Yokta ne yapalım. İşçilerimi eve mi göndereyim ? Atölyeyi kapatıp evde düşünüp duralım mı ? İktidarların kullandığı en önemli zafiyet bu zaten. Ne yapacaklar toplu olarak ülkeden mi kaçacaklar diye bakıyor olaya. Suyun 1 parmak üzerinde burnumuzdan nefes alarak mücadele ediyoruz, ayağımız yosuna deyse de bırakıp gidecek ülkem yok. Karaya ayak basana kadar mücadeleye devam. İstediğiniz cevaplar değil biliyorum ama hayattaki tek önderimin dediği gibi '' Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim''

benim zerre umudum yok. ne ekonomi ne de başka hiç bir şeyin düzeleceğini sanmıyorum. kafama da takmıyorum.

umut artık sadece bir erkek ismi :( şeklinde romantizm yapıyorum.

yakın vadede umudum yok, en büyük hayallerimden ve isteklerimden biri yurtdışına çıkmak. gelgelelim, benim bir tane vatanım var ve en azından lafta bile olsa hala laik ülkeyiz, cumhuriyetimiz var, okumuş etmiş insanımız var vs... yurtdışına gidenler sonsuza dek orada kalacak diye bir kaide yok. daha iyi bir yönetimle beyin göçünü kısmen de olsa geriye çevirmek mümkün olabilir.

rezil bir nesil yetişiyor, bu sadece hükümet değişikliğiyle düzelecek bir sorun değil ama ben ister istemez sürekli olarak "o kadar da kötü değiliz" diyorum. ki bence değiliz. türkiye'den en çok şikayet eden, sürekli gitme konusunda mızmızlanan insanlardan biriyim. yurtdışında sadece belarus ve ukrayna gördüm ama farklı ülkelerden arkadaşlarım var. neblim, bakınca cidden özellikle de kendi yaşadığım yer (ankara) için çok şikayet edemiyorum ben. zaten sığır gibi yaşayan bir öğrenciyim, standardım her halükarda düşük. 3-5 yıl acı çekeriz belki ama eğer bir şeyler düzelecekse yine düzlüğe çıkarız gibime geliyor.

kısaca hayatıma devam etmek için ümitli olmaktan başka bir şansım yok benim. kafama bomba düşmediği, kötü şartlarda bile olsa yaşadığım sürece de o umudu koruyacağım. emin ol şu an taş üstünde taşın kalmadığı suriye için bile umudu olan suriyeliler vardır.

şahsen her zaman daha iyisini isterim, eksikleri görmeye ve geliştirmeye çalışırım, "buna da şükür" deyip biat etmek istemem ama bunu yaparken olumlu tarafı görerek biraz sakinleşmek de gerekiyor. evet daha iyisi olabilir ve olsun, bunun için mücadele edelim ama hep bu zihniyetle yaşarsam ben üzüntüden geberip giderim. ben ömrümü almanı, polonyalıyı kıskanarak geçirmek istemiyorum. evet berlin'de bisiklet sürmeyi, leipzig'de HYPEZIG diye hap atmayı istiyorum ama olmuyorsa da olmaz yani, ankara'da olanla yetiniriz. bakıyorum ankara'ya... bisiklet sürülüyor mu? evet. hap var mı? evet. eh yani. idare ediyoz. ümidimiz neden olmasın? ümitsiz nasıl yaşayalım? ümit var. hep var.

benim var ama 2040'dan sonrası için, birkaç nesilden sonra daha dengeli bir toplum olacağımızı düşünüyorum.

umudum yok
değişim günün birinde olsa bile bizim görebileceğimizi düşünmüyorum
hiç karşılaşılmadık bir dönüştürülmüş; cahil ve ahlaksız bırakılmış, en kötüsü sevgisiz bırakılmış nesil geliyor akın akın.

soruna cevap ; bu ölümü gerçeğine rağmen onu unutup yaşayabilmek gibi. gündelik işlere dalıp idare eder gibi davranıyoruz.

ek:kısa/uzun vadede yurt dışına gitmeyi düşünüyorum. (daha önce ingilterede yaşayıp, geziden "umutlanıp", çevremin tüm itirazlarına rağmen hala bir umut olmalı diyerek tr'yeye dönmüş biriyim.)

Güzel günler geride kaldı Türkiye için. Ama her kriz, her çalkantı kendine yeni fırsatçılar doğurur.

Düşünsene Suriyeli bir orta direksin, bomboş fakir bir hayatın var birden iç savaş çıkıyor kendini Türkiye'ye atıyorsun, ordan Almanya derken hayatın iyi yönde değişiyor.

Veya bir ağır kriz öncesi iyi pozisyon alıyorsun elinde dövizle, sonra parasızlıktan kırılan piyasada gayrimenkul topluyorsun, şirket satın alıyorsun vs.

Veya yeni bir hükümet geliyor, despot bir popülizmle inşaata abanacağını öngörüyorsun, iki suyuna gidiyorsun bütün ihaleleri sana kalıyor.

Ülke dediğin nedir ki? Sen ben o biz siz onlar. Banane ondan, senden, sizden. Ben bana bakarım bize bakarım.

Bir de böyle düşün.

Bu gibi konulara umut,inanç,hayal şeklinde yaklaşmanın çok sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Bahsettiğiniz şeyler (ekonomi,refah,eğitim,adalet,liyakat) az çok ölçülebilen şeyler ve geçmiş dönemlere ve diğer ülkelere bakılarak gidişatın ne olacağı kolayca tahmin edilebilirler.

Konuların çoğunu hükümetle bağdaştırmışsınız. Aslında bu da bir noktada mantıksız. Bu hükümet eylemleriyle ve içinde barındırdığı insanlarla bu ülkenin bir yansıması. Bu adamlar ve onlara oy verenler başka yerden gelmediler. Bundan 20 yıl önce başka partilerde bulunuyorlardı veya başka partileri destekliyorlardı. Düşünce sistemleri pek değişmedi.

Türkiye'nin yakın geçmişindeki sürece bakalım. Hiçbir zaman bahsettiğiniz konularda ideal düzeylere ulaşılamadı. Hatta belli bir döngü tekrarlanıyor. Tek başına iktidarlar geliyor ve sonrasında 1.5-2 yılda bir seçimlerin yapıldığı siyasi istikrarsızlık dönemi başlıyor. Aynı döngünün bir kez daha tekrar etmesi muhtemel. Bunun sebebi siyasi sistem vb değil. Halk bunu istiyor.

Kimilerinin hayal ettiği veya umut ettiği radikal değişimler, büyük travmalar veya sorunlar sonrası yapılabiliyor. Nasıl bir insan kötü bir özelliğini değiştirmek için major bir sıkıntı yaşamadan harekete geçmiyorsa, ülkeler de böyle sorunlar yaşamadan değişmiyor.

Peki ne yapmalı? Birkaç seçenek var.
1- Yaşadığı ülkeyi tanımadan umut ederek bir şeylerin değişmesini beklemek. Sürekli hayal kırıklığına uğramak ve en sonunda kabullenmek.
2- Durumu kabullenip işine bakmak. Türkiye'deki eğitimli bireylerin çoğu bunu yapıyor zaten. Ben de bu gruba dahilim. Çözüm değil ama kafa rahat.
3- Yurtdışına gitmek. Kesin çözüm bu olsa gerek. İnşallah ben de bu gruba girerim bir gün.
4- Burada iyi şeyler yapmaya çalışıp, bir şeyleri değiştirmeye çalışmak. Evinin önünü süpürmek gibi biraz. İç huzuru sağlayabilir. Ama aynı 1 gibi hayal kırıklığına uğraması muhtemel.

lennnn!:D yabancı şirket sanıp cevap yazdım kabul et diye.
neyse 2019da 4500 bile çok değil.
hele bi de işin varmış zaten.
aramaya devam canım.
hayır de.

3000-4000 diyince euro sandım başta. Eğet tl ise İstanbul'da bu paraları kazanan garsonlar falan var. Pozisyonu bilmiyorum ama her türlü düşük İstanbul şartlarında. 4000 tl kazanan adam tek başına ev dahi tutamaz adam akıllı.

ben de euro sandım vay anam ölmüşüz haberimiz yok.
işverenler kazanmasa anlıcam da çalışana yem atar gibi maaş vermek ne ya. asla dönme lafından, zaten kendi çaplarında çakallık yapma peşindeler. olmazsa da hayırlısı buymuş dersin.

Yabanci isveren ama 600 dolar para mi veriyor.

Geciniz.

Reddet yani.

şirket yeni sanırım. çok şey katacağını belli et. işi bildiğini anlat onlara. parayı da şirkette de yer edin. yarın öbürgün yüksek maaşlar konuşursun şirket iyi kazanırsa

Zaten hali hazırda işin varken riske girip iş değiştiriyorsun.
Şu anki maaşından en az 30 % fazla istemen lazım net olarak.

İstediğin maaşta diret. Sen niye ödün veriyormuşsun, şirket elini taşın altına soksun.

Yabanci sirketler oyle ya, benim muhendis arkadasa 50 dolar zam yapmislar. Adamin 10 yil tecrubesi var.

Nasil olsa adam cok diye oyle yapiyorlar, kabul etme. ihtiyaclari varsa zaten o parayi verirler.

ben şu net-brüt karışıklığını ilk yamuk olarak değerlendiriyorum. maaş beklentisini geçtim olaylar çarpıtılınca iyice güven gidiyor. bana kalırsa da geçiniz.

Soruyu okurken kesin Çin şirketidir demiştim, yanılmadım. Türkiye'deki Çin şirketleri şirket değil çalışma kampı. Size de uzak durmanız için gereken bütün işaretleri vermişler.

Ben yerinizde olsam koşarak kaçardım.

Daha az maasla Cin şirketine gecmeyi dusunmeyin bile.

ortalama bile olmayan bir üniversiteden yeni mezun olmuş mühendis arkadaşım geçen hafta 3000e ise başladı, asgari ücret olmuş 2000 lira. Bu devirde çok az bir maaş teklif ettikleri, bence kabul etmeyin.

Uzakdoğulu şirkette çalışılması çin çapın Tayvan hepsi aynı sektör farketmez

Uzakdoğulu şirkette çalışılmaz çin japın Tayvan hepsi aynı sektör farketmez

hayır tabi
çünkü hem maaş az, hem de çakallık peşine düşmüşler
zaten işin varmış, hiç değmez bu çinlilerle çalışmaya

icbc muhtemelen, çinli ve maslak diyince. bildiğim kadarıyla orda çinli aşçılar filan 10k dolar kazanıyor, ha keza çinli stajyerler dolar bazında 5-6k civarı. türklere ise hem mobbing hem az maaş :)

hiç düşünme orayı derim.

Ben filtre kahveyi süzgeçten geçirip içiyorum. French bilmemnesiz olmaz diyenler biraz şey bence.

urun.n11.com

bu tür şeylerden alın. bardağa koyun. 5 dk'da hazır. hem de 10-15-20 tl. az iyisi 20tl. kötüsü 10 tl. online almayın. her yerde.. hatta bim a101 de bile var.

filtre kahve makinesi 80 lira sıfırı. içilebilir lezzette en ucuz ve temini en kolay kahve jacobs, onun da 500+500 gramlığını 32 liraya mı ne satıyorlardı bi markette. daha kolayı yok. french press zahmetli.

eğer bu makineyi alacak dahi paran yoksa o zaman açık granül kahve tüketeceksin kilosu 35 liradan.

french bilmemnesiz olmaz demiyorum ama daha hafif olur. poşet çayı erken çıkarmak gibi :)

French press Bim'de bile satiliyor. 15 liraya iki tane alirsiniz.

espresso potlar'dana alabilirsin gerçi frnech press de o fiyat.
bez süzgeç yap kendine, filtreyi evde demleyip süzdür.

french pressle dene. beğenirsen ve zor gelmeye başlarsa makine alırsın.

french press kullanabilirsin(ben kullandım) ama sonra daha fazlasını istedim. normal değeri 200 tl olan bir electrolux filtre kahve makinesini indirimleri takip edip 150 tl’ye aldım. şu an çok memnunum.
tavsiyem french press kullan 1-2 ay. ardından para biriktirip makine al. emin ol buna değecek.

Hepsinden farklı bir cevabim var. Ben bardağa koyup suyu döküyorum. Biraz karıştırıyorum. Bir süre sonra kahve çöküyor. Ayrıca granül kahve içeceğinize türk kahvesi alabilirsiniz. Onu da bu şekilde yapıyorum. Tad olarak bence fark etmiyor. Türk kahvesi a101de kahve dünyası markası var. Tadı diğerlerinden iyi. Abdullah efendiden ise fiyat olarak daha uygun.

