapılması.

sanayisi zaten çok iyiydi, vw, basf ve benzeri bir çok çok büyük alman firması zaten hitler döneminde de kurulmuş durumdaydı. e çok büyük abd desteğini de ekleyince sonuç şaşırtıcı değil.

Aslında sorunuzun içinde cevabın bir kısmı da var. 2. Dünya savaşı öncesinde, hatta 1. dünya savaşı öncesinde de Almanya bir büyük güçtü. Hatta denir ki 1. Dünya savaşının Almanya'ya yaptırımları o kadar sıkı olmasaydı bir nasyonel sosyalizm dönemi yaşamayacakları için 2. dünya savaşına sebep olmayabilirdi.
Gelelim "nasıl"ına. Bu adamlar en tapon nasyonal sosyalizm zamanlarında bile eğitime, disipline ve çalışkanlığa çok önem verdiler. 2. Dünya savaşının sonuçlarından biri onları silah yatırımlarından uzak tutmaktı, o yatırımı altyapıya yönlendirdiler. Bir de Almanya'da yaşadığım senelerde yanlarında kaldığım ailenin babası savaş sonrasında her gün günün bir saatini devlet için çalıştıklarını söylemişti.

Yok.

Bu tip ürünlerde vaktinin gelmesi,eksiklerinin giderilmesi gerekiyor.air fryer asagi yukarı 20 yıllık bir geçmişe sahip aynı elektronik süpürgeler gibi.sırasının gelmesi için fiyat olarak ucuzladı,daha kullanışlı hale geldi.en önemlisi insanlar az yağla kızartma,pişirme olayını benimsediler.

Elektronik süpürgenin yaşadığı trend şimdi bu üründe.

aynen öyle olacak. popüler kültür bunu dayattı herkes de böyle bir ürüne ihtiyacı olduğuna canı gönülden inandı. akıbeti dediğin ürünler gibi olacak yeni yıla bile girmeden. sonra yeni mucizevi! ürün gelir.

ben gayet kullaniyorum. gayet pratik ve surdurulebilir bir sekilde kullanima uygun bence.

robot süpürge örneği doğru.
nice dönüşümler atlatarak bugün mutfağa girdi, kolay kolay da çıkmaz aksine ucuzlar, yaygınlaşır.

bence sektör kaynaklı bi bozulma olmazsa kesinlikle mikrodalga/fırın/ketıl gibi mutfağın demirbaşları arasında olur. popüler kültürle alakası yok, 2 sene sonra da en az uğraşla yemek kek yapmak isteyeceğim.

o iş belli olmaz hocam.

90'ları hatırlayacak kadar yaşayan var mı içinizde bilmiyorum ama fritöz de mutfağın bir demirbaşıydı. her mutfakta vardı. şimdiki gibi "kızartma sağlıksız" algısı da yoktu çok fazla. insanlara içinde sürekli yağ hazır duran, düğmeyi çevirince ısınıp kızartma yapmaya hazır hale gelen bir cihaz mantıklı gelmişti. hatta çok net hatırlıyorum, arkadaşlarla konuşurken "evinde fritöz olmayan var mı" gibi bir cümle geçmişti, o derece demirbaştı.

şimdi ne oldu? kimsede yok. hatta üretilip satıldığından bile emin değilim. iki gün sonra standart bir fırının da aslında aynısını yapabildiğini fark ettiğimizde, en azından evinde fırın olanlar düşer.fırını olmayanlar için mantıklı hale gelir.

mesela benim evimde kettle da yok. çaydanlığa cezveye koyup ısıtıyorum.

mikrodalga fırınım da yok. zaten mikrodalga fırının buzluktan çıkardığım eti eritmek dışında ne iş yaptığını da bilmiyorum. annemin evinde vardı, sadece donmuş gıda eritirdik. yemek de ısıtırdık ama hemen soğurdu, aletin içi de leş gibi batardı. yani ufak bi sahana bir porsiyon yemek koyup ocakta ısıtmaktan artısını çözemedim. 5 dakika fark ediyor. 16 yıllık evliyim, daha mikrodalgamız olsa bak şu da ne kolay olurdu demedim.

fırınım da var, airfryer ile yapılan her şeyi fırınla yapıyorum. tek avantajı, 3 parça tavuk için koca fırını çalıştırıp elektrik harcamamak olabilir belki.

o yüzden bir mutfak demirbaşı kadar kendine yer bulabileceğini sanmıyorum. modası geçince unutulacak.

popüler kültür dayatması falan değil, gayet kullanışlı bir şey.
yaptığım en iyi alışverişlerden biri.
hem fırından çok daha hızlı, hem de etin kendi yağını da aşağı akıttığı için etler ve tavuklar vıcık vıcık olmuyor.

ayrıca çılgınlarca yağsız biber falan kızartmak için muhteşem.
eğer öyle şeyler seviyorsanız düzenli kullanırsınız.
çok da pratik.

popüler kültür dayatması olduğu bir gerçek. ancak bu tarz ürünleri istikrarlı kullananlar da oluyor. misal robot süpürge de aynı şekilde popüler kültür dayatmasıydı bence ama biz aldık ve çok da memnunuz. alıp aylardır çalıştırmayan arkadaşlarım da var.

mesela airfryer benzeri olan actifry var bizde. 10 yıldır filan kullanıyoruz. gayet de memnunuz. bozulana kadar da kullanırız sanırım. o da bir modaydı mesela.

Ben aktif olarak haftada bir civari kullaniyorum, bu sekil kullanan baskalarini da biliyorum.

Ekmek makinasi gibi olmaz ama satisinin yavaslayacagini dusunebiliriz.

Benzer bir soruyu geçenlerde ben de sormuştum. Dayanıklı ve heybetli olmasını istiyordum. Sonuç olarak, karşıma migrosta para ağacı bitkisi çıktı gecenlerde, onu aldım. :)
Arastirdigim kadarıyla bakımı kolay ve hoş bir görüntüsü var. Uzunluğuna göre satılıyor sanırım piyasada. Benim aldığım 45-50 cm uzunluğunda, İsteginize göre daha uzununu bulabilirsiniz bence.

a saksı olayını bilmiyordum onu şu yüzden dedim. sabah ışığı sever yazıyor bazılarında. tüm gün ışık alan bir yere konursa çiçek yanabilir diye şeyapmıştım.

inceliyorum hemen ikisini de çok teşekkürler.

Deve tabanı ya da diğer adıyla monstera bitkisini sevebilirsiniz. Büyük, heybetli ve nazlı değil.

Kauçuk ağacı da olabilir.

İkisi de Adana'da yaşar :)

Kauçuk
Devetabanı
Zeze / Zamia / Zamioculcas, çok dayanıklı ve güzel çiçektir
Bir de paşakılıcı, 1 metreyi geçerse ev aldırır derler.

sully

geçen bayadır beklettiğim victoria'yı(2015) izledim. ilginç geldi baya. aksiyon gerilim biraz da suç seviyorsanız öneririm.

Everything Everywhere All at Once
Dinner in America

Rezervasyonlari eklemek faydali oluyor. Cikacak sure biraz sans isi sanirim :( direkt o seyahat suresinde de vize verebilirler.

soruyu genişletmek için: ağustos'ta selanik, aralıkta atina rezervasyonu gösterilse yardımı olur mu yoksa o zaman yine başvur mu denir?
kimse bilemez tabii şans.

kışın başka ülkeye yapacağın ziyareti yazma. sıkıntı ediyorlar. diyor benim vize danışmanım. ben de yazmadım mesela yunan'a başvuru yaparken.

yunana ne kadar gireceksen hepsini yaz. dilekçende belirt ve ona göre uzun süreli ve çoklu giriş vize talep ediyorum de.

en azından o iki yunan ziyaretini vizede garantilersin. tabi başka engelin yoksa.

6 ay veriyorlar bu ara.

yunanistan'ın uzun süreli vize verdiğine hiç şahit olmadım. Bana bir de tek giriş 60 günlük vermişti uyuz oluyorum hepsine :)

bu ara ortalama üzeri oteller bile airbnb'den iyi gibi. günlük/haftalıksa akaretlere yakın bütçenize göre baya bi otel var.

direkt otomatlardan alabiliyorsunuz aynı normal bilet alır gibi. haliyle vatandaş olayı yok.

not: hazirandan sonra tabii ki.

Öyleyse inanılmaz. Birşey bütün Almanya gezilir.

herkes alabilir. bilet satın alınan şehirden bağımsız olarak,

şunlarda geçerlidir: S-Bahn, RB, RE, IRE + tüm şehir içi toplu taşıma
şunlarda geçerli değildir: ICE, IC, EC + Flixtrain (ve diger özel şirket trenleri)

satışı 23 mayıs'ta başlayacak. yoğun talep olacağından acele etmek lazım. vatandaş olmana gerek yok, herkes alabilir.

Neden acele etmek lazım? Sınırlı sayıda mı?

şehirler arası seferlerde trenin koltuk sayısına göre rezervasyon yapılır diye düşünüyorum. o yüzden öyle dedim. yani kastettiğim bilet almak için değil, tren rezervasyonu için acele etmekti.

Anladım. Rb trenlerinde rezervasyon mümkün değil diye biliyorum. IC-ICE de zaten geçerli değil.

rezervasyonla alakası yok ki bunun. sınırsız paso gibi bir şey. zaten IC ve ICE'lerde geçerli değil.

Kesinlikle katılıyorum. Dışarda yemek yemeyi keyifli bir aktivite olarak gördüğümden yemek yiyeceksek kaliteli bir yerde yiyelim de verdiğimiz paraya değsin mantığıyla hareket ederim hep. Fakat son zamanlarda hem fiyatlar uçtu hem de yemekler çok kötü. En son happy moon'sta bir somon geldi; yarısı çiğdi. Brownie diye kurumuş kek getirdiler.

hesabı ödedikten sonra fişi elimize aldığımızda biz bu yemeklere bu parayı mı ödedik şimdi diye düşünmeden edemedik. Fiyatı arttırmalarını anlarım ama ben de aynı oranda kalitenin sabit kalmasını bekliyorum. Hem kalite bozulup hem fiyatlar uçunca sinirim bozuluyor.

Big Chefs'de de eşimin salatasından salyangoz çıktı mesela geçen ay.

Kesinlikle düştü. Burgerleri bile o kadar vasat ki.
Aynı konuşmayı yaptık geçen hafta.

bunu ben de fark ettim.
zamlar bence çok garip. saydığınız yerlerden birinde daha dün 80 liraya beyaz etli ana yemek yedim. 80 liraya düzgün bi restoranda ana yemek çok zor.
tadı da sokak arasındaki bi işletme gibiydi, bir daha orada yemek yemeyi düşünmüyorum. ekmeğine kadar kalitesiz.

Aynı ayarda Polonez Grill tavsiye ederim. Hem kalitesi değişmedi hem de fiyatlar iyi hatta midpoint vs den uygundur.

Genel olarak haklısın. Paranla rezil oluyorsun çünkü insanımızın artık değerleri iyice erozyona uğradı. Mutsuz insanlardan mutsuz işler çıkıyor.

maliyetleri cikarmak icin herkes bi uydurma pesinde. restoranlarin yuzlerce kalem gideri var hepsine dolayli yoldan zam geldi. onun parasini direkt fiyatlara yansitsa fiyatlar iyice ucacak o yuzden sagdan soldan kisma, cakallik falan yapiliypr

katiliyorum. fiyatlar ucmus, kalite dusmus. daha gecen bir duyuru acmistim bununla alakali. yillardir gittigim kebabciya covidden bu yana ilk kez gitti. gecen. ne kebap iyi, ne mezeler hatta mezelerin cogunu kaldirmislar mesela birinin yerine "nane tabagi" koymuslar :)) bildigin naneleri tabaga dogramislar, koymuslar iste.
midpoint de aynisi. orada da fish and chips yedim gecen. kaplama and fries deselerdi ismine. patatesi bile kibrit getirdiler.
fiyatlari arttirmayi bilmisler ama tat, servis, kalite dusmus.
o ketcaplara ise hicbir zaman guvenmedim zaten.

kuzu şiş ve balık dışında dışardan yediğim bir şeye güvenmiyorum
bunlar en fazla bayat olabilir

bozmayan iskenderciler var
düzgün tereyağı, salça kullanan

her segmentte kalitesizleşme var.

çiğ köfte dürüm 17,5 olmuş eskisinden de gramajı azalmış.

resmen sağlığımızdan olacağız diye aşçı olduk. evde kendim yapıyorum.

kalite asiri dustu. yemek yapmayan biriyim. duzenli siparis verdigim yerler biraz porsiyon kuculttu, mezesi azaldi falan derken yemegin de lezzeti dustu.

en son gecenlerde kahvalti icin evin caprazindaki dandirik kafeden tost soyledim ilk kez. sonra cok begendim ertesi gun yine soyledim bu sefer kapida ayakustu konustuk. aile isletmesi yaziyordu googleda. dedim cok begendim tsk ederim. dedi ki yenisiniz herhalde burada. 35 senedir bu isi yapiyoruz ama sonuna denk geldiniz. biz aile binasiyiz, burasi da aile isletmesi artik kurtarmiyor kapanisa dogru gidiyoruz bakalim. Kiraya verse ayni kazanci elde edecek adamlar. tam guzel bi yer buldum derken onun da bu sad storysini dinledim.
bizimkilerin de ticaret hayati "dukkani kiraya versek ayni kazanci elde edecegiz" diyerek bitmisti gayet de iyi olmustu. muhtemelen "iyi ve hakkiyla is yapanlar" kalamayacak malesef. zamla vs de kurtarmiyor kuryelik bile benzin maliyeti, dukkanin elektrigi ivir zivir...

her yerde kalite ve standartimizi dusurmek durumunda kaliyoruz

Gıdada kalite genel olarak çok düştü bence. Marketten aldığım gıda ürünlerinin bile tadındaki değişikliği çok farkediyorum ben.

Döviz kazananları hedefliyor o ilanlar ve sanırım bulabiliyorlar. (Antalyayı örneğin Rus ve Ukraynalılar basmış sanırım)

Satış fiyatları çok uçtuğundan 1/200 mü 1/250 mi hatta 300’de 1’ine mi kiraya verecekler ev sahipleri de bilemiyor bence. Oranlar çok şaştı ama.

Gerçek, ödeyebilen tutuyor demek ki. Talep olmasa, arayıp soran olmasa, tutan olmasa boş evi kimse bekletmez. Fiyat düşürür ve bir an önce kiraya vermek ister her ev sahibi.

Bu hafta 8binlik ev buldum, toplu tasimaya 20km, arabayla da bi yere gidemezsin ormana yakin anadolu yakasi.
anca uzaktan calisirsin ben de zaten uzaktan calisiyorum.

ikinci tiklamamda tutuldu :))

Site içinde, merkezi yerlere ve metroya ne uzak ne yakın, 2+1+1(depo) eve 3000 kira ödüyorum. Ev sahibi evi satacağım dedi, aynı sitede birebir aynı planlı evlerin kiraları 10 bin civarı ve uzun süre boş kalmıyorlar.

Türkiye çok ciddi bir konut sorunu ile karşı karşıya. Maaşlı çalışanların ev alması da zor, bu kiralarla ev tutması da. Bu yüzden insanlar yeni ev kiralarken standartlarını düşürmek zorunda kalıyor. Tabi bu zincirleme olarak en alt seviye konutlarda kalanların insani koşulları sağlamayan evlerde kalmasına, en periferide yaşamak zorunda olmasına, bazı insanlar için büyük şehirlerden mecburen göç etmesine sebep olacak muhtemelen.

Antalya'da genel duruma ek olarak Rus, Arap, Avrupalıların ev alması/yerleşmesi sorunu var.

Yani kiralar gerçek. İnsanların bazıları ödeyemeyip standardını düşürmek zorunda kalıyor, bazısı başka giderlerinden kısmak zorunda kalarak ödüyor. Ben bu kiralarla kiraya çıkmaktansa kredi borcunun altına girebilip ev alabilen şanslı azınlıktanım. Dolarla kazanan ya da enflasyona biraz daha az yenilen bilişim gibi sektörlerde çalışanların maaşları genel ortalamaya göre daha fazla arttı. Örneğin bir data analisti bu kiraları da aşırı zorlanmadan ödeyebiliyor yine de ama kamudaki doktorlar mülkü yoksa zorlanıyor muhtemelen.

Kaç yıldır yaşadığımız ekonomik sorunların ceremesi olarak kucağımızda bir konut krizi de var artık maalesef.

2050 tlden çıktığım içi dökük penceresi rüzgar yağmur karı içeri dolduran eve ev sahibi 7900den ilan girdi. Aidatı da 1300 tl. Kışın aidat 1900 olacak.

Türke vermeyi de düşünmüyor. Yabancı gelir verir bu parayı diyor
Zaten 7900 tl ödeyebilen Türk mümkünse ev alsın

arz-talep meselesi.

kiralayan olmasa kimse o fiyatları yazmaya cesaret edemez ama aynı zamanda da kiralayacak başka ev olmadığı için insanların da o fiyatlardan kiralaması gerekiyor.

her zaman söylüyorum. mal sahibinin kendi oturmadığı tüm gayrimenkullerden yüksek vergiler alınmadığı sürece bu rakamların düşmesi mümkün değil.

insanlar gerçekten bu kiraları verebiliyorlar. istanbul'da evi görmeden kira için kapora yollama olayı çok yaygınlaştı. geçen kuzene üsküdar tarafında ev bakıyorduk, ilana düşen eve görmek için randevu veriyorlar, 2 saat sonra kapora aldık abi deyip kapatıyorlar ilanı. ev yok ve adam da çok. istanbul genelinde gelir ve maaşlar da ciddi arttığı için diğer illerle karşılaştırılamayacak bir durum oluştu. insanlar bu paraları gerçekten kazanıyorlar yani bunu da belirtmek lazım. sırf döviz kazanmana gerek yok, standart beyaz yaka holding çalışanı 15-20 bini buldu artık, kendi gibi biriyle evliyse ayda 40k giriyor eve. yurtdışından sırf takılmaya gelen digital nomad'ler de var. gurbetçi olup 1 ay için evini 11 ay boş tutanlar da çok. yani sarı site gerçekleri az bile yansıtıyor denebilir, sokakta durum çok daha vahşi durumda.

ya mesela modayı düşünecek olursak tüm caferağa mahallesinin nüfusu 22.760 görülüyor google'da.

6-7.000 ev falan var diyelim. istanbul'un en güzel yerlerinden biri. sadece 6.000 ev var.
evler kötü de olsa rakip evler arasında rezidanslara villalara gücün yetmiyorsa başka seçenek az.
burası istanbul nüfusunun %1'ini bile yapmıyor. tek başına ya da eşi dostuyla toplamda 30 bin civarı maaş alan birileri var tabii ki onlar oralarda yaşıyor. manipülasyon yok. ki orada yaşayanların da %95'i bu çapta kira ödemiyordur. sadece yeni taşınan insanlar bahsettiğiniz kiralarda.

artık beyaz yakalı maaşıyla orada yaşayamayan insanlar fatih, ümraniye gibi yerlere gitti. bu sefer oradaki ev/nüfus oranı daha daha kötü hale geldi, oralar da şiştikçe şişti.
ben istanbulluyum. maaşımın 3'te 2'sini de alsa bağcılarda bi çatı katında yaşamam lazım. yoksa tası tarağı topla köye yolculuk.

3-4 ay önce bostancı'da yeni aldıgı evini 10bin e kiraladı bir arkadaşım. ben de kiralayanın aklına şaştım ama talep var demek ki.

evet gerçek, istisna yüksek girilen ilanlar haric en fazla 250-500tl pazarlık payı olur. hatta hiç ilana çıkmadan kiralalan evler var.

Evet gerçek maalesef. Ben arkadaşım ev bakmaya başlayana kadar şey sanıyordum, orada fiyatları şişirmişler ama evleri kimse tutmuyor mecbur indiriyorlar bir süre sonra vs ama hiç öyle değilmiş. Arkadaşım 6.5-7 arası bütçe ile bakmaya başladı, şu an 8.5a kadar çıktı ama hala bulamıyor. Evler resmen kapışılıyor. 15 dakika içinde aradıkları 8000 liralık eve gelin görün ama sizden önce arayan var o tutmazsa veririz diyorlar. Ve hep de tutuluyor evler aynı gün ilandan kalkıyor. Parasıyla bile bulamıyorlar yani şu an.

xbox series s ilk çıktığında 2-3 bin arasıyken ps5 6-7 bin küsürdü. şimdi series s 6-7 bin küsür. konsollara gelen ek vergilerle bi vurgun yemişti bikaç yıl önce. belki ona benzer birşey olmaz ama yerinde durmayacağı kesin. yakın zamanda zam konusunda game pass daha sıkıntı. şu an game pass'te kaba bir hesapla ortalama 250 liradan 25 bin liralık 100+ büyük oyunu bir kere 700 lira verip 3 yıl boyunca bedava oynayabiliyorsun. önümüzdeki ay veya aylarda ubisoft+ gibi ek sistemler de ekleneceği söyleniyor. bu olursa 3 yıllık üyelik fiyatı bir anda ikiye katlanıp 1.500 liralara gelebilir çünkü severiz sevmeyiz ayrı konu ama ubisoft'un çoğu oyunu 500-700 liralara çıkış yapan AA oyunlardan.

ben her gün nasıl artmadığına şaşırıyorum.
ürünün kendisi aynı kalsa bile -ki bu imkansız- stok, dükkan, lojistik muhabbetinden düzenli artması olası.

xbox fiyatları kura göre sık sık güncelleniyor. beklenmesine gerek yok yani kur artarsa fiyatı da artıyor.