yer genişse izlemem. yer sıkıntılıysa merak eder izlerim. genelde bir yere çarparlar plakayı falan not almak ve vatandaşlık görevini yerine getirmek için önemli.

izlerim. mükemmel bir park etme varsa içeri kaçarım. başarısızlık varsa onu izlediğimi hissettiririm.

Yapmayın lütfen.. Paralel park fobim var izleyenler yüzünden :)

Tek arabalık yere yapılan güzel bir paralel park dikkatimi çeker izlerim böyle bir an yaşanabilir ihtimaliyle ama geniş bir alansa bakmam.

hayır. ama yanından geçerken, dar bir yere girmeye çalışanları görünce yardım amaçlı kenarda durup yanaşamayınca yardımcı oluyorum.

izliyorum bana hep istanbul dışında araba kullananların manevra kabiliyeti azmış gibi geliyor. yurtdışındayken bakıyorum, ortalama bir istanbul şoförüne göre çoğunluğu yavaş ve yamuk park ediyor.

eger sikintili bir yere girmeye calisiyorsa izlerim, "o oraya girmez" falan diye yorum bile yaparim.

dünyanın en keyifli işlerinden biri bence.

Ben gizli gizli izliyorum. Çünkü insan ister istemez geriliyor özellikle dar bir yere girmeye çalışırken yandan birileri bakınca.

He ben öyle olunca inadına sanki en çok iki hamlede giriyorum :)

o haritanın linkini hiç göremedik diye hatırlıyorum. ya bizi yediler ya da durum çok korkunç ve nokta atışı falan yapılabilir haldeydi yayınlamayalım dediler.

lichess?

Youtube da kanallar var. Onları takip et
Nazmi can doğan çok başarılı mesela

şimdi durumu netleştirelim.
adam aracı satın alacaksa senin aracı adama satman lazım.

adam aracı usta vasıtasıyla satın alacaksa ustaya vekalet vermesi lazım.

adam aracı toplayıp başkasına satacaksa senden ona vekalet vermeni bekler. açıkçası ben açığa satış yapmadım hiç. böyle yaparsan o aracın sorumluluğu satılana kadar sende kalır. kanunen bir şeyler mi değişti bilmiyorum ama gider aracı toplarlar sonra misal ölümlü bir kazaya karışırlar başın belaya girer.

uyarmak istedim doğru mu anladım bilmiyorum.

parayı kimden alacaksan satışı ona yap. sonrasında parayı verdiğin kişi ben nakit verip aldım der, parayı adınıza havale eden kişi "havalemi yaptım arabamı alamadım" diyerek sizi dolandırıcılıktan mahkemeye verebilir.

Senin arabayı usta kendine almış,para geldi falan diye dekor yapmış sanki.vekil ya da direk kişi kimse git noterden satışını yap.satmak üzere vekalet falan verme.

Siz niye vekalet veriyorsunuz? Zaten vekalet vermek de noterlik bir iş. Gitmişken satış yaparsin direkt. Para sana ustadan geliyorsa satışı da ustaya yaparsın.

@duptıs olabilir aslında ama böyle bir şeye de gerek yoktu alıcam ben dese ona da satardım.
usta yabancı falan da değil aslında ama her türlü ihtimali de düşünmek gerekiyor.

@ozdekadam usta aracı toplayıp mı satacak yoksa direk verecek mi bilmiyorum açıkcası.
@phonex parayı ustadan alıcam. ustaya vekalet vericem satışı için
@elorelia o kısmını hiç sormadım hocam =/

Abi arkadaşlarda uyarmış az buçuk bu işleri bilen olarak yazayım tekrar.bu sanayi kardeşleri arabayı üzerlerine almak istemezler çünkü belli bir sayıdan sonra vergi dairesi kapılarına dayanıyor bu yüzdende bu kardeş sana şehir dışından falan diye dekor yapıyor.maksatı o arada arabayı toplayıp birine gömmek bunuda senin veklaetinle direk satış şeklinde yapacak bu durumda sen ilk elden bu arabayı tanımadığın adama satmış gibi görüneceksin.ee bunda ne var dersen,bu kardeş arabayı layığıyla toplamayacak olabilecek en ucuz şekilde toplayacak sadece ama bunu satacağı adama söylemeyecek bir müşterimizin arabası diyip satacak.alan adam sonradan bilmediği durumlar ortaya çıkarsa bundan seni sorumlu tutabilir.notere git aracı kazalı,şu şu şu hasarla şu bedel karşılığında sattım diye direk satış ver.hatalarını noterde mutlaka yazdır.abi sen çok tarcanlar videosu izlemişsin ondan mı böyle oldun deme.

duptıs+1

yıl içinde yapabileceğin al sat sayısı 2 mi 3 mü ne. sen arabayı satıyorsan ustaya vekalet vermene gerek yok. alan (veya onun vekaletiyle kim gelecekse) ve sen gideceksiniz notere imzalar atılacak bitti gitti.

özetle noterde bulunabiliyorsan (ki bulun) vekalet vermene gerek yok.

bilgiler için çok teşekkürler, sizlerin tavsiyelerini dinledim ve usta ile görüştüm, yarın aracı direk ustaya satıcam. araba şu anda hasarlı durumda. noterde bunu da belirtmemize gerek var mı?

edit: @dıptıs yazdır demiş ama tam olarak sorunların hepsini bilmiyorum. bunu daha kolay ne şekilde halledebiliriz.

Vekalet demek arabayı benim yerime sat demek.Aslında satmış olmuyorsun. Usta arabayı satana kadar araba senin ve ustaya emanet vermiş gibisin. Usta da başkasına verse uzar gider. Şahsen araba kimseye emanet verilmez düşüncesindeyim. Acele etme. Gelsin satışı ona vereyim de

Duptıs+1. Usta az çakal değilmiş...

aracı ustaya sattım, yardımlarınız için teşekkür ederim.

toyota corolla al kardeş.
hayır duanı sonra alırım sıkıntı yok.

Ya hu yoksa barel vidası diye kilit vidasını mı söktün?

Kilitlerde altta genelde 2 vida olur, barel vidası daha üsttedir.

Barelin vidasinin ucu küt olur. Cıvatadirnaslinda.

www.omerhirdavatmarket.com sağdakine çok benziyor. üçlü silindirin altındaki ilk uç normal tornavidayla açılmıyor, onun altındaki açılıyor. ben açılanın vidasını çıkardım, sağ sol yapmama rağmen barel yerinden çıkmadı.

bir tane uzun bir vida olması lazım yanlış yerdesiniz. yıldız ya da düz tornavida ile kolayca açılır genelde. tamamı çıkınca da mandalı biraz oynatır çıkarırsınız. foto gönderin olmazsa başka ürün fotosu değil olay yeri fotosu.

kapı kilitleri gönderdiğim fotodaki sağdaki kilidin hemen hemen aynısı. fotoda üç silindir var ya, hatta fotoda o üç silindirin altında iki vida var. o iki vidadan fotoda sökülmüş olarak gözükeni ben de söktüm ve o dediğiniz uzun vida çıktı.
bareli açı vererek çıkartmaya çalıştım, epey de denedim. kesinlikle çıkmadı.
ben de bu sefer o söktüğüm vidanın üstündeki vidadan şüphelendim ama onun ucu çok farklı bir uç. elimdeki tornavidaya uymuyordu, onun da nasıl bir tornavida gerektirdiğini bilmiyorum açıkçası.
maalesef foto gönderemiyorum, yaşlı birinin kapısı bu, onda da tuşlu telefon var. gönderemez foto.

Sizin imar barışı başvurusunun hangi aşamada kaldığı önemli, gerekli olan harç yatırılıp da hak kazanılmış mı? Eğer öyleyse sadece tapu dairesindeki işlemler kalmıştır, fakat o aşamaya kadar kimler takip etti? Bİr proje ofisine mi verildi acaba iş.

Yine en doğru sonucu bu işleri takip etmiş bir mimarlık ofisi bilir, ama böyle genel bir soruya cevap veremez, önceki aşamaları bilmeleri lazım.

Benzer sorunları olan bir sitede oturuyorum. Bazı komşular bunu yaptılar. İlk önce imar barışına başvurmuş olmanız gerekiyor. Bunun için de kaçak çatı katı falan olarak değil, tüm binanın aykırı olduğu yönünde beyan yapmış olmanız gerekli. Sonra size söylendiği gibi binanın projeleri hazılanıyor, belediyede onaylatılıyor, belediyeye de harc yatırıyorsunuz ve daha sonra size iskan çıkıyor. O iskanla gidip tapuda ayırıyorsunuz daireleri. Bizim sitede bu işleri yapan kişi yanlış hatırlamıyorsan LİHKAB'ta çalışıyor (Yani haritacı) ve eşi de belediyede yine yapı işlerinde çalışıyormuş ve işte tanıdık falan olduğu için hızlı çözüyormüş.

Siz bence belediyeye gidin, sizi orada yönlendirirler, bu işi yapan şunlar var onlara gidin derler. Biraz belki fazla para verirsiniz ama onların vasıtasıyla hızlıca ve kesin çözersiniz.

bu işi genelde organize edenler lihkab lisanslı harita mühendisleri oluyor çünkü iş onlarla başlıyor. yani sizin başvuru sonucu belge alınmıştır muhtemelen o belgeyi kimin vasıtasıyla aldığınızı bulun. muhtemelen yerel lihkab lisanslı harita bürolarından biridir.

ona sorduktan sonra belge çıktıysa mimara proje çizdirilmesi ve hesap kitaplar yapıldıktan sonra tapuya verilmesi işlemi kalmış olabilir.

yapı kullanım belgelerini ve haritacıyı bulmadan işe başlamayın belki hepsi hazırdır bile.

Hepsi 700w. Çünkü gücü kısarak değil zamanlayıcı ile açıp kapatarak çalışıyorlar. Sesini dikkatli dinlersen fark edebilirsin.

Yalnız bu pişirme uyarılarında 800 W'ta bu kadar dakika, 600 W'ta şu kadar dakika koyun diyorlar. Başka bir yerdeki mikrodalga fırında gördüm; ayar kısmında 200W, 400W, 600W, 800W gibi yazıyordu. Biraz da bundan soruyorum. Sanki 700W'ın etkisini düşürüyor gibi yazıyor da bu fırınlarda.

Medium ayar şu kadar wata denk gelir gibi bir standart olduğunu sanmıyorum. Kitapçığında watt karşılığı var mı diye bakın, yoksa orantı kurarak kendiniz tahmin edebilirsiniz. Hesaplayan adamım diyorsanız, her bir ayarda sesini dinleyip kaç sn açık kaç sn kapalı olduğunu sayarak ortalama watt değerini bulabilirsiniz. Yani 30 sn açık 30 sn kapalıysa 350W gibi.

kesin öğrenmek istiyor musunuz?

dolapta 1 lt kadar su soğutun. sonra bunu cam bir bardak aracılığıyla mikrodalgaya atın. sonra 700 watt olduğunu bildiğiniz ayarda kaç sn de kaynıyor ona bakın. atıyorum 90 sn olsun.

sonra diğer ayarlarda da bu işlemi soğuk su ve yeni bardak ile tekrar edin. süreleri hep not alın.

gerisi oran orantı problemi içinden çıkamazsanız buraya yazın biz hesaplarız. :)

sonra da siyah bir kalemle bu wattları aletin üstüne yazarsınız hiç unutmazsınız.

not: kitapçığa bakmak da kısa bir çözüm yolu olabilir ama mühendis kafası işte.

mikro patlama'nin soyledigi cok dogru. ben de bir gun donuk bir seyler eritmek icin dusuk gucte calistirinca sesinden anladim. kesik kesik calisiyor. 5 saniye calisip 5 saniye duruyor mesela.

benim mikrodalganin uzerinde gucleri yaziyor ayrica. fotografini cektim.

ibb.co

Epey uzun bir süre sözlüğe giremediğim için buna da cevap veremedim. Hepinizden geç cevap için özür dilerim arkadaşlar. Bakacağım.

@mikro patlama: o kitapçık kim bilir nerede.
@chezidek: hakkaten de genelde vınlamalar arası es veriyor, düşündüm de şimdi. Galiba sizin ayara göre düşünebilirim.

daha akıcı olanı tabi ki ide to sata olur ancak bu fark bariz bir biçimde hissedilir mi, sanmıyorum.. hele ki usb 3 olursa.. ancak "disklerim" demişsin.. bunların her defasında kasa içine montelenmesi vs daha çok uğraştıracaktır.

yerinde olsam ide to usb alır rahatça kullanırdım. her disk değişiminde pc aç/kapat gerekiyorsa montaj yap uğraşmazdım.

@foolrules +1

ben de "ide to usb" demek için uğradım. usb 3.0 olursa tadından yenmez.

