hocam
musteri o hizmete daha az para vermek istedigi icin seni almak istiyor
1 - parası sartları daha iyiyse gecmek istiyorsan gec ama 6 yıllık hakları unut
ya da kıdemimi oderseniz gelirim de
2- ya da eski firmanda calismaya devam et

freelance isi yap diyecegim ama duyulur kotu olur

önce çalıştığın firmanın ağzını ara. senin için planları nedir, iş bitti diye kapının önüne koyacaklarsa kıdem/ihbar her şeyi alırsın. 30k++ para az değil sonuçta (sgk üst primden yattığını düşünüyorum).

ancak çalıştığın firma, seni kendi merkezinde çalıştırmak istiyorsa kıdem tazminatını unut. sadece 8 haftalık ihbarını ve izin paralarını alabilirsin.

haklı bir sebeple istifa etmediğin sürece alamazsın kıdemi. hatta iş sözleşmesini iyi oku içinde rekabet yasağı da koymuşlarsa diğer firmada çalışman sorun yaratabilir.

taksime gidip havaşa(ya da havataş mıydı) binmek

Vapurla karşıya geçip kadıköyden de havataşa binebilirsiniz

sabah 4'te taksimden başlıyor araçlar, o saatte binebilirsiniz.

E9 var levent'ten binebilirsiniz 24 saat süreyle var o araç ama oraya kadar gitmek mantıklı olmayabilir.

E-9 bostancı'dan kalkıyor?

vapurla kadıköy, ordan e-11 ya da havabüs.

Borç senin üzerineyse öde. Evde kiracı vardı nerden bilecek adamlar.

adamlar eve kiraya girerken elektrigi kendi üstlerine aldılarsa ödeme
o is ne durumda onu anlatırsan yardımcı olabiliriz
zaten kendi üstüne almama gibi bir durum yok artik da

önceki abonelik kiracının üzerineyse elleme.

eğer elektriği kendi adına kullanmalarına izin verdiysen geçmiş olsun, ilgili dağıtım şirketine git, borçları taksitlendirme iste.

yok kiracının üstüneyse de gitsinler kiracıyı bulsunlar, senden bişi alamazlar zaten.

kiracının üstüne olan abonelik için beni ararlar mı?

yersiz yere korkutup para koparmaya çalışacaklarsa (ki farklı konularda bunu yapabiliyorlar) ararlar. tebligat falan alırsan vakit geçirmeden ilgili mahkemeye gidip itiraz dilekçesi ver. avukat arkadaşlar daha sağlıklı bilgi verir tabi.

Dear Sir/Madam olabilir bence.

Dear Sir/Madam +1

to whom it may concern bence guzel durmaz :(

resmi bir mail dailse "Hi all," seklinde baslayabilirsin. Dear Sir/Madam da olur. kisileri bcc'ye ekle yalniz. hepsini to'ya yada cc'ye eklersen en az 990 kisiden kufur yersin. "To whom it may concern" cok resmi bir dil. eger bu 1000 kisi devlet daireleri degilse olmaz.

Dear Sir/Madam ++++

to whom it may concern daha çok resmi işlerde kullanılıyor.

Hi all ise fazla yılışık olur. herkes herkesi tanıyorsa anca kullanılabilir.

www.businessinsider.com

Dear all yaziyorum ben bazen.

ortalama 2500 TL ye 102-110 cm arası bir çok smart tv var.

İstediklerin neler ki?

O paraya güzel bir Samsung Smart TV alabilirsin, 40 inch.

keşke kaç inç istediğini de yazsaydın. 40-42 inç istediğin markada bulursun o fiyata.

smart olmasını ve olabildiğince büyük ekranlı olmasını istiyorum

www.vatanbilgisayar.com

şu ürüne ne dersiniz?

edit: gittigidiyor'da aynı ürünü 2700 e buldum.

linkini verdiğin markanın 43" olanını aldım, akıllı değildi, 1499 TL verdim geçen sene 30 ağustos'ta.

xbox var zaten, ona istediğim uygulamayı vs. atabiliyorum. akıllı tv diye kasmadım o yüzden. salon da 43" kaldırabilir durumdaydı o sebep bunu aldım.

linkteki ürünü aldım. smart tv'si varmış. hayırlısı bakalım

özelin şartlarına bağlı. çalışma şartları ağır mı, cumartesi tatil mi? şartlar iyiyse özel diyorum çalışma hayatına heyecan gelir hem.

Biraz garanticilik basmış ama 8 yıldan sonra çok normal. Kendini gerçekleştirme vs gibi amaçlarla değil de sadece finansal ve sürdürülebilirlik olarak baktığınızı hissettim. Doğru tahmin ediyorsam, macera aramayın.

8 yıl kamuda çalışan biri olarak özel sektörün stresini kaldırabilir misin emin değilim

aslında 2 bin lira için kamunun bırakılmayacağının farkındayım. yani olayım aslında finansal değil.
36 yaşındayım ve bir kaç sene daha bir atılım veya değişikilik yapmazsam memurluğa mahkum kalacakmışım gibi bir his geliyor ve daralıyorum. hatta bu teklif gelmeden önce cv hazırlayıp yurtdışında biraz iş aramaya bile başlamıştım.
yani aklımı çelen asıl konu yöneticilik fırsatı verilmesi ve savunma sanayii gibi önü açık bir sektöre geçiş yapabilme şansı.

kısa vadeli düşünmemekte fayda. biz yaşlardaki insanların en büyük problemi 50 yaşından sonra ne b*k yiyeceğimiz. alttan bu kadar dinamik bir yeni nesil geliyorken, 50 yaşından sonra nasıl iş bulacağı kaygısını kafamdan atamıyorum.

Ben senin yerinde olsa macera aramaz ve devlette devam ederdim.
çünkü özel sektörde işinden olursan bir yaştan sonra iş bulmak çok büyük sorun.

yarın birgün sana gıcık olan biri bu fetöcü dese kendini anlatana kadar bir yıl geçer. o sebeple özele geç derim ben.kendini geliştirirsin, 9-10k maaşlar da ortlamadır, işinde iyiysen daha da yükselirsin.

o sebeple özel sektör derim ben

ben de özeldeyim bu arada onu da belirteyim.

Kamudan istifa edince bir defa geri dönüş hakkın oluyordu sanırım.Yapamazsan aynı yere dönebilir misin? Ben vaktinde kamudan istifa edip özel sektöre geçmiştim mühendis olarak.Sonrasında tüm kariyerimi özelde yaptım.Memnunum.İyi ki istifa etmişim.Tabi benim durumumda maaş farkı daha fazlaydı.Ben olsam özel sektördeki işin maaşını yükseltmeye çalışıp geçerdim sanırım.

@turkuaz
geri dönüş şansım biraz ikili ilişkilere bağlı olmakla birlikte var, ancak maaşım şu an aldığım kadar olmayacak çünkü tek çift olayı olmayacak.
bu arada kurumun dağıtılma veya özelleştirilme durumu da başkanlık sistem değişikliği ile birlikte sıkça dile getirilmeye başlandı. o sebeple köprüden önce son çıkış şansı mı acaba diye düşünmeden de edemiyorum.

ülke 2 aya kadar toparlayacağı için bence özel sektör için tam zamanı. yakın gemileri özel sektörün az çalışmalı, bol para kazanmalı ve özellikle bu dönemde iş garantili dünyasına geçin.

"gelenek görenek adet töre bağlanırız körü körüne,
yine de bir rivayete göre sonuçta hepimiz insanız.
tükürür tükürür tükürür tükürür kaçarız."

insanların örf ve adetlerine katılmak, anlamak zorunda değiliz. bana da çok saçma geliyor kırmızı kuşak bağlama seremonisi ama bu toprakların bir geleneği işte, yapacak bir şey yok. lakin tasvip etmediğiniz bir geleneğin midenizi bu derece bulandırması, hatta sizin tabirinizle daha önce bu kadar iğrendiğiniz bir şeye denk gelmemiş olmanız çok ilginç.

işte o gelinin ''sevişme'' kategorisinde kırmızı kuşak sahibi olduğunu gösteriyor. iğrenç deyil.

ya siyah olsaydı?

Valla ben o kırmızı kuşak bağlıcam evlenirken.
Bi sex im grup dahil pek çok şey yaptım.
Sorr trollüğüne istiyorum çok komik çünkü.

"ambalajı açılmamış" demek oluyor işte...

Şaman geleneği aslında. Bekaretle pek bi alakası yoktu başta. Sonradam yüklendi bı anlam. Düğün falan gereksiz şeyler bence

ya bu bir orta asya türk geleneği
türkmenim bizdeki adı gayret kuşağı ve bekaretle filan bir ilgisi yok
ha evet, b.kunu çıkardılar. ama zaten kızlar da takıp daha salona girmeden çıkarıyorlar.
tüm düğün teranesi içinde her şeye kafa taktık bi o mu kaldı, diye düşünürüm ben olsam ki sanmam evleneceğimi filan.
şu memlekete beyaz gelinlik gireli belki 100 sene anca olmuştur..onun bile b.kunu çıkardık, pırtlantasız bekarlığa vedasız evlenmiyoruz..bu ne ki, bu en azından adet.

Ben daha ziyade şeyi merak ediyorum, "Tv8'deki düğünümüz var programını" izlerken, nasıl bir şey görmek istiyordunuz? Aklınızda ne vardı da şaşırdınız, hatta mideniz bulandı, gerçekten öğrenmek isterim.

Ayrıca, Tv8'deki düğünümüz var programına saran biri olarak "iğrenmek" filan... Düğün programına sarmak, ve ondan iğrenmek... İlginç değil mi?

malzeme ne mermer mi? bence normal.

Yanlış görmediysem hazır laminant mutfak tezgahı, onlar 100 cm derinlikte olmaz bildiğim. Bir yanlışlık olmasın?

Fiyata gelince zatgen yarısı malzemeye nakliyeye gider, adam da bir okadar kazansın normal.

kabaca hesaplayalım.

adam bunu işyerinde kurdu, işçilik yaptı 100 TL buna diyelim. evinize getirdi, yanında biri var kurmak için, nakliyesiyle birlikte 250 TL diyelim. e 350 yaptı zaten. 100 lira da malzeme tutsa 450 TL. 200 TL kar da etsin adam.

@Tifa Lockhart , bu tepkiyi alınca nasıl mutlu oldum anlatamam. Odadaki diğer arkadaşımızsa bizi ilgilendirmez demişti. Odayı değiştirdim neyseki.ama toplu taşımada elini yıkamayanların elini nasol yıkatıcam hahahah

İşyeri tuvaletindeki muslukta sümkürenlere de uyuz olurum mesela.

Bu işin adabı önce peçeteye sümkürmek sonra muslukta suyla temizlemektir. Ama lap diye sağa sola sümkürüyor eşek kadar insanlar.

Nasıl tepki veriyorum? Vermiyorum. Uzaklaşıyorum. Uygun bir şeklini bulursam vereceğim. Ama dozunu ayarlayamıyorum böylelerine karşı.

Pisliğe alışmayın. Kendi hijyeninizi kendiniz sağlayacaksınız mecburen.

Kapı koluna dokunamamak normal değil. Bunun için bir uzmandan yardım almanız gerektiğini düşünüyorum. Tuvaletten önce ve sonra, yemekten önce ve sonra tabii ki eller yıkanmalı. Fakat bunlar mecburiyetten yapılan şeyler. Daha iyi bir alternatif bulamadığımız için -ayrıca el yıkarken kullandığımız materyaller de bir endüstri oluşturduğu için- elimizi sabunlarla yıkamak zorunda kalıyoruz. Bu demek değil ki sabunlar yararlı. Temizlik adı altında soluduğumuz, temas ettiğimiz çoğu kimyasal, bir sürü hastalıktan daha zararlı olabiliyor uzun vadede. Sürekli el yıkamak zararlı bakterilerin vücuda girmesini engelleyen sistemleri bozuyor. Sürekli dezenfektan kullanmak cilt için bir hayli sakıncalı.

Hapşırıkta, öksürükte ağzın kapatılmaması tabii ki de iğrenç bir şey.

Bunların hepsi bende de var. Kimseyle merhaba deyip görüşemiyorum bile anca mecbur kalınca o da içim içimi yiyor yüzümü yıkayana kadar. Bazıları çok düşüncesiz terli terli direkt kendine çekip sarılıyor. Hiç tahammülüm yok. El sıkışma da aynı çok iyi tanıyıp bildiklerim dışında genelde vermem elimi. Kapı kolu, bi şey yedikten sonra el yıkamayan insanlar, hapşırırken ağzını burnunu tutmayankar, ağzını şapırdatanlar, yemek yaptığında aynı kaşıkla defalarca yemeğin tuzuna suyuna bakanlar uzak durduğum insan tipleri.

Yahu tuvalet sonrası el yıkamamk nasıl bir şey. Yaptığını bile bile dokunamazsın elbette kapının koluna. Bunu sık sık duyduğum için işyerinde kullanmış olduğum kağıt havluyu atmıyordum wc'den çıkarken kapının kolunu bununla tutup açıyordum. Ama düşününce sadece orası değil ki bu şerefsiz her yere o pis eliyle dokunuyor. Ne demek beni ilgilendirmiyor. Valla direk yüzüne karşı "el yıkamak önemli, etraf mikrop kaynıyor" demişliğim var bazılarının.

Tamam onlarınki pislik de seninki çok normal değil.

Kapı koluna da dokunursun, yanında öksüren, hapşıran da olur. Elini emcükleyen de olur. Öyle steril bir hayat yok, sen de camdan plastikten değilsin.

Sen yapma ama yapana da ses etme, kafanı çevir başka türlü yaşayamazsın. İnsanlar pis olabilirler ama onlarla yaşamak zorundaysan kimseyi değiştiremezsin. Kendi evine çıkınca istersen 240 derecede buharla steril hale getir duvarları.

hocam valla umursamamak dışında çare yok.

sıradan bir metro yolculuğu:
1- ayı gibi ağzı açık hapşırır
2- eliyle ağzını siler
3- demire ya da yukarıdaki tutamaca tutunur
4- sonra bi anda tırnağını ya da tırnak etini kemirir

sonra duruma göre 1 ya da 2. turdan geri başlar. kulağını temizlemek de arada joker olsun.

ben şöyle yapıyorum: toplu taşımada bi yere tutunma, tutunduysan da elini yıkayana kadar başka yere dokunma. hele bir şey yiyeceksen o eller yıkanmadan asla ve asla yeme. telefona dokunduysan eller temizlenince telefonu da ıslak mendille sil.

ondan sonra ben niye bu kadar sık hastalanıyorum.

önemsemeyin bu kadar basit, yağlı ellerle gezin demiyorum, milletin suratına hapşırıp tıksırmayın da ama temizlik takıntınızla hem ruhen zarar verirsiniz kendinize hem de bağışıklık kazanamayacağınız için çabuk hastalanırsınız.

iyi de horon oynanmaz, depilir.

işte o yüzden depiyoruz ya :)))

horon çekiliir, depilir, vurulur, edilir ama oynanmaz.
35 yıllık karadenizliyim horon oynayalım diyen duymadım çevremde.

karadeniz kültür merkezlerine danışabilirsiniz.

Öncelikle tarihi geçen hiçbir ilacı kullanmamalısınız. Son kullanma tarihi nettir, esneme olmaz ilaçlarda.

Atık ilaçların imhası ise Türkiye'de tam bir muamma. Hastaneler falan kendi atıklarını yolluyor. Onlara teslim edebilirsiniz belki. Böyle yaptığını söyleyenlere şahit olmuştum. Ama ne kadar doğrudur bilemiyorum. Doğa için çok zararlı olduğundan çöpe atmamak gerekiyor. Fakat bildiğim kadarıyla, bunların toplandığı kutular da yok henüz. Varsa ben de bilmek isterim bu faydalı bilgiyi.

ilacın kullanma tarihi, sadece etkisini azaltır. 6 aya kadar geçmişse de sıkıntı olmaz.

imha edeceğinize eczacıya / hastaneye verin. en azından çok ihtiyacı olan birine verilir.

Güncel olan servisime göre yanıtlıyorum:

1) WhatsApp grubumuz yok.
2) Serviste sabahları herkes uyuduğu için gidişte muhabbet yok. Dönüşte de birbirlerini tanıyanlar bazen sohbet edip uyuyorlar tekrar.
3) Şimdiki şoför iyi gibi duruyor. Henüz çok tecrübe etmedim.

Su an servisten bildirmekteyim. WC olarak:

Sirayla:
-Yok.
-Yok. Gidis donus farketmiyor.
-Evet cok iyi.

Keske bize de oyle biri gelse dedigimdir. Nerde o tayfa..

Günaydın,

İş yerinin servisini bazen kullanıyorum ama durum şöyle;

1) Var
2) Yok, ama şirketin diğer servislerinde var bir kaç kez denk gelmiştim.
3 2-3 ayda bir değişiyor genel olarak iyi şoförler vardı fakat şu an olan kötü sürüyor.

1- yok.
2. yok sayılır. en azından benim kimseyle yok.
3. iyi kullanıyor.

1) whatsapp grupsuz olur mu yaw.
2) şimdiki işyerinde merhaba merhaba ötesinde birşey yok ama önceki işyerimde bir servis şoförü ilginç bir tipti. kendi başına darbe yapıp güzergah değiştirtmişti firma aylarca beceremeyince. muhabbeti falan iyiydi ama simit çay moduna girmedik hiç.
3) hemen hepsi güzel sürüyor. genç biri vardı daha önceki işyerinde, onu hariç tutuyorum. o baya deli kullanırdı. sürekli sıyırırdı biryerlerden.

eskiden servis kullanıyorum.

1. yok.
2. herkes uyurdu.
3. çiçek gibi sürerdi.

şoför izne köyüne giderdi. döndüğünde incir filan getirirdi bize :)

Günaydınlar, servis şoförleriyle genel olarak mesafeli olma taraftarıyım. Bir önceki benden yaşça büyük diye bir iki kere abi dedim. Adam ondan sonra kardeşim kardeşim kafamı sikti. Seni şurada bıraksam diyerek 10 dk yürüme mesafesinde bırakmalar falan... Hiç gerek yok bence o kadarına.

Muhabbeti iyi olanına denk gelmedim, gelsem ben de samimi olurum yani. Sen şanslıymışsın.

1- Evet var. Yokum, tüm gün yokum, biraz bekleyebilir misiniz asansördeyim mesajları var çoğunlukla.
2- Sıfıra yakınsıyor. Her hafta düzenli toplantı yaptığım adam günaydına bile yarım ağızla karşılık veriyor. Başta ilginç geliyordu şu an ben de telefonda takılıyor/uyuyorum.
3- Eh işte. Eskisi manyaktı, 15 dk yolda içimizi dışımıza çıkarırdı da şu anki iyi bence.

@kalte sterne: benim kıstasım efendi gibi araba sürmesi. itliğe gelemem hiç.

1 var
2 sabah akşam ayrı şöför var. sabah yok akşam var. eski şöförle tüm servis ekibi yarım saat erken çıkıp, çorba içme geleneğimiz var. belirli aralıklarla gidilirdi. çok güzeldi.
3 hayır, hayır ve hayır. akşam servisinin şöförünü severim ancak ikaz etmekten yoruluyorum. bir kaza oldu onun suçu değildi. hepimize travma gibi oldu, kemer takıyoruz serviste. kazada kemer takmayan herkes yaralandı.

1) servis WhatsApp grubumuz yok. Allah korusun.
2) yol uzun olduğu için hemen hemen herkes uyuyor. sohbet edene de iyi gözle bakmıyoruz açıkçası :D
3) ani frenler dışında fena değil

"Ayip olmasin diye mi reddetmiyor "

Evet

hatrına değil de, yedekte tutuyor gibi.

bence birikiyor istekleri seninki altta kaldı. tekrar istek yolla.

bende ayıp olmasın diye reddetmiyor

Lan arkadaş eskiden ev telefonunu arar sesini duymazsak kapatırdık, sesini duyarsak konuşurduk. Ev ahalisi riskli ise telefonu hemcinsi bir arkadaş ile aratır onu istetir sonra biz konuşurduk.

Gençler, konuşun lan. Valla bak, konuşmadan problem çözemezsiniz. Yok takip isteği, yok görüldü görülmedi.

Ya denk getir karşısına çık, ya da telefonunu öğren ara. Hadi aramadın whatsappdan yaz.

İşin aslını öğren sen de rahatla o da rahatlasın, sor aslanlar gibi "takip isteği gönderdim ama görmedin herhalde" diye.

Sonrası çorap söküğü

john artı sonsuz

yeni neslin problemi bu, fazla dijitalleştiniz ve her şeyi sanalda yaşıyorsunuz. çık konuş karşısına amk neyin derdindesin ki? oluru varsa olur yoksa da yoluna bakarsın aklından çıkmış olur.

Reddetse reddettiğini anlayacağınız için reddetmiyor. Bekletiyor.

Bu ülkede en yıkılmayacak tabulardan biri 'kızlar ilk adımı atmaz'' herhalde. Sayısız kız hayatlarının fırsatını sırf bu yüzden kaybediyor. Sosyal medya ne yahu, adamla 2 ay aynı iş yerinde dip dibeymişsin!

duyuruyu okudum, yorumları okudum, dehşete kapıldım

1,5 ay merhaba merhaba takıldın diye seni özel hayatına dahil etmek zorunda değil ki..
hele bir de yedekte tutuyor yorumu var ki evlere şenlikasfdghjgjh abi yedek dediğiniz bu değil ki.. bir buçuk ay flört edersin ama sonraki aşamaya geçmez hep bir bahane sunar bu yedekçilik olur.

istememiş seninle bağlantı kurmak. ayıp olmasın yüz yüze baktık reddettiğimi görmesin diye de reddetmemiş. bu kadar stalker olduğunu tahmin edememiş. takibi attı böyle kalırsa belki unutur falan diye.. kız da gayet haklıymış bence. sırf merhaba merhabanın olduğu biri için bu kadar uğraşıp fake hesaplardan denemeler falan... bence bu biraz takıntılık hali :)

Ben merak ediyorum instagramdan takip ettikten sonra ne oluyor. MEsaj mi atiyorsunuz ya da fotograflara yorum yazarak falan mi ilerliyorsunuz?
Merhabaniz varmis zaten. Merahabadan yuruyun iste instagramda niye cebellesiyorsunuz?
Kiz olsam yuzyuze surekli karsilastigimiz adam instagramdan yuruse direkt elerdim bu adam cacik diye.
Bugun merhaba diyin, sonraki gun merhaba nasilsin diyin, ilerleyin iste reelden. Olmuyorsa olmaz zaten. Telefon elinden instagrami acip kafandan yuzlerce senaryo kurmazsin en azindan.

senden hoşlansa anında kabul eder geri takip yapardı.

Fakat merhaba durumu olduğu için reddetmemek adına kabul de etmiyor.

Yedekleme de yok, o olsa zaten kabul eder kenara atardı

Doğru anlamışsın uzaklaş.

Orada çok mekan bilmiyorum ama sizi Karaköy paklar gibi geldi.

ritim/galata

(bkz: ulus 29)

ritm mutfağı da güzeldir ve hesaplıdır görece... monkey bar da haliç manzarası ve azıcık tuzlu ama ikisini de tavisye ederim...

Frankie

ürkütüyor ve korkutuyor tabii. hadi yurtdışında okuma hayalini falan zaten unuttum da aç karnımı nasıl doyuracağımı düşünüyorum uzun vadede. zaman geçtikçe daha da kötüye gideceğini düşünüyorum. tek tesellim şu, züğürt tesellisi diyelim: birinci sınıfa başlıyorum. en boğucu, en berbat zamanı 1-2 yıl içinde kendini gösterir sanırım. ben mezun olduğumda biraz biraz ortalık canlanmaya başlar diye ümit ediyorum. yani krizin en ağır zamanında işsiz yeni mezun olmayacağım en azından galiba... öyle olduğunu düşünmek istiyorum.

ha bu bana "kriz"den ziyade "köklü bir değişiklik" gibi geliyor, yani iki sene sıkışıp geri çıkacağımızı pek zannetmiyorum ama bakalım... bir nevi sovyetlerin yıkılması gibi. iki yılda toparlanmadılar. 10 küsür sene rezillik yaşadılar, sonra putin gelince toparlandılar biraz. ki o da doğal gaz ve petrol sayesinde oldu, süper reformlar yaptıkları için değil. ona rağmen, putin'in gelişinin üzerinden 20 küsür yıl geçti ama rusya hala genel olarak fakir bir ülke.

velhasıl bu herkesi etkileyen bir bankacılık krizi falan değil, ülke olarak yaptığımız yanlışlar sonucunda çöküyoruz ve bu durum bir süre sonra kendiliğinden çözülecek bir durum değil bence.

o yüzden korkuyorum tabii. insan her şeye alışıyor, sinsi gibi adapte oluyor ama keşke daha güzel bir şeye adapte olmak zorunda olsaydık.

hayir, beni cok mutlu ediyor.
onceden turkiye'ye tatile geldigimde £1000 3000tl yapiyordu, simdi 8600tl yapiyor. harika, bence ekenomi cok iyi

Önümüzdeki ay İngiltereye yerleşeceğim için beni mutlu bile ediyor. Sürünsün bizi bu hale getirenlere oy verenler, ben oradaki çerez paramı biriktirip burda zengin olurum amk kafasındayım. Dönmeyi de planlamıyorum.

Korku değil de endişe olarak tanımlayabilirim bendeki karşılığını.

Mühendisim, fena sayılmayacak bir maaşım var, bir şekilde geçinir gideriz de hobilerim, hayallerim için çok çok daha fazla harcamak, bazılarını bırakmak/ertelemek zorunda olmak canımı sıkıyor.

endişeleniyorum o sebeple de artık y.dışı için araştırmalarımı hızlandırdım. bu yaştan sonra korkutuyor bir taraftan ama diğer taraftan karşıdaki kitlenin cehaleti ve cesareti daha çok korkutuyor. adamlar için akp'nin suçlu olma ihtimali hiç yok, 16 senedir tek başına iktidardalar ama yine 16 senedir mağdurlar. bu ülke sağlam bir açlık ve sefalet çekmeden düzelmeyecek. dibin dibini de görmemiz gerek. işte o durumda da buralarda olmayı istemiyorum.

Urkmek ne kelime altima ediyorum resmen. Milletin her sey normalmis gibi davranmasi da sasirtiyor.
Depresyona girdim hayatimda ilk defa.

Dövizle maaş alsam da, yurtdışında yaşasam da beni ürkütüyor.

Benim teorim farklı çünkü. Bu krizde insanlar işinden gücünden olup, borca harca girip sonra düzelmeyecek bana göre. Bu kriz bize direkt kıtlık, açlık, çocuk ölümleri, trajik olaylar olarak dönecek diye korkuyorum. İç savaş da bunlardan bir tanesi.

E bana bir şey olmaz diyelim. Eş dost ahbap nasıl yaşayacak? Hangi birine yardım edeceksin?

Şu hani bende para bok insanları var ya. Onlar paranın yenmeyeceğinin farkında değil. Türkiye'de bir boklar olsa bugün, yarın kısılır kalırsın hiçbir gümrük kapısından geçemezsin. Elindeki bikaç bin dolar da yalan olur. Ege denizini aşmak için Suriyeliler adam başı 1000 dolar ödüyor. Bak bir kıçı kırık motorlu kayıkta 30 kişi ölümüne gitmek için ödüyor bu parayı.

Yunan salacak mı sanıyorsun seni? Valla beter oluruz. O yüzden Türkiye'nin aklını başına alması lazım. Eski fabrika ayarlarına dönmesi lazım ivedilikle.

maaşın oradansa çoğu karta ücret almazlar zaten

eğer çok uçuyorsan ve thy kullanıyorsan miles&smiles al, yoksa bonus ya da flexi.

çok uçmuyorsan, arada sırada uçuyorsan bile miles&smiles öneririm.

bonus kartım da var, harcamaları onunla yaparken topladığı bonus yılda 30-40 falan anca oluyordu. alışverile o kadar az bonus veriyor ki gülersin.

ama aynı harcama periyodunda 2 senede biriktirdiğim millerle 4 sefer yurt içi tek yön uçtum (aldığım uçak biletinin parayla satılanı 150-200 lira idi, benden sadece vergisini nakit aldı). daha da bir uçuşa yetecek mil duruyor. 2 senede 70-80 bilemedin 100 lira bonus biriktirmek yerine toplamı 600-700 lira civarı olan uçak bileti aldım.toplam 150-200 lira civarı vergisini cepten verdim desem yine 400-500 lira civarı kazancım olmuş.

geçen biri de twitter'da flood yapmış konuyla ilgili. konuyu da oradan paypall'a bağlamıştı.

özetle otel faturası gösterip açtırıyordu, eğer oraya gidemiyorsanız da photoshop ile düzenleyin faturayı demişti.

kartalda yer alan decathlon sanırım en büyüğü. metrodan esenkent durağında inerek ulaşabilirsiniz. ritim istanbul’un içinde yer alıyor.

brandiumdaki de fena değil. 19t geçer önünden.

violetsky ve nrmnm,

ikinizin bahsettiği yer aynı sanırım ama tarifler farklı hangisi durak daha yakın acaba :) yoksa hemen hemen aynı mı ki.

ritim istanbul için gülsuyu’nda inip 1 numaralı kapıdan çıkarsan 5-6 dakika yürürsün sadece.

en büyük decathlon viaport'un içindeki, oraya da arabasız gidilmez.

ikisinde de ''ben de'' anlamı var ama çok ufak bir şahsen tanımlayamadığım bir fark var. bu fark konuşma dilinde oluşuyor büyük ihtimalle ve kendine yer etmiş. yani bir nevi deyimselleşmiş. yani insanların kullanımıyla kemikleşmiş bir durum oluşmuş.

Eskiden ingilizcede böyle devrik cümleler çok varmış. Shakespeare'in kitaplarında falan görürsünüz. Zamanla bunlar azalmış, dilin syntaxi evriliyor çünkü. Örneğin "Good my lord" diye bir kullanım kalmamış, artık yalnızca "My good lord" denebilir. Yalnızca "Never have I ever", "so do i". "neither do i" gibi birkaç örnek kalmış. Not:So I am diye bir kullanım yok İngilizcede.

"soru başlıkta yer alıyor" yazmayıp "soru başlıkta" yazmanla aynı sebeple.

fiil veya yfiil 2. sirada olur cunku.

fiilin ikinci sırada olmasıyla ilgili olduğunu sanmıyorum, there you go deniyor çünkü.

normalde there goes .... olarak kullaniliyor, o bir istisnai kalip.

gayrımenkülü unut.
altın al.
dolar değil ban altın al çünkü altın dolar karşısında düştü. dolar bazındada artacak.

inek buzağı işinin kazancı nasıl bilmiyorum ama döviz ve altın sepeti yapmak iyi olabilir.
25000 altın
20000 dolar
20000 euro

Eğer kendi yemlerini tarlada falan üretebilecekseniz hayvancılık kötü bir yatırım değil ama kilit nokta dışarıdan minimum masraf yoksa zarar edersin bu memlekette.
Gayrımenkul alacaksan da bekle derim.

cedex +1

inek buzağı vs.de kilit nokta yem. yem dışardan geleceği için sıkıntı. ha var 20 dönüm tarla, siyaj yapılır hayvanın kışlık yiyeceği çıkar, yazın da merada otlar diyorsan al. 4-5 sene önce biçok mühendis iş bilmeden hayvancılığa girip battı. 3k etmeyecek hayvanları 5k'ya sattılar.

ha bir de hayvanları sırbistan'dan al derim ben. baya uygun fiyata orada.

Söylemekten usandım, Dow Jones'a at parayı bırak.

alo 170'i denediniz mi?

Alo 170 şikayet için sanırım. Bir de eğer girişim yapılmadıysa şikayet etmek istemiyorum, tek derdim öğrenmek.

en yakın sgk müdürlüğüne gidip öğrenebilirsin.

@lordoz sadece şikayet için değil bu hat. durumunuzu öğrenmek için ayrıca. siz bilirsiniz.

şirketin ik'sı yok mu, onların teslim etmesi gerek aslında işe giriş kayıt ekranınızı

eğer 1 hafta önce yapıldıysa girişiniz 23 eylül'den sonra e-devlet'te görebilirsiniz. ağustos ayının bildirgesi bu ay verilecek çünkü.

İsyerinin vermesi lazım. Çekinceleriniz varsa Sgk ya gidin.

Şu an metrodayım metro bile kilit. Bir süre zaruri olmadıkça kızılaya gelmeyin abiler.

Ankara'da yaşanmaz abi, gezmeye gideceksin sadece. :D

kızılay'a sabah gideceksin abi gün doğumunu izlemeye asıl o zaman güzel deniz böyle çarşaf gibiyken

angaralının trafik dediğine biz akıyor diyoruz. sallamayın gençler :)

Ankara bitmiş, gelmeyin sakın.

Olay şundan ötürü: ego.gov.tr

Bir süre böyle olacak.

armut.com buradan fiyat alabilirsin

in aşağı vardır ufak kamyoneti olan birileri, telefonu da yazar büyük ihtimal. ara pazarlık yap. genelde taşımaya karışmazlar. taşınmasını da istiyorsan onu belirt.

bahçelievlerde yayla camiinin yanında küçük kamyonetler var. onlarla konuş. bu işler için varlar :)

mobil data'yı kapatıp wifi'dan ayrılıp ayrılmadığını denediniz mi?

@gkhncnzdgn

evet yine koptu bağlantı

wifi ayarlarından ip ve gatewayi elle girsen dhcp kulanmadan

@Sir Anthony,

wifi internet yok diyip kopuyor, wifi autoconnection özelliğini kapatmam gerek ama nasıl yapılır o sıkıntı.

Wifi ayarlarını kurcala bağlıyken, normalde uyarı vermesi gerekir internet bağlantısı bulunamadı diye, sizin de yine de bağlı kalı seçmeniz gerekiyor.

@atom karıncanın torunu,

evet onu yapıyorum ama drone denen zıkkım havadayken yapınca arkadaşı bir anda yan tarlada buluyorum.

fatura ödeme merkezi'ni deneyin.

bankanın internet sitesinden nakit olarak denediniz mi?

en kesin çözüm ise iski'nin herhangi bir ilçe merkezine gitmek.

4001 evet, çift senelerde açılır.

valla yenisahra durağında yediğim döner çok iyiydi. hem bol koyuyor adam hem de lezzetli.

yenisahra güzel kokuyo evet, hiç denemedim ama. erdal ustanın soslu döneri de meşhur, en güzel mi bilemiycem ama meraklısı çok. ha bi de açık ayranı çok güzel.

öncelik meselesi.

ben de öyleyim ama sene başında adamın teki köpeğime tekme sallayınca karakolluk oldum. önce polislerle tartıştım, sonra adamı getirdiler. 3 saat direttim şikayetçi olacağım diye. başka olay olsa sallamam. küfür bilmemne vs.

biri kafasını memelerinize sokup çk güzel diyor ve el ele olduğunuz kişi bunu farketmiyor. serin hikaye ama yine de bişey diyemeyeceğim. tacize uğradıysanız ses çıkarın, adamın farkedip farketmemesine gerek var mı?

kapı önünde küfürlü konuşan adama siz de pekala müdahale edebilmişsiniz. neden yanınzıdaki erkeğin müdahale etmesini bekliyorsunuz, öncelik sırası neden erkekte? kaldı ki evet laf ettiğiniz kişi piskopat olabilir. yan baktın diye adam bıçaklanan ülkede yaşıyoruz, ne bekliyorsunuz ki?

korna basılmasından ben de hoşlanmıyorum. korna trafikte gördüğünüz tüm abukluklar için basın diye konulmamış oraya. ve evet kornaya bassalar kavga çıkabilir değil mi, sizin seçme şansınız var basıyorsunuz, arkadaşınızın da seçme şansı var ve basmıyor.

anlattığınız kişiler pısırık değil, gayet normal insanlar.

bir kadın olarak sokakta küfreden adama ben müdahale etmediğimde pısırık olmuyorum da erkek neden pısırık oluyor. kurşun geçirmez değil bu okumuş etmiş adamlar, elin magandasının kaza kurşununa gitme riskini niye alsın?

Sizin bakış açınızla erkeğinki farklı. Siz sözlü kavgaya girerek olaylara müdahele edebileceğinizi düşünüyorsunuz ve beklentiniz temelde kendinizi "muhtemelen" fiziksel bir kavganın içinde bulmayacağınız yönünde. Fakat iki erkeğin sözlü kavgasının fiziksel şiddete dönüşmesi çok kolay oluyor. Kendini böyle bir şeyin içinde bulmak istemeyen adam da her türlü tartışmadan uzak duruyor.
He diyip geçmek varken ben şahsen kendimi ne olduğu belli olmayan bir adamın önüne atıp bu ufak çaplı savaşı kazanmayı bekleyemem. Cebinden bıçağı çıkarıp bana saplamayacağının garantisini verebiliyor musunuz ? Yaralandıktan sonra kahraman mı ilan edeceksiniz adamı? Ha bunu bilerek siz kendinizi öne atıyorsanız atın tabi kimse karışamaz. Ama başkasını da bunu yapmadı diye suçlayamazsınız.

siz sadece sevdiğinizden örnek vermişsiniz. genelleme konusunda epey hatalısınız bence.

yeni nesil okumuşlukla yok, ben 86 lıyım, üni mezunuyum, 6 yıldır beyaz yakalıyım. bir kere bile pasifliğim olmadı, kavgacı değilim. ama dediğiniz örneklerden birine veya benzerlerinde bile pasif kalmadım. arkadaşlarım da benim gibi, dediğiniz örnekten bir tane gördüm.

böyle bir genelleme yok. sevgilinizle ilgili olan sıkıntıyı onunla çözmelisiniz. karakter olarak pasif olabilir, kötü bir şey yok bunda. adam fazla incedir, başka erkeklerin yaptığı öküzlükleri yapmıyordur mesela. güzel özelliklerine odaklanın.

alpha erkek olmasın zaten herkes. kadınalr mutluluğu bulamaz yoksa.

+synesthesia

Siz bir kadın olarak tepki gösterdiğinizde karşı taraf farklı reaksiyon gösteriyor. Erkek tepki gösterdiğinde ise ne olacağı belli değil.

@elo gerçekten o olay oldu ve duymadı. Ben bazen taciz olayların şok olup kitleniyorum. Noldu diye sorduğunda söyledim. Duymamasına şaşırdım ben de.
Ben zaten pek çok şeyi hayatımda kendim çözüyorum. Küfür eden adam olayında bana susmamı söyledi, ama aşağıdaki adam devam edince ben de konuştum.
Savaşı kazanmaktan öte kendi kişisel alanımı korumaktan bahsediyorum. Yoksa kavga yanlısı değilim. Özellikle son yıllarda kamusal alanda nasıl davranacağını bilmeyen pek çok insan türedi. Benim hakkımı gasp etmeyi kendi özgürlükleri sanıyorlar. Bu insanlara susarak bir çözüm bulamayız.

totomuz değerli bizim.

çünkü kadınların ağız dalaşıyla sonlanacak bir durum, erkek-erkeğe bir durumda çığrından çıkabiliyor ve maalesef artık olaylar öyle ağız burun daldılarla sınırlı kalmayabiliyor. psikopat dolu. yüksek ses yapıyorsunuz diye yazlık komşusunu uyarıp öldürülen tiyatrocuyu hatırlayın.trafikte silah çeken, kadın şoförlerin kaputunu yumruklayan magandalar duydu bu kulaklar.

şu cümleyi kaç kere duydun: "dua et kadınsın, erkek olsan ne yapacağımı bilirdim"

işte erkek olunca olacaklardan korkuyoruz belki de. Topluma yerleşmiş bir şey bu. Kadın olunca ağız dalaşıyla geçiyor genelde (çok psikopat olup metrobüste tekme atanı, döveni falan var tabii) ama erkek erkeğe olunca en ufak bir şey daha da büyüyebiliyor. Hele iki erkeğin yanında kadınlar varsa normalde yapmayacağı şeyleri yapan erkekler de olabiliyor. (ego muhabbetleri, kadının yanında kendini ezdirmemek vs.)

normal şartlarda çıkıp hakkımızı aramalıyız, ama Türkiye hakkını aradığı için pompalıyla vurulan bıçaklanan insanlarla dolu.

adana ve sakarya yörelerimize bekleriz o zaman.
şaka bir yana "hep mutlu olmak istedim" +1
yabancı bir arkadaşı misafir ediyordum istanbul'da, ki kendisi normalde öyle şeylere hemen zıplayan bir tip gündelik hayatında, gürültücü bir karakter zaten. ne zaman yanlış yapan birine bir şey söylesem, kornaya bassam veya durumdaki tersliği ifade etsem beni susturmaya çalıştı.
fakat çok dikkatli olmak gerek, nereden ne çıkacağı belli olmuyor, b.k da çıkabilir.
ben de bazen "ulan acaba gücümün yettiğine mi bağırıyorum yaa?" diye düşünüp rahatsız olabiliyorum.
sevgilinize hak vermemek elde değil, ufacık çocuklar bile uyuşturucu madde kullanıp bıçakla geziyor artık sokakta, olay insanlık dersi veya eğitim vermeyi geçip, can sağlığını (sizin ve onun) korumaya dönmüş de olabilir.

Cahilin cureti cok olurmus.

Tamam da bu sefer bu adamlar bizi sürekli rahatsız ederek dolaşıyorlar. Onlara kimse höt demediğinden alanlarını genişletiyorlar.

Yazdığımı sildim yanlışlıkla, tekrar yazmaya çalışayım.

Öncelikle ortada taciz varsa, kesinlikle ses çıkarmalısınız. Bunu yanınızdaki kişiden beklememelisiniz ama. O kişi bunu yapmak zorunda değil. Bu kısım net, soru işareti yok.

Ben çok merkezi bir yerden geçerken, 5 kişi tarafından sebepsiz yere darp edildim. 2 yerimden bıçaklandım. Biri sol bacağım, biri tam olarak belimin sağ kısmı. Kalçamın bittiği yerin üstü. Tehlikeli bir yer yani. Bana saldıran kişilerin geldiklerini görmedim bile. Ortada hiçbir sebep yokken, gündüz vakti. Madde etkisindeymiş bu kişiler bunu yaparken. Öleceğimi sanmıştım. O durumdayken nasıl yerden kalkıp kaçtığımı gerçekten bilmiyorum. Düşününce mantıksız gibi. Kimse de yardım etmemişti.

Bunu neden anlattım, şu yüzden. Siz çok bol keseden atıyorsunuz gibi geliyor. Benim yaşadığım basit bir şey. İnsanlar neler neler yaşıyor. Anlık gerçekleşiyor hepsi. Trafikte falan korna çalmak durduk yere kavga çıkarmak falan asla yapacağım şeyler değil o yüzden. Aklın tarafını seçmek en doğrusu her zaman. Kimseyle sidik yarıştıracak halim yok. Tabii kendimi ve sevdiklerimi korumaya çalışırım. Bunun için de ne gerekiyorsa yapar insan, yine aklını kullanarak. Fiziksel duruma gelmesini mümkün mertebe önlemeye çalışarak. O ana gelince çünkü, artık kontrol sahibi kimse yok. Her şey şansa kalıyor. Ama yok nasıl gidip ona posta koymaz, nasıl küfür edene falan karışmaz garip.

Ben herhangi birine haddini bildirecek durumda değilim. Siz neden kendinize böyle bir misyon edindiniz? Bu kısmı anlamadım. Rahatsız oluyorsanız söyleyin tabii. Ama yok o laf etsin de ben izleyeyim garip bir düşünce. Yanınızdaki insanların gerekli olaylara müdahale etmek gibi bir görevleri yok.

Meydanı boş bulup bol keseden atmaya gerek yok.

bahsettiğiniz erkeklere hak veriyorum çünkü fiziksel yapıdan bağımsız olarak karşıdakinin silah çekmesi, bıçak çıkarması gibi durumlar çok mümkün ya da arabadan beş kişi inebilirler.

konu aslınsa sosyal iletişim becerisi ve kavgayı çıkmadan engeleyebilmek. yapılması gereken doğru argüman ve anlayacağı dilden yaklaşım ile onu utandırmak veya en azından kendini suçlu-kötü hissetmesini sağlayabilmek. burada doğru dil çok önemli fazla efendi olmak da işe yaramaz, fazla agresif olmak da.ama bunu hissetmeyecek derece arsız adama iki araba dayak da atsan fark etmiyor.

kornaya basmak nedir, en nefret ettiğim insan tipi amk. sizinki modern çomarlık..

vakti zamanında bende de vardı senin gibi bir tip, 6 ay sonra ayrıldık. ayrıl çocuğun da başını belaya sokma (otobüste karşısında oturan eleman buna bakmış ben niye çocuğa haddini bildirmemişim diye olay çıkartmıştı).

Kornaya sürekli basılsın demedim
Hiç basılmamasından bahsediyorum. Gerekli yerde de basmamak.
Biri bana baktı diye de olay çıksın demiyorum. Ex ile karıştırma.
Kişisel alanıma sözlü ya da fiziksel olarak girilmesinden bahsetiyorum. Buna tepki vermemek garip geliyor.

Memeler mevzuu fark etmemesi ayri ama onun disinda ben pisiriklik goremedim. Tam tersine hayallerimin erkegini gordum :P Kornaya mumkun oldugunca basmamasi, kufredenin seviyesine inmemesi falan; boyle adamla guvende hissederim ben kendimi. Saka degil. Karsilik verse "Allah'in manyaginin seviyesine indi, alacagiz basimiza belayi" diye dusunurum. Fistik gibi adammis bence. Kavga eden, laf dalasina giren adamin yaninda gorunmekten utanirim. Ya da su an yasadigim yerde senede iki kere korna sesi duyuyorum ve bu benim icin buyuk mutluluk.

Bir arkadasimin kuzeni 10 sene kadar once koprude birileriyle trafik yuzunden sozlu dalasa girdi ve adami tabancayla vurdular. Oldu gitti. Ha, sana dogrudan satasir da, o zaman tepkini koyarsin ama kisinin ilkokuldan veya ailesinden edinemedigi temel egitimi zorla ona ogretme misyonu yok kimsenin.

Pisiriklik benim gozumde daha ote bir sey. Hukuk yolu ile hakkini aramaya usenmek gibi seyleri pisiriklik olarak goruyorum ben.

Sen dominant olmakla övünen bir kişi değil miydin? Adam seni taciz ettiğinde çaksaydın kafayı. Neden erkek arkadaşının tepki göstermesini bekledin ki?

Laf attığında gerçekten duymamış olabilir. Direkt bunu duymadığını kabul edip sevgiline pısırık demen onu sevmediğini gösteriyor.

Durumun okumakla biraz ilgisi var. Bilgi ve zeka arttıkça düşünülmeden yapılan davranışların sayısı azalır. Ama bunu yeni nesil diye genellemek bayağı saçma olmuş. Biraz ilkel düşünüyorsunuz gördüğüm kadarıyla.

Adam o kadar fütursuzca yapınca şok oldum.
Bazen insana öyle bir an geliyor çünkü çok beklenemdik bir hareket.
Dominant olmakla övünmüyorum. Sadece erkeklerin ne düşündüğünü merak etmiştim. Evde tamirat olsa da yemek olsa ben yapıyorum ve daha çok kazanıyorum. Tam olarak bu dominantlık mı emin değilim.

Adamlar benim kişisel alanıma girdiklerinde müdale edilmesini beklemek ilkellik değil.
Adamlara öğretmeyiz diyip hiç tepki göstermeyelim mi?

Hakkını arayan erkekler var da hepsi ya hapiste ya mezarda. Sevgilimin göğüslerine bakmayacakları ya da sokakta küfürlü konuşmayacakları ortamlarda yaşamaya çalışıyorum, trafikte de camları kapatır klimamı radyomu açar takılırım. Gereksiz gerginliklere mahal vermem, sevgilimin de vermesini istemem. Trafikte abukluk oldu korna çaldın ne olacak, ne geçecek eline? İnsanları adam etmekle mi uğraşacaksın? Vs vs.

Bu tarz kornaya basmalı vs hareketleri ben de modern çomarlık olarak yorumluyorum açıkçası.

(bkz: açlık)
(bkz: görmemişlik)
(bkz: garibanlık)
(bkz: yokluk)
(bkz: ezilmişlik)

mavi yakayla çalışıp bu kavramlara uzak olmak enteresan, biraz daha iyi gözlemle bence onları. mavi yaka dediğimiz kesim toplumun çoğunluğunu oluşturuyor, onları tanımak içinde bulunduğun toplumu da tanımak demek; ufkunu daha da açar.

adamların haklı olduğu tek husus, 5 dk geç çıkmışlarsa 5 dk geç gelmeleri sanırım. adamların yarattığı artı değer zaten kat kat fazla. o yüzden bu normal olanı aslında.

olayı mavi yakaya indirmişsin ama seni şöyle bir her şey dahil otele alayım. bak bakalım insanlar nasıl yemek alıp yiyorlar. işyerinde salata barda takılan berkecan nasıl tepeleme dolduruyor, ay ben çok yiyemem diyen pelinsu nasıl da götürüyor yemekleri aklın şaşar. beyaz yakalılar birbirinden utandığı için böyle davranmıyor ama mavi yakada bu utanılacak değil övünç duyulacak şey.

yemeği hızlı ve çok yemesi tamamen beden yoğun iş olması nedeniyle. eskiden patronlar çalışan seçerken hızlı yiyeni seçermiş zaten.
ha yiyeceği kadar insan gibi alsalar daha iyi tabi ama dediğim gibi herhangi bir herşey dahil otelde de benzer manzaraları görebilirsin. sadece oteldeki kitle hızlı yemiyor.

Ben de Kazak bir iş arkadaşımda görmustum. Evinde örneğin tuvalet kağıdı bitince iş yerinin tuvaletine gidip tuvaletten yarışı kullanılmış bir top alıp evine götürüyordu. Bir de gurur duyuyordu bu yaptığıyla.

Benim iş yerimde de mavi yaka çalışanlar var. Bahsettiğiniz davranışların bir tekini bile görmedim.
Sizin şirkette 'gelenek' olmuştur belki bu tarz şeyler. Mesela Ramazan ayında birkaç kişi fazla fazla içecek aldıysa diğerleri "Ben enayi miyim?" diye düşünmüştür. Bizim toplumumuzda böyle bir anlayış var nedense.

Fakirlik içine işlemiş demek ki, mavi yaka olmayıp böyle olana da bizzat rastladigim oldu. İyi kazanmak bunu telafi etmez, bir de tek tek bilmek mümkün değil ama işin borç kısmı da olabilir, iyi maaşları ama yarısını ev kredisi çocuğunun yurt okul parasına falan vermeleri sozkonusuysa sonuç yine böyle oluyor olabilir.

Mavi yaka, rus vs ayrımına girmek yerine aç gözlü insanlar diyelim. Bedava olan birşeyden daha fazla alabilecekken eksik almayı enayilik olarak algılıyorlar. Bu zihniyet aslında herkesin aleyhine işliyor. Çünkü ben işletme olsam herkes kaliteli gıda yesin isterim, ama yarısı çöpe gidip israf olacaksa en ucuz en dandik ne varsa onu koyarım. Devletin, belediyelerin, firmaların bedava veya sınırlamasız verebileceği birçok hizmet vs. var ama bunlar gerçekleşemiyor, çünkü kötüye kullanım olacağı biliniyor. Hep birlikte kaybediyoruz.

neresiymiş orası ya ben de gelip çalışayım.
ne kadar kazandıkları ve işyerinin bonkör olması mevzu değil. açgözlü olmalarından kaynaklanıyor.

Merak ettim ne kadar maaş alıyorlar? Bunun cevabı öyle 6-7 bin tl değilse hiç de öyle aç değiller demeyin. Gayet de açlardır. Telefona arabaya bakma sen borçtan kafayı kaldıramaz gariban takımı aldıklarından sonra. Tasarruf her şeydir.

Ayrıca üç kuruşluk yiyecek içecek için gelip başlık açıyorsun. Bırak çalışsın, yesin, evine de götürsün. 5 dk geç çıkmasın, çıkarsa da geç gelsin.

Bizde giriş çıkış flexible sistem var mesela. Biriken + dakikalar 8 saati bulunca izin yapıyorsun bir gün. Olması gereken de bu zaten.

Bazı yazdıkların şaşırtmasa da bazıları bildiğin suç.
Temizlik ürünlerinin kalanını eve götürmek bildiğin hırsızlık. Ramazan'da bir çok işyeri oruç tutmayanların maaşına ek olarak yemek miktarını ekliyor. Bunu alıp bir de üzerine meyve suyu alıyorlarsa bu da bildiğin hırsızlık.

5 dakika konusunda iş yeri ile mutabakat varsa normal. Yoksa fazladan çalıştığı 5 dakika için mesai talep etmeli, kafasına göre geç gelmek olmaz.

Fazla yemek alıp bunu yiyip bitiriyorsa diyecek bir şey yok. Bedenen çalışan insanlardan bahsediyoruz. Ama "nasıl olsa bedava" kafasıyla alıp yarısı yenmeden çöpe gidiyorsa bu hem terbiyesizlik hem de sorumsuzluk.
Millet olarak çok israfçıyız.

Benzer şeyler beyaz yakalılarda da oluyor. Bu zihniyet ve kültür. Evde doğalgaz faturası çok gelmesin diye kombiyi yakmıyorlar, iş yerinde bütün ısıtıcıları kökleyip, sıcak diye pencere açıyorlar, akşam da öyle bırakıp gidiyorlar.

İşletmenin de uyarabileceği yerler olabilir diye düşünüyorum sizin durumunuzda. Örneğin kişi başı alınabilecek mevye suyu sınırı gibi. daha da doğrusu yiyeceklerin yemekhane dışına çıkarılmaması olabilir. Eğer gerçekten 4-5 tane içecekse içsin, ama eve götürmek ayrı bir hırsızlık bana kalırsa.

Benim gözümde hırsızlığın küçüğü büyüğü olmaz. Devlet yönetimindeki adamın gücü milyonları götürmeye yetiyor, başkasınınki mevye suyu çalıyor. O adam devlet yöneticisi olsa o da milyonlar götürecek.

İyi de bu kokuşmuşlar her yerde.
Ufak hesaplar peşindeler. Asla iyi bir hayat sahibi olamayacak insanlar.
Sürekli tırmalayacak ancak başaramayacaklar.

Bu insanlardan uzak dur. Ellerine geçen ilk fırsatta arkadaşlarını bile satar ufacık menfaat için

Sırf buma cevap yazmak için login oldum.

Tamamen sürü psikolojisi. İlk önce biri bunu yapmıştır, diğeri de neden ben yapmıyorum diyerek devam etmiştir. Ta ki bir gün biri onları uyarana kadar yapacaklar. Hatta başka iş yerine giderlerse orda da yapmaya başlayıp diğerleri yapmıyorsa onun da yapmasını sağlayacaklar

5 yıl önceki kâr oranı ne kadarsa şimdi de o kadar diye biliyorum ben. %20 kâr olsa 8 TL bir biranın adamlara maliyeti 6,40 TL yapar.

herkese farklı iskonto uygulanır, aynı zamanda promosyonlar da var (1000 kasa sat, 100 kasa hediye vs) o yüzden direkt bir tekele gidip sorman en mantıklısı olur. Adam muhabbetinin olduğu mahalle bakkalı değilse söylemez haliyle.

önce sakin ol, herkes hata yapabilir. birşeyi vermeden önce iki kere kontrol et. formüllerin doğruluğunu her zaman kontrol et. kendine güven tabii ki ama kopyala-yapıştır'a güvenme.

sakin ol öncelikle. işe tutunamamak demek 1 haftada olmaz, 6 ayda olur, 1 yılda olur. neden böyle hatalar yaptığını bulmaya çalış. neden böyle hatalar yapıyor olabilirsin? seni rahatsız eden bir şey mi var? heyecan mı yaptın? kendini kanıtlamaya mı çalışıyorsun? daha mı hızlı çalışman gerekiyor? eskiden excel 10 kullanıyordun da şimdi excel 11 mi kullanıyorsun? windows aynı windows mu? yoksa mac'tan windows'a ya da windows'tan mac'e mi geçtin? klavyede elin takılıyor olmasın, fare elinden kaçıyor olmasın? ya da iş dışında mı dertlerin var, problemlerin var?

yapacağın işi sakin sakin yap. hızlı yapmaya çalışma. 2 kere tekrarlamak yerine, 1 kere yap ama tam yap. 1-2 güne kendine gelirsin.

Önce sakin ol +1£4838292992

Otokontrol sistemini arttır.
Kendi kendinin şevkini kırma

merhaba

kontrol kontrol kontrol

yaptığın işi her zaman en az iki kere kontrol et.
bu yaptığın işe güvenmeme değil, kendini sağlama almak olur.
hataların ortadan kalktığını görecek ve gördükçe kendine güvenin daha da artacak.

işe tutunmak co2s2'nin de dediği gibi 1 hafta 10 günde olmaz. çok daha uzun sürer ve iş veren bunu tolere eder. kimse kolay kolay "bu da ne verimsiz çıktı" demez.

1000 kere ölç, 1 defa kes.

Hayat mottomdur bu. Çok belli olmasa da 1000 kez ölçüp 1 kez keserim. Bugüne kader çok şükür yanlış adım atmadım.

Ayrıca dönemsel bir durumdur. Senin de farkında olmadığın bir “dalgınlık” döneminden geçiyor olabilirsin. Hepimize olur.

@liberal,
yatirim 400 bin lira kadar.
Beklenti:2000 EUR Avrupaya tek yon kira,
donusu icin de yine asagi yukari benzeri.
ozel gunlere ve yogunluga gore fiyatlar degiskenlik gosteriri muhakkak,
Sadece gider kismini on goremiyorum su noktada.
o yuzden sektorden olanlari dinlemek isterim, kacirdigimiz bir kisim var mi diye

Şu an çalıştığım işyerinde çalışan kaynakçımız işi bıraktı gitti 2. el bir kamyon satın aldı 30 küsur bin tl'ye.

Saman taşıyor, ucuz olan yerden alıp daha pahalı olan yerlerde satıyor. Dönüşüne yük buluyor. Günlük kazancı 1000tl.

Bunları görünce sokarım mühendisliğine diyip kamyon şöförü olasım geliyor.

Yine benzer bir konu vardı duyuruda, ve bu işlere çok hakim bir kaç tane tırı olan biri vardı duyuruda. Baya da yazmıştı, bi google yapsanız o duyuru silinmediyse bulunur.

daha evvel boyle bir duyuru vardi ona da yazmistim ama simdi bulamadim.

benim bu yondeki beyanim ,gir guzel is seklinde oluyor.kendim girerken kime sorsam soyle kotu,boyle kotu,aman,batarsin seklindeydi.turkiye de arastirdim.cok fazla burokrasi ve alinmasi gereken belge var.oyle olunca isi yurtdisinda kurdum.ilk basta iki cekici aldim.7 yasinda milyon km de cekicilerdi bunlar.birara sayi 7 cekiciye kadar cikti.son durum iki adet 1 yasinda cekici ozmal calisiyor ama filo anlasmali 17 aractan olusuyor.dorse kullanmiyoruz italya-ingiltere cekici hizmeti veriyoruz.kendi araclarimi sadece back up amacli tutuyorum.

turkiye piyasasi hakkinda cok bilgim yok ama tek seferde 2000 euro beklentin varsa,bu hayli yuksek bi rakam.bunun uzerinde bir rakami icinde masraflarin olmasi kaydiyla dusunebilirsin.onemli gider kalemin yakit,sofor maasi,sigortalar.

bir firmayla anlasip duzenli onlara sabit ucret karsiligi da calisabilirsin ama kendi islerini bulup tasiman her zaman daha karli.biraz ilgi birazda is baglantisi iceriyor.bir sure sonra surekli ayni firmalardan mal tasimaya basliyorsun.

direk sifir veya sifira yakin aracla baslama,sonucta getirin cekicinin modeliyle degil yaptigi km ile alakali.butun paranla ustune birde borclanarak ise girme kesin isletme sermayesi ayir.cunku butun masraflari pesin yapip,is bittiginde odemeni aliyorsun.arac basi aylik 10k km uzerinden dusunursen ortalama 8k euro giderin olur.turkiye icin degerler tam nedir bilmiyorum.

soyle de yapabilirsin.arac al bir fabrika ya da santiye ye sabit maasla bagla,isi orada ogren sonr gelistir.

sen kullanmazsan o kârları elde edemezsin. ayrıca kullanan şoför de hunharca, "gavur malı" gibi kullanacağı için de iki yılda perte çıkabilir aracın.

öyle bişeye niyetin varsa kendin yap çok daha iyi kazanırsın.

aynı durumdayım. Arabayı eve bırakıp taksi ile gidip gelmeyi planlıyorum.
Gidiş geliş 80-90 TL arası tutuyor. 10 gün otopark da 80 TL falan tutar minimum zaten.

Fiyattan ziyade kafayı yedirtecek seviyede kalabalıkla uğraşmayı minimumda tutmak istiyorum. Zaten güvenlik kontrolleri çılgın atacak, bir de otopark sırası zorlar. Öte yandan da taksici tribi çekmeden gitmek var. Bilemedim :)

bende araba yok ama olsa bile taksi/shuttle tercih ederdim havaalanına ulaşmak için. min. 20 TL civarında tutar zaten otopark. 9 gün boyunca olmayacaksanız anlamsız bir para olur. kadıköyden sg'ye en fazla 100 TL tutuyor zaten.

t24.com.tr

çsgb'nin yönetmelik hazırlaması lazım, haber siteleri neye göre haber yapıyorlar bilmiyorum ama henüz belli değil çalışanlar için ne olacağı. bakanın şifaen söylediği bir "ücretsiz" konusu var, o kadarını biliyorum ben. asal da ücretsiz demiş zaten.

çok büyük ihtimal ücretsiz izinli sayılacaksın.

Dostum asal'in ilk gün duyurusunda söylediğin gibi, "idari veya ücretsiz" yazdılar. Ertesi gün bu düzeltildi su an asal'a girip duyuruya tıklarsan, "aylıksız veya ücretsiz" yazdığını görürsün. Kesin bilgi.
asal.msb.gov.tr

eh uluslararası piyasa diye de birşey var, sonuçta avustralya'da piyasaların açılması ile başlıyor, los angeles'ta bitiyo. bu da yaklaşık 21 saat boyunca piyasaların varlığını sürdürdüğü anlamına geliyor. senin bayramın sana, adamların piyasalarında senin para birimin de işlem görüyor.

TL global piyasalarda alınıp satılabilen, hatta üzerinde spekülasyon yapılabilen bir ürün. FX piyasalarında 5 gün 24 saat işlem görüyor.
Bizimkilerin müdahalesi İdarecilerin gerektiğinde çıkıp açıklama yapması telkinlerde bulunması şeklinde olur. Görüyorsun, Amerikadaki adam, twit ile ülke yönetiyor.

laptop ise fn tuşuna basman gerek.

1 erkenden alıp ucuza getirmişlerdir 2 para vardır

evet fakirsin üzgünüm, ortalama üstü bir beyaz yakalı maaşı 10k civarındadır. eh rahat rahat bu parayla y.içi tatil de yapar, içer de... eğer eşi de çalışıyorsa ve o da yarısını bile alsa, erken rezervasyonla y.dışı tatili de yapabilir. tabi seneye o y.dışı hayal olacak o kesin.

burs filan dediğine göre öğrencisin galiba, çalışan kesim tabi daha rahat para harcayacak, olsun o kadar

ama tabi ki toplumun yapısı değişti daha fazla gösteriş daha az tasarruf yapıyoruz.
hane halkının az tasarruf yaptığını tüm uzmanlar söylüyor

bunu belirtince, "ehh millet asgari ücretle nasıl geçinip bi de tasarruf yapacak" deniyor ama asgari ücretli eniştemin altında passat var benim :) yani kredi mredi bi şekilde harcama yapılıyor. kimse biriktirmiyor.

ben birikim yapan bir insanım herkes beni tuhaf karşılıyor :/

ilk tatilime 25 yaşındayken çıktım. 1 yıldır çalışıyordum. her sene çıktım sonrasında da.
atla deve değil. birikim yaparsan her şey olur. bursla tatile çıkacak halin yok.

Öğrencisin ne tatili. Biz de öğrencilikte öyleydik hele kendi paranı kazanmaya başla o zaman yaparsın.

Sizin nesil bahtsız. İnstagram gibi bir saçmalık olduğu için bunları görüp herkes öyle yaşıyor sanıyorsunuz.

kriz fakire var çünkü. çalışan tatil yapıyor denmiş de benim sınıf arkadaşlarımın (ilginçtir ki bu arkadaşların neredeyse hiçbiri sınıfı geçemedi) bir kısmı bir aydır ya yurtdışından ya deniz kenarından hikaye atıp duruyor sürekli. dediğin gibi, biz eşek gibi ortalama yaptık burs arıyoruz hala. yani kimsenin parasında, eğlencesinde gözüm yok tabii de ister istemez uyuz oluyorum millette ne analar babalar olduğunu görünce. biz 200 lira istesek ne şerefsizliğimiz kalıyor ne tembelliğimiz, elin bir sene boyunca haftanın beş günü okula gidip de sikindirik bir hazırlık programını geçemeyen kızı iki ay yurtdışı geziyor. vay aq. ben gece işe sabah okula gidip de derste uyuyakaldım diye ayar yiyorum hocadan, en yüksek puanı ben aldığım halde. ama bunu söyleyince de işte biz ağlak oluyoz, amk baba parasıyla tatil yapan adam gelip bize dik durmamızı falan söylüyo. yapma yaaa. yrrağa bak hele.

kriz her zaman olduğu gibi fakir beybileri vuruyor. öğrenciyken denizli havuzlu tatil yapamamak zaten normal de ben bu şekilde çalışmaya başladığımızda da böyle şeyleri yapabileceğimizi sanmıyorum açıkçası. elo demiş birikim yaparsan olur. doğrudur, birikim yaparsan paran olur. iyi güzel de diyelim ki yeni mezun olmuşsun, iş tecrüben yok, iş buldun ve çalışmaya başladın. türkiye'de çok özel bir herif değilsen ya da devlete kapak atamamışsan alacağın en iyi maaş 2500tl falan. hadi devlete girdin, fişek gibi adamsın vs. 3000 lira para alıyor ol. bu ekonomide büyük şehirde ayda 3000 lirayla neyi biriktireceksin? 15'li yumurta 9 lira la, düşündükçe ağlıyorum. arabayı falan zaten geç. büyük şehirlerde eli yüzü düzgün, dağ başında olmayan daireler 1200-1300'den başlıyor. accuk insan gibi yaşayayım, haftada bir akşam dışarı çıkıp sosyalleşeyim desen öldün bitti. birikim yapmayı geçtim kenara "lan lazım olur" diye ayda 200 lira ya koyarsın ya koyamazsın. o parayı da sene boyu biriktirsen bile anca gtünü avuçlarsın affedersin. kaldı ki sene boyu her ay istikrarlı şekilde birikim yapmak kolay değil, bir sürü beklenmedik sorun-masraf çıkıyor.

velhasıl evet sen çok fakirsin ama yalnız değilsin, hatta biz çoğunluktayız. çünkü biz "bursumuz kesildi" diye story atmıyoruz, bulgur pilavı paylaşmıyoruz. story'yi gösterecek şeyi olan adam atıyor. haliyle hep onları görüyorsun, diğerinin olmadığını düşünüyorsun. ama öyle değil. fakirler olarak her yerdeyiz, için rahat olsun.

dişini sık, okulu bitir. kaç sene kalmışsa artık ona göre "fakir modu"na al kendini, beklentini düşük tut. tatilin öğlene kadar uyuyabilmek, akşam yürüyüş yapabilmek, arkadaşlarınla batak atabilmek falan olsun. şimdilik böyle idare edeceğiz.

ha mezun olunca da bi halt değişmez muhtemelen ama en azından düzenli ve bursun 3-4 katı gelirin olur, hem okul hem iş düşünmek zorunda kalmazsın falan. bi yandan aslında fakir olmak da güzel ha. çalışan adamın derdi de, geliri de, gideri de büyük oluyo. biz yerde 50 lira bulsak bi hafta mutlu oluyoruz. kriz mi çıkmış, dünya mı yanmış... çok da şey değil. öğrenci ve fakirken bu özgürlüğün de tadını çıkarmak lazım.

elo +1

Erken ucuz bilet ve Couchsurfing'le 20 tane Avrupa ülkesi gezdim.

Öğrenciyken de tatile ciktim calisirken de. Ama şu sıralar yurtici otellerin de fiyatlari geçen seneye göre oldukca artmis gibi geldi bana. Yurtdisi olayina hic girmiyorum bile. Yani bir, insanlarda para var. Iki, tatil anlayisini ucuz otel, çok gezme seklinde ayarlarsan cok da pahali bir sey degil.

@meister +1
Türkiyede okumak boş , okulunu bırakıp çalışmaya başla her sene tatile gidersin diplomayı aldıktan sonra da zaten bir işine yaramayacak.

400 lira gibi bir paraya bir haftasonu güzel bir tatil yapılabilir.
kalacak yeri çadır kamp gibi yerlere getirerek, 4 - 5 kişi gidip ev kiralayarak ya da birinin otomobili ile giderek masraflar daha da azaltılabilir ya da bu civarda bir harcama ile bir yıllık instagram albümü yapılabilir.

yurtışına gidenler muhtemelen uçak bileti ve diğer para işlerini bir kaç ay önce hallettiler, o yüzden son günlerdeki dalgalanmalar cebinde dolar ya da eurosu olana tatil konusunda çok koymadı.

ben bir yıldır çalışıyorum. yıllar sonra ilk tatilim olacak. tatil toplum baskısı ya da zorunlu bir aktivite gibi bir hal alıyor iş dünyasında. herkes bir yerlere gidiyor, herkes bir yerlere gitmek ve gittiğini göstermek zorunda gibi bir algı oluşuyor ister istemez.

Bence olur. Zaten çocuk filmi olduğu için 12-13 yaşa kadar çocukların izlemesi uygundur.

bence Star Wars: Episode I - The Phantom Menace'den başla öncesini karıştırma. çok merak ederse izletirsin.

evet star wars çocuk filmi ama 6 yaş da çok küçük yav. gerçek insanların oynadığı diyaloglu uzun metraj film sonuçta, muhtemelen hiçbir şey anlamayacak, sıkılma ihtimali de yüksek. illa izleyecekseniz şu disney'e satıldıktan sonra daha da çocuklaşan yeni filmlerini izleyin bari.

çocuk filmi diyen arkadaşları 50 katlı gökdelenin tepesine davet ediyorum. atın kendinizi aşağı bizi uğraştırmayın.

modern dizi ve filmlerin birçoğuna esin kaynağı olmuş, birçok filmde gönderme yapılan bir şaheserden bahsediyoruz (4-5-6'dan bahsediyorum. son yıllarda yapılanlar biraz zorlama oldu kabul). 6 yaş biraz zorlama olur ama 4- 5- 6'yı izletin. sonra da büyüyünce tekrar izlesin. tamamen bambaşka birşey anlayacak / görecek.

cocuk filmi +1

starwars kadar overrated film yoktur, şeyhini müritler uçurur derler ya bu filmi de fanları uçuruyor. bence izleyin, ışın kılıcı, uzayda ses, ışıktan hızlı seyahat, evrendeki demokrasi şöleni, bütün uzaylıların ingilizce konuşması gibi şeyler hoşunuza giderse sevebilirsiniz, 6 yaşındaki çocuk da sevebilir.

1000 kurban 1000 de para bağışı yapın tam olsun. hem protein ihtiyacını karşılamış olursunuz hem de para vermiş.

Lösev'de seçenekler vardı.

1) Et olarak değerlendirilsin
2) Et olarak değerlendirilsin, ihtiyaç fazlası olursa satılsın, para olarak değerlendirilsin
3) Para olarak değerlendirilsin

ilk ikisi için diyanet uygun diyordu.
Diyanet'i rehber olarak alıyorsanız 2, almıyorsanız 3 olarak değerlendirebilirsiniz Lösev'de.

bi halt yapamazsınız, adam iflas ettim ben diyip üstüne de hiçbir mal yok ise yapabileceğiniz hiçbirşey yok. alacak için sıraya girin diyecekler.

bir yerlerde tanıdıklarınız vs. var ise birşeyler yaptırabilirsiniz onun dışında sıradan vatandaşın pek şansı yok.

eğer inşaat belli bir aşamaya geldiyse oradan yürüyüp başka firma arayışı içine girebilirsiniz.

Arsa payını aldıysanız üzerinize oradan devam edersiniz almadıysanız o zaman başka alternatifler düşünmek lazım dava icra savcılık şikayeti gibi

ablam ve eniştem 200.000tl kaptırdı bu müteahhit tayfasına. hiçbir şey alamadılar.

güzel tokat. zibilyon kere söyledik. topraktan ev alınmaz. toprağı alır, evi kendin yaparsın çok istiyorsan. türkiye gibi bi ülkede, topraktan ev tokatçılığı bence çok az bile yapıldı. ben %40-50 bir oran bekliyordum.

İş sağlığı osgbleri var. Kurumun anlaşmalı olduğu yere git. 60-120 arası fiyatı değişiyor. Kurum anlasmaliysa daha ucuz oluyor. Anlaşma yoksa 100-120 civarı tutuyor. Devlet hastanesi vermiyor. Osgb olması gerekiyor.


Osgbde GSS prim falan önemli değil parayı verip işlemleri yaptiriyorsun sadece.

devlet hastanesi veriyor ancak çok pahalı, 200 TL civarında alıyorlar, osgb ya da özel poliklinikler daha mantıklı. 60-100 arasında ahallolur.

sağlık provizyonu senin sorduğun, e-devletten bakabilirsin. sağlık bakanlığı sekmesinde provizyon sorgulama var oradan bakarsın

osgb +1

kurumun iş sağlığı uzmanına sor anlaşmalı yeri

hayır yok. senelik üfe kadar zam yapıp devam edebilirsiniz. yasal olarak birşey yapamaz. musallat olabilir en fazla.

yapabileceği tek şey 5 sene sonrasında kira tespit davası açarak, doğru ve emsallerine uygun kira bedelinin belirlenmesini sağlamak olabilir.

benimki de aynı haltı yedi. sonra haşırt diye sıfır kiracı gibi yükselttik kirayı sırf muhatap olmamak için.

neyse, özetle aslında üfe yap geç. isterse mahkemeye gitsin, hakkı yok. çıkaramaz da.

üfe %16 civarında, yani 1044 TL'ye kadar yolu var. tam olarak 16.54, onu uygularsa 1048,86 TL yapar. istersen sırf ibnelik olsun diye o şekilde yapabilrsin. @Icha'nın dediği gibi çıkartamaz da sizi.

bende ise durum şu. 2000 TL kirayı 2200 yapalım dedim ev sahibine, o da 2300 istedi, ortası 2250'de anlaştık.

o zaman tam 1049 yapayim. :)

sözleşme var mı? varsa sözleşmede belirli bir süre var mı? belirli süreliyse ve henüz zamanı geçmediyse tahliye isteyebilir.

ancak sözleşme vardı ve 1 yıllıktı, yenilemediniz, belirsiz süreli kiralamaya dönmüş durumda. bu konuda bir şey yapamaz. 2 sene yapmaması bir şey ifade etmez, şu andaki durum geçerliliğini korur, buna tufe oranında en fazla zam talep edebilir.

üç konuda bir şey yapabilir:

1. kiracı için, meskene zarar veriyorlar, ya da genel ahlaka ahlaka mugayır davranışlar var, diyip dava açarak tahliye isteyebilir. ispatla mükelleftir.

2. kira tespiti isteyip mahkeme tarafından kira tespiti yapılarak bunun ödenmesini talep edebilir.

3. oğlum/kızım evleniyor diyip tahliye isteyebilir, belirli bir süre kiraya veremez.

himm, kontrati bulup bakayim, hic hatirlamiyorum. yenilemedik hic, belirsiz sureliye donmus olabilir.

1.'yi yapamaz, yapsa da kazanamaz.
2.'yi yaparsa diger evleri dusununce 950 oluyor, onun zararina olur.
3.'yu diyebilir. o zaman hemen cikmak zorunda kalirim herhalde. ama telefonda mesaji var. zam yapmak istiyor. onu kanit olarak kullanabilirim herhalde.

800 tl ile başlayan kira 5. sene sonunda 1200 oluyor. artışlar rutin şekilde olsa aşağı yukarı bu kadar olacaktı. üstelik 3 sene kadar zamsız oturmuşsunuz ve alması gereken ciddi bir paradan da olmuş. tavrı dediğiniz gibi "işine geliyorsa" şeklindeyse terbiyesizlik etmiş. ancak soğuk savaşa girip konuyu uzatmayın bence. hukuken bir şey yapamaz diye bakıp, haksız kararlar almayın derim. o da zamlı ödenmeyen kira dönemleri için geriye dönük tahsilat başlatabilir.

@3/3 800 5. senede 1200 olmuyor ki. ikinci sene 100 artirarak ilk seneyi zaten telaf etti bir miktar. 4 sene once tufe de bu kadar degildi.
almasi gereken ciddi paradan olmasi kendi karari. konusmadik bile telefonla zam konusunu.

hakkaniyet olsun tabi, kadinin uslubu kotu de olsa kimsenin hakkini yemek istemem.

'zamlı ödenmeyen kira dönemleri için geriye dönük tahsilat başlatabilir.'

derken buradaki mantigi anlamadim. Bu yasal mi? Kadin zam yapmiyor, buna ragmen benim zamli mi odemem gerekiyordu?

hic boyle dusunmemistim. :/

1.5 - 3 yıl arası 6 hafta, 3 yıl sonrası 8 haftadır iş kanununa göre. sözleşmede ne yazdığı önemli değil, sözleşme iş kanunundan kötü şart sağlayamaz.

sözleşme iş kanunundan kötü şart sağlayamaz +1

iş kanunu sınırları belirler. ihbar süresinin de üst sınırı 1,5 - 3 yıl aralığı için 6 takvim haftasıdır.

rarbg.com
ama engelli sanırım, proxy kullanın.

zamunda

rarbg için opera kullanıyorum. her türlü dizi film bulunuyor orada.

evet aliyor :(

amex special card diye geçiyor o sebeple alıyorlar

aliyor ariyorsun geri veriyor. geri veremeyiz diyor iptal edeyim diyorsun sonra bir sekilde karsilarina iade etme teklifi cikiveriyor.

Ya ben lan neyse...

Çöpe atın hocam, çöpün içindeki kurtçuklara bu kadar dertlenmeyin yahu.

Boyle dusunceli olman cok guzel :)

Ancak Turkiye'de copler yakilmiyor hemen. Alanlara yigiyorlar. Yani uzun sure boyunca yakilmayacak o copler.

çöpün yakıldığını nereden çıkardın ki?

Çöpe atsanız da kurtlanacaktı sanırım. Çünki çöp.

hocalarım, çöpün hemen yakılmadığına emin miyiz? en azından 1 ay kadar? yer: eskişehir-merkez

O kurtçuklar yakılana kadar çoktan sinek olurlar, uçar giderler yahu. Ayrıca yakılıyor mu emin değilim çöpler.

lütfen at. bir çöpten diğerine geçecekler, salondaki koltukta ağırlamıyorsan tabi.

bence besle. yazık değil mi atacaksın çöpe, aç açıkta kalacaklar.

Bunu düşünen tek tek ayıklamaya erinmez. Hepsini toplayıp sal toprağa.

@altinci nesil caylak: sana yollayım da mabadına kaktır panpa. benim anlayışımda canlı yakmak yok. yanmasından iyidir yani.

abi az mantik yurut. diyelim ki 1 hafta bekletmedin, 2 gunde attin copu. coplerin toplandigi mekana gidene kadar kendi sartlarinda yine kurtlanmayacak mi? senin evde mi olusuyor kurt sadece? kurtlanacaksa yolda da kurtlanir coplukte de kurtlanir ayni hesap, ha senin evinde olmus ha baska yerde.

Senin bugun attigin copun yakilmasi aylar belki de yil sonra. Giden cop yaniyor diye bir sey yok.

Mesleği orada yapmaya uygun ise yerlessin.

dil dile değmeden dil öğrenilmezmiş, kaparsın fransızcayı :)

isi ve parayi orada da bulabilecekse buyursun gitsin.

Bence de durmamalı. Denemeden bilemez. İşler yolunda gitmediği takdirde bir B planı varsa durmasın diyorum.

1 sene deneme için gitmeli bence kesinlikle. Baktı olmadı, geri döner yine burada bir iş bulur.. ömür boyu aklında kalmasından iyidir..

ortalamanin uzerinde iste 15 bin tl kazaniyorsaniz, siz fransa'ya gidene kadar onun euro karsiligi 2200 filan olacak, kesinlikle gitsin, duzgun yasasin, dil ogrenilmeyecek bir sey degil, neresine gittiginize gore ingilizce de gayet is gorur...

cumartesi çalışma / çalışmama gibi bi durum var mı?

eğer imzaladığınız sözleşmede çalışma saati ile ilgili bir ibare yoksa sanmıyorum ancak bir de hukukçu arkadaşlar baksın tabi

Devlet katkısının bir sınırı var. Sonsuz değil.

Geçen seneye dönük baktığımda riskli fon getirisi benim sistemde %-1 idi.

Yatırdığım parayı dövize koysam çok daha karlıydı katkıya rağmen.
İşte geçtiğimiz senenin benim için özeti.

56 yaşından sonra o devlet katkısını alabiliyorsun. 10 sene boyunca da ödeme yapman lazım.

Bese yatirilabilecek parada da bi ust sinir var.

Internette su bilgiyi okudum.

"2018 yılı için aylık brüt asgari ücret 2.029,50 TL olarak açıklandı. Böylece 2018 yılı için belirlenen yıllık brüt asgari ücret 24.354 TL’dir.

Eğer sizin yatırdığınız yıllık toplam BES katkı payı 24.354 TL ve üzerinde olursa, alacağınız toplam devlet katkısı 2018 yılı için 6.088,5 TL’yi geçemez."

Yani, yatirilacak para kac olursa olsun, devlet yillik brut asgari ucretin uzerine katki saglamiyor.

yolu uzatırsın gereksiz yere ama sen bilirsin.

körfezi kullanmak istemiyorsan lapsekiyi tavsiye ederim.. Çanakkale merkezden karşıya geçme.

bandırma'dan feribot ile de gecebilirsiniz yenikapi'ya.