Migrosta tchibo'nun filtre kahvelerini 12 liraya almıştım 250 gr. Yılbaşında indirimdeydi. Bu tarz indirimleri takip etmek gerek.

Ucuz french presss iyidir kahve dünyasının kahve tadını da seviyorum

uzaykonsolu stayla +1

hatta şu anda içiyorum. kaşıkla karıştırınca köpük bile oluyor.

oncelikle granul kahvelerin cok sagliksiz oldugunu dusunmuyorum. seker ve krema icerenlerin haricindeki sade kahve granulleri normal kahveler kadar sagliga yararli maddeler iceriyorlar. yani 3'u 1 arada haricindeki hazir kahve granullerinden o kadar korkmaniz gerekmiyor.

alternatif olarak da arkadaslara katiliyorum. french pressle ugrasmaktan ziyade filtre kahve makinesine yonelmeniz daha iyi. ama sicak suyla karistirilan cekilmis kahveleri suzerek de icebilirsiniz. miktarini damak tadiniza gore ayarlayarak cok da fena olmayan bir tat yakalayabilirsiniz ucuza.

kahhve.com

su seti alıp dene beğendiğinden devam edersin.

poşet filtre kahve bulun.

23
27
böyle bir yaş yoktur. ne yaptığınız, ne yapmak istediğiniz ile ilgilidir.

2-22. ama kesintisiz çalışmaya başlamam 23. maddi bağım da 23 yaşında koptu.
3-25.

"Maddi bağı koparmak = aileden para almamaya başlamak" diye yorumlayarak cevap veriyorum:
19
23
Para kazanmaya başlar başlamaz (bunu geciktirmemek lazım tabi, okul bitince diyeyim)

1. 23
2. 23
3. beklenen, meslek sahibi oluncadır. yaş 18 de olabilir 28 de.

20-21
2.üniversitede part time işler+ güzel burslar. yüksekle beraber çalışmaya başladım.
3.hastalık veya ekstrem başka bişeyler yoksa 24 diyorum. 25ten büyük, harçlık alan ya da çalıştığı halde aileyle yaşayan "bireyleri" anlayamıyorum. atanamamak/iş bulamamak/hayalindeki işi yapamamak başka şeydir; iş gücüne katılmamak başka şey.
ya iş bulabileceğin bir meslek sahibi olmak için öğrenciyken uğraşacaksın; ya da hayalindeki iş yerinden cevap alana kadar/tutkun olan meslekle uğraşacak imkanı bulana kadar kendi paranı/hayatını kazanacaksın diye düşünüyorum.

1- 19
2- 19
3- 24 (okul bitince aslında bitmeden)

1-)Ailemle maddi bağımı koparmadım, ben bakıyorum.
2-)12-13 yaş gibi
3-)Benim için maddi duruma göre değişir, benim durumumda ölene kadar bakmak mecburiyetindeyim, babam yaşıyor olsaydı veya maddi durumu iyi bir aileye sahip olsaydım herhalde ölene kadar çalışmazdım.

1-) 24
2-) 24
3-) Erkek 25 / Kadın 30

1) 22
2) 22
3) Fazla uzatmadan en geç 25 yaş gibi ekonomik özgürlüğün kazanılmasının iyi olacağını düşünüyorum. Her iki cins için de.

25

ve 3. sorunun cevabı yok

1) 18, burslarla okudum çalışmadım.

2) 22, 3 kuruş veriyorlardı onda da ama burstan daha iyiydi.

3) yaş ile alakalı değil bence, çalışmaya başladıktan sonra para istemenmeli ama.

18
20
aileye göre değişir, zibilyon zengini olsaydık 25'e kadar para kazanmaya çalışmazdım ama her aile de bunu kabul etmez. yine de üniversite bitip artı 1 sene gap year yapıp çalışmaya başlamak bana en ideali geliyor.

22
22
22

21 yaşında kopardım.
bence üst sınır 25

1) 23
2) 23
3) erkek için 24 belki 25 kadınlar için bir şey diyemiyorum

25

2) Part time, yazlik isleri sayarsak 12 yasindan beri.

3) 25 diyorum ben. Benim gec kalma sebebim de yüksek lisans yaparken alanimin, ders disindaki zamanimi ve para kazanmayi kisitlamasiydi.

Insan üniversiteden mezun olunca aileden para almayi kesmeli.

1-) 16
2-) 16
3-) 25

1-) 22
2-) 22
3-)bence bir sınır yok burada tek önemli faktör ailenin maddi durumu.

soruda bir yanlışlık/eksik var.
şu anki işinizden neden ayrılmak istiyorsunuz diye yeni iş yerinden sorarlarsa; kendimi geliştireceğime inandığım bir kurum/pozisyon vs dersin. ayrıca bu soruyu genelde sormaz yeni iş yerleri.
güncel işinizden ayrılırken oradan sorarlarsa da; yüksek yapıcam/doktora yapıcam/aile şirketimize destek olacam de geç..

görüşmeyi ben yapsaydım ve soruma böyle cevap verseydin gülümser, samimiyetin için teşekkür eder, görüşme sonrasında da sekreteri arayıp "bu iptal, sıradakini çağırın" derdim.
yalana gelemem. ama iş dünyasında başka cümleler söylersin. "kendimi geliştirmek için firma değişikliği düşünüm" mealinde bir şeyler denirse, o cümleyi şöyle anlarız: "var bi sebebi, ama paylaşmayacak. işyeriyle muhtemelen kavgalı değil"
dolayısıyla başka şey söylemen gerek. bu şekilde yetersiz biri gibi görüneceğin görüşüne katılıyorum.

Sizin şirketinizde/bu pozisyonda kendimi daha iyi ve daha fazla geliştirebileceğimi düşünüyorum.

denmez.

orada gelecek görmüyorum, kendimi geliştiremiyorum, kariyer planlaması mevcut değil vs.

Böyle söylersen kuruntulu biri intibasi bırakırsın, yani keşfedilmemiş limanlara yelken açmaya karar verdim desen o bile daha kabul edilebilir.

işyerinde aşk yaşamak prensiplerime aykırı, evleneceğim kadınla aynı şirkette çalışmak istemiyorum de.

Uzun yillar onlarca kez masanin her iki tarafinda bulumus biri olarak;

Calisilan sirket asla kotulenmez
Maddi kaygilar yuzunden oldugu soylenmez
En makul cevap, sirketinizi xxx konusunda oncu goruyorum, sektorunuzdeki yenilikci vizyoner gorusuniz dikkatimi cekiyor ve karsilikli olarak fayda saglayacagimizi dusunuyorum. Boyle bir ekibin parcasi olmak beni heyecanlandiriyor. Denir her sirkete de gider bu cevap.

1- Sherlock Holmes karakterinin içinde bulunduğu kitap serisinın adı Sherlock Holmes. Arthur Conan Doyle isimli bir ingiliz yazar yazmış, 18. yy sonlarında. Hepsinin yazarı o. kitapların her biri çözdüğü farklı farklı olaylar.

2- 5 cilt olan hepsinin bir arada bulunduğu koleksiyon.

3- Dizisi günümüzde geçen bir uyarlama. Orjinalinden esinlenen yeni kurgular. Filminden kastın Robert Downey Jr. 'ın oynadığı filmler ise onlar direkt sinema uyarlaması, ufak farklar vardır. Bunun dışında 50 tane filan Sherlock filmi vardır.

1.evet hepsi Arthur Conan Doyle tarafından yazılmış, polisiye seri. iş bankası yayınlarını tercih edin çeviri açısından.
2.tek kitap halinde olanı da vardır;bir ciltte iki öyküsünün olduğu basımlar da.. yukarıda yazmıştım; iş bankası yayınlarını tercih edin.
3.dizi kitaptaki hikayelerden uyarlama;filmlerse daha çok kurgu barındırıyor. (Robert Downey Jr'ın filmlerini kastettim) filmler şart değil ama kitapları okuduktan sonra diziyi mutlaka seyredin.

Başlangıç için “Açıklamalı Notlarıyla Sherlock Holmes” öneririm.
www.idefix.com

Burcu adında bir erkeğe hiç denk gelmedim

evet,
burç-burcu çoğunlukla erkek adıymış.

erkek olarak

2 tane meral
1 tane sevinç
1 tane ceren taniyorum. bence gayet olabilir.

Hiç denk gelmedim ama Burçin kesinlikle uniseks

Burcu diye bir erkek hayatımda görmedim duymadım.

Ama Ece adında erkek oluyorsa Burcu da vardır. Büyük konuşmiyim.

editto: ece=kraliçe sonuçta. ece diye erkek mi olur yav?

erkek ÖYKÜ SU ile tanışmış, inanmamış kimliğini gösterince inanmış biri olarak erkek ismi her şey olabilir bence.

Uniseks olabilir ama çoğunlukla erkek falan degil kesinlikle. Millet paralel evrenden bildiriyor galiba.

Burcu gormedim ama Burçin ve Ozge gordum.

olmamalı, olmasın! çok garip kafaların ürünü +1
en fazla nurcan diye erkek tanıdım. burcu, sevinç, ece vs hiç duymadım.

@dont eat, adı ece olan erkek mi var, şaka mı bu?? ne olur kötü bir şaka olsun :(( en güzel kız ismini tutup da erkek çocuğa koymak niye :(( anne-baba adayları, yapmayın böyle şeyler.

edit: ece ayhan'ı hatırlatan arkadaşa teşekkürler. günlük hayatımda karşılaşabileceğim bir erkek ece'den ötesini düşünmeden yazmıştım.

emel bey var.

Burcin kesinlikle uniseks de burcu duymamistim.

cocugun gelecegiyle oynamayin

burcu kiz ismidir,

Olcay, hikmet, kamuran, ismet, muzaffer, deniz, onur, Yaşar, Ayhan, Dursun, Ümit, Özgür, İlhan, Hikmet, Yüksel, Özcan, Fikret, Cihan, Şerif, Servet, Yücel, Sefa, Hidayet, Sezer, Saffet, Güngör, Durdu, Günay, Ömür, İlkay, Kudret, Satı, Şenel, Elvan, Seyhan, Zülfü, Muhterem ve Güner benim bildiğim unisex isimler fakat cansu, ışıl, bade falan koymayın erkeklere, yapmayın etmeyin. Eskiler bi bok yemiş siz yemeyin, akıl var izan var.

burcu kiz ismi. benim kizim olsa adini ahmet koysam, bu ahmeti kiz ismi yapmayacagi gibi burcuyu da erkek ismi yapmaz. uniseks de yapmaz. sadece bir aile ogluna kiz ismi vermis olur.

Öğretmenlik okuyanlar özel sektörde iş yapabilme yeteneği ve azmine sahip olmayan kişiler. Okul bitsin atanalım sonra hemen evlilik + çocuk kafasındalar.

düşüncemi değil ama bir ''fact'' ı söyleyeyim.

Devlet sosyal devlettir tanımı vardır, Devlet imkanı ölçüsünde istihdam yaratır vardır.

Devlet size bir şey vermez, siz zaten sizin olanı alırsınız. o kadroyu devlet vermiyor yani, lütfetmiyorlar.

Öğretmenler mezun olunca isim hazır mantığıyla o bölümü seçerek başlıyor lisansa, hatta tercih dönemi bile öyle, çoğu böyle. Bence kpss ile atanamayan x intihar etti vakaları da bu yüzden oluyor, devlet bir sürü şeyi değiştirdi "atanıp öğretmen olma" konusunda ama eğitim fakültesine girerkenki beklentiler hala aynı.

Bir de Türkiye'de adı konulmamış bir "devlet bize bakmıyor" geleneği var o da etkili olabilir. Şartları kötü giden beklentileri gerçekleşmeyen devlete kusuyor öfkesini.

Niye öğretmenler diye yazdım, varsa bile bizzat tanıdığım ya da tanidiklardan duyduğum "ben lisans mezunuyum devlet beni atasin" mantığına bizzat şahit de olmadım ikinci ağızdan da duymadım diğer bölüm mezunlarından.

Bunda öğretmenler için özel sektörde pek hareket alanı olmaması da etken diye düşünüyorum mesleğinin dışında bir iş alanına yonelmedigi sürece. Bu da başlı başına "o kadar sene boşuna mı okuduk" ofkesi doğuracak bir şey. Bu da bir etken.

dünyada tek bir devlet biçimi yok, çeşitli biçimler var, mesela ödev olarak türkiye anayasasından türkiyenin hangi devlet biçimiyle yönetileceği yazar bunu öğrenebilirsin, sonra bu devlet biçimi nedir diye hem yurttaşların hem devletin karşılıklı görev ve sorumluluklarını düşünebilirsin, cevabını kendin bulacağından eminim öyle çok hazırcı olmayalım :)

Olaya tek taraflı bakmak yanlış.

Devletin üniversite açması, buralara öğretim görevlileri ataması, onlara maaş vermesi, binanın kendi masrafı, araç gereç, yurt zart zurt derken hepsi dünya para. Buraya öğrenciler gidiyor, bunlar 4 sene en az orada zaman öldürüyor. Sonuç? Hiçbir şey öğrenemiyorlar, bomboş elde diploma dolanıyorlar.
Neden? Devlet üniversite açmış.

Ben kişi başına bu kadar çok üniversite düşen başka bir ülke var mı bilmiyorum, muhakkak vardır gerçi ama Türkiye'de üniversite mezunu ihtiyacımız bu kadar çok mu? Bence değil.

Madem öğretmen lazım değil ne halt yemeye devlet masraf edip bu kadar fakülte açtı?

Madem fen fakültesi, iktisat, işletme vb mezunları işsiz devlet neden para akıtıyor? Kapatın gitsin.

Devlet üniversite mezunu vatandaşına iş bulur bulmaz umrumda değil. Devlet neden kaynaklarını böyle gereksiz yere savuruyor asıl mesele burada. Üstelik açmasa o okulları yerine 2 yıllık okul açsa her yere meslek sahibi olur bu insanlar.

Sevmiyorum artık kıyaslamayı ama mecbur kalıyorum. İsveç'te ufak bi şehirde yaşıyorum. Üniversite yok, meslek lisesi var. Meslek lisesinde de çok limitli bölümler var. İhtiyaç yoksa kapatıyorlar o bölümü. Fotoğrafçılık/kameramanlık gibi bir bölüm vardı mesela, kapattılar. Çünkü mezunları işsiz kalmaya başladı, otomatikman insanlar da seçmemeye başladı.

Bir de şu var; bizde akademisyenin önceliği farklı. İsveç'te bir akademisyen çalıştığı bölüme katma değer katıp, o bölümü ileri götürmekle mükelleftir yoksa çalıştığın bölümü kapatırlar işsiz kalırsın.

Mesela su ürünleri fakültesi. Bu bölümün hocaları neden bu bölümü geliştirecek ilerletecek adımlar atmıyor yıllardır Türkiye'de? Al kimse seçmiyor işte. Çünkü değersiz, mezunları işsiz.

Halbuki bu bölümleri kapatıyoruz, sizi de siktirediyoruz dese devlet korkudan köpek gibi çalışmaz mı bu bölümün hocaları? Yani bu bilinçle çalışsalar daha fazla katma değer üretmezler mi? Üretirler.

Robotik kafes sistemleri, yeni teknolojilere sahip türk malı filtrasyon sistemleri, genetik ıslah, farklı ve daha sofistike sistemler vs mümkün mü? Evet. Ama araştırma var mı? Sadece kağıt üstünde.

Yazacak çok şey var bu konuda. Ama bir halt olmaz bizden. Tek çözüm beni ülkeye diktatör seçmeniz. O zaman belki bir şansınız var. Yoksa olmaz evet.

Sonradan aklıma geldi, bir de şu var, farazi bir şey söylüyorum ama devlet+özel sektörde ortalama "x lisans bölümü mezunu" kaç kişi istihdam edilebilir, bunu hesaplayabilsek, yine acikta kalanlar olacaktır.

Sorun bu kadar lisans mezunu olmasıyla da ilgili. İş verme kısmından önce, madem lisans mezunu sayısı=muhtemel istihdam miktarı sayısı saglanamiyor, ya bazı bölüm ve fakülteler kapatılır ya da dengeyi sağlayacak yatırımlar yapılır. Ama gözüktüğü kadarıyla ikisi de pek olagelen şeyler değil.

o zaman neden bu kadar mezun öğretmen çıkaracak kadar bölüm açıldı, kontenjanlar genişletildi? dahası öğretmen açığı sorunundan bahsedilirken atanamayan yığınla öğretmen de mevcut. bu planlama hatası değil mi? özel sektörde zaten uç noktalarda sömürülme durumu var. sendikalaşıp hakkımızı koruyalım deseler bu yöndeki girişimler siyasi sebeplerle yine devlet bünyesindeki odaklar tarafından sabote ediliyor.

not: ortalamaya vurursak inşaat mühendislerinin de götünde ayı bağırıyor şu ara. memur yapın la bizi diye bağırmıyorlar diye devlete kızmadıkları sanılmasın.

çok güzel, net ve yalın şekilde açıklamış.
www.youtube.com

Ben de aynı şekilde devletin sorumluluğunda olmadığını düşünüyorum. Tamam bir mühendis kadar iş imkanları yok. Ama bunu en baştan biliyorlardı. Bide şuan birçok firma tüm lisans mezunlarına sınavlar yapıyor. Bankalara girebilirler. Pilot bile olabilirler. Ama köreldikleri için doğal olarak öğretmenlik mezunları bu sınavlarda geride kalıyor.

Ben bir makineci olarak çok zor bitirdim okulu. Ögretmenlik veya işletme vb bölümlerdeki arkadaşlarımın dersleri nasıl kolay geçtiklerini gördüğümde çok sinirleniyordum. Şuan ise mühendislerin okulda çok yönlü analitik derslerle zorlanmalarının onları hayatta ileriye götürdüğünü anlıyorum. Mühendis olarak çoğu ingilizce öğretmeninden yüksek yds toefl yapabiliyorum. Daha iyi bir gelecek için çabalıyorum. Ögretmenlerin de belirli kısmı tırnaklarıyla kazıyarak hayatını kazanıyor. Dersanelerde 3-5 kuruşa çalışıyorlar ve özel dersler vererek isim yapmaya çalışıyorlar.

Çabalayıp iş bulmak zorundalar. Ağlayan kısım aslında başarısız olanlar. Akıllı olanlar zaten yollarını çiziyor.

İşsizliği ve iş bulmanın zorluklarını çok iyi biliyorum. Ama iş özünde karınca ağustos böceği hikayesine geliyor. Ben hayatım boyunca çok çalışıp başarısız olan görmedim. Çalışıp hakettiği kadar kazanmadığını düşünen çok. Ama çalışan başarılı oluyor.

türkiye cumhuriyeti özelinde eğitim, sağlık, güvenlik gibi konuları devletin üstlenmesini, ( düzenleme, planlama )gerekmediğini düşünenler alamadıkları bu hizmetler için devlete neden hala vergi ödemeye devam ettiklerinin bir açıklamasını yaparlarsa sevinecem :)

ahaha "özel sektörde iş yapabilme yeteneği ve azmi" ne ya? ne zaman bu kadar köle ruhlu aciz yaratıklar haline geldiniz? özel sektörü skiyim. iş yapabilme yeteneği ve azmi dediğiniz şey hayatınızı üç kuruş para için başkasına bırakmak, haftanın bir gününü boş geçirebilmekle mutlu olmak demek. ha elbet çalışanına sosyal haklarını sonuna kadar veren, çalışma saatlerini insani düzeyde tutan, mesai ücretini de veren firmalar vardır ama bunların sayısı gerçekten az. başkasını zengin etmek için ömrünü heba etmekten daha iyi bir seçeneği olmayan tipler insanları tembellikle, yeteneksizlikle ve azimsizlikle suçlamıyor mu bayılıyorum. herkes sizin gibi hayatsız olmak zorunda değil, kusura bakmayın.

Kpss kasıp hakkariye giden köle ruhlu olmuyor mu? Ha tabi sabahtan akşama kadar memurlar solitare oynadığı için olmuyor olabilir.

Sana göre bunlarda köleyde köle olmayanlar kim? İnstagram gezgincileri mi fındıkzade travestileri mi?

bence de ogretmenlerin yada daoktorlarin atama icin aglamasi cok sacma. bu bolumleri tercih ederken ne kadar acik pozisyon oldugu ve ne kadar acikta bekleyen ogretmen/doktor oldugu belliydi. sirf okumus olmak icin ve bir sekilde kamuya gireriz diye bu bolumleri tercih edip daha sonra 8373937549 ogretmen atama bekliyor diye aglamak cok sacma. bilgisayar muhendisleri, avukatlar da atama beklesin o zmn?

kadrolu calisan olmasi bile basli basina sacmalik. performansa bagli olmadan bir kere ise gir, daha sonra yata yata bir bok yapmadan, tum gun cay kahve icerek emekli ol. kamuda belli basli pozisyonlar disinda kadrolu calisan olmamasi gerekiyor. ozellikle doktorluk, ogretmenlik, gise memurlugu gibi pozisyonlarda.

sosyal develtin amaci kisilere esit olanaklar ve imkanlar saglamaktir. ogretmenlere, doktorlara kadro acip, bu mesleklerin itibarini dusurmek ve vatandaslar/meslekler arasinda adaletsizlik saglamak degildir. rekabetin olmadigi yerde kalite olmaz. rekabet varsa herseyin en iyisi olur.

devlet olabildigince ozel sektor gibi calismali ve devletin yapmasi gereken tek is denetleme olmali. cok yuksek maasli, genis yetkilerle donatilmis ve cok dikkatli bir sekilde secilmis denetleme/mufettis personeli olmali. bunlar hem devlet dairelerindeki her turlu usulsuzlugu, rusveti, vs denetleyecek hem de is yerlerini vergi ve calisanlarin sigortalarinin duzgun yatirilip yatirilmadigini denetleyecek. bu mufettisler hem yuksek maas(15-20 bin TL) almali, hem de tespit ettikleri usulsuzlukler icin belli oranda yuzde almali. boylece bu kisiler kendilerine karsi yapilabilecek hicbir rusvet teklifine tenezzul etmeyecek durumda olacaklar. tabi bu kisiler gerektiginde birbirlerini de denetleyebiliyor olacaklar.

Devlet memurluğu bu kadar cazip olduğu sürece (bir devlet memurunu şikayet edip karşılık alabilen oldu mu? İşini yapmadığı gerekçesiyle atılan kaç tane memur gördünüz?), bu kadrolar hükümetler tarafından seçim yatırımı olarak kullanıldığı sürece ve özel sektördeki iş güvencesi ve çalışma şartları genel olarak devletin gerisinde olduğu sürece vatandaş bu talepte bulunur. Devleti küçülteceğiz diye gelen Özal ve RTE'nin tam tersi büyütme sebepleri de bu.

Türkiye'de üniversite diploması meslek kazanma amaçlı değil statü amaçlı alınıyor. Halbuki çoğu meslek için iyi meslek okullarını bitirmek yeterli olmalı. Ama bizim halkımız illa doktor, öğretmen, mühendis ya da asker olacak.

Üretmeyen ve eğitime önem vermeyen bir ülkenin sayısı çok ama kalitesi düşük üniversitelerinden bu kadar çok mühendis, öğretmen vs. çıkartırsanız böyle sorunlarla karşılaşırsınız.

Devlet iş vermeyecekse, istihdam etmeyecekse bu kadar ünivetsiteyi ve bölümü neden açtı diye de sorarlar mesela.

Kimse de dememiş ki öğretmensiz okul varken öğretmenlerin işsiz olması devletin beceriksizliğidir diye.
Sen hiç öğretmen eksiği olan özel okul duydun mu? Duymadın tabii. Eğer olsaydı, o zaman öğretmenler zaten devlete demezdi bizi ataman lazım diye. Devlet bir yerde okul açmış, ama öğretmen yok. Halkın başka bir yerde okula ihtiyacı var ama değil öğretmen, okul bile yok. E kime söylesin öğretmenler bu durumda?

Arkadaşların büyük çoğunluğu madem bu kadar üniversite mezununa iş yok neden bu kadar üniversite ve bölüm açıldı sorusuna takılmışlar.
Arkadaşlar üniversite, ön lisans, lisans hatta yüksek lisans insanlara sadece dersleri öğretmez ki hayata hazırlar, yeni ufuklar açar, vizyon verir, misyon yükler. Yani bu ülkede yaşayan vatandaşların sosyo kültürel standartlarını yukarı taşımak istiyorsak eğitimli insan sayımızı artırmalıyız.
En basitinden trafikte çokça karşılaşıyoruz. Hayattan hiç bir beklentisi olmayan gelecek kaygısı sıfır o gün kazandığı parayı yiyen yarını düşünmeyen vb. eğitimsiz boş insanlarla dolu ve trafikte sürekli kavga ediyorlar. Bu devlet bize en azından eğitimli, kültürlü, hayata bir tavrı ve tarzı olan "kaliteli" insanlarla yaşama lüksünü tüm vatandaşlarına sağlamalı.
Gel gelelim mühendislere, doktorlara bir çok arkadaşım mühendis olduğu halde x marka sigara satışında çalışıyor, sabahtan akşama kadar transit minibüsün tepesinde bakkallara mal satmaya uğraşıyor. Çok daha farklı işler yapıyorlar satıştan pazarlamaya oradan imalata. Ben mesela mühendisim günde 50 kez ellerimi yıkıyorum o kadar çok yağ kir içerisinde çalışıyorum. O kadar çok işe dokunuyorum. Bu mühendislik mi gayet öğretmenlerinde yapabileceği iletişim + (hayat bilgisi+türkçe)+matematik işi. Gayet öğretmenlerde yapar ama mühendisler yapıyor bu işi. Doktorlar iğrenç çalışma ortamlarında çalışıyorlar, illaki işimiz düşmüştür. Sağlık ocaklarında aile hekimleri senin gibi öğle arası çıkıp starbucks a gidemiyor malesef. Sultangazinin, bağcıların, fatihin kenar mahallesinde yıllarca çalışıyorlar. Çok aman aman paralarda almıyorlar bence çok daha fazlasını hak ediyorlar. Bırakalım bu devlet bize bakmir ayaklarını.

Gayet bir sürü iş var. İşsizlikte var. İlanların çoğunluğunda lisans mezunu arıyor iş verenler. Öğretmenlerin kendini gözden geçirmesi lazım.

@graywolf, abi sizin hiçbir şart altında devleti kabahatli görmeme, ona laf söyletmeme refleksinizi ne yapıcaz? kim devlet bize baksın biz ense yapalım diyor? insanlar çalışmak için yalvarır hale geldi. sen zilyon tane atanamamış öğretmenin gözünün içine baka baka "x miktarda öğretmen açığımız var" diyorsan bunu ortaya çıkaran şey ya kötü niyettir ya da salaklıktır.

ayrıca eğitimli toplum böyle yaratılmaz, toplumun refahı böyle yükseltilmez. bir mesleğe yönelik yetişecek mezun sayısını, o alanda yaratabileceğin istihdama göre planlarsın. aksi halde uzmanlık alanı dışında çalışan, ünvanını kullanamayan, bu yüzden verim ortaya koyamayan bir yığın insanla karşılaşırsın. transporter tepesindeki mühendis adamın içi rahat mı şimdi?

@zgrydn
Hacı öğretmenler zaten çalışmak istemedikleri için öğretmen olmak istiyorlar gibi bir sonuç var yukarıdaki yorumlarda.
Benim bir çok atanamayan arkadaşım gitti polis oldu başka kadrolardan devlete girdi adam hala kpss kovalıyor. Sebep 3 ay tatili olan başka iş yokta ondan. O zaman halihazırdaki öğretmenlerin çalışma standartlarını da değiştirmemiz lazım. Tüm devlet memurları gibi 8-5 5 iş günü 260 gün standart bir tapu memuru gibi çalışılsın bak öğretmen kalıyormu piyasada o zamanda diyceklerki ben senin şımarık çocuğunu ne çekeceğim. Gider valilikte başka bir memuriyet yaparım. Şuan haftanın 3 gününe ders saatlerini sıkıştırıp 4 gün tatil yapan ya da başka mesleklerle uğraşan binlerce öğretmen var. 3 güne 4-5 bin maaş adamın günlüğü 460 tl'ye geliyor. Bana devlette günlük 460 tl kazanan bir doktor bir profesör gösterirseniz memnun olurum.

Şuan devletin en büyük ihtiyacı düzen, planlama, nizam, kontrol, finans

Bu mantıkla devletin öğretmen ihtiyacından daha çok stratejik planlamacı, iş süreçleri yöneticisi, planlamacı, mühendis, müthiş finansçılara ihtiyacı var.

Açılan kadrolara bakın sürekli öğretmen, doktor, düz memur, Bunlar bir şey kazandırmıyor.
Kimse kusura bakmasın her şirkete muhasebeci lazım ama asıl ürünü işçiler mühendisler planlama vb. üretiyor.

Bizim stratek planlama, iş süreçleri, planlamacılar, mühendisler sokaklara dökülmüyorlar kadro diye. İyiki dökülmüyorlar :)

devlet kimseyi işe almak zorunda değil. yarın 10 yıl boyunca memur almıcam dese kimse bir şey diyemez. ancak devlet özel sektörü denetlemek zorunda. bugün bir öğretmen dersanede çalıştığı zaman 2 bin liraya haftada 60 saat kölelik yapmasını engellemek zorunda. bir mühendisin 2-3 bin liraya mahkum olmasını engellemek zorunda. bir çalışanın sigortasının asgari ücretten yatmasını engellemek zorunda. bunları yaparsa kimse memur olmak istemez zaten.

Küçük bir pet şişeye/kaba oda sıcaklığında su ve az bir miktar arap sabunu ekleyip çalkalarsanız daha güzel köpürür. Arap sabunu deterjanlar kadar iyi köpüremez yapısı gereği.

Bir de boraks ile karışım yapanları duydum, formülasyonu nasıldır içeriği nedir bilmiyorum ama googledan rahatlıkla alternatif tarifler bulabilirsiniz.

sıvı arap sabunu kullanarak?

nereden aldın?
kokulu olanları alma

@oldumusimdi migrostan katı halde poşette olanindan aldım. Nazar marka.

tavsiye etmem.tiyatro kursunun da kötüsüne denk gelirsen iyice çöp olur. mahşeri cümbüş ve çırakları falan devam ediyorlar sanırım benzer adlarla çlışmaya direkt mizaha dönük bi orası var benim bildiğim ama yine de öncelik kursa gitmek olmamalı.
mizah dergisi okuyacaksın düzenli.
gözlem yapacaksın.
sokakta sosyalleşeceksin
güncel sosyal medya akımlarını ve programlarını vs takip edeceksin
bi de kendini besleyeceksin mizah yapabilmen için güldüreceğin kitleden daha zekice/akıllıca daha dolu düşünebilmen gerek. kitap oku, güzel filmler seyret vs.

tünelde herhangi bi yer

çoğu müzik aleti satan yer yapıyor ama kardeşim kopan teli değiştirince kemandan çıkan ses değişmişti. telin cinsi mi değişikti bilmiyoruz.

Sağ olunuz bilgiler için arkadaşlar

*sarımsak karabiber maydanoz domates
*karides soğan krema eski kaşar
*tulum, maydanoz
*pesto ve peynir

@jimjim, onlar da bana göre ağır. Bir tutam adını bilmediğim bir ot tavsiyesi falan bekliyordum açıkçası.

nane koyuyorum ben güzel oluyor. toz biber bir de.

tereyagina zerdecal, sarimsak ve biberiye atiyorum makarnayi katmadan once biberiye sarimsagi aliyorum. yesil bir toz var ustune ondan cok az dokuyorum fakat maydanoz ya da tere degil o ikisini hic sevmem ne olabilir o ot bilen varsa fikir verebilir tadi cok hafif yok gibi.

edit. cekilmis maydanoz tipli bisi feslegen olsa tanirim tadini bu daha tatsiz bisi
tr'deyim, zerdecal muhtemelen. baharat ve yogurt en hafif secenekler. ev yogurdu yaparken edilnilen kaymakla da cook guzel olur, ev yogurdu da en hafif yogurt.

mula kişniş tohumu olabilir mi?

sifalibitkiler.net

acaba ben mi karistiriyorum sarimsi renkli bi baharat var bulgura filan da minicik koyunca tadini guzellestirir

kimyon?

kekik? oregano? neredesin yabancı klavyeyle yazıyosun, o dilden gelelim

kekik veya taze fesleğen favorilerimdir, tavsiye ederim.

doğru.
sözelden gir.

İstediğinizden girebilirsiniz. Kimse bakmıyor hangisi diye. Enstitüye göre değişebilir tabi ama bizim ki böyle söyledi

aynı yerde uzun süre kalmak daha büyük sorun, insanı her açıdan tembelliğe ve korkaklığa itiyor. güvenli alanda durup, kendini geliştirmek adına hiçbişey yapmıyorlar.
korkma, cvni güncel tut, başvuruları da yap, onlar seni çıkartsın, üç beş tazminat gelir belki.

Konfor alanından çıkmak insana her zaman zor gelir.

inanılmaz normal. en azından benim için de durum böyle. tabii ki rahatını bozmadan kabuğunu kırıp gelişemez insan ama bunun mantıklı bir şekilde olması gerekiyor ki huzur+heves ölçülü kaçıp tekrar yerini bulsun.. ciddi bir problem yaşamadıgın ve zamanla seni geliştiren iş hacmi olan bir yerde senelerce çalışmayı kayıp olarak görmüyorum.

ama işten çıkarılma durumunun olduğu yerde ya işlerin iyi gitmemesi(bu durum maaş ve diğer bir çok konuda zaten seni huzursuz etmeye başlayacaktır yakın gelecekte) ya da senden tam bekledikleri verimi alamamaları söz konusu.. her iki durumda da yeni bir yer (+ iyi maaşlı) sizin için daha iyi olabilir. insan her şeye ve her duruma alışabiliyor. sadece gerçekten psikolojini etkileyecek saçmasapan insanların bulunduğu bir ortama denk gelme ihtimali olabilir, bence nispeten daha düşük bir ihtimal, bu durumda da yapacak şey yine iş bakmak oluyor tabii.. yazması kolay süreç zor, malesef ki :)

memnun olduğum işten iyi maaş için çıksam mı diye sorsaydınız kesinlikle iyi değerlendirin sadece para için gitmeyin derdim şahsen.

aynı sorunla alakalı geçenlerde ben de sordum duyuruya.
iş değişikliği süper bi şey :) ciddiyim. eğer ki bu işyerinde çok kısa bir süre çalıştıysanız tabi cvnizdeki profesyonellik açısından sıkıntı olabilir. ama onun dışında iyi.
eğer arkadaşlarına alıştıysanız, ne güzel, yeni arkadaşlar edinip, eskileriyle de mesai dışındaki zamanlarda buluşacaksınız. yeni çevre, yeni bilgiler, kahve makinasının yerini öğrenmek... bunlar çok güzel.
iş değiştirmek bir yenilik. buna açık olun. "işim değişebilir" diyorsanız zaten siz de çıkmayı göze almışsınız demektir. hayrolsun, hayırlısı olsun.

kariyer.netten cv hazırla, pdf olarak çıkarır verirsin; çoğu kurumsal firmaya bile üzerinde kariyer.net logolu cv vermişliğim var, sorun olmuyor.
daha güzel olsun istersen örnek şablonlar var.
ayrıca ön yazı da hazırla, şık durur.

Düzgün bir fotoğraf ekleyin. Şezlongtaki fotoğrafınızı kesip koymayın, omzunuzda el falan olmasın. Bilgilerinizi yazarken imla, noktalama gibi konulara dikkat edin, isim soyismini bile küçük harfle yazan var. Mümkünse isim soyisim kombinasyonundan oluşan bir mail adresiniz olsun. crazyboy_xxx diye mail adresiyle cv gönderen üniversite öğrencisi/mezunu olmayın. Beklentilerinizle ilgili bölümler varsa o kısımlarda farketmez seçeneğini işaretlemeyin. Yazdığım konularda özensiz cv'leri doğrudan eliyorum ben mesela. Daha kendini temsil edemiyor, firmayı nasıl temsil edecek diyorum.

Bol şanslar, başarılar.

a101 ve bim'in kendi markasi tuvalet kagitlari gayet iyi. yok bunlar beni kesmez diyorsan selpak en pahalisi. ama gerekli mi? bence degil.

selpak,
papia

selüloz kalitesine ve kağıdın rengini açmak için kullanılan kimysalları inceleyin;ucuz markalarda çoğu kez asbest kullanılıyor. evet, asbest.
ayrıca renkli/kokulu kağıtlara yaklaşmayın dememe gerek yok heralde?

3 katli selpak. (Selpak premium)

Zamlardan sonra cogu markette 3 katlisi yok.

Tuvalet kağıdı için de havlu kağıt için de papia kullanıyoruz memnunuz.

tuvalet kağıdı selpak 32'li 3 kat - 45 tl
kağıt havlu papia 12'li - 28 tl

bu hafta sonu mahalledeki marketten aldım.

Sanirim solo almissin. Bilinsin, sadece ismi vardir urunleri kotudur. Papia ve selpak disindakilerin kalitesi dusuktur.

Papia, maylo, familia

eğitim seviyesi yükseldikçe, sosyokültürel yozlaşmaya karşı duyarlılık artıyor.
sıradan birini etkilemeyecek bir hareket/tutum bu insanları depresyona sürükleyecek kadar etki edebiliyor.dolayısıyla temelde "huzur" amaçlı bir göç var artık. huzurun içine ; mutluluk, sağlık, neşe, özgürlük, barış, alım gücü vs ne koyarsan koy.
yani göç eden bu profilin önceliği zaten iş/maddi getiri değil. ha yine de tr şartlarından daha iyi bir "alım gücü" elde ediyorlar günün sonunda o ayrı.

trend o.

Riskli zaten evet. Bir cogu nasil goculur, okul bitince is bulunur mu falan arastirmadan erasmusa gider gibi diyor.
Genel olarak halkimiz/genclerimiz analitik dusunup planlama yapmayi/karar almayi bilmiyor.

herkes gitmiyor kanka, eksi sozluk okuyanlar gidiyor sadece.

ayri yetismis insanlarimizin temelli gitmesini de hic dogru bulmuyorum. tamam kendi kararlaridir, saygi duyuyorum ama dogru bulmuyorum.
ulkenin size ihtiyaci var cunku.

oluyor.

yani düzgün çalışırsan bir noktadan başlayıp yükseliyorsun. bunu iş bulamayıp dönen insan olmamasından rahatlıkla anlayabiliyoruz. ülkeden giderken amaç zaten daha çok kazanıp dolar milyoneri olmak değil. siyasal Islam'ın günlük faşizan baskısı olmadan kafa rahat yaşamak.

yoksa giden insanlar genellikle burada düzgün yerlerde iyi maaşla çalışan insanlar. bu yüzden de ağa "dönene 20 bin kayme ilave" dediği halde kimse yüzüne bakmıyor.

hot potato +1000
cahil cesareti kaynağı belirsiz özgüven. açıkça ne istediğini bile bilmeyen tipler. günlük hayatta da konuşurken, bir davranışta bulunurken çevresel faktörlere değer vermeden düşünmeden eyleme koyan empati yoksunu tipler bunlar.

@leonardo gitmedin de ne yapsın millet. Kpss birincisini elediler daha yeni.

buraya yazılan inanılmaz yorumlar karşısında şaşkınım.
sorulan soru; yurt dışında yl/phd'den sonra yurt dışında ya da içinde iş bulamama kaygısıyla ilgili altını çizeyim istedim.
yani dönerci olmaya vs vasıfsız olarak giden bir kitleyi sormamış arkadaş.

son on yılda özel sektörden ya da akademiden çok arkadaşım gitti.henüz dönenini, dönmek isteyenini ya da işsiz kalanını görmedim. hatta tr'de yl/phd yapıp bir şekilde yurt dışına gidenlerden bile işsiz/mutsuz olanına rastlamadım. bu benim çevreme ait kısıtlı örneklerden sebep de olabilir. ancak phd yapacak kadar kafası olan birinin geleceğini planlamak konusunda da bir ön görüsü elbette olur;burada yazılan plansız/şuursuz göç fikrine katılmıyorum, hatta komik buluyorum :D

benim çevremde asla yurtdışına gitmem diyen 3 kişi şuan vizelerini aldı ülkeden ayrılıyorlar. üstelik turist vizesiyle gidiyor bu kişiler o derece gözü karartmış durumdalar.

jimjim çok güzel açıklamış zaten.

akademi dediğin için ben sana bi örnek vereyim sen düşün,
bi kaç hafta önce bir üniversite asistanı ÖLDÜRÜLDÜ.
hiçbir sebep yokken.
öğrencisi tarafından.
olay hukuk fakültesinde yaşandı.
sadece işini yapıyordu.

ben de ulan nolursa olsun, bu zihniyetle savaşmalıyız, değiştiremesek de değiştirmeye çaba sarfetmeliyiz, ülkeyi daha iyi bir yere taşımak için çalışmalıyız vs diyen bir yerdeydim. ulan çalıştırmıyorlarki öldürüyorlar!
ha zaten öldürmeseler de yine çalıştırmıyorlar, sen okuyosun ediyosun, vatana hayrım dokunsun diyorsun, sınava giriyorsun hop elendin. kpss; hoop mülakat. akademi; okul birincisisin hooop yazılı sınavdan 05 puan! devlet/özel sektör hooop torpil yoksa yine elendin.
topluma hayrın dokusun da dokunması için yer de bulamıyorsun, ya neeapacan?
yani sen vatana yararlı olmak istesen bile vatan sana şey diyor; "yok canım seni almıyoruz"
soruyorum sana bu ömür burada geçer mi? geçsin mi?

yukarıdaki cevap/nick uyumu :))

Gitme sebeplerini anlıyorum. Ben de gitmek istiyorum ama ya harcadığım geri gelmezse diye korkuyorum.

Phd yapıp da kadro bulamayan arkadaşlarım var. Çoğu sosyal bilimler mezunu. Yazılımcı tabii farklı olabilir.

Mesela evini arabasını satıp giden var. Benim kuzen İngilterede ank. Ant ile gitti ve şu an ailesinden acil para istiyor. Tum birikimi gitti, üstüne borçlu oldu.

YL değil doktora olarak cevap veriyorum. Tr'de doktora yapıyordum, kimse bana iş vermedi. 27 yaşında doktoranın ortasında 7 sülalerine sövüp yurtdışına başvurdum. Kabul alıp geldim. Hayatımda ilk defa sigortalı çalışıyorum be daha ne olsun. TR'de bir allahın kulu ne lisans ne yüksek lisans sonrası part time bile iş vermedi bana. Burda hem baya iyi para kazanıyorum hem doktora yapıyorum hem de tr'de tübitak bursu + aileden geçinirken burda istediğim gibi yaşayabiliyorum tek başıma.

Ha tr'de kadro garantisi kalmadı. Evet orda doktorayı bitirsem ne olurdu? Kimse artık TR mezunu doktoralı birine kolay kolay kadro vermiyor torpil dışında en azından life sciences alanlarında. Yurtdışına bi kere 6 aylığına gitmiş bir bölüm başkanı gözümün içine bakıp iyisin ama yurtdışında doktora yapsaydın o zaman dedi ya ahaha. Eğer dönüp de büyük ünilerden birine girmek istiyorsan yurtdışına gitmek zorundasın. Ha döner miyim? Bilmiyorum. Ama dönünce şansım tr'de doktorayı bitirmiş halimde %500 daha fazla olacak eminim.

Ev arkadaşım için konuşuyorum. Türkiyede asistan olarak çalışan doktora öğrencisiydi, doktora sonrası kadro güvencesi yoktu. Devletin kendi verdiği burs ile yurtdışında doktora yaparsa döndüğünde iş güvencesi olacağını farketti. Şu anda ingilterede. Döndüğünde kendi okulunda hoca olarak kadrosu hazır olacak.

Çevremdeki çoğu insan içinse yüksek lisansı yurtdışında yapmak turist olarak orada bulunmaktan farksızdı. CV'lerinde yabancı bir okul bulunması hoşlarına gidiyordu. Herkes gidiyordu, eksik kalmak istemediler. Bir kısmı yarın öbür gün yurt dışında yaşamak istersem en son bitirdiğim okul türkiyeden bir okul olmasın istedi.

Gidenleri canı gönülden tebrik ederim. Şansınız bol olsun.

Ben burssuz kendi imkanlarıyla gidenleri kastettim. Ya da ne bileyim kuzen gibi iyi olan kariyerini bırakıp gidenleri kastediyorum. Çünkü batınca toplaması çok zor olacak. Adam sterlin olarak borçlandı, nasıl odeyecek:/

Misal ben. İrlanda da dil okuluna yazılayım, sonra orada part time iş bulurum diyorum. Belki de bulamayacağım.

Birkaç gündür böyle forumları dolanıyorum, dikkatimi çekti. Herkes son paramı verdim abi kesin iş bulur muyum diye sorup duruyor.

Yurtdışında yaşayan biri olarak söyleyebilirim ki bizim ülkemizdeki okumuş insana verilen değer çok düşük. Şımartalım el üstünde tutalım demiyorum ancak alım gücün düşük evvela, ee lack of democracy, kültürel sıçmışlık falan derken öhöö diyip her şeyi satıp gidesin geliyor. Ben bunu 3 sene önce yaptım, bir gram iyi yönde değişim olmadı üstüne ekonomik olarak da geriye gitti ülke.

Eğitimli adam batıda bizdeki gibi sürünmez merak etme. Kaldı ki İsveç'te, Norveç'te, Almanya'da, Abd'de vs dönercilik yapsan "biriktirdiğin" para Türkiye'de beyaz yakalıların biriktirdiği paradan fazla oluyor. Bak kazandığına falan hiç girmiyorum.

2. el araba aradığım şu dönemde Türkiye ile aradaki farka bakınca hele... Ben burada 2 maaşım paraya 10 yaşında Audi, Volvo, Mercedes falan alıyorum. Öyle boyalı, km düşürülmüş değil.

Türkiye'de mühendissin diyelim, ortalama kazancın 30 yaşındayken olsun hadi 8000 tl olsun. 16 bin liraya şahin alırsın anca.

Sadece otomobil olarak da bakma. Bisikletle işe gidiyorum ben burda her gün. 5 dakika sürüyor işe gitmem. İstanbul'da çalışanlar yazsın hele kaç saati yolda geçiyormuş.

Her şeyi alt alta toplayınca çıkan eşitlik; alamanya'da garsonluk>Türkiye'de makine mühendisliği.

birebir tanışıp görüştüğüm kimse yok. en fazla whatsapp. onda da şu an konuştuğum kimse yok, diyaloglar hep kısacık sürdü. sadece whatsapp dersek 4-5 kişi falandır.

birebir görüştüğüm 2, devam ettiğim 1.

sıfır.

buradan mesajlaşmak dışında, hiç kimseyle whatsapptan ve yüz yüze görüşmedim. güzel olurdu lakin.

Burada yüz yüze görüştüğüm 2 devam ettigim 0.
Ekşide yüz yüze görüştüğüm 1 devam ettiğim 1. Watsaptan da görüşüyoruz haliyle.
Ekşi dahil Watsaptan görüştüğüm ise 3 arkadaşım var totalde.

buradan tanıştığım 1.
özel ders almak istedi benden. skype üzerinden. ama bae de yaşadığından skype ve bilimum şeyler yasak. ne desem bilemedim.

Sıfır.

ekşiden çok, buradan 1-2 falandır.

Kimse yok.

Sıfır, olmasını isterdim.

1 halısaha maçı yapacak kadar adamla ufaktan tanıştık. maçı yaptık. aralarından biri dolandırıcı çıktı. midem bulandı.

1 kişi ile whatsapp üzerinden görüşüyoruz, birkaç yıl oldu :)
başka da yok.

0

Sıfır.

yok.

2.
tanıştığım 2.
görüşmeye devam ettiğim 1.

10 civarı

Her alanda sıfır

1 kişi fakat artık görüşmüyoruz

Sevistigim 5-10 kisi var.
Küsüz coguyla

whatsapp yok, facebook var. 1 kişi.

tanışmak ne kelime böbrek kaptırmışlığım var 3 kişiye.

0 (sıfır)

ayrıntı,yky,iletişim,can. bu yayınevlerini seviyorum.

İs bankası'nın rus edebiyatında muhteşem çevirmenlerle çalıştığını düşünüyorum.

Ayrinti (özellikle kuram/düşünce seriler)
Metis
Dipnot
İletişim favorilerim. Kırmızı kedi de fena değil.

Metis, ayrıntı, yky, Can, literatür... uzaar gider.
Çok sevdiğim romanların çıktığı yayınevlerinin hepsi kısaca.
Aslında bir kitap beğenildiyse bu yazarın başarısıdır, ama hatalar varsa yayınevine yüklenir. Yazar ortaya hikayeyi koyar, hikayenin genelinde bir tutarsızlık var mı, işleyişi doğru ilerliyor yayınevi kontrol eder. Yayınevi kitabın her şeyiyle ilgilenir. Okur bir romanı beğendiğinde doğru yayıneviyle çalışmış bir yazarın başarısıdır. Bu biraz kompakt bir şey.

ayrıntı,
ithaki
iş kültür
yky

gözümden artık düşenler;
can (eskisi gibi çeviri vs genel olarak canlı değil, eski şaaşalı günleri geride kalıyor artık )
metis henüz yakın zamanda çalışanlarına karşı bir hak ihlali oldu, çalışanlar eylem falan yaptılar

Ayrıntı favori yanınevim. Sonrasında iş ve yky. Metis'ı de çok severdim ama jimjim'in yazdığı nedenden ötürü biraz mesafeliyim artık.

En çok kitabını aldığım yayınevi İthaki sanırım. Ama Kemal Tahir külliyatını basıp, 23825638163 baskıdan sonra bile hala yazım hatalarıyla karşılaşmak insanın canını sıkıyor.

Metis'i de seviyorum. Özellikle Metis Seçkileri çok iyi. Keşke bir Umberto Eco seçkisi de yapsalar.

İletişim'i de başka yayınevlerinin hem maddi hem de cesaretsizlik nedeniyle basmayacağı Türkiye'nin yakın siyasi tarihine yönelik araştırma kitapları nedeniyle seviyorum. Ama ne yazık ki tıpkı İthaki gibi İletişim'de de epey yazım hatası var. Edebiyat kitapları da güzel. Yaşlı Gemiciyi ilk kez buradan okumuştum.

İş Bankası ve YKY de sevdiğim yayınevleri arasında.

Edit: Kaos'u da anmadan geçmeyeyim. Anarşizm üzerine her kesimden (Stirner'dan Bookchin'e) kült olmuş kitabı gayet güzel bir Türkçeyle çevirip yayımlıyorlar. Bir de çoğu kitabı sadece çevirmekle yetinmiyorlar. Yazarın -varsa- bilinen başka yazılarını veya makelelerini de ekleyip zenginleştiriyorlar.

Tam da bu konu uzerine ders aliyorum ve ilk yanlisi yapiyorsunuz. Oncelikle ailelerle gorusmeniz gerekli buna emic perspective denir, top-down oneriler ise yaramaz, yoksa kitap okuyan herkes dahi olurdu.

Çocuğun mahremiyeti, beden bütünlüğü ve haklari konuları olabilir.

Akran zorbalığı

Telefon Tablet Televizyon 3T kullanımı üzerine konuşabilirsiniz. Akran zorbalığı+1

şiddet
nefret söylemi
akran zorbalığı
eril ve veya cinsiyetçi söylemle mücadele yani tabii önce öğretmenleri sonra aileleri sonra yine öğretmenleri ve en son çocukları eğitmek gerek. aileler cinsiyetçi söylemle ilgili yerleşik düşünce yapılarını değiştiremese bile en azından çocuklara karşı daha duyarlı olmaya zorlanabilirler.

Finlandiyanin yeni egitim mufredati uzerinden konusurdum ben olsam

yaparlar

Muscoril+dikloron acilin olmazsa olmazıdır. (Ağrı kesici+kas gevşetici)

Simdi ciktim hastaneden.ne yaptilar bilmiyorum ama vurdular yolladilar :)

söylemem, sallamam böyle şeyleri. ama beni suistimal etme boyutuna geçtiyse söylerim. yani her hesabı bana kitliyorsa, hesap ödeme aşamasında yarım ağızla bile olsa ben ödeyeyim gibi bişeyler demiyorsa söylerim tabi. bu tip durumlar haricinde sallamam.

ya tam versin ya da hiç vermesin. yarım işleri hiç sevmiyorum. benzer durumda 7 lira ney olm lafı mı olur der geri parasını verirdim. anlar heralde.

Valla genelde sonrakini de ya da biraları falan sen ismarlarsin şeklinde olur 7 lirasına gelene kadar.

etmem, onlar da etmez.
zaten arkadaşım olarak etrafımda takılanlar, bu gibi şeylere aynı benim gibi dikkat ettiği için bir problem yaşamıyoruz.
ha zaten çok yakın arkadaşımsa çok param geçmişse bile etkilenmem, aksine hoşuma gider, yakın arkadaşıma para yediririm :D çünkü yine ; o da bana yedirir mantığı var.

arkadaşa göre değişir. Ben arkadaşlarım arasında yapmıyorum. Çünkü kimse birbirine geçirme derdinde değil kimin parası varsa o bonkör davranıyor.

yakın arkadaşımsa yediği paranın mümkünse iki katını almaya çalışırım, o da vermez zaten :D
aramızda para konusu pek geçmez yakın arkadaşlarımla. ama diyelim ki geçti az verdin ya da çok oldu da demem, çakıl taşı verse alır cebime koyarım ve muhabbete devam ederim.

çevremdeki arkadaşlarım da böyleler

hiç vermese hiç sormam

Tabii ki söylemem. Hatta ödedikten sonra parasını da almam. İlla ki bir şeyler yiyip içiyoruz oturdukça bir yerlerde. Bazen ben öderim bazen arkadaşlarım öder. Çok pahalı bir yere gittiysek alman usulü yaptığımız da olur. Hiçbir zaman da arkadan para hesabı yapılmaz.

her zaman ben ısmarlarım, vermeye çalıştığında da asla almam. para üstüymüş falan çok saçma.

bu durum bence tek bir olayla değilde uzun zamanın getirdikleri ile yorumlamak lazım. bir arkadaşım vardı. o kadar elini cebine atmazdı ki 1 liralık olay bile beni rahatsız ederdi. ama bir arkadaşım vardı. bir ben öderim bir o. böyle bir arkadaşta niyetini bildiğim için o 7 tl'nin de lafını etmezdim.

hononu +1

Eger o zamana kadar para olayini dengeli bir sekilde goturmussek lafini etmem. 10 senelik cok yakin arkadasim var, bir defa hatirlamam sen sunu verdin ben bunu verdim diye para olayi gectigini aramizda. Ama hep de karsilikli dikkat etmisizdir bir tarafa cok yuklenmemek adina.

Daha neler. Aklimdan bile gecirmem.

Odediysem para almam. Ayni sekilde onlar da.

Normalde yakın arkadaşımla yemeğe çıktığımızda bir o bir ben ödüyorum. 30 senelik arkadaşım. İşsiz kaldığı zamanlar oldu ki o zamanlarda zaten ödetmedim. İstanbul'un farklı yakalarında yaşıyoruz. Özellikle "benim yakamda benim sözüm geçer" muhabbeti yaptım ki alınmasın diye. Ama ikimiz de 20 küsur senedir çalışan insanlarız. Öğrenci olduğumuz zamanlarda, ya da yeni mezunken suiistimal durumu olmasın diye arada para alışverişi yapardık. O zaman da 7 lira filan konuşmaya değmez. Eksik söylemek ayıp.

Olay iki kadın arkadaş arasında geçmektedir ama bu durumda zaten cinsiyetin önemi yoktur.

hononu +1 ayrıca elini cebine atmak için seni bekleyen tanıdığın varsa kaçıcan.

Adamına göre. Karşı taraf cimri hesapçının tekiyse veya hep almaya meyilliyse 1 lira bile gözüme batar.

hesap yapılmaz, para da alınmaz, sonraki yemeği de o öder.

Etmem

Etmem

Sorun etmem ama suistimal edenler var, zamanla uzaklaşıyorum, lafını etmem hiçbir şekilde.

Kadın başka arkadaşlarına nasıl hitap ediyor? Bir arkadaşım var, annesine, babasına, ablasına, yeğenine, kedisine, bana, benim sevgilime, diğer yakın arkadaşlarına... aşkım diye sesleniyor. Bu da böyle bir manyak diye kabullendik, ben de ona bebeyim diyorum, öyle anlaşıyoruz.

Samimi olduğu herkese aşkım, bebeğim, kuzum diye seslenen kadınlar var, onlardan olabilir. Öyleyse arkasında bir şey aramamak lazım.

Hiç normal değil tamamen saçmalık

Cok sacma.

Sorun yok. Aradaki yakinlik derecesi onemli.

Başıma bir iş gelmeyecekse benim midem bulandı.

normal değil. birbirlerini gondiklemeyi düşünüyolar muhtemelen.

Erkegi kadin arkadaslarindan biri gibi goruyor. Yoksa agdasini magdasini elin adamina neden anlatsin bi kadin?

Kadin arkadasi gibi samimi olmus. Bana bi zarari olmaz dusuncesinde demek ki.

ps: kadin gorusu.

ağzı alışmıştı, herkese aşkım diyordur orada sorun yok
ama akıntı, ağda, kuku detaylı gibi meseleler pek olası değil.
kız çok "arkadaş vari" bile olsa, herif kesin "gondiklemeyi" düşünüyor.
Kesin...

Olabilir de olmayabilir de. Kadin belki herkese oyle hitap ediyordur bilemeyiz.
Ama biraz ilerlemye acik durum.
Erkek agir meric degilse bir seyler dusunmeye baslayabilir, bir seyler yapabilir.
Bende de var boyle bir tane bebegimli neli, hala sevismedik. Sevisirsek haber veririm referans olmasi acisindan.

Iyi de arkadaslik bu degil mi zaten.
Bunu diyebiliyorsan ve bisey olmuyorsa arkadassindir.
Bunu diyemiyorsan zaten potansiyel goruyorsun demektir.

Ağdasını akıntısını anlatmak ne ya, insan sevgilisine anlatmaz o kadarını. İğrenç

erkek feminen biri mi? bence degil. olsaydi soruyu sormazdin zaten.

belki de gizliden sevgilidirler nerden biliyorsun?

Başka samimi arkadaşlarına nasıl hitap ediyor +1

Ablamın bir arkadaşı (biraz da kalın sesli bir ablaydı) bana "ağhşkıımmm" anneme de "abblammm" derdi. Bir ürperiyor tabii insan.

ya çocukluk ya da libido.

ikisi de normal değil tabii.

normal değil,
kadın varoş.

Kesinlikle sevgili değiller. Kadın biraz rahat bir tip ama başka bir arkadaşına böyle dediğini duymadım. Erkek de hiç feminen biri değil.

iki kişinin ilişkisinin "normalliğini" tartışmak size yada bize düşmez sanırım. neden arkadaşlıkta bu kadar ileriye gidilemesin? kadın ve erkek arasındaki arkadaşlığın evrensel kuralları mı var?

benim kız arkadaşım kendi arkadaşına dese ayar olurum
bir kız arkadaşım bana dese yine ayar olurum

anormal, az ötede yaşasınlar.

En fazla lisede olur böyle şeyler. Bana o yaşlarda bile anormal gelirdi ama herkes bir olmuyor.

Gözlemlerime göre yetişkinlerde ilgiye aç kadınlar yapıyor bunu. Erkek de kadını beğense zaten durmazdı ama yan cebinde tutuyor işte terslemeyerek.

bir kadının hoşlanabileceği erkeğe öyle şeyler anlatacağını sanmıyorum. bence kadın erkeği erkek olarak değerlendirmiyor bile o onun kız arkadaşı.

Bu tip bir arkadaşlığı olmayan biri için anormal gelebilir fakat maalesef durum sandığınız gibi işlemiyor. Böyle bir arkadaşım var. Elbette hitap konusunda bu kadar sevimli değil fakat hemen her şeyini anlatabilecek kadar yakın görüyor kendisini bana. Bunun ne varoşlukla ne de "gondik" amacıyla alakası var.

10 yıllık arkadaşım. Ne o bana farklı bir niyetle yaklaştı ne de ben ona farklı bir niyetle yaklaştım. İlk gün nasılsak yine aynı şekilde devam ediyor. Fikri olmayan biri için evet, mide bulandırıcı fakat aradaki muhabbet yine sizin sandığınız gibi ilerlemiyor.

Dolayısıyla ne anlatması kolay ne de anlaması. Tek diyebileceğim şey samimiyet frekansınızın belli bir seviyede olması ve sürekli o seviyede kalması sonucuyla kendiliğinden gelişen bir durum. Ne olumlu düşünüyorum ne de olumsuz.

Yatak için (ezberimde değil ne yazık ki) Hilton otel yatakları diye arayın, ya da bir oteli arayıp sorun (evet cevap verirler) ondan alın

200 liraya letgodan yeni yatak aldım baza ile beraber

işbir yatak.

Eşim gençliğinde yataş'ta çalıştı, tecrübesine istinaden hep yataş tan aldık yatakları. Epey iri kıyım bir adamım, 3 senedir yatağın bırakın deforme olmasını silip temizlesem sıfır diye satarım. Biz tek kişilik 2 baza 2 yatağı birleştirerek kullandık. Prestige Prime diye bir model.

gerçek iyiyi arıyorsanız halsa yatakları diyorum ve susuyorum. bulutlarda uyumak gibi bi şey.

Sırasıyla;
yatsan- tempur
işbir
İkea (hövag)

Asla almayacağın yataş (bi iki model harici çöp)

Cin'den ufak tefek ivir-zivirlar, gadgetlar aliyorum.

Edit: Gidip gelirken kismini atlamisim. Gidip gelirken atistirmalik disinda bir sey almiyorum.

Şarap, oraya özel likör, gıda, plak.

Her gittiğim ülkeden şarap almaya çalışırım. Danimarka'da bile şarap yapılıyor artık.
En çok içki ve gıda getiriyorum yanımda.

Plak en kaliteli-güvenilir Belçika Antwerp'den alınır.

Kıyafet ve ayakkabı alışverişi Hollanda'dan ya da İngiltere'den. En küçük şehirleri bile, Almanya'nın büyük şehirlerinin çok ötesinde. İkisi de çeşitte ve adil ticarette Almanya'nın çok ilerisindeler. Türkiye'deki gibi her şey birbirine benzemiyor. Bir ton butik var.

kozmetik, kitap, çikolata, designer ürünler.

Almanyadan gelirken kapsamlı dm alışverişi

Almanya icin Nivea roll-on alirim birkac tane. TR'de olmayan (eskiden baska isimle ayni koku vardi) cok guzel kokulu Active protect diye cesiti var orada.
Bir de Aldi'den ucuz cikolatalrdan doldururum.

drugstore alışverişi, Almanya, İsviçre ve Hollanda'dan peynir, şarap.
Eskiden Almanya'dan kışlık giyim alışverişimi de yapardım, pardesü, mont, trekking ayakkabısı, kışlık kazak gibi. Şimdi fiyatlar uçtu gitti.

Bir de eczaneden Aspirin +C, vitamin filan.

çikolata
kahve
içki
iç çamaşırı ya da genel tekstil ürünleri (tr üretimli ürünler, euro/strerlin kuruyla hesaplanınca bile tr satış fiyatlarından ucuza geliyor, yazık gerçekten)
kozmetik

iphone, macbook

Fincan aliyorum.

Ben Almanya'dan hediye olarak bol bol çikolata ve peynir götürüyorum.

kadıköy, metro çıkışı;ptt nin sokağında iki adet büyük defterci var, çeşit çeşit. en iyi oralarda bulursun.

Daha benzeyen biri olmasını beklerdim. 3/10

funl +1

andırıyor. 3,5/10

1/10

şenol hoca; youtube.
ama 8.sınıf ve lise konularını karışık şekilde takip edebilirsin, bazı 8.sınıf konularına da bakmanı öneririm.
ayrıca ossmatta çıkmış soruların çözümleri de oluyor, testin çözümlerini görmek işe yarıyor, efektif bir site
fiziği bilemem.

Tüm konuları bilmeniz gerekiyorsa eğer liseye hazırlık konu anlatımlı kitapları bence işinizi görür. Video olarak hiç bilmiyorum ama konu konu yazarsanız birçok video çıkar.
Bir de dersin hocasında da destek alın,epey ara verdim, konuları hatırlamak amacıyla çalışacağım bir kaynak vs önerebilir misiniz diye sorun bence. Belki de tüm konuları bilmenize gerek kalmayacaktır, temel matematik dersi vs ise konuların hepsi olmuyor zaten.

battal boy tek kişilik.
iki kişiliğin büyükleri de king size diye geçiyor.

E-11 ya da e-10 ile metrobüs. Şirinevlerden tramvay ile havaalanı. Tramvay o saatte çalışıyor mu tam emin değilim

benim aklıma tek gelen şu, çünkü bu saatlerde metro çalışmıyor diye biliyorum.

e-10 otobüsü ile kadıköy. yarım saatte bir var.
www.iett.istanbul

kadıköyden taksime dolmuş.
bekletebilir, sağı solu belli olmaz.

taksimden de atatürk havalimanına th-1 otobüsü (en erken 4te)
www.iett.istanbul

O saatte tramvay çalışmaz arkadaşlar.

E-10 ya da E-11 ile Uzunçayır. Uzunçayır'dan Metrobüs ile Yenibosna. Metrobüs 24 saat çalışıyor.

Yenibosna'dan da taksiye binebilirsiniz, en çok 15 lira yazar.

tam bir eziyet.
12-1 gibi çık yola, kahve mahve al yanına azıcık vakit geçirirsin hava alanında.

en konforlusunu windows95 söylemiş ama ona bile gerek yok.
ayrıca tramvay yok, evet.

her gün cvsini güncellesin,
her başvuruda ön yazı göndersin mutlaka
bir de ik firmalarına da atsın, bazen aynı iş ilanı için hem anlaşmalı ik firmasının hem de ilan sahibi şirketin kendi ilanı oluyor; ikisine de atsın.

o 500 başvuruya tek tek bakılmıyor takibi. ilanı çıkarken yazılan kriterler var ya. mesela min 3 yıl tecrübe, bilişim alanında bilgi işlem uzmanı olarak çalışmış olsun ve atıyorum cpanel bilgisi olsun. istediğin özellikleri bir de başvurular arasında search ediyorsun, böylece ilana başvuran gerçekten istediğin niteliklerle uygun adayları görüyorsun. diğerleri zaten tırt, yeni mezun, konuyla alakasız başvurular, onları direkt eliyorsun.

dolayısıyla öncelikle kardeşinizin doğru ilanlara başvurduğundan emin olunuz.

yeni mezun/ tecrübesiz ise işi zor, allah kolaylık versin.

az kahve içip kaliteli diş fırcaları kullanabilirsin. ve diş fırçalama tekniğini değiştirmelisin.

tartarı sen temizleyemezsin, internette bir dolu kimyasal ile temizlenebileeği söyleniyor fakat bunların yan etkileri de var.

hekim tartarı temizler, sana düşen yeni oluşmasın diye düzenli ve düzgün fırçalamak.

beyazlatma hakkında soru göremedim, derdin sarı tartar gidermekse o diş temizliği, beyazlatma değil.

Diş macunu sebebiyle özellikle artması gibi bir durum olamaz, zaman içerisinde diş yüzeyindeki birikimin sonucudur o. Diş taşı ve leke temizliğini siz yapamazsınız, diş hekiminin yapması gerekiyor onu. Sonrasında size düşen düzenli ve doğru fırçalama tekniğiyle fırçalamak ve düzenli kontrollere gitmektir. Çok fazla kahve tüketiyorsanız da en azından kahveden hemen sonra bir bardak suyu gargara yapar tarzda içebilirsiniz.

opelesence der çekilirim.

Yeni kombilerdense ekranda bir hata kodu olmalı?

Çok yeni değil. Sadece f 0.3 yazıyordu, basınç sıfıra düştü sonra. Yani sadece f yazıyor şuan. Su babasının contası da bozuk olabilir sanki. Yarın ustayı çağırayım en iyisi.

kombiye biraz su basın;usta da aynısını yapacak. kombinin (ısıtma hattından gelen giden boruları hariç) su alma borularının üzerinde vana olmalı;onunla oynayacaksınız.
youtubeda falan var anlatımı.

Su vanası hariç mi kastınız?

Su vanasını denedim olmuyor fakat kombşdeki tahliye kısmından biraz su koydum zor da olsa. Su çıkması gereken yerden hortumla su koydum yani :) fakat kombi biraz su olduğu için fişi tskmsdım basıncı kontrol edemedim yani

Kombinin servis Manuelinde de arıza kodlarında f in karşılığına bakın

Su sesi kesinlikle yok hocam. Birkaç ay önce sorunsuz bir şekilde su geliyordu sonra çok yavaş bir şekilde su gelmeye başladı. Dün ise hiç gelmedi. Aşamalı olarak oldu yani. Fakat çok enteresan bir şekilde hallettim ben meseleyi :))

Kombinin dış korumasını açtım. Tahliye vanasını hemen yanındaki tahliye borusundan su koydum. ( Tahliye vanasını açık hale getirdim önce ve basınçlı su bastım) yaklaşık iki litre kadar su koydum. Basınç 0.4e kadar çıktı daha fazla uğraşmamak için hem de fazla koyarsam zararı olur diye daha fazla su koymadım 0.4 lük basıncı genleşme tankına hava basarak yükselttim. Basınç 1.2 iki şu an :) kombi çalışıyor yani.

Aynen öyle, çalışmıyor maalesef. O kadarı beni aşar, ilerde su alma sıklaşırsa ustaya yaptırırım. Ya da onu da yapacak hale gelirim belki :)

yapılmışı var.
bknz: Felsefe'nin kısa tarihi Nigel Warburton

aristonun altın ortası vardır. erdem ortadır, uçlarda bulunmaz der. kısaca hayatın her alanında ortayı benimsemeliyizdir felsefesi. azı karar çoğu zarar meselesi yani. örneğin cesur olmalıyız, ne korkak ne gözü kara. cömert olmalıyız, ne cimri ne savurgan. kısaca her şeyin ortası iyidir.

platon için de mağara alegorisini örnek verebiliriz. nette kısacık bir yazısı var, okuyabilirsiniz.

sofie'nin dunyasi kitabi cok kisa degil ama herhalde tum filozoflar icin makul kisaliktaki ozetleri topluca bulabileceginiz bi kitaptir.

felsefe 101 - Paul Kleinman

jimjim+1 dili sade, guzel. basitce temel fikirleri acikliyor. Soruyu yazan icin iyi bir baslangic olacaktir.

Youtube'da geçen aristoyla ilgili animasyon görmüştüm birkaç dklık.

www.youtube.com

bryan magee tarafındna yazılmış felsefenin öyküsü adında felsefe tarihini epey yüzeysel özet geçen bir kitap var.

iyi haberim, immanuel tolstoyevski bu kitabın özetini yememiş içmemiş sözlüğe yazmış.

bir entry'ye göre çok uzun ama felsefe tarihini anlamak için bulabileceğin en kısa özet:

eksisozluk.com

çanakkale
tekirdağ, çorlu, çatalca
edirne
bandırma

Çanakkale ya da ilçeleri.

değirmendere.

istanbul bostancı-küçükyalı arasında 1000-1500 kira arası 1+1 çok kıyak evler var.

izmir ilçeleri. izban ile şehire ulaşım da kolay. kiralar 500-1000tl arası. ancak o kadar uzak (40km) olmasın derseniz şehir içi / izmir hatay göztepe vs civarı küçük evler bulabilirsiniz. 1000tl civarı. (biraz şans işidir ve evler eskidir. iyisine denk gelmek lazım)
ilçeleri bilmem ama benim semtte (hatay/konak çankaya mh) elektrik pek kesilmiyor. upsim var. evden çalışıyorum. ısınma için ist. dan daha az harcasın. metro + bisiklet ikilisi ile ulaşım da ucuz olur.

Adana'yı dene seveceksin.

İzmir,İzmit,Yalova, Eskişehir Demek isterim. Eskişehir Tren veya araçla 3-4 saate İstanbul'da oluyorsun. Kocaeli ve Yalova hemen İstanbul'un yanında.

internet ve elektrik ne ölçüde stabil bilmiyorum ama Gökçeada uygun diğer özelliklerde size, bunun dışında Trakya ya da Çanakkale deki ilçeler de rahat olur.

silivri neden olmasın

33 yaş kilit yaş sanırım. Geçen başka bir arkadaş bu tarz bir şey sormuştu.(git: 1336515)
Size de aynı cevabı vereceğim. Büyükşehre alışkın kişi kasabada sıkılır, daralır. İzmir'e gidin, daha sakin daha medeni.

çanakkale civarını düşün.

erdek

çanakkale'de yaşamayanlar çanakkale diye saydırmış. elektrik zırt pırt kesilir. internet de rezildir. şehir güzel de, alt yapısı çöp.

eskişehir, sakarya.

eskişehir olabilir, kiralar uygundur

Çanakkale'de kışın rüzgardan dışarı çıkamazsın önermem.

Eskişehir tüm bu nitelikleri sağlıyor. 7 yıl orada yaşadım. Bir süredir istanbul'dayım. Yakın zamanda ziyarete gittiğimde orada yaşarken buraya kıyasla çok daha mutlu olduğumu farkettim.

Fiber (sanırım hala) yok eskişehir'de. 16mbit adsl internet kullanabilirsiniz.
Bir baştan diğerine yürünebilecek büyüklükte. Bunaltmayacak ve aynı zamanda sıkmayacak kadar kalabalık.

Orada 3.5k ile güzel yaşanır. Benim balkonlu, geniş, yeni, temiz ve merkeze yürüyerek 15dk'lık evimin kirası 500dü, şimdi 650 olsun. Yalnız yaşayan biri için de verilecek en fazla kira bu olur.

Balıkesir - Ayvalik.
Hiç gitmedim.

Eskisehir

eskişehirli olarak eskişehir demeye geldim.

izmir değildir.

ipini koparan izmir'e gitti gidiyor.

geçen yıl yurt dışından ev alanların en çok rağbet ettiği yermiş bu yüzden fiyatlar roket olmuş.

sadece yerli değil yabancı dahi içine sıçmaya gidiyorsa orası bitecektir.

Bence hem medeni hem kucuk hem buyuk sehir edirne merkez olabilir. Kasaba belde falan bayar zamanla.

Şile

eskişehir aşırı dandik ya bu eskişehir romantizmini anlamıyorum. ben çanakkale ya da edirne diyorum. edirneyi de canın sıkılınca yunan bulgara gidersin diye dedim :)

Aynı miktarda gelirle antalyada yaşıyorum, öneririm.

1. Olmamak senin elinde.

2. Adim atiyorum. Cok cok reddedilirim.

3. Mantiksiz bir evlilik yapmam. Ask falan gecici. Karnin acken ask mutlu etmez.

1.çıkar. veya nezaket.
2.genelleme yapmak doğru olmaz. ekle yaa, yani neaapma istiyosan öyle yap.içinden geldiği gibi.
3.var tabii ama evlilik başlı başına kurumsal bir şey. aşk ve evlilik aynı potada olabilir. ama bu ikisi aslında başka şeyler. hep aynı andan olmak zorunda değil. aşık olmayan evli çiftleri yargılamak doğru olmaz bu yüzden.ikisi başka şeyler.

2-erkek olarak adim atmaya calistim, ancak yurudugumu anlayinca hanimefendi butun iliskiyi kesti. bana da ask acisi yasamak kaldi:(
ekleyince neden ters tepsin ki, bir konusursun, mantikli gelirse ilerlersiniz.
3-herkes mutlu olmak istiyor. bence bu da bir cikar. ama herkesin maddi cikarini dusunup evlendigini zannetmiyorum.

1. Ben de anlamıyorum, yaptığım bir şey degil.
2. Adım atıyorlar bence, adımdan kastına bağlı. Gelip ilanı aşk edecek değil, niyetini bir şekilde belli ediyorsa adım atmış demektir.
3. Var gayet, sevgi diye bir şey var.

Hoşlandığın erkeği eklemen ters tepmez bence. Adamın tavrına göre davranırsın herhangi bir sorun olmaz. İlişki olursa uzaktayken başladığında zor bir şey. Bağlanmak daha zor oluyor, birbirini tanımak ve anlamak daha zor oluyor. Ama tabi her ilişki böyle olacak diye bir şey yok. Karşındaki insana da bağlı.

Guzel soru
1. Menfaatci ve politik olduklari icin arkadasliga devam ediyorlar. Samimiyet gostermeyerek arkadaslik yaparak bu sekilde iliski kurmayi normal hale getirmisler. Mesela soz verdigi randevusunu son anda sacma bir bahaneyle iptal edebiliyor. Ailenin cenazesi oluyor aramiyor. Utanmiyor, rahatsiz olmuyor. Sen ne kadar bozulursan bozul, onun icin bu siradan bir hal almis. Bu sefer sen de ayni sekilde davranmak zorunda kaliyorsun. Ya iliskimizi tamamen kesmek zorunda kaliyoruz ya da onlar gibi politik, duyarsiz pislik gibi davranmak zorunda kaliyoruz. ilk halde surekli arkadasliklarin bozuk para gibi harcanmasi durumu var. Bu yorucu oluyor. Herkes gibi davranayim deyince bu da insani pislik gibi hissettiriyor.

1. Dostunu yakın, düşmanını daha yakın tut.
2. Evet, azaldı ama aktif olanlar kazanıyor.
3. Yüzde 87.63'ü çıkar üzerine kurulu. :)

İşe yarar mı bilmem ama dişlere zararlı deniyor...

alma
opelesens kullan, dişçin söyler zaten.

respect +1 yakışıklıysanız tanışmak olur yakısıklı degilseniz sapıklık

ben de çirkinlikten demeye gelmiştim.
üslup sorunu da olabilir. ya da ikisi birden.

O zaman ölene kadar tek başınalığı kabullenmek lazım?

Her şeyin bir raconu var. Kız sana dönmezse bakmazsa gel gel yapmazsa böyle bişeye kalkışmazsın. Ananıza kardeşinize aynısını yapsalar auuuv diyeceğiniz hareketlere kalkışmayın.

bos gezenin bos ustasi+1

cevap: hayır teşekkürler cevabı aldığında saygıyla ayrılacak tipte erkeklerin yüzdece azlığından kaynaklanıyor. bu algıya sebep yine erkekler yani.

tipsizlikle ilgisi yok.

Creepy yaklasmaktan.

Yarın bi gün bir başkasından hoşlanıp merhaba demeyeceği ne malum?

Yine de jimjim +1

Burası Türkiye olduğu için. Sokaktaki kadına laf atıp, kadın dönüp kızınca madem öyle çıkmasaydın sokağa diyeni gördüm ben. Ancak ortak ortamdaki bir kıza gidip bunu diyebilirsin, onun dışında tedirginlik yaratıyor.

birine kur yapmak sinyal okumayı gerektirir. yanlış sinyal yorumlayıp hatta sinyale ihtiyaç bile duymadan tak diye gidip sa demek nezaketsizlik ve yol yordam bilmemektir. içinde bulunduğumuz toplumda da dişi bireyleri doğal olarak korkutur.

Soruyorum adabıyla tanışmak isterseniz neden bu yaftayı yiyorsunuz bakın iş yerinizde karşı cinsiniz az sayıdaysa onlarda evli bekar yaş olarak uyuşmuyorsa evden işe işten eve gidiyorsanız bunun yanı sıra internet denen mecrada artık eskisi gibi kolay da değilse ee ne nasıl tanışacak insanlar?

Otobüs,cafe,tiyatro,sinema,market vs nerde nerde ?

@tolgame arkadaş ortamında, tanıdık vasıtasıyla. Güvenmiyorlar abi zorlayamazsın yani.

Nasıl iş hayatında refereans, network olmadan iş bulamıyorsanız aynı şey gönül işlerinde de geçerli gibi, eğer ki über yakışıklı falan değilseniz.

@windows95 güvenden ziyade şuanda arkadaş ortamında pek bekar ya da tanışmaya müsait biri yok zaten öyle birisi olsa ben çabalarım arkadaşlarıma

O zaman yeni ortamlar oluşturacaksın. Ama sırf sevgili bulmak için yola çıkanlar çok sırıtıyor ve itiyor. İlla bi hobin vardır, onunla ilgili kurslara gidersin (biliyorum klasik) ya da benzer şeylerden hoşlanan insanların toplulukları vardır katılırsın. Ya da bu tarz sanal bir topluluğa katılırsın oradan artık şansına.

Bisiklet sür. Yüz. Sahilde yürüyüş yap. Güzel oyun varsa tiyatroya git. Ortam varsa mangal partisi yapın.

saat 9'da serkan yılmaz'ın gösterisi var entiropi sahne'de.

hava güzel, dışarı çık.
yakınsan mesela istanbuldaysan eskşhir ya da adalar olabilir.

Fotoğraf çek ama doğa manzara kuş vs

sahneye gidip isteyin?

ege olabilir. görkem de çok var hem kadın hem erkek. anıl çok var yine böyle.
edit: bir de bence bu sizin hayatınızdaki insanlarla alakalı. görkem isminde kadın çok gördüm mesela, ama görkem ismi benim için erkektir, ilk aklıma gelen bu olur. çünkü çevremde erkek görkem vardı. bence böyle. aşağıdaki yüksel örneğini de görünce yazayım dedim.

Şöyle bir yazı gördüm:

"Yüksel" adıyla 98 bin 938 kadın ve 79 bin 783 erkek bulunurken, "Deniz" ismini 81 bin 498 kadın ve 56 bin 386 erkek kullanıyor.

Deniz kadar full uniseks az vardır istatistiki olarak ama çevreye göre değişir bence de, benim de aklıma Hikmet geldi mesela. ayrıca bkz. eksisozluk.com

tansu, toprak

Doga

Şafak

muzaffer, özcan, ayhan, seyhan.

göksel

tansu, ege +1
ekin

ekin

görkem geldi aklıma. hatta üni'de sınıfta bir erkek bir kız vardı görkem isimli. bahsederken kız görkem nerede falan diyoduk :)

Tuna.

yüksel,
göksel
ege

görkem +1.

ortaokulda bi piç vardı görkem diye, erkek. bi de sevgilim oldu görkem diye, o da kadın. onun dışında her iki cinsiyetten de eşit ölçüde görkem ismi duymuşluğum var.

ege denmiş. oğlumun adı ege. koyarken ben de tereddütte kaldım (git: 411206), büyüdüğünde sıkıntı olur mu diye ama gördüğüm kadarıyla uniseks olmakla beraber çoğunlukla erkek ismi. ege diye bir sürü erkek var (oğlumun yaşıtı veya daha büyük yaşta), ama ege isimli kadın hatırlayamıyorum.

Ekin
Evrim

beren

Burda yazılanlardan ekin, evrim, doğa, ege ve tuna uniseks. Kalanlarında bi cinsiyet baskın bence.

Bunlar dışında güneş, belki biraz yağmur diyebilirim. Bi de solcularin verdiği diren ismi de hem kız hem erkeklerde var sanirim

eren diyorum hatta arkadaşım vardı evlendi kendisi eren eşinin adıda eren :))

Şimdi aklıma geldi İlkay da tam uniseks denebilir

eniz ya da enis duydum geçenlerde

facebooktan 34710 ilan'a yazın.

Aynı durumda sayılırım. Ben çalıştıktan sonra bir de başkasına ders anlatır gibi kendime anlatıyorum. Daha kalıcı oluyor

Ezberlemiyorum, öğreniyorum. Bağlamı anlayıp farklı kaynaklarla destekleyerek o konuyu bir bilgi ağı halinde zihnime işliyorum.

yazarak çalışmak ve birine anlatmak.

Birine anlatır gibi kendime anlatmak +1 (Yüksek sesle)

Okuduklarını gözünde canlandır, masalsılaştır. Böylelikle akılda kalma ihtimalini artırırsın

Hızlı okuma sık tekrar.

Surekli tekrar.

önce bir kere üstünkörü okuyorum konunun ana hatlarını anlamak açısından. sonra madde madde özetini çıkartıyorum. son olarak her maddeye bir anahtar kelime belirliyorum, alt alta yazıyorum ve anahtar kelimeleri ezberliyorum. zaten görsel hafızamn da iyi olduğu iin alt alta yazdığım kelimeler gözümde canlanıyor.

bu yöntemin iyi yanı zaten belirlediğin bir kompozisyon oluyor. her şey sıralı ve bütünlük içinde. sınava girdiğinde aklına geldiği gibi konunun bir başından bir sonundan bir şeyler yazmıyorsun.

ezber gibi görünüyor ama bu şekilde çalıştığım bütün konular yıllar sonra bile büyük ölçüde aklımda.

Kesinlikle yazarak. Tekrari zihninden yada yuksek sesle yapmak yerine yazmak...

Bunun yolu mecbur kalmak bence. Sozele calismak olum, bunu keyifli hale getireek bir sey yok bence. Sozelin sikilmadan calismasi mi olur. Yumurta kapiya dayanmasi lazim anca.

Yumurta kapıya dayandı zaten elimde 1300 sayfalık bir kitap var sınava da 2 ay kaldı. Kitabı daha önce alamazdım geçen hafta basıldı. sınav ilanı da 1 ay önce verildi. Başka kaynaklardan calısabilirdim bi nebze ama calışmadım o da benim salaklığım.