şimdi bildiğim kadarıyla yazayım
sata 3 gbps ve 6 gbps iki modeli vardır. anakart modeline göre değişir ama bende 2011 modeli bir asus'da sata2 var mesela. 3 gbps hız destekler yani.

usb 2 ve 3 diye ikiye bölelim. usb 2 hızı 480 mbit ile limitlidir. usb 3 de 5 gbps ile limitlidir.

usb 3 mavi renkli bir usb portudur ve eski cihazlarda genelde olmaz.

yani usb vs sata dediğinizde eski cihazlarda
480 mbps vs 3000 mbps
yeni cihazlarda ise
5000 mbps vs 6000 mbps gibi bir karşılaştırma olur.

sata her türlü usb'yi döver parçalar ve gömer diyebiliriz.

o adaptörün alınma amacı kasayı masayı açmadan bu işleri yapabilmek. ben de sipariş verdim yolda hala.

en mantıklı yol usb olacaktır. ayrıca diğer arkadaşlara katılmıyorum sadece kontrol için kullanacağınız bir cihaza illa usb 3.0 olsun diye fazla para vermenize gerek yok. usb 2.0 bile işinizini görecektir.
ide diski ister sata ya çevirin ister usb 3.0 ile bağlayın ulaşacağı hız diskin okuma yazma hızını geçemeyecektir. bu tarz çeviriciler diskin hızını etkilemez sadece data iletim yöntemini değiştirir.

ikisinden de güzel olanları izlerim. insanların böyle bir konuda bile fanatik görüşü olması saçmalık.

film önceliğim. elbette güzel dizileride izliyorum. o kadar yüksek bütçeli diziler var ki bunlara sanat demezsek ayıp olur.

benim film tercih etme sebebim ise diziler çok yavaş akıyor. ve genelde finalde olayı toparlayammıyorlar. filmler ise 2 saat içerisinde giriş gelişme ve sonucu çok güzel verebiliyor.

Dizileri tamamen keyifli vakit geçirmek için, filmleri bazen keyifli vakit geçirmek için bazen de sanatsal açıdan bir bakışa sahip olmak, sanatsal açıdan tatmin olmak için izlerim.

Arkadaşına Bergman izleyince "eğlenmiş" mi hissediyor diye sorarsın. Yoksa sanat diye izlediği filmler avengers mı? Ben avengers izleyince de eğlenmiş hissediyorum, killing eve izleyince de.

Arkadaşın aklıma şunu getirdi nedense.
youtu.be

Oz 1997de başlayan bir dizi. Şuan ikinci kere izliyorum birçok insan gibi. Birçok filmden de başarılıdır mesela farklı farklı konularda.

Ben ikisini de izlerim bir önceliğim yok duruma göre değişir.

TV'nin öncelikli amacı eğlendirmek, vakit geçirtmek zaten. Saçma bir argüman olmuş. Sanat değeri olmadığı için bana bir şey kazandırmıyor, kazandırmadığı için keyif almıyorum izlerken dese daha mantıklı olur.

belkider'e katılıyorum. Ayrıca izlediğimiz her film sanat eseri olmaz. Çoğu filmin de böyle bir iddiası yoktur zaten. İnternete, televizyona, sinemaya ulaşabilen her insanın senede bir iki kere de olsa film izlediğini düşünürsek sanat filmlerini içeren bağımsız sinemayı takip eden, izleyen insan sayısı çok çok az zaten.

Benim tercihim tamamen keyfime göre değişiyor. Gerçekten keyif alarak çok fazla çöp dizi izledim. İzlememdeki öncelikli amacım da buydu zaten, bir dizide yapılanlara güleyim bir de dizinin bir dizi olarak ne kadar saçma, amatör, beceriksizce yapıldığına güleyim diye. Çok çok iyi, izlemeden ölmeyin denilecek çoğu diziyi izlemedim açıkçası çok ağır aktığı için.

Sinemada da tercihim çok değişken. Karantinada vaktim olduğu için farklı dünya sinemalarına göz atma şansım oldu. ABD menşeli bağımsız filmleri de izledim. Hollywood'un boş filmlerini de keyif alarak izledim.

"dözöysö yörön mödösö" - arkadaşına söyle tv programlarının ve sinemanın tarihi netflix'le başlamadı.

25 30 yıl giden pembe diziler, simpsons, friends...

TV yayıncılığının geleceği tartışılır belki - ona da "ölecek" demek saçma, internet çıktığında da basılı yayın ölecekti?

"zaman kaybı film yok" başlı başına saçmalık zaten. lütfen kendisine recep ivedik serisini sanatsal olarak değerlendirmesini istediğimizi ilet. "şu nedenle zaman kaybı denemez, dizilerde bu yok mesela" şeklinde bir ifade bekliyorum kendisinden.

troll'lüyor musun harbi bi daha okudum bi daha sinirlendim.

Bu yoruma göre recep ivedik sanatken sopranos aptal kutusu.

Bu örnek ile bile arkadasinin fikrinin mantikli olmadigi belli.

İkisini de tercih ediyorum çünkü ikisi de farklı şeyler. Çöp filmler olduğu gibi sinema ile anlatılamayacak kadar iyi diziler de mevcut. Bazı hikayeler sinema ile değil dizi ile daha iyi ele alınır.

Böyle leş entel tipler bitmedi mi hala ya? Ergen ergen tespitler, irite oluyorum. Ha dur dur şey, çok "cringy".

İşleri türe göre değil, içeriğe göre ayırmak gerekir. Yoksa yukarıdaki arkadaşın da dediği gibi Recep İvedik bir sanat eseri, Mad Man bir tüketim malzemesi, Şeyma Subaşı yazdığı kitap sayesinde bir edebiyatçı haline gelir. Böyle genellemeleri de ancak senin arkadaşın gibi gerzekler yapar. O gerzeklerin de gördükleri en "sanat" sayılabilecek film ondan bundan duyup izledikleri, sonrasında da "Haluk Bilginer'in tiradı abi yeaa" diye gek gek gerindikleri Masumiyet falandır.

Geçiniz.

"bir arkadaş"ına simpsons'ın 31. sezonunun yayınlandığını ve selam söylediğimi söyle. o anlar.

şu hayatta simpsonlar kadar bile tecrübesi olmayanlar sinema eleştirmeni falan kesiliyorlar başımıza ben de ona çok üzülüyorum. yemişim sanatını ben eğlence kısmındayım. sanat filmlerinden de nefret ederim.

iktidara geldiğimde marvel evreni dışında film bırakmayacağım. dönüp dönüp onları izleyecek millet.

Ah be TV, ne yazık ki bir pizza değilsin.

ortalama kira aidatla beraber 3 bin tl falan civarı alırsak, ortalama ekşici maaşı da 10 bin tl alalım.

%30 +-5 diyorum.

bizimki 1/4
aslinda bu bile fazla ama sartlar!

5/2

Yaptırmadım fakat ağır hastalıklarda faydası olmadığını düşünüyorum. Sadece işte yaşlanma karşıtı bir uygulama olabilir, insanı biraz daha enerjik kılabilir, besin desteği gibi bir raddede etkisi var gibi geliyor. Zira akciğer hastası teyzem aldığı tedaviyle iyileşmedi.

Sivilce için iyi gelmişti

gülüyorum sadece.

bir de üzülüyorum böyle metodları niye ben akıl etmedim diye.

ama yine de etiler'de bir klinikle anlaşmam var ozon için aldığınız fiyatı söyleyin size karşı teklifle dönülmesini sağlayabilirim. diğer etiler güzellik merkezleri/estetik merkezlerinden alabileceğiniz bütün hizmetler mevcuttur. etiler rekabeti çerçevesinde uygun fiyat verilebilir. referanslar hasta hakları nedeniyle mevcut değildir.

Cilt için mi soru yoksa sinir hastalıkları mı? Fıtık için ozon iğnesi yaptırmışyım hiçbir işe yaramamıştı. Özel hastanelerin para kazanma kolpası. Bahsettiğin buysa...

1. yedeklerini alıyorsan isteidiğin yere taşıyabilirsin. çok dert edilecek bir konu değil. ama onu yapacağına baştan kendi hostinginle başlasan daha uygun olmaz mı?
2. wp.com ya da org üzerinde hiç hosting etmeyi bile düşünmedim. bunu bilemiyorum. önermiyorum da pek. reklam seviyorsan başka.
3. bunu da bilemiyorum yine önerdiğim bir durum da değil.

Çok bilmiyorum ama esimin sitesi var;
1-.com olan ücretli olani ve domain yenilemezsen; evet gidiyor. Misal esim squarespaceden wordpresse tasidi. Kisacasi domaini kaybetmedigin surece sikinti yok. Yalniz o tasima isi sikinti simdiden söyleyeyim.
2-org ucretsiz versiyonu ve oyle pek gelismis bir hali yok. Com ücretli versiyon haliyle profesyonel bakıyorsan .com yapman lazim. Domain kisimlarini bilmiyorum malesef.
3-.org; bildigim hayır. Org olanda hicbir sey yok. Reklamlar falan wordpressin senin degil.

3. Org dediğin sana ücretsiz, açık kaynaklı wordpress'i veriyor. Özellikler sınırsız tabii. Herhangi bir etkisi yok. Sana sadece güncellemeleri veriyor, ek bir hizmet yok çünkü sen kendi hostinginde istediğin gibi at koşturursun. İstediğin temayı, istediğin eklentiyi yükler silersin. Reklam verirsin, istersen yetişkin sitesi açarsın wordpress'in kontrolünde değil.

2. Wordpress.org diye bişey yok gibi düşün. O sana yazılım veriyor. Girip windows 10'u sitesinden indirdiğini düşün. Sonra harddiskine kuruyorsun. Bunun gibi, oradan zip dosyası indirip hostingine kuruyorsun. Bağlamak vs yok.

Wordpress.com özel aslında, o bir hizmet sağlıyor. Bedava olursa reklam gösteriyor, onu kaldırmak vs. için para alıyor. Sanırım ek tema falan da sağlıyor. Senin kendi hostingine kurduğunda o premium tema-eklenti vb. destekleri yok. Gider herhangi bi siteden free tema veya plugin de bulabilirsin, ücretiyle istediğin yerden alıp yükleyebilirsin de.

iş tecrüben olduğu bir konuda ilgili müdüre atmak iyi olabilir

ik çalışananı da ilan yok ama havuzda değerlendirmek üzere cv imi saklayabilir misiniz yazılabilir

@ozdek işe giren herkesin ilana başvurarak girdiğini veya bunun %1 ihtimalle olduğunu mu iddia ediyorsunuz gerçekten?

yaklaşık 15 senedir işe alım yapıyorum. işe direkt aldığım insan sayısı 500'ün üzerindedir. bunların hepsi de direkt bana bağlı olarak çalıştılar. çok az belki başka insanlarla çalışsın diye işe alım yaptım.

mülakat sayım 3-4 binin üzerindedir ki son 3-4 senedir aktif mülakatlara pek girmiyorum. anca yönetici pozisyonlarına belki.

evet işe alımlarla ilgili bir soru soruyordunuz bir daha alabilir miyim soruyu?

bana linkedin'den ya da herhangi bir ortamdan ortada bir iş yokken başvuran kimseyi işe almadım. alamam çünkü. iş yoksa işe alım yapamam değil mi? daha sonra iş ilanı açtığımda dikkate alırım en fazla ama açtığım ilana başvuru yapmadıysa yine değerlendirmeye alamam. çünkü bu adam kayırmacılık olur değil mi?

siz yine güvenliğe cv bırakın (direkt çöpe atarım), linkedin'e ve maille başvurmaya devam edin (bunları da direkt çöpe gönderirim). belki %1'in içindesinizdir. her zaman söylerim kariyer dediğin şey doğru zamanda doğru yerde olmaktır daha fazlası değil..

ha bir de en sevdiğim holdinginiz varsa oranın ik'sına atılan mailler. bana ik referanslı bir mail gelirse onu özel bir kara listeye alırım ve bir daha görüşmeye bile çağırmam.

kısacası bir iş ilanı ortada yokken bana iş verin diye şirkete ulaşmaya çalışanları başkalarının hakkını yemeye çalışan varlıklar olarak görüyorum.

biz o sistemleri bu işe alımı mümkün olduğunca şeffaf ve herkese eşit olarak ulaşmak için kullanıyoruz. o yüzden daha işe girerken başkasının hakkını yemeyi düşünen biriyle ben çalışmam.

çalışan buyursun.

herkes özdek gibi olmayabilir. ben dediğim gibi yapıp, bir işe alınmıştım yıllar önce. iş arkadaşlarım da ilan açılmadan işe başladığım için torpilli sanıp tavır almışlardı.

denemiş olursun, olmazsa olmaz. Sana bir zararı olacak mı?

10 yıldır ik cıyım, özdek in yazdıklarına katılıyorum.

açık pozisyon yoksa başvurmayın, sizi kim hatırlayacak?

gidip cv bırakmayı mavi yaka personeller fabrikaya yaparlar, niteliksiz bir iş için başvuracaksınız yapabilirsiniz, ama gidince kimseyle görüşemezsiniz tabiki insanlar sizi beklemiyorlar :)

açık pzosiyonu başvurup, belki ilanı çıkan kişiyle linkedin üzerinden bağlantı kurup ilgili ilanları ile ilgilendiğinizi söyleyebilirsiniz. ama ik müdürü, ilgili departman müdürü fln olmaz yani.

aktarmayla geldiklerini iddia edenler var bir araştırın.

gidebilirsin, asagidaki yerde guncel ucuslar oluyor hep. hemen her gun guncelleniyor.

www.gov.uk

AB ülkeleri bile ingiltere vaka sayisini düşürmezse sinirlari acmayacaklarini veya karantina uygulayacaklarini söylüyor.
Kısacası %99 gidemezsiniz.
Edit; bu aktarma ab vs aktarma ile alakali. Yoksa digerlerinin dedigi bir yöntem vardir belki.

gelirsen 2 hafta ev karantinasi var..kalacagin yer belli mi? oteller normal musterilere kapali benim bildigim. nerede kalacaksin.

