btk belirliyor galiba bunları.

6 ay + 3 ay süresi var.

son 3 ayda sms almanızı dahi engelliyorlar. tam şerefsizlik.

vodafone'u bilmiyorum da, turkcell sitesinde mesela hesabinizda hat ne zaman kapanir, falan hepsi gozukuyor. Vodafone'da oyledir herhalde, sitesinde kullanici girisi yaptiniz mii?

bios a girip usb den boot edip win10 yüklemeniz lazım.
başka hdd varsa onu çıkarıp bios a girmeyi deneyin.

@ozdek Bios a giremiyorum. Sorun o zaten. Bios a girsem usb'yi ilk sıraya almayı ve windows kurmayı biliyorum.

onu anladım. bios'a hiç giremediniz mi bu makinede?

diyorum ki hdd varsa onu çıkarın ve bios'a girmeyi deneyin. hatta ssd'yi de çıkarın bios'a girmeyi deneyin.

yani bios'a girmeyi engelleyen donanım çakışması mı var anlamaya çalışıyorum.

F1 F2 F10 del F12 hepsini denediniz varsayıyorum.

çünkü aynı şekilde dell inspiron 1564'ü olan bir arkadaş sorun yaşadı. belki sorun benzerdir.
hdd'yi çıkardığında sorunu çözülmüştü. yani ya hdd ya ssd seçimi yapacaksınız. ikisi birden olmadı onda.

sizde de benzer sorun varsa ne bileyim..

Cihazda daha önce hdd vardı. Normal şekilde bios'a girebiliyordum. Bugün hdd'yi söküp Ssd taktım. Bilen bilir dell laptoplarda ssd takmak icin klavye dahil heryeri söküyorsunuz. Çok zahmetli.
Geri topladım. Açmaya çalışınca "hard drive - not installed" hatası veriyordu. Biosa giremiyordum. Acaba fiziksel olarak bağlantıyı mı yapamadım diye düşündüm.
Tekrar söktüm. Kontrol ettim ssd yi yeniden taktım. Bağlantı sorunsuz. Topladım açmaya çalıştım. Bu defa "no bootable devices found" hatası veriyor. Bios a giriliyor.

yani bios a giriliyor mu?

dvdrom yok muydu alette? bir caddy ile kolayca halledilirdi o kadar zahmete gerek yoktu.

Dvd rom duruyor yerinde. Hdd yi iptal ettim. Sadece ssd var şu an.

Bios a önceden giriyordum şu an giremiyorum.

aleti açıp ssd'yi söküp bios'a girecek mi bir bakın.

bağlantıda sıkıntı olamaz genelde ama ya varsa.

ssd yi tekrar bağlayın bir duruma bakın. aleti kapamadan yapın tabi bunu.

diğer bir önerim de dvdrom u söküp caddy takmak olacaktır. bu kadar zahmete hiç gerek yoktu.

Kurulum usb si uefi. Sistem de uefi. O konuda sorun yok.

olur mu ya öyle şey. galiba kendi salaklıklarından oluyor o fişlerle daha sonra z raporunu falan mı karşılaştırıyorlar? birilerine satıp gelir mi elde ediyorlar?

a101 merkeze yazın.

istediğinde ne cevap aldın?

geçen haftalarda aynısı oldu. temassız ödemelerde tek slip veriyormuş(normalde 2 slip çıkar 1i müşteriye verilir 1i de mağazada kalır), o da kendilerinde kalıyormuş.böyle bir açıklama yapmıştı.

Açıklamanın “Birkaç bankada tek nüsha veriyor” kısmı doğru. Fakat pos makinesinde ek nüsha alınabiliyor. Bunu talep edin. Vermezse şikayet edin.

İnternet sitelerinden merkezlerine şikayet ettim. Bölge sorumlusu diye birisi aradı. Kendisi de o mağazadan arada alışveriş yaparmış, sorun yokmuş Temassız da bazı bankalar tek nüsha veriyormuş falan filan gibi zırvaladı. Yani şikayet işi de bir şeye yaramadı.merkez değil A101 çalışanları o şikayetlere bakıyormuş onu öğrendik. Daha başka ne yapabilirim?

yok yahu yeni gümrük vergileri, özel tüketim vergileri çıkardılar ondan olduğunu tahmin ediyorum.

vergi ürünün bir yüzdesidir 5 katı değildir muhtemelen ama bu üründe uk'e de 70 usd istiyorlar. vergi 16 usd geri kalanı shipping.

normal değil.

Bu arada alsan da burada çalıştırman için de bir 1000 tl civarı harcaman gerek.

@giovanne niye baskan

amazon pandemi sonrası kargolarda yüksek fiyat çıkarıyor.
geçici bir durum olduğumu umuyoruz.

o ürün 110V ile çalışıyor, bizim hatlar 220V

aktive olduysa olmaz.

Şirket hesabıysa adminin onu değiştirmesi lazım.

Ama imza vs tanımlayabilirsiniz en azından kim olduğunuz belli olur.

@ozdek,

şirket hesabı, imzam da yurt dışından hazırlanıp gönderildi ama orada adım soyadım yazıyor, zaten mail hesabım da "[email protected]" şeklinde. bu aralar işler biraz kesat da, ben de buna takıldım yine. düzeltilebiliyorsa düzelteyim dediydim... :/

office365 ise webden giriş yapıyorsunuz. orada hesap ayarları var.
orada isim değiştirme açıksa değiştirilir. fotoğraf falan yükleme bölümü de orada.

Bizim şirket manyak mesela sadece foto eklemeye izin verdiler o da pandemiden sonra. daha öncesinde fotoyu de şirket yüklüyordu.

@ozdek, yok ya, olmadı oradan da. girdim, sağ üstte isim olarak customer service and logistics yazıyor. hesap ayarlarına girdim, resim yükleyebiliyorum ama isim değiştiremiyorum, yassssahlamışlar. ha bu arada isim değiştiremiyorum ama hesap ayarlarında hep benim adım soyadım yazıyordu, değiştirebiliyor olsam da bir anlam ifade etmeyecekti yani. resmen onulmaz dertlere gark olmuşum.

sizin şirkete de saygılarımı sunuyorum. teşekkürler yardımın için.

Maili açan düzeltir onu. IT veya İK ile görüşsen hallederler çabucak

teams'de var. skype business'da da var.

sanırım zoom'da da var.

google docs olmuyor mu?

@crucio google docs aynı anda değil interaktif olacak
söyle bir şey buldum
(git: witeboard.com şöyle)
slack içine alınca acayip güzel oldu

zoom'da var.

alamıyorsun sahibi var.
öteki rezerve gibi düşün domain düştüğünde alacak. ama uzatılırsa alamayacak.

sonra soruyorlar neden godaddy öneriyorsun diye. işte tam bu yüzden kardeşim.

bu arada namescheap e de bak uzatmada kendilerindeyim. ucuz ve güzel gibi.

Şimdi alamıyorsun, süresi bitince sahibinden hızlı davranırsan alabiliyorsun.

nasıl yani, başkasının domainini bana nasıl satabiliyorlar ki? bakın ciddi
ciddi almak üzereyim:  prnt.sc

domain değil hosting alıyorsunuz. turhost hostingin bağlanacağı domaini ya kendisinden yeni olarak register etmenizi yahut halihazırda bir domaininiz varsa bu hosting hesabına bağlamanızı istiyor. seç yazan yeşil butona tıkladığınızda da zaten ya domaini transfer etmenizi yahut DNS güncellemenizi istiyor.

Bu alan adı alımı değil, transferi. Bir firmadan, başka bir firmaya domaini taşımak için. Alan adının transfer kodunu alıp, Turhost'a iletmezsen, transfer edemezsin.

NicProxy firmasından transfer kodunu alacaksın, Turhost'a ileteceksin. O da bu domaini transfer edecek. Başka türlü olsa, ortalıkta 1 tane domain kalmaz.


.

kartallar yüksekten uçar'a

peki domaini ben nicproxy firmasından alacaksam turhost benden 9.75 doları ne karşılığında kesiyor?

Turhost alan adının zaten size ait olduğunu ve onlara taşımak istediğini varsayıyor. Alan adı size ait olmadığı için zaten transfer etme ihtimaliniz yok, hizmeti satın alırsınız ama transferi yapamayacağınız için bir işinize yaramaz. Alan adının süresi bitmeden önce de şu anki sahibi çok muhtemelen yenileme yapacaktır. Bu şekilde yanlış yönlendirme yaparak satış yapmaya çalıştıkları için bu firmayla çalışmayın derim.

Alan adı transfer edilirken, genelde süresi de 1 yıl uzatılıyor. Onun parasını alıyor firma.

Böyle bir şey satın alırsanız, transfer kodunu gönderemezseniz, en iyi ihtimalle paranızı geri iade ederler. Büyük ihtimalle de paranız yanar.


.

kilo verirsin. kas yapıyorsan kaslardan yeme ihtimali var onun için protein almak önemli. yağdan yesin mümkünse.

bunlar 1500 kalori etmez. youtube'da 1 saatlik antrenmanlara bakarsanız 650-700 kalori ediyorlar.

Internette bulunan bilgiye göre 1.6 km kosmak 100 kalori, kısacası 20km falan kosmak lazim 1500 kalori için.

Bahsettiginiz program o bahsettiginiz kalorilerin yanindan bile gecemez. 1 saatlik antrenman ile 1500 kalori olsa kilolu insan kalmaz :)

nasıl bir güvence istiyorsunuz? gündelik ev sektörünün gelişimi aşağı yukarı pavyonların gelişimiyle aynı ülkemizde. yani nasıl bir atılım yapalım kurumsal yapı mı istiyorsunuz?

bir emlakçı bulun genelde onlar yapar bu işleri. bilindik ve dükkanı olan birisiyse rezil de olmazsınız. telefonda konuşur anlaşırsınız.

ben bu durumu öğrenci yurdu gibi bir yer kiralayarak çözdüm. yaz dönemi olduğundan da öyle yerlerde yer bulunabilir. fakat bir ev kirası kira çıkarıyorlar.

ayrıca pandemiden dolayı özellikle kadıköy gibi ev paylaşımının yaygın olduğu bölgelerde ev arkadaşlıklarının bayağısı işten çıkarmalar dolayısı ile bozuldu, facebook gruplarından rahatlıkla 1-2 ay eve ortak olabilirsin bence (pendikte nerede olduğunu belirtmemişsin, metroya ya da marmaraya yakın bir yer olduğunu varsayıyorum.

Pendikte eşyalı daire çok zor bulunuyor. Emlakçıya direkt böyle anlatırsanız yardımcı olur.

Airbnb??
Ya da daha büyük bi konfor isteyip az para veririm diyorsanız kamu misafirhanelerine bakın . uzun dönem konaklamada indirim olur belki.

var youtube'da bir çocuk vardı 1 sene kaldı eşiyle orda mezun oldu.
1.5 sene değil 1 sene olması lazım tip eğitimi hariç.

normal tek motor hususi pilot lisansı (ppl) kursu. Zaten Amerika’da neredeyse milyon insanda olan lisans kursu.

