Standart şivenin İstanbul şivesi kabul edilmesi ve bu şivede bu seslerin bulunmaması sebebiyle 1928 öncesi Osmanlı alfabesinde bu seslerin harf karşılıkları (kaf ve kef) bulunmalarına rağmen Latin harfli Türk alfabesinde yer almamıştır.

@le jeune turc, ñ tamam ama k harfi için değişen bir şey olmuyor. İstanbul şivesinde de aynı sorun mevcut?

oyle her ses icin yeni harf eklenecek diye bir kural yok. Isin icinden cikamayiz. Bizim gibi toplumlarda okuma yazma orani daha da duser, millet alfabeyi bile ogrenemez. Imamoglu ile konusan Gumushaneli teyze daha okuma yazma bilmiyordu ama pabuc gibi dili vardi, 2019un Turkiyesi, Avrupanin gobegi Istanbuldan bahsediyoruz:) Atiyorum Ingilizcede gold derken o'yu ou diye okur adamlar gould gibi. Bizim gibi duz o okumaz. Ama pot derken duz o okurlar pot derler, pout diye okunmaz ordaki duz, bildigimiz o dur. Bunun gibi bir suru ses var, her ses icin harf uretmeye gerek yok bence.

kebap ve kara derken seslerin değişmesin kendisinden sonra gelen harf değiştiği için olabilir mi? böyle düşünürsen panzer ve pense'yi ele al 2 tane p oluyor?

İstanbul Türkçesindeki kalın k’ler aslında o kadar kalın değil. Arapçadaki, Kazakçadaki kadar geriden telaffuz edilmiyor. Kar ve kâr farkını da şapka diye bilinen düzeltme işareti gösteriyor.

Söylediğin olay v harfinde de var. Mavi ile davul kelimelerindeki v sesine dikkat edersen seslerden birinin v diğerinin w olduğunu görürsün.

Ancak Amerikan filmlerinde, özellikle isimlerin telaffuzunda sıklıkla tanık olduğumuz, 'Nasıl yazılıyor? Heceler misin?' sorularına biz hiçbir zaman tanık olmuyoruz ülkemizde.

Bu sadelikle bu mükemmelliği yakalayıp bizi 'bir gecede cahilleştirenler'den ve 'dedemizin mezar taşını okuyamaz hale getirenler'den Allah razı olsun.

Her sese karsilik verebilen bir alfabe sistemi var, IPA, ama linguistler disinda kullanani yok. Gunluk kullanimda pratik degil bu kadar nüansin gosterilmesi.

Her dilde durum bizdekine yakin.

Acik e, kapali e de gosterilmiyor standart alfabemizde.

Cevap asla Latin alfabesi kullanmamizla alakali degil. Arap alfabesinin kullaniminda evet daha fazla harf kullanimi vardi, ancak daha fazla ya da farkli bir ses kullanimi yoktu! Osmanli Türkcesi ve Türkiye Türkcesi arasinda bildigim kadariyla farkli ses kullanimi yok!

Ses ayri, harf ayri bir sey.

Düzeltme: Imla.

konunun uzmanı değilim, tam da bugün laf aramızda programının tüm videolarını izledim. belki bu biraz yardımcı olur
www.youtube.com

@donisse sonraki harf zaten baştaki sessiz harf farklı olduğu için değişiyor olabilir mi? P de K'deki gibi bir değişiklik de olmuyor sanırım.

@mirket tam onunla ilgili değil sanırım. çünkü orada mesela c harfini hem k hem s sesini göstermek için kullanıyorlar, aynı bizim yaptığımız gibi, yani asıl sorun farklı sesleri aynı harflerle göstermeye çalışmak. ek olarak başka şeyler olabilir tabi bilmiyorum.

@MtKrt güzel kaynakmış hocam.

buf-e kür güzel özetlemiş.


panzer ve pense'deki p sesleri arasında bir farklılık yok. p sesi sadece dudakların kapanmasıyla biriken basıncın dışarı salınmasıyla oluşturulan bir ses, kendinden önce veya sonra gelen seslerle çok fazla bir etkileşimi yok. olsa olsa p yerine b dersiniz, en azından türkçe için.

türkçede bildiğim kadarıyla nazal n (n seslerinin tamamı nazaldır bu arada, sizin burada bahsettiğiniz n'ye velar -artdamaksıl- n deniyor) herhangi bir anlam farklılığına sebep olmuyor.

ama hava olayı olan kar ve yapılan işin olumlu geridönüşü olan kar arasında anlam farkı var. ama bunun örnekleri de o kadar kısıtlı ki (hatta kar dışında başka örnek gelmiyor aklıma) alfabeye tek bir kelime için ekstra bir harf eklemenin faydası olmaz.

k için dediklerim h için de geçerli.

bu söylediğiniz sembollerden oluşan alfabeden ziyade fonoloji ile ilgili, örneğin ingilizcede de -i- sesi biri uzun olan i:, diğeri kısa olan ı diye gösterilir ama alfabede tek bir sembolle ifade edilir.

alfabetik sembolleri alt dalları olabilen simgeler dizesi olarak düşünebiliriz.

@buf e kür

Osmanlı Türkçesi dediğiniz 450 yıllık bir dönem. Geriye gittikçe damak n’sinin ve kapalı e’nin sesletilmediğini düşünmek gerçekçi değil. Ne yazık ki yazdığımı anlamadan ses ve harf farkını vurgulamışsınız. Osmanlı’ya Karahanlılara kadar götürebileceğimiiz bir harf sistemi miras kaldı. Bu harf sisteminde kaf harfi de art damak ünsüzü olarak çok büyük ihtimalle bugünkü Kıpçak lehçelerindeki gibi sertçe telaffuz ediliyordu. Yani kaf hem sembol hem ses olarak da mevcuttu.

@le jeune turc, hayir ses ve harf farkini vurgulamadim, son cumlede soyledim, size cevap degildi zaten. Karistirilan bir konu genel olarak.

Türkiye Türkcesi dedim, Istanbul Türkcesi degil. Anadolu´da hem safi kelime avlarinda, hem de fonetik calismalarda ortaya cikiyor ki, hala farkli ses kullanimlari var standart dilde yaygin olmayan. Nurettin Demir hocanin cok calismalari vardir bu konuda.

Osmanli Türkcesi´nde kapali e sesi kullanilmadi gibi komik bir iddiam yok? Kapali e zaten bircok yorede hala kullaniliyor. Nazal n, alfabe karsiligi olmasa da Türkiye Türkcesi´nde hala yeri olan bir ses olarak gosteriliyor, oyle ogretiliyor üniversitelerde. Demek ki standart agiz disinda kullanimi var.


