27 Ağustos'a kadar uzatıldı yapılandırma, bence faydalanın, sadece ana parayı ödersiniz tek seferde, takside bağlarsanız da baya uygun faizler var.

yapılandır gitsin.

benim de gss borcum var. ödemeye de niyetim yok.

Terlikle vur

terlik ve hatta botla dal, ben botla dalıp öldürmüştüm arkadaşı. akrebi kuyruğundan tutup atamam kimse kusura bakmasın.

Korkacak bisey yok, senden hizli degil, senden buyuk de degil. Sana zarar verme olasılığı senin ona zarar verme olasılığından kat kat daha az :) Kova, kurek, gazete ya da kapaklı herhangi bir sey vs. Ile dipten kaziyarak hafifce alip disari atabilirsin.

Üstüne kap kapa altına karton gazete sok ters yüz et kabın içinde kalsın sonra doğaya sal.

cebinde akrep olmasından iyidir. bir örtüyle alıp dışarı silkeleyebilirsin. örtünün akrep olan yerinden değil de, kenarlarından tutarsan daha iyi olur.

Arkadaslar hizli hareket ediyor, yakalayamamak ve bana bisey yapmasindan korkuyorum

Tencere tarzi( tupperware gibi icini gorebilecegin daha iyi) bir seyi al. Ustune hemen kalin kalin seyler giy cok korkuyorsan. Bu arada gozun hep ustunde olsun. Tek hamleyle hizlica elindeki tencereyi ustune kapat serefsizin. Sonra altina kagit vs gecirerek tencereyi ters cevir ve kapagini kapat. Sonra ister oldur, ister dogaya sal

Yardimci olacaksa eger, Turkiye'de guneydogu anadolu bolgesi disinda zehirli akrep yok. O yuzden bi zarar veremez zaten.

Belediyeyi falan aradigimda gelebilecek birileri var mi?

Korkunuza saygi duymakla birlikte soyle bir anekdot aktarayim.

Evimde 3 kere akrep cikti, 3unu de az once benim ve arkadaslarin söylediği basit yontemle kokayca yakaladim. 2 tanesini, madem benim evden ciktilar, o halde neden birlikte yasamayalim ki diyerek seffaf bir kabin icersinde besledim gunlerce. Sonra ikisi de öldü ve sonuncu seferde artik dogaya birakmanin daha dogru olacagina karar vererek disari biraktim. Olen iki akrebe iyi bakamadigim icin vicdan azabi cekiyorum cidden. Hic bi zararlari yoktu bana cunku. Karsilarina ben ciktim ve omurlerinin kisalmasina sebep oldum belki de.

O yuzden, biraz cesaretle, soylenen yöntemleri uygulayarak disari atabilirsiniz.

adres ver başkan, kahveden arkadaşlarla gelelim.

Arkadaslar ustune kalin bir tane test kitabi yapistirdim. Onumuzdeki gunlerde de evi ilaclaticam

Etrafında ateş yak kendini sokarak intihar etsin

Bakırköy-bostancı ido, bostancı-sabiha e-9 veya taksi. Sanırsam en iyisi bu

metrobüsle uzunçayır, oradan e-11 yapılabilir.

metrobüs uzunçayır, 16S oradan kalkıyor. SG arabası kendisi.

Araba çalışır vaziyette iken her türlü kullanabilirsiniz.

Not: şarj için her türlü kullanabilirsiniz.
Sonuçta çok akım çekecek bir şeyi bağlamak lazım ama şarj sorun olmaz.

Üzerinde max. amper yada watt yazar. Telefon şarj etmekle bir şey olmaz. Ütü, sac kurutma makinesi filan sıkıncı çıkartır.

16A'ya göredir o priz, telefon şarj edebilirsiniz sıkıntı yok. büyük ihtimalle süpürge takılabilsin diye öyle yapmışlardır. temel şey araba çalışırken yapın o işi yoksa aküyü bitirirsiniz.

o priz önce 12v->220v, sonra siz 12v->5v yapıyorsunuz. doğrudan çakmaktan şarj etmeyi deneyin isterseniz.

ben o prizden buzdolabı çalıştırdım, bir sıkıntı olmadı.

Ayni sorun bizde de var. Civarda yakin baz istasyonu olmayinca yapabilecek pek bir sey yok.

olacak tek çözüm yeni baz istasyonudur. kafanızı dinleyin işte köydesiniz daha ne. kapatın telefonu, alın bi kitap elinize [ha epub uygulamasından okuyorsanız telefona izin var :)] gidin bi ağaç gölgesine/salıncağa/hamağa okuyun kitabınızı

hayal dünyasından oluşmuş bi balonun içinde yaşamıyorsanız buna şaşırmanız gerçekten ilginç.

Yasalara göre haftalık 45 saat çalışmak zorundasın. İş yeri ister hafta içi 8-6 yapar ya da 9-6 yapar hafta sonu da 5 saat çalışıp 45 saati tamamlaman gerekir, 45 saat üstünde çalıştığın zaman ya ek mesai alman gerek ya da denkleştirme yapman gerek..

Denkleştirme : 2 ay içinde fazla mesai yaptığın zamanları hafta içi izin olarak kullanmaktır.

Asgari ücret meselesine gelirsek; bu tarz inşaat firmasında sektereklik işi için asgari ücret civarı maaş verilir genelde.

olması gerekeni istemek hayal dünyasında yaşamak mı oluyor? ben özel sektörde bu tarz bir işte çalışmadım. genelde hakkımı alabildiğim işlerde çalıştım. ama çevremde birçok insan var böyle çalışan. sadece önüme düşünce sinirlendim. belki bir umut hak ettiğini veriyordur diye düşündüm. hem insanları 3 kuruşa çalıştırıp hem de millet iş beğenmiyor demek sağlam sövülecek bir durum.

@xdenix ben buranın cumartesi vs. çalıştırmadığını sanmıyorum. büyük ihtimalle haftada 60 saati buluyor. 60 saat çalıştırınca 40+20 saat ücreti veriyorlar mı böyle yerler? benim gördüğüm asgari ücret verip istediği kadar çalıştırıyor.

ozel sektorde asgari ucretli olmayanlar da (uretim planlama, tasarim, satis, proje, insan kaynaklari vb) ucretsiz cumartesi ve bazen zor zamanlarda pazar calismasi yapabiliyor. ucretsiz. maalesef.

olması gerekeni istemek hayal dünyasında yaşamak olmuyor. sizinki olmasını gerek istemek değil ki. sorunuzda bariz bi şaşkınlık var. özel sektör cumartesi çalışıyor mu ya diye şaşıran sizsiniz. ben de sizin şaşırmanız ilginç, demek ki gerçeklerden haberdar değilsiniz diyorum.

öncelikle türkiye'ye hoşgeldin, devlette çalışıyorsun sanırım ya da baya kapalı bir ortamdasın. türkiye'nin geneli bu şekilde, çok büyük çoğunluk asgari ücret alıyor. hatta sigortası yatmayıp onun da altında alanlar var.

çalışma süresi öğle tatili dahil 50 saattir, üstünde ek mesai verilmesi gerekmektedir ancak dava açıp alabilirsin.

haklısın. biraz yanlış ifade ettim kendimi. şaşırmadım esasında. türkiye'de şartların %90'ının böyle olduğunu biliyorum. ama iş beğenmiyorlar derken öyle özgüvenli ki sanki çok iyi şartlar sunuyormuş gibi. çevrem birçok insan böyle çalışıyor zaten. ama ne kadar alıyorsun, hakkını alıyor musun diye sormadım. belki öyle yerler vardır diye düşündüm.

özel sektörün büyük kısmı cumartesi de çalışıyor. cumartesi çalışmamak, ülkedeki insanlar ve işverenler için büyük lüks. ben hayatım boyunca hiçbir işte 2 gün tatil yapamadım. cumartesi tatil diye girdiğim işler, yarım gün kakalamaya başlayınca onlardan da çıktım. mesai ücreti denen kavramdan bihaberler, yahu adamlar sigortayı bile eksik yatırıyor, hiç yatırmayanı var. ben 2 gün tatil yapan çok az insan gördüm ömrümde.

Ooo gunaydin kardes.
scontent.fsaw1-1.fna.fbcdn.net

@acemi mavi yakalıların mesailerinin denetlenip beyaz yakalıların denetlenmemesinin sebebi ne? birini yapan devlet diğerini neden yapamıyor?

beyaz yakanın b.k yemesinden afedersin...
beyaz yaka sendikalı değildir, ne iş bırakabilir ne toplu sözleşme yapabilir ama kendini bir şey zanneder.
zaten mavi yakalı adam daha işe girerken fazla mesaisini almak üzere anlaşır --hatta bunu yapamıyorsa mavi yaka saymıyor adamlar artık. ha apartman altı tekstil atölyesidir, berbattır ama onun bile saati bellidir.
beyaz yaka "esnek çalışma saatlerine" uyar.
"beyaz yakalıların denetlenmemesinin sebebi ne? birini yapan devlet diğerini neden yapamıyor?"
devlet canı istediği için denetlemiyor ki hak arayan, şikayet eden olunca denetliyor.

avmlerde çalışan insanların asgari ücret + satıştan prim muhabbetine cumartesi - pazar demeden (haftaiçi 1 gün izin) günde 8-10 saat ayakta dikildiğinden haberin yok galiba.

Asgari ucretli sizin dusundugunuz kosullarda calisiyor falan degil. Beyaz yakali beyaz yakaliliktan yakinir da ortalama bir kobide calisan asgari ucretli icin beyaz yaka olmak cennettir.
Mavi yakali mesai almak uzere anlasir, giris saati cikis saati bellidir falan boyle bir sey yok. Buyuk fabrikalarda vasifsiz isci olarak calisanlar icin oyle olabilir, kucuk isletmelerde calisan adamlarin bir beyaz yakaliya kiyasla hicbir avantaji yok. Avantaji gectim kopek gibi calisiyor adamlar.
Esnek calisma saatinin allahi var zaten. 5-10 kisilik kucuk isletmede adamin yaptigi is belli degil, asgari ucrete her isi yaptirirlar. Asgari ucretli diyince sabah gidip aksam gelen, isini yapip maasini cebine koyan, fazla calistiginda mesaisini alan kafasi rahat adam gelmesin akliniza oyle.
Bazi kucuk isletmelerde mesai falan da alamiyorlar zaten. Is uzarsa gec cikiyor, mesai falan yok. Esnek calisma saatleri iste sana. Kimisi de cok yorucu iste calisiyor tabii bunlarin. Asgari ucrete it gibi calisiyor. Sen masa basinda off kafam sisti is cok yogun beynim yoruldu falan diyorsun adamin eve gelince ayakta duracak hali kalmiyor.
2-3 bine calisiyoruz diyen beyaz yakalilarin hicbir bir gun durmaz asgari ucretli vasifsiz icsi olarak bir kucuk isletmede. Adamin agzina sicarlar afedersin, plazada strese girmeye benzemez.
Bu adamlarin geneldee oyle malvarligi falan da yoktur, bugun kazanir bugun yerler, kili kilina gecinirler. Evi buyuk ihtimal kiradir. Oyle kafasina esince isi de birakamaz. Kopek gibi calistigi isine seve seve devam eder. Zaten yukselme, mudur olma zart zurt olma sansi da yoktur beyaz gibi ki birkac yil disimi sikayim rahat edeyim falan desin.
Sen cok calisirsin, aksam gec cikarsin, ofiste masa basinda beyinin cok yorulur falan. yillik izinde tatile gidersin biraz kafa dinlersin. Mavi yakali adam tatile ayiracak parayi hicbir zaman kazanamaz. Haftasonu da cikip gezemez. BIr sinemaya gidip cikista yemek yese o haftalik keyfi harcama istihkakini doldurur zaten. Beyaz yakali gibi cektigi sikintinin acisini da cikaramaz. Beyaz yakali isinden sikayet eder, bayramda tatile gider. Asgari ucretli o otelde bir hafta tatil yapabilecek parayi kazanmak icin haftalarca fazla mesai yapmasi gerekir. Tabii isyeri mesai oduyorsa. Zaten kazansa da o parayi tatile veremez buyuk ihtimal. Mutlaka esrtelemek zorunda kaldigi bir masraf vardir, evde bozuk esyadir, cocugun okuluyla alakali masraftir, hanimin kiyafetidir duvarlarin badanasidir bilmemnedir.

Hergun kafasi kazan gibi olan, masabasi calistigi halde beyin yorgunlugundan aksam ayakta duramayan bir ofis calisani olarak bir asgari ucretli mavi yaka olmadigim icin halime bin sukur edebilirim. Isim harika mi, hayir degil. Ama bir asgari ucretli mavi yakaya kiyasla cennet. Varsin kafam kazan olsun.

Türkiye'de beyaz yakayım diye kasım kasım kasılan tiplerin çoğu amelelik yapıyor farkında değil. Geçen duyuruda birisi "beyaz yakalı olarak çalıştığım iş yerinde yemek verilmiyor bilmem ne kadar eziyet çekiyorum mealinde bir şey yazmıştı". Bende mesaj atıp çalışanına öğlen yemek bile vermeyen bir işyerinde çalıştığı için kendisinin beyaz yaka değil amele olduğunu söylemiştim. Ne hikmetse cevap vermedi.

Kurtköy otogar dediğiniz pamukkalenin kalktığı otogar mı? öyleyse max. 20 tutar

oraya araç var zaten servis yani.

Ben genekde sektoru oradan takip esiyorum 3000 ustu baglantim var. Mantikli insanlar guzel paylasimlar yapiyor onlari gorebiliyorsun.

Genelde insanlar is bulmak, calisan aramak icin kullaniyor.

Aradigin firmanin CEO'sunu bulup sana sunu satayim mi denmez eger aradigin o ise.

likedin'in amaci calismak istedigin firmadaki kisilerle baglanti kurup bilgi almak ve kendini tanitmak. atiyorum sen reklam firmi cekiyorsundur, bir firmanin halkla iliskiler ve tanitim direktorune mesaj atabilirsin. ilgilenirlerse seninle gorusurler vs.

O baglanti nasil oluyor? Facebook gibi arkadas mi olacagim? Ben ilgilendigim alanlari ve yeteneklefimi yazdim. Aslinda onlar beni eklesin derdindeyim.

linkedin de arkadaşların dediği gibi fb'a dönüşmüş. herkes ceo. yeni moda kendi portfolio'nu gösterebileceğin mesleğin ile ilgili platformlar. mesela yazılımcılar için github, çizim yapanlar için deviantart, artstation gibi.

ben birkaç kere teklif aldım oradan ancak artık iyice amele doldu orası. seçim arifesinde ve sonrasında fecaatti zaten. her reiz paylaşımı yapanı şikayet edip listemden çıkardım. ona rağmen 3k üstü bağlantı sayım ve her gün min. 2-3 artıyor.

Sorunu bilmeden yorum yapmak zor. İbrahim Abdülkadir Meriçboyu'nun (A.Kadir) bir şiiri var, "Olur biter" isimli. Ben çok moralim bozuk olduğunda, çok dibe vurduğumda onu getiriyorum aklıma. İyi geliyor.

şöyle düşün, şu an dünyanın %70'i temiz suya ulaşamıyor veya üstlerinde çatı yok.

Moral bozuklugunda: Tarkan sarkisi acip dans etmek.
Saka yapmiyorum bir sure sonra hayat toz pembe oluyor.

Dipteyken: Sosyallesmek, en yakinlarimin kafasini yemek ve kahve icmek

zaman...

Çok basit abi.
Baban ölüyor, dünyan yıkılıyor.

Üzerinden 1 yıl geçmiş, bir arkadaşının düğünü var, ağzın kulaklarında zıplaya zıplaya halay çekiyorsun.

Hayat böyle. Unutmak harika bir şey. Unutuyorsun. Zaman silip süpürüyor her şeyi.

Şöyle düşün geçecek:
Şu an dert ettiğin şey 1 yıl sonra aklına bile gelmeyecek.

Herneyse geçmesini bekle, hayatla olan bağını kopartma

unutarak tabi ki, tek bir olaysa seni üzen.

olayla arana mesafe koyuyorsun, kendini olaya iliştirmiyorsun. olay büyük ihtimal direkt seninle alakalı ama alakanı kafanda bitir.

yoksa çok acı çekiyorsun. tecrübeyle sabit.

Bu duyuru neden gonul isi kategorisine girdi yahu?

Bu akşam saat 9-10 gibi tak kulaklığı, en sevdiğin müzikleri aç ve bir şeyler hayal ederek 5-6 km yürü.. Hayal dünyası diye bir yer var gerçekler çok acıysa..

uyuyorum. bir nebze kaçabiliyorum bu durumdan.

hangi ildesin?

hiçbir planım yok. param olursa annemi görmeye giderim bir ihtimal. yoksa otururum evde, okulsuz-kurssuz 2-3 gün camış gibi yatmanın tadına doyarım. kaç gün ki zaten tatil?

@der meister naptın ya, pts yarım günü saymazsan 9 gün tatil var...

Bizim evimize gelen giden olmadığı için yatıp dinlenmeyi düşünüyorum.
Eğer ziyaret edilen bir ev olsaydı mutlaka bir yerlere kaçardım.

Ben tüm tatil boyunca yatıp film izlemeyi ve kitap okumayı düşünüyorum.
Gördüğüm bazı yapımları listeme eklemeye başladım yavaştan.


Bu arada neden yalnız olmak tatil planınızı iptal etmek için bir sebep oluyor ki.
İnsanlar yalnızken de gayet güzel zaman geçirebilir.
Geç değil, turlara bakın ya da sakin yerlere gidip hem dinlenin hem gezin.
Benim maddi durumum el verseydi yalnızlık falan dinlemez yakın da olsa bir yerlere giderdim mutlaka.

@redskull kocaelideyim

bence yap gurcistan.

benim gurcistan (tiflis + svaneti veya tusheti'de çadırlı kamp) + son birkaç gün memleket.

kuzenimin satış koyması ve yalnız kalma ihtimalimde bile gidicem ben gurcistana

datça'da kamp yapıcaz kısmetse arkadaşlar ile. o olmasa bisiklet turu yapardım çadırlı. tek kişilik sıkıcı görünebilir ama insanın kendini tanıması ve keşfi için çok özel ve önemli bi tecrübe. bu fırsatları kaçırmayın, gezin dolaşın yeni insanlarla tanışın. ben asos'u gezmek istiyorum bisiklet ile, son baharda yaparım büyük ihtimalle izmir'den çıkıp. ha kuzenim beni yalnız bırakmaz ayrı mesele.

ilk gün aile, sonrası alanya galiba, daha belli değil. olmadı köyde kafa dinliycem ki bir yandan canım bunu istiyor. bakalım...

köyü bekliyorum adım adım, kurban kesilir kavurma yapılıp yenir, etin tadı süper olur.

gelen çocuklara şeker verilir, tanıdıklık durumuna göre harçlık vs. verilir.

verandadaki salıncakta malak gibi yatılır.

bahçede olmuş meyvelerden yenilir.

baklava börek çörek itinayla yenir.

bendeki planlar böyle :))

Bi aksilik olmazsa Ukrayna.

eh cuma günleri pahalı olur normal. pgs yoksa mecbur. çok geç kalmışsın zaten bu kadar süre kaldığında fiyatlar bu mertebeyi buluyor.

pazar günü 221,99 TL gözüküyor, pazar giderim dersen o var elimizde.

Vana giden arkadaslar 600-700 veriyor git gel. Bazen alakasiz zamanlarda bile bu fiyatlar var artik

Muş biletleri bu yıl aşırı pahali, 6 senedir ilk defa kitlemisler 300 350 bandına kac gün incesine bakarsan bak aynı. Tavsiyem bingöl uçuşlarına da göz at.

hayır. her iki durumda da para aktarımı kayıt altına alındığından bir fark yok. ama eğer fiş/fatura vermiyorsa, her iki durumda da vergi kaçırmaya girer.

pos cihazından vergi vermek zorunda. çünkü kayıtlara giriyor. Ama havalede parayı elden vermişsin gibi olur.fatura kesmezse vergi vermez.

Girer çünkü sen şahsi hesaba havale yapacaksın. Bir arkadaşına para gönderir gibi göndereceksin, o da fatura kesmeyecek kdv'den yasal olmayan şekilde muaf olacaksınız.

fatura vermediler. ama iş yeri olduğu için fatura kesmek zorunda değil mi?

denetimde çıkar o iş aslında ama senin havale yaparken yapacağın tanıma da bağlı. atıyorum borç ödemesi dedin bişi çıkmaz ama lazer epilasyon ücreti yazdın o vakit çıkar.

hızlıca paraya ihtiyacı olduğu için olabilir. bankamatik kartı da olsa bir gün bekliyor diye biliyorum. yanlışım varsa düzeltirim tabi benim bilgim böyle.

Tabii ki zorunda, tam manasıyla vergi kaçırıyor.

şikayet edeyim mi vergi dairesine, resmen gıcık oldum. Biz eşek gibi ödüyoruz.

şimfi fiş/faturadan bağımsız konuşursak eğer, yaptığı mantıklı.
pos cihazında ödeme yapıldığında banka işlemin bedelini belirli bir süre beklettikten sonra gönderiyor. işletme erken almak isterse pos işlemlerin karşılığını, yüksek komisyon ödüyor. bu sebeple nakit ya da havale işlemleri her zaman iyidir işletme nezdinde, bankayı zengin etmez. teklifi anlaşılabilir, mantıklı.
ancak buna rağmen fiş ya da fatura kesmek zorunda. bu vergi kaçırmanın dışında şu işe de yarar. diyelim yapılan işlem sağlığına zarar verdi. hakkını araman gereken duruma düştün. işlemin mali karşılığı olan fiş/fatura yoksa, hakkını ispat edemezsin.

Havaleyi kişisel hesabına yapmanı istediyse bu elden para vermek gibi. Ama işyerinin hesabınaysa kayıtlı oluyor.

her türlü fatura kesmek zorunda. Fiş/Fatura kesmiyorsa vergi kaçırmış oluyor.

şimdi şikayet etme. gelen para karşılığı fatura kesmek için 7 günü var. şimdi şikayet edersen keser faturayı çıkar işin içinden. sen açıklama kısmına hizmet bedeli falan diye yaz ve bir süre bekle.

bir ay sonra falan şikayet et, uğraşsın dursun.

pos kayda girer hesap kayda girmez diye bir şey yok. banka ödemesi açık kanıttır. Maliye kayıtlarına girer, kanıttır.

peki neden böyle bir teklif yapıldığında sana "ben vergisini ödeyen bir vatandaşım. sizin de vergi kaçırmanıza müsaade edemem benden 600 lira alın" demedin? ikiyüzlülüğün anlamı yok. 500 lira vermek işine geldi öyle ödedin. yalnız bil ki fiş vermeyen de almayan da suçludur. hesabından o kişiye 500 lira gitmiş yok ben almadım diyemezsin de. paşa paşa cezanı sen de ödersin.

(bkz: faraday kafesi)

paratonere ek faraday kafesi ile korunur gökdelenler, bu sayede yıldırımın hiçbir etkisi olmaz binaya. sadece gürültü çıkartır.

aldığın parayı tüm detaylarıyla www.turkiye.gov.tr adresinden görebiliyorsun. geri ödeme için de e-devlette bir bölüm var (www.turkiye.gov.tr) ama seninki vergi dairesine aktarılmıştır oradan kontrol edeceksin.

Bu normal. Aldigin para, odemen gerektigi zamanda tefe/tufe'ye gore yeniden hesaplaniyor. Faiziyle oduyorsun yani. Ben de 9000 kusur almistim. 14000'e yakin borclandim ki odemem gerektigi zamanda odemeye basladigim halde boyle. Yapilandirmadim. Hala oduyorum.

Obur sorunu @nrmnm cevaplamis zaten.

ödediğin paranın ne kadarının faize, ne kadarının ana paraya gittiğini e-devlet üzerinden görebilirsin. oraya bak.

eşyayı kendim toplarım, onlar dolapları makinaları söküp taksın diyorsan bir numara verebilirim. yok eşyayı da onar toplasın dersen yok :)

Ben 2023'e kadar tecilliyim ama riske girmek istemiyorum. Bir daha ne olur belli olmaz.

21 gun mantiksiz, gereksiz, sacma sapan bir uygulama gercekten su durumda, bu konuda hemfikiriz.

Lakin, seni tenzih ederim herkesin hayati, durumu, planlari farkli tabi ama inan bana su an etrafta artis artis dolasip "21 gun askerlik mi olur yapmiyorum bedelli ulan !!'' diye etrafta dolasanlarin %90i bankada ilk sira alanlardan olacak.

Turkiye'de kotunun iyisini yakalamis olmak bile buyuk sans olur hale geldi. ''Profesyonel askerlik cikar yakinda ben yapmayacagim bedelli 21 gun gidilir mi yahu ! '' demek biraz buyuk risk almak oluyor..

Turkiye guvenilir bir yer degil, bu tarz kumarlar oynanabilecek bir yer degil. Imkan varsa fazla tatava yapmaya gerek yok bedelli varken yararlanilmali.

Ben bu şartlar altında kesinlikle bedelli yapmama kararı aldım. İzleyip göreceğim ve başka bir çözüm bulacağım. Asla ama asla hem para verip hrm askere gitmek gibi bir şey söz konusu dahi olamaz.

şu halde 3 bin dolar para değil ya. Şu şartlarda 2 aylık maaşımdan az olacak, 20k olsa bile verip çıkarım yarın ne olacağı belli değil.

21 gün bişey değil. göz açıp kapayıncaya kadar geçer. imkanınız varsa gidip kurtulun. askerlik önünüzde her zaman engel olur. iş bulma da, evlilikte daha bir sürü konuda.

@tchuck

valla ağzını öpim denir ya. bu da o hesap işte. bunlar da sorumluluk denen birşey yok. adamın bir hayali kariyer planı da yok arkadaş. ya kardeşim ilk bakılan şey askerlik durumudur ya.

elinize böyle bir şans geçmiş. 21 gün için bütün hayatını tecil yüksek lisans ıvır zıvır la uğraşıcaksın.

yahu zaten 1.5 yıl hak veriyor sana yüksek lisans onun da bedeli yaklaşık 9 bin tl. iki sefer yapsan zaten 18 bin tl bitirmeden.

21 gunun amaci da yok. Orda bana egitim vereceklerden emin ol daha cok sey biliyorum askerlikle ilgili. Ayrica cok afedersin de sicmayi bilmeyen adamla ayni ortamda bulunsam bana ne katar sikinti burda kimseyi asagilamam ama bu da bir gercek.

arkadaşlar bu yönetim para karşılığı 21 gün yaptırıyorsa profesyonel orduya geçildiğinde de bu civara yakın günde zorunlu eğitim aldırır insanlara. burda düşünmeniz gereken 21 günlük eğitime 15k ödeyeyim mi yoksa profesyonel ordu gelince beleşe mi yapayım olmalı.

şöyle düşünün son 2 seferdir askere gitmeden bedelli imkanı tanıdılar ondan önce hep zorunlu bir süre vardı. yine olabilir eğer tecil hakkın varsa gitme.

herkesin hayatına kimse karışamaz :)

benim tahminim 21 gün askerlik ve 15k bedel kesinlik kazanacak, söylemler bu yönde. türk usulü profesyonel askerlik olacak yani. herşeyi kendimize benzetiyoruz bunu da halledecez.

bence 30k verilsin hiç yapılmasın gibi ultra her şey dahil bedelli olsun :)

ben 30bin verdim siz de verin lan...

Mevcut sistemde zorunlu askerlik sistemi, zorunlu askerlik sisteminin varligini surdurmek icin var. Bedelli de bunun emniyet subabi. 4-5 yilda bir cikartilip sistemin gazi aliniyor, ustune guzel de para topluyorlar, oy devsiriyorlar falan. Temiz is yani...

21 gun sacmaligi nereden cikti bilmiyorum ama bence askerlik tavir alinacak "Gitmiyorum lan" denilecek ya da "Hem para verip askere gidecegime kisa donem giderim" denilecek bir sey degil. Aktif olarak bedelli beklediyseniz surecin ne kadar yipratici oldugunu biliyorsunuz, bir daha ne zaman cikar ya da sartlar ne olur hic belli degil. Diger yandan 15.000 TL + 21 gun > 155 gun gibi bir karsilastirma yapmak pek mantikli degil. Maddi imkanlariniz el vermez, sosyolojik arastirma pesindesinizdir, macera ariyorsunuzdur, askerligin vatana hizmet oldugunu dusunuyorsunuzdur anlarim ama tek motivasyonunuz "Para verip de askere gitmem, gidersem para vermem" prensibiyse emin olun askerdeki ilk haftanin ardindan sinirden o prensiplerinizi kepinizle beraber yersiniz.

Ayrica su "sicmayi bilmeyen adam" muhabbetini falan da yalvaririm birakin, harbiden cok cirkin. Kendini elit gormek (Cok elitim, iyi sicarim) desen degil, baskasini hakir gormek desen degil, zaten bir arguman hic olmadi... Askerde sizin sosyal cevrenizin disindan insanlarla karsilasabiliyorsunuz; bu insanlar icinden ciktiklari cevreler itibariyle sizden cok farkli olabiliyor, arada bir de gercekten sizin cok temel saydiginiz normlardan bile haberdar olmayanlar olabiliyor. Ilginc gelmesini anlarim ama asagilamadan once bir zahmet "Acaba ben Siirt'in merkeze 120 km uzakta bir koyunde bir adamin ucuncu karisinin besinci cocugu olarak dogsaydim ne olurdu" diye falan bir dusunun.

şans varken gidin yoksa sıkıntı yaşarsınız. daha uzun süre yapmak zorunda kalırsınız ki 15.000 tl 21 gün iyi rakam. ramboya dönüşmene gerek yok senden yada kısa dönem askerlik yapandan kimse rambo olmasını beklemiyor.

Çalışması gerekli mi? Bırakın çalışmasın. Zorda kalınca illa çalışacaktır, özel bir rahatsızlığı yoksa insanın hayatına çok da kafamıza göre müdahale etmemek gerek.

ne ile geçiniyor?

maddi bi kaygisi yok o zaman. olsa birak is bulmayi ek is bile yapabilir kimsenin baskisi olmadan.

@whoosie, katılmıyorum, zorda kalınca çalışamayabilir bu durumda. iş bulması ayrı dert tecrübe ayrı dert alışık olmadığı bir düzene belli yaştan sonra geçebilmesi ayrı dert.
ama ne yapılabilir onu bilemiyorum.
bir kuzenim var, maddi yönden rahat, dünyayı geziyordu iki ay öncesine kadar, şimdi ise birden bire iş kurup çalışmaya karar verdi ve her ey şimdilik yolunda gidiyor. bir şekilde kendisi de değişebilir.

annesinin emekli maaşı var, babası da aylık üç beş kuruş para veriyor. hani hayatı evde ne varsa yemek üzerine kurulu. kaç yaşına geldim anneme yardım edeyim falan gibi bir kafa yok. hoş gerçi anne de yanımda dursun çalışmasın kafasında.

@whoosie iyi diyorsun ama diyelim annesi yarın bir gün öldü gitti, 25-30 yaşında hiç tecrübesi olmayan bir çocuk ne yapacak kim işe alacak. öyle ağır işlerde de çalışamaz kırılgan bir tip.

ne okuyor? okula duzenli gidiyor mu, dersleri nasil? okula devam ediyorsa cok uzerine gitme derim ama aktif olarak ilgilendigi ve surdurdugu bir sey yoksa sikinti. "vakti gelince calisir" dusuncesine katilmiyorum sahsen, 25 bunun icin cok gec bir yas. tembellik ve atalet zehir gibi, yerlesince kurtulmasi cok zor.

ana baba beslemeye devam ettiği sürece neden çalışsın ki niyeti yoksa? kessinler musluğun suyunu, alıp karşılarına konuşsunlar. anlar belki.

okulu bitirme yolundaysa sıkıştırmana gerek yok. senin yakınlık derecen nedir bilmiyoruz tabi ama geleceğe dair planlarının ne olduğunu sormakla başlayabilirsin.

Üniversite devam ediyorsa niye çalışsın. Anlamadım bu kısmı. Okulda yoksa çok sıkıntı ya. Yarın bir gün annesine bişi olsa maaşta kalmaz. Çok karanlık bir gelecek. Tembel tenekenin teki,doğruları varmış filan geçiniz bunları. Anne yanlış yapmış muhtemelen en başta. Konuşmakla düzelmez, aç kalacak ama cidden böyle aç kalacak yani ölüme yakın derecede, o zaman çalışır. Adamın bir şekilde karnı doyuyor, barınacak yeri var, niye calıssın aslında:)

www.facebook.com

OECD'nin su raporuna bakarsan zaten Turkiye'de 15 - 29 yas araligindaki her 3 kisiden biri ayni durumda.

Ne demek kırmadan la? Kalbinin amk afedersin. Ağır konuşmazsan kaldırmaz götünü o tipler.

@bos gezenin bos ustasi +1

Valla anlattigin kadariyla cocugun arada okula gidip gelmek disinda bir sosyal hayati da yok. Ot gibi yasayip gidiyor yani.

Depresyonda olabilir ya da baska psikolojik sorunlari olabilir.

babasının verdiği paranın kesilmemesi için okulunu uzatıp duruyor okulu da anadolu üniversitesi uzaktan eğitimli bişey gidecek bir okulu kampüsü falan da yok. ekonomik durumu öyle iş kuracak gezecek gibi bir durumda değil. diyorum ya genelde evde, annesi ne yemek yaparsa onu yiyor, birkaç tane arkadaşı var arada bir onlarla evinin çevresinde öyle basket falan oynuyorlar. başka da bir aksiyonu yok.

kuru ekmek versen onu yer yine de çalışma için bir istek olmaz gibime geliyor.

Valla bir tek ben mi dert ediyorum diye düşünüyorum bazen. bir de elin ekmek tutsun kıvamında saçma sapan şeyler de söylemek istemiyorum. akla yatabilecek ama bu durumdaki bir adamı da kırmayacak üslup bulamıyorum.

annesi mannesi de dert etmiyormuş, o zaman size ne ki? aynı durumdaki kişi olsam ve bana ıdısının dıdısı biri "çalış" dese "annem dert etmiyorken sana noluyor" derdim. kusura bakmayın da sjdjdjdd

kendi haline bırakın, mecbur kalmadıkça çalışmayacaktır.

Toplum baskisi ile herkesi kolelik duzeninde calismaya itmeyin. Calismak koleliktir.

Tembellik hakki diye bir sey var.

25 yaş çok geç değil, ben 28de üni'yi bitirip başladım çalışmaya. benim durum biraz daha siyasiydi üni bitmemesinde.

annesinde bitiyor o iş, konfor alanından çıkartılması gerek. annesi evin önüne koyacak işlerini yapmayacak vs. vs. böyle bir adam başka türlü çalışmaz.

ha şu var, herif memnunsa kime ne. geçen ekşi'de 117bin tl ile hayat boyu yaşamak gibi bir başlık vardı, belki çocuğun bakışı cidden budur.

amacın nedir niye çalışmıyorsun diye sorabilirsin. annene bişey olursa planın nedir diye de eklersin. belki bilmediğin, bankada 100-200 bin para vardır ve ona güveniyordur. kimisi hayata tembellik için gelir bu kişi de onlardan biridir.

Adam zerre tutarsız gelmedi bana. Çalışmıyor ama sizden bir şey de beklemiyor. Annesi de dert etmiyor bu durumu. Çalışmasın efenim.

daha önce mobilde olduğum için uzun uzun yazamamıştım, "boşverin çalışmasın" yaklaşımının sağlıklı olacağını ve bu tarzda birinin "ihtiyacı olduğunda çalışacağını" düşünmüyorum çünkü yakın zamana kadar ben de böyleydim. beni hayata katılmaya ve çalışmaya teşvik eden şey isteklerimin olmasıydı. görünen o ki bu çocukta o da yok. bence bu net bir şekilde depresyonda olduğunun veya sağlıklı düşünmediğinin göstergesi. o çocuk emin olun bu zihniyetle para kazanması gerektiğinde de tutunamayacak. belki aç kalmamak için bir yerde işe girecek ama kendini biraz rahatlattığı anda oradan ayrılacak. böyle insanlar tanıyorum. devamlılık ve istikrar gerektiren hiçbir şeyde başarılı olamıyorlar, aç karınlarını doyurmak için çalışırken de mutlu değiller. çünkü kendilerine tamamen yabancı olan bir konseptle karşı karşıya kalıyorlar ve inanılmaz bunalıyorlar. bir obezin maraton koşmasına benzetiyorum şahsen bunu. bir obez maraton koşabilir mi? evet ama öncelikle fazla kilolarını vermesi ve çokça antrenman yapması, kendini hazırlaması gerekir. bu arkadaş ise maraton gününe kadar obez kalmaya devam edecek ve o gün geldiğinde çalışmak onun için maratondan farksız olacak. bunalacak, nefret edecek, kusacak ve maratonun aksine "ben istemiyorum, bırakacağım" bile diyemeyecek; koşmaya devam etmek zorunda kalacak. bu mental olarak bitirir insanı, daha kötü hale sokar. çünkü şu an "azla yetinebiliyorum" diyorsa bile, yarın "çalışmam gerekse dahi çalışamıyorum" demeye başlayacak. bunu görecek. varsa özgüveni de tamamen paramparça olacak.

ben "şu an okuyorsa üzerine gitmeyin" dedim ama düzenli olarak okula gittiğini, başarılı olduğunu, evden çıkıp okula falan gittiğini varsaymıştım. durum buysa bence hafife alınmamalı. o yüzden psikolog yardımı gerekli bence. dediğim gibi, bunları aşağı yukarı aynı şeyleri yaşamış birisi olarak yazıyorum ve rahatlıkla söyleyebilirim ki o dönemde sağlıklı değildim ben, hastaydım.

kimseye "sen hastasın" diyemem elbette ama şahsi görüşümce, böyle yaşamayı isteyen bir gencin de sağlıklı olması pek mümkün değil. insan yerine göre parasız veya çalışmadan yaşamayı dahi arzulayabilir ama bunun için bir şeyler yapma gayretinde olur. bu arkadaş gördüğüm kadarıyla sadece anne ve babasının verdiği parayla hayatta kalmaya gayret ediyor. hiçbir şekilde yaşam ya da hareketlilik emaresi yok. bu tehlikeli. "ben çalışmak istemiyorum" deyip bahçede kendine bir ev yapsa bile "bir şeyle uğraşıyor, istediği bir şey var" dersin... bu adamda hiçbir şey yok.

ayrıca ykyt'nin şaka yapmak istediğini varsayıyorum. "kimse çalışmak zorunda değil" ne ya? çalışmayı, kendine ve topluma faydalı olmayı "kölelik" olarak değerlendirmek nasıl bir çiğlik örneği? çalışma şartlarına, fazla mesaiye, gelir adaletsizliğine bulduğunuz çözüm bu mu yani, tamamen çalışmayı bırakmak? insan olarak fonksiyonunuz nedir? çalışmadan, kimseyle muhatap olmadan, hiçbir şey üretmeden, hiçbir fonksiyona sahip olmadan yaşadığınızda mutlu oluyor musunuz?

ha oluyorsunuz diyelim, hadi biz "sistemin köleleri" olarak başkalarına yaranmak isteyen ezikler olalım... o zaman kaynağınızı kendiniz yaratmak zorundasınız. evet çalışmak zorunda değilsiniz ve tembellik bir hak ama kimse size bakmak ve para vermek zorunda da değil. böyle saçmalık olmaz. 25 yaşında anamın babamın verdiğiyle yaşayacağım ve "kölelik istemiyorum cnm sağolun tembellik haktır" diyeceğim. yok ya. anam babam eşek mi o zaman, onlar neden çalışmış?

dedigin hic bir sey ise yaramaz, finans kaynaginin kesilmesi lazim anca oyle. biri baktikca ona o hayat devam eder, aci ama gercek. sayisiz kere gordugum bir olay.

hiç bulaşma ne hali varsa görsün derim. Yakın akrabam falan değilse zerre umurumda olmaz böyle çalışmayan tipler.

touristica ve tatil.com'a bak derim. ets'den %35-40 daha ucuz oluyorlar

ya hava güneşli ve sıcak olursa? o sıcakta bot giymek yerine ayaklarımın ıslanmasını yeğlerim. düşünürken daraldım :)

İş yerinde yedek ayakkabımın olmasına güvenerek spor ayakkabıyla çıktım ben.
Eğer yedek ayakkabım olmasaydı da deri günlük ayakkabım var onu giyerdim spor yerine.
Bu arada ayakkabı çok ıslanmadı.

Bot giyilmez ama ya yağmur olmasına rağmen hava çok boğucu sıcak.

Yolda sürekli milletin ayakkabılarına baktım (bunu arada yaparım) ve bir kişide bot gördüm.
Herkes spor ayakkabı/günlük ayakkabı ile çıkmış.

Ben de dikkat ettim. Cidden koca otobüste bir ben bot giymişim. Neyse ki spor ayakkabımı da yanıma aldım. Dönüşte giyerim artık. Baskılara boyun eğiyorum. :D ben işe gitmemeyi bile düşünmüştüm halbuki.

yazın yağmur yağıyorsa ya da yağma ihtimali varsa su almayacak, kumaş olmayan spor ayakkabılarımdan birini giyerim. bot da ne yahu temmuz ayında.

yuh pişer la insanın ayakları bu sıcakta. onun yerine yedek ayakkabı ve çorap koyun işyerinize daha mantıklı olur.

ben bildiğin kışlık bot giydim, yanıma da spor ayakkabılarımı aldım. dereden spor ayakkabıyla mı geçiçem daha neler ya. hava da serin ayrıca, boğucu değil.

@elorelia yahu var mı öyle spor ayakkabılar?
@hosein , zaten yanıma spor ayakkabı aldım. Önemli olan o ıslak ayakkabıyla 1 saat yolculuk yapmamak.
@evde likayat kalmamis , sonunda!yalnız değilim :D herkese bot giydiricez. İnanıyorum:D

abi manyak mısınız? :D kars'ta kar yağmadan bot giymezdik biz. su geçirmeyen spor ayakkabım var, decathlondan almıştım. onu giyiyorum

cnbc-e'ye bir filmden sonra tepki gelmişti, o zamanlar sanat filmleri kuşağı olurdu cnbc-e'de. ondan sonra hep koydular credits kısmını.

Mümkün ama çok masraflı ve uğraşlı, bu işleri parası olmayan vakti olan öğrenciler çekmek istiyor, sonra büyüyor para buluyor ama vakti kalmıyor. 35 mm filmler çok pahalı, banyosunu yapan dünyadaki laboratuar sayısı bir elin parmağını geçmez vs., sonra o filmleri -eğer tam olsun diyorsan- el yordamıyla kes biç düzenle, epey zahmetli. Ben hobi olsun diye 8mm işine girişeyim dedim, 3 dakika çekeceğim filmin masrafı 100€ falan oluyordu, sessiz hali. Hollywood'da kullanıyorlar hala filmli kameralar ama onlar da kalitesi için kullanıyor.

ilk olarak eski hissi vermek için eski ekipmanlar kullanmak zorunda değilsin. eski ekipmanların sorunu bitmez. sadece nostalji için de o kadar derde kimse girmez. zaten dijital olarak aklına gelen her efekti verebilirsin. izleyen konuya yıllarını vermiş bir uzman olmadığı sürece de aradaki farkı kimse anlayamaz.

eski filmlerde-dönem filmlerinde sorun dekor. mesela eski bir istanbul sokağında çekim yapacaksın. düşün bütün tabelalar, arabalar ve yeni görünen her şeyi değiştirmek zorundasın ya da o sokakağa benzer bir set kuracaksın. iç mekan bile olsa onlarca obje bulup dekor yapacaksın, kıyafetler ona göre olacak vs. vs.

eğer yamulmuyorsam good bye lenin 2003 yılında çekilmiş olmasına rağmen sanat yönetimi itibariyle sanki 13 yıl önce gerçekten filmin konusunun geçtiği tarih olan 1990 yılında çekilmiş gibi yapılmıştı.

stranger things de 80'ler çekimi gibi, sanırım iş görüntü yönetmeninde bitiyor.

elephant man de bu tarzdı. çok güzel filmdir.

Bedukun bir klibide boyleydi

pahalı olur üni'den almak, evinin çevresinde vardır özel poliklinik oradan hallet, 40-50 TL gibi bişi oralarda.

devlet hastaneleri ve üni. hastanelerinde 200 TL civarlarında tam teşekküllü olduğu için.

Arata kaynama yapmış olacagım ama bu sağlık raporu neleri kapsıyor? Aile hekiminin verdiği rpor geçerli değil mi?

kumda kahve için şunu biliyorum: kahve ne kadar yavaş pişerse o kadar iyi olur, kumda sıcaklığı azalttığı için daha yavaş pişiyor ve daha lezzetli oluyor.

Hicbir sey. Fetis resmen.

valla ben kumdaki kahveyle ocakta pişmiş türk kahveysini lezzet olarak ayırt edemiyorum
hoş sorun bende olabilir

közde kahveyi hakikaten közde yaparsanız farkını anlarsınız. istanbul'da yapılan şey, kaynar suyu döküp közün üstüne koymak. o sebeple de fark anlaşılmıyor ancak yavaş yavaş pişen türk kahvesinin tadı apayrı. o kömürümsü tad da üstüne sinince tadından içilmez oluyor :))

odun ateşinin ısıl değeri daha yüksek yani Q=M*C*Delta(t) dersek Q değeri arttığı için yüksek sıcaklıkta kalma süresi artıyor. o sebeple de çayın tadı daha iyi oluyor.

meşe ateşinde semaver çayının tadı çok fark ediyor. gerisini bilmiyorum.

odun ateşinde pide de her zaman daha güzel oluyor. gerisini bilmiyorum.

Bence sıcaklık farkıyla ve ısı iletiminin hızıyla alakalı bir şey bu. Odun ateşinde semaverde içilen çay her zaman çok lezzetli gelmiştir bana.

sef Mehmet Gurs turk kahvesini kisik ateste uzun surede pisirmenin yanlis oldugunu soyluyordu.

Kumda kahveyi bilemiyorum fakat közde kahvenin tadında ciddi fark var, uzun sürüyor fakat sonuç nefis. Onun dışında Tandırda pişen ekmek ve yemek daha güzel oluyor, bunun için özellikle gidip para vermem tabii.

arkadaşlar tandırda pişen ekmekte, odun fırınında pişen pidede ateş ile yiyeceğin doğrudan teması var. odun ateşi, pideyi koyduğun aynı fırının bir köşesinde yanıyor. odunun isini, dumanını alırsın. tandır da öyle. kuyuda yakıyon ateşi, duvarına da ekmeği yapıştırıyon. o alttaki ateşle ekmek doğrudan temasta. bahsettim soruda, onlar ayrı.

odunun külü çayın içine girince millet isin tadını seviyor. az miktarda illaki giriyor.

erzurum'da semaver çayı meşurdur, yıllarca yaptık olayı bu.

aynısı diğer gıdalar için de geçerli.

tam sorunun cevabi degil ama tatilde toprak cezvede pisirilmis kahve ictim. cok bariz fark vardi tadinda. hatta biz de aldik o cezvelerden. kumda, komurde daha farkli olur mu bilmiyorum ama evdeki normal gazli ocakta gayet leziz oluyor. pisme suresi bakir vs. cevzelerden daha uzun.

cok uzun yazmissin okumadim

"Bunu dunyada sadece ben basaramiyormusum gibi bir his var icimde."

Bunu basaramadigimi dusunuyorum.

"Bahsettigim sey chat programlarindaki konusmalar uzerine."

Chat muhabbetlerinden bahsediyorum.

"Baska insanlarin sozgelimi whatsapp konusmalarima baktigimda 4-5 kelimeyi gecmeyen cumleler ile kurulan bir iletisim goruyorum."

Insanlarin kisa ve oz konustugunu goruyorum.

"Ben ise gonderecegim seyi 10 farkli revizyondan gecirip sadelestirmeye calissam da en sonunda elimde koca paragraflar kaliyor."

Bir sey yazmadan once 50 kere dusunuyorum.

" E insanlarin da pek ilgisini cekmiyor bunlar, hatta tahminim o ki bircok kisi bunu okumayi birkac cumle once birakti."

Insanlar bayiyor haliyle. Okumayi biraktiniz mi?

"Simdi norm kisa kisa yazmaksa ve ben kisa yazdigim zaman kendimin dahi ne dedigini anlamiyorsam ne yapmaliyim? Bana gunluk hayatinizdan kisa cumleli konusma/sohbet ornekleri verebilir misiniz?"

Kisa ve oz yazamiyorsam ne yapmaliyim? Tavsiyeler?

"Belirtmeden gecemeyecegim, uzun yazdigim seylere gelen kisa ve anlamsiz cevaplar da beni dellendirmiyor degil."

Destan gibi yazdigim mesaja kisa cevap alinca sinir oluyorum.

vs. vs. vs.

Umarim anlamissindir :D

Ben de sizin gibiyim, bir şey yazınca kontrol ediyorum biraz kısaltmaya çalışıyorum ama bazı yerleri değiştirip kısalttıkça başka şeyler de eklemeye devam ediyorum daha da arttırıyorum ve muhabbet gereksizce uzuyor.
Konuşurken tam tersi çok az konuşurum, kısa ve netim bazen sadece bakışlarımla yanıt veririm o derece ama yazarken bambaşka biri oluyorum.
O kadar uzatıyorum ki ben bile boğuluyorum, özellikle burada yaşıyorum mesela; bir soruya cevap yazmaya başlıyorum göndermeden önce bi okuyorum yarısında vazgeçip çıkıyorum sayfadan.
Ama sizin kadar da şikayetçi değilim bu durumdan çok sorun etmiyorum.

Emoji kullanmayı arttırmak belki işe yarayabilir.
Yazdığınızı göndermeden önce kontrol etmek ve üstteki arkadaşın yaptığı gibi daha sade hale getirmeye çalışarak bunu alışkanlığa döndürebilirsiniz ama şahsen böyle yapmanızı önermiyorum.
Değiştirilmesi gereken bir şey olarak görmüyorum bunu, nasıl daha rahat ifade edebiliyorsanız kendinizi öyle kalsın.
Rahatsız olan da okumasın kısa cevapla geçiştirsin vs.
O kadar takılmaya gerek yok.

konuyu anlatırken bile baymışsın seninle sohbet edenlere acıdım :)

@perfectum örneklerle açıklamış onu dinle.

perfectum sahane anlatmis :)

kısa ve öz bir cevap:
kılı kırk yaranlardansınız. böyle yapmayın. yıpranırsınız.

fazla düşünüyorsun
fazla düşünme

bunun empatik olmakla, yanlış anlaşılmaktan korkmakla ve anlatmayı sevmekle alakası olduğunu düşünüyorum. kısa yazınca anlam karışıklığı olacağından çekiniyor olabilirsin, kendini iyice ifade etmeye çalışıyor olabilirsin. kısa ve net cevaplar vermenin kabalık olduğunu düşünüyor olabilirsin, haliyle karşı tarafa nazik olmaya çalışmakla da ilgisi olabilir. benzer sorundan muzdaribim ve kendime ait tespitlerim bu yönde en azından.

aslında aşılmayacak bir şey değil, ben gerektiğinde gereken kişilerle bu şekilde konuşabiliyorum; ne yaptığının farkında olduğun sürece başarabilirsin. daha çok resmi ya da çok samimi olmadığın kişilerle olan konuşmaları bu şekilde sürdürmeyi dene, hele ki zaten kısa yazanlara kısa cevap vermeye çalışmak daha kolay. sakin olup yazdığın şeyi göndermeden önce gözden geçir, sonucunda ne anlam çıkacağını fazla irdelemeden yazmaya çalış; zamanla oturur bence.

Bunun sebebi dediğiniz gibi "kendini en doğru şekilde ifade etme isteği". Ben de ya uzun uzun yazıyorum ya da "meh" deyip geçiştiriyorum kendimi ifade etmeden -ki bu da genelde sohbetin sona ermesine sebep oluyor. Uzun yazmak sorun olmamalı bence. Yemişim uyumunu.

Tek sıkıntısı, bazen yazarken sanki bir öykü kurguluyormuşum gibi anlattıkça ana konudan uzaklaşıp destekleyici cümleleri açıklamaya giriyorum. O yorucu oluyor.

Edit: Bruce +1

yanlış anlaşılmaktan bu kadar korkmayın.

gerçekten bu yönünüzü değiştirmek istiyorsanız üstünde uğraşın. ama uzun uzun yazarak kendinizi daha iyi ifade ettiğinizi düşünüyorsanız, daha rahat ve huzurlu hissediyorsanız değişmek mecburiyetinde de hissetmeyin. başkaları ile kıyas doğru değil bu gibi durumlarda bence. belki de kısa yazmayı becerebileceksiniz ama içinizde hep bir tüh kendimi eksik ifade ettim endişesi olacak. ne gerek var ki. insanların hızlı tüketmesi, kısa anlatımlardan hoşlanması sizin probleminiz değil. kaldı ki sizin gibi uzun uzun meramını anlatan, uzun uzun dinleyende hatırı sayılır bir kitle var.

kısa yaz. aynı şeyi defalarca tekrarlamana gerek yok anlıyoruz. tek cümlelik soruyu 2 paragraf yapmışsın lafı dolandırarak. kızların makyaj muhabbeti gibi irdelemişsin. insalara laf çakmışsın bi de kendilerini ifade edemiyorlar emoji kullanıyorlar açığı kapatmak için diye. sen de roman yazıyorsun açığı kapatmak için.

evde kot mu giyiyorlar? :S

ben şort tişört giyiyorum püfür püfür.

ben genelde sadece boxer geziyorum, ev biraz serinse boxerın üstüne tişört giyiyorum, bu tshirtü yatarken de kullanıyorum. bir nevi pijama gibi

yatarken giydiğim şeyi giyiyorum, dışarıdan geldiğim kıyafetle koltuğa bile oturmam, değiştiririm.
pijama oluyor, tişört oluyor, şort oluyor; mevsime göre.

Eve girer girmez önce pantolonumu çıkarırım, şortumu giyerim, anahtarımı asıp ceplerini boşalttıktan sonraki ilk işimdir. Sonra, esmiyorsa tişörtü çıkarırım.

edit: encrypted-tbn0.gstatic.com

Asla dışarıdaki kıyafetlerle duramıyorum. Yazın sadece boxer, kışın pijama...

sadece boxer.

üste yatmalık tişört, alta boxer

Eski kıyafetlerimin hepsi ev kıyafetine dönüşüyor benim. Yazın ince bir şort ve tişört giyiyorum. Kışın da eşofman ve tişört giyiyorum.

Yaz kış şort/tişört. Evet ev merkezi sistem.

evde kotla oturan kişi benim. konfor beklentim yok, miskin hissederim. yazın sporcu atleti, tişört, şort giyerim ama.

Eve girdiğim anda çıkarırım üstümü. Şort/boxer, atlet çoğu zaman.

ropdöşambrımı giyip viski kadehimle arz-ı endam ediyorum.

Hatun kişiyim:

Kışın eve gelince kot giyiyorum, elastik olanlarından, tayt gibi ama paçaları düz inenlerden. Kadın kısmısına eşofman görüntüsü (en azından bende) çok güzel durmuyor. Üzerine uzun kollu pamuklu kazak.

Yazın şort&t-shirt

Yazin sort - tshirt ama rahat seyler varsa ustumde, o da kalabiliyor.

Kisin esofman alti - tshirt

Yatarken pijama. Direkt pijama giyersem otomatik olarak uyku moduna giriyorum.

İşten gelir gelmez üstümdekileri çıkarıyorum çünkü kediler ^^

Perdeleri açacaksam bi şort geçiriyorum, perde kapalıysa sadece boxer.

yazin sort-atlet. evin musaitlik durumuna gore (ev arkadasi veya misafir var mi, kapi calar mi vs) boxer-ustsuze donebiliyor. kisin da kombiyi acmayi siddetle reddettigim icin esofman ustune tisort ve hirka ya da esofman kazak falan.

ev icinde mumkun oldugunca az sey giymeye ve kirletmeye calisiyorum. bi sey yiyorum ustume mi dokuldu? bazen makina cikarmiyo. benim ustume dokulse oyle degil ama mesela, cikiyo. kendimi makinaya atmama, her gun giymek uzere farkli deriler almama, bugun hangi cildimi giysem diye dusunmeme gerek yok. kurudu mu kurumadi mi diye dusunmuyosun, kirli sepetine bakmiyosun. en guzeli donsuz gezmek o yuzden mis.

Eve girer girmez üzerimi değiştiririm.
O kıyafetlerle duramam asla hele yazın mümkün değil.

Kışsa;
kışlık pijama, tişört, sweatshirt.

Yazsa;
Evde insan varsa şort üstüne erkek kardeşimin giymediği bol tişörtlerinden biri.
Evde insan yoksa direkt erkek kardeşimin giymediği bol tişörtlerinden biri.

Yazın don atlet, kışın tayt ve kapşonlu üst.
Yatarken pijama.
Kotla asla duramam, benim de aklım almıyor.

elimde olsa sonsuza kadar pijama/gecelikle takilabilirim. eve girdigim anda giyiyorum pijamalari, cikana kadar zorunlu olmadikca cikarmiyorum.

don afedersin

evde kimse yoksa boxer tişört-eğer birisi varsa + şort.

penye şort.

Yazın askılıkısa penye elbise. Kışın pijama. Bu giyisilerle aynı zamanda uyuyorum da. Dışarıdan eve geldiğimde üstümdekilerle asla oturamam. Kot falan bu sıcakta evde olacak şey değil.

rahat kısa ev şortu üstüne tişört ya da askılı atlet tarzı bi şeyler giyiyorum yazın. kışın tayt ya da kareli ev pijamalarından üstüne herhangi bi şey.

Sort ve bi beden buyuk ev tshirtu. Kissa pijama alti/ esofman.

Şalvar

Üstümdeki rahatsa yatana kasar çıkarmayanilirim. Özellikle kışın kat kat giyindiğim için pek kirlenmiyor da ama pislendiyse, terlediysem, vb o zaman doğrudan yatağa giyeceğimi giyerim.

Bol bol kıyafetle çok rahat edemiyorum ben, bol ve gevşek kıyafetler daha rahatsız ediyor beni. Elimi yıkarken pijamanı kolunu ıslıyorum, pijamanın paçası belimden sarkarsa bol bol ayağımın altına girer falan; bol veya şalvar gibi kıyafetle çok rahat edemiyorum. Sıkmayan ama dar kıyafetlerle daha rahat ediyorum. Pijamaların da öyle bol bol olanını sevmiyorum, kapri giyiyorum genelde. Kot da o açıdan güzel bence. Bol t-shirt ile de rahat hareket edemem, korırıp dolarım bir şekil.

yazın: ev şortu-tişört(bunları yatarken de giyiyorum)

kışın: eşofman altı üstüne ev kazağı ya da tişört(yatarken yine şort tişört giyiyorum ama)

duşun ardından boxer ya da ince bir şort. arkadaş evdeyse gelecekse şort ve tişört. neyse ki çok karşılaşmıyoruz ve ben genelde odamda takılıyorum ve boxer!

Maalesef şubeye gitmek dışında herhangi bir seçenek yok. E Devlet üzerinden aldığınız mezun belgesiyle birlikte şubeye gideceksiniz, ardından aile hekiminizden askerliğe elverişlidir yazısı alıp onu şubeye götürecekseniz ve 2 yıl daha tecil hakkı kazanacaksınız.
Kolay gelsin.

bunu yaptığım zaman direk uzuyor mu yani? alıp götürmesinler :D

Uzuyor uzuyor. Kesin bilgi.

E devlette yoklama diye bir sey cikmis. Orada sorulara cevap veriyorsunuz,sonra ailene hekimne gidiyorsunuz. Hastaneye sevk gerektirecek bir sorununuz yoksa baska bir sey yapmaniza gerek kalmiyor. Isterseniz subeyi arayin sorun. Emin olmak icin.

yuh ya en temel şeyleri nasıl bilmezsiniz aklım almıyor. ondan sonra da işverenler önünüze "ücretsiz izne çıkıyorum" ya da işten çıkartırken hiçbir şey vermeden "tüm haklarımı aldım" diye kağıt koyduklarında hiç sorgulamadan imzalarsınız

önce temel haklarınızı ve koşulları öğrenin. özel sektörde çalışıyorsanız ilgili iş kanunlarını, devlet memuru iseniz 657'yi, öğrenci iseniz üniversitenizin kurallarını ezbere bilin. yoksa çooook düdüklenirsiniz.

cevap olarak da: evet iki yıl tecil süren var üni bittikten sonra. kimse seni kolundan tutup götüremez.

50 TL/1/Bakırköy

40-45 tl arası/2 kişi/Beşiktaş

Apartmana ortak gelip bölünüyor. 60ödüyorum tek kişiyim./şişli

besiktas - 2 kisi - son gelen fatura 43 geldi ama normalde 30-35 arasi geliyordu, bu ay niye bu kadar fark oldugunu anlamadik biz de.

@solenkol, apartman kaç kişilik?

2 kişi. Aylık ortalama 80 TL civarı. 10-12 m3 civarı tüketiyoruz.

2 kişi yaşıyoruz. 25-28 civarında geliyor faturalar. İlçe Üsküdar.

45-50TL/Kadıköy/2 kişi

103₺/15-16metreküp/2kişi/ümraniye..
Herkesin ayrı saati apartmanda,birim fiyatı en yüksekten ben alıyorum.Nedenini bilen varsa?

60 TL. 2 kisiyiz her gun dus aliriz. Bazen gunde 2 kez hatta.

Ortak su saatiniz varsa her dairede süzme saat yok mu? her daire kendi kullandığı kadar ödemiyor mu? Direkt daire sayısına mı bölüyorsunuz?

Soruna cevap vermiyorum zira kafa karıştırır, yazın su tüketimim normal değil. Kışın da ne geldiğini hatırlamıyorum.

11 daire var toplamda binada. Kapıcıyla 12 oluyor

6-8 ay sonra filan

Aylar sonra +1

valla ben bir yere üç dört gün önce gönderdim, dün de cv'mi incelediler, dönen olmayınca umudu kestim bile.

Max 1hafta

beni başvurmadan arıyorlar kıps

Max 1 ay Min 15 gün

ses cikmadiysa 2 hafta icinde bi yoklarim kibar bi sekilde, belgelerim elinize gecti mi, ek bir belge isterseniz bana ulasabilirsiniz diye.

yaklasik 1 hafta da o sekilde beklerim, eger cevap gelmezse umudu keserim.

olumsuz da olsa cevap vermemek büyük hödüklük diye düsünüyorum. saygilar, basarilar.

X z olarak kestirdim hiçbir şey olmadı.

1 kere x z olarak kesilmişti, sorun olmadı.

y.içi mi y.dışı mı?

Sıkıntı olmaz.

@hosein yurtdısı

net sıkıntı olur. ben kız arkadaşıma bilet alırken isminin son üç harfini -iye kısmını yazmayı unuttum diye yeniden bilet aldık. türk hava yollarına sorduğumda 3 harfe kadar sıkıntı yaratmayacak, anlam değişimi yaratmayacak kadar olanlarda sorun olmuyor ama 3 harf ve sonrasında kati suretle alınmıyor dediler. 2 yıl önceydi bu tabi. şuan ne durumda bilmiyorum. ilgili havayolunu arayıp sorabilirsin.

Ters teper. IK'cılar patron yandaşıdır. işgüzarlık yapmak için adını "işten ayrılacak diye" müdüre verebilirler.

vergi portalından hesapla, yerinde olsam asla öyle soru sormam.

la bu hesabı da ik'ya soruyorsan ne diyem ben sana.

çalıştığın yıl * net maaş + kalan izin * net günlük maaş (net maaş / 30) = tazminat

izmir'den istanbul'a eşya taşımış geri dönecek olan nakliyeci bulursan nispeten ucuza anlaşabilirsin, veya dediğin gibi bir ortak bulabilirsin. yoksa çok pahalı.

kısmi taşıma yaptırabilirsin ama riski var sonuçta sen bilirsin. eşyan da azmış gerçi.

ben tüm evi istanbul'dan ankara'ya 2400, ankara'dan istanbul'a ise 3000 tl'ye taşıdım. ikinci taşımada eşyalar 5. kata çıktı, eğer ilk iki kat olsaydı 2500'e taşıyacaktı.

Bu işin en temizi torrent'tir.

utorrent.com'dan torrent istemcisini indirip kurun. Sonra bir torrent sitesinden aratma yapıp mıknatıs linke tıklayın. Direkt inmeye başlar. zamunda.net olabilir mesela torrent sitesi.

rarbg en iyisi torrent'te, oradan indirebilirsin.

tanıdık bulunca rahat edeceğini nereden çıkardın ? gönüllü projelerinin avantajı olmaz sana, ha unilever pg gibi şirketlere girden etki edebilir de, kobi tarzı yerlerde adamın umrunda olmaz

eğer maddi açıdan çok sorunun yok ise ptt sınavını bekle, ya da tanıdıık aracıya sorun olmaz ise git çalış ptt olursa oraya zıplarsın.

antep'in çok pahalı bir şehir olduğnu söylüyolar. bünyesinde barındırdığı fabrikalar ve iş imkanları dolayısıyla.

o maaş sana orada katiyen yetmez, bildiğin sürünürsün, hiç gitme daha iyi.

tanıdığın bulduğu işten kimseye hayır gelmemiştir sana da gelmez.

özellikle tanıdık falan girdi mi işin içine, çok istesem bile hayır diyorum.

global tüm şirketlere, kurumsal tüm şirketlere bir defa cv gönder başvuru yap.

nerden ne çıkar belli olmaz.

2500 tl baslangic icin normal, 2 ay deneme suren var o sirada ptt ve baska isler kovalarsin.

yeni neslin en büyük eksiği bu işte. başlangı.çta 3 / 4 bin maaşla başlayacaklarını sanırlar. dostum sen şu an bi halt bilmeyen yeni mezun mühendissin. şuanda piyasada 2500 tl'ye o işi senden çok daha iyi yapacak teknikerler mevcut.

sana abi tavsiyesi, işi öğrenene kadar verilen maaşa razı ol, işi öğrenip adam gibi yöneteceğin durumda da maaşını kendin belirle.

ek bilgi: elektrik - elektronik mühendisiyim, 8 yıldır çalışıyorum.

ya kardeşim. sen nesin kimsinde 2500 tl maaşı küçümsüyosun şu devirde. sanki boğaziçi bitirdin.

3500 başlıcakmış en az. yok 5000 başlarsın ya. her firma milyar tl kar açıklıyo çünkü çeyreklik.

arkadaşlar şunu atlıyorsunuz.

bu arkadaş ailesi ile beraber a şehrinde yaşıyorsa eğer, 2500 tl ile geçinir.

ama bu iş b şehrinde ise, ev tutması, eşya temin etmesi, taşınması derken kalkıp 1000-1500 tl kirap verip, geri kalan parayla geçinmeye çalışması mantıksız, ben bunun altını çizmek istiyorum. özellikle antebin çok pahalı bir şehir olduğu, ev kiralarının fiyatlarının bayağı bir yüksek olduğundan bahseden arkadaşlarım oldu.

ikincisi işi çalışabilecek şartlardan uzak, aşırı ağır tempolu mobbingli bir iş de olabilir.

siz kendinizi koyun şimdi. referans yapmak için taaa uzak bir şehre gidip düşük maaşın yanı sıra bir sürü risk alıyorsunuz, değer mi? değmez mi?

Yeni mevzun 2.500 idealdir. Biz okulu bitirenlere1.800-2.000 veriyoruz. Ama bizden çıktı bir mühendis, başka bir firma 5.000 verdi, 1 ay tecrübesi vardı işte bizde o kadar.

Sen işe başla, o sırada iş bakarsın.

emo ücretsiz/düşük ücretli veriyordu en son. oraya bakın.

edit: 800 tl mertebesindeydi en son.

dunku basligi bir miktar okudum, ailevi sebeplerle psikiyatri kliniklerle ve zorla yatirmayla biraz hasir nesirim de..
kanaatimce zaten psikologlar zorla yatirma hak ve yetkisine sahip degiller, en kotu bir psikatri klinigine yonlendirirler, orada bu is gerceklesir eger gerceklesirse
ayrica klinige yatma ihtimalini goz ardi etmeyin, trawmatik gibi gorunse de bazen gercekten ise yariyor ve daha kotu olacak birseyi engelleyebiliyor,
cok gecmis olsun, bilirim, cok zor sureclerdir

la psikoloğun kliniğe yatırdığı nerede görülmüş, ilaç bile yazamaz psikolog.

durumun ciddiyetine göre psikiyatrist daha uygun bir seçenek olabilir. ona bakın derim.

Planı yokken ve sadece sizin beyanınızla yatırılmaz, konuşabilirsiniz.
Eski psikoloğundan kurtulmasına ve yeni biriyle başlamasına vesile olmanız güzel ama bence bu aşamadan sonra psikoloğuyla olan ilişkisine müdahale etmek yerine kendi ilişkiniz yoluyla yardımcı olmamız daha yararlı olur. Değersiz mi hissediyor? Değer verdiğinizi gösterin. Özerklik sorunu mu var? Kendi başına yapabildiği şeyleri gözüne sokun. Depresyonda mı? Dışarı çıkarın, farklı bi şeyler yapın, yanında olun.

Başka bir psikologa değil de terapist vasfı olan bir psikiyatrist bulun. Yatırma işi psikologluk değil, psikiyatrist olursa isabetli bir referans/tavsiye edinmeniz daha muhtemel.

Ya da psikolog da olsa randevu almadan evvel sorun bilgisi, bağlantısı var mı, ona mi gidesiniz ya da kimi önerir vb. İnşallah işini doğru dürüst yapan birine denk gelirsiniz tabi her halükarda önemli olan bu.

eğer avukat çıkmazsa iş kanununa hakim bir mühendis olarak cevaplayabilirim sorunu.

Avukatım, sorabilirsiniz

Ben olsam çatıya anten takanlarla filan uğraşmazdım.

Bence en iyi yöntemlerden biri komşularla konuşmak.
Bazı şirketlerin hizmet kalitesi bölgeye göre çok değişiyor. Etrafınızdakiler hangi firma ve bağlantıdan daha az problem yaşıyorlarsa ona yönelin.

Daha az problem yaşıyorlarsa diyorum çünkü problem yaşamayan yoktur.

kablonet varsa kablonet yoksa da dsl kullanın derim. hayati bir önem yoksa hız konusunda, fiberle dsl arasında çok büyük fark hissetmezsiniz.

işsizlik maaşı süresince devam ediyor

başvurduğun iş, savunma sanayi ile ilgiliyse bilmiyorum ya da sadece mahalleyi yazman en iyisi. tabi burada küslüğün derecesini bilmediğim için atıyorum kocasını oğlunu/kızını arayamadığını var sayıyorum.

başvurduğun yer üfürükten tayyare ise o mahalle için salla bi adres.

not: bir ara chp'nin uyguluması vardı aynı apt'da kimlerin oy kullanacağını gösteriyordu. hala çalışıyorsa oradan bakabilirsin aslında tam adrese.

Sabah akşam birer soğan ve zencefil, bal, limon karışımı.

özel bir hastanenin aciline gidin durumunuzu anlatın, serum versinler, iyi geliyor.

onun dışında her dört saatte bir nurofen almak ve burun tıkanıklığı için otrivine kullanmak iyi geliyor. geçmiş olsun

bir haftalık antibiyotiği tek seferde iç kesin çözüm...

@yemrem serumdan önce bir şeyler yemek gerekiyor mu? açım da tansiyon falan düşürür mü?

grip değil, soğuk algınlığı ise, vicks first defense mi ne vardı bu amaçla çıkan.

@nıç, boş mideyle gitmeyin, birkaç lokma bir şey yeseniz yeter.

iş yerimdeki birkaç eleman grip olduğunda sabah akşam serum bağlatıyorlar, hasta olduklarını söylemeseler kimse anlamaz o derece. ben de serum mevzusunu ordan biliyorum.

bir de otrivine çok iyi geliyor

Ne kadar özenli bir şirket oldupuna bağlı.

Ablamlar şehiriçi taşındı birkaç kez. İlk seferinde tecrübesiz olduklarından şirket de çok iyi olmadığından sorunlar oldu.

Mesela baharatları bir torbaya koymuşlar, burmalı kapak olmayınca birbirine karışmış.

Tabak ve bardakları iyi sarmadıkları olmuş kırılanlar oldu.

Bir avize ve birkaç farklı ampül kırıldı.

Yani böyle kırılacak şeylere kendiniz ayrı özen gösterebilirsiniz. Belki çalıştığınız lirket iyidir bilemiyorum tabii.

Bir de vitrinin bir cam kapısı kırıldı. Bu taşınma işi sigortalı olduğu için başlarındaki adam gitti yaptırdı da bok gibi oldu. Aynı gğn gidip geldi mahalledeki bir camcıya yalapşap yamuk yumuk yapıp geçtiler. Sanırım ablam tekrar yaptırtı sonradan ya da kendi bireysel olarak gitti yaptırdı. Avize ampül falan paralarını da alacaktı da noldu sonradan bilmiyorum.

Özellikle kırılacak eşyaları sakın kendiniz paketlemeyin. Kendileri alışmışlar, karman çorman kutulara koysalar da, belli bir denge tutturuyorlar ve hiçbir şey kırılmıyor. ama kendiniz paketlediğinizde, içinde neyin, nasıl bir dengede olduğunu bilmediklerinden, kırabiliyorlar.

Benim tecrübelerime göre, toplamayı yapıyorlar ama geri yerleştirme olayı size kalıyor maalesef. Bir de, biz kıyafetleri de büyük çöp torbalarına, askılarıyla, 10ar 20şer koymuştuk. Hem daha hijyenik oluyor hem de geri yerleştirirken karışmıyor.

çamaşırları da onlar yapıyor aslında.

özel eşya dedikleri ateşli silah, ziynet eşyası vs.

ve evet herşeyi adamlar yapacak. işleri bu.

Evet her şeyi onlar yapacak ve özel eşyadan kasıt ziynet eşyası vs.

Ben iç çamaşırlarımızı toplayıp bir hurca koymuştum. Elbiseleri de 5'erlik naylonlarla kaplamıştım ama dolabın içinde duruyorlardı. Mutfak eşyaları ve kırılabilecek şeyleri kendileri sardıkları zaman daha iyi oluyor.
Bunun dışında her taşınacak kişiye tavsiye ediyorum bir "ilk gece" valizi hazırlayın ve kendi arabanıza koyun. Toplamaya topluyorlar ama orada bırakıp gidiyorlar. Eğer gideceğiniz yerde kurulu dolabınız yoksa ızdırap.

açılın taşınma gurusu geldi.. bir yıl arayla iki şehir değiştiren insanım.

- zamanın yoksa mantıklı bunlar. sen sadece kendi çamaşıırını ve ziynet eşyanı alıyorsun. kalanını adamlar topluyor. ha noluyor ancak ertesi gün diğer eve geçebiliyorsun.
- tüm eşyaları eşimle birlikte paketledik. adamlar geldiler dolapları makinaları demonte edip taşıyıp diğer evde kurdular. aynı günde taşınma işini bitirdik bu sayede. çünkü her şey hazırdı taşımaya. bir grup eşyayı taşırken bir kişi de dolapları söktü.

tabi bu durumda parası da ona göre oluyor.

titanfall I - II

battlefield serisi güzel, ea access var bende de, onları oynuyorum.

assassin's creed serisi güzel, son oyun accaip keyifliydi zaten xbox alırken yanında vermişlerdi.

şimdi de son tomb raider'ı indirdim ona başlayacam h.sonu.

Önce kavga ile çözümün bambaşka şeyler olduğunu idrak etmen gerek bence.
Sonra da bu kadar basit şeylere o tatlı canını yormaya lüzum olmadığını idrak etmen gerek bir de.

Ben de epey sinirleniyorum. Ama kendi kendime sinirleniyorum. Çok nadiren diğer sürücülere tepki gösteririm. Trafik bu, adamı çekip vuruyorlar selektör yaptı diye. Hiç trafik kavgası yüzünden ölecek havamda değilim.

adam levyeyi çıkartıp müsait yerine monte edince ne kadar gereksiz davrandığını anlarsın ama geç olur..

he he deyip geç napcan, adamdan ne çıkacağı, kimin tanıdığı olduğu belli olmaz.

Hiç umursamıyorum it gibi bekliyorlar. Yurtdışında yaşıyorum hız sınırının 50km olduğu yolda adamın biri dibimden ayrılmıyor hızlı gitmem için korna vs çalıyordu bu sefer minibüs gibi 20 km hızla sürdüm arabayı sonra korna basmamaya başlayınca devam ettim.

sizin gibi birine denk gelince ne olacak?
bir gün siz birini döversiniz, ertesi gün bir diğeri takar böbreğe bıçağı film kopar.

sakin olun, arabada mutlaka su bulundurun, kurallara uygun kullanın yeter.

ohooo magandaları döverek mi adam etcez? bir gün biri çıkar, yanında 3-5 kişi de vardır, ne yapacağı belli olmaz. pisi pisine siz dayak yediğinizle kalırsınız. gerçekten ne gerek var? çalsın kornasını? neden egoya döküyorsunuz olayı?

Bundan yaklaşık iki sene önce şu anda oturduğum Evora Tuzla’ya yeni taşınmıştım. Bir mayıs sabahı yurtdışından erken saatte gelmiştim, öğlene kadar uyuyup uyandım. Evde uzunca bir süre olmadığımdan dolayı yiyecek hiçbirşey kalmamıştı. Sitenin alt tarafında File market var. Yürümek gözümde büyüdü, atladım arabaya, tam market otoparkına girecekken karşı okulun servislerinin bir tanesi geri geri benim gelmekte olduğum anayola ters istikametten çıkmaya çalışıyor. Neyse yokuş aşağı gittiğimden dolayı frenledim ve durdum. Kornaya dokundum fazla geri gelme anlamında. Servis şöförü camdan kafasını çıkartarak ana avrat sövdü.

Sakinliğimi muhafaza ettim, halen geri geri gelmeye çalıştığı sırada artık iyice mesafe azalmıştı ki tekrar kornaya dokundum. Benim de geri geri terse yokuştan çıkıp yol vermemi düşündü sanırım. Neyse küfürlere devam etti bende camdan bağırdım. Servisin el frenini çekti indi elinde sopayla. Ancak beni muhtemelen kadın sürücü zanneti, çünkü epey yayılır şekilde oturuyordum.

Bu sopayla çıkınca bende dellendim indim aşağıya , tabi 45 yaşlarında 1,60 boylarındaki şöför beni görünce tırstı, ben daha çok üstüne yürüdüm hayırdır adam mı döveceksin diye. Bu gevelemeye başladı. Yok lastik inmiş mi bakacaktım vs diye. Bende sopayla mı bakılıyor lan mafya mısınız diye sıkıştırıp sopayı aldım tek hamlede elinden. Bu tabi daha bir şok oldu, vurucam zannetti korkulu gözlerle karşıda diğer servisçilere bakıyor yardım gelsin diye. Adam olun lan diye bağırıp sopayı yolun ortasına attım. Bu da dondu kaldı, git sopanı al sonra da çek arabanı dedim. Gitti çekti :) Bizim sitenin güvenlikleri geldi o sırada zaten seslerden dolayı araya girdiler olay sona erdi.

www.hukuki.net

kavga edip te başına neler neler gelen insanların hikayeleri var oku. belki işe yarar.

Ben sinirli adamimin arkasina saklanma. Olgunluk ofke kontrolunu gerektirir, kendini egit bir sey yap coz bunu.

Ama sinirlendigin konuda %100 haklisin. Sen ne zaman cikabilecegini biliyorsun da keyfinden beklemiyorsun orada. Arkadaki kornaya basarak resmen seni hataya zorluyor. Sopalik.

Boks tavsiye ederim sinirini vurarak çok güzel atıyorsun, ben hiç sinirleniyorum artık, dikkat ederseniz dövüş sporuyla uğraşan insanlar oldukça sakindir.

tanımadığın,gücünü ve psikopatlık seviyesini bilmediğin adama mümkün olduğunca bulaşmayıp, mümkün olduğunca alttan alacaksın. sakin olacaksım, öfkeni kontrol edeceksin.

sen öfkeni kontrol edemeyip yumruk yumruğa kavgaya insen, dayak atıp dayak yesen yine iyi. adamın bıçağı, silahı varsa, hayatta kaybedecek bir şeyi yoksa, suç makinesiyse, bir 20 sene de senin için yatarım kafasındaysa ne olacak ? o yüzden diyorum psikopatlık seviyesini bilmediğin tanımadığın adamla kavgaya girmeden önce olabildiğince alttan alacaksın. her yer manyak kaynıyor.

Trafikte kavga edilmez, kavga hiç bir yerde edilmez ya neyse. Ya sabır deyip umursamayacaksın, bulaşmayacaksın, gerekirse çalıyı dolaşacaksın.

Ya adama hasar verirsen ya da Allah korusun öldürürsen sonraki hukuki süreçte ne yapacaksın?

Ya da adam psikopat çıktı, çekti pıçağı/tornavidayı soktu barsaklara. Sonra ne yapacaksın? Sen ömür boyu poşete sıçıp hastane hastane gezeceksin karşı tarafsa adam yaralamaktan 3-5 ay yatıp çıkacak.

Yapmayın, kimseyle kavga etmeyin. Hele ki tanımadığınız birileriyle.

canıma kastettiği için yolun ortasında önüne kırıp, sağa çekmesine zorladığım ve yaptırdığım taksicinin camına geldiğimde yüzündeki ifade unutamıyorum. 1.90, 96 kiloyum. büyük ihtimal hücrelerimden akan sinirimi tek yumrukla camını un ufak ederek onu dışarıya çıkartırdım.. ama yüzündeki ifadeden dolayı yapmadım/yapamadım. Yine bir bisikletçi ile olan münakaşadan sonra arabama koşarak geldiğini gördüm çektim hemen el frenini felan aşağıda indim, beni görünce durdu.. geveledi geveledi gitti.

Bu tarz olayları sakin bi şekilde değerlendirdiğimde kesici/delici alet veya silah olsa karşımda hiç şansım olmayacak. anlık amigdala seviyesinden dolayı hayatım sonlanacak belki de.. gerek var mı? hiç yok.. o günden beri çok bulaşmamaya çalışıyorum.

Bir işçimiz böyle bir durumda karşıdaki kişiye yumruk attı, adam düşerken kafasını vinç arabasının kenarına öldü. Adamın neyi var neyi yok tazminat ile gitti, hala da davalar ile ve adamın ailesi ile uğraşır durur.

Çok kuvvetli de olabilirsin, karşıdaki adamı parçalayacak güçte de olabilsin fakat unutma ki sen tek bir kişi değilsin trafikte. Evde seni bekleyen bir ailen, gelecekte seninle birlikte hayalleri olan insanlar var hayatında keza karşı tarafta aynı pozisyonda.

Trafikte kavga edilmez, 5 dakika sonra olur en fazla.

binbir türlü hastalık bulaşır farelerden. kulakla yırtsan iyi. zongultak ta hanta virüsünden ölenler oldu. kısa zamanda kurtulmaya bak. cahillere ya da abarttığını söyleyenlere aldanma.

Fındık faresiyse bırak takılsın yavrucak. Çok tatlı oluyolar. Lağım faresiyse affetme

fare yapışkanı var. kartonun üzerine sürüyorsun. ben 10 dakikada yakalayıp işini bitirmiştim. Tam ortasına peynir vs koyacaksın. ve kartonu duvar dibi geçiş güzergahına yerleştireceksin.

Fare zehiri ve yapiskani al.

lağım faresi ise dediğin gibi gece koynuna girmeye çalışabilir ama öyle fındık faresi ise yaklaşamaz merak etme. zaten çok korkak olurlar fareler. tükürükle uyuşturma kısmı iyiymiş ama fareler o şekilde bi evrim geçirmediler diye biliyorum henüz.

fareyi tek başına odadan çıkarabileceğini sanmıyorum.

fare zehri ve yapışkan en ideal çözümdür. yalnız bi tane yavru varsa devamı da olabilir.

yapışkan kesin çözüm. ama biraz vahşice, hayvan yapışıyor üzerine, sonra ölmüyor ama kıpırdayamıyor da falan...

O yapışkan kadar canice bir şey yok. Şöyle bir kapan yapın, yakalayıp dışarı atın:
www.youtube.com

bir allahın kulu da kedi alın dememiş yaw..

kedi al odaya olsun bitsin. kokusundan bile kaçar.

kapan alın ya yapışkan nedir, yakaladıktan sonra gidin uzak bir yere bırakın.
hayvanın size özel bir garezi yok, yaşamaya çalışıyor. aynı yerde yaşayamayacağınız için gerek yok can çekişerek ölmesine...

Sayaç evinden çıktığı gün başlayıp evine girdiği gün duruyor. Sabah İstanbul merkez ofise uğrayıp öğleden sonra yola çıksa bile, o gün yolda geçirdi diyerek harcırahı veriliyor.
Harcırahın tutarıysa gittiği bölgeye göre değişiyor. (günlük meblağ kimi yerde 150 tl, kiminde 50 $, 70 $).

ev dışında geçirdiği gün sayısına göre sayılıyor. bugün çıkıp yarın döndüyse iki günlük harcırah veriliyor.

günlük 50 euro, neresi olduğu fark etmiyor.

Bizde harcırah yok. Harcadığın kadarını ödüyorlar. Şahsi harcamalar hariç tabii.
Yemek, yolculuk, araç kiralama vs. gibi şeyler var. Yemeğin yanında bira/şarap falan olursa laf etmiyorlar. Ama akşam bara gittin orada içtin onu ödemiyorlar.

Yurt içinde öğün başına bir limit var. Ama yurtdışı için belirlenmiş bir limit henüz yok. Sanırım şimdiye kadar hiç kimse abartmadığı için üst limit koymadılar.

bizde y.içi ise harcırah yok günlük 70 TL yemek limiti var. taksi vs. hariç tabi ki. onların masraflarını kanıtlayıp alabiliyorsun.

y.dışı içinse kaldığın günün saatine göre değişiyor. 12 saati geçtiğinde bir günlük harcırah hak ediyorsun. ülkelerin harcırahları ise değişiyor, örneğin türki cumhuriyeyler 60 usd, gürcistan 70 usd, sahraaltı ülkeleri ise 100 usd. ırak ya da libya gibi savaş ülkelerinde ise 140 usd.

hak etme durumu ise gideceğin yerde uçaktan indiğin an başlayıp oradan uçağa bindiğin an bitiyor. böylece saat farkından doğacak hak kayıpları ya da hak fazlalıkları önleniyor. tabi bu patronun işine geliyor.

18 temmuzdan sonra belli olacak bakalım, baya bi firma zorda şu anda. çoğu borç yapılandırması istedi. görecez ne kadar ötelenebilecek.

taksimde point otelin yanından kalkıyor araçlar.
sitesinde saatlerini görebilirsiniz.

4levente metroyla geçip E-3 otobüsüne binebilirsin. Hızlıca gelir.

en kolayı sg2 ile point otelin önünden gitmek, direkt havaalanına gidiyor. arada durak vs. yok.

sg2 mantıklı gibi geldi zincirlikuyu metrobüsten geçiyor hemde işime gelir. Ortalama ne kadar sürüyor?

borcun vergi dairesine devrolmadıysa yapılandırma yapamazsın zaten anlamı da olmaz yapılandırmanın.

borç vergi dairesine devir oldu.
hatta normal borç ekranında görünüyor.

Metro grossmarket. Adını muhtemelen duymadığın, ucuz ve kaliteli su markaları göreceksin.

aoç'nin damacana suyunu kullanın, ben gayet memnunum. ağız tadım da hassastır.

A101 4 adet alınca 5 lt suyun tanesi 2 TL, normalde 2.25.

Ayda 200 tl'lik suyu nasıl tüketiyorsunuz? Kaç kişiniz? Yemeklere filan da mı kullanıyorsunuz?

@hosein daha dün aoç sipariş ettim ben de beğeniyorum ama 4*5 lt 14 lira olmuş, kendim marketten taşırsam 8 liraya falan geliyor.
@john bloor 2 kişiyiz ama yemek+çay+kahvede iyi su kullanımı nedeniyle tüketim çok fazla. Bir de çok girmesin diye mevcut cam damacanayı ayda 1-2 kez sipariş veriyorum.

@acemi ben zaten tartışmaya açık olup kendime göre "görece" sağlıklı demişim zaten, ne diye kendini yorarsın ki! Ben maliyet demişim cam damacana iyi ama pahalı demişim...neyse

dün konsolu satışa koydum (xbox one) nedenlerini anlatayım.

Ülkemizde ürünlere karşı yaklaşım her konuda aynı aslında. Örneğin neden aynı işi yapabilecek android telefon varken apple alıyorlar ya da tok kapı sesi için 1.0 arabaya 120bin veremeyi göze alıyorlarsa o yüzden.

x box yıllarca geç girdi Türkiye konsol piyasasına. bununla birlikte ps2 ve ps3 lerin kırılmış olması (korsan oyun) konusunda insanları bu ürüne oldukça çekti.

mesela konsolu god of war oynamak için alıyorsanız ps4 harici seçenek yok. ancak pubg fifa-pes-nba ve diğer oyunlar için arada fark yok. Microsoft Türkiye'nin saçma salak pazarlama stratejileri yüzünden insanlar x-box game pass i bile bilmiyor. (30 tl verip 100 küsür oyunu sınırsız oynama).

kopma sorunu ne duydum ne yaşadım, siz nereden duydunuz bilmiyorum.

xbox onr s kullanıyorum, baya da oyun var ve keyifli. sadece god of war eksikliği var tabii ki ama assassin's creed de onu kapatıyor bence.

PS4 exc oyunları sayesinde cazip geliyor. Xbox tarafı ise hizmet anlamında PS4'e üstün (gamepass, vault vs.). Xbox'ın ucuz olması nedeni denildiği gibi marka algısı. PS4 exc oyunlarında gözüm yok diyorsanız Xbox bence daha mantıklı.

@angelofdeath; sözlükte yazılanlardan okumuştum o şikayeti.