www.vfsglobal.com

ssklı veya işveren vs başvuru kosulları detaylı şekilde belirtiliyor inceleyebilirsin

Tam olarak sorumun cevabı yok malesef. Düzenli gelir kısmına takıldım ben.

düzenli gelir kısmında takılacak çokta bişey neyine takıldın ki

düzenli gelir demek her ayın 8'inde para yatıyor olsun demek değil, o hesaba arada bir (her ay) bir para geliyor mu? ve nereden geliyor onu görmek istiyorlar. maaş bordrosunda düzensiz de olsa maaşınız görünmüyor mu sonuçta?

ilgili olan hesabın bankadan kaşe ve imzalı hareketli dökümünü alacaksın paranın nereden geldiği kimden geldiğinin ne önemi var ? AB sana vize basarken tek ilgilendiği bu kişi benim yurduma girdiğinde iltica eder mi? yoksa geri döner mi ? buna bakarak karar verir basar vizeyi o yüzden senin hazırlaman gereken evraklarınla vizeyi basacak olan arzı şahaneleri konsolos reisini buna ikna etmen gerekiyor...

hocasına ek olarak, imzalayan juridekiler nasıl kendi adlarıyla imza atabiliyor hele bir de yüksek lisansta vs?
onay vermek/kontrol etmemiş olmamak suç değil mi çok merak ediyorum.

bana tesadüfen denk geldi ama belki öğrenci bilmiyor. bence iş danışmanda bitiyor

Nasıl olmuş? Biraz ilginç geldi de. Çünkü turnitine sokmak zorundalar tezi ve belli bi benzerlik yüzdesinin altında olmak zorunda onay verilmesi için.

Istanbul üniversitesi sağlık bilimlerinde %30 intihale resmi olarak izin veriliyor. Özel demissiniz de devlet de çok farklı değil bence.

@fridaynightfirefight gardaşım zaten %20 aşağı yukarı kaynakçadan geliyor. sonra hiç alakasız yerde üç dört kelime yan yana gelince bambaşka bir kaynaktan çalıntı gibi gösteriyor. türnitin mörnitin çöp önemli olan insanlık.

Sıfır intihalli 20 sayfalık bi bi çalışmada %19 oran vermişti bana turnitin. Sadece kaynakçadan. Yani %30 diye metin direkt çöp olmuyor aslında. Bazen this, that falan çiziyo. Ben onun algoritmasına pek şaapmıyorum.
@goodz +1 yani

türkçe tezlerde yabancı kaynak kullanınca turnitin algılamıyor. daha doğrusu çok düşük veriyor, bana 0 vermişti. intihal yoktu ama sonuçta kaynağı kullanmıştım.

soruya gelince, türkiye'de çoğu özel/kamu ünviersitesi de çöp, oradan çıkan tezlerin çoğu da çöp.

çoğu özel üni nin hocasının kendisi düzgün, orijinal tez yazamıyor ki gelip bunlara takılsın. boun da odtü de kan alıyorlar ama bu konuda. fark çok açık bence.

Satır satır tez okuyan hoca pek yok ki, kaldı ki tek tek yapılan atıfları kontrol etsin... Bir de Turnitin'e ben de çok kırgınım. Tezlerdeki bütün uzunca tamlamaları intihal olarak gösteriyor saçma sapan.

cami,vakıf gibi yerlerde ya da nadiren hamamlarda yıkanıyorlar ya da sıklıkla olduğu gibi hiç yıkanmıyorlar

basit illegal işler için kullanılabiliyorlar
dilencilik, çöp toplama, bakır vs hurda pazarlarında takılabiliyorlar
onun dışında zaten bizim gün içinde görmediğimiz büyük şehirlerin undergroundlarında esenler otogarı gibi bilindik bir örnek veriim, mtruk mekanlarda kalıyorlar
eğer orta yaş civarındalarsa genelde toplu yaşama eğilimi var, ancak yaşları daha fazlaysa tekil takılıyorlar.

bir gece sokakta yat her şeyi öğreneceksin

Günümüzün koşullarına dair pek ışık tutmasa da, 1980lerde Paris'te evsizlerin nasıl yaşadığını görebileceğin çok güzel bir film önerebilirim. www.imdb.com

BBC'nin de konuyla ilgili güzel belgeselleri var.

hayrettin'in tartışılan videosu güzel bir örnek aslında. türkiye şartları biraz farklıdır ama.

george orwell'in "paris ve londra'da beş parasız" kitabı. kendi aylar süren evsiz yaşamını anlatıyor, kısa bir kitap. ülke ve şehir/kırsal ayrımı vardır elbette, bu iki şehir arasında bile hayli farklılık var. nasıl hayatta kalırız kısmı da buna ve başka bir çok şeye göre değişebilir, evsiz olsam şunu şunu yaparım diye sözde parlak fikirler arada aklıma gelir ama bunların son derece gülünç olduğundan, kazın ayağının hiç de öyle olmayacağından adım gibi eminim.

Ben 2-3 ay sokakta yaşadım. Yalnız yazın yaşadım. Denize girilebilir bir şehirde yaşadığım için yıkanmak için denize girdim, arada ortak kullanımdaki duşlardan otlandım. Tuvalete hastanede girdim. Telefonu belediyenin wifi noktalarında şarj ettim. Parklardaki bankta uyudum. Ekmek arasına yeşillik koyup yedim.

lazer
ama aleksandırayt olanından; 3-5 seansa normal seviyeye iner, bronz değilken git. klinik tavsiye etmeyeceğim, her yerde var artık aşırı seçici olmana da gerek yok.

kıl kötüdür, sorun etmeyen kızların çoğu yalan söylüyordur:)

Öldürülen 500 kadının neredeyse tamamı kocası/sevgilisi tarafından öldürülüyor; öldürülen erkeklerin kaç tanesi eşi ya da sevgilisi tarafından öldürülüyor ona da bakmak lazım. Kurduğun korelasyon tutarlı değil.

Toplum genelinde şiddet sorunu olduğu muhakkak. Ancak kadın cinayetlerinde angelus'un dediği gibi sistematik bir örüntü var: katil neredeyse her zaman erkek ve "namus" veya benzeri bir inanışla kadını öldürüyor.

Dediğiniz gibi sorunun kökenine inmek gerekiyor.

Uzun yıllar boyunca topluma şunu öğretmek gerekiyor: Kadın erkeğin malı, "namusu" değil; kadın erkeğin sorumluluğunda değil, kıskançlık vesaire erkeği "erkek" yapan şey değil, kadının erkeğe karşı bir sorumluluğu yok (keza erkeğin de kadına), kadın ve erkek iki farklı birey ve kadın da erkekle aynı haklara sahip. Toplumda "kadınlık" ve "erkeklik" ile ilgili ciddi tanım sorunlarımız var. Yolumuz çok uzun.

Ekleme: Doktor, öğretmen cinayetlerinde de katil çoğunlukla erkek. Bu nedenle bu ciddi bir toplumsal "erkeklik" tanımı ve erkek öfkesi sorunu. Haksızlığa uğradığını, kendine "yanlış yapıldığını" düşünen erkek öfkesini kontrol etmiyor ve öldürmeyi çözüm olarak görüyor. Kişinin hakkı nedir, karşısındaki kadının, doktorun, öğretmenin hakları nelerdir bunlarla ilgili de toplum çok bilinçsiz.

Net oran tabii ki bilemiyorum ama kuvvetle muhtemel, öldürülen kadınların büyük çoğunluğu kocaları/sevgilileri tarafından öldürülüyor. Evinde şiddet gören dünya kadar kadın var ve ne yazık ki bugün olmasa yarın, onların da bir kısmının sonu böyle olacak.
Elbette genel bir şiddet sorunu var memlekette ama bu spesifik bir mesele.

Durumun bu olduğunu anlamak için süper zeka olmaya da gerek yok. O yüzden siz neyin argümanını arıyorsunuz, neyi tartışmak istiyorsunuz anlamadım.
Bugün bu meselenin bu kadar gündem olduysa, sebebi birinin denk gelip, video çekip, internete atması. Bu hafta yanılmıyorsam konyada, adamın bir tanesi karısını 20 yerinden bıçaklayıp öldürdü mesela. Haber oldu mu, evet ama gündem olmadı. Diğer tüm aile içi kadın cinayetleri gibi, geçti gitti. Bir saniye durup düşünün mesela adamın, eşini 20 kere bıçaklayarak öldüğünün videosunun çıktığını. Aynı şekilde yine ortalık karışırdı. Emine Bulut meselesinin bu kadar hızlı, bu kadar büyük bir mesele haline gelmesinin nedeni, ilk defa insanların gözüyle vahşeti görmesi oldu.

'hayat arkadaşı'nı öldürmek başka bi şey, sıradan, yabancı bi insanı öldürmek başka bi şey. eğer kadınlar da kocalarını öldürse o zaman dediğin gibi bu sadece bir şiddet sorunu olarak alınabilirdi. fakat kadın cinayetlerinde var olan şey sıradan bir şiddetten de öte, kadının toplumdaki yeri ve kadına bakış açısıyla da ilgili bir durum. emine bulut öldürüldü, neden? başkasıyla evlenecekmiş. kadının toplumdaki yeriyle ilgili ciddi bir problem var. bunu eskiden köle sahipleri yapıyordu, kölelerine istediğini yapmakta özgürlerdi çünkü kölelerin bir hakkı yoktu ve birey değildi. tamamen ayni mantık. karılarını dövmeyi ve öldürmeyi hak olarak görüyorlar. bu olaylara cinayet demek bile masum kalıyor.

üğpoıuy; Şiddet insan cinsinin doğasında var bunu bitiremezsin, eğitimle de bitiremezsin eğitimle bitecek olsaydı Kuzey Avrupa ülkelerinde hiç cinayet işlenmezdi fakat onlar da ruh hastası, demek ki eğitimle olmuyor bu ama mesela polise "kocam beni öldürecek" diye sığınan kadını bizim gibi ülkeler dışında kimse kocasıyla barıştırıp evine göndermiyordur, o kadın da sonrasında öldürülüyor kocası tarafından. Bu çok farklı bir durum. Bunu kahvede batak oynarken arkadaşıyla kavga edip bıçaklanan adamla bir tutamayız.

toplumda şiddet problemi var. emine bulutu öldüren piskopat katil başka erkeklere de şiddet uygulamıştır muhakkak.

Emine Bulut bir erkek olsaydı ve aynı şekilde öldürülseydi bu kadar gündem olmazdı, her gün erkekler dayak yiyip öldürülüyor, haber bile olmuyor.

toplumun çoğu idam istiyor, bu bile ne kadar hastalıklı şiddet düşkünü millet oldugumuzu gösteriyor

Cunku toplum kadin konusunda triggered vaziyete getirilmis. Cinayet olayi cinsiyet meselesine cevrilmis durumda. Feminist akim sayesinde olaya "bir cinayet islendi" seklinde degil "bir erkek bir kadin cinayeti isledi" seklinde bakiliyor.

Ortada bir katil var, katilin cinsiyeti uzerinden muhabbetler donmekte.

Sosyal medyada "erkekligimden utaniyorum", "cinsiyetimden tiksiniyorum" diye yazan bile var. Ulan gerizekali cinsiyetinden niye utaniyorsun? Cinayetin islenmis olmasinin sebebi adamin asagilik bir katil olmasi, cinsiyeti degil be ahmak herif. Asagilik bir katil erkek diye neden erkeklik uzerine abuk subuk konusalim?

Bakin cinayet uzerinden erkeklik uzerine soylemlerde bulunmak, olayi cinsiyete indirgeyip genele vurmak DUPEDUZ cinsiyetciliktir. Ama cinsiyetcilik ifadesini genelde soz konusu kadin oldugunda kullanmaya alisilmis, soz konusu erkek olunca hicbirimizin aklina cinsiyetcilik gelmiyor. Olaya boyle igrenc bir bakis acisiyla yaklasirsan siddet sorununu unutulup "sorunumuz erkekler"e gelir olay.
Bunun tersi yapilsa, bir kadinin isledigi suc uzerinden konu kadinliga getirilip kadin cinsiyeti uzerine bu tur soylemler yapilsa kiyamet kopar.


Oldurulen erkekler sagda solda kavga ettigi kisiler tarafindan oldurulurken kadinlarin cogunlukla kocasi/sevgilisi tarafindan olduruldugu dogru.
Bir cinayeti kurbanin esi/sevgilisi ya da trafikte tartistigi tanimadigi adamin islemis olmasi bir seyi degistirmez. Olumden otesi yok, tanimadigin biri tarafinadn oldurulmek esin tarafindan oldurulmekten daha hafif degil. Kalanlarin cektigi aciyi da hafifletmiyor cinayeti yabancinin islemesi.
Evlilik/ask iliskisi bulunmamasi 2000 tane cinayeti 500 es/sevgili cinayetinden hafif ya da daha onemsiz kilmaz.

Insan dogasi geregi kadin kurban soz konusu olunca biraz daha tepkili olmamiz normal bir yerde. Cunku kadin daha savunmasiz bir erkege gore. Siddet uygulamak istesen yoldan gecen herhangi bir kadina uygulayabilirsin ama onune gelen erkege siddey uygulayamazsin mesela. Kendini savunabilme ihtimali var. Savunmasiz birine karsi islenen siddet olayi daha trajik oluyor, dolayisiyla "kadina siddet" olayinin genel siddet olayindan daha on planda olmasi dogal. En azindan ben dogal buluyorum, gercekci dusundugum icin.
Ama bu meselelerin uzerinden igrenc cinsiyet muhabbetleri yapilmasi, cinsiyetimden utanuyorum gibi soylemlerde bulunulmasi korkunc. Ozgecan olayinda da sosyal medyada bu soylemler havada ucusmustu.

Sonuc olarak dedigin dogru, genel olarak bir "siddet sorunu" var. Olumun erkegi kadini yok normalde, olmamali en azindan.

fortsapka güzel yazmış. kadın kadın olduğu için,itaat etmediği için öldürülüyor. toplum olarak ruh sağlığımızın iyi olmadığı,büyük bölümümüzün idle hareket ettiği gerçek. ama bu ülkede yaşayıp ve/ya bu toprakları bilip kadın cinayetleri vurgusundan rahatsız olmak,buna cinsiyetçilik demek nasıl bir kafa yapısıdır anlayamıyorum. yolumuzun uzun olduğu kesin de o yolda kaç kişi yürüyoruz o daha büyük mesele.

@üğpoıuy, kendi ifadesi.

Katilin çoğunlukla erkek olması normal çünkü güçlü olan erkek. Kaldı ki azımsanmayacak sayıda kadın katiller de var. Burada kimin öldürdüğü önemli değil, bir yabancı öldürünce daha az kötü olmuyor. Tek başına namus kavramıyla da açıklanamaz bu durum. Sorun; anlaşmazlıkların en ilkel kendini ifade etme biçimi olan şiddetle çözülmeye çalışılmasıdır. Kadını, erkeği yok bu işin. Kadınlar zayıftır, korunmaları gerekir denildiğinde karşı çıkanlar neden kadın-erkek cinayetlerine farklı yaklaştıklarını açıklasınlar. Ölen bir insan, cinsiyeti önemli değildir.

@cokkolaygeliyorum beklediğim argüman kadın ve erkek cinayetleri arasında ayrım yapılması, anlamak çok zor olmasa gerek.

@mehmed resad kadınlar da kocalarını öldürüyor, basit bir google aramasıyla bulabilirsin. Ama bu şekilde gündem oluyor mu? Olmuyor.

@dunal okuduğunu anlama problemin var sanırım. Demek istediğim genel bir şiddet sorunu olduğu, bunu kadın cinsiyetine indirgememe gerekliliği. Kadına şiddet yok demiyor kimse.

cinayetleri, kadin erkek cinayeti diye ayirmak yanlis. en azindan bu cinayetlerin bitmesi icin bunu yapmamiz gerekiyor. cunku basimiza ne geliyorsa her turlu ayrim ve kutuplastirmadan dolayi geliyor.

insanin insana veya insanin baska bir canliya siddet uygulayip hayatina son vermesi korkunc. buna karsi olmaliyiz.

toplumun kadin cinayetlerine tepki verip, erkek cinayetlerine sessiz kalmasi durumu, toplumun ayrimci dusunce konseptinden hala kurtulamamis oldugunun gostergesidir. umarim toplum, en yakin zamanda bu durumdan kurtulur.

toplum nedir? bizim haricimizdeki insanlar midir toplum? hayir. toplum, bizim de sahsen icinde oldugumuz insan grubudur.
toplumu degistirmek istiyoruz. boyle korkunc cinayetlerin olmamasini istiyoruz. cok guzel. peki bunu kimden istiyoruz? bizim disimizda kalan kimselerden mi?
onlardan baska ne isteklerimiz var? bir suru istek var degil mi?
yaya iken kirmizi isikta gecen bir toplum ferdi, arac kullanirken kirmizi isikta neden dursun?

demem o ki, kendimiz toplumu yaratan seyiz. toplumun degismesi icin sizin degismeniz gerekiyor. benim degismem gerekiyor. erkek cocugumu kiz cocugumdan veya baska kiz cocuklarindan veya baska cocuk ve canlilardan daha degerli, daha ustun olmadigini ogretmek benim toplumun bir ferdi olarak borcumdur.

emine bulut'a allah'tan rahmet diiyorum. piskopat katilin de hakettigi cezayi bulmasini diliyorum. bu tur korkunc siddet olaylarinin sonlanmasi icin devlet uzerine duseni yapacak. sucluya cezasini verecek. devletin gorevi bu.
toplum olarak da bizim gorevimiz gelecekte siddetvari ve uzucu seylerin olmamasi icin elimizden geleni yapmak. cocuklarimizi duzgun yetistirmek. diger canlilarin ve yasam formlarinin yasama haklarina saygi duymak. kendimizde eksik buldugumuz guzellikleri yerlestirmek...
ana fikir, her seye ask, saygi, hosgoru ve sevgiyi enjekte etmek olmali.

son olarka sunu soylemek isterim: sahiplik vs. uzerine islenen, erkekligi on plana cikaran medya dizilerinin, dini hutbelerin de degismesi gerekmektedir.

Bugün bununla ilgili bir kitap okuyordum. Şöyle bir bilgi var, öldürülen kadınların yüzde 55'i sevgilisi veya eşi tarafından öldürülüyor.

Fakat dünyadaki cinayetlerin de %96'sı erkekler tarafından işleniyor. Sadece %4 kadınlar tarafından işleniyor. Bunun da, yüzde belirtilmemiş ama "tamamına yakını" denmiş nefsi müdafaa olarak. Yani kadının erkeği öldürdüğü zamanlarda dahi erkek kendi tetiklediği şiddet nedeniyle öldürülüyor.

Geri kalan cinayet oranlarında erkeği öldüren yine erkek. (Hatta çoğu dünya liderinin ve karar merciindeki insanların, kanun yapanların vs erkek olduğunu da göz önünde bulundurunca savaşları, terörü vs de dahil edebiliriz buna belki) O sebeple dediğiniz gibi erkek rehabilitasyonu, erkeklerin duygularını ve fikirlerini ifade edecekleri sosyal eğitimi vermek, erkek dediğin şöyle olur böyle olur diye bin yıl öncesinden kalma tanımları yeniden yazmak, erkekleri şiddet döngüsünden çıkabilecekleri bir yetiştirmeye tabii tutmak gerek. Onun dışında manyak hep manyak, psikopat hep psikopat, onlar kadında da erkekte de olacak.

@stavro'ya ve @Leonardo~Da~Vinci'ye KESİNLİKLE KATILMIYORUM. (üstelik duyuruda bu arkadaşların pek çok cevabını takip eder ve doğru bulurum, konudan alakasız yazmak istedim : )

kadın cinaytleri politiktir. erkek şiddetinin bir ürünüdür. katil zanlılarının cinsiyetleri yani "erkek katil" olarak anılmaları doğru ve yerindedir.
bunu kimi erkeklerin ön yargılı yaklaşımında olduğu gibi; "ama feministler olayı genelliyor" bakışından bağımsız olarak yazıyorum.

kadınlar, "kadınlık algısı" daha doğrusu yanlış algısı yüzünden öldürülüyor"

1.toplum ilkelleştikçe vahşet/vahşi yönelimler yükselir, empati düşer, insani olan değerler azalır; bu bazı yorumlarda geçen cinayet/şuç oranındaki artışla da ilgili.

2. kadın cinayetleri gelişmemiş ve bir şeyler muhafaza eden (kabaca eski düzeni muhafaza eden, muhafaza etmesi gerektiğine inandırılan ) toplumlarda kadının özel alanda tutulmasına yönelik algıyla çatışan durumlarda ortaya çıkıyor. sade anlatmaya çalışacağım.
kamusal alan ve özel alan olarak iki ayrı kavram vardır.
kadın evde muhafaza edilmek istenir, çünkü güç sahibi (feodal yapı;ataerk) erkek olarak görülür.
sokaklar erkeğin
iş dünyası
okullar
sinemalar,
barlar,
neredeyse kutsal mekanlar bile erkeğindir kadınsa evde yani özel alanda durur.

aklınıza lütfen bir kadının istediği saatte çıkıp istediği sokakta gezip gezemeyeceğini, istediği barda eğlenip eğlenemeyeceğini getirin; ya da bir erkeğin işsiz ve evde karısına ev işlerinde yardım ederken girdiği depresyonu getirin.

neyse çok şeyler yazılır da söylemeye çalıştığım şey; kadın her nedense "korunması" gereken bir varlık olarak görülüyor. ulan kimse de demiyor madem korunacak bir tehlike var biz bu tehlikeyi kaldıralım o zaman diye.


3.erkeklik inşaasının kadın üzerinden kurulması ki en en en önemlisi bu. yani toplum, yetiştirdiği erkeği belli kodlarla var ediyor; senin gururun, ahlakın şerefin, kadınlar üzerinden okunur diyor. işte kızın varsa şöyle olmalı, annen hayattaysa böyle olmalı, kız kardeşin varsa şöyle davranmalı, eşin olursa şunu şunu yapmalı...
yani erkeğin birey olarak kendini var etmesine olanak tanınmıyor. (dolaylı olarak kadının da)
belki evlenmek istemiyor erkek, belki baba olmak istemiyor ya da belki heteroseksüel bir ilişki bile istemiyor ama baba olmak da evlenmek de iş güç sahibi olup eve ekmek getiren olmak gibi pek çok kod erkeğe yüklenmiş oluyor.
bunların ahlak, şeref, namusla ilgili olanlarının pek çoğuysa kadın hatta kadın bedeni üzerinden oluşturuluyor. doğduğu andan itibaren bununla yetişmiş bir erkek üstesinden gelemeyeceği bir durumla karşılaştığında biraz da ilkel ve eğitimsizse (eğitimden kastettiğim okul değil tabiiki daha yolda yürümeyi, trene/otobüse,inip binmeyi bile bilmeyen bir toplumuz biz) ilk aklına gelen şiddet oluyor, çözemediği şeyi yok ederek sorundan kaçıyor.

sorunun köküne sen ben insek olmaz,toplumun cahilleştirilmesi, fakirleştirilmesi, kadının geri plana itilmesi/kamudan uzaklaştırılması sistematik bir politikadır. bunlar sadece bu politikanın ürünüdür.

çözüm, başta erkek çocuklarını (3 yaştan itibaren) ve tabii kız çocuklarını da eril söylemden uzak yetiştirmek, her çocuğa iyi eğitim verebilecek ortam /olanak sağlayabilmek. insanları başta aile ortamında çocukları "doğru SEVEBİLMEK" anne baba sevecek, sevmeyi sevilmeyi tattıracak öğretecek, sonra da iyi eğitilmiş bir birey yapacak.

Sopiro, asteriks ve angelus ile ayni gorusteyim ve benzeri gorusteki arkadaslara katiliyorum.

Kadina karsi siddet kadinin sadece kadin olmasi ile, toplumdaki yeri ve olmasinin istendigi yer ile ilgili sistematik siddete iliskin bir durum, herhangi bir cinayet bambaska bir sey. Hele hele de kadinlarin bu cagda, egitigimli ve bilgiye erisimli gorunup bu konuda cahil kalmayi secmeleri cok aci. Guzel bir soru sormussunuz, acik olan insanlar eminim guzel aydinlanmistir, tesekkurler.

Bu cerceve lgbt cinayetleri de ayri bir kategori bu aradas, bunun nedeni de bu insanlarin tamamen cinsel yonelimleri nedeniyle oldurulmesi. Kadinlar herhangi bir soygunda olduruldugunde ornegin 'kadin cinayeti' istatistigine gitmiyor, buma ragmen gunde bir kadin olduruluyor.

Birincisi, safi sayilar uzerinden analize giderseniz cok seyi gozden kacirirsiniz. Oyle yorumlama yapilmaz. Istatistige Giris ve Analitik derslerinin iceriklerine goz gezdirmenizi nacizane tavsiye ederim.

Ikincisi, "kadin cinayetleri" denmesinin sebebi bu insanlarin cinsel kimlikleri nedeniyle oldurulmeleri.

2000 erkegin kac tanesi cinsiyeti sebebiyle hor gorulmus, mal gibi gorulmus, erkekligi uzerinden 2. sinif sayildigindan uzerinde siddet uygulanmis? LGBT-I cinayetleri de, o insanlarin cinsel kimligi nedeniyle islendigi icin oyle adlandirilir. Yoksa gay bir birey arabasiyla show yapan bir maganda tarafindan ezilse, bunun adi "LGBT-I cinayeti" olmaz.

Bir erkek fiziksel ve psikolojik siddete maruz kalabilir. Bu siddetin nedeni cok buyuk ihtimalle cinsiyeti degildir, degil mi? Oyle olsaydi erkek cinayetlerinden konusurdur.

Cinsiyet ve cinsel kimlik odakli siddeti gormezden gelmek tehlikelidir ve o siddeti tetikler. "Aile ici siddet" dediler, yok aile boyle degerlidir, soyle kutsaldir diye sacma sapan yeni yasalar cikardilar. Halbuki aile icinde siddeti goren cok buyuk oranda kadindi. Belli bir oranda da cocuga siddet soz konusuydu. Ne oldu? Cok mu huzur getirdi aile ici siddete karsi yasalar sayesinde? Aksine, bunun gormezden gelinmesi, inadina literature dahil etmemesi sebebiyle koruklendi siddet.

Kabin bagajı 8 kiloyu geçemiyor teoride. Çanta dikkat çekmiyorsa devam edin 1-2 kilo sıkıntı olmaz. Ama yüklü çanta vs ise tartmak isteyebilirler. Laptop çantası varsa ayrıca ona da tıkıştırmak ya da normal bagaj hakkı almak gerekebilir.

kabin bagajı için ekstra hak yok, ama bagajınızı kayıtlı bagaj satı olarak direkt (bagaja) verebilirsiniz.
kabin bagaj hakkınız yanında bir de kişisel el çantası hakkınız olduğunu unutmayın. çantanıza sığıyorsa fazlalıkları ona koyarsınız.
bir de online check in yaparsanız GENELDE kimse -çanta boyutları şüphe çekmediği müddetçe- gelip tartmıyor.

Kabin bagajına ek hak verilmiyor +1

Başka firma olsa dikkat çekmezse tartmıyorlar evet ama bahsi geçen firma Pegasus olduğu için ellerinde olsa montunu bile tartacak kadar paragözler. Ondan ben olsam tartmazlar ya olayına pek güvenmezdim.

Başüstü dolaplarının kapasitesi sınırlıdır, artıramazlar.
Havayolu değişir kural değişmez.

makineye atıyorum?
sıcak havada kuruyor işe neden kurumasın?

yorganlar içi kuru temizleme tabiiki. onlar soruyor; yün mü pamuk mu vs diye, herhalde duruma göre sulu duruma göre kuru yıkama yapıyorlar.

@jimjim uzun sure kurumazsa ic taraflari koku yapar mi diye korktum. Bi de zarar görür mu onu ogrenmek icin soruyorum tabii.

elyaf yastığa kafanı koyunca da zarar görüyor, girişiyor bi şekilde yani.
yıkadım, kuruttum. hiç de nemli kalmadı. elyaf dediğin sentetik naylon bir şey zaten suyu neresinde tutsun?
hava durumunu kontrol et, balkona koy vs kuruyor, sorun olmuyor.
zarar görmemesi için makinede sıktırmayabilirsin.

İçi çıkanları çıkarıp yıkıyorum zaten.

Çıkmayanları makinede yorgan ayarı var; o ayarda yıkıyorum. Düzgünce kurutuyorum,bir şey olmuyor. Yorganları da aynı şekilde yorgan ayarında makineye atıyorum. Yıllardır bir sorun olmadı ama bizim makine 10 kg kapasiteli. Yorganlar rahat sığıyor o yüzden.

yastık çamaşır makinesi, yorgan kuru temizleme.

www.youtube.com

Bana sorarsan hicbir seciyede gramere girisme. Gramer calismanin hicbir anlamo yok dil ogrenirken.
10ay cok fazla. 10 ayda 4 kere gelirsin 6.5 alacak seviyeye.

Cambridge serisini ben de tavsiye ederim.
Genel olarak calisma tavsiyem su: cambridge'den ilerle, neyin eksik olsugunu neyde zayif oldugunu neye ihtiyacın oldugunh zaten bu testlerde goreceksin. Bu dogrultuda calisma seklini belirleyeceksin.

ieltste en can alıcı nokta speakingtir. 87.5 aldıysan ingilizcen kötü değil. 6 ortalamayı rahat tutturursun diye düşünüyorum.

tek tavsiyem cambridge ielts serisini bir yerden edin, sürekli çalış. örnek sınavları %99 aynı hep.

şiddetle academic writing çalışmalarına da başlamanı öneririm. istediğin kadar ing. ya da grammer bil, ki grammer bi yere kadar kurtarır, writing de patlayabilirsin. internette çok fazla testler ve örnekler var, youtube da bunlarla ilgili açıklama videoları var. mesela odtü nün proficiency sınavı toefl ile benzer bi sınav ve genelde academic writing bilmeden girenler dümdüz writing yapıp sıfır çakıyor. o yüzden dikkat.

reading tamamen pratik işi, odtü nün more to read 2'sini tavsiye ederim. listening için de muazzam bir site var, lingorank. ted konuşmalarını seviye seviye ayırarak pratik yapmanı sağlıyor.

öte yandan grammer kasmaman konusundaki tavsiyelere katılıyorum. grammer ini bu tip sınavlarda writing ile ölçerler.

Ekşi sözlük ielts başlığı senin için yeterli kaynak.

ielts-simon
bu blogu ye, iç, damarlarına zerk et.

cogu kisi demis zaten gramer'e cok fazla kasmana gerek yok bu saatten sonra. IELTS/TOEFL sinavlarinda 4 bolum var : reading/writing/speaking/listening.

reading'i gelistirmek icin normal roman, blog tarzi yazilar yerine akademik makaleler okuman lazim. alanin ile ilgili yada baska alanlar ile ilgili bol bol akademik makaleler oku.

listening bence en kolayi. internetten dizi/film/youtube videosu vs aklina ne geliyorsa ingilizce ve altyazisiz izle.

writing icin biraz taktik calisman lazim. akademik makale nasil yazilir. nelere dikkat etmen lazim vesaire. belli basli bazi kelimeler, kaliplar var. bunlari guzel ogrenip her yazinda kullanmaya calis.

calismasi en zor bolum bence speaking cunku pratik yapma imkani diger alanlar kadar kolay degil. bazi online siteler oluyor, ingilizce practice etmek icin, oralara kayit olup deneyebilirsin. tabi imkanin varsa bu isin en kolayi ingilizce konusulan bir ulkeye gitmek.

Daha fazla testosteron daha fazla growth.

Cunku tabiat fiziksel olarak daha guclu olmalarını istedi erkeklerin.

Avcı-toplayıcı düzen etkili
Homo sapiens’i okumanı öneririm

ğardaşım bir öğrenemediniz kitabın adı homo sapiens değil, sadece sapiens.

Söylenmiş ama GH ile alakalı.

Allah öyle yaratmış.
Gh miktarı, testosteron miktarı vs.

Bazı hayvanların dişisi bazılarının erkeği daha yapılı oluyor. İnsanlarda erkek daha yapılı.

Temel sebebi yıllar içerisinde yapılı erkekler genlerini daha çok aktarmışlar ki bu da ortalamayı etkilemiş. Ayrıca beslenme biçimi de boy konusunda nesiller arasında dahi fark olmasına sebep olabiliyor. Örneğin hayvansal ürünleri erkekler daha çok tüketiyor olabilir.

çünkü erkekler genetik olarak daha önde bu konuda

Büyüme plakları ergenlikte kapanıyor. Erkekler daha geç ergenliğe giriyor.

Y kromozomundan dolayı

külot: iç çamaşırı
bikini: güneşlenme kıyafeti

her kıyafeti her yerde giyemezsiniz hocam. plaja takım elbiseyle gitmek ne kadar absürtse bikiniyle dışarı çıkmak da o kadar absürt olur. zaten plajdaki bikini görüntüsünden rahatsız olacak kesim pek akdeniz'de ege'de öyle yerlere tatile gitmez. muhafazakar otellerde kalırlar ya da daha kuytu köşede takılırlar.

biri pamuklu, diğeri naylon değil mi?

bence arkadaşın anlatmaya çalıştığı;
kadınlar bikiniyle hiç çekinmeden durabiliyorken,
iç çamaşırı ile görülmekten çekinmelerinin sebebi ne olacaktı. ikisinin arasındaki tek şey kumaş farkı.

nahtoderfahrung soruyu güzel açıklamış.

bence de burda bi saçmalık var zaten. normalde aman oram görünmesin buram açılmasın diye yırtınan tipler 3/4 çıplak geziyor plajda. bana da garip geliyor şahsen ve bunun mantıklı açıklaması da plaja takımla gitmek absürt ama herkes çıplak olduğu için sorun yok değil. ha zaten normal vakitte de böyle endişeleri olmayanlara sözüm yok.

Davranisi belirleyen en onemli sey mekan ve zamandir.

Üstteki arkadaşlar soruyu anlamamışlar... ikisi arasında bir fark yok. Aynı ürün, bikinilerin çoğunda astar var cameltoe olmasın diye, iç çamaşırlarının çoğunda yok. Onun dışında aynı. Yani iç çamaşırıyla plajda bütün radarlar aktif olur. Takım elbiseyle plaja gitme falan iyice çorba yapmışlar soruyu...

gençler işin bir de pazarlama yönü var. olaya ticari bakın biraz

scontent-ams4-1.xx.fbcdn.net

meselenin özünde toplumsal evrim yatıyor. burada senin külota bakış açını belirleyen de aynı toplum, doğada külot diye bir şey yok neticede. toplumun belirlediği bir şeyi alıp, toplumun belirlediği bir başka şeyle kıyaslayarak saçma diyemezsin, çünkü saçmaysa ikisi de saçmadır, değilse ikisi de değildir.

şöyle bir örnek daha vereyim yukarıdaki arkadaşın söylediğinden hareketle, daha anlaşılır olacak: kadın sokakta, plajda vs.. iç çamaşırıyla olduğunda neden utanıyor? toplumsal nedenlerden, toplum bunun utanç verici olduğunu düşündüğü için. işte aynı toplum ona bikiniyle utanmaması gerektiğini de söylüyor. yani mevzunun kumaşla şunla bunla ilgisi yok, onlar teknik detaylar, mesele toplumdur.

sadece zaman ve mekan. takım elbise ile cafede oturabilir miisn ? evet oturursun kimse bakmaz. peki takım elbise ile plaja gider misin ? herkes bakar mı ? evet bakar. takım elbise bikiniden daha mı utanç verici ya da garip ? giydiğini normal gösteren şey nerede ne zaman giydiğindir.

night train+1

Külodun amacı ve anlamı başka, bikininin amacı ve anlamı başka.
Kadınlar daha çok ya da az yeri göründü diye utanmıyorlar, eğer oluyorlarsa anlama istinaden rahatsız oluyorlar.

her şey beyinde biter. mesela izole bi ülke olsun burada insanlar doğar doğmaz çıplaklığı sıradan bi şey gibi göstersek bi süre sonra toplumda herkes çıplak gezdiği halde kimse kimseden rahatsız olmaz ya da kimse kimseyi yadırgamaz.

beyin olarak bikini diye bilinç altımıza işliyor ve bikini oluyor. erkek açısından bakacak olursak zaten çok güzel bi hatun görünce bakıyoruz bizim için bikini ya da iç çamaşırı farkı o an olmasa da aynı hatun iç çamaşırı ile daha seksi gelebilir bu da şartlanma ile ilgili.

yani her şeyi biz uyduruyoruz ve her şey kafamızın içinde.

normalde sahildeki çoğu kadın don sütyen dışarı adım dahi atmak istemezken bikini olunca giyip dolaşıyor ve bunun sebebi beynin içinde öyle şartlanmış çünkü herkes.

Aynı soru bendimde aklımda

Sanırım bikiniye bir anlam yüklemekten geçiyor.
Erkek bir kadın doğum doktoruna vajina açmak normal ama tanımadığın birine açmak anormal durması gibi düşünüyorum ben

Seçim de var işin içinde. Plajda bikiniyle gezmeyi seçiyor kadın, öyle istemiş, uygun görmüş haliyle utanmıyor.
Ben bikinimi denerken soyunma kabinine langır lungur girse biri, o zaman da tepki veririm, "amaan nasılsa bikini" deyip geçmem. Çünkü o anda vücudumun herhangi bir kısmının başkaları tarafından görünebilmesini seçmemişim.

Meşrep, meslek, çılgınlık seviyesi, tercih vs nedeniyle sokakta iç çamaşırıyla görünmeyi seçen insan da utanmaz zaten. Veya iç çamaşırımlayken sevgilim/ kardeşim/ doktor görse de utanmam falan filan.

Özeti topluma uymak. Ama plaj zaten bikini mayo giymeye gönüllü insanların toplandıkları da bir yer. Yani sadece uyum meselesi de değil.

Toplum işyerinde bikini giyse sen de bikini giyeceksin ve muhtemelen sorgulamayacaksın. Kanıtı aşağıdaki vidyoda

youtu.be

Merhaba çok bekletiyorlar, bir planınız vs varsa diye yazıyorum. Mayısta biten işlemler için Kasım ayı gibi ulaşmıştı ikramiye.. (ağustosta yatması ön görülüyordu)

2017’den bahsediyorum, umarım sizin daha kısa sürer.

Okumanın yaşı yok. Go go go

imkanın varsa ikisini de aynı anda yap

5 yıl sonrasında doktora tezi sunup, dr. olmak gibi bir derdin yoksa salla yüksek lisansı filan. Memleket tezini zamanında yazamayıp, enstitüden atılanlarla dolu.

İşyeriyle konuşup ikisini aynı anda yapabilirsin bence. Ben olsam işi bırakmazdım. Çalıştıktan sonra ara vermek, para kazanmamak çok zor.

Yaşla ilgisi yok,40 olsan da sorun diil.
Ama yüksek yurtdışında değilse işe devam.
Mümkünse aynı anda yap olmuyorsa iş.
Bi kaç yıl sonra daha çok para kazınırken yap yükseği

İkisini aynı anda yapabiliyorsan yap derim. Millet işsizlikten kırılıyor, hazır iş bırakılmaz. Kaldı ki işsiz çok olduğundan, en ucuza en iyisini arıyor işverenler -ki buluyor- tecrübesizlere kimse bir şey vermiyor.

Yüksek lisans dersleri zaten bir sene sürüyor. İş ile beraber yürütmeye çalış. Ben hem işe gidip hem yüksek lisans yaptım biraz yorucu ama bitiyor hemen. Boşuna ara verme.

eger ayni anda yapabiliyorsan kesin yap.

eger yapamiyorsan : is tecrubesi > master ( maalesef )

bizim firma yeni mezun doğru düzgün bir makina mühendisi arıyor ama şartları,

- en az 2 yabancı dil,
- askerlik sorunu olmayan,
- erasmus vb. ögrenci programları ile en az 1-2 yıl yurtdışında eğtitim almış
- en az 3 adet uluslararası proje, yarışma vb. aktivitide grup çalışmasına katılmış olma.Varsa makale yayımlamış olma.
- lisans diplomasının yanında yüksek lisans veya bizim sektöre göre birkaç tane eğitim ve sertifika ile sektöre dair ön bilgi olması

arkadışında bunlar varsa. bana ulaşabilirsiniz gönüllü bir şekilde referans olup yardımcı olabilirim. eğer şartları sağlıyamıyorsa düzgün bir mühendisim diye dolaşmasın ayıp oluyor çünkü.

Yani üçüncülük ile bitirip belediyeye gidiyorsa tahminen çokta iyi olmayan bir okuldan mezun olduğunu varsayıyorum. Arkadaşa zorlu hayatında başarılar diliyorum.
İmza: iyi bir sirkette çalışan 4 yillik makine mühendisi

@paudi

maaş hakkında bilgi vermemişsin. isteklerini iştahla yazmışsın da maaş hangi aralıkta olacak?

@pauidi
Pozisyon nedir? Yeni mezun demişsiniz gerçi ama :/
Yine de ilgilendim firma hangi şehirde?

belediyeden sonra zor gelebilir özel sektör. bir de 7 bin falan alıyordur. özel de alabilir mi o kadar?

@renegade taşeron üzerinden çalışıyor o yüzden o kadar maaş da almıyor. 5-6 alsa yeter ona.
zorluk problem değil adam önceki işlerinde zaten haftada 7 gün çalışıyor gibiydi.

Vay arkadaş bizde yeni mezunuz 2500e razıyız iş bulamıyoruz.
Belediyeye nasıl giriyoruz :)
Özel sektör yukarıda belirtildiği gibi baya yetkinlik ve tecrübe arıyor ayrıca başlangıç için 4bini görürse öpsün başına koysun

offffff bu türk insanı zehir vallahi. niye etiketlemeye veya kendinizle kıyaslamaya çalışıyorsunuz illa anlamıyorum ki ben size kendinizle kıyaslayın mı demişim?

adam kocaeli'yi üçüncülükle bitirdi.

toplam 7 yıl iş deneyimi var. iki büyük fabrikada bakım mühendisi olarak çalıştı. şartları çok ağır olduğundan bıraktı.

son 1,5 senedir belediyede. orada da her işe koşturuyor yan gelip yatmıyor. ama mesleki tatmin yok ve maaş az.

önerisi olmayan bir şey yazmasın lütfen.

Belediyede taşra görevleri ile birlikte 10bini geçiyor yeni mezun mak muh maaşı. Yeni mezun dediğim 2014 falan.

alınır, özellikle bu sarışın mavi gözlü elit bi tayfası var; aileler yavrularına damatlarına düşkün bayaaaa. bu tayfadansa bnce kaçırma

Fıstık, baklava vs. alınır.

maz mı diyorum.

kacaymis kilosu?


ps:zihniyetini

Antepli kızların tamamına yakına mutaassıp, muhafazakar tiplerdir, görünüşlerine aldanma. Ailesi en aydın, seküler geçinen kızlar bile "nişan olmadan el tutmam" kafasında tiplerdi, "bana uyar" diyorsan alabilirsin yoksa bulaşma bile derim.

Ben oradayken dehset bir kiz gormustum gözleri muthisti. Alinir bence.

antep'ten araba alınmaz. kızı bilmiyorum.

Ben almamayı tercih ederdim şahsen

Paket de yapıyorlar mı

Pühh be.
Bi de eşim, karım diyeceksin o insana öyle mi.
Davar alıyor sanki.

Antep'ten kız alınmaz. Adana'dan da kız alınmaz. Binaenaleyh kız alınmaz.

alınabilir.

antepteki 2 kadindan 1i suriyelidir tahminim. arapca biliyorsun belki..

ailesi aydin bir aile ise olur tabi, alinir. lakin muhafazakar tayfada, isid destekciligine gidecek kadar yobazlari var.

ayrica ailesi muhafazakar olup kasar olanlari da mevcut, almanya'da tanimistim birkac tanesini. bunlari onermem tabi..

Ailende şeker hastalığı geçmişi varsa olmaz o iş. Damat tepsisi yapıyorlar onu yer ölürsün yoksa.

Antepten baklava bile almam

niye baba

o tarafları pek sevmem

cahillikten ölmüyorsan kızın memleketinin son önem verilecek sey oldugunu bılırdın, espri yaptıgını var sayıyorum

kızın memleketi = kızın kültürü. isterse avrupanın göbeğinde büyüsün.
(bkz: apple doesnt fall far from tree)

elektrikçiler yapar ya da bir nalbur varsa ona sorun. 3-5 cşvarı ise sabitleyeceğiniz eşya sayısı 100 tl den fazla vermeyin.

sabitleme demiri atacaklar mobilyalara. buzdolabı ile ilgili bilgim yok. bunu mobilya montajı yapan insanlara yaptırabilirsin. ya da hiltisi olan herhangi birine de.

armuta yazın elbet biri vardır yapan

Armut.com+1

mahalledeki nalbur yapar.

Merhaba
Canını sıkmak istemem ama BLS ret vemek için bahane aramakta bir numara.
Ayrıca kendi sayfasında “gerekli belgeler” listesinde 17 gün şartı var. Yani bahane değil direkt geçerli sebep olarak ret verebilirler.
Almanya 15 gün mesela..

Çok acilse paraya kıyıp VIP deneyebilirsin. Ret olursa da paran gidecek nasılsa..

Sonunda soruya şöyle bir cevap alabildim kendilerinden:

"Başvuru sırasında bilgilendirildiğinize dair bir dilekçe imzalıyorsunuz.Bu şekilde başvurunuzu alabiliriz."

Yani başvurabiliyorum ama muhtemelen @jimjim'in dediği gibi haneme negatif puan yazıyor. hayırlısı bakalım.

ben basvuru yaptıktan tam 13 gün sonra vize basvurum sonuclandı. ( 1 haftada sonuclanan bile vardı ) Bildiğim kadarıyla ucus tarihiniz belirleyici etken. şansınızı denemekte fayda var derim.

Biyometriğin de çeşitleri var
Vize ve pasaport için farklı mesela.. kimlik için de öyle olabilir.
Aynı olsa bile vize evraklarında eski fotoğrafın görünecekse bi şekilde yine sıkınılı. Çektir kurtul.

Boyutlar değişebiliyor, kimliğin garip boyutu var, schengen fotosu kabul etmemişti.

Peynir kemiriyorum.

peynir +1

bu saatte olabildiğince yememeye çalışıyorum(aslında kilolu da değilim neden yemiyorsam herneyse)

ama baya bi' acıktıysam ve uyuyacaksam bir süre sonra, su içip uyumayı denerim. olmazsa salatalık, domates gibi şeyler yerim. sanırım onlarda az kalori olduğuna inanıyorum, oysa bilgim de yok ama neden öyle inanıyorsam.

baktım hiç olmuyor dayanamıyorum, biraz çikolata yiyorum. nestle bitter iç jelatini kırmızı olandan.

cig sebze meyve atiyorum bu saatlerde..

Hiçbir şey. Şu saatte su bile içmem.

Hiçbir şey

Az acıkırsam yoğurt çok acıkırsam hangi restoran açıksa ona göre pizza, pide, hamburger veya kebap :D

Meyve ya da bir dilim ekmeğin üstüne fıstık ezmesi sürüp yiyiyorum.

Küçük bi ekmek arası bi şey yerim peynir falan, ya da tost yaparım. Çok açsam dominos fırında sandviçlerden söylerim.

Yakında çok güzel kokoreççi var çıkmaya üşenmezsem bir tabak yiyorum

tam şu anda yeşil erik yiyorum

A101 de kavurga mısır oluyor. Ya da kornişon turşu.

FatSecret'e bakıp, ne eksik kalmışsa onu.

Üroloji veya endokrinoloji bakar. İkisinden biri. keyif için yaparlar mı bilmem.

kadınsanız kadın doğum erkekseniz üroloji

Herhangi bir şikayetin yoksa muhtemelen yanlış yoldasın neden mi?
Gereksiz maliyet, hem sana hem devlete. Ordaki sekreterin doktorun vs. gereksiz iş saati kaybı.
Gereksiz kan alımı. Her damar içi/kas içi girişim komplikasyon ihtimali içerir (evet çok küçüktür bu ihtimal)
Hiç bir hastalık yok ama değer üst/alt sınıra yakın çıktı diyelim. Ya takip, ya başka hastalık araştırmak için yine gereksiz defalarca kan tetkiki.
Son olarak da testosteron adlı güzide hormonumuz kolay kolay düşük/yüksek çıkmaz.
1-Üroloji, endokrinoloji, dahiliye.
2-Normalde bakmaması lazım modern tıp ilkelerine göre çünkü şikayet-muayene-ön tanı(lar)-tetkik,görüntüleme-ileri tetkik-görüntüleme-teşhis(ler) şeklinde gitmesi lazım zincir. Lakin memleketimizde hasta ile yakını ile tartışıp kavga etmektense genelde bakıyorlar.

testosteron

ah anılarım canlandı. ya ben de çok gerilmiştim, zaten normalde sunum yapmak da ölümdür benim için, bir de alanımdaki en kodaman hoca vardı jüride. ama hiiiç korktuğum gibi olmadı, hiçbir olumsuzluk olmadı hatta. jüride kötü niyetli biri yoksa ve tezin çok berbat değilse rahat atlatırsın.

yemek faslı genelde işin sonunda yapılır, sunum bitip rahatlayınca ikram edebilirsin yani. sen zaten odada hazır bulunursun, danışmanın da jürideki hocaları alır gelir muhtemelen. ayrı ayrı gelseler dahi sen odada bekliyor ol yeter.

şimdiden tebrikler.

Geçen hafta yakın bir arkadaşım tezini savunmadan önce masayı aşırıya kaçmadan donatmıştı kuru pasta ve içeceklerle. Hocası vaziyeti görür görmez, "Burada birazdan ilmî bir toplantı tertip edilecek. Güne mi geliyoruz? Çabuk kaldır bunları!" diye ayaküstü azarladı çocuğu. :D

Bu meseleleri danışmanınızla konuşup hâlletmeniz gerekiyor. Hocanıza ve kurumunuzun teamüllerine göre değişebilecek hassas bir mevzu çünkü. :(

Benim okulumda şöyle bir gelenek var mesela: Tez savunmasını başarıyla tamamlayan kişi çalışıyorsa, jüriyi ve samimi arkadaşlarını yemeğe çıkarıyor; çalışmıyorsa herhangi bir etkinlik düzenlenmeden olay oracıkta neticelendiriliyor.

bizim zamanımızda da yemek mevzusu olmazdı. isviçrede 8 yıl doçentlik yapmış gelmiş adamın önüne sarma koyarak ders geçelim desen tüm fakülte kıçıyla gülerdi afedersin.

anadolu da ve biraz düşük seviyeli okuldaysan yemek götür ama onun dışında düşme öyle bir hataya. danışmanına sor yine de

doktora

bizde ederken gördüm millet ya, biraz kuru pasta götüreyim bari öyle maksat boş kalmasın masa

ya rica ederim akademide şu varoşluğu hep birlikte kaldıralım. yemek nedir abi. nasıl görgüsüz hocalarınız(hocalarımız) var.

yani ortama göre kokteyl falan olur (kahve, kuru pasta) o da şart değil, beklenmemeli. ama her geçen gün yemekle ilgili neler duyuyoruz. çok çirkin ve ucuz yaa. anadolunun kervan geçmez yerinde doç. prof olmuş vasat hocaların bitmeyen taşralılıklarından başka bişey değil.

@passion
hiç gerilme kardeşim, sunuma başlarken kısa süre içinde biteceğini düşün :) birazdan tüm yüklerin hafifleyecek. sen de karşılayabilir, tokalaşabilirsin, gerginsen sadece reverans yapıp uzaktan selam verebilirsin.sana kalmış.
gülümse, sunum sırasında hızlanırsan yavaşlamayı ve derin nefesler almayı unutma. sakin ve pozitif ol. bol şans, su gibi geçsin. :)

Evet yemek nedir, ben de hiç sevmem. Sarmalı dolmalı tez savunmaları duydukça şaşırıyorum. Ben hocalar kuru kuru çay içmesin diye minik iki tabak kuru pasta koyarken bile utanmıştım. Çay demişken, genelde ev sahibi hoca savunma esnasında çay söyler ama bazen adayın önden söylediğini de gördüm.

Ama su mühim. Savunma tartışma mekanıdır, mevsim de yaz. Kimsenin dili damağına yapışmasın, suyu savunma ortamından eksik etmeyin.

Hocaları karşılama işini de danışmanınıza bıraksanız daha iyi olur. Sonuçta siz onlar için "aday"sınız. Zaten hocalar da birbirlerini böyle jüriden jüriye görüyor, sizin eksikliğinizi hissetmezler :) Onlar kendi hoşbeşleri bitince sizi odaya alır.

merak eden varsa doktor oldum :)

Sessiz eller

open.spotify.com

En güzel hikayem

sessiz eller yazmaya geldim, yazmışlar.
"motosikletli kız" diyeyim.
"yağmur"

saat 03:00
mektup

www.youtube.com
saat 3 olmuş.

Bugün, parti, mavi.

Yollar
Ne ekmek ne de su
Harbe giden sarı saçlı kız
Yaşamak alışmaktır
Bir damla gözyaşı
Daha uzar gider listem ;)

"O" albümündeki hemen hemen bütün şarkılar çok güzeldir. O albüme komple bir gözatmalısınız.

az bilinen en sevdigim sarkisi kiskanclik. bi de ucurtmalar var ama bu az bilinen bi sarki mi bilemedim.

Gönülçelen

soluk soluğa

bugün

Bazı Yalanlar
Çölde Çiçek
Her Gün Aradıysam
Hem Hayattan, Hem Ölümden..
Gündüz Düşleri
Tesadüfen

Teoman en fazla 10-15 şarkısını gerçekten beğendiğini söyler bu arada.

Senden önce senden sonra

Kupa kızı sinek valesi

sus konuşma

teomanın daha az bilinen diyebiliriz sanki




ilk albümü
Ne Ekmek Ne De Su
"vur sen beni" yerdenen yereee

gözlerim doldu gazetenin verdiği roadstar müzik setimizi denemek için cdsini almıştık

Oğul

cevap yazmak içi giriş yaptım,yazılan cevapları okuyunca Teoman ile yatıp kalktığım ( şarkılarıyla ehm ) zamanlarım aklıma geldi, hüzünlendim.

Oğul demişler zaten ben de +1 diyorum.
Bir damla Gözyaşı +1
her gün aradıysam
sessiz eller + 1
istasyon insanları
o albümümün tamamı + 1
ne ekmek ne de su albümünün tamamı +1

şimdilik bunlar.

ikinci bahar
ruhsar
çılgın bediş
çiçek taksi
tatlı kaçıklar (favorim)
ayrılsa da beraberiz
sıdıka
baskül ailesi
çarli
küçük ibo lol
eyvah baba
süper baba
kaygısızlar

2000'ler başı olur mu? olursa çemberimde gül oya diyorum.

bence gelmiş geçmiş en iyi yerli dizidir. ezeldir, behzat ç'dir, leyla ile mecnundur hepsi hikaye. hiçbiri çemberimde gül oya'nın kalitesinin yanına bile yaklaşamıyor.

Bizimkiler elbette :)

bir premier lig olarak
şaşıfelek çıkmazı

kaygısızlar+1

2000ler başı; yeditepe istanbul.

Yapım yılı 2001 ama Yeditepe İstanbul ve tam 2000 olan Yedi Numara diyeceğim direkt. Ayrıca, bol İstanbul görüntülü ve pek Kara Melek tarzı değil ama bulabilirseniz Ana'ya da bakın lütfen.

Penti’de kadınlar için meme ucu silikonu var, yapıştırıyosun elbiselerden belli olmuyor. Deneyebilirsin bence.

Aynen ondan al. Kullanmaya çekinme. Sorun olmuyor

Kalıcı çözüm olmaz mı arkadaslar bıçak altına yatmaya hazırım

basit bi ameliyatı var
ertelemeden yaptırın

saçmalama be belki karın sevgilin cok sevıcek niye kesiyosun:D

meme ucu kapatıcısı +1

yatak
kutular
tr pazarında ilk senelerde satılan kanepeler

koçtaşta bile lambaderler 150 lira olmuş ikea lersta 200 liraya çok kullanışlı, şık

mobidyum şef bıçağını 50tl ye almıştım. ikea 365 serisi

şu beyaz aplikler her daim ucuz ve şık

Hasır kutular,
Asılı duran lavabonun altına sığabilen kirli çamaşırlık yaptığım kutular,
Yatak odası abajurları,
Sub ı içine koyup gizlediğimiz dekoratif ahşap bir büyük kutu,sehpamsı,
Balkon için hasır sandalye/koltuk da denebilir
Saklama için cam kavanozlar
.
.
.
İhtiyaçları tespit edip, almış olmak için almadığın zaman f/p hakikaten çok iyi.

Bu saydıklarımdan aradığın bir şey varsa ürünü bulup link atarım. Kategori belirtmediğinden aklıma geleni yazdım.

ektorp kanepe, 3 kişilik olan. bir dönem yalnızca o kanepe üzerinde yaşadığımı söyleyebilirim.

Çin satırı gibi bir bıçak aldım memnunum baya

Sebze soyacağı

Küçük katlanan açacak (zamanla yumuşuyor ama iş görüyor)

Onun dışında bitkiler saksılar vs

metal keson!

kesinlikle bebek ve çocuk mobilyaları.

ham masif mobilya yapıp cilasız boyasız üç kuruşa satıyor. bebek odası alıp 2-3 parça değiştirince çocuk odası oluyor.

rende. gerçekten mutfak hayatımı bu kadar kolaylaştıran başka bir ürün daha yok, tüm yeni eve çıkan arkadaşlarıma bundan götürüyorum sakdljskdsdf.

www.ikea.com.tr

ikea türkiye pazarına girdiğinden beri tam bir ikeafangirl olduğum için keyifle cevaplayacağım :)

soru üzerine ikea sitesinden bizdeki ikea ürünlerine bakayım dedim. birçok f/p ürün önerecektim aslında ama hepsinin fiyatları son bir senede o kadaaar uçmuş ki aşağıda yazdıklarımı artık sadece "performansı iyi" kategorisinde değerlendirebilirsin sanırım :(

@babilbalığı boyasız ve cilasız diyince aklıma geldi. ikea'nın tüm boyasız ve cilasız ürünleri bence çok iyi. hem genel olarak ucuzlar, hem de istediğiniz renge boyayıp çok kaliteli bir görüntü de kazandırabiliyorsunuz. boyanmamış hali de her yere uyum sağlıyor. zamanında (10 seneden fazla oluyor) 20 liraya bir masa almıştım böyle. gerçi galiba fırsat köşesi ürünüydü ama bir hasarı yoktu. bir de gene boyasız ve cilasız bir açık raf almıştım "hejne" model. hepsinden çok memnunum.

-kapı arkasına asılan askılıkları (enudden)

-duşun içine köşeye asmalık şampuanlık - en ufak bir kararma - küflenme vs olmadı. paslanmaz çelikmiş zaten. (brogrund)

-"platsa" gardropları var. derinliği 61 cm olanı alırsan bir rafa arkalı önlü iki sıra kıyafeti katlayıp koyabiliyorsun. yaz gelince kışlıkları arka sıraya koyuyorum, kış gelince yazlıkları. çanta bavul vs bile koydum, her şeyi aldı. eskiden kullanmayacağım kıyafetleri koyacak yer bulamıyordum odada, şimdi bütün kıyafetlerim tek sıra dolaba sığıyor.

-"tjusig" diye bir duvar rafı-askılığı var. bunu da platsa dolabmın yanına astım, bu da asılacak kıyafetlerimi falan toparladı. aslında kapalı dolap alacaktım onlar için ama çok pahalı gelmişti, böyle açık yapayım dedim. hem çok daha ucuz hem de modern oldu.

-bunun dışında koltukları bence çok iyi. kedi tırmalamasına karşı dayanıksız olsalar da :) rahatlık açısından memnunum. bizim koltuğu (karlstad) yıllardır kullanıyoruz, süngerleri hala hiç eskimedi. leke de tutmuyor.

evimde bulunan ve birçoğunu 10+ senedir memnuniyetle kullandığım diğer ürünleri: lack sehpa, mandal karyola, hyllestad yatak, poang koltuk, tv ünitesi, lambader, kutular.

son olarak ikea hakkında şöyle bir şey biliyorum. mobilya ürünleri her zaman olabildiğince uygun fiyatlara satılıyor. çünkü zaten asıl işleri o ve özellikle yassı kutular falan da kullanarak bu ürünlerdeki maliyetleri baya düşürebiliyorlar, böylece sürümden kar ediyorlar. ama tekstil ürünlerinde ve ıvır zıvır aksesuarlarda daha fazla kar marjı uyguluyorlar. halı, yatak örtüsü, koltuk kılıfı, çöp poşeti, bardak tabak, havlu, minder, yastık vs. bunlar normale göre daha pahalıya satılıyor.

halı demişken, gene 10 sene kadar önce fırsat köşesinden denk gelip çok kirli bir yün halı almıştım, "stockholm" model. hem o yıllara göre, hem de öylesine kirli bir fırsat köşesi ürünü olmasına rağmen bence çok pahalıydı ama çok beğeniştim. sonra halı yıkamacıya verdim, tertemiz oldu. 100% yün ve kalın bir halı olduğu için üzerine oturduğunda minder gibi oluyor resmen. halıya ihtiyacın varsa ve fırsat köşesinde böyle bir şeye denk gelirsen aklında olsun.

@istanbul: genel olarak haklısın. fakat bebek mobilyası boyasız oluca fiyatı öyle bir çakıyorlar ki, koşup ikea'yı kuran adama sarılasım geliyor. fiyat inanılmaz fark ediyor (ON KAT filan), dolayısıyla özellikle bebek ve çocuk grubu masifler f/p canavarı oluyor.

yatak, koltuk ve dolaplar bunlar iyi olanlar
mutfak malzemeleri ve kumaş işlerini pek tavsiye etmiyorum.

okuduğun okulun yönetmeliğine bak. mümkün mü değil mi?

yönetmeliğe ters bir işlem yapıldıysa üzerine gidilebilir. yönetmelikte düzenlendiyse bir şey diyemezsin.

Alınabilir. Seçersen alınır.

her okulda farklı.
mesela son mezun olduğum okulda aynı seçmeli dersi şartlı geçmediğin taktirde yeniden alamıyordun. madem yükseltmek istiyorsun başka ders seç diyordu sistem. ama dediğim gibi her okulda başka. teorik olarak mümkünse açıklamak zorunda kalmazsın.

Bizim okulda bbden yüksekse alamıyorsun hiçbir şekilde.

yonetmelikte yeri yok.

yönetmeliğe aykırı bir işlem yapıldığı şuphesine kapılmam, az once transkripte ilgili dersin donemler içinde alındığını gosteren bilgilerin artık yok olduğunu/silindiğini fark etmem ile oldu. evet, silindiğine de şuradan eminim: bizzat bolum başkanı prof, oğrencinin transkripini incelerken aa ile verilen dersin tekrar nasıl alınabildiğine hayret etnesi ve alelacele araş. gör. ve danışman hocaya bunu onumuzde sordurması. "uzerine gitmek" ten kasıt nelerdir merak içindeyim aydınlatırsan...

İlgili üniversitenin yönetmeliğine bakınız. Örneğin itü'de AA olanı alamazsınız onun dışında BA olsa bile alabilirsiniz.

www.sis.itu.edu.tr

Marmara üni'de sadece dd ve dc olan dersleri alabilirsiniz.

dosya.marmara.edu.tr

yıldız teknik üni'de ise yönetmelikte bulamadım.

www.kalite.yildiz.edu.tr

evet durum anladığın gibi.

haziran sonunda mevcut oğrencinin transkriptini belgeni kağıda yazdırıp şöyle bir bakıp bir tarafa koymuştum. onu bulsam hemen paylaşı... ya aslında varya, bu sorunun alt metninde klasik "buradan ne koparabiliriz" hissiyatı yok valahi: zaten obs'de denk gelmemiş olsam farkına varmazdım bile. kaldı ki okul idaresi hatasını kapatmak istemiş belliki, yarın başı ağrımasın vs diye. sistem hatası ya da başka bişey, neyse... sordum bunu ki biriniz boyle bişey duysa ve karşılaşsa idi ne tepki verirdiniz idi, belli oldu aşağı yukarı.

bu durumdan kaynaklı bir mağduriyet var mı ?

şu an için fikrim yok, sezon başı bakarız artık. sağolun ilgi alakan için.

okuldan okula değişiyordur belki ama bizim okul izin vermiyor. ders seçim ekranında gri(seçilemez) halde görünüyor.

dolu olur.
olursa, caferağa spor salonu taraflarında bir katlı otopark ve hemen karşısından en az iki küçük taşeron otopark var.

biz haydarpaşa garı nın oradakine bırakıyoruz. genelde boş oluyor ve oraya yürüyene kadar açılıyor insan.

Bulursun orada yer. En kötü kuşdiline bırakırsın. Oranın dolduğunu görmedim bugüne kadar

iskinin karşısında ispark var. double tree otelinin çaprazında. genellikle rahat yer bulunuyor.

saat 12de sahilde, iski tarafında ve salı pazarında yer bulunur.

Sökmeleri taşıyanlar değil başkası yapacak, sadece taşıma ve nakliyenin fiyatını soruyorum

min 400-500

en iyisi armut.comdan teklif almak. ama gelen tekliflere dönüp kesinlikle pazarlık yapın.

oranını çok tutarsan kullanırsın işte?
bir de karbonatlı mı sirkeli mi?
ben elma sirkeli suda bekletiyorum mesela.

Sirkeli palavraymis karbonatli su lazimmis. Gecen bi yerde okudum.

1’e 1 yasak değil. Kurs dershane yasak gibi. Yasak değil de makyajlanası lazım. Kişisel gelişim yerş diye

Neden şikayet ediyorsunuz anlamadım? Gürültü vs var mı? Öyleyse önce öğretmenle görüşün

bina ya çok giren çıkan oluyor. dış kapı kapatılmıyor. ayrıca öğretmen ders anlatırken sesten rahatsız oluyor yan taraftaki daire

Bu işi yapan komşunuzla konuşun, o da buna göre bir düzenleme yapsın.

alamazsınız.
neden yasal olmasın? daha doğrusu neresi yasa dışı olsun?
dersi ücretli verdiğini ve hatta aldığı ücretin "ders ücreti" olduğu ispatlanamaz.
gürültü tv açıkken de olur; normal şartlarda gürültü ve ses sorununu nasıl çözüyorsanız öyle çözebilirsiniz. çözemezseniz gürültü nedeniyle polis çağırabilirsiniz;ancak hocanın ders vermesi durumu bu şikayeti bağlamayacaktır.

bir öğretmen olarak eğer şahıslar milli eğitim bakanlığında çalışan atanmış öğretmenlerde zaten kesinlikle yasal olmadığını söyleyebilirim. ancak resmi kurumda çalışmayan kişiler bunu yapıyor ise ve herhangi bir tabela-düzenleme içermiyorsa yine yüzde doksan orada kaçak ders veriliyor. bizim camiada malesef ders saat ücretkerinin düşük olması çoğu öğretmene bunu yapmaya zorluyor. tanıdığım çoğu öğtmen benzer şekilde özel- toplu ders vermeye çabalıyor geçinmek için.

bana sorarsanız, en etik olanı bu şahıslarla görüşerek problemi çözme yoluna gitmeniz, sonuçta orada (eğer tekke zaviye tarzı bir eğitim verilmiyorsa) eğitim faaliyeti devam etmekte. eğer anlayışsız insanlarsa o zaman şikayetinizi ilgili müdürlükkere, kolluk kuvveti ve adli makamlara yapabilirsiniz.

kuyruk yagi elbette. en dandik eti bile lezzetli yapar. 100 gram sotelik dogra ustune de 400-500 gram tavuk at. kavurma mis gibi.

avokadonun mevsimi değil ona bişey diyemem de organik değilse zaten yazık tavuk yeme demeye geldim, hep kanserojen ya o piii :/ hindi al hiç değilse, antibiyotikle büyütemiyorlar onları.

kuyruk yağı kadar zararlı yağı, avokadodan gelen yağ gibi yararlı bir yağla kıyaslayamam bile ancak lezzet açısından+1

Yoğurt + Salatalık.
Çoban salata, mercimek salatası (bol limon ve zeytinyağıyla)
Tavuk etine hardal da yakışır.

kuyruk yağının ne zararı varmış? çok rica ederim aydınlatın bizi.

pesto sos guzel gider sanki

ben de pesto önerecektim de sağlıklı bir pesto sos yemek için evde yapmanız lazım. evde orijinaline yakın bir pesto elde etmek için de dolmalık fıstık, parmesan falan kullanmak gerekiyor. onların da fiyatı bana baya pahalı gelmişti açıkçası.

ıspanak püresi ya da haydari benzeri şeyler yapabilirsiniz. yine yoğurtlu semizotu da yakışır.

ayran falan iç ya da üzerine bol kırmızı biber dök.

Aynı miktar için konuşursan bence
1) Ice Tea
2) Demleme çay
3) Kahve

Neye göre sıraladıgınızı da belirtirseniz sevinirim. Sizinki en azdan en fazlaya göre sanki?

demleme,
ice tea (boya ve aroma sadece çünkü. ama sırf katkı maddesi olarak kafein eklemiş olabilirler; suni çay effect)
granül kahve (bu da aynı şekilde boya ve aroma)

Şu yardımcı olabilir belki: energydrink-tr.redbull.com

Şu dikkat çekmek isterim ki: redbulldaki kafein miktarını litre üzerinden belirtiyo. Yani diğerlerine göre oldukça az kafein içeriyor

eski foça

Valla tüm kriterler ve şartlar bende de sizinkiyle birebir aynı. Ben de hâlâ bulamadım.

geçen sene sakatlıklar oldugunu

geçen sene sakatlık olmuş

sakatlığın olduğunu.
virgül olsaydı;"Umarim gecen seneki gibi, sakatliklar olmaz" sakatlığın olmadığını derdim.

Jimjim +1

Bu haliyle cümlede tamlama var: "geçen seneki gibi sakatlıklar..."

Virgülle ya da tire ile ayrılırsa ara söz olur.
"Umarım -geçen seneki gibi- sakatlıklar olmaz."

bence süper bir olay bu anlattığı. türk erkekleri neden daha önce böyle birşey düşünmemiş hayret edici.

Konu şu. Örneğin evli genç bir kadınsın fakat kocana karılık vazifeni yerine getiremiyorsun. Örneğin evi süpürmek.

Evi süpürmek için eve bir eş daha geliyor ve o evi süpürüyor. 3 kişi hayatınıza devam ediyorken. bir şekilde kocandan ayrılma kararı alıp boşanırsan o gelen 3. kişiyide alıp gidebiliyorsun. Konu bu.

ev süpürmek burada mecaz anlamı ile kullanılmıştır.

cinsel münasebet yazsam feministler altlayacak üstüme :D

sümerlerde 2. karı, 3. karı vs yokmuş işte. erkekler sadece karısı elden ayaktan düşerse yine karısının rızasıyla başka kadınla beraber olabiliyormuş. hatta o kadını da karısı getiriyormuş.

teyze sümerlerle bozmuş. 10 fizikçi 10 bin sümerologu yok eder.

faydasız ilim beterdir azizim.

pühh kadınlık görevinden ev süpürmeyi anlayanları da gördük. hahahah güleyim mi ağlayayım mı..


@saurid yani diyor ki; kadın herhangi bi sebepten (hastalık vs) eşiyle cinsel birliktelikte bulunamıyorsa birini alabiliyor ancak sadece eşine bir kadın olarak değil; kendisine de kardeş yani bir nevi kadının kendisini tamamlayıcı bir görevle alıyor. boşanırsak birlikte gideriz demesinin sebebi de o.

ayrıca yine kadının rızasıyla olabiliyor.

yine türk erkekleri düşünememiş diyen arkadaşa medeni kanuna bir bakabilir.
zaten türk erkekleri kadar türk kadınları da düşünmüş; bir erkeğin erkeklik görevini (sevişmek) ya da bir kadının kadınlık görevini (sevişmek) yerine getirememesi boşanmak için geçerli bir sebep.

sümerler süpürsün seni inşallah.
hahhahah :D


xportant+1

gelen 2. kadin kole mi gel denilince gelicek kadin ayrilmak istediginde gidecek? asiri sacma

kadın terkedilmemek için yanına yancı alıyor işte. erkek için hava hoş, ona farketmez her iki türlü de. kadın pragmatik düşünmüş.

ya çekmeköy belediyesi aile falan demiş. eşcinselliğin ne olduğunu bile bilmeden ahmak kesiyorlar aile diye.
iki babası ya da iki annesi olan çocuk ailesiz mi oluyor? dünyada ciddi bir ailesiz büyüyen çocuk sorunu var. eşcinsel bir aile bu çocuklardan birini evlat edinip istediği hayatı yaşayamaz mı?
cehalet hep bunlar ondan oluyor.
pardon ya eşcinsel evlilik daha gelmemişti değil mi? karıştırıyorum medeni ülkelerle.

Evet ailesiz olur. Batı şu an bunu normalleştiriyor diye sapık bir ilişki içinde çocuk büyütmeyi normal saymayacağız.

bence batıdan mümkün olduğunca koşarak uzaklaşın. size ters.

Selam. Escinsellerden hicbir istegim yok, kendi halinde takilsin istedigini yapsinlar. Benim derdim escinsellerin kendisiyle degil, bunlarin sozum ona avukatligina soyunmus SJW'lerle.
Ayni evde 3 tane escinselle yasarim ama 1 tana SJW ile 1 hafta dayanamam.
Tesekkuler.

Aile doğuran değil, bakıp büyüten, ilgi gösterendir. Kişilerin cinsiyeti bu konulardan bağımsızdır. İki baba veya iki anne de düzgün insanlarsa gayet iyi bir şekilde çocuk büyütebilirler.

Bence belediye eşçinsellikten ziyade ailenin ne demek olduğunu bilmiyor. Ezbere büyümüş işte insanlar ne yapacaksın.

Normalde böyle uzama potansiyelli tartışmalara hiç girmem ama dayanamadım bu sefer.

stavro+1
Benim de bir isteğim yok. Ama nasıl ki "ben heteroyum. Ben heteroyum" diye gözümüze sokulmuyorsa, "ben homoyum, ben homoyum" da gözümüze sokulmasın.
Olay nefret suçuna karşı olmayı geçti. Reklama ve zorla yapay bir gösteriye döndü.
Netflix in felsefesi "herkes gay olursa dünya ne güzel olur" a döndü.

Escinsellerden heterö erkekler erkek olmalarini istiyor olabilirler. Kutsal bir seyi nasil reddettiklerini almiyorduk kafaciklari. Onlar icin pozitif ayrimcilik yok mu, yani her yerde dislanan kisiler midir bu escinseller? Batiya dogru gidince cinsellik uzerinden sosyal sinifsal ayrismalar azaliyor ve pozitif ayrimciliklar artiyor, kadinlarda oldugu gibi bu da. Ekmegini de bu magdur edebiyati yapip her zaman mağrur kalan kesim yiyor. Sonra birileri kendi yedigi naneleri kabullenebilmek adina her türlü cinsel ozgurlugu mesrulastirmak icin baska insanlarin savunuculuguna soyunuyor. Yani insan insan oldugu icin ozgur kilinabildi mi ki? her seyi yapip kendi cinsellik anlayisinda hicbir escinsel egilim gormeyen kendini tahakkum kurunca erkek sanan gibi, kendi yaptiklarini kabul ettirmek icin her turlu ozgurlugu savunmaya baslamis bireysel ahlaki yargisi olmayan surekli bir kommun ve fikri etrafinda oyalanan insan da ikiyuzludur, celiskilidir. Herkes kendi davranislarinin sorumlulugu alabilse ve ahlak anlayisini bunun uzerinde kurabilse sorunlar ortadan kalkar.

Eşcinsellerden bir şey istenmiyor sadece yapılan şeyin normalleştirilmeye çalışılması can sıkıcı. Eşcinsel bireylere lafım yok eşcinselliğin kurumsallaşmasına karşıyım.

ben heteroluğumu milletin gözüne sokmuyorum, eşcinseller de sokmasın, denmiş? oldu paşam,
başka isteğin? senin davrandığın ya da uygun gördüğün gibi davranmak zorunda herkes ?

@dieis, ben de senin fikirlerini hastalıklı ve tehlikeli buluyorum ve tedavi olmanı istiyorum. o nasıl olacak ?

Ben farklı bir görüş beyan etmek istiyorum.

eşcinseller istediği gibi yaşayabilir. isterse yan komşun olsun isterse arkadaşım olsun benim için sıkıntı yok. fakat sosyal medyadaki iki yüzlü, çıkarcı hetero tiplerden nefret ediyorum. bu sene daha çok ikiyüzlülüklerini gördüm. sosyal medyada konuyla ilgili paylaşım yapmadım diye tavır takınanları gördükçe midem bulanıyor. kaldı ki ulusal bayramlarda bile çok fazla birşey paylaşan bir insan değilim.

ortamlarda küfür niyetine "ibne" kelimesini kullanırken, sosyal medyada pride hakkında birşeyler paylaşıp birilerini tavlayacağım diye ikiyüzlülük yapmayın.

Bir şey istemiyorum. Gözümüze sokmasınlar. Heteroyum. Kimseye “knk ben heteroyum he adım mehmet bu arada” demiyorum. Ama eşcinsele yol sorsan “ben eşcinselim, gideceğin yer şurada” diyor. Kimsenin gözüne sokmadan ne isterlerse yaşasınlar. Biz de toplumun genelinin veya azınlığının uygun görmediği bir çok şey yapıyoruz ama kendi içimizde yapıyoruz. Eşcinseller bunu kamusal alanda göstere göstere yapmak istiyor. Sorun burada. Hiç bir heteroseksüelin ben heteroyum veya eşcinsel değilim demezken eşcinsellerin yakında kartvizitlerine bile bunu yazacaklarını düşünüyorum. İnsanları rahatsız eden de bu. Kendilerinin de bu durumdan zevk aldığını düşünmüyorum. İnsan her dakika tercihlerinden bahsetmekten (sadece cinsel yönelim deil, herhangi bir tercih) bıkmalı. Hayatın olağan akışı buna izin vermiyor, gereksiz kalabalık oluyor bu belirtme ve belli etme arzusu yüzünden. Tabi yukarıda yazdıklarım sadece kıçını başını “ben eşcinselim ooooh bunu duymak zorundasın” diyenler için geçerli. Yoksa cinsel tercihiyle alakalı kesin bir fikre sahip olduğum fakat bu durumun aramızdaki ilişkiyi bir zerre etkilemediği bir çok tanıdığım var. Eşcinsel olduğunu hali hazırda bildiğim kişiler de mevcut. Herkes istediği gibi yaşasın, her nasıl mutlu oluyorsa. Sadece gözümüze sokmasın. Herkesin derdi böyle gibi zaten. Dindar kesim de bundan rahatsız muhtemelen. Yoksa kim kime ne yapıyor kimseyi ilgilendirmez.

Eşcinseller ile derdim yok. Heterolar da gözüme sokmasın, homolar da.

Madem tercih değil, madem dogal bir yönelim-heteroseksuelizm gibi-
olağanüstü aşırı davranışlarla "normal" yönelimi anormal/olağandışı gibi lanse etmesinler.

Ek olarak şu lut kavmi tweetleri atan; hak yemek, zulmetmek gunah degilmis gibi davranan, isine geldigi gibi günah secen ultra dincilerimize allah akıl fikir versin.

Not: aseksüel

biz heterolar insanların gözüne sokuyor muyuz diyoruz da hayatın büyük kısmı tam da bu heteroluğun kutsanması yolunda ilerliyor, her şeyimizi göze soka soka yapıyoruz aslında heteroların yaptığı sıradan şeyleri gayler yapınca gözümüze sokmasınlar oluyor

örneğin, bir mağazada çalışan kadını iş çıkışında erkek sevgilisi almaya gelir, karşılaşınca mağazanın ortasında kısaca sarılırlar mesai bitince el ele çıkıp yemeğe giderler, ne kadar iyi bir çift deriz arkalarından

gay bir çalışan için aynı el ele tutuşma senaryosu tekrarlandığında gözümüze sokmayın deriz, önce bir kendimizle yüzleşelim

@false pretention bunu kişisel alma sadece senin örneğin üzerine söylemek istedim, insanlar iki yüzlü davranıyor o yüzden gayleri yok sayalım demediğini de biliyorum, fakat böyle bir olay varsa bunu o arkadaşınla konuş, o kişinin olmamışlığı sığlığı için bu konuyu tümden kaldırıp atmamıza gerek yok, kişisel bi aymazlık

Homoseksuelligi goze sokmaktan kasit bu degil, bunu hepimiz biliyoruz. Iki homoseksuelin magazadan el ele tutusarak cikmasi biz siradan heterolar icin escinselligin gozumuze sokulmasi degil.
Escinsellik muhabbetinin boku cikmis durumda su an.
Durum sunun "escinsellik" versiyonu olmus vaziyette artik: c12.incisozluk.com.tr

Edit:
Imza: 20li yaslari escinsel haklari, pozitif ayrimcilik vs her turlu liberalizm kasmakla gecirmis en nihayetinde mantigi agir basip tum bu sacmaliklarin icinden siyrilmis former SJW.

Bir de o kadar popüler ki... eşcinsel olup olmadığının farkında bile olamaycak yaşta gençler eşcinsel oluyor. Farkında derken, yani eşcinseller bunun tamamen hislerle alakalı olduğu konusunda ısrar ettiği için böyle yazdım. Yoksa 15 16 yaşında çocuk sadece özentilikten eşcinsel taklidi yapıyordur, başka açıklaması olduğunu sanmıyorum. Bizim zamanımızda da sigara içmek popülerdi hepimiz sigara içtik... şimdi feminen erkek olmak moda, makyaj yapan erkek olmak moda, sakallı feminen erkek olmak moda, “kadınım ben” diyen sakallı adam olmak moda falan.... gençler de modaya ayak uyduruyor.

Soruya cevap değil ama
Evet eşcinsellik bir psikolojik rahatsızlıktır. Cinsel yönelim bozukluğudur.
Tedavi edilmelidir/edilebilir bilemem.
"Tarafların rızası vardır, doğuştan gelir, hislerle ilgilidir, sanane kim kimi s.yosa lan" tarzı şeylerle savunmak da mantıksızdır. Çünkü misal aynı durum ensest ilişkide de vardır.

CSD Köln için daha iyi bir organizasyon istiyorum. Beklentilerimi bu sene de karşılamazsa yolum Amsterdam'a düşecek.

Gönül ister ki, lokal organizasyon güçlü olsun, arkadaşlarım bunun için gelsin.

Yoksa niye elin tahta papuçlular memleketine gideyim... Bu tahta pabuçların iyi organizasyonlarını bizim gözümüze sokmasını istemiyorum. Kutlasınlar, Hollandalı olmak bir hastalık değil, bir tercihtir neticede. AMA GOZUMUZE SOKMASINLAR Hollandalılar ve sjwler.

şöyle de bir gözlemim var lgbtq+ toplulukları heterolar için bir kütle gibi, herkesin aynı fikirde olduğu bir yapı gibi görünüyor, içeride ise birçok farklı fikir görüş canlı tartışmalar sürüyor, yani sizin öyle yapmasınlar böyle yapsınlar, şunu da şöyle anlatsınlar dediğiniz şeyler zaten çok önce konuşuldu, konuşuluyor, yani ilk defa sizin aklınıza gelmiyor bunlar

herhangi bir topluluğun, hareketin, düşüncenin bu kadar dışında olup da bu kadar kesin konuşmak bana tuhaf geliyor

bu sadece lgbtiq+ topluluğuyla da ilgili değil, örneğin çevre aktivistleri bir eylem yapıyor, bu hareketten daha bir saat önce haberi olmuş, konunun geçmişini, imkanlarını, politikasını, yol haritasını, hukukunu, deneyimini bilmeyen insanlar, onu öyle yaptınız ama olmaz böyle yapın diye akıl veriyor

işçiler eylem yapar akıl verilir
kadınlar eylem yapar akıl verilir
öğrenciler eylem yapar akıl verilir
çevreciler eylem yapar akıl verilir
sosyalistler eylem yapar akıl verilir
...
gider bu daha

kişisel bir cevap değildi bu genel gözlemimi paylaştım

Ya şu soruda yazan yorumları okumaya bile dayanamıyorum. Ötekileştirici ve nefret dolu söylemleri nasıl bu kadar kolaylıkla benimseyebiliyorsunuz? Allah aşkına gidin kitap okuyun ya. Gerçekten. Kitap okuyun! Önce bilgilenin, konuya dair farklı fikirler edinin, güncel tartışmaları takip edin. Ama bunları yapmadan ahkam kesmeyin. Hakkınız yok bunu yapmaya.

Soruya cevap: Herkes cinsel yönelimini de, cinsel kimliğini de istediği şekilde, özgürce yaşasın. Bırakın artık şu homofobiyi, transfobiyi.

@lolita onu diyenlerin bazıları troll hesap. boşver.

kadınlar ne yapsın, nasıl yaşasın?" diye sormak gibi bir şey bunu sormak. elbette ki eşcinseller de keyifleri nasıl istiyorsa öyle takılsınlar, kafalarına da tokadan başka bir şeyi takmasınlar :p sonuçta hepimiz saygı, görgü vs bazı toplumsal kurallar olduğunun farkındayız. kimse "ben eşcinselim, bu da benim özgürlüğüm hüsnü" diye sokağın ortasında sevşimiyor ya da atacağı bir işveli bakışıyla bacınızı kocanızı eşcinsel yapmıyor.

eşcinsel olmak normal bir şey. bana asıl anormal gelen, eşcinsellerin bugüne kadar bu derece kapalı kapılar ardında eşcinselliklerini yaşamış olmaları. başka insanlar onlar için anormal demiş, onlar da yıllar yılı ses çıkar(a)mamışlar ve bugün geldiğimiz nokta bu: "eşcinselliği normalleştirmeyelim". ya da "eşcinsellik tamam, ama adam adamı uluorta öpmesin". bir de çok haklı bir savunmaymış gibi eklerler; "hiç estetik değil çünkü." bazı insanların koca popoları da benim estetik algıma ters, ben bir şey diyor muyum?

neyse. alışılacak bence zamanla ve hiç konusu bile açılmayacak kadar normalleşecek. nasıl ki 1900'lere kadar kadın toplumsal hayatta hiç yoktu, nasıl ki çarşıya, pazara, işe vs sadece erkekler gider; kadın sokağa çıkınca herkes laf ederdi; şimdi de eşcinseller için benzeri bir şey geçerli. o zaman da eminim ki kadınların toplumsal hayatta olmasını "şunu normalleştirmeyin kardeşim yeaa" diye eleştirenler vardı. ne oldu? normalleştirdik. eşcinsellik de gittikçe daha da normalleşecek.

başkalarının hayatlarına karışmaya, onlara nasıl yaşamaları gerektiğini dikte etmeye ne deniyordu? faşizm?

neden sevilmediklerini söyleyeyim;
ataerk ve devamında gelen;
kültürel değişim ve ekonomik çıkarlar ve faşizmle ilgili.

eşcinsellik, aile kavramı dolayısıyla; mülk ve sermaye sürekliliği açısından tehdittir.bu evlilik kavramının ortaya çıktığı (yani ekonomik güçleri birleştirme süreci) ilkel dönemlerden beri böyle.
yani önce "ailenin" ortaya çıkışı nasıl olmuş tarih-felsefe falan bakmak gerek. komün yaşam neden terk edilmiş, dinler nasıl ortaya çıkmış vs.

öte yandan özgürlük ve baskılanmaya engel olması açısından da tehdit. eşcinsellik bir tabudur; bir tabu yıkılırsa bütün tabular yıkılır ya da yıkılma olasılığını daha rahat taşır. (berlin duvarı gibi :D) eşincsel biri özgürce bunu söylerse, şiddet gören kadınları, düşük ücretle çalışan işçileri, adalet bulamayan halkları vs vs kimseyi tutamazsınız. modern toplum ve devletlerin ayakta durabilmesi için baskı ve şantajlara ve dolayısıyla tabulara ihtiyacı vardır.
bu değerler de koşullara göre anlam kazanır.
bayrak gibi, devlet gibi .. yani örnek olsun diye yazıyorum bayrak yakmak neden tabu? kumaş lan alt tarafı? birbirine düşmeye ne gerek var? ya da devlet vatan vs dediğin ne? sen öldükten sonra ne anlamı olacak? ama başka bir anlamı/değeri var bizim için. olmasaydı sürekliliği olamazdı. oysa saçmalığın daniskası. neden bir insan hayatından kıymetli olsun? ya da bunun kararını kim veriyor?

neyse özetle; ataerkil toplum inşaasıyla ilgili hepsi.


soruna cevap değil ama :) ne istiyorlar ben de biliyorum.
ha bir de eşcinsel hayvanları ne yapacağız?
ya da interseks bireyleri? onlara da bir cevap veriversinler.

bir de yazmaktan bıkmadım;

cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği başka şeylerdir.

Valla hakim güçlerin bunu pompalaması bir şey değiştirmiyor. Normal diyince de normal olmuyor.
"Eşcinsel hayvanları ne yapacağız"
Eşcinsel hayvan olur mu, hayvan aşık olur mu sonra olursa hemcinsine olur mu bunları geçiyorum.
Bir sıkıntı da burada yatıyor zaten, hayvandan farkımız olmalı diyoruz. Hayvan eşcinsel olsun/olmasın, hem cinsiyle çiftleşsin/çiftleşmesin nihayetinde hayvandır. Hiç bir hukuk sisteminde/inanç sisteminde/dinde cezai ehliyeti, ahlaki sorumluluğu, toplumun geri kalanına karşı yükümlülükleri, etik kodları falan yoktur.

Özet:
"Siz kabul etseniz de etmeseniz de dünya dönüyor."
Galileo

hastalık savına karşın hayvanları ne yapacağız dedim? :D bence de zeka açısından bi farkımız olsaymış keşke.

@trene

hakim güçler bunu pompalıyor derken tam tersi hakim güç dediğimiz devletler aileyi, evliliği, heteroseksizmi pompalar destekler, kutsal ve makbul görür, evlilik dediğimiz şey esasında miras hukuku üzerine kuruludur, içinde olduğu suyun farkına varamayan balığa benziyor senin durum

modlardan da ricam: şuraya kadar iyi bir tartışma oldu, bunun devamında biri gelir soruyu cevabıyla troller gerginlik yaratırsa duyuruyu tamamen uçurmayın bari, herkes az çok birşeyler yazıyor yazık oluyor

Hakaret eden faşist olan bizdik değil mi?
Son iki mesajda, ilkinde zekasız hakareti,
İkincisinde farkındalık yönünden vurma çabası.
Neyse aile kurumu kutsaldır zaten, pompalanmaya ihtiyacı yoktur. Toplumun sağlıklı devamının temelidir. Hayvandan farklılıklarımızdan biridir. Gerçi burdaki bazı kafalara göre (bazı tür) hayvanlar aile kurumuna daha yatkın ya neyse.
Evlilik dediğimiz şey miras hukuku üzerine kurulu değildir. Yani en azından bu kadar basit değildir.
Hayvan olmadığımızdan evlilik ve bunun getirdiği akrabalık-kan bağıyla bağlı olduğumuz kişilere karşı sorumluluk duymamızı sağlar bir nevi.

Bir de aynı burada da görüldüğü gibi saldırganlar. Konu nasıl olduysa halkların kardeşliğine, asgari ücrete, kadına şiddete falan gelmiş kendi kendine. Biri bir diğerine alttan alttan beyinsiz demeye çalışmış falan. Bu kadar işte. Sanki eşcinsel olmayanlar her gördüğü kadını dövüp herkesi asgari ücretle çalıştırıp, azınlıkları adaletsizce yargılıyor. Durumu ajite etmek tam olarak bu. Bir diğeri de kitap okumadığımızdan o kadar emin ki... üf diyorum sana, bi kendi okuyor kitabı. Bizde okuma yazma yok. Bitek eşcinseller okuyabiliyor amk tamam.

@trene

öyle bir saldırı niyetim yoktu ama durum bu devlet dediğimiz yapı bizim aşk hayatımızı, sevgimizi, mutlu yuvamızı değil askere alacağı insanların sürekliliğini, ideolojiyi taşıyacak nesillerin devamlılığıyla ilgileniyor, bunu da kutsal aile kılıfı güzellemesi üzerinden yapıyor

sağlıklı nesillerin devamlılığı üzerine de şöyle bir çalışma var

evrimagaci-org.cdn.ampproject.org

alıntı:

Eşcinselliğin genellikle yavru üretimiyle sonuçlanmıyor olsa bile, elenmemesinin ana nedenlerinden birinin popülasyonun geri kalanına pozitif bir dolaylı uyum başarısı katkısı sağlıyor olması olduğu düşünülmektedir. Yani eşcinselliğin bulunduğu popülasyonlar, hiç bulunmayan popülasyonlara göre yavru koruması ve bakımı açısından daha avantajlıdır. Bu da, popülasyon içinde bir miktar eşcinsel bireyin bulunmasını evrimsel açıdan avantajlı kılmaktadır. Elbette bunun genetik ve fizyolojik altyapısı halen çalışılmakta olan bir konu.

fikri uymayınca hemen homofobik diye zırlamasalar sevilirler, august ames bunların yüzünden gitti biraz da.

Söylenecek çok şey var ama uzatmaya gerek yok.

Eşcinsel insanlar kendilerini ayrıcalıklı sanıyorlar. Sanki çağın ötesindelermiş gibi. Onlara karşıt olan kişileri ise yobaz diye laftalıyorlar. Öyle bir şey yok arkadaşlar :) Herkesin tahammül seviyesi olmalı. Mesela bir keresinde ''Shameless'ta Ian'ın öpüşme sahnelerini geçiyorum'' ve ''Sense8 dizisinde çok fazla eşcinsel aktivite var. Sürekli ileri sardığımdan dizinin tadı kalmadı ve ilk sezon bitmeden bıraktım'' dedim diye zamanında divxplanet(planetdp oldu şimdi) sitesinden banlanmıştım bir süreliğine :D Sadece bunları dedim. Başka hiçbir şey.

Yani düşüncemizi bile söyleyince ''Geri kafalı'' yaftası yapıştırılıyor. Stavro'nun da dediği gibi avukatlık yapanlar asıl can sıkıcı(o sitede bunlardan bolca vardı. sitenin adminleri zaten koca koca ergen insanlar) Nasıl Türkiye'nin çomarı varsa, Avrupanın da var, eşcinsellerin de çomarı var. Eşcinsellik kimseye bir statü kazandırmıyor. Yoksa istediklerini yapsınlar. Bana ne. Sadece başkalarını dar kafalılıkla suçlarken asıl dar kafalı kendileri olmasın. Kimseyi kırmadan herkes düşüncesini dile getirsin. Oh mis.

Bir de bahsetmeyi unuttum demiş birileri ben de yazayım.
Biraz daha abartsalar eşcinsel olmayan herkese homofobik diyecekler.

abi bu kadar basit platformda bile yukarıda yazılanlardan da görüldüğü gibi; insanlar tahammülsüz.
ne isteyecekler herkes kendi gibi olsun istiyorlar.
yani forum gibi her yoruma üşenmeyip cevap vermiş bi de.
herkesin fikri kendine, ben @jimjim'e katılıyorum harfiyen, güzel özetlemiş.

heteroyum.

Önce insanlar tahammülsüz diyip sonra herkesin fikri kendine demek de garip olmuş.

jimjim+1

yazmamak için direnmeye çalıştım ama olmuyor.
ilk olarak en basit anlatımıyla elma armut mu seçiyoruz eşcinsellik tercih değildir. Tercih olsa emin olun bir kadına aşık olmayı seçmez, sizin o kutsal diye adlandırdığınız aileyi kurup canım kocamla söz, nişan, kına,düğün yapıp eş bulup sevişeceğimi gözünüze sokarak toplum normlarında yaşamayı ve benim gibi olmayanları suçlamayı, iğrençsiniz demeyi tercih ederdim.

Gel gelelim ki durum öyle değil hayatınızda senelerdir olan sevgilinizi arkadaş diye tanıtmaya, özellikle bir kamu kurumunda çalışıyorsanız risk almamak için hayali sevgili, nişanlı uydurmak zorunda kalmaya giden yalan zinciri bile var. O karısını döven kutsal aileden çok daha birbirine bağlı gerçek aile kavramını yaşayan. Ama bir hastanelik durumda ailesi misiniz diye kan bağı ya da resmi imza aranmasına tepkisi olan insanların sayısı oldukça fazla. Evlendim ev aldık bunun mirası nasıl bölüşülecek diye maddi çıkarlar peşinde koşmayan. Sizin rahatsız olduğunuz makyaj yapan erkek, erkeksi kadın rollerini üstlerine almayan da (ki bunların da olması bence sorun değil.)
Hastalık mı değil mi? Hastalık deniyorsa asıl hasta kimdir kısmını da geçtim. Ama soruda geçen karşıtlıktan, nefretten dolayı yıllarca hislerinden dolayı kendini suçlu hissedip psikolojisi bozulan insanlar aslında asıl sorunumuz. Bırakın insanlar hissettiklerini yaşasınlar. Aşık olmak, birini görünce içinin titremesi kimseye zarar vermez.

Öncelikle, yaşamalarını istiyorum. Bu ülkede nefret cinayeti haberi duyuyoruz, aile üyeleri ise baş fail oluyor genelde.

Ne yapacaklarına gelince. Aşkın kazanacağını unutmasınlar. Saldırılar karşısında asla geri çekilmesinler, derhal özsavunmalarını yapsınlar. Ve mücadeleye birlikte devam edelim ki biz heteroseksüeller de özgürleşebilsin.

Eşcinsellik bir yönelimdir. Ensest de sapıklıktır. Geniş de bir konudur. Siz kendiniz araştırıp okursanız daha net cevaplar alabilirsiniz.

ensestin doğal olarak gerçekleştiğini bilemeyiz. insanlar bu gerçeklerle doğup istismarın farkına varmayabiliyorlar ve buna rıza deniyor. sonradan böyle bir istek fark ediliyorsa bile onun karşılıklı olması çok düşük bir ihtimal.

eşcinselliği normal kabül edenlerin en büyük argümanları şunlar.
1 - iki yetişkin var.
2- kendi rızalarıyla sevişiyorlar.
3- kimseye zararları yok.

e bunlar ensest ilişki için de geçerli. neden biri normal görürken diğerini sapıklık olarak görüyorsunuz? dayanağınız nedir? bu tutarsızlıktır. bunu soruyor ama olayı çarpıtıyorsunuz. ad hominem falan da değildir bu.

kendisini küçüklüğünden itibaren kadın olarak hisseden bir erkeği ele alalım. cinsel arzusunu karşılamak için tek seçeneği hemcinsi ile beraber olmak öyle değil mi? başka bir seçeneği var mı bu insanın? hayır.

bir de ensest arzusu olan bir bireyi ele alalım. kadın ya da erkek. peki en nihayetinde bir cinsel arzu olarak bakarsak, bu insanın cinsel ihtiyacını karşılaması için ensest ilişki dışında seçeneği bulunuyor mu? evet.

sanırım anlaşılmayacak bir nokta kalmadı.

ikisi farklı şeyler, eşcinselliği hoş görüyorum diye kardeşi ile beraber olan eşcinsel kişileri de normal karşılayacak değilim.

belirsizlik gayet güzel açıklamış, tabii birde işin gönül kısmı var cinsellikten ayrı olarak.

Soruya kaynak yapabilir miyim?

Escinselligin normal olduğunu, ensestin sapkınlık olduğunu soyleyenler; daha 50 yıl önce eşcinsellik hastalık kategorisindeydi, kotuydu, ama şu an kötü gözle bakılmıyor, normal görülüyor. Aynı şey 50 yıl sonra ensest için de olsa bu onu normal yapacak mi?

@belirsizlik ne kadar saçma sapan bir argüman. bir şey yanlışsa yanlıştır. alternatifinin olmaması on ahlaklı yapmaz. kafam güzel olsun istiyorum kokoin dışında alternatifim yok o zaman kokoin kullanmak iyidir demek gibi bir şey bu.

bu eleştirinin yapılmasının nedeni ahlakın dayanağı. eşcinselliği meşru göstermek için sunulan argümanlarla ensesti de meşru gösterebilirsiniz. ama birini meşru görürken birini meşru görmüyorsanız çelişiyorsunuzdur. bu anlatmak için bu örnek veriliyor.

çok yazdım yine yazıyorum
cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği çok başka şeylerdir. bir araştırın derim, sorunuzun dayanağını çürütüyor.

@dont eat me, 50 sene sonra yaşıyor olursak tıpkı bu gün eşcinsel evliliklere karşı çıkan yaşlı, beklentisi olmayan insanlar gibi davranacağız, sonra biz de ölücez, bizim düşüncelerimiz/fikirlerimizde zamanla azalarak yok olacak.

ikisi farklı şeyler bro.

@black mamba tamam o zaman yaratıcına söyle de bundan böyle küçüklüğünden itibaren kendini karşı cins gibi hisseden insanlar yaratmasın. ha bir de bak çocuk sahibi olursun birgün bir bakarsın hemcinsine ilgi duyuyor çocuğun. o zaman ona da anlatırsın "meşru göstermeye çalışma yaptığın ahlaksızlık" diye tamam mı canım? kokoin diye yazan birine cevap veriyoruz ya neyse..

fide.

galatasaray eğitim vakfı; g ilköğretim okulu; kurayla alıyorlardı en son. kuraya katılmak için kaç lira olursa olsun değer.
itü geliştirme vakfı .

high level için koç okulları ve enka var bir tek. paranız ve ulaşım gibi koşullarınız el veriyorsa.

daha vasatları için bilfen ve istek vakfı okulları diyorum.
bir de fevziye mektepleri ve ırmak okulları var.
bir de kayışdağında (ataşehir), yeditepe giderke bir kolej vardı hatırlayamadım adını şimdi;almanca öğretiyorlar, almanyayla bir bağlantısı falan var.

uzak durun;doğa koleji.

6-7 yıldır kesintisiz özel ders veriyorum. en iyi gibi duran okullar bile çok niteliksiz.
bilfenden çok öğrencim var; istisnai başarılar dışında durumları ortada.. ha ama çocuk vizyon kazanır (nispeten), kendi sosyoekonomik seviyesinden bir çevresi olur. başka bir beklentiniz olmasın.

okul bakarken; "yabancı dilde eğitim yapılıyor mu" (bknz yabancı dil öğretiyorlar mı demiyorum) ve hocalar kaç yıldır çalışıyor ona bakın en çok. mezunlar nereleri kazanıyor? yoksa çok da iyi puanlar alamayıp, mecburen bilfene (indirimli) devam etmek zorunda mı bırakılıyorlar vs.

@jimjim hocam ted istanbul ve saint joseph hk. ne diyorsun?

@sameidiot duyuru sahibi, anaokulundan liseye kadar dediği için sizin seçenekleri yazmadım.
saint joseph için; vakfın küçük prens okullarını kastediyorsanız iyi fransızca öğrenirler ama lisesi gibi ekol oluşturan bir kurum olmak için çok yeniler.
ted rönesansı biliyorum; sosyal imkanlar güzel, eğitim disiplinliydi ancak yine de ilk yazdığım yorumlar bu okul için de geçerli artısı eksisiyle. (bilfen ayarında diyelim)

özetle, yabancı liselere, yabancı eğitim müfredatına sahip olabilen; yani bu olayı koruyabilen okullara gönderme imkanınız, çocukların o liseleri kazanma ihtimali varsa direkt gitsin. lise öncesi içinse; yabancı liseleri kazandırabilecek okullara gitsinler.


elbette benim haricimde başka yerlerden, kişilerden de fikir alın.
ancak dediğim gibi akademik, sosyal, yabancı dil öğrenimi, vizyon, nitelik vs hepsini ayrı ayrı değerlendirmek gerek okul seçerken ve ne yazık ki ilköğretim sürecinde en zor bulunan, en çok şansa kalan okulun akademik katkısı olacak.

Kalev ile ilgili bir fikrim yok, sizden duydum ilk defa. Bilfen kendi kuralları olan veliyi bu kurallara pek karıştırmayan, eğitim bakımından sistemli, disiplinli ve başarı odaklı bir okul. Eğitimini beğeniyorum. Sosyal olarak bir şey beklemeyin. Tüm veliler dışarıdan destek alıyor. Çocuğunuzun yapısına göre karar vermelisiniz. Ders çalışmayı seven, uyarı aldığında gardı düşmeyen bir yapısı varsa sorun çıkmaz. Diğer türlü ortaokulda “burada mutlu değil” denilerek almanız önerilir.

@jimjim verdiğiniz bilgiler için teşekkürler.

yabancı okullar için aklınıza gelenleri listeyebilir misiniz? saitn joseph, saint benoit, notre dame de sion, avusturya lisesi, alman lisesi, cambrdige school benim aklıma gelenler.

@dedi ve gitti size de teşekkür ederim, bilfen mezunlarının bir camia yaklaşımı var mı? okul tanıtımında hep akademik başarı üzerinde duruldu. başarısız öğrenci olmasını tabii ki anlıyorum, ama bilfende yetişen öğrencilerin abd ve avrupa üni'lerine gidip başarılı olma gibi durumları var mı?

kaçıncı sınıfa ait? derneklere, köy okullarına bağışlayabilirsin.

kitaplar üniversite hazırlık kitapları.

köy okullarına bağışlayayım da hangisine vereceğim? nasıl göndereceğim?kiminle iletişime geçmem lazım vs.

Sosyal medyadan Twitter, Facebook vs yazın, duyurun. Mutlaka çıkar ihtiyacı olan bir okula yönlendirecek olan.

ptt kitap kargolarını çok ucuza hallediyor.
anadoluda ihtiyacı olan çocuklara ulaştırın.
"birsilgibirkalem" gibi web siteleri var, onlara bakın.

bu hasır değil, kalın ip;kumaş..

taban fark eder, üstteki malzemenin esnekliği ve dayanıklılığı fark eder.

Did you mean halat?

halat, hasır, ip artık ne denirse. kullananlardan yorum istiyorum.

kariye

deniz müzesi
uzak demeyin;koç müzesi
istanbul arkeoloji müzesi

Pera Müzesi. Cuma günleri 18:00'den sonra ücretsiz.

10 liralık sokakta satılan parfümlerin janjanlı şişelere doldurulmuş hali. ancak bilinen markalar da aynı şekilde olduğu için bu kötü bir şey değil. sadece mağazada olması daha güvenilir. doğrudan cilde zarar veren, tam merdiven altı olanları dışarıda bırakıyorum tabii ki.

aynı şekilde gözlükte de tekel var mesela. normalde ray-ban, diesel, tag heuer gibi aklınıza gelecek bilindik tüm markaların üreticisi luxottica diye bir grup. Normalde 10 lira olan gözlükleri binlerce liraya satıyor tekel olduğu için. Sokakta satılan uv korunumlu gözlüklerden hiç bir farkı olmamasına rağmen biz de bu paraları veriyoruz. Arz-talep-marka tutkusu.

dahası ucuz parfümlerde geriye kalan default alkol kokusu bunlarda da kalıyor.

ben sadece bir adet parfümünü kullanıyorum black peony diye. narciso rodriguez for her bilenler direkt soruyor bu mu diye. ben onun muadili olduğunu bilmiyordum bile sonra baktım gerçekten aynısıymış. yani koku benzerliği başarılı. kalıcılık aman aman değil ama o fiyata göre iyi. bence ilk sıkıldığında da sonrasında da alkol kokusu yoğun olmuyor.

Youtube yorumları ve blog sitelerindeki yorumlara aldanıp gittim dior sauvage ve dior intense için benzerlik taşıyan zara parfümlerini test ettim, kolumu 2 fıs sıkıp yarım saat dolaştım ve sonuç tam bir fiyasko. D&P parfümü daha çok benzerlik taşıyor.

f/p açısından gayet tatmin edici.
bazı ürünleri çok iyi tutturamıyorlar ama .
yani kendi içinde de kalite farkı var ki zaten fiyata da yansıyor; az üretim yapılan beyaz sert kutulular mesela; 80 Tl civarıydı.. ama 40 tlye de var.

normalde ben de estee lauder kullanıyorum. ama indirimde bile 700-800lere çıktı. her gün sıkıp bitirmemek için zara, yves rocher gibi markaların ürünlerini de kullanıyorum.
yani elbette 800 lira verdiğim parfümle 80 liraya aldığım parfümün kalıcılığı/kalitesi vs aynı olmayacaktır, insanın böyle bir beklentisi neden ve nasıl olsun?

kalıcı diil. hediye geldi bana bi tanesi. sıkıyorum 2 y da 3 saate kayboluyor. calvin klein euphoria da geldi onunla yarisamiyor bile kalicilik acisindan. ama kokusu güzel.
vibrant leather oud imiş.
fiyatnma değmez bence.

Burada ağırlık birimi de bilinirse daha mantıklı olur.
Mesela kilo akla gelecek bir şey için ikisi aynı şey.

9.90kg
9.900kg

ikisi de aynı şeyi ifade eder ve 10 kiloya yakın bi değer olan 9900 gram anlarım ben.

Bu ağırlık mı fiyat mı? Başta ağırlık düşündüm soruda dendiği gibi ama bunları fiyatlar için kullanıyoruz genelde mesela muz 9,90 kilo.
Liraya geçemeyen insanlar da belki milyonu atıyor ve dokuz dokuz yüz kilo diyor ki o da 9,90. 9 (milyon) 9 yüz (bin) eski para yani.

Kilo olarak düşününce de
1. 9 adet 90 kiloluk bişey
2. 9 adet 900 kiloluk bişey

anlamsız bir kullanım bence ama daha önce benzer örneklerine denk geldiğim için:

990 kilo.
9900 kilo.

Gelirdi herhalde aklıma.

Hız söylenirken duymuştum benzer örneği mesela 240 km/saat'i (ikiyüz kırk), (iki kırk) diye okuyanlar oluyor. Herhalde ingilizcedekine benzer mantık. 150 (one hundred fifty), (one fifty) gibi.

9 tane 90 kg.
diğeri %&/(??
hoca paşa,paşa mahmut oldum!!!

içerikten bağımsız düşününce:
1- 9x90
2- 9x900

ancak kendi aramızda uzun listeleri teyit ederken bin üçyüz yirmi yerine onüç yirmi, dokuzyüz doksan yerine dokuz doksan dediğimiz oluyor.

9,090
9,900

9,090 dokuz kilo 90 gram
9,900 dokuz kilo 900 gram

990 kilo
9900 kilo

9x90=810
9x900=8100
aklıma ilk bu gelir.


ama kötü bir türkçeyle (kötü ingilizce çevirisi)
990
9900 de olabilir.

9,90
9,900 ondalik olarak. sayisal ogrencisiyim bu sekilde kullandigimiz cok oluyor.

9×90 ve 9×900 gelir aklima.

Dokuz doksan denince 9.090
Dokuz dokuz yüz deninceyse 9.900

niye soğuyayım? niye "ben öğretirim" gibi abes bir cümle kurayım? akışına bırakırım. tek yapacağım bu konularda ne istiyor ne istemiyor açıkça konuşabilecek bir ilişki kurma çabası olur.

ahahs iyi güldüm. yahu bir taraf çok tecrübeli olsa ne yazar, 21-22 yaşındaki bir insan evladı istediği kadar aktif olsun, maksimum tecrübe süresi kaç allasen. ikiniz de genç yetişkin kategorisindesiniz. sanki yaşlar 40+, biri 25 yıldır cinsel olarak aktif de diğer taraf bakir(e).

hiçbir şey olmaz güzel kardeşim. olumsuz bir şey de düşünülmez. senin de öğreteceğin çok bir şeyin yoktur zaten emin ol, güzel güzel birbirinizin bedenlerini ve ruhunu keşfetmeye bakın, birlikte tecrübe kazanın.

35 yaşında olsa garipserim de 21 ne lan, 21 yaşında bakire olmayan kız mı var amk türkiye'de.

kadın tarafın siz olduğunu varsayarak yazıyorum;
neden soğusun ayrıca öğretirim kafası @brena'nın da dediği gibi komik olur.
ertelemeyin ve olayı abartmayın da;deneye deneye kendinizi ve karşı tarafı anlamaya, hissetmeye çalışarak keşfedilecek bişey bu.
bir de bu durumu paylaşırken erkeklerin gereksiz bir çekingenliği oluyor, sorumluluk almak istememek, kadının pişman olacağını düşünmek, önyargılar vs gibi nedenlerden. ilişkiniz uzun süreli olmayacaksa bile sizin için sorun olmayacağını erkeğe hissettirmek gerekebilir.

Tam ifade edemedim sanırım. Şimdi değiştirdim. Erkek tarafı 27 civarı.

bakire kadınlarla ilişki kurmayı sevmiyorum. Birinin ilki olmayı istemiyorum.

cinsiyet nedir? cinsiyete gore daha nokya atisi oneriler gelebilir

bence cinsiyetten bagimsiz guzel bir kalem olabilir, surekli kullanir, cross, lamy gibi 200-300 liralik bir sey olablir. tabiii butcenizi de bilmiyoruz

Karı-koca ikiside arkadaşım bütçem maksimum 150, bu bütçeye ikisine de ya da sadece birine de alabilirim.

tenis raketi. belki sayende tenise başlar.

saksı bitkisi

cinsiyet erkekse söyle bir erkek cantasi

www.amazon.de

kadinsa bir kol saati
www.amazon.de

terre d hermes

Teşekkürler önerileriniz için ama azıcık makul fiyatlı hediyeler önerseniz :)

kendi aranızda bir şakanız vs. varsa bunu bir kahve kupasına vs. bastırabilrisiniz.

malum fiyatlardan dolayı 150tl'ye çok bir şey alınmıyo maalesef

ben olsam termos gibi bişi alabilirdim. tefalin travel mugları fena değil, indirimde stanley de bulabilirsiniz belki.

www.trendyol.com

www.trendyol.com

www.trendyol.com

Geçmiş Olsun. İş bulup ayrı eve çıkın. Biraz ayrılık 1 2 ay kadar iyi gelecektir. Ya da bir akrabaya gidin. Çok fazla iç işe geçmiş bir ilişkisiniz olabilir. Kolay gelsin.

geçmiş olsun,
her şeye daha sağlıklı bir gözle bakmak için hep zaman gerekiyor.
iş arama sürecinizi daha hızlandırın; kalifiye olduğunuz alanlarda ısrar etmeyin. en azından geçici bir süreç bile olsa, part time işlere de yönelin, daha iyisini aramaya devam edin.
ayrıca ayrılmak, uzaklaşmak istiyorlarsa ayrılsınlar tabiiki. önemli olan hepinizin huzuru.

Açılması muhtemel boşanma davasında elinizde kanıt olması için, babanın size defolun gidin vs. dediği anların ses kaydını yahut videosunu çekin.
Şiddet varsa hemen hastaneye gidip darp raporu alın.
Annenize destek olun, ama bunu babanıza sövmeden yapın. Anneniz söverken de onu onaylayan hareketlerde bulunmayın. Kendi özgür iradesiyle versin kararını, dolduruşa gelmesin.
Acilinden bir iş bulup çalışırsanız eskisinden de iyi duruma gelirsiniz canınızı sıkmayın sakın.
Böyle bir dava görmüştüm, adam eve ekmek bile almıyordu, kendi yiyeceği kadar alıyordu her şeyi. Faturaları da evdeki kişi sayısına bölerek ödetmeye çalışıyordu, kendisi asla ödemiyordu hatta elektriği ve suyu gidip belediyeden kapattırmıştı. Bunun yanında devamlı alkol tüketip evdekilere şiddet uyguluyordu. Anne kızlarıyla birlik olup ayrı eve taşındı ve herkes çalışıp kendi parasını kazandı. Hem daha huzurlu hem de ekonomik açıdan daha iyi yaşadılar. Canınızı sıkmayın, olacağına varır. Belki biraz ayrı kalıp tekrar birleşir ve eski sorunları çözerler.

soruları araştırın.
en çok sorulan 50 soruyu seçip kendi kendinize sesli prova yapın.
şu online ingilizce cambly'den ders satın alabilirsiniz.en kötü starbucks ilanlarından bi yabancı hoca bulup bir iki ders çalışın.