Eğer Amerika’da yaşamıyorsan hiçbir işine yaramaz, TR lisansa dönüştürmek istiyorsan ek eğitim ve sınavlara girmen gerekli. Yani ettiğin masrafa değmez. Daha ucuz Avrupa opsiyonu var.

ben anlamadim bunu pilotluk okulu diye pazarliyorlar; pilotluk yapamiyor musunuz burayi bitirince?

hususi pilot oluyorsunuz, ticari maksat dışında yani paranız var ve Amerika’da yaşıyorsanız 30bin dolara kendi uçağınızı alıp zevk için uçabiliyorsunuz. O kadar param yok ama yine uçmak istiyorum diyorsanız saati 140-200dolar arası uçak kiralayan şirketler var.

ticari pilotluk ayrı bir şey.

ticari pilotluk için atpl ve eş değer bir lisansa sahip olmanız lazım.

bu okuldan alacağınız ppl lisansı size o minik uçaklarda pilotluk yapma şansı verir.

amacınız ufak, pervaneli uçaklarla uçmaksa pilotluk yapmanızı sağlar.


amacınız bir havayolu şirketinde pilotluk yapmaksa yetmez.

bahsettiğiniz okulu bilmiyorum. eğer atpl kursu da veriyorsa atpl sahibi olarak bir havayolunda çalışma yolunda ilk adımı atmış olursunuz. tek başına atpl de yeterli değil tabii o da ayrı mevzu. daha sonrası da var.

@levpontryagin +1

ekleme ve düzeltme; Amerika’da bizdeki tarzda atpl sınavları ve eğitimi yok. Cpl (commercial pilot license) aldıktan sonra saat ve kontrol uçuşu tamamlıyorlar.

kabaca özetleyeyim.

pilotluk kursu kendi içinde bir çok eğitim barındırır.

ilk adım PPL denilen private pilot licence'dır. bunu almak her pilotun ilk adımı olmakla birlikte, sadece bunu alıp, kendinize ait veya kiralık ufak uçakları pervaneli diyelim kabaca) ticari bir amaç gütmeden uçurabiliyorsunuz. yani bu lisans ile pilot olabilirsiniz ama pilot olarak çalışamazsınız.

diğer adım Airliner Transport Pilot Licence havayolu pilotu lisansı diye çevrilebilir. ppl aldıktan sonra bunun eğitimini alıyorsunuz, böylelikle artık ticari pilot olmaya hak kazanıyorsunuz. ama bu lisansı alınca hemen kullanamıyorsunuz. lisansınız frozen şeklinde duruyor köşede.

sonraki adım tip eğitimi kullanacağınız uçak ile ilgili tip eğitimine girip eğitimi tamamlıyorsunuz. sonra aldığınız eğitimin kapsadığı uçağı kullanabilir oluyorsunuz. bu noktada atpl lisansınız aktif oluyor, havayollarına başvurabiliyorsunuz.

benimkisi farklı.. kağıt uçak pilotuyum ben. saygılar.

Tam süreç şu şekilde

www.pilotblog.net

valla helal. nedeni basit tembellik.
bir de elektronik sözleşmeye onay verdiniz de bu ülkede geçerli mi emin misiniz? size imzalatılan sözleşmeye bakmanız lazım. çünkü bu elektronik imza değil dolayısıyla geçerli olmayabilir.

biraz keyfe keder sözleşme yani. sizi bağlamak için bir sorun çıkartıp bankaya gelin şunlara imza atın diyeceklerdir. atıyorum para gelir hesaba eft yapamazsınız bu yüzden. ya da hesaba giremezsin falan. normalleşmeden sonra takip et.

Bankada hesabın yok ama aidatsız kartın var? Eskiden hesabın vardı kapattın galiba. Mobilden nası giriş yapabildin hayret.

Aidatsız kart seçeneği varken aidatlı olanı tercih etmiş olmak kanununda bahsedilen durumun dışında bişey olabilir. Hesabım bulunan hiçbir banka kart aidat ücreti almaktan vazgeçmedi. Hatta kanun yokken arayıp müşteri temsilcisini zorla alabiliyoduk parayı. Daha sonra otomatik ödeme talimatı istediler iade için. Son zamanlarda bu da kurtarmıyor. Puan olarak verelim, şöyle yapalım böyle yapalım..

@inkredibılmau kredi kartından bahsetmişsin ama ben mevduat hesabından sordum aslında.

Bankada hiç hesabım olmadı. 3-4 yıldır sadece 1 adet kredi kartım var.

@baal evet kredi kartını düşünerek yazmıştım Maaş hesabım dışında hiçbir banka hesabında para tutmadığım için son durum nedir bilmiyorum. İkisi de birbirinin laciverdi bence.

Cevabı basit, 10 kişiden 1 kişi hakkını aramasa bile yanlarına kâr kalıyor. Hukuksuzluk her yere işledi memlekette.

Merak eden olursa sözleşmeyi düzelttiler.

yara bandını nasıl çekersin? ben cart diye çekerim.

eğer seni uzaklaştırdıklarını düşünüyorsan kibarca çok yoğunum artık bu işi yapamayacağım kusura bakmayın mesajı at gruba.

sonra senin dedikodun döner öteki grupta biraz ondan sonra unutur giderler.

meraktan soruyorum iş ya da okul arkadaşı grubu mu bu arkadaş grubu dediğiniz?

bir anda yapma taraftarı değilim. önce ne yapacağını planla sonra adım gerçekleştir.
önce geç yazmaya/cevaplamaya başla. sonra da gruptan "çok yoğunum, takip edemiyorum, sessize almaktansa gruptan çıkayım, işler hafifleyince dönerim" diyip mesafeyi aç.
ya da o noktaya yakınsan hemen yap.
daha sonra dozu artırırsın. başka şeylerle meşgul ol. ve gerçekçi olalım; zaten kısa bir süre sonra tamamen kopmuş olacaksınız, bu ortamın kimseye ne bir faydası var ne de anlamı. o yüzden süründürmemek lazım. yolları ayır

istiyorsan yaparsın, istemiyorsan yapmazsın. doğrudan söyle, çok ince düşünme.

Ben çok dan dan söyleyen biriyim.

Yapmamı bekledikleri sürenin sonuna kadar beklerim. Ne oldu bizim iş dediklerinde de yeni kankalarınızla beraber yaparsınız artık. Madem çok da mikinizde değilim yeni işçi arı bulun derim.

İnsanlara direk sokup sokup çıkarıyorum lafı ben. Bana dert olacağına ona dert oluyor.

Dümdüz söyle.

sen onların arkadaşlığına ne kadar muhtaçsın? asıl cevaplanması gereken soru bu. buna vereceğin yanıta göre ya gemileri yakarsın, ya da o grubun bir parçası olmak için ödün vermeye devam edersin. kendi ilkelerimi çiğnediğim bir iki kişi olmuştur bu hayatta, o bile insanın kendine olan saygı ve sevgisine zarar veriyor.

Dürüst olmak gerekirse açıkça dışlanmışsın ama seni kullanmaktan da çekinmiyorlar. Kötülük bu. Ben kötülüğe iyilikle cevap vermem dersen o işi batır ya da hiç yapma ama bunu da onlara bildirme ki biraz sıkıntıya girsinler. Yok ben yapamam dersen güzelce siz yolunuza ben yoluma konuşması yapabilirsin ama muhtemelen seni suçlarlar üstüne gereksiz tartışma olur. Sessizce her yerden engellemek vs. de çözüm olabilir.

Kaba bir şekilde değil ama açıkça söyle. ''Artık yapmak istemiyorum, bu işi bırakıyorum'' vb. olabilir. Kaba söylersen uzar gider bu mevzu bence.

ssd taktınız mı? ssd takarsanız çoğu sorununuz gidecek.

ekran kartına bir şey yapamayız tabi.

Driver kurdunuz mu hocam?
750m ile gta5 i düşük orta arası oynarsınız.
Ama bu devirde bir ssd şart

1) cpu-z takdir edersiniz ki işlemci ile ilgili olduğundan işlemcide entegre olan grafik kartını gösteriyor. onun kardaşı gpu-z yazılımını indirirseniz 750m görürsünüz. gta 5'i orta-düşük ayarlarda oynatabilir. fifada düşük olabilir, belki çözünürlüğü düşürmeniz gerekebilir. gta 5 epic de bedava. indirin deneyin.

2) aldığınızdan beri yavaş olmaması lazım aslında. ssd +1 ssd takın mutlaka.

3) değil. işlemci i7-4700hq 8.-9. nesil i5'e denk gibi.

özet: ssd tak hocam. alet günlük işler için iyi.

Şarjda kullanıyorsunuz değil mi oyun oynarken falan?

Bir de sağ alttaki batarya ikonuna sağ tıklayıp güç seçeneklerine basar mısınız, güç modu güç tasarrufunda falan mı duruyor acaba?

@ozdek, ssd takmadım, ama takacağım gibi duruyor bu gidişle.

@milletin efendisi, yani ekstra bir şey yapmadım, ama şimdi gpu-z kurunca 750m gözüktü.

@fezagezgini teşekkür ettim. Mesela şöyle söyleyeyim bilgisayarı kapata basıyorum laptop bildiğin 1-2 saat kapanmıyor ekran kapanıyor ama hala çalışıyor bilgisayar bunun gibi sorunlar var.

@ananiyimioguz evet güç tasarrufundaymış, şimdid dengeliye aldım sağol.

Ssd mutlaka takın. Laptopta başka şeyleri değiştirmek pek etki etmez. Oyunlarda düşük ayarda açabilir. Veya eski oyunlara bakabilirsiniz.

kullanıyorum. oral-b'nin 120 sn de uyarı veren ve 30 sn de bir bunu yapan giriş seviyesi bir modeli var.
memnunuz.

evet. model öneremem çok model var ama aralarında çok da fark yok. titreşim sayılarına dikkat edebilirsin. o da ne kadar etkiler bilmem. tr'de çok seçenek yok zaten. braun oralb alıp geçin.

gerek var mı gerçekten

Evet, oral-b'nin bir modelini kullaniyorum hatta seyahat icin AA pil ile calisan bir tane daha aldim. Kesinlikle cok daha iyi temizliyor, tavsiye olunur.

Turkiye'de durumu bilmiyorum ama normalde basliklari cok pahali, amazondan muadilleri cok ucuza alinabiliyor.

Hayatımın farklı dönemlerinde 2 kere denedim fakat kullanamıyorum.

Fındık kadar başı rahatsız ediyor. Alışmışım kayık gibi fırçalara.

Ağzımın içine matkap sokmuşum gibi hissediyorum.

Yapamıyorum.

geçen hafta bimde 100 liraya indirmdeydi braun oral b diş fırçası. aldım ve çok memnun kaldım, bir tane de hediye alayım diye 7-8 bim gezdim sonraki gün bitmişti hepsi:(

alacaksan en ucuz braun oral b al geç, üzerine vereceğin her kuruş %0,1lik fark katar. o da değmez bence.

gerçekten normal fırça bunun temizlik hissine erişemiyor.

pillilerden alma. şarjlı al. diş taşlarını çatır çatır sökebiliyor.

Gerek var mı gerçekten diyen arkadaşın bir kere kullanmasını tavsiye ediyorum, daha önce ben diş fırçalamamışım diyeceğine eminim.

ilk defa kullandigimda resmen dislerim beyazlamisti. auahuha.
2 seye dikkat et temelde.
hareket bicimleri: iki tip var rotating, bir de oscillating. ikincisini al.
bir de cok bastirinca isikla falan uyari verme ozelligine olmasina dikkat et.

bunun haricinde ekstradan sarj omrunun uzunluguna bakabilirsin. ben philips sonicare kullaniyorum gayet iyi.

Ben edp'sini begeniyordum açıkçası.
Çok dib dibe yerde değilseniz sikinti olmaz. Ama çok sıcak günlere uygun mu bence değil. Kapali havalandirmali ofis ortamina uygun ama otobüste cekilmez misal sicakta.

hocam ikisine de denedim, bleu de chanel'in edp'si daha hoş bence.

bende edp'si var. memnunum. şimdiki aklım olsa perfume alırım ama en büyük boyunu almışım bitiremedim.

gerçek fiber'in adı fiber yine. ingiltere'de fibre internet diye geçer. bir de gigabit olarak pazarlıyorlar. 1 gigabit dl/up hızı sunuyorlar yani.

fiber internet diye telekomun yamulttuğu bir kavram var o aslında adsl. tt'nin yine fiberi var aynı tcell superonline gibi gerek fiberle bu hizmeti sunuyorlar ama bu hizmet yerleri hep kısıtlı.

yurt dışında da bu hizmet yerleri kısıtlı. farklı sanmayın. fiber her yerde yok genelde toplu yapılarda oluyor çünkü karı fazla.

