ayrılma vakti gelmiş, iki buçuk ay iyidir.
annenin psikolojisine bir şey olacağını sanmam, teker teker bir iki gün arayla ayırsınlar, zaten bir ay sonra görseler de tanımayacaklar birbirlerini.

anne 10 ay bile bırakmayabilir isterse ki bizim kedileri aylarca emzirdi o yüzden sokakta çok iyiler şu an
2.5 aylık yeterli genellikte ama 3ü de tamamlasın iyidir bu arada anne kedide öyle bir psikoloji yok yavrusunu alıp götürünce yataklara düşmüyor zaten gitmeleri gerek garipsemiyor

bence bi 15-20 gün daha kalsınlar. sonra da 1er hafta arayla ayırsınlar.

ben kendi yavrularımdan birini 4-5 aylıkken verdiğimde bir yarım saat arandı bulamadı.
diğerini 6-7 aylıkken verdiğimde de fark etmedi bile.

rexxten aşağı doğru inerken 4 yol ağzına geldiğinde hemen sol çarpazında dreamers diye bi figürcü var oraya bakarbilirsin ama var mıdır bilmem. hatta o sıkakta bir tane daha var.

akmar pasajının yanındaki nezihte de yüksek ihtimal vardır.

ptt tarafında, akmar'ın yanındaki çarşının orada bu tip şeyleri satan bir yer var. orada olabilir.

t3, t4, tsrh bakılması lazım. tahliller elinizdeyse bakın bakılmışmı diye. yoksa dahiliye doktorları da tiroid testi isteyebilir.

yapıp yapmadıklarını bilemem telefon açıp sormak en sağlıklısı
devlet hastanesinde endokrine gidebilmek için önce dahiliye onayı gerekiyor zaten şüphe üzerine gittiğin için dahiliye sevk etmeden kendi bakar
özel ya da cepten ödemeliyse de endokrinin ücreti 200den başlıyor ama önceden bir teşhisin olmadığına göre bence gerek yok dahiliyeye git temiz

Tiroid testlerini aile hekiminizde de yaptırabilirsiniz

teşekkürler, test sonuçlarını aradım ama bulamadım, bugün gideceğim dahiliyeye yada aile hekimine.

aile hekiminize gidin ne endokrini. t4 t3e falan gerek yok tsh kafi.

yarım çay bardağı kimyonlu su içebilirsin günde. baya önler. tadı kötü ama tek shotta gider.

bence yiyip içtiklerinden kaynaklamıyor gibi görünüyor.
ben de yulaf ezmesi severim. ilk kez bugün laktozsuz süt ile denedim, dünya varmış dedim :)
baklagillerden gelen gazı nasıl bertaraf edersin bilmiyorum ama.

edit: kaynaklanmıyor ne ya, kaynaklanıyor olacak.

sorun değil tabi ama her ortamda sıkıntı yaşarsın. genelde bakliyat sebep olur yedin mi şişersin hareket edemezsin sonra pırt pırt bütün gün. her gün yemiyorsundur zaten. rahatsız oluyorsan gaz yapan gıdaları tespit edip yemeyeceksin bu kadar basit. 1 hafta nohut, kuru fasülye ve bulgur pilavı yeme bakalım geçiyorsa onları azaltırsın. keyfine göre yani :)

Laktozla birlikte bakliyat kaynaklı gluten de gaz problemi yaratabiliyor.

yulaftan
ben de 2 gün önce kavaltıma ekledim aynı sorun bende de oldu.

yani yediğim şeylerden olduğu bariz zaten. bakliyat tabii her gün yemiyorum da süt, yoğurt, yulaf ve ayran her gün tüketiyorum. ve her gün de bu oluyor. protein almak için başka bir çarem olmadığı için tüketmek zorundayım. ben sadece bunun bi probleme yol açıp açmayacağını öğrenmek istiyorum aslında. normal midir yani bu kadar olması? :)

normal normal ama olur da gazı çıkartıcam diye yırtınırsan bi taraflarına acı verebilirsin :D

Süt yoğurt yulaf ve ayranla protein ihtiyacını karşılamıyorsun ki, bunların hiçbiri protein kaynağı değil. Yiyip içmek zorunda değilsin yani. Sütteki laktoz yulaftaki gluten ve lektin senin bu problemleri yaşamana neden oluyor. Bunları yiyip içmezsen problemin kalmaz.

Bazı marka protein tozları aşırı gaz yapabilir, değiştirmeni öneririm.

tabii ki mükemmel eş.

mükemmel eş. kariyeri napiyim

mükemmel eş. tabii "mükemmel" kavramı kime göre, neye göre mükemmellik ifade eder :) Ama kesinlikle deli gibi aşık olduğun insan.

Eş, kariyer olsaydı etrafımda bu kadar zengin, kariyer sahibi ama mutsuz insanlar olmazdı.

mükemmel eş, mükemmel arkadaşlar, mükemmel aile, mükemmel sosyal ortam bunların hepsini kariyerin üzerinde tutarım.

eş tabiki

önemli olan evindeki huzur değil mi? o zaman eş.

eş <3

kariyer denilen basli basina bir sacmalik bence. mukemmel kariyer mi mukemmel kraker mi desen bile yine kariyer demezdim.

mükemmel eş.

kötü bir eş senin 20 yılda emek emek elde ettiğin kariyeri 20 dakikada çöpe çevirebilir.

mükemmel eş, neyleyim karıyeri.

kariyer yalnızca bir araçtır, mutlu bir hayat için. mükemmel eş mutluluğun kendisi.

kariyer maddiyatın yanı sıra insanın ego/takdir edilme beğenilme duygusu için gerekli. o hırs ve ego olayını aşmadığı sürece insanların gerçek anlamda mutlu olması zorlaşıyor.

mükemmel eş olmadıktan bir süre sonra kafayı yemeye başlarım.

mükemmel eş
ev hayatı huzurlu olduktan sonra iş hayatı da yoluna giriyor

kariyer olduktan sonra istersen quazimodo ol.

bulursun.

Mükemmel eş yoktur, ama mükemmel kariyer olabilir. Ortalama eş candır

ikisi de. mükemmel eş tamam, kariyer de yolda.

eş. net.

Bunlar paket olarak gelmek zorunda mı? Mesela eş gelmesin o kısmı biz bulalım deyip, mükemmel kariyer diyebiliyor muyuz? Diyebiliyorsak o. Diyemiyorsak mecbur eş.

@j r r tolkien bence bundan iyisini mi bulcam diye kendine gore ortalama birisiyle evlenmis olmak icin evlenen kisi sayisi cok fazla.

Eş daha önemli ama Türkiye şartlarında erkek olarak kariyerin ne kadar iyiyse kafanda mükemmel olarak adlandırdığın o kişiye daha yakın oluyorsun.

Üstte söylediğimde mantık arama,mevcut durum bu.

ev hanimi olup gunlerinizi temizlik, yemek, pazar alisverisi yapmak, cocuk bakarak bitirmek sizi tatmin edecekse mukemmel es..
ortalama is sayilir bu da.

Soru tartışmaya çok açık ama ben tartışmayacağım, kariyer diyorum.

imgur.com

eşi niye bu kadar abarttık ya, iş demeye çekindim :(

Mükemmel bir eş, eşine de bakabilir el kapısında elin kadınlarının ağız kokusunu çekmek zorunda kalmazsin. Freelance girişimcilik derken kendi ayağının üstünde durursun zaten ilerde, mesele başta maddi ve manevi o desteği verebilecek bir insan olması.

deli gibi asik oldugunuz mükemmel bir es ama ortalama bir is hayati:)

eş tabiki. kariyerin tamına koyim

biri mükemmelken öteki dipte gezmiyorsa, söylendiği gibi ortalama ise ikisi de uygundur.

aşırı yağmur çamur kar yoksa vermiyorum ne yalan söyliym

genelde vermiyorum

hesap küsüratlı ise üstünü almıyorum genelde, 13 ise 15 verip teşekkür ederim diyorum ve gönderiyorum. ama düz hesap ise ayrıca bahşiş vermiyorum

kuryeye siparis vermiyorum da,

getir'den biseyler aldigimda %30 oraninda(verilen bahsisin orani degil, bahsis verme sikligi) veriyorum.

vakitlice geldiyse, güler yüzle selam verdiyse veriyorum.

geciktiyse ve/veya somurtuyorsa yok.

Vermiyorum. Aslinda vermek isterim ama öğrenciyim napim bazen kurusuna kadar hesaplayip param yetiyosa alıyorum. Kar zamani falan vermistim sadece.

Mutlaka az da olsa veririm. Disarda yerken de bahsis birakirim. Adettendir. Zengin degilim, cok veremem ama uc bes de olsa veriririm, adamlar bahsisten geciniyor daha cok. Ona verdigim 3-5 lirayla iflas etmem.
Bir de verdigim birkac demir para icin sanki maas vermisim gibi cok tesekkur ediyorlar, bu da hosuma gidiyor.

bozuk varsa max. %10-15

yağmur kar varsa biraz daha fazla.

geç kalmışsa ve güleryüzlü değilse pek yok.

vermeyince annem kızıyo hatta bi keresinde asansöre binmeden durdurdu 1 lira verdi artık ben de alıştım veriyorum

Evet her seferinde mutlaka veririm. Bu sekilde istikrari saglayinca siparislerimi hep daha cabuk getirdikleri oluyordu.

3-5 lira veriyorum hep.

Vermiyorum. İşi o zaten

Para üstü alınmayacak şekilde ayarlanarak ödeme yapılır ya da 1TL verilir. 1TL olmasıın sebebi berberlik gibi 'kişiye özel hizmet' içermemesidir. Miktar nereden ne ısmarlandığına ve fiyata bağlı olarak yükselebilir. Lüks sipariş yüksek bahşiş ilişkisi...

Yurt dışında genç kızların kapıyı tamamen çıplak açıp (terlik bile yok) siparişi teslim aldıktan sonra medeni cesaretlerini gösterecek bu videoyu paylaşım sitelerine yüklemeleri şeklinde bir uygulama da var. Bu esnada bahşiş veriliyor mu göremesem de kurye çalışanlarının umursayacaklarını zannetmiyorum.

Veririm. 1-2 tl

az önce sipariş verdim. pos cihazı getirmesini söyledim. evimin karşısında bir mekan.

pos cihazı getirmemiş. 100 tl uzattım abi o kadar bozamam. peki git pos cihazı getir o zaman dedim. gitti geldi, sodexo cihazını almış. (sodexo, ticket vs.)

tekrar gönderdim ama bu sefer sen gelme, ben akşam dışarı çıkarken gelir öderim dedim.

siz olsanız verir misiniz? bir de unutmadan Esenyurt'un ta amk.

geçen motosikletli bir amca getirdi karda kışta rahat 60 yaşında vardı. komple yemeği veresim geldi.
bahşiş iyidir bence.

verirdim heralde, ne maas aliyordur ki zaten? bence bahsis icin katlaniyorlar buna. evdeki annesi icin mi artik yoksa bebegi icin mi dusunsene. isi buymus. mecbur olmasa yapar mi

ogrenci olmasam veririm. yüzde 10 kadar. şu halimle veremiyorum ama.

zamanında getirirse veriyorum, genelde 2-3 TL, hava kötüyse veya beklediğimden erken gelirse 5 TL civarı bozukluk durumuna da göre

ekleme: öğrenciyken vermiyordum.

vermem. 1 2 liranın hesabını yapıyorum. bazen minibüse binmiyorum mesela. benim için öyle kolay vazgeçilcek bi para değil malesef. öğrencilik zor.

Genelde para ustu bir iki lirayi almiyorum tesekkur edip gonderiyorum. Yasi benden buyuk insanlara bahsis vermeye utaniyorum biraz.

tutara gore degisiyor. hızlı ve sıcak bir şekilde geldiyse eğer paketim 5-10 lira arası bir şeyler veriyorum.

Veririm, her seferinde, bazen hesabın üstünü, bazen düz hesapsa siparişin büyüklüğüne göre ortalama %10-20 arası.

Postacı, kargocuya da gününe göre içecek, su, hatta evde varsa hemen bir peçeteye tutuşturup bir kurabiye, çikolata vs, ikram etmeye çalışırım.

hayır

Bir kere optimim avm nin cekilisine katildim pisman oldum. Reklam smslerinin ardi arkasi kesilmedi. Elli kere iptal mesaji yazdim olmadi. En son genel merkezle konusup iptal ettirebilmistim.
Bir de yazin magnumdan araba kazanmaya calisiyorum arada :)

şu avmlerin araba çekilişine katıldık bi arkadaşla ortak. çıkarsa arabayı satıp öğrenim kredilerimizi ödemeyi düşünüyoruz :D
genelde bulduğum her çekilişe katılıyorum ama bugüne kadar sadece bi kere sinema bileti kazandım. beleş 3d gözlük edindim diye sevinmiştim sdsjhj

Denk gelirse ve üşenmezsem. Karper'den 5000 TL kazanmıştık 5-6 yıl önce.

evet katılabildiğim kadar katılıyorum. Çekiliş var diye ekstra alışveriş yapmıyorum ama alışverişimi çekiliş olan yerlerden yana kullanıyorum. şöyle bir duyurum bile vardı hatta (araba bana çıkmadı bu arada)
www.eksiduyuru.com

Sen hiç dondurmadan araba kazandım diyen gördün mü ? Kazananı da kendi belirliyor zaten!