Bu ayin 9'unda Antalya'dan var Londra'ya. Bir de ev karantinasi basliyor, adres bildirmeniz gerek gumrukte. Soyle de bir not dusmusler:

"seats can be purchased by British nationals, and individuals of other nationalities providing they hold UK residency and meet UK immigration rules."

Birlesik Krallik vatandasi degilseniz veya bir oturma izniniz yoksa gelemeyebilirsiniz.

@voyager1

evet fark ettim o detayi. minsk aktarmasi icin de muhtemelen orada durdurup karantina yapmazlar herhalde. bi de minsk aktarmasi icin vize gerekiyor mu ona bakmam lazim. belki o ucus bana uyabilir

Belarus uzerinden gidersin

Acemi birliğinde iken neredeyse yüzde 90 üstü dağıtım dogu idi.

bizim eğitim birliğinde şöyle olduğunu söylemişlerdi:
'bu dönem doğu bölgeleri daha ağırlıklı, oralarda ihtiyaç var'
ve kurada da öyleydi.

bir arkadas farklı anlatmıştı mesela.

sınıfına da bağlı, piyade isen başka topçu isen, istihkamci ya da ikmalci isen başka.

birebir sınıfa tekabül eden bir görev herkese verilmiyor olsa da, birliklerin konum amaç ve işlevine göre her sınıftan (bunu usta birliğinde de degistirebiliyorlar diye biliyorum) belli sayıda asker bulundurması gerekiyor, en azından kağıt ve kayıtlarda gözükecek şekilde.

faktörler bunlar bildiğim kadarıyla.

ve o dönemdeki ihtiyaçlar da değişebiliyor.

sınıfına göre değişiyor.

denizcilerde eskiden şırnak vardı mesela oraya çıkardı.

şırnak kapanınca en doğu iskenderun oldu.

ama kara kuvvetleri doğal olarak sınırlarda konuşlandığından dolayı ihtiyacın çoğu doğudadır. gene hava kuvvetlerine düşsen zaten gideceğin yer bellidir.

var ama her sene değişiyor sanırım o birlikler. şöyle söyleyeyim, bizim dönemin yüzde 90'ı mamak'tan kıbrıs'a geçti. kıbrıs'a gelen bir önceki dönem de komple amasya'dan gelmişti. sonraki dönem manisa'ydı herhalde tam hatırlamıyorum.

bizim taburda 2000e yakın asker vardı.

bizim acemi birliği yüzde 90 güneydoğu ya da kıbrısa gönderiyordu. sadece çok çok az kısmı bu iki yer dışına düştü.

enteresan olan şu oldu, 480 kilişik bölükten sadece 5 kişi istanbula düştü o 5 kişi de edirneliydi, bunlardan biri de bendim. hepimiz de aynı tabura düştük.

hatay serinyol'da jandarma olarak acemi birliğine gittim. herkes şırnak-hakkari-van üçlüsünden birine gidiyordu oradan.

hyundai i20 kaç para bilmiyorum ama o olur. clio 3 olur. polo olur.

bunlardan uygun olanı hyundai, clio, polo diye gider.

üçünü de kullandım i20 tavsiye ederim. çarptığın zaman daha ucuza halledebiliyorsun.

honda jazz.

honda jazz

japon al, honda/toyota/mazda. ilk acemiligi atana kadar araca bebegi sokma derim ve yine bebek tasiyacaksan cok kucuk bir hatchback bence alma, bu sefer bebegin arabasi falan sigmayabilir. Ben olsam mumkun oldugu kadar yeni civic, corolla ya da mazda 3 bakarim.

ben de senin durumundaydım. 7-8 ay önce polo lounge aldım 1.2 benzinli otomatik. Kaza da yaptım. Gayet güzel araba, park sensörleri vs her şeyi var. aceminin işini kolaylaştırıyor. Yokuş kalkış desteği falan. Ve bence en önemlisi sağlamlığı. Sonuçta kazaya en yakın kişi acemiler. Ben mesela dobloya yandan vurdum. diğer aracın yanı komple gitti. benim sadece sol far yerinden çıktı. İçin daha rahat olur. Ama tabi masraflı oldu, belki i20 vs daha ucuza gelir kazalarda tamir açısından.
ve ilk işin, arabaya binmeden hatta, kasko ve sigortanı yaptır. En önemlisi bu.

şehir aracı deyince honda jazz, nissan micra, mitsubishi colt, mazda2 bakardım. ben micra otomatik kullanıcısıyım. dışından küçük görünür, içine oturunca anlarsın iç mekan genişliğini. bu araçlara binerek, deneyerek bak derim acele etme. sensöre takılma kendin de taktırabilirsin.

kaç para dedi?

wc iç takımı alacaksınız 50 tl falandır vitra olsa. bu fotolarla nalbura gidin. onlar verir.

kendiniz takabilirsiniz zor değil ama sökmek gerekiyor. hadi sökmesi için de ustaya 50 tl verdiniz diyelim. 100 tl olsun.

o alta takılı kısım dönerek çıkıyor ama şu an çıkartmayın muhtemelen conta yamulmuştur yenisini takmazsanız hep kaçırır boşuna uğraşmayın. contası da ayrı satılmıyor koca iç takımı yenilemek gerekiyor genelde.

o 400-500 tutar diyen arkadaşı da allaha havale edelim.

aynı durum ofisin tuvaletinde oldu. pek önemsemedim. her ay 100tl gelen fatura kaçaktan dolayı 350tl gelinceye kadar.
şamandıra set olarak satılıyor. ben en yakındaki nalbura gidip fotoğrafı gösterdim, geçen sene için sanırım 50tl vermiştim. gerisini deneme yanılmayla kendim değiştirdim.
400-500 tl isteyen usta sanırım tuvaletin tamamını tekrar yapmak istedi :)

tuvaletin içindeki bir kaçak olduğuna göre fayans vs kırma işi yok. komple klozetle sifonu alsan o kadar tutmaz normal bir çeşmeci çağır sen kendin yapamayacaksan. hatta letgoda çeşmeci yaz çok çıkar. onlardan çağır. genelde daha normal insanlar oluyorlar.

Şunu deneyin;

Musluğunu açın ve suyu doldurun, kendi kendine durmasını beklemeyin. Dolar gibi olunca musluğu kapatın.

Sistemin şu halde olmasını istiyoruz bu anda, hane içinde yeteri kadar su var ve yeni su gelişi kapalı, bu sayede suyu boşaltan kısımdaki contada bir kaçak olup olmayacağını anlayacağız.

Bu haldeyken su kaçmıyorsa, boşaltma sisteminde sorun yoktur.

Suyu tekrar açın, dolmasını bekleyin.

Su tamamen dolduğunda, doldurma contası suyu kesmiyor olabilir, genelde de sorun budur.

Su tamamen dolduğunda sistem gelen suyu kesmediği için hafif de olsa conta kaçırmaya başlar ve hazne seviyesi aşınca tam ortada duran ve gider kısmında bulunan borunun üstünden içeri doğru ince ince taşar.

Bu son dediğimi 5 dk filan bekleyip gözlemleyin, dediğim gibi su doluyor ve orta borudan taşmaya başlıyorsa doldurma contası sıkıntılıdır.

Bi ihtimal de şamandıranın harelet ettiği kısımlar kireçlenmiş ve şamandıra tam kapatmıyor olabilir.

İlk fotodaki üstte kırmızı bir kısa kol var, onun bağlı olduğu bir plastik somun gibi kapak var, içinde conta vardır.

Kibarca mekanizmayı açıp contayı bi gözlemleyin, ter düz edilenilen bir tip ise temizleyip ters takın.

Şamandıranın hareket ettiği tüm kısımları silip temizleyin, doldurma ayarını bir tık değiştirin. böylece bir hareket sağlanmış olur sistemde.

Özetle komple değişmeye asla gerek yok, bir conta ile hal olur. Ki çoğu zaman değiştirmeye bile gerek kalmadan düzelir.

İyi 2500 dememiş. Milyoncuda 25 liraya bile var. Kendin değiştirirsin youtube a bak

Kireç çözücü dök,bir saat bekle
Bir iki dene kaçırmaya devam ederse en alttaki contayi değiştir ,nalburda vardır.
O tesisatciyi arayıp sovebilirsin

her dediğini yapmayacaksın önce rotana görsel olarak bakıp yolu hızlıca görmen lazım örneğin yol ikiye ayrılıyor sen soldasın yolda normali soldan devam ediyorsa bazen sola dönün diyor bazen düz gidin diyor o dediğinden çok yolda hangi ratadasın ona bak bu konuda da hızlı olup çabuk karar vermelisin

navigasyonda yön işaretine yaklaştıkça hızlıca rotana bakmalısın.

Google maps kullanıyorum. Söylemleri ile değil gösterdikleri ile gidiyorum.

Arada tabelaları da kontrol edersen daha verimli bir kullanım olur. Ben hiç bilmediğim bir yere giderken navigasyona ne kadar güveniyorsam ondan daha fazla yol tabelalarına güveniyorum, tabela okuma alışkanlığı edinirsen baya rahat edersin. Bununla birlikte Yandex bana daha pratik geliyor Google'dan, bir de onu dene.

pratik yapmak lazım bir de sesten çok görüntüye bakmak lazım bence de.

google maps genelde sizi gitmeniz gereken yere en kısa yerden götürüyor. alternatif rota bile bulsa vakit değişmeyecekse götürmüyor.

yandex ise her türlü alternatif rotayı kullanarak gerekirse yolu uzatarak yine aynı dakikada sizi götürüyor. yandex daha eğlenceli bence gezdiriyor. ama istanbul antalya arası yolda giderken neden izmit'in arka sokaklarında dolanıyorum ya demek istemiyorsanız yandex kullanmayın.

ahah ne güzel ya yan yolda trafik durmuş ben izmit'in arka sokaklarından otobanı bypass ediyorum diye eğlenecekseniz yandexten şaşmayın.

türkçe navigasyon terimleri bazen karışık olabiliyor. solda kal (çatalın solundan devam et) ile sola dön (baya bildiğin dönmek) farklı şeyler. o yüzden bir süre acaba ne demek istiyor diye göz ucuyla takip etmek lazım navigasyonu. sonra alışıyorsunuz.

Sitede aidat, güvenlik parası filan da vardır. Ayrıca kaçıncı katta olduğu da önemli. Ve tabiki inşaatın yapıldığı malzemenin kalitesi, en önemlisi de komşular.

residansda günlük kiralık ilanları çoksa uzak dur. residans 10. kat ve üzeri ise güzel olabilir. biraz manzara olur. onun haricinde apartman tercih edilebilir.

Daire alırken de mutlaka yönetim planına bakın belediyeden iyice okuyun.

rezidansta yaşayanların vizyonu daha iyi olacaktır. o yüzden rezidans ama dikkat edin aidat çok oluyor.

ben rezidansta almaktan pişman olmadım çünkü en azından insanlar farklı bir yerde oturuyor diye kendilerine çeki düzen veriyorlardı. havuzda haşemalı tipler hiç görmedim mesela.

ama aidat güncel olarak 600 tl oldu mesela.. kiralar 2000-2300 tl civarı değişiyor. insan çalıştırmak çok zorlaştı ki güvenlik, temizlikçi, site müdürü falan gibi masraf kalemleri var.

Ben rezidansa tasindigimdan beri hırsız korkum kalmadı. Evimin kapısını kapamasam bile güvende hissederim. Bir sorun olduğunda hemen yönetime yonlendiriyorum. Ayrıca ev alma komşu al. Eski apartmanda komşular çok rahatsız ediciydi. Kimileri aşırı muhafazakar ailelerdi, kimileri her akşam seksli partiler yapan üniversite öğrencileriydi. Rezidansa çalışan eğitimli insanlar var. Aylık 500 lira ama bence degiyor. Ben havuzunu, saunasini, otoparkini, spor salonunu falan hiç kullanmadım ama zaten kullanacaksanız 500 - 600 aidat ile otelde yaşıyor gibi olacaksiniz.

20 lira aidat ödüyorum ,evimin arkasın daki binada 350 ile 750 arası aidat ödeniyor.metrekare hesabi imiş aidatlar

bütün aşıları tamamsa sıkıntı olmaz ama toprağa falan temas edip sonra sizi deşme ihtimali varsa tetanoz riski mevcut değil mi? kuduz da yine dışarıda başka hayvanlarla temasa geçiyorsa ihtimal dahilinde olabilir. sağlık personeli bunları tecrübeye istinaden söylüyorlar.

ya da sizi ortadan ikiye bölene kadar beklersiniz. babası kaplan herhalde?

@ozdek toprakla teması yok hep evde. başka hayvan olarak sinek yakalıyor sadece tek teması o.

babasını tanımıyorum ama kendisi tam bir bengay cinsi evet.

bu durumda aşıya gitmek gereksiz değil mi?

ekstra olarak çiğ et yediriyorum arada. bu kuduza bir etken diye okudum ancak google'a kalsa yine kanseriz.

Cig et parazit yapmaz mi?

Bir de cig et hayvanlari vahsilestiriyor diye bir dedikodu vardi gercek mi bilmiyorum.

Kuduza gerek yok bence de, ben bizim kedininkini 1 bucuk yildir yaptiramadim, baska saglik sebepleri yuzunden.

Eger eczaneler falan yapiyorsa ya da aile hekimi, tetanoz yaptirin bence, bulunsun kac yil korumasi var.

aşıyı yaptırıyor olmanız, yaptırmamızdan daha güvenli. ayrıca tetanoz başka zamanlar içinde koruma sağlayan bir aşıdır. kuduz daha opsiyonel bir durum. tabi ki bunye sizin.karar sizin ama öneriye uymak iyidir. geçmiş olsun.

kesinlikle yaptırın :)

Hep evde hiç dışarı çıkmamış dış ortamla ilişkisi bulunmayan aşıları yapılmış bir hayvandan kuduz ya da tetanoz geçme ihtimali yok, yani öyle olsa kedi bizi her ısırdığında tırmaladığında aşıya koşmamız gerekir, buna benzer olayları zaman zaman yaşayacaksın zaten, korkmana gerek yok.

Evet izle

dexter oldukça kaliteli bir dizi izlenmeye kesinlikle değer

bence de dexter izlememek bir kayıp denebilir.

kaliteli, izlenmeli.

açılışı yeter:
www.youtube.com

Keske izlememis olsaydım simdi izlerdim ne guzel. Kesin izle.

spoiler alertimsi

5. sezonda sinirim bozuldu izleyemedim iki kez denememe rağmen ikisinde de 5. sezonda yaşadığım sinir bozukluğu bıraktırdı.

ama 5 sezonu nefessiz izledim.

son birkaç sezonu kötü olsa da izlenmeye değer. spoiler gibi olmasın ama finali da baya bktandı.

Dexter en ama en sevdigim dizi. Keske hafizami sildirip tekrar izleyebilsem. Cok iyi. Mutlaka izlee.

dexter ı severiz ama son sezonlarda bozdu+1

=TRIM(A1)

Bu tek başına yeterli

edit : ..olması lazım. Trim'i formül içinde kullanmışsın zaten. Metnin başında veya sonunda boşluk varsa siliyor. Yapmak istediğin bunun haricinde bir şey mi?

edit2 : netten bulduğun formülü yazan tiye almış bence. döndürüp dolaştırıp aynı sonucu veriyor.

cok tesekkürler

peki bir soru daha sorsam, tekrar baslik acmayayim.

mesela F,G,H kolonlarindaki bilgi tabloda baska yerlerde de varsa bunlari renklendirme sansimiz var mi. Olursa bayaa biri isim kolaylasacak zira 20k kayit var

edit: yani o satirdaki bu 3 kolonda da ayni bilgi varsa (2sinde ayni ama 3. farkli olmaz)

ornek

monosnap.com

gazete gönderiyoruz öncelikle

posta parasi cok fazla oldugu icin ayni aileye iki tane yollamak cok mantiksiz.

eger soyisim, adres, numara ve postakodu tablonun baska yerinde geciyorsa bunlari renklendirip gerekirse manuel silmek istiyorum

mesela ahmet gumus istiklal cd no:4 34000 istanbul var sonra asagilarda baska bir kayit

nuriye gumus istiklal cd no:4 34000 istanbul

bunlar ayni evde yasiyorlar, bunlari bulmam gerekyior

yardimci olursaniz cok sevinirim

adreslere göre sort edersen gözle bile yakalayabilirsin ama bunun için data altında remove duplicate items gibi bir menü olacak.
ama abonelikse bunlar çat diye silmesin diye önce bir elle kontrol etmeni tavsiye ederim. bunu da en kolay adresi sort ederek yaparsın.

adreslere gore sort biraz sorunlu zira ayni cadde olup da alakasiz cok yer var. Dedigim gibi renkli görebilsem cok iyi olurdu

eğer sen baktığında göremiyorsan excel de onu göremeyecektir..
verilerin aynı olması önemli.
burada ya verilerinle oynayacaksın ya da elle yapacaksın. yani adresleri standart bir formata bağlaman lazım. ondan sonra hepsini yakalarsın.

söyle bir kod buldum muhtemelen isime yarayacak düzenleme konusunda yardimci olabilecek olan avr mi?

Sub Tekrarsiz()

Range("A2:I" & Cells(Rows.Count, 1).End(3).Row).RemoveDuplicates Columns:=Array(1, 3)

End Sub

başka bir sütunda eşleştiği vakit renklenmesini istediğiniz sütunları birleştirin.
" =soyisim&adres&numara&postakodu "

sonra koşullu biçimlendirme yapıp birbirinin aynısı olan hücreleri renklendirme seçeneğini seçin.

birbirinin tamamen aynısı olmayıp da benzer hücreleri bulmak için vba yazmanız gerekecek. veya şöyle bir şey varmış:
www.microsoft.com

Türkiye'de kullanılan adres formatı malesef dijitalde kolayca ayrıştırılacak şekilde değil. Örneğin mah mh mahalle mahallesi.. mahalle en başta da, cadde bilgisinden sonra da yazılabiliyor. Çok düzensiz olduğu için senin durumda F sütunu hiçbir işine yaramayacak. Daha pratik bir çözüm; örneğin L sütununa soyadı&daireno&binano gibi benzersiz olma ihtimali yüksek bir birleştirilmiş metin oluşturabilirsin. Bu durumda tekrarlayan satırlar "büyük ihtimal" aynı dairede oturan farklı aile bireylerine işaret edecek.

edit : @anonim yazar'da benzer bir şey yazmış, şimdi fark ettim.

son 2 cevap çözüm oldu mu?

bu bilgiyi size vermiş olmaları lazımdı. genelde öğlene doğru sms geliyor tam öğle arasında para yatırma vs gerçekleşip geri koşturuyoruz.

bu saate kadar gelmediyse sistemde sıkıntı vardır. saçma sapan bir saatte gelir.

bilgiyi verdiler "sms gelecek" vs diye de, ben aynı gün gelir diye düşündüm. Düzce'de de satış yaptık aynı gün oldu. burada işler yavaş belki bilemiyorum. internette aynı şeyi merak edenleri gördüm ama cevap bulamdım. aynı gün işlem bitiremeyen çokmuş sanırım

hatta tkgm sitesine işlem no'yu girip sorgula diyorum "Sorguladığınız başvuruya ait işlem aşamaları bulunamadı" diyor, o derece şu an durum..

Tapunun o anki yoğunluğuna bağlı, standartı yok bu durumun. Aynı günde de olabilir, bikaç gün içinde de olabilir. Kadıköy de yoğun bir tapu olduğu için bugün bitmeyebilir. Sorun yoktur bence.

internetten başvuru kontrolünde numarayı girince başvuru gözükmüyor ondan sıkıntı yaptım :/

Bazen çat diye geliyor ama randevu saati 15-20 dk sonrası mesela, o gün gelmediyse ertesi gün gelir.

İşlemde eksik bir şey yoksa tabi, gerçi eksik bir şey varsa da sms ile bildirirler.

İşleminiz 'Yetkili İşlem' olduğundan süreç uzamıştır. Taşınmazlar başka bir Tapu Müdürlüğünün yetki alanındaysa öncelikli olarak başvuru yaptığınız müdürlük sistem üzerinden taşınmazların kayıtlı olduğu müdürlüğe evraklarınızı göndererek yetki ister. Karşı müdürlük gönderilen evrakları inceleyerek (evraklarda herhangi bir sorun olmaması durumunda) yetkiyi onaylar. Akabinde başvuru yaptığınız müdürlük işlemi hazırlayarak size mesaj atar.
"Sorguladığınız başvuruya ait işlem aşamaları bulunamadı" diye gözükmesinin sebebi de karşı müdürlük onayladıktan sonra işlem aşamalarına başlanılabilmesinden kaynaklanıyor.
TKGM Web-Tapu uygulaması yeni yeni gelişen bir sistem ama onu kullanmanız zaman açısından daha iyi olacaktır diye düşünüyorum.

bizim bir arkadas nikahi bu yil, dugunu onumuzdeki yil yapacak

Temmuz 11 de kır nikahı tadında kokteyl yapcaktık hala aksiyon almadık biz de. Aile aramıs ertelesek tüm cumartesiler dolu imiş. Nikah 5temmuzda olcaktı resmi olanı. Onu yapıp diğerini biraz daha ileriye agustos eylul gibi yapabiliriz. Direkt kokteyli iptal edip, sahilde bir restaurant kapatıp düğün gibi açıkhavada yapma fikri de var 150-200kişiye indirip sayıyı.

bizim 14 hazirandaydı. ben kadın tarafı olarak nikah düğün hepsini seneye atma taraftarıyım. erkek tarafı nikahı bu sene yapalım falan diyor istemiyorum.

seneye kalacak muhtemelen. maskeli mesafeli düğün olmaz çünkü bence. e bu sene balayı olayı da yaş. italyaya gidecektik bir de aralık ayında ayarlamıştık :) ay çok doluydum sorunuza döküldüm resmen :)))

bizim de 18 eylüldeydi düğün. henüz iptal etmedik ama edeceğiz gibi gözüküyor. yasaklar sürmese bile şehir dışından gelenler, yaşlılar vs. tedirgin olacak herkes. Nikahı da tayin durumu olursa önceden yapacağız aynı eve de geçeceğiz. düğünü de mecburen önümüzdeki yıl.

nikah yapılacak, düğün seneye uygun bir zamanlamada yapılacak. normalde temmuzdaydı.

bu covid'in benim işime yarayan tek tarafı ^^

nikah bu sene düğünü de umarım seneye kadar herkes unutur da yapmayız.

yapanlar ne yaptı bilmem de davetli olarak bir düğüne çok çok yakınım, dostum olmadığı sürece katılmam.

nikah yapıp çiftler evlendikten sonra düğün kutlamasının 1 yıl sonra yapılmasını çok mantıksız buluyorum. altın toplamak için mi yapılıyor, neden yani. nikah yapıp geçerdim ben olsam.

neyse 3 çift tanıyorum. birinin düğünü hazirandaydı, ekime aldılar. bir diğeri de hazirandaydı, yine haziranda yapılacak (gitmeyeceğim). bir diğeri belirsizdi, nikah yapılacaktı ama temmuz için küçük gruplu yemekli bir akşam ayarlamışlar.

nisanda nikah yaptık zaten kapalı mekandı henuz arayıp sormadım adamları. kasımda filan yaparız.

@anais farklı durumlar soz konusu olabiliyor ornegin bizimki iki hafta kala iptal olmuştu. bu cok yakın bir süre ve mekanla anlaşmış, gelinlik vesaire diktirmiştik. bir de insan illa düğün olsun diye değil, sadece onemli bir adım olduğu için yakınlarıyla kutlamak da istiyor. ornegin bizim aile ilişkilerimiz iyi, bir sürü arkadaşımız var neden kutlamaylım ki? sadece nikah da olabilir bu, gece kulübünde eğlenmek de olabilir. herkes evlilikle ilgili anısının 4 kişinin katıldığı bir tören olmasını istemeyebilir, kimisi de sallamaz, herkese gore değişiyor işte, bir şekilde dugun olmazsa da evlenmiş aynı eve geçmiş bir çift karalar bağlamaz yine heralde, isteyen istedigini yapsın. yeter ki düğün terörü kılıklı gelenekler olmasın :D

En çok bilgi bendedir bu konuda. Düğün organizasyon şirketimiz var.
Pandemi öncesi anlaştığımız 4 düğün vardı temmuz ayında olacak.
Bu 4 çiftin 3 ü avrupada yaşıyor. Düne kadar beklediler. Uçuşlarla ilgili sıkıntılı karar çıkınca kararlarını verdiler.
2 si iptal etmeye karar verdi, çünkü başka tarihte yapamayacaklarmış.
1 i seneye ertelemeye karar verdi. Aslında daha öncesinde eylüle ertelemek istemişti ama hem uçuşlarla ilgili dönüşteki karantina konusu geçmeyebilir hem de dans edilemeyebilir diye seneye diye değiştirdiler.
Bu düğünlerin katılımcı sayıları 120-250 arasındaydı.
Bir tane de yurtdışıyla pek de bağlantılı olmayan (en azından gelin damat tr'de yaşıyordu) bir düğün vardı, yine 250 kişilikti, o da seneye erteledi.

Bunlar dışında ekimde eylülde olan düğünün iptal edildiği de oldu, ağustos başına pandemi döneminde yeni anlaşma yaptığımız da oldu. Gerçekten herkesin bakış açışı çok farklı.

