Cenaze teshis ve kisiye ozel cenaze islemleri uygulanamiyor bildigim kadariyla, belirlenen alanlara topluca gomuluyoruz.

istanbul'un altyapisi ve deprem hazirligi yetersiz bir megakent olmasi nedeniyle gida, su ve temizlik konularinda cok cok buyuk sorunlar yasanmasi muhtemeldir. Elbette devlet ve yardim kuruluslari yardima kosacaktir fakat nufusun fazlaligi ve enkazlar isi fazlasiyla zorlastiracak, ilk haftalarda depremden sag cikmis olsak dahi temiz su ve gida konusunda sikintilar yasayacagiz. Bu surecte kolluk kuvvetlerinin yeterli varligi gosterememesi durumunda da farkli kaotik durumlar bas gosterebilir. Hatta gordugum kadariyla insanlar simdiden bireysel silahlanmaya basladilar bile.

Ozetle buyuk bir deprem olmasi durumunda istanbul icin cok da iyi senaryolar gorunmuyor maalesef.

Ben bu felaket senaryolarina katilmiyorum. Ulkemiz 80-85 milyon ve hala baskentimiz Ankara. Sabahina hava deniz yolu ile bir sekilde sivilden cok kamu gorevlisi ile dolar istanbul. Yurtdisi yardimlar da cabasi. (Istanbulda yasiyorum)

Diyelim binalar yıkıldı bu durum gündüz yaşandı ise Marmara ve cevresi ucuz kurtuldu diyebiliriz. Lakin gece depreminde gerçekten savunmasız kaliyoruz. 1. Ordu cb'nin emri ile İstanbul'u kuşatır kesin vur emri verilirse güvenlik bir nebze sağlanır.
İstanbul için en kritik yer Atatürk havalimanı tam biçilmiş kaftan eğer orası acil durum için kullanılırsa vatandaşların yaşama şansını arttırıriz. Türkiye'deki helikopterlerin %80i cb'nin emri ile kullanılması ile hava trafiği doğru yönetilirse acil durumdakiler yakın illerde hatta komşu ülkelerdeki hastanelere iletilebilir. Radyo çok önemli radyodaki yayın tek frekanstan verilirse doğru bilgi tüm Türkiye ye ulaşır. Telsiz kullanımında askeri birimler iletisim ağı için tsk yardımını alırsa problem olmayacaktır.ulkeye en büyük yardım havan gelecek yardımla kurtarabiliriz karadan gelecek yardım için b planı bu olmalı çünkü insanlar İstanbul'u terk etmek isteyecek ve d100 kilitlenecek tır.

seyler.eksisozluk.com

izmit depreminde hayatta kalanlar için ilk gün olmasa da ikinci gün tonlarca yardım getirmişlerdi. bir mahalleye yığdıkları yiyecek içeçeklerle bir şehir doyardı öyle diyim.

ikinci gün yakın illerden, üçüncü dördüncü gün üzerinde van-kayseri-malatya ve diğer bir sürü il yazan kamyonlar geliyordu.

yıkım çok büyüktü ama kimsenin aç kaldığını, sokakta derbeder olduğunu görmedim.

burada ve sosyal medyada yazan arkadaşların yaşı biraz küçük sanırım. olacak şeyleri oyunlarda gördükleriyle ya da filmlerde gördükleriyle çok ilintiliyorlar. depremden sonra yapılacakları yazanlar var burda, sanırsın john wick 4'ü çekiyor. olay basit, depremde evinde ya da her nerdeysen orda kalıyorsun (zaten istesen de çıkamazsın), deprem biter de dışarı çıkabilirsen de etrafına yardım ediyorsun. sonrasına sonra bakarsın zaten. ac susuz kalmazsın yani korkma.

istanbul için zorlayıcı tek şey iletişim kesileceği için yakınlara ulaşmak ve dezenformatif bilgiler olur. (ergenin biri illa ki yok sultanahmet yıkılmış vs. diye ortalığı velveleye verecektir).

cenaze için tören yok, toplu olarak büyük çukurlara gömüyorlardı.cenaze namazları gıyablarında kılınıyordu sanırım.

99 depreminde 9 yaşındaydım tvds
e gördüğüm toplu olarak büyük çukurlara insanları gömmelerini asla unutmayacağım. Sanırım ortam saha kaotik olacak o dönem bile diyarbakırda yaşadığımız halde gecenin üçünde marmarada olan depremin sarsıntısıyla uyanmak, o birkaç gün elektriklerin sürekli kesilmesi, tv başında olan biteni anlamaya çalışmak bir de o anı yaşayan insanların ne hissettiğini aNlamak gerçekten zordu.

Muhtemelen ulaşım, haberleşme vs. bir çok altyapı çökecek. Şanlıysanız, eviniz ayakta ise bir şekilde yaşayacaksınız. Yardımların ulaşması haftaları bulacak.

Sonra "bu işin fıtratında bu var. Olur böyle şeyler, 1800 küsur depreminde şurda da şu kadar insan öldü" denecek ve şehir enkazı temizlenecek. Açılacak alanlar, yandaş müteahhitler tarafından paylaşılacak. Şehrin enkazında birileri rahat gezsin diye, deprem parasından 15-20 helikopter alınacak.


.

Alıntıdır:


1999 depreminde izmit, yalova ve adapazarı gibi istanbula nazaran daha küçük şehirler zarar gördü. istanbulun hastaneleri, ambulansları, arama kurtarma ekipleri, iş makinaları o şehirlere akın etti. istanbul sağlam kalmıştı, çok büyük bir şehirdi, çok az zarar görmüştü ve o küçük şehirlere çok yakındı. fakat istanbulda deprem olduğunda, zaten normal bir günde tıkalı olan istanbul trafiğinin nasıl olacağını siz düşününün. o zaman boludan nasıl ambulans ve iş makinası istanbula ulaşacak. atıyorum öyle bir deprem olduğunda zaten istanbul itfayesinde çalışan itfayecilerin çoğu kendi dertlerine düştüğü için işe gitmeyecekler. herkes yakınına, akrabasına ulaşmaya çalışacak. şehre kara yoluyla giriş çıkış imkansız olacak.

devlet kurumları arasında bu gibi felaketlerde en büyük görevi şimdiye kadar hep türk silahlı kuvvetleri üstlenmiştir. hava, kara ve deniz birlikleri türk silahlı kuvvetleri içerisinde çok kordinelidir. görev tanımları bellidir. kim ne yapacak bilir. kimsenin o gün işe gelmeme şansı yoktur. ama devletin malesef diğer kurumları arasında böyle bir koordine yoktur. buna tıkanan trafiği, göçen viyadükleri, patlayan doğal gaz hatlarını, göçen binalardan sızan doğal gaz yüzünden çıkan yangınları ve zehirlenen depremzedeleri, deprem olduğu için görevinin başına gelemeyen itfaiyeciyi, ambulans şoförünü, doktoru, hemşireyi, sivil savunma memurlarını eklersek tam bir kaos ortamı olacağını görebiliriz. ama en kötüsü dediğim gibi çevre illerden gelen yardımların, çevre illerde kullanılacak hastanelerin istanbulu kurtarmak için çok yetersiz kalacağı gerçeğidir.

izmit'te turkiyenin dort yanindan gelen tek sey yardim degildi, hirsizlar, gaspcilar gelmisti kilometrelerce oteden.

Istanbul zaten karisik sehir, 20 yilda daha da karisti nufus. fakirlik, issizlik artti. insanlarin suc islese bile yanina kar kalabilecegi fikri yerlesti. silahlanma da artti haliyle. cunku adelete, polise, hukuka guven yok. cok buyuk kaos olacak. daha cok hirsiz, gaspci daha buyuk istahla saldiracak bu sefer.

Daha dün xiaomi'nin 20.000 mAh'lik şu modelinden aldim deprem çantası için.

www.hepsiburada.com

Evet şarjı bi 13-15 saat kadar sürdü, ebatları da epeyce büyük fakat yine de indirimde olması nedeniyle fiyat/performans ürünü bence.

12V'luk şarj aleti ile doldurursanız bir 12 saat civarı dolar. 5V ile 1 gün bile sürebilir.

Ben de xiaomi 10.000mah diyorum.

Dolması uzun sürüyor ama uzun süre de güç sağlıyor. Ben bir tane 20 binlik, bir tane de 10 binlik kullanıyorum. Kısa gezilerde 10 binlik, uzunlarda 20 binlik çok güzel iş görüyor.

günlük yaşam için 10bin çok ideal.
geceden şarja bırak sabaha dolmuş oluyor.

20bin ise uzun geziler için ideal.
bence kullanım amacına göre seçebilirsin.

not: yaklaşık 2 yıldır 10binlik kullanıyorum. çok memnunum.

xiaomi 20.000 2c modelini kullanıyorum, en geç 5-6 saatte doluyor quick charge özellikli şarj aletiyle doldurunca. cihazın quick charge ile şarj olmayı desteklemesi ve elinizde quick charge özellikli şarj aleti varsa eskiden telefonların şarj olduğu sürede şimdi devasa powerbank şarj edebiliyorsunuz, bir daha düşününce bence hiç fena değil.

Anker powercore 2 kullanıyorum, hatta iki tane var 20100 mah kapasiteli. söylendiği gibi uzun seyahatlerde tamamen şebekeden bağımsız yaşanıyor. Hızlı şarj olabiliyor, hızlı şarj edebiliyor. Macbook dahi şarj edebilirsiniz. 9v çıkışı da, USB c çıkışı da var. Tüm çıkışları aynı anda çalışıyor, aynı zamanda kendisi de şarj olabiliyor. Muhtemelen en kaliteli cihazdır Anker, acayip memnunum.

Fakat çok büyük ve ağır, gündelik hayat için fazla. 3mah bir şarj aleti ile 6-7 saatte doluyor.

Gündelik hayat için yine Anker'ın ufak modellerini ya da 5-10bin mah'lık Xiaomi'leri tavsiye ederim.

Madem @orient blue yazmış, ben de ekleyeyim. Anker'i kesinlikle tavsiye ederim. Bazı modellerinde IQ hızlı şarj özelliği de var. Anker'i kuranlar Google'ın eski mühendisleri. Kalitesini hissettiriyor.

7.2 şiddetindeki düzce depreminde düzcedeydim. ilkin yerimden kıpırdamadım, bi ara şiddeti azalır gibi geldiğinde olduğum yerden kalkayım dedim yere düştüm. annem ve kardeşim direkt koridora fırladılar çıkışa doğru ama onlar da ilerleyemedi. koridor duvarları tabiri caizse dövdü bunları.

izmit depreminde ordaydim. dayim kapiya yakindi ve kosayim derken kendisini cok alakasiz yerdeki balkon kapisinda bulmustu. ki muhtemelen kapiyi acamazsin, sikisiyor.

yerinden hareket bile edemiyorsun. dün gibi hatırlıyorum. yatakta doğruldum ama hareket edememiştim.

99 depreminde İstanbul Fatih'te odamdaydim. Yataktan zar zor kalkıp oda kapısına 3 adımda geldim ama kapıyla birlikte odada dönmeye başladık. Kapı kilidi açılmadı ancak deprem durunca kapıyı acabildim. Yürümek çok kolay olmayabilir.

Çok ölçüt değil ama son denizli depreminde (5 kusur olan yazın) deprem bölgesinde dışarıda evin önündeydim. Müstakil ev bahcesi, çardak gibi bir şeyin altında ayaktayım. Hareket edemedim. Sağlam da sallandı. Üzerime düşse kesin kafam yarılır öyle söyleyeyim size. Yine de kipirdayamadim.

Deprem olurken yurumek zor zanaat.

tabii yikimlar deprem sirasinda olur. deprem biter bitmez olmaz herhalde. ben depreme evde yakalanirsam ve ev yikilirsa kacisim yok. o zaman guevnli hayat ucgeni olusturayim kendime.

hepinize tesekkur edeyim, hayirlisi olsun.

Yıkım deprem sonrası da olabilir hiç daha artçı deprem falan olmadan ya da ilk gelen artcida da yikilabilir. Bence deprem durunca güvenli bir alana cikmalisiniz.

S dalgası gelene kadar kaçabiliyorsan ki o da kabaca 5-7 saniyedir, kaç. Ama kaçmaktan kastım apartmanı terk etmek.

7-8 saniyede çıkamıyorsan en ağır ve yüksek eşyanın yanına en küçük hale gelecek şekilde çök. Deprem bittiği an kaç. Büyüklük ne olursa olsun. Tüm depremlerden sonra evi terkedip apartmana bir bakın.

İlaç kullanırken sebum üretemediğin için ilacın etkisi geçince sistem daha fazla sebum üretmeye başladı.

Dermatolojiye gidin. Kolestrol yuksekligi Roaccutane'dan.

@msb hocam roaccutane kullanmadan önce de yüksekti kolestrol :( kardiyoloji bölümüne gitsem ilgilenmezler mi acaba?

olmamasi.

İstanbul dışında yakalanmak.

Fay hatlarinin parcali kirilip kucuk depremler uretmesi fakat dusuk bir ihtimal sanirim bu. Ve bu senaryo da istanbul icin yikici oluyor.

Nö.

Guzelinden bi kamp cantam var, bu ise ayirdim, yavastan icini dolduruyorum, simdilik su, ton baligi ve 20.000 mAh'lik bi powerbank var icinde. Calismalar devam etmekte.

Enkaz altinda kalmasak bile depremden sonraki birkac gun (hatta belki hafta) ciddi anlamda kaynak yetersizligi yasanacak. Buna gore olusturmak lazim icerigi.

tam hayaller/hayatlar durumu.

evet deprem çantası gerekli, evet bilinçlenmek gerekli, evet depren anında şunu yapmak bunu yapmak gerekli.

ama deprem olurken yanınıza almanız gerekiyor o çantayı. burada millet çocuğunu falan bırakıp topukluyor, nereden gelecek aklına çanta.

sürekli kapının yanında veya sığınacağınız yer neresiyse orada duracaksa hazırlayın. hazırlayıp "deprem olurken burdan alırım" diye dolaba kaldıracaksanız boşa uğraşmanıza gerek yok.

Spor valizim var. Kapinin onune koydum. Aklima geldikce ekliyorum icine. Ama ben anca onu deprem olur biter etraf sakinler. Binada sorun olmaz. O zamam bi ara girer alirim sonra yasamak icin. Normalde alip onla inmek lazim inebiliyorsak ya da evdeki guvenli alanimiza siginmak durumunda kaldigimizda ihtiyaclarimiz hemen yanimizda olsun diye yapilmasi gerekn bir sey saniyorum.

1+1 bir evde yaşadığım için yatağım ve sokak kapısı arasında 50 cm falan bir mesafe var. Deprem çantası da ortada duruyor.
Şu anda içindekiler acil bir durumda sağ kurtulup bir yere (aile, arkadaş evi vs) varabilirsem orada bir süre yaşayabilmem için yeterli olur herhalde. Ama kesinlikle uzun vadeli değil. Ben içine diploma, sertifika, pasaport falan koydum ki istanbul'u ailecek falan terk edersek başka yerde bir şeyler yapabileyim. Fakat bir arkadaşım dedi ki, türkiye de birçok şeyin merkezi istanbul'da, beklenen büyüklükte bir deprem olması sadece İstanbul'u değil, diğer şehirleri de kesinlikle etkiler. O yüzden bilemiyorum.

yaklaşık 2 yıldır var. başucumda duruyor. sırt çantasının en altında eşimle bana kazak/ çorap, yağmurluk ve ufak bir ilkyardım çantası (içinde yara bandı, yanık kremi, göz damlası vs), powerbank, şarj kablosu, kedi maması (ama deprem sonrası iki kedimizi nasıl yakalayıp alırız bilmiyorum) var. üstünde de bez torbada etimek, kuruyemiş, 1er lt su, çakı, fener, çakmak, düdük var. ayrıca kimlik fotokopileri, pasaport, evlilik cüzdanı, bir miktar para da ön gözde duruyor.
şu ara evdeyken hangi odadaysak çantayı oraya götürüyorum. evde her odada hayat üçgeni yapılabilecek yerleri ve dışarıda ayrı yerlerdeysek muhtemel buluşma noktalarını belirledik. eve pek güvenim yok, bu hafta apartmandakilerle görüşüp deprem dayanıklılık testi yapılmasını önericem bakalım..
korkuyoruz ama yapacak bir şey de yok. 2 yıldan önce istanbul’u terk etmemiz mümkün değil. başka eve çıksak gerçekçi olmak lazım kaç tane ev sahibi apartmanın dayanıklılığına kesin kayıtlarla belgelerle kefil olabilir? ha öyle bir ev ha samanlıkta iğne..

Duyuruyu su anda sadece "es" yazarlari goruyor. Genele acarsaniz yardim alma sansiniz epey yukselir.

teşekkürler dikkay etmemişim düzelttim

Borcu ödediğine dair elinde hiçbir şey yok mu? Makbuz, EFT, havale dökümü vs. Yani yazılı bir belgen varsa sıkıntı olacağını sanmam.

Hukuk mezunuyum avukatlik yapmiyorum once bunu belirtiyim. Benimkiler teorik bilgiler olucak uygulama farkliliklari varsa mutlaka duzelten cikar.

Sakin olun. Ev sozlesmede bitiminden once bosaltilabilir o zaman ne yapilir evin kiraya verilebilme suresi hakkaniyet oraninda tespit edilir. Yani 8 aylik kira ödemezsiniz.Evin durumu lokasyonu vs gibi 1ay 3 ay filan neyse. O sure zarfi icinde siz ev sahibinin zararini karsilarsiniz.

Senet meselesi biraz daha karisik. Sozlesmenizde senetlerin kira karsiliginda hazirlandigina dair bir madde varsa sorun olmaz. Aksi halde de seneti icraya verirse itiraz edersiniz bedelsi kalmis senetle ilgili.

geçmiş kiraların tümünü eft üzerinden ödedim eski senetlerin sorun olabileceğini ben de düşünmüyorum. ama iş dolayısıyla şehir değiştireceğim yani evi boşaltmam gerek bu durumda kalan senetlerle ilgili ne yapabilirim hukuki süreç nasıl işler nasıl bir netice çıkar ortaya?

sözleşmede senetle ilgili bir madde geçmiyor ne yazık ki bunu birisinden daha duymuştum

senedin arkasında kira borcu için teminattır gibi bir ibare var mi?

kira sözleşmesinde ne gibi düzenlemeler var?söz uçar yazı kalır maalesef ki.

bu şartlar altında ancak menfi tespit davası açabilirsiniz borçlu olmadığınızın tespiti için.

onun için de eliniz güçlü değil zira yazılı belgenin aksi ancak yazılı belgeyle ispat edilebilir.senedin aksini senetle ispatlamanız gerekecek.

senette kirayla ilgili bir ibare yok. senetin kira için yapıldığına dair de bir belge yok elimde yalnızca watsapp yazışmaları falan var kira yatırıp senet almakla alakalı işte. tabi bu bir şey ifade eder mi bilmiyorum siz ne düşünürsünüz

senetle kira mı ödemek?

arkadaşlar, 500 tl üzerinde olan kiralara ilişkin ödemelerin bankayla yapılma zorunluluğu var. senetle sepetle olmaz o işler. ispatlayabilseniz size bir yaptırımı olmazdı, ev sahibi hakkında özel usülsüzlük cezası uygulanırdı.

ancak durumunuza baktığımda, parayı ödemişsiniz, senetleri almamışsınız, ödediğinize dair bir belgeniz yok. ev sahibi zaten akıllı adammış ki hazırlanan senet üzerine kira içindir yazacak hali yok. suç olduğunu biliyor.

o yüzden her türlü kambiyo senetlerine dair icra yoluna başvurup sizi zor durumda bırakabilir.

kendinizi oldukça zor durumda bırakmışsınız. bu anlattıklarınız "ispat" niteliğinde değil. bütün delliller karşı tarafın elinde. adam dese ki bana borcu vardı, bu borç karşılığı senet düzenledik, mahkeme kime inanır sizce?


neyse işiniz oldukça zor. haricen zorlayabiliyorsanız zorlayın, çünkü anlayacakları dil bu olacaktır. hukuken pek bir umut ışığı göremiyorum.

ödediğim kiralarla ilgili eft makbuzları var bunlar delil sayılmıyor mu yani?

bu anlattıklarınız ispat değil demişsiniz pardon. yapacak bir şeyim yok öyleyse dolandırıldım.

ama telefon yazışmaları ve konuşmalarının kaydı varken bunların delil sayılmaması öfkelendiriyor beni; diğer tarafta adam bana borcu vardı senet yaptık diyecek ve yüklü para alacak benden ama öbür taraftan da watsapptan kirayı ödedim seneti alayım muhabbeti yapacağız. hiç de karışık bir durum değil aslında mahkemenin vereceği karar bu hakimler bilmiyorlar mı böyle şeyler olabileceğini. sağlık olsun keşke bir yolu olsaydı yardımcı olan herkese tek tek teşekkürlerimi sunuyorum

üstad yazdıklarını yeni görüyorum, özür dilerim. yanlış yönlendirmek istemiyorum seni. sadece varsayımsal konuşuyorum ben. görünür olan budur ama mahkeme farklı nitelendirme ve değerlendirme yaparsa ayrı tabii. siz hakkınızı yine usulüne uygun bir şekilde korumaya alın ve kendinizi savunun. hak arama konusunda kesinlikle taviz vermeyin. ben benim gördüğümü söyledim. ancak belgeler ve telefon konuşmalarının değerlendirilmesi hakim takdirindedir. onun değerlendirmesi muhtemelen farklı olursa durum lehinize de değişebilir.

50 m uzaktaki bakkala iner giderim. cagirmaya tenezzul etmem.

O yuzden iyi yapiyosun bence.

Siparisle getiren bir bakkal yok tanidigim ama siparis verseydim senin gibi yapardim heralde.

@kuehles blondes, öyle olmuyo işte, cıbıl cıbıl oturuyorum kalk giyin çorap giy ayakkabı giy sonra eve gel onları bi daha çıkart falan; bunlar yorucu şeyler :/

kurumsal olmayan bir satış mağazasına girmeyeli yıllar oldu herhalde, bakkalı siparişi falan geçtim.

Gereksiz hassasiyet degil bence, ben de olsam aynisini yapardim.

Ben de öyle yapıyorum. Soda, türk kahvesi falan ekliyorum her zaman tüketildiği için. Utanıyorum kuruşluk şey için adamı getirmeye.

Bakkaldan hic siparis vermiyorum sadece bazen ekmek aliyorum. Ama siparis veriyor olsam ayni hassasiyeti gosterirdim sanirim.

Siteyi aciyorum, bakiyorum, arastirip inceliyorum yorumlari vb... Sonra birine karar verip sepete ekliyorum ve bilgisayarin basindan kalkiyorum. Benim beynim o urunu almis gibi algiliyor, sonra da unutup gidiyorum.

Böyle durumlarda ben de "sepete ekle" seçeneğini kullanıyorum. Birkac günün sonunda o ürün benim için halen ihtiyaçsa, alma gereği duyuyorsam alıyorum. Yok sadece hevesse ve artık o kadar ihtiyaç duymuyorsam almıyorum.

Ben de böyleyim. Tek fark, aldıklarımdan pişman olmuyorum, oh iyi ki almışım diyorum. O pişmanlık hissiyle yaşanmaz, seks sonrası duyulan pişmanlık gibi. Kabullenip devam etmeye bakmalı, senin kendini mutlu etme yöntemin o çünkü. Başka bir yöntem geliştirene kadar böyle gidecek. Sepete ekleyip de almaktan vazgeçtiğim çok az şey olmuştur, bu etkili bir yöntem değil ayrıca.

Kredi kartımı evde bırakıyorum, tek kredi kartım var onu da yanımda taşımıyorum. Yoksa şu güzelmiş, bu indirimdeymiş, şu bir gün işime yarar diye bir sürü gereksiz şey almış bulunuyorum. Ben de işe yarıyor.

Telefondan uygulamaları sildim çünkü sürekli bildirim geldiğinde kendimi site de bukuyordum. Şimdi aklima bir şey gelirse bakıp sepete atıyorum ve bırakıyorum. Sonra geçiyor zaten.

kesene uygun olanı al. sorunsuz olması tamamen şansına kalmış. en sorunsuz denilen bile hiç beklemediğin bir anda bozulmaya başlayabilir.

Lacie çok iyi.

lacie iyi denmiş. biri çıkıp da seagate kötü sakın alma derse, lacie de seagate üretimidir.

Aksam yatarken saci geriye atip kadin corabi takmalisin :))

Wax. Parlak wax al.

ne güzel dertler var yav, benim saç kalmadı kafada. wax sür, benim için de sür.

osis mess up yada ıslak saça pinpon topu kadar saç köpüğü artı sprey.

mess up istediğin görüntüyü vermez, o kuru ve mat görünüm içindir. senin ilacın sert wax. pahalılardan değil tam tersine en ucuzlarından alman lazım. Sector wax'ın mavi renkli olanına bakabilirsin.

edit : saçını havlu ile kuruttuktan sonra hafif nemliyken sürüp şekil verirsen yağmur çamur, ter görmediğin sürece şeklini korur.

geçmiş olsun, o kazığı ben bi defa yedim, migrostan döner alma gafletinde bulundum kaldı ki sürekli bimden alıyorum yıllardan beri, neyse bir gün migrostan alayım dedim, aldım eve geldim ki 3 dakka mesafe evime, daha ısıtırken(ben ısıtmak değil pişiriyorum, mesela iyice kavurup içine yarım çay bardağı su ekleyip kaynatıp, suyunu uçurup tekrar kızartıyorum daha güzel oluyor ve daha az riskli olacağı kesin bozulmu et söz konusu olduğunda ki, bakterilerden bahsediyoruz bu şekilde biraz önüne geçmek mümkün olabiliyor) acayip bir koku hissettim, neyse çok açtım yedim. hepsini bitiremedim ki bi paketi bir defada bitirirm ben çünkü tadı çok kötü gelmişti, attım.


bundan sonraki bi kaç gün çok kötü geçti, sebebini anlayabilmişsindir.

özetle migrosta denk geldiğim bayat ürün sayısı kadar hiç bi yerde gelmedim.

abi soslu fıstık alırım bayat çıkar, dondurma alırım soğuk zincir bozulmuş resmen erimiş sonra tekrar dondurulmuş fakat kutu içindeki formu bozulması dolayısıyla farkına varabilmişim.

çubuk kraker alırım bayat çıkar, ne bileyim kurutulmuş incir kayısı alırım onlar bile bayat çıkar.

yani özetle migrostan sebze meyve ve içecek dışında katiyen bişey almam, sana da tavsiye etmem.

en çok sirkülasyon neredeyse gider oradan alırım.

bu migrostan döner alma işlemi de şöyle oldu, aradım taradım dondurulmuş yiyecek raflarını yok, sonra arkamı bi döndüm şarküteri reyonuna yatay uzun buzdolabına koymuşlar, orada bi kaç marka vardı, hani şu önden açılmayan tezgah arkasından açılan kasap dolapları gibi.

oradaki çalışan buyrun dedi, döner alcam ama hangisi iyiyse ondan ver dedim, o da ghitti fiyatça yüksek olanı vedi, bildiğimiz hazır pişmiş paketlenmiş döner işte. bimin emin döneri gibi.

O konuda Migros fena.

Hayatımda belki bir kere zehirlendim, o da Migros'tan aldığım 1 alana 1 bedava kasap köfte nedeniyle oldu.

Etcinin kraliysan hazir donerle ne isin var abi yapma gozunu seveyim. Etten baska her seye benziyor onlar. Lezzet mezzet sifir.

Benim de MIgros'tan aldigim ucgen peynir bozuk cikmisti. Allahim o nasil bir tat. Uranyum falan yedim sandim.

Abi vücudun iyi tepki vermiyodur olur yani.

Ben mesela pazardan, marketten alınıp evde haşlanılan mısırı yersem 3 gün cırcır oluyorum. Sektirmez.

Normal dışarıda satılan közde mısırlarda sorun olmuyor niye bilmiyorum.

Çok yedim o dönerlerden. Köftesinden de yedim. Hiç rahatsızlık hissetmedim. Ama sana gelmiyor belli ki. Zorlama bence.

ben a101de satilan besler marka olandan almistim. hayatımda yediğim en kotu seylerden biriydi.

3 sene oluyor, anneme mate 7 aldım hala cayır cayır kullanıyor. Sonrasında kendime de mate 8 almıştım, fazlasıyla memnunum. Huawei'nin o eski modelleri daha da bi iyi sanki.

500 bin lira para değil, iki üç sene sonra değeri iyice düştüğünde ne yapacaksın? Mesela verdiği 2000 lira faizle bu sene x alabiliyorken 3 sene sonra alamayacaksın, öyle düşün.

5 milyon tl olsa dediğin olurdu

500.000 e 6.000 getiriyor.
Strese girmeye değmez bence. 3-5 sene çalışıp sonrasında yeterli olır diyorum. Tarla ile falan uğraşırım.

tatil yerlerinden birine nasıl yerleşiyorsun? ev alayım desen zaten o paralar, kirada oturayım desen faizi kiraya gider, çok paran varsa zaten brokerlar neyim senin yerine kazandırıyorlar.

turk lirasi tutarsan o para donem donem liranin deger kaybetmesi sonucu kus kadar olma yolunda ilerler. turk lirasi tutmazsan da faizi az olur (dogal olarak)

tabii ki de boyle bir yasam mumkun degil. millet salak mi da parasiyla is kuruyor vs. yatarak hayat idame ettirilebilseydi herkes yapardi.

seyler.eksisozluk.com

ben cebinde 35 lira olsa 30 lirasını zıplayan topa yatıracak kalibrede bir adamım, haliyle söylediklerim ne kadar ciddiye alınmalı bilemiyorum ama bu fikri hiçbir zaman sevmedim. yerinde duran para kazandırmaz. en iyi ihtimalle değer kaybının önüne geçilmiş olur. gencecik insanlarsınız. o kadar paranız varken işletmek yerine neden faiz yemeye meraklanıyorsunuz, anlamıyorum. günde 22 saat çalışın, hırs yapın, daha çok kazanmak için kendinizden geçin demiyorum ama neblim abi 500 bin dolar parayı bankada yatırıp faiz yemek tuhaf geliyor bana.

30 yaşında çok sağlıklı, fit, kaslı maslı bir adam ya da aynı ölçülerde kadın düşün. bu kişinin sürekli evde yatmaya karar verdiğini... bana biraz öyle geliyor bu durum. benim çok sevdiğim bir atasözüm var: erken kalkan ışıldar, işleyen demir yol alır. para parayı çeker. kullanmak lazım.

hele ki türkiye gibi paranın bir yılda pul olabildiği, tek bir siyasi hamlenin her şeyi değiştirebildiği bir ülkede çok büyük risk bence. 500 bin liram olsa hesapta tutmak yerine alabildiğim kadar şahin alıp DEMOLITION DERBY yapmayı tercih ederdim açıkçası, o kadar manasız geliyor bana parayı yatırma fikri.

500bin lira, faizi ile uzun sure geçinilebikecek bir para degil.
Angelus hakli.

500bin tl biriktirebiliyorsam daha iyisini yapabilirim.

6000 lira versin 7000 lira versin 10000 lira versin, bu para bugün için sana yeter, aynı para enflasyon karşında değer kaybedecek, bugün bu parayla kurduğun yaşam standartını 3 sene sonra aynı parayla yakalayamayacaksın. Misal 3 sene önce 100 lirayla yaptığın alışverişi bugün 300 lirayla yapıyorsun, senin bugün 6000 lirayla yakaladığın standartı 3 sene sonra 10000 lirayla gerçekleştirmek zorunda kalacaksın ama senin bankadaki para aynı para verdiği faiz aynı faiz, sana pozitif bir katkısı olmayacak. Ha 10 milyon liran olur da faizle yaşarım dersin o olur, değeri düşene kadar zaten yaşlanmış olursun.

10-15 milyon TL gibi yüksek meblağ bir tutarın faizinden tırtıklayarak (tırtıklayarak diyorum, tamamını almayacaksın). Ortalama standartta bir ömür yaşayabilirsin. Ama 500 bin lira faiziyle hayat süreceğin bir para değil maalesef. Bir de faizin tamamını almak ana tutarı yok etmek demektir, ki 500 bin TL faizi olmadan kısa sürede eriyebilir. Her şeyden önce de Türk Lirası'na güven olmaz.

dolara çevirip faizini yemek daha mantıklı. TL sıkıntı. malesef.

Cevapları ağzım açık okudum.. Yok faiz tembellikmiş, yok 30 yaşında evde durulmazmış..
500 bin param olsa faiz & bankacılık işlemleri dışında başka bir şey düşünmezdim. ülkede sanayi , inşaat, otomobil sektörü rezalet durumda. Yaş geçiyor sağlık gidiyor. Ömür boyu iş peşinde koşamayacağız.

500bin az, dediğini yapmak için 2-3milyon tl lazım
ve evet bunu yapanlar var

böyle bir düşünce için o paranın hem değerini enflasyon karşısında koruması, hem de gelir getirmesi lazım. yoksa arkadaşların da dediği gibi 3-4 sene sonra anapara yerinde dururken, eline geçen faizle aynı standardı yakalayamayacaksın ve anaparayı tırtıklamaya başlayacaksın. maksimum 1-2 sene sonra da elde avuçta bir şey kalmayacak.

eğer böyle bir düşünce varsa 500.000 lirayı faize yatırmak yerine kira getirisi olan bir yerde ev alıp kiraya vermek daha mantıklı olur. gayrimenkulün değeri kendini korurken, yani 500.000 liraya aldığın evi 3-4 sene sonra 700.000 liraya satabilecekken, aldığın kira ile de geçinirsin.

faiz ile olmaz o iş.

yaşanır, gayette mantıklı ama faizin tamamını yememek için barınma işini çözmeli ve mümkünse bir ek gelir yaratılmalı. şuan 3 ayrı tanıdığım bu şekilde yaşıyor. biri datçada, biri urlada biri de edremitte. hepsi de üniversite mezunu en yaşlısı 47-48 yaşında insanlar. biri ablasıyla birlikte takı-toka dükkanı açmış urlada ki sörfçülere bunları satıyor hem vakit geçiriyor hem de 3-5 ek gelir oluyor. diğeri kaz dağlanının eteklerinde baya ucuza 500 metrekare bir yer aldı ufak bir kahvaltı salonu açtı orda takılıyor felan. gayette olucak bir iş moral bozulcak bir durum yok. ama bu üçünün de ortak noktası aileden kalan ev olması ve ufak da olsa yan gelirleri olması. bu adamlar 3-5 sene öncesine kadar muhasebesini tuttuğum insanlar belli bir seviyeye gelince yeter bu kadar diyip basıp gittiler. benim de idolum bu adamlar standartları düşürüp beklentiyi sadece huzurlu bir yaşama göre ayarlarsan yapılmıycak iş değil.

Arkadaslar hepiniz haklisiniz ama miktari iyi belirlemeniz lazim.Tersde kalmamak icin bence su an beyaz yaka standardinda yasayan biri icin minimum 5 milyon TL uzeri para lazim derim.

100 bin doların olsa yılda en iyi 4 bin dolar getirir. o parayla yaşarım dersen olur.

yoksa faizle yaşamaya çalıştıkça para yavaş yavaş erir. sen de 5-10 seneye kafanı vuracak taş ararsın.

@genc irisi aynen bu kafadayım bende.

500.000 'i 3-5 yılda eritenler hangi kafada bilmiyorum ama rahat yaşanır bence.
aylık 6.000 in hepsini yemeyeceğiz sonuçta.
ek olarak da bir iş gelecek , üç beş bir şeyler damlar.

@neymis, ustte yazilmis.Sadece 500 bin TL'nin getirecegi reel faizi yiyebilirsen olabilir.Reel faizi vadeli mevduat faizi ile enflasyon arasindaki fark olarak alabilirsin kabaca (aslinda ayri bir formulu var)

500 bin TL'ne banka net %2 reel faiz verse yilda 10 bin TL yapar.Yilda 10 bin TL'den fazla yersen paran deger kaybeder demektir bu.O yuzden yukarida min. 5 milyon TL demistim bu olaya girisme parasi olarak

@turkuaz 5milyon çok çılgın bir para aylık 60bin faiz veriyor o parayla da yaşayın artık bir zahmet. ben hala bu parayla yaşanılabileceğini düşünüyorum. ama dediğim gibi ufak da olsa yan gelir/güvence lazım. hatta yukarda yazdığım adamlardan biri 2 daireden kira alıyor bir de emekli maaşı var(2500tl) datçada kral gibi takılıyor. ha tabi kraldan kastım dertsiz tasasız aynı şort,tişörtle yazı geçiriyor işte. zaten böyle hayali olan birinin yüksek idealleri yoktur o yüzden 5milyon felan çok büyük paralar. ha bir de 500bini sadece mevduat olarak düşünmemek lazım o kısma katılıyorum. faizler sürekli %20lerde gitmeyecek sonuçta. ben mesela kendim için temettü veren hisseler toplamaya başladım kısa süre önce. yıllık %8-10 temmetü alsan paran değer de kaybetmez gayet güzel rakam yada 3 tane daire alıp kiraya verilebilir vs. aylık gelirin çok yüksek olmaz ama kafan rahat olur. zaten benim amacımda o.

@genc irisi, yanlis anlasilmasin 500 bin TL ile yasanmaz demedim.Dedigim su ,kazanilan mevduat faizinin harcanan kismi reel getiriden fazla olursa su gunun 500 bin TL'si 5-6 yilda su zamanin 300-350 bin TL'sine duser.Nominal olarak dusmez ama satinalma gucu olarak duser.

Temettu hissesi olayina ben de girdim.Benim de nihai amacim 46-49 yaslarimda calisma hayatina nokta koymak.Calisacaksam sirf keyfine calismak.Bu yuzden bu konuyu ilk defa dusunuyor degilim,gecmisten beri dusundugum hesap yaptigim bir konu.Batililar bu konuyu FIRE altinda cok incelemisler.FIRE= financial independence retire early demek.

Gerci onlarin bulduklari genel formulde son aylik harcamanizin 300 kati kadar yatirimlik varliginiz varsa calismaya gerek yok o para olene kadar size yeter derler ama dikkatinizden kacmamistir onlarin teorisinde paranin bitmemesi esasken benim yaptigim yorumlarda paranin reel degerini korumak esas.Herkes kendi secimini yapsin :)

@turkuaz hocam ölümlü dünya boşver ölene kadar kimseye muhtaç etmesin yeter işte :) biz emsal çoğu kişi de olduğu gibi ben de emeklilik için 65i beklemek istemiyorum. birkaç sağlık sorunum var onlardan dolayı erken emeklilik ihtimalim var. şuan 34 yaşındayım 45de emekli olsam bugunun parasıyla 1000 lira felan maaş bağlanır o güne kadar da ben biriktirsem mütevazi bir şekilde de olsa yaşarım diye hayal kuruyorum ama 300 kat çokmuş onu biriktirmek zaman alır biraz :)

8.21 pound/saat
Ki minimum ücrete denk geliyor.

391,89₺

maaşı sormakla aynı şey ki bu? birde sektörden sektöre değişir bu, cerrahınki başka benimki başka

Vay! Çaktırmadan maaşımızı öğrenicen :))

40 TL/Saat gibi bir şey oluyor sanırım, ama bizde ekstra mesailer de oluyor maalesef.

maaşınız öğrenmek istesem maaş sorardım neden çekineyim:)

herkes aynı yoğunlukta çalışmayabilir o yüzden saatlik sordum.

Impossible Mission

Yanıtı bilmiyorum ama öyle bi site paylaştın ki, oturup sabaha kadar dinlerim bunları, dinlerken de çocukluğumla konuşup ağlarım :)

aboo creatures 2 müziğini buldum burda, vay benim çocukluğum. sağol kardeş.

ben de 1 saat kapatamadım siteyi :) iyi dinlemeler

IGV ye yapayim bagsimi: Mutlu yillar! :)

Nice güzel yaşlara.

Mutlu yaşlar. :)

turbo hortum yırtılması?

katalizör değişimi yada katalizörün temizlenmesi lazım.

ateşleme- buji kontrol ettir bence

1 aydır bende de ayni sorun vardı. Sıkışık trafikte oluyordu genelde araç seyir halinde iken önce teklemeye başlıyordu sonra gaz yemeyi kesiyor araç ve stop edip duruyordu. Motor soğumadan da çalışmıyordu. 3 kez yolda bu şekilde bıraktı araç beni çekici ile gitmek zorunda kalmıştım. Tamire götürdüm usta enjektörler tamir edilecek dedi ve yakıt filtresi değiştirildi sorun bu şekilde çözüldü ancak şimdi teklemeyi ve stop etmeyi kesti yokuş çıkarken ve bazen de şerit degistirdigimde araba bayılacak gibi oluyor gaza geç tepki veriyor. Ustaya sorduğumda turbo devreye geç giriyor olabilir dedi ancak çokta sorun etmiyorum öyle sürmeye devam ediyorum aracı

birsuru sebei olabilir, kotu benzin yada benzin pompasi gitmeye yakin olabilir, atesleme sisteminde bujilerde kablolarda falan sikinti olabilir. baktirmak lazim. 400km tek yon ise ben olsam baktirmadan gitmem.

Cok sebep olabilir+1
Buji turbo katalizor dizel ise enjektör liste uzar yola cikma kesinlikle ustaya katiliyorum

buji+1

Yakıt filtresi olabilir.

Tüm gün ugrasildi katalizör egzoz vs temizlendi ama sorun düzelmedi arttı.

Şuan araç gaz yemiyor benzin LPG farketmiyor araç gaz yemiyor bujiye vs baktı ama yok

Yakit pompasina bakti mi? Yada yakit filtresine?
Hava filtrende tikali olabilir

Son durum hakkında bilgi vereyim belki bir bilen vardır.

Usta bugün 2. Ve 3. Silindirin çalışmadığını ve katalizörun dağıldığını söyledi.

Basınç ölçen basit bir anahtar gösterdi ve 1. Ve 4. Silindirde basıncın normal ama 2 ve 3. Silindirde hiç olmadığını söyledi. Bunun da muhtemelen subap egilmesinden kaynaklandığını söyledi.

Internet te çok araştırdım ama daha 2 silindir çalışmıyor diye bir arızaya rastlamadim.

Kafam karışık.

Subaplar egilmisse basinc kacirir ancak hic duymadim boyle bir olay belkide rastlamamisimdir eger gördüyseniz düşük basınç olayini maalesef masraf büyük olur

motorun acilmasi lazim basinc yok ise, masraf buyuk +1, malesef.

arabanın küçük hacimli bir turbo benzinli motor olduğunu düşünüyorum yorumlar sonrası.

piston segmanları kırılmıştır. o yüzden 2 ve 3. silindir kaçırıyordur bu sebeple. motor revizyonu gerekir.

hata kodları universal olsa da arabadan arabaya göre anlam farkları olabilir. P0300 mesela ateşleme hatalarından biridir.

sonuç ne çıktı?

Son durum şudur:
Katalizör dağılmış içindeki parçalardan motora çekmiş gömleği çizmiş bu sebeple rektefiye olacak piston segman ve subaplar değişecek dedi onlara bağlantılı başka ne var bilmiyorum.

Bu parçaların orijinalleri ne kadardir

araç nedir? marka modele bağlı tabi ama 4-5 binden aşağı zor gibi

4-5 bine kurtarsa iyi subap ve piston değişecek rektefiye olacak katalizör ya yapılacak ya yenisi alınacak hyunda i20

yeni nesil bir araç sanırsam maliyeti daha fazla olur

benzer durumda babamın arabasından 4-5 binle motoru indirip rektefiye etmiştik ama araç eski model bir araçtı. net şekilde hyundai piyasası hakkında bilgim yok

ben o şekilde bir motoru pert ettim. supap eğilmesinden. benimki motoru aşırı zorlamaktan oldu. uzun yolları sürekkş 4000 devir civarında gidince 5000 km falan sonra iki silindiri yedim. motor üst kapağı, supap takımı yenilendi kendine geldi ancak yine randıman alamadık tam olarak.

Mutevazılıkla birlikte Aklıma gelen ilk örnek bilgi birikimi, konusundaki uzmanlığı genel kültürü.

egolarını inşa etme biçimlerine borçlular. egonu neyin üzerine inşa ettiysen, onu geliştirir ve güçlendirirsin. kimisi için çirkin görünmek daha zedeleyici iken, kimisi için aptal görünmek böyledir. bir insanın zihni fazla berraksa, dar alanda paslaşıyordur, mesela dindarların veya ideolojik olarak uçlarda takılanların zihni çok berraktır. bu insanlar genelde inatçıdır ve birden fazla sayıda doğru olabileceğini kabul etmezler, ederlerse kendi değerlerini üzerine inşa ettikleri iskeleti baştan düzenlemek zorunda kalırlar ki, ohh mondiyö bu gerçekten işkence gibidir. insanın ipleri zihnindedir ve herkes bir perdenin arkasındadır, bazı perdelerin düğümü sadece belli gemici düğümleri gibi ince, küçük dokunuşlarla çözülür. aldanmak güzeldir ve kent switch 16 türk lirası olmuştur.

Genellikle aile yapısı ve eğitimlerine borçlu benim çevremdekiler. Bu ikisi tam olmayıp bahsettiğiniz sınıfa giren kişilerde vardır muhakkak. Özgür düşünce ve geniş bir hayal gücü tecrübeyle birleşirse aynı sonucu verebilir.

Aile ve 6 yaşa kadar yetiştirme biçimi.

küçük yaşta kitap okuma eğitimi almış ve öz disiplin edinmiş olmalarına.

Türkçelerden Immanuel Tolstoyevski ye bakıyorum sadece, başka öneriler gelirse ben de izleyeyim konuyu

ben ahval'in podcastlerine sardim, cok sevebilir yahut vatan haini bunlar diyebilirsiniz, size kalmis

Kalt'ın podcastlerine bakabilirsiniz

onbironsekiz

kahirebin

frp seviyorsan podcastia, zindanımda gül oya. zaten türkçe başka da frp podcasti yok sanırım.

Potacast.

Gece yarısı muhabbetleri ve uykusuzluk by onuraliben

Otarzmı = can temiz, can bonomo, ismail türküsev, bengü apak’ın oldukça keyifli eğlenceli podcast serisi

Podcastia +1 aynı ekip -bengü frp macerası

sinemaya ilgin varsa; gerisi hikaye, filmloverss, farklı kaydet-yaşasın bağzı filmler, çekme kaset
mizah; kalt, tahminatörler

Tepsi gibi kocaman cerceveli telefonlari alip Apple'a para kazandirmayin artik. X serisi desen hadi neyse ama 7-8 vb cidden eski yuzlu telefonlar. Oppo, Xiaomi, Huawei, Samsung vb artik Apple'dan daha etkileyici modeller cikartiyorlar.

Ha konu bilgisayar olsa Apple'in ustune yok. Ama telefon konusunda rekabet cok cetin.

Çerçeve, tepsi falan kişisel yaklaşımlar ama 8 ve 7 taş gibi telefondur. 8 plus kullanıyorum, 7’den geçmiştim. İyi ki almışım. Bir kez bile donma, yavaşlama, reset yaşamadım. Sıfır sorun. Samsung kullanan arkadaşım hiç fotoğraf çekmediği halde gün içinde powerbank ile biten şarjını doldururken ben 50-60 fotoğraf çekmiş olan 8 plus ile %60 şarj sahibi oluyorum. Bunu yazmamın nedeni de diğer markaları hiç boşuna düşünme. Android kullananlar şarj tasarrufu için konum falan kapatıyor 2019 yılında. Komik gerçekten.

7'nin en büyük sıkıntısı 64 gb modeli olmaması. ya 32 ya 128 alabiliyorsun. 32 alsan yetmiyor, 128 alsan da o paraya değmez, üzerine çok az fark koyup 64 gb iphone 8 alabiliyorsun.

8 ile 7 arasında pek fazla bir performans farkı yok. iphone 7 halen çok iyi performans veriyor. hafızayla çok işin yoksa 7 çok iyi iş görür.

iphone 7 de kullandım 8 de. bence inanılmaz bi fark var özellikle pubgde farkettim ve 1 hafta önce iphone 8 aldım

ayrıca sir gawain +1

ve alıcaksan da ikinci el almanı tavsiye ederim sıfır gibi telefonu 3100 tlye aldım sıfırı 5800tl

iPhone 8'deki işlemci daha iyi. Düşük güç modunda çalışan iP8 işlemcisi normal güç modunda çalışan iP7 işlemcisi kadar güç verebiliyor, hatta daha bile güçlü.

10 üzerinden 1 bile vermem.
50 saniyem boşa gitti.

yaş mı geldi? neden kardeş baban mı öldü? asla komik değil, çöp.

10 numara mizah.

şunla aynı espri anlayışı bence

i2.hurimg.com

Yahu cidden kötü ama. Yoksa kanal sizin de bu sekilde izlenmeyi mi arttiriyorsunuz? :))

Su video 239 bin kere izlenmis, az mi simdi bu? 5 milyon kere mi izlenmeli nedir?

yok benim değil. bence çok komik ve insanların komik bulmaması çok garip geliyor.

0

hedeflenen mizahı anlayabiliyorum ama bu iş hedefinden çok uzakta.
bu tür mizah basit görünse de incelik ister. balyoz ile çivi çakmak işi düzgün yapmak olmuyor.

bu da ne yazık ki kötü iş... ilerde düzeltirler umarım.

yere düşen adam videosuna bile gülerdim ama kılım kıpırdamadı

0. 1+ veren insanla zaruri haller dışında konuşmam.

0 verdim
bu ne mk

nerede videoyu izleyen 200 bin kişi? çok şaşırdım kimsenin beğenmemesine.

0

0

mimik oynatmadı

Bence güzel. 7 verdim gitti. Komikliği saçmalığından geliyor.

Bunda mizah cidden yok. Absürt mizah yapmak çok zor, bunu bu ülkede yapabilen benim tek bildiğim kalt var, ki onların performansı da hep yüksek değil. Bizim show'u bilmiyorsan izle, bu arkadaşların yapmaya çalışıp yapamadıklarını başarıyorlar.

Günah ya kimin evladıysa, tamam parmak boyayarak ve kağıda bir şeyler çizerek bir şeyler anlatılabilir. Komik de olabilir absürd de, hatta ironi ile bir aydınlatma bile yaşatabilir insana.

Fakat bu nedir Allah aşkına?

0

Efsane bence ,
Paylaştığın için teşekkürler

Oğlu evsizse ve oturacaksa çıkartır diye biliyorum ama kesin bilgi değil.

Bana çok komik geldi. Yasalar kiracının yanında. Kirayı ödediğiniz sürece sözleşme süresince çıkaramaz.

Sen çıkmak istemediğin sürece çıkmazsın moruk net kontrat bitse bile yine çıkmak istemezsen 6 ay süreç anahtarı vermediğin sürece hiçbir şey yapamaz

ev sahibi ihtiyaç nedeniyle tahliye davası açabilir.
bu davada ihtiyacın samimi olduğunu kanıtlamak zorunda.

ancak bu davanın da süresi, kafasına göre şimdi ihtiyacım var çık diyemez. kontratın dolmasını bekleyecek yani 2 seneniz daha var. davayı şimdi açarsa kaybeder.

3 yılın sonunda dava açtığında da "ihtiyaç samimi değil, bu adam 2 sene önce evlendi, 2 yıldır başka bir yerde oturuyordu, adamın gelir durumu, işi vs değişmedi" dersiniz ve davayı gene kazanırsınız.
siz ev sahibine başka bahane vermeyin, kirayı zamanında yatırın, bankadan yatırın. sizi evden çıkartamaz.
korkmanıza gerek yok.

hocam ben kontratsız kiracımı 8 aydır çıkaramıyorum. kira vermiyor, evine polis giremiyor. avukata arkadaşıma sordum geçen günlerde; dava açarsak en az 6 ay daha uğraşırız kontrat olsa daha da uzardı dedi.

çıkaramaz açıkçası. diretin, mahkeme işi uzun bir süreç çünkü.

üst veya alt katınızda falan oturuyorsa o sıkıntı. taciz edebilir. yakınlarınızda oturmuyorsa çıkmıyorum deyin 2 sene daha oturursun.

m.takvim.com.tr

a. Gereksinim, yeniden inşa ve imar
MADDE 350- Kiraya veren, kira sözleşmesini;
1. Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu
diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa,
2. Kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da
değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkânsız ise,
belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin
genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak
belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir.
b. Yeni malikin gereksinimi
MADDE 351- Kiralananı sonradan edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya
kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle
kullanma zorunluluğu varsa, edinme tarihinden başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı
olarak bildirmek koşuluyla, kira sözleşmesini altı ay sonra açacağı bir davayla sona erdirebilir.
Kiralananı sonradan edinen kişi, dilerse gereksinim sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme
hakkını, sözleşme süresinin bitiminden başlayarak bir ay içinde açacağı dava yoluyla da
kullanabilir.

3. Dava süresinin uzaması
MADDE 353- Kiraya veren, en geç davanın açılması için öngörülen sürede dava
açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse, dava açma süresi bir kira yılı için uzamış sayılır.

oyle sacma is mi olur, yok hocam 3 sene agalar gibi takilirsiniz orada.

Çıkaramaz, çok zor. Kontrat bitene kadar oturacağım, oğlunuza başka ev bulun de bence.

Bütün dairelerini boşalttığımız ve yeniden yapmak için yıkmamız gereken, riskli yapı şerhi bulunan yerdeki kiracıyı çıkarana kadar 2 sene uğraştık.

Yalnız bırakmayın. Tek söyleyebileceğim bu.

grafikerlik yapıyordum eskiden, sorun olmuyordu. bazı yerler sorun edebilir tabi ama genel olarak sorun olmuyor.

IT sektöründe insanlar şortla donla gezebiliyor genelde, sakal da sıkıntı olmuyor.

Sinema TV sektörünün tamamı. Yazın pijama terlik takılıyorum bazen.

E-Ticaret sektörü. Sakal, piercing, dövme 1 yıla yakındır sektördeyim hiç sorun yaşamadım

imamlık, müezzinlik

belediyeler sakal atmadan işini yaptıramazsın :P

inşaat. hele sahadaysanız istediğiniz gibi takılabilirsiniz. bir kere 4 gün pijama ile dolaştım o halde şehir şehir gezdim. başıma neler gelmedi ki.

hayati bir not; ustaları tahrik etmediğiniz sürece tabii.

Mühendislik arge üretim vb bölümler. Neredeyse pek çok kurumsal firmanın mühendislik arge departmanları. Geçti artık o sinema televizyon reklam yazılımcı geyikleri. Eğer müşteri karşısına çıkmıyorsanız nerdeyse bütün işlerde bakımlı bir sakal ile çalışabilirsiniz.

Reklam sektörüne alalım seni...

Yazılımcıyım. Sortla ve sakalla calisiyorum.

bence çok hoş bir isim.

bence bu tip "fad" isimler modasi gecince cok komik duruyor. hayir.

bundan bagimsiz olarak cagristirdigi seyler
1. (bkz: labunya)
2. (bkz: feridun duzagac)

Hayır

Hayır

Öyle bir fonetiği var ki, aklıma önce labunya geliyor. Hayır.

hayır.

Hayır
@hot potato+1

Berbat

Hayır

baya kötü.

Berrrrrrrbat ötesi.
Bana da vanilyayı çağrıştırıyor.

hayir, @kobuzchu kiz +1

Çok naif bir isim bence

berbat

Aleyna'dan hallice.

Biraz da zor geldi bana.

Kız cocugunda "Lal" ismini severim ben duusunurseniz. Kolay hem de, uc harfli mis!

@msb yok artık. Dilsiz mi diyeceğiz kıza?

@alican isim konusunda sen yorum yapma istersen :))

fazla sırıtıyor. yapmacık duruyor.

Çok kötü

Valla benim ıki ayrı arkadaşımın kedilerinin ismi lavinya; o yüzden benim için lavinya kedi ismi gibi.

ARKADAşları lavuk diye dalga geçebilr

Rezalet bi isim

labunya cagrisimi yapiyor. o da pek hos degil.

Siirde guzel sadece.

Hayır balık ismine benziyor, birisi "geçen amcaoğluyla 2 kilo lavinya yaptık ızgarada rakıyla acayip iyi gitti" dese hiç yadırgamam.

lütfen çocuklarınıza bilinmedik değişik farklı isim koymayın. lütfen. sıkıntı yaşayacak.

Kesinlikle hayır.

liva yapın siz onu.

Hayır. Sakın.

Güzel ama uzun bir isim 2 hece ya da tek hece bir isim olsa kulağa daha hoş gelir lavin ya da la gibi :)

su an cagristirdigi sozcuk: Lubunya.
Koymayin.

çok zorlama

Benim çocuğum çok özel olmalı altmetni bağırıyor sanki

Çocuğuma bu ismi koymayı düşünüyordum, yorumlardan sonra soğudum

Atıma bile koymam o ismi

o ne baltık ülkesi mi

affınıza sığınarak söylüyorum, kulağa çok özenti geliyor.

tabiki 2+1... alıcı kitle genişliyor...

2+1

2+1 bence de.

Kiralık için 1+1 *satılık için 2+1 daha çok rağbet görüyor.

1+1'lere talep cok fazla, mevcut daire sayisi ihtiyaci karsilamiyor.

2+1'in az olduğu muhitte 2+1
1+1'in az ve revaçta olduğu muhitte 1+1 kolay satılır.

2+1

Muhite göre değişir, iki dairede aynı muhitte ise muhiti öğrenelim önce.

trafik + kasko : 2300
bakım : 4000-5000 tl (lastik ve olası değişecek yedek parçayı da ekledim)
yakıt: 500-1000 tl

min 12000 max 20000 tl arası

bmw f20 118i 2013

99 model megane 1 var, 80.000 km de.

Zorunlu trafik sigortası 1000 lira filan sanırım
Yıllık mtv 100 lira
Gaz aylık 200 lira
Onarım masrafı sabit olmamakla birlikte 4-5 ayda bir 200 lira ortalama

Kasko yapmam, trafik de 900'du sanirim.

Periyodik bakim haric ekstra bir durum olmadikca para harcamiyorum. Periyodik de senede 250 gotursun hadi.

Otopark ucreti vermeyi sevmem, park yeri bulursam cokerim, bulmazsam mecburen ispark. Aylik benzin+otopark da olsun olsun 250.

2007 Opel Astra

Bu arada hesaplamaniza ek olarak MTV'yi, ve hatta varsa trafik ceza vb gibi giderleri de ekleyin isterseniz.

Sigorta+kasko+mtv:3000
Otopark:600
Yakıt:3500
Bakım:500

Az kullanılan bir aracın bile yılda 7-8 bin masrafı olmuş. Yılda 7bin km yapan bir araç. Fiesta 1.0 benzin otomatik.

2016 f30 3.20ied

Yakıt 850+ otoparkla falan 1.000 diyelim hadi aylık
1300 yanılmıyorsam yıllık mtv
Trafik + kasko 8-9 bin civarı bişey çıktı galiba. Düşcek inşallah.
Bakım 10 binde 1 1.100-1200 lira civarı. belki dışarda yaptırırım artık 1000 diyeyim ona yıllık
2 bin falan da ekstralar

21-22 falan çıktı sanırım. iyiymiş, tamamen kaskodan allah belasını versin.

trafik + kasko: 2500
bakım: 1800
aylık yakıt: 500 civarı ama tüp taktırıp yarıya düşüreceğim
mtv: 1500
yıkama falan filan: 300

Toplamda yıllık: 12100

Aylık 1000 lira bu pzvnk yiyormuş. Bunu farkettim. Satılık araba var alan?

2015 a4 2.0tfsi

aylik
taksit: $450
benzin: $250
sigorta:$100

senelik: $9600 +$1500 (servis) = $11100.
Ivir zivir ile birlikte $12000'i bulur. yilda ortalama 30.000km civari yapiyorum.

2012 peugeot 208

kasko 850
trafik sigortası 920
mtv 700
muayene 175 (2 seneye 1 yapıldığı için senelik masrafı bu)
bakım 1000
yıkama 200
masraf ortalama 3000 (parça değişimi, ağır bakım vs)
otopark 1000 (istanbul şartları, her yere ya vale ya otopark bir şekilde ödüyoruz)
yakıt 3500

ulan piyasanın en dandik otomobilini kullanıyorum, o bile senede 13-14k götürüyormuş. demek ki premium bir aracım olsa 20-25k ödeyeceğiz buradaki ağalar gibi.

trafik + kasko 2000 civarı
aylık 750 tl benzin otopark hgs (yıllık 9000 tl)
yıllık bakım 1000 tl
mtv 800 tl civarıydı galiba

yıllık 13k civarı yapıyor yuvarlak hesap. bu yıl lastiklerde değişecek bi 1500 de onlar tutar heralde.

tam 1 yıl önce almıştım aracımı. 2008 yaris.

trafik sigortası 900 lira.
bakım 250 lira (yağ ve filtre değişimi)
1 yılda 8 bin km yapmışım. Yaklaşık 2500 lira yakıta vermişimdir.
2 x 125 de mtv ödedim.

Bunun dışında çok şükür kaza veya sorun vs olmadı. iyi ucuza gelmiş benimkisi bayağı.

2018 a3 sportback 1.5 tfsi ortalama rakamları iletiyorum,

1300 yakıt (aylık)
500 hgs (aylık)
5000 civarı trafik sigortası + kasko (yıllık)
1700 tl servis (yıllık)
1500 MTV (yıllık

Otoparkı saymıyorum onu hesaplamam lazım.

Kullandığın arabaya göre masrafların çok yüksek bu arada, belli ki az km yapıyorsun, dizel almasan servis vs masrafın daha düşük olurdu.

babam için;
2000-2500 (trafik+kasko)
500 tl servis
aylık 300 tl yakıt
otopark-hgs-mtv gibi dertler yok.

senelik maks 6000 yapıyor.

trafik + mtv: 1000 (kasko yok)
Bakım: 500 (bosch car servis)
yakıt: (320*12) , (lpg'li)

toplam 5000 - 6000 arası

Mercedes a150 2007

92 model nx couple.

Trafik + mtv 1000 kasko yok
Bakım 500
Yakıt tüketimi 4200

Otopark vb masraflar yok. Yıllık maksimum 6000 lira yapar

bende bisiklet var 2019 model. yıllık 3000 lira civarı masrafı var. ev sigortasına 200 lira ekstrası var. otopark yok, yakıt yok... her yere onunla gidiyorum.

1 bence. Ama capraz askisi olmayan bi model almazdim ben olsam.

arasıra tat ve koku kalitesini geliştirmek için işlem yapıyorlar, ona denk gelmiş olabilirsiniz. benim de başıma birkez geldi samsunda, detaylı bilgilendirmişlerdi bu konu hakkında tabi ne kadar doğru bilmiyorum.

Oeh, kahve yapmıştım leş gibi olmuş ve bunu gördüm. +1

e klor iste? o kokuyu almak icin kimyager olmaya gerek yok.

@kaosu akan suyu kokluyorum ama çok kesif bir koku geliyor. Sizde de mi böyle olmuştu?

@super daha önce suların klorlandığını hatırlıyorum ama hiç böyle değildi. Hatta klorlandığında beyaz tanecikler oluyor. Şimdi yok ve koku aynı çamaşır suyu gibi nefes kesiyor. Güçlü kimyasal gibi.
Şikayet bıraktım bakalım ne çıkacak.

Arsenik benzeri bir sey olabilir mi?

@dont bilmiyorum onun kokusunu.

Hangi il/ilçe onu da yazsaydınız.

Yani konunun uzmani degilim ama olagan disi benlenme durumunun takip edilmesi gerekiyor diye biliyorum. Bence bir an evvel durumlari ayarlayip bi doktora gorunun. Ben de bu konularda ihmalkarim ama oyle yapmamak lazim.

Gerci siz okumussunuzdur mutlaka ama suraya birakayim yine de: www.google.com

@msb cok tesekkur ederim arastirmissiniz zahmete girip.
Catlak ve yuz lekesi olmamasinda teselli buluyorum ama ilk firsatta dermatologa gidecegim. Onun yonlendirmesine gore hareket ederim artik.

Kronik mutsuzluk benimki. Nedeni yok. Etrafta gulusen tipleri gorunce kiskaniyorum. Benim de kafam dolu olmasa da mutlu olsam. :/

kapitalizm beni mutsuz ediyor.

Mor kukuletali çıplak bir cüce atımı çaldı :(

evde yalnız oturuyorum. sıkıldım.

Biraz yalnızlıktan biraz da ev işlerinden...

bugün bi arkadaşımı üzdüm tamamen hatalıyım konuşmak ona hissettirdiklerimi düzeltemez, kötü hissettirdiğim için çok üzülüyorum

edit: olayı lafını benden iyi ya da kötü esirgemeyecek dört arkadaşıma anlattım, hepsi de hatanın bende olmadığını söyledi başlarım boşuna üzülmüşüm :)

Gecmisten gelen yerlesmis bi mutlusuzluk var bende sanki.
Ara ara yoklayan cinsten.

Bunun disinda yine gecmisle baglantili ama daha somut olarak eskiden teptigim firsatlar da beni mutsuz ediyo bazen. Cunku tersi secimler yapsaydim su an daha farkli olabilirdi bazi durumlar diye dusunmekten kendimi alamiyorum

Sevgilimin kronik mutsuzluğu beni mutsuz ediyor bu aralar, tam da kendiminkinden kurtuldum diye sevinirken üstelik.

Fazla mutsuzuz. Az kaldi.

Çalacak at bulamıyorum bu ara.

@kisa, yalnız ben cüce değilim yanlış görmüşsün.

3 hafta sonra direksiyon sınavım var ama araba kullanmayı öğrenemiyorum.
işle ilgili büyük sıkıntılarım var. özel hayatımla ilgili de sıkıntılarım var.

ben de söyleyeyim. insanlarla anlasamiyorum, muhtemelen ölene kadar böyle devam edecek. akut, apaçık/ belirgin bir anlasamama değil bu, kendi içimde anlaşamıyorum. small talklar benim için çok zor. yalnızım. neyse acıdım kendime böyle ağız dolusu söyleyince :///

Masa bası calismak mutsuzlastiriyor insani. Efor gerektiren isler/aktiviteler yapmak lazim. Bircogumuzun mutsuzlugunun kaynagi hareketsiz yasam.

Herkes gergin.
images.app.goo.gl

dünyanın en sıkıcı tuzağına düştüm.

Kronik mutsuz değilim ama yeteri kadar mutlu da sayılmam. İstediğim hayatı yaşayamadığım için mutsuzum.

yaşamadan ölmeye itirazım var

Genel olarak mutsuz değilim ama okul bitince ne yapacağımı düşününce anlık mutsuz oluyorum.

Serbest ağırlıklarla çalışınca stabilizer kaslar da çalışıyor.

Serbest ağırlıkla çalışırken kasların ağırlığı stabil tutmak için ekstra efor sarfedip o ağırlığı dengede tutmak için gerekli tüm kasları devreye sokarken, makinayla çalışırken belli bir kas grubu sadece ağırlığı ittiriyor.

Göğüs için en üstünü cable’dır, net.

İkisinin arasındaki etkiyi postür açısından farketmek, yani pratikte görmek zor.

Bench presste vücudum dahi iyi şekillendi diyen net sallıyordur.

Cableda tam direnç olduğu için pressten daha etkin olsa da yüksek ağırlıklarda kollar için pek sağlıklı değil diye düşünüyorum. Tenisçi drseğine neden olma riski var.

Bence ikisi de boş en güzeli dumbell chest press :) şaka şaka.

Bence bench press serbest ağırlık olduğu için daha çok güçlendiriyor vücudu.

Bench press chest machine press’ten üstün.

dumbbell fly tokatlar hepsini

@grv ve @bugunku antrenman haklı.

Arkadaşların söylediklerinin tümüne katılıyorum fakat burada yine her konuda olduğu gibi amaç devreye giriyor. Yani üstünlükten kastının ne olduğuna bağlı. Salt güç istiyorsan amacın güçlenmekse bench press tabii ki üstündür. Makine-serbest ağırlık üzerinden gideceksen bench hareket esnasında "doğal" bir yol izlediği için daha sağlıklıdır, zira yatay düzemlemde ağır bir nesneyi dikey olarak hareket ettirirken kas-motor sistemin sana bu hareketi en az hasarla yaptırmak ister, ona göre kas aktivasyonu gerçekleştirir; omzun konumu dirseklerin yere ve bench'e açısı bileklerinin mobilitesi, bunları sen gerçekleştirirsin, yani o anlık riske göre sen pozisyon alırsın, o nedenle daha sağlıklıdır ama makinede tüm bunlar makinenin sana verdiği mekanik hareket alanı içinde kısıtlıdır. Yani hareketi sen yapmazsın makine sana yaptırır, o nedenle sakatlığa daha çok açıktır, özellikle omuz sakatlıkları makinede daha çok gerçekleşir, o nedenle serbest ağırlık daha üstündür diyebiliriz.

Yok amacım estetik dersen, bench press çok üstün sayılmaz zira bench press'in range of motion'ı çok kısadır, yani eklemlerin bench'teki hareket noktası çok düşüktür, aşağıya çok fazla inemezsin hareketin mekanik yapısından dolayı, o da kasları çok fazla esnetemediğinden dolayı geniş bir alanda çok fazla hasara neden olmaz. Yani şöyle düşün; bir lastiği çekerek 2 metre esnetebilecekken 1 metre esnetiyorsun, arada 1 metrelik kayıp var, bunun gibi bir şey diyebiliriz, yani bench'te daha aşağı noktalara inemiyorsun, bu da negatif bir durum haliyle. Burada pozitif katkı sağlayan hareketler kablo ve dumbbell çalışmalarıdır ama bunların da kendi içinde olumsuz yanları var tabii. Misal dumbbell press ya da fly yaparken daha geniş bir range of motion'la daha yüksek bir açı yakalarsın ama onda da ağırlık artırma sıkıntılıdır, yani çok fazla ağırlık artıramazsın; kabloda yine geniş bir range of motion aralığın vardır ayrıca ağırlık da artırırsın ama onda da yerden çok fazla destek aldığın için hareketten çalıyor olabilirsin, bunların hepsi alınan verimi negatife düşürür. Ha benim amacım ağırlık artırmak değil pump yapacam dersen kablo da iyidir dumbbell da ama ben dumbbell çalışmalarını sevmediğim için kabloyla çalışıyorum mesela, burada tercihini belirleyen hangisini sevdiğin olacaktır. Hepsinin kendine göre olumlu olumsuz yanları var. Ha ben hepsini denemek istiyorum dersen ona göre bir program yaparsın; bir hafta cable fly yaparsın bir hafta dumbbell fly, hepsi olur fakat güç için tabii ki bench press her zaman alternatifsizdir.

hiç 1 zaman öyle hissetmedim. kendimi mutlu edecek şeyler yapmamı bile işe yarar 1 iş yapmış olarak saydım.

Genel olarak

Evet. Ama eziklik değil realite

Gereginden fazla ise yaradigimi dusunuyorum.

gotu kalkık eksiciler toplanmış. hiçbir boka yaramiyorsunuz olm neyin tribi bu. kime ne faydanız dokunuyor acaba?

koruklerden ses geliyor tahminim.

Koruk ne?

taş, toz da sıkışmış olabilir.

Balatalar bitmiş

Bugun balatalari degistirdim epey bi gecikmeli olarak. Diskleri de yemis bitirmis, bi de disk masrafi cikti simdi.

Balata isi ciddi is, bittiyse degistirin.

Sürtünme sesi ise diskleri aşındırıyordur. Balata bitince sıra diske gelir. Tehlikelidir. Disk ve balata masrafı çıkar.
Diskleri torna da yapıyorlar galiba ama acısa da sıfır taktırın derim. Acil gidin bir de yoksa geriye dönülemez şekilde hasarlanır diskler.

Balatalar bitik olmasa da yapabilir o sesi. Disklerdendir pürüzsüzlüğü azalmıştır. Bazen de zararsızdır ama can sıkar ses çoksa.

Cezasi daha agir oldugu icin daha onleyici olacagini savunuyorlar ancak bir mantigi yok bence. Devlet devletligini yapsa ve erkekler egitilse zaten onlenebilir bir durum. Ayrica idamin olmadigi ulkelerde neden bu kadar yaygin degil?

caydirici olmasi icin sanirim. idam degil de hadim etmek cok mantikli bir ceza tecavuze karsilik bence. ayni sey kadin cinayeti isleyenler ve pedofililer icin de gecerli. bu insanlarin yaptiklarinin karsiliginin buyuk bir ceza olacagini baska turlu idrak edebileceklerine inanmiyorum.

Argüman falan yok, her olay sonrası böyle eser coşarlar sonrası fısss. Zaten bu tiplerin çoğuyla konuşsan yeri gelirse kadın dövülebilir, boşanma zorlaşsın aile birliği güçlensin falan diyecek sığır tipler.

Hiç bir caydırıcılığı yok. Bununla alakalı tonla araştırma var yurt dışında. Yapan adam her türlü yapıyor tamamen psikopatolojiyle ilgili. Sadece duyarlılık konusunda eğitimler, aile eğitimleri, iş yerlerinde iş güvenliği eğitimleri içerisinde bu tarz bir şeyler verilebilir. Onun dışında hiç bir caydırıcılığı yok herhangi bir cezai yaptırımın

ortadoğulu cahilliği işte
döverek adam etmek, öldürerek korkutmak isterler
idam isteyenin katilden ne farkı var

Daha cok "tecavuzun hakki olumdur" mantigi var.

Ben idama karsi degilim (idami da direktdesteklemiyorum, uzun hikaye) ama tecavüz sucuna idam cok kritik. Tecavüzün cezasi idam olursa suistimaller sonucu sucsuz yere idam edilenin haddi hesabi olmaz.
"kadin beyani esas olmali" mantigi kadar olmasa da neredeyss bunun kadar yanlis bu mantik da.

Katillerden ve tecavüzcülerden bir bok olmaz. 30 sene ver, 30 sene çıksın aklı başına yine gelmez. 10 sene sonra çıksa, yine başka bir bok yer. Toplumda yerleri olmadıklarını düşünüyorum. Hee idam çözüm mü? Yapan yine yapar çünkü kafaları kırık. Ama en azından başkasının hayatını aldığı gibi karşılık olarak kendi hayatı gider. Ortalık temizlenir.

Ama.. Bu ülkede zor zaten, gerek yok böyle meceralara :D Kafası kırık müptezel kadınlardan biri çıkar bu bana tecavüz etti der. Hükümet sonra bu tecavüzcüler olayını esnetir, kafasına göre adam asar falan. Bu ülkede her türlüsü zor.

*Ayrıca, aq bu herifler yüzünden bizim adımız çıkıyor. ''erkekler ne düşünüyor'' diye soruyorlar. Ne düşünecem, başkasının yediği boku ben niye düşüneyim. Ben kendi halinde takılan adamım, bunlar yüzünden kızlarda travma oldu yalnız kalmak istemiyorlar aq. Neyse, alayını assınlar.

@in vino, hadım etmek o kisileri farkli psikopatliklara yonlendirir bence.

Sırf bir insanı cinsel ilişkiye zorladı diye birini öldüreceksek, o zaman daha başka suçlardan başlayalım bunu yapmaya. Tecavüzcüye idam düşüncesinden daha saçma bir şey olamaz. Bence bu hastalıklı zihniyettekileri itlaf etmek lazım evvela.

2 ehliyetim var 2 farklı ülkeden, dolayısıyla iki sefer ilk yardım eğitimi aldım ama ne kadarı aklında diye sorsan çok azı. Küçükken de ders olarak görüyorduk galiba. Neyse, videoyu izlemedim ama benim bildiğim kadarıyla kanamalı yaralanmalarda yapılması gereken kanayan yere baskı uygulanıp kanamanın geciktirilmesi, en aza indirgenmeye çalışılması. Vücüt ve beyin belli bir kan kaybından sonra kurtarılması zor duruma düşüyor. Boğazda bir kesik derinse ve şu atar/toplardamardan olan şah damara gelirse iş zor. Beyin bir süre kan ve dolayısıyla yeterli oksijen alamayınca beyin ölümü gerçekleşiyor. Yani o andaki duruma göre belki kurtulabilirdi ama felç gibi durumlar olabilirdi. Kesilen yere olan baskı da bir yere kadar, bir an evvel kanın durdurulup kan akışının normale dönmesi lazım.

Ben böyle biliyorum, yanlışım varsa düzeltilir.

(bkz: emine bulut)
(bkz: münevver karabulut)

maalesef ki kaderleri aynı olmuştur.

not: duyuru başlığında emine karabulut yazılmış.

Derhal yatay pozisyona gecirilip kanayan bolgeye tampon uygulanmasi gerekiyor.

ilkyardım sertifikasına sahibim. büyük konuşmayayım ama o an müdahalede bulunmayı isterdim. ancak maktulün öldükten sonraki fotoğraflarına bakınca kesiğin çok derin ve uzun olduğunu gördüm.

bu kanamayı tek tamponla durdurmak zor. üzerine birkaç tampon daha uygulamak gerekli gibi duruyor. atardamar yaralanmalarında kan akışı birkaç tampon ile durmuyorsa turnike yöntemi uygulanır ama boğaza turnike uygulamak demek kişiyi nefessiz bırakmak yani boğmak demek olur. kaldı ki tampona baskı uygularken de kişiyi nefessiz bırakma riski var.

ilkyardımın zor olduğu bir vaka. yine de elden gelen yapılır tabii ki.

ilkyardımın denenmemiş bile olması çok acı. teknik bilgi kadar o ortamda soğukkanlı kalmak diğer insanları yönetebilmek gerekli. bir de saldırganın geri gelme ihtimali var.
her durum buradaki gibi de olmuyor. ilkyardımın yapıldığı kişinin saldırma, ıırma ihtimali bile mevcut. üstüne yasal olarak sözlü izin almadan yapılan ilkyardımda kişinin yaşayacağı aksi durumdan dolayı dava açması suçlu bulunmak bile mümkün. muhtemelen orada bizler gibi sıradan ilkyardım eğitimi almış insan bir şey değiştiremezdi.

boyun tehlikeli bir bölge, beni ilk aklıma gelen ilk okuldan gördüğümüz soğukda damarların büzüşmeleri, dolayısı ile soğuk (buz) ile boyun bölgesine press yaparak kanamayı azaltmak, ikincisi de kişiyi sakinleştirmeye çalışıp nefes alışını kontrol altında tutmaya çalışmak, az nefes = az kalp atışı = daha az kan kaybı. tabii bu çok zor o sırada bir çok hormon salgılanmış durumda falan.

Böyle bir durumda çoğu kişi (doktor hemşire gibi tecrübeli değilse,) bildiklerini dahi unutur. panik, korku vs. bir sürü duygu ile mücadele etmek zorundadır.

yatay pozisyondan ise emin değilim, dişçi koltuğu gibi bir pozisyon daha doğru olacaktır sanki, kanın yukarı doğru haraketini engellemeye yönelik.

Not: videoyu izlemedim, olay sonrası uzaktan çekilen bir video izledim gördüğüm kadarı ile ambulans gayet hızlı gelmiş.

amaç ambulans gelene kadar kan kaybını minimumda tutmak olmalı. tabi bu esnada ekstra bir zarar vermemek gerekiyor. yatay pozisyon+ tampon. ayaklar havaya kaldırılmalı. oralarda bulunan bez parçası, kıyafet vs ile tampona destek yapılabilir. bence böyle

Kelimelik (Türkçe)

Kelimelik ve Kelime Avı.

7-8 yildir oynuyorum her ikisini de, Kelimelik'te fena iddialiyim, rakip varsa beklerim :)

apple kablolu kulaklık. işimi görüyor.

Bose qc35ii
Çok fazla uçuş yaptığım için ses kesme özelliği lazım oluyor.

JBL t110bt

Mikrofon özelliği rezalet. Sesi beni inanılmaz tatmin ediyor. Hızlı şarj oluyor 6 saat gidiyor. Ve beni 2 ayda bir 100 lira verdiğim kablolu kulaklık parasından kurtardı.

Sony
Kulaklikta Sony'den vazgecmem, ses kalitesi iyi cunku. Eskisi 4 yil sonra falan bozuldu. Simdikini 2 yildir kullaniyom.

samsung un verdiği akg kulaklık

JBL T205BT

Apple candır
Urbanears kulak ustu kullandim ama hem parcalandi hem de kulak kemigimj cok acitti :/

Sony MDR V6. Çünkü flat.

Jbl live 400bt aldım 2gün önce. Açıkçası çok da araştırmadan elimdeki çok eskiyince aldım. Şimdilik olumlu.

jbl 2 sene oldu aşırı memnumum hiç sıkıntısı yok kalite sennheiser ın orta kalitesi ile aynı

Meizu ep 52

meizu pop tws.

ilk defa kablosuz kulaklık deneyimim oldu. airpods pahalı geldiği için meizu aldım. öneririm herkese.

Anker Soundbuds slim. Ses kalitesi sennheiser cx275s’ten aşağıda değil. Bluetooth olması kullanışlı olmasını sağlıyo

Rock zircon diye bir kulaklık. Bass'ı iyi veriyor diye aldım cidden güzelmiş. Zamanında(geçen sene) 50 tlye almıştım şimdi 100 tl civarı. Değer mi? Bence değer.

Anker Soundcore Liberty Air (Görüşme kalitesi düşük, ses kalitesi yüksek)

Anker Soundbuds Life (Görüşme kalitesi çok iyi, ses kalitesi orta)

p47 diye bir marka internetten 30 TL'ye aldım. Ucuz, işimi görüyor.

Trust 22206, zamanında 99 liraya almıştım, sesi fena değil ama sarjı 22 saat gidiyor müzik dinlemede, ofis içinde kullandığımdan bana bir hafta gidiyor şarjı.

motosiklette de müzik ve navigasyon için kullandım bi ara ama intercom rahatlı olmuyor tam.

not: tek kulaklığı bozuldu, yenisini de bulamıyorum, 30 liralık bir kulaklık alıp kulaklıkları değiştireceğim.

Jbl. Bass'i iyi.

sennheiser street 2 cx 200. sebebi ise bundan önce mx 375 kullaniyordum bozulunca garanti den artık üretimi olmadığı için bunu göndermeleri. mx 375 önce de mx 170 kullanıyordum, onu da garanti de değiştirmiştiler.

Kafaüstü olarak akg- y55
İki tane de detachable olan kulakiçi kulaklığım var. Cca- c10 ve tfz T2 Galaxy. Bluetooth modül de aldım. Bu sayede hem kablolu hem kablosuz kullanabiliyorum. Çok pratik. Ses kalitesinden de ödün vermemiş oluyorum. Tavsiye ederim.

Kaç sene önce aldığımı unuttuğum creative ep630i. Kullanmamın tek sebebi bir türlü bozulmaması, yoksa güncellemek için dört gözle bekliyorum.

Razer Hammerhead kullanıyorum, tek sorunu kablolu olması, bazen dolaşıyor. İlk çıktığında almıştım, 4-5 sene olmuştur. Kalite açısından çok iyi buluyorum.

Yakında kablosuz bir kulaklık ile değiştireceğim.

JBL t110 kullanıyorum, 3 sene oldu bugune kadar en uzun kullandığım kulaklık modeli oldu, yine olsa yine alırım

bana böyle 70ler 80ler amerikan reklam stilini hatırlatıyor, fotoğraflardaki renklerle ve illüstrüsyonlarla. İnternette arattım ama öyle bi isim bulamadım belki siz bulursunuz.

çok örnek bulamadım ama şu tarz gibi
theinspirationgrid.com

(bkz: vintage)

80ler kesinlikle degil. buyuk ihtimalle 50lerin sonu, 60larin basi abd'si.

Herhangi bir gorsele bu etkiyi verebilecegini sanmiyorum.

Photoshop uzerinde biraz saturation, biraz curve ayarlariyla oynayarak yaklasabilirsin belki ama fotograflarin her biri ozenle kurgulanmis cekilmis. Genel olarak sosyal medya yonetimi cok basariliymis gercekten.

Tarz olarak vintage'i andiriyor lakin ki oyle degildir. Bu anlayisin su anda net bir trend oldugunu zannetmiyorum, adamlar biraz kendi tarzini olusturmus gibi.

Hayır algıda seçicilik yapıyorsun. Olan bundan ibaret

kocacım sen misin???

benim bey de öyle, ne zaman surat düşse bil ki dolunay var. sanırsın öyle fecaat şeylerin hepsi aynı anda oldu ki, öldük bittik mahvolduk.

Bir de yengeç burcu ol tam olsun...

etkisi var

Valla bende de öyle, yüzüm düşüyor her şey karanlık. Sonra fark ediyorum ki dolunay var. Bilmiyorum belki herkesi aynı oranda etkilemiyordur.

@kısa, yükselenim yengeç, burcum oğlak.

dolunay olduğuna emin miyiz? şimdi baktım tam dolunay yılda 12 kez görülüyormuş. eğer yılda 12 kez depresif ve kötü hissediyorsanız muayyen gününüze filan denk geliyor olabilir :)

yok gördüğünüz tam dolunay değil de ucu azıcık kapalı filan ama dolunaya benziyorsa bu zaten yılın nerdeyse 3/8'inde böyle.

Yok tam dolunay, böyle tabak gibi bembeyaz :)

Erkeğim bu arada :)

ahahaha benim bey de yengeç, yükseleni terazi galiba. işin tuhafı ben de yengecim ama yükselenim akrep. hiiiç etkilenmem dolunaydan hilalden falan. demek ki yükselenle alakalıymış :/ (inanmıyorum ya neyse)

Burada dolunay gipgirmizi. Gorunce musmutlu oldum. Bende dinginlik var. O his size mahsus. :)

olmuyor çünkü dolunay falan umurumda değil. "aa dolunay geldi merkür gitti bıdı bıdı" diyenlere "hee öyle miymiş?" diyorum. canımı daha somut şeyler sıkıyor. canım sıkıldığında genellikle sebebini biliyor oluyorum. ya da canımı sıkan ama kontrol edemediğim somut şeyleri çük kadarcık merkür'e veya ay'a yormuyorum.

Kadinsan pms donemin denk geliyo olabilir mi tesadufen? Bu adetler ay takvimine gore oluyomus ya, ya da ben mi yanlis biliyom?

Benide feci etkiliyor hatta dolunay zamanı keske kimseyle konusmasam diyorum .

Tonlarca suyu etkiliyor ama insanlari degil, zaten dolunay psm iliskisi de yok. Insanin sadece kendisi var, cevre yok doğa yok, diger gezegenler yok. Insan ve yine insan var.
Lütfen doğa, evren, insan iliskilerini gozardi etmeyin.

@rn ne alakası var yahu, sözelci misiniz kuzum?

gelgit dediğiniz gayet somut bilimsel bir şey, bu mantıkla herhangi bir yerde yaşanan bir doğa kanunun dünyaya etkisinin görüldüğü bir olayın da (deprem gibi) sizin üzerinizde bir etkisi olması gerekiyor mesela.

@rn kuzum sokakta yanınızdan geçen amcanın newton bazında sizin üzerinizde aydan ve merkürden daha çok etkisi var. Yaşam koçları yerine gerçek fizik okumanızı tavsiye ederim.

yabancı değilim, böyle arkadaşlarım var ama neyse ki çoğunlukta değiller. katlanıyoruz.

ama mesela instagramımda arkadaşlarımı takip etmiyorum. insan hayatı takip etmek istemiyorum. dağ taş böcek hobilerim ilginç komik vs şeyler takip ediyorum. beni takip et beni takip et diyenlerin de yüzüne takip etmediğimi söylüyorum.

anca bu kadar uzak durabiliyorum. ama biri çıkarıp hadi poz verelim yok şu açıda tutun falan deyince bi iki dk zaman ayırdıktan sonra uğraşamiycam deyip aradan çekiliyorum.

kullanmiyorum. hic kullanmadim, kullanmam da, biraz saygisizca olacak ama her seyin "resmini" cekenleri de sevmiyorum. sadece twitter kullaniyorum. bana yetiyor hatta twitter'a bayiliyorum dunyanin en iyi 100 icadi bile olabilir. cevremde arkadasim diyebilecegim hicbir arkadasim bir yere gidince cekilelim soyle duralim vs de demiyor. benden korkuyorlar da mi demiyorlar benim gibi dusunuyorlar onu bilmiyorum.

hiç instagram kullanmadım, herhangi bir önyargım da yok, ihtiyaç hissetsem kullanırım. karşı taraf abartmadığı sürece sorun yok. bir arkadaşım her buluşmamızda istisnasız poz verdirip fotoğraf çekmeye çalışıyordu, birkaç kere uyardık -bokunu çıkardın, yeter- diye, şimdi yanımızda yapmıyor artık. ama yapmaya devam etseydi iletişimi koparırdım. yani çevrende bir budama yapman şart gibi görünüyor.

İnstagram hesabı açmayarak problemi kökünden çözdüm.

Facebook, Twitter hepsini kullandım ama instagram'a bi turlu alisamadim. Daha story paylasmisligim yok o derece. Fazlasiyla samimiyetsiz geliyor bana. Ama her mecra gibi bu da tuketilip rafa kaldirilacak birkac seneye.

Bende de var instagram ve bu sekilde yaşayanları sessize aliyorum hic görmüyorum sorun kalmiyor hatta baya bos insanmış dedigim kisiler bile cikiyor

Mevzu instagram hesabı açıp açmamak değil aslında. Orda önemli olan nokta sizin hesabınız olması değil ki; etrafinizdakiler aşırı aktif biçimde kullandığı için sizin de buna maruz kalmanız.

ben de kullanım konusunda senin gibiyim. haftada 1-2 stori paylaşırım. genelde kedim ya da ilginç bulduğum bir yer, bir bina. birkaç ayda bir de foto yüklerim. işten güçten güzel bir şey çekemediğimden 2 yılda 5-6 tane yükledim.

çevremde çok şükür seninkiler kadar instagram delisi tipler yok. fotoğraf çekilecekse de 2-3 dakikalık bir sembolik fotoğraf merasimi olur. ben de çekerken bu işin saçmalığını hissederek hep bıyıkaltından gülerim ama beğenirsem de arada sırada bir tane paylaşırım.

diğer yandan hayatı instagram üzerinden yaşayanlara sokakta denk geliyorum. garip garip bakıyorum. otun bokun resmini çekmeye çalışan insanların çok salak olduğunu düşünüyorum. zaten internette her şeyin resmi var. kız kulesini çekmesen de olur, google sana ayrıntısıyla gösteriyor zaten. her boku çekmekle vakit kaybedeceğine biraz bak ne bileyim, tadını çıkar.

bazen instagramda güzel kızlar görüyorum. o pozları ve dekoru oluşturmak için ne çok uğraştıklarını, kaç ayrı poz çektirdiklerini düşünüyorum. profillerinde hep kendileri varlar ama onları çeken kim, bu isimsiz kahramanlar kızımızın egosuna yenik düşmüşler ve görünmemeyi kabullenmişler mi yoksa onlar da zorla bizim kızımıza mı çektiriyorlar diye kendi kendime sorular soruyorum. zaten arkadaş çevrelerinin de öyle olduğu etiketlenen resimlerden anlaşılıyor. ara sıra "bir gün böyle insanlara zorunlu olarak denk gelirsem ne yaparım, sinirlenir miyim, kaçar gider miyim, bunlara nasıl uyarım" diye kara kara düşündüğüm oluyor. bir yandan da artık eski nesil olduğumu, yaşlandığımı fark ediyorum...