Bence hatalı bir seçim olmuş, günümüz için oldukça güçsüz bir cihaz. Kodi çok kastırır, artık alternatifi çok fazla.

Google play cihaza göre filtreleme yapıyor o yüzden aptoide market kurup oradan indirebilirsin.

tr.aptoide.com

stremio beta.

Xiaomi bayagi farkli bende. Hic memnun degilim

Onlar sadece hesap kitap yapıp sonuç söylüyor. O yüzden çok da önemli değil bence.

Doğru sonuç alabilmek için, iki saat süreyle hiçbir şey yememiş ve içmemiş, efor sarfetmemiş, duş almamış, el yıkamamış, terlememiş, akşamdan kalmamış olmanız gerekiyor.
Hem ayak ve hem el kullanılarak ölçüm yapanları tercih etmekte fayda var.
Bende Omron var. Çok başarılı. Memnunum.
Hata payı yok.

İçtiğin su miktarı dahi sonucu değiştirir.
Elektrot sistemine güvenme.
youtu.be

O cihazların kullandığı yöntemin adı "Bioelectrical Impedance Analysis", ellerin ayakların terliyse farklı sonuç verir, yediğine içtiğine göre farklı sonuç verir. Çok güvenilir değiller, eğer ölçümleri görece benzer şartlarda yaparsan anca o zaman belki kayda değer bir hassasiyet elde edebilirsin.

Ölçümleri örneğin yemekten 2 saat sonra, vücudun terli değilken, yemekte içtiğin su miktarı bir önceki ölçümle aynıyken vs yaparsın. Bir önceki gün alkol aldıysan dehidrasyon yüzünden alakasız sonuçlar çıkabilir. Çok tuzlu yediysen farklı çıkabilir...

Şahsi görüşüm 3 kuruşluk tartıyı daha da pahalıya satmak için koyulmuş bir özellikten ötesi değil. Tutuş gücün bile sonucu etkiliyor...

aliexpress'ten telefon kılıfı alınır, sd kart alınmaz.

o kart %99.9 ihtimalle 64gb değil. Tahminen 8gb civarıdır, adamlar nasıl başarıyorsa kartı 64gb göstertiyorlar, kapasite dolunca sıkıntılar başlıyor.

kimlanbu + 1

Cinden alinan depolama urunlarinde sahtecilik cok yaygin. Urun kendini Windows'a 64 GB gibi gosteriyor ama gercekte 8 MB oluyor gibi cilgin olaylar var.

@sivrisinek: galiba hayır. zannersem lenovo'yu çağrıştırsın diye markanın adını levo koymuşlar.

@kimlanbu + @cleric: ama benim önceki hafıza kartımdaki veriler toplam 19 GB idi, hepsini en başta yükledim, bir sorun olmadı. iki gün filan sonra ansızın uyarı vermeye başladı. hem neden bir tek huawei'de sorun çıkarmıyor ki dediğiniz gibiyse? 32 GB olarak mı düzenlemişlerdir acaba? kartı kurtarmanın yolu yok mudur? (zaten verilerin yedeğini durduruyorum.)

Zamanında zalman'ın en pahalı ürününü almıştım, pahalı geldiği için sonradan coolermaster'ın aldım, bir fark göremedim, ikisi de işini gayet iyi yapıyor. Coolermaster al geç derim.

www.vatanbilgisayar.com

Bence markanın çok önemi yok. Bilgisayarcıdan ucuz bir tane almıştım. Şimdi baktım zp heatsink markası. 1 yıl idare etti beni. Tabi fanı da değiştirmiştim. Arkadaşın dediği gibi coolermaster vb işini görür.

Bayadır master gel pro kullanıyorum çok memnunum. Overclockla oyunla falan işim yok ama altı ayda bir stok fanın altını fıtı fıtı yaparım o kadar yani.

Ustanın adam gibi bilgi vermesi gerekirdi, motora ne olmuş ? yatak mı sarmış, pistonlar mı yanmış, segmanlar mı kırılmış, gömlek mi çizilmiş, kollar mı kırılmış, blok mu çatlamış ?

Bmw nin büyük motora sahip bir aracı olsaydı parça parası yüzünden tamirat kurtarmaz derdim ama senin durumunda bu geçerli değil. eğer blokta hasar yoksa adam gibi bir tamirci o motoru yarı parasına elini kolunu sallaya sallaya toplar.

Bence de sorunu tam tespit ettir önce. Bildiğim kadarıyla yukarıdaki arkadaşın bahsettiği çoğu sorun tamir edilmiyor. Satma konusunda net bir bilgi kim verebilir bilmiyorum. Biraz da şans işi. Ben kişisel olarak motoru değişmiş bir araç almazdım. Hatta çamurluk dışında ön bölümden hasar almış bir aracı da almam sanırım.

Motor değişince, ruhsatta bu ibare görünür. İki tane laguna 2.0 dci motoru değiştirdik. Birini satana kadar göbeğimiz çatladı. Halbuki sıfır ambalajlı motor takmıştık. Bizim millet böyledir. Yalandan bir sekilde tamir ettir gitsin. Bayıla bayıla alırlar o zaman.

Ruhsatta motor degisimi gozukme olayi kesin bilgi mi?

@stavro
Evet. Yeni motor no ruhsata işlenir. Bu esnada ruhsata "motor değişmiştir" ibaresi eklenir. Yeni motorun faturası ve bloğu üzerindeki no, artık yeni motor no'su olur. Kulaktan dolma bilgi değil, bizim iki adet laguna 2.0 dci için yaptığımız işlemdir. Laguna 2.0 dci motorları biraz lanet motorlar. Tekrar tamir, rektifiye edilemeyebiliyirlar. Karmaşık bir açıklaması var bu sorunun cevabı değil. Ama motir değişimi ruhsatta kesinlikle görünüyor.

Çevrede birisi wifi kırmaya çalışıyordur.

wifi ismini değiştirin ve görünmez yapın.
belki hedeften kurtulursunuz böylece.

ev arkadaşım internete bağlanınca oluyormuş bu hata. Nasıl çözebiliriz

swiss otel'de vale de var 700TL.
anemon otel 200tl civarı.
kilim otel 400tl civarı, kordonda ama bu fiyata değmez
ramada iyi 300tl ama parkı var mı bilmiyorum.
ibis otel kıbrıs şehitlerine yakın, ortalama bir otel. Yakınlarında açık ve kapalı otopark dolu.

en temizi google'a izmir basmane oteller yazıp aratmak. Adını duymadığım uygun fiyatlı oteller de gördüm. Dikkat et, çok ucuz da olmasın, malum amaçlı otellerden olabiliyorlar.

Hilton da kalabilirsin. Şehir merkezi + manzara. 28. kat tavsiyemdir.
Max 400 tl kral gibi odada konaklarsın.

Yarın Wyndham'da kalacagım çok ucuk fiyat değildi.

Hiltonun bazı odalarında hala eski mobilyalar var, belirtin muhakkak yeni oda olsun diye bir de manzarası güzel ama camları çok pis. Rezervasyon esnasında camların da temizlenmesini istiyorum derseniz temizlerler.

ramada. denize sıfır dersen izmir palas

saç kalınlığı önemli. Bir de bazı tv'lerin kendine has askı aparatları oluyor. Ben internetten sipariş verdim, meğer sony tv'lerin askı aparatı farklıymış. Antalya'daysan eve gidince bakayım, bulabilirsem gelip ücretsiz alabilirsin.

TV yeni alınan bir ürün ise yüksek ihtimal kutusunun içinden orjinal duvar asma elemanları çıkmıştır, atmadıysanız bi kontrol edin.

Değilse demir olan duvar askı aparatları tv boyutlarına göre satılıyor.

Eğer içinde yoksa fiyat aralığı da buysa nette; en iyisi 50 liraliktir.

Turbo daha küçük hacim = daha az vergi.
Atmosferik = lag yok, daha stabil bir sürüş.

Modern turbo motorlarda bu farklar azalıyor tabi. Turbo motorlar daha çok masraf çıkartabilir bir de. Ayrıca atmosferik yüksek hacimli bir motorun sesi de genelde daha güzeldir.

arnold +1

ek olarak, 1.0 turbo motorla 1.5 atmosferiğe göre çok sakin kullanımda daha az yakıt tüketilir. ama performanslı kullanımda 1.0 turbo daha çok yakar. turbo motorun yakıt tüketimi aralığı daha geniştir yani.

1.0 turbo 1.5 atmosferik değil de 0.9 turbo 1.4 atmosferik karşılaştırabilirim.
benim araba 1.4 atmosferik 77 beygir 115nm maksimum tork. geçenlerde 0.9 turbo 90 beygir 140nm maksimum torklu bir clio kullandım, bu saatten sonra atmosferik motorlu arabaya binmem diyorum kesinlikle. 1.6 turbo dizellerde bile böyle keyif almadım. hafif kasa ve turbo benzinli motor muazzam bir şeymiş.

turbo iyidir, hojdır, ema, başa beladır. yenisi eskisi fark etmez. bastın mı kafayı kaldırır, yürür gider. ama arıza yaptığında anandan emdiğin süt burnundan gelir. tamiri pahalıdır, yenisi daha pahalıdır.

atmosferik düzdür, klasiktir, azıcık nazlıdır, bastığında ayh der ama gitmem de demez, başını ağrıtmaz.

Ben bu tercihi yaptim temmuzda; yer gök turbolu küçük hacimli araç ama çok da tavsiye eden görmedim. Evet torku vs iyi tabiki ama zaten hiz yapamiyoruz yani, en azından yaşadığım yerde. Bir de carbon buildup olayi var, direkt enjeksiyonlu araclarda bunu temizletmek lazım.

Kısacası ben çok hiz yapmayacagim ve turbo arizasi, cok fazla ses cikarmasi ve titremesi+carbon buildup olayindan uzaklasmak icin atmosferik aldım. Benim aldigim 1.1 85 Fiesta ve daha bir kere durup ya bunu neden aldim demedim, zaten sehir ici 30-50, sehir disi 110-130 hız siniri var. Almanya'da olsam farkli olurdu belki bilemiyorum.

turboda rakım yükseldikçe performansı değişmez, atmosferik için rakım yükseldiğinde basınç azaldığı için performans kaybı olacaktır.

yazilacaklar zaten arkadaslarca yazilmis birkac da ekleme ben yapayim.
atmosferik pek modifiye kaldirmaz yazilim ise yaramaz ama turbolu aracta yapar.
turbo dusuk devirde atmosferik yuksek devirde guc sunar
turbo lpgde atmosferigin lpgsine gore daha az yakar.
turbo sadik ise az yakar cok kacar.

Turbolu araçlardaki seriliği aynı hacme sahip turbosuz araçlarda bulamazsın. Görece güçlü ve turboya sahip bir araçsa örneğin 140-150hp ve üstü, belli bir devirden sonra gelen o güç patlamasının hissi ayrıdır. misal 2.0 turbo bir araç hissini yaşamak için gidip 3.0 atmosferik araçlara bakman gerekir.

Tercih edilme sebebi daha düşük hacimde çok daha fazla güç elde edebiliyorsun, özellikle ülkemizdeki hacme göre değişen fahiş vergileri düşünürsen...

Turbolu araç almaktan korkmaya gerek yok, sadece belli başlı püf noktalarına dikkat edip aracın yağını zamanında değiştirirsen uzun seneler hiçbir sıkıntı yaşamazsın. Püf noktaları nedir ? motor ısınmadan gazlama, motor ve turbo soğumadan arabayı stop etme (misal deli gibi gazladın, arabayı parkedip direkt kontağı kapatma, turbonun devrinin düşüp yağlanmasına ve soğumasına izin ver bir kaç dk)

Bmw, audi vs almadığın sürece ortalama bir turbo fiyatı 1500-2000TL civarında, öyle aman aman masrafı yok. Üst segment bir araç alırsan min 7000-8000TL civarı masrafın olur. 500-600k'lık bir araca biniyorsan böyle bir masraf da uçuk sayılmaz.

Toyota atmosferik motoru çok geliştirdi. Toyota alırsan bi eksiklik yaşamazsın. Yok ben itlik yapacağım. Araba ıyi kaçsın kararındaysam turbo al. Masrafına katlan.

yüksek motor hacimli (2.0 ve üstü) araç alacaksan, atmosferik baş ağrıtmayan, sesi daha güzel kükreyen bir aracın olur.

ama düşük hacimli motor almak durumundaysan ( ülkemiz gibi vergi cenneti ülkelerde) turbo çok daha mantıklı bir seçim, özellikle dur kalk sürüşte, ışıklarda ve en önemlisi Sollarken o ufacık motorun ok gibi fırlaması atmosferikte olmayan şeyler ki bence de değer buna

eski arabam mazda 3 atmosferik 1.5 yeni arabam c-elysse 1.6 dizel
mazdanın o güzel kasasının altındaki atmosferik motor, sollarken hayattan soğuturdu, şimdiki takoz arabam bile ciddi fark atıyor.

3,5 mm cak çıkışı var mı?

Var

There you go.

Ben 2+1'i 3,5mm'ye bağladım. Soundbar'da da ayını girişten varsa oradan ya da TV destekliyorsa Bluetooth ile.

Aklımda hep şu var aslında, mibox dan gelen hdmi soundbara, oradan bir hdmi TV ye. Böylece sesi senkron ve dijital olarak alabilir diye düşünüyordum

Samsung soundbar'larda optik, 3.5mm, bluetooth ve hdmi seçenekleri oluyor. Seste kayma olursa diye zamanı senkronize etmen için seçenekleri de var.

900TL'den başlıyor fiyatları, çok uçmana gerek yok. 200-250W müstakil evde değilsen film için de müzik için de fazlasıyla yeterli.

999TL
www.hepsiburada.com

1400TL
www.hepsiburada.com

1900TL
www.hepsiburada.com

edit : teknosa, vatan vs bir yere gidip canlı canlı görürsen daha iyi olur. Rengi, şekli tv ile uyumlu olsun takıntın varsa tam olarak içine siner.

ceza değil gbt gibi duruyor.

Tutanak yok, imzan yok = ceza yok.

standard gbt işlemi bu bişey olmaz ceza olsa tutanak verirlerdi

Ceza olsa bile elinde tutanak, belge yok. Kolayca itiraz edebilirdin.

Normalde devriye halinde ki ekiplerin ortada bir şüpheli durum ya da bir vukuat yoksa gbt sorma yetkileri yoktur kişiyi durdurup ancak burada öyle bir şey olmuş. Herhangi bir ceza yemeniz için mutlaka tutanak gerekir memurların imzası sizin imzanız gerekir ki yasal neticesi olsun.

Gbt yapmış kardeşim, ayrıca şuna açıklık getireyim ekip kimlik bilgilerini alır maske konusuyla alakalı ceza matbu tutanağa bilgilerini işler, mıntıka polis merkezine bu matbu tutanağı teslim eder. İmzanızı sizin polis merkezi tebliğ eder. Para cezası uygulayıcı mülki amirlerdir, yani ilçede kaymakamlardır. Kaymakamlığa kolluk güçleri, yani polis merkezi amirliği sevk yapar.

goodgracestattoo.com

10 ve 12 senelik 2 dövmem var. Bir tanesinde metalik bir görüntü elde etmek için mavi, beyaz, siyah kullanıldı. Beyaz renk bir kaç sene içinde uçtu gitti. Siyahlar hafif dağıldı, keskinliğini kaybetti, maviler soldu.

Diğer dövmemde siyah ve turuncu hakim, siyahlar aynen duruyor, tutuncu dolgu rengi aynen duruyor. Hatları keskin olmadığı için bir fark yok.

Bu dövme için tahminim renklerinde hafif bir solma ve renklerde çok ufak kaymalar olur. Seneler sonra ilk yapıldığı gibi canlı kalmaz.

google görsellere "10 year tattoo before and after" yazarsanız kafanızda az çok bir fikir oluşur.

edit : seçmecelerin toplandığı bir site

www.boredpanda.com

Su/yağ kaçağına bir şey diyemeyeceğim ama ıslık sesi muhtemelen alternatörden(şarj dinamosu) geliyordur. Bilya sesine benzettim.

videonun sonunda gozuken bir motor tarzi bir sey var, kayis var onla donuyor. o alternator mu hocam ?

videonun sonunda gözüken kayışla dönen şey (aynı zamanda birinci fotoğraftaki de o galiba) klima kompresörüne benziyor.

klima çalışıyor mu, soğutuyor mu? boruda kaçak olabilir, gazı bittiği için kompresör de gazsız çalışırken ses yapıyor olabilir. ama klima sorunsuz soğutuyorsa onu bilemedim.

borulardaki kaçak bununla ilgili olmayabilir. soğutma suyunu fazla koyarsınız, bir yerden tahliye edip atar, yani motorda görülen az miktarda yağ ve su kaçağı her zaman sorun olmayabilir.

live.amcharts.com

is basvurusunda dogru beyanda bulunup bulunmadigini gormek icin istemis olabilirler. vermiyorum dersen, saklayacak birseyin var o zaman diye dusunurler.

Ne kaybınız olacak ki? Bankanın bu tarz bilgiler istemesi anormal bir durum değil bence.

gerekli olup olmadığını bilmiyorum. eğer zaruri değil diyorsan; vermek istemiyorum deme. sadece vermek istemediğin kısmını verme. sorarlarsa aa eksik mi dur bakayım falan de. sonra yine verme.

evet cv de bulunan şuralarda şu kadar süreyle çalıştım kısmı oradan teyidleniyor, doğru bilgi verip vermediğinize bakmak için, kvkk sebebiyle referans sorgusu yapmak çok zora girdi.

vermek istemiyorum diyen adaya neden vermek istemediğini sorarım. mantıklı bir cevabı olacağını sanmıyorum. nasıl ki işveren şartları size anlatırken yalan söylemediyse sizden de yalan söylememeniz bekleniyor.

ise baslarken son 6 aylik evrak verin. evraklari alan muhtemelen yarim asgari ucrete calisan stajyerdir ama diyelim ki"aa 6 ay olmaz tumunu getirin sonra ok mi?" derse ok deyip sonrasinda vermeyin. hatirlatirlarsa filan da "aa aklimdan cikmis hemen masama donunce halledicem" deyip yine vermeyin. bir sure gecince unutulur zaten veya ertelersiniz en azindan. niye sakladiginizi anlamadim ama en makul yol bu gibi geldi bana

CV veya mülakatta yanlış veya eksik bilgi vermedim de tüm iş hayatım boyunca ne zaman ne kadar maaş aldığım bilgisini işverenle paylaşmak istemedim sadece.

Israr ederlerse vereceğim yani sakladığım bir şey yok yani :)

@benaslinda, referans sorgusu yapmak neden zora girdi? yani eski müdürüm veya iş arkadaşlarımın iletişim bilgilerini vermek kvkk'ya muhalefet mi teşkil ediyor?

yanlış veya eksik bilgi vermediyseniz önemli değil, verdiğiniz departman ik, sizin için özel bilgi olan şey onlar için o kadar önemli değil :) dediğim gibi sadece verilen bilgileri teyidlemek için istiyorlardır..

@ in a world , eski müdür ve iş arkadaşlarınızın numaraları değil de, eski şirketinizi arayıp "in a world ile ilgili referans sorgusu yapmak istiyorum" dediğimde sorduğum sorular kişisel bilgi olduğu için şirketin bana o bilgileri vermesi için sizin yazılı onayınız gerekiyor artık.

he tabi çoğu şirket hala uygulamıyor ama kurallara uyan firmalar, iki taraf için de tabi, referans sorgusu yapmak zorlaştı..

Bir arkadaşım normalde eski işinde 4bin alıyorken görüştüğü yere 5 bin alıyorum diyip 5 küsur 6 bin alma pazarlığı yapmıştı. Mesela öyle bir durumda bu sorun olur belki. Aklıma geldi yazayım dedim.

Bir önceki işyeri kurumsal değildiyse ve eski maaşını fazla söylediysen bile sigortayı eksik gösterip kalanı elden veriyorlardı dersin.

Vergi dairesi için şart bu.

Vergi dilimleri var. Bu sene ilk 8 ay çalıştıysan, vergi dilimi ona göre değişiyor. Normalde bunu bildirmezsen, sıfırdan başlıyor. Geçen senelerde, bu yüzden iş değiştiren binlerce kişiye ceza kestiler.

Şirketten senin adına yatıracağı vergiyi ve net maaşını tespit etmek için istemiştir.


.

ucuzunu bilmiyorum ama xbox one gamepad veya taklidini kullanabilirsiniz. tuslar falan zaten ona optimize olarak geliyor. ben kendisini son derece rahat buluyorum.

En rahatı xbox gamepad. Ben zamanında Witcher 3 oynamak için rampage gamepad aldım 35-40 TL idi yanlış olmasın. Oyunun sonunu getiremedi. İki yıldır xbox gamepad kullanıyorum şahane.

direkt link bırakıyorum. 4 yıldır kullanıyorum gayet memnunum. fifa-nba oynuyorum analog kullanınca daha rahat oluyor. soldaki yön tuşları birazcık sert bilginiz olsun.

urun.n11.com

Ucuz değil lakin oldukça güzel bir seçenek :

(bkz: logitech wireless gamepad f710)

Ucuz yollu (100-150TL) alternatifleri var ama denemedim.

tehlike?? hangi tehlike? tehlike zaten yanı başımızda. çinden daha kötü durumdayız biliyorsunuz. alınır alınmasına da geçen ay aldığım ürünler gümrükten geçip dağıtım yerine kadar gelmesine rağmen dağıtıma çıkarılmayıp geri gönderilmiş. en küçük ürüne 16 lira vergiyi çakıyorlar bi de bilginize.

Alkolle, kolonyayla temizlersin bir şey olmaz. Her yerimiz corona artık.

Ek bilgi :

Alırsan mutlaka "registered" yazan takip kodlu kargo seç, yoksa gelmesi 2-3 ayı buluyor. Takip kodlu alırsan eskiye nazaran gayet iyi, 2 haftada geliyor.

corona ile mucadele sertifikasi aldim online. corona bu sekilde bulasmiyor.

Bir çok yüzeyde 3 saat ile 3 gün arasında yaşıyor bu virüs. Paketleri kıtalararası balistik füzeye takıp göndermezler ise Çin'deki durum seni etkilemez.

Okulu uzatmayla alakası olmaması lazım.

evet bu sonuçlar normal değil.

@fezagezgini_4, Okul uzatma meselesinde haklısınız. telafisi yok manasında ek bilgi olarak vermek istedim. Değerlendirmeye tabi tutmayınız :)
Teşekkürler bu arada..

bazı hocalar bazı derslere "bu dersi yapamıyorsa mezun da olmasın zaten" gözüyle bakıyor, bu yüzden sırf bu dersten okulun uzaması bu düşüncedekiler için problem değil.

çan sistemi dahilinde 35 ile cc düşen derslerim vardı. bazı hocaların ve derslerin çıtası bellidir, öğrenciye göre değişmez bunlar. değişmek zorunda da değil zaten, akademi böyle bir şey değil.
ama nedir, genel zorluğun farkındadırlar ve çan sistemi uygulayıp nispeten daha adil bir uygulama geliştirmiş olurlar. hocanın tüm dersleri böyleyse, dahası bu dersi verdiğinden beri böyle bir düşük geçme oranı varsa "olabilir" derim. var çünkü böyle hocalar.
ama tek bir örnekse bu, art niyet güdülebilir. çünkü 1 kişi cc 1 kişi cb ve onların 100 katı fd demek c'leri bilerek aşağı çekti demektir. tabii sınav ne çeşit bir sınavdı, hocanın yorumuna ne kadar bağlıydı gibi konular da var.

Bence sistemde problem var. FD yerine DC, DD notlarının olması gerekirdi. Bu şekilde dersten kalınmazdı ve genel not ortalamasına bakılırdı. Okul uzatma riski azaltılmış olurdu. CC'den direkt FD'ye düşmesi mantık dışı. Arada kim bilir kaç puan var. Hocada da problem var gibi görünüyor.

@Bruce, cevabınız için çok teşekkür ederim. Bilgi verme konusunda biraz cimri davranmışım:)
Çan sistemi var ancak maalesef ortalama 45 ve final 45 zorunluluğu da var.
Ayrıca sınav 18dk uzuuun uzuuun 15 soru 5 şıklı test bir sınavı. sadece bilgi değil soruların %90'ı bilgiyi yorumlama soruları.

@dissendium, Çan düşük olduğu zaman böyle olabiliyor. çan 40 olduğunda mesela 45 cc hatta cb ile başlayabiliyor. ortalama 45 ve final 45 zorunluluğundan dolayı dd dc olmayabiliyor.

Hoca filan değilim ama böyle yorumlamak tuhaf olmuş. Ülkede olmaması gereken kadar üniversite,dolayısıyla öğrenci var. Bu ne dersi bilmiyorum ama bazı dersleri de lütfedip geçsin öğrenciler. Hak etmeden geçenler,okulu bitirenler sonra o meslek için sorun yaratıyor. Tabii hoca ego manyağı olup, sınavı bu hale getirmiş de olabilir. Böyle bakarak anlaşılacağını düşünmüyorum.

@plutongezegendegilmi, maalesef öyle değil:) final ortalaması 32 puan. kek soru yoktu. Ayrıca hoca herkese 5 puan ekledim demiş. eğer doğruysa ortalama 27 puan :D

@asteriks, ben nasıl bakıp ne anlamam gerektiğini bilmiyorum. dersten kaldığım için kızgınım biraz.

Sınav test, nasıl notlandırılacağı önceden belli. Soru içeriği de konu dahilindeyse, evet sıkıntılı bir durum, burada şaşırılması gereken bir durum göremiyorum. Zaten hocayı da bildiğiniz için böyle bir durum bekleniyormuş, sonuçları görünce şaşırmak da mantıklı gelmiyor.

Benim asıl şaşırdığım nokta Üniversite'nin son sınıfında bir dersin sınavının test olarak yapılması. Bunu hem değerlendirecek hocaların ne kadar tembelleştiğinin, hem de Üniversite eğitiminin ne hale geldiğinin bir göstergesi olarak görüyorum.

Böyle şeyler olabiliyor, hocanın pisliği net olarak. Ayrıca hesabı kuvvetli bir hoca standart sapmayı ayarlar ve çok dar bir çan yapıp böyle sınıfın neredeyse hepsini bırakır.

Katilim nasil, verilen sinavlar nasil, ogrencilerin derse bakisi nasil bilmek lazim. Normal dersi gecemeyenler yaz okuluna kaldigi icin seviye dusuk olabileceginden bu veri ile dogrudan cikarim yapmamak lazim. Yoksa, yaz okulundaki ogrencilerin sirf normal dersi gecemeyip yaz okuluna kaldigi icin ayni derste diger ogrencilere kiyasla daha dusuk kriterlere gore degerlendirilmesini istemeyiz, degil mi?

Servo motor programlanmaz, alıp direkt arabana takacaksın, sürücüsü araba üzerinde. Eğer yeni servo çalışmıyorsa muhtemelen araba üzerinde bulunan sürücü hasar görmüştür.

Arduino ile çalıştırırken bahsettiğin davranış biçimi programlama hatasıdır, normal değil.

aquella

Bikini

Penti'den alıyorum indirim zamanı.

Bikini.
Çünkü daha çabuk kuruyor, karnın ıslak ıslak oturmuyosun çıkınca, wc’ye gidecek olursan işini kolayca hallediyosun, karnıma böcek mi girdi vb. olmuyor.
Ben koton’dan alıyorum gayet memnunum ama birinin iplerini kedi yedi malesef.

Bikini
Penti +1 , süven, h&m
Çabuk kuruyor, kolay değiştiriliyor. Mayoda insanın karnı üşüyor.

Görsel olarak mayoyu beğeniyorum ama kullanım kolaylığı açısından bikini tabiki daha rahat.
H&m, koton ve penti genelde.

Mayoyu kim giyiyor ki ? Yüzücü değilseniz gereği yok bence.

Bikini:
1- daha az kumaş olduğundan daha hızlı kuruyor
2- mayo özellikle tek renkse tüm vucudu sardığından kusurları daha fazla gösteriyor (genelde kiloyu kapattıklarını düşünürler ama durum daha kötü bence)
3- alt üst değişmesi daha kolay mesela sahilde bi havluya sarınıp komple değiştirmek mümkün, mayoda o imkansız.
4- tuvalete gitme durumunda da komple soyunmak gibi zorunluluğu yok.

Markalar: penti ya da h&m alıyorum (çünkü ucuz ve çabuk sıkıldığım için 1-2 sene giyip attığımda verdiğim paraya üzülmüyorum)
çok denize gidiyorum kaliteli olsun ise: kom ömürlük ürün yapıyor.

Eğer vücut düzgünse bikini, değilse diğer insanların da göz sağlığı için mayo.

çok güzel yerden kırılmış, eskisi gibi yapılır sorun olmaz.

NOT: aynı sorunlu en az 10 tane laptop tamir etmişimdir.

bu işlem laptoptan laptopa göre değişiyor ne yazık ki. mevcut laptopta iki adet philips vida sökülüp , beyaz plastik kaynaklar düzeltip parça yerinden çıkarılmalı.

sonrasında bu model için laptopun üst kapak sökülüp parça yerine tekrar yapıştırılmalı. sağlamlığa göre plastik kaynakta yapılabilir.

www.youtube.com

ince işçilik ve epoksi yapıştırıcı ile olur.

Benimkinde orası yok neredeyse 3 senedir, halen kullanıyorum

üst kasa değişecek. modele göre 200TL+ bir masrafı var.

Yaş bilgisi eklersen yorumlar ona göre gelir.

yaş 28

en.wikipedia.org

www.youtube.com

Ben açıp youtube dan izliyor6m, ekşiye de yazmıyorum. Film değil ama bugün izzet altınmeşeden avare ve mustafa topaloğlundan muallim parçaları en az beşer kez dinlemişimdir. Seven sever, takma bu kadar. Buraya yazana kadar da kimsenin haberi yoktu :)

açılıyor sorun yok. tarayıcı çerezlerini temizleyin veya başka bir tarayıcıdan girmeyi deneyin. olmadı modemi kapatıp açın. olmadı vpn üzerinden deneyin.

türk telekomla açılmıyor bende de.

kablonet: herhangi bir sorun yok.

Ttnet açılmıyor

hız sınırlarına uysan dahi sol şeridi sollama veya orta şeritte müsaitlik durumumu olmaması gibi zorunlu hal dışında işgal edemezsin. arkadan gelen sürücü kıçını yırtıyorsa demek ki sol şeriti lüzumsuz yere işgal etmiş durumdasın. yani yol vermek durumundasın. onun hız sınırına uymaması senin sol şeriti işgal etmeni mazur göstermez. tespit edilirse zaten hız cezası alacak.

Sol seritte yol vermek diye bir sey yok zaten, sol seritte olmamak lazım kural olarak.
Bu sebepten, zaten sol şeritte durmaman gerektiği icin bir nevi yol vermen lazim.

Evet 2. şeride geçmek zorundasın. En sol şeritte seyredemezsin. Arkandan gelen kişinin trafik kuralına uyup uymaması senin kontrolünde veya inisiyatifinde veya sorumluluğunda değildir.

Aynı mantıkla emniyet şeridinden giden ayıyı da engelleme hakkın yoktur.

Vatandaş olarak üzerine düşeni yapmak isteyen, hatalı bulduğu durumları kolluk kuvvetlerine veya hukuk merciine bildirebilir ama vatandaş kafasına göre kanun uygulamaya çalışamaz.

sol şerit uzun süre işgal edilemez hız sınırı ne olursa olsun. sağ müsaitse her zaman sağ şeritten gidilir, eğer sollama yapılacaksa sol şerit kullanılır. malesef ehliyetini yeni almış yeni yetmeler ve kuralcı tipler hız sınırını görünce o hızda soldan gidilebileceğini ve şeriti babasının malı sanıyor. mal onun değil ama mal olan o.

sol şeritte bulunmaman lazım +1
ancak yoğun trafik icabı sağ taraf müsait olana kadar hız sınırında sol şeritte sollamaya devam edebilirsin arkandaki istediği kadar yol istesin arkandaki araçta yaralı vs can tehlikesi bir durumu yoksa(4 lüleri yanmıyorsa) kendini riskli bir şeride atmanın anlamı yok.

senden hizlisina yol vermelisin bunun kurali budur.

ek olarak yol vermezsen ne olur ? misal benim gibi birisi gelir, önce sellektör yapar, orta şerit boşsa ve geçmezsen sonra korna çalar, gene geçmezsen tamponuna dayar taciz eder. Hala ısrar ediyorsan tamponunun tozunu alarak makas atar. Pislik yapacak günümdeysem bir de frene lambayı yakacak kadar dokunup aklını alırım.

46/2-A

"Aksine bir işaret bulunmadıkça, araçlarını, gidiş yönüne göre yolun sağından, çok şeritli yollarda ise yol ve trafik durumuna göre hızının gerektirdiği şeritten sürmemek, yasaktır."

Ceza Maddesi Tutarı %25 indirimli Ceza puanı
46/2-a 288 TL 216 TL 20 ehliyet ceza puanı vardır.

edit : yol boşken sol şeridi işgal et, sonra yoluna gitmeye çalışan adam maganda olsun. Öyle saça böyle tarak.

Ilgili tek kural olarak en sol seridi surekli olarak isgal etmemek var ve sordugun soruyla sadece dolayli olarak ilgili. Fakat biraz olsun yogun yerlerde uygulamasi mumkun bir kural degil zaten bu ve ustelik uygulanabilecek yerlerde seni kapsadigi kadar hiz yapan kisiyi de kapsiyor. Hiz sinirini asan araclara yol verme mecburiyeti diye bir sey asla yok, kurallarda olmasi dusunulemez bile. Hiz sinirini asip gecmek isteyenler, gecemeyince sinirden sinire girenler tamamen magandalar ve ulkenin en buyuk probleminin kendileri oldugunun farkinda degiller. Kimi gruplarda aptalca bir racon olustugu icin davranislari kabul gorebiliyor fakat bu tacizci olduklari gercegini degistirmiyor.

sol şeridin işgal edilmesinden şikayetçi olan varsa sol şeritten daha hızlı giderek o şeridi işgal ediyordur muhtemelen.

kendi yöntemleriyle bu hareketi cezalandırmaya çalışan magandalar trafiğe sol şeridi işgal edenlerden daha çok zarar veriyorlar. komik.

Geçenlerde arabamın lastiklerini değiştim. Fatura falan kesildi. 1000 küsur lira ödemeden çıkmışım. Bi saat sonra aradı lastikçi. Geliyorum dedim hemen dönüp ödedim.

Gittğimde “abi geri geleceğini biliyordum” dedi. Plakadan bulmuş. Önce kardeşimi Google’lamış fatura onun adına diye. Beni bulmuş sonra. Hırsız olmadığıma, karşılıklı unutkanlık olduğuna emin olmuş. Sonra 1-2 bağlantı görmüş.

Bi abimiz var polis ona sordum hemen verdi numaranı dedi. Bunu başarı gibi anlattı.

Adınızın, adresinizin, telefonunuzun bulunması için savcı falan gerekmez. Bi bekçi tanısanız bile yeter bugünün şartlarında. Hatta tanımanıza bile gerek yok. Tanıyan birini tanıyın yeter.

sigortacı tanıdığı varsa bile bulur, polise gerek yok.

bankacı da görür.

Nüfustan, tapudan yanlış bilmiyorsam belediyeden tanıdığı varsa da bulur.

vergi dairesinden tanıdık ile trafikte magandalık yapan bir denyo'yu bulmuştum.

sigortacı ve avukatlar kolaylıkla erişebiliyor. bir dönem avukatların kullandığı ad-adres-telefon listelerini içeren databaseler vardı hala var mıdır bilmiyorum.

tamamen psikolojik bence. biraz daha vakit geçtikçe alışacaktır muhtemelen.

Bu kedinin karakteri olabilir maalesef. Ablamın kedisi böyle. Hadi bende sadece yazları kalıyor ama ablama karşı da tokatını sakınmaz, ısırık, pihleme, ne arasanız. Karakteri uyuz kedinin.

Zaten normal kedi davranışı bu değil mi? Bugüne kadar üç kedim oldu hepsinde bu davranış vardı bence çok normal.

benim kedi bu aynııı :D çözümü yok bağrına basacaksın ve kollarındaki yaralarla barışık olmayı öğrenceksin..

Hahahah benim rahmetli kedim de boyleydi. Yukarida da dendigi gibi kolumda, bacagimda cizmedigi yer kalmamisti. insanlar gibi bunlarin karakteri de farkli farkli iste.

Beyaz renkli kediler boyle dengesiz oluyor genelde(beyaz mi sizinkki de?)

10 yaşında kedi azıcık yaşlı değil mi, ömrünün 3te2 sini doldurmuş neredeyse. Karakteri de oyunculuktan sakinliğe kaymıştır çoktan. Bu saatten sonra karakteri değişmez. Belki yanlış bir yerine dokunuyorsunuzdur, özellikle sırtından kuyruğun başladığı yere doğru dokunduğunuzda bu agresif hareketleri görmeniz normal.

Aynı şekilde doğduğundan beri sizde olmadığı için karnına dokunmanızdan da pek hoşlanmayacaktır. Güven oturana kadar tehlikeli bölgelere dokunmayın, haşin sevmeyin.

belki eski sahipleri dövüyordu veya kızıyordu, hayvandaki dengesizlik bundan da olabilir.

benim 10 yıllık kedim de böyle. ezelinden beri böyleydi. kolumun yarasız geçirdiği tek bi gün.

@bahele: bende van yöresinden gelme yaşlı bir teyze var, @kimlanbu'nun dediği şekilde kuyruğunun başladığı yere özellikle dokunmadığımız sürece tırmalamaz. zaten paso uyuyup, pissssmi diye tesbih çekiyor XD hatta küçükken bir van kedimiz daha vardı, o daha bile sakindi, bir keresinde önüne top attık oynasın diye, atlamak için kıçını sallarken uyuya kaldı XD ben de mesela sarı kedileri çok oyuncu manyak diye bilirdim, sakinleri de oluyormuş :D biraz renk-karakter ilişkisi var elbette, ama yine de karakterleri binbir türlü bunların.

soruya gelince, kedilerde doğal gördüğümüz davranışlar bunlar, ama benim hiçbir kedim böyle davranmadı. iki tane van, iki tane tekir, bir sarı beyaz, bir siyah beyaz, bir de tekir beyaz kedim oldu, hepsi de sokaktan geldi, hepsi de farklı yaşlardaydı, aralarında yetişkin de vardı, yavru da, yaşlı da ve hepsinin de karakteri farklıydı, ama hart hurt atlayıp ısıran kedim olmadı hiç. umarım da olmaz :( belki de kediye çok kötü davrandılar o da olabilir :( umarım böyle birşey gelmemiştir başına. siz böyle sakin sakin sevmeye devam edin, belki davranışları azalır.

@bahele: evet beyaz ankara kedisi benimki :D demek genetik bişey?

her kedinin yaptığı bir şey değil bu aslında.

1) Günümüzde meslek lisesinde okuyanların büyük çoğunluğundan bir cacık olmaz. Ha keza üniversite mezunlarından bile olmuyor. Eğitim rezalet, çalıştığım işyerine yeni mühendis de alıyorlar, meslek lisesi mezunu tekniker, teknisyen de alıyorlar ve durum içler acısı.

Düzgün bir eğitim almadıkları gibi bir çoğu yontulamayacak, eğitilemeyecek kadar kütükler. 2 senelik teknisyen var, iş söylemeye korkuyoruz, getir götür yapacak onu bile hatalı yapıyor, analitik düşünme yeteneğini geçtim, beyni sadece hayatta kalmasına yetecek kadar çalışıyor. düşünme yeteneği sıfır, işten kaçmak ve sorumluluk almamak için en pis amelelik işini yapmaya razı.

Bu ön bilgiden sonra sanayici ne yapabilir ? Misal izmir'de renault'un kendi bölümü vardı, kendisi için teknik eleman yetiştiriyordu.

Diyelim ki otomasyon vs gibi bir bölümdesiniz, laboratuvarlarda piyasada kullanılan plc vs yerine 1500 senelik malzemeler oluyor, bunları güncel olanları ile değiştirmeye yardım edebilirler.

Pnömatik ve hidrolik sistem ekipmanları da oldukça pahalıdır, örneğin oransal valf, valf kontrol kartı gibi ekipmanlar için destekte bulunabilirler.

Özetle öğrencilerin güncel teknolojiye ulaşması sağlanmalı.

2) Sanayici kendi derdine düşmüş, stajyer kabul etmiyorlar, yeni işe alım yapmıyorlar, sana nasıl ve neden ulaşsın ?

Abi meslek lisesi dediğin nedir ? Elektrik mi ? muhasebe mi ?
Sanayiciler dediğin kim ? Kobiler mi ? Araba ustaları mı ?

Ben meslek lisesi okudum. Şu an fabrikada çalışıyorum. Gençlere tavsiyem. Mühendislik ve öğretmenlik dışında okula gidip okumayın. Açıktan okuyun. az çok maaşlı işe girin.
Para paradır deneyim deneyim.

bütün aydınlatmalar tek noktadan enerjilendiriyorsa oraya bir aydınlık sensörü (fotoselli) taktırabilirsiniz. çok da pahalı olmaz. herhangi bir elektrikçi yapar bunu.

internetten baktığım kadarıyla hep düşük amper bağlanıyor bunlara, 10a bulabildim, direklerde hem ampul hem de 100W projektör var sanırım her direk için ayrı ayrı bağlanması gerekecek fotosellerin, hem böylece yalnızca karanlıkta kalan bölgeler yanacak. ama projektörlerin kaç amper çektiklerini anlayamadım

hocam 10a dediğiniz zaten 2200 W olur, yani 20 direği karşılar diye tahmin ediyorum. size daha yükseği varsa da elektrikçi halleder onu, gerekirse daha yüksek akımlı röle kullanır.

Bir elektrik elektronik mühendisi olarak bu işi hakkını vererek yapmak isterseniz KAEL'in bulunduğunuz ile göre güneşin doğuş ve batış saatlerini hesaplayabilen bir ürününü öneriyorum. Bu saatlere offset değer de girip - misal güneş batmadan 15dk önce yan, güneş doğmadan 10dk önce sön gibi - daha hassas ayarlamalar yapabiliyorsunuz.

İhtiyacınıza göre KAEL ASTRO 01, ASTRO 11, ASTRO 03, ASTRO 13 kullanabilirsiniz.


Modeline göre 200-300TL civarı fiyatı vardır.

www.kael.com.tr

Edit : Seçeceğiniz modele göre 16A'e kadar kendi çıkışlarını kullanabiliyorsunuz. Eğer tüketiminiz bundan daha fazla olacaksa ek olarak güce göre bir kontaktör de kullanmanız gerekir.

Bu sensörü kullanırsan sadece ek olarak ufak bir mosfet ve bir kaç dirençle istediğini yapabilirsin.

www.electroschematics.com

Yukarıdaki sitedeki devrenin gereksiz kısımlarını temizledim :

hizliresim.com

Edit : RL1 yazan yere motor bağlanacak.

bir oturup 6-7 saat durmadan gitmek dışında bir derdim olmuyor. diğerinde de biraz yorgunluk yapıyor ama uyuduktan sonra sıkıntı yok.

bir yerden sonra alışıyorsun. eskiden ayda 15.000 km yol yapıyordum. şimdi 4-5 saat sürünce beynim bulanıyor 2-3 defa uzun yol yapsam alışırım yeniden diye tahmin ve umut ediyorum.

Muştan lüleburgaza tek kontak gitmişliğim var, normal uykumdan bi saat fazla uyumuştum sadece. Yine de dinlenmiş olarak uyandım. Arabaya da çok bağlı. Broadwayle gitmek var, üst segment bi araçla gitmek var.

Araba ne ? Eğer 3-5 senelik yeni bir araçsa sıkıntı sende, yaşlanmışsın. Eğer eski bir araçsa o yüzden yoruluyorsundur.

Şehir dışı görevlerine çok gideriz, antalya-antakya arası 900km gidip, ertesi gün 900km döndük, ben kullandım yorulmadım. Araba da eski sayılabilir 15 senelik araba. Tın tın 100'le gitmeyiz, radarlara dikkat ederek ortalama 150km/s hızla gideriz. Eğer 90-100 gidersem muhtemelen hem sıkılır hem de yorulurdum.

Düzgün bir arabayla gittiğimizde ise hiç problem olmuyor, yapıştıra yapıştıra gidiyoruz, yol müsaitse 230-240. Böyle kullanırsak sık mola vermeye çalışıyoruz, veya ara ara yavaşlıyoruz konsantrasyon dağılıyor

@kimlanbu

opel corsa enjoy 2017 1.4 otm.

5 saat araba kullanmak yorar ama 2-3 saat dinlendim mi bir şeyim kalmıyor benim.

Uzun yolu çok severim. Lakin gece yolculuklarında mutlaka uykum gelir ve bunu hissettiğim zaman hiç zorlamam kenara çeker uyurum biraz. Eskisi gibi geceyi sabah edemiyorum, mutlaka uyumam gerekiyor.

sıkılma haricinde bir sıkıntı yaşamıyorum.

Dedikleri gibi araç da önemli, sürüş tarzı da önemli. ben istanbul bodrum arası 8 saatlik yolu mola vermeden ve yorulmadan gidiyorum. Fakat bunu eski arabamla yaptığım zaman perişan oluyordum.

Şimdikinde de hızı 125'e sabitle, kol dayamayı indir yayıl yoluna git şeklinde işliyor.

Gene de opel corsa'da bu derecede yorulmanız ilginç geldi, güçlü bir araba olmasa da gayet oturaklı bir araçtır kendisi. Acaba uzun yol konusunda deneyimsizliğiniz mi var ya da geceleri mi yola çıkıyorsunuz?

Herhalde on senedir arabayla uzun yol gitmiyorum.

Arabayla yola çıkıyoruz, en fazla 3-4 saat yol gidip, gittiğimiz yerde konaklıyoruz. Böyle birkaç ülke gezdik.

2 saati geçen yollarda inanılmaz huzursuzluk çöküyor, yorucu aynı zamanda, hiç sevmiyorum. Üst segment araç vs. hiç fark etmiyor, arabada olmaktan nefret ediyorum.

dehidrasyon, farkında olmadan bu sıcakta susuz kalıyor olabilirsin.

Otobanda 5 saat gitmek uzun yol degil ve cok sikici bir sey. Can sikintisini yorgunluk sanmissinizdir bence.

Virajli, dar yollar en guzeli (amac gezmekse) insanda mutluluk yorgunlugu oluyor. Kotu yorgunluk olursa araba kullanmayi sevmiuor da olabilirsiniz

ya aracta sikinti var ya da sen uzun yol insani degilsin.

Muhtemelen yuksek derecede astigmatin yada miyop+astigmatin var.Yaniliyor muyum?

ford focus ile sabah ankara çankaya'dan çıktım adana ceyhan'a geçtim, yaklaşık üç saatlik köy macerasından sonra kayseri'ye geçtim, hemen hemen sadece şehirler arası 900 km , toplamda 1000 km yol yapmışımdır o gün.
Ziyarete gittiğim evde ayakta uyuduğum için full dem olarak veriyorlardı çayı, o akşamdan hatırladığım tek şey bu :)

8 saatlik uyku sonrası baya dinç uyandım. Bu arada gece sürüşünü hiç sevmem, ama mecbur kalınca oluyor, astigmat + miyop spor.

Araçtan dolayıdır diyorum ben de. Gerçekten bazı araçlar çok yoruyor, izolasyonu kötü oluyor, ses alıyor, gürültü alıyor, ne bileyim kliması direkt kafana geliyor vs vs.

Araç çooook büyük bir etken kesinlikle. Eski aracımla 2 saatlik yol bile beni yormaya yetiyordu.

C ya da D segment premium bi araç kiralayıp deneyin birgün.

Bence de araçla alakalı. Aracın b sınıfıymış. Uzun yol zor olur ben sığamıyorum bile. Ne adaptif hız sabitleyici var, ne şerit takip asistanı, ne bel bestekli ve masaj yapan koltuk ne de yorgunluk tespit sistemi. Üstelik yol, lastik ve rüzgar sesi çok gelir konforsuz bir araç. Saatte bir durup 5-10 dakika yürürsen daha iyi olur.

@turkuaz, astigmat yok, miyop var.

www.gittigidiyor.com

www.vatanbilgisayar.com

O paraya keyifli bir bilgisayar alamazsınız. Autocad büyük projelerde ağlatır adamı.

"lenovo 2" dışındakiler autocad ile çalışırken sıkıntı çıkarabilir.

huawei matebook: dahili ekran kartı olduğu için grafik performans gerektiren işlerde oldukça yavaş çalışabilir. dahili ekran kartları sistem belleğini kullandığı için yavaş çalışma ihtimali yüksek.
lenovo 1, 3, 4: aynı şekilde dahili ekran kartına sahip. performanslı limitli olacaktır.
gittigidiyor'daki Linux işletim sistemine sahipmiş, AutoCad çalıştırabilir mi bilemedim. Gerçi çoğu bilgisayar freedos satılıyor, işletim sistemini kendiniz yüklemeniz gerekmekte (fiyat düşürmek için yapılan bir hamledir bu).
vatan bilgisayardakine hiç bulaşmayın zaten. hatta vatan bilgisayardan uzak durmanızı öneririm.

el freniyle yola devam etmek tek gözü kapatarak sürmek gibi bir şey. köy yolu olsa bir derece de trafikte yapılırsa sonucu kötü olabilir.
@dayı +1

Pedal kırıldıktan sonra gitmeyi düşünmek, cinayet ile eşdeğer.

arkadaşlar teşekkürler cevaplar için, öncelikle çok duyarlı arkadaşlara zahmet edip duyar gösterdikleri için de ayrıca teşekkür ederim.

burada beyin jimnastiği yapıyorum aslında sadece yoksa arabanın fren pedalının kırıldığını hiç duymadım. diyelim ki kırıldı, kimsenin canını malını, kendi canımı malımı tehlikeye atıp böyle bir şey yapmam herhalde bu yoğun trafikte hele. ama dedim ya, bu sadece fikir yürütme, beyin jimnastiği. emniyet şeridi acil durum araçları içindir, oraya giremezsin diyen dahi olmuş. :)

Debriyaj pedalı arızalanan, debriyaj teli kopan, el freni tutmayan arabayı kullandım ama 20 senedir ehliyetim var, dünyanın en rezalet arabalarını da kullandım ve fren pedalının kopması aklıma bile gelmedi.

Fren pedalı kopmaz ama fren hidroliğinde sıkıntı yaşayabilirsin, fren tutmayabilir, abs arıza yapabilir. Balataların bitmiştir, kıvılcım ata ata fren varla yok arası tutuyor olabilir.

Hiç freninin olmadığı durumlarda en temizi çekici olsa da yol müsait değildir, güvenli bir bölgeye çekmen gerekebilir. Misal tam tepe arkasındasındır, arkadan gelen araçların görüşü olmadığı için sana çarpmalar an meselesidir, kısa mesafede el freni kullanarak dörtlüleri yakıp aşırı bir eğim yoksa emniyet şeridinden gidebilirsin. Yeni nesil araçların bir kısmında bahsettiğin gibi elektronik el freni var, cam açma kapama tuşu gibi ufacık bir tuş. Opel astra da denedim, fren niyetine kullanamazsın, nasıl tutacağı, ne zaman durduracağı kestirilemiyor. Bir güzelliği var, istersen 100'le gidiyor ol, el frenini çektiğin anda arabayı kaydırmadan durduruyordu.

Normal bir arabada manul el freni ile aynı hareketi yaparsan sadece arka tekerler kilitleyeceği için arabayı yolda bile tutamazsın.

Özet : mesafe yakınsa ve arabayı tanıyorsan kısa mesafede (3-5km) kullanılabilir, bunun dışında direkt olarak aracı güvenli bir yere parkedip çekici çağırmak gerekir.

Edemezsiniz. Edersinizde bir şey çıkmaz. Sonuçta insanlar yardım olarak kendi irade ve istekleri ile yolluyor. Olayın etikliği veya yanlışlığında değilim ama anlattığınız kadarı ile ortada hukuku ve ceza kanununu ilgilendiren bir durum yok.

Ablanızı kurtarmaya bakın ama nasıl olacağı konusunda o alanda bir fikrim yok.

maliyeye şikayet et para alıyor vergisini vermiyor de. IBAN'ı da ver, araştırsınlar, güzel para alıyorsa geçmişe dönük bir de vergi çıkarırlar kol gibi.

banka o parayı kullanıyor.

Soğuk davranmayı bilmem de şubeler para tutmaz genelde, döviz de aynı şekilde. Şubede duran her kuruş bankaya zarar sayılır demişti bir bankacı. Bazen şubede 5 bin Dolar bile çıkmayabilir o yüzden önceden haber vermek gerekir çekileceği zaman.

Çünkü o kadar dolar yok demek ki?
Çok az bir miktar değilse döviz çekmek için genellikle şubeye 1 gün önceden haber vermek gerekiyor, ertesi güne getirip hazırlıyorlar çekmek istediğiniz dövizi.

Bankaların kasasında para bulundurmasının bir maliyeti vardır, faiz gelirinden mahrum kalırlar. Döviz de sirkülasyonu normalde daha düşük olduğu için nakit türk lirasından da az bulundurulur. Bu soğuk davranma değil, çekeceğiniz döviz için önceden haber vermeniz gerekir ilgili şubeye. Döneme has bir durum değil.

çünkü gerçekten şubede o esnada o kadar dolar olmuyor.
ne kadar çekmek istediğiniz önemli elbette.

Aynı gün çekmekte ısrarcı olursanız, sizden "nakil ücreti" talep edip o parayı aynı gün merkez veznelerden talep edebilirler.

Söylenmiş bir de ben söyleyeyim: banka paradan para kazanan bir kurum ve mümkün olduğunca minimum nakitle günü çeviriyor. İlla para çekecekseniz önden haber vermek lazım ya daa başka bankaya transfer etmek gerek (EFT, swift vs ile)

(bkz: sermaye kontrolü)

aylık 3000 liraya çalışan adam sana bankasından döviz almak istediğin için niye soğuk davransın abi, babasının malı mı sanki...

5k üstü için önceden haber vermek lazım diye hatırlıyorum. bugüne kadar bir gün önceden haber verdim, hiç sorun yaşamadan çektim. tabi bu 1 yılı aşkın zaman önce.

Freelancer gibi sitelerden hindistanlı, pakistanlı, çinli birilerini bulup iş yaptırmayı düşünüyorsan vazgeç, paranla rezil olursun. Eğer işini adam gibi özenerek yapacak birisini arıyorsan ruslara bakmanı öneririm.

Karşındaki adam zekiyse ve kodlamaya hakimse e/r yeterli olur ama ben net olarak bu yapıyı istiyorum diyorsan flowchart'a kadar vermen gerekir. (belki başka bir sistemle ortak çalışacaktır, ilerde geliştirmeye açık olmasını istiyorsundur, devreye almayacağın özelliklerin hazır olmasını istiyorsundur vs)

Freelancer gibi sitelerde projeyi belli parçalara bölebiliyorsun (milestone), bu sayede işi parça parça yapıp hem yönetilmesi kolay hale getiriyorsun, hem karşı taraf emeğinin karşılığını alacağını görüyor.

Tekrar etmekte fayda görüyorum, karaktersiz pakistanlı, hindistanlı ve çinlilerden uzak dur, alayı dolandırıcı, çöp işler çıkarıyorlar. Projenin kolay kısmını "bitirip" kaçıyorlar.

aynen aslında ona dair de tavsiye gerekiyordu.

kimlere, hangi sitelerden teklif yollamalıyım. nerden nasıl bakmalıyım vs. gibisinden.

peki sistemin işleyişi nasıl sürüyor?
ben adama projeyi tanıtıp e/r diyagramlarını gösteriyorum, o fiyat atıyor ardından işe mi başlıyoruz? ödeme vs. gibi durumların süreçleri nasıl yürüyor?

bitmeyen işin parası cepten çıkıyor mu?

Bir yıl kadar remote takım yönettim. Şu anda da remote bir ekipte çalışıyorum.

Öncelikle şu kitabı bir okuyun: basecamp.com

Sonrasında:

1- İşe alacağınız kişiyi iyi seçmeniz gerekiyor. Remote çalışmak kolay değil, kendi kendine o disiplini sağlayabilecek, kalite algısı olan birini bulmanız lazım. Daha önceden remote çalışmış biri, o olmazsa kendi projeleri, düzgün github'ı falan olan birini bulmaya çalışın.

2- İşi baştan anlatıp, sonra hazır teslim almak diye bir şey yok. Haftalık sprint yapın. Her hafta için yapılması gereken işi detaylıca anlatın. İş bitince code review'ı siz yapın. Code review'ı geçen iş başına ödeme yapın. Bu süreç için haftada 1 saatlik bir toplantı genelde yeterli oluyor.

3- Mümkünse işe tek bir kişi almayın. Birden fazla kişi olsun. Birisi bırakıp gittiğinde yeni birini bulana kadar proje durmasın. Ayrıca takıldıkları yerlerde size gelmeden kendi aralarında yardımlaşabilsinler.

4- Hatırladığım kadarıyla PHP yazıyordunuz. Bence dili değiştirmeyi düşünebilirsiniz, çünkü kaliteli PHP dev. bulmak zor. PHP öğrenmesi ve başlaması kolay bir dil olduğu için çok fazla kötü PHP dev. var.

5- Hintli veya Ukrain diye eleman çok ucuz olmayacak bu arada. Yani isterseniz çok ucuza da eleman bulursunuz ama onun astarı yüzünden pahalıya gelir, code review'da çok daha fazla zaman harcarsınız vs. ABD'de olsa 100k alacak adamı 50k'ya çalıştırabildiğiniz için Hintli normalde ucuza geliyor, ama projenin öyle bir bütçesi yoksa, zaten düşük ücretlere çalıştıracaksanız çok umutlanmayın.

6- Kendinize bir çalışma stili oluşturun. Hangi durumda ne yapılması gerektiği belli olsun. Örneğin acil bir feature lazım, ama o kadar zaman yok? Kod kalitesi mi feda edeceksiniz, gereksiz özellikleri mi çıkaracaksınız, tasarımdan mı fedakarlık edeceksiniz vs. öncelikleriniz belli olsun. Yanyana olmadığınız için bu konularda nasıl bir aksiyon alınacağı belli olmazsa çok vakit kaybı olur. Ekip buna alışana kadar 1-2 ay geçer, o normal. Çalışma stilinizi iyi anlatmanız lazım, bir kere söyleyince anlaşılmayacak muhtemelen, o da normal. Gerilmeyin.

7- İyi commit mesajı yazma eğitimi verin gelenlere. Comment falan çok önemli değil ama bir değişikliği kim, ne zaman ve neden yapmış bulabilmek çok önemli olacak. Aynı ofiste olmadığınız için gidip sormadan bu soruların cevabını alabilmeniz lazım. Aynı şekilde güzel bir CI/CD process'i kurun, ticket'lar ile commit'ler bağlantılı olsun. Birine sormadan history takibi yapılabilsin.

8- Yanıbaşında hemen sorabilecek birisi olmayacağı için iyi SO rep'i olan birini işe alın. Kendi kendine bir sorunun çözümünü bulabilmek, bulamazsa düzgünce sorup cevap alabilmek remote çalışanın en önemli özelliklerinden biri.

Aklıma gelenler bunlar. Varsa sorunuz cevaplamaya çalışabilirim.

@pluton,

2. maddeye bir cevap vereyim. evet php yazıyorum. aslında değiştirmeyi düşnüüyorum, python faalan da olur, benim içn yazan kişnin ne yazdığının önemi yok. biri projeyi python yazarsa onu da review edebilriim.

ama bir yandan da laravel'i proje çıkarmak için çok uygun görüyorum. ben büyük çaplı projeler yapmıyorum, orta ölçek projeler yapıyorum. laravel bence piyasadaki en iyi framework bu çapta projeler için. hem kontrolü kolay, hem hatalı kod yazmına karşı inanılmaz hassas.

Laravel bilmiyorum. Geçen sene iş alımı zamanında onlarca dev. ile görüştüm. Biz Go yazıyoruz, niye bilmiyorum PHP dev'ler Go ilanlarına da başvuruyor. Neyse, 20-30 kişi arasından sadece bir tane iyi PHP dev denk geldi. O eleman da çok iyiydi, bize gelmek yerine automattic'e gitti zaten :(

Ama mesela JS ilanı da açtık. Ona başvuran herkes iyiydi, aşırı rahat bir hiring süreci geçirdik. Python değil de isterseniz ExpressJS deneyebilirsiniz, fena bir framework değil, zaten frontend için JS/Vue bilen birilerini de arayacaksınız muhtemelen.

Size özelden bir mesaj gönderdim.

Diyota benziyor

direnç. ancak kaç ohm olduğu üzerindeki renk kodlarından anlaşılabilir.

edit: diyot.

her iki tarafı da gri olduğu için sigorta bence. diyotun katot tarafında gri şerit olur. tam ortasını zoom yapıp çekseydiniz keşke büyütünce anlaşılmıyor. direnç değil bu ara.

1) Ferride bead (bobin)
2) Sigorta

işin uzmanı değilim ama göbekler standart değil mi ? Aşağıdaki linkten ölçüyü nasıl alacağını öğrenebilirsin, koçtaş vs gibi herhangi bir yapı market veya hırdavatçıdan da kendin alırsan olsun olsun 100tl olsun.

www.mksturkiye.com

değiştirme videosu da şurada :

www.youtube.com

Eğer kilit gerçekten bozulduysa normal kilitlere göre pahalı olması olağan, çünkü az buunan bir tip, kim gerek görüp icat ettiyse Allah bildiği gibi yapsın :)

Peki kilit mi bozuk yoksa anahtar bareli mi?

Kilit bozulması nadir bir durum, bareli değiştirip kilit diye kaktırmasınlar?

Edit: 275 tl hepsiburada fiyatı var, multi sistem çelik kapı kilidi olarak arayabilirsin. Ama ben kilidin bozulacağını sanmıyorum dışardan bir müdahele olmazsa.

gördüğüm kadarıyla ne barel kalmış ne kapı kalmış ortada.

Kilit zıvanası o kilide uygun olarak açılmıştır. Yani daha küçük boyutlu alacağınız kilidi zıvanaya sokarsınız ama üssten vidalayıp sabitleyecek yeriniz olmaz. kilidin üstünde boşluk kalır.

Haaa illa ucuz daha küçük kilit alıp takacağım derseniz elbette takılır. bir kaynakçı bulup üst mekanizmanın olduğu yerden 10-15 santimlik parça kaynaklayıp onun üstüne oturtur. Üst kilit göstermelik olarak kalır. Kapı dili ve anahtar bareli mesafe genel olarak aynıdır.

Soruma cevap vermek yerine eleştiren birisi olursa ayar olurum ama tutamıyorum kendimi.
dişi değilse ne istiyorsunuz hayvanın t***larından ? Sokakta kısır erkek kediyi perişan ederler. Adı üstünde sokak kedisi, o agresifliğiyle hayatta kalıyor sokakta.

@kimlanbu,merhaba öncelikle.Ne yazık ki baska kedinin gecen kuyruğunu koparmış.Bakan bir diger ablamız şahit olmus.Ne yazik ki;standart olmasi gereken gibi bir agresiflik degil.Yani mahalledeki tüm kedilerimiz kısır.Bir tek o kedi kisir degil;belki de agresifligi ondan bilmiyorum.

@kimlanbu:
sokakta kısır erkek kediye hiçbir şey olmaz.
kısırlaşınca yastık gibi olduğu yerde kalmıyor kediler.
sadece üreyemiyor ve bakılamayacak, sefil olacak binlerce yavru kedinin dünyaya gelmesine iştirak etmiyorlar.
kısır kediler sokakta perişan olsa, sokakta kedi kalmazdı.

neyse, soruya geleyim.
bir veterinere sordunuz mu?
onu yakalamak için evde kullanılan sakinleştirici işe yaramaz.
ama zaten herhangi bir sakinleştiriciyi de veremezsiniz.
bir şekilde üzerine battaniye falan atıp, kavga dövüş sokacaksınız bir kutuya.
ama kediden anlayan, "profesyonel kedici" biri olmalı bunu yapan.

kısırlaşacak erkek kedi, yeni doğuran anne kedilere musallat olup yavruları telef etmeyecek, sürekli kavga edip yara bere içinde gezmeyecek, kızgınlık dönemlerinde iştahı kesilip, bağışıklığı zayıf düşüp hastalanmayacak... pelteye falan da dönüşmüyorlar, gayet yerlerinde rutinleri devam ediyor. kısırlaştıramadığımız çoğu erkek de dişi peşinden uzaklaştıklarından kayıp.
açık telli bir kafese konserve konulup düzenekle kapatılabilir belki kedi kapanı da öyle bir sistemdir. açık alanda sakinleştirici sıkıntılı olabilir. nasıl etki edeceğini bilemezsiniz. kapalı bir yere çekmenin yolunu bulmalı.

@batta hiberna,veterinere danıştık evet.Sakinlestirici için dediginiz kadar agresifse çok ise yaramayabilir demis.Kedi kapani gibi bişiy getirdi veteriner ama iki günde farklı zaman dilimlerinde içine güzel mamalar koydik ama gene de girmedi.Eldivenlerden alalım dedim koltuklu olanlar cok pahali alamadım ondan.Yani bi türlü akıllı bildiği yakalayamadik.

@not dark yet ,onu bende düşündüm ama teşkilatlı bi kedi tutma eldiveni lazim onun için onu gözüm yemedi pek.

yok sizin tutmanız zaten zor. açık kafes büyük dikdörtgen telli kafeslerden bulup (pahalı satın almaya gerek yok) uzaktan bir düzenek oluşturup (biz çamaşır ipiyle yapmıştık) kapatmak çözüm olabilir. yaklaşmadan.
veya başka bir yöntem saplı büyük balık kepçeleri var ama onu kullanabilecek biri lazım sonra kediyi içinden çıkartıp kutuya koyacak.

Neresinin yandığına göre tamiri yapılabiliyor. Eğer mosfet vs gibi piyasada bulabileceğin bir şey yandıysa tamir edilebiliyor. Laptop ekran kartı ise gene direkt olarak lehimleri sökülüp yenisi takılıyor ama pek uzun ömürlü olmuyor, kaliteli işi bilen bir yere yaptırmak lazım.

Detay verirsen yardımcı olmaya çalışayım

2 aydır falan bir şeyi yıkadığım yok. kimsenin markette paketleri yaladığını görmedim o yüzden saçma geliyor.

Yıkamıyorum, yıkamıyordum da. Sadece kampta ortak buzdolabına koyduğum su şişelerini yıkıyorum eve gelince.

Hiçbi zaman yıkamadım

Her zaman yikiyorum. Belki büyük sehirde yasadigimdandir. Diyelim biri eline hapsirdi sonra paketi tuttu. Bence az da olsa riski var. Zor da gelmiyor açıkçası. Elimi sabunlarken iki tane ürünü de sabunluyorum. Bence bırakmayın. Insanlar önlemleri bıraktığı için vaka sayıları arttı.

Paketinden çıkarabildiklerimi çıkarıp başka pakete aktarıyorum ve ambalajı atıyorum (çerez gibi), diğerlerinin üzerine yüzey dezenfektanı sıkıyorum (eskiden sabunla yıkıyordum), yıkanınca zarar görmeyen meyve sebzeleri (muz gibi) suyla yıkıyorum, zarar görenleri (mesela salatalık veya marul, buruşuyorlar) temiz bir kaba koyup kaldırıyorum, yiyeceğim zaman yıkıyorum.

Dün markette ürünleri raflara maskesiz yerleştiren çalışanları görünce doğru olanı yaptığımı bir kez daha anladım.

hiçbi zaman yıkamadım suya acıyorum. bozulmayacak paketlileri balkona koyup en azından 24 saat bekletiyordum, hala öyle yapıyorum.

hiç yıkamadım +1 o gün açacaksam lavaboya yakın yerde açıp elimi yıkıyorum, ertesi gün veya daha sonra açacaksam öylece rafına koyuyorum.

Yıkıyorum. Eskiden de yıkardım.

Marketten gelen her şeyi pandemi öncesinde de sabunla olmasa bile suya tutup, öyle dolaba yerleştiriyorduk. Şimdi sıklıkla sabunla yıkıyoruz.

corananın yüzeyden bulaşması o kadar kolay değil diye bilimsel bir araştırma görmüştüm. elinizi ağzınıza burnunuza götürmemeniz gerekir diyordu. maske ve sık el temizliği yeterli gibi.

Artık yıkamıyorum, buzdolabına koyulacakların paketini açıp başka kaba aktarıyorum ve ellerimi yıkıyorum. Bekleyebilecekleri bekletiyorum. İçilecek şişeyse yıkıyorum sadece birebir ambalajla ağız teması olacaksa. Zaten onları coronadan önce de silerdim ya da yıkardım.

hiç yıkamadım, çamaşır suylu bezle siliyorum.

Genelde direk şişeden tüketeceğim içecekleri sabun + suyla yıkıyorum (bira gibi)

Cips vb'ni ise ıslak mendille silip açık havada bekletiyorum min 2 3 saat

yıkıyorum.

Ilk zamanlar sabunluyordurm artik sadece yalandan bi suyun altina tutuyorum.
Bunu koronadan once de yapardim. Toz falan olabiliyor diye.
Yani virus acisindan bakarsak su an yaptigim seyle yikamamak arasinda bi fark oldugunu sanmiyorum.

Hala sabunla yikiyorum ya da bir kac gun balkonda ya da kullanilmayan odada bekletiyorum.

paketli ürünleri sabunlu bez ile siliyorum.

damacanayı dezenfektan sıkıp siliyorum.

acayip bir şekilde corona'nın başından beri eve aldığım hiç bir şeyi yıkamadım.

ki corona'nın o kadar da sakin geçmediği romanya'da yaşıyorum.

"hala" derken. ne degisti ki?

Hiç yıkamadım, kapı önünde bekletiyorum bir süre o kadar. Kargo geldiğinde direkt elden aldığım için koliye dezenfektan sıkıyorum o kadar.

Birkac ay yikadik, baktik boyle yasamak cok zor biraktik :)

ben hic yikamadim. hic ekstra bir sey yapmadim. koronanin az oldugu bir yerde yasiyorum.

En başından beri hiç yapmadım. Marketten aldığım veya kargoyla gelen ürünü buzdolabı, dolap vs neyse yerleştirdim, yeri geldikçe kullandım/yedim/içtim. Bu tip davranışları fazla takıntılı ve abartılı buluyorum.

Lethe +1
hiç yapmadım.

Saldık gitti, artık poşetleri, ambalajları yıkamıyoruz.

ambalaj yıkamayı bıraktık

Şu an salgın, ilk başladığından (Mart-Nisan ayı) daha kötü durumda. Hızlı bir yayılma var. Önlemlere dikkat etmekte, hatta artırmakta fayda var!


.

Biz de ilk üç ay yıkadık şu an yıkamıyoruz.

panel kullanmak 1-2 panel varsa kabul edilebilir ama ötesinde tasarım aşamasında ızdırap oluyor. Tab kontrol gibi çalışan güzel paneller vardı nuget ten bakabilirsin.

5 panel var toplamda. Evet ilk panellerde bir şeyi değiştirmek istediğimde sürekli dock ayarları ile oynamak eziyet ama bir şekilde idare ediyorum. Benim korktuğum hocalar bu durumu sorun eder mi?

www.google.com

bir yere çarmazsan dağılmaz merak etme. tek dikkat etmen gereken şey bir yere çarpmamak.

Seninle her yere gelirim reis. Bir gemi kalkar bu limandan, Götür bizi bu diyardan hahaha

Seni tanımak istiyorum yiğidim

Daha önce eski model bir arabaya binmediysen büyük sıkıntı, yolda giderken her şey olabilir, arabanda ufak bir tamir takımı olmak zorunda ve bazı şeylere müdahale etmeyi bilmen gerekiyor. Kaputu açtığında baktığın her şeyin ne olduğunu bilmen, ne işe yaradığını bilmen gerekiyor. Özellikle elektrik tesisatları yamalı bohça gibi olduğundan beşbenzemez durumda hepsi.

Arkasına yazacak yazı çok, müslüm gürses fotosu koyarsın : "hayat bana zordu ama güzeldi" oldu bitti :P

@kim mekanik olarak sikinti yok. gozlerimi kapat 12 saate motoru soker yerine takarim. doganin elektrik tesisati ne kadar zor olabilir onu bilmiyorum. pek zorlamaz herhalde

Oradan atık su geri gitmez, zaten en üst çatala takılı, ama çok aşağıda bırakılmış kıvrım, S dedğimiz şu anda U gibi duran, tam da işaret ettiğin yer.

Hortumu çıkarıp içini boşaltın, toz birikmiş ve en düşük noktada tıkanmış olabilir.

Hortumu çıkarıp içini boşaltın, sonra bu kadar S bırakmadan gidere verin, S vermeye de gerek yok, direkt düz takın.

borunun aşağı doğru meyille bağlanması lazım. yani aşağı doğru eğimli düz bir doğru gibi olması lazım. böyle aşağı inip yukarı çıkması falan sıkıntı.

boruyu kısaltıp direkt bir şekilde bağlayın.

İç üniteden su gelmesi problemini araştırdığımda su borusunun içi tıkanmıştır çekerek temizleyin yazıyordu, baya iğrenç bir iş ama ağzınla veya elini yumruk yapıp bir ucunu ağzına bir ucunu hortuma denk getirerek yosun, toz vs çıkıyor.

senin durumunda hortum eskiden beri böyle duruyorduysa ve sıkıntı yoktuysa hortumu temizleyerek kurtulabilirsin.

bir tıkanıklık yok sanırım. hava verince gidiyor. hortumu oynattığımda da zaten içindeki su sesini duyuyorum. klimacı geldiğinde yapmıştı ama bu sene tekrar bozuldu. sırf şunun için de klimacı çağırmak istemiyorum.

Ülkemizde çok fazla zehirli balık yok aslında. Bilmen gerekenler

1) Trakonya
2) İskorpit (yenir)
3) Sokar (yenir)
4) Balon
5) Aslan Balığı

En büyük dikkati trakonya ya göstermen lazım, dip oltasına lap diye atladığı için çok takılır oltaya, diğerleri görece nadirdir.

Eldivene ihtiyacın bir tek balonda var, diğerlerinin dikenleri eldiven falan dinlemez batar. Elle dokunma, ayağında kalın tabanlı ayakkabı varsa yan yatırıp sıkıca basıp iğneyi penseyle sökmen yeterli.

Gene de zehirli balık tutarsan takımla birlikte kes gitsin, acısını çekeceğine yeni iğne bağlarsın. Balonları ve aslan balığını öldürmeden geri bırakma.

eski bir havlu da alabilirsin balığı tutmak için

vatos var zehirli, bayağı zehirli hemde. dünya sularında olduğu gibi türkiyede de var. tabi aklına araba kadar bişey gelmesin ortaboy kalkan kadar olanı denk geldi bana 3 kilo ya gelir ya gelmez.

subilimleri.istanbul.edu.tr

eğer vatosa denk gelirsen ki ben oltayla denk geldim. hadi hayvan mundar olmasın diye çektim iğneyi çıkarttım ağzından ama çok tehlikeli. 3 4 kişi zarar vermeden hayvanın kuyruğunu iğnesini falan emniyete alıp çıkardık.

kesinlikle deneme ölürsün. hem de 1 parmak iğnesi var nasıl sokabilirki beni deme, öyle hızlı gelişir ki olay farkına varamazsın ne olduğunun.

böyle bi durumda kes misinayı gitsin. çekmeye çalışma.

vatosu da tv de gördüğüm kadar bilirdim, bizim geminin güverte lostromosu yanımdaydı, sokarsa felç eder öldürür, ben balıkçılık yaparken hep öldürürdüm bunları falan diye anlatmıştı.

Misinayı kes kurtul, kendini riske atma eldivenle penseyle falan

trakonya +1

bu balığa dikkat et.

benim gibi ulan ne bu oltaya takılan şey deyip avuçlamaya çalışırsan soluğu hastanede alırsın.

güç bela 4-5 kerede tutup iğneyi çıkartıp kovaya atmıştım. sonra civardaki yaşlı balıkçılara bu ne balığı abi diye sormaya gittiğimde öcü gibi bakmışlardı bana.

pense ile alıp öldürmüşlerdi. elime ve parmaklarıma dikenlerini batırmıştı ama çok fazla zehri yoktu sanırım. sızlayıp biraz da uyuşturmuştu.

sonra hastanede panzehiri olmadığı için kan testi yaptırıp müşahede altında beklemiştim.

özetle trakonyaya dikkat et. dedikleri gibi hiç uğraşmadan takımı kes at.

isterse 100km olsun mesafe, böyle bir şans varsa kullanmak lazım. Yalnız evlilik tehlikeli bir iştir, yarın bir gün "benim evimde oturuyorsun bik bik bik" deme ihtimalleri varsa kimseye gebe kalmamak lazım.

Uzun süreli kalmayacaksanız olur. El alem çok boş konuşur, damat bedavaya yaşıyor gibi laflar duyabilirsin ilerde.

Ben istemezdim. Ayrı ev ayrı düzen daha mantıklı.

Eğer çok sık gelmeyeceklerse eve, arada bir işleri olunca, senede bir kaç sefer geleceklerse, gayet mantıklı. Kendinizi toparlar, belki bir ev alır, kendi evinize çıkarsınız.

Evin konumu vs. işinize yakınsa, çok ters bir tarafta değilse, çok güzel bir jest.


.

Kızın ailesinin evi, kız çalışmadığı için evde olan o olacak, siz çalışıyormuşsunuz. Evde geçici süre kalırsınız zaten. Eve eşya alın, keyfinize göre oturun demişler. Sadece bir odayı kendi yaşam alanınıza göre çevirebilirsiniz, yatak odası takımı, çalışma masası, koltuk alabilirsiniz. Hem para biriktirirsiniz. Baktınız rahatsız oluyorsunuz, siz eve taşınınca sürekli gelip giden oluyor, o zaman taşınırsınız.

evlendikten sonra 1 yıl boyunca kira vermeden kayın validenin evinde kaldım. kendi evimi alıp ayrıldım.

bence aile ile olan ilişkinize bağlı, size bağlı. ilerde çocuk olur ailesi gelir eşiniz ben bu evden gitmek istemiyorum diyebilirmi? sonra siz o evde boğulabilirsiniz? kışın sanırım geri gelecekler o eve. bilmiyorum bunun gibi bir çok alternatif durum yazılabilir. benim kişisel görüşüm imkanınız varsa olabildiğince ailelerden bağımsız bir hayat kurmanız. ama maddi olarak uymuyorsa yapacak bir şey yok. X<2 sene sonra evinizi alıp gidebiliyorsanız geçici olarak kalınabilir. kısa zamanda hamilelik ve çocuk olursa gidemezsiniz bence.

hepinize vakir ayırıp düşüncelerinizi belirttiğiniz için teşekkür ederim.

temelli yazlığa yerleşecekler, marinada tekneleri var bahane ile kışlık ev kapanıyor gibi. 2 3 ayda bir banka ıvır zıvır işleri olursa gelirler ancak.

tabi ki esya alıp oturun kışlık eve. Ayda 2000₺ dolar,altın alıp kenara atın. Güzel bir fırsat olur gelecek için.

Yamaha XMax.

Ekonomik durumuna göre yamaha mt 25 veya ktm duke 250. Fiyatlar kendisini şaşırmadan önce kafamdaki iki motosikletti, gene başka bahara kaldı bende.

Yamaha r25

İki tanıdığım xmaxx aldı çok çok.memnunlar

Ilk motorun olacagi icin marka almaktansa yamaha,honda vs.

Sym veya kymco 250 maxiscooter alarak acemiligini attik sonra, japon ya da italyan markalara yonelmeni tavsiye ederim.

Ayrica her ne kadar dikkatli olursa ol.
O motordan duseceksin.

Bunun icin ekipmanlarinila dikkat et ve surekli tak. 500 metrelik mesafe gitsen bile o kaski kafandan cikarma

4 yıl önce aynı kafayla motor bakıyordum,
bajaj pulsar ns200 aldım ve çok çok memnunum hala.
uzun yola da gidiyorum arada, güç, hız, konfor ortalama, hiçbir sıkıntı yaşatmadı daha.

Öncelikle, Güvenli sürüş eğitimi aldınız mı? Scooter tarzı olmasın demişsiniz, 'bence' de olmamalı ama belki eğitim alıp kullanım stilinizi keşfettikten sonra scooter kullanmak size daha cazip gelecektir?

Naked motor kategorisinden, en ekonomik motorlardan biri olan Honda-Msx125 kullanıyorum, ancak boyunuz, kullanım şekliniz vs. o kadar fazla nokta var ki göz önüne alınabilecek. Nokta atışı tavsiyelerin çok sağlıklı olabileceğini düşünmüyorum açıkçası. Nacizane.

Kazasız sürüşler dilerim.

senin ilacın scooter

şu videoyu izle
www.youtube.com

marka modellerin 2020 versiyonlarına bak.

kendine sorman gereken şu!

40km'lik yolu yorgun kafa ile mi yoksa dinc kafa ile mi yapacaksın? eğer yoğun bir çalışma tempon var ve gün sonu kafan dalgın oluyorsa hiç motora bulaşma.

eğitim;
ben honda'nın güvenli sürüş 1-2'sine gittim. biri bana bebek gibi sıfırdan öğretsin diyorsan 1'den başla yoksa 2'e de gidebilirsin.

iyi bence. fırsat olsa 2'ye bi daha giderim.

Eşimde philips'in başka bir modelini denedik ama üç kuruşluk manuel olanları ile daha rahat etti ve bir kaç kullanımdan sonra philips i koydu kenara.

ben philips avent kullandım hem elektrikli hem pilli olanlarından. işyerinde her zaman adaptörle sağma şansım olmuyordu. 1 buçuk sene kadar kullandım ve hep çok memnun kaldım. medela kullanmadım bilmiyorum ama avent benim için 10 üzerinden 10 puan aldı.

Konyaaltına gideceksen cemil beach'i deneyebilirsin. 3 senedir antalya'dayım, beach'e gitmem, şezlonga para vermem. O paraya gidip tahtakaleden şemsiye + portatif sandalye alabilirsin, saçma sapan fiyatları var buraların.

Yeme içme istersen de git mcdonals'ın karşısından gir denize, acıkınca 2 adım yürür alır gelirsin.

Hala duruyor mu bilmiyorum da, Sheraton ve Falez Otel vardı (Cam piramidin oralarda) onun önündeki sahil güzel. Araba park yeri de vardı, yeni restoran gibi yerler de açılacaktı 3-4 yıl oldu ben gideli, açılmıştır herhalde.

@nhk ni youkosu'nun dediği yer beach park. Otoparkı ücretli.

Lara’da bi suru beach club var ya da konyaalti beach park

Antalya’da denize girerken hic para vermedim ama, spesifik mekan tavsiyesi yapamayacagim

Xiaomi Mi Wifi Pro aldım memnunum. Modemden aldığım hızı alamıyorum ama arka odalarda çekmeme problemi kalmadı.

Mercusys benim işimi gördü, a101 den 70 liraya almıştım

www.hepsiburada.com

Aslında router alıp salondan kablo çekmenizi tavsiye ederim. Temiz ve kolay çözüm, başınız ağrımaz.

Böyle olunca marka çok farketmiyor ancak asus, xiomi önerebilirim.

Mobil edit: normal şartlarda 70 m2 evde modeme hayli hayli ulaşmanız lazım, demek ki sinyali engelleyen bir durum var. Bu yüzden güçlendirici alsanız dahi çözüm olmayabilir. Bu yüzden router’a kablo çekmeniz daha sağlıklı olur.

ben de ne almaman gerektiğini yazayım, everest router almayın, rezalet. Orjinal modem sinyali bundan daha güçlü geliyor.

www.everest-global.eu

Mantarsız şaraplar da vardır

ülkemizde genelikle ucuz ve kalitesiz şaraplarda mantar olmuyor.

Sarap yillandirilan cins degil de sofra sarabiysa mantara gerek yok. Yurt disinda fiyattan bagimsiz olarak sofra saraplarinin cogu cevrilip acilan metal kapakla satiliyor.

Ama Turkiye'de oturmus bir "mantarsiz sarap kotu saraptir" algisi var, o yuzden ureticiler mantara devam ediyorlar (gerci bazen mantar gorunumlu ama plastik tipa kullaniyorlar ama olsun).

Bazıları döndürmeli kapaklı oluyor. Migros'taki Fiona şaraplar böyle mesela. Sadece ben içeceksem ondan alıyorum bir sorun olmuyor.

mantarsız şarabı ilk kez görmek mi? şaka falan mı bu? dünyanın her yerinde içki satılan her yerde mantarsız şaraplar olur. uzayda mı yaşıyorsunuz?

Mantarsiz şarap, sarapsiz mantardan misliyle yaygın. Avustralya'da falan çok. Sıkıntı yok.