Henüz 1 temmuzda uygulanacak kurallar belli değil.
Ama çeşitli kısıtlamalar olacağı kesin.
Örneğin; bir 180cmlik yuvarlak masada (klasik 10 kişilik düğün masası yani) oturacak kişi sayısı 4-5 civarı olacak. Bu sanırım aynı soyada sahip kişiler için esnetilebilecek.
Dans konusu çok belirsiz, hala doğru düzgün bir ipucu gelmedi. Müzik olacak, dans olacak ama belli kriterler konulacak.
Üzgünüm ama çok büyük ihtimal girişte maske zorunluluğu olacak, ateş ölçerle kontrol , her masaya dezenfektan gibi bazı kurallar olabilir. Ama yemek sırasında maske çıkartılabiliyor bu yüzden maske olayının kontrolü denetlenmesi mümkün değil.
Zaten bu kuralların mantığını tam anlayamıyorum, kim uyarıda bulunacak düğün salonu sahibi mi? Aşiret ağasına 2000 kişilik düğün yapan firmalar var, o düğün saloncusunu çiğ çiğ yerler :)

Bir taraftan onlarca bu işin komplo olduğunu düşünen, ciddiye almayan bir sürü de insan var. Sorumsuz insan çok. Şu an çevremizde hastalık olmaması, bir hasta kişi ile tüm sülalenin hasta olabileceği gerçeğini değiştirmiyor.
Tüm bu bilinmezlikler durumunda ben eğer düğün yapmak istiyor olsaydım, benim kişiler tercihim seneye yapmak olurdu.

Kendi ailemizde de benzer durum vardı, ağustos başı eşimin kardeşi evleniyor, düğünü iptal ettiler, salonda nikah yapacaklar. Hevesi kalmadı insanların.

Sizin durumunuz içinse - hangi şehirde olduğunu bilmiyorum- ama izmirde bile ekim ayında yapılan düğünlerde üşünür. Gerçekten üşünür ceketler vs giyilmesi gerekiyor kesin. Açık hava bir yerde olacaksa, havanın soğukluğundan kaynaklı olarak misafirlerinizin erken kaçma ihtimali olabilir. Deliler gibi eğlenmek, umarsızca dans etmek, arkadaşlarımın beni havaya atıp tutmasını istiyorum, sarhoş olup oluum sizi çok seviyorum diye ayrılmak istiyorum düğünden diyorsanız seneye, amaan ben pek düğün istemiyorum da aileler yapın diyor, öyle böyle bir şekilde olsun, takılar toplanmış olur en azından, eşimle de güzel fotoğraflar çektiririz daha sakin bir ortam olur, kimse içip sapıtmaz işte diyorsanız da ekimde yapın. Ben de komplocuyum bütün bu korona falan yalan, amerikanın oyunu zaten laboratuardan salmış çinliler bunu, hepsinin arkasında rockefellerlar var, yok ya tamamen israilin oyunu bunlar diyorsanız temmuzda yapabilirsiniz, size bir şey olmaz.

@likorlu cikolata, 1 temmuz itibarıyla durumu (kısıtlamaları, zorunlulukları) görüp ona göre karar vereceğiz. örneğin dans-oyun olmayacaksa düğün yapmanın mantığı ne?

18 temmuzda düğünü yapabilmek hepimizin umudu. çünkü seneye bu ortamın düzeleceğinin bir garantisi yok keza ekim-kasım için de öyle. o yüzden bir an önce yapıp kurtulalım kafasındayız. bıktık artık belirsizlikten gına geldi.

o zamanlar biteli çok oldu ya. en son 37 - 45 tl arasıydı, bileti aradım bulamadım bu dediğim fiyat ocak 2020 fiyatı

şu an 60 lira ve ben 60 lira olmasına şükrediyorum.

60 lira ama en azından optobüs var ayda yılda 1 defa gidebilirim diye teselli ediyorum kendimi.

hükümet zaten yasaklarla herkesin canını okudu, bayramdan sonra büyük bayram yapacağız, şöyle yapacağız böyle yapacağız bak yine sokağa çıkma yasağı.

e çorlu'da yaşıyorsan neden istanbul'da 5 gün işin olsun?
aynı mantıkta antalya'ya yaşayanın da istanbul'da 5 gün niye işi olsun?

asgari ücretli 2 çocuklu ve çorlu'da yaşayan insan neden istanbul'a gezmeye geliyor? çorlu'da gezsin? tatile gitmeye parası yok desen neden asgari ücretle 2 çocuk yapmış? o değil niye tatile gitmeye ihtiyacı var ki? otursun evinde.

bilet fiyatını nasıl oldu da asgari ücrete oradan da 27600 tl ye falan bağladık? sümer sen misin?

not: bu cevap ağır ironi içerir. anlamayan olabilir diye yazma ihtiyacı doğdu..

çorlu istanbul türkiyenin en işlek günlük rotalarından birisi, binlerce kişi gerek servislerle, gerek otobüslerle gerek özel araçlarla istanbuldan çorluya işe gidip geliyor.

ayrıca silivriye kadar belediye otobüsü varken çorlu ile arası çok kısa olduğu ve istanbul içinden ulaşımın çok zor olduğu gerçeği var.

örnek: diyelim ki beylikdüzü taraflarında oturuyorum, önce esenlere gidip oradan bilet alıp, otobüse binip geri gitmem gerekiyor. dönüş de aynı çile.

www.office.com

bunu bir deneyin olacak mı?

önce bir bankadan çekin de ikinciye başvurursunuz.

e herhalde euro için swift ödeyeceksiniz.

garanti olması için tl den euro olarak gönderin. kesinti olmaz. tw'nin gösterdiği kurdan hesabınıza geçer.

kodunuz yoksa mesaj atın yollayayım ilk transferde indirim yapıyor. hesabı kodla açmanız lazım.

western union ile direk euro gonderebilirsin. swiften de ucuz olur.

ev bankaya geçiyor. ev satılmaya çalışılıyor. ödediğiniz para zaten borcunuzdan düşmüş oluyor. kalan için borçlusunuz yani. o da bütün masraflar ve borçlar düştükten sonra para artarsa bankanın oluyor ama banka zararda olursa yine peşinize düşüyorlar.

sicilinize işleniyor vs.

e ödediğiniz bütün parayı ve evi kaybetmiş oluyorsunuz. daha ne olsun?

Ödeyememe durumu başladığında evi kendimiz satıp tüm borcu kapatmakta seçenekler dahilinde öyleyse.

Odeyememeyi hissettigin anda ! 90 gun dolmadan satmis olmalisin. Yasa var. 90. Gunde elkoyma baslar.

kredi borcu tamamlanmamış şekilde aldığınız evi biraz yavaş satın diğer türlü saçlarınız dağılabilir zira

Kredi borcun bitene kadar ev bankanın. Yani satamazsın. Saçlar dağılır yani arkadaşın dediği gibi.

niye satılmasın yahu? nasıl bir günaha girdik ki 10 yıl bunu ödemek zorunda olalım?

www.hesapkurdu.com

3 yıl kredi ödedikten sonra sistemden çıkarsanız zarar mı yoksa kar mı edersiniz tahmin etmesi çok çok zor.

kira ödemiyor olmak artı. 3 yıl sonra ev daha da değerlenecek. aslında gerçekten değerlenmiyor tabi ama aldığınız fiyattan daha yükseğe satacağınız garanti. bu da bir artı.

en büyük eksi ilk üç yıl hayvan gibi faiz ödenmesi. 10 yıllık kredide ancak 26. ay faiz ve ana para ödemesi kafa kafaya geliyor. kira ödememe avantajı uçuyor bununla birlikte.

ekonomi önümüzdeki yıllarda kötü gitmeye devam ederse zarar etmeden çıkarsınız bence.

Koskoca kirpi: verdiğin cevabın ilk paragrafı, kredi borcu olan evin satılamayacağı anlamına gelmiyor mu üstadım :)

Kredi borcunu kaparsan elbette satarsın.

arkadaşların kavgasına bir son vereyim.

1 ev hipotekli olur. borcu ödemeden hipoteği kaldıramazsın. yani satış yapamazsın.

2 kim tanımadığı bir insanın ev borucunu baştan ödeyip sonra gidip tapu dairesine imza atmayı kabul eder?

-bu işin simsarları, fırsatçılar, değnekçileri 5 lira eden evi 3 liraya kapatmak isteyen insanlar.
- aile bireyleri veya çok yakın tanıdıklar.

bunun dışında kimse kalkıp da tamam ben evi çok beğendim, gidelim önce senin banka borcunu kapatalım sonra da imzaları atalım demez. ne malum senin borcu kapattırdıktan sonra basıp gitmeyeceğin? belki hesabında bloke var adamın yatırdığı paraya herhangi bir vazgeçme durumunda bloke konulacak?

hele hele böyle yer gök ev doluyken çok zor o işler yani.

@koskoca kirpi, süreci genel olarak doğru anlatmış ama bir noktada hatalı o da evin bankaya geçiş süreci. ona da ben katkı sunayım, kabaca anlatayım:

kredilerinizi ödemediğinizde evinize icra gelir. yani bankanın el koyması gibi bir durum söz konusu değildir. icradan satışa çıkılır ve o icra süreçlerine bankanın avukatları/şube müdürleri de dahil olurlar. muhammen bedelin yarısıyla başlayan icra sürecinde, banka eğer evin çok ucuza gittiğini düşünür, kendisinin evi rahatça satabileceğini değerlendirir gibi sebepler varsa girer parayı öder (ödediği para da alacağına sayılır vs) evi üzerine alır. diğer türlü icradan satışı bekler, yapılan satış üzerinden alacağını alır.

diğer bir detay da, eğer ev borcunuzdan fazla bir tutara satılırsa borç+masrafların üzerinde kalan tutar size iade edilir.

Bankaların portföylerinde ev bulundurma limitleri vb olduğu için banka borcunu ödemeyenlerin hepsinin evini almaz asla.

14 inch benim de tercihim. Ofis için bir monitör ve dock alarak efektif kullanabilirsin. Grafik ağırlıklı, karşılaştırmalı ekran kullanımı yapmıyorsan 14 inch yeterli.

alışırsın, thinkpad ve dell in 12-14 inç serilerini kullanıyorum yıllardır. tabii ki büyük ekran rahatlığı yok ama sürekli gezen ve laptopu yanında taşıyan bir insansan çok büyük rahatlık. alternatif olarak sürekli çalıştığın masaya bir monitör ve kablosuz fare klavye koyup mesai içinde laptopu kasa niyetine kullanabilirsin.

cdn.mos.cms.futurecdn.net

büyüğü makbuldur ama, sık sık taşıyacaksanız, kabul edilebilir küçüklükte.

asus vivobook mu ne o seri güzel. 15.6" taşımak için kötü bence de.

www.teknoblog.com
ben 13" huawei kullanıyorum, fakat yukarı doğru geniş 3:2 oranlı. 16:9 olsa küçük gelebilirdi ama buna özel iyi bence.

is bilgisayarim (lenovo x1 carbon) 14” ve gayet yeterli bence, ekran kaliteli ve cok ince kasa ise cok kolay alışıyorsun.

14 inç kullanıyorum. taşımak için çok güzel ama ofiste ne yazık ki kullanamıyorum. bu pandemi sürecinde evden çalışmak için de berbat ötesi. ne mail okuyabiliyorum ne iş yapabiliyorum ki işim A3-A2 boyutundaki pdf'lerle çalışmak şeklinde.

sürekli kullanılmaz ki bu yüzden ofiste 25 inçten başlayan ekranlarımız vardı. hatta çift ekranım bile vardı nasıl özledim ya.

ama dışarıda bir toplantıya gittin 1-2 saat çalıştın falan o konularda sıkıntı yok. yine de başka şansın olmayınca çalışıyorsun işte.. sürekli taşınmayacaksa tavsiye etmem ama ben sürekli taşımak da zorundayım.

14 ne ki 13,12,11 inch kullanılıyor. Bence 13 ve 14” gayet ideal. Açıkçası 15 ve 17” ekranli laptop gördüğümde 2020’ye henüz ulaşamamışlar gibi bir his geliyor bana. Grafik vs işiniz varsa elbette küçük ama basic işler için ideal. Ağırlık çok önemli bir faktör, 1,5” ten cok daha önemli

eksigi yok fazlasi var 14 inc bilgisayarin. cok ideal boyutta benim icin.

35 tl yüklemen lazım. benim bakiyem 50 tl oldu ödenen vergilere rağmen.. resmen soygun valla.

parça kontör gönderen tipler oluyordu onlardan göndersek işe yarıyor mu acaba?

Paket yüklemeniz gerekmez, birisinden 10 TL transfer almanız yeterli.
www.turkcell.com.tr

Tl transferinin de alt sınırı var diye biliyorum. Geçen sene aynı durumdayken bir arkadaşımdan 10 tl istemiştim, 20 tl gönderebilmişti. Şimdi onu da artırmışlardır. Yine de bir bakayım.

işlemci güzel ekran kartı çöp. oyun oynayacaksan ağlatır.

ofis vs kullanımı için güzel ama bu fiyata bunu almazdım. bunu alacağına 2500-3000 tl civarı bir i3 al oh mis.

ryzen işlemcili ve gerçek oyun grafikli makinalar var bu rakamlara ya da biraz üstüne.

Oyun veya çizim vs. için değil, sadece ofis. i3 olanların genelde diğer özellikleri düşük olduğu için seçemiyorum. @ozdek

www.hepsiburada.com

sanırım bunun aynısı. alacaksanız boşuna fazladan para vermeyin.

bende aynısının ryzen lı işlemcisi var çok memnunum.

Tüüü çok afedersiniz ama a*ina koyim böyle memleketin de böyle alım gücünün de. 5000 liraya satılan bilgisayara bak. Uc sene önce bunu 3100 liraya almıştım. Yazıklar olsun böyle memlekete ya.

www.vatanbilgisayar.com

çalışanın deli gibi hakları olan bir ülkede çalışıyorum.

şirket bana yarın ofise geleceksin dese hayır diyemem çünkü social distancing vs uyduktan ve başbakan da bunu söyledikten sonra sorgulamak bana düşmez. tek itirazım toplu taşıma kullanımı olabilir onu da pik saatleri es geçerek bir şekilde çözersin diyebilirler. ama bu durumda işe 11 da geliyorsan 20 de çıkman gerekir vs diyebilirler.

yönetici olmak zor zanaat ve bu adımları atmadan önce mutlaka hr business partner vs varsa onlarla konuş. ileride gelebilecek davaları önler ve kafanın rahat olmasını sağlar.

ama şu şirket çalışmıyor ben de çalışmayalım istiyorum geçerli bir argüman değil. yemez.

öncelikle işinizde başarılar. sizi anlayamam, yönetici olmadım hiç ama "özellikle çalışanın deli gibi haklari olan ülkede hic degilmis" burada kastettiğiniz "deli gibi haklar nedir merak ettim gerçekten?

Yönetme noktasında zor olan insan yönetmek gerçekten. Ben bir ara kreşte miyim napıyorum diye düşünüyordum.

O benden bunu istedi, bu bana bunu dedi, istediğim işte yardımcı olmadı, az çalışıp çok kazanıyo, terfim gelmedi, zammım az geldi vs. Her işlerinde otur konuş bak. Bir de dış ekiplerden gelip benim ekibimdekilere atar yapan oluyor, onlara ayar ver ekibi koru. Yetmiyor, bu sefer ekipteki biri saçma bir mail atıyor, onu uyar. Firma koruma kısmında da şöyle oluyor: Mesela pandemi döneminde bizim şirket çok iyi davrandı. Gerçekten çok destek çıktılar bizi korumayı amaçladılar çok belli. Ama tüm bayramlarda da kalan zamanı bağlayıp izin yazdık. 1 haftalık iznimiz yandı. Şimdi benim ekip bunu dert etti, yazmasak, çalışsak vs. Orda firmayı koruyorsun mecburen.
Hep bir denge hali ve yoruyor insanı. 3 senedir bu durumdayım. Arada bi kanunları açıp davalara bakıyorum mesela, kimsenin hakkı yenmesin diye. Eğer adil olmaya çalışıyorsan işler çok karışabiliyor.
Arada küsüyorlar sana bir de o çok çılgın..

Neyse ama iyi performans gösterene sürpriz hediye gönderiyorum ben, x2 çalışmaya başlıyorlar bu sefer. Onu görmek sevindirici oluyor. Böyle böyle geçiyor zaman..

Çok garip bir iş, içimi dökme fırsatı oldu bu başlık bana resmen.

sizi iyi anlıyorum.

ekşi sözlük benzeri bir sözlük projem var.
orada bile yönetici olmak o kadar zor ki. herkes her şeyi kendisine en uygun şekilde istiyor. bir kişinin istediği olmayınca hemen adaletsiz olduğunuzdan dem vuruyor. biri birinden şikayet ederken kendisinin şikayet edilecek eylemlerinin farkına bile varmıyor.

yöneticilik, birinin mızmızlanmaları görmezden gelirken, arkadan konuşup şirkettekileri de isyana getirmemesini sağlayıp, şikayetlenilen durumu ortadan kaldırırken hem çalışana "sen ne istersen yaparım" mesajını vermeyip, hem de "elbette arkandayız" iletisini ortaya koyarak, motivasyon-şımarma-önemsememe dengesini korumak demek.

artık kafam yandı gördüğünüz gibi. sizi o kadar iyi anlıyorum ki :)

@ozdek bizde de maske takmak zorunlu degil ulkede ama firma;
Girişte derece olcuyorsun, ellerini jel ile temizliyorsun.
Herkese maske dagitildi, ofislerde klima kapatildi, 2mden yakin en azindan 1 ay boyunca yasak, sabah ve aksam masani silmen için set var vs. Toplu tasima kullanan yok herkeste araba var zaten. Olay neden geliyoruz degil de millet gitmiyo biz niye gidiyoruz.

@meiyisi örnek verirsem; bir çalışanın isi değişti çünkü eski isi artik yok gibi. Ama bu yeni iste başarısız oldu baya kötüydü yani. Neyse burnoutt dedi 1.5 ay calismadi. Sonra isten ayrılacağım ama ayrilma sebebim sizsiniz verdiğiniz is icin iyi eğitilmedim vs dedi ve fransa'da yasalar calisan tarafli. Firma dava acmasin diye anlasarak bitti. Ya da ben mudur olunca bir calisma arkadasim bu konu icin aciklama istedi calisan sendikasina gitti, onlar da hr ve müdürlerle sadece calisana "neden logistics mudur de baskasi degil vs" diye aciklama yaptilar. Gene baska bir calisa' burnout dedi ve isten tazminat ile ayrildi sebebi de onceden iki kisilermi tek kişiye dusmusler onun işi cok fazlaymis bu sebepten burnout olmus, haliyle firma dava ile ugrasmamak icin tazminat veriyor. Ya da bir dönem bu burnouttlar cikinca çalışan sendikasina gidildi, sendika sorusturma baslatti aylarca yok egitimler, anketler falan en az 4-5 ay müdürler bunla ugrasti. Bunlar kötü demiyorum ama bir müdürün isini zorlastiran şeyler.


@icha zamaninda yakin oldugum biri mudurum olunca bana "müdür hayati cok yalniz bir şey, önceden arkadaslarin simdi calisanin oluyor" demişti. Harbiden öyle. Ne kadar calistigim ofisin mudurlugu arkadaslik gibi olsa da her zaman bu durum var. Yani simdi calisana gidip 'haklisin lanet firma neden getiriyor bizi" diyemem yani ama calisan olsam tam tersini derdim belkide.
O hediye olayi var bizde sistemde, cok ciddi olaylarda puan veriyorsun sistemden hediye alabiliyorlar (bende su an kamera telefon falan alacak puan var) ya da sadece yaptiklari isi ovmek için yolluyorsun puan degil ama sistemde bütün herkes gorebiliyor.
Ya misal dün müdür dediki herkes su excele istedigi tatilleri girsin simulasyon yapicaz nedir nasildir bakicaz diye. Bir eleman da noel doneminz girmis ki noel donemini oturup konusuruz. Neyse baskasi bunu almis beni ve benim müdürüm koyup "bize HIC sormadi bile bile, nasil bunu alabilir" falan diye yardirmis cunku saniyormuski bunlar kesin onaylanmis tatil. Yani bize yazmadan arkadasina sorsa çözülecek ama nerde...
Ya da biri var tam ikiyüzlü; misal tatile gitsin sen backup yap. Donunce senin basladigin isi senin bitirmeni bekliyo. Ama o birine backup yapsin, donunce direkt veriyo isleri. Sikinti olunca "e sen dondun senin sorumlulugun" diyo :)

Çalıştığım çokuluslu firmada senelerce uzmandım. Son birkaç senedir (basamak olarak 3-4 level birden yükselerek) yönetici oldum. Birkaç sıkıntılı durum haricinde yöneticilik işini iyi idare ettiğimi düşünüyorum. Bana bağlı takım arkadaşlarımın ve yöneticilerimin görüşü de bu yönde. Hatta yabancı yöneticim ilk senemin sonunda "Zorro, yöneticiliğe doğal bir yeteneğin varmış, beni pozitif olarak şaşırttın" demişti. Her kurumun kültürü ayrı, dolayısıyla benim örneğim size tam uymayabilir ama ne yapıyorum anlatayım.

Öncelikle ben de eleman olarak senelerce çalıştım. kendi yapmayacağım, kendime mantıklı gelmeyen bir şeyi şahsi olarak istemiyorum kimseden. Ama malum bir de "göklerden gelen bir güç vardır". Merkezi yönetim istemişse bunun çok da fazla tartışılacak bir durumu yok. Yöneticiler toplantısında zaten bunu konuşuyoruz, elemanlara "örneğin Corona sonrası işe dönme konusunda" ortak bir açıklama üzerinde fikir birliğine varıyoruz. İletişim bire bir olabilir ama verilen bilginin ve mesajın hep aynı olması lazım.
İkinci olarak kuralları koyup açıklamayı yaptıktan sonra çok özel bir durum yoksa durum üzerinde inatla tartışmak, pazarlık yapmak isteyen tipleri nazik ama kesin bir dille susturuyorum. Bunu TR'de yapmak daha kolay biliyorum ama Fransa'daki meslektaşım da aynı durumda. Dediğim gibi ortak kararlardan bahsediyoruz.
Üçüncü olarak çalışan bazen sendika ile ya da (yerse) dava açmakla tehdit ediyor. Burada çok dikkatli olmak lazım. Bu yolları her zaman kullanma yetkisi var ve saygı duyulacak bir şey. Eğer kararımız zaten burada uygulanan hukuka aykırı değilse kesinlikle pısmadan "hodri meydan" diyebilmek lazım. İlk burnout örneğinizde belki yapılması gereken ilk fonksiyon değişiminde tercihin çalışana verilmesiydi. Eğer zaten çalışan bu tercihi yapıp sonra nitelikleri uygun gelmemişse geçmiş olsun. Bundan sonrasını ben değil hukuk halleder. Ya da firma parasını öder, elemanı gönderir. Burada elemana tazminat ödemek / ödememek sizin şahsi başarı ya da başarısızlığınız değildir, sakın kendinizi o duyguya kaptırmayın. Hayat bu.

@xportant hocam neden bahsettiginizi anlamadim vallaha. Biriyle mi karistiriyorsunuz acaba çünkü is arkadaslarimdan emekliligi yaklasan yok (en az 20-25 yil), is arkadaslarimdan benim yaptigim isi yapmis hic kimse yok ne de ivir zivir is yapıyorum.Bana biriyle karistiriyorsunuz gibi geldi.

İnsanın dünyaya bakışı değişiyor. Daha önceden eski yöneticilerim bana ne demek istemiş, ben onlara neler yapmışım, nerede iyi elemanmışım, nerede kötü elemanmışım hepsinde aydınlanma yaşadım yemin ederim ilk ayımda.

En zoru da, en yorgun ve yoğun döneminde bile yanına gelen her çalışana her zamanki gibi davranman gerektiği. O anda onun dünyası bambaşka ve senin en rahat olduğun günündeki gibi zannediyor seni.

@burfak katiliyorum. Allahtan cok iyi mentor gibi mudurlerim var da bana hep nerede nasil ne yapilir, neye dikkat edilir, hangi durumda nasil davranilir soyluyorlar hep.
Yani misal pandemi dönemi her yer kapaliyken biri izin almis haliyle izni evde gecirmis. Başkasının da izni varmis ama iznini tam en sona otelemis. Digeri diyorki ben otelemesini istemiyorum ben evde kullandim o niye kullanmiyo. Yani açıkçası su muhabbetler bana basit geliyor bilemiyorum ama tabiki o kadar sorun varken bunu basa aliyorsun vs...

Misal simdi gitmis başka departmanlara sormus ise donuyorlar mi diye onlar yok demiş, bana diyorlarki onlar donmuyo biz niye dönüyoruz. Haklilar ama en ust yonetimler bu kararlari veriyorken ben ancak arada elçiyim :)

yoneticilik zor degil.Zorluk, buna karakter olarak uygun olmayanlarin yonetici yapilmasiyla ortaya cikiyor.Yoneticilik karakteri farkli bir olay.Isi bilmekle isi iyi yapmakla cok az ilgisi var

@turkuaz cok iyi yoneticiler gordum ve cok iyi yoneticilerim var ama islerine asla kolay demem. Hem calisani mutlu edip (ozellikle fransa'da cok zor) hem sirketi mutlu etmek kolay degil.
En basit ornegi; proje ertelendi ve normalde proje phase donemi tatil almıyorsun. Otelenince amerika "o doneem tatili olanlar otelesin" diyor ama kadin ailesiyle tatil planlamis. O an psikolojisi nasil denk geldiyse aglamaya başladı nasil yapicam edicem diye. Aha bunu yonetmesi gereken kişi yönetici ve ben bu ise kolay asla diyemem.

Bu arada bir is kolay olsaydi bu kadar para vermezlerdi :)

@logisticsmanager, cok kolay demiyorum zorluklari elbette vard ancak gotunden ter aka aka santiye vs. ortamlarda beden gucuyle uc kurusa calisanlar varken yoneticilik zor demem.Yonetici oncelikle sirket kulturunun uygulayicisidir.Calisanlarin izinlerinin son dakikada degistirilmesi sirket kulturunde varsa maglesef elinden cok az sey gelir ancak bunun da careleri var.Kritik adamlarin izin planlamasini ona gore yapmak, disaridan birilerinin izin planlamasina karismamasini saglamak vb.

