mood after duruyor mu bir kontrol et istersen. ayrıca en güzel after evde olur :)

Bakacağım çok sağol, evde after yapacak çevre yok ya çok yeniyim İzmirde :)

siz izmir'e alışamadınız bir türlü, hep izmir başlıkları. mesaj atın da isterseniz arkadaşlık edeyim size. :)

Bu konu benim de merakımı celb etmisti onceden. Hiz siniri ile ilgili durumu trafik polisine sormustum kgm sitesindeki cizelgeyi göstererek kafasi karismisti. Cevap verememisti.

1) Şirket adına kayıtlıysa k belgesi isteniyor ama bu tip araçlarda src istenmiyor.

araci sonradan camliya cevirenlerde genelde bu sikinti oluyor. src ve k olmadan sikinti cikartacaklarini sanmiyorum. bunlar genelde transit gibi uzun araclarda oluyor. aracin uzunluguna bakiyorlar hatta hatitlar misiniz bilmem bazi araclar normal olmasina ragmen uzun diye kopruden gecemiyordu. ki bircok markanin atiyorum doblonun da uzunlari var.

hocam
1- sirket sahibi dısında biri kullanacaksa
src ve k GEREKLİ
2-panelvan icin gecerli hız limitleri gecerlidir
3-sacmalık ama bu
opel corsa tek kapılı bile panelvan
4-hocam
göze alınmaz
henüz almadıysanız
binek arac alın

"HUSUSİ" yazıyorsa ve araç şirket adına kayıtlı değilse

K belgesi gerekmez
SRC gerekmez
Alkol kontrolünde 0.50 promil limiti geçerlidir.
Hız limiti olarak kamyonet sınıfının limitleri geçerlidir.

Şirket adına kayıtlıysa

K2 gerekir
SRC kısmını bilmiyorum
Alkol kontrolünde 0 promil olması gerekir
Hız limiti olarak kamyonet sınıfının limitleri geçerli.

1) SRC ticari araç süren şöförler için gereklidir, farklı türleri vardır.

1) K belgesi araca değil şirkete ait bir belgedir, bir şirket (veya şahıs firması) ticari araç veya araçlara sahip ise K Yetki belgesi alır, ve her araca birer taşıt kartı çıkartır ve araçta bulundurur.

2) Panelvan ya da Camlıvan isimleri ticari isimlerdir, aracınız resmiyette kamyonet. Hız sınırı da kamyonetlr için neyse odur, her hız tabelasında otomobil kamyonet kamyon/otobüs için ayrı ayrı belirtilir genelde.

3) Bakınızı 2, araçta yolcu koldukları yoksa, yolcu taşımak için değilse kamyonettir. Diğer türlü ruhsatta minibüs yazardı zaten.

4) Ticari bir yük, mal veya ticari yolcu ile yakalanmadığınız sürece sıkıntı yok. Bu araçları hususi kullanan bir çok vatandaş var.

Fakat birşey ekleyelim, ruhsatta şirket adı yazdığı için illa K belgesi şartı aranıyor mu emin olamadım. Yani şahıs firması olsanız ticari yük olmadıkça şart değil ama diğer türlü şart olmasa bile dert anlatamayabilirsiniz.

Alın efendim K belgenizi, zor ve çok masraflı değil, değmez riske.

Ticari bir sey tasiamdiginiz surece SRC'ye gerek yok, K belgsi icin soylenmis zaten sirket icin aliniyor diye, onu bilmiyorum.
Ama kamyonet aldiginizda (kapali kasa doblo vs.) yine de yilda bir muayene, kis lastigi zorunlugu vs olacak diye biliyorum.

4. Yuk tasimazsan sikinti yok demistik zaten. Yuk tasiyacaksan (mevuzata gore tasinan seyin ticari olup olmadigi nasil ayriliyor bilmiyorum) goze alinip alinmayacagina bir sey diyemeyiz, cevrimeye girersen cezayi yersin yani. Arabayi aldigin gunun aksami da cevirmeye girebilirsin, 1 yil boyunca hic denk gelmeyebilirsin de. Bu riskin alinip alinmayacagina sen karar verirsin.

Selamlar. Bugün şirkete bir araç aldık. Kamyonet Van camlı. Noterin söylediğine göre ruhsatta hususi olarak geçiyorsa ve kayıtlı şirketin kendisine ait ürünleri taşıyorsa k ve src gerekmiyor. Ruhsatta ticari olarak geçiyor olsa ve/veya iş olarak yük taşımacılığı yapıyor olsak o belgeler gerekliymiş. Biz k ve src almadık, ruhsatta hususi kamyonet ve kullanıyoruz.

herkese çok teşekkür ederim. trafik polisinin bile kafası karışık olan konulardı. yardımalrınız için teşekkür.

elde sarmak istersen instark'ın 50g'lık pakette satılan versiyonu var, kiloluk pakette satılanla alakası yok ve gerçekten güzel bir tütün olmuş.

Onun dışında adıyaman tütünü denen zıkkım haricindeki bütün tütünler birbirinin aynısı. Instark, express, boros, jxb, nastroy, president. Bu saydığım markaların alayı leş, en içilebilir olanı instark kırmızı.

Biraz daha içimi güzelleşsin dersen içine biraz çikolata aromalı küba tütünü koyarsan bir nebze daha iyi oluyor.

android kullanıyorsun, ücretli uygulamaların bir çoğuna para vermek zorunda değilsin hatırlatmak istedim :)

içindeki koruma sigortası varsa o yanmıştır. korumasız cihaz yok bu devirde diye biliyorum ama.. garantiye girmez eğer böyle oldu derseniz.

Yazıcıya yüksek voltaj ulaşmaz, bozulduysa adaptörü bozulmuştur. Ama onun da bozulduğunu sanmam, geniş bir voltaj aralığına uygun üretiliyorlar genelde. 170~250 volt gibi.

Priz ya da fiş sağlam mı?

Salağa yatıp garantiden gönderirsen tamir eder geri yollarlar. Panoda arıza oldu dersen kullanıcı hatası der sana bir yazıcı parası masraf çıkarırlar.

"Koruma" belli bir seviyeye kadar vardır, yazıcı içinde güç katı ayrı bir bölümde yer alır, muhtemelen güç katından bir şeyler yanmıştır, şanslıysan sadece o bölümü değiştirerek kurtarırlar yazıcıyı, anakarta kadar ulaşan bir yüksek gerilim varsa muhtemelen komple yenilerler.

Anahtar nokta : "valla akşam çalışıyordu en son ne oldu bilmiyorum"

edit : garantiye yollamadan önce duyuruyu da silersen iyi olur, paranoyaklık diyebilirsin ama yazıcının marka modelini aradığında çat diye böyle bir şeyi google da görmeleri riski var :)

karman corman oldu ya bir suru sey yandi. pano patladi oyle diyim. hem de ana trafo. 65 kw hat geliyordu.
adaptoru bunlarin kasasinin icinde ben de ona baktim.ilk o yuzden gorunmuyor.
@kimlanbu bilsinler ya sikinti yok.

olay aci degistirdi simdi de, adamlara yeni telefon numarami vermeme ragmen 10 sene onceki kullanilmayan telefonumu islemisler faturaya. detaylar da o numaraya sms olarak.gelecekmisnumarayi da degistiremiyorlar ahahaha.
su akar yolu bulur. tesekkur ederim.

Sallıyorum ama, bir şekilde karınlarının tok olduğundan eminlerdir bence.

Adamlar tecrübeli, hayvanların beslenme saatleri biliyorlar, davranışlarından niyetlerini biliyorlar, seni inceliyor mu, yokluyor mu, av olarak mı görüyor vs.

Gördüğüm kadarıyla da birbirlerinin arkalarını görebiliyorlar ve muhtemel bir tehlike anında birbirlerini uyarabilecek durumdadırlar.

Gene de büyük cesaret, antalya'da konyaaltı'nda yakalanan bir köpek balığını yakından gördüm bir kaç ay önce bir daha akşamları beni öpseler konyaaltında denize girmem.

köpekbalığının davranışlarından saldırıp saldırmayacağını anlayabiliyorlar. hiçbir köpekbalığı direkt gelip bir insanı ısırmaz, önce etrafında yüzüp avını ölçer. ona göre riskli bir duruma geldiğinde sudan çıkıyorlar. bu hayvan başı boş gezen vahşet delisi canavarlar değil.

@hayley aynı belgeselin devamında bunların birbirlerini yediklerine dair birkaç nadir vakadan da bahsettiler.. yani beslenme saatiymiş filan hikaye.. ne zaman ne yapacakları asla belli olmayan hatta dünyanın en tehlikeli ilk 5 köpekbalığından birisi.. onların arasında suya girmek için gerçekten deli olmak lazım :)

yazıcılarda dahili olarak oluyor genelde, menülerine girip bulabilirsin.

Yoksa da şöyle bir çıktı alabilirsin :

cream.sourceforge.net

genelde çalışıyorlar. yurtdışında daha da ucuza bulabiliyorsunuz. ebay vb gibi

5 kullanıcılı aldık, adam direkt mail adresiyle verdi, 1 seneyi geçkindir sıkıntı yok çalışıyor.

soruya cevap değil ama:

evinize kaçak akım rölesi ekletin. böylece çarpılma olursa elektriği otomatik olarak kesecektir

çarpılmadığınız topraklamanın çalıştığını göstermez. biçok binada kablosu bile çekilebilir ama toprağa döşenen donanım yanlış monte edilmiş olabilir. veya kuru kalmış ve iletim sağlamıyordur, veya hat üzerinde bi yerlerde kablo kopmuştur vs.
endüstriyel yerlerde topraklama her noktada özel cihazla ölçülür. bu tip bi kontrol yaptırabilirsiniz.

amaç basmak değil o şekilde yürümek. Aşağıya ineyim, çıplak ayakla toprağa basayım değil durum.

Gidip prizdeki toprak hattına dokunmana gerek yok (ki bazı durumlarda seni tehlikeye düşürür), kalorifer borusu, musluk da aynı işi görür hem de daha güvenlidir. Üzerinden atacağın ise üstünde biriken statik elektrik olur.

adam otelde görüşelim demiş. bu basit bi sarkıntılık değil. hoş sarkıntılığın basiti de olmaz ama direkt otelden girmiş adam. ben böyle durumlar için kimse ile karşı karşıya gelmem, eşimin de gelmesini istemem. ama kapıya giden adama da hak veririm. çomarlık yok.

az bile yapmış

eşime yapılsa adamın evini bulur, çocuklarının gözü önünde kafayı gömer burun kemiğini beynine sokarım.

adam gene medeniymiş arıza çıkarmamış.

çomarlık tabii ki. söylediği şeyin ne önemi var asıldıktan sonra, şimdi otele çağırmazsa 3 mesaj sonra çağıracak. herkesin eşine birileri asılıyor, yukarıda asarım keserim diyenlerinkine de. evli olduğunu bilmiyor olabilir, karşısındakinin kendisi gibi sadakatsiz bir rezil olduğunu düşünüyor olabilir. her gün birilerini dövelim evini basalım o zaman.

hoş bir durum değil ama bir tek mail attı diye gidip adamı basmak gereksiz bir davranış. kadın o mail'e gerekli sertlikte red cevabı atar, adam buna rağmen devam eder rahatsız etmeye, o zaman eyleme geçersin.

aynen ben de çok geniş birisi değilim ama bana da çomarlık gibi geldi. ev veya iş farketmez, kimsenin kapısına dayanılmaz. neyse ki mevzu büyüyüp kan çıkmamış

Adamın değil ama kadının yaptığı çomarlık, hatta büyük cahillik.

Bir erkeğe kadını böyle basit konuları anlatmamalı, kendi tepki verip adamı itin götüne sokmalı, içinden çıkamayacağı bir durum olursa son çare erkeğe bahsetmeli bundan.

Adam bi hırsla herife dalsa, biri diğerini vursa yaralasa vs iki aile de sıkıntılı süreçler yaşar, hele ki Allah korusun işin içine bir de ölüm girerse iki ailenin de hayatı mahvolur.

Erkek bu haberi aldıktan sonra aslında fazla medeni bile davranmış, sanırım Almanya adaletinden çekindiği için bu kadar naif davranmış, kendi de öyle yazmış.

Türkiye'de olsa bu konuyu adamı yaralayarak bitirecek sinirde milyonlarca erkek var.

bu bana gözlerinin önünde yapılsa, benimki hıı ok der geçer. ben bazı adamlardaki bu kavga manyaklığını anlamıyorum. birbirini bıçaklıcaksın, ee sonra?

google'dan yakininizdaki toner dolumcusunu bulup ona en kolay dolan ve en uzun giden toneri sorun. modeli ogrenince onu destekleyen cihazlardan birini ihtiyaciniza gore alin. en iyi ve ucuz cozum bu bence.

bizde ricoh var, pek bi yamuğunu görmedik.

www.vatanbilgisayar.com

ofis printerları için kiralama genelde mantıklı bir çözüm oluyor

ağı unut diyip yeniden bağlanın bi.

başka bilgisayar telefon ile bağlanmayı ednediniz mi? tüm ışıklar yanıyor mu modemde?

fatura borç hatırlatma ekranı vardır, ağda oturum aç diyince bir borç hatırlatma sayfası açılır, ardından düzelir.

Veya kendi evin değilse, otel vs ise tc kimlik no ve oda numarası girmeni isteyebiliyor, telefondaki o uyarıya tıkla yönlendirir.

Tesekkurler

1 yılı doldurduktan sonra her yıl için 1 brüt maaşa hak kazanırsınız
1 yılı doldurduktan sonraki kalan aylar için tazimat hakkınız orantısal olarak hesaplanır.

yani 1 yıl 11 ay çalışırsanız sadece 1 brüt maaş tazminat almazsınız. kalan 11 ay için de tazminatınız hesaplanır.

böyle yaptığımızı hatırlıyorum. diğer türlüsü de saçma olur zaten.

elorelia +1. ocak içerisinde 5 yılı doldurduysan fark eder, onun dışında fark etmez.

çok teşekkürler.
yani, bu durumda -eğer süreci erteleme imkanı varsa- 5 yılın dolacağı güne kadar beklemek ve öyle çıkarılmak olumludur, doğru mu anladım?

evet, ama firmalar bunu takip ediyor, doldurmaman için uğraşabilirler. uyanık ol:)

çok fazla fark olmaz. altı üstü bir maaşın 1/12 si kadar fark olur. Yani brüt 6bin tl maaş alıyorsan çalıştığın ay başına 500tl farkeder.

olur da duzenli yapamazsiniz. ve perisan eder kollarinizi oyle bi kuvvet yok.
ayrica terazide olmaz.
zimpara sungerleri var. ucuna sopa takin onla yapin.

canın mı sıkılıyor?tavanda brüte ulaşıp ne yapacaksın,minimuma indirince güzel ince alçı çek,tavan boyasını sür bitsin.

Bahsettiğin şey olur ama yeterince tecrübeli değilsen tehlikeli olabilir.matkap zımpara ucu için çok kıvvetli,seni merdivenden atabilir.mutlaka koruyucu gözlükte kullan.

Tavanın tamamı değil arkadaşlar, toplamda birkaç m^2 olmayan kısmı o şekilde.

Zımpara süngerini bi araştırayım. Yoksa ben de bayılmıyorum kaç kilo matkapla gözümde deniz gözlüğü çalışma fikrine :)

Tahmin edemeyeceğiniz kadar da toz olacak.

Keskin uçlu boya spatulasıyla kazıyabildiğin kadar kazı. Zımpara için kağıdın takıldığı havalı ve elektrikli makinalar var, bunlar dışında ne kullanırsan kullan hem tehlikeli hem de beklediğin sonucu alamazsın.

Ayrıca bu işlemi yaparken sevimli hayalet casper'a döneceksin, bone den gözlüğe, maskeye, boyacı tulumuna kadar tedarik etmen yerinde olur.

Aracınızın kitapçığında yazar. Genelde 10.ooo ile 15.ooo km arası yada 1 yıldır. Hangisi daha önce dolar ise ona göre hareket edersiniz. Yıllık bakımda filtreler ve yağı değişir. Sanayideki standart bir usta bu işi yapabilir. Malzemeleri kendiniz temin ederek daha ucuza halledebilirsiniz. sadece işçilik ücreti öder fahiş fiyatlandırmalardan kurtulursunuz. Aracınızın fb gruplarından bir sponsor parçacı bulun. Ucuza gelir. Gider de yetkili servise dayanırsanız balata temizliği diye 50 tl (misal) kitlerler.
Yıllık bakımı 3 000 km kadar (benim görüşüm) geciktirmekte sorun olmaz. Komşum mesela aracın yağı eksildikçe koyarsam yeter diyor :) Daha fazla geciktirmek de iyi olmaz zannımca.

1 yıl ve 15000 doldu. bi ara serviste bunların yağı 2 sene bile götürür fln demişlerdi. tabi o kadar abartmayacağım. fb gruplarından sponsor bir parçacı derken neyi kastettiniz anlayamadım.

araç otomatik olduğu için dsg iyi niyet garantisi bozulmasın diye servise gitmeyi düşünüyorum.

Facebookda aracınıza ait gruplar vardır. Kalabalık bir gruba girip bakabilirsiniz. Yalnız dsg ile ilgili hassasiyet söz konusu kullanıp memnun olan da var kullanım elde sorun çıkaran da. Sizler iyi niyet bozulmasın diyorsanız bakımlarınızı aksatmamanız gerekli. Bu durumda servisi arayıp ne kadar bakımı öteleyebilirim garanti dışı kalmadan kullanım için (gerçi o da bitti demişsiniz)
Servise gidecekseniz sizler için önerilerimiz ve de sizin sorunuz gereksiz oldu.

benim ust limitim 15000 full sentetik yag kullanan araclarda, ustune cikmam. o yuzden bence degistir biran once arac yatacak olsa bile, o yag zifte donmustur. arac yeni, yazik olmasin.

ağır bakım değil iste (trigger ve devirdaim değişimi) herhangi bir benzincide düzgün bir yağ koydurabilirsin. hava filtresini de kendin değiştirebilirsin. bujileri değiştirmezsen sadece yakıtın artar ancak araca zarar vermez. fren balatalarına baktır çok bitikse diskleri çizebilirsin ve daha büyük masraf çıkar(genelde bitmeye yakın öter)

periyodik bakımı 2000 km aştın diye araba anında yolda kalmaz büyük bir risk de oluşmaz. çok uzun vadede motorun ömrünü azaltmış olursun ama yeni araçların 500-600bin km kullanılacağını pek sanmıyorum.

garantisi bittiyse n11'den girip şu filtreleri al

yağ filtresi
yakıt filtresi
polen filtresi
hava filtresi

Kabaca baktığımda bütün filtrelerin 130tl civarı tutuyor. Elin yatkınsa filtreleri kendin değiştirebilirsin ama daha önce yapmadığın için özellikle yakıt ve yağ filtresini kendin değiştirme. Bi tamirciye git 50tl, maksimum 100tl ye filtrelerini değiştirtebilirsin.

Filtre değişimlerinden sonra da yağı değiştir, bakımların tamamdır. Castrol fiyatları 150tl civarında geziyor.

En son fren balatalarından ses geliyorsa onları değiştirirsin.

yetkili servis 1500 TL özel servisler 650 TL dediler. deli gibi fiyat farkı var. insanı dinden imandan çıkartacaklar.

Ben yakın zamaanda aracımın yıllık bakımını yaptırdım. Ford ecoboost için özel üretilen bir yağ aldım 250tl falan. Orijinal yağ filtresini de aldım. Yağ değişimi yapan bir yere gidip 50 lira verip işlemleri hallettim. Hava filtresi iyi durumda olduğu için değiştirmedim.

Özel servislerde koyulan yağlar veya parçalar orijinal olmayabiliyor. Bazen de değiştirdik deyip değiştirmiyorlar. O yüzden değişin yapılırken takip edin.

2 kere işten çıkarıldım. Birinde evde otururken işten çıkarıldığımı öğrendiğim için kavga etmeye imkanım olmadı. Diğerinde de gidip sövmek isterdim ama gerek görmedim. Bazı insanların yüzüne de tükürseniz anlamazlar.

Oldu, çok sinirlendim.
İznimi bile patron efendinin keyfine göre almışken, işten çıkacaksan bize en az iki üç ay ver diye duugu sömürüsü yaparken tam Türkiye'ye gelmeden önceki gün bana türkiye'den dönünce kendine yeni iş bul hadi eyv çekti pezevenk.

Sonuç? Çok daha iyi şartlarda bi iş buldum, ama o pezoya da sövmekten geri kalmıyorum hala.

İşten çıkarılmadım ancak önce saygısızlık ardından da haksızlıkla karşı karşıya geldiğim oldu. İlk seferki saygısızlıkta toydum, gereksizce naif davrandım. Sonra o mesele içimde çok büyüdü. İkincisinde haksızlık ettiğinde kapıyı çarpıp çıktım. Keşke daha ağır konuşup çıksaydım diyorum bazen ama kavgacı bir mizacım yok. "Artık sizinle çalışmayacağım" diyip çıktığımdaki iç rahatlığı muazzamdı.

Sonra gözümü karartıp kendi işimi kurdum, mis gibi de oldu.

çalıştığınız yer ne kadar profesyonelse ona göre değişiyor.
mesajla işten çıkarıldığımı da öğrendim (bu amatör kafalı patron demek), istifa edeceğimi anlayıp benden önce davranan ve beni suçlu duruma düşürerek ayrılmamı zorlaştıran patron da oldu (bu, direkt şerefsiz grubuna giren patron demek)

kavga ederek ayrılmadım. ama aşırı kibarlıkla kavga etmek isteyenleri sinirden kudurtmuşluğum vardır. insan gibi ayrıldığım, hâlâ görüştüğüm yöneticilerim de oldu. ama az.

haksızlığa uğradığını düşündüğünde, direkt boşvermeyi tavsiye ederim. çünkü kavga ederek, karşıdakine bir salak olduğunu hatırlatarak anca kendi günlerini sinir-stress dolu geçiriyorsun. başka bir işe gerekmiyor. yanından ayrılacağın insanı ne eğitmen işe yarar, ne bozman. beddua bile etmeden ayrılmayı yeğlerim.

2 kere başıma geldi. ancak ikisinde de zaten ben artık isyanlardaydım çıkarsalarda gitsem modundaydım. bu yüzden çok koymadı ancak uzun süre çalıştığım yerler olduğu için rahatsız etti.

birincisinde 9 sene fln çalışmıştım patron ve müdür çok baymıştı artık, arkadaş ortamı çok iyiydi en çok ona üzüldüm, para konularında ciddi haksızlık vardı. bir açığımı buldular bende panik oldum hak idda edemedim. sonradan düşünce iş işten geçmişti tongaya gelmiştim. tazminatta alamadım malesef 5 yıl kadar bir tazminat yandı. ancak hayatım sabah akşam iş olmuştu. kendime geldim çıkınca. arkama bile bakmadan gittim. pahalı bir tecrübe oldu bana.

diğeri 3.5 sene idi. zaten orda da bayılmıştım. dışardan gelen ithal bir müdür yüzünden kendinden tecrübeli olan herkesi çıkarttırdı 6 kişiydik, sinir küpü etti herkesi. başka iş planlarım vardı. şansıma dava açmayalım diye ekstra tazminatta verdiler bu çıkardıkları kişilere saolsunlar. akıllanmıştım bu sefer araştırdım iyice basacaktım davayı, hepimiz dava açacaktık. ekstra tazminat ilaç gibi geldi zıplaya zıplaya kimseyle kavga etmeden ayrıldık. dava açsak 2 sene uğraşacaktıkk sıcak para lazımdı banada. sektörün en en kurumsallarından biriydi bu firma.

15 gün oldu kovulalı, 3.5 senedir çalışıyordum ama para kazanma falan yok. Bezmişlik, motivasyon kaybi vs. artık ne dersek diyelim bunu adına çıkmak istiyordum zaten.
Verdiler tüm hakları kaçarcasına gittim.
Ama yine de çok sövdüm arkalarından yurtdışına kardeşimin yanına çıkacaktım 21 gün izin vardı biriken içeride. Evrakları istedim ikdan, ertesi gün beni işten çıkarıp, hevesimi kursağımda bıraktılar. Sırf işin yoğun olduğu zamanda gitmeyeyim diye de ertelemiştim 3 hafta.
Siz siz olun böyle işverenler için planlarınızı ertelemeyin.

oldu. detaylarını hatırlamayacağım kadar unuttum.

çalışıyorum yine. mecburuz. ekmeğimizin peşindeyiz.

Çoook.

Bilhassa üniversite yıllarımda o kadar çok kapı önüne konmuşumdur ki sayısını ben bile hatırlamam.

Şimdi şükür kendi işimin patronuyun, kendi kendimi kovamıyorum yani :)

Bir kere işten çıkarıldım. Saçma sapan bir aile şirketinde çalışıyordum, müdür diye başımıza koydukları askerdeyken üstlerine itaatsizlik ettiği için malulen emekli edilmiş eski bir astsubaydı.

Bir gün bir liste getirdiler bu ne dedim mıntıka temizliği listesi dedi arkadaş. Her gün şirket bahçesindeki dökülen yaprakları, köpek bklarını temizleyecekmişiz. Beni yazmayın dedim, "müdür" geldi "ama biz burda bir aile gibiyiz bik bik" diye konuştu, köpeklere ben bakmıyorum, bkunu temizlemek bana düşmez dedim.

Tamam dedi, bir sonraki ay çıkışımı veriler. "kimlanbu biz sana iş veremiyoruz, bizim verdiğimiz işleri sen yapmıyorsun, senin yapacağın işler bizde yok" dedi lavuk. Hiç pişman değilim. Benden sonra esas işleri halleden tecrübeli teknisyen işi bıraktı, arkasından en kıdemli çalışanları işi bıraktı, yeni gelen mühendis işi bıraktı, ben girdikten sonra işe giren 2 teknikerden birisi daha bıraktı derken dükkanı kapatmış gitmişler.

Sonra bu "müdür" lavuğu da patronla ters düşmüş, hak ettiğini bulmuş.

edit : sonradan benim çalıştığım şirkete işçi olarak girme ihtimali vardı, "ya ben ya o" diyebilecek kadar kıdemliydim, o kozumu kullanmama gerek kalmadan işine taş koydum.

iki defa kovuldum.
birisi ilk işimdi. zaten askere gitmek için istifa etmiştim sonra vazgeçmiştim. sevmediğim bir işti. kovulunca üzüldüm, sonra askere gidene kadar yattım bir kaç ay, iyi geldi. bir kaç ay önce istifa edip vazgeçtiğim işten tazminat alıp çıktım böylece.

ikinci kovulmamda işimden nefret ediyordum. hiç çalışmıyordum. patron farketti 3 ay sonunda "bugün son günün" dedi. tamam dedim. mesai bitiminde fazladan bile çalışıp işleri bitirdim çıktım gittim. sonra da telefonlarını açmadım hiç. koymadı bile.

George karelias en çok gidendir.
Tütüncüler hep saçma sapan şeyler satarlar aklına hayaline gelmeyecek. Herkes ot içiyormuş gibi maskeli bong falan.



Kaliteli yerli ve ucuz tütün bulundur. Hazir sarılı halini hep bulundur. Instagramı aktif kullan. Ama öyle keko fotoğraflar koyma.

Kaliteli yerli tütün olursa ve standardi hep korursan kilo fiyatı çok pahalı olmadığı sürece müşterin çok olur. Tütüncülerin standardı yok adam bir getiriyor leş gibi tütün bir getiriyor güzel tütün sonra müşteri kaybediyor.

George karelias ve golden virginia sarı çok gider, orijinalini bulundurun.

Açık tütün de olsun mutlaka, hazır sarılmış hali de.

Ek olarak kağıt, filtre, tabaka, çakmak, deri tütün kılıfı, tütün sarma makinesi, makaron, nargile, nargile tütünü, bong vs de satabilirsiniz.
Yeni başlayanlar hepsini birden alıyor tabakasıydı kılıfıydı oradan güzel kazanırsınız.

Karelias,virginia tütüncüden çok tekelcilerin işi aslında.birde kaçak bu arkadaşlar,aleni sarılmaması lazım,bulunsun ama çok yüklü değil kar marjıda düşük diğer ürünlere göre.

çeşitli yörelerin tütünlerini bulundurun farklı kalite ve içimlerde.mümkünse devamı olan seriler olsun.makaron bolca,sarma kağıdı,sarma aparatları ve makineleri.diğerleri arkadaşların yazdığı aksesuarlar.nargilenin evde kullanımıda yükseldi.aksesuarları,kömürü,tütünü bulundurmak lazım.

Kaçak oranı yüksek bir iş ,dikkatli olmak lazım.ruhsat konusunda yakın dönemde değişiklikler olacak.tabi unutmadan Sigara sağlığa zararlıdır.

Yerli tütün markalarından bir kaç tanesini envanterinde bulundurman iyi olur. Ayrıca sattığın bütün tütünlerin tadını biliyor olman ve öneri yapabilecek durumda olman gerekiyor

Instark, JxB, Watson gibi tütünlerin bir kaç çeşidini elinde tutman lazım. Misal watson kırmızı, mavi, gri. Hepsinin içimi farklı.

Ayrıca küba tütünü dedikleri çikolata aromalı tütünden ve aynı familyadan mentollü ıslak tütünlerden bulundurman gerekli. Mevcut tütünlerle az miktar karıştırarak harmanlandıklarında gerçekten güzel içimli sigaralar sarabiliyorsun.

Lütfen kağıt markalarınından ne kadar varsa 1 kutu da olsa bulundur. Ocb (siyah, beyaz, organik), rızla(gökkuşağı gibi bir ton çeşidi var), arap, gizeh(bütün renklerinden), özellikle gizeh. Bazı yerler sadece a4'ten hallice watson kağıt satıyor adımımı atmıyorum bir daha. Bazı yer adana üretimi çakma arap kağıdı satıyor orjinali yerine, oraya da uğramıyorum.

Yabancı tütünleri muhtelemen satması yasaktır ama müdavimlerin için el altından verecek kadar old holborn, golden virginia, drum, george karelias and sons gibi tütünleri tedarik edersen tadından yenmez. İlk gelen adama satmazsın, gelip muhabbet eden olursa ayarlarız der verirsin.

Mutlaka sarma makinası bulunsun(hem slim hem de normal sigara için), boş makaron bulunsun (hem ince hem kalın makaron). Çeşit çeşit tabaka bulunsun, kendinden sarmalı olanlardan bulunsun.

Pipo tütünü bulunsa güzel olur. Hazır sarılmış sigara bir kaç çeşit yapman yerinde olur. Adıyaman tütünü denen dünyanın en iğrenç kokusuna ve tadına sahip şeyi açık olarak sat, ama hazır sarılmış sigaralara koyma allah aşkına.

aklıma gelen olursa editlerim.

edit1 : ince ve kalın filtre bulundur. Sadece redkit ve merdiven altı markalar değil, ocb gibi markaların filtrelerini de bulundur. Pahalı diyorlar, lan parasıyla değil mi arkadaş sanki bedava ver diyoruz.

O bende de var. Evet onun görevi hangi şartta olursa olsun bana o ürünü getirmek için maaş alıyor ama ister istemez vicdan yapıyorum ben. O durumlarda da fazlasıyla bahşiş veririm.

Hava kotu bile olsa acil ihtiyaclar icin siparis verilebilir bunun icin maas aliyor sonucta ama bahsisi de mutlaka verilmeli diye dusunuyorum.

Ben kuryelerin kötü hava şartlarında çalıştıkları için çok üzüldüklerini düşünmüyorum, kötü hava şartlarında biraz gecikme olunca kendilerine ayı gibi davranan müşterilerle karşılaşınca üzülüyorlardır muhtemelen. Birkaç gün önce böyle bir durumda hava şartları nedeniyle trafik vardı ondan geçiktik özür dilerim deyince ne önemi var hocam canın sağ olsun dedim adam mutluluktan boynuma sarılacaktı nerdeyse, artık nasıl tiplerle karşılaşıyorlar da nasıl muameleye maruz kalıp bu hale geliyorlar sen düşün, yağmurdur soğuktur çok etkilemiyordur bence anlayışsızlık kırıcı oluyor.

Onların işi bu ve bunu bilerek o işi kabul ediyorlar. Ona göre giyiniyorlar, hazırlık yapıyorlar. Bence kendinize dert etmeyin, fazla duygusal bakıyorsunuz olaya :)
Ayrıca kurye piyasası var, bunlar nazlı ve iyi paralara çalışan adamlar. Öyle asgari ücrete çalışanını bulmak mümkün değildir. En azından İstanbul'da durum bu.
Bir de hayatta kolay iş yok.
Hepimiz gerçekten çok zor şartlarda para kazanıyoruz.
Ya insanların, yöneticilerin, patronun ağız kokusunu çekiyoruz akşama kadar ya da hava koşulları ile, trafikle mücadele ediyoruz.
Ne bileyim hepimizin hayatında çeşitli zorluklar var.
Onların yaptığı işin zor tarafı da bu.
Başka birşey yok.

İşte bu yüzden kötü havalarda ve tatil günlerinde sipariş getiren olursa bahşişi kapıyor. Hem kendi vicdanımızı hem de onların moralini bir nebze de olsun düzeltiyor.

şöyle düşün o app olmasa ve sen olmasan adam işsiz kalacak.

Hiç bahşiş vermeyen bir tek ben miyim? Gerçi öğrenci olduğum için söz konusu olamaz ama ben de teşekkür edip hızlıca alıyorum paketi mahçup hissettiğim için. Mesleğini icra etmesinden ziyade herkesin bahşiş verme kültürü olması ve bir tek benim bahşiş vermiyor olma suçluluk duygusu mahcubiyete neden oluyor

glovo'nun hava kötüyken aldığı ekstra bir ücret var, o işime geliyor.
o yüzden genelde yemeksepeti'nden ya da restoranın kendisinden değil de, glovo'dan sipariş veriyorum hava kötüyken.

diğer yandan, çok duygusal bakmamak lazım muhtemelen.
insan üzülmeden edemiyor tabii, ama bu durumda her kış 2-3 ay çalışmamaları falan lazım.
onların çalışmaması restoranlara ve glovo tarzı uygulamalara da yansır.

hatta diğer yönden düşününce, asıl bu havalarda işe yarıyor bu uygulamalar.
hava güzelken herkes çıkıp alışverişini yapar istese.
ama bu havada "ya isteyeyim gitsin" demek daha kolay oluyor.

140 journos bu konuda belgesel çekmişti
youtu.be

zor şartlarda çalışıyorlar ama bu da onların ekmek teknesi
ben mutlaka bahşiş veriyorum

asansörsüz eski bina dolu semtte damacana kuryesi değilse o kadar da yazık değil arkadaşlar.

birincisi, adamın bir yeteneği özelliği olsa yapabileceği daha iyi bir iş bulur onu yapar. Siz paket siparişten vazgeçtiğinizde bu arkadaşlar uzun vadede işsiz kalır. merak edenler için yazayım çöpü yere atmazsak çöpçüler işsiz kalır diyen dayı ile akrabalığım yok.

ikincisi, aslında o kadar da eziyetli bir iş yapmıyorlar. Sipariş için sıraları var, 100 siparişi yüklenip sabahtan akşama paket gezdirmiyorlar, verilen 2-3 paketi yarım saat içinde teslim edip dönüyorlar. Pazarcı esnafı, ispark biletçisi, türlü seyyar satıcı, polis/asker ve belediye temizlikçileri çok daha fazla bu soğuğa yağmura maruz kalıyorlar, onlara kıyasla oldukça iyi durumdalar.

son olarak şunu yazayım, kaşar paketçiler bu soğuk işini avantaja çevirip daha çok bahşiş toplayacakları taktikler geliştiriyorlar ve iyi semtte iyi iş yapan bir paketçi çok güzel paralar kazanabiliyor.

üzülecek bir şey yok yani, rahat olun.

Adamın işi bu ve bu iş karşılığında maaşını alıyor. Bu şartları kabul ederek giriyor işe. O yüzden bahşiş vermeye karşıyım.

aşağı yukarı her kurye çıktığı iş başına ekstra para alıyor; sadece kuru maaş değil yani.

dün yürüyerek getirdi bir kurye,15 dakikalık yol. Yağmur da vardı, bir de kurye kadındı. baya üzüldüm, bahşiş versen dert, vermesen dert...bilsem sipariş vermezdim.

Bende arada vicdan yapıyorum ama uygulamayı kullanmasan kurye çalışmayacak. Adam işsiz kalacak veya işletme çalışmayacak. Onun yerine bahşiş olmasa bile geç getirdi diye kızmamak lazım diye düşünüyorum. Teşekkür etseniz güzel bir davranış.

Mutlaka bahşiş veririm kuryeye, normal zamanda 3-5 bozukluk ne varsa, ama yağmurlu ve zor hava şartlarında 10 liraya kadar çıkarım.

1 lira bile olsa bahşiş verin, her gittiği sipariş 1 lira verse seve seve yapar işini.

yağış olduğu zamanlar çok acil bir ihtiyaç değilse eğer sipariş vermiyorum. çok lazımsa yağmurun dinmesini bekliyorum ondan sonra veriyorum.

böyle durumlarda ben de üzülüyorum ama bahşiş veriyorum. "bahşiş vermiyorum" diyene saygım var, kimsenin cebindeki parayı yönetecek değilim ama "işini yapana bahşiş vermek saçma" zihniyetini anlamıyorum. arkadaşlar, dünya o kadar adil ve güzel bir yer değil maalesef. maaş veriyorlar da az veriyorlar işte. adam belki günde 10 saat trafiğin içinde sürekli baskı altında motor kullanıyor, günde üç tane hata yapsa belki 10 saatini boşuna çalışmış olacak. gün içinde hem trafikte hem de gittikleri yerlerde bir sürü aptal saptal tiple karşılaşıyorlar, sürekli azar işitiyorlar. klasik tabirle "herkes 1 lira verse" bu insanlar maruz kaldıkları terbiyesizliğe karşı en azından daha fazla kazanç elde etmiş, hiç değilse "bunca boka püsüre katlanıyoruz ama hiç değilse elimize güzel para geçiyor" demiş olurlar.

"eee madenciler de zor şartlarda çalışıyor, onlara da bahşiş verelim!1!!" diyorlar böyle deyince... dünyadaki her şeyi, tüm kötü koşulları tek başınıza bir anda değiştiremeyebilirsiniz. bu yüzden yapabileceklerinizden geri durmak zorunda mısınız? evet siz devrim yapmayacaksınız, evet sizin bahşişleriniz dünya kuryelerinin hayatını güzelleştirmeyecek ama tek bir insan için dahi adım atmış olmak, atmamaya kıyasla daha güzel değil mi?

o yüzden ben kendi gtünde donu olmayan bir öğrenci olmama rağmen son 20 liramla 15 liralık sipariş veriyorsam dahi 1-2 lira bahşiş vermeye çalışıyorum, "siparişin üstüne 2 lira daha ekleyemeyeceksen sipariş verecek paran yoktur, dışarıdan söyleme o zaman" diye düşünüyorum. "ayranı yok içmeye, atla gider sçmaya" durumu biraz ama olsun, hiç gocunmuyorum şahsen, kendi adıma doğru olanı yaptığıma inanıyorum.

neyse, çok gaza geldim, bu konu üzerine manifesto yazmanın lüzumu yok, uzatmayayım. kısacası o kuryeler siz sipariş vermeseniz başka yere gidecekler, maalesef yapılacak fazla bir şey yok. angelus'un da değindiği üzere kendilerine iyi davranarak, saygı göstererek, küçük de bir bahşiş vererek sanırım imkân ölçüsünde en iyisini yapmış oluruz.

"bunlar vicdan rahatlatmaya yönelik ucuz hareketler" diyen varsa da kalksın devrimini yapsın o zaman, arkasından yürümeyen şerefsizdir.

yazık değil. sadece sen onlara insan gibi davran aşağılama. adamın işi o. bahşiş konusundada biraz cimriyimdir :)

kötü hissetmenize gerek yok çünkü bu onların işi. bazı şirketler sipariş başına prim de veriyor merak etmeyin. eğer içiniz rahat etmeyecekse bahşiş verebilirsiniz.

Dilenciye para vermem ama her gelen kuryeye 5 lira fix bahşiş verir ayağına sağlık derim. ben de kendimi kötü hissediyorum bazen. ne yapalım hayat böyle işte.

Hangi cezaevinde bulunduğunu öğrenmen lazım.
Ondan sonra o cezaevinin bağlı olduğu Cumhuriyet Savcılığını tespit edip savcıya dilekçe yazarsın.
Askerlik arkadaşın olduğunu, görüşmek istediğini söylersin.
Savcı uygun görürse - büyük ihtimalle onay verir- gider görüşürsün.
Ama hangi cezaevinde olduğunu bilmiyorsan o iş biraz zor olur.
Yani devlet, "aradığın mahkum aha şurada" demez.
Bunun bilgisini sizinle paylaşmazlar.

eğer haber buysa kendisi de intihar etmiş diyor...

www.aa.com.tr

@kimlanbu, yok olay doğubayazıtın bir karakolunda gerçekleşti.

Valla son 5 senedir saat 12 yı bile bulmadan uyuyorum, ne dışarıya çıkıyorum ne yılbaşı ağacı ne de hediye. Millet aylak olduğu için seviyor böyle şeyleri, 365 gün özel gün koysunlar sektirmezler alışveriş yaparlar sağa sola giderler öyle bi yığın var

ya kim şaşırıyor allah aşkına? ben şu "yılbaşı gecesi hiçbir şey yapmıyorum" veya "partilerden nefret ederim" insanlarını anlamıyorum. inan şu yaşıma kadar kimseye "ooo gece hayatı sevilmez mi ya" veya "ne demek yılbaşını kutlamıyorum?!" dendiğine şahit olmadım, kaldı ki belli bir yaşa kadar geceleri ne dışarı çıktım ne de yılbaşı kutladım. yanlış anlamayın, kusura bakmayın ama bu tavır bana biraz komik geliyor. hiçbir şey yapmak, kimseye herhangi bir şey ispatlamak zorunda değilsiniz. belki kendinizi özel hissetmek istiyorsunuz, bilmiyorum ama üzgünüm: inanın yılbaşı gecesi hiçbir şey yapmamak yahut parti sevmemek vs. son derece sıradan ve aklı başında insanların hiçbir önem atfetmeyeceği normal şeyler. bunun üzerinden kimlik geliştirmeye çalışmak anlamsız.

kişisel algılamayın bu arada, genel konuşuyorum aslında. çünkü bu tarz davranışları çok sık görüyorum. şey tribi var mesela, "partilemek mi?!?! evde kitap okumayı tercih ederim..." ya ne alaka birader, bunlar birbirinin zıttı şeyler değil ki? parti sevmeyebilirsin. tarzın değildir, gitmezsin, eyvallah. kime neyi ispatlamaya çalışıyorsun ki yani? ben biraz bu tavra benzettim duyuruyu, ondan şeettim.

yılbaşı gecesi bir şey yapmamak gayet normal. "özel bir şey" yapanların da büyük bölümü yeni yılı kutlamak bahanesiyle sevdikleri insanlarla bir araya gelip keyifli bir akşam geçirmeye çalışıyorlar işte, abartacak bir şey yok. ha yapmışsın, ha yapmamışsın. ikisi de normal.

ben mesela,

ozel anlamlar yuklemiyorum, bu gece nasil geciyorsa ve ne yapiyorsam yarin da aynisi ya da benzeri olacak

ha izlerken beyin gerektirmeyen iki program izlerim bir de iki mandalina soyarim o kadar

yılbaşında 80'lik ninem patlamış mısır yiyip oryantal oynarken 25'lik gençlerin depresyon stayla takılmalarını ben de anlamıyorum kusura bakmayın.

Der meister+1 kelimesi kelimesine

Ben senelerdir dışarı çıkmam yılbaşında. Neden ? Bütün mekanlar ağzına kadar dolu, konforlu bir yılbaşı gerçirmek için uygun değiller, hepsi olduğundan daha pahalı.

Esas sıkıntı normalde içen içmeyen herkes dışarda, yılbaşı diye a** g*** dağıtan çok fazla kişi oluyor ve kavgaya karışmasan bile kavga geliyor seni buluyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde çok fazla olay oluyor. Trafik, mekanlar, sokaklar her yer içmeyi bilmeyen sarhoş dolu.

O yüzden böyle günlerde dışarı çıkmamayı tercih ediyorum. Bu yılbaşı da planım yoktu, arkadaş davet etti sağolsun. Çoluğu çocuğu kapıp 3 aile birlikte kutlayacağız. 2 şişe viski 2 kasa bira, 1 şişe de rakı var. Sarhoş olacaksam da güvenli bir ortamda sarhoş olacağım.

Davet olmasaydı evde aile ile birlikte yemek yiyip bir film izler yatardım muhtemelen.

Çevremde de yadırgayan insan görmedim. Yaş aralığı 18-25 arasıdır, öğrenci tayfası belki yadırgar ama işinde gücünde birisi dinlenmek için fırsat olarak bile görür, vurur kafayı yatar.

şaşırmış gibi yapıp kendilerini özel göstermeye çalışıyorlar olabilir.

benim bu..her geçen sene anlamsızlaştı.

aslında gülmek eğlenmek güzel bir şey de..

daha 1, 2 ay öncesinden "yılbaşında ne yapacaksın? yıl başında ne yapıyoruz? yılbaşında böyle yapıcam, şöyle yapıcam" insanlarınından gına gelmesi nedeniyle --->

kein Plan.

Yasal bi key alıp temiz bir kurulum yapman senin için en iyisi olacaktır bence. Hazır yeni sistem almışsın tertemiz kullan.

eğer orjinal keyle aktive ettilerse gittiği yere kadar kullanabilirsin (şirket bilgisayarı değilse)

Evde kullanıyorsan windos 10'a dünya para bayılmana gerek yok. n11, gittigidiyor, pinguin gibi sitelerden key alıp kullanabilirsin.

test etmek için microsoftun sitesinden indirilip kurulur o. çok pimpirikli biri değilsen silmene gerek yok. 30 günlük deneme sürümüdür. deneme sürümü bitince de aktif et uyarısı verir ama çalışmaya devam eder. satıcılar içine windows kuruyorum dese lisans parası ödeyeceğinden öyle bir yola gidiyor. test için bunu kuruyorum ben falan diyor. windows kuruyor ama kurmuyor yani.

o windows ile kullanmaya devam edebilirsin ancak windowsunu lisansını aktif et diye sağ alt köşede uyarı çıkacaktır 30 günün sonunda. o yazı seni sinir etmiyorsa öyle kullanmaya devam da edebilirsin.


yerinde olsam silmezdim. hazır driverları falan kurulmuş mis gibi bilgisayar. bir daha ne uğraşacaksın ki? git bir de oem key satın al iyi yorum almış bir satıcıdan. aynen devam et.

dunyada hic bir otomobil % 100 yerli degil. Olmasi da zaten cok mantiksiz

@oscar

Bütün parçaları yurt dışından sipariş edilip burada montajı mı yapılacak yani onu merak ediyorum?

Motoru mesela yerli mi? Tasarımı mi yerli?

fikri ve mulki haklari togg'a ait olacak. yani sirket %100 yerli. parcalarin nerede uretildigi nerede montajlandigi onemli degil. hangi parcalarin nasil, ne kadar uretilecegi hep bu grup tarafindan karar verilecek, baska ulkelerdeki fabrikalar sadece gecilen bu siparisleri uretip, geri yollayacak. turkiye'deki fabrikada muhtemelen bu parcalar montajlanacak. nasil burada uretilen honda'lar, ford'lar o arabalari turk mali yapmiyorsa, disarida uretilen bu urunler de bu arabanin(eger uretilirse) yerliliginden birsey kaybettirmeyecek. konusma esnasinda Gurcan Karakas, bataryasi kendi tasarim ve uretimimiz dedi. bu ne kadar dogru tam olarak ne demek istedi bilmiyorum, ama eger dogruysa tek basina bu bile cok ciddi birsey. tahminim Tesla'nin public yaptigi tasarimlar uzerinden biraz modifikasyon yapmislardir.

araclar tasarim ve donanim olarak cok orta-ust segment gibi konumlanmis, belki daha az donanimli, daha ucuz versiyonlari da satisa cikar ama 50bin liralik bir araba beklemeyin. amac dunya starndartlarinda bir turk araba markasi ortaya cikarmak, turkiye'deki herkesi araba sahibi yapmak degil. tahminim, otv/kdv muafiyeti getirip, fiyati rakipleri karsisinda cazip hale getirebilirler belki. yurt disi icin nasil bir strateji izleyecekler bilmiyorum.

hicbir yatirim ekonomiyi tek basina saha kaldirmaz. yan sanayisi, servis agi ile beraber bu araba belki 50-100bin kisiye istihdam saglayabilir. aileler ile beraber 200-500bin kisilik bir nufustan bahsediyoruz. issiz ordusu icinde bir damla. ama eger ic piyasada talep cok olursa, cari aciga pozitif katkisi guzel olur.

Üç sene önce de saab’in bir modelini yapıyorlardi. O ne oldu ? Ya milleti oyalıyorlar işte.

Mensei olarak Türkiye oluyor, %100 turk yapimi olamaz bir otomobilin her bir modulunu sifirdan tasarlayip turk mali olarak ve tamamini Türkiye'de uretemezler, oyle bir dunya yok.

Ben pilinin Türkiye'de tasarlandigina da inanmiyorum sahsen ama Vestel pil icin 28milyar 396 milyon tl tesvik aldi zamanında. 28milyar diyorum bak, yanlis yazmadim. Bir zahmet yerli olsun pil de.

Özet olarak elin italyan firmasının 2018 de hazırladığı konsept aracı allayıp pullayıp adını da togg koyup getirmişler.

Kendimiz üretmesek bile biz tasarlamış olsak inan sevinçten ağlayarak izlerdim. Bu ülkede motorunu tasarlayacak adam da var, sürücüsünü tasarlayacak adam da var.

Ama parayı bastırıp yurtdışında elin firmasına tasarlatılan araba için neden bu kadar yaygara kopuyor anlamıyorum.

Ayrıca sürecin yönetiminde de soru işaretleri var. fabrikayı kim kuracak, parayı kim götürecek göreceğiz. Alım garantisi var şimdiden...

Önce şunu söyleyeyim; bu araçlar üç sene önce basına ifşa olan Saab'lar ile bağlantılı değil. Saab olayı TÜBİTAK'ın bir araştırmasının sonucuydu. Dün tanıtılan araçlar 5 yerli firma + TOBB'un ortak girişimi olan özel bir şirketin prototip çalışmalarıydı. Bu ikisini birbirine karıştırmayalım önce.

İkinci olarak @oscar'ın söylediği doğru. Dünyada hiçbir otomobil firması sizin hayalinizdeki üretim modelini uygulamıyor. Böyle bir şey mantıken mümkün değil. Yerli otomobil denince akla neden her şeyin Türk üretimi olması gerektiği geliyor bilmiyorum ama böyle bir model dediğim gibi dünyada yok. İçi boş milliyetçi tavırlar. Hiçbir mantığı yok.

Şu aracın tasarımı konusuna gelelim. Yok İtalyanlar yapmış da, nesi yerliymiş de... Pininfarina firması dünyanın önde gelen tasarım firmalarından biri. Bu işi işin ehline yaptıracaksın. Yerli ve milli olacak diye tutup saçma sapan birine tasarım yaptırırsan o aracın yüzüne kimse bakmaz. Şimdi milletin dibi düştü, aracın tasarımı çok iyi diye. Çok çok doğru buluyorum tasarımı Pininfarina'nın yapmasını.

Bir de şöyle bir argüman var; "Daha fabrika yok yerli araç diye yaygara kopartılıyor."
Bu argümanı biraz anlıyorum. Ama bu yorumu işin içinde olmayan adamlar yaparsa anlarım. İşin içinde olan, az çok otomotiv sektörünün geliştirme süreçlerini bilen adamlar bu yorumu yaparsa siktiri çekerim.

2022'de seri üretime geçileceği öngörülen bir aracın fabrikasını şimdiden yapmış bitirmiş olmanın neresi mantıklı, biri bana açıklasın. 2 yıl boyunca atıl durumda olacak bir tesise milyonlarca dolar yatırım yapılır mı aq? Bak sinirlendim şimdi. Aracın tasarımı, prototipi yeni bitmiş. Önce aracın parçaları ve sistemleri tedarikçiler ile anlaşılacak. Örneğin far ve stop lambasını muhtemelen Farba adlı firma yapacak, Küçük aydınlatmaları (sinyal, reflektör vs.) Farplas yapar. Aracın elektronik sistemlerinin bir kısmını ve silecek sistemini muhtemelen Bosch yapacak. Daha bir sürü sistem ve donanım var araçta. Tüm bunlar tedarikçiler ile anlaşılacak ve parçaların tasarımları yapılacak. Prototip araç üretmek ile seri araç üretmek arasında farklar var. Bu nedenle aracın donanımlarının ve sistemlerinin seri üretime uygun hale getirilebilmesi için tasarımlarında değişiklikler olacaktır. Araçla ilgili birçok sistem Full Service Supplier olarak geçen (FSS) firmalar tarafından yapılır. Örneğin Bosch'a dersin ki, aracın silecek sistemi sende. aracın sileceğinin çalışacağı ve sistemin konumlanacağı çevre datasını Bosch'a verirsin. Geri kalan her şeyi Bosch halleder. Tüm detay parçalar, sileceklerin boyutları, kullanılacak malzemeleri, kullanılacak motoru vs. hep Bosch belirler ve tedarik eder. Bu örnekteki gibi diğer birçok sistem ve donanım tedarikçiler tarafından tasarlanıp üretilecek. Şu an muhtemelen tedarikçi belirleme (sourcing) süreçleri devam ediyor. Sırf bu süreç bile diğer otomotiv firmalarında aylarca sürüyor. Tedarikçiler belirlenecek, ekipman tasarımları ve yatırımları yapılacak (kalıp, makine, pres, vb.). Ekipmanlar bittiğinde ilk çıkan parçalar ile araçlar üretilecek. Bu araçlar bin tane teste tabi tutuluyor. Testlerden gelen sonuçlara göre değişiklikler, iyileştirmeler yapılacak. Birkaç faz daha araç üretimi yapılacak. Test sürüşleri, çarpışma testleri, aracın regülasyona tabi olan sistemlerinin sertifikasyonları (homologasyon) ön seri üretim başlangıcı vs. derken zaten 2022'ye gelmiş olacağız bile. Bu süreçte fabrika yerinin belirlenmesi ve kurulması çok rahat tamamlanabilecek bir iş. Buna takılmak anlamsız.

Volkswagen Türkiye'ye gelecek. Seri üretim 2022'de başlayacak deniyor. Ne sanıyor bu insanlar mesela VW hazır fabrikaya mı gelecek sanıyor? Onlar da Manisa'da yeni fabrika yapacaklar. İnşaatı da 2020 sonunda başlayacak.

Şu araçların bütün parçaları isterse yurtdışından alınsız Türkiye'de sadece montajı yapılsın bu araç yine yerli araçtır. Bu kadar basit. Hee Türkiye'de daha ucuza yaparsın o zaman sorarım niye Türkiye'de yapılmıyor diye.

Bugün dünyanın bütün otomotiv devleri işbirliği içinde hareket ediyor. Kimse saçma sapan milliyetçilik derdinde değil. Mercedes A serisinde Renault motoru, BMW de 1 serisinde PSA (Peugeot-Citroen) motoru kullanabiliyor. Magna adlı bir firma Avusturya'da (Steyr) aşağıdaki araçları üretiyor. Kimse "BMW arabalarını başka firmalara ürettiriyor, BMW diye satıyor." demiyor ama? Neden? Çünkü malca bir yorum olurdu da ondan.

Magna üretimi araçlar:
Mercedes-Benz G-Class
BMW 5
Jaguar E-Pace
Jaguar I-Pace
BMW Z4
Toyota Supra

Bakın Magna bu araçların tedarikçisi değil. Direkt bitmiş ürün olarak bu araçlar çıkıyor üretim hattından. Mercedes, BMW, Jaguar, Toyota. Hiçbiri Avusturya firması değil. Ama kimse bundan gocunmuyor. Alman yine BMW'siyle, Mercedes'iyle övünüyor.

Bonus soruya cevap: ekonomiye katkısı olur. Ama kimse ekonomi şaha kalkacak diye beklemesin. Üretimin şaha kalkabilmesi için bu aracı bütün dünyanın kapışması, dünyanın dört bir tarafında üretim tesisi kurmamız falan gerekir. O zaman iyi bir ekonomik gelişmeden bahsedebiliriz. Arabanın fiyatı ve vergiler için konuşmak saçma olacak. Şu an hiçbir şey belli değil.

Bu yazılanlara istinaden sorayım, daha önce Türkiye'de üretilen Anadol yerli araç neden sayılmıyor?

akp oncesi yapilanlar sayilmiyor arkadaslar. mesela temsa'nin urettigi otobusler turk sayilmiyor ya da tofas fabrikasindan cikanlar, anadol vs.. en buyuk akp en buyuk comaristan..

devrim'i erbakan tekbasina yapti hayin cehapeliler urettirmediler..

Hybrid Kinetic K550 ve K750 diye googleda yazınca bizimkilerin tanıttığı arabalar cıkıyor.(2017de tanıtmışlar bu arabaları) Bi değişiklik yapılmadan direk hakları alınmış gibi ...
Yüzde yüz yerli zaten olmazda boyleside sacma oldu.
Fabrikayı ülkemizde açıp istihdam yaratılar umarım.

bunu birçok forumda sordum tam anlamı ile bilen yetkin kişi bulamadım. sanırım dünyada hiçbir üretilen ürün yüzde yüz o millete ait değil.

yerliotomobil.com

abim için: 1 kutu çikolata, pazartesi-salı zorunlu izin

yemeğe davet edildim ama parasını benim ödemem gerektiğini söylediler.
bir kuruşluk bile hediye vermediler.

İlk yılbaşı hediyem oldu. 3lü bıçak seti, ayrıca ev malzemeleri mağazasından tutarını bilmediğim hediye çeki. Bir hafta sonra işten çıkarılıyorum ama neyse.

Migros yılbaşı kolisi + 30-31 aralık zorunlu izin. Çocuklar yemek organizasyonu da istedi ama patron onaylamadı.

Küfür etmeyecekseniz söylüyorum.

Bir departman yemeği yapıldı geçen hafta dışarıda. Her şey sınırsızdı. Dün öğleden sonra happy hour tadında sucuk ekmek, kestane, mısır, bira, şarap şeklinde bi etkinlik daha vardı. Pazartesi de biz ekip olarak mesai bitimine doğru ofiste bi şeyler yiyip içeceğiz.

Hediye olarak mi band 4 verdiler. Çikolata daha gelmedi ama her sene dağıtıyorlar onu da.

İzin isteğe bağlıydı ben birleştirmedim.

Kıskançlıktan beni tiklememiş, ühü ühü.

izin isteğe bağlı.

her şey sınırsız şirket yemeği
yine her şey sınırsız happy hour
geçen senelerde bluetooth speaker vs dağıtılmış da geçen sene dandik bi paket dağıtılmıştı bu sene pazartesi belli olu

hediye? hediye ne arar la haris patron firmasında? 1 ocak tatil olursa en büyük hediye olur.

31 aralık yarım gün olsun, bir de maaşları 5'inde değil de yılbaşından önce yatırsınlar başka bir şey istemem.

Özetle kurumsal yapıdan uzak firmalarda genelde babayı alırsınız.

Gecen sene guzel bir kazak almisti patron. Ondan onceki sene de guzel bir gomlek, ikisini de cok beğendim. Eksi firmada da guzel bir yilbasi seoeti vermislerdi. Su an yurtdisinda patron, muhtemelen bir sey alamayacagiz bu yilbasi.

Sınırlı içki diyerek gidip sınırsız içtiğimiz şirket yemeği, bir de kendi ürünlerimizin olduğu hediye paketi.

Kuzenime gelen yılbaşı sepeti, şirket yemeği ve çerez çeşitlerinden oluşan hediye paketi.

İkisi de büyük global firmalar.

yılbaşı yemegi+500 tl hediye çeki

Pazartesi salı zorunlu izin, bir kutu çikolata, 15 gb internet ve kablosuz kulaklık

şirket yemeğe götürdü iş çıkışında hesabı da şirket karşıladı.Bir de ajanda verdiler

kocccaman şirket öyle böyle bütçe kısıntısına gitmedi. kutlamayı 80 km uzaktaki genel merkezin otoparkında yaptılar. servis kaldıracağız dediler 2 saatlik meyve suyu ikramı için. hediye olarak çikolata+kuruyemiş.

tasarımı iyi çünkü. konsepti italyan firma yapmış. anladığım kadarıyla ortada ne fabrika var ne türk malı bi ürün var. yani şuan eleştirecek bişey yok. ortada bişey yok çünkü.

şu an olumsuz yorum yapanı fena fişlerler bende mesela burda yerin dibine soktum ama firma sayfasından övdüm de övdüm

olumsuz yorum yapan linç yer şu an. ya da para almışlardır.

milyon takipçili "sözde" mizah sayfalarının çoğunu takip ediyorum arkadaşlar arada bi' şeyler gönderdiği için. genel kalite inanılmaz düşük. reklamlar falan akıllara zarar. şu "how can i get to taksim" videosuyla meşhur olan dayı var ya mesela... "o dayının hayat hikayesini paylaştık!11!" diye başka sayfanın reklamını yapıyorlar veya "x ile y ünlüsü birbirine girdi, videosu hesabımızda" diyorlar vs... gördükçe kusasım geliyor, gerçekten 6 yaş seviyesi yani, fazlası değil. haliyle pek bir şey beklememek lazım. kitlenin iq'su tek haneli falan siyasi görüşünden bağımsız olarak. böyle bomboş içerikler üreten, tek derdi kendisi gibi aptallar sayesinde para götürmek olan yerlerin tepkilerine şaşırmamak lazım. konya'da uzay üssümüz var desen onu da paylaşırlar. amacı etkileşim yaratmak çünkü, inansın ya da inanmasın, türk bayrağıyla paylaşıp prim yapabiliyorsa yapacaktır.

twitter da aynı. fenomenlere basmışlar virali.

reklam. herkes ekmeğinde.

Yanlış hesapları takip ediyor olabilir misiniz?

twitter.com

twitter.com

su anda gozuken pininfarina elindeki birkac konsepti hafif degisiklikler yaparak bize gecirmis. bunun birkac sene onceki saab fiyaskosuna donusmesi olasi ama bir sans vermek lazim. gommek icin erken, benim de 500bin takipcili bir hesabim olsaydi ilk etapta gommeye calismazdim..

ulkemize ciddi hir katki yapma ihtimali olan bir girişime şu aşamada gömmeye calişmak karaktersizlik olur, o yüzden. Herkes biliyor aslinda henuz bir fabrika olmadigini vs. İyi bir şeyler yapılmaya çalışılıyor, bunlara takos olmak, kötülemek yanlıştır. İnşallah tamamına erer bu proje.

Reklam kokan hareketler. Altta yorumlar efsane yalnız.

Herifin birisi "italyanlar ne araba yapıyor beee" yazmış sabah sabah sesli güldürdü :)) Haliyle hemen cevap gelmiş "bmw'yi de o firma tasarlıyor bla bla.."

Sonra bir manyak da bu herife cevap vermiş, "e geriye ne kaldı, türk malı dedikleri sen mi oluyorsun o zaman" diye :))

Tasarım güzel ama iyi niyetlerine hiçbir zaman inanmadım. ilerleyen günler gösterir nasıl bir pislik çıkacağını.

Ben %10 yaparim herhalde.

maksimum 200 tl yapılmalı diye dusunuyorum. kiracım ödemesini düzenli yaptığı için 50-100 arasında zam yapıyorum..

350 tl fazla..

%10 zam yaptı. Aslında daha fazla istiyor ama pek zorlayamıyor. Çünkü 3er aylık peşin yaptırıyorum kirayı.

Mobil edit:yatırıyorum

benimki yillik tefe-tufe ortalamasiyla yüzde 19 civari bir sey yapmaya kalkti, cunku kontratta tefe-tufeye gore artis yaziyor.
yuzde 15,87'ye ben indirdim yasal maksimum oran oldugu icin.
benden iyi kiraci bulamaz, ama sirf bu yüzden seneye tasinacagim.
terbiyesizlik resmen.

2750 bence iki tarafa da uygun olur. Fırsatın varsa çık **k gibi kalsın, bir ay boşta yatsın ev göreyim onu.

Benim zam %10, ne beni çok yorar ne ev sahibini üzer.

2500 kirada 100 lira artis olmaz. burada yazanlara bakma yasal oran belli; ortasi bulunabilir... 2750-2800 yapmasi icin teklif olabilir

3 tane daire ve ufak bir işyerini kiraya veriyorum.
her sene yasal zam oranının biraz altında zam yapıyorum. çıkan rakamıda 15-20 az olcak şekilde düzlüyorum. 840 çıktı mesela 825 düz yapıyoruz.

1700den 2000 yapalim dedi. Ben de evdeki kotu durumlari vs saydim su an ortada belli bir sey yok. Ama ben yasal oran %19 diye 300 lira artirabilir diye dusundum. Yukarida %15 olmali falan demisler ama bilen varsa aydinlatabilir mi maksimum ne kadar yukseltebilir?

yasal oran dediği maksimum oran. Aylık tüfe %9.5 falandı Kasımda biz ona göre yaptık. Yıllık hesapta %16 falan çıkıyor galiba evet zaten o oranı da geçemez.

Biz kendimiz görüşmedik emlakçı aracı oldu, diğer ev sahiplerinin yaptığı oranları ve yeni kiracı bulma durumlarını falan anlattı o açıdan iyi oldu.

@olric:

cumhurbaşkanlığı kararnamesi var, ona göre maksimum artış yüzde 15,87 olabilir.
yıllık tefe-tüfe ortalaması çok yüksek çıktığı için yüzde 15,87'yle sınırlandırdılar aşırı artış olmasın diye.

@blatta hiberna tesekkur ederim.

Artacak. Orani bilmiyirum.

Yüzde 4. Bir boka yaramaz. Hayat pahalılığı son 2 senede ebemi z*kti.

eski bitch direktör bütçeye herkese %10 verdirip gitmiş, şu an kesin %10 görünüyor. yenisi sağ olsun, performans sistemini aylık prime döndürecek, öyle olursa senelik ortalama %21-22 falan olucak.

artar, orani bilmiyorum ama %25 civarinda bekliyorum.

önce subat diyecekler, sonra temmuz diyecekler, sonrasında da " ee kriz ortamı" deyip hak edenler zam alamayacak. reklamını güzel yapanlar ise enflasyon oranında zam alacak..

Bir maaşım olsun, mümkünse asgari ücret olsun istiyorum. Yaşadığım yerde asgari ücrete çalıştırmıyorlar.

artacak yüzde 20 artacak

Maksimum %9,589

Gene %10 olur maksimum. Onu da ocağa yansıtmazlar, şubat şüpheli. Martta hayata geçebilir.

%7-8 civari oluyor genelde

Çanaktan gelen kablo tek mi ? Eğer tekse çanağa çift lnb takılıp eve kadar yeni kablo çekilirse her tv'ye bir lnb atamış olursun.

Ya da evde internet varsa smart tv'ye iptv kurulumu yapın, sadece trt vs izlenecekse beleş hizmet veren yerler var. En kötü senelik 150-200tl ye ücretli üyelik alır maçlara kadar izlersin.

Eski evde 2 ayrı hat geliyordur merkezi sistemden, bunda tek hat geliyordur daireye.

Site de her blokun kendi çanağı var bina tepesinde. Dairelere gidiyor. Her odada da uydu çıkışı var. Oradan alıyorlar dekodere bağlantıyı. Bu yüzden çanağa müdahale edilemez duruyor şimdilik ev içi çözüm arıyoruz. Zaten neden olduğunu da anlamış değilim.

Evde internet var. ekstra bir kutu vs olmadan smart tv'ye iptv kurulumu oluyor mu? Bir de iptv düzenli sorun çıkarır mı? 3 ayda bir ancak gidebiliyoruz bazen o bile olmuyor, bozulunca düzeltecek birini aramakla uğraşmasınlar istiyorum açıkçası. Yoksa tak çalıştır iptv de olabilir. bir de internet ne kadar yer ki bu tvler? sonra bir de kota derdi oluşmasın.

Artık internet kotasız, saatte 1-2gb arası yer. Smart tv nin marka modeline göre değişir. Bir çoğuna hiçbir ek kutu almadan kurulum yapılabiliyor.

Sıkıntı çıkarsa da gitmene gerek yok. TV'nin mac adresini not alırsan iptv ayarları internet tarayıcısı üzerinden yapılıyor. Yani kendi evinden ayarlara müdahale edebilirsin.

abi yaşlı başlı insanları iptv ile uğraştırmayın allahınızı severseniz.
site yönetimi ile görüşün, çatıdaki uydunun sinyalini dairelere dağıtan bir santral var, onda boş yer varsa bir tane daha kablo çektirin daireye. boş yoksa santrali büyütsünler, ucu ucuna iş mi yapılırmış öyle her eve bir hat nedir, bu işin yıllardır standardı her daireye en az iki hat çekilmesi şeklinde.
bu arada, sizinkiler taşınmadan evvel sizin hakkınız olan bir hattı birisi kendine yontmuş da olabilir, site yönetimine danışın, eğer öyleyse düzelttirmeleri gerek. kim yonttuysa da masrafını ona fatura etsinler.

Toki nin yaptığı iş olunca 1 kanal işi mantıklı geldi. IPtv ben kendim uğraşmak istemem evde, yaşlı başlı insanlar için ayrı dert. Ya ttnet tivibu ya digiturk e doğru gidiyor bu iş. Teşekkürler cevaplar için

yine de ısrar ederim belirttiğim yolu denemeniz için.
çünkü digiturk de normal çanak ile aynı şekilde kullanılacak, artık binaların dışına kendi çanağınızı takmanız zaten yasak, e çatıya digiturk takıp oradan kablo çekecekseniz ve aslında ihtiyacınız digiturk değil de sadece tv izlemekse fuzuli bir masraf olacak.
(ha bu arada bir çok santral digiturk de dahil olarak kuruluyor, ya da sonradan sadece digiturk çanağı takılıp santrale eklenerek mevcut kabloların üzerinden evlere aktarılıyor, yani eğer santraliniz destekliyorsa hususi hat çektirmenize gerek kalmıyor. bir ihtimal sizin tesisatta olup olmadığını öğrenmeye çalışın, binanızda varsa ve turksat değil de eutelsat üzerinden çalışıyorsa çakışma yaşamadan kullanabilirsiniz.)
ayrıca tivibu benim tecrübe ettiğim kadarıyla çok başarılı bir platform değil, kanal geçişleri yavaş, taahhütlü satılıyor ve her zaman internete ihtiyaç duyuyor, bu da sadece tv izlemek istiyorsanız ekstra masraf demek. ha yok internet de olsun ucuzundan, işimize yarar derseniz ayrı.
her ay internet ve tv için tivibu gibi bir platforma vereceğiniz miktarın bir yıllığını hesapladığınızda bahsettiğim yöntemden daha pahalı ve verimsiz olacak, yeniden alışmayı gerektirecek.

sessizce çık git, salla.

hiç diziye çevirmeye gerek yok. Hadi eyvallah der ceketini alır çıkarsın. Laf eden olursa o zaman karşılık verirsin.

ne olursa olsun kibarca, sessiz, sakin. hayat devam ediyor, yarın o insanlarla başka bir yerde karşılaşabilirsin.

sessiz , sakin , kibarca ver istifanı çık. yeni hayatına bak.

Her şey yolunda giderse mart ya da nisan gibi istifa etmeyi planlıyorum ben de. Şu anki birikmişliğimle inanılmaz bir şekilde hepsine tek tek sövüp ne mal olduklarını yüzlerine vurasım var ama o gün gelip de kurtulacakken kesin “amaan salla gitsin, bu zavallı karakterleriyle ne halleri varsa görsünler” deyip sessiz sakin veda ederim diye tahmin ediyorum.

Hesaplasarak ne abi, kurtlar vadisi mi bu. Kimin kime na zaman isi dusecegi belli olmaz, gereksiz adini cikarma ve iliskilerini iyi tut.

@hot potato: valla kurtlar vadisine kurban olayım. öyle rezil bir kurum garbanın ağzına tükürürler zengine gık diyemezler banada batıyor bu durum. ayrıca yeni işimden dolayı bir daha hiç birini görmeyeceğim o kesin.

basıp giderdim ya işim gücüm yok bi de milletle mi hesaplasacam. parayı bulmusum zaten. ohh keyfime bakardım. gelsin gece alemleri :D

benim bildiğim en sıkıntılı devlet kurumu adalet bakanlığı. kime ne gösterecen ki çek git.

Çok kötü ayrılsam da kimseyle hesaplaşmam. Vedalaşıp çıkarım.

hayatta hesaplaşmam. hadi bye der geçerim.

Aynı durum bende de var yine kamu atama isteyip gideceğim. Amir boklanacak biliyorum tutup hesaplaşmak istemiyorum neden dersen bu tipler ondan anlamaz yine sinirden sen kudurursun. Hadi bye de salla gitsin. Dediğin parayı kazansam siktir olur giderim orası da ayrı.

Memuriyetin de, istifanın da bir adabı var kardeşim. Yarın bir gün o kurumda yaptığın işlerden soruşturma açılmayacağı ne malum? Böyle ego tatminine gerek yok. Eyvallah de, çık git.

ammannn allah belanızı versin ben kurtardım kendimi, ne halinz varsa görün diyip hiç bir şey demeden istifa

gazozailacatmauzmani +1

Öfkeyle kalkan zararla oturur demişler. Siz şu anda güzel bir değişim yaşama imkanına sahipsiniz, her ne kadar haklı da olsanız böyle bir kapanış ile aklınızı orda bırakmayın. İnsanların ne yapacağı belli olmaz, bu tür kişiler bırakın çıkar ilişkilerini filan bazı insanların sırf düzgün yaşayışlarından bile rahatsız olup onu bozmak isteyebilirler. En güzeli yavaş yavaş kendinizi hazırlayın, boşuna münakaşaya girip tadınızı kaçırmayın. Ayrılacağınız gün geldiği zaman da basit bir şekilde iyi çalışmalar dileyip yolunuza devam edin ve bu defteri kapatın. Şimdiden yeni yılınızı kutlar, ailenizle huzurlu zamanlar dilerim.

Diyelim hesaplaştın. Bunları yapan kişilerin yüzü kızarır mı sanıyorsun? Onlar da sana laf sayacak, kötü duruma düşecek olan yine sen olacaksın.

Yüzleri eşek derisi olmuş insana söyleyeceğine duvara söyle daha iyi

Sadece 10 değil 7'de de var böyle bir problem, güz ayarlarından otomatik açılmayı tetikleyen donanımlardan vs her yerden kurcaladım her şeyi kapadım internetten okuduklarımla.

Ama yine de kendi kendine açılıyor ve alakası zzamanlarda, bazen kapatır kapatmaz 1-2 dk içinde açılıyor, bazen de daha geç.

biostan yapılıyor olması lazım.

Komple kapalıyken açılma özelliği var mı bilmiyorum ama uyku moduna alınca otomatik çıkması için zamanlayıcıyı kullanabiliyorsun.

bu bende de oluyor. normal kapatıyorum, sabah geliyorum açık. "bilgisayarcı çağıralım" dedi patron fkjdd takipteyim.

Bu arada laptop mu desktop mu?

Bendeki laptop, diğer sorun yaşayanlar da yazarsa bir veri oluşur belki.

Laptoplarda oluyor o. Bir program arkaplanda uyanmaya programlıdır tetikliyordur.

Laptop değil benimkisi, masaüstü.

Uyku modunda da değil, bayağı kapalıyken açılıyor.

hocam
sen kapattıgını dusunuyorsun
uyku moduna almıs olabilirsin
mouse oynatınca da
aciliyor olabilir

kontrol edersen

@Dimi bilgisayarı tamamen kapattığında arkasındaki ethernet kablosunun bağlı olduğu yere bir bakarmısın ? ethernetin sarı ışığı yanıyor mu?

pc kapalı olmasına rağmen ethernet ışığı yanıyorsa bios da ağdan açılma aktiftir.

bu arada windows 10 siz kapattığınızı düşünseniz de "tamamen" kapanmıyor, yeniden açtığınızda hızlıca açılabileceği bir duruma geçiyor sadece.
www.howtogeek.com
bir de shift'e basarak kapatmayı deneyin bir süre.

Kapattığımda tüm fan sesi vs kesiliyor ama daha önce dikkatimi çekmişti, "Sir Anthony Hopkins" dediğin gibi ethernet yerinin ışığı yanıyor hep evet.

Uyku modu değil aslında, dediğim gibi bazen işe erken gelince kendim açmak durumunda kalıyorum, gayet normal sıfırdan açılıyor.

@gkhncnzdgn dediğinizi deneyeyim bir de.

Yeni

Parametreler tercih yapmak için yeterli değil.
Yine de geri kalan bütün şart ve imkânların, getiri-götürülerin denk olduğunu varsayalım elbette eski derim. Maceraya gerek yok, huzurun yerindeyse kal.

tamamen duygu$$$al. Sevildiğin iş yerindeki rahatın bir bedeli vardır. Misal şimdiki işyerinde 4k alıyorsundur, yeni iş yeri 4.5k veriyordur gitmezsin.

Ama yeni işyeri 6k veriyorsa yemişim sevilmeyi.

Tabii ki tek kriter para değil, kendini geliştirme imkanı, daha kurumsal bir yapısının olması, yan hakların daha iyi olması, araç verilmesi, daha iyi bir pozisyon gibi faktörler de seçim yaparken etkili.

seviyorlar diye üstüne ekstra para veriyorlarsa eski işyeri. sadece seviyorlarsa git konuş para iste :D

Konfor alanından çıkmadan yükselme olmuyor arkadaş. Şartlar aynı yazmışsınız, o zaman zaten niye iş değiştiriyorsunuz ki?
Bir de iş hayatında sevme-sevilme bir yere kadar. Önemli olan güvenilir insan olmak ya da olmamak. Yaptığım iş gereği bir sevgi kelebeği değilim ama herkes benim adil olduğumu bilir.

farazi ve fiktif bir soru olduğunu düşünüyorum. yine de cevap vereyim. şartlar aynıysa sevildiğiniz bir iş varken iş değiştirilmez.

Dunyanin en normal ruh halini yasiyorsun. Kimse ilk gunlerdeki performansin yuzunden sorgulamaz seni. Kendine zaman ver, stres yapma, anlamiyorum panigine girme, duzelir kendiliginden. Bir kerede duzelmesini bekleme kesinlikle.

not al o zaman?

İlk zamanlar böyle geçer gider, çok takılma. Rahat ol yaparsın sen.

Panik yapma, not al. Dilimizi doğru kullan :)

mail veya rapor yazarken de böyle olursan pek uzun soluklu bir tecrübe olmayacak gibi duruyor.

Söz uçar yazı kalır demişler, sana anlatanlar için iş artık bir rutin olmuş, ezbere anlatırlar belki senelerdir aynı şeyi yapıyorlar. Sen ilk kez görüyorsun, tek seferde kavrayamaman normal.

Dedikleri gibi not alırsan en azından bazı şeyleri tekrar tekrar anlatmak zorunda kalmazlar, sadece atladıkları detayları sorarsın.

istediği kadar anlatsınlar. sen masa başına geçip kendin yapmaya başladığında anlarsın. senlik durum yok. genelde öyle olur hep. ( içinden ne anlatıyor bu amk dersin ) :D

Aynen öyle kendin yapmadan olmuo ama iş sahada masa başı deil

Not al bide varsa tecrübeli biriyle aranı iyi yap ona sor

çaktırmadan ses kaydı al. haftasonları üzerinden geç. deadlinelarını takvimde oluştur hatırlatmalar gelsin. düzgün not al.

Ses kaydı alma, ayıp. Alacaksan da haber vererek al, yoksa başın daha çok derde girer. Umarım burada yazdığın gibi yazmıyorsundur normalde, işyeri için direkt eksi not. Yapmaya başladığın zaman soracaksın asıl sorularını. Kimse sana "bunu ilk gün göstermiştim sana " demez. Ama soruların giderek azalmalı.

soruna cevab vermek istiom ama hi cbisey anlamiom, kesge bir az da ha anlasilir yazsaydin, boyle okunmio yazdiklarin.

Arkadaşlar bana gösterilen şeyi anlamıyorum, aha bu çok önemli aklımda tutayım diyorum ama anlayamadığımı hissediyorum, dalgınlık var çok ciddi boyutlarda. Apartmana giriyorum 1. Kattaki dairede işim bitiyor, kız diyorki şimdi üst kata çıkacağız, ben sokak kapısına yöneliyorum , böyle düşünün çok tuhaf bir durumdayım böyle yaşamak ızdırap , biri ile tanışıtorum ismi tokalaştıktan hemen sonra unutuyorum. Gerizekalı oldum galiba.

kan testi (eksik vitamin varsa diye), duzenli kaliteli uyku, bol su tuketimi ve doga yuruyusu tavsiye ediyorum.

3 senedir antalya'dayım, damla kar düşmedi, buraya 15-20 senede bir yağıyormuş. Yüksek yerlere yağıyor hatta saklıkent kayak merkezi var antalya'da.

Aynı zamanda nereden çıkarsan çık anında karla karşılaşırsın. Korkuteli tarafından çık kar vardır, burdur bucak tarafından çık kar vardır, konya tarafından çık kar vardır.

Yağmıyor. Yer: Adana-Mersin.

3 sene once mersin de dalistaydik. ciktigimizda uzerimize yagiyordu kar. bilg. da bir yerde videosu da mevcut. uzun surmedi ama guzeldi.

Yağmıyor. Yaylalara yağdığı zaman soğuğu geliyor
Mersin

Ben Antalya merkezde en son 93 de kar gördüm.

Bkz çalışmadı, mobilde editleyemedim.
eksisozluk.com

Ses ayarlarından cihaz iki tane görünmesi lazım birisi kulaklık, birisi dahili speaker. Ses ayarlarını bir kurcala istersen.

Windows 10 ile ilgili bir bug varmış.

superuser.com

Linkteki olayı uygularsanız sorun çözülüyor.

ne bileti ? misal açık otobüs biletine çevireceklerinde ilgili yılın aralık ayının son günü seçiyorlar.

(bkz: açık bilet) fakat ne bileti alacaksınız? uçak mı otobüs mü tren mi gemi mi?

otobüs ve trende bu işler daha kolay oluyor. uçak için baya sıkıntı. ayrıca belli bir süre içinde kullanması gerekir bileti. fark ücreti ödemesi gerekebilir falan. bazı durumlar için çok mantıklı bir hediye olmayabili yani.

uçak biletiyse hiç girişme o işe, yüzü astarından pahalıya gelir.

eğer önümüzdeki iki ay içerisinde uçacaksa ve pegasus uyuyorsa forum sitelerinden 'bedava uçuş kodu' satın alabilirsin. (yurtdışı tek yönü 400-500'e satıyorlar). bu kodla super eko sınıfından istediği bir ülkeye tek yön uçabilir. iki kod alırsan gidiş ve dönüş bileti alabilir. en temizi bu olur.

Dizinin tarihsel konumu episod 6'dan 5 yıl sonra

1 yıl önce yaşanan episod 5'te yoda, 900 yaşında olduğunu söylendi.

A+B = bebe yodayı izlediğimiz anlarda gerçek yoda 906 yaşında (ruhani, yaklaşık)

reenkarne diyenler çıkabilir elbette.

değil. return of the jedidan sonra geçiyor olaylar

bebe yoda demelerinin sebebi yoda'nın ırkının isminin bilinmemesi ve bu bebenin de o ırkın mensubu olması. millet kolaylık olsun diye baby yoda demeye başlayınca disney de "he baby yoda diyin ama yoda değil o yani" falan dedi. ırk ismi falan öğrenilince fanlar da baby x demeye başlar sanırım. aslen the child diye geçiyor yoksa.

----star wars spoiler----



yoda return of the jedi'da öldü. (6. film)

the mandalorian ise bundan 5. sene sonrasını anlatıyor. aynı türden başkası olabilir, anka kuşu gibi kendi küllerinden doğmuş olabilir. belki bir açıklık getirirler ilerleyen zamanlarda.

başarıya inanma. torpile inan. malesef böyle yürüyor bu işler.

bir de kpss çalışmaya bir an önce başla bence. gerçi tam puan alan adamı sözlü mülakkate eledikleri oluyor ama, birden fazla seçeneğin olur.

Kendi çabamla iş bulucam diye inat edip 4 yıl işsiz kaldım. Sonunda çaresiz kalıp anca birini araya koyup da iş bulabildim maalesef...

mezun olduğunuz gün bulmanız lazımdı, çok garip ilk defa böyle birşey duydum.

kpss gir ama minimum 90-92 almalısın. eem de epey yüksek puanlar.

firmalari degil tanidiklari ziyaret et, firmalara degil tanidiklara cv'ni ver. eforunu o yonde harca.

evet soxam bele vaziyete.

kpss den 90 civari puan alabileceğime güvenim var. tabi sınav bu belli olmaz ama en azından kendime güveniyorum.

benimle beraber okuldan mezun olup da "referanssız" işe girebilen arkadaşım olmadı. Kaldı ki aynı okuldan okuduk ne bildiklerini biliyorum. girdikleri iş kollarında ben bir çoğundan daha başarılı ve bilgiliydim.

Kendi çabamla iş bulamıyorum. devlette çalışan mühendislerin hiçbirisi idealist değil. kpss ye girsem büyük ihtimalle bende öyle olacağım. tabi o da puan alıp atanabilirsem. "Referans" olabilecek tanıdığım da yok.

Durumlar böyle bir hafta daha iş ararım sonra kpss ye el mecbur dönecek gibi duruyorum.

Kariyer.net, secret.cv, yenibiris vs. Buralardan imkansıza yakın gibi artık. Yeni başlayan birinin iş bulması çok zorlaştı, nitelikli işsiz sayısıda milyonlarca. iş başvuru sayısı yüzbinleri buluyor. Zaten işverende; 25-28 yaşını aşmamış, çok iyi sevide ingilizce tercihen üçüncü dil bilen, sektörde 5 yıl tecrübeli, yüksek lisans yapmış, bilmem ne serfilası ve referansı olan, ekseriyetle kadın adayları işe alıyorlar. Vereceği de asgari ücret ya da üç kuruş daha fazlası zaten.

3 ay ne ki.
Su ana kadar hicbir isimi torpille bulmadim ayrica. Stajlarim dahil.
Boyle genellemelere bakma.
Yok senelerce issiz kalanlar vs. Cok sanssiz olman ya da bi seylerin gercekten eksik olmasi ya da cok ust seviye bi beklentin olmasi lazim boyle sureler icin. Yani merak etme yillar gecmez.

Ise girmekten korkma ama begenmezsen cikarsin. Ortalama iyi bi seye basla.

Adi sani duyulmus yer olsun pesinde de kosma. Kendi capinda unlu bi yer de seni mutlu edebilir.

Her yere basvur, her cagiran gorusmeye git ne cikacagi belli olmaz.

Bi 3 ay daha bak. Paraya ihtiyacin varsa ya da sikiliyorsan evde part time oylesine bi ise gir oyle bakmaya devam et.

Tavsiye vermek kolay tabi, durumu icinde olan yasar ama umudunu kaybetme bulursun.

Kariyer.nete yuklen. Gozune kestirdigin yerlere mail at. Elden cv yalan olur o kagit kaybolur iceride isin pesini kovalayacak tanidik yoksa. Maalesef sonrasi bekleme.

Kpss de insani kitleyen bi sey. Hem calisir hem sinav hazirligi yaparim dersen ok ama zor o galiba.


Bu arada akademik kariyer de dusunulebilir belki istersen.

meslektaşız. Sektörün sıkıntıları :

adı sanı duyulmamış bktan üniversiteler de eem bölümleri açılıyor, hobi elektronikçilerinden bile daha kötü durumda olan mezunlar veriyorlar, bom boş teneke gibi mezun oluyor herifler. Sektörde kalabalık yapmaktan başka bir işe yaramıyorlar.

İşsizlik tavan yaptığı için tecrübeli mühendisler bile işsizken yeni mezun birisinin iş bulması zorlaşıyor. İş bulursa da şansı yaver gitmezse, mükemmel yetenekleri yoksa, torpili yoksa utanmayıp asgari ücret veya bir tık üst maaşla işe başlatıyorlar.

E haliyle mühendislerin büyük kısmı da haklı olarak böyle bir şeye yanaşmıyor.

Araya birilerini koyman lazım yoksa süründürüyorlar.

Önerim çalışmak istediğin sektörü seç, firmaları bul, tek tek mail at.

ben bu "torpilsiz bir bok olamazsın" tarzı cevaplara asla katılmıyorum. hangi üniversiteden mezun oldun, yabancı dil bilgin ne seviyede, üniversite döneminde okul dışında kendini geliştirip, özgeçmişine yazılabilecek bir şeyler yaptın mı bilmiyorum ama iş için rekabet ettiğin insanlardan seni sıyıracak şeyler bunlar.
bu cam tavan edebiyatlarını, "torpil lazım hacı" geyiklerini bir kenara bırakalım. torpilsiz de oluyor arkadaşlar merak etmeyin.

trainee ilanlarına, uzun dönem staj ilanlarına falan başvur. her tarafa başvur. iş bulmak zaten öyle pat diye olmuyor, aylar alıyor. daha mülakatlara girip, elin boş çıkacaksın. sonunda elbet olacak, devam et. bu süreçte de kendine bir şeyler katmaya çalış işte.

Denildiği gibi tanıdık olmadan iş bulmak bu devirde zor.
Elktronik cihaz üretimi yapan bir firmada çalışıyorum,
Eğer İstanbul'da yaşıyorsan cv'ni gönder İk ile konuşurum, ihtiyaç var ise değerlendirirler.

@cay koy geliyorum

eskiden öyleydi. ben torpilsiz başlayıp torpilsiz devam ettim ancak çalıştığım yerde de girdiğim tüm ortamlarda da şu sıralar bırak işe alımı, torpilsiz dönen tek iş göremiyorum.
şimdi işsiz kalsam 5 yıllık tecrübemle, ccnp ve siem sertifikamla iş bulma konusunda şüphelerim var.

@foolrules, tabi ki de kalmazsin.
Torpil var mutlaka ama her sey torpil yaaa kivaminda da degiliz.
Istanbul disi universite 1-0 yenik baslarken gidiyor anadolunun ucra universitesinden mezun oluyor sonra torpil lazim diyor insanlar. Boyle boyle cvsi iyi olan insanlari da umutsuzluga surukluyorlar. Yahu senelerce issiz mi kalinir.. anca ceo falansindir asagisini kabullenmezsin seneler gecer mi gecer..
Sinir oluyorum sahsen kendine bakmadan, caba sarfetmeden torpilim yok ondan diyenlere.

ccnp sertifikası olan ve herhangi bir enterprise siem ürününü de aktif kullanabilen biri işsiz kalmaz hocam bu dönemde, bir şeyleri yanlış yapıyorsunuz, en kötü ihtimalde ingilizceniz yoktur. bankalar deli gibi security analyst arıyor.

elektrik elektronik çok geniş bir alan. yerinizde olsam bir alan seçer, onda yoğunlaşırdım. atıyorum bilgisayar ağlarını seçip basit bir ccna kursuna gitseniz, bir çok operatörde, firmada iş bulma şansınız olur ve artar. iyi derecede Ingilizce bildiğinizi farzediyorum. ingilizcede sıkıntı varsa tek önceliğiniz onu çözmek olmalı.

@Flipsflops

o taraftan düşününce sen de haklısın.

3 ay hiçbir şey, 1 yıl ara düzgün bir şey bulamazsın düşünmeye başla.

Torpil olmayan yerde, tahsile bakılmıyor. Artık tecrübe ve bilgi önemli.
Üniversite bitirmişsiniz ama tecrübeli olduğunuz bir konu var mı?

Kesinlikle tanidik gerekiyor ama hani ust duzey olmasina bile gerek yok aslinda. Bi yerde calisan uzaktan yakindan alakasi olan herkesden cikabilir o sans. Eger annen baban teyzen amcan vs varsa onlara de cevrenize yayin bi sekilde bir sey cikiyor. Ilk ise girmek zor olan, sonra sen calistikca iki bilemedin uc yila onune hep daldan dala atlama olanaklari cikiyor zaten.

biraz pahalı gibi geldi yıllık 49 dolar. kampanya dönemlerini bekleyin derim. ya da avast gibi ürünlerin yıllık üyelikleri 80-100 tl arasında, bunlar da işinizi görebilir.

Kaspersky kullan, daha iyisi ve daha ucuzu. yıllık 49 dolara değecek bir iş yapmıyor malwarebytes.

değmez. 49 dolar fazla.

bilinçli bir kullanıcı olursan antivirüs'e gerek bile yok. Şüphelendiğin bir program olduğunda kurmadan önce virustotal ile 70 antivirüse birden taratırsın olur biter.

Ofis dosyalarında makro içeren dökümanları açmazsın. Mail eklentilerinde uzantıdan emin olmadan tıklamazsın olur biter.

Bugüne kadar antivirüse para vermedim, vermem. Antivirüsler bence "şimdi açmak için şuna mı tıklıyoruz" diyen eski nesil için kullanışlı.

Gerçek zamanlı koruma çok elzem değil, windows bile şüpheli dosyayı çalıştırmadan önce 2 kere onay alıyor.

edit : windows'un kendi antivirüs'ü olan windows defender yeter de artar.

Sağ olun almamaya karar verdim. Bilgisayarımı iş amaçlı kullandığım için kesintiye uğramamak adına ek önlemler almaya çalışıyorum :)

Bu arada genel bir bilgi eksiliğini gidereyim: virüsler sadece bilgisayarda dosya çalıştırınca bulaşmıyor. Herhangi bir şey çalıştırmasanız bile ağ üzerinen farklı noktalardan gelme ihtimali var. O yüzden mutlaka bir AV kullanın. Defender tek başına bir işe yarasaydı birkaç milyar dolarlık bir pazar olmazdı bu konuda.

türkiye'de şuradan bulabilirsin :

www.ozdisan.com

yurtdışına muhtaçsın gibi görünüyor, en iyi alternatif aliexpress. Bulabilirsen tek satıcıdan al hepsini, her kargoya 15tl ekstra para vermemiş olursun.

Bu saçma vergide emeği geçenlere de bu vesileyle lanet olsun.

@kimlanbu maalesef 1 tane varmış ellerinde :(

aliexpress'te 10 adet kablo 2 dolar, türkiye'de tanesi 15 lira. zoruma gidiyor.

tablar basit şarkıları çalmak, arpej, akor öğrenimi, basit ritim, solo ve rifler için zamanında bana çok yardımcı olmuştu.

şimdi örnek olarak mfö'nün güllerin içinden şarkısının tabı ile metallica'nın fade to black şarkısının tabı haliyle aynı olmayacaktır.

yani çalmak istediğin şarkılara bağlı bu, ileri seviye bir şarkı bir sürü teknik hareket içerecektir,(mesela unison bend), bir sürü gam da içerecektir. zaten hızlı solo çalanlar gamları yemiş yutmuş adamlar oluyor. öyle dur şurada da sol diyez basayım bakayım ne olcak diye düşünmüyolar.

çalınır ama ilerleyemezsin, 3 gün çalma unutursun. Guitar Pro tarzı bir program kullanırsan işin ekstra kolaylaşır.

Bir diğer kötü yanı da parmaklarını yanlış kullanmaya alışırsan hiç bilmeyen birisine göre bu kronik hatalarını ilerleyen zamanlarında kapatmak zor olur.

Uzun süredir gitar çalmıyorum ama misal "power chord" basarken iki tele de serçe parmağımla basmak gibi kötü bir alışkanlığım var, ne zaman dikkat etmesem elim kayıveriyor.

En azından temel oluşturacak kadar ders almanı öneririm veya youtube'da nasıl tutulurdan başlayan dersler var, oraya bakarak ilerlersin.

Direkt olarak tabla başlamazsan geleceğin için iyi olur.

@kimlanbu, 23 yaşımdayım ne geleceği :)

muhtemelen benzer şekilde gördüğün biz kaza vs etkilemiştir hocam. pskikoloğa gitmek en sağlıklı çözüm olur imkanın varsa.

95 yılında ehliyet aldım ve ehliyeti almadan 1 ay önce kaza yaptım. yolda hafif su vardı ve ben direksiyonu hafif kırınca 1,5 tur döndüm ve arka lastiklerle kaldırıma çarptım. ondan sonra araba kullanmak çok zorlaştı. sürat yapamaz oldum, yanımdan tır falan geçince arabanın sallanmasında bile panik oluyordum korkunç şekilde. dişlerimi sıkmaktan geceleri dişlerim ağrıyordu. zamanla azalarak geçtiğini zannediyordum ama arabanın en küçük savrulması, lastik kayması gibi durumlarda adeta kendimden geçiyordum. bu arada 20 yıl boyunca hiç kaza da yapmadım. kimse gelip bana da vurmadı altımdan araba eksik olmadığı halde. biraz garip gelecek ama bi gün hasbelkader 2. el bir mercedes aldım. e serisi. bu araçtan sonra korkum gerçekten geçti. sonraki 3 aracım da mercedes oldu ve halen de değişmiş değil. bu konuda hem çok güven veriyor hem de gerçekten yol tutuşu olağanüstü. piyasada kullanmadığım binmediğim araç yok öyle milyonluk araçlar haricinde. işin komik tarafı ise 23. yılda mercedesle ufak bir kaza yaptım. bu güvenden ötürü oldu ama benim de çok ters biz zamanımdı.

2005'te büyük bir kaza yaptım, o zamana kadar arabayı bilerek limitlerine kadar zorlayabilirdim ve sert kullanırdım. Virajlara korkmadan lastiklerden cayırtı gele gele girerdim.

Kazadan sonra yeni nesil bmw kullandığımda bile virajlarda ürkek tavşan gibiyim, araba altımdan kayıp gidecekmiş gibi oluyor. Şehirlerarası yolda şöför değiştiriyoruz, arkadaşım geçiyor direksiyona virajlara bir giriyor, aha şimdi kaydık diyorum ama araba yere zamkla tutturulmuş gibi kopmuyor yoldan. Sonraki geçişimde kasti olarak zorluyorum, hakikaten yoldan çıkmıyor ama ben psikolojik olarak güvenli limitlerimi çok aşağıya çekmişim bile, melekeler oturduğu için doğal yollardan daha fazla zorlayamıyorum.

Fren yaparken de böyledir, bazısı geç fren yapar, melekeleri böyledir, bazısı erken frene basar hem sarsmaz hem de güvenli limitlerde kalır.

Acaba yokuş aşağı veya yukarı kötü bir tecrübe mi yaşadın ? Misal araba durmayacak gibi mi hissettin ?

Kaygı ile alakalı bir durum bu. Psikolojik yardım aliniz

merkezkaç kuvvetini normalde hissetmem gerekenin aşırı derecede çok üzerinde hissetmeye başladım. bahsettiğim eğimlere viraj bile denemez zaten adamakıllı virajda herhangi bir sıkıntı yaşamıyorum.
herhangi bir kaza geçirmedim, çok sert viraj alan bir arkadaşın arabasında savrulduğumuz zamanlar oldu ama herhangi bir kaza korkusu hissetmedim sadece nasıl bi heyvansın deyip geçtim.

İş tanımının özetini geçecek olursak : uyguladığın kuvvet doğrultusunda bir yer değiştirmedir.

Yani yürürken çantayı ileri geri sallarsan iş yapmış olursun. Çünkü kuvvet uyguladığın ileri ve geri yönde hareket ediyor çanta.

disney+ da the mandalorian diye bir dizi başladı. Orada geçen bir karakter.

edit : dizi star wars evreninde geçiyor ve "return of the jedi" 'ın 5 sene sonrasını anlatıyor.

Planlı harcama yapar ve ev arkadaşıyla çıkarsanız, olur. Fakat önce para biriktirin ilk harcamalar için.. Depozito, emlakçı, mobilya derken iyi bir harcama yapmanız gerekecek. Kredi kartına yüklenip, eve çıktıktan sonra ödemeye çalışırsanız zorlanabilirsiniz.

2 kişi mecidiyeköyde 1500-2000 arası çıkarsınız.

istanbul'da yaşamıyorum ama buna rağmen sakın diyorum. Bir süre daha paşa paşa aile evinde kal, kenara atabildiğin kadar para at.

Eve çıksan ne yapacaksın ? Eşyaları nasıl alacaksın ? bir yatak 2 perde alayım desen bile dünya para tutuyor.

Ağır sefillik çekersin.

Bunu denemek istiyorsan bazıları eşyam hazır direkt gel diyen ilanlar oluyor, oralarda dene, eşya falan almaya kalkma.

liberal+1

O paraya istediğin lokasyonda yaşaman çok zor. Ahir gibi evler bile cok pahali. Daha bunun ısınması var, elektrik, su, internet ohooo.

manyak mısın otur oturduğun yerde. depozitosu, emlakçısı, evin eşyaları, elektrik su doğalgaz aboneliği için güvence bedelleri, bunların aylık faturaları, aidatı, ısınması dıvdıvının dıvdısı vs.. durduk yere borca girmenin mantığı yok, ha bunlar için ayrıca birikmişim var, basar geçerim bıktım artık diyorsan sen bilirsin. iki arkadaş da olsanız kurtarmaz, kurtarsa bile sefillik çekersiniz. psikolojiniz bozulmaya başlar. kredi falan çekerim dersen sakın ha derim. ayrıca arkadaşınla ne kadar samimi olursan ol ev arkadaşlığı başkadır, olmadık şeylerden aranız bozulur.

yıllarca evim işime yakın oldu, evet çok süper bi olay, hayatta işe uzak ev almam/tutmam dedim. ama gel gör ki 5 aydır işe uzak bir yerdeyim. çok da zorlandığım söylenemez, memnunum. araba yoksa al güzel bi kulaklık, aç müziğini-podcastini takıl devam et.

İki ya da 3 arkadaş olarak çıkabilirsin.

4 bin maaş ile çok istememe rağmen cesaret edemiyorum.

Istanbulda 5'in altı maaş ile tek başına eve çıkmak asgari şartlarini koruyarak mümkün değil maalesef.

Yemem içmem gezmem harcamam diyorsan olur tabi.

fikirleriniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. varsa başka yorumu olan yine okumak isterim.

Hayat kaliteniz başka şekillerde kötüleşmeye devam eder, bir de üstüne para veriyor olursunuz. Ev ile ilgili başka sıkıntılar yoksa -bence- değmez.

hepsi mininum düşünülürse;
1500 lira kira
kışın faturalar (elektirik+doğalgaz+su+telefon+adsl) 500 TL
mutfak masrafı 400 TL
yol masrafı 200 tl

2600 tl hiçbir şey yapmadan giti.

tek kişi için min. düşünüldü. iki kişiyse evet bunlar yarıya iner.
ama, özellikle ilk eve çıkarken alınacaklar için zaten birikim şart
emlakçı komisyonu
2 kira depozit
beyaz eşya (2. el bile olsa)
yatak
tv
dolap

AİLENİN YANINDA KAL VE PARA BİRİKTİR.

opel'lerin çoğunun süspansiyonları serttir yolu iyi tutar.

Ford'ların da yol tutuşu iyidir.

yüksek segment herhangi bi araba.

land rover 130. hiç tedirgin olmadan savaşa bile gidersin.

Porsche 911

Porsche 911

Sert araba iyi yol tutar.

Asrin yalani. Hele bizim yollarimizda. Millet sifir bmw/mercedes aliyo; bi de bunlari amg, m paket aliyor. Ama ulkeye gelen m paket arabalarda, m suspansiyon iptali var; bu sertlikten yuzlerce insan sikayet ettigi icin. Mercedesde de durum ayni. Guncel model almaya gittiginizde galeride hep cakma amg paket, zaten suspansiyon sert; karkasi sert olan runflat lastikle iyice sert oluyo.

Sehir icinde/disinda makul olan orta sert. Ford yol tutus konfor oraninda iyilerden. Vag gurubunda volkwagen biraz helva kivaminda(golf, passat vs.) audi guncel modellerde bana kalirsa bu orani en iyi tutturan markalardan biri. Sonumlemesi ciddi anlamda hosuma gidiyo.

Ama para sorun degil ise amg paket OLMAYAN mercedes e yada a6 uzun yolda gayet memnun eder. Bi de 2000+ motor oldu mu..

bunu tespit edebilmek için geyik testi(deer test) denen bir test var. aynı klasmandaki son model araçların skorları birbiri ile kıyaslanarak puanlandırılıyo.

otoblog.com

Ford tavsiye ederim.

agirlik dengesi iyi olan, yere yakin ve 4 ceker arabalar iyi yol tutar.
eger butce super degilse mesela mazda miata cok cok iyidir.
eger butce siniri yoksa nissan gtr, porsche, ferrari falan diye gider..

Gönlümde yatan aslanlar :

Yeni Nissan GTR
Yeni BMW M5
Audi RS5 RS6 RS7

Ferrari, Lamborghini, Porsche vs zaten yazmaya gerek yok. Yukarıdaki araçlarla 50 ile girmen gereken viraja 150 ile girmediğin sürece patlaman çok zor.

honda civic hatchback'ler bu tanıma uyuyor.

bizim binebileceğimiz en lüks araba olarak tabi. yoksa daha ne cevherler var.

dağ bayırdan kasıt off-road tarzı değil ise eğer ford focus.

tek geçerim yol tutuşta.

Ford ve opel diyolla (en az astra ve focus)

Bir de bmw

Lastik de önemlidir ayrıca

araç otomatik mi, modeli ne, yılı kaç, vw grubu ise fazla mesela. bmw vs. Mercedes, honda otomatiği falansa normal ama. bunlar hep etmen.

5 ve e serisi için normal. Golf falansa sürekli ani hızlanma ani fren yapmak lazım.

2011 pejo 308 1.6vti manuel benzin.
Agresif kullanım yok.

normal. dur kalk ve düşük hızlarda bu ortalamaları görebilirsin.

normal, ortalama 13 km/s dur kalk trafik demek.

tamamen şehir içi dur kalk ise normal bence

Dur kalkli yogun trsfik kismk da var ama tamamı dur kalk degil. Arada 50-60kmh ile gidilen kisimlar da var. Ortalama 13kmh vermis.

Aşırı yüksek bence.

Abi 26 km de benzin eksilmesini nasıl hesapladın.depoyu fulleyip 26 km gidip yine fulleme şeklinde mi yoksa arac göstergesinin verdiği değer üzerinden mi?

26km boyunca hayvani bir trafikte kalınmış normal.

26km karar vermek icin uygun degil. uzun yolda 6.5lt yakaladiysa degerler normal.

benzin isigi yandiginda kilometreyi sifirlayin 100-200tl gibi bir miktarda yakit alin. tekrar isik yandiginda kac km yapmis ? buna gore hesap edersiniz ama aracin en az 200-300 km gezmesi lazim saglikli bir deger icin.

bu verilere normal ama km ölçü almak için az diyenlere katılıyorum

ort 13kmh demek arac surekli dur kalk yapmis demek. araba en fazla yakiti ilk kalkis aninda yakar. anlik yakit tuketimine baktigindan ilk kalkis aninda 25-30lt/100km tuketim oranlarini gormek mumkun. ortalama hiz da bunu destekliyor zaten.

@duptis
yol bilgisayari verisi.

benzinli araç ortalaması 6-7lt altına pek inmez, sıkışık trafikte bu değerleri görmen normal. Sağlıklı ölçüm için yakıt alacağında kilometreyi sıfırlamadan not et ve gerçek ortalama tüketimini bul.

Kısa mesafede ve anlık tüketimde yeri gelir 20-30lt'leri görürsün

ekran kartın çöpe yakın. laptoplara harici ekran kartı bağlanıyor ama wireless kartını söküp oradan bağlaman gerekiyor ve taşınabilirliği kalmıyor makinanın. Hele ki vaio gibi ince ve kibar bir makinada çok acayip bir iş olur.

Yapman gereken yeni bir oyun laptop'u almak.

hiç biri bir klima değildir. yaptır kullan gazı vs bitmiştir.

Isıtma için klima çok iyi bir çözüm değil. Isınan hava zaten yukarı çıkıyor. O yüzden ısıtmanın yüksekten değil aşağıdan yapılması daha doğru. Klimalar daha çok soğutma amacıyla tavana yakın yere takılıyorlar.

Klima bir de eski modelse elektrik sarfiyati yuksek olacaktir.
Nobo marka vb isiticilari tavsiye ederim

@talasas iyi bir bilgi. bilmiyordum teşekkürler.

Geleceğe yatırım yapmak istersen tüketimi A++ A+++ vs olan bir klima al. Eski klimalar çok insafsızca yaktıklarından gaz bastırsan da elektrik faturasını görünce donarak ölseydim dedirtiyorlar.

Yağlı radyatör vs de klimadan fazla yakar, klima kadar ısıtmaz. 2500W'dan hesaplasan, elektrik kwh ücreti 0.75tl olsa saatte 1.875tl yakarsın. günde 8 saat çalışsa ayda 450TL fatura sokar.

Ekran bozulmuştur belki, uyarı led ışığı filan da mı yanmıyor?

@John Bloor, başlatma tuşuna bastığımda sadece o an ekrana telefonun ilk açılış yazısı (model) geliyor ve ilerlemiyor. o şekilde kalıyor.

şarja taktığımda da şarj olmuyor, hiçbir hareketlilik belirtisi yok.

Marka modele göre değişmekle birlikte Power + ses açma veya power + ses kısma tuşuyla açmayı dene bir de. Kilitlenen samsungların hepsi bu şekilde açıldı bende

@kimlanbu, bendeki de samsung ve o dediğini de denemiştim ama herhangi bir değişim olmadı. telefon bildiğin ölü gibi duruyor.

Odin diye bir program vardı, samsung telefonları pc bağlamak için. Android forumları bi kurcala istersen.

Okullar kapalıyken ailece tatile ya da memlekete gidenler artıyor. Bunlar İstanbul'dan ayrılınca trafik rahatlıyor.

başkasının çocuğunun yükünü çekmek derken? başkaları da sizin için "işe giden oçlar trafiği kilitliyorlar" diye düşünsünler o halde. işe gitmek nasıl normal bir eylemse, okula gitmek de o derece doğal bir eylem.

Birbirinizi kitliyorsunuz. Sen de başkasının kalabalık dediği kitlenin parçasısın.

Çocuğunu okula bırakan kitle oranı %5 bile değildir belki, İstanbul'da 20 bin tane okul servisi var. Okul açıkken hepsi sabah öğle akşam yollarda.

açılın ben trafik mühenisiyim.

birincisi okulların açılması ile trafiğe ciddi bir "talep" yaratılıyor. bu yüzden trafikte kaybettiğiniz sürenin artması normal Bir sürü okul servisi, bir sürü veli sırf okullar açıldı diye sabah yola çıkıyor. Tatilde böyle bir talepleri olmuyor. Bu yüzden okullar açılınca yolda araç sayısı artıyor.

şimdi olayın teknik boyutuna gelelim.

trafik ile ilgili modeller genelde sıvı ya da gaz benzetmesi ile anlatılır. Yani özünde akışkan modelleri.

trafik dediğimiz nane bir akışkan gibi. Amma ve lakin suyu bardaktan aşağıya döktüğümde foş diye akıp gidiyor işte bardakta ne kadar su olduğunun önemi yok dediğinizi duyar gibiyim.

bir bardak suyu yan yatırıp bardaktan akıttığınızda oluşacak görüntüyü hayal edin. Bir de bir badak balı yan yatırdığınızda akan balın oluşturduğu görüntüyü. bu iki görüntüye biraz sonra döneceğim.


trafikteki her bir aracın birbiriyle etkileşimi var aslında.

20kmlik 4 şeritli bir yol parçası düşünelim. bu yol parçası üzerinde 1 tane bile araç yok. yol parçasının girişinde sizin arabanız var sadece. size dedik ki hadi gidin bu yol parçası üzerinde aracınızla hareket edin. bir ucundan girdiniz diğer ucundan çıktınız. bu yol parçası üzerinde ortalama ulaşım süresi nedir? siz ne hızla gittiyseniz ona göre değişir. siz belirlersiniz. 120 ile giderseniz kısadır. 20 ile giderseniz uzundur. ama sadece size bağlı.

şimdi 2 araç olsun aynı yolda. Eğer mal gibi tampon tampona gitme fantazileri yoksa bu iki araç da birbirini pek etikelemez. Yine yolculuk süreleri kendi keyiflerine bağlıdır.


3 araç daha ekleyelim. 4-5-10000 araç ekleyelim.

şimdi işin boyutu değişir. artık 10.000 araç beraber gidiyorsunuz, önünüzdeki adam fren yaptığında seve seve ya da ikinci bir şekilde fren yapmak zorundasınız. bir yan şeritten önünüze araba atladığında yine fren yapmak zorundasınız. siz fren yaparsanız arkanızdaki de yapmak zorunda, eğer onun arkasındaki bir çarpışan oto fanatiği değilse o da yapacak, onun arkasındaki de, onun arkası... ehhh işte yani 1 tane gerizekalı malın şerit değiştirip yanındaki adamın önüne kırması arka tarafına doğru yayılan bir şok dalgası başlatmış oluyor. herkesin tepkileri aynı değil. kimisi öndekinden biraz daha fazla fran yapıyor ki haklı. çünkü öndeki adamın yavaşladığını görüyor ama nereye kadar yavaşlayacağını bilmiyor. önündeki adam frene basınca o da frene basıyor. ama önündeki adam belki de tamamen duracak. onun için bazı sürücüler çok aşırı tepki verip öndeki atıyorum hızını 50'den 30'a düşürürken bir arkasındaki araç 50'den 15'e falan düşürüyor. e şimdi bu adamın hızı 15 bir arkasında onu takip eden adam 70 ile gidecek değil. mecbur o da hızını düşürüyor. falan derken o hız kuyruğun arkalarında bir yerlerde sıfıra iniyor. dur kalklar başlamış oluyor. sebebi neydi? bir tane trafikte nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmeyen bir gerizekalının şerit değiştirip yandaki adamın önüne kırması.

işte trafikte çok fazla araç yokken trafikteki araçların birbiriyle etkileşimi çok düşüktür. 20 kmlik 4 şeritli yolda araçlardan biri frene asılıp yolun ortasında dursa bile diğer araç bundan etkilenmez. işte bu viskozitesi düşük akışkan gibidir. akar gider bardaktan. su gibi.

ama araçların sayısı arttıkça etkileşim çok oluyor. 3.kmde şerit değiştiren gerizekalı mal yüzünden 18.kmdeki rüknettin abi dur kalk trafikle boğuşuyor. işte burada araçlar yani parçacıklar arası etkileşim çok yüksek. bu da viskoz bir sıvı gibi adeta. yani bardaktan akmaya çalışan bal.

@levpontryagin'in verdiği örneğin animasyonu :

www.youtube.com

Kalite kötü olsa da bu da gerçek hayattaki bir deney

www.youtube.com

Okulların açılması trafiği inanılmaz bir şekilde etkiliyor, hele ki hem okullar açık hem de hava yağışlı ise o gün trafikte olmak istemiyorum.

Sabah evden çıkıp arkadaşımı alıp işe gidiyorum. Cumartesi günleri iş servisleri, okul servisleri, çocuğunu okula bırakanlar olmadığında arkadaşımın evine varış sürem 5-6dk.

Hafta içi okullar kapalıyken varış sürem 11-12 dk.

Hafta içi okullar açıkken varış sürem 17-20dk.

Hafta içi okullar açık ve yağışlı havada varış sürem 25-30dk.

Bir okulun önünden geçmek zorundayım, düşüncesiz lavuklar 2 şeritli yolun emniyet şeridini, sağ şeridi ve sol şeridin 3 te birini araba park ederek kapatıyorlar. Çocuklarını illa tam kapının önünde indirmek zorundalar. Lan git 5 metre öteye park et, okulun park alanı boş arazi var git oraya parket.

Trafik ışıkları olmasına rağmen ve yayalara kırmızı yanmasına rağmen mal şöförler yol veriyorlar. Araçlara ışık zaten 15-20sn gibi çok kısıtlı bir süre yanıyor. Tek bir ışıkta 2-3 araç geçebiliyor, kuyruk bu mallar yüzünden kilometreye ulaşıyor. Neyse ki bu malları eğitmek için oraya bir polis diktiler de yayalara kırmızı yanerken "geç geç" diye trafiği açmaya çalışıyor adam.

Sağ şeridi komple kapladıkları yetmiyor, yeşil yandığında sol şeride pata küte çıkıyorlar, ışıklar yakın olduğu için araçlar birikiyor ve yeşil yanmasına rağmen 1mm kıpırdayamadan öylece kalıyorsun.

Şöför kalitesi de diplerde. Bazı kavşaklarda ışıkta bekleyen araçlar birikir ve bir önceki kavşağa kadar uzar. Bu durumda o kavşaktan dönmek veya sizin doğrultunuza dik geçmek isteyenler için kavşağın içinde beklemezsiniz. En azından trafik iq'su olan insanlar bu şekilde yapıyor (çok sınırlı sayıdalar ne yazık ki). Bizde ise sıfır düşünce ile o geçiş aralığı kapatılır ve iki yönü birden kitlerler. Eve dönüş yolumda böyle bir kavşak olduğu için artık sinirlerim kaldırmadığından yolumu 2km uzatıp alternatif rotadan gidiyorum.

Özet geçecek olursak saygısız, araba kullanmayı bilmeyen, trafik zekası olmayan adamlar(genellikle kadınlar) araç yoğunluğu da artınca işleri iyice içinden çıkılmaz hale getiriyorlar. .

hayir trafigi her yere arabayla gidenler kitliyor.

Çocuğu okula birakanlar + servisler ile birlikte okullarin acik olup olmamasi trafikte muazzam bir fark yaratıyor.
Arada daglar kadar fark var.
Hayir diyenler ya her yere yuruyerek gidiyor ya da kucuk sehirde yasiyor. İstanbul icin konuşuyorum, daglar kadar fark var.

Bakin okulların acik olup olmamasi diyorum, bu ciddi sekilde etkiliyor. Yani diyorum ki "diger degiskenler sabit iken" okullarin acik olup olmamasi trafigi ciddi oranda etkikiyor. Her yere arabayla gidenler, surekli serit degistiren falan baska mevzu.

mesela kalça ya da pirzola gibi parçaları tencereye (tercihen düdüklüye) koyup, içine çarliston/kapya biber, domates, kekik, kimyon vb. (zevkinize göre, bol baharatla) ve biraz suyla pişirebilirsiniz.
yağa falan hiç gerek yok, tavuk kendi yağıyla pişiyor zaten.
çok da güzel oluyor.
aynı şeyi bütün piliçle de yapabilirsiniz.

domatesliden kastınız salçalıysa, düdüklüde ya da tencerede yine salçayı yağ ile kavurup aynı şekilde pişirebilirsiniz.

Az zeytinyağında soğan ve kapya biberi biraz da sarımsağı soteleyip borcama yerleştirdiğiniz tavuk butlarının üzerine döküp doğru fırına. İlk önce yağlı kağıtla üzerini örtün iyice piştikten sonra 15 dakika ızgaraya getirin. Nefis oluyor.

bir arkadaş haşlanıp didiklenmiş tavuğu körileyip kavurmuştu. tadını sevmiştim.

eklemeyi unutmuşum. aslında tavuk göğsü için soruyorum. spora başlıcam. bu yüzden sürekli yemek gerekecek. ızgara uğraştıcı oluyor ve uzun sürüyor. fırınlayabilirim belki.

Arasına kaşar loru koyup fırınlamanı öneririm.