VDSL ve ADSL bakır kablo üzerinde kısa mesafeli iletim sağlayan bir teknolojidir. VDSL'in ADSL'den farkı daha yüksek frekans üzerinde veri taşıması bu yüzden sağladığı bant genişliğinin daha fazla olmasıdır. Bakır kablo fiberin geldiği mahalledeki kutudan evinize döşenir, VDSL'de bu mesafe 300-500 metreyi geçemez, geçtiğinde performans ADSL'ye benzer.

@ozdek: Fiber internet fiber'dir TT'nin yamulttuğu bir şey yok. Fiber altyapı binaya kadar gelir, oradan CAT6 kablo ile eve gelir. CAT6'nın 100 metreyi geçmemesi iyi olur.

@ozdek: "Yurtdışında hizmet yerleri kısıtlı" argümanınız ile "yurtdışında da böyle bu işler" diyemeyiz. Sadece İngiltere'yi düşünürseniz, orada eve gelen ortalama broadband hızı 60Mpbs'nin üzerindedir. Türkiye'de 25 Mpbs'nin altındadır. Bu rakam İsveç'te falan 120 Mpbs'dir. Avrupa'da bizden daha düşük ortalama hızı olan bir ülke yok.

bazı sitelerde parçaları siz seçiyorsunuz, isterseniz montaj hizmeti de veriyorlar galiba. o tarz bir şey düşünebilirsiniz.

ben teknobiyotikten 2 kere hazır sistem aldım, sorun yaşamadım. hazır sistemler daha ucuza satılıyor, aynı bileşenleri toplama sihirbazından seçince daha pahalıya geliyor. sana bileşenlerin garanti belgelerini ve içinden çıkan aksesuarlarını gönderiyorlar zaten; elde kalan parçadan yapmak gibi bir riske bilinen markalar girmez. kaldı ki biraz uğraşsan bileşenler daha önce kullanılmış mı sıfır mı yazılımsal olarak anlayabilirsin.

kayseri'de kurulmuş ve orta mahalle düz sokakta faaliyet gösteren ışık bilgisayar ve internet kafe gibi bir yerden almıyorsanız bu yazdıklarınızla ilgili biraz fazla hayıflanıyorsunuz.

tüm parçalar orjinal kullanılır ve sizin için kutusundan çıkarılır ve montajlanır. öyle elde kalan falan parça aman aman diyeyim.

hiç güvenmiyorsanız vatan'ın oem bölümüne gidin gözünüzün önünde toplasınlar. fiyatları da çok anormal değildir piyasaya göre.

2 yıl önce inventus'tan aldım, toplattım. Ekran kartı ve ssd'yi ayrıca alıp kendim taktım. (gpu'yu amazon amerikadan getirttim, kargo vergi dahil daha ucuza gelmişti)

marka sistemde soğutma iyi demişsin de, o pek öyle değil ya. Sen git düzgün bi Noctua tower soğutucu al, i7 8700k'yı gayet soğutuyor mesela. Sıvı soğutmaya falan da gerek yok. (ha zaten sıvı kadar para veriyorsun o ayrı)

anakart + işlemci + power supply + kasa'Yı tek yerden alsan onlar toplar. Gerisini istersen kendin de takarsın.

teknobiyotik'in sitesinden bir kasa beğendim güvenilir mi bilmiyorum.

gerçi hepsiburada ve n11 hesaplarında yorumlar iyi ama sozlukte kotu.

ryzen alıyosun. x570 çipsetli anakart alıyosun. kendine çok iyi bakıyosun. öpüyosun.

parça önerisi haricinde soruya gelecek olursak: ben n11'den falan filan toparlayarak geçen ay bilgisayar yaptım kendime. hemen her şeyi farklı yerden aldım. ram n11'den işlemci hepsiburada'dan falansal.

parçaları belirle. hangisi nerede ucuzsa al. benim gibi mini itx kasa yapmıyorsan zaten bilgisayar toplamak iki vida sıkmaktan ibaret. vidalar falan hepsi parçalarla geliyor. bir tornavida bir masa yeterli.

macun mx-4 al geç. canavar gibi. soğutucuyu da arctic alırsan yanında geliyor zaten.

bizde geri dönüşüm var fakat ayrıştırma işi son kullanıcı yerine belediyelerde ve çöp ayrıştırma tesislerinde şu an.
organik çöp yakılıp elektrik elde ediliyor.
diğer çöp ayrıştırılıp ekonomiye geri kazandırılıyor.
misal toplayan arkadaşlar aslında belediyeden ve dolayısıyla bizden bunları çalıp kendi hanelerine yazıyorlar. sonuçta o plastik, kağıt vs toplayan belediye tarafından ayrıştırılıp gelir hanesine yazılmalı. cam kumbaralarından bile çalıyorlar çok acayip.

neyse tabi ki bu atık dönüşüm sistemleri falan henüz ülke çapında değil.

bunun ikinci adımı ayrıştırmayı kullanıcıya yüklemek. yani çöpü ayrıştırmadan çöpe atamaman lazım. bu ingiltere'de gayet güzel uygulanıyor.

ayrı bir aşamayı anlatayım. misal koltuk var evde veya tadilat yaptın çöpün var. bunu kafana göre çöpe atamazsın. gidip geri dönüşüm merkezine teslim edeceksin ya da bunu yapan belediye senden alacak ya da adam tutup bunu attıracaksın oraya.

yapmazsan kabak misali çok güzel cezalarla sana yaptırıyorlar bunu.

ha ben bu işlemin birinci aşamasını bir kadıköy'de gördüm eski başkan varken. ondan sonra da devam etmedi.

Mevcut devlet politikası sebebiyle astarı yüzünden pahalıya geliyor kaliteli geri dönüşüm uygulamak. Özel işletmeler var fakat bunların geneli özel atıklar üzerine çalıştığı için kazançları nispeten daha iyi. Yine de geri dönüşüm mantığı resmisinden özeline, tepedekinden tabandakine kadar sağlıklı bir şekilde yerleşmediği için girişimciler daha fazla kazanç sağlayabilecekleri atık sistemlerine yöneliyorlar. Toplamak dönüştürmekten daha kazançlı Türkiye'de.

Bir de ileri teknoloji gerektiren uygulamalar olduğu için ilk yatırım maliyeti çok yüksek. Dolayısıyla göze alınabilecek risk değil yine Türkiye'deki yatırımcılar için.

bizde insana değer var mı ki çöpe, atığa olsun?

yarınki sözcü yazımdan......

geyiği bir yana, bireysel olarak geri dönüşüm konusu bir gereklilik olarak görülmüyor maalesef. böyle bir anlayış gelişmemiş. sıra ona gelmemiş ya da. halbuki hayli mühim bir konu. bazı belediyeler ayrıştırdığın çöpünü gelip alıyor, onu araştırmak lazım.

edit: bak aklıma lise anım geldi, sinirim bozuldu yine dfghsj. şimdi o zamanki idealist hocamızın yüreklendirmesiyle okulda kağıt geri dönüşüm kampanyası başlatmıştık bir grup öğrenci. idareyle konuştuk, sınıflara karton kutular koyduk. düzenli olarak kağıtları topladık. kutulara kağıt atanlar çoktu sağolsunlar ama her seferinde "çöpçüler geldi ahuahauhuahu" diye dalga geçenler de çoktu. sonra biriktirdik, idare güya gönderecekti geri dönüşüme. bir öğrendik ki onları okulun kazan dairesinde yakmışlar, yakıt olarak. baksan öğrenciler de öğretmenleri de gayet akıllı, aklı başında insanlar. ama halkımızın bakış açısı bu işte ne diyim.

Abi, biz daha çöpü çöp kutusuna atmayı öğrenemedik. Öğretmen olarak söylüyorum. Okullarda bu işin eğitimini vermemize rağmen cehalet yüzünden öğrenemiyor bu çocuklar. Çünkü eve gittiğinde annesi çocuk bezini sokağa atıyor. Aşağı su döküyor. Sokak arasındaki birkaç okul gördüm; duvarların üzerindeki dikenli tellerde elbiseler, poşetler, çocuk bezleri vs. vardı.

Bizim belediye bir ara geri dönüşüm için ayrı çöpler koymuştu, sonra kağıt toplayıcılar içindeki kağıtları almak için kutulara zarar verdiği için kaldırıldığını duymuştum. Cam kumbaraları vardı, bildiğim kadarıyla cam ağır bir şey olduğu için onun içindekileri pek alan da yoktu ama onlar da kayboldu. Hala geri dönüşüm kutuları var ama sayısı çok az. Camlarımı atmak için 350 metre, diğer ambalaj atıkları için 400 metre yolumun üstü olmayan bir noktaya yürümem gerek. Bu kafayla, "bak bizde de geri dönüşüm var" demek için yapılıyor resmen. Ben belediyemden ciddi ciddi bunu bekliyorum ama insanların çoğunun tek beklentisi yazın sahilde pamuk şekerci/dondurmacı tezgahlarının kurulması olduğu için belediyeler bu konuya da önem vermiyor.

Şu anda bazı devlet dairelerinde "Sıfır Atık Projesi" ile bir süredir geri dönüşüm hareketi başlamış durumda. Her çöpte iki tane kutu var. Ancak orada bile geri dönüşebilen her şeyi aynı kutuya atmamızı sorguluyorum. Bunu ayrıştırmak yeni çöp kutusu almaktan daha az mı maliyetli acaba? Bunu ilkokullara yaysalar sonraki nesil belki çöplerini ayrıştırmaya alışabilir; şimdi çöp ayrıştır desen bile çoğu kişide bunu yapacak bilinç yok. Bu millet bir dönem sapık gibi su şişesi kapağı biriktirdi yani.

Atığın kaynağında ayrıştırılması (evlerde çöp ayrıştırmanın teknik adıdır) eğitim gerektirir. Mesela organik çöpe, gidip pil atmamanız lazım. Veya cam kumbrasına gidip borcam atmamalısınız vs.

Eğitim konusunda Afrika seviyesindeki bir ülkeden bunu beklemek komik olur. Ayrıca daha çok lojistik planlama gerektirir bu tarz çöp ayrımı, yani belediyelere daha fazla para harcatır. Mecburen belediyeler çöpü depolama alanlarında ayrıştırıyorlar.

32 gb usb olanı formatlarken ntfs olarak formatlayın. yoksa 4 gb limiti geçemezsiniz.

içinde dosya varsa geçici olarak bir yere taşıyın ve tekrar biçimlendirin. ntfs seçili olsun. fat32 de olabilir şu an bakamadım ezbere yazıyorum.

dosya sistemi fat32 muhtemelen. ntfsye çevirin.

kb-tr.sandisk.com
www.celalyurtcu.com

USByi farkli bir sekilde formatlamaniz gerekiyor. Sanirim su an FAT32, NTFS olmasi gerekiyor.

benden önce demişler mac ise fatx gibi bir format olması lazım

Exfat olacak size dedikleri

ucuz olması.
phishing olmaması.
referansları olması.

online eğitimde bir farkları yok zaten olması gereken buydu. yıl olmuş 2020 ehliyet kursuna devam zorunluluğu.. resmen insanların zekasıyla dalga geçiyorlar.

salça olacağım ama, ilk defa duyuyorum böyle bi şey ve epey sevindim. bu işlere tamamen fransız olduğum için soruyorum, direksiyon eğitimi işi nasıl halloluyor online kurslarda?

elbette 15 gün iade hakkınız var.

belli ürünlerde olmaz diyorlar ama tüketici hakem heyeti/mahkemesi orada.

herkes bu ürünü öve öve bitiremiyordu internette, neyi kötü ben de alırsam ona dikkat edeyim.

kutuyu ve içindeki zımbırtıları hırpalamadıysanız mecburen kabul edecekler.

aynen bende merak ediyorum ekşide acayip övülen bir cihazdı nesini beğenmediniz ? paylaşırsanız mutlu oluruz

ayarlar
gruplar
beni kimler ekleyebilir
herkes

herkes'i değiştirin.

blackout tarzı bir perde kullanırsanız olur. hatta kalın blackout arkaya öne de beyaz stor önerebilirim alın size projeksiyon perdesi.

kalın blackoutlar çok faydalı içeriye gram güneş girmez. tabi çıkmaz da. kahve perdeyi gündüz kapattığınızda güneş geçirimi nasıl oradan anlarsınız. işinize yarıyorsa devam.

projeksiyonu cama yansıtacak kadar kendinize güveniyorsanız blackout perdesiz yola çıkmayın.

en ucuz yol pencereleri mukavva karton falan kaplamak.
Arkadan gelen en ufak ışık ciddi sorun olur.

Tripod projeksiyon perdeleri varmış ondan alsam ama aynı kahverengi perde ile devam edebilir miyim? Odam çok güneş almıyor zaten kahverengi perde ile epey karanlık oluyor @ozdek @ycaycayca

boot sequence doğru mu? ssd 1. sırada olacak.
ssd de işletim sistemi yüklü mü?

eğer evet ise usb den bir live usb ile sistemi açıp hdd içlerine girebiliyor musunuz?

Ssd yi formatlayıp işletim sistemi Kurmak lazım, bunun için öncesinde usb boot İle çalıştrmak lazım

İlk olarak sadece ssd'yi takıp usb üzerinden içine windows kurdum. Bu aşamada sıkıntı yok. Daha sonra hdd aparatıyla hdd'yi bağladığımda sıkıntılar başlıyor. Değil windowsu açmak bios ekranını dahi geçmiyor. Bios yükleme ekranında kilitleniyor. F12 vs hiçbir işe yaramıyor.

90larda birden fazla harddisk kullanirken jumper ayarlari ile oynardik, yoksa kitlerdi. yeni nesilde jumper isleri nasil oluyor bilmiyorum ama hangisi ana, hangisi ikincil onun bir sekilde belirtilmesi lazimdir buyuk ihtimal, sikinti onunla alakali gibi geldi.

benim de aklıma jumper geldi de laptoplarda jumper falan kalmadı diye hatırlıyorum. bios ile otomatik oluyor artık o işler.

bios'daki sıralama soruma cevap vermemişsiniz.

hdd takılıyken bios a girin ve boot sırasına bakın. bios ekranına girebilmesi lazım o kadar da değil. eğer giremiyorsa başka bir makinada hdd'yi formatlamaya çalışın ve öyle takın. üstünde muhtemelen mbr vs gibi bilgi var ve alet onu okumaya çalışıyor. usb den live ubuntu ile falan bile anlaşılabilecek bir durum.

@ ozdek,

Hdd takılıyken bios yükleme ekranı geliyor ve kilitleniyor bilgisayar. Ayar menüsüne vs girmek mümkün olmuyor.

ssd'yi çıkarın sadece hdd'yi takın. bios a giriyor mu?
eğer giriyorsa ssd'yi caddy e takıp deneyin.

Dediğinizi yaptıktan sonra bios'a girerse ne ayarı yapmamı istiyorsunuz?

hdd'yi ilk konuma aldınız açıldı diyelim. ssd takılı değil. sonra ssd'yi caddy'e takıp çalışırsa birinci sırada ssd olsun, sonra hdd.

o zaman normal şekilde çalışır. eğer yine çalışmıyorsa ssd yi çıkarmışken hdd'ye bir format atabilirsiniz. usb ile boot edip tabi.

sonra normal şekilde çalışmalı. eğer hala sıkıntı varsa düşünürüz.

Hdd'yi ilk konuma aldım ve ssd caddy de takılı değilken açtım. Biosu sorunsuz geçti ve işletim sistemi yok uyarısına kadar geldim. Daha sonra ssd'yi caddy'e taktım biosda takılı kalma sorununu yine yaşadım.

Bunun üzerine hdd'ye yine format attım ve caddy'e ssd'yi takarak denedim. Sonuç yine olumsuz. Bios ekranında takılı kalıyor ve bios menülerine giremiyorum.

Bu sorunu nasıl çözeceğiz. Bilgisayarım Dell inspiron 1564

bios update mümkün mü alete? alakasız ama bir o kaldı gibi.

vee bir araştırayım dedim bunu buldum. bios update'den önce bunu okumanı tavsiye ederim. kronik gibi duruyor. çözümü okuyamadım henüz.

www.dell.com

Verdiğiniz çözümde adam spesifik bir marka model hdd ile çözdüğünü söylemiş. Adamın bios sürümü ile benimki aynı. Dell'in kendi sitesinde bios update var ama genelde bios update'ler de sıkıntı çıktığı için yüklemedim.

yani ben olsam bios update'e bir bakardım. onun dışında önerilen çözümü yapabilmek biraz zor geldi bana ama bilemiyorum tabi.

konu kapandı sanırım. tikleri alabiliriz teşekkürler.

Bios update'den sonra bios bricked olursa bunun çözümü var mıdır? Tik konusu kolay hallederiz :)

şarja tak pilin dolu olsun. brick olması için bir neden göremiyorum.

olursa artık allahtan diyeceğiz sana yeni laptop bakacağız.

başka bir bilgisayarda deneme şansınız var mı?
bu tarif ettiğiniz şekilde zarar vermiş olmanız çok düşük ihtimal ama imkansız değil. ben düşük ihtimale oynuyorum.

Evet başka bir macbook ta da denedim açılmadı, kafayı yiyeceğim, bir donanım kaldır dememekten bozulur mu hard disk :(

Ama içi yine çalışıyor, o sebeple bozulmadığını düşünmek istiyorum ::

macbook harici windows tabanlı pc de deneyin bir şeyi yoktur, tasalanmayın. harddiskimi hep güvenli kaldır demeden çıkarırım hala taş gibi çalışıyor. hatta çamaşır makinesinde 2 kere yıkanmış flash belleğim bile hala çalışıyor.

Sorunu hallettim arkadaşlar çok teşekkür ederim.disk izlencesine girip yardımı çalıştır dedim, sonra tekrar hard diski seçip sağ tıkladım, masa üstünde görüntüle dedim ve gözüktü çok şükür.

genelde bilgi işlemcilerin sardığı bir sertifika türü. ayrıca inşaatta da popülerdir ama bence popülerliği bitti.

işe alırken buna sahip olan adamı tercih bile etmiyorum artık çünkü çok kafa ütülüyorlar. bir de pmi ingiltere'de pek takılmıyor onun da etkisi var. pmi amerikan bazlı çalışır. prince mesela ingiltere'de biraz daha geçerli. bugüne kadar soran olmadı çünkü çok teoride kalıyorlar işin özünü kaçırıyorlar.

tr'de ise 10 bin dolarlık bilgi işlem projesi ile 300 milyon dolarlık inşaat projesini aynı sertifikada birleştiriyorlar. gülüyorum sadece.

para çoksa alın diyorum bakın almayın demiyorum. özellikle medeni ülkelerde her türlü sertifika gayet geçerli ama doğru ülkeyi bulmanız lazım.

“Ucuz” olarak agile project management framework’u SCRUM sertifikasyonu var.
SCRUM ama klasik proje yonetiminden farkli.
Bir PMI benzeri IPMA var ama o da pahali oldukca.
Is tecrubesi yoksa almayin +1, ben simdi 6-7 ayi doldurdum SCRUM metoduyla calismada (product owner rolundeyim) henuz sertifika filan almadim, Yil sonuna kadar alirim belki diye dusunuyorum.

bu tabi ki ülkede spora verilen önemle alakalı bir şey bence. sporcu dediğin ufak yaştan yetişir ki başarılı olduğumuz branşlarda (güreş halter) hepsi ufak yaştan yetiştirilmeye başlanmış. ama bizde beden derslerinin bile saati azaltılıyor bir cacık işlemedikleri için. diğer ülkelerdeki gibi her çocuğu başarılı olabileceği branşa yöneltsek bu işi başarırız. sonuçta bizim nufusun yüzde onuna sahip ülkelerde bile ne sporcular çıkıyor.

hem bireysel hem takım sporlarında profesyonellikten çok uzak ve duygusal sporcu yetiştiriyoruz. bu yüzden her dalda grafiğimiz çok dalgalı oluyor.

@carpenic bende ondan bahsediyorum, balkan ülkeleri mesela inanılmaz basket kültürü var. sırbistan 7 milyon nüfusu var baskette çok iyi, yunanlar da öyle. novak djokovic yine sırp mesela. şaka gibi 80 milyonluk ülke ama hiçbir alanda o seviyede sporcumuz yok :)

Hangi alanda başarımız var ki? Her şey pahalı. Bir hobimiz var mı? Enstrümanlar pahalı. %30 vergi daha gelecek. Kimse müzikle ilgilenemiyor. Spor yapayım dese insanlar doğru düzgün beslenemiyor. Kırmızı et 60 lira. Protein almadan sporcu mu olunur? Yazılımcı, start up çıkarsak desek teknolojik ürünler pahalı. Öğrenciler İngilizce öğrenemiyor. Ne çıkarıyoruz ki bu ülkede sporcu çıkaralım. En büyük takımlar bile avrupada rezil olup dönüyor. Hala gs nin 2000deki başarısının üzerine çıkılmadı. 20 yıl geçti.

Kendi gözlemlerimi söyleyeyim. Çocukların belli bir yaşa kadar aileleri tarafından spor salonuna düzenli olarak götürülmesi gerekiyor. Ben antrenmana gittiğim zaman yaklaşık 3 saatim gidiyordu. 30 dakika gidiş, 1 saat antrenman, 30 dakika dönüş, 30 dakika temizlik. Çocukları bu süre boyunca takip etmek gerekiyor. Aileler çocukları bekliyor. Bu da anne ya da baba için antrenman günlerinde 3 saati ayırmak demek. Anne ya da baba çalışıyorsa bunu yapmak çok zor. Eğitim sistemimizde ödev denen bir şey olduğu için çocuklar derslerine daha fazla zaman ayırma eğilimindeler. Kendilerini bekleyen onlarca sınav var.

Kısaca ailelerin çocukları yönlendirmesi, zaman ayırması, özen göstermesi, okul ve spor dengesinin iyi kurulması, yaşanılan şehrin spor olanakları, iyi ve yeterli sayıda antrenörlerin olması etkili.

spor ciddi emek isteyen bir olay. benim diyen aile bunu başaramıyor.

ben kızımı 3 sene haftada 3 gün günde 2 saat sürekli bir sporu yapması için götürdüm. hocaları sevdi, sporu da sevdi. yeteneği de varmış. ilk birinciliğini ilk yarışında aldı ve türkiye'de ikinci istanbul'da birinci oldu. ikinci sene yine türkiye ikincisi oldu. üçüncü sene takım olarak üçüncülüğü aldılar. bireyselde yaşının en küçüğü olmasına rağmen 4. oldu. (yani 11-12-13 yaş yarışabiliyorsa bizimki 11 yıl 0 aylık olarak katıldı-13 yaş 11 aylık olanlar işi götürdü tabi)

yani bu sporda bizden daha fazla emek harcayıp çok iyi yere gelecek olan çocuklarla tanıştım. bir tanesi çok ünlü hatta. babası da antrenör tabi.

o yüzden yetenek ve emek bir araya gelince oluyor olmuyor değil. sıkıntı bu emeği verebilecek kaç kişi tanıyorsunuz? ne yazık ki 3 senede çok gözlemledim en fazla 1 sene çekiyor insanlar. biz yaz tatiline bile gidemedik yarışma yüzünden..

Güreş var, Hamza Yerlikaya Taha Akgül var birçok olimpiyat şampiyonu var. Totalde güreş de 39 olimpiyat şampiyonumuz var.

Avrupa ve dünya şampiyonları fazlasıyla var rıza Kayaalp gibi.

Halter bir rüzgardı devamı gelmedi ama güreş için ciddi altyapımız var.

Malesef ülkemizde spor ile meşgul olmak çocuklar gençler için ciddi mesele. Çocuk okul sınav test dershane üniversite sınav arasında spora önem veremiyor. Hepimizin en güzel yolları dershane sınav stresi ile geçmedi mi? Sorun bu

Diğer arkadaşların söylediklerine ek olarak. Biz Türklerin duygusal olup eleştiriye tahammülü olmaması. Advocaat'ın geçen bir söyleşisi paylaşılmıştı. Hatta debe'ye girmişti. Orada söylüyordu adam. Türk halkı olumsuz şeylere dayanamıyor sonuçları ağır oluyor diye.

bu soruyu ben de çok soruyorum. 2012'de de 2016da da nedensiz çok ümitlenmiştim bu sefer parlarız belki diye ama olmadı olmuyor. ömrü hayatım şu 80 milyonluk ülkede olimpiyat görmeden geçecek galiba.

bana göre şöyle şeyler sebep olabilir:

1. yeteneğin ve bazı fiziksel özelliklerin rolünü abartıyor "star ışığı" arıyoruz, azimle çalışan bize göre düz bir sporcuya hakettiği değeri vermiyoruz, o çocuk star olabilecekken kırılıyor. onun kolu 3 cm uzun, bunun refleksleri yay gibi diye gerçek başarıyı getirecek olan çalışmayı, sıkı fundamental eğitimi azımsıyoruz.

2. yakın çevrede hep çok fazla dikkat dağıtıcı etmen (eğlence, drama, entrika trajedi) var ve biz de çok şükür buna yenilerini eklemekte başarılıyız.

3. başarısızlıkta da başarıda da gerçek sorunlarla yüzleşmekten kaçıyoruz sistematik, yapısal çözümler yerine hep o günkü basit talihsizliklere odaklanıyoruz. bir tür toplu safsata, histeri durumu. eğitimsizlikten veya edinilmiş yanlış tecrübelerden ötürü objektif düşünememe, sanırım doğu toplumlarının genelinde var bu durum.


ama basketbolda milli takım bazında 163 ülke arasında onbeşinciyiz. Kuzey Avrupa ülkeleri, Almanya vb gerilerde. www.fiba.basketball elbette daha iyi olabilir ama bu bir şeyleri doğru yaptığımız bir branş. diğer bazı branşlarda da (yüzme, jimnastik vb) 2010 ve sonrası doğumlulardan ümitliyim ben. metodolojiyi bilen, yurtdışı örnekleriyle kendini yetiştiren eğitmenlerle daha sık karşılaşıyorum. en azından eğitim verecek tesisleri ve tavsiyelere kulak asacak ana babaları daha kolay bulabildiklerini düşünüyorum... zaman gösterecek tabi.

Kendimizi geliştirme alışkanlığımız yok. Verilen şey neyse o. Üstüne koyma, devamını getirmekte çok büyük problemimiz var. Futbolcu olsun, basketçi olsun ya da başka sektörde bir noktaya kadar gelip, ötesine geçmeye gerek duymuyor. O noktada genelde vasatlığın bir basamak ötesi oluyor.

Babam Güldür Güldür'ü izliyor. Bir skeçte İngilizce konuşma geçiyor. Ali Sunal, bunun devamını getirmesini talep ediyor oyuncundan. Oyuncuda diyor ki; İngilizcem bu kadar, dahası yok. Zahmet edip, birkaç kelime cümle öğrenmeye tenezzül etmemiş.

uzun yillar basketbol oynadim, oglum 7 yasinda lisansli oynamaya başladi 9 yildir lisansli oynuyor, diger oglum 5 yildir banvitin altyapisinda oynuyor.

basketbol icin konusmak gerekirse (diger tüm sporlar icin de gecerli) altyapiya maddi kaynak ayirmiyor hicbir takim ve altyapi kültürü ne takimlarda ne ailelerde var. osuruktan takimda koçluk yapan yeni yetme antrenör kendini obradovic saniyor, 10 yasinda oyuncusuna ana avrak küfreden mi ararsin, oyun board'ini oyuncusunun kafasinda parcalayan mi ararsin, antrenörler ne oyuncu psikolojisinden ne de fizyolojisinden anliyor. teknik bilgi zaten sıfır. velilerin her birisi cocugunun birinci ligde oynayacak kapasitede oldugunu düsünüyor, bir kismi evde yaramazlik yapmasin ben ugrasmayayim diye kulübe oradan satranc kursuna oradan drama kursuna taşıyor cocugu. mac sırasında sayi atamayan 9 yasindaki cocuguna "gerizekali, bir sayi atamiyorsan siktir git oynama" diyen baba var. ilkokul cocuklarının oynadigi maçta veliler birbirine giriyor, hakeme sataşmıyor diye antrenöre bagiriyor tribündekiler. maçtan cikarken rakip takimin oyuncusu ufacik cocuga "nasıl koyduk" diyen yetiskinler var. kimsenin spor ahlakindan, sporcunun bedensel ve ruhsal ihtiyaçlarından haberi yok umurmsamiyorlar, herkes her macta en kazanan olmak istiyor, cocuklarını ona göre güdülüyor, bir sporcunun yetismesinin en önce sabir ışı oldugunu görmezden geliyor.

izmirde 100'den fazla altyaş grubu basketbol takimi var, bunlar icinde banvit -simdi teksüt oldu- ve belki bir iki takim -belediye destekli bornova, bergama, urla belediyesi mesela- altyapiya dikkat ediyor (bu belediye takimlari da ne yazik ki garibanliktan ve oyuncu havuzlarının darligindan başarılı olamıyor), oyuncu yetistirmeye calisiyor. digerleri oyuncudan aldigi para ve özel ders parasi ile yolunu bulma derdinde, basketboldan kazandıgını basketbola yatiran kimseyi görmedim ben.

böyle bir kültürde bir bok olmaz.

Genelde takım sporlarından söz edilmiş ama bireysel sporlarda da çok kötüyüz. Ufak tefek ülkelerden bile x sporunu domine eden adam varken bizde yok. Yani ispanyanın hem basketinin hem futbolunun dünya çapında şampiyonluk yaşaması anormal geliyor iki katıyız ya, tenis desen yine en iyiler onda.

Şimdi baktım Marc Marquez diye bir adam var mesela İspanyol sekiz kere grand prix şampiyonu olmuş adam. Kenan sofuoğlu diyolardı bi ara adam 3. lig şampiyonuymuş. Yine triatlon falan. Liste uzar gider, hiçbir yerde yokuz ya :)

Ya mesela fildişi sahilinden bile dünya çapında topçular çıktı, drogba, pepe vs. Senegal = sadio mane , mısır = salah. Yok abi türklerin bu derece top class hiçbir alanda hiçbir sporcusu yok. Senegal, mısır çok mu iyi? Örnekler uzar gider ya..

okçuluk mu kaldı abi :) motosiklette kim var saydığım gibi top class?

@garavel

hocam ispanya örneğinden konuşayım, valencia'da şehrin içinden geçen eski geniş bir nehir yatağı var, yedi kilometre uzunluğunda hayranlık verici bir park.

valencia.for91days.com

sabah burada koşmak, bisiklete binmek, köpeğini gezdirmek, hiçbir şey yapamasa yürüyüş yaparken oradaki sahalarda rugby, futbol oynayanları izlemek istemeyen herhalde ya ölmüştür ya inceden o yola girmiştir. şehrin yarısı sabah yarısı akşam buralarda. insanlar sporu yaşamın bir parçası olarak gördükleri için zaman ayırmakta zorluk çekmiyorlar, sabah akşam rutini olsun diye değil doğallıkla ve severek bunu yapıyorlar, yaptıkları için iyi hissediyorlar, gelişim de zorlama değil nesilden nesile doğal yollarla oluyor, çevredeki çoğu kişi spora saygı duyan kişiler olunca çocuklar da ben profesyonel olmak istiyorum dediğinde doğru yönlendirilebiliyor. içinde yaşadığımız şehirlerin, ortamın, spora bakış açısı ve kültürünün da insana bir şeyleri çocukluktan itibaren aşılıyor olması gerekir.

Küçüklüğümden beri çevrem nedeniyle sporun içerinde sürekli bulunduğumdan gözlemlerim;

Öncelikle spor kültürü diye bir şey yok. Spor hala bizde boş vakit öldürülen bir şey olarak görünüyor ve aman ne yapacağım, başka bir işim mi yok, ben zaten taş gibiyim anlayışı var. Bu mantık değişmedikçe ne yaparsan yap olmuyor.

Ülkemizde sporun maddi getirisi olmadığından insanlar çocuklarının spor yapmasını belirli bir yerden sonra; sen sporunu yap ama okulunu da ihmal etme, iyi bir yeri kazan orada devam edersin diyerek destekliyor. (Bu seçim zamanında önüme geldi.)

Sporu özellikle de amatör takımlar ve branşlarda en büyük destekci hala devlet bugün devlet çekilse çoğu branş kapanma noktasına gelir.(belediye, il özel idare, vb kulüpleri)

Yukarıda belirtildiği gibi yoğun bir çaba, disiplin, maddiyat gerektiriyor.

Disiplin eksiği ve imkan darlığı adam 12 saat jimlastik mi çalışsın evine ekmek mi götürsün

Tek cümlelik cevap;
Liyakata önem verilmemesi.

alt yapımızın olmaması. hollandaya gittiğimde bunu gördüm. eindhoven şehrinde ki nüfusu 200 binli bir şehir, şehirde her yerin çim beton toprak futbol sahası olduğunu gördüm. yani insanları küçük yaştan itibaren spora başlatmak lazım. dershaneye değil özel derslere değil. altyapı her şeydir.

sözlükte insan kaynakları başlığına yazdığım bir şey vardı. bir okuyun..

2004'de yazmışım.. 2 tane olacak..

böyle bir yapı kuramazsınız hayalleri bırakalım.

soruya cevap olarak da tek cevabım olacak.

sanırım 2 sene oldu/olacak ülkemde hala işsizim.

ayrıca içinde bulunduğumuz zamanın da ne yazık ki farkında olmak lazım. pandemi var. şu an bir iş teklifi bile alabiliyorsanız kendinizi çok şanslı sayın.

bu işlere normalleşme bittikten sonra bakmak lazım şu an evde yatıp güç toplama zamanı.

iş arayarak kendi sağlığınızı tehlikeye atmayın çünkü iş yok piyasada.. ilan görüyorsanız da yalan hepsi. herkes işini koruma derdinde ki buna ik'cılar da dahil o yüzden yalan yere ilan vermeye hatta görüşmeye devam ediyorlar.

1-) 45, 3 (sektörümdekü bütün firmalar toplam 45 adet )
2-) 0
3-) 2 yıl

bu iş için çözümüm ik sektörünü ateşe verip ortadan kaldırmak ve işe alım departmanlarını işin içindeki insanların vakit ayırıp yönetmesi. bir tane iq'su 10 üzerinde ik'cıya denk gelmedim, memur gibi ezberlemişler kağıtların fotokopilerini çekmişler şu sınava girin, bu belgeyi doldurun, şunu yapın ee? adam işe 10 takla atttırabilecek kabiliyette ama bu beceriksizler yüzünden kendini gösteremeden eleniyor.

katılmak isterdim ama ne yazık ki ben 4 yıldır iş hayatında çalışan ve sadece tek bir şirket sektör görmüş biri olarak (çok yanılıyor olabilirim bu durumda) çok umutsuzum bu ülkedeki iş hayatının işleyişi ve ahlaklılığı ile ilgili. elbette buna iş arama süreci de dahil. böyle bir yapı kurmak için insanları değiştirmek gerekiyor her şeyden önce ki bu pek mümkün gözükmüyor mevcut durumda.

bu arada genelleme sevmiyorum ama ikcıların %99u ne yazık ki yaptığı işi asla bilmeden yapan boş insanlar.

1/ net hatırlamamakla birlikte 5,6 başvuru /3 geri dönüş
2/2 şirket
3/ 3,4 ay
ben doğru bir örnek değilim ama şansıma kısa zamanda aslında benim için çok yanlış bir sektör ve şirkette olsa iş buldum ve çok zorlu dönemlerden geçtim. 4. yılımdayım ve ayrılmayı planlıyorum.

önce sorulara cevap vereyim:
işe gireli 10 sene bitecek eylül'de. işe başlayana kadar bir tek şu an çalıştığım yer dönmüştü (yeni mezundum), sadece burayla 2 kere görüştüm. başvurduklarımı saymadım :) işe başladıktan sonra arayan firmalar oldu ama görüşmeyi kabul etmedim. burada deneyim kazandıktan sonra rakiplerden isteyenler oldu, onları da reddettim. mezun olduktan 1-1,5 ay sonra şimdi çalıştığım yerle anlaştık, ondan sona 3-4 haftaya işe başladım. sene 2010.

bir süre ekip arkadaşı arayışımız oldu, yani iş arayandan çok işveren konumundayım son zamanlarda. destek vermek isterim.

biz bir kişi seçecektik, ama gerçekten görüşmeye gelenler yeni mezun pırıl pırıl çocuklardı, elediğimiz için üzülüyorum.

1- 100 dem fazla
2- 1
3- 8 ay

1-Sayisiz basvuru
2- cok fazla donus ve cok sacma gorusmeler
3- 4 ay

1-10 tane falan yapmışımdır, 3'ü döndü.
2-1 tanesiyle 2 kere görüştüm diğerlerinin mülakatına gitmedim.
3-iş hayatına girdikten sonra hiç işsiz kalmadım, iş işte aranır. yukarıdaki iş arama sürecim sırasında şimdiki işimde çalışıyordum, iş aradığımı öğrendikleri için zam yaptılar ve kariyer imkanı sundular, gitmekten vazgeçtim. hala 2 kere görüştüğüm şirketin teklif ettiği kadar almıyorum ama farklı artıları için kabul ettim kalmayı.

öyle bir yapı kuramazsın cümlesine +1 vermeden geçemedim.

10 tane kapsül alıyorsun. güzel bir şekilde içiyorsun.

sonra tchibo'dan espresso için çekilmiş 100 gr kahve de alıyorsun. taze taze al her seferinde 100 gr iyidir yakınsan. uzaktaysan ona göre stok yap ama pek tavsiye etmem çok çabuk bayatlar çekilmiş kahve.

sonra bunları dolduruyorsun. oh mis. biraz alüminyum folyo lazım oluyor. ilk sökme işleminden sonra takma çıkarma kolay oluyor. bıçağa dikkat et elini kesme. en az 5 kere doldurursun bir tanesini. yani 50 porsiyon kahve çıkar. aslında bir limiti de yok yani 10 kere doldur, 20 kere doldur vs.

benim eski metodum 20 tane kapsülle çalışmak ve bunları önceden doldurmaktı. stok 10'a düşünce tekrar dolduruyordum misal. böylece elinin altında sürekli kapsül oluyor.

yurtdışında olsan talep nedeniyle nespresso falan muadili çılgın atıyor. ama ne yazık ki değişmediyse ülkemde bu metodu uygulayacaksın.

Plastik olmayan ve piyasadaki yaygin makinelere uyan kapsuller var. Metal oluyorlar genelde. Aliexpress ya da amazonda var. Elinizdeki hangi seriden? "Capsule Reusable for Tchibo Cafissimo" diye aratin.


Yeteneksiz olsaniz da becerirsiniz, hatta iyi kahve alirsaniz, tchibo´nun yanik ve bozuk kahvesinden on kat daha iyi sonuc alirsiniz. Plastigi on kere doldurmak cozum degil, yine gidip plastik kapsul alacaksiniz sonunda.

Hiç sıkıntı yaşamadım. Çamaşır makinesi, 2 buzdolabı, ankastre set, bulaşık makinesi vs. Hepsini aldım herhalde şu ana kadar.

Zaten hepsini servis kuruyor. Yamuk vs olursa değiştirirler. Kutuyu siz acmiyorsunuz. Servis gelip açıyor ve kuruyor. Siz Açarsanız garanti kapsamı dışı kalıyor.

peki 3. kata çıkarırlar mı? asansör yok

şanlıurfa'da yaşarken televizyon aldım. hassas. 1500 km'ye geldi. 4. kata çıktı. servis kurdu. sorun çıkmadı. bu sizde sorun çıkmayacak anlamına gelmez. çıksa da kutuyu sakın açmayın servis açsın. o zaman sorun olmaz.

Çalışıyorsanız ve kargo - yetkili servisi izin alıp evde bekleyecekseniz almayın. Ben almıştım. Kargo getirip eve bırakı. Bir model düşük göndermişler. 1A modelini aldıysam 1 göndermişler. Kargoya bir gün, yetkili servise bir gün. Fark edip iletişime geçtim. Gelip alalım dediler. Bir de kargonun tekrar eve gelmesini bekleyecektim.

Boşverip kullanmıştım.

şöyle bir düşününce bayiden en son 2000 yılında falan almış olabilirim. tv, klima, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, buzdolabı, 65 inçe kadar tv, vantilatör ve kurutma makinesi. şöyle bir düşününce aklıma gelenler.

Arçelik servisi buzdolabını eve sokarken kapağını çarptı minik bi ezilme oluştu, hemen tutanak tutup birkaç gün sonra yeni kapak getirip taktılar. Başka markayla da sorun yaşamadım internet alışverişlerinde ama arçelike ekstra bi sempatim var.

hangi kargo şirketi getiriyor? yani aras yurtçi getirmez heralde. adaölar evrak olan kargoyu çıkarmıyorlar apartmana.

geç cevap olacak biraz ama su an gördüm son soruyu. hepsiburadadan alınca genelde horoz lojistik getiriyor. beyaz eşyaları genelde düz kargolar getirmiyor da böyle büyük şeyleri taşıyan firmalar getiriyor. arçelik'in sitesinden alınca direkt kendi servisleri getiriyor araya baska kargo sokmadan

Bayiden de alsanız, internetten de alsanız aynı firma getiryor kargoyu. Genelde horoz lojistik oluyor.

Tek dikkat etmeniz gereken, aynı model ürün mü göndermişler o. Bazen model isimleri birbirine çok yakın oluyor, farklı model gelebiliyor. Alacağınız firmanın yorumlarına ve puanlarına bakarsanız, genel bir fikir edinebilirsiniz.



.

sms ise mesajlarda duruyor kendisi.
ama banka sms uygulamalarında otomatik sms den kodu alıp girme seçeneği eklediler. siz yazmanıza gerek kalmadan dolduruyor yani. demek ki iphone 6 için aktif değil.

Gösterilen kodu klavyeden girmeye çalışmayın. Üzerine dokunduğunuzda parola alanı otomatik doluyor.
Klavyeden yazmaya başlarsanız; başka bir şifre giriyorsunuz diye görünen şifre kaybolur.

telefonla ulaşmaya çalışın ondan sonra da hastaneye gidin. ya da belirtiler çıkana kadar bekleyin çünkü muhtemelen bu virüsü ya taşıyorsunuz ya taşımak üzeresiniz. aynı evde karı koca çocuk yaşayıp da bunu birisi kapmışken diğerinin kapmamasını düşünemiyorum.

başka bir hastalığınız yoksa evde geçireceksiniz muhtemelen ama hastaneye ulaşıp test olmaya bakın.

Yahu işte biz taşıyıcıysak, dışarı çıkmamız diğerleri için riskli. Bu bana çok saçma geliyor

Ben de covid şüphesi atlattım, o yüzden benzeri durumu deneyimledim. Direk aile hekiminizle irtibata geçin çeşitli sorularınız için, benim covid testim aile hekimin sistemine düşünce hemen beni aradı ve bir haftadır da her gün kontrol ediyor telefonla, hem de negatif çıkmasına rağmen. Malum testler yanıltabiliyor ki ben covid ya da benzeri mutasyona uğramış başka bir versiyonunu atlattığımı düşünüyorum. Test için hastane dışında bir alternatif yok benim bildiğim. Bana test yapıldığında otomatik olarak etrafınızdakileri de test etmiş olacağız demişti doktor. Yani sanırım size bulaşmamış olamaz. (test için özele gittim) test olacaksanız covid şüphesi bulunan insanların girip çıktığı yerlere gireceğinizi göz önünde bulundurun. Bu durumda biraz tercih meselesi oluyor.

Bu arada belirti göstermediğiniz pozitif olmadığınız anlamına gelmez. Tanıdığım bir aile komple covid pozitifken aralarından biri pozitif olduğu halde hiçbir gariplik hissetmemiş.

Şimdi enabızdan süprüntü testi çıktı. O negatif ama tomografi de covid diyor. Tamamiyle kafam karıştı. Aile hekimi yardımcı oluyorsa muhtemelen yarın onlar arar bizi. Teşekkürler

tomografi covid diyorsa zannedersem yüksel ihtmal covid pozitifsiniz. aile hekimi +1 demeye geldim. eşinize ilaç tedavisi verildiyse size de belki verilebilir, belli olmaz. aile hekiminiz sizi mutlaka arar. çok geçmiş olsun. umarım hasarsız atlatırsınız. ufak bir sorum var. nerden bulaştığıyla ilgili bi düşünceniz var mı? aktif dışarı çıkıyor muydunuz. ve eşinizde ne gibi belirtilerle başladı, şimdi nasıl.

Biz neredeyse 2.5 aydır sosyalleşmiyoruz. En fazla kimsenin olmadığı bahçemize çocuğu indiriyoruz o da hafta 1 falan yarım saat kadar.

Eşim işe gidip geliyordu ama ofisinde ondan başka kimse olmuyor.

Market alışverişlerimizden şüpheliyiz. Saatlerce balkonda sirkeli sularla silip bekletiyordum halbuki.

Çamaşır sepetini çok fazla dolu bırakmam da.

Evde küçük çocuk olduğu için her gün silip süpürülen bir ev.

Eve çok kargo da gelmez.

Eşim eve gelir gelmez duş alır. Sabah çıkarken de.

Yani hiç anlamadık nasıl olduğunu.

Belirti de sadece eşimde var. O da mide krampı. Başka hiçbir şey yok. Ne ben de ne de çocukta bir şey var. En azından şimdilik.

Uzman güvendiğimiz bir hekim, yarın hepimizin tekrar test olması gerektiğini söyledi. Çocuk ve ben de negatif çıkarsa eşim başka bir evde izole olmalıymış. Bizi başka bir yere göndermiyor. Riskliymiş. Negatif çıksa dahi 3-4 gün sonra pozitif olabilirmişiz. Muhtemelen de pozitifmişiz.

Eşim de işte 5-6 güne kadar ateş ve öksürük olursa hastane yatışı olmalıymış.

eşiniz ofise özel araçla mı gidiyordu yoksa toplu taşıma v.s. var mı?

geçmiş olsun.

Öncelikle çok geçmiş olsun.

"Ama hastaneye gitmeden de test yapılabiliniyor mu?"

Evet, yapılabiliyor. Geçen gün youtube'da bir haber kanalının videosunda izlemiştim hatta. Hastalarla teması olan kişilerin Kapısına gelip, test yapıyorlardı. Hatta aile apartmanında yaşayan bir youtuber'ın annesinde hastalık çıkınca, bize test yapmadılar diye video çekmişti, video sonrasında bakanlık gelip tüm apartmana test yapmıştı.

Tomografi covidse kesin coviddir. Evinize ilaç getirmediler mi henüz? Geçen hafta bizim binanın yanındaki binaya doktorla-hemşire covid hastasına ilaç getirmişti . Hatta sanırım testte yaptılar yanlarında koli büyüklüğünde çanta vardı.

Toplu taşıma kullanmıyor.

Ben işte o sisteme ulaşamıyorum. İnt de ulaşamadım. Görüştüğüm doktorlar da söylemedi.

Belki youtuber olduğu ve kamuoyu dikkatini çektiği için öyle özel bir durum vardır. Bizi henüz kimse de aramadı.

Yarın hastaneye gidene kadar, arayan soran olmazsa biz kendi aracımızla hastaneye gideriz. Yapacak bir şey yok.

Türkiye'de sistem anlatıldığı gibi iyi değilmiş, maalesef deneyimledik de

Twitterdan sağlık bakanlığının iletişim hesabına doğrudan "mention" atın durumunuzu anlatan. Kendileri özel mesaj yoluyla bilgilerinizi isteyecek. Şu an yapmaya çalışıp da karşılık bulamadığınız şeyleri daha hızlı bir şekilde uygulamaya sokuyorlar.

twitter.com

öncelikle çok geçmiş olsun, sakın dışarı hastaneye falan çıkmayın ilgili birimlerle iletişime geçin gelip kapıda test yapıyorlar. gözlerimle şahir oldum. benim şuan çok sayıda akarabamda benzer durumda. evde geçiriyorlar. söyledkleirne göre her gün arayarak takipleri sağlanıyormuş. evden çıkmamalarını defaatle söylemişler. sizde şuan şüpheşi durumdasınız, çıkmamalısınız. ihtiyaçlarınız için bulunduğunuz belediyenin çağrı merkezini veya kaymalamlığın ilgili birimini arayarak durumunuzu anlatabilir her türlü ihtiyaç için ilgilenmelerni sağlayabilrsiniz. tekrar çok geçmiş olsun. eğer dışarı çıkarsanız bir çok kişiye bulaştırırsınız lütfen bunun bilincinde olun. yaşadığım sokakta yan yana 3 bina karantinaya alındı kurala uymadıkları için.

Hastaneye gitmemiz gerektiğini söylediler. Sanırım kafalarına göre bir sistem uygulanıyor. Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi 22 aylık oğlumuza test yapmadı, ısrar ettiğimiz halde ama Sadi Konuk Araştırma ona da yapılmalı, saçmalık diyerek oğlumuzdan da süprüntü aldı

var. aerius ve türevlerini polen mevsiminde her gün alıyorsun ve semptomların olmuyor.

Fexadyne nasıl peki bir kaç kişi bunu da önermişti

bu ilaçlarda farklı etken maddeler oluyor. en güzeli eczacınıza danışmanız olabilir.

bir kutu alın deneyin. memnun kalırsanız devam edersiniz. eğer işe yaramazsa başka etken maddeye geçersiniz. çünkü aerius mesela bana uyku yapmaz ama başkasını uyutabiliyor.

reçetesiz olması lazım bunların ben uk'de her yerde bulunabilen bir varyant kullanıyorum ve memnunum mesela. çünkü alerji burada hava gibi su gibi herkeste olan bir olay. ilacı da bol ve kolay ulaşılabilir ve ucuz.

eğer hafifse alerjiniz aerius veya deloday gibi ilaçlar veriliyor; daha ağırsa descase, aircomb ve kortizonlu burun spreyi.
eczacı sizi daha iyi yönlendirir tabi.

Aşırı öksürük ve hapsurmaktan yoruldum gerçekten bide inşaat var evin çevresinde onun tozuda çok etkiledi

rupafin ve mometix aq ile her şeyin çözülebileceği durum. geçmişler olsun. yaklaşık 8 yıldır çekiyorum.

Arkadaşlar peki öksürük oluyor mu alerjik rinitte ?

fexofen kullaniyorum ben. sabah evden cikmadan alinca butun gun idare ediyor.

hepsi kıyar ama nikah salonları kapalı. biraz paraya kıyıp yıldırım nikahı falan da kıyılabilir elbette.

çok acil evlenme ihtiyacı mı doğdu? yıldırım nikahı o zaman.

Yıldırım nikahı nasıl kıyıyoruz hocam?

Biraz gecikmiş bi nikahın darlanmasını yaşıyoruz şu anda :)

Yıldırım nikahı diye bir şey yok türk filmindemiyiz :)

yıldırım nikahı diye bir şey kalmadı tabi ama şu anlamda kullandım. açık bir belediye buluyorsunuz. mesela kadıköy'e baktım haziran'da gelin diyor.

hemen belgeleri topluyorsunuz sağlık raporu vs en önemlisi.

nikah salonları zaten kapalı olduğundan memurun makamı vs ya da para almak için nerede kılacaklarsa oraya randevu alıyorsunuz (belediyeye müracaat). harçları marçları da öderseniz ve müsaitlik varsa 3-4 gün içinde evlenebilirsiniz.

alın size yıldırım nikahı.

Sağlık raporu vs. lazım. Bütün belgeleri topladıktan sonra tarih alabilirsiniz. Aynı gün olmaz (Tabi daha önceden alınmış ve erkene çekmek istediğiniz tarihiniz ve belgeleriniz yoksa)

hayır. meritokrasi ve hattusa araştırın ne bulunuyor ne bulunmuyor bir fikriniz olsun.

kindle paperwhite serisi.

elbette bulamazsınız.

Beleşini bırak, ücretli e-kitap halini bile bulamayabiliyorsun. Sürekli son çıkan Türkçe kitapları okuyorum diyorsan tatmin etmeyebilir.

türkiye'de e-kitabın durumu ile ilgili 2018'e ait röportaj(lar)
journo.com.tr


son 2 yılda pek bir şey değişmedi. cosmicstring'in dediği gibi pdf olanlar da bir işe yaramıyor pek.

Duyurud bir yazarın tavsiyesiyke obo Clara aldım ve çok memnunum. Can Yayınları, YKY ve Kırmızıkedinin çoğu kitabı ekitap olarak satılıyor. Kitap indirilen sitelerde, kitapları tarattıkları için yazım hatası olabiliyor.

E-kitap okuyucular pahalı olduğu için sektör yakın zamanda buna yönelmeyecek gibi.

ekşide çoklu hesap yasağı kalkalı yıllar oluyor diye hatırlıyorum. anonimlik meselesi yüzündendi sanki.

Senin verdiğin örnekten yola çıkarak söylüyorum; aynı ip üstünden bağlanırsan anlarlar, her hesap değişiminden önce modemi kapatıp açıp ip'yi değiştirirsen anlamazlar fakat bu dediğim sözlüğün kendi kontrolleri için geçerli, misal devletle başın sıkıntıya girerse servis sağlayıcısının sana atadığı tüm ip'ler ortaya çıkıyor, VPN kullanmadıysan hangi saatte hangi ip'nin sana atandığı anlaşılabiliyor.

Benim statik ip diye biliyorum modem kapatınca değiştirmiyor sanki. Giriş yapılan tüm ipleri takip etmiyordur bence siteler ama bilemedim.

Ekşi için değil ama btk direk servis sağlayıcıdan bilgi alıyor. İp işi mahkeme safhasında işe yarıyor. Twitter güya bilgi vermiyor ama polis istese şak diye buluyor kullanıcı güvenlik önlemi almadiysa. Polis harddisk imajı alınca da aslında ip numarasının pek numarası kalmıyor.

Aslında Google kullanmak bile başlı başına gizlilik sorunu.

Suç içeren bir durum yok sitelerdeki işgüzar modlar karışamasın diye soruyorum.

yasal olarak kullanıcı bilgilerini 2 yıl kadar saklıyorlardı yanlış hatırlamıyorsam. Bunun haricinde ispler üzerinden senin ip adresine ulaşmaları çok zaman almayacaktır.

Yasal olmayan bir şey yapmadığınız sürece sıkıntı olmaz sözlük bakımından.

hostingi aldınız mı?
bunu wp'ye kurunca admin ekranı geliyor. kişiselleştirme o ekranlardan yapılıyor. ama tasarıma müdahale etmek için kod bilmeniz gerekiyor.

ufak tefek değişiklikleri kendiniz yapabilirsiniz ama siteyi elma iken armut göstereyim diyorsanız profesyonel yardım almanız gerekebilir.

benzer bir siteyi eşim için tek başıma aldım kurdum ve içerikleri eklemesi için kendisine ilettim. 1-2 saatte olayı çözdü ve içerikleri ekledi.

bir de bugünlerde ghost araştırıyorum misal şu örneklerde olan panel panel dizayn çok etkili. ghost.org eğer böyle panel şeklinde tasarım size uyuyorsa ghost ile dakikalar içinde çözülüyor. wordpress'den daha hızlı diyorlar.

Hosting ayarlamadım daha. Çünkü siteyi şekillendirmeden kullanamam? Gerçi siteyi şekillendirmek için host gerekiyorsa orası başka ama??

Localhost'ta (bilgisayarinda) duzenleyip sonra hosta atabilirsin ama biraz zorlayici olabilir. 25 30 liraya yillik hostingler var yerli firmalarda. Bence onlardan alip direkt hostinge kurulum yaparak devam et.

Wordpressle ilgili aradigin hersey google'da mevcut. Bence once bi egitim videolarini izle, takildigin yerleri sor. Diger turlu her seyi sorman gerekecek.

@brkylmz peki hostu daha kapsamlı ve başka bir hosta taşırken veri açısından kaybım olur mu?

Son olarak 59 dolar hakkındaki fikirleniz nedir? Satın almak istediğim tema 59 dolar

zorlu açık. akasya daha açılmadı. ama eczane ve macrocenter açık.

avm'ler instagram'da baya aktif oradan takip edebilirsiniz.

meritokrasi arşivini kontrol ettim. yok görünüyor.

Yok la normal ses işte.

bu senin ses kaydın sanırım. ben bir anormallik göremedim ama konu sesin değil onu nasıl kullandığın gibi.

do re mi fa sol la si falan şeklinde bir kayıt yapıp gönderir misin? sesin inceyse kadın sesine yakın bir sonuç almalıyız. ama bana sesin tenor ile bariton arasında gibi geldi. o yüzden daha detaylı kayda ihtiyaç var.

youtube da aratırsan konuyla ilgili örnek videolar var.

edit: bence tenör değilsin. bariton gibi duruyor. normal yani.

Ses tonun degil de konusma seklin belki. O da illa bir sey bulmaya calisirsak. Ozellikle yilanlar diyisin.

Ama tiksinme falan yok niye olsun hem, normal erkek sesi iste.

telefon ya da kayıt kısmını bilmiyorum fakat başkaları sesimizi nasıl duyuyor diye öğrenmek için şöyle bir yöntem var, buna göre ses yüksekliğini tonlama çalışabilirsin istersen

youtu.be

sesin normal de konuşma tarzın biraz şey. mesela ''yılanlar'' derken o r harfini o kadar bastırınca fatih ürek'imsi bir hava oluşuyor açık söylemek gerekirse. bu tarz konuşan onur özdemir var, adamın sesi normal ama böyle konuştuğu için garip bulanlar oluyor falan. çok kafaya takılacak bir şey değil yani iki cümle söylesen kimsenin dikkatini çekmez normal hayatta.

sesin baya normal. hic çekinme.

Gayet normal, hatta oyun videoları , komik videolar çekebilirsin :)

ses fena değil de konuşma tarzın biraz kırık gibi :)

Hocam ses fena degil ama R gibi sert sesleri iyi telaffuz edemiyorsun bence. Diksiyon duzgun olduktan sonra eger ses sanatlarinda bir iddianiz yoksa sorun olacagini dusunmuyorum

Ben de komple +1 diyeyim.
Ses normal ancak tonlama sorunlu gibi

Ses tonu normal, son dönemde R harfini Amerikalıların Türkçe konuşurken telaffuz etmesi gibi seslendirmek modası var. Ünlülerden Kaan Sekban mesela böyle konuşuyor. Kızların tamamı da böyle. Sadece doğru bas hocam harfleri başka sıkıntı yok.

en iyisi en ucuzudur. ben godaddy'den alıyorum.

not: linç yemişiz resmen. moderasyon uyuyor mu? yenileme zamanı kendilerine muhtaç değilsiniz.

godaddy den süper indirimli alırsınız ama ilk yenilemede 3 katı para çeker yenileme bedeli olarak. Host ve domain için en ucuz görünen ama en kazık firmadır uzak durun bence.

Hala godaddy neden oneriliyor anlamiyorum. Yenileme icin 18 usd fiyat cekiyor adamlar, musteri hizmetlerine dil dokunce indirim kodu bok pusur derken anca bizim yerli firmalarin fiyatlarina iniyorlar.

Kendinize eziyet etmeyin, natro-alastyr-turhost-guzelhost alin gitsin birinden.

Domain porkbun hosting güzel hosting öneririm. Porkbun ücretsiz isim saklama da sağlıyor

%70 alkol içeriyor işte. iyidir.

pandemi esnasında biraz zor olabilir ama pandemi öncesi üsküdar devlet hastanesi misal tam teşekküllü bir rapor hastanesi olarak hizmet veriyordu. sabahtan akşama 1 günde heyetleri gezip ertesi hafta raporu alabiliyordunuz.

böyle bir hastaneye başvurmanız lazım.

doğrudan hastaneye değil de, sgk'ya başvurmanız gerekiyor. onlar da size bir hakem hastane atayacaklar.

honda jazz 2012 arabama bu aybaşında 300 lira verdim aynı işlemler için.

yağın ve filtrelerin fiyatlarını internetten araştırın. anlarsınız o zaman fahiş mi değil mi ama fahiş gibi görünüyor.

bosch servisinden bir fiyat alın ben kendilerinden memnun kaldım hep. izbe sapa bir yerde olmasın tabi. sanayiden bir tık pahalı olur ama kullandıkları filtreler falan bosch onaylı ya da üretimi oluyor.

İstanbul anadolu yakasında iseniz Barış Çer Beykozlu özel servisini önerebilirim. Orjinal parçalarla bakım vb. yapıyor, istediğiniz soruyu sorabilirsiniz.

0536 418 98 21

Net olarak çok demiş tam fiyatı bilmiyorum ama geçen gün yağ değişimi ve bi kaç şey yaptı 200 lira gibi bir şey verdim.

Barış Çer Beykozlu özel servisi + 1 (İstanbul ataşehirde)

farkı fiyatı. en ucuz olanı alabilirsiniz. tabi dikkat edin bazıları 1 yıllık bazıları ömür boyu oluyor.

üstteki e-posta hesabı veriyor 365 lisansı, alttaki direk key veriyor 2019 lisansı sadece.

eksiduyu.ru

www.eksiduyuru.com

2. linkteki satıcıdan win10 almıştım,çalışmadı verdikleri kod.Yardımcı da olmadı.GG üzerinden paramı iade aldım.

(bkz: anüite) diye aratın.

aşağıdaki excel yapıştırma okunmuyorsa resme bakın. böyle bişi mi?

prnt.sc

not her ay eklenecek 100 tl 1. ay sonundan itibaren ekleniyor tabi.

anapara faiz
100 12% aylar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
her ay eklenecek tutar anapara+faiz 201.00 303.01 406.04 510.10 615.20 721.35 828.57 936.85 1,046.22 1,156.68 1,268.25 1,380.93
100

Özür dilerim cevap veremedim. Evet böyleymiş. Anüite diye arayınca formüle ulaştım. Teşekkürler.

Bizde var bir tane ayrılıp geri dönen. Kendi aramızda problem yok Ama ilk geldiğinde klasik dedikodusu yapılmıştı. 2 yıl oldu geri geleli şimdi normal

Hocam yapma bence.
Bunu yapan tanidiklarim var ama sirket onlari buldu tekrar, onlar sirkete dönmek istemedi.

Is hayatinda safezonedan cikmak oldukca onemli. O sebepten biraz zorluk ve degisiklik yasamaniz sizin icin de iyi olacaktir.

Vallaha ben algilardim acikcasi.

Bence de bir şekilde şirket geri çağırırsa, eski ücretinize zam isteyerek dönebilirsiniz. diğer türlüsü problem.


.

Yapamadi kuyrugunu kistirip dondu, dikis tutturamadi, bu yarin obur gun gene bizi satabilir, birakip gider, burasi cennet, x'i gordunuz, ayrildi nasi kosa kosa geldi

Maalesef zihniyet bu

bire bir aynısını yaşadım. Hem de 1 ay içinde dönerek. Seninle aynı cümleleri kuruyordum, beceremedi döndü derler mi diye soruyordum arkadaşlarıma. Öyle olmadı, garipsendi evet ama bu durum hayatını çok değiştirmiyor. Yani niye gittin geldin oluyorsun en fazla. Döndüğümde başta yadırgayanlar oldu fakat 1 sene sonra, ''sahi ya sen gidip gelmiştin di mi bi ara'' olmuştu.

Gittiğim yerde çok cins bir yöneticiye denk gelmiştim. Eski şirketimde de kendimi mutsuz hissediyordum ama yeni yerle karşılaştırınca meğer hepsi melekmiş dedim. Yine olsa yine dönerdim. Daha doğrusu yine olsa geçeceğim yeri çok daha iyi seçerdim.

Daha detaylı konuşmak istersen yaz. Ben bunun psikolojisiyle uzun süre kendi içimde cebelleştim çünkü. Gereksizmiş kendimi hırpalamaya gerek yokmuş. Sen de öyle yapma.

exten next sevgili olaylarında olmaz. yapıştır devam et.

5 sene çalıştığım işyerinden ayrıldım, aynı işe yaklaşık 2 yıl sonra geri döndüm. ben başvurmadım; biraz firmanın emrivakisi, biraz da mecburiyetten oldu(geçen süre boyunca çoğunlukla işsizdim). Eskiye göre rahatım, pek çok şeyi takmıyorum. Ya da işimle ilgisiz şeyler istendiğinde, "o işler eskidendi" diyorum. yine de "memnunum" diyemem. hep bir kırgınlık var üzerimde. ilk fırsatta ayrılırım(ayrılırım diyorum ama tekrar başlayalı da 1,5 sene oldu, bilemiyorum Altan).

@neverletyou +1

Sana mobbing falan yaptılarsa daha fazlasını yaparlar.
Ortamı özlüyorum diye bir şey yok. Onlar senin iş arkadaşın, kankan değil.

çok var etrafımda bir sorun olacağını sanmıyorum ama insanlara da bağlı tabi.

1. karakter meselesi. aynı iş yerinden 2 kere ayrılıp 2 kere dönen arkadaşım var. şirketin de buna izin vermesi falan ilginç tabi. alan memnun satan memnunsa mutlu olduğun yerde çalışman daha iyi. sonuçta şirket de ya ben bu adamı tanıyorum biliyorum diye bakıyor olaya. biz bir iş yerinde hırsızlığı kanıtlanmış adamı bile işe geri aldık çünkü çaldığını biliyorduk kontrolü kolaydı. yeni alacağım adam hırsız mı değil mi nereden bileyim :)

2. patronlarla çok yakın çalıştığım için rakı sofralarının muhabbeti olacağın kesin. ne kadar üst düzey olursan ol en basit toplantıda bile giden gitsin bakın sonra x gibi dönüyorsunuz diye arkanızdan konuşulur. bunu patron şirketlerinde çok yapar patronlar çünkü kendisi için gurur kaynağıdır. egodur gidenin geri gelmek istemesi. egosunu okşarsın. egosu okşandıkça da hoşuna gider. kurumsal şirketlerde ise 1 ay dedikodun döner sonra unutulur. iki durumun da bir zararı yoktur.

yani ne olursa olsun 1-2 ay göğüsleyip işinize bakınca unutulur geçer diyorum.

ben şartlardan dolayı gittiğini söyleyenlerin -çıkış görüşmelerini genelde ben yapıyordum- yine aynı şartlara dönmesini garipsiyorum sadece. yani adam patrondan veya benden memnun değil ama yine aynı yere dönüyor. bu tiplerle iletişimi direkt kesiyorum mesela yalan söyledikleri için.

@ozdek
evet aynı şartlarda dönmeyi kabul etmeyeceğim ben de. maddi kaygılardan gittim sanırım şartları da düzeltecekler.

O halde kulakları kapatıp ait olduğumu hissettiğim yere geçmem olumlu olacak benim için.

yakin zamanda tekrar ayrilirim diyorsan yapma. bu sefer donunce en azindan 3-5 sene kalmaya calis ki adamlara ayip olmasin.

o kadar az kullanacaksanız gerek yok. eskiden yaz lastiği mi vardı sanki...

Lastik çalışma şartlarının dışında ısınıp-soğuyacağı için özelliğini kaybetme riski var.

1 yaz hanıma güvenip kış lastikleri arabanın üstünde kalmış. yanlışlıkla antalya'ya gittim. döndüğümde lastik çok yıpranmıştı. giderken de tırsa tırsa gittim ama o sene 100 tl sökme takma parasından kar etmiştik. ilginç bir anımdır.

not: şirket arabası olduğundan dolayı sadece tatillerde kendi aracımı kullanıyordum. gerisi hanım kuaföre, alışverişe falan gidiyordu işte.

Cok km yapsan lastiklerin daha fazla yipranir. Yakit tüketimin biraz daha artar. Baska bir sey olacagini sanmiyorum. Yalniz kislik lastikle islak zeminde sert fran tutarsan duramayabilirsin.
Ben gecen yaz 4 senelik kislik lastiklerle 1500 km gittim. Donuste yolu uzattim 2000km kadar da donuste yol yaptim. Bir sorun yasamadim.

O lastikler erir. yol tutuşu kaybolur. Birde bakmışsın yolda yağ gibi kaymış araban.

2 yıl aynı şekilde araba kullandım. herhangi bir extra bozulma görmedim. belki markaya göre farklı sonuç olabilir. onu bilemem. marka: bridgeston'du

ben bunu geçen yaz yaptım. aracı da kullandım 5000km kadar. ancak lastiklerinin iyi tutmadığını baştan kabul etmen lazım. yani yavaş gitmek ve iyi fren mesafesi bırakmak şart. babane gbi sürmek lazım. ayrıca o lastikler sonraki kış çatlak çatlak oluyor ve en fazla bir kış daha kullanıp değiştirmen gerekir.

hiç bir modemin wifi'de iddia ettiği gücü verebildiğini göremedim şu ana kadar. 5ghz üzerinden bağlanıp bağlanmadığından emin ol ama modem dibinde olsan dahi çevre cihazların parazitinden etkilenmeye çok yatkın wifi sinyalleri. arada azıcık engel varsa unut 100 mbiti falan.

kablo ile alıyorsan normal. 5ghz e geçmen lazım daha yüksek hız için. max 900 mbit desteklediği için daha yüksek görürsün.