@turkuaz agree to disagree diyelim.

Excel?

Başkan ben şöyle çözerdim bu meseleyi. Android kullanıyorum ama benzer birsey mutlaka ios'da da vardır. Bende telefon hafızası, sim hafızası ya da Google a kayıt yapabiliyorum kişilerimi. Ben Google'i kullanıyorum. Mesela bu büyük listeyi telefon hafızasına kaydederdim. İsim düşünce kişi listesini telefon hafızası yapar. İsim bitince Google'a dönerdim. Bu sayede iki liste birbirine girmezdi.

icloud a giriyorsunuz.
contacts a tıklayın
sol altta + var ona tıklayıp yeni grup oluşturun.
ilk grup kişisel olsun
bütün kontaktları kişisel e atın
sonra bir daha + yapın
gereksizler yazın
bütün bu gereksizleri bu gruba kaydedin.
sonra telefonun arabiriminde gruplar olduğunu göreceksiniz. normal kullanırken gereksizlerdeki tiki kaldırın. işiniz olduğunda gereksizleri açın.

bu kadar.

Excel telefonda kullanışlı değil.Hem de çok yer kaplıyor.
Güzel bir uygulama varsa daha güzel olur. Kişileri gruplamak da çok kullanışlı değil. Whatsappta falan 1000 kişi oluyor bu sefer.
Teşekkür ederim.

kesilir bişey olmaz.

anladığım, bisiklet selesinin en alttaki pozisyonunda bile borunun uzun olmasından dolayı yüksek kalması.

Satmayi hic dusunmezseniz, olabilir.

Seleyi direkt atmayi ve duzgun bir sele almayi unutmayin. Inanilmaz kotu kalitesi, iki uc kez uzun yolda kullanmak zorunda kalmistim, cok acili olmustu.

Kesilir kesilir de kadro büyük boyunuz uygun olmadığı için komik durmayasınız üstünde?

sele borusu satılıyor ve fiyat konusunda sadece bir boru olamsından mütevellit ucuz, yani satarsa bile bi sele borusu al der geçersin. onu da farketmesi lazım alacak insanın.

sele gidondan aşağıda olursa harleyciler gibi durursunuz üstünde.
bisikletçinin gazına gelmeyin kendinize uygun kadro alın bence.

gelişme sürecindeyseniz büyük olanı alabilirsiniz.

boydan yana sıkıntısı yok ama ama bacak boyu kısa geldi ve bu durumda herkes aynı fikirdeyse kesiyoruz o halde?

Google fotoğraflarda kendi galeri uygulaması ile değil Google photos ile silince her yerden silinir.
Tablette ayrı bir hesap kullanırsanız öyle ayırmak Daha rahat olur fotoğrafları

Tablette ayrı hesap, telefonda da hem telefon hem de tablet hesabı yüklenirse Google photos ta çok rahat tablet hesabına geçiş yapılabilir

Google fotoğraflar çok kullanışlı bu konuda aslında. Ayrı hesap yukaridakilerin dediği gibi daha işlevsel olabilir.
Ben microsoft one drive kullanıyorum bir süredir. Google fotoğraflara göre çok işlevsiz geliyor bana.

bu iş google photos ile yapılır.
yaptığınız hatalar:
-yeni bir hesap açın.
-tabletten sileceğiniz fotoları google photos uygulaması içinden silin.
-albümleri kullanın. gün gün albüm oluşturabilirsiniz ama gerek yok çünkü tarih etiketi olacağı için çok güzel bir şekilde görebilmeniz lazım.

orjinal derken sınırsız alan orjinaller için geçerli değil. 10 mp e kadar sıkıştırır. tablet için yeterli olsa gerek. işlenmiş fotoları da uygulamadan işliyorsanız ayrı kaydetme ya da üstüne kaydetme opsiyonu sunar.

Marketlerde kapalı kutuda külah satılıyor. Bir de kiloluk dondurma aldınız mı.. al sana evde külahta dondurma

Gerçek külah istiyor :(

bir suru saglikli dondurma tarifi var cok da basit yapilisi, onlardan yapsaniz hatta belki ikiniz birlikte? guzel bir aktivite de olabilir hem?

Yaptık ama istemiyor sevmedi pek dün uzun zaman sonra kontrollü dışarı çıktık orada gördü yine aklına geldi

Valla biz pandemi süresince mahallemizin bildiğimiz dondurmacisindan aldık yedik bir sorun olmadı. Külah yoktu tabi.

@uzun kulak

Dediğim gibi marketlerde külah da satılıyor. Migrosta falan bulursunuz.

madodan alırdım.

Dondurmanin kulaha konma ve size verilme asamalarini dikkatle izleyerek, oksurme, hapsurma ya da kulaha pis ellerle dokunulmasi gibi bir durum olmazsa, alabilirsiniz sanki. Ben de bu konuda 4 yasindaki kuzunuz kadar dertliyim:)

kizimda cok seviyor, bu surecte evde yaptik hep; ancak yavastan disari cikmaya basladik ve mahallemizdeki butik dondurmacinin acildigini gorunce o gun 2 kez gittik :) 3.5 yasinda hemen hemen, sorun etmedik cok fazla (bildigimiz bir yer oldugu icinde)

kartal'da bi top dondurma diye bir yer var oradan aldım. gerci aldiktan sonra pisman oldum. dolaba attım ara ara yiyorum.

adam eğilip kutulardan alırken nefesi hem kutulara hem koyduğu yerlere gidiyor.

bimde 1 tane dondurma var, yıllardan beri sadece onu alıyorum ve acayip güzel. denemediğim sorbe kalmadı bu acayip ama böyle ne çok tatlı, ne çok tatsız, sanki meyvalı yoğurt ayarında ama denemenizi isterim.

pbs.twimg.com

ayrıca dünya değişime giriyor, sizin ufaklık da alışsın artık.

dondurma külahı da satılıyor marketlerde.

virüsleri dondurarak sakladıklarını öğrendiğimden beri tırsıyorum ben soğuk şeylerden.

ayrıca cornet tarzı da bir sürü seçenek var. cornet sevmeyen çocuk olur mu bilemedim.

migros eve dondurma getiriyor

biz kulahı karton kutuda paketli alıyoruz. normal paketli dondurmayı üstüne koyuyoruz. yaş 3bucuk :) külah marketlerde satılıyor kutu içinde.
www.google.com

dondurma da üstünde dondurma yazanlardan alın dikkat edin.

Marketlerde Seyidoğlu ve Koska külahlar var, kapalı paket. İnsan boş bile yer, açıkta satılanlar kalitesiz.

Paket dondurma alın, abidik gubidik karışımlara girmeyin, sade ve kakaolu olan kaliteli bir marka alın ve evde kaşıkla koyun külaha. Ben kendim hep böyle yapıyorum.

4 yaşında ya. al bir algida kornet geç. alışır. beğenmezse de çok sorun değil süt ve şeker zaten bir kaybı yok. bunu kıdemli bir baba olarak yazıyorum.

kızarmış dondurmaya alıştırabilirsin illa ısıtmak istiyorsan hehe.

2.mesajim olacak ama cocugu (bebegi) olmayanlar ne guzel al bir dondurma ya da kulah gec demisler :)

arkadaslarin al dedigi algida vb. markalarin icerigine ve ustune bir bakin, milyon tane katki maddesi var, ve dondurma bile yazmiyor kutularinda :)

not: sadece dondurma degil aldiginiz her seyin lutfen icerigine bakin! bu konularda bilginiz yoksa da kliktag diye bir uygulama var onu indirip barkod okutun lutfen!

Alin, bir sey olmaz, zaten maskeyle calismalari gerekmiyor mu?
Burada butun bebeler dondurmayla geziyorlar artik

sunucun var mı lokale mi kuracaksın?

github.com buradaki adımları takip etmen yeterli. hazır çözüm sunuyor.

sunucun varsa kurabilirim.

laradock.io

ya internette 50 kaynağın tümünü kullandım. hiçbirini çalıştıramadım.

hepsi hata veriyor, localde de, aws'de de.
laaravel dediğimiz nane de kişiden kişye dğeişen bir şey değil ki. standard bir konsepti var, bir tane düzgün docker kurulsa, heryerde sorunsuzca çalışır. zaten bi php kurulacak içine, bi composer install, npm install, ve php artisan komutları gelecek defaulttan. direkt kendi kendine çalışır bu komutlarla.

niye hiçbirisi çalışmadı anlaamadım vallahi kafayı yicem ya.

çok önemli bir konuysa aws dediğiniz sanal bir linux ise kurabilirim.

benim için ubuntu/debian olması yeterli onlara aşinayım.

sunucu bilgilerini ve size ne lazım iletirseniz kurabilirim. özellikle docker konusunda uzman sayılırım gerçekten kurulamıyorsa da kurulamıyor derim. şu an 26 tane akitf docker ım var ve hepsi takır takır çalışıyor.

neyi engellemişler?

vpn sitesini mi?

eğer tek tek vpn sitesinin ip'lerini yasaklayacak kadar manyaklarsa ki olabilir o hizmeti kullanamayabilirsiniz. ama pratikte zor. teoride zor değil.

vpn ile privatevpn e bağlanıp üye olup programı da indirsenize? sonra vpn i kapatın duruma bakın.

vpn'in programı çalışmayabilir. Bende nordvpn ve pia çalışmamıştı. l2tp, ppto mu ne öyle birkaç yöntem vardı. Windows içinden vpn bağlantısı kuruyorsun ip giriyorsun o şekilde oluyor. (programın çalışmadığı durumda. ama onda da tek ip giriyorsun başka yere bağlanmak zor vs.)

mümkünse 3 günlük deneme vs al, veya mail at iste.

aynen öyle. vpn sitesi açılmıyor bile.

bugün daha enteresan bir şey keşfettim. cep telefonumdaki internetten girebiliyorum (farklı şirket) ancak ev internetimden siteye katiyen erişilemiyor.

haklısınız nasıl olsa 30 gün para iadesi var. ben bir deneyeyim...

onedrive veya google drive altından kalkar gibi geliyor, yeterki o data dosyalarını sync edilen klasörlere ekleyin, değiştikçe günceller.

ama ne kadar götürür bilmiyorum, mesela toplam kapasite veya gerçek zamanlı olması önemli mi yoksa "1-2 saat geriden gelse yeter" diyor musunuz, "istediğimde 1 ay geriye gidebileyim" gibi bir ihtiyaç var mı, bunlar da önemli.

daha profesyonel bir şeyler isiyorsanız:

S3 bucket - aws.amazon.com
"bugün değişen dosyaları (atıyorum gece yarısı) sync eden script"

aklıma gelen diğer çözüm.

edit: "işimi görsün" diyorsan, bir klasörü zipleyen powershell script'i, zamanlanmış olarak geceleri çalıştırıp onedrive'ın sync ettiği klasöre attırabilirsin. ama bütün klasörü alacak haliyle. devblogs.microsoft.com

en basiti onedrive sync klasörü içine alın muhasebe dosyalarını. böylece sürekli yedeğiniz olur. başlangıç olarak tavsiyem bir bat dosyası ile tar, rar vs bir şekilde bütün klasörün günlük yedeğini almak. böylece gün gün arşiviniz de olur. bir şey silinirse falan o arşive gidersiniz.

eğer daha abartı bir şekilde yapmak isterseniz profesyonel destek verebilirim ama bir tek muhasebe programı için değmez.

profesyonel destek verilende üyelikli bir cloud'da günlük, haftalık, aylık ve şifreli ya da şifresiz olarak tutturabiliriz. ayrıca şirket içi kullandığınız başka sunucu varsa bunların yedeklemeleri falan da halledebilebilir. ayrıca sunucu sisteminiz de kurulabilir vs vs..

götür yetkili servise parasını ver orijinali ile değiştirsinler. en azından üç beş ay sonra başın ağrımaz, faturan olur fişin olur hak ararsın bi durum olsa. öbür türlü toptan sıkıntı.

Git Apple Store'da değiştir kafan şişmesin sonra.

Deji pili alıp telefoncuda değiştirin.

Telefoncular 5 dolarlık pil takıyor telefona.

Ben sözüm ona iyi bir telefoncuda değiştirdim. 15 gün sonra batarya şişti telefon yandı çöp oldu.

Telefoncudaki piller 5 dolar ama belki çinde 1-2 dolara aldıkları pil. Çok kalitesiz. Ama şans işi biraz

320 tl imiş fiyat bence yetkili serviste değiştir.

kendin değiştiremiyorsan yetkili serviste değiştirt tabi.

çünkü telefoncu sana muhtemelen dandik pil takacak, çıkma pil takacak vs. sonra pili patladı bunun gibi falan hurafelerle gelip başkalarına yardımcı olmaya çalışacaksın.

daha önce de yazdım yine yazayım tüm pillerimi kendim alır kendim değiştiririm. deji falan da uydurmaca aliexpress'de iyi yorum almış fiyatı da uygun bir pili alır geçerim. böyle çakmanın çakması markalara pek güvenmeyin adam 5 dolara alıyordur sorun olmaz etiketler satar 12 ay sonra gider 2 dolarlık pil alır elinde patlar.. aman diyeyim.

2 dolara pil olmaz zaten. ama 10 dolar falan iyidir misal. sen bunu kendin takamadığın için neredeyse 5 kat fark vereceksin (bu da en dandik pili bile taksan 10 yıllık pil masrafın be) ben hayatta yapmaz düzgün takmayı öğrenirdim ama kendin bilirsin tabi.

Belki de e devletin verdiği nufus kayıt örneği zaten vukuatlıdır, bu vukatlı kısmı eskiden kalma bir alışkanlık olabilir. Değilse nufus müdürlüğüdür alabileceğiniz yer sanırım.

İkinci soru ise mahkeme veya noterden alabilirsiniz, tabi kısa bir süre içinde bu kaide değişmediyse.

evet alırken soruyor, "vukuatlı olsun mu?" diye seçenek var.

veraset ilamı eğer daha önce mahkeme açıldıysa sistemde görünüyor. uzun zaman önce vefat edildiyse göremeyebilir.

veraset ilamı mahkemeye başvurarak ya da noterlerden çıkarılabilir.
mahkemede cüzi bir cüret alıyorlar. noterler ise ona göre daha güzel bir ücret alıyorlar.

çıkarırken en az 3 tane + ev/araç sayısı toplamı kadar alın. yani 3 ev varsa 5-6 tane alın en az. fotokopi motokopi kabul etmiyor bazı kurumlar. tapuda da taratılırsa ihtiyaç olmuyor ama bizimkini tarayamadılar vs..

aile hekimi muhtemelen alır veya korkar ve sizi sevk edebilir. kulak burun boğazcı saniyesinde alır. bir alet var onlar baksalar görürler zaten.

bizim burdaki aile hekimleri bir bok yapmayıp her şeyde hastaneye sevk ediyor. geçen gün bana (geçen dediğim koronadan önce) "evet hastasın ama yazamam işte rapor" diyordu. (eskişehir-tepebaşı)

Yıllar önce bir arkadaşımın kulağına güve kaçtığında çıkaramayıp (hatta çıkarmaya çalışırken daha derine itip) olmuyor deyip hastaneye göndermişlerdi. Tabi hekimden hekime değişir.

direkt acile gidin.

KBB doktoru hariç kimseye elletmeyin, iyice dibe itmesinler.

Kbb+1.

kbb

gördüğüm kadarıyla hafif yokuşlarda bile tehlikeli bir alet. cihangirde düşünemedim.

londra sokaklarında güzel gidiyor namussuz. her yer tabak gibi neredeyse onun etkisi olabilir.

bir fikir vermesi açısından pro olmayan versiyon:
www.youtube.com

sahilde yürüyüş alanlarında falan binmelik bir şey bu. cihangir'de olmaz kanka.

Yapmayın bu işe çok yükselmiştim :)

1 senedir m365 (pro olmayan modeli) kullaniyorum, cihangiri de iyi biliyorum.

cix, olmaz.

hem yokus inerken baya tehlikeli, hem cikarken cok yavaslayacagi icin cogu zaman yurumeyi tercih edeceksiniz. is - ev arasi mesafe duz ve kisa degilse ve trafik icinden gidecekseniz tasit olarak alinmamasi gerekli. pisman eder.

trafiksiz duz alan, sahil, park, kampusler icin cok keyifli.

50cc motorsikletlere bakın b sınıfı ehliyetle kullanılabiliyor.

motosiklet al bence.

HD bir mini uydu iş görür, yanlız yıllardır onlarca uydu alıcı kullandım, renkleri kötü ya da iyi diye bir şeye denk gelmedim. Alıcının renge/resme/görüntüye çok katkısı olmasa gerek, frekansı çözer ve tv'ye iletir.

TV ya da uydu ayarlarından renk, ışık vs ayarları kurcalanmış olabilir mi?

John Bloor +1

Bunlar dijital cihazlar. Görüntü ya gelir ya gelmez. Renk vs sıkıntısı varsa ayar sıkıntılıdır. Muhtemelen adamın biri ayarları özellikle yapmamıştır ki bir daha geldiklerinde daha yüksek fiyatlı bir cihaz iteleyebilsin.

Zaten kendi kendilerine internetten uydu cihazı alalım demeleri de teknik bilgilerinin iyi olmasından değil adamın bundan kurulumda bahsetmesinden olabilir.

Tipik mahalle arası çakal aldatmacısı ama sizinkileri tebrik ettim en azından internetten alalım diyorlar. bir şey hissetmişler yani belli.

telefonda sorgulayın biraz dediğim çıkacak.

100 tl lik bir hd uydu alıcısı iş görür ama yukarıda bahsedilen çakallıklar olabileceği gibi tv niz geniş ekransa uydu alıcız sd ise ondan da sapıtabilir görüntüler. Onu da kontrol etmenizi öneririm. Bence tv nin ve uydu alıcısının fotosunu çektrip ekleyin buraya tekrar bakalım

rotten tomatoes

www.metacritic.com

imdb'den çok farklı değil galiba.

empire dergisinin listeleri oluyor filmlerle ilgili, onlara bakabilirsin.
www.empireonline.com
www.empireonline.com
www.empireonline.com

guardian da yapar böyle listeler. movie lists diye aratırsan daha farklılarına da ulaşırsın.
www.theguardian.com

yönetmen bazlı gidebilirsin. beğendiğin filmlerin yönetmenlerinin diğer filmlerini izleyebilirsin.
büyük yönetmenlerin önerdiği filmlere bakabilirsin (hemen hemen her yönetmenin böyle bir listesi vardır).
yönetmen ve oyuncuların konuşmalarını takip edip arada zikrettikleri filmleri izleyebilirsin (örneğin, criterion'un closet picks videoları).
belirli bir festivalde yıl yıl hangi filmlere ödül verilmiş, bakabilirsin.
dönem sineması olarak araştırıp tonlarca filme ulaşabilirsin (örn: dogme 95, no wave)

vb. vb.

letterboxd.com

imdbde filmin puanlama sayısını tıkla.
puanlama detayları ekranında
"top 1000 voter" 'in ortalama puanı yada 45+ kişilerin ortalama puanı daha gerçekci
puan veriyor

Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film

www.sinefil.com

trakt.tv'ye üye ol. süper listeler keşfedebilirsin. kendi listeni de oluşturup paylaşabilirsin tabi.

Letterbox'a bakın. Benzer şekilde listal sitesine bakın.

Google'a lesser known veya similar movies yazıp arama yapın.

Bir yönetmem veya oyuncu seçip erken dönem filmlerine bakın. Aynı şeyi senarist için de yapabilirsiniz. Yukarıda söylenmişti

Imdbnin top 500 listesi olacak. Google'a yazın

Tema üzerinden aratın. Movies with kidnapping theme, 90s children movies gibi

Oyuncuların ve yönetmenlerin favori filmlerini inceleyin. Yukarıda söylenmişti.

şirket bunu sözleşmeye yazacak kadar aptal olamaz değil mi? sözleşme kayıp değil sana vermek istemiyorlar. neye imza attığını bilmiyorsan zaten çok bir hakkın yok iş kanununa bakabilirsin.

4857 sayılı iş kanunu hükümleri geçerlidir. imzaladığınız sözleşme bu kanunla çelişemez. mutlak butlana girer. yani yok hükmündedir. örn; haftalık mesai 45 saattir. size standart 50 saat mesai yazamaz. yazmışsa da açıkça kanuna karşı gelmiş olur.

edit: elbette 45 saatten fazla çalışılır ancak fazla mesai ücretini ödemek ve bunun için sgk primini yatırmak koşuluyla.

Sozlesmelerin kopyasi verilmiyor mu calisanlara?
Bence kaybettiklerine dair yuruyebilirsin, Bu islerde iyi olan bir avukata danisabilirsin

Dava açarsanız zaten kendileri sunar sözleşmeyi. Yani şu aşamada sözleşmenin çok bir önemi yok. Yasal haklarınızı sözleşmede yazsa da yazmasa da alırsınız.

Yapacaginiz en iyi şey alma ihtimaliniz olan evleri favorilere eklemek. Cunku kredi faizleri hafif dustugu an haysiyetleriyle nam salmis komisyoncular direkt %10-20 arası fiyat yukseltiyor. Bu durumda önceki fiyatı bilerek pazarliginizi yaparsınız.

Bence de en iyisi favori. Fiyatı düşenleri de haber veriyor favoriye ekleyince.

1. teklif yapabilirsiniz. ya da bildiğin pazarlık yapabilirsiniz. yani ev sahibine direk 700 olur mu kardeş diyeceksiniz. kabul etmek ona kalmış.
devlet bankasından kredi onayı çıkacağı garantili arkadaşlarım var ama sizi nereden bilelim? banka bilir onu. aylık gelirinizin yarısı falan olması lazım 1 aylık taksidin. eğer bunun yanına yaklaşıyorsanız kredi çıkar. uzaklaştıkça çıkma ihtimali azalır.
yani aylık 5 bin ödeyeceksiniz ama geliriniz 4 bin. o iş yaş.
geliriniz 10 olabilir. geliriniz 15 kesin çıkar. geliriniz 7.5 insiyatife bağlı ama muhtemelen çıkmaz gibi..
bu işlerde tanıdık, torpil ve şansın da çok büyük etkisi vardır. sen 100 istersin çıkmaz durumu senden kötü adam 500 ister ona çıkar çok gördüm..

eksisozluk.com

Çeliktepe ve Ortabayır olarak geçiyor oralar. Kanyon civarında çalışan beyaz yakalılar oralarda yaşıyor. Büyükdere Caddesinden uzaklaştıkça profil de düşüyor. Biraz fazla aşağı doğru inince küçük arabistanla karşılaşabilirsin. Kanyona yakın yerler bir nebze daha iyi. Öyle aşırı nezih bir yer değil, aşırı kötü de değil. Ortalama bir yer.

otoparklı ev bulmak çooook zor, sokaklar çok dar ve sürekli araç park ediliyor yollara. bazı sokaklara ambulans, itfaiye girmesi imkansız görünüyor. yine de avrupa yakasında merkezi noktalar arasında en "bütçe dostu" bölge orası denebilir. böyle olmasının sebebi de yukarıdaki gibi sebepler; bir şeylerden feragat etmek zorunda olduğun için nispeten uygun yani.

aracınız varsa otopark meselesinden katil olursunuz. plaza bölgesi olduğu için hafta sonu o bölgeler çok tekin olmayabilir. çünkü bir anda ıssızlaşıyor. keza saat 18'den sonra da aynı. plazalara çok yakınsan o bölgede yürümek belli bir saat sonrasında sıkıntı.

yine aynı yerlerde çok uzak olmayan site tipi yapılanmalar var sanırım sapphire arkasına doğru. mümkünse onlara bakın. hatta kağıthane tarafına bile inebilirsiniz hiç sıkıntı değil oradan daha nezihtir.

hocam oralar leş
ana cadde cok pahalı
bir alt sokak cingene mahallesi
gercekten leş

avrupa pahalı hocam ev anlamında

Bruce +1

Ben sapphire’in arkasında oturuyorum. Bence sapphire’in arkası kanyon’un arkasına göre çok daha iyi. Kanyon’un arkası gültepe, sapphire’in arkası çeliktepe olarak geçiyor.
Çeliktepe’ye taşınmadan önce gültepe’deki nef’lere bakmıştım. Mahalleler o kadar kötüydü ki güvenlikli site bile kurtaramaz yani. Çeliktepe’de ise, sapphire’den ne kadar uzaklaşırsan, ne kadar yokuşun aşağısına inersen o kadar daha az nezih bir mahalle çıkıyor karşına hatta bir süre sonra mahallede nezih kelimesinin anlamını bilen biri kalmaz muhtemelen.

Güvenlik konusunda hiç sorun yaşamadım.
Sadece bir kere park yeri yüzünden gece birisi kapıma dayanmıştı, o da o şahsın manyaklığı. Park edecek asla yer yok. Var olan tek tük yerler ise adeta parsellenmiş. Ben bilmeden kendi kapımın önüne araba koymuştum. Meğer bir ruh hastasının park yeriymiş, o da işte gece eve geldiğinde arabasını park edemeyince soluğu kapımda almış.

Kiralar uygun diye genelde bu taraflar tercih ediliyor yoksa evimde geçirdiğim vakit haricinde çeliktepe’de hiçbir şey yapmıyorum. İşim levent’te, spor yaptığım yer etiler’de. İkisine de yürüyerek gidiyorum. Gönül isterdi ki etiler’de müstakil evim olsun ama param çeliktepe’ye yetti :)

Benim arkadaş Kanyon'un arkasında Gültepe'de Zincirlikuyu'nun dibinde yaşıyor. Mahalle biraz kötü. Bir keresinde Kanyon'dan eve yürürken bu mahallede içki içemezsiniz diye durdurup tartışmışlardı. Yobaz, cahil insanlar. Ama öyle yankesici, tekin olmayan bir ortam görmedim. Sokaklar acayip dar, otopark yoksa park yeri büyük sıkıntı.

Yatırım amaçlı alınır ama oturmak için alınmaz