@Erensq06 çekilişlerden araba kazanmış 2 arkadaşım var.

Cok genel olmadi mi cevap?

Madem ohm en dusuk alinir neden farkli versiyonlari var?
16 Ohm kulakliklar da mevcut. Ayrica fiyata gore bakmak pek dogru olmaz diye dusunuyorum.

Onerinin altindaki mantigi da aciklarsaniz sebebini ogrenmek isterim.

Edit: bu cevabı okuyunca anlamsız geldi, yukarıda "kulak üstü 32 Ohm alınır, fiyatlarından da belli oluyor" minvalinde bir mesaj vardı, ona cevaben yazıldı. aşağıda bu konuda gerekli detaylar verildi.

head fi'de yazmışlar bir şeyler. oraya bak...
www.head-fi.org

oncelikle "kulakustu alirken ohm en dusuk alinir" cevabi ne kadar yaniltici anlatamam.

soz konusu model icin:

32 Ohm – Designed for use with portable gear like an iPod. They supposedly sound similar to, but not as refined as the 80 ohm version reviewed here.

80 Ohm – The apparent favorite among people who like more bass in their headphones. They’re only available in the pro versions.

250 Ohm – In the pro version, these have a coiled cord and Beyer says they’re intended for mixing music. Reviews and published measurements indicate they have less bass than the 80 ohm and 32 ohm versions. They’re best used with a source intended to drive high impedance headphones.

sorunuzu kismen kendiniz cevaplamissiniz. amfi, dac ya da audio interface araciligiyla dinlemeyecekseniz empedansin cok onemi olmuyor. dt 770'in 80 ohm olanini macbook'ta (amfisiz bi seysiz) 320kbps birkac sarki dinleyerek denedim. cok daha iyi bir sey mi bekliyordum bilmiyorum ancak tam olarak tatmin oldugumu soyleyemem. ayrica bu model hakkinda 4chan/g/'deki headphone general basliginda 250 ohm'un altindakilerine yanasilmamasi gerektiginin cok kere tekrarlandigini hatirliyorum. elbette cok kulak asmamak lazim.

benim sahsi fikrim, bu modele en iyi alternatifin sony mdr v-6 olacagidir.

evet Ohm yukseldikce guc tuketiminin arttigini biliyorum, ancak kriterlerim arasinda bu yok. yani guc tuketimi cok onemli degil. sesin kalitesi daha onemli. yolda vakit gecirmiyorum, masa basinda dinleyecegim muzigi. guc tuketimini hallederim bir sekilde. sadece 250 Ohm daha iyi ses verecek mi bana? ayrica muzik calarin yaninda amplifikator de almak istiyorum. yani kaynak da cok onemli degil (16 ohm cikisli mp3 player vs.)

yine de tesekkurler cevap icin, daha detayli bilginiz varsa hayir demem ama :)

@hopeless sony kulakligi da inceleyecegim.
ayrica aciklama icin tesekkurler.

sonuc olarak soyle bir sey anladim, eger dogruysa;
- Ohm kulakligin tukettigi gucu artirmakla beraber, daha temiz ses veriyor. tabi ki tek kriter Ohm degil ama en azindan ayni modelin farkli Ohm degerindeki kulakliklar icin gecerli olabilir.
- mobil kullanimlarda orta seviyeler (bu kulaklik icin 80 Ohm) tavsiye ediliyor, amplifier kullanilacaksa 250 Ohm
- 32 Ohm gayet yeterli, 80 Ohm yeterli ancak amplifier ile daha iyi, 250 Ohm sadece amplifier ile besleniyor.

yanlisim varsa duzeltin lutfen, ayrica sorumu kendim cevaplamis gibi olacagim ancak amplifier kullanacagim icin 250 Ohm modelinin daha temiz ses verecegini dusunuyorum.

bakarsiniz bir sonraki sorum da bu kulaklik icin hangi amplifieri kullanmaliyim olur :)

üşenmedim araştırdım yanlış bilgi vermeyeyim diye. ohm ile hertzi karıştırmışım bas olayı hertz ile ilişkili ohm ise şöyle ki, benim kulaklığım şu www.focal.com ve ipod ile kullanıyorum rezalet ses. iyi bir amfiye ihtiyacı var 32 olanı besleyebilmen gerekiyor yoksa bir işine yaramıyor.

ipod + focal + fiio e7 kullanıyorum bok gibi yani kulaklığın hakkını veremiyorum. ipod falan kullanıyorsan 30 liralık kulaklık al bence

neira, bahsettigin frekans tepkisi sanirim. evet soz konusu kulaklik olunca en onemli etkenlerden biri bu. frekans tepkisinin araligi ne kadar genisse duyabileceginiz ses skalasi da o kadar genisliyor. dt 770'te 5 ila 35.000 hz arasi ki bu gayet iyi.

samsung telefonların bazılarında wolfson dac var onunla 32 ohmlu kulaklık fıstık gibi oluyor
s4 minide var mesela baska bilmiyorum a5 kullanıyorum onda da rezalet

su anda LG G2 kullaniyorum ancak mp3 dinliyorum.
aslinda 24bit/192kHz FLAC destekliyor cihaz, bunun icin kullanabilirim. ancak yuksek direncli kulakliklari surebileceginden emin degilim.
bu yuzden hem player, hem de amfi almak zorunda kalabilirim kulakligin kalitesini yakalamak icin. ancak tek tek gidersek, oncelik kulaklikta.

@neira hangisinden memnun olmadigini tam anlayamadim. kulaklik fena gorunmuyor, fiio icin de iyi yorumlar var, sanirim ipod en zayif halka?

aynen ipodlar çok bozmuş meğersem haberimiz yok düşün müzik dinlemek için üritlmiş ama samsung telefon daha iyi
iyi pahalı bir kulaklık alacaksan onu iyi besleyebilmen lazım yoksa tatmin etmez özetle bu yani. fiionun işe yaramayacağını bilsem almazdım hayvan gibi kulaklık yani yatıyo öyle

uzgunum ama burada da araya girerek ve fanboy olmadigimi belirterek "samsung telefonlar ipod'lardan daha iyi" savina karsi tez sunmak zorundayim.

elbette muzik calar olarak piyasada ipod'dan daha iyi bir suru marka ve model alternatifi var fakat eger bir samsung telefonla ipod'u karsilastiracaksak bilmeliyiz ki ipod'un icerisinde bulunan ses cipleri, kapasitorler, resistorler vb. bilesenler buyuk mikroelektrik sirketlerinin urunudur. elbette tek basina bir ipod yeterli olmayacaktir ancak iyi bir kulaklik ve amfiyle ipod'unuzdan alacaginiz verim samsung telefonunuzdan alacaginizin birkac milyon kati olacaktir.

diger yandan iyi bir muzik calar onerisi istendiginde ilk yanitim ipod olmazdi. ekonomik olmasi beklentisi varsa sandisk sansa'lari duymussunuzdur, onlari oneririm. daha iyi paralar harcayabilecekseniz hifiman hm700 veya fiio x3 cok cok tatli modellerdir. ipod olarak da 5. jenerasyon classic'leri oneririm.

kulaklik amfisi konusunda cok bilgi sahibi oldugumu soyleyemem, o yuzden bir oneride bulunmamayi tercih ediyorum.

pc'de oyun, müzik ve film için şunu kullanıyorum:
(git: www.gameekstra.com)
ürünün ohm derecesini bilmemekle beraber, ses kalitesi diğer kullandığım tüm kulaklıklarınkini dövüyor.

pangea, hifi muzik dinlemek isteyen birine gaming headset onermemek lazim.

ekyil, bir de ayni segmentten sennheiser hd 598 gibi dunya tatlisi bir kulaklik var, onu da onerebilirim. bir arastirin.

evet, konu giderek büyümeye devam ediyor :)

gaming headsetle kesinlikle alakam yok, ancak burada dursun ilgilenen olursa linkten yararlanabilir.

sennheiser hd 598 görüntüsü hoşuma giden (krem özellikle), ancak nedense çok rahat görünmeyen bir kulaklık. yorumlarını okumadım gerçi, okuyup tekrar değerlendiririm.

yanıtlar için teşekkürler, Ohm'dan girdik nereden çıktık :)

Beyerdynamic dt770 pro 80 ohm kullanıyorum, iki ay kadar oldu. Bendeki 80ohm versiyonu.

Kaynak olarak onboard ses kartlı laptopımdan foobar2000'le flac arşivim(en yükseği 24/192, geneli 24/96, 44.1, 48.1 olan kayıtlar), bunun yanında iphone6s üzerinden spotify 320kbps.

Dt770'i telefona direkt bağladığımda, çok sessiz bir ortamda değilsem, son ses açmama rağmen istediğim ses yüksekliğini alamıyorum. Yani bu açıdan, bendeki telefon 80ohm'u beslemede pek başarılı değil.

Laptopta istediğim sesi(miktar olarak) alsam da tatsız bir dip gürültüsü var ve yüksek çözünürlüklü bir kaydı dahi 128kbps bir mp3 dosyasından çok daha kaliteli aktaramıyor.

Fiio Q1 dac/ampım var. 150ohm'a kadar kulaklıkları besleyebilir diye geçiyor teknik verilerinde. Bunu laptopla, usb çıkışından bağlayarak ses kartı özelliğini de kullanarak dinliyorum, dip gürültüsü sıfır, ses kalitesi güzel, çoğu kayıtta high gain açık olmadığı halde %40-50 sesin üzerine oek çıkamıyorum.

İphonela 16ohm'luk mee m6pro iem kullanıyorum genelde. Dt770'i sadece Q1'i bağlayıp amfi özelliğinden yararlanmaya üşenmezsem kullanıyorum. Çok pratik gelmiyor lastiklerle bağlamak, kablolar falan. Ayrıca androidlerde usb otg, iphonelarda apple cck kullanmal gerekiyor dac'ı da aktif etmek için. İşyerinde, odada zaman geçirirken belki ama yollarda falan zor iş.

Bu arada, etrafı rahatsız etmek gibi bir kaygınız yoksa dt880'lerin de çok seveni var.

Ben de odyofil falan değilim, müzik dinlemeyi seviyorum, enstrüman çalıyorum. Bu da bu ayarda ilk kulaklığım. Dac/amp konusunu da burdan bir arkadaş kapsamlıca anlatmıştı sağolsun. 80ohm'u her yola gelir diye düşünerek aldım. Mobilde öldürmesin, laptopta amfisiz güldürmesin diye.

Koca kafa olmama rağmen konforlu buldum, padleri de harika. Malzeme kalitesi de çok iyi.

Bunu alırken araştırdığım diğer kulaklıklar akg k240 studio 55ohm, grado sr serisi(tamamı 32ohm), at adh 500/700/800 serisi, philips shp9500(32ohm), shure srh 440/840, sennheiser hd650(600ohm)'du. Fiyat, kullandığım ortamın gürültüsünden dolayı kapalı olması gerekliliği derken, tasarım(kablomun tek kupaya bağlı olması vs) derken bunu aldım.

Uzun süredir odyofil seviyesinde pahalı ekipmanlar kullanmış bir büyüğüm var, oldukça bas yoğun bulduğum bu kulaklığı basları yetersiz, duyamıyorum diyerek satmıştı. Dolayısıyla birçok yorum ve tavsiyenin oldukça kişisel olacağını baştan söylemek gerek.

Sonuç olarak DT770'le çoğunlukla caz ve klasik rock, arada klasik müzik dinleyen, aynı kulaklığı dizi vefilm izlemek için kullanan, az da olsa cep telefonuna araya amfi alarak kullanan biri olarak gerek ses kalitesi, gerek malzeme kalitesi ve tasarım olarak fiyatını hakettiğini düşünüyorum.

Techno-fi'daki DT770 incelemesine de bir göz atın, farklı versiyonlarını karşılaştırmış inceleyen üye. Peşinden yorumlara da bakın, herkesin aynı kanaatte olmadığını göreceksiniz.

Benim okuduklarım ve dinlediğim kadarıyla çıkarımım:

Sahne genişliği kapalı bir kulaklık için tatminkar, 80ohm amfiye az da olsa ihtiyaç duyar(kaynağına göre), basları alt frekanslara kadar oldukça iyi veriyor ve miktar olarak çok, midler ve tiz genel olarak dengeli ve uzun süre dinlemeye uygun.

Mobilden ek mesajla düzeltme :)
Hd650 300ohm olacak.

@crescendo oncelikle tesekkurler, kullanan birinin yorumlarini duymak tabi ki cok farkli oluyor.

kriterlerim soyle aslinda, over-ear ve kapali olmasi (is yerinde kullanacagim icin), kablonun tek tarafta olmasi, pedlerin rahatligi ve uzun sure dinlemeye uygun olmasi. ses konusunda da aslinda tum sesleri temiz duymak istiyorum. cok bas vermesini istemiyorum. dengeli olsun istiyorum.

cok fazla kulaklik inceleme firsati bulamadim acikcasi. bahsettiginiz akg, shure, grado, vs. ilgimi cekebilir. tavsiyeler icin tesekkurler

tekrar ohm konusuna donecek olursak, ofiste kullanmak istedigimden dolayi, belki mobil degil de masaustu bir amfi ile 80 ohm (belki daha uzeri) bir kulaklik alip telefonumla kullanabilirim diye dusunuyorum.

eskiden reklamda 2 kere oba makarna deyince 3 trilyon vermiyorlardı yani devamlı maaş da alamıyorlar iş buldukça çalışıyorlar şu an bile çok ünlü değilsen sanat camiası zor geçiniyor o yüzden ben senin gibi düşünmüyorum

bana da senin gibi geliyor ve geneline üzülmüyorum ama eskiden kazanılan paralar özellikle yan rolde oynuyorsan çok değildi diye biliyorum.

bana da tam olarak senin gibi geliyor, hatta paraları yerken doğru düzgün aile de kurmamış akrabalarını dostlarını da boşlamışlar ki şu an bakılmıyorlar :') biraz sert bir düşünce ama öyle. eğer zamanında da az para kazanıyorlardıysa da durum değişmez, ülkenin %95i az para kazanıyor, bir emeklilik planı yapmaları gerekirdi :')

arkadaşlar maalesef bu konu öyle sandığınız gibi değil. bi meral zeren 'i falan konu dışında tutarım ama yeşilçam 'da öyle kimse çok kazanmıyordu. hele ki yan oyuncular, set ekibi çok kötü şartlarda çalışıyolardı.

sigorta, sendika vs. yoktu uzun süre. bu konularda insanların neler çektiğini buruk bir dille okumak isterseniz "Bir Yadigar Ejder Kitabı"nı okumayı size tavsiye ederim.

setlerde iyileştirme çalışmaları yapan sanatçılar da oldu. Ayhan Işık gibi. düzgün set saatleri, sıcak yemek vb. şeyleri kamera arkasına kazandıran isimlerden biridir kendisi, mason falan deseler de büyük adamdır. öyle düz çıkarımla iyi oluyo dememek lazım. zira tv 'yi açtığımızda halen izlenebilecek şey aradığımızda çıkan nadide şeyler bence o eski türk filmleridir. :)

yeşilçam kahvesi varmış evvelden figürasyon orada takılırmış işte iş olsa da gitsek çalışsak diye. büyük paralar kazananlar işte o gördüğümüz jönler, kemal sunal vs. ama telif olayları çok sonradan gelmiş. biz de bizimkiler ürettikleri filmleri pazarlamayı becerememişler. şimdi kürekten bi film çıkıyo tişörtünden bardağına her şeyini üretiyolar. bizde oldu yıl 2015 arzu film yeni yeni çalışmalara başladı. çoğu savrulup gitmiş mahzun insanlar bence onlar. tekrar yazayım ilgisini çeken kaçırmasın:

Bir Yadigar Ejder Kitabı

www.kitapyurdu.com

ben de pek üzülemiyorum
olay emeklilik planıysa, bilmem neyse ben salak mıyım o zaman o kadar prim ödüyorum kendi cebimden? 80ler dizisinin annesi vardı hani hep soruyordu sigortalı mıymış işi diye...hem sanat yapacaksın hem Türkiyede yapacaksın, hem bohem hayat yaşayacaksın, hem de iş işten geçtikten gençlik gititkten sonra bir emekliliğin , maaşın olmayacağı için sana birileri bakacak...kim bakacak yahu? Madem o filmlerde o kadar "memleket gerçeği"ni oynadılar aynı memlekette kendilerinin de bir gün yaşlanacağını düşünmeleri gerekirdi.
insanların tercihlerine saygı duyarım ama kendi tercihleri sonucu yaşadıklarına katlanmaları gerekir, ağladıklarında pek de üzülemiyorum.

bana da mi lolo + 1
Benim de aklıma ilk Yadigar Ejder ile Meral Zeren ve iki durumun tezatlığı geldi. Figüranların aldığı para üç kuruş para, üstüne de Yeşilçam eski gözdeliğini kaybedince çoğu işsiz kalmış. Sıfırdan başlayanları şanslı sayarlarmış, milletin aldığı üç kuruşu borcuna harcına yatırırken yatırım yapamaması normal.

Zeki Alasya'nın durumu tam tersi mesela. Rahmetli çok kazanırken de borç içindeydi bir şekilde.

Aslında Meral Zeren'in de çok büyük bir savurganlığı yok, hatta savurganlığı yok. Kadın kendine Bebek'te ev aldı. Kendisi tutumlu ama borç içindeki bir adama aşık olup yıllarca onun borçlarını ödedi. Sonra da adamdan ayrılınca parasız ortada dımdızlak kaldı. Çok takdir ediyorum o kadını. Yaptığı fedakarlıklara karşı kendini savunması cesaret isteyen bir davranışta bulundu, hala da kendi başına ayakta durmaya çalışıyor. Yoksa o da bilirdi dönemdaşları gibi bir yapımcıya yamanmayı. Hayatının kumarını kaybetti ama en azından kararını takdir ediyorum.

Mesela simasını ismini pek bildiğimiz Erol Taş 'ı alalım. adam kendisine kahvehane açmış, röportajını aratıp okursanız anlarsınız. "Hazır iyi kötü kazanıyorken bari bi kahvehane açayım yoksa bu Yeşilçam 'ın sağı solu belli olmuyor" demiş. onca filmi olan insan. düzgün telif sistemi olsa yattığı yerden kazanırdı, adam onca filmde rol al sen git anca bi kahvehane açabil. bu kadar mükemmel oyunculuk yeteneği taşıyan ülkemiz insanların şimdi emektar dramıyla yaşamasına üzülmeyek mi . . .

@bana da mı lolo
senin dediğin daha farklı bir şey yalnız
soru "ülkede sanatın takdir edilmemesine üzülmüyor musunuz" sanatçıların (oyuncuların, müzisyenlerin) güzel paralar kazanamamasına üzülmüyor musunuz, olsa evet tabi ki emekçinin kazanamamasına 1 üzülüyorsam bunu bir de sanatla yapanın kazanamamsına 2 üzülüyorum...
ancak nasıl örgütlü olmayan işçiye kızıyorsam, sanatçıyı da kızıyorum. yahut bu işin böyle olduğunu bile bile bunu tercih edene üzülemiyorum. maalesef bu ülke, istisna kaideyi bozmaz, hem sanat yapayım hem karnım doysun ülkesi değil. şaklabanlık yapanlar hariç. çok realistim belki, bilemiyorum.

ankaralı değilim ama büyük spor salonlarının uzak doğulu masöz/masörleri oluyor genelde
içinde sainası havuzu vs yıllık 2bin olan salonları kastediyorum.

iyi otellerde vardır.

izmir hilton'a gidebilirsin

Masaj geçici çözüm. Pilates yapmalısın. Evde kendi başıma bile 5 dk yaptığım esneme hareketlerim sayesinde hiçbir ağrım olmuyor. O egzersizlere ara verdiğim zaman tekrar başlıyor bahsettiğin türden ağrılar.

İmza: 9-6 masa başı çalışanı.

barlar sokağında 9 var oraya bakabilirsin ya da rexxten aşağı caddeye inerken hafif yol dönüyor ya orada da kedi var o da olmadı akmarda takıntı var oralarda ucuzdur öyle şeyler

şifanın karşısında bi dersane var ya hani onun sağında solunda var takı falan satan yerler oralarda bulunuyodur heralde.

Kadikoyde bijuland var internetten adresini bulabilirsiniz. Bakmaya usendim :))

Bahariye caddesi üzerinde Uzak ışıklar var. Kolyeleri bile 3e 5e satıyor :)

sırf oba dediği bir reklam için 3 milyon alması.

yaklaşık 45 saniyelik bir reklamda 3-4 kez ''obaaaaa'' dedi ve 3 milyon tl aldı. Hatta şu sıralar reklam kesildi, kısa versiyonu yayınlanıyor.

bütün mevzu bu mu yani?
bu işin piyasası bu olsa gerek ki adamlar o kadını seçip o parayı vermiş bence tüm ünlüler alıyordur o parayı.

ben de bişi var sandım :P

o değil de bence kadın hak etmiş. oba makarna'yı bilmiyordum bu tantana çıkana kadar :) marka bilinirliği arttı

Büyük saçmalık. bence böyle bir şey olmayabilir. Oba makarna 3 milyona nerelerde reklam yapar ya. Bu kadına neden versin iki üç kere oba diyecek diye.?

Mevzu eskidi sayılır ama, başlık açılmışken soralım madem.

"Nasıl 3 milyon alır bu kadın?! Bundan sonra Oba makarna almıyoruz" tribi sizce de çok aptalca değil mi?

Mesela biri der ki, "bu reklamda hayvanlara zarar verildi, almıyoruz", eyvallah. Çocuk istismarı yapılıyor, insanların şu şu duyguları kullanılıyor, yüzde yüz katılırım.

"3 kere Oba dediği için 3 milyon aldı, o yüzden almıyoruz". Arkadaş bu nasıl bir argüman? Bu arkadaşların kafaları mı iyi acaba? Kapitalizm eleştirisi mi yapmaya çalışıyorlar? Sizce de ergenlerin büyük bir şevkle yaptıkları tatlı su solculuğu değil midir bu? Sözlüğün kayışı kopalı yıllar oldu ama, onun bile bir seviyesi vardı. Böylesine beyinsiz işlerin yüzlerce taraftar bulması bambaşka bir yere gittiğimizin çok net göstergesi.

adamlar öyle ya da böyle reklamlarını yaptılar.esra erol sayesinde kendileri hakkında konuşturdular. bir de esra erol'a o para verilir miymiş tripleri de ibretlik. elin sosyalist sanatçıları banka reklamlarında oynar. sonra kapitalizmin kötülüklerinden bahseder...

bir işletmeci olsam ya da markam olsa beş kuruş verip de esra erolda reklam yaptırmam.

pulsartgr'ın eleştirilerine tüm kalbimle katılmakla birlikte, Oba Makarna'yı kullanmayı düşünmüyorum.
Nuhun Ankara makarnasıyla yetiştik biz.
Öyle de gidiyor.

@tranceforresuminglife

Eldeki veriler:

Esra Erol evlilik programı sunuyor.

Evlilik programlarını kim izliyor?
Makarna üreten şirketin hedef kitlesi kim?

Üstteki iki sorunun cevabı aynı.

Şirketler duygusal hareket etmezler. Şirketlerin sevdiği ya da nefret ettiği insanlar olmaz. (bkz: futbol sadece futbol değildir) diye bir laf var.

Topu oynayan kazanır, topun oynandığı yer kazanır, yayınlayan kazanır, takımın lisanslı ürünleri satılır takım para kazanır, topu oynatan kazanır, devlet kazanır, bileti satan kazanır, kulüp isim haklarından bile para kazanır. Bir bilgisayar oyunu şirketinin futbol oyunu geliştirirken takım adlarını öylece kafasına göre oyuna yazabileceğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz demektir.

Bazı ülkelerde futbol kulüpleri yeni stadyum yaparken devletten teşvik bile alırlar, yani stadyumu devlete yaptırırlar. Hatta stadyum yapıldıktan sonra giderleri bile devletin ödemesini isteyebilirler çünkü çok güçlüler. www.youtube.com

Niye? Çünkü insanlar futbol maçı izlemek istiyor, ondan. Futbolcular niye milyonlarca lira para kazanıyor? Futbol takımlarının değerleri niye milyarlarca dolarla ölçülüyor? ÇÜNKÜ İŞİN İÇİNDE PARA VAR. Şu ankinin yarısı kadar kişi futbol izlese sence oyuncular aynı rakamları kazanabilir miydi? Kesinlikle hayır. Onların ne kadar para kazanacağını belirleyen, stadta hangi reklam alanının, hangi maç için, kaç dakika süreyle ne kadara kiralanacağı bu şekilde belirlenir. Dışarıdan bakan biri "bu ne lan böyle, niye para ödüyo MasterCard bu reklam panosuna lan" diyebilir. Ödemek zorunda çünkü VISA da ödüyor, American Express de ödüyor. Sen ödemezsen yoksun demektir, ürettiğin ürün çok daha iyi olsa bile rakiplerin seni geçebilir. Gerçek dünya böyle işler.

2016 super bowl'da 30 saniyelik reklam yayınlama ücreti 5 milyon dolar. 120 milyon seyircisi varmış.

Esra Erol da sadece rastgele bir insan değil. Milyonlarca seyircisi var, bir markası var. Bunu meydana getirmek yıllar alır.

Makarna, çorba, şampuan deyince bize komik gibi geliyor ama vahşi bir rekabet var. Büyük marketlerden birine girelim seninle. Sonra marketten P&G ve Unilever ürünlerini kaldıralım. Yarısı boşalır rafların.

Yeni makarna ürettin diyelim, büyük zincirlerden birine gittin, bakın bu benim makarnam, sizin markette satmak istiyorum dedin. Onlar da sana raf ücretlerini söylediler. "Raf ücreti" ne? Ürününü öylece istediğin rafa koyamazsın, eğer rekabet sıfır değilse her rafın ayrı ücreti olacak. Gittiğin market orada hangi rakip ürünlerin olduğu, marketin ne kadar satış yaptığı gibi rakamlara göre raf ücreti belirliyor. Bilinir bir markadan daha görünür olmak istiyorsan onlardan daha fazla para vermen gerekecek. Aynı zamanda süpermarket sana (üreticiye) "tamam anlaşalım ama ayda 50 bin ürünü tanesi 12 kuruştan alırım" diyecek. 50 bin ürün sözü veremezsen tanesini 8 kuruştan almak isteyecekler, ama sen zaten 6 kuruşa mal ettin. Bu tek bir market, senin birçok marketle anlaşman lazım. Çok marketle anlaşmak için yüksek üretim kapasitesine ihtiyacın olacak, onun için büyük tesis lazım. Büyük tesis için de para lazım. Bununla da bitmiyor, market istediği zaman tesislerini kontrol etmeye gelebilecek, eğer anlaşmayı çiğnediğini görürse fiyatı düşürecek, çünkü 12 aylık kontrat yaptın.

Serbest piyasa böyle işler.

Başka bir konu, market bunu rakip ürünle aynı fiyata satabilir, farklı bir anlaşman yoksa -elin güçsüzse anlaşma yapamazsın- satış fiyatını da belirleyemezsin. Ne oldu şimdi? Sen yenisin, rakip ürün 15 yıllık, ikinizinki de aynı fiyata satılıyor. Ben markete gidince seninkini almak için ek bir motivasyona ihtiyaç duyacağım çünkü fiyat aynı. O motivasyonu nereden aldım? Reklamdan.


Makarnayı fabrikada üretip, kamyona yükleyip marketin önüne dökemiyorsun yani.

Okumak istersen : en.wikipedia.org

Rakipler bunlar.

Amerikalıların (bkz: go big or go home) diye bir lafı var, bu adamlar da büyük oynamayı seçmiş.

Olay budur. Kızmaya gerek yok, ekonomi böyle işliyor, ben ne yapayım? :)

@hayırsız :((

don't hate the player, hate the game. kapitalizm 101

Imkansiz.

imkansız.

sahil yolunda trafik mi oluyo

o saatte her yerde trafik oluyo hocam. uzunçayır'a da, şöğütlüçeşmeye da gitsen var yani trafik.

Sahil derken?

bağdat caddesi yani ters yazmışım

Bagdat caddesinde de trafik olur. Her yerde olur :D

Istanbullu degil miydin sen :)

işin uzmanı değilim ama bir şey olmaz. dönünce rahatlıkla verirsin ama oradaki son günlerinde de biraz dikkat et sağlıklı yemeye çalış. en kötü ihtimal marketlerinden muz vs. al ye ara öğün vs. ayağına.

@icha

abi inan hemen bugun donmek icin biletlere baktim ama tahmin edersin ki cok pahali. o derece moralim bozuldu ve gezmekten sogudum ki bir an once eve donup saglikli beslenmeme ve sporuma baslayasim geldi daha cok batmadan..

yani anlamiyorum hakikaten anlamiyorum. gunde 3 tane tam tereyagli duble iskender yesem bu kadar kilo alamazdim, simdi cok yemememe ragmen hemen patlama yapmisim.

sürekli tek tip yemek yeme. arada vücudu şaşırt. yoksa bu şekilde en ufak bir değişiklikte hızlı kilo alırsın. ama merak etme. o 5 günde aldığın kilo geçici. çoğu su. hızlıca tekrar o kiloyu geri verebilirsin. tatilini kendine zehir etme. zaten 150 kilodan 110 a düşmüşsün. ne var bunu kendine sorun edecek? tekrar yaparsın bi 30 kg daha verirsin ve ideal kilondasın. hadi bakiyim salamlara devam. kafaya takacak bişey yok.

Teknoloji mağazasının tartısının ayarı yapılmamış falan da olabilir. İki tane salam ekmek yedin diye bir haftada 7 kilo alman pek olası değil çünkü.

tartılar farklı gösterebilir 1 2 kilo oynar ayrıca bi insan 1 haftada 7 kilo alamaz teknik olarak mümkün değil ödem tutmuşsunuzdur yediğiniz bir gıdaya karşı intöleransınız vardır üzülmeyin bir kaç güne düşecektir

Boy yaş kilon nedir ona göre cevaplayabiliriz

@erensq06
boy 1.91 cm
kilo : 118 (1 hafta once 111 idim)



@bugunku antrenmanda goz dolduran futbolcu
farkli tartilarda denedim, hatta ustumdekileri de cikardim en az gosteren 118, en cok gosteren tarti da 119 kg gosterdi.. 4 farkli tartiyi denedim. tarti yanlis gosterse de goruntum degisti hakikaten. gomlekler dar olmaya basladi bir anda..


@neira
acaba domuz etine veya salama karsi mi boyle bir reaksiyon vermis olabilir vucudum? cunku normalde turkiye'de sadece tavuk ve balik yerim. burada da sadece domuz etli salami dedikleri salamlardan var ve ben de proteindir zarar gelmez dusuncesiyle onlara agirlik verdim kahvaltida..


@crystalsoul
insallah hocam.. cok tesekkur ederim moral verdiginiz icin..

bunu ben bilemem herkesin vücudu farklı gıdalara reaksiyon gösterir
ama çoğunlukla peynir süt sarımsakta oluyor
sen bu diyet işini kafana göre mi yapıyorsun yoksa profesyonel yardım alıyor musun?

Buyuk ihtimal odemdir. Gunde 13000 kalori. sanmiyorum alabilecegini.

en sonunda mustafa koç gibi olacan görecen

Deli gibi yuruyerek geziyorsundur, ben italyada
Pizza-makarna yiye yiye ama deli dana gibi yuruyerek kilo vererek donmustum (siskoyum)

Bence odem olmustur ya da kesin yanlis gosteriyodur.
Restoranlarda salata yiyebilirsin ayrica, ya da sadece baslangic vb. hangi ulkedesin?

6 günde 7 kilo almanız için günde 12.000-13.000 kalori almanız lazım neredeyse. Yani özel kilo alma programı uygulamadan mümkün değil.

Kıyafet farklılığı, vücudun su tutması, tartı farkı şeylerin toplamından bu fark çıkmış olabilir.Ya da 111 kilo değildiğiniz 6 gün önce.

olm nasıl alıyosunuz. 4 aydır en az 3 kilo (en çok 8) almaya çalışıyorum. olmuyor.

yediklerimi yazsam.
sabah kahvaltısı: 5 yumurta, 1 tas yulav ezmesi (80gr), ceviz
sabah öğlen arası : 2 poğaça

öğlen: iş yeri yemeği x2 (2 tabak yemek 1,5 porsiyon bulgur pilav)

akşam: tavuk eti + bulgur pilavı

gece: bebelac x2

neyse, kantar arızalıdır. ya da vucudun su toplamıştır. o kadar hızlı alınan kilo, o kadar hızlı verilir.

@neira
kafama gore yapiyorum diyebilirim. yani zararli oldugu bilinen seylerden uzak durup olabildigince protein agirlikli beslenmeye calisiyorum. tabi karbonhidrat da aliyorum ama cok az..


@her gece ac
mustafa koc'a ne oldu ki? (oldugunu biliyorum ama ne demek istediginizi anlamadim hocam)


@kuehles blondes
almanya'daydim 1 haftadir, sonra amsterdam'a gececegim hocam..


@ihanet kac kisilik
farkli tartilarda denedim. kesin odemdir o zaman hocam.. tesekkurler cevabiniz icin.


@stevie
bakalim hocam, ins dediginiz gibi olur da kendimi spor salonuna kapatip 15 gunde veririm..

Almanya'da ozellikle superfood - vegan - vejeteryan furyasi var, ayrica izgara et de cok olur (genelde domuz ama olsun)
Mcdonaldsta bile salata var istersen.

Ayrica domuz eti asirinin asirisi yagli bir sey, ozel cesit salam degilse (fumeler ve bazi schinken turleri) uzak durun derim, domuz salamindan -hatta bence salamdan- alacagini proteini birakin kalsin :D

Bir gün hiçbir şey yeme, bol bol sıvı al ve sistemi bir boşalt. O hafiflik hissi moralini düzeltir.

Tavuk+salata yapan yerler oralarda da vardır muhtemelen. Onlarla devam edersin. Ne kadar sürede toparlanacağını da kafana takma. Bu aldığın kilonun büyük çoğunluğu su zaten. Önünde de bu olay olmasaydı bile yakman gereken bir dolu yağ deposu, yani uzun bir süreç vardı.

15 dakika önce oldu. evrim teorisinin müslümanlığı bitirmek için ortaya atılmış ve mazide kalmış bir inanç olduğunu iddia eden biriyle tartıştım. evrime inanırmış ama insanların "maymundan geldiğine" inanamazmış falan. üzülüyorum böyle şeylere aslında kızmaktan çok.

not: evrim teorisini kabul etmeyen veya müslüman olanlar gerizekalıdır falan demiyorum kesinlikle. sadece evrimin müslümanlığı bitirmek için çıkarıldığını ve insanlarla maymunların ilişkisi olamayacağını sanki bu konu hakkında çok okumuş gibi ahkam kesmesini kabul edemiyorum. çünkü okusa zaten öyle olduğunu bilecek.

ne yazık ki çok oluyor özellikle işsizlikten bütün gün internette ona buna laf yetiştirir oldum. laf anlatmaya çalışmaktan ve anlamayınca sinirlenmekten bıktım. halbuki banane ya ben niye kendi keyfime bakmıyorum dimi ama?

@nathan, laf anlatmaya çalışmayı bırak seni dinlemek bile onlar için günah sayılıyor. gidişat çok fena çok.

Oluyor hem de çok. Sürücü kursunda çalışıyorum ve yer olarak oldukça düşük seviyeli bir yer, öyle insanlar geliyor ki inanamıyorum.
Her yeni dönemde bambaşka bir manyak geliyor ya her seferinde daha beteri olamaz diyorum ama oluyor.
Kimseyi aşağılamak değil niyetim ama gerçekten ulan bu adam bu kafayla bunca yıl nasıl yaşamış diye ciddi ciddi oturup düşündüğüm oldu.

her zaman oluyor.

oluyo ama, bazen bu kadar sinirlendiğim kişilere daha sonradan hak verdiğim de olabiliyor. bakış açını biraz değiştirince, harbiden lan adam biraz da haklı aslında diyebiliyorsun.

şaçmalamaya başlayan insana pencereyi aç oksijen oda içinde seviyesi azalmış zira beynine gitmiyor o nedenle çalışmıyor diyip tartışmıyorum. sakin davranmak en güzeli laf sok ugraşma anlarsa tartışırsın anlamassa devam et

fazlasıyla oluyor. insanlar ailelerinin yanlışlarını göremediklerinde, göz göre göre enayi yerine konulduklarında çıldırıyorum ben. çünkü kendi ailem bana böyle yapmaya kalksa da ben engel olup tepkimi gösteriyorum her zaman. en yakının bile olsa kötü niyetli davranabiliyor. insanların bunu kabullenmemesi, senin için fesat demesi çok kızdırıyor beni. en son örneğini geçen hafta yaşadım ama neyse ki öyle güzel denk gelip göt oldular ki benim üzerine laf söylememe bile gerek kalmadı

karşınızdakiler de bu adam nasıl bu kadar saçma düşünür diyebilir,
sinirden kendinizi sikmenize gerek yok
karşı fikirleri ne kadar saçma bulursanız bulun,ama saygı göstermesini öğrenin

hem de ne.

su an aklima gelmedi. gelmesin de zaten. ama kendi kendime yahu normal bir insan beyni nasil boyle calisabilir diye dusundugum zamanlar cok olur.

Asker'den beri olmuyor. Asker'e gidince salaklığa şaşırma eşiğiniz yükseliyor.

etrafında bulunduğum insanlar arasında pek karşılaştığım bir durum değil ama internete girince sürekli oluyor.

çok nadiren, olmuyor yani.

iki şık var; ya ben de gerizekalıyım!!! ya da kimseye laf anlatmaya çalışmakla uğraşmıyorum. anlayamazlarsa pasta yesinler, neden ben başkalarının düşünceleriyle yorulayım bana ne.

Cok sik olurdu. O kadar siklasti ki artik sinirlenmiyor, sasirmiyorum.
Ornek olarak Gezi zamanlarini vereyim. Medyanin esiri olmus, devletine guvenen insanlarin yasayabilecegi celiski derecesi, gozunun onundekini gormemesi, algi kapaliligi, bu sebeplerle olaylari aciklamak icin aklina gelen teorilerin sacmalikta her seferinde yeni cigir acmasi ve yetmiyormus gibi saldirganlasmasi.. Insan gercekten hayret ediyor.

Jet Fadıl ve Power Balance şu milleti silkelediğinde olmuştu. Sonra Jet Fadıl bi daha silkeledi, bi daha, bi daha... Git gide normalleşti.

Bir atasözü var, bayıldığım: Akılları pazara çıkarsalar, herkes kendi aklını beğenip alırmış. Bunu bilimselleştirirsek, adına diş fırçası teorisi diyorlar. Görüşler diş fırçası gibidir. Herkes bir diş fırçası ister, herkesin ihtiyacı vardır, genelde herkesin diş fırçası da vardır ama başkasınınkini kullanmak isteyen yok denecek kadar azdır.

Açıkçası tıbben kanıtlı, sendrom sonucu, vb değilse, gerizekalı insana da inanmıyorum. Hepimizin zeka aralığı hemen hemen aynı uçlarda değilsek. Nadiren de olsa sinirlendiğim oluyor, hiç olmuyor değil. Benim sinirlenme noktam, hayatıma ya da genel olarak hayata müdahale edilmeye başlanması. Bunun dışında, ise laf sokmak ile laf anlatmak arasında büyük bir fark, kalın bir ayrım var bence. Herkes laf anlatsın isterim, durmadan laf anlatırsın. Laf lafı açsın ve bitmesin hiç. Biz "belki saçma, belki değil" fikirlerimizi anlatırken, birilerinin aklına bir şey gelir ve oradan bir şeylere çözüm bulur ya da yepyeni, belki de kendi diş fırçamızı bıraktıracak bir görüş bulunur. Örneğin, geçen senelerde adamın biri "Hamile kadınlar dışarı çıkmasın" dedi ve kadınlar buna bol bol tepki gösterdi. Buna sinirlendiğimi söyleyemem, büyük olasılıkla o adamın yetiştiği koşullarda ve o adamın genleriyle olsam ben de aynı şeyi düşünürdüm, adamın gerizekalı olduğunu düşünmüyorum ama kadınların yetiştirilme şartlarına ve genlerine daha yakınım, tam tersini düşünüyorum. Beni sinirlendiren kısım, adamın düşüncesi değil. Adam düşünsün, istediğini düşünsün. Beni sinirlendiren kısım, bunu veren kanalın tek taraflı yayın yapması. Yani, biri çıkıp televizyonda milyonlara bunu söylerse, bu kişiye yoğun tepki verildiğinde onların sesini milyonlar duymazsa; buna tek taraflı davrandığı için kanala sinirlendim. İlki, eşitsizlik ihlal edilmiş olurİ ya iki tarafı yayınla ya da ikisini de yayınlama. İkincisi, bu konuda zaten hassas dengeler üzerindeyiz. Tek taraflı oluşu ile, topluma bu kültürü empoze etmesini kınarım. Yine de kınadığım kişi, bunu söyleyen veya düşünen kişi olmaz; bunu yayına orantısız döken kurum olur. Tepki verir ve düşüncemi söylerim ama bunu sinirlendiğimden yapmam, ortalıkta fikirler uçuşsun isterim. Ancak, nefret suçuna göre yayınların ayarlanması taraftarıyım. Çok şiddetli değilse, yasaklanmak yerine, yoğun kınanması daha güzel bir seçim olabilir.

Genel olarak, günlük hayat ve ilişkilerimde de "gerizekalı" davranmaktan çekinmem. Hayatımdaki bana göre en güzel ve en renkli şeyleri, gerizekalı kararlarıma borçluyum.

evi havalandırınca daha çok toz olur sanki. camlara tel takmak belki işe yarar.

öncelikle yalıtım ile tozu azalt sonrası guzel bır temızlık

bizim evin de bir tarafı kaldırımın altında kalıyo bir tarafı deniz manzaralı artık nasıl bir kot farkı varsa :)
kaldırıma bakan tarafta camı açsam da açmasam da korkunç toz birikiyor 3 günde bi yumak topluyorum. sağ olsun kedi de olmadık yerlerden toz çıkartıyor. sineklik tak ve camı açınca perdeyi de kapalı tut havalansın ama mümkün olduğunda tozu engellesin.

toz dediğiniz topak topak olan yuvarlaklarsa halı bir miktar üstesinden geliyor.
açtığınız camlarda elektrik yüklü bir şeyler koyarsanız belki elektriksel olarak çekebilir. ama böyle bir ürün ne gördüm ne duydum. araştırmak lazım.

www.youtube.com 1:39da başlıyor.

aynı sıkıntı var bende de, araştırırken bunu buldum. çıldırırsam pencerelerden birine böyle bir filtreli fan koymayı düşünüyorum.

yakınlarında inşaat falan varsa çok normal. sen havalandırdıkça gelicek o. halı var mı evinde? tozu engelliyor. ayrıca süpürmenin dışında silinmeli de, yalnızca süpürülünce tozlar gitmiyomuş hissindeyim.

Almayacaksan ve sorunsuz ise ben alabilirim. Gayet iyi bir TV, ölü piksel bile varsa yine değer (3-5)

biraz eskimsi olduğundan ve lcd olmasından ötürü 500 tl vermezdim. ölü ya da sıkışmış piksel falan yoksa 350-400 tl verilebilir.

"ölü ya da sıkışmış piksel" nedir?

ve olup olmadığı nasıl anlaşılır? sorsam, satıcı bunu biliyor mudur yani?

bu eski modeller şimdiki gibi cam cam parlamıyor karşıyı yansıtmıyor daha gerçekçi çok güzel gösteriyor al gitsin bence

2010 modeliymiş. hiç kullanılmadıysa bile en az 5 yıldır bekliyor.
zamanına göre gayet iyi bir model olsa da, şu anda sürpriz yumurta bence.

@holy
www.pikseltesti.com satıcı da muhemetlen biliyordur olup olmadığını.

bilmiyorum, oldum olası antivüruse alısamadım. neredeyse hic kullanmadım ve basıma da hicbir sey gelmedi. tesekkurler cevabın icin.

kaspersky internet security 2016. kasmıyor ucuza bulabilirsin lisansı internette. muhtemelen başına bir şey gelmiştir ama fark etmemişsindir.

hayır kullanmıyorum. yıllar oldu kullanmayalı

bitdefender alıyorum iki yıldır. 3 kişi giriyoruz 20 tllik olan totala. kişi başı 7tl ye bir yılı kurtarıyoruz. gittigidiyor.com

comodo kullanıyorum. beleş. eğer internet bankacılığı kullanılıyorsa antivirüs yüklü olmak zorunda bence.

nod32 kullanıyorum, ilk nesil i5 ve 4gb ram'de güncelleme yaparken kasma yapabiliyor. başka yamuğu eksiğini görmedim.

microsoft securty essantials kullanıyorum ama bi sike de yaradığını düşünmüyorum.

avira free

bende de avira var.

@dieselsingle2 +1

kullanmiyorum, windowsun default olani da devre disi.

nortonun fazla kasmayan bi modeli vardı 3 farklı pc için yıllık 20 tl gibi kampanyayla almıştık ama yeni bitti ve yenileyeceğimi sanmıyorum zaten virüslük bisi yapmıyorum uslu oturuyorum

yıllardır windows defender kullanıyorum, ara sıra bir şeyler bulup ben burdayım diyor.

Microsoft security essentials.
Win10da gerek yokmuş.

Kullanmıyorum.
Son dönemde biliyorsun Turkcell'den, Telekom'dan gelmiş gibi borcunuz var şeklinde mailler geliyor ve açtığında tüm dosyalarını şifreleyip, şifreyi kaldırmak için para kopartan hayvanatlar var ve ilginçtir ki antivirüsler bunları yakalayamıyor, engelleyemiyor, e ben ne anladım bu işten? Hem para vereceğim hem de en çok sorun yaşanan problemi yakalayamayacaksın?

kullanmıyorum. hatta hard diskim bozulduğu için laptopu tamire vermiştim. herif gitmiş eset kurmuş makineye. bana sormadan neden kurdun diye de atar yaptım herife.

kaldırdım ben de eset'i. kalkıp da abidik gubidik sitelere girmedikten sonra hiç gerek yok.

esas sıkıntı browser virüsleri. onları kim yazıyorsa kafam girsin onlara. portalsepeti, mysites123 gibi browser virüslerinden bahsediyorum. ölüm gibi zor onları temizlemek.

2001 senesinden beri kullanmıyorum. şayet ben istemezsem bilgisayarıma virüs/trojan bulaşmaz. girdiğin çıktığın siteler belli ise sıkıntı olmaz. baktın bilgisayar çok yavaş işkillendirn diyelim. malwarebyte programını indirip, güncelleme yaptıktan sonra interneti kapatıp tarama yap .

free: avast

para veririm diyorsan kaspersky

Son 4-5 yıldır kullanmıyorum, bilgisayarımı da sadece ben kullandığım için henüz virüs bulaşmadı.

Not: Güvenmediğim linke hayatta tıklamam, saçma sapan sitelerden indirdiğim exe'leri çalıştırmam, çok merak ediyorsam sanal makinede açarım :)

baidu. beleş ve fonksiyonel.

comodo.

Valla ben 1750lik eve girip ev arkadaşıyla yaşamayı tercih ederdim.

seçenekler arasında ev arkadaşı yok, evlilik var sadece :(

ev arkadaşı ve 800tl birikim. araç neye yarayacak vergisi sigortası çok pahalı, park trafik sıkıntılı

açık ara 1. seçenek

ilk önce evliliği üzüleceksem bir kez daha düşünürdüm
2. olarak ömür boyu o işte ya da o evde oturmkayacaksın o yüzden ikisi adına da kalıcı karar vermeye çalışma git çekmeköyde otur 1 sene işe ister otobüsle ister taksiyle git ayda bin tl tutmayacağı için kardasın ama tabi araba almak da gayet mantıklı
kadıköy sandığın zaman güzel bir yer değil 15 sene kadıköyde oturdum trafik çilesi insan çeşitliliği aslında lanet bir yer git çekmeköyde kafanı dinle güzel evinde

bin tl araba taksiti yolda geçen zamanını telafi etmez, zaman sorunun yoksa tabii ki 1 ama zamanın parayla satın alınamayan bir şey olduğunu da unutma. ben kendine vakit ayırmayı seven biriyim ve 2'yi seçerdim. tabii burada 2'yi seçince kalacak paranın temel şeyleri karşılamada sıkıntıya sebebiyet vermemesi gerekir. 3bin 500 üstü gelirin varsa 2 bence.

@karasakalli, apartmanın da işyerinin de otoparkı var o da sıkıntı değil :(

bu arada 1-2 sene içerisinde çekmeköye metro gelecek, 3. köprü de şile otobanına bağlanıyor. muhtemelen evden işe arabayla 20-25 dakikada gitmiş olurum.

her türlü 2. bence 1000 liralık birikim saydığınız şey taksi parasına gidecektir akşam bir yerden dönerken. İşle evin yakın olması zaten müthiş bişi.

Bu soruyu sorduğuna göre birinciyi yapabilirsin, benim için Çekmeköy ve türevi yerlerde yaşamak tamamen konu dışıdır mesela, her zaman merkezi tercih ederim ama her ne kadar ruhuma, yaşayışıma ve alışkanlıklarıma aykırı olsa da bu tip yerlerde yaşamanın bazı kolaylıklarını inkar edemem, sadece para açısından değil, yeni ev eski ev farkı, otopark vs vs.

Çekmeköy. Eğer bilgi almak isterseniz buralarla ilgili yardımcı olurum.

abi bu piyasada araba alınmaz çöp olur. işe yakın oturup zaman kurtarmak en iyisi

çekmeköyde oturuyorum. hangi rezidansta 750 liraya kalıcan onu bilemedim ben

Evlilik var diyosan Çekmeköy. Araba da olacak, ne güzel işte. Kafa dinlersiniz, rahat edersiniz. Yarın bi gün çocuk diyceksiniz, napıcak çocuk barlar sokağında, rıhtımda... Gezmeye gidersiniz :) Kadıköy falan için ben bile kendimi yaşlı hissediyorum.

1

@joe suan kaliyorum 2 senedir. Sozlesmeye bagli oldugum icin zamlana zamlana amca 750ye cikabildiler. Normalde daha pahali benim daire

hee zaten oturdugun ev yani yeniden eve cıkmayacaksın anladım. o zaman gerek yok abi bence zaten ucuza kalıyorsun sen :)

kaç para kazanıyorsun eşinle mi kalacaksın. eğer net gelir 5000lira falansa 1750lik evde kal.
toplu taşıma sana işkence gibi geliyorsa araba al tabi. ama arabayı akdığın parayla kalacak sanma sıfır alacaksan trafik sigortası, mtv, kasko bisürü gider. bir de yakıt. ikinci el alırsan bu masraflardan bi süre kurtulabilirsin.

ayrıca biri araba çöp olur demiş. ben kaç senedir araba fiyatlarının düştüğünü görmedim sürekli yükseldi. bence toplu taşımayı sık kullancaksan delirmemek için araç şart

uzun yol bir süre sonra adamı öldürüyor

Muhtemelen 2. El aliriz zaten. Net gelirimiz suan 8500 9000 arasi toplam.

hayır :/

lezzetli olacağını düşünmüyorum
gerçi o kadar yamyam yanılıyor olamaz :P

Imkan derken, ay su da varmis tadina bakim diyip yemem ama, dunyanin sonu gelmis acliktan geberiyosam yirim :d

Postapocalyptic ortamda belki, ama normal sartlarda hayir.

Memeliler kendi proteinlerini sindirmemeleri icin evrimlesmis. Nedenleri var mantikli mantiksiz yönleri var, ancak kendi proteinlerini sindiremeyip birikime neden oluyor. Sonrasinda hastaliklar va saglik sorunlari cikiyor. Yamyam kabilelerde görülen hastaliklar, deli dana vs gibi mevzularla alakali bu konuda arastirmalar var.

Zaten yememen gerekiyor özetle.

insan eti olduğunu bilmezsem yerdim bilirsem açlıktan ölsem yemezdim.

yerim.

yemem, hannibal lecter miyim ben yiyeyim.

farklı lezzetler tatmayı seven biri olarak evet, yerim.

yiyebilirim, emin değilim.

et ettir sonuçta. her şeyin besin olduğunu düşünüyorum. ama tabi zorda kalmadıkça tercihim olmazdı. bunu yer yer çiğ et yiyen biri olarak söylüyorum.

ben de tadını merak ettiğim için bir kereye mahsus yerdim sanırım.

adamına bağlı

hayır

hayır.
yiyecekler için, yan etkileri var.

son çare ise evet.

Bu soruyu bir de aksam sor daha fazla evet alabilirsin. Gunduzleri duyuru ev hanimi, egitimsiz kadin agirlikli oluyor.

Yanitim hayir. Hicbir hayvani yemem

2. Dünya savaşında insan Eti yemek zorunda kalan kişiler kıyma çektirip öyle yemişler ve daha sonra akıllarını kaybetmeye başlamışlar yanılmıyorsam polonyalılardı

saglik sorunu beyni yiyenlerde olmuyor muydu? ben gotten soyle guzel bir parca pisirince sorun olmuyor diye biliyordum ama emin degilim.

soruya cevab, yerdim. zaten merak ettigim bir sey. etin her turlusunu cok seviyorum. mmm.

yerim.

hayır.

İki şartla: Daha önceden yediğimi bilmeyeceğim veya günlerdir ağzıma başka hiçbir şey girmemiş olacak. Normalde imkan oldu diye yemem.

ben denemek için yerim. çok lezzetli diyorlar hatta bir tadanın aklından çıkmıyormuş o yüzden bir kere deneyenler bir daha bir daha yakalanana kadar arkadaşlarını komşularını yiyormuş.

yemem.

Yemem olurum yine de yemem.

valla mecbur kalsam ellerim titreye titreye, eti kemikten hüplete hüplete yerim, kullanılan kimyon nikaragua kimyonu değil, fesleğeni yok, körpe değilmiş bu diye bok bile atarım. aç kalınca et bulursam insan kedi köpek ayırmam yani.

böyle çin gezisinde falan "abi insan eti de var yen mi" deseler tuvalete diye kalkar kaçarım.

Sınıfa girerken öyle yapıyorduk. Öğretmen "Günaydın" diyordu, biz de "Sağ ol" diyorduk, öğretmen "Oturun" diyordu, oturuyorduk. O yüzden şimdi garip gelmedi. Komşularımıza selam verirken de onlar da "Sağ olasın, sana da günaydın" diyorlar. Sekreterimiz "Sağ ol, sağ ol" diyor ama sert değil, uzata uzata. O ikincinin aslında "Sana da günaydın" demek olduğunu anlıyorsun. Kulağımı tırmalamadı, bol duyduğum bir şey. Genelde iş yeri gibi yerlerde üstlere kullanılan bir şey. Sabah sersemliği olan bir zamansa, daha ayılmamışsam ve kafamın tepesinde "Loading..." yazısı dönüyorsa "Sağ ol"u bırak, "He gurban" bile derim.

Denmez.

üşenmeyin iyi bir temennide bulunduğun içni sağ olasın demişler sonra da sana da günaydın demişler o zaman olur yani

aynen @aychovsky gibi düşünüyorum.

bence iyi dileğe iyi dilek verilmeli. o yüzden sağ ol demem.

anca askerde, sınıfta vb. onun dışında günaydın denir.

yeni diskin formatı ntfs ya da fat32 ise macler okuyamıyordu. ayrıca bir yazılım yüklemen gerek. adını bilmiyorum onun

tuxera ntfs for mac
www.tuxera.com

bazen silindiği halde silinmemiş gözükebiliyor kapatıp açınca düzeliyor benim harici seagate de yapıyordu

kız adamın sevgilisi olduğunu biliyorsa adam bunu kendi söylemişse arkadaşı olarak seviyordur sıkıntı yoktur ama kıza aklı kayıyor da olabilir

kesinlikle aklında bir acaba vardır. aynı zamanda sevgilisi olmasından mütevellit kötü niyet olarak nitelendirebiliriz, bana göre. hani karşılıklı çıkar olan bir durum olsa işte ne bileyim çocuğun almanca, kızın ingilizce öğrenmeye ihtiyacı vardır. kız almanca biliyordur, çocuk ingilizce. birbirlerine öğretelim derler ücretsiz filan. burada kötü niyet olmayabilir. yine de aklında bir acaba olabilir. bilemeyiz.

kız adamın sevgilisi olduğunu bilmiyor .

Kız adamın sevgilisi olduğunu bilmiyorsa, adam hala yazıyorsa ve adam hala sevgilim var diyorsa şerefsizdir. Umarım konuya açıklık getirmişimdir, teşekkürler. Şerefsiz olmayalım. Sevgiler.

adam yeni bir dal bulmadan elindekini bırakmayan bir maymun. yazıldığı kızın kendisini kabul edeceğine ikna olunca sevgilisinden ayrılacak.

işin işinde erkek milleti varsa her türlü pisligi arayacaksın.... erkek kıza yazıyor

edit : erkegim

bu kadar insani şeylerin arkasında neden default itlik arıyorsunuz ben bunu bir türlü anlayamıyorum sevgili duyuru ahalisi.

cevap: iyi bir insandır belki o kişi.

insanlar fabrikadan seri üretim çıkmadığına göre tabi ki herkesin cinsel isteği birbirinden farklıdır. cinsel birliktelik yaşayacağı kişiye, karaktere, o andaki ve geneldeki stres seviyesine vb. göre de değişir bu durum.

tabi ki farklı üstelik bu fark partnerinize göre de değişiyor tabi bu da ten uyumuyla bağlantılı. tanımını yapamam bunun ama ten uyumu yakaladığın partnerinle daha sağlıklı bir cinsel hayatın olur. belki çok yaparsın belki az yine de kişiden kişiye göre değişir işte.
sex yapmayı sevmek diye bir şey var. kötü deneyimler bunu biraz köreltir.

1-elbette hayir. Birak insanini dakikasi zamanina göre degisiyor elbette. Nasil olur da herkeste ayni olsun?

2- ten uyumundan algiladigina bagli. Bence iki kisinin konusmadan da cok güzel anlasabilmesi. Kimin ne istedigini anlayip ona göre hareket edebilmek. Bu yüzden öyle cat diye söylenemez bence. Ilk anda söylenebilecek sey cinsel cekimdir, ten uyumu bu degildir ama.

kadına göre değişiyor.hatta bir kadında zaman içinde bile değişiyor.

ten uyumundan benim anladığım cinsel anlamda ortaklaşabilmek. bu yüzden temasın şart olduğunu düşünüyorum

1) hayir degildir. kadindan kadina cok degisir. kadinin kendisinde de surekli degisir. regl, genel ruh hali gibi bir suru sey var.

2) yataga girmedikce anlayamiyorsun.

bütün erkeklerde aynı mı ki?

karşı tarafla temas olmadığı sürece ten uyumu anlaşılmaz bence. o kadar hayal kurdun mesela adamı görene kadar, "aboov bu beni öpse kesin düşer bayılırım." dersin; ama öptüğünde sadece kafanda büyüttüğünü anlarsın karşı tarafı. bunu tam iki kez deneyimledim ve iğrenç bir duygu. ilk erkek arkadaşımla aramda ten uyumu vardı, o da başlarda, sonraları sevgim gidince ten uyumuna dair bir şey kalmadı.

farklı düşünen hemcinslerim de çıkacaktır mutlaka; ten uyumunu yakalayabilmem için karşı tarafı sevebilmem gerek. yoksa mümkünatı yok. o duygusallık olacak.

civi civiyi söker

Doğrusunun bu olduğuna dair sebeplerin varsa onları düşün. Zamanla mahalle baskısı da sıkıntılı süreç de geçecektir.

pipisi yoktu baskıcılara susarlar
illa onların istediği olacak diye bir şey yok yani keyfime gelmesi ayrıldım size ne aaa
zamanla susarlar sen de alışmaya çalışma bu duruma hakikaten çivi çiviyi söker

sen kendine odaklan hacım,
ne hissediyorsun o önemlidir.
eğer doğru olduğuna inancın varsa tamam eğer yoksa tekrar sorgula derim.
herkesi memnun etmen asla ama asla mümkün değil onun için önce kendi memnuniyetine bak sen.

seviyorsan git konuş bence.

sevmiyorsan yeni ufuklara yelken aç.

bakış açını değiştir acilen. günümüzde boşanmları bile kimse sallamıyor.

Yeni bi sevgili bul hacı.

Bir süre kimseyle görüşme, hiçbir telefona cevap verme. Kendi fişini çek, kafa dinle.

suyla sabunla olmuyor
çıkmıyo parça ama üzerinde bir sürü teknik uyguladık

kediler sineklikleri çok güzel parçalıyor kalın plastik bişiyden yaptırmak gerekiyor
marangoza gidersin baska kim yapar bilmiyorum o da 200den aşağı almaz

yk ya parçalama ihtimali yok. sadece camın oraya çıkıp hava alayım derken aşağı uçmasın diye koyuyorum yoksa büyük bi ısrarla telliğe çıkıp parçalamaya çalışmaz.

sürgülü sinekliği de, kilitli şekilde yapıcam zaten, onlar kilitli yapmıyor bile olsa ben uydurucam bişiler.

bizim evde normal sineklik vardı yırtılan cinsten ama metal çerçeveli. kedi gelince sonradan o çerçevenin dışına bahçe-kümes teli diye satılan (metresi 1 tl mi ne öyle ucuz bir şey) telden alıp dıştan o metal gövdeye çaktık. sineklik kısmını yırtsa bile ikinci telden kurtulmasına imkan yok. metal sineklik telide satılıyormuş daha estetik görünüşlü ama onu yırtan kedilerde varmış risk almak istemedim açıkcası 4. katta oturuyoruz. bizim sineklikler sürgülü değil normal pencere gibi açılan cinsten ama eşim kilit için ekstra mekanizma taktı cam silerken falan açıyorum. toplam 5 camda 10 tlye falan mal oldu. sürgülü yaptırırken adama tarif edebilirsin dışına telde yap diye.

telin resmi:
www.incitelorme.com.tr

edit: parçalamaz diye düşünme bizim kedi de hiç ilgilenmiyormuş gibi davranıyordu hatta cam kenarına çıkmayı bile sevmiyordu. hiç tırnak çıkarıp tele falan dokunduğunu da görmemiştim. bir keresinde kuş gelmiş cama bu da delirip bildiğin ağaca tırmanır gidi tele tırmanmış. zaten o teller dikiş söküğü gibi ufak bir delik kocaman yırtığa dönüyor. risk alma derim.

kesinlikle ilgilenmiyor gibi bile gözükse o telleri çok güzel parçalıyorlar zamanla. O nedenle çelik tel + içeriye açılan şekilde olması gerekiyor. Dışarı doğru açılanlarda kilit mekanizmaları oluyor genelde ama mıknatıslı şekilde. Ben bizim kapılara üst-orta-alt şekilde yaptım ama yinede hızlıca bodoslama koşunca açabiliyorlar, o nedenle içeri doğru olması daha güvenli.

htc one a9'u bir inceleyin.
www.youtube.com

samsungun bazı telefonlarında (evet hepsinde yok) wolfson dac var o telefonu bulup alman lazım.

mesela bende ipod 5g var ve telefon olarak da galaxy a5 var ikisinde de bok gibi ses geliyor fakat eşimin telefonu s4 mini ve audiofile ses alıyor çok memnun. araştırdık onda wolfson dac mevcutmuş.

@neira güzel bir noktaya değindin, dac özelinde ben de yaptım birkaç araştırma ama pratikte ne kadar etkili olduğuna dair net bir şey yoktu kafamda, adı duyulmamış çinli markalarda bile kullanılmış ama yazılımsal olarak desteklenmedikçe pek etki etmiyor falan diyen de vardı; senin yorumun netleştirdi bir şeyler.

wolfson özelinde samsung araştırması yapacağım o halde, teşekkürler.

Audiophile isen LG v10 tabi ki. Yabancı audiophile forumlarına falan bakabilirsin bu konuda. iphone veya samsungun son modelleri "kaliteli dac" kullanıyor ama lg v10 doğrudan audiophile'leri hedef almış.

ancak herkesin ortak görüşü "bir telefon olduğunu unutmazsan en iyi ses lgv10'da" şeklinde. Ama en hassasları illa ki kendi dac'ımı yanımda taşırım diyor.

Lg v10 alsan da en iyi ses için dikkat etmen gereken şeyler var mesela www.head-fi.org

sonylerde hi-audio diye bir özellik vardı. iyi ses verdiğini iddia ediyor.

marshall london

süper ben de isterim yani iplik(kedim) de ister

nefis.

kaç gün canlı kalır? :)

çok güzel... kim örüyorsa eline sağlık. benimkinin de olsa ya böyle bir oyuncağı.

Ehehe. Çok tatlı. Güle güle oynasın.

Kalite kontrolü en yetkili makam yapmış zaten biz ne desek boş aslında. Elinize saglik cok guzel olmuş.

@neira,lazarus annemle beraber yaptik sorayim bakim baska çocuklara da yapar miymis :)

ahah süpermiş, seri üretime geçip satmayı düşün :)

Güzel olmuş da o soytarı bunu hemen parçalar bence. :)

Bayildim cok guzel. Ellerinize saglik

bayıldım :) içinde bişey var mı? nasıl şişik gibi duruyor?

@ paltar yuyan masin, elyaf doldurduk icini :)

fazla sirin, insan kediye vermeye kiyamaz. ^^

çok güzel elinize sağlık :)

ayni kizartma sirasinda bile bazen degistiriyorum. 1 den fazla asla kullanmiyorum. zaten kirk yilda bir kizartma yapiyorum. acikcasi kizartilabilir, yanma derecesi yuksek yaglar sagliga zararli oldugundan kizartma kadar kanser yapici birsey yok. yakin zamanda hatta WHO galiba yeni bir bildiride bulunmustu.

yağ var diye 2 gün üst üste kızartma yapıyorum öyle atyıorum

Bir kez. Yağ zaten ilkinde yandığı için ikinci defa kullanmamak gerekiyor.

Kızartma yapmıyorum ama hiçbir koşulda yağı 1 defadan fazla kullanmam.

Bir kez. Sadece aynı anda patatesten sonra köfte kizartabiliyorum bazen. Çoğu zaman onu da yapmıyorum.

1

idit:1 lt yağ mı? yuh. o kadar koymuyorum.
ayrıca kullanılmış yağları biriktiriyorum, bizim muhtarlık alıyor, bir yerlere veriyor. lavaboya boşaltmamak lazım, çevreyi çok kirletiyor çünkü.

ve evet, dışarıda da kızartma yemiyorum. burger king gibi çöpleri ise hiç yemiyorum.

Arkadaşlar anlıyorum sağlığınıza çok düşkünsünüz ama çok mu zenginsiniz ya hu? kızartma için 1 litre yağ harcamak lazım en az.

E her hafta kızartma yemiyoruz, kırk yilda bir 2 patates kizartiyorum ben. Onda da çok fazla yağ gitmiyor sanki. Keza yanında köfte yapacaksam da azıcık yağ yeterli. Ayçiçek yağını da bir tek kızartma için kullandığımızı farzedersek bir litre yağ bize 4 5 ay gidiyor en az.

Kızartma zaten sağlıksız yağı iki kere kullanmak daha fena.

yok öyle bir şey yahu naaptın geniş bi tavaya silme yağ koyduğunda 1 büyük patatesi kızartabilirsin

@neira kızartma tenceresi kullanıyorum ben.

1 litre mi? ne luzumu var...

sadece patatesi 2-3 kez kullanıyorum. onun dışında tekrar kullanmıyorum.

benim annem de 2-3 kez kullanıyor yağı.

2 kere. Kirk yilda bi canim cekerse patetes kizartiyorum zaten o kadar.

şimdi şöyle bi durum var, kızartmanın yağ çekmemesi için bol yağ gerekir. tutumlu anneler 2-3 kez kullanır, tekrar kullanıma sağlıksız derler ama kızartma da sağlıksız.

kızartmanın yağ çekmemesi için yağ kızdıktan sonra gıdanın yağa konması gerekir

monako prensi misiniz olm hepiniz :))

3 max 4. biber patlican zart zurt olmussa daha az.

hatta mumkunse patates ve digerlerini ayirin.

Bir kere kızdırırım, önce patates sonra kabak sonra patlıcan en son da biberleri kızartır altını kapatırım. Kalan yağ soğuyunca pet şişeye ordan da yağ toplama kutularına. O yağı bir daha kızdırmam.

burgerking gibi fast food dan hiç yemeyin o zaman

kızartma içinde 1 litre yağ harcamak lazım diyen arkadaşım, 1 litre yağ kaç para allah aşkına. 10 tl olsun ne farkeder?

çok kızartma yapmam ama 1 defadan fazla kullanmam.

metrobüs daha hızlı olur gibi. direk topkapı durağına gidebilirsin, hastane oraya yakın diye biliyorum.

koç üniviersitesi yakın duraga ama Maltepe durağında inmen lazım

Bayrampaşa (Maltepe) yazan dimi topkapıdan bi sonraki
aktarma falan yok dimi 34a ya binip gidicem direkt? inince naapcam:(

inince önce merdivenlerden cıkıcan sola dogru gidicen 2. matbaacılara dogru gidiceksin zten binası gozukuyor. e onu gördüünde de ztn koc hastanesinide gormus olacaksın.:) takribi max 10 dakika yürüme mesafesi.

2. matbaacılar nereler bilmiyorum ühühü kaybolursam harita falan açarım artık

1-sokak kedileri zaten öyle yaşıyor.
2-hasta olabilirler,üşüyor olabilirler ya da hiçbir şeyi olmayabilir. sadece burnu ıslak=hastadır (veya değildir) denilmez.
3-mart ayına 1 ay var ve şimdiden başladılar.

burnu kuru olsa sıkıntı zaten, ben sağlıklı ve burnu kuru bir kedi görmedim :) köpeklerde de öyle burnu kuruysa ateşi çıkmış anlamına filan geliyor.

hoşuna gitmiyorsa durup sevdirmeye devam etmez zaten kedi. mırıldamak dediğin karnından gırıl gırıl titreşimli ses gelmesi gibi bir şeyse huzurlu oldukları zaman çıkarıyorlar.

1- parazitler önemli tabii ama bazı aşılanabilir hastalıklar kedilerde salgınlaşıp kırıma yol açabiliyor. aşılarını yaptırmakla uğraşamazsın. evde bakıyorsan, bence doğal seçilime bırak işi. ben arka bahçede 20 kadar kedi baktım geçen 6 ayda, bunların 5-6 tanesi sağ kaldı.

2- normal.

3- huzur ve huzursuzluk/yaralanma durumunda benzer şekilde mırlıyorlar. kuyruğu sallamak sert ve ritmikse kötü,böyle kıçını devirip kuyruğu pıt pıt yere vuruyorsa sorun yok. kedi kulaklarını kısınca tehlike sezmiş demektir. o halde pek yaklaşma, tedirginliği artar.

1- benim yarı ev yarı sokak kedimin de hiç aşısı yok bir şey olduğu da yok
2- ıslak sağlıklı, kuru hasta demek
3- kedi mutlu (mırlamadan sadece kuyruk sallıyorsa hosuna gitmiyordur) az evvel benimki yaptı da :P

1- İç parazit, dış parazit varsa kedide eğer, kedinin hastalanmasına, sağlığının kötü etkilenmesine sebep olur aşısız dolaşması.

2- Normal. Islak olmadığında endişelenmek lazım hatta.

3- Birbiriyle çelişen duygular içindeyim, ne istediğime karar vermeye çalışıyorum demek kuyruk sallamak.

1- iç parazit de dış parazit de gelişmelerini engelliyor fazlaysa. Önlem olarak aşı yaptırmakta fayda var.

2- burnu ıslak olmalı zaten, normal.

3- mirlamasi huzurlu olduğunu gösterir ancak kuyruğunu tepkili tepkili vuruyorsa yanlış bir şey yaptığınızı anlatmaya çalışıyor olabilir :) o esnada elliyor, temas kurmaya çalışıyor olabilir misiniz? Onu yapmayın diyor Bence. Bizimki öyle. Tam uyuyacakken iki elleyeyim diyorum, hem uyuyor hem kuyruğu çarpıyor ordan oraya :)

geçen gün karışık kaseti izledim güzel filmdi ıssız adam tarzımsı

itirazım var
sen aydınlatırsın geceyi

(bkz: bana masal anlatma )

Bi Küçük Eylül Meselesi

belirttiğin filmlerle pek alakası yok ve 2012 filmi ama yine de tavsiye edeyim. tepenin ardı

sarmaşık ve sivas.

fakat müzeyyen bu derin bir tutku
ve @rapon +1

1 ve 2

3

bana da 1 ve 2 gibi geldi fakat 3 gibi de

o garson günde bilmem kaç kişiyle sizinle olduğu gibi bakışıyordur

sevmek suç mu hakim bey?

hoşlanıyorsun. 1-2-3 hikaye.

çakıp bırakacak işte ne olacak. bunu istiyorsan durma.

1 ve 3

2 ve 3 sonra gittiğin yerde sadece 3 hep 3 yalnızca 3.

hiçbiri

ilgi görmek istiyosun, 1-2-3 değil.

pupaya telefon edip sor ellerinde varsa oradan orijinal bol tuzlusunu alabilirsin bi de akasyada apple store var ya da yazıcıoğlunda bunun sahtesini bulursun

spotify'da offline modu olması lazım. evernote ve doulingo nedir bilmiyorum. Onun dışındakiler internet olmadan çalışmaz. Yani offline olarak DA kullanamazsın.

ayrıca telefonuna 2 3 saatlik sarj kazandırır yani değmez bence

İphone kullaniyorsan ve ipad alirsan iphone'a elini surmeden hepsini iphonun internetini paylastirarak kullanabilirsin. Hatta telefon gorusmelerini bile ipadden yapabilirsin. Bu da iphone'a oldukca sarj kazandirir.
Evernote offline calisir.
Duolingo dogru cevaplari netten kontrol ediyor calismaz.
Voscreen sorulari netten aliyor calismaz.
9gag zaten internet sitesi yani calismaz.
Spotify offline modu var yani wireless'tan sarkilari icine indirip offline dinleyiyor calisir.
Buddybuddy bilmiyorum.
Pomodoro calisir.
Sound hound sarkilari netten ariyor calismaz. Ama dinletip daha sonra netten arama ozelligi var yani az calisir :)
Whatsapp ve skype mesajlasma programi calismayacagini tahmin edebilirsin.

en uslu kedi bile tırmık şeysi olmasına rağmen tüm koltukları tırmalar
8 saat yalnız kalmak kedi için çok sıkıntı olmaz tabi ama kum kokusu vs olacak

koltukların eskimesine ve kum kokusuna razıysanız bisi olmaz
her kedi mutfağı dağıtacak diye bir şey yok genelde erkek kediler öyle arsız oluyor

biz de ayni tereddutlerle edindik bir kedicik. koku konusunda, terasiniz varsa kumu terasa koyun, hic sikinti yasamayacaksiniz. bizim bir odada duruyor, hafif koku oluyor her gun havalandirmazsak, ama proplan + kapali tuvalet kokuyu azaltiyor. dedigim gibi terasta olursa hic koku problemi olmaz diye dusunuyorum.
bizim yavru cok cok yaramaz oldugu icin sorun yasadik biraz, o yuzden illa yavru olsun demiyorsaniz, 1 yaslarinda, daha once baska bir evde bakilmis kedi alin, boylece huyunu suyunu bilirsiniz.

kumunu düzgün temizlediğiniz sürece koku sıkıntısı olmaz yada tuvalete falan koyarsınız sıkıntı çıkmaz. 8 saat yalnız kalması kedi için çok sıkıntı oluşturmaz uyur zaten çoğunda.

eşya tırmalama ve mutfağı gezme konusu ise biraz sıkıntılı olabilir. ona tırmalayacak başka birşey verirseniz ve eşya tırmalamaya kalktığında hafiften kızarsanız yavaş yavaş öğrenir aldığınız şeyi tırmalar sadece. ancak mutfakta heryere girer çıkar açıkta birşey bırakmayın yeter. bizimkide girip çıkıyor ama açıkta birşey olmadığından sıkıntı yok. küçükken tezgaha çıktığında kızıp aşağı indiriyorduk artık yapmaması gerektiğini öğrendi.

merhaba,

biz de 2 senedir evliyiz. ilk kedimizi evlendikten 3 ay sonra sahiplendik. evimiz 2 + 1. sizdne tek fark mutfağımız amerikan değil kapalı. tek kedide koku hiç sorun olmuyor. kapalı kedi tuvaletleri var, o ve kristal kum ile her gün, günde bir kez tuvaletini temizlerseniz hiç sıkıntı yaşamazsınız. çevresini temiz tutmak konusunda da isterseniz çeşitli tavsiyeler verebilirim.
yalnızca amerikan mutfak biraz zorlayıcı. o da kediyi eğitmeniz zor olduğundan. tezgaha çıkar, çıkmasından öte yemek yaparken rahat bırakmaz, sen attıkça gelir :) sabırlıysan sorun yok. amerikan mutfak evde de kedi bakan çok tanıdıklarım var.

eşyalara gelince benimki sadece deri kısımlara takıktı. çalışma odamdaki bir koltugun kenarları, bir de yatak başlığımı halletti sağolsun. hı bi de merakla oraya buraya çıktığında devirip kırdıgı zaiyatlar da oluyor. ama eve getirdiği renk ve sıcaklık hiç bir şeye değişilmez!

P.s.: şu an aynı şartlarda 3 kedim var. hepsini çılgınlar gibi seviyorum. :)

Öncelikle kediden kediye de çok değişiyor, karakter ve şans meselesi. Benim bir kedim mutfak tezgahına haşlanmış bütün tavuk koysak kafasını çevirip bakmaz, diğeri çok paçoz. Ama ilki çok sinirli, ikincisi dünyanın en iyi niyetli kedisi. İnsan gibi çeşit çeşitler. Evet, ruh hastası yaptıkları zamanlar olacaktır ama kesinlikle pişman olacağınızı sanmıyorum. Ayrıca 1 yaşına gelirken kısırlaştırın, ondan sonra süreç içerisinde daha sakin oluyorlar.

minikken sahiplenirseniz biraz büyüyünce çok hareketli oluyor, ki normali de bu zaten. ergenliğe vb giriyor onlar da. sonra duruluyor. bunları göz önüne almak lazım.

belki iran kedisi vb olur, onlar çok hareketli değil diye biliyorum. ama kediler de sölynediği üzere çeşit çeşit, ırk karakteristiklerinin yanı sıra kişiklikleri de değişebiliyor.

benim kedim;
- günde 12 saat kadar yalnız kalıyor,
- hiçbir yeri tırmalamaz,
- mutfak tezgahına çıkmaz, öyle eğittim ama çıksa da pek sorun etmezdim,
- kuru maması dışında hiçbir şey yemez, sadece siyah zeytin fetişi var tabi ki.
- çok usludur, çok güzel kendini sevdirir.

hepsinin karakterleri farklı ama sevgi dolu, huzurlu ve sakin bir evde yaşamak bir fark yaratıyor, neticede sahiplerine benziyorlar bence.

bu kadar eşya düşkünüyseniz köpek almanızı öneririm.küçük ırk köpeklerden bulabilirseniz ve yanına bir arkadaş daha alırsanız hem SOKAKLARDAN iki can kurtulur hem de yavrularınız sıkılmaz hem siz sevginizi verebilirsiniz

Koltuklar tırmalanıyor genelde, pek yapacak bir şey yok. Bizimki mutfak tezgahına falan çıkmaz, pencereden baksın, yatsın uyusun tek derdi o. Koku için de bentoit kum kullanın, hemen topaklanıp çok kolay temizleniyor, 2 günde bir temizlesen kokmaz.

@rakicandir, eşya düşkünü değiliz, konu eşyaya çok endekslendi. burada hem kedi kendisine zarar vermesin, hem 8 saat yokuz, o yaramazlıkla üstüne bişey mişey devirir, bunun yükünü kaldıramayız.

köpek sahiplenmeyi de çok düşündük ama 8 saat evde yalnız kalacak hayvan. çok üzülürüz.

eşyaya dönüşmesinin sebebi kedi köpek besleyenler insanların "eşyalarımı kemiriyor o yüzden vermek zorundayım" ya da canları sokağa bıraktıklarını gördükleri için bir reaksiyon gösteriyor,doğal olarak.
kedi ya da köpek fark etmez, yalnızlığına çare olsun istiyorsanız yanına mutlaka arkadaş edinin. hatta bir kedi bir köpek bile olabilir bu.

hayvanların da farklı karakterleri olsa da sizin ona yaklaşımınızla da ilgili. fazla hareketli olduğum dönemlerde eve gelen yavrular çok hareketli biraz da kontrol edilemez olarak büyürken masa başında çalışır olduğum dönemde gelen yavrular masa üstündeki yatakta uyuyan kedilere dönüşüyor. yalnız ergenlik geçişi çoğu hayvanda sorunlu dönemler yaşatabiliyor.

ev konusunda sanırım siz yokken mutfakta başına iş açmasından endişelisiniz. evde yokken sadece salonun kapısını kapalı tutarsanız ona yine geniş bir alan kalır. tuvaleti banyoya koymak da kokuyu azaltıyor. (banyo sürekli havalandırılan bir yer) fazla endişelenmenize gerek yok. bir şekilde ev içindeki duruma herkes ayak uyduruyor. sadece düzenin oturması için biraz sabır gerekiyor. kedi için yüksekte yatabileceği, gizlenebileceği bir yer olursa diğer yerleri neredeyse hiç umursamıyor.

eğer sabah erken kalkmak, yorgunluktan ölseniz, hasta olsanız dahi günde 2 kere dışarı çıkmak size zor geliyor ise köpekle yaşamaktan daha kolay kediyle yaşamak.

kedi ya da köepk için kaygılarınızı, uyumunuzu anlayabilmek için belki kısa süreli geçici yuvalık yapabilirsiniz.

bizde evlendikten 6 ay sonra kedi aldık. çok uysal ve tembel. günde 8 saat yalnız kalıyor ama sürekli uyuyor. hatta biz evdeyken de. tırmalamalar oluyor malesef sandalyemin köşesini parçaladı. bant yapıştırdım, şimdi eminim parçalayacak başka yerler arıyordur. ama olsun o kadar tatlı ki. koku içinde, bizim kullanılmayan odamız vardı orada duruyor kumu(kedi odası yaptık) hep camı üstten açık. 2 günde 1 temizliyoruz. koku rahatsız etmiyor. ama cinsleri farklı duyduğuma göre, tekir van çok hareketliymiş. onu araştırıp alabilirsiniz belki.

sizin durumunuzda en iyisi orta yaşlı bir kedi sahiplenmek, çünkü :)

1) yavru ve genç kediler 8 saat yalnız kalınca büyük ihtimalle sıkılır. bu açıdan fazla hareket oyun istemeyecek orta yaşlı bir kedi iyidir.

2) ortak özellikleri olsa da her kedinin karakteri ayrıdır. bir kedi mutfağa - yemek masasına - yemeğe ilgi göstermezken diğeri bunların meraklısı olabilir. yavru kedilerin ilerde ne karakterde çıkacağını bilemezsiniz. oysa orta yaşlı bir kedi alırsanız huyunu suyunu, yeme içme tırmalama alışkanlıklarını sorup öğrenebilirsiniz.

özellikle yavruyken coşkun oluyorlar. ben de yeni yeni tecrübe ediyorum. 1+1de (açık mutfak) yaşıyorum.

bi kere her yer tüy oluyor illa ki.
mutfak masasına nadir de olsa çıkıyor. kızınca iniyor.
nedense mutfak tezgahına çıkmıyor.
gecenin bi yarısı oyun oynamak isteyebiliyor, yatakta hoplayıp zıplıyor, kolunu bacağını ısırıyor, kapıya koyarsan ağlıyor. aynı bir bebek anlayacağın.
tırmalama tahtası işe yarıyor ama koltuk ve yatakları da tırmalıyor. eşyalara çok değer veriyorsanız ya da çok titizseniz temizlik konusunda işiniz zor.
ben evde hafif bi kedi beslemeye dair koku seziyorum. illa ki oluyor.
ama çok sevgi kaynağı yani, başlarda çok zorlandım ama şimdi çok seviyoruz birbirimizi, uykuları da düzene girdi.

edit: ben işteyken yalnız kalıyor epey. yapabileceğim bişi yok maalesef. akşam da ağzıma tükrüyor tabi meeeööw meeeöw nerdeydin diye hesap soruyor yavrum yazık. :( haftasonları evde olduğumdan çok mutlu ve huzurlu. ay özledim <3

1. düşünmeden alın! (benzer durumu tecrübe ediyoruz halen)
2. 2 tane alabilirseniz hem yalnız bırakmış olma vicdanı olmaz hem de mutlu olurlar.
3. aman diyim petshop'tan almayın..

bir kac oneri:
-mutfak tezgahi gibi cikmamasini istediginiz yuzeylere bir kac gun boyunca aliminyum folyo ile kaplayin, huylaniyorlarmis ve bir kac denemeden sonra o yuzeye cikmaktan vazgeciyorlarmis (ben henuz denemedim)
-tuy icin furminator tavsiye ediyorum. biraz pahali (ucuzlari cin mali, uzak durun), tuy dokumunu yuzde 90a yakin azaltiyor
-yaklasmamasini istediginiz yerlere (kablolar, vazolar) kolonya veya portakal yagi durun. nefret ediyorlarmis. bunu da yakinda deneyecegim.

sahibinin bırakmıs oldugu 1 yasında asırı tatlı guzel bir bir kedi var evimde gecici bir sure alabildim ben. dısarı bırakmak istemiyorum eger bir kedi sahiplenmek istiyorsanız lutfen onu alın cok ihtiyacı var buna. butun asıları her seyi tam sadece kalıcı olabilecegi bir eve ihtiyacı var

bi de şöyle düşünün. yarın bi gün bebeğiniz olduğunda o mobilyaları mahvetme ihtimali var. bebek mi daha kıymetli eşya mı?

bi kedicikle evi paylaşmak, bir cana (insan ya da hayvan) yuva olmak mı kıymetli yoksa eşyalar mı?

bu açıdan bakın derim :)

belki de düşündüğünüz kadar zarar da vermeyecek eşyalarınıza...

hazır bu kadar niyet etmişken, yardıma muhtaç bi yuvasıza yuva olun gitsin.

Amerikan mutfak bir evde üç kedi besledim. Şimdi başka bir eve taşındım ama evin salon ve mutfağında kapı olmadığı için burası da amerikan mutfak sayılır. Üstelik kedi sayısı da beş oldu.

İlk üç kedim tezgah konusunda terbiyeliydi. Son gelen iki yavruyu terbiye etmek kolay olmuyor. Mutfağınızda açık gıda ve bulaşık bırakmamaya özen göstermeniz gerekiyor.

Koku konusunda arkadaşlar zaten söylemişler. Ben beş kediyle, kapalı evde koku sorunu yaşamıyorum. Üstelik kum kabı da kapalı değil. Dışkısı kurur kurumaz kum küreğiyle alabilirseniz sorun yaşamazsınız.

Baslangic kilonu, yag oranini ve diyet listeni genel hatlariyla yazabilir misin? Birazdan ketojenik diyetciler dolar soru altina

Valla bmi normal cikiyor, bmi normal olunca kilo vermek de zorlasir. Diyetisyene gitmeyi kilo vermek degil de beslenme duzeni olusturmak olarak gormelisin

Yine de daha hizli sonuc almayi istersen 16 ve gece ara ogununu azaltabilirsin (orn meyveler yarim porsiyon givi)

Not: diyetisyen degilim, doktorum. Asla bi diyetisyen daha iyi bildigimi iddia etmem. Aksine yaptiklari ise ciddi saygi duyarim. Onerim kendi diyet gecmisim ve etrafimdaki diyetisyen arkadaslarim ile sohbetlerimiz kaynaklidir

3 gün kadar süt ürünlerini, ekmek ve bakliyatı tüketmeden bir dener misin? sebze ve et yemeğine ağırlık ver kahvaltıda da lop yumurta domates salatalık ye bakalım belki gıda intöleransın vardır ödem tuttuğu için kilo veremiyorsundur