Oturum vizesi ise ve eger gittiginizde hocmen ofisine gidip kaydinizi yaptiracaksaniz ilk hollandaya girmeniz gerekebilir. Cunku giris damganiza bakiyorlar. En azinsan baska bir shengen ulkesi icin bana oyle olmustu

Hocmen diil gocmen olacakti

Evet. Su an hatirladim ben de, belcikada 3 gun icinde gocmen ofise gitmem gerekmisti. Konsoloslukta bunu soylememeleri, hatirlatmamalari peki? Tesekkurler!

oyle bir yukumlulukleri yok ki.

ind.nl'i arayip yada mail atip onlara sorabilirsin en iyi onlar bilirler.

sıkıntı olmaz

THY'nin daha önceki esnekliği uçağın boş olmasından kaynaklanmış olabilir mi? Normalde uçak doluyken bagaj limitleri aşıldığında bazı yolcuların bagajlarına yer kalmıyor çünkü.

THY kabin bagaji boyutlari konusunda sıkıntı çikarmiyor. Ama Budapeste bagaj hakkinin 20 kg. olmasina sasirdim. Avrupa uçuslarinda 30 kg. diye biliyorum. Bu gerçekten THY'nin biletinde mi yaziyor yoksa bileti aldiginiz yer "kafadan" mi söyledi ?

thy'den aldim bileti direkt, orada yaziyor. hatta sadece almanya ucuslarinda 30 kg diye belirtmis. ben de sasirdim ve uzuldum :(

Sirt çantasi 30 litre kadarsa "aksesuar" (bilgisayar çantasi vs.) diye geçer kolaylikla, kabin bagajinin yaninda.

ben bildim bileli esnek thy. ama oraya buraya yazarsak imaj degisikligine giderler mi bilmem

mesela pegasus da ucaga su alabiliyor. birsey demiyorlar. ama thy cok kati bu konuda.

ilk kez duyuyorum. biri bana yürek selanik ne demek, nerden gelmiş diye sorsa, cumhuriyetin kurucularının hepsi selanikli (veya balkan göçmeni) olmasına rağmen anadolu topraklarını vatan kabul etmeleri ama selanik'e, balkanlara karşı hep bir özlem ve hasret duymalarından ötürü böyle bir söz söylemişlerdir; derdim. o da işte vatan özlemi, hasreti olarak günümüzde kullanıliyor derdim. bkz: algida secicilik.

@mrsmoon olabilir belki, tabii anlamdaki "çok korkmak" kısmıyla pek ilgili gibi görünmüyor ama olsun, tahminlere de açığım :)

balkan savaşından sonra selanik'i kaybetmemizle alakalı bir durum olabilir bence. selanik'in ve daha sonra edirne'nin kaybedilmesi istanbul ve anadolu'da çok büyük üzüntüyle karşılanmış.

buna atıfta bulunan bir deyim olabilir. ama "çok korkmak ve çok heyecanlanmak" gibi bir anlamı olmuyor benim söylediğimle. sanırım yıllar geçtikçe erezyona uğramış olabilir anlamı.

Ben de ilk kez duydum böyle bi deyim olduğunu. Garip bi kullanımmış. Kokeni konusunda efreet sultan'in dedigi mantıklı gibi

@efreet sultan olabilir aslında, mantıklı. savaşta duyulan heyecan, toprak kaybetme korkusu vb.

ilk kez duydum. hangi yörede kullanılıyormuş?

edit:
tdk'da da varmış:
§ (birinde) yürek Selânik olmak
şaka çok korkmak ve çok heyecanlanmak: “İkisinde de yürek Selânik.” -H. R. Gürpınar.
Deyim

@burya yöresini (varsa) bilmiyorum, bir yerde okumuştum ama hatırlamıyorum, oradan aklımda kalmış, sanırım genel bir tabir.

30 day shred i denesene hem yarım saat spor alışkanlığı kazanmak için iyi bir program.
Bence vucudun güzel zaten kendine yüklenme.
Bden olumlama nedir onu araştır. Medya, internette yazılanlar bizim kafamızı fena halde bozuyor o yüzden kndimizi sevmeyi unuttuyoruz. Beden olumlamayı arastır lütfen.

Basen bölgende yağ varsa basen sıkılaştırıcı egzersiz gibi şeyler aramamalısın. Kardiyo yaparak kalori yakımını arttırman iyi olur. Spor salonuna yazılırsan da sakın sadece kardiyo yapmak gibi bir hataya düşme. Ağırlık da çalış. Kaslanmak istemiyorum ama diye düşünüyorsan, kas yapmak hızlı ve kolay bir şey değil. Kadınlar için erkeklere kıyasla çok zor özellikle. Ağırlık çalışmak çok fazla kalori yakmanı sağlar, bunun yanında yağ yakarken oluşabilecek kas kaybını da önleyicidir.

@fasulyek ilk defa duydum. hemen arastiracagim. tesekkur ederim.

ben kardiyo yapsam goguslerden, belden ve yuzumden gidiyor. basenlere hic inemedim hayatim boyunca. hic.

gayet nizamisin: ne oldu da böyle düşündün? hiit programları var, youtube da bulabilirsin. bide nike ın app i var, indir onu. istediğin gibi progremıbı yap

Genetik yapın karar verir yağın nereden gideceğine. Güney Amerikalılara bak, beli ince kıçı kocaman bir sürü insan var orada.

boy kaç?
74 kilo gibi durmuyorsun
bölgesel sıkılaşma için o bölgenin kaslarını bolca çalıştırman gerekli bilinçsiz yanlış hareketler sakatlar seni yavaş yavaş yap.

Hangi bölgenin sıkılaşmasını istiyorsun ona göre spor programı yaz google da.

edit:bölgesel zayıflama diye bir olay yok ama sıkılaşma vaar

boyum da 1.74.
tamam iste bolgesel sikilasma.
trim your hips falan diye bakiyorum.

ne oldu? herkes ya basenlerin sikilassa cok iyi olacak diyor da. ondan neyse yapayim diyorum ben de.

Vücudun gayet düzgün, yine egzersiz yap tabii ama abartacak bir durum yok. Milletin dediğine takma.

www.youtube.com

www.hepsiburada.com

sıkılaşmadan önce kilo vermen lazım. en az 10 kg fazlan var onları vermezsen yine böyle gözükürsün. uygun bir beslenme programı ve sporla hızlıca şekle girersin.

ben ergenlikten sonra 70'in altina inemedim. spor yapmistim hayvan gibi onda da baya incelmistim ama 2 kilo verememistim. hayatimda kilo verdigim yok yani. kocluk yapabilecek kimse var mi? bi gomlek alirim hediye valla. acimam.

Kötü görünmüyorsun şu halinle ama kesinlikle sıkılaşmaya ihtiyacın var kendimden biliyorum:) ben evde mat üzerinde egzersiz yapıyorum. Fitonomy diye bir app var ben ondan yardım alıyorum hareketleri 3 boyutlu gösteriyor doğru şekilde yapman için. Lovehandleslarım azaldı bile :)

Allah allaaah kilolu da değilsin ama bacakların niye böyle?

Bacakları düzeltsen yeter. Balık etli halinin gideri var.

Insanity videolarını indirip düzenli olarak programı diyetle beraber uygula iki ay sonra 7-8 kilo kaybı ve sıkı bir vücuda kavuşabilirsin.

kocakarı yöntemi bölgesel streçleyip hareketle terletip yakmak da işe yarar sanki :)

yoga. ayrica bedenini tani. sac telinden, ayak parmagina kadar. senden bagimsiz bir seymis gibi bahsediyorsun kendi bedeninden. bi de yedigin yemegin nereden geldigini yuz kez, bin kez dusun. cogumuz tikinmak icin yemek yiyoruz, ihtiyactan degil. sonra zaten bedeninle barisik olmak veya olmamak bi secenek gibi gelmeyecek sana.

Ian Jackson'un illüstrasyonları ile Usborne yayınlarının Türkçeleştirilmiş serilerini verirlerdi 90'ların sonuna doğru gazeteler, ben de şu an bulsam alacağım :)

img1.etsystatic.com

ecx.images-amazon.com

s-media-cache-ak0.pinimg.com

ya dünyayla ilgili olanı bende de vardı sanırım eğer aynı kitapsa. adını hatırlamadığım bi kadındı ana karakter(mesela mary ama salladım). mary hala yeğenlerine hediye almak için dünyayı geziyordu. izlanda falan vardı mesela hatırladığım. amerikada bir avm vardı. sırada hangi ülke olduğunu bulmak için sayfanın sağ üstündeki 3 tane ulaşım aracına bakıyoduk o sıradaki ulaşım aracı hani ülkenin sol sayfasında üstte varsa oraya gitmiş oluyordu. en sonunda her yeri gezince de bi gemide buluşuyodu sanırım yeğenleriyle. çocukken bana coğrafya sevgimi kazandıran kitaptır bu.

bi de bunun tarihlisi vardı ama onda hikaye yoktu. o da bu tarz arayıp bulmalı bi kitaptı. mesela bi savaş sahnesi vardı, atıyorum 20 sapan bul yok 10 merdiven bul vs diye gidiyodu.

edit: oxygene'in attığı great world tour ilk dediğim. çok çok çok teşekkürler yaw aşırı mutlu oldum gördüğüme :D

evet xxx hala gibi bir karakter üzerinden ilerliyordu, kapaktaki tayland pazarı, metropoller, amazon, çöller gibi çeşitli yerlere gidiyorduk :)

İnanmıyorum yıllardır gözümün önüne gelip ne olduğunu hatırlayamadığım şey bu :) Takipte kalayım. Nereden buluruz ki bunu?

great world tour ve digerleri.. hepsinin turkcesi vardi bende de. baya arastirdim bulamadim, yeni baskisi zaten yok. belki sahaflardan bulunabilir tek tek gidildiginde sorularak...

daha önce benim de başıma geldi, şunu deneyebilirsiniz.

açma kapama düğmesine bi 15 saniye kadar basılı tutup açmayı deneyin. bu yöntemle devrelerde biriken elektrik boşalıyormuş. eğer olmazsa bunu birkaç defa daha deneyin aynı sürede.

benimki azalarak bitti bu şekilde.

bip sesi cıkarıyor mu?

cıkarıyorsa o biplerin ne sekılde oldugunu not al (2 kıs bir uzun vs) internette bir arastır. Ramleri cıkarıp ufleyip tekrar tak ayrıca.

böyle durumlarda, tek tek parça sökerek boot denenir. önce diskler, sonra ramlar, en son da ekran kartı. ekran kartı yokken boot edip etmediğini anlamanız biraz zor ama. onu da söküp boot ettirip tekrar takıp deneyebilirsiniz. anakartta veya ekran kartında problem olabilir. parçaları söküp boot edip tekrar takınca düzelme ihtimali var.

laptop oldugunu soylemeyi unutmusum. bir de 4 gune yakin oldu, acma kapama tusuna basili tutarak kapatiyorum gunlerdir ama ayni degisen bir sey yok. sanirim artik öldü.

astigmatsız alırsan bence sıkıntı yaşarsın. benim 0.50 astigmatım var ve lenste astigmatsız kullanıyorum onda bile farkı hissediyorum. beni çok sıkıntıya sokmuyor ama numara yükselirse belki sıkıntı olur.

Astigmatlı lens doğru lensi bulursanız hiçbir sıkıntı yaratmaz. Bende 2.75 astigmat var iki gözümde de toric lens kullanıyorum hiçbir sıkıntı yaşamadım.
Oasys deneyin memnun kalırsınız diye düşünüyorum.

Bu arada yanlış numarada eksik/fazla lens kullanımı numaranın ilerlemesine sebep olur.

son olarak, astigmatlı lensler genelde 14.50 çapında (dia), normali ise 14.0 olarak satılıyor. iki gözde iki farklı çaplı lens sorun olur mu?

Çapınızı ölçtürün, lens uygulamasında zaten deneme lensi takıyorlar.
Ben de numaram değişene kadar bi gözde miyop bi gözde astigmat lensi kullandım. Değerleri farklıydı ama sorun yaşamadım çünkü doktorum çapını vs her şeyini markasıyla beraber yazmıştı reçeteye.

@bir nick var benden iceri, evet çapı yazmıyor reçetede. lens için ölçüm yapılmıştı halbuki, benim de bilgim olmadığı için sormadım doktora her şeyi belirtmiştir nasılsa diye.

ben astigmatlı lens kullanıyorum ona rağmen gözlük gibi olmuyor, düşünün.

birkaç markadan deneme lensi al uygun olanı bulana kadar. ben cooper vision biofinity kullanıyorum, memnunum. reçete varsa lensmarket.com deneme lensi de gönderiyor.

lensmarket'ten alacaktım deneme ürünü istedim deneme ürünlerini doktorlara gönderdiklerini söylediler, ama bir çiftini kullanıp memnun kalmayınca geri başka markayla değiştirebiliyorlarmış.. neyse bir göz astigmat olduğu için aynı marka ürün olmuyordu iki lens için bulamadım sitelerinde, farklı marka da kullanmak istemedim kaliteleri fark ettirir diye. ben de eskiden gittiğim bi gözlükçüye uğradım, sipariş verdi lensleri, fiyatı da 225 lira dedi. ACUVUE OASYS markası. gözlükçünün dediğine göre bir hafta çıkarmadan da kullanılıyormuş ama bunu tavsiye etmiyor kimse akşam yatmadan önce çıkarın diyorlar.. var mı bu markayı kullanan? rahat mıdır bilgisayar kullanırken filan kullanabilirim inşallah.

bence verebilir kendini mutlu edecek bir evse. ama buraya çoğunluk vermemeli yazacak.

vermemelidir. 2200 liralik evin sana sagladigi faydayi daha uygun fiyata bulabilirsin. kira icin cok 2200 lira.

Home ofis çalışacaksam verirdim o parayı çünkü zamanımın çoğu orada geçecek olurdu. O paraya da gayet güzel geniş bir ev olurdu ama şu haliyle bana biraz fazla gibi geldi. SOnuçta gelirin 3'te 1'i ancak imkansız astronomik bir oran da değil 3/1.

Bu daha çok maaş kira denklemi olmuş. Eğer muhit ve ev kalitesi için değecek bir fiyatsa olabilir fakat her evin başka fiyatlı bir alternatifi olabilir, bu fiyattan 200-300 lira aşağı yerleri bulabilirsiniz eğer "çok araştırdım daha uyguna böyle ev yoktu" demiyorsanız bence olur

kişiye göre değişir. istanbul'un merkezi bir yerinde, ruhu olan eski bir apartmansa 3bin de verilir. ama şehrin dışında, site içinde, sırf havuzlu diye, 250 lira aidatlı soğuk ve ucube apartmanlara o paralar çooook bence.

@mrsmoon aynen öyle bir yer vallahi ve uzun zamandır istemediğim küçük bir evde oturduğum için cok sıkıldım. İstanbul'un merkezi bir yeri ve eski bir bina içi de harika yaptırılmış ev sahibi tarafından. 100 tl bile daha düşse ne güzel olurdu..
Baslık yanlış olmus evet maaş kira denklemi

@filipis hakikaten 20 ev dolaştım böyke bir ev yoktu. E malum burası İstanbul

aslinda normalde 1/3 kira orani oldukca normal, lakin 2200 kira fazla, elbette tamamen kisinin istek ve zevki ile alakali. mesela o evde mutlu olacaksaniz o para ile ölcülemez.

istiyorsaniz oran normal bence tutulabilir.

@kurnaz İstanbul ve şehrin göbeğinde ve iş yeri yakınlık meselesi.

Kiralamanın önemli bir avantajı vardır. Orayı satın almıyorsun. Bir yıllık sözleşme yap. Keyfini çıkar. Gelir arttıkça harcamalar da artar. Geliri senden düşük olan çoğunluk kiralamamanı söyleyecektir. İstanbul'da güzel bir lokasyonda, çok beğendiğin bir evse sana artısı çok olacaktır.

Mutlaka vermelidir.
Döverler.

Niye dövsünler burası İstanbul diye mi?

Evde zaman geçirmeyi seviypr eve önem veriyorsanız verilir. Ben benzer bir rakam vermiştim.

Bence bu dediğin şartlarda vermelidir.

silver apple'in yorumuna tamamen katiliyorum. Kirasi yuksek bir dairede oturuyorum, sorduklarinda bazi insanlara soyleyince cok sasiranlar oluyor. Geliri dusuk olanlar bunu algilayamayabilirler. 2200 tl bugun cogu universite mezunu icin cok guzel bir baslangic maasi olarak kabul ediliyor. Seni mutlu ve huzurlu edecekse 3250'ye kadar kira verilebilir. Isine yakin, ya da rahat ve kisa ulasimi olacak bakimli guzel bir daireye neden verilmesin ki? Ozellikle Istanbul'da ise yurume mesafesinde olabilecek bir yere bu paralari dusunmeden verirdim.

verilebilir.

6000 maaşa 2000 düşünüyorum ben de ,stanbulda.

ha benim avantajım ilk yıl 1500 TL kira yardımı gelecek olması. onunla biriikte rahat ödenir diye düşünüyorum.

vermemeli

bakmadigim klasor kalmadi. hem webde hem mobilde hem uygulamada. her seyi denedim. ustelik instagramda onbin kez "[email protected]" adresine code attik, yazisini da gordum. gelmiyor ama nalet mail.

iyi de hesabi degistirmis olsam, nasil o hesapla o isim ayni olsun. bunu gorebiliyorum. butun ihtimalleri dusundum, denedim.. ama nein, olmuyor. ismimi yazinca o hesaba mail attik diye cikiyor zati. su anda hotmail support ile yazisiyorum, onlar cozmeye calisiyorlar vow. sag ol yine de

İnstagram mailini engellemiş olabilir misin

Rahatsız hissetseydi çıkar giderdi :)

Hissetmemiştir.

Hayır.

masajda elleme yok mu zaten, ellemeden nasıl masaj yapılıyor? neyi ellemişler ki?

Hissetmemistir

Taciz edilmiş ama sonuna kadar beklemiş mi? Hmmm, serinlik kokusu alıyorum.

hisetmiştir tabi. ama iyi de hissetmiştir. önce iyi sonra kötü.

Masaj yaparken elliyorlar genelde, isler boyle yurur. Kotu falan hissetmemistir:)
Ya esin seni trolledi ya da sen bizi trolluyon.

aklima su hadiseyi getirdi: www.youtube.com

bir yaparlar, iki yaparlar ucuncusunde sesini cikarmasi gerekirdi ki bence aliskin degil bu masaj olayina.

Kötü hissetmiş ama masajdan değil :')

En fazla mutlu sonlu masaja denk gelmistir onada orada caz yapacak hali yok,hosunada gitmistir.ama bundan cok tras bir masaja denk gelmis olabilir,firsat kuponuyla alinan masajin guzel olmasini beklemek biraz hayal gibi.kendini kotu falan hissetmez.

ellemeyip ne yapacaklardi onu anlamadim su an. kalcaya falan masaj yaptilar diye oyle soyluyorsa ici rahat olsun. gerilimin en cok toplandigi yerdir o bolge ve olmazsa olmazdir masajda benim icin.

Otel adını dm den iletebilir misin? Spa, masaj vb takip ediyorum gol yemeyelim.

Etkili bir masaj olmadı demek istemiştir. Sonuçta her tesis uzman masör barındırmıyor

Neresini ellediklerine bağlı.

Bence başarılı bir masaj değildi demek istemiş. Hani normalde masaj kaslara güçlü şekilde bastırarak yapılıyor ya, alelade yapınca sanki sırf ellemiş, okşamış gibi olmuş sanırım.

Kötü hissedip rahatsız olsa bırakır giderdi diye düşünüyorum, ben olsam öyle yapardım yani. Direkt kendisiyle konuşman daha iyi olur.

odamda halı yok, diğer yerlerde var ama terlik seviyorum. bazen çorap giymeden terlik giyince rahatsız ediyor ama yine de genede mayıs ayına kadar falan giyerim. tuvalete girecekken hep giyerim ama(tuvalet için ayrı terlik yok normal terlikle giriyoruz, tuvalette kilim var iki tane)

ay heyt terlik denen şey.

cıbıl ayak geziyorum

ev ayakkabısı, ev patiği daha çok.
terlik çok hoş bir şey değil.

Hem terlik hem çorap idrar yolları enfeksiyonu geçirince çok dikkat ediyorsun.

Halı var yazın ince panduf gibi bir şey kışın şu kalın kocaman olanlardan giyerim.
Rahat edemiyorum.

Yalın ayak. Annemler zorla giydirirse çorap. Terlik aşırı nadir. Halı kilim mevcut. Keşke olmasa.

Çorap giymeyi hiç sevmiyorum eve girer girmez çıkarıyorum terlikle geziyorum. Halı olsa da terlikle basmak daha iyi hissettiriyor başkasının evine de gidince hemen terlik arıyorum.

Halı + terlik. Öyle rahat ediyorum. Üşüyorum.

terliksiyim...

Mecburi terlik. Tamamen ortopedik sorunlar nedeniyle.

halı-kilim-parke fark etmez, yaz-kış parmak arası terlik giyiyorum. duşa da bunlarla giriyorum zaten. huy oldu erasmustan sonra özellikle. paylaşımlı bir evde yaşıyorduk ve ortak alanlar pis oluyordu çıplak ayak basamıyordum. duşun içine de giremiyordum çıplak ayakla, duşlar ortak olduğu için. şu anda da aynı şeyi devam ettiriyorum 3 senedir. memnunum

kışın pofuduk ev pabuçlarıyla, yazın da terlikle. çıplak ayak yere basmayı hiç sevmem.

Viva terlik ya da terlik forever alışkanlık işte

yazın kesinlikle cıbıldak, kışın evin sıcaklığına göre ya cıbıldak ya da terlik. çorabı eve girdiğim gibi çıkartırım hayatta rahat edemem. eğer dayanabileceğim bir soğukluk varsa yerden yine cıbıldak. terliğe de uyuz olurum.

ev ayakkabım var
ve de duş terliğim
ha bi de uyku çorabım

Halı var ama terlik giymeden asla rahat edemiyorum evde. Hava 40 derece de olsa terliksiz basamam yerlere.

Yaz-kış terlik giyerim. Halı yok evde.

benim yaşadığım yer bodrum kat. bir de bir şey yakmıyorum. soğuk oluyor. ısınma amaçlı en ufak ayrıntıdan bile faydalanmam gerekiyor. halı da var, ayakkabı da giyiyorum. havalar biraz ısınmaya başlayınca terliğe geçiyorum.

Çıplak da olsa çoraplı da olsa terlik olmadan rahat edemiyorum

Halı var, olmasa da farketmez

Halı var çorap var terlik var.

halı olsa da olmasa da yaz kış terlikle dolaşırım. terliksiz kendimi eksik hissediyorum. yere çorapla da basmam, çıplak ayakla da. ayağım mutlaka o terliği arar.

Çorap giymeyi pek sevmiyorum. Genellikle halı üstündeysem çıplak ayak ama halının dışına çıkıyorsam terlik. Yazın mutfak zemini gibi bir yerde uzun süre durmayacaksam tamamen çıplak ayak. Duştan sonra parmak arası terlik. Ayaklara özgürlük!

Şu anda geçici yaşadığım ev halı kaplı ama insanlar ayakkabı ile eve girdiği için mecburen terlikle dolaşıyorum. Kendi evimde zaten öyle bir pislik olmaz, o yüzden terlik aramam.

oha ben aşırı pislik şerefsiz hissettim kendimi şu an. her zeminde çıplak ayakla yürüyebilirim ve dönüp arkama bakmam bile. hiç terlik, çorap vs. aramam. aksine, genelde çorap ya da terlik varken rahatsız hissediyorum.

50lik var bende amsterdamda sikinti cikardilar. O havayolundan cok ulkeyle alakali. Disiplinli ulkeler kurallarda gevseme yapmiyor. Istanbuldaki thy ok verirken amsnin sikinti cikarmasini buna bagliyorum.

thy bir yurtdışı uçuşta benim +10 kilo bavuluma da sorun çıkarmamıştı :) genelde sorun olmuyor da orada malesef pegasus. ve yurtiçi uçuş olacak söylemeyi unutmuşum, haklısın. bir kez dalamandan döndüm bu çantayla ama hatırlamıyorum verdim mi bagaja vermedim mi... kabinde olsa hatırlardım sanırım.

pegasus kastırmaya başladı, uçağa binerken kontrol edip para istiyorlar.

İlk başta benimkinin üstüne battaniye atıp sadece kafasını dışarda bırakıyordum. Ata biner gibi üstünde durup kafasını ve çenesini tek elle tutup şırıngayı ağzının sağından ya da solundan kenarından yavaşça sıkıyordum. Yavaşça sıkınca yutmasına fırsat kalıyor. Bir kaç gün sonra battaniyeye gerek kalmadı, o da alışmıştı. Bu arada kedinin ağzını çok açması gerekmiyor. Baştan şırıngayı ağzının kenarından sokuşturunca yan taraftaki dişler müsait diye sanırım, ilaç direkt ağzına gidiyo. Kolay gelsin.

Mobilim editleyemiyorum. Videodaki gibi yapıyordum.
m.youtube.com

Ben enseden lavrayıp sırt üstü yatırır gibi tutuyorum başı havada. Sonra şırıngayla ilacı verincr başını da azıcık aşağı yatırıp 10'a kadar sayıyorum. Zavallım tüküremiyor o zaman, mecbur yutkunuyor.

ağzının tam yanında sıkacaksınız, veteriner en kolay o şekilde olur demişti. ağxını tsm sçtığı yer varya oraya şırınganın ucunu getirin oradan yavaş yavaş sıkın

cevaplar için çok teşekkürler. battaniyeyi denedim ama artık benden kaçıyor, kucağıma bile alamadım iki gündür bir gözüne damla sıkıyorum bir elimde şırınga hayvan beni tanıyamaz hale geldi. en sonunda bugün ensesinden sıkıca kavradım eldivenli elimle ve baya ayakta durma pozisyonuna getirdim. kafasını iyice geriye yatırınca bi posta püskürttü ilacı ama geri kalanı çırpınmadan yutmak zorunda olduğunu anladı 5sn falan durdu o şekilde. sanırım yarım doz da olsa yutturdum. yarın biraz daha gelişme kaydederiz diye umuyorum.

doğru ve birebir olarak değil de fikir olsun diye;


That kind of discourse from government was already inherent to society.

Society welcomed discourse of government which was alredy inherent to them.

fits with the society's will gibi bişey derdim sanırım ben.

these kinds of government statements correspond with the society

bi de these kinds of government statements reflect on the society olabilir ama birinci daha doğru sanki

reflection geldi hep benim de aklıma. ama correspond burada en uygunu gibi. tişikkirlir

Sympathize kullanılabilir. @nevrochaotica da güzel bir alternatif önermiş. Correspond iyi bir kelime değil bence bura için.

Cümlenin özlemi toplum olsa symphatize güzel olurdu ama cümleyi değiştirmek lazım galiba kullanabilmek için burda.

Plates tavsiye ederim

yüzme en iyi gelen spor bu hastalığa. belli bir yaştan sonra ilerleme ihtimali de düşük zaten. geçmiş olsun

Malum ortamlarda corrective exercises diye bir kitap var, ingilizce varsa ve yeterliyse, kitapta kas kemik bozukluklarından epey bahsediyor.

callanetics diye bir egzersiz var baya eski. pilates gibi ama bunu bulan kadın ya kendisi ya annesi skolyozdu sanırım o yüzden bulmuş diye biliyorum. bir bak istersen.

Fizyoterapi deneyin.daha profesyonel bir yaklasim olucaktir.41derece fazla cunku.fizyoterapisti iyi olan bir merkeze ya da hastaneye basvurun.

yoga + pilates

korkmayın şu pilatesten. omurganı esnetmek, bütün vücuduna yapabileceğin en güzel şey olacak.

Bende de skolyoz başlangıcı var. 1 ay önce öğrendim. Namık ekin'le çalışmanı öneririm. Ağrıların bitiyor ve en önemlisi omurgan da düzeliyor.

eğer normalde esnemiyorsan, esnemek. esnerken öne eğildiğin kadar sırtını geriye de esnetmelisin. yoga ve pilateste yapılan esneme hareketleri her egzersiz öncesi ve sonrasında öneriliyor.

Ağrı diyip geçme. Skolyoz olabilir.

Bizim mahallede bir tane dombili dişi kedi var. Çok aç kalınca ya da kar filan yağınca bizim apartmana geliyor, normalde başkaları bakıyor o kediye. Sabah işe gitmek için apartman kapısına yöneldim, patileri ile camdan içeri bakmaya çalışıp miyavlıyor kapıyı açayım diye. Geri dönüp mama çıkardım, anında yedi hepsini sonra kayboldu. Son çare bana geliyor, bugün en çok onu mutlu ettim galiba :))

hatırlayamadım.

ne pis herifmişim ya böyle.

Aşk acısı çeken ahretliğime komik video çekip gönderdim bugün. Sanırım güldü.

bugün almanca hocama, sırf o bu kadar sempatik ders anlatıyor ve bize almancayı sevdiriyor diye kursa devam ettiğimi itiraf ettim. yoksa almanca çekilecek dert değil. mahçup bir gülümsemeyle gözleri parladı. mesleğini bu kadar seven biri için aldığı en güzel iltifatlardan biriydi sanırım, mutlu olduğunu hissettim. ben de mutlu oldum.

Hiç beklemeyen birinin doğum gününü kutladım, şaşırdı ve bayağı sevindi.

Bugün patrona aylık yaklaşık 100.000 tl daha gelir sağlayabilecek bir fikir verdim. Gözlerini görmeliydiniz! :D

filteria +1

3-4 ay önce ettim en son. kuzenimin oğlu var 4 yaşında. evleri yakın olduğundan sık sık görüşürüz, benimle oynamayı çok sever. 10 gün falan görüşememiştik -iş güç-, evlerine gittiğimde kapıda sevinçten üstüme atladı.

2-3 ay önce bir evsiz para istemişti açım diye. ben de vermemiştim ve mc donald's a girmiştim. gidip kendisine yemek almıştım. baya mutlu olmuştu. ben de mutlu oldum tabii.

Kuzenime çok istediği Chanel sırt çantası almıştım (çakma). Daha önce onu hiç o kadar mutlu görmemiştim ki birine aldığım en pahalı hediyedir hiç pişman olmadım. Kız çantayı görünce sarıldı resmen bir süre odaya kapanıp kendiyle kalmak istedi.
Geçen hafta da bir ps oyunu aldım avm den çıkana kadar sarıldı durdu poşete.
Dediğine göre doğru hediyeler alıyormuşum.

Anneme kıbrısı gezdirmiştim. Kapalı maraş'ta denize girmiştik. Çok mutlu olmuştu.

nasıl yani? senin erkek arkadaşın yüksek lisansa gidiyor diye sen de onun kontenjanından vize mi alabiliyormuşsun? hayatımda duymadım böyle saçma sapan bir şey. evlilik durumu var ama sevgililik? yine bana da haber ver, benzer durumdayız çünkü.

@mrsmoon bana da mantıksız geliyor o zaman insanlar ne bok yemeye binlerce euro döküp anlaşmalı evlilik yapsın ki? ama güvendiğim akıllı fikirli bir insan anlatınca inandım. hatta şey bile dedi "çocuk amerikadaki x ünisine kabul almamıştı başta ama sevgilisi gidince durumunu anlatan bi mektup yazıp yolladı nasılsa orada olacağım vs.vs gibi okul kabul etti".
başka bir arkadaşım da çok ayrıntı bilmediğini ama hollandada alt komşularının (türkler mi emin değilim) benzer bir yolla geldiklerini evli olmadıklarını söyledi

eger gidilen ulke sadece evlilik birligini degil, birlikte yasamayi da 'aile' olarak taniyan bir ulke ise vize alinabiliyor. ancak bahsettiginiz sey yuksek lisans icin degil calisma vizesi halinde gecerli oluyor diye biliyorum. yani birlikte yasadiginiz kisiye calisma vizesi aliniyor, ilgili ulke birlikte yasami da 'aile' olarak tanidigi icin size de veriliyor.
ancak her iki durumda da, yani yuksek lisans halinde boyle vize verilse dahi ya da esiniz calismaya gidecek olsa dahi, siz calisana kadar esinizin ikinizin birlikte yasaminizi idame ettirebilecegi hususunda maddi durumunu ispatlamasi ve size sigorta yaptirmasi gerekiyor.

edit: birlikte yasami ispatlamak icin de turkiye'de alinan mahkeme karari, ikametgah, vs. gibi farkli deliller gecerli olabiliyor.
bu bahsettigim sekilde, yani evli olmadigi halde, 'esi' calismaya gittigi icin vize alip gidebilen bir arkadasim vardi, hollanda'ya gittiler ancak tum bu islemleri arkadasimin calisacagi - maasli calisacagi - universite halletti.

sevgili olduğunuz bir kağıt üzerinde kanıtlanamaz birşey, kim söylediyse sallamış.

sevgiliden öyle bir şey olmaz, bu kadar saf olmayın.

@kassiopeia zaten çoğu ülke yüksek lisans yaparken çalışma iznini de yüksek lisans süresince veriyor. bana da çalışma izni verildiğinde de artık orada bulaşıkçılık, garsonluk vs yaparak biraz para kazanırken gittiğim ülkede birebirde oradayken iş aramak gibi bir planım var. türkiye'deyken uğraşmaktansa orada olup, görüşmek etmek daha olası geliyor

ben de benzer durumdayım.
yüksek lisans esnasında sevgili değil de resmi nikahlı olunması durumunda eş de geçici oturma izni alabiliyor mu?

@luchetti o kesin var diye biliyorum

çok araştırdım internette ama var mı yok mu, buna dair bir bilgi bulamadım, siz nereden buldunuz?

bir arkadaşım sevgilisinin yanına "iş arama izni" gibi bir vizeyle gitmişti, bu vize 6 aylıktı ama. sonra bulamadı döndü. ancak bu sevgilisyle bağlantılı mıydı, sevgilisi orada olmasaydı aynı vizeyi alabilir miydi bilmiyorum.

@luchetti şu an hatırlamıyorum ama bir danışmanlık sitesinde görmüştüm eş de gidebilir diye, hangi ülke hatırlamıyorum ama üzgünüm. çünkü yaklaşık temmuzdan beri bunlara bakıyorum :(

@dedi ayca

benim dedigim farkli bir sey, yuksek lisans icin bu sekilde bir vize varsa bile, ki emin degilim, esiniz aslinda size 'sponsor' olacagi icin, is bulana kadar gecinebileceginizi gostermeniz gerekecektir. zira, calisma izniniz olsa dahi is bulma garantiniz yok. onu demek istedim. ve sigorta isteyeceklerdir (sizin icin de).

Neye gore sacma deniyor bilemiyorum ama Avrupa'da bu var. Cok zor vs ama var. Bazi Avrupa ulkeleri aile kurulmasi icin evliligi sart kosmuyor, bu nedenle bu duruma izin veriyorlar. Ornegin:

ind.nl

Amerika'da, Almanya'da falan yokmus google'ladigim kadariyla.

ABD'ye esiniz J1 vizesi ile giderse siz de J2 vizesi alip gidebilirsiniz. J1 ve J2 vizelerinin bitiminde Turkiye'de 2 yil yasamak zorundasiniz.

1: hangi ülke
2: erkek arkadaşınız o ülkenin vatandaşı mı
Buna göre değişen bir dinamik.

@run a ris hayır ikimiz de türküz. kanada ya da italya olabilir, diğer avrupa ülkelerine de açığız. kanada ve italya başta olmak üzere "hangi ülke olursa" gibiyiz

Ikiniz de turkseniz,erkek arkadaşınız permanent resident ya da vatandas ise ingiltereden alınabiliyor. Diger ulkeleri bilmiyorum. Ama zaten sizin koşullarınız uygun değil bu işe geçici bi vizeyle gidecek erkek arkadaşınız.

migros ve cagdas'ta sanirim 'tuzsuz diyet zeytin' diye satilan bir siyah zeytin varmis, bu acikta olanlardan (peynirlerle falan satilan) annem hep onlardan alir, bir yikar oyle yeriz. bekletmez. tuzsuz cidden ve boyali falan degil.

Fora az tuzlu images3.sanalmarket.com.tr

Bu gercekten oyle guzel bir zeytin ki, yani boyle insanin durmadan atistirmalik gibi yiyesi geliyor. Hem cok etli, hem mukemmel bir lezzeti var.

Ek olarak damak tadinin degisken oldugunu unutmayalim.

yuzır +1.

leblebi gibi yiyesm geliyor benim de o zeytini <3

son zamanlarda marmara birlik'in eflatun ambalajlı olanını seviyorum.

migrosta var mı bilmiyorum ama marmara birlik kuru sele zeytin seviyorum ben. a101 satıyor.

olutaklidi +1 aha da images2.sanalmarket.com.tr

Migros 250 gramlık paketlerdeki cem siyah zeytin. Efsane! Bim inci zeytin de güzel. Ama cem alıyorum 2-3 paket hemen de bitiriyorum.

Bir işte rekabet varsa böyle olur. Yani bu futbol karşılaşması için de böyle taş sektirme yarışı yapıyorsan onun için de böyle iş yerinde terfi almaya çalışıyorsan ve rakiplerin varsa onun için de böyle.

@angelus

taraftar dediğin sıradan insan, futbol izleyicisi değil mi? birbiriyle niye rekabete giriyor ki? kazancı veya kaybı nedir tuttuğu takımın kazanması veya kaybetmesinden başka?

Taraftarlık aidiyet duygusunu da beraberinde getirir, bir gruba (Futbol takımına) aidiyet duygusu besliyorsan onun her zaman kazanmasını istersin. Rakip takım senin mensubu olduğun gruba karşı bir üstünlük kurduysa ya da buna teşebbüs ederse bunu saldırı olarak görürsün ona göre karşılık verirsin. Sen kazanırsan rakibine karşı üstün, yenilirsen küçük düşmüş hissedersin. Psikolojik olaylar.

Bir gruba ait olma ihtiyacı, sürü psikolojisi, eziklik

Cevap aramayin, hepsi bildiginiz gerizekali afedersiniz. Bu kadar basit.

Değişir neden değişmesin ki.
Ben de 17-18 yaşlarımda Fenerbahçe'den Beşiktaş'a geçmiştim aynı sebeplerden ötürü.
Zaten küçükken de rüşvet karşılığı takım tuttururlarmış, sonradan hak yolunu buldum yani.

mainstreamci olmuşsun. geçmiş olsun.

takım dediğin zımbırtıdan çocukluk ve ergenlik zamanlarda zevk alır aidiyet hissedersin. bu tam fanatiklikten el ayak çekme yaşı. bu saatten sonra takım destekleyen adam olmaz bi de takım değiştireceğim diyosun ya. püh

taraftar grubunun duruşuyla ilgili olabilir mi? geçen gün maçta baya muhalif tezahüratlar olmuş diye duydum. Gezi'den sonra da beşiktaşlı olduğunu söyleyen bir sürü insan oldu.

millet 30 yaşından sonra cinsiyet değiştiriyor takım niye değiştirilmesin?

şimdi o başarılı diyedir. gs lilerin çoğu böyledir. uefa zamanında çocukluğunu geçirenler hep gs li oldu. o yüzden gs biraz kötü gidince türkiye'de 3 tane gs'li kalıyor.

ben de 28den sonra beşiktaşlı oldum fenerden döndüm. hem de şimdi göre fanatğin de fanatiğiyim. yani kimseden zevk alıyorsan onu tut bence toplum baskısından çekinme. gel maçlarda tezahürat filan yap güzel şeyler bunlar.

Çoğumuz daha küçücükken babamız hangi takımlıysa o takıma sempati duyarak takım tutmaya başladığımız için değiştirilebilir bence sonradan.

nasıl istiyorsan öyle yap, kendin bilirsin, direkt seni ilgilendiren bir konu. yakın arkadaşım olsan biraz dalga geçer sonra bırakırdım büyük ihtimalle.

3 kere takım değiştiren gördüm. fanatiklik zaten salaklık başka bir şey değil.

Ben önceden takımsızdım. Bi klübe spor yapmaya gide gide sempatim arttı ve galiba ben de artık takım tutuyorum. Olur böyle şeyler

Beşiktaşlılık çok güzel gelsenize

Altera roll on, biorichinin aynısefa ve çay ağacı merhemleri, diş için arayüz fırçası (eczanelere göre fiyatı uygun),silver shine göz kalemleri , domol marka temizlik ürünleri özellikle fırın temizleyicisi ve kireç sökücüsü.

altapharma japanisches heilöl almıştım berlinden. japon mucizesi mentol. burun tıkanıklığına falan baya iyi geliyor. türkiye'dekilerde var mı bilmiyorum varsa haberim olsun. harika bir ürün.

Fırın temizleyicisi+1 demeye geldim. Yağ pislik götüren fırını aspiratörü mis gibi yaptı

1- ilk kez vize alıyorsan 6 aylık çıkmaz muhtemelen
2- evet
ilk giriş yapacağın ülkeden al vizeyi

öncelikle ilk giriş yapacağınız ülkenin vizesini almak zorundasınız. fransa vizesine başvurup önce yunanistana gidemezsiniz.

iki seyahatin de planlarını vererek başvurursanız, iki seyahat için de yeterli bir vize alabilirsiniz. diğer türlü, vizeniz 1 haziran-1 ağustos aralığında verilse bile, fransa vizesi aldınız diyelim, ben 10 haziran'da yunanistana gidip kalırım, sonra gelirim ülkeye (çok girişli vize olsa bile) sonra da fransaya giderim gibi bi mantık yok. çünkü duration of stay diye bir bölüm var vizede. orada ne diyorsa (10 gün mesela) o kadar kalabilirsin 1 veya 6 aylık süre içerisinde. eğer başvurunda, kısa süre içinde başka seyahatlerde bulunacağını belirtmezsen bence uzun süreli alma şansın düşük.

Kağıt filtre iyi bir tercih, metal filtre gittikçe tıkanacaktır. Filtreler en uygun rossmann'larda satılıyor.

ara sıra tüketiyorsanız, french press önerebilirim. hem daha uygun fiyatlı.

delonghi'nin en ucuz modelini alıp geçiyorsun.

www.hepsiburada.com

delonghi ürünlerini kullandım, bütçenize göre bir ürününü alıp geçin.

Lambada titreyen alev üşüyor.

americansongwriter.com

smells like teen spirit bu arada, bunu da ekleyeyim

seninle bi daha ayni yolda yurumem
seninle yuruyene yolda tuzaklarin var


dun duydum. aa ne guzelmis dedim

Yazin cikan orman yangini gibi yazin yakmadigi cok belli.

bir menekse kokusunda seni aramak var ya

"güzelliğin on par'etmez
bu bendeki aşk olmasa"

anlaması gereken(ler) hiç anlamadı tabii bunu.

yaşamak istiyorum gençligimi yeni baştan...
(haydi abbas)

Orijinali şarkı sözü değil de, şiir olduğundan olsa gerek, "Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak" beni en çok etkileyen.

Ghost - Cirice

"A candle casting a faint glow
You and I see eye to eye
Can you hear the thunder?
How can you hear the thunder that's breaking?
Now there is nothing between us
From now our merge is eternal

Can't you see that you're lost?
Can't you see that you're lost without me?

I can feel the thunder that's breaking in your heart
I can see through the scars inside you"

edit: Bu anımsamayla birlikte, en az 1 ay sürecek Ghost dinleme maratonum yeniden başlamış oldu. Teşekkürler.

"mevsimler bir bir gelip geçiyor
hasretine talibim"

"Yokluğun cehennemin öbür adıdır Üşüyorum kapama gözlerini"

yaratıcı değil ama feridun düzağaç apaçık bir şairdir benim için. bir örnek verelim;

Otlarım yanar
Sensizlik nadasında toprağım
Birazcık dinlensin
Büyüsün yeşersin
Gelmeyişin

Hiçbir şey diyen bir cümlenin
Ortasına terkedilmiş bir kelimeyim
Öznesiz,zamansız,zarfsız...
Mektupsuz,adressiz..


Seni arar durur bir kör ebeyim
Çık ortaya ne olur yaralarım iyileşsin
Çok zaman geçti,çok zaman geçti
Haber vermeden gelme zor olur
Ürker tenhalığım kıskanır ağlar belki
Ama ben ağlayamazsam gücenme ne olur..
Gözlerim bitti,gözlerim bitti...

Dört yanım hasret
Unutulmuş bir ada gibiyim
Açıklarımda batmış yüzbinlerce gemi
Limanım yorgun yastan


diğer örneği de verelim;

Ne Kaybetmeler Buldum Ben
Bir Elim Bile Kayıp Gitti Ötekinden
Her şehre Bir Çakıltaşı Fırlattım
Aslıda Hiç Olmayan Denizimden

Bir Film Şeridi Gibi Geçiyorum Şimdi
Olmayanlarımın İçinden
Çok İsteyince Oluyordu Hani!
Söyle Nerdesin Hiç Gelmeyen?

Bu şarkılar Hepsi yalan..
Seni Benden Neden Alıkoyar Zaman?
Kapım Çalmaz Gelen Olmaz
Yoksun Diye İştahsız Sabah Olmaz Zaman
Ama Bıktım Karanlıktan..

"Söz ver düşüne yoldaş olayım
Hüzn-ü halimi aleme sayayım"

"When a men lies he murders some part of the world,
These are the pale deaths which men miscall their lives,
All this i cannot bear to witness any longer,
Cannot the kingdom of salvation take me home"

"Gecenin kıyısında durmuşum, kefenin cebi yok,
Koynuma yıldız doldurmuşum, Koşun çocuklar, koşun sabah üstüme üstüme geliyor"

"Now i'm trying to wake you up,
To pull you from the liquid sky,
Because if i don't we will both end up,
With just your songs that say goodbye"

"Bilirim güldürmez devr-i alemden
Bir günümüzü yüz bin zara yazmışlar"

"seni kaybetmekten korkmak çok zor"

the grass was greener
the light was brighter
the taste was sweeter
the nights of wonder
with friend surrounded
the dawn mist glowing
the water flowing
the endless river
forever and ever

high hopes pink floyd

Aklıma hemencecik gelenlerden:

Radiohead-nude:
"Don't get any big ideas, they're not gonna happen"

Pink floyd-lost for words
"So I open my door to my enemies and I ask could we wipe the slate clean. But they tell me to please go fuck myself. You know you just can't win"

Son lux-alternate world

"Tear me away from this fight take me to an alternate world, alternate age, alternate life"

ölümümüzden sonra başka bir ömür gerek
ki biz bu ömrü sevgiliye kavuşma ümidiyle yaşadık

www.youtube.com

smallpdf.com burayı kullan. iki belge arasında 1 saat bekletiyor ben zenmate kullanarak aşmıştım. en kolay ve çabuk yolu burası word'u pdf'e kolayca çevirebilirsin

word'ü başka programa ihtiyaç duymadan pdf olarak kaydedebilirsiniz.
dosya-farklı kaydet-pdf

ganbatte ben de öyle yapıyordum zaten. yani deneme süresi geçmesine rağmen bunu yapabildiğime göre, belki de o yeni sürümle alakasız biçimde kaydediyordum zaten. ama bu işlemi tekrar yapmak istediğimde yapamadım. şimdi ayca'nın önerdiği şeyi kullanıyorum :( cevaplar için teşekkürler.

Word'ü PDF yapmak için bir şey kurmana gerek yok. Kullandığın Ofis sürümüne göre PDF olarak kaydet veya Paylaş>PD kaydet şeklinde pdf'e çevirebilirsin.

Bir şekilde bu seçenekler çalışmıyorsa yazdır sayfasında yazıcı olarak 'Microsoft print to PDF' seçerek de PDF oluyor.

kesinlikle idefix ve d&r'dan alma. kargoları çok yavaş

d&r ve idefix'ten sakın alma şu aralar; benim kargom 12 günde anca geldi, o da eksik.

1. kitapyurdu.com

2. babil.com

Kitap yurdu ve Babil'den kesinlikle alma. Cumhuriyet düşmanı dinciler. 24 günde siparişim geldi berbat bir hizmetleri var.

şu ara d&r hiç bi kargoyu göndermiyor sanırım. daha önceki alışverişlerimde sorun yaşamamıştım ama sitemlerini mi değiştiriyolarmış ne.

pandora mı ne var ben memnun kalmıştım yabancı kitap için. türkçe de vardı ama bilmiyorum istediğin kitaplar var mıdır.
www.pandora.com.tr

eganba iyiydi ben de sizin gibi alternatif ararken denk geldim, sonra ordan aldım.

www.odakitap.com

kitapyurdu

d&r'da bazı günler sipariş verdiğim gün geldiği oldu. hiç sorun yaşamadım. en son ocak ayında istanbul'u kar bastırdığında sipariş verdim (ocak ayının başında). ona rağmen siparişten iki gün sonra geldi.

Fiyatlar bütün sitelerde birbirine yakın olduğu için ben en çok paketlemeye dikkat ediyorum kitap alırken. D&R, İdefix ve Kitapzen'de sipariş verdiğim kitapların yıpranmış halde geldiği oldu. Paketleme konusunda en iyisi Kitapyurdu bence. Aradığım bir kitapta diğer sitelerde Kitapyurdu'na göre çok ciddi bir indirim yoksa -ki olmuyor zaten çoğu zaman- Kitapyurdu'nu tercih ediyorum ben.

Kitapyurdu ve Babil şeriatcı aydınlık düşmanı kurumlar uzak durun.

Popüler olmayanlardan al. fiyat da uygun hız da.

ben blenderda muz ile soya veya badem sütünü karıştırıyorum. hayvansal sütle hiç denemedim. daha sonra chia atıyorum içine. kakao koyabilirsin 1 çay kaşığı falan mesela, tatlandırmak için. sonra dolapta 4-5 saat bekletiyorum. çok katı olmuyor zaten ama tohum biraz çeksin, dolapta bekledikçe katılaşacaktır. imkanın varsa, bitkisel sütle yaparsan daha çok faydasını görürsün. afiyet olsun :)

İki gün bekledim öncekini, bu da dün akşamdan beri dolapta katılaşmadı hala. Sütün sıvılığı olduğu gibi duruyor. Tarif için sağ ol ama blender'ım yok. Olduğunda denerim artık.

Tohum az geliyor olabilir ya da iyi karistirmiyor olabilir misin? Ben olculu yapmiyorum, goz karari koyuyorum o yuzden olcu veremeyecegim ama sebebi bir tek bu geldi aklima. Pudingimsi kivami alana kadar karistirmak onemli. Ne zaman az karistirsam dibe pudingimsi kisim cokuyor, ust tarafi hala sivi sivi sut kaliyor.

Bir bardak süte iki kaşık chia tohumu ekliyorum ben sade yapacaksam. Bir de ilk 1 saat oda sıcaklığında bekletiyorum ara ara karıştırıp. Sonrasında buzdolabina atıyorum.

Muz ile yapacaksam (ki blender gerekmiyor) bir muzu eziyorum, 3-4 kaşık chia tohumu, 1.5 çay bardağı süt, 2 tatlı kaşığı kadar da kakao ekliyorum. Bundan 2 cup çıkıyor. Yine aynı şekilde 1 saat dışarda beklettikten sonra dolaba atıyorum.

ölçüler aynı gibi, yağsız olması etkilemiş olabilir
benim de her zaman tutmuyor, ama yarım saatte bir çalkalamak çok önemli.

Ablam yoğurtla ve muzla yapmış çok güzel olmuştu. içine badem kırığı da koymuş.

fotoğrafçı değil de, bir kutu var içine girip fotoğrafını kendin çekiyorsun sanırım. kabul ediyorlar demek ki koymuşlar vize merkezinin içine.

var fotograf kabini gibi

(bkz: karbon 14 metodu)*


yok ya anlamıyorlar güncel olsun sana benzesin işte o kadar.

6 aydan eski vizelerinde kullanmadiysan ve 8 ayda evrim gecirmediysen anlamazlar.

8 ay önce başka bir vize için çektirdiysen fotoğrafı, pasaportunda görürler. onun dışında fotoğrafı daha önce bir vize başvurusunda kullanmadıysan anlamaları zor gibi geldi. bir de vize fotoğrafının özelliği ülkeye göre değişebiliyor dikkat et.

hala 5 yıl önceki fotomla vize çıkarıyorum zamanında 150 tane falan yaptırmıştım :D

son 6 ayda, yüzün yanmadıysa veya faça atmadıysan anlayamıyorlar zaten merak etme.

benzemesine ve daha önce kullandıklarından farklı olmasına bakıyorlar. Ama benim gerizekalı fotoğrafçım arkasına tarih basmış, vizeci de bunu gördü kabul etmedi.
Yine de bir sağına soluna bak giderken tarih var mı diye.

Pasaportunda aynı resim varsa almazlar yenisini isterler. Aksi halde çok değişmediysen sorun yok.

Benimkini idata'da anladılar. Hatta, bu fotoğraf 2014 yılında çekilmiş yenisini getirin dediler (:

sürekli vize aldığım için kontrol metodu şu şekilde işliyor:
alıyor eline fotoğrafı son aldığın vizedekiyle aynı diyelim. günün tarihinden vize tarihini çıkarınca 6 ayı geçiyorsa bu fotoğrafı kabul edemiyoruz diyor. eğer daha eski bir fotoğrafla aynıysa aynı nedenden kabul etmiyor.
o yüzden 5 yıl önceki fotoğrafıyla vize çıkarabilen ya atıyor ya da ona denk gelen vize memurları kör herhalde.

benim pasaport dahil 5 tane vizemde hepsinde aynı resim var gösterebilirim :D

her gün kullanırsanız böbreklere yazık. hipervitaminoz sonucu da olabilir bir ay boyunca günde 2şer kez alırsanız mesela.

Uzun yolculuklara çıktığım zaman 2 günde 1 alıyorum ben. Bir de hasta olacağımı hissettiğimde yine 2 günde 1 alıyorum. Her gün kullanmaya çekiniyorum

öyle miymiş? ben de çok yoğun olacağımı bildiğim, iyi beslenemeyeceğim zamanlarda falan alıyorum. ama haftada max 2-3 gün kullanıyorum. genel olarak bu tip vitaminleri her gün kullanmamak gerekiyor(muş) zaten.

krem peynir + 1 diode'da acı daha fazla.

Alexandrite için de cihazın markası önemli, bildiğim kadarıyla (yanlış biliyorsam düzeltsinler) cynosure en iyisiydi diye hatırlıyorum. Her kampanyalı yer etkili değil yani. Hatta kampanyaların çoğu çöpe giden para demek, bu tarz yerlerde iyi cihaz kullanılmaz ve %80 etki göreceğiniz varsa %30 etki görürsünüz diyelim kabaca. Doktor olan epilasyon merkezlerini ya da özel hastaneleri tercih etmek daha güvenli olabilir. Kıl yapısına göre doktor yönlendiriyor. Benim henüz 4 seans oldu ancak 7-8 aylık bir süreç geçti henüz, 4 seansım daha var şimdiden koltuk altı %60-70 gitti diyebilirim.

1- alexandrite gittikçe doz artışı olduğu için hayatının acısını yaşıyorsun. diode için kimisi çok acılı, kimisi 0 acı diyor ben anlamadım. denemedim de. tüy tipine göre değişiyor diye biliyorum. beyaz ten, kıl tipi falan.
2- koltuk altı ilk seansta belirgin azaldı sonra baya azaldı. benim en acısız ve en memnun kaldığım yer buydu.
3-her salonda her makine olmayabiliyor. estetik-med'e gittim arkadaşlarım da öyle. tüyler iyice azaldığında ve sarı tüylere diode önerebiliyorlar. bir arkadaşım o şekilde başka şubede işlem gördü makine değiştiği için.
4- kampanya tercih etmelisin. tek tek baş edilir gibi değil. benim çok kısa sürdü, tüylü biri değilim pek. ama çok uzun süren hikayeler var.

kadın mısın öncelikle? eğer kadınsan, bir hormon testi yaptırmanı öneriyor bazı yerler. polikistik over vakalarında tüyler azalmadığı için kişi sonradan uzun süren işlemler yüzünden memnuniyetsiz kalabiliyor. bir arkadaşıma bu sayede teşhis konmuştu. tedavisinden sonra epilasyona başladı.

kolay gelsin.

türkçe olarak en iyi şarkı: simge - yankı: www.youtube.com
yabancı olarak: lp - lost on you: www.youtube.com

film izlemediğim için cevap veremiyorum.

Şarkı olarak the weeknd- starboy

Film olarak çok film izlemedim ama izlediklerimden fantastic beasts

türkçe şarkı: simge - yankı yazmaya gelmiştim ben de.
ingilizce şarkı: adele - all I ask (albüm kasım 2015'te çıkmış olsa da şarkılar 2016'da çaldı sonuçta ehe)

filme ben de cevap veremicem.

Simge kim la?

Ben de massive attack demeye geldim, massive attack ve güzel hope sandoval'dan "the spoils"

Film yok.

şarkı: grace vanderwaal-light the sky

film: arrival

şarkı;

play.spotify.com

wonderful life, hundreds.

filmi tek veremeyeceğim.

drama:
1. Manchester by the Sea
2. Moonlight

sci-fi:
arrival

fantasy:
Fantastic Beasts and Where to Find Them

action:
Deadpool

thriller:
A Cure for Wellness

foreign:
Forushande

animation:
La tortue rouge

2016'da çıkan albümlerdeki şarkılar dahilse thomas cohen - honeymoon ya da anohni - 4 degrees derdim herhalde. ama bunlar şarkı olarak 2016'dan önce yayınlandılar. ilk kez 2016'da yayınlananlardan cass mccombs - medusa's outhouse diyeyim.

2016 yapımı bir film izlemedim sanırım.

arrival.
lost on you veya other people. lp <3

cuba social club cafe

Roza cafe var

Polka harika oluyor.

cherrybean coffees, gecen gurultulu bir grup gittik herkes kitaplarinin uzerinden bize ters ters bakti geri ciktik.

Scream izlemiştim herkese katil dedim valla güzel diziydi

tabiki stranger things

dizi değil ama an idiot aboard a çok gülüyorum

stranger things

love

stranger things +1 bugün başladık biz de yalnız bi oturuşta yarılamışız 8 bölüm zira :/

the crown kaliteli bir dizi bence

%3 çok güzel.

The Crown veya Bojack Horseman.

Hic bikmayacagim su iki kelimeyi soylemekten:

Sense8
The OA

Stranger things -1
Tavsiye üzerine başladım keşke boş boş otursaydım:)

%3 gerçekten güzel.

Tavsiyeler için çok teşekkürler.

En çok tavsiye edildiği için (bir tane de eksi var ama olsun:p) stranger things ile başlamıştım. bugün itibari ile bitirdim. Tam benlik bir diziymiş. 80ler temasına, o çocuklara falan bayıldım:) Hele çocukluğunu stephen king ve hp lovecraft okuyarak geçiren biri olarak nasıl kaçırmışım bu diziyi diye hayret ediyorum:)

İkinci tavsiye edilen daredevil, the crown ve 3% ile devam edeceğim. Sıra sıra hepsine bakacağım. Teşekkürler.

Bunlari tavsiye etmiyorum. Manuel olanlar var, asagida amazon linki koydum (ilk bu geldi) normalde boyle pahali degil, ben 7 euroya filan almistim. Bu aletlerden cok cok daha muhtesem kopurtuyor, sadece kopuk oluyor resmen sut.
www.amazon.com

link çalışmıyor. manueller gayet iyi bence de. türkiye'de tchibo'da bulabilirsin.
50 tl olması lazım.

bana sorarsan sut kopurtucusune gerek yok. bir french press ile de gayet guzel sut kopurtebilirsin.
www.kahvebutik.com

ancak bana bu tür bir şey lazım. mevcut kabın içinden çıkarmadan kullanabilmem lazım o yüzden de böyle ufak başlıklı mikser tarzı bir şey arıyorum. çok mu dandiktir bunların hepsi? amacım köpürtme yapmak değil karıştırma yapmak yoğun bir likiti.

Aliexpressten 1.5 dolara aldığım köpürtücüyü kullanıyorum likit yapmak için.
Garanti olsun diye 3 tane olmuştum daha biri bile bozulmadı.

max. 1 hafta olması lazım.

ssk ise 10 gün

yaş geyiği yapmak istemezdim ama bu yaşlarda gelen bir özellik saydıklarından bazılarını bende yapar olduğumu fark ettim.

Ha yanlış yaptığımın farkında olduğum için bunlar karar mekanizmamı çok fazla etkilemiyor birisi hakkında önyargı sahibi olup onunla muhabbet edeceksem önyargı yapmanın anlamı yok kendimi mal pozisyonuna sokuyorum kurtul şu önyargıdan diyorum.

Tam ekleme yapıyordum ilk cevap geldi :), aksine başkaları için ben boş insan da olabilirim. Öyle olup olmamakta sakınca görmüyorum işte garip tarafı. Bilmediğim şey olabilir, kesin var, beceremediğim şeyler var dolu hatta. Neden böyle oldum ne ara oldum anlamadım. Sadece kadınlara karşı var bu.

@playıng star, o benim de aklıma geldi. O sebeple engel olmaya çalışıyorum bu duruma. Verdiğim örnekte misalen topuklu ile ilerleyemeyen kadında, çivi topuk yerine bir tık kısa olsaydı bunu düşünmeyeceğime eminim. Ya da o kızın kıyafetindeki bir detay eksik olsaydı, çorabı daha koyu renk olsaydı, çizme diz altı olsaydı... O şuhluk çiğ geliyor bana

Geçen fakültenin kantininde sırada bekliyordum. Bir tane kız çantasına kırmızı bir top asmış. Böyle yün gibi. Süs amaçlı tamamen. Kantinde çalışan kız, bu kızı görünce "salak" deyip kafasını çevirdi. Ben bu noktada iki şey fark ettim. Birincisi kantinde çalışan kız bu kıza özeniyor olabilirdi. Çantasında süs olan kız üniversite okuyordu ve istediği gibi davranıyordu. İkincisi de kantinde çalışan kız iş hayatı nedeniyle bıkkındı ve bu bıkkınlığın acısını başkalarından çıkarıyordu. Belki sizde de böyle bir durum olabilir. Biraz bastırılmış feminenlik sezdim. Adliyede vakit geçire geçire sert biri olmuş olabilirsiniz ki duyuruda gördüğüm kadarıyla gereksiz sert birisiniz. Kokoşları ben de sevmem ama her kadın istediği gibi giyinebilir. Giyim tarzlarıyla dikkat çekmek istemeleri tabii ki salakça ama bu çok tepki verilecek bir şey değil. Diğer bir yandan onlar kadar özgür olmak da istiyor olabilirsiniz. Özgürlükten kastım kafanızın boş olması. Yani onlar gibi biraz düşünmeden yaşamak istiyor olabilirsiniz. Ben de bazen karşımdakine içimden saydırırım ama genelde insanları kırmamaya çalışan biriyim. Herkesin kendi hayatı. Benim çocuğum değil karşımdaki.

hepimiz etrafımızdaki insanları ister istemez yargılarken kendimizi buluyoruz. en yargılamadığını iddia eden insan bile, tıpkı senin yaptığın gibi içten içe bunu yapıyor. bence bunun dozajı çok önemli. yani tepkinin derecesi, bu tepkiyi nereye götürmek istediğin. bunun illa ki imrenmeyle, kıskanmayla, yıkıcı bir eleştiriyle alakası olmasına gerek yok. bilinç altının derinliklerine inmeden konuya açıklık getirmek gerekirse bence bu çok fazla uyarıldığımız bir dünyada yaşıyor olmamızla açıklanabilir. ben de çevremdeki insanların giyimine, şehirlerin dizaynına, bir arabanın park edilişine, bir adamın yolda yürürken elini kolunu savuruşuna.. her şeye fazla dikkat eder oldum çünkü hem medyada hem gerçek hayatta bunlar gözümüze sokuluyor ve neyin nasıl olması gerektiği anlatılıyor hep. bazıları dünyamızla uyuşur, bazısı uyuşmaz. sonuçta kafamızda bununla ilgili doğru, yanlış yargılar oluşturuyoruz, tartışıyoruz.
senin verdiğin örnekten gidecek olursak, kış günü ince çorap ve minik etek giydiği için kızın durumuna "ne alaka şimdi, nası rahat ediyor böyle, ben hayatta edemezdim bu soğukta, üstelik o kadar olay oluyor niye daha düşünceli davranmıyor" diye mi düşünüyorsun yoksa bu davranışından dolayı ondan nefret mi ediyorsun? ikisinin arasında fark var. bana senin durumun ilkiymiş gibi geldi.

Bunların çiğ gelmesi normal. Bunda sorun yok. Bakar geçersin. Ama tahammul edemeyecek bir sey yok. Onlar öyle sen böylesin.

Ama bunun sadece belli kadınlara yönelik olmasında bir sıkıntı var sanki. Rahatsizligin süslü gösterişli "kadınsı" kadınlarda. Örnegin okumayan, kültürsüz kadınlardan degil de topuklu ayakkabili kadinlardan rahatsiz olmuşsun. Biraz dissendium gibi dusundüm ben de. Iyi bir egitimin kariyerin vardır dolu bir insansindir ama bu süreçte çekiciligini kaybettigini dusunduren şeyler yaşamışsındir. O abartılı görünüşü kıskanmak degil bu tabi ki ama farkinda olmadan bunu feminenlikle bir tutmuş olabilirsin. Ki muhtemelen meslektaşlarında da var. Hani onlar da senin gibi gayet işinde gucunde ama süslenmekten geri kalmamişlar. Onlarin buna vakti, hevesi vardir senin yoktur. Sen mesgulsündür. Hep oyle olmuşsundur. Bu bile senin için sinir olma sebebi belki. Yaşla da ilgili olabilir.Ayrica verdigin örnekler çok abartılı da gelmedi bana. Isyerinde topuklu cizme giyen kadinlar toplumdaki kadin imajini zedelemiyor genelde. Eger sorunun, hemcinslerinin yarattigi "boş insan" algisiysa bunlara gelene kadar kadınlarla ilgili çok şeyden rahatsiz olmaliydin. Bunlar hep varsayim tabi. Sevmeyebilirsin begenmeyebilirsin ama bu tahammulsuzluk normal degil pek.

geçen gün sorulan "moderatörler hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusunda senin için "forever pms" ve ayaklı "stanford prison experiment" virali demiştim.

çuvaldızı önce kendine batırdın mı? sebebi söylediğim şeyler olabilir, bir baktır derim.

bu insanlar ne yapıyorlar ki? size ne zararları var? kış ayında giysin yazlık ayakkabısını ya da yazın sıcağında bot giysin kime ne? ten rengi ince çorap ve mini etek giymek, bol makyaj yapmak onların tercihi?

ben her şeye önyargıyla bakan insanların kendileri ve insanlarla barışık olmadığını ve mutsuz olduklarını düşünüyorum. sevmiyorum bu tip insanları, kusura bakmayın.

@aquarium okuma imkanı olmayan insanlara karşı kötü yönde bur eleştiride bulunacak haddi kendimde bulmuyorum sanırım, onun imkânsızlığını eleştirmek olur bu. Tam hali değil o kişi anlatabiliyor muyum? O insanların siyasî veya sosyal anlamda benim hayatımı da belirliyor oluşu ayrı mesele, kızıyorum ama tahammülsüz değilim.

Üniversitede filan etekle dolaşırken karşımdan gelen hemcinsimin bakışını görüp o bakışı anlamdiramayan insanım hala, destek olmalı insanlar birbirine, ben.onun sokakta rahat yürümesini sağlamalıyım diyorum ama diğer yandan da hor görünce kendimle celisiyorum, bu canımı sikan

bir gün o embesil görünümlü hatta belki de gerçekten embesil bir insan gelir senin başarmak için çok uğraştığın, kafanın basmadığı, beceremediğin herhangi bir şeyi yapar gözünün önünde o zaman dersin ki herkesin kendi çapında bir değeri olabiliyormuş demek ki. bu dediğini ben de yapıyordum oradan biliyorum çünkü.

Koruma içgüdüsü ile yapıyor olabilir misin bunları? Sonuçta kadınlara karşı nasıl bir onyargi olduğunu hepimiz biliyoruz. Bende de oluyor bu, 'ya kisacik etekle çıkmış bu soğukta; donacak simdi, sağda solda da bir sürü hanzo dolaşıyor. Kıza musallat olmasinlar' diye düşünüyorum mesela. Ya da o kadar topuklu ayakkabıyla sokakta yürüyen birini görünce 'e düz yol değil ki, düşer kırar bir tarafını' diye düşünüyorum.

Ayrıca kompleksli biri olduğunu da düşünmüyorum kesinlikle.

Yakın arkadaş çevremde bu tür insanlar olmuyor, iş yaşamında da tahammül etmeye çalışıyorum.
Aşırı derecede yüzeysel+habire çocuğundan bahseden dominant kadınlardan mobbing gördügüm oldu bu nedenle hiçbirinden hoşlanmıyorum. Samimi olmasam da kiyafetlerine, çocuklarına iltifat ediyorum, sosyal medyada beğeniyorum, konuştuklarını dinleyip onaylıyorum-konusmayı devam ettirecek nötral cümlecikler kuruyorum. Hoş tutmaya calışınca saldırganlıkları azalıyor, ciddi anlamda psikopat değillerse.

@pink :) ne kusuru aşk olsun, kendim cozemedigim için sordum zaten. Haklı olabilirsiniz, her yorumu okuyup üzerine düşünüyorum.
Herhangi birinin hemcinsime bakıp aşağılaması benim kadın olarak içime dokunuyor. Bir yerde ağzını yayarak konuşan bir kadına bakıp gerizekalı olduğunu veya salak bir tiki olduğunu düşündüren haline kızıyorum. Kadın toplumda zor yer ediniyor, her anlamda. Neden tane tane konuşmuyorsun diyorum icimden.

Veya o kıza kıyafeti yüzünden gelecek bakışlar beni geriyor, bir bakıyorum kızı yadırgayan ben olmuşum içten içe.

Aman bilemedim böyle şeyler.

"Şekilci olmaya ve insanları aşağılamaya başladığımı fark ettim." bu cümleden ve devaminda verdigin örneklerden çok da sadece hemcinsleri koruma icgüdüsü, yolda yurumelerini kolaylastirma amacı sezemedim ben. Aşagılamadan da yapabilirdin bunu. Çok sinirlenmiş gibi görünüyordun. Neyse, okumayanlar derken genel olarak kitap okumayanlar,kendini gelistirmeyenler anlamında dedim. Hani yolda guvenle yurumesini istedigin korudugun,ama ayni zamanda boş, saf gerizekalı diye dusundugun hemcinslerin. Bence de dedigin gibi tam olarak neyin rahatsiz ettigini cozememissin celiskilerin var :) olabilir ya cok dusunme. Bir yandan haline uzuldugumuz bir yandan da kizip elestirdigimiz bir sürü insan var etrafimizda. Normaldir.

işte bunlar hep mahalle baskısı, hep bastırılmış ve pompalanmış duygular. 90larda ful makyaj mini etek giyen kadın göze batmıyordu. çevremizdekilerden dolayı kendimizi sınırlar olduk, ve diğer insanlardan da bunu bekliyoruz

ve ben bu duyuruyu okumadan önce yarın işe ten rengi çorap ve beyaz, üstünde kırmızı çiçek desenleri olan elbise ile gitmeyi düşünüyordum. tabii sonra nerede yaladığım aklıma geldi, siyah opak çorap ile bordo daha mutaassıp elbisede karar kıldım

yeşil sılezincır deodorant

Allahınız varsa sıkmayın. Nefes alamıyoruz yanınızda. Kalitesi fark etmez. Gün içinde terlediyseniz duş alın. Ben öyle yapıyorum. Leş gibi kokuyor çünkü bazı insanlar. Deodorant sıksa ne olacak. Sığır terliyor yanımda bazen, adamı axe fabrikasına yollasak ne olacak. Kemer kötü form kurtarmaz, parfüm kötü koku bastırmaz. Al çıktısını salona as bu sözün.

Bi şey sıkma, ne sıkarsan sık zaten terle reaksiyona girince leş olacak.

Son zamanlarda bulamıyorum bulsam koliyle alacağım.
Lady speed stick fresh fusion gel.
Duş aldıktan sonra o yapış yapış jeli kullanınca 48 saat sıfır ter kokusu resmen. 48 saat sonra tekrar duş almayı unutmayınız :)

antiperspiant deodorant. vücudunuz kirli iken spor yapip uzerine terlerseniz kotu bir koku olusur. spora temiz gidin.

öncelikle her gün duş aldığım için spora zaten temiz gidiyorum. dolayısıyla deodrantı koku bastırmak için değil sadece koltuk altında oluşabilecek kokuyu önlesin diye deodrant sıkıyorum. nivea-double effect pudralı kullanıyorum, mor olandan. sanırım ilk çıktığı günden beri bu ürünü kullanıyorum ben. aslında baya zararlıymış pudralılar ama alışkanlık, rahat edemiyorum sıkmayınca.

sutun icine ekmek parcalari koyabilirsiniz. peynir yiyor olabilirler.

Ekmek dogramak bizim de aklimiza geldi fakat yine de yuzune bakmadilar. Peynir deneyelim madem. Teşekkurler

düzenli besleyecekseniz mama en kolay yoldur. genelde temizmama.com'dan alıyorum ben.

Kediye sütü sulandırmadan vermeyin. Hatta mümkünse hiç vermeyin faydadan çok zarar verir hatta yavru kedi ise ishal olup ölebilir.
Onun dışında petshoplarda kilosu 5-6 tlye bile mamalar var, en pratik olanı odur.
Ya da ben düzenli besleyeceğim derseniz temizmama.com mito veya micho mamalarını kediler hapur hupur götürür daha burun kıvıranını görmedim.
Ama lütfen süt vermeyin.

ucuz kedi maması.. paranız hiç yetmeyecek durumdaysa ve kediler aç kalıyorsa bu durumda ekmek+ knorr bulyon. knorr zımbırtısını kaynatıp ekmek doğrayıp verin. aç kalmaktan iyidir.

bulgur pilavını çok seviyor bizimkiler

temizmama.com +1

laktozsuz süt de içiyor bizimkiler yoklukta. hatta kuru mamayı tamamen kestim çünkü yemiyorlar artık. genelde laktozsuz süt içiyor bebekler. bir de aç bitir salama saldırıyolar.

yaşamam çünkü kadınlardan hoşlanıyorum. aynı durumdaki kadın olsa uzun vadeli bir şey düşünmem, böyle bir sorumluluğu almak istemem.

ilgilendiğim biriyse kesinlikle denerdim. ilerde çocuğuyla da anlaşabilirsem devam ederdi ama çocuğu beni hiç sevmezse ayrılırdım..

yaşamam çünkü erkeğim esprilerini gör şimdi burda...

erkek olarak konuşuyorum çocuğu olan birisiyle ilişki yaşayamam.. hele ki 30 yaşında daha genç birisi ise

hayır

yaşamam. yaş değil de çocuk problem. o riski alamam.

bu kişinin tek özelliği 30 yaşında, boşanmış ve çocuklu olması mı? değil tabii ki. ilişkide aradığım tek özellik bunlar olmadığı için bu kriterlere göre karar vermezdim. soruyu düzenle bence: kime göre ve neye göre?

kardeş 30 yasında evlenmemiş boşanmamışla bile ilişki yaşamıyorlar :)

Yaşamam.
Boşanmış bi adamla ilişki sıkıntı.
Bkz caner erkin asena atalay vr şükran ovalı üçlüsü. Asena kocasını boynuzladı boynuzladı ama adam evlenince kıskançlığından ne yapacağını şaşırdı. Psikopat bi hemcinsimle üstelik de çocuk kozunu kullanarak sürekli rekabet halinde olmak zorunda kalmak istemem. Çünkü çocuğu her zaman koz olarak kullanıp üstelik bana karşı doldurup huzursuzluk yaratma şansına sahip olacak.
Öyle olmayan düzgün bir eski eş ise bile o riski almam.

insanlarla iletişim kurmak, anlaşmak, hayat birleştirmek zaten oldukça zor süreçler. Fazladan bir çocuk da sadece beraberinde fazladan sorunlar ve zorluklar getirir. bence denemeye değmez.
ama boşanmış ve çocuksuz erkek ya kadınla denenebilir.

22 yaşında bekar bir erkek olarak yaşamazdım ben, tövbe estf

"hayır tabii ki" derdim ama, son zamanlarda izlediğim bi dizide bi karakter var, o da öyle bi tip, hani o olsa hayır diyemem herhalde. Ama bir sorumluluğum olmadığında anlaşmış oluruz.
aklım başımdayken böyle bişeye girmem, ama işte insan bilemiyor..
(yok yok, kesinlikle hayır. Hayat zaten zor, böyle ekstra bişey, artı bir değişken ve sonsuz problem ihtimali demek.)
(he bi de uzun vadeli düşünmek gibi cevapladım.)

boşanma sebebinin bilinmesi lazım. şiddet veya kıskançlıksa yaşanmaz. şiddet ve kıskançlığı erkeek için söyledim.

Çocuğu dolayısıyla hep bir bağı olacak,o bağda dengeyi iyi kurabiliyor olmalı.
Eski eşi ile olabilecek sorunları ilişkisine aktarmamalı vs.
Bu şekilde olursa benim için sorun olmazdı.
İnsanlar birbirini tanımadan evlenip aynı hızla boşanıyorlar artık.Dolayısıyla aldatma ya da şiddet gibi bir olaydan dolayı boşanma olmadıysa sebebi de beni ilgilendirmez.Anlaşamamışlar der geçerim.

yaşarım... çocuk yapmakla uğraşmamış olurum. hazırdan yapılmış çocuk :)
adam da belki biraz olgunlaşmıştır diye dusunurum..

büyük konuşmam bu konuda.

SGK varsa, evet.

Hah tam benim alanım.

Therion, Within Temptation, Lacuna Coil, Nightwish, Trail of Tears şimdilik aklıma gelenler. Eklerim yine.

Grup tabii bu saydıklarım, seç beğen al şarkılardan.

Türklerden Almora da ekleyelim.

Bu da benzer bir şarkı:

youtu.be

Beğenirseniz buyrun

www.youtube.com

mobilden takip için ben de cevap yazayım.
therion ve almora diyeyim.

haggard'ın diğer şarkılarından eppur si muove

almora +1 kaf dağının ardı çok güzel

eppur si muove +1


www.youtube.com

Yastık kılıfının içine atıp kılıfın ağzını açılmayacak şekilde dikerseniz, ısıyı ve sıkma devrini de yüksek tutmazsanız bi sıkıntı olmaz.

30 derecede musluk suyu ayarında 15dk yıka illa yıkayacaksan. ama onda bile bir tık yıpranma olacak, göze almalısın. ben hep öyle yapıyorum.

www.google.com.tr

cins kedi mi? tekir mi? belki onunla ilgilidir.
bizimki de hiç yalamıyor, ama sevgisinden şüphemiz yok. scottish kendisi.

hepsinin huyu farklı. benim van saçımı başımı yalarken tekir kucağıma bile gelmez

cinsiyle alakası yok. kedinin huyudur. benim sokakta baktığım bir tekir var, beni uzaktan gördüğünde mırlamaya başlar, koşa koşa gelir sokulur, ne zaman yakalasa elimi yalar hemen. ama tüm bunlara rağmen hala karnına dokundurmaz. demek ki senin kedi de öyle seviyor.

bizimki yalamıyo da, gelip mırlamıyo da, boynuma yatıp ıslak burnunu yüzüme burnuma da sürtmüyo. hayvanın tek ilgi alakası çıkar. mamamı doldur nazlı, kumumu temizle nazlı, yaş mama ver nazlı, ne yiyosun bana da ver nazlı, aa bu yatak ne rahat ben %85'ini kaplayarak uyuycam kıpırdama, beni rahatsız etme nazlı. o mu bizim kedimiz biz mi onun insanıyız anlamadım.

çocukluğu kedilerle geçmiş biri olarak, köpek sahibi olduktan sonra kedilerin sevgisi samimi gelmemeye başladı. Ha ben onları oldukları gibi severim ilgilenirim, bakarım ama onların sevgisinin gerçekliğine inanmıyorum. :)

benimki kendini yalarken arada kaptrırıp beni de yalıyor ama diğr kediler gibi sırf beni yalamak için yanıma gelmiyor. bence huy meselesi hepsi sevgisini farklı gösteriyor.

not almazsam aklimda kalmiyor. hep yazar ne dusunmus diye okurum kitabi.

@eksi notları kitabı daha sonra eline aldığında önemli yerleri hatırlamak amacıyla mı alırsın?

olay örgüleri ve bazı hoş cümleler aklımda kalıyor. bide tat tabii ki. onun dışında şeyleri unutuyorum. mesela şu an lise hayatımda okuduğum ince memedin tadını çok iyi alıyorum. aklımda harika kalmış.

bu aralar telefondan okuduğumdan programın not alma özelliği oluyor onla şeediyorum.

e yani senin tek düşüncen o okuduğun şey olmuyor onun hakkında daha önceden de bir şey düşünmüş olabiliyorsun haliyle bişeyi okurken düşüncene uymuyorsa eleştiriyorsun. uyuyorsa da harika bi duygu yaşıyorsun (tam düşündüğünüzü anlatan biraz tespitçi, betimlemeli kitaplar bu yüzden harikadır mesela kitap değil ama "taylanların esmer ve yavşak olması" gibi. bu konu ortaya fırladığında çoğunlukta aynı his belirdiğinden bu olay büyüyüp gitti. ekşişeylere falan konu olmuştu heralde.) işte bu "ayyynen öyle" hissi olmadığında eleştiriyorsun.

şimdilik böyle düşündüm sonra düşüncem değişebilir çok emin değilim kendimden :D

ben romanlarda falan da not alirim. biz lisede olay orgusu karakterler falan bunlari hep cizelgeye yazardik. bakinca hep hatirliyorsun. diger kitaplarda ise dedigin gibi onemli gordugum yerleri hatirlamak amaciyla not alirim.

romanlar için konuşursam, genellikle unutmuyorum. büyük kısmını unuttuklarım daha çok angarya olarak okuduğum romanlar oluyor.

yorum içeren kitaplarda durum farklı -tarihten edebiyat tarihine, felsefeden sosyolojiye kadar- bilgi-yorum sentezi sunan kitaplardan okunanları akılda uzun süre kayıpsız olarak tutmak imkânsız bence. bunlarda ben, "bunu unutmamam lazım" dediğim kısımları dönüp tekrar hatırlayabilmek için işaretliyorum, sayfa kenarına birkaç kelimelik açıklamalar yazıyorum.

kitapta kafama yatmayan bir şey olunca da ilgili yere itirazımı soru/yorum olarak yazıyorum.

üzerinde çok düşünerek okuduğum, altını çizdiğim şeylerin olduğu kitaplar bile aklımda kalmıyor. not aldıklarımın bazı kısımları kalıyor.

en çok aklımda kalanlar birkaç kez okuduklarım veya liseden, üniversiteden kalma, işlenmiş ve üzerine sınav, inceleme vs yapılmış olanlar.

not alırken bazen olayları, kavramları vs birbirine bağlamak için başka sayfaların numaralarını yazarım. fizik kitapları çalıştığım zamanlardan kalma bir alışkanlık olup romandan belge niteliklisine kitaplarda yaptığım bir şey.

onun dışında yıldızlar koyarım. bir, iki veya üç yıldız. BAK yazarım, SOR yazarım. bazen kitap sayfasını kompozisyon kağıdı gibi kullanır okuduğumun bana düşündürdüğü zıtlaştığım ya da sorguladığım her şeyi oraya döşenirim. notumla notumun malzemesi olan içerik aynı yerde olunca o not daha az "yalan" oluyor. geri dönülüp bakıldığında kitap tam teçhizatlı kavram haritası gibi olabiliyor. gerçi bu kadar abartılısını eskiden çok yapıyordum.

ama bende bir kalem eşiği vardır, önce okuduğum şey onu geçerek kalkıp kalem almamı tetikleyecek.

kendi düşüncelerim olmadan kitaba yaklaşabileceğimi sanmıyorum. beynim tabula rasa değil, öyle bir şey bence fiziksel olarak mümkün değil. ama bunun ne kadar farkında olursam, hani mağarada olan ama bunu bilen insan gibisinden, algılarımı o kadar iyi kontrol edebilirim en azından. düşünce bazen tohum gibi hatta kimyada kristalleşmeyi anlatan "lattice structure"daki toz parçası gibi. üzerine asılarak bina olan, birbirine relatif itme ve çekme kuvvetleriyle konuşlanan diğer eşit veya alt düşünceler bazen ancak beraber ele alındıklarında bir bütün ifade edebildiği gibi kendini dışlayan bir noktaya da varabiliyor. bu son durum zaten kitapta çok ilerlemeden kendini belli ettiğinden dönüp de her şeyi baştan yeni bir perspektiften algılamaya gerek kalmıyor. özellikle bir varsyaımım varsa ve onun zıddı durumla beraber olasılıkları 1 eden bir mantık söz konusuysa ben varsayımımı yaparken adım adım, zıddınında farkında olmak zorunda kalıyorum zaten. dolayısıyla o toz parçasına zıt yerde ve zıt yönde başka bir düşünce kristali de oluşmaya başlıyor. valla neden böyle benzetmeler yaptım bilmiyorum, aklıma şu an bunlar geldi, biraz da garip oldu farkındayım ancak sorunuza net bir cevap verebileceğimizi varsayabiliyorsak o zaman ancak bu kadar net bir benzetmenin yapılabileceği durumlardan bahsedebilirim sanırım. bazen zıtlıklar değil aykırılıklar söz konusu olup kafada birbirine bağımlı veya bağımsız pek çok kavram kümesine yer vermek zorunda olduğumda böylesine basit bir sebep-sonuç-sebep ilişkisi kuramam sanırım.

bilgim olmayan bir konuda kitap okurken özgün düşünce üretmeye başlayabildiğim nokta kitap içeriğindeki tutarlılığın bozulmaya başladığını veya teklediğini düşündüğüm durumlarda görünür oluyor. elimde çıkarsama yapmaya yetecek kadar temel malzemeyi kitap sağladığında o tutarlılığı izleyebilir hale gelebiliyorum. "x'tir." dendiğinde "x değil" durumlar ve x'in aykırı evrenler oluşturduğu ve bunun yarattığı bağdaşmazlık-yanlış kategorilendirme duygusu ise ikinci bir önermeyi görüp de tutarlılığa bakmadan da hani başta "heuristic" denebilecek şekilde duyumsayabileceğim bir geçersizlik anlatıyor veya bu ihtimale işaret ediyor.

ya aslında ben genel düşünüş biçimlerimizi biraz karmaşık bir şekilde izah etmiş oldum. sanıyorum ki belli bir bilinçle kitap okumaya çalıştığımız zamanlar bunları otomatik denecek bir doğallıkla yapıyoruz. bilinç ve otomatiklik birbiriyle çelişir gibi dursa da kastettiğim durumda çelimiyor. çünkü elmanın yere on farklı serbest düşüş yapma şekli yok. farklı şekillerde düşünebiliriz ama eleme yapmamız, genellemelerimiz, tümdengelim ve tümevarımlarımız... düşünüş şekilleri belli yani, güneşin altında keşfedilmemiş yeni bir düşünüş tipi olması için sanırım yeni bir algı tipinin de biyolojik olarak gelişip beyinde veya zarında kendine göre bir korteks falan yaratması gerekir. yalan yanlış biyoloji terimleri kullanmayayım da ifade sorunu yaşıyorum şu an, ondan böylle yazdım.

Kantın kitaplarını, bir de kant gibi adamlar hakkında yazanlara bakarım ve kesinlikle not alırım.

Genelde metroda falan okudugum, yolda okudugum kitabi ozumseyemiyorum. Eve dondugumde tekrar okuyorum. Cunku not almamis oluyorum. Yazmadigim seyi unuturum, ama bir alan hakkinda cok okuma yaptiysam bir sure sonra pekisir. Ornegin, kent calisiyorum su sira. Literature hakim oldukca unutmamaya basliyorum kim ne demis, biraz daha hakimiyet artiyor. Ama bu da yine okurken not almakla baglantili. Notlara geri donmesem de hatirliyorum.

Yazarına -ve kitabına- göre değişiyor not alma durumum. Atıyorum Murakami, Alper Canıgüz, Trevanian vb. yazarları okuyorsam almıyorum. Pessoa, Proust, Joyce, Oğuz Atay vb. yazarları okuyorsam not almama, cümlelerin altını çizmeme gibi bir seçeneğim yok. Yetkim dahilinde değil. Hayatımdaki en müthiş emrivaki.

Bilgim olmayan konuda kitap okumuyorum. Kitabı okumadan önce ön araştırmalarım sayesinde bilgi ediniyorum. Bu zamana kadar aldığım hiçbir kitabı "aa şuna da güzel diyorlar, alayım." diyerek almadım. İnanılmaz seçiciyim.

Ben görüneni okuyup, onu anlamaya çalışıp, görünmeyenle ilgileniyorum genelde. Yazar ne düşünmüş değil de, ona bunu ne/neler düşündürmüş gibi.

romanda, şiirde çok etkileyici bir cümle olmadıkça not almam.

belirli bir konuda bilgi vermek amacıyla yazılmış bir kitapta, denemede vs. ise not almaya başladım. çünkü şunu fark ettim, okuduğun kitabın yarısı kalıyor aklında. not tutarak bu oranı arttırabiliyorsun. gerekirse sonradan dönüp tekrar bakıyorsun.

Romanlarda papillon gibi davranıyorum. Kimi romanlar bana hiçbir şey ifade etmezken kimileri de bütünüyle kavrayıp sarabiliyor. Her iki durumda da internete girip kitap hakkındaki düşüncelerimden farklı olan düşünceleri, bilgileri yerli, yabancı sitelerde okumaya özen gösteriyorum.
düşünce akışına sahip kitaplarda da mutlaka yazarın düşünce tarzını algılayıp onu izlemeye çalışıyorum. not almak istediğim durumlarda kitap sayfasının fotoğrafını çektikten sonra hakkında bir word dosyası açıp kendi notlarımı alıyorum.

Sayfaların kenarına ya da kitap felsefi türden bir şey ise ayrı bir not defterine açıklamalı not tutuyorum. Kitap bana o an konuya örnek olarak neyi hatırlatırsa o şekilde not tutuyorum. Örneğin korku ve titremeyi okuyorum diyelim, aklıma arthur koestlerin bir kitabı geldi ya da dreyerin bir filmi geldi o an, onu o sayfaya not ediyorum. Kendi kafamda bir şeyler oluştuysa onu da aynı şekilde not ediyorum

Bilmediğim karmaşık kitaplara hemen girmiyorum. Kademeli olarak daha basitlerden başlayıp ön bilgi ediniyorum

Okurken not alamam.
Okuduğum bir şeyi de kısa sürede unuturum.
Sadece sonucu hatırlarım, "beğendim" ya da "beğenmedim".
Kitapçıda gezerken "bak bunu oku çok güzel" dediğimde kitapla ilgili bir soru soruyor karşı taraf ve kalıyorum öyle çünkü tamamen gitmiş bazı kısımlar var aklımda o da anlatmak için yeterli değil ama çok güzel bunu biliyorum.
Böyle sıkıntılı oluyor işte.

Bir kitabı yıllar önce okuduğumu kitabı bitirince hatırladım mesela hangisiydi hatırlamıyorum şu an ama okurken hep bi tanıdıklık vardı, okudukça hatırlıyordum, bitirince de daha önce okuduğuma emin oldum.

Gerçek bilgilere dayanan bir kitapsa o konular üzerinde araştırmalar yaparak daha kalıcı olmasını sağlayabiliyorum sadece.

arkadaşlar yazdıklarınızı tek tek dikkatle okudum. öncelikle ayrıntılı cevaplarınız için teşekkür ediyorum. bu konuda eksik olduğumu geç farkettim ama zararın neresinden dönsek kar. ülkemizde nasıl araştırma yapılır, öğrenme süreci nasıldır, kitap nasıl okunur gibi temel noktalarda maalesef eğitim hayatında bir bilgi ile karşılaşmıyoruz. temeli olmayan bir bina yapmaya çalışmışım. şimdi kendim için bir blog sitesi oluşturayım derken onca kitaptan doğru düzgün bir şey çıkaramıyorum. yazamıyorum. tıpkı senin gibi @mutekebbir. ne kadar kitap hoşuma giderse gitsin ondan bir kısmı alıp çıkarmayı, onu özetlemeyi kitabın bütünlüğüne ters, kitabın ruhuna aykırı diye mi düşünüyordum da bir kısım yerlerin altını çizmiyordum yoksa kitabı kendimden ayrı soyut bir parça olarak değerlendirdiğimden mi ona eleştirel bir düşünce ile yaklaşmıyordum bilemiyorum. yani belki de kitaba karşı tarafsız kalmayı içgüdüsel olarak öğrenmiştim. bir tür muhafazakar bir düşünce. ama geriye koca bir 0 bırakıyormuş. tekrardan teşekkürler.

Google mapsle. Otobüs durakları var ya boğaya çıkan büyük caddenin orda. İşte o otobüs durakları değil daha haydarpaşa olan tarafında olanlardan dğmdüz rıhtıma dik çıkarak.

maps'e baka baka yürüyerek.

Yuruyerek +1

Rihtim uzun hafiz sokaktan yukari cik, Komsu kafeyi gecince ilk sol, sonra sağ Duatepe sokağı.