Kef kullanimi elbette ozel bir konu, uc noktali kefin kullaniminin azaltmasindan da anliyoruz ki, yine Osmanli´da da pratiklige gidilmis, okuyucu zaten bilmis o harf g sesi icin mi k sesi icin mi yazilmis, neyi simgeliyor. Her sese harf verilmemesi durumunun zaten Osmanli dönemi alfabesinde ornegi bol.

Gozumden kacmis, "Istanbul agzinda kaf ve kef ayrimi yoktu, o nedenle yer almadi." fikrine katilmiyorum, plutongezegendegilmi´nin sorusundaki ornek, kʰaɾa ve k̟ʰebapʰ, IPA karsiliklariyla gosteriyor ki, standart dilde hala farkli k sesleri kullaniliyor ama gosterilmiyor.

fark yok. Up optional. Daha bir pekistirme katiyor. (Wake up, gunluk rutin oldugundan kalip olmus, get up gibi)
Up'in tamamen, completely anlami da var yerine gore.
Eat up your food, finish up your work, tidy up your room. Hepsi pekistirme. Hepsini ye, tum isini bitir falan. Upsiz da kullanirsain mesela ama up olunca completely, fully anlami katiyor.

Sorudan bagimsiz Upin increase anlami da var. Speak up, go up
On'un da continue anlami vardir falan carry on, play on vs
down desen decrease anlami keza

iphone 7 varsa gereksiz. 5s falan neyse. bataryayı değiştirin bence.

7'den geçilmez işlemci ve kamera hariç bir değişiklik yok gibi. yani günlük kullanımda a10'la a13 farkı da pek hissedilir değil, apple çok iyi işlemci yapıyor. o yüzden kesinlikle gereksiz. illa upgrade yapmak istiyorsanız 5800'e iphone xr alın, ekran büyür farklı telefona geçtiğinizi anlarsınız.

7'den buna geçilmesi biraz garip kaçar gibi ya. ben olsam bütçeyi zorlar iphone 11 alırdım. 6800'e bulunuyor.

dolar kazanılıyorsa ve 400 dolar verilecekse alınır. tl kazanılıyor ve 5200 lira verilecekse alınmaz. küçük olması falan iyi hoş da bildiğin ilkel bir tasarım artık yani..

bu arada eski SE'de 400 dolardan çıkmış ve tr'de 1800 liradan satılmış, fyi.

@nabrukk good old days :D neyse 7'de kalayım o zaman bataryasını değiştirip.

iphone 8 ile nerdeyse birebir aynı. sadece işlemciyi yenilemişler. insan ekran kasa oranını arttırı bari tuşu kaldırır. eski tip home tuşu olan telefon yeni bir model değildir bana göre.

nabrukk+1 Ingiltere fiyati da 419 pound. 120 dolar fazla oduyorlar Amerikadaki adamlardan. Hic degmez bence, Androidden Iphonea gecmis adamim, adana conolari kadar genis kufur haznesine sahip oldum ios sayesinde. Korona olaylari yuzunden telefonu da degistiremiyorum, Iphonelar cop resmen.

bende eski se var. yenisini alabilirim diye düşünüyodum ama 5200 lira vermem. aslında hemen de almayı düşünmüyordum zaten 1 sene filan bekler fiyatı biraz düşünce alırım diyordum ama bu korona sonrası zaten fiyatlar ne olacak belirsiz. seneye de pek düşüş olmaz herhalde bakalım artık.

geçilmez gibi, versus.com buradan karşılaştırmayı inceleyebilirsiniz.

iphone se'yi almamin sebebi tasarimini sevmemdi. simdikinde tasarim yok. les gibi bir sey cikartmislar.

alinmaz.

siz de bataryanizi degistirip kullanin.

arkadaşların dediği gibi xr veya 11 daha mantıklı duruyor. Ama normalde 400 dolar artı azıcık vergi olsa güzel telefon bence. Türkiye şartlarında kötü ama.(ne iyi ki)

İphone 7 ile İphone SE arasında sadece çip farkı var. Boyut falan bile aynı. Evet A13 çok daha iyi bir çip ama sırf telefon değiştirmeye değmez.

Bataryayı yenile geç.

Herkesi öldürebilir. 27 yaşında, 24 yaşında, 33 yaşında ölenler oldu. Ve bu vakalar Türkiye’den. Buna karşın 85 yaşında, 100 küsur yaşında olduğu halde ölmeyenler oldu. Yaşlılar ve kronik hastalığı olanlarda istatistik olarak risk daha yüksek. Önleminizi alın. Sosyal mesafeyi koruyun. Dışarı çıkarmayın. Babanızla birlikte yaşayanlar da zorunluluk hali dışında dışarı çıkmasın.

stentliler de yuksek risk grubu maalesef. buradan ayrintili okuyabilirsiniz www.bhf.org.uk

Coronary heart disease, such as a past heart attack, stent, or bypass surgery (at any time)
Over 70 years old
High blood pressure (hypertension)
Pregnancy
Diabetes
Lung disease, including asthma
Chronic kidney disease
Stroke
Vascular dementia or small vessel disease in the brain
Body mass index of 40 or over (severely obese)
Smoking - because the act of smoking (putting your hand to your mouth) increases risk of catching it, and because it damages your lung health.

@free ersun yanal da öyle o zaman

@mizah seviyesi fazla olan yazar onlara bakma hocam onlarin tuzu kuru youtu.be

Su ana kadar ogrendigim kadariyla vucuda giren virus miktari cok onemli.

Sıkıntı olur mu evet olur

Geçen oscar töreninde görmüştüm. Sakal bırakmış, biraz da göbek yapmış. 47 olmasa da 40 gösteriyordu. Genleri sağlam demek ki. Yoksa çok sağlıklı bir hayat yaşadığını düşünmüyorum.

Hakan peker sen misin?

Bazilari genetik olarak genc gosteriyor bu da onlardan olabilir

ben botoks falan yaptırdığını düşünüyorum yaşlandıkça yüz ifadesi donuklaştı.

antioksidan tarzı çok fazla sayıda ve pahalı destekler var.
bunların hepsini alsan ayda 2-3 bin tl tutar sanırım
(benim araştırdığım kadarı ile)
onun dışında hafif spor ve bol su içmek.
stressiz yaşam, temiz hava, temiz gıda.

seriable.com

Adamin nicki slim zaten. Kiloca Slim oldugun surece her zaman gencsindir. Vucudu yaslandiran, cokerten kilodur. Japonlar niye dunyanin en uzun yasayan milleti saniyorsun, adamlarda boy yok kilo yok, slim dogup slim olarak oluyorlar cunku

10 yıldır hep aynı benim aşkım, bebeğim, hayatımın erkeği. yaşlanmıyor çünkü o mükemmel genlere sahip. evleneceğiz biz.

yo yo hayır, karantina devrelerimi yakmadı.

tam tersi bu seneki halini gördüğümde (Oscar törenlerinde sanırım) "Oha inanılmaz yaşlanmış son 4-5 yılda" diye düşünmüştüm. Baya yaşlanmış ya baba havası gelmiş adama..

kimse demiyor ama bence konuşan adam da olabilir...

Konuşan adam teklemeden o kadar rahat salamaz.

Ayrıca konukların tamamı dandik bilgisayar mikrofonuna konuşuyor. Osurmayı bırak, sıçsan duyulmaz.

Osuran net veyis'tir. Hem osuruktan önce bi kıpırdanıyor, hem de osuruk sesini anca profesyonel bir ses alma cihazıyla anca yakalarsınız. Adamda çift yaka mikrofonu var.

edit: "Veyis Ateş daha sonra yaptığı açıklamada yellenmeyi kabul ederek, “Evlerden yayın yapıyoruz. Aksıran olabilir tıksıran olabilir” diyerek konuya açıklık getirdi."

asdaskldja kendini hiç katmıyor ha, direkt diğerlerinin üstüne atmış. osuran net şekilde veyis'tir aga.

gri takım elibiseli.bariz.

veyis gibi geliyor bana da.
yaptığı da cidden ayıp, stüdyoda kontrol varmış da, evde yokmuş falan.

Halk olarak bilmeye hakkimiz var bence. Bir komisyon kurulsun ve kimin yelkendigi aciklansin. Bence de veyis ama gunahini almayalim resmi aciklama yapilmadan.

Veyis'in mikrofonu ortam sesini almaz. Diger konuklarin kullandiklari headset'ler ya da mikrofonlar amator oldugu icin, kapi sesini, masa gicirtisini dahi yansitir.

Veyis yuzde yuz, tartismasiz, crystal clear

@brkylmz ona nasil is? Studyoda bomba patlasa biz hicbir sey duymayacak miyiz o zaman?

o pozisyonda osurmak çok zor. ama veyis bir kıpranıyor o esnada. let the dogs out yani..

Veyis yapti. Ses cikarmadan oldu bittiye getirecegini sandi ama isler tahmin ettigi gibi gitmedi.. uzucu tabi.

Daha bunun neyini cozemiyorsunuz Allah askina. Veyis bildigin pozisyon alip, durusunu, nefesini ayarlayip osuruyor. Veyis sonrasinda sucu bolusturmeye calisiyor utanmadan, sucluluk psikolojisi. Olay su, Veyis tek basina studyoda, yaninda konugu monugu da yok, kameramanla 2-3 calisan falan vardir, onlarla enseye saplak bir ortami kurmustur zaten ya da abi, efendim falan cekiyorlardir Veyise. Sesi, siddeti beklenenden fazla gelmis olay bu.

@exlibris komisyona havale edelim diyosun yani. Siyaset aleminde bir mesele komisyona havale edilmisse ordan hic bir sonuc cikmaz. Abdullatif Sener'in esprili bir muhabbeti vardi youtube da.

@speedy evet bilir kisiler aydinlatsin. Gerekirse bilim kurulu olusturulsun. Bilmek bu halkin hakki. Her sey su yuzune ciksin. Veyis evde olanlrin kucagina birakti kacti. Yok oyle sivismak

Casablanca. Diger 2sini izlemedim dersen kimse sasirmaz. Ama Casablanca'yi bilmiyorum, izlemedim dersen yadirganir, film kulturu acisindan biraz alt seviye oldugunuz dusunulur.

@freedonia

Citizen kane, sunset blvd., sunset blvd izledim başka bu tip temel taş öneriniz var mı 40-50'ler için? Film-noir özellikle

The Third Man olabilir, Orson Welles oynuyor.

@helena hitchcock'tan gozunuz kapali ne bulursaniz izleyin, ben hastasiyim. 12 Angry Men, Some Like It Hot, It's a Wonderful life, Rashommon, Witness For Prosecution olabilir. Hepsi Film noir degil saydiklarim tabi. Imdb top 250den yararlanabilirsiniz www.imdb.com

Kara film değil ama grapes of wrath

enfes!

fena değil.

güzel. crown'u biraz daha küçük olabilirmiş.

Kurma kolu çok sırıtmış, ama şık bi saat. Seiko presage serisine de bi bak istersen.

Guzel

rengi çok kötü hem kadranın hem kayışın

fiyati astronomik, o fiyata daha gosterisli bir sey alirdim, siradan duruyor

kimse yok diyemez. maske, kolonya bir yere kadar koruyor. gözle görülmeyen mikro organizmalar bunlar.

Marketten dönünce elinizi yıkayana kadar elinizi yüzünüze götürmediyseniz, aldığın ürünleri güzelce silip dezenfekte ettiysen sıkıntı olmaz.

doğrudan doğruya yüzünüze biri hapşırmadıysa ve öksürmediyse
aldıklarını balkon vb bir yerde en azından bir gün bekletip sonrasında dezenfekte edip eve aldıysanız
eve gelince hiç bir yere ve özellikle yüzünüze dokunmadan kendinizi ve üzerinizdeki dezenfekte ettiyseniz
nerden ve nasıl bulaşabilir?

kimseyle 1 metreden yakın olmadım ama işte insan yine de korkuyor. marketten getirdiklerimizi de kolonyayla sildik ama insanı paranoyak ettiler.

Soruya ek yapmış olacagım ama virüsün havada 3 saat asılı kaldıgı söyleniyor. Bu durumda, kapalı ortam olan markette bizden önce kimin girdiğini bilmiyoruz. Enfekte birisi öksürüp hapşırsa (hatta nefes alıp vermesi/ konuşması bile yeter diyorlar) o ortamda, ardından da başka biri o ortama girse virüs ona da bulaşmıyor mu? Artık markete girmeye korkar oldum.

Neden korkuyorsun? Velev ki bulaştı? Yaşın kaç? Altta yatan bir hastalık var mı? Evinde yaşlı birisi var mı?

kendimden korkmuyorum evde evde risk grubunda babam ve annem var o yuzden. ama kendim olmaktan da korkabilirdim goruyoruz agir geciren gencler de mevcut.

valla yok diyemeyiz tabi de abi gereken önlemleri aldıktan sonra gerisi bizden çıkıyor gibi geliyor bana. yani sokakta yürürken havadan bulaşacaksa bulaşsın zaten.

3 haftadır sürekli ellerime bir şeyler sürüyorum yıkıyorum. son zamanlarda markete mi gidiyorum ameliyata mı o da belli değil. muhtemelen hepimiz böyleyiz de, ben kendi adıma başka ne yapabilirim bilmiyorum. annemle yaşıyorum 65 yaşında, 3 haftadır 2 metre yaklaşmıyorum bile.

elimden gelen budur yani. gerek tedbirleri aldım ama yüzümde maske varken gidip gözüme alnıma bulaşacak virüse de ben bir şey yapamam. bir yerden sonra akıl sağlını korumak adına çok da şey yapmamak lazım.

twitter.com

Fenomen ronaldo'yu izledik dediğin menisküsü paramparça olduktan sonra bile show yapabildiği 2002 wc mı ? Anormal sakatlıklar geçirdi, interdeki ronaldo cristiano gibi sağlıklı bi 10 sene geçirseydi gerçek ronaldo sahte ronaldo tartışmaları zaten olmazdı, ama o muazzam futbolcu en yağ gibi aktığı en çiçeğinin burnunda olduğu dönemde çok ciddi sakatlıklar geçirerek ivmelenemedi ve sevenleri için hep yarım kalmış bir aşk hikayesi gibi , ağzımıza çalınmış bir parmak bal gibi kaldı.

bir şey denecekse "gerçek ronaldo" değil de onların değimiyle "il fenomeno" demek lazım bence. çünkü her ikisi de gerçek

barcelonada oynadığı dönemden bu yana brezilyalı ronaldo hayranı bir kişi olarak bana göre de cristiano ronaldo gelmiş geçmiş en iyi futbolcudur.

hatta benim için ilk 3: cristiano ronaldo, zinedine zidane, ronaldo

ikisi futbolun bambaşka zamanları, gerçek ronaldonun da messi gibi saf bir göze hoş gelen yeteneği vardı, gerçek ronaldoya geçirdiği ağır sakatlıklarla gerçekleşmemiş ihtimaller yüzünden gönül borcu hissediyor romantik futbolseverler :)

sayılara bakacaksak messi siler süpürür fakat izlemesi bana hiç zevk vermiyor çok güzel golleri de olmasına rağmen

gerçek ronaldo r9 dur :)

Bir şey biliyormuş gibi görünüyorlar.

Ben de katılıyorum bu duruma. Evet muthemelen bir çoğumuz baba ronaldo'yu daha çok seviyoruz. Hatta gene bir çoğumuzun en sevdiği futbolcu falan. Öyle de olmayı hak ediyor zaten o ayrı. İzlerken aldığım zevki toplasan 3-4 topçudan almışımdır şahsen. Çok özel bir oyuncuydu. Bir çoğumuzza çocukluğunu, gençliğini vs hatırlatıyor.

Ama baba ronaldoyu övücem diye de cristiano'yu gömmenin bir manası yok. totale vurduğumuzda cristiano çok daha başarılı bir futbolcu/sporcu. bence bunun tartışılacak bir tarafı da yok. futbol yetenek kadar disiplin işidir de. bu açıdan cristiano çok büyük saygıyı hak ediyor.

abi o biraz yaşla ilgili
kim gençliğinde kimi izlediyse o kalıyor aklında
baban deden de maradonadan iyisi gelmedi diyecek.

Ben mesela 96-2000 arasındaki galatasaray'ı makine gibi oynuyordu diye hatırlıyorum
şimdi izlediğim, şampiyon bile olsa takımı "eh işte" diye beğenmiyorum.

40lık amca olarak
bence de gerçek ronaldo r9
inter ve barcelonadaki hali bence de herkese nal toplatır
ama hep bunlar, "bence", rakamlar istatistikler aksini söylüyor gayet haklısın

şimdiki ronaldo-messi tarihin en iyi 2 futbolcusu. fenomen ronaldo'yu da izledim, sakatlanmayan halini de izledim. dünyanın gelmiş geçmiş en yetenekli, en estetik topçularından biriydi. ama cristiano-messi bunlar 1000 gole yaklaşmış adamlar. her şeyleri ile tamlar.

insan nostaljiyi seviyor. ben de zidane'ı çok seviyorum mesela. bazen dünyanın en iyisi zidane'dır diyorum hatta ortamlarda :)

gerçek ronaldo muabbeti ilk ronaldo anlamında. luis nazario olan tamamen komplike bir forvet. cristiano ronaldo kanat oyuncusundan evrilmiş forvette her türlü pozisyonda oynayabilecek efsanedir. gerçek ronaldo denme sebebi ilk o vardı anlamında. karşılaştırmak tamamen saçma bir durum. ancak luis nazario da tarihin gördüğü en iyi forvetlerden biridir ancak cristianonun çok arkasında.

Manasi cok derin: liseli degilim, futbol bilgim tavan, kimleri kimleri izledim ben manasinda

Sergen Yalcin konusu gibi iste. ALex, Hagi Turk futboluna adini yazdirmis. Bir kesim de surekli Sergeni pompalayip duruyor, soyle yetenekliydi boyle yetenekliydi ALex, Haginin yanina koymaya calisiyor. Ulan bilmesek kandiracaklar. Sergen denen adam tutanamayan, loser bir adamdi, o kulupten o kulube multeci gibi dolanip duruyordu. Sakatlik, kilo problemleri yuzunden kariyerinin yarisini bos gecirdi. Kimi kandiriyorsunuz. Keza Emre Belozoglu hala oynuyor diye istikrar abidesi falan diye bizi yiyorlar. Eyvallah hala oynuyor saygi duyuyoruz ama e bu adamin da kariyerinin yarisi sakatlikla gecti, kalan kariyerinin 10-15i de cezalarla gecti anasini satayim, kendi golgesi ile kavga eden bi adam. Bu adami istikrar abidesi diye yutturmaya calisiyorlar. Ronaldo konusunda onu diger Ronaldodan ayirt etmek "Fenomen Ronaldo" diyorlar dis basinda bizimkiler Gercek Ronaldo, Fenomen Ronaldo diye deyip adami abartiyorlar yok yere

kadin erkek herkes manisa tarzanina dondu oyle boyle degil :)

kendi adima ben zaten berbere gitmiyordum, tarakli ustura on numara alet.

Ben normal şartlarda ayda 2 kez saç tıraşı oluyorum, saçlarımın uzunluğu belli bir seviyeyi geçince moralim bozuluyor, kendime de güvenemiyorum kesmek için, saçlarımı görmemek için bereyle takılıyorum evde.

Ben saçımı eşime kestirdim küt olacak şekilde. O da üç numara yaptı kendi kendine. Kes gitsin, kökü sende değil mi?

hayatımda ilk defa saçları 2 numaraya vurdum, yanlar da 1 numara. ohh misss valla. kaptır gitsin.

şubat'ta saçlarımı kestirmiştim, o bana bir sene gider. zaten senede bir kere kestiriyorum, onun da zamanlamasını iyi ayarlamışım.

diğerlerini hep kendim hallediyordum zateni bir değişiklik olmadı.

sen de kes gitsin, en fazla ne kadar kötü olabilir ki?

"Yanlar 3 üstü kalın kalsın" yaptım ben, görenler yakıştı diyor. Bela geçtikten sonra corona tıraşı modası devam edicek galiba.

@surprise zor olmadı mı yanları 1 numara ile almak? amerikan mı yaptın? :)
yamuk yumuk olur diye korkuyorum öyle yapınca

Zamaninda berbere gitmedim diye kendime epey sovuyordum ama iyi tarafindan bakmak lazim. Tip at hirsizi gibi oldugundan minimumun minimumu disari cikiyorum o da zorunlu alisveris icin stogum var, social distancing konusunda kamu spotunda oynayabilecek kivamdayim aslinda harcaniyorum

bence değer. üç numara yapacağın için zaten istesen de saçını rezil edemezsin, sonuç itibariyle her türlü kısalacak ve eşitlenecek. hem beceremesen ne olur ki, zaten dışarı çıkamıyorsun :)

ben 3 ay kadar önce üç numara yapmıştım, o yüzden saçımın uzayıp kontrolden çıkması için hayli zaman gerekecek. aslına bakarsan ben de bu ara yine kazıtmak istiyorum ama kararsızım, bi' yandan da yeniden uzadığını görmek istiyorum.

ben sıfırladım.. jiletledim.
vur gitsin.

www.hepsiburada.com

14inch olur dersen daha ucuz

www.hepsiburada.com

full hd ekran, ryzen 5 işlemci kullanım amacın için yeterli
www.hepsiburada.com

bu bilgisayarı takip edebilirsin, fiyatı 3299a düşüyor haftada birkaç kere kampanya ile

O bütçe için en iyi bilgisayar şudur: www.hepsiburada.com

Bunun başka alternatifi yok. 4000+ lira verip TN panel bilgisayar alma çok pişman olursun. HP'de yazan SVA panel de TN panel bu arada. HP aklı sıra kendi isim vermiş.

eksiduyu.ru

ilk senden duydum. ekşide yazmışlar bi bak derim (bkz: bulaş)

Adamlar koskoca doktor, senin benim gibi maraba değil ki? İlla bir yerden çıkıntılık yapıp artislik yapması lazım çünkü.

Üf ben de sinir oluyorum. Özürlü Türkçesi gibi..

Adam neden artistlik için bulaş desin te allahım?
Hocalar derste de bulaş diyor. Çıkıntılık olsun diye değil. Çünkü ona bulaş deniyor tıbbi ortamlarda.

tıbbi açıklamalarda önceden de kullanılıyordu. yeni ortaya çıkmadı. ama bu zamana dek sözlükte fazla yayılmamış olması beni de şaşırttı.

eskiden de duyardım "bulaş riskini ortadan kaldırmak için..." şeklinde.

bulaş olmaz.

bulaşma olmaz.

örnek:

çıkış olmaz.

çıkışma olmaz.

artış olmaz.

artışma olmaz.

@ikcı
çık-mak > çık-ış
art-mak > art-ış fiilken isim oldu
bulaş-mak > zaten kökü bulaş. peşine bir ek almalı ki "... olmaz" denebilsin.

tıp fakültelerinde söylenen kalıplaşmış kelimelerden biri, usta-çırak ilişkisi olduğu için öyle devem ediyor, edecek.

Bu tıpçılar deli ezbercidir. Kitapta ne varsa sular seller gibi yutarlar. Muhtemelen zamanında bulaşı, bulaşım olan kelimenin son harfleri baskı hatası nedeniyle çıkmadı. Bunlar da hafızaya attılar. Ordan tüm meslek alemine yayıldı. Koskoca prof falan da kullanınca vardır bi bildiği deyip ses çıkarmadılar. Şimdi de tüm topluma yaymaya çalışıyorlar

@sydney plazalarda toplantı set ettim, meeting arrange ettim diyen Insanlar var farkında misin? Bunların yoğurt yiyişi de böyle işte

her mesleğin kendine has dil kullanımı vardır. Tıpçıların çoğu bağırsak yazmaz barsak yazar mesela. Bunun dışında benim artık kanıksadığım ama muhtemelen yanlış kullanım olan başka sözcükler de vardır.

Bi de doktorlar ellerinden gelen her şeyi en kısa sürede yazmayı hedefler. Bulaşma olmaz yerine bulaş olmaz yazarak o iki harften tasarruf bile onlar için önemli.

Tip cevirisi yaptigim donemde vehicle=arac ve maintenance=bakim cevirilerimi vehikul ve mentonans olarak revize ettirmislerdi. Tip alemi cok alem.

Bence evet. Mesele "vatan hayını, 155'i ararun"dan daha karmaşık. Doktorlar hayat kurtarır ama kendi sağlıkları otoritelerce güvence altına alınmıyorsa kendi güvenliklerini almak zorunda kalırlar. Ben olsam, bana da yeterli ekipman sağlanmazsa göz göre göre intihar etmek istemem.

hükümet eksiklerini örtbas etmek için birilerini hedef gösterecek

ben olaya farklı açıdan bakıyorum. siyasi olarak bakmak işin kolayı o yüzden onu geçelim.

doktorların bunu düşünmek için minimum 6 seneleri oluyor. eğer yemininin gereğini getiremeyeceksen o işi yapmayacaksın.

haydarpaşa numunede bir doktorla tanıştık eşime acil safra kesesi ameliyatı olması gerektiği teşhisini bir o koyabilmişti. ameliyatı o hafta yaptı. daha sonra kendisine ulaşalım dediğimizde öldüğünü öğrendik.

meğer ağır kanser hastasıymış ama son dakikaya kadar görevinin başında kalmayı seçmiş. sanırım böyle doktorlara ihtiyacımız var. tatlı su doktoru olacaksanız düşünmek için minimum 6 seneniz var olmayın o zaman.

uk'de nhs şu an emeklileri bile göreve çağırdı, 500 bin insan gönüllü olarak nhs'e destek olmayı seçti, herkes canının tehlikede olabileceğini biliyor ama burada önemli olan ben ölmeden bir insan dahi olsa kurtarabilir miyim diye kendine sormak.

sanırım gerçek kahramanlara en çok ihtiyacımız olan dönemdeyiz. neyse ki yeterince kahraman can korkusu olmadan görevlerini yerine getiriyor. onlarla gurur duyuyoruz.

edit: bu duyuruya bile cevap yazan bazı doktora adayları ve sanırım doktor akrabaları adınaysa utandım. sabahın kaçı olmuş sizlerin adına utanıyorum. umarım insanlığınızı bulursunuz! dünya sizin ya da sizin tanıdığınız bu korkaklara rağmen bu karabasanı atlatacak! umarım bu mücadelede istifa edenlere gerekenden fazla bir yaptırım uygularlar. afişe edip meslek hayatlarını bitirirler misal. yeminine uymayan adam benden uzak olsun.

Hain main çizgisinde eleştirmiyorum ama mesleğin gereklerini yerine getiremiyorsan niye o mesleği seçiyorsun be kardeşim. Şüpheli paket var diye bomba imha uzmanı çağırmışız adam abi ben heyecanlanırım ya, ya gerçek bomba ise ben yokum diye son dakikada istifa etsin. Yangın çıktı itfaiye çağırıyoruz çok duman var abi zehirlenirim, ben bu işte yokum, ağaçta kedi kurtarma itfaiyesiyim ben desin. Hayvan kesilecek diye kasap çağırıyoruz beni kan tutuyor desin. Nasıl iş?

Bu günleri öngörmeyen kişiler doktor olmasın. Zora gelince bıraksın o zaman herkes. Adam rahat nasıl olsa doktorum ben bana birşey olmaz diye düşünüyor.

@speedy nin benzetmeleri alakasız olmuş

kimse keyfinden istifa etmiyordur

şu benzetmeler daha doğru

bomba imha uzmanına bombayı etkisiz hale getirecek ekipman vermeden göreve göndermek

polise silah vermeden operasyona göndermek

itfaiye erine ekipman, su, yangın söndürücü vermeden yangına göndermek

bir devlet bunları sağlayamıyorsa niye var

Çok net söylüyorum doktor olsam ve istifa ettikten sonra bu kriz geçtikten sonra hayatta kalabilecek parayı kazanabileceğimi bilsem dakika düşünmez istifa ederdim. Şu an hastanelerde neler dönüyor, ne koşullarda çalışılıyor, nerelerden ne yönde baskılar görülüyor biliyor musunuz?

Bu ülkede 1 ay önce n95 maskeler bir kere takıldıktan sonra çöpe atılmalıdır, tekrar kullanılması diye bir durum olamaz diye mesleki eğitim alan sağlık çalışanları şu an günde 3-4 kere çıkar tak yaparak kullanıyorlar o maskeleri. Hava geçirmez gözlük diye bir şey zaten yok.

Kriz bir anda patlak vermiş olsa neyse, ancak bu salgının geleceği belliydi. Yine de yapılan hazırlıkları görüşürüz. sağlık çalışanının güvenliğini düşünmeyen ülkeye kim neden zorunda olmadıkça görev bilinciyle hizmet etsin.

@prole+1

birinden problemi çözmesini talep ediyorsun, çözmek için şunlar şunlar lazım diyor sana. hem bunları sağlamayıp hem de neden çözmüyor diye kızıyorsun. üstelik canlarını tehlikeye atarak.

MESLEĞİN GEREKLİLİKLERİNİ YAPACAK mesleki koşulları sağlanmıyorsa napsınlar.

ayrıca çok da umrundaydı sağlık çalışanlarının. ben olsam takmazdım yani.

100 Yılda bir oluşmuş salgından bahsediyorsunuz elbette acımasız davranılacak. O zaman suriye'de savaş var askerler ölmemek için istifa etsin, toplu kaos oluşunca polisler , ne bileyim avusturalya gibi büyük yangın çıkınca itfaiye teşkilatı.
Verdikleri ve verecekleri emeklere sonsuz saygım var minnettarım hepsine ama işleri bu, sağlık personeli demek sadece antibiyotik,vitamin yazan kişi değil. Savaş çıksa sahra hastahanelerinde göreve çıkılmayacak mı?

Misal cephedesin ki hala daha oluyordur bu örnek bi anda ölüm korkusuna kapıldın mevziyi terk ettin geri çekilmedin özellikle terkettin bu insan bakış açın neyse bu da odur. Hiç öyle bana maske vermesiler zart zurt yok bu istifa edenlerin hiç birinde mi maske yoktu? Dalgasız denizde herkes kaptan.

doktorluğu sadece para için yapacaklarsa ve hastaya her daim rutin olarak reçete yazıp eczaneye göndereceklerse tanı tedavi anlayışları bundan öteye gitmiyorsa, işini para kazanmak için araç olarak görüyorsa ve kendi para sevgisi insan sevgisini aştı ise altı yılı bunun için okudu ise hiç yapmasın o mesleği.
tekrar göreve gelmeleri için aldıkları maaşın 2 katını mı vermek gerekiyor?

Ancak böyle bir kritik zamanda
- evet, bu işi hakkıyla yapamıyorum.. diye istifa edenleri de anlarım.

mesleğin gerekliliği demiş çok bilmiş bir arkadaş. hangi askeri silahsız savaşa gönderiyorsun? sen personelini donatmayıp risk oluşturursan sonuçta insani bazı etmenler (mesela korku) devreye girecektir.
Sağlık personelinin de ailesi olduğunu unutmayın. Bu insanlar evlerine virüs taşıma endişesi ile nasıl çalışabilir?
Devlet tüm koruyucu tedbirleri alıp, tıbbi açıdan yeterli ekipmanı sağladığı halde istifa eden olmuş mu?
Soruların sorulması gereken merci farklı, kararları alan merci farklı.
Ama herkes biliyor ki kimse "O" na soru sormayacak.

durduk yere istifa ettiklerini düşünmüyorum. İstifa sayısı arttıkça devlet istediklerini yapacak, gerekli ekipmanı verecek. Doktorlara sahip çıkmazsanız hasta kayıplarının önüne geçemezsiniz diye çok hez TTB söyledi.

İstifa edenleri ABD alır, ben vatan hayini demezdim.

ben istifa edenleri haklı görüyorum. göz göre göre ölüme gidemezsin. ve elin kolun bağlı. buradan sallamak kolay. kimse bu doktorlara karşı sarf edilen sözlerin aynısını suriye'de çatışmada olan ve usanıp istifa eden uzman er ve erbaşlar için demiyor nedense.

bir fark yok. ikisi de ölüm.

Evet. Her zamanki gibi sorunun kaynağıyla alakasız ve kendini savunma imkanı olmayan insanlara yüklenip kendilerini tatmin ediyorlar.

İtfaiyeci olmayı seçtim diye hiçbir önlem almadan yanan eve girecek değilim. Göz göre göre kendine zarar vermek meslek ahlakı falan değil geri zekalılık.

Hepimiz hayati tehlikeyle karşı karşıya kaldığımızda savaş ya da kaç tepkisinden birini veriyoruz ve bu her duruma, zamana ve şarta göre değişir.


Haberleri takip etmediğimden konuyu bilmiyorum ama genel görüşüm: Yoğun baskı ve stres altında yanlış karar verebilecek ya da krizi yönetemeyecek kişilerin çalışmaması belki daha iyi olur. Yukarıda bir arkadaş bunu düşünmek için 6 yılları var demiş ama kimse mesleğe en kötü senaryolar olsa da hayatımı feda etsem diye başlamıyor. O kadar eğitimi ve bir o kadar tecrübesini yakıp bir bilinmezliğe adım atmayı seçiyorlarsa geçerli nedenleri vardır ve beni buna ikna etmek zorunda değiller. Hele ki şu dünya için bir bilgi, bir ürün, bir fikir üretmediysem kimseye "neden canını feda etmiyorsun" demeye hakkım yok.

İstifa edenler kesinlikle haksız. Çünkü doktorluk kutsal bir meslektir, idealist insan mesleğidir.
Kimse kendilerinin kafasına silah dayayıp doktor olacaksın demedi. Herkes bu mesleği eksilerini ve artılarını bilerek seçti.
Her terör saldırısında asker veya polisin istifa etmesi ne kadar doğru olur?
Veya yanında çalışan işçisi iskeleden düşüp öldüğünde, bir boyacinin istifa etmesi ne derece doğru?
Bence bu istifa edenler işin kolayına kaçanlar.

Ekipman, maske, kit sıkıntısı her ülkede var. Hangi ülke hazırlıklı pandemiye? Daha dün New York valisi 400 ventilator yolluyorlar diye Trump'a posta koydu, sonrasında Trump paşa paşa arttırdı ventilator sayısını. İspanya'da hastalar yerde yatıyordu videosu düştü, İtalya'da kimin yaşayacağına dair seçim yapmak zorunda kalıyor doktorlar. Ee o zaman o doktorların hepsi salak mı, niye kasıyor bassın istifayı gitsinler, ölsün milyonlarca kişi. Bu mu yani meslek ahlakı. Halk tv, Tele1, KRTye çıkın söyleyin kardeşim bağıra bağıra eksikleri, belki FETÖcü diye içeri atarlar kısa vadede ama kahraman olup ülke tarihine geçersin en azından

Birsey diyeyim mi o adamlar 6 yıl dirsek çürütüyor ya, okuyor sabahlıyor, 4 sınıftan sonra hocaların ve asistanlarin en çömezi oluyor. Gelen vuruyor giden vuruyor. Ya da saat 5.30 da vizite kalkıyor üstüne azar yiyor.

Bu adam emek veriyor, emeğin cok ötesinde birsey hatta kendinden ödün vermesi gereken durumlar olabiliyor bir hoca hakaret etti diyelim ne yapacaksın sesini kısıp oturacaksın abi. cerrahi branşlarda asistan ken vitiligo olanlar mi dersiniz siz 36 saat aralıksız çalışmak nedir biliyor musunuz. 35 saatte gelen kişiye hala tani koymaya çalışmak. Herkes boş boş atmış. Tr de hiç bir hastanede nöbet sonrası off yok. Bu ne demek biliyor musunuz o adam 8 5 çalışıyor üzerine gece nöbete kalıyor ve üzerine 8 5 tekrar çalışıyor. Dahiliye cerrahi gibi full yoğun olan bölümleri düşünemezsiniz bile.

Eğer o adam 6 yıl okuduğu ve emek verdiği şeyden vazgeçiyorsa inanın çok hakli gerekçeleri vardır. O adam bana kedim 2 kere miyavladı istifa et dedi dese haklısın abi derim.

Bir de insanlar demiş zora gelince yapacaksan niye o bölümü seçtin. Dostum tıpa gideni ailesi okuttu sen mi okuttun sana niye bu kadar koyuyor istifa etmesi. o adam dirsek çürüttü. Ve istifa edince o adam parasız kalacak. O adamların emeği zayi olacak. Ki belki istifa edenin kronik rahatsızlığı var 59 yaşında ne biliyorsunuz. Benim babam suan 58 yasında ve doktor istifa etse kimsenin karışmaması lazim. Kim babama haksız diyebilir soruyorum ya.

Istifa edenlerin ailevi derdi var mi evinde neyi var nesi var kaç yaşında ne derdi var ne biliyorsunuz. Belki kanser hastası yakını var evinde belki kendi hastalığı var. Ayrıca kimse ölmek için doktor olmaz. Hayat kurtarmak için olur. Şuan gerekli malzemenin yüzde 1 i bile verilmemisken, ki benim tanıdığım doktorların hicbirine tek bir urun bile sağlanmadi gönderilmedi, kendi başlarının çaresine bakmaya çalışıyorlar karaborsa olmus ürünlerin arasında. Ne kendini feda etmemesinden bahsediyorsunuz hala ya.

Utanıyorum.

Normal bir sistemde is zora geldiginde istifaya belki karsi cikabilirdik cunku bu tarz durumlar da saglik calisanlari icin isin dogasi ama normal bir sistemden cok uzagiz. Bizim durumda, yani yoneticin senin guvenligini arttiracak en basit olasi adimlari bile atmadigi bir durumda istifa etmemen ayip. Sen on hatta kite ulasamiyorken tepede birileri arap sabunu gibi kullanabiliyorsa istifa etmemen ayip. Bu, hayatin tehlikeye girdigi icin istifadan ote bir durum. Olaganustu durumlarda hayatini riske atacak nice kahraman saglik calisani vardir ama ortada buyuk bir umursamazlik ve aptallik varken niye atasin? Ustelik isin toplumsal boyutu da var ki ona bitmisim abi deginmis.

ülkede kimse iş ahlakına sahip değilken, memurlar sallabaş çalışırken, özel sektörün yarısından fazlası bir çekişme içine girip insanları dolandırıyorken doktorlardan bu "kutsal iş ahlakını" bekleyemeyiz yukarıdaki gruba ait olanlar olarak. helal olsun bıraksın gitsinler demem ama karşısına çıkıp duramam, tepki de gösteremem. kimsenin de bunu isteme hakkı olduğunu düşünmüyorum.

ben bu işi şuna benzetiyorum, pilot olupta her şey günlük gülistanlık oh otopilotla uçarken bir gün çok kötü bir havada kurtaramayacağını anlayınca uçaktan paraşütle atlamayı düşünen pilot..

hekimlik son yıllarda nispeten kolay ve garantili para kazanma mesleği olarak görülmeye başlandı türkiyede, sırf bu nedenle derece yapan, çok zeki çocuklar belki de alakaları olmadığı halde tıp yazdılar, halbuki bu meslek her zaman risk içeriyordu. savaş zamanı olur, bu tarz salgın hastalıklar olur, askerlik görevi olur, olur da olur.

hoş son yıllarda tus sonuçlarını görüyoruz sırf puanı yüksek diye tıp yazan çocuklar zamanı gelince en risksiz uzmanlık alanlarını seçiyorlar. cerrahlık, kadın doğum v.s. en düşük puana sahip.

sonuç olarak istifa eden sağlık çalışanlarına acımasız fln davranıldığını düşünmüyorum. ben devlette karar alıcı olsam hekimlik diplomalarını iptal ederdim o kadar net.

son olarak aklıma gelmişken, inş bu olay biraz da ders olur sırf puanım yüksek garanti meslek diye tıp yazmaktan vazgeçenler olacaktır ki bu hayırlısı olur hem ülke hem kendileri adına.

Ben son sene tıp öğrencisiyim yani intörnüm. Biz şu an tatildeyiz mesela. Duruma göre erken mezun edilip göreve çağrılabiliriz. Böyle bir şey olmasın diye saklanıyorum resmen evde. İs te mi yo rum çünkü bu ortamda çalışmak.

Bu mesleği seçenlerin %10'u falan insan hayatı kurtarmak için seçiyor. Hepsinin kendi kariyer planı var. TUS'ta öküz gibi kasıp dermacı olup kozmetikten para kırmak isteyen de var, plastik cerrah olup nişantaşına ameliyathane açmak isteyen de. Benim gibi mezun olayım da klinikle alakam kalmasın, laboratuvarda çalışayım ya da ilaç firmalarıyla iş yapayım diye düşünen de. Niye başka meslek hakkında böyle ahkam kesebiliyorsunuz?

Neymiş bu dönemde meslekten kaçan biri doktor olmamalıymış. Size ne acaba? Yahu Tıbbın zilyon dalı var, biri sadece genel cerrah olup tiroid ameliyatı yapıp yolunu bulmak ister. Pandemi durumunda da sorumluluk almak istemez yani. Zorunlu tutarsan istifa etmek ister, istifasını engellersen de adamı bezdirirsin ülkeden. Bu durumda dersin her branştan görev almak isteye doktorlar başvursun, ek ödeme yapılacaktır; koruyucu imkanlarını da sağlarsın sonuna kadar. O zaman oldukça yüksek bir insan grubu gelir zaten. Ama zorla sen burda duracaksın demek çok yanlış bir olay.

ister istifa eder , isterse diplomasını yakar siz neyin peşindesiniz. bunlar devlet denen mekanizmanın problemleri ve hedef göstermeleri, sürecin boka sarması durumunda yeni fetöcülerimiz yavaştan belli oluyor anlaşılan . orman yangını tüm şehri ele geçirdiği zaman bir itfaiye çalışanı başlarım böyle işi deyip, karısı ve çocuklarının güvenliğine kafa yorar. hayat hollywood filmi değil, şartlar ne kadar ağırsa ona göre önlemini alacaksın, istifa eden çoksa eldekilere astronomik maaşlar vereceksin.

Açlıktan birbirimizi öldürmeyeceğiz. Zombi istilası altında değiliz.

Patronlar 2-3 ay para kazanmaktan vazgeçebilseler, Devletler sosyal devlet yükümlülüklerini doğru dürüst yerine getirebilseler, böylelikle mavi yakalılar dahil herkes evinde otursa çok daha az insan ölmez mi? Bu kötü bir şey mi? Geleceğimizin çalındığını da nereden çıkarmış? Bilakis geleceğimizi kurtarıyoruz bence. Bu musibetten eğer insanlık olarak bazı dersler çıkarmazsak, sağlık sistemi, devlet yapısı, işçi hakları adına bir şeyler değişmezse yarın daha ölümcül bir virüs geldiğinde ne hâle düşeriz?

"yakinda acliktan birbirimizi öldüreceğiz ve daha cok insan olecek"

iddia sahibi önce kendi argümanını düzgün kursun, biz çürütürüz çürütemeyiz orası ayrı.
yukarıdaki tahmine neye bakarak varmış? kim aç kalıyor? kim kiminle savaşmış corona yüzünden? aksine tüm dünyayı aynı hedefe karşı toplamış, ışid'in bile cihatçılarına evde kalın uyarısı yaptığı bir kriz kimin daha çok ölmesine sebep oluyormuş?

günümüz politik doğruculuk çağında, medeniyet seviyesinde en yukarı çıkmış milletler-ki bunlar dünyanın gidişatına yön veren ülkelerde yaşıyorlar- "greater good" için değil, toplumun her bireyi için hassasiyet gösterirler. bu fikre göre hareket etse avrupa, politikacıları darma duman ederler. sosyal devlet olmak, en zayıf halkamız kadar güçlüyüz düşüncesinde olmak modern çağın popüler fikri ve bunu "aç kalıp birbirimizi öldürücez yoksa" diyerek karşı argümanla çürütemezsin. yazıyı alıntıladığına göre sen yazmadın gerçi ama genel söylüyorum ben de.

bu arkadaşın dediğin gibi olursa survival of the fittest'ın geçerli olduğu orman kanunlarına dönmüş oluruz. o zaman eline silah alan maskeleri götürür, zengin olan hastaneleri kapatır. bunların olmamasını sağlayan şey bu toplumcu zihniyet. geriye adım atarsan gerisi gelir, durduramazsın.

Açlıktan birbirimizi öldüreceğiz diyen birinin sorusu ciddiye alınıp yanıtlanmamalı ama dzügün cevap verenler çıkacaktır maalesef.

saçmalık

dünyanın %3'ü dediği şey 30 milyon insan yapıyor. 30 milyon insan 5 ayda ölecek olsa bu insanlara bırak hastane yetiştirmeyi mezarlık bile yetiştiremezsin.

Hayatın falan da durduğu yok ayrıca. Çok bulaşıcı olduğu bilinen virüsün yayılmasını engellemeye çalışıyoruz o kadar. Şu cümleleri kuran birine mantıklı argüman söylemeye gerek yok engelle gitsin.

İlk olarak 5 ayda 30 Milyon insan ölmesi çok fazla bir sayı değil. Şu ana kadar 2020 yılı içinde yaklaşık 14 Milyon insan öldü. 5 ayda 30M bu istatistiğe göre normal. Bunu bir kenara koyalım.

İkinci olarak dünyanın %3'ü 30 milyon değil. Yaklaşık 230 milyon. Dünyanın nüfusu yaklaşık 7,7 Milyar. 30 milyonu nasıl hesapladınız çok merak ettim.

Asıl soruya dönecek olursak ölüm oranı %3 değil. İtalya'da ölen insanların, kapanan vakalara oranı %44. Yani bu hastalığa yakalanan her 100 kişiden 44'ü öldü, 56'sı iyileşti. Bu orana göre durum baya ciddi. Şu an Türkiye'de açıklanan bilgilere göre ölüm oranı %75 (75 ölüm, 26 iyileşme)

youtu.be

2020'de şu ana kadar 14 milyon kişi öldüğü için 30 milyon coronavirüs ölüsü normal mi oluyor yani?
Sanki corona varken normal ölümler devam etmiyor.

@ayin yazari

öyle bir şey demedim. "30 milyon insan ölünce mezarlık yetişmeyecek" iddianın mantıksızlığını anlatmaya çalıştım.

5 ayda 30 milyon insan zaten ölüyor. hadi 60 oldu diyelim. mezarlıklar yetişmez gibi bir durum olmaz.

@himmet dayi

aynen bütün haberler de öyle diyor.

www.bbc.com

www.hurriyet.com.tr

Aynı anda içeride olan müşteri sayısına bir kısıtlama geldi. Bunu kontrol altına almak içindir muhtemelen.

8'de 8.30'da açıkken iyi oluyordu, zaten boş oