başka bir adaydan pas gelmiş olabilir. böyle değiştire değiştire takılıp keyif yapıyor olabilir. hakikaten kısa sürede herkesten soğuyor olabilir. geçmiş olsun.

Şu gönül işleri duyurularını okumaya başladığımdan beri ufkum genişledi. Kardeş bu tipik bir sendrom sanırım artık kızların çoğu böyle. Şurada geriye doğru sıradan bir tararsan yazılanları, tek bir sayfada aynen seninki gibi en az 5 tane hikaye bulursun.

Ne yapman gerekiyor? Artık sallama. Evet her yerden sil. Bu şekilde davranıyorsa bok yesin. Dengesiz insanlara prim vermeyin. İlişkiye başlamadan kurtulduğun için şanslı say kendini.

bir alternatif de, tabii eğer kabul ederseniz, siz de o şekil bir tavır içine girip bağlantıyı bu şekilde sürdürüp sair zamanlarda da dilediğiniz gibi takılabilirsiniz.

Tatile gidiyormusun birlikte gidelim filan dedi hani?? Ben de mi sıkıntı var diyorum bilemiyorum?? Şimdi ben de. O şekil yaşam tarzına pek alışık değilim ki?? Bir daha asla aynı hissi filan paylaşamam...

sil tabi ne göz önünde durması ilişiğini kes mesaj falan atma

edit: tatil matil dediyse @rasputinufuk haklı olabilir.
bu tür şeyler belli etti mi hiç size ?

sizde sıkıntı yok elbette. hatta, karşı tarafın yalan söylemesi ve bir taciz görmediği halde engellemesi ciddi bir sorun bana göre. bunu yaşam tarzından bağımsız söylüyorum.

sende değil sıkıntı, çevremden gördüğüm kadarıyla son haftalarda kızlar hep böyle yapıyor. amerika'nın sismik dalgaları falan herhalde.

evet bir cepte mevzusu daha. sen cepteymişsin, senden daha çok ilgisini çekecek biri seninle görüştüğü bu zaman diliminde ön plana çıkmış ve hopp sen cepten çıkıvermişsin. bu kadar basit. '' ben seninle değil kimseyle yapamıyorum'' klasik duygu sömürüsü. hani kendi vicdanını rahatlatıp senin de '' ayy canım yaa'' demen için söylenmiş bişey. eğer dengesiz insanlarla, ne istediğini bilmeyen insanlarla uğraşmak istemiyosan uzak dur.

Teşekkürler suanda önce telefonunu sildim sonra sırasıyla ınstıgram face Twitter ve foursquare den sildim vay anasını ya hepsini de kendi ekledi arkadas :))) neyse gercekten cok tesekkür ederim... Yengesiyle tanıştırdı ya benim aklım yenge de kaldı

Of sen de iğrençmişsin. Müstehak sana. Şimdi hemen geri ekle ve sildiğin için özür dile.

Edit: peki o zaman :p

Lan yanlış anlamayın... Yenge benden 20 yaş büyük kadının sorunları vardı ya:(( ben cok sevdim kadını belli iyi biriydi...hatta kıza da 2 kere sordum kadını...

daha iyisini buldu ya da eski sevgilisi ona geri döndü. sen vakit geçirme aracıydın. yedek.

Hiç kafanı yorma. Sal gitsin kardeşim yahu!
Belli ki bir denge yok hatunda, bu kadar basit.

Çok safmışsın kardeşim. Küsküyü verememişsin. Küsküleyip işine bakacaktın. Taktiksel yaklaşıp küskü odaklı olaya bakabilirsin. Bok yerine koyman ve öyle davranman gerek ha üst görünen yüzeyde aşırı değer vereceksin o ayrı.

Anlamadim valla. Cepte goruyor olsa ve daha iyisini bulsa engellemez ki, yedekte tutar yine. Samimiyeti azaltir sadece. "Yapamiyorum", eski sevgilisini/platonik askini unutamayan kadinlarin sozudur genelde. Kotu hissetmis olabilir. Pek umut yok yani.

tatlandırıcı

cips, her gün muhakkak fazla sayıda çikolata, fast food ve hamur işi.

yok.

gofret

besin değil ama nargile benim için

filtre kahveye koyduğum süt.
kuru incir, kuru erik, kuru kayısı.

bir ara çiğ köfte yiyordum abartılı bir şekilde, şimdi biraz ara verdim. gastritim arttı, bir süre yemeyeceğim.

yazları sürekli dondurma yiyorum.

tatlandırıcı ve çerez-çiğdem vs.

Kahve.

yediğim yok, içtiğim de çok zararlı değil ama nescafe classic diyebilirim sanırım...

Gun icinde yedigim bes seyden besi de zararli vallahangi birini yazsam

ice tea. su niyetine içiyorum.

Sosis.

dondurma

cips,fast food(pizza hamburger vs vs)

cay sayilir mi? gunde 8+ bardak falan

yok.

sigara, mangal, kola, burger king kova tavuğu ve soğan halkası

Cikolatali hersey :/

Butun yaz her gün dondurma yiyorum. Bir de cipse karsi zaafim var, kendimi tutmasam her gun paket paket yerim ama kota koyuyorum; ayda bir paket yiyorum sadece.

Icecek olarak da haftada 3-4 bardak kola, ice tea ya da kahve.

kışın çikolata
yazın dondurma :(

cips haftada 4-5 gün

çok sağlıksız sayılmaz ama bol miktarda meyve yiyorum.

dürüm

makarna, patates kızartması, hamburger, kola

her gun en az bir 3 biram var.

baska da sagliksiz sey tuketmiyorum.

çikolata

Günde 2 demlik çay, 1.5 paket sigara, yarım litre kola şeklinde.

pizza

çoğunlukla 1 dilim
nadiren iki dilim
senede bir iki defa da 1 bütüne yakın

iki ayda bir cipse benzer boktan bi çerez
iki gündür ayak bileklerim çok feci kaşınıyo, eğer ondan olduysa, bi daa da yemiycem abi. nâlet ossun!

indomie noodle, kola, kahve

Selam ben düz adam. Gömlek al.

gomlek ve kravat dıyorum ben de. gercı ısmının yazdıgı kalem de hos olabılır.

Adının soyadının baş harflerinin olduğu kol düğmesi, dershanede sükse yapar :p
Güzel bi tespih alabilirsin. oltu taşı mı diyolar ne.

araç şarj cihazları var ya, çakmak yerine takılan, onlardan aldım ben.
bir de pantolon askısı alacağım yanına.

kemer de güzel bir alternatif.

Ben minor empire'in cdsini almayi dusunuyorum. Arabada falan dinler.

iphone'una orijinal case alabilirsin.
kol düğmesine +1 derim ama kullanıyor mu normalde? o çok önemli. kullanmıyorsa gerek yok.
okuduğunu bildiğiniz ya da okumak istediği kitaplar varsa 3-4 kitap şeklinde alabilirsiniz, hepsinden daha iyi olur.
müzik aleti işine anlamıyorsanız ya da çok iyi anlayan bi tanığınız yoksa girmeyin. sakata gelebilirsiniz.

Biz 1,5 ay önce kaldırdık bile. İstanbul'dayız bu arada.

çoktaaağğnn.

www.vekarikatur.com

yukarıdaki teorinin tam tersine göre doğru sonuca ulaşabilirsiniz efenim.

aynen biz de kaldıralı bir aydan fazla oluyor.

ben hala yorgan örtüyorum. soğuk oluyor geceleri.

yok kanka eylül'ü bekle.

Pikesizlik mevsimi geldi, ne diyorsun.

:D 1 ayı geçti ben kaldıralı. Pikeyi bile atmaya başladım bi iki gündür.

Ben hala yorganla yatiyorum valla risk alamam:D

Ben pikeyi kenara itip tişörtsüz yatıyorum artık, baya geç kalmışsınız pikeye geçmek için.

Ben hala yorganlayım. Kızgınım, isyandayım, hayattan nefret ettim. Yer, Beylikdüzü. Hayır, sadece ben değilim. Mahalleden tanıdıklarım da çoğunluk olarak aynı dertten muzdaarip. Hiç bir zaman çok yakıcı olmuyor zaten, yazın en yakıcı günleri hariç bir yayla havası var sürekli.

kardeş sen nerde yaşıyon?

Ben de beylikduzundeyim, esiyor her zaman.

Elinize sağlık hayat aplam.

Bilmiyodum bu geçmişinizi. Yazımdaki eksik yönleri tamamlamışsınız. Buradaki akıllı insanlardan, bizim sözümüzü dinleyecek birkaç kişi çıkacak. Ama maalesef, herkes ekşi duyuru'yu, herkes ekşi sözlüğü okumuyo. Okuyanlardan da, herkes bize hak vermeyecek. ''O dönem başkaydı, bu dönem başka!'' diyecekler. Halbuki hiç başka değil. Yangına benzin dökmek. Düşmanın her zaman yaptığı bu. Düşman kim? Türkiye'nin ilerlemesinden kaygı duyan herkes düşman.

Tek bir ümidim var, o da, o günleri yaşamış olan anne babaların, çocuklarını dizginlemeleri. Tek ümidim o!

kaç yıldır bu sitede varım ben bile bilmiyorum ama ilk defa bu kadar uzun bir yazıyı başından sonuna okudum. Tabi keşke böyle bi konu içeriğine sahip olmasaydı ama neyse....

Kendi adıma konuşacak olursam benim kafam çok karışık. Bir tarafta gezi parkını savunurken diğer tarafta Lice'ye baktığımda o masumiyeti göremiyorum. Evet insan her yerde insan kabul, dünyanın hiç bir yerinde nedeni sebebi ne olursa olsun insanlar ölmemeli buna her anlamda da karşıyım ama, Lice'de yaşanan olaylar pek masum değil. Hava kuvvetleri komutanlığının içinde ki bayrak direğine tırmanıp bayrak almak falan... Provakasyonun dik alası, buna izin veren askerde o bayrağı çalan kadar suçludur ve o bayrak direğinde ki kişi aynı kıbrısta yaşanan olay gibi vurulması lazımdı. Kaldı ki direğe tırmanacak kadar büyümüş kimse bunun bedelini de göze alacak kadar büyümüştür diyeceğim ama işte bu da 'insanlar ölmesin' söylemimle çelişiyor.

söylemiştim ya kafam karışık, neyse...

İrfan Değirmenci'yi seviyorum ben. O diyor ki herkesin sağduyulu olması, sokağın tansiyonunun düşmesi lazım. Haklı, katılıyorum.

benimkiler de aktif şahidi o dönemlerin, öncesinin, sonrasının.
canları çok yanmış. anlattıklarından çok anlatamadıkları var, biliyorum.
biz "korkanın anası ağlamaz evladım", "alet olmayın çocuğum" nasihatları ile büyüdük. öyle yetiştirildik. zaten uçlarda da değildik ama "1 dakika karanlık", "ışık açma kapama" eylemlerinde bile "aman yavrum" diyen bir korkutulmuş zihniyet sözünü ettiğim benim.

tabii itiraz ettim, tartıştım, isyan ettim. "anamız ağlıyor anne, korkmadık mı yeterince?" dedim. "mücadele şart" dedim.


şimdi... çok boş geliyor. her şey. hepsi.
tüm dünyada olup bitenler, yaşadığım topraklarda olup bitenler. boş.
sanırım delirmemek için uzak duruyorum şimdi. kendi akıl sağlığımı önemsiyorum sadece. bilmek, öğrenmek, "bir şey yapmak" istemiyorum. korktuğum için değil. o korkma safhasını geçeli çok oldu. başka bir faz. isimlendiremiyorum.


size hak veriyorum. annemlere hak veriyorum. sokağa dökülmek isteyenlere de onlara "durun yahu" diyenlere de hak veriyorum.
ama yapılabilecek herhangi bir şey olduğuna inanmıyorum.
hiç yokmuş aslında.

siz aklı başında insanlara sordunuz sorunuzu. ben aklı hiç başında olmayan biri olarak cevapladım.
yapacak bir şey yok.

türk bayrağı dediğimiz şey kutsal fakat bi o kadar da kirli, işkenceler cinayetler yapılırken türk bayrağına sarıldı, önce doğuda bayrağa olan bu öfkenin nedenini de bir anlamaya çalışalım

bayrak indireni indirelim diyerek sorunun çözüleceğini sanmıyorum, asıl meseleyi görmezden gelmek budur

bunun ne siyasete ne de sokaklara ne de insanların mutluluğuna faydası olmaz

ekleme: aklı başında biri miyim bilmiyorum, sokağa çıkan gençlerden biriyim

çok aklı başında biri olduğumu, çok görüp geçirdiğimi söyleyemem. ama benim annem babam da 80 genci, onların bir bildikleri vardır diyebiliyorum. gezi eylemleri ilk patlak verdiğinde ben de içinde bulundum kendimce. babam "yapma" dedi, ""evinde otur" dedi. "biz de çıktık zamanında, değişen hiçbir şey olmadı, yine olmayacak" dedi. oysa ben umutluydum. gelişen süreç içerisinde nelerin olduğunu, nelere alet edildiğimizi bizzat gözlemledim. "yolu bu değil" dedim. bir daha da sokağa çıkmam. hiçbir şeyi değişeceğine, hiçbir zaman daha güzel günler yaşayacağımıza inanmıyorum.

bundan bir zaman sonra, bir gün anne olursam ve çocuğum da bir gün sokağa dökülmek isterse ona "yapma" diyeceğim, "evinde otur" diyeceğim. "biz de çıktık zamanında, değişen hiçbir şey olmadı" diyeceğim. "sandığın kadar güçlü değilsiniz" diyeceğim. "böyle gelmiş, böyle gider" diyeceğim. "alet olma" diyeceğim.

her açıdan kirli oyunların oynandığı bir ülke türkiye. naifçe yaklaşımlar hep sonuçsuz kalacak, çünkü hep birilerinin çıkarlarına dokunacak. görmüyorum, duymuyorum, bilmiyorum artık ben olanları. görmek, duymak, bilmek istemiyorum çünkü hiç artık. sadece kendimi kurtarma yolunu seçiyorum, çünkü beni benden başka kimse kurtarmayacak.

Biraz fazla fevrisiniz.
Surec yasaniyor, yasanacak, yoksa tepeden inen demokrasiyi nasil ogrenecek bu toplum.

biz sakiniz, televizyon izlemeyin ve siz de sakin olun bence.

@ compadrito, Sskywalkeremre, bilmemekte haklısınız. Ben, duyuruya öğrencilerin çokça soru sorduklarını görünce sık gelmeye başladım. Kendimce, okul okuyan, geleceği için bir şeyler yapan gençlerin annelerine soramadıkları şeyler olursa, buralarda bulunayım, aklım, tecrübem yettiğince yardımcı olmaya çalışayım istedim.

Evet, sabah dinlediğim yayın da İrfan Değirmenci'nin sunduğu programdı. Zarif adam. Sağduyu çağrısında çok haklı. Tansiyonun düşmesi lazım.
Aslında doğru yöne kanalize olabilirse, sağlıklı sonuçlar getirecek şeyler yapılabilirse daha iyi olur elbet. Benim duyuruyu açmamın nedeni de, bu yönde olabilecek fikirleri masaya koyabilmek için beyin fırtınası yapma talebiydi.

@icemint, free15406, devilred, aklı başında derken; yaşı başında değil, sizler gibi duyarlı, düşünen, bilen insanların çok olduğunu yazdım.
Cevaplarımı okuyanlar farkına varmışlardır, ileri derecede devrik cümle muzdaribiyim, virgülleri de kullanmayınca sanki aklı başındalara soruyormuşum gibi olmuş.
"Aklı başında çok insan var" şeklinde düzelteyim.

@cecilia, fevri değilim kardeşim. Endişeliyim.
İnsan ölümlerini, heba olan hayatları vs bi kenara koyalım, en basitinden ele alalım:
Benim sabah sesini duymaktan rahatsız olduğun o haberleri akşam kaç çocuk izleyecek sence? Burada anneler, babalar var, çocuklarını o haberden ne kadar koruyabilecekler?
Hiç küçümsenecek bir olgu değil bu. Haberlere "şiddet" uyarısı konmuyor, konsa da, izlemelerine engel olsak da çocuklar facebook paylaşımlarını görecekler. Geçen gün derisi yüzülmüş kadın resmi gördüm. Kaç çocuk gördü bunu diye düşünmeden edemedim. tv izleme demişsin, izlemiyorum zaten. Bu gün hastaneye gittim, acil servisin bekleme salonuna tv koymuşlar. Çocuklar, gençler izliyorlardı. Kapatın yavrum gözlerinizi alın bu da pamuk tıkayın kulaklarınızı mı deseydim?

Evet endişeliyim, endişelenmekte de çok haklıyım.

Benim çenem açıldı arkadaşlar, durduramıyorum. Uzun uzun yazdım, zaman ayırıp okudunuz sağolasınız.

Compadrito hocam, biliyorum herkes ekşi duyuruyu, ekşi sözlüğü okumuyo, ama biliyorum ki şu anda burada olanlar geleceğe yön verebilecek kapasitede insanlar. Dini, siyasi görüşü ne olursa olsun hepsi düşünen, sorgulayan yönleriyle saygı duyduğum, sevgiyle kucakladığım insanlar.
Biliyorsunuz, soran yolunu aşacak sormayanın yolu şaşacak. Burası da sorulan yer, yolu açıklar buradan başka nerede olur ki!

Beyin fırtınası yapalım mı?

Cocuklari akvaryumda buyuterek onlara iyilik etmis olmayacaksiniz.

Anne paniginiz cocuklarinizi sizden itecek. Sakin olmaya calisin.

Kıt bilgimle, biraz uzunca cevap vereceğim. Daha kıt seviyede cümle kurma becerim yüzünden tam anlatamamış veya çarpıtılmaya müsait şeyler yazmışsam da birileri başka yerlere çekmezse sevinirim. Hayat aplamız, sana hak vermekle birlikte hak vermediğim noktalara değineyim.

Bir şeyleri masada değiştirmeye niyetli insanların o masaya oturmasına izin verilmediği için insanlar sokaklara çıktı. Evet keşke bu sorunlar masada çözülebilse, insanlar ölmese. Sokakta ne çözüldü diyeceksiniz ama tüm dünyada LGBT bireylerin toplumda yer bulmaya başlamasından işçi haklarına kadar bir çok şey sokak eylemleri, grevler gibi toplu hareketler sonucu oldu. Yavaş oldu, uzun yıllarda oldu ama oldu. Sistemde değişiklik yapmak toplumun bilinçlenip istemesiyle olan şeyler.

Tabi ki taşı alalım gidip savaşalım demiyorum yanlış anlaşılmasın. Ama evlere kapanıp ses çıkartmamanın sonucu haklarımızın elimizden alınıp birileri 30 milyon dolara poposunu silerken bizim telefon faturamızı ödeyemememiz olur. En azından oy peşinde koşanlar halkın isteklerini görüp ona göre davranabilirler.

Fırsatı bulanlar tabi ki gerginlik yaratmak için araya kaynayıp kullandı. Bu kadar büyük bir olayda ekonomistlerden siyasi amaç güden gruplara kadar fırsat ve kar bekleyenlerin hareketsiz kalması zaten beklenemez. Bunlara prim vermemeye dikkat etmek lazım. Ama bazen öyle bir noktaya geliyor ki kendini korumak için yapabileceğin en küçük şey olan barikat kurmak şart olabiliyor.

Her gün çıkıp spor olsun diye eylem yapıp, polise küfür edip, şişe atıp gazdan kaçmak değil kastım ama gezi olayları daha önce etliye sütlüye karışmamış bir sürü insanın artık "eh yeter be!" diyerek canını ortaya koyabileceğini gösterdi. Bir kısımları korkutmadı mı sizce? Muhalefet partileri yönünü buna göre değiştirdi, ileride iktidar olduklarında da bu tarz hareketlerden korkarak, insanların tepki vereceğini gönörerek hareket edeceklerdir bence.

Niye başka şeyler için değil Taksim için tepki gösterdik? Aslında hepsi için gösterdik. Odak noktası park olsa da çoğu insan polisin uyguladığı şiddete tepki için gitti.

Bayrak indirme olayına gelirsek, askerliğimi orada yaptım, bir kişinin duvardan girip, bayrak indirip, elini kolunu sallayarak geri çıkma ihtimali yok. Orası kuvvet komutanlığı, jet üssü, 2 tane filonun komuta merkezi ve ayrıca havaalanına bağlanıyor. Bir kişi Esenboğa Havalimanı'na bile öyle duvardan girip çıkamaz. Ayrıca askerliği havacı yapmak nispeten rahat olabilir ama orada asker telefonu çıkartıp video çekerse afedersiniz götünden kan alırlar. Bu olay bana fena komplo teorileri düşündürtüyor.

cecilia, ben zaten sakinim. fevri hareket etmek bize zarar verecek diyorum, aklıselim hareket edelim diyorum. aklımızı kullanalım, bilgimizi, donanımlarımızı birleştirelim, birlik olalım, kuvvet bulalım diyorum.
sokağa dökülmek bu işleri şimdiye kadar çözmedi, başka çözümler arayalım diyorum.
sen fevrisin diyorsun.

peki, tamam, yaşadığımız onca olumsuz şeyden sonra elde var eksi bilmemkaçla çıktık ve ben o günlerin etkisiyle bu günleri değerlendirip gereksiz yere panikledim diyelim ve fevrilik konusunu burada bırakalım.

tepeden inen demokrasiyi nasıl öğrenecek bu toplum?
fark yaratacak bir plan var da, belki de benim haberim yok. plan ne?

rüzgar esmeye başladı, yelkenler hareketlendi de dümende kim var? Biz mi varız? O zaman toplumun bir bireyi olarak bu plandan benim neden haberim yok? Alt komşum da bir şey bilmiyor, karşımdaki esnafın da haberi yok. burası İzmir, anadolunun bir köyü değil. İzmir.

çocukları akvaryumda büyütmek değil benim amacım, çocuklarım açık denize açıldıklarında onları hangi tehlikelerin beklediğini anlayabilmek ve anlatabilmek. tehlikeleri önceden sezip gereken önlemi alabilmek, onların karşılaşacakları zorluklarla nasıl baş edeceklerini öğretebilmek. annelik budur.
ben anne gibi kol kanat germeye çalışsam da, genç olmanın ne demek olduğunu unutmadan yaparım. anneler bilirler, bakma hissettirmek istemezler.

biz hepimiz aynı gemideyiz. işte tek su götürmez gerçek bu. sen de, ben de aynı şeyi diliyoruz. herkesin istediği, insanca bir yaşam. asla hor görmediğim, kendileri için gerçekten üzüldüğüm, ümmet olmak için can atan kesim hariç. ne yazık ki onların derdi insanca bir yaşam değil, ümmetlik. neden suçlamıyorum biliyor musun? Çünkü oraya nasıl geldiklerini biliyorum. Hikayelerine şahidim. 80 öncesine gider başlangıcı. mc hükmetlerinden önceye belki de aynı zamanlara. tam hatırlayamıyorum 40 yılı geçti. die verilerine bakarsan görürsün. öğretmen okullarının kapatılıp imam hatiplerin birden bire çoğalması, kız öğrencilerin alınmaya başlanması, aynı zamanda çığ gibi yaygınlaşan kur'an kursları, ondan sonra durumu olmayan ailelerin çocuklarının kurulan vakıflar eliyle yatılı okutulması...
bir şey daha deyivereyim madem bu kadar açıldık. 82-83 gibiydi. biz yeni evliyiz, ev taksiti ödüyoruz, kirada oturuyoruz, çocuklar kreşe gidiyorlar falan. çabalıyoruz yani. bize çok güzel bir teklif gelmiş. eşime iş kuracaklar, ev alacaklarmış, tek şart benim başımı kapamammış. eşim akşam gelip teklifi anlattığında bu günleri göremedik. uzun yıllar görmedik. aziz nesin sivas'ta o konuşmayı yaptığında bile tam göremedik. unakıtan tv demecinsde " voltranı oluşturuyoruz" dediğinde ise artık görmüştük. yani demeye çalıştığım şey, o buz kütlesi değil, altı dolu.

bu konuda bu kadar yazdım ama esas mesele bu değil ki. a gelmiş, b gitmiş c fokur fokur kaynamış kimin umurunda! Bizi ilgilendiren, hayatımızı olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen kararlar. imzalanan kağıtlardaki yazılanlar.

Demokrasiyi öğreneceğiz madem, işte maymuncuk:
Demokrasi sokakta,alanlarda kan revan içinde yazılmıyor. Demokrasinin adresi meclis. Meclisin her gün aldığı kararlara göre yaşıyoruz değil mi? Orada ne yazılıp çizilirse bizi bire bir bağlamıyor mu?
Geçenlerde buradan bir soruya cevap vermek için demiryolcu bir tanıdığımı aradım. trenlerin bakımları, tamirleri falan konuşuyoruz. bana dediği aynen şu: "abla valla bizim atölyelerimiz de, elemanlarımız da her türlü yedek parçayı yapabilecek donanımda, bir treni baştan sona yapabiliriz. ama biz önemli bazı parçaları yapamıyoruz, anlaşma var, dışarıdan getirtiyoruz" adam var bilgi var iş yapamıyor, onun maaşından kesilen vergi hoop yurt dışına gidiyor, adam çocuğunu okutmakta zorlanıyor, vakıf alıp okutuyor. sonra neymiş vay efendim ak kıl bilmem ne. öyle olmuyor işte bu işler. orada yara var öff çok pis kokuyor ne kötü bişeysin sen yara demekle o yara düzelmeyecek. yaraya neden olan virüsü yok edecen. o imzalı kağıt da buradaki virüsün ta kendi. habire de çoğalıyorlar. açıp bakmak lazım. resmi gazetede yazıyor hepsi bir bir.

benim önerim bu: resmi gazete didiklemesi. aklıma gelen ayrıntıları da yarın yazarım artık.

yazım hatalarım varsa affola, vakit peyce oldu, geri dönüp kontrol edemedim.
şimdilik iyi geceler herkese :)

compadrito hocam, cevabınızı önceki yazımı yazdıktan sonra gördüm.

kısacık bir şeyler demek istiyorum.

haklısınız, evlerde oturmakla olmaz. böyle dediğim anlaşılmamıştır umarım. benim çekincem provake edilmeyle, komplolarla ilgili.

halduru hulduru değil, akılcı eylemlerle yol almalıyız.

sizin de dediğiniz gibi, sistemde değişiklik yapmak toplumun bilinçlenip istemesiyle olan şeyler. mesele bunu sağlamakta.

insanları çaresizlik içine düşürürseniz her şeyi yapabilirler. ben gezi parkı eylemlerine tv'de gördüğüm polis zorbalığı karşısında kendimi çaresiz hissettiğim için gittim. "altında komplo mu var" diye düşünemedim binlerce insan kamusal işkenceye uğrarken. vicdanım el vermedi orada "sırf" özgürlüğü için bulunan insanların böyle muamele görmesine. ağzına ameliyat maskesi takıp elinde sütle sokağa koşan insan için rahatlıkla "sırf" kelimesini kullanırım, gidip birçoğuyla tanışıp konuştuktan sonra da emin oldum bundan. kaldı ki o insanların niye orada olduğunun o durumda önemi yoktu, isterlerse hepsi kandırılmış olsunlardı; hiçbir gerekçe bir insanın öyle muamele edilmesine sebep olamazdı. insanlar oraya demokratik hak aramaya gitmediler, çünkü o hakkı gitmeden de alamıyorlardı, alamadıkları için oradalardı.

başta dedim ya çaresizlik diye, taş olsa çatlıyor insan bir yerden sonra. benim ailem de 70'lerden beri süregelen süreçte aktif rol almış, amcamı askerden saklamak için neler yapmışlar, anlatır dururlar hala. başları çok yanmış, beni de o sebepten apolitik yetiştirdiler. 80'lerin sonuna doğru babam siyasete girdi, anap döneminde aktif rol aldı ama evde bir kere bile siyaset konuşmadı. çevrem hep sağ görüşlü insanlardan oluştu, yetiştirilme tarzım en azından o yöndeydi. sonra ben istanbul üniversitesini kazandım, edebiyat fakültesi; "solcu yuvası". babam ilk sene her gün arıyordu "oğlum bak dikkat et bir şey gelmesin başına" diye. aklımda hiç "bu adam bana güvenmiyor mu" sorusu oluşmuyordu doğal olarak, "tamam" deyip yoluma bakıyordum. 2-3 sene boyunca babam ara ara "kimse seni yanına çekmek için bir şey diyor mu" diye sorup durdu, hepsinde de "hayır" dedim, "artık kimse kimseye sağ-sol reklamı yapmıyor, herkesin masası var, sen istersen gidip kaydoluyorsun". hiç birini merak dahi etmiyordum, tü kaka idi benim için siyaset, ve benim gibi birçoğu için. bizim böyle olmamızın sebebi sizlerdiniz. bizi korumak için böyle davrandınız ama neyin komplo olup olmadığını bile anlayamayacak kadar apolitize olduk. sokağa çıkmadık, sesimizi çıkartmadık; bir süre sonra gık bile diyemedik. ve her şey çok güzel oldu. başımıza "içimizden biri" geldi, çok sevindik. gerçekten de içimizden biriydi ama görüyoruz ki asıl kötü olan zaten içimizmiş.

12 sene daha uyuduk biz, başımıza hiçbir şey gelmedi; ölmedik. sonra bir gün geldi, ölmekten beter olduk. ben, yılların apolitik liboşu "bu ne kardeşim" der olmuştum, "niye kimse bir şey yapmıyor". 1 mayıs oluyordu ama yine gitmiyordum. çünkü oradaki insanların amacı ülkeyi bölmekti. oradaki insanlar bor madenlerini çıkartmamıza izin vermeyen insanlar tarafından beslenip sokağa sürülmüşlerdi. fikren böyle düşünmüyordum ama içimden onların yanında olmak gelmiyordu çünkü onların benimsediği yol da bana uymuyordu. sosyalizm nasıl gelecekti, nasıl anarşist olacaktı bu millet. bizi sokağa çıkartmadınız, sokak "onların" oldu. öcü oldular, bölücü oldular, yaklaştırmadınız. sesini çıkartan herkesi bir şeyle suçladınız. sonra o gün geldi, neyse ki "öcülerin davası" değildi. sonra birden "olaylar gelişti"; bana göre bastırılmış bu topluma "nasıl olsa sesleri çıkmıyor" denilerek vahşice saldırıldı, size göre öcüler molotof attı, polis de "mecburen" biraz sert davranmak zorunda kaldı. artık bi önemi yoktu çünkü biz apolitikler için sokağa çıkma zamanı gelmişti. evet hava güzeldi, sosyal medyada "cool" bir hava yaratıyordu eylemde olmak; kesinlikle katılıyorum. peki hangi insan sırf cool görünmek için insanların kafasına acımadan kapsül fırlatan vahşilerin önüne çıkardı? para mı almıştı acaba, yoksa başka bir amacı mı vardı?

oradaki herkesin diğerinden başka amacı vardı. birisi ağaç için oradaydı, diğeri şiddete karşı çıkmak için, bir diğeri "artık yeter" dediği için, bir başkası da molotof atmak için. zamanında sapla samanı ayıramayıp ne olursa olsun ses çıkartmamayı huy edinen sizler bu sefer de aynı hataya düştünüz, vahşilerin ekmeğine yağ sürdünüz. buna rağmen insanların içinde o kadar çok şey birikmişti ki bin bir çeşit insan o molotofçuların, o öcülerin bile imrendiği şekilde sokağa çıktı. olay aslında sokağa çıkmak değildi, sizler için camdan çıkıp tencere-tava çalmak bile bir gelişmeydi. fakat en başta da dedim ya, çaresizlik; insanlar ne yapacağını bilemedi. ilk gün gidip gaz yediler pıstılar bir köşeye. sonra o molotofçular yardım etti, yol yordam gösterdi. onlar molotof atmaya devam ettiler, geriye kalanlar kafalarına atılan kapsülleri geri atmaya. bu tepkiyi beklemeyen vahşiler şaşırdılar, o ara park gerçek sahiplerine kaldı. molotof atanların bir çoğu bıraktı öcü olmayı, sizin zamanınızda babalarının silah sıktığı insanların çocuklarıyla el ele verip çöp topladılar, fidan diktiler. eğer ki vahşiler bu süreci daha önce hiç yapamadıklarının aksine doğru yönetip "devlet baba" olsalardı gerçekten, o molotof atan öcülerin bir çoğu bırakacaktı molotof atmayı. sayıca zaten azdılar ya, neyse.

çok ama çok uzun oldu, şu saatten sonra da düzgün bağlayamam muhtemelen, dağınık oldu biraz çünkü kontrol dahi edemedim yazdıklarımı. apolitik ben artık geçemiyorum çünkü bu konuları, bir şey söyleme ihtiyacı duyuyorum artık. kaldı ki siz "karşı taraf" bile değilsiniz. tam aksine, "bizim taraf" olmasını istediğimiz ilk kişilersiniz. taraf olmak aslında amaç değil ama mecburen olmak zorunda bırakıldık. siz deyip duruyorum yanlış anlaşılmasın bu arada, kişisel olarak değil bu serzenişim. hatta siz bu serzenişte bulunduğum grubun en olması gerektiği gibi olan versiyonusunuz. lakin düşünce tarzınız temelde bahsettiğim kesimle aynı, anne-babalarımızla.

aklımız başımızda olmayabilir, bunu şahsım adına iddia edemem. gece saat 4'lere kadar oturmamı annemin mantık dahilinde bulamaması gibi gelecek belki de bu anlattıklarım. ben ona anlatamıyorum mesela uykum gelmedikçe uyuyamadığımı. anlasa bile kıyamıyor, üzülüyor. mecburen yalan söylüyorum, tamam annecim erken yatıcam artık diyorum. geçtiğimiz haziran da aynı şekilde yalan söylemek istedim ama söyleyemedim, haberlerde adımı duyup şaşırmalarını istemedim. şaşıran ben oldum çünkü hiç beklediğim gibi tepki görmedim babamdan. 15-20 gün boyunca "sokakta" olduğumu bilmesine rağmen bir kere bile gitme demedi. direkt desteklemedi belki çok ama bir şey diyemedi, çünkü onun da sabrı taşmıştı. o çok acılar yaşadı, tereddütle bakmasını anlıyorum; tereddütle bakmanızı anlıyorum. ama sizler de bizi anlayın lütfen, nasıl ki siz zamanında "duramadınız", bizler de duramadık. belki de sizin yapamadığınız şeyi yapacaktık, eğer bizi baştan beri bu kadar "pısırık" yetiştirmeseydiniz. beceremedik, olmadı. suçu tamamen size atmak çok kolay, tıpkı sizin yaptığınız gibi kolaya kaçıyorum belki de, bilemiyorum...

beceremedik dedim ama kazanımlarımız oldu, kesinlikle boşa gittiğini söyleyemem bütün bu "yaygaranın". artık yavaştan umudu kesmeye başladığım bu toplumun da bir dayanma noktası olduğunu anladım. geçen 1 yıllık süreçte insanların sesi daha çok çıkmaya başladı ve umarım ki böyle devam edecek. umarım biz sizin kadar zarar görmediğimiz için gelecek nesilleri "korkak" yetiştirmeyeceğiz. ve umarım onlar bizim başaramadığımızı başaracaklar.

sorunuza cevap veremedim, kusura bakmayınız. ne yapmalı? ses çıkartmalı. her olayda sokağa çıkalım demiyorum. aslında demem lazım ama oradan ne kadar çok "romantik solcu" görünsem de ben de bazı şeylerin farkındayım. kaldı ki hala solcu, komünist, sosyalist gibi kavramlara uzak buluyorum kendimi. sağcısı da ses çıkartsın, sofusu da ses çıkartsın. kim haksızlığa uğruyorsa ses çıkartsın. bu toplum ses çıkartmayı öğrenirse zorbalıkla bastırılamayacağı ortaya çıkacaktır. ortalıkta zorbalık kalmayınca, insanlar insan gibi muamele gördükçe emin olun kimse molotof da atmaz, ortalığı da yıkmaz. haliyle bunlara yaptıranlar kendilerine maşa da bulamazlar. belki o zaman komplo teorisi üretecek başka şeyler buluruz, hele bir gelsin o günler...

Benden size nacizane bir tavsiye.
Boylesi hepimizi ilgilendiren bir konuda fark edilmek istiyorsaniz az ve oz yazin, konusun.

Bunu ana muhalefet de ziyadesiyle yapti yillarca. Siz bunu yapmayin.

Bir de pek boyle havanda su dovulerek bir sey yapilacagini sanmiyorum. Toplumlar hakettigi sekilde yonetilir sozune fazlasiyla inaniyorum.
Su akacak yolunu bulacak.

Tüm bu yazılanları okurken biraz ağladım, bu yüzden ben uzun ve başarılı cümleler kuramayacağım, şimdiden affola.

Benim ailem de sol görüşlü, zamanında o olayların içinde aktif olarak yer almış insanlar. Çok acılar çekmişler. Öldürülen, göçen arkadaşları olmuş; işkenceleri ve bütün o zulümleri saymıyorum bile. Beni apolitik yetiştirmediler ama her zaman ısrarla söyledikleri bir şey vardı "olaylara karışma". "Üniversitede 'sağcı mısın, solcu musun' derlerse 'hiçbiri' de". Tabii ki kimse böyle bir soru sormadı :D

Her neyse. Ben liseden itibaren her zaman tüm eylemlere katılan, kendi güruhuma ait olsa da olmasa da hakkı yendiğini düşündüğüm herkes için her türlü protestoda boy gösteren birisi oldum. Buna lgbt hakları da türban özgürlüğü de dahil. Ama bunlar "olaylara karışmak" değildi onların gözünde. 1 Mayıs'a katılmıyordum mesela, çünkü onun ne olduğunu anlamıyordum. Ben öğrenciydim, 1 Mayıs yasaktı, demek ki oraya giden insanlar biraz aşırı gruplardı.

İşte bu mevzulardan birkaç sene sonra Gezi geldi çattı. Olayların ikinci gününden itibaren ben de dayanamadım. Tasımı tarağımı toplayıp koştum. Ben giderken annem de babam da "gitme" diyemedi. "Git ama dikkat et" dediler. Aşırı gruplar çıkar, onların yanında durma dediler. "Tamam anne ben arkalarda direnirim" gibi bir durum oluşturarak gittim; tabii ki öyle olmadı. Gazı da suyu da, ilaçlı suyu da, fişeği de yedim.

Tüm bu süreç boyunca, uydurulan yalanlardan, yapılan zulümlerden, söylenen yalanlardan öğrendim ki 1 Mayıs'a giden insanlara, daha öncesinde polise taş atan insanlara, hükümete karşı sesi çıkan herkese hep çok büyük haksızlıklar yapılmış. Kimsenin birbirinin malını çalmadığı, karısına kızına yan gözle bakmadığı, kavga etmediği, çöp topladığı ortamda lalenin biri çıkıp "bunlar sokaklara işiyor, her yer sidik kokuyor" dedi ya, bitti olay :) O zaman bugüne kadar istemeden hakkını yediğimiz, şerefsiz medya sayesinde yanlış yönlendirilip kızdığımız herkesten özür diledim binlerce kez.

Her şeyin başı örgütlülük. Gözlemlerime göre bahsettiğiniz bu provokatör grupların çaresine bakmanın tek yolu, örgütlü bir bilinç oluşturarak, böyle durumlarda o grupların dışlanmasını, kınanmasını sağlamak. Sayıca çok olan böyle durumlarda güçlüdür. Bu iş bu kadar basit. Sırf birileri bir şeyi bozmak, olayların seyrini değiştirmek istiyor diye sinmek olmaz. Onlarla da mücadele etmek gerekir. Her şeyin başı "bilinç".

Gezi hareketi, dünyanın en saf hareketiydi. Bu yüzden "diğer güçler" ilk birkaç gün baya afalladılar hatta ve sonradan olaya müdahil olabildiler. Örneğin molotoflu polis tiyatrosu da halkın bilinci ve galeyana gelmemesi; üstüne üstlük bir de çok doğru davranması yönünden örnek teşkil edebilecek, çok önemli bir provokasyon bertarafıdır. İşte bu hep böyle olmalı.

Neyse çok konuştum. Bizce ne yapmalı? Şu şiiri hep hatırlamalı:

hava kurşun gibi ağır!bağır, bağır, bağır, bağırıyorum.

koşun, kurşun eritmeğe çağırıyorum…

o diyor ki bana:

sen kendi sesinle kül olursun ey!

kerem gibi yana yana…

deeeert çok, hemdert yok

yüreklerin kulakları sağır…

hava kurşun gibi ağır…

ben diyorum ki ona:

kül olayım kerem gibi yana yana.

ben yanmasam,

sen yanmasan,

biz yanmasak,

nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...

@baba jo,

eksisozluk.com
---/---

yazılarımız biraz uzun oluyor ister istemez. konu çok geniş, çok fazla boyutlu.

bu kadar geniş bir konuyu/zaman dilimini süzüp yazıya dökmek, özellikle düşük cümleci ben için hayli zor. belki arada yanlış anlaşılabilecek şekilde de yazıyor olabilirim. hafızamın yettiği, dilimin döndüğünce ben gözlemlerimi paylaşmaya çalışacağım. yorumlarım hakkında ısrarcı değilim.

cevapsız sorular var. gördüğüm kadarıyla cevabını bilen de yok. o zaman konuşa konuşa cevap arayalım diyorum.

compumaster, burası bunun yeri değil dersen anlarım, bohçayı toplayıp kaldırabilirim.

.

@ cecilia, fark edilmek dedin de aklıma geldi, fark edildiğim tek an "zıpla zıpla zıplamayan tayyip" dendiğinde zıplamaya çalıştığımda olmuştu. sonra "zıplatmayın olm bizi, yapamıyoz" dedim de karizmayı kurtardım.
edi büdü:
cecilia, neden sorularıma cevap vermek yerine tutumuma yönelik ithamlarda bulunuyorsun?
süreç yaşanıyor - su akar yolunu bulur demekle, farkına varılmak istemeye varan ithamlarda bulunmakla nereye varmak istiyorsun?

biz yapacağımızı yapıyoruz, sana bu konuda söz düşmez mi demek istiyorsun?
öyle ya, yaşım ilerlemiş, kullandığım dil de akademik değil zaten. kim oluyorum ki ben!
belki zamanında yaptığımız saçmalığa devam edip akademik lisanla sormalıydım sorumu. bilimsel bilimsel takılırdık öyle kendi aramızda. Esas derdimizi anlatmak istediğimiz kişiler de "bizimlen aynı dili bile konuşmuyolar, bi de kalkmışlar biz sizin için alanlardayız diyola" desinler varsın, nolcak ki!

Ha, unutmuşum, siz; tepkisel ve anomik olmayan mücadelelerinizi, ekonomik olmaktan çok, kimliği daha rahatça ifade edebilme, sivil haklar gibi kavramlar üzerine kurulu kültürel alanda gerçekleştiren gruplarsınız. Sizler klasikleşmiş ekonomik ve politik kodlara sahip değilsiniz, daha çok çalışan ve eğitimli “yeni orta sınıf” katılımcılarsınız" biz ise modası geçmiş 68 kuşağı kalıntıları olarak suskunluk sarmalında yerimizi almalıyız. öyle mi?

Game of Anadolu S:Globalization e:2013 (akışına bıraktırınca istediğini yaparsın modu pek şekermiş, niye daha önce akil edemedik, tüh bize!)

Gördüğüm kadarıyla matematiksel düşünce akışına sahipsin. Anlatmak istediğimi anlamak senin için zor olmayacak eminim.
.

Samsun Sahra Sıhhiye Okulu, çavuş tâlimgâh taburundaki bir tabelada şöyle yazar:

''Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.''

:) o dediklerinizin hicbiri ben degilim.
Ben hicbir seyim.
Esasen bicareyim.

Sadece suna inaniyorum; ipler bizim elimizde degil.

ve inanir misiniz, su an yaprak kipirdasa ucu gelip bana degecek.

Hani oyle unumu eledim elegimi astim gel bakiym biraz ahkam keseyim ( kimseyi itham etmiyorum) gunlerinde degilim.

Unutmadan filler tepisir cimker ezilirdi, ben revize ediyorum
fil bunalimda, cimlerde yuvarlaniyor, cimler eziliyor.

o camış gibi uyuyan elemanın olduğu yeri mi korumak istiyorsun? e o zaman araba şeysiyle kaplatsan tüm esprisi kaçar ki. anlamadım ben soruyu. bence yeni teknoloji olan sürgülü cam takın.

sadece mangalin oldugu kismi mi temiz tutmak istiyorsun?

eger cardagimsi yerin tamami icin istiyorsan cok cirkin olur, bi anlami kalmaz.

www.imajyapitrabzon.com
şöyle bişey ve bu gördüğünüz şekilde katlanabilir muşamba/branda yaptırabilirsiniz.

surgulu cam istemiyoruz iste sskywalkeremre ve pandispanya

o camisin oturdugu cardaki korumak istioruz nawres. mangal degil.

ben de sürgülü cam demedim zaten muşambadan branda dedim :)

şu kafelerde kullanılan muşambalardan yaptırabilirsin. yukarı doğru açılabilenlerden. ama ambiyans yarı yarıya düşer.

1200 tl'ye çiçek ne be? Oha.

Raconu bu mu bu işlerin bilmiyorum da, çok pahalıymış :/ Hasta ziyareti için yaptırıyorum derse daha ucuz olabilir belki? (Salladım?)

Edit: Ayrıca şu paraları şu işlere harcayan insanın beynini sikeyim. O paraya öküz alınır.

Sizin arkadaşınızı ikna etmenizden ziyade, arkadaşınızdan bunları talep etme pozisyonunda olan kız arkadaşını ikna etmesini sağlayın. Burada materyalizmden müzdarip ve bu kapsamda doğrudan ya da dolaylı istekleri olan bir kadının parmağı var gibi sanki.

oha harbiden, bi de motorunu satacaksa iyice akilsizmis.

cicege 100-200, pirlantaya da hadi niyetlendiyse maksimum 2000tl versin kalan parayla da mustakbel esine kask, motor montu, motor eldiveni falan alsin.

motorunu satacaksa müstehak zaten, iki gün sonra kafasını taşlara vurmaya başlar

1200 liraya söz çiçeği yaptırmayı düşünen adamın "evlenebilir" lisansı iptal edilmeli. ev ekonomisi dersinden sıfır alıp çakmış çünkü.

cebinde 120.000 tl varsa anlarım, 12.000 liralık da pırlanta alırsın, helal olsun.

ama bunu motorunu satıp yapacaksan afedersin o arkadaşın da, o arkadaşa bunu yaptıran kızın da aklına o*urayım.

sikseler evlenmem bu ne lan... 1200 e çiçek ne yaptırmış orman mı yaptırmış arkadaşın ne yaptırmış ?

bence al karşına tam bir gerizekalısın sen de sonra da dön git birak ne yapıyorsa yapsın.

vay arkadaş... boş beleş şeylere dünya borca girip para harcayıp sonra açlıktan nefeslerini doğrultamıyor insanlar.

Biz bikaç sene önce 500 vermiştik de yüreğime inmişti. Bu ne arkadaş manyak valla bu insanlar. 200 liralık bişey yeter de artar bile. Zaten kız isteme için olduğunu söylemesin. Kız arkadaşımın gönlünü alıcam filan desin. 1.200 lira vereceği çiçek BİR HAFTA SONRA YOK OLACAK. Ölü yatırım. Saçmalamasın.

Edit: şu 3'ünden birini alsın. ya da işte bunlara benzer bişey yaptırsın, yeter.

www.ciceksepeti.com
www.ciceksepeti.com
www.ciceksepeti.com

bırak yapsın hacı. sırf "desinler" diye yapacak insan hak ediyordur zaten kötü duruma düşmeyi.

neden bu kadar abartırlar ki. 1.200 lira çiçeğe verilmez. hiçbir şeyi bu kadar abartmasın, motorunu satmak ne demek? bu kadar masrafa girmek şart değil, eğer sevgilisi bunu talep ediyorsa da bu kadar saf olmasın bence. bu kadar parayı böyle bir şeye harcamayıp evlendiklerinde balayı yapsınlar ne biliyim ev kuracaklar eşyalarına harcasınlar. kız istemek sadece bir ritüel.

1200 liraya çiçek yaptıran kim? nereden yaptırmış? kaç para mayış alıyor? allahın otuna böceğine o kadar para verilir mi ya? eğer kız arkadaşının böyle bi beklentisi varsa yol yakınken bi daha düşünsün.

daha az paraya tabii ki yapılır. ama insanlara bunu anlatamazsın.
parmağında kan ve gözyaşı taşımak istemeyen kadınların ve buna yatırım yapmayı reddeden adamların sayısı artmadıkça kimseyi ikna edemezsin.
bu kadar gösteriş ve harcama tutkusunu gelenek, adet gibi göstermeye çalışan zihniyet beni tiksindiriyor.
1200 liraya ölüp gidecek çiçekler almaktansa fide eksinler, ne bileyim tema'ya bağışlasınlar.

Evlilik işleri zaten pahalı şeyler, iyice zorlaştırmanın anlamı yok.
Geçen hafta ablam evlendi, kız hiçbir şey istememesine rağmen (basit bir nikah oldu sadece) tonla gereksiz masraf çıktı. Garip bir evlilik endüstrisi oluşmuş, iş evlilik olunca fiyatlar birden uçuyor. Bu nedenle gereksiz masraflardan kaçınmak gerek, zaten istenmese bile birsürü angarya çıkacak karşılarına.

Kızla konuşsun, 1200 liraya çiçek, 5000 liraya mücevher, 2000 liraya kıyafet alacağına eve on numara eşya alır kızı daha rahat yaşatır. Eğer bunları kız istiyorsa ve sırf kızın gönlü olsun diye sıkıntıya giriyorsa zaten evlenince o kızın gözünü doyuramaz, yol yakınken dönsün. Yok eğer kendi istiyorsa titreyip kendine gelsin.

hepsini okudum, bi aydınlandı sanki. uzun sürer inşallah :)

bu zihniyetteki kerizler yüzünden evlilik sektörü ağzında salyayla ellerini ovuşturup kucağa alacağı gençleri bekleyen vahşi ve kocaman bir pazara dönüştü. nikah masasının örtüsünün köşesindeki süsleme için bile alt sektör oluştu anasını satayım. arkadaşın daha bismillah kontağı 1200 tl ile açarsa bu sektöre kazandıracağı daha nice 10000'ler olur. müstahak aslında böylelerine. bırak götündeki donuna kadar alsınlar.

Yeşilimtrak, daha uygunlarını da buluruz yau sen iste :p

Ben, arkadaş biraz fazla özenmek istiyo diye üst limiti 200 tl koydum.
Hazır gaza gelmişken bi de şuna baksın o zaman. Ben bayıldım, resmen şahane.

www.ciceksepeti.com

:)

bak şimdi yakın zamanda 2 yakın arkadaşımın söz nişan düğününde her aşamada bulundum sayılır. ikisinin de ekonomik durumu çok iyi.

biri her şeyi en güzeli olsun, en şık en havalısı olsun diye uğraştı didindi. masraflar çok fazla damat çaktırmamaya çalışsa da arada şakayla karışık gündeme geliyor. herkes her şey çok güzeldi diyor hatırladıkça. ama hepsi bu. diğeri ise düğüne ait olabilecek her türlü masraftan kaçındılar -yüzük hariç. ve şu an villada oturuyorlar. eşyaları on numara. bütün birikimlerini ailelerinin desteğini evlerine yatırdılar. ne istediğiniz çok önemli yani para olsa da olmasa da. kendilerini mi mutlu edecekler, çevreyi mi? onlara bak bizim damat/gelin böylesini yaptı masraftan kaçınmadı demeleri mi önemli, yoksa evliliğin başında düzenini rahat kurabilmesi mi?

ben şunu beğendim mesela.


www.ciceksepeti.com

fidanı 5 liradan 240 tane ağaç diktirir o paraya. kızın adına bi koru yaptırır. illa mal gibi 1200 lira verecekse böyle bişey yaptırsın daha iyi ölüp gitmeyecek en azından. tabi bizim yurdun kızları tercih etmez böyle şeyleri orası ayrı.

Yalnız hanım kız çok mütevazi bi arkadaş, tamamen bizimkinin hanzoluğuna bağlıyorum ben. eskiden babası zenginmiş, çevre de ona göre tabi. baba batınca bunlar çevreden kopmamış, biraz onlara yetişme telaşıymış. öyle dedi.

evlilik çok romantik bir olay. ben böyle çevreye gösteriş yapmak için işi abartanların bu romantizmi bozduğunu düşünüyorum. en uygun fiyat neyse çiçeğini hazırlasın. yine abartılı bir fiyatı olmayan şöyle sade bir yüzük alsın ve gitsin istemeye. madem harcayacak parası var, bir vakıfa yardımda bulunsun sevgilisi adına. ya da bir orman yapsın onun için arkadaşların dediği gibi.

lily briscoe + 1

Çiftin her iki tarafını da suçluyorum. Bir kadın neden tüm bunlarla gösteriş için sevdiğinin değer verdiği bir şeyi satmasına razı olur? Bir adam neden böyle bir kadına "De get" diyemez? Gelenek-görenek falan değil bu, kadının "Benim için bunları yaptı" egosu ve adamın "Kadınım benden bunları istedi" külfeti.

Amaçları hayat birleştirmek falan değil onların.

O eve iki kişi olarak girdiklerinde artık etraflarındaki kimse onları s.klemeyecek, çekecekleri zorlukları bilmeyecek ve umursamayacaklar. Küçük bir yüzük alsa da kocaman bir yüzük alsa da ileride "kıza şöyle büyük yüzük almıştı" kısmını değil, tüm bu süreçlerdeki mutluluklarını/mutsuzluklarını konuşuyor olacaklar. Bu yüzden kimseye yetişmeye çalışmanın, gösteriş için çabalamanın anlamı yok.

Evliliğin en ufak bir pürüzünde "ben senin için motorumu bile sattım amk" düşüncesine gelecek olay. Kimse bunu yaşamamalı ve yaşatmamalı. Mühim olan güzellikleri mantıkla harmanlayabilmek; çünkü evliliğiniz süresince artık tüm hayat yolu boyunca elinizde tutmanız gereken en önemli özelliğiniz bu olacak.

kombi servisini arayabilirsiniz, pek normal görünmüyor.

Termostat bozulmuştur büyük ihtimalle. Servisin değiştirmesi lazım.

Termostat ya da sensörler kirlenmiştir. İnternette bunun çözümüyle ilgili yöntemler vardır, onlara bir bakın, siz çözemezseniz tamirci çağırmanız gerekir. O zamana kadar suyu büyük bir kovada biriktirerek yıkanabilirsiniz eziyeti azaltmak için.

Sadece filtresi tıkanmış da olabilir. Her sene temizlemek lazım.

esanjor diye bir parca var, o arizalidir buyuk ihtimal.

1 büyük yiyorum

90 kilo erkek

1 orta şişiriyor. (artıyor arada)

76 kilo erkek.

orta boy fazla geliyor. küçük az geliyor. ikisinin arası.

72 kilo erkek

160,47,K üç dilim falan yetiyor. Ama zorlarsam daha fazla tabi.

1 büyük 189 59 erkek

2-3 dilim, küçük pizza ince hamursa doyarım rahat, normal hamursa son dilimde kendimi zorlamış olurum.

1.56-45 kg-kadın

vegas'tan 3 dilim doyuruyor. 1.83, 70, E

1 orta ile doyuyorum, bazen son dilimi fazla bile geliyor.
51 kilo kadın.

1,70
63 (artmış olabilir uzun zaman oldu)
Kadın
Bir büyük..

Küçük pizzayla doymam mümkün değil..

1 orta boy + 1-2 bardak kola. Güzel oluyor.

165 - 47 - 24

erkek:p

178/84/erkek
ince orta boy yetiyor (papa john's)

bir küçük doyuruyor.
70 kilo erkek.

1.73/62/k. orta boyun 3. diliminde tıkanıyorum. pek sevmedğimden de olabilir.

eskiden küçük yeter hayvan mıyım orta yiyeyim derdim, şimdi orta biraz fazla gelse de bitiyor. ki zaten orta her zaman daha ucuza denk geliyor, istesen de küçük alamıyorsun, mantıklı olmuyor. 86 kilo irkek.

1 orta boy, 65 kilo olan beni ve 45 kilo olan kız arkadaşımı doyuruyor. tek başıma pek yemiyorum.

bir ortayla güzel doyuyorum.

73 erkek

1 orta yetiyor. çok açsam 1 dilim daha yerim.

1.80 73 kg E

kilo: 60 civarı
cinsiyet: erkek

en az 1 büyük. bir arkadaşım gözümün önünde 2 büyük yemişti.

boy 1.78 kilo 84 cinsiyet erkek yaş 20 pizza bir büyük boy.

bir büyük yiyorum. 45 kilo 1.57 erkek.

120 kiloyken 1 adet büyük boy (little caesar's, pizza bulls vs.) hatta yanında ekstra patates kızartması, nugget filan bile yiyebiliyordum.

şimdi 100 kiloyum, bafetto'nunkini ıkına sıkına bitirebiliyorum. yarısında doymuş oluyorum. (orta-büyük arası bi şey)

184 - 75

bir orta boy doyurur. çok açsam bir dilim daha. yanında bir litre kola ama, o şişiriyor zaten.

1 ortaboy pizzayı eşim ve ben yiyor doyuyoruz.

Ben erkek 171 65 kilo
eşim kadın 158 46 kilo

183cm/74kg/e

orta boy yetmiyor, 1 büyük götürüyorum ben de.

1 orta klasik çok açsam büyük.
80 erkek 180 boy.

750gr .

1.83 /73kilo erkek

2 dilim pizza. Orta boyun iki dilimi.

1.60 43 kilo, kadin.

3 buyuk anca doyuruyor.

22 - erkek - 136 kg - 192 cm

boy kiloyla değil de iştahla alakalı bence. geçen sene bu zamanlar bi ortayla doyuyorken şimdi bir küçükle doyabiliyorum. boyum kilom değişmedi 191 86 e

2-3 dilim
175-67-kadın

bir orta, 28 cm. tam yetiyor. bi kaç dilim büyük olsa da yerim sanırım.

171, 56, erkek.

oha citi piti kadinlara bak, bir buyuk pizza yiyorum diyor.

1.88, 88 kilo.

orta boy pizzanin kenarlarini yemezsem anca bitirebiliyorum.

2 büyük boy ile anca doyarım. o da çok aç değilsem. çok aç isem 2 büyük + 1 orta olabilir.

genel olarak pizzayla doyan bi insan degilim zaten. doymam. yedigimde 1 buyuk yerim.

176 56 k

1 büyük
70 kilo erkek

180 75 e büyük.

Bazen 1 orta, bazen 1 buyuk. 175cm boy, 56 kilo erkek.

188 95 E

"İyi yedik" diyebilmek için 1,5 büyük pizza. Standart zamanlarda 1 büyük. İddiaya girme sonucu 3 büyük artı litrelik ayran yiyip "hadi eyvallah" demişliğim de var.

1 büyük yiyorum. 180-104-21-erkek

Canım çektiğinde 2 orta söylerim ama 3'e kadar da yolu var. Sınırsız pizzada 20 dilim mi ne yemiştim.

kız sana sığındıysa git konuş. döv demiyorum ama kızı sahipsiz bırakma, git çocukla birader kız istemiyor daha ne zorluyorsun falan de. ama eğer çocuk utanmaz çıkarsa ağzını parçala

edit: yahu kızı tanımadan bir sürü senaryolar yazılmış, kaşar yapılmış. türk abazasını bilmiyor musunuz yapmayın nolur. illa kuyruk sallamasına gerek yok. bi an denk gelse gözüne baksa millet "verecek lan bana baktı" diye coşuyor.

sen kızı eski meski diye sakın yalnız bırakma. kız sana sığındıysa sana güveniyor demektir. gerekirse ağzını bile kır lavuğun.

Öncelikle eski kız arkadaşın bir şekilde korkusunu yatıştırsın, çocuğu gördüğünde de korkmasın karşısında, bunu bir şey olursa telaşlanıp eli ayağına dolanmasın diye söylüyorum.

Kız kararlı ve sert olursa çocuk korkar ve uzar.

Çocuk ararsa, elinden kolundan tutmaya çalışıp konuşalım senın derdin en diye kıza dayılanırsa, çok net bir şekilde çocuğa ikilemesini söylesin. selamlarını filan görmezden gelsin ama laf atarsa ağzının payını versin.

Baktın olmuyor, çocuğu al karşına korkut biraz, uzak durmasını söyle.

O senin ESKİ KIZ ARKADAŞIN. Artık sana ne? Neden senden medet umuyor? Tamam "kötü ayrılmadınız, arkadaş kaldınız" vs ama şu an emin ol o kızın tek niyeti seni zaten böyle çıldırtmak, kıskandırmak ve ilgiyi yeniden üzerinde hissetmek.

Allah aşkına kanma şu oyuna. Hem çocuk daha sonra arayıp "bana sapık muamelesi yaptın" gibi bir şey diyorsa demek ki aslında sapıklık yapmadı da senin eski sevgilin biraz abarttı. Kimse kimseyi bi sinyal almadan çat diye öpmeye kalkışmaz. Eski sevgilin madem istemiyor, pas vermiyorsa neden o çocukla başbaşa, kimsenin olmadığı bir yerde kalıyor? Madem çocuk kendi kendine öpmeye kalkıştı, asıl tokat o zaman atılmaz mı? Ne demek "istemediğini söylemek"? Kız, bildiğin ikinize de ayak yapıyor, o çocuğu da süründürerek daha çok ilgi toplamak istemiş.

Selam verene tokat atmak nedir ya ahsdajksh. Çok korkuyosa mal gibi tenha yerlerde çocukla defalarca buluşmasın.

Hey allahım. Ne dövmesi. S.kleme bile, kendine gel. Hep sana güvenerek mi devam edecek hayatına bundan sonra? Daha neler.

kızla nasıl ayrılmıştınız?

kız senden intikam almak istiyorsa, bir erkeği tahrik edip kendini tenhada taciz ettirmek bir kız için zor bir iş değil. ufak cinsel imalarda bulunup bir erkekle tenhaya giderseniz, erkek de sizi öper arkadaş. sonra ben öyle demedim, bana saldırdı, taciz etti falan da filan da.. ilgi manyağı olabilir kız.

Ben korktuğum ve beni taciz eden birine tokat atamam şahsen.

Adı üstüne korkuyorum nasıl tokat atayım?

Kız ayak yapıyor. pandispanya +1

Kavga mavga etme. İlla müdahil olacaksan çocuğu bul konuş. Birader bu kız beni aradı senden rahatsızlık duyduğunu söyledi mevzu nedir de. Çocuk yavşaklık yaparsa o an karar verirsin zaten dayak mı hak ediyor küfür mü. Şimdilik sakin ol.

hayret seks cevapları haricinde ilk defa @pandispanya'ya katıldım

her şey bi yana kız blöf yapıyor da olabilir. ilgi manyağı biri de çıkabilir

kardeş, adres veriyorsun senin yerine o piçin hayatını ben sikiyorum raad ol. [ciddiyim]

cocuk okuldan mi? idare'yle gorusmek zorunda kalmak istemediginizi soyleyin. kavga lazim degil.

eski kız arkadaşın sana sığındıysa git önce çocukla efendi efendi konuş amacın asla kavga etmek olmasın olayı birde onun ağzından dinle.

Sonrasına kendin karar ver. Ha harbi sapık gibi bişiyse koru tabi kızı ama belki çocuk bile haklı olabilir.

@pandispanya + 31

hoşlanmadığı adamla neden yanlız kalıyor ?
rahatsız olduğu adamın yanına neden gidiyor ?
çocuk konuşmak için çağırabilir yahu neden gidiyor.
kız biraz safça sanırım.

boşverin sevenlerin arasına girmeyin.

çok dahil olmak istiyorsan dövmek değil ama gidip konuşabilirsin çocukla. hikayeyi bir de onun tarafından dinle. hakkaten manyaksa zaten arıza çıkarıp saçma sapan konuşur kız haklıymış dersin. yok belki de diğerlerinin dediği gibi kız ona farklı davranıp sana farklı anlatmıştır. boşuna kavgaya falan gerek yok.

kesinlikle git ve döv. çocuk dayağı 5 kere haketmiş. bir keresinde dayağı hakaden bir çocuğun yanına gittiğimde özür dilediği için kıyamamıştım ve dövmemiştim. çocuk arkamdan enayi dedi. git ve ağzına ağzına vur direk.

aaa dur lan gaza gelip coşmuşum. eski kız arkadaşınmış, bırak lan siktiret.

kız seni kullanmaya çalışıyor. bodyguardı değilsin onun, dahil olma mevzuya.

Kız eski ve böyle bir olayı sana ballandıra ballandıra anlatıyorsa ortada sağlam kolpa var. Sazanlama.

mavi. renk iyidir yahu.

Ben normalde klasik insanımdır ama bu sefer maviyi çok beğendim.

İkisi de iyi ama ikisi de leke tutmaya müsait,parmak izinin çıkar hemen zipponun yüzeyine. @want2die'ın dediği gibi düşünüyorum bende.

www.eksiduyuru.com

lisede arkadaşlar otostopla gidip geliyordu civarda ünlenmişlerdi hatta her gün bir otostop macerası başlarında. hepsi erkekti ama. başlarına onca zaman bişi gelmedi. sadece bi keresinde bizden dört yaş büyük olan bi hocanın abisi almış bunları ağızlarını aramış formadan tanıyınca, bizimkiler de ne bilsin adamın kim olduğunu :D
edit: korkulcak bişi olmayabilir her zaman diye yazdım

Sikip kesip gömdüler beni bi kere..

Bi keresinde otostopla(?) motor durdurmuş, sonra adamı motorundan indirip ben binmiş ve o motorla kaza yapmıştım. Soruna cevap oldu mu bilmiyorum da bu da böyle bir anımdır.

Kötü hiçbi şey gelmedi ya. Bi keresinde de o da tam otostop sayılmasa da arabasına bindiğimiz çocuklar "ama önce bizim solaryuma gitmemiz lazım" demişlerdi de önce onlarla solaryuma gitmiş, yola öyle devam etmiştik :D

Hey gidi :D

ortaokula gidiyorum kuzenim de liseye yeni geçti. 30 km'Lik bi mesafe sonrası bizim köy var. Ailemizden habersiz gidip gelcez. Köyde bizden kimse kalmıyo ama ev filan var, seviyoruz köyü.. otostopla gidelim diyoruz ankara eskişehir arası vızır vızır arabalar geçiyo zaten. Bi kamyoncu durdu gelin gençler dedi bindik.
Öne oturduk, ön yasak bizim şirketten biri görürse ceza yazar dedi. Arkaya geçtik önü seyrede seyrede gidiyoruz. O zaman benim bıyıklar yeni tüy şeklinde. Adam dikiz aynasından beni kesiyo ben rahatsız oldum. Bi yandan muhabbet ediyo.

- Gençler siz çalışıyonuz mu?
+ yok abi öğrenciyiz biz.
- öyle değil çalışıyonuz mu?
+ öğrenciyiz dedik ya abi
- ya geçenlerde bizim şöför arkadaşın arabasına binmiş iki kişi.. arkaya geçince biri diğerinin elini şeyine atmış tarzı iğrenç bi muhabbete girdi.

O an ecel terlerimi döktüm. Aha dedim bu adam bizi s.kecek. Amcaoğluna döndüm napcaz dedim. Çakı vardı yanında onu gösterdi sen merak etme dedi. Ama yine tedirginim ben.
O sıra ağlamaklı oldum ben. Amcaoğlu adama senin bu konuştuğun muhabbet cinayet sebebi çek lan sağa incez biz dedi.

Adam sonra geri vites yaptı.. özür dilerim ben sadece sordum öyle biri değilim falan filan. biz illa incez dedik indik. indikten sonra da ben bi daha otostop çekmem diye tövbe ettim.

Evet TSH düşük ama bu düşüklüğün sebebine göre durumun geçici de olabilir, kalıcı da. Ama her halükarda çok takma kafana. İlaçla kontrol altına alınabilir. Ne hastalıklar var.

çok da dert değil. tek derdi hayat boyu düzenli ilaç kullanman gerekebilir hepsi bu. tiroid bezi tamamen alınan insanlar bile var. hormonu dışarıdan alarak öyle yaşayıp gidiyorlar :)

omg. iyice korkuttunuz :D hayat boyu ilaç ne ya, ben ağrı kesici bile içmeyen insanım :(

Bohem biraz, begendiysen giy gitsin

bence çok güzelmiş.

bence de kaba. yaşlı, kilolu ve dolayısıyla ayakları şişmiş kadın ayakkabısı gibi.

ön tokası olmayaymış iyiymiş. yine de o paraya gideri var.

bence gayet hoş.

devilred +1000

berbat amına koyim bu ne ya. buna para vermeyeceksin herhalde?

Biraz kaba sanki ama uzun tiril tiril bir etek veya elbiseyle, üzerine de benzer renk kısa deri ceketle neden olmasın diyorum.

bi giyip de resmini koyar mısın? güzel durur gibi geldi ama giyince tahmin edemedim. bazen güzel şeyler giyince olmuyor.

daha leş bi ayakkabı görmedim eğer 150+ kg zenci renkli elbise giyen bi abla değilsen üzgünüm

bi insanın zevki, yada herhangi bi cisim hakkında yorum yaparken kendinizden geçmeniz çok garip.ayrıca 150 kilo+zenci değilsen gibi bi ifade hem kilolu hem de siyahi insanlara ayrımcılık içeren bi cümle.çok ayıp!!! @lim5 koyuyorum şimdi

kısa bir şort ve uzun bir etekle güzel gidebilir.

amına koyıyım ne ya? böyle vasat cinsiyetçi küfürler etme lütfen @tütün hem de bi ayakkabı alt tarafı.cansız ruhsuz zararsız bişey

adımız abazana çıkmayacaksa ayağında görmek, fikir edinmek ve paylaşmak açısından daha anlamlı olur.

bizımla değilsin.
şaka şaka fena değil :)

@lampetia

soruya ekleyiniz kuzum.
daha önce eklemiş olduğunuz fotonun yanına eklenmeeor mu?

bence kimseyi takmaman lazım beğenerek aldığını var sayıyorum ve giymelisin sonuçta zaten senin beğendiğini başka biri beğenmek zorunda değil. kimseye göre hayatımız yaşamamalıyız bugun ayakkabı olur yarın yanındaki olur nitekim.

bordo ojeyle kullan.

he bi de çok kısa olmayan aşağı yukarı diz hizasındaki tercihen beyaz kenar desenli siyah etekle güzel olacaktır.

para birimi pound olduğuna göre, bulunduğun yerde maalle baskısı yoktur, bütçe baskısı vardır.

dolayısıyla, çoğiy bişiy yapmışın. güle güle giy. hiçkimseyi de sikleme.

ben beğendim, ben olsam ben de alırdım :) güle güle kullan :)

yorumlara koptum :)

aly ya al 3 pound nelere vermiyoruz ki? al bulunsun

@nodrap bordomsu bi oje vardı denediğimde çok güzel durdu cidden.

@compadrito evet bi ayakkabıya bu kadar iğrenç ıykk diycek insanlar yok burda :(

@pandispanya teşekkür ederim, çok sevindim xx

vaktim varsa hepsine vakit ayırıyorum. işime yarasın, yaramasın dağıtılan tüm broşürleri alıyorum. istediğimden değil. o çocukların elindeki kağıtlar bitsin diye.

Bir sokak anketcisine numarami vermisligim var, ama en ufak bir hoslanti bile olmamisti, cok israr ettigi icin ve hayir diyemedigim icin vermistim. Sonra da hicbir arayisinda acmadim, vazgecti zaten.

Artik daha iyi durumdayim, en bastan hayir diyebiliyorum ksjdja

sen ne şeker, ne güzel bir insanmışsın ya...

bu arada, o insanları kırmayıp, çok teşekkürler uygun değilim filan diyip geçsen de yeterli olur. gün içerisinde çok kaba saba insanlarla karşılaşıyorlar maalesef.

anketçiyle göz göze geldiğimde hızlı hızlı yürümeye başlıyorum. soru sorabilir miyiz dediğinde 'acelem var, kusura bakmayın' diyorum.

hiç biri bana teklif etmediği için daha önce böyle bi tecrübem olmadı. herhalde tipim anket yapmaya pek müsait değil

Geçenlerde okulda oturuyordum. Adamın biri geldi elinde kağıtlarla, her zamanki gibi kredi kartı satmaya çalışan biri sandım. "Kullanmıyorum" dedim adama, anket diyince sıcak karşıladım tabi adamı.

10-15 dakika sürdü anket. Bir anket daha yapmak istedi, seve seve onu da yaptık. Sonra dedi ki "yalnız sorarlarsa bu anketi evde bilgisayar ile yaptık" dedi. Aradılar, seve seve yalan söyledim.

Düşünsene, bir adam senin sayende para kazanıyor. Bu beni mutlu edlyor.

anketçilerden kaçanları anlayamıyorum, 5 dk dışında ne kaybedeceksiniz?
anketörlük yapan arkadaşlarım da olduğu için kim anket yapmak isterse, vaktim kısıtlı olsa bile kabul ediyorum. hem düşüncelerimin bir yerlerde değerlendirilmesi hem de anketörlerin para kazanmasını sağlamak güzel bir duygu.

Yok, ben de aynıyım. Hatta en son iyice hayır diyemeyerek 500 tl'lik bir anlaşmaya imza attım birkaç yıl önce, o zaman arada kendi kendime dur demeye başladım. Elimde bir milyon tane kitap ayıracı ve gazete var. ARtık yanımda taşıyorum. Hangisinin diğerinden çıkarsa göstereyim diye.

ya bu empati olayı.

ben broşür dağıtana kadar dağıtanlardan broşür almıyordum. şimdi en azından kendi üstüme düşeni yerine getiriyorum.

barlarda, cafelerde kati suretle bahşiş bırakmazdım. 15 gün barda çalıştım, tövbe ettim o ortama. şimdi ne zaman gitsem hiç yoksa bir iki lira bahşiş bırakıyorum.

yani o konuma düşmedikçe pek umursamıyor insanlar. yaptığın kötü bir şey değil. iyi bir şey.

okurken ben de anketörlük yaptığım için işim olsa bile durur cevaplarım.

bunun bir de broşür olayı var. mesela bazıları ufak kartlar falan satıyorlar güya engelliler için ama asla emin olamayacağımız bir de reklam tanıtım broşürü dağıtanlar var mesela ben broşürleri hep alırım çünkü adamın günlük kotasını bitirmesi lazım alıp atıyorum zaten bana bir zararı olmuyor ama eğer kart falan satan biriyse de ha yok yok deyip devam ediyorum adamın biri bi kere zorla elime tutuşturmaya çalıştı inatla tutmadım yere düştü böylelerine her şey müstahak uyuz oluyorum.

anket hazırlanması gerçekten zor bir iş,
bunu bildiğimden dolayı vaktim varsa, acil durumum yoksa, mutlaka yardımcı olmaya çalışıyorum.
kim bilir benim düşüncelerimle, hangi hipotezler doğrulanacak ya da yanlışlanacak eheyy...
bir de onun bağımlı, bağımsız değişkenleri var ki, sorma gitsin... :)

ben sevmiyorum.

yeşil, turuncu forma giymiş hiçbir anketçiyi sevmiyorum, zamanınız var mı demeden olayı anlatmaya başlayan anketçiyi de sevmiyorum, illa cevap vermek zorundaymışım gibi yanımda yürüyerek bana soru sormalarını da sevmiyorum, ek olarak elindeki şeyi önüme uzatıp alınca da "o yalnız 5 lira" dediklerinde ağız burun girişesim geliyor.

bi ara da kredi kartı satmaya çalışan (hem de kampüste) bi kıza "istemiyorum yeterince var kredi kartım" dediğimde sanki küfür etmişim gibi bakmıştı bana.

ama başka bi kız da, içinde olduğu durumu anlattı ve sırf kıza yardımım dokunsun diye kredi kartı başvurusu yaptırıp sonra da kapattırdım.

Soru cevaplarım da iş tatmaya koklamaya gelince kendimi ağırdan satar, Nuri alçıya selam ederim.

Vaktim varsa yaparım. yoksa "çok teşekkür ederim, acelem var" filan derim. bu söz karşısında istisnasız hepsi "ahh, iyi günlerr, keşke herkes sizin gibi olsa" demiştir. yazık kim bilir ne zulüm görüyorlarsa.

Sayilir.

Sayılır bro.

sayılır. abuk sabuk bahanelerle kendini rahatlatma sakın

sayılır ayrıl net

Sayılır.

ya bu aldatmak sayılmayabilir, bazı kızlar neredeyse herkesle canımlı cicimli konuşur da, bazilika kusura bakmasın ağır saçmalamış. insanlar büyüdükleri mahalleyi bir daha görmek isterler ne yahu? sevgilisine de "ilk girdiğim vajinaya bir daha girmek istiyorum" diyebiliyor mu acaba?

Düşünmesi bile yeter.

Kimle konuşmuş böyle?

Yeni tanıdığı insan mı, yıllardır arkadaşı olan biri mi?

Belki samimiyetleri var. Canım zaten bence rahatsız edici bir kelime olmaktan çıktı konuşmalarda. Her canım gördüğüm yerde ''ooo canım'' muamelesi yapmıyorum kelimeye, yazışmalarda yumuşaklık, içtenlik, samimiyet bazen sadece kibarlık katmak için kullanılıyor.

Bebeğim kime dendiğine bağlı. Ben demem ama sevgilim olan dönemde bana diyen arkadaşlarım vardı. Konuşma şekli ve aramızdaki samimiyet derecesini bildiğimden fazla önem yüklemem.
Ya da ben mesela, bir konuyu sabırla anlatırken ''Bak canımın içi'' diye başlarım yazışmaya.
Bunu karşı taraf canımın içi olduğu için söylemem, ya sabır anlamı taşır zaman zaman anlattığım şeye bağlı olarak.

Flörtleşme şeklinde ise konuşmanın içeriği, aldatmadır; ama normal konuşmanın içerisine serpiştirilmiş kelimelerse fazla anlam yüklenmemeli.

sayılır.

bu arada kız tarafı benim arkadaşlar. erkek tarafından bahsettim yazımda.

Off hiç böyle konuşmak istemiyodum ama durum tam olarak bu:

****a bile koymuş sayılır.

Oldu mu.

sayılır

sayılır. bunu normal karşılayana halk arasında gavat denir.

sayilir. saydim gitti.

Arkadaş bence kadın tarafı. Bu durumda çoğunluk, erkek yapınca da aldatmak sayıyor mu çok merak ediyorum :)

Cok fena sayarim, etlerini cimbizla cekermis gibi sayarim.

Kadin da olsa erkek de olsa aldatmaktir. Zira sadakatin cinsiyeti yoktur. Dagilabilirsiniz.

Sayılır ya.

Oooo hem de ilişkinin en kıpırtılı cicim zamanlarında. Aldatmak.

sayılır bence de.

Sayılır yavrum sayılır. Biraz geç yakalasan görüşecek bile olabilirler nereden bileceksin.

aldatıldığını hissediyosan ona göre davran. rahatsız olduysan söyle sevgiline bunu.
flört ettiğini düşünüyosan muhtemelen flört ediyodur. sevgilinin sohbet tarzını sen biliyosun, biz değil.

@alkolik imam bak aldatma sayılıyor gördün mü. Aldatma sayılmaz deseydiniz azcık içim rahatlayacaktı ama demediniz lan.

sayılır, hem de çok güzel sayılır :D

Yan yana gelmemiş olmaları hiçbir şey değiştirmez, yanlış tabii ki. Ayrıca herkesle canımlı cicimli konuşan kız kadar itici bir şey yok gözümde.

flörtler normaldir. ikinizin ilişkisi sadece sizin verebileceğiniz kararlarla yönetilmeli bence. bana zor gelen sana kolaydır mesela. benim sevgilim birine bebeğim dese hiç umursamam ama günaydın demezse o gün cehennem olabiliyor. gibi,gibi. dert etmeyin yani başlarda herkes bi anda sıyrılıp giremiyor bi anda ilişkinin içine. bi süreç gibi düşün, önüne bak.

sayılır canım sayılır. benım sevgılımde boyle bır sey yaptı
saydım ve ayrıldım.

bu duyuru da tam adam turnusoluna dönüştü :) bilerek mi editlemek yerine cevaplar arasında söyledin kız tarafı olduğunu, üstüne bi de tick atmışsın :D hala farketmeyip aldatan kızmış gibi yorum yapan var güldüm sabah sabah :D

@cilgin korsan ces ahahah hakkaten kendime de tick atmışım sen söyleyince farkettim :D evet farketmediler ya kız tarafının ben olduğumu.

bunu sorma amacınız nedir? ne kadar saçma bir konu. iddiaya mı girdiniz sevgilinizle aldatma mı diycekler değil mi diycekler diye? belli ki ayrılmayacaksınız. çok ilginç, aldatıldığınızı 30 kişiye onaylatıp sevgilinize "baak aldatmışsın" diyip galip çıkınca ne olacak? ilginç mevzular gerçekten.

yeniden cevap: aldatmadır.

@anneboleyn iddaya falan girmelik bi durum yok. Başkalarının bu olaylara ne açıdan baktığını merak ettim.

sayılır sayılmaz diye ahkam kesemeyiz. aldatmak çiftler arasında görecelidir. bireylerin karakterlerine ve ilişkilerin dinamiklerine göre değişir.

söylemesin. yukarıda söylediğin tipte ebeveynlere ters teper benden söylemesi. 32 yaşında ve eşcinselse. zincirlerini kırsın. gitsin başka ev tutsun. olmuyorsa yavaştan yavaştan anne ve babaya bilinçaltından "evliliğe inanmıyorum. saçmalık" düşüncesini aşılasın ki onlar da abinden umudunu kessin.

kilit ifade şu: tahmin ediyorum ki daha 20 yıllık ömürleri vardır...

soru şu: bu 20 sene boyunca, yani abin 52 yaşına gelene kadar, bu durumu saklamayı başarabilecek misiniz?

karar şu: kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyecez ve saklayacaz. eşcinsel olduğunu öğrenip üzüleceklerine, evlenemedi, yurt yuva kuramadı diye üzülsünler.

ya da alıştıra alıştıra söyliycez ve kabullenmelerini bekliycez. ne de olsa açık fikirli insanlar, ne de olsa evlat.

bence söylemeyin.anlayışla karşılasalar da canları yanar.Böylesi daha iyi.Onlar bir şekilde kendi içlerinde bir yol ve cevap bulur.

bence söylemesin. evlilik düşünmediğini ısrarla söylesin alıştırsın bu fikre.

Escinselim, abinle yaslarimiz yakin. Ailelerimiz cok benzer ve ben de soylemeyi dusunmuyorum. Ailemin kosulsuz sevgi ve kabullenis gostereceginden eminim. Ancak suphesiz hayal kirikligi yasayalar ve hayatlari boyunca benim gelisimimde nerede yanlis yaptiklarini dusunup duracaklar. Benim tavsiyem abin evlenmek istemedigini baska sekillerde aileye aciklasin.

Seni de gonulden kutlamak istiyorum, keske senin gibi bir kardesim olsaydi. Abin cok zor bir toplumda kendi olmaya calisiyor. Senin ona her kosulda destek olman onemli. Bu karari ona birak ve dusuncelerini degistirmeye calisma.

bence bir süre sonra evlenmesinden umudu keserler. zaten başka bir şehirde yaşıyormuş taciz de edemezler ilerleyen zamanlarda.

söylerse ne olursa olsun kahrolacak tipik türk ailesi. kendi çevremi açık görüşlü insanlar olarak tanımlasam da oğlunun eşcinsel olmasını kaldırabilecek bir baba gelmiyor aklıma şu anda.

Zor durum. Tecrube edenler cevap versin demissin ve tecrube etmis biri olarak soyluyorum ki cok zor durum.

Ben birkac ay once ablama soyledim ama soylemeden once cok fazla ipucu aldim olumlu karsilayacagina dair. Sizde boyle ipuclari yok ne yazik ki. Benim soyleme sebebim de ablamin aynen "erkek arkadasin yok mu" baskilariydi. Sonrasinda onur yuruyusune katilmasi vs bana cesaret verdi, o yuzden soyledim.

Annem ya da babama soylemeyi dusunmuyorum mesela, tahmin ediyorlar ve hatta bir iki kere sordular, ben de inkar ettim. Babam dindar bir adam cunku, bana yapacagi baski umrumda degil de anneme yuklenecegini dusundugumden soylemiyorum, evde bosu bosuna huzursuzluk cikmasina gerek yok. Ekonomik olarak ozgur oldugumda da anneme soylemeyi dusunuyorum cunku annem yani, yakin oldugumuzu da dusunuyorum. Neyse.

Burda derdim kendi olayimi anlatmak degil de ondan yola cikip karar vermenize yardimci olmak. Diyecegim o ki bir arkadasim, ailesinin eve kacta geldigine asla laf etmeyen bir arkadasim acildiginda fiziksel siddete kadar goturduler isi. Abin koskoca adam, benim demek istedigim ailelerin tepkisini asla tahmin edemezsin ve "ailemiz de yari aydin, babam hastalik oldugunu dusunuyor, annem abimi evlendirmek istiyor" diyorsun.

Diyecegim su, soylemesin abin ama annenle abine evlilik baskisi yapmamasi konusunda bir konus bence. Bir yalan uydur, bir bahane bul. Anneni de anliyorum, oglunun evlenmesini istemesi, bunu hayal etmesi dunyanin en dogal durumu ama abinin de bir hayati var ve bunu surekli baski altinda, bogularak gecirmesi adil degil. Hickimse icin adil degil. Ha bana annen bir parca daha kabullenebilir gibi geliyor -e cunku anne yani- ama bana kalirsa son asamaya gelene kadar soylemesin. Yanlis okumadiysam baska ilde, isinde gucunde diyorsun. En fazla ne kadar sikabilir neticesinde.

Sanırım ben olsam söylemezdim ama daha rahat yaşayacağım bir yere taşınırdım, yurtdışında.

Cevap veren herkese teşekkür ederim. Benim düşüncem söylemesi yönündeydi (ki ben de destek olurdum söylemekte her türlü) ama herkesin bu kadar benden farklı düşündüğünü görünce fikrim değişiyor. Onun yerinde ben olsam söylerdim gibime geliyor, ama o psikolojide düşünmek de zor iş. Ben genelde açıksözlü olduğumdan ve pek rol yapamadığımdan böyle düşünüyorum, ama demek ki burada pek de doğru değil dürüst olmak.

Bu arada şunu da belirteyim ki; söylemeyi düşünme sebebim "söyleyelim de kurtulalım"dan ziyade anne-babamın iyiliği, ruh sağlığı içindi. Yıllar boyunca sürekli beklenti içinde olmak mı, yoksa bir şokun ardından yıllar boyunca oğlunun eşcinsel olduğunu bilmek mi? Bunu düşünüyordum...

Tabii ki karar abimin. O da niyetli değil. Muhtemelen söylemeyiz. Burada en mantıklı görünen yol; bir bahaneyle evlenmeyeceğini anne-babama belli etmesi gibi duruyor.

Söylemeyin, manyak mısın?
Evlenmek istemiyorum, kadın dırdırı çekemiyorum, sorumluluk alamam falan desin.
zaten en fazla 3 sene daha evlen diye dırlanırlar, sonra susarlar.

bir psikologdan yardım alın,en iyi yöntem budur. buna göre yolunuzu çizin. burada herkesin bir fikri olacaktır. kimse doğrusunu bilemez. eşcinsel olanlar dahi bilemez...

Yukarıda söylediğime ek olarak.
Aile de olsanız herkes kendi hayatını yaşamalı.
Fazla yardımcı olup karışmak da iyi değil.
Anladığım kadarıyla abin pek bahsetmek istemiyor, sen de çok üzerine gelme /üzerinde durma. Yardım isterse yardımcı olmaya çalışırsın.

söyleyin ama bir uzmandan yardım da alabilirsiniz.

Sanırım ailenin abinin evlenmesini bu kadar istemesinde bir torun sevme ihtiyacı olduğunu düşünüyorum, abin birini bulup bu baskıdan kurtulmak için evlense bile bu sefer de hadi çocuk yapın olacak, olmuyo dese bu sefer tedaviler vs. patlayacak (tüp bebek yapın biz veririz parasını vs.)

Etrafımdaki eşcinsel arkadaşların pek çoğu daha erken yaşlarda (yirmilerin başlarında falan) söylemişler, tabii büyük bir hayal kırıklığı kavga vs. sonrasında da kabulleniş gelmiş. tanıdıklarımdan sadece biri evini terk etmek zorunda kalmış.

Sanırım sen evlensen abinin üstünden yük bir süreliğine kalkar :)

Not: eşcinsel değilim, sadece ailenin neden böyle davrandığını söylemek istedim, birde bişiyler geç olunca güç'de oluyor ne yazık ki.

Gözlerim acıyor, cevapları maalesef okuyamadım.

Ama tabii ki söylemesin. "Evlenecek kız yok", "evlilik bana göre değil", "çocuk istemedikçe evliliği gereksiz buluyorum" + "bu dünyaya bir çocuk getirmek istemiyorum", "tek eşli olmaya henüz hazır değilim" gibi ciddi bahanelerle karşılarına çıkmalı abin onların. Yarın bigün memlekete ziyarete gittiğinde de "kızlarla nerde akşam orda sabah amca, böyle güzel yeaa kıps;)" demeli. Çapkın adamı sever Türk insanı.

Keşke bunu en azından gece yastığa başını koyduğunda üzülüp kahrolmayacak, "biz nerede yanlış yaptık" diye kendilerini suçlamayacak ailelere söyleyebilseydik. Ancak maalesef, o jenerasyon buna henüz pek hazır değil. Kolay gelsin.

bir sevdiğim vardı bana yar olmadı ve ben onu bekleyeceğime söz verdim desin. sözümden dönmeyeceğim. gerekirse ölene kadar bekleyeceğim desin. böyle kesin konuşursa aile evlendirmekten ümidi keser.
o değil de benim abim de evlenmiyor bir türlü. kız beğendiremiyoruz. lan yoksa... :)

herkesin ailesi çocuklarının evlenmesini bekliyor ama olmazsa da kısmet değilmiş diyip geçiyorlar. abinin evlenmemesi eşcinsel olduğunu öğrenmek kadar yıkmaz onları. eğer üzülmemeleriyse amacınız söylemeyin.

umrumda olmazdı. bana ne, sana ne, kime ne?

o da bir insan, başka bir insandan hiçbir farkı yok.

herkesin kendi yaşamı, tercihi beni ilgilendirmez.
arkadaşımsa arkadaşım kalır, değilse, arkadaş olmak için bir sorun teşkil etmez.

hiçbir şey değişmez.

dogru yola getirmeye calisirdim, bir baska disi ile birlikte.

(ironi icerir)

yakınlaşırım. belki biseksüeldir. çok güzel olabilir eheh

uzun zamandır arkadaşım olan birisiyse, niye hiç şimdiye kadar açıklamayıp gizli tuttuğunu sorup böyle bir şeyi sakladığı için bir süre tavır alırım sanırım. saklaması üzer işte, onun dışında umrumda olmaz.

değişen bir durum olmaz

bir şey değişmez baya da eğlenceli olur iyi kafa yapardım..

Bazilari fazla dominant oluyor.. onlarla arkadaslik yapilamayabiliyor. Ama halihazirda arkadasim lezbiyen oldugunu ogrendiysem sikinti yok. Bir sey degismez. Zaten friendzone a dusmusum. Lezbiyen ya da aseksuel fark etmez.

neden tavrım değişsin? bir de böyle eşcinsel insanlara insan değilmiş gibi davranmayalım. insanları sırf cinsel yönelimi bizden farklı diye toplum dışına itmeyelim. bunun konu yapılması bile çok kötü.

okuldan var benim (hetero, erkek) lezbiyen olan bir arkadaşım. aramız da gayet iyi. hatta onun sevgilisiyle (o biraz daha baskın gibi biraz daha erkek gibi sanki tavırları falan) aramız çok daha iyi. arada çıkıp içiyoruz falan. bu arada ilginç ama evet erkek muhabbeti yapıyoruz. onun tavırları falan da öyle zaten :)bir ilginç detay daha; bir süre sonra farkettim ki ben bu arkadaşımı kız olarak görmüyorum. başka bir erkek arkadaşmış gibi görüyorum. yani yanında ''aman bu kız şunu yapmayayım, şunu demeyeyim, onu şöyle etkilemeye çalışayım'' gibi klasik erkek mantığına girmiyorum. ''moruk napıyosun ya!'' diye muhabbete başlayıp takılıyoruz işte öyle.

bir akşam erkekten beter olay çıkarıp, kavga ettiğini gördüm sanırım ordan sonra böyle oldu daha çok. asker arkadaşı gibi yani :)

neyse sonuç olarak zerre umurumda değil. benim insanları değerlendirme kriterlerimin arasında cinsiyeti, cinsel tercihi hiçbir yer kaplamıyor. başka şeylere bakıyorum daha çok.

gerçekten lezbiyense değişmezdi. olumsuz ya da olumlu, farklı bir şey düşünmezdim.

"gerçeği yalanı mı olur bunun" diye soracak olursanız... insanların ne kadar lezbiyen olduğuna karar vermek, onların eğilimlerini ve fikirlerini sorgulamak tabii ki benim haddim değil ama günümüzde şekil olsun diye eşcinsel ya da biseksüel olduğu iddiasında olan çok fazla insan var. balık yiyen vejetaryen gibi. yani işin açığı ben penisin de erkek vücudunun da çok estetik olduğunu düşünüyorum bir erkek olarak, ama biseksüelim diyemem çünkü bu yönde cinsel istek duymuyorum.

ama görüyorum yani kızları "hmmm meme çok güzel" deyip lezbiyen ayağına yatıyorlar. herkes özel veya farklı olmayı ister, buna lafım yok ama bunu daha orijinal yollarla yapan kişileri tercih ederim açıkçası... cinsel kimliğiyle ön plana çıkmaya çalışan, farklılık yaratmak amacında olan tiplerden hazzetmiyorum.

dolayısıyla lezbiyen olduğunu iddia edip de erkek sevgilisi olan, erkeklerle sevişen, neblim erkeklere ilgi duyan bir kız hakkında ikiyüzlü bir göt olduğunu düşünürüm. aksi takdirde hiçbir problem yok.

kesinlikle değişmezdi, önyargı oluşmazdı. sonradan öğrensem şaşırırdım ve olumsuz hiçbir düşünce geçmezdi aklımda. ilk kez lezbiyen bir arkadaş edinmiş olurdum, ilginç bence.
sonuç olarak kişinin cinsel tercihi arkadaşlık konusunda bir sorun teşkil etmez benim adıma.

Guzelse yavsardim, degilse beraber kiz keserdik. Evet, dogru tahmin ettiniz.

Ayrica escinsel olmak ilginc, ilgi cekici bir olay degil, tipki heteroseksuel olmanin ilginc olmadigi gibi. "Keske lezbiyen arkadasim olsa" diyen erkekten ve "ay keske gay arkadasim olsa ya" diyen kadindan uzak durunuz. Insanlarin cinsel yonelimleri onlar hakkindaki en en en gereksiz ayrintidir, bu kadar netim. Insanlarla ilgili baska seylere onem verin.

Çok yakın bir arkadaşım biseksüel olduğunu bana uzuuun bir zaman sonra söyledi. O söyleyene kadar nasıl fark etmedim bilmiyorum ama fark etmedim işte. Zor bir toplumda yaşadığımız, üstünde büyük bir baskı olduğu için bunca zaman gizlediğini söyledi. Ben açıkçası geçmişte yaşadığımız / konuştuğumuz birçok şeyin sahte olduğunu düşünüp üzüldüm ilk başlarda. Ama napalım kadermiş. Şimdi çok daha yakınız. Aşık olduğu kişiden çekinmeden bahsediyor, hemcinsi eski sevgililerini rahatça anlatabiliyor falan.
Bu arada soruda kız diyor, başlıkta eşcinsel diyor ama benim cevabımın kahramanı erkek ve biseksüel.

tanıştım, lezbiyen bi arkadaşım vardı, gayet de severim kendisi, arar hal hatır sorarım hala.

benim var bir kaç tane, biri ile aramızda gayet iyidir çok severim kendisini, arada sırada karı kız muhabbeti de yaparız aramızda ;) diğerleri ile samimi değilim ama bu durumun onların eşcinsel yada biseks olması ile bir alakası yok, sadece yıldızlarımız uyuşmuyor.

amma velakin boyu boyuma huyu huyuma birisi denk gelirse gönül düşürmekden tırsıp uzaklaşırım, (bu da oldu) bu onun eşcinsel olmasından bağımsız bişi, sadece karşılıksız bişi olmasın düşüncesi. Bu durumdan hariç banane kimi sevip sevmediğinden kiminle yatıp kalkdığından.

Biseksüel kadınların davranışlarını, direkt "lezbiyen"lere göre daha orantılı buluyorum. Yani böyle erkek gibi konuşuyosa "s.kerim sokarım höt zöt" filan, cinsel yöneliminden bağımsız olarak benimle takılamaz zaten. Onun dışında hiçbir tercihin hiçbir önemi yok, (zaten bu tercihlerin arkadaş olma kıstaslarını etkilemesine hiçbir zaman anlam veremedim), daha çok bile sevebilirim 'insan' olduktan sonra.

Yakın bir arkadaşımın eşcinsel olduğunu öğrenmedim ama benim eski sevgilimin arkadaşı lezbiyen çıkmıştı. Hatta eski sevgilime gel de beraber olalım bile demiş. Kız arkadaşım bembeyaz bir suratla bana bunları anlatmıştı ve ben ne yapacağımı şaşırmıştım. Gitsem ağzını yüzünü kırsam o kızın, kızı dövdü, hain erkek olacağım. Bir iki şamar atmasam sinirden kendimi sikecem. En sonunda sevgilim sakinleştirmişti de beni, bir daha görüşmeyeceksin onunla demiştim.

Salça olmadıkları müddetçe sorun yok da, kendilerini de ayrıcalıklı görmesin bu eşcinsel arkadaşlar. Sen kimsin ki benim sevgilime ilişki teklif ediyorsun, sandığa gel sandığa.

divit + 1. Kız-erkek arkadaşlığını istisnalar dışında gereksiz buluyorum.

Go go go!

kesinlikle okumalısın ama hızlı ve bir çırpıda okumaya çalışma biraz ağırdır sindire sindire arkasındaki sözlükten yardım ala ala oku.

bence yüzüklerin efendisini okuduktan sonra silmarillionu oku. karakterler hakkında epeyce merak oluşmadan ailmarilion çok sıkıcı gelecektir. ama yüzüklerin efendisindem sonra süper gider, karanlık noktalar aydınlanır.

oku ama en sonda güç yüzüklerine ve üçüncü çağa dair kısmını atla. yüzüklerin efendisinden sonra okursun o kısmı. hatta hobbite başlamışken seriye devam et en son silmarillionla tamamla bence.

Yalnız silmarillion hobbit gibi laylaylom değil, ağır ve yorucu bi kitap. Fantastik edebiyata daha yeni adım attıysan önce yüzüklerin efendisi'ni bi oku bence, ki bu üçleme bile hobbite göre daha yorucu.

Hocam silmarillon aşırı ağdalı gelir. Kronolojik olarak önce gelir doğru ama. Okurken zorlanirsın. Önce üçleme sonra silmarillon daha iyi olur. Zaten sonra dönüp dönüp bi daha okuyacağın için sorun olmaz :)

"iyi" kuaförde saçını böyle kestirebilirsin.

ne kadın kuaförleri var, 0'a vur desen vuramaz.

kadın kuaforune kestirdim böyle geçen sene, bok gibi olmuştu. başka bir arkadaşım kestirdi yine kadın kuaförüne, mis gibi oldu. iyisini bul.

Güzel muhitte güzel bir unisex kuaföre git. Muhakkak el birliğiyle hallederler.

bostancı sahilde var söylediğiniz gibi yerler. günaydın vs. , göztepe yönüne doğru içkili kebabçı hiç hatırlayamadım.

bedri usta var iyidir

Adana Yüzevler Kebap. Göztepe.

ye gitsin ya hastamısın
bak benim de canım çekti şimdi

Öyle bin yılda bir yemekle hiçbir şey olmaz. Göm gitsin.

denizdeki civa, bakır, kurşun gibi ağır metalleri bünyesinde hapsediyor. toplayıp içine pilav konulup satıldığı için de kimse ne kadar metal aldığınızı bilemez.

bi de sünni mezhebinde caiz değil yemek.

Denizin pisligini sunger gibi cektigini okumustum.
Yenecek baska bi dunya sey var. Ona sira gelmesin mumkunse. Bosver.

ben midyenin nerelerden çıkarıldığını gördükten sonra yemeyi bırakmıştım.

kabuğunu yemedikten sonra sorun değil. pislikleri kabuğunda barındırıyor içinde değil.
bir izmirli olarak söylüyorum bunu, gönül rahatlığıyla yiyebilirsin hatta bende su an almaya gidicem

siz tavuğun neler yiyebildiğini bi görseniz bir daha ne yumurta yersiniz ne de tavuk

edit: ha tabi her yerden de almamak gerekiyor tuvalette orada burada yapıldığı filan doğrudur bazıları yokluktan pislik içinde yapıyorlar.
midyeci ali abiye selamlar. gayet temizdir kendisi

1 fıstık yüzünden anaflaktik şoka girip ölen insanlarda var. c vitamininde fazlası zarardır ama bu yinede onu zararlı yapmaz her şeyin fazlası zararlı değil midir zaten?

ağır diye saydığınız metallerin hepsi yoğunluk olarak hafif ?

Halk arasında dolaşan şu ağır metalden kastınız nedir ? Kurşun kadar zehirli bişey yok eğer o midyenini içinde 1mg Pb dahi olsa bi oturuşta 40 tane götüren adamın ölmesi gerekir.

40 tane götürüp ölenler var zaten. Ye ama az ye.

kültür midyesi olduktan sonra sorun yok.

Vedat milor el titreme nedeni diye google a yaz

vedat milörün eli genel olara civa zehirlenmesinden titriyor aynı mantıkla balık da yeme ?

bu mantikla ayni sekilde tavuk da yenmez yediklerini bir gorsen, et de yenmez verilen ilaclarin antibiyotiklerin haddi hesabi yok, sebze meyve de yenmez hepsi gdo lu hormonlu. nereye sicacagiz arkadaslar yiyin gitsin abartmadiktan sonra bir sey olmaz. bu kadar takmayin kafaya o zararli bu zararli sekerden daha zararli degildir muhtemelen.

yahu buraya gelip bunu soran adam kırk yılda bir yiyordur zaten. ne el titremesi. göm gitsin.

Dinen bzı mezhepler, pis olmasından dolayı ve başka bedenlerden dolayı midye yemeyi uygun gömemişler, caiz değildir demişlerdir.

Denizdeki hayvanlar içinde Kur'an da bir ayrım yapılmamış ama bazı sebeplerden dolayı mezhep imamları midyenin helal ve haram olduğu konusunda farklı görüşler ortaya koymuşlardır.

Kaynak ve daha fazlası için şu yazıya bakınız: www.namazsitesi.com

kardeş payı ağlattı

Valla daha yarım saat olmadı.

En son iki hafta önce anneannemin bana zamanında yazdığı aşırı duygu yüklü bir yazıya 15 yıl sonra denk gelince böyle resmen hüngür hüngür hhhıııaaaaaaaaa diye ağladım :D:D:D

Dün, sebepsiz yere, gözlerim şişene burnum kıpkırmızı olana kadar ağladım.

8 yıl önce babam öldüğünde. O günden sonra 1-2 kere ağlamışımdır.

erkek adam hüngür hüngür ağlamaz ya, sessizce böyle yaşlar akar gözünden. hadi en fazla bi hıg hıg hıg olur o kadar
ben hiç salya sümük ağladığımı hatırlamıyorum.
gelecekte ne olucam kaygısı olan zamanlarda(2-3 ay öncesi) sıkıntıdan ağlamıştım hatırladığım en son bu.

www.youtube.com
böyle ağlayan yoktur herhalde

Bugun agladim. Kardes Payi'ndan bagimsiz olarak. Onu da azicik izledim ama baktim yine aglamama sebep olacak kapattim.

9 yaşında annem öldüğünde. Bi daha da ağlamadım. ağlamaktan beter oldum ama ağlamadım.

10 sene once annem oldugunde. ondan sonra hic aglamadim galiba en fazla gozum dolmustur.

@thunderbirds o zamanlar 40 yasinda dag gibi babam cocuk gibi aglamisti hic unutmam.

1.5 - 2 ay önce. kafam yerinde değildi ama farklı şeylerin etkisi altındaydı.

hungur hungur agladigimi hatirlamiyorum hic, en son 15 sene once annem oldugunde aglamistim, sonra bi daha da aglamaya deger bisey denk gelmedi.

1.5 ay kadar önce bileğimin acısından hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. ev arkadaşım falan "lan olum noluyo" diye gelmişti. "ayağımı hissetmiyom" deyince dalga geçtiğimi düşündüğünden herhalde, şöyle bi bakıp gitmişti herif.

sonra doktora gittim de çatlak dedi. yani çatlak bilekle yokuş falan çıkmışım. hayatımın en korkunç günüydü. 19 yaşındayım, adım atamıyorum, öyle bir acı var ki bağırarak ağlıyorum ve bir daha yürüyememekten korkuyorum. neyse ki bi şey olmadı. allah sadece düşmanımın başına versin.

3 yıl önce ailemle ilgili her şey öyle boka sarmıştı ki o zaman oturup hüngür hüngür ağlamıştım lan ölsem daha mı iyi acaba demiştim, bir daha öyle ağlamadım.

Ocakta anneannem ölünce, geçen pazar da arkadaşım ölünce. Ama benim hüngür hüngür kavramın farklı.

kız arkadaşım ayrıldığında.

4 sene önce.
bir yıl boyunca hayatımın içine sıçarak uğraştığım işin içine iki dudak arasından çıkan tek kelime ile son verildiği an, her şey bitti artık diyerek ağladım.

17 ekim 2012

ananemin ölümüne çok ağlamıştım. temmuz'da 2 sene olacak. ama hep soylerim, mezarin icine koyup topragi ellerimle attiktan sonra, nasil desem, bir rahatlama, bir ferahlik gelmisti. sanki orda guvendeymis gibi, uyuyomus gibi ne bileyim.

bu nisan ayında da kiz arkadasimla içiyorduk. yildiz tilbe'nin el adami sarkisi geldi aklımıza, dinledik, sozlerini irdelemeye basladik. yuzeysel degil ama, bayagi derinlemesine dusunuyoruz boyle. sonra beni bir aglama tuttu. hickira hickira agladim niyeyse :D cok dokundu bir anda o hisler.

2 hafta önce outlasti iş yerinde gizli gizli oynama böyle bölük pörçük kendimi kaptırma sonrası kardeşimle ilgili bi haber aldım en büyük korkumdur ona bi şey olması daha 5 yaşında ve kafasında beze hissetmiş annem. o gece sabaha kadar kabus gördüm, uyandım ağladım ağladım sonra uyuyakaldım.

BEN DE SEVMİYORUM! YİHU!
(hatta iğrenç geliyor)(oley)

Ben kardeş payın bir kez yarım bölüm izledim, çok iyiydi. Pek konuyu da anlamadım ama espriler çok akıcı.

zevk meselesi. yorma kendini

İşler güçler iyiydi, gerisini ben de sevemedim.

adamlar bence çok kaliteli işler yapıyor öyle recep ivedik tarzı osuruktan durumlar yok.

peki beğenmeyenler ne tarz komedi filmlerden hoşlanıyor ki?

~öyleki tv de sansürlü izlemek ile pc de sansürsüz izlemek arasında bile çok fark var bazı espiriler o kadar hızlı geçiyor ki anlamıyorsun durdurup durdurup izlemek zorunda kaldığım anlar oluyor.

ben de sevmıyorum. bi kere superler algısı yaratıldı ya artık zor gozden dusmelerı.

Beğenmeyenler ne tarz filmlerden hoşlanıyor, elbette recep ivedik değil :)

Türkler bilmem ne yapmasın gibi çıkarımlardan hiç hoşlanmam ama kaliteli komedisi olan bir millet maalesef değiliz pek.

Ben Jim Carrey, Adam Sandler, Ben Stiller, Robin Williams, Cem Yılmaz filan seviyorum. Bunların her filmini defalarca izleyebilirim. Ama entarisi dım dım yar beni pek cezbetmiyor maalesef...

ben de beğenmiyorum. komik gelmiyor. recep ivedikten bi farkları yok. ona gülen bunlara da gülüyor işte.

Ben de sevmiyorum, milletin kahkahalar attığı sahnelerde aşağıdaki gibi bakıyorum, en fazla bir gülümseme oluyor o kadar.

Not: Somurtmayı hiç sevmem, yüzümden gülümseme eksik olmaz genelde.

pbs.twimg.com :large

Beğenmeyebilirsin, doğaldır. Ama "ya bunu nasıl beğeniyorlar!!1!" veya " Buna da gülmeyen neye gülüyor acaba!!" demek de saçma.

Bu arada ben de sevmiyorum. Abartılı ve cıvık geliyor.

kisiye gore sanirim
bende leyla ile mecnuna yani oyunculara dialoglara falan degil gulmek dudak bile kipirdatmiyorum.
murat cemcir ahmet kural citadir benim icin.

Ben de sevmiyorum.

ben de beğenmiyorum. komik bulmuyorum ve abartıldığını düşünüyorum.

arada komik olduğunu düşünsem de özellikle sözlükte gözüme gözüme sokulması yok mu, sırf kıllığına izlemiyor gibiyim öyle bir durum olmadığı halde.

Isler Gucler 16. bolume kadar. Bak bolum sayisini bile hatirliyorum. 16. bolume kadar cok iyilerdi ama ondan sonra tukendiler. Dugun Dernek ise o bolumleri seven biri icin tam anlamiyla hayal kirikligiydi. Gulmuyorum, izlemiyorum.

Ha bir de ona gulmeyip recep ivedik'e mi guluyorsunuz nasil bir mantiktir ya.

@zibidigibi: emin ol biçok erkekten daha fazla hakimim sözlük jargonu ve internet olaylarına. ben 13 yaşından beri sözlük yazarıyım ulaaağnn :D Neyse. Bana çok ticari geliyor işte o göndermeleri. Devamlı aynı şeyler. Bi daha cevap yazmayacağım bu başlığa, tamam :D Ama çok cevap verilesi şeyler yazdığın için yazdım ben de. Artık gidiyorum. See you in another life brother.

Az önce çamaşır asarken ses olsun diye kardeş payı'nı açtım, beş dakika açık durdu, kapattım, tahammül edemedim.

İşler güçler'i de izlemezdim bir iki defa denk geldiğimde bakmıştım ama yine ilgimi çeken bir durum göremedim.

Düğün Dernek'i izlemedim, fragmanına hiçbir şekilde gülmedim ve ötesinde aptalca buldum. Çoğu kişi de fragmanda en komik sahneler toplanmış deyince, sevmeyeceğimi anladım.

başlarda iyiydi. ama bir yereden sonra yaptıkları işin b.ku çıktı bence de.

Daha onceki islerini sirf sozlukte vs cok abartildi diye izlemek istememisti canim. Kardes Payi'na denk geldim izledim ve turklerin de absurd komediyi basarabildigini gorup sevindim. Beni guldurduler. Gerci calistiklari yazarlara asina oldugum icin boyle bir is oldugunu tahmin ediyordum ama olsun. Bence komiklermis. Herkese hitap edecek bir tarz degil. Mizah anlayisi da degisiyor kisiden kisiye gore sonucta.

Edit: @pandispanya ben de senin saydigin komedyenlerin yuzde 90ini izlemekten imtinayla kaciyorum mesela. Hic komik gelmiyorlar bana.

ilk defa gecen haftaki bolumunu izledim kardes payinin. ondan once hic izlememistim, notrdum yani.

ama ahmet kuralin kizla gittigi restoranda tam ekmek patso yemesi ve hatunun 'ne o oyle liseli gibi' demesi hala aklimda, liseyi ve oglen arasinda kostugumuz 200 erkek doner yedigimiz lokantayi hatirlatti :)

toplayayim; biraz izlemek gerekiyor galiba bir de elektrik almak da lazim. olmuyorsa. zorlama

üsküdara gider iken der giderim.

Filmlerini sevmiyorum ama.

ben de sevmiyorum. yarım saat donuk bir surat bazen de yarım gülümsemeyle izlediğim şey işkence resmen. beğenmeyenin zekasıyla veya genel kültürü hakkında yorum yapılması ise düğün derneğin tamamından daha komik bence.

düğün derneği zaten biraz daha yeni projelere kaynak sağlamak adına popüler kültüre hizmet çektiklerini kendileri de söylediler. bu adamların değerlendirmesini onun üzerinden yapmayın. o kadar düşük bütçeyle çektikleri çalgı çengiyi izleyin mesela.
ben de önyargılıydım işler güçler zamanında hatta bittikten sonra izlemeye başladım ama biri dese bu kadar güleceğimi seveceğimi inanmazdım. o bize has sığ durum komedisi küfür komedisi olayını çoktan aşmışlar tamam yer yer kötü sahneler oluyor ama o da türk dizi film sektörünün kaliteli dizilere olan acemiliği diyelim. yavaş yavaş atacaklardır. ben seviyorum severek izliyorum. 5 dakka izledim tahammül edemedim 10 dakka izledim kapattımla değerlendirilecek adamlar değiller. Kemaradan hırsızın tespit edildiği sahnede 17 aralık tarihi gözükmesi bizi bizden alır mesela. www.kardespayi.org

her adam sandler, jim carrey filminde istisnasız osuruk ve kadınadam espirisi vardır. Buna rağmen bunlar çok seviyeli cemcir-kural seviyesiz demek saçma.

Benim bildiğim komedi (ki daha fazlasını bilsem gider komedyen olurdum) ya tespiti karikatürize ederek (cem yılmaz'ın ingilizce yemek siparişi) ya göndermelerle (bir çok filmde imperial march eşliğinde darth vader yürümesi) ya da osurup geğirmeyle (ivedik) yapılıyor. Bence bu ikili ilk iki tarzı en az amerikalı muadilleri kadar iyi beceriyor.

kırtasiyelerde bunun için hazırlanmış ajanda tarzı defterler var.
olması gerekenler; ft. tarihi, ft. no, teslim alacak firma ünvanı, teslim tarihi ve teslim alan kişi ad soyad imza yeterli olur diye düşünüyorum.

Varsa bir antetli kağıdınıza basılacak. Üstünde FATURA yazacak. Paranın alınma sebebi, örneğin "servis bedeli" ve tutarı yazacak. Ve de tarih, fatura numarası, karşı tarafın adı, adresi ve sizin de kaşeniz ve imzanız bulunacak diye biliyorum.

@pandispanya para alma değil. Sadece evrak teslimi.

209.5.
satıcı 200 tl + kargo ücretinin 9.5 tl lik kısmını istemiyor mu?

225 vermen gerekiyordu. 12.5-9.5 = 3 liradan 2 koli, 6 lirasini keseceksin. 219 odeyeceksin anladim ben.

Resmen mavi ekran hatası verdim.Siz zaten kadına para ödeyeceksiniz.O zaman satıcı kargo parasını da ödediğine göre 9,5 TL'den fazlasını tutara eklemeniz gerekmiyor mu?Yukarıda düşüyorsunuz demiş.

Bu arada 200 TL'ye ne aldınız o kadar?Organik ayağına biraz pahalı gibi geldi bana.

kadin karistirmis ortaligi.

219 anliyorum ben.

Yok yok kazık yemiyorum, her şeyden ikişer koli yaptırdım dediğim gibi. Bi koli 100 lira tuttu işte. Diğer koliyi başkasına verdim.

Ücrette mutabık kalalım nolur :D:D

Evocati +1

Bu yazdıklarına göre: 219 TL ödemen lazım.

25-19= 6
225-6=219 koli basina 9,5 odemen gerekiyorsa
iki koliye 9,5 odemen gerekirse 200+9,5=209,5
ama koli basinadir o tabi yani 219
aciklamasinda eksiklik vae ve gereksiz yere komplike hale getirmis.

225 - 9,5.

sen 225 öde rahat uyu :B

Bu sizin beklentinizle ilgili, sakin bir hayati seviyosaniz florya, daha herseyin merkezinde olmak istiyosaniz bakirkoy, ben olsam tabi ki floryayi secerdim

Ataköy'e bir göz atabilirsiniz.

ben de direkt florya'yı tercih ederdim

Ben bakirkoy derim. Her yere ve her seye kolay ulasim var. 20yildir orada oturuyotum zaten.

fiyatları bilmiyorum ama ataköy 9. kısım diyorum. hem sakin, hem de metrobüse çok yakın.

bçköy hacım.
merkezi

yeşilyurt

Bakırköy çok keşmekeş. Çok uzun süreler Florya-Yeşilköy ekseninde yaşadım. Tadını çok az bölgede bulabilirsiniz. Tek başınıza eve çıkıyor olsanız ne ala, Florya'daki eve geçmenizi gözü kapalı tavsiye ederdim. Şimdi evlenerek ve temelli taşınmayı düşümdüğünüz için zemin kat biraz zor. İyice araştırırsanız, rutubeti mutubeti yoksa, yer altında değlilse, ya da bununla başa çıkabiliriz diyorsanız. İleride çocukların da rahat büyüyebilmesi, koşup oynayabilmesi için elbette Florya.

ilginiz için teşekkür ederim arkadaşlar. ataköy oldukça pahalı kalıyor diğerlerine göre. bu nedenle seçenekler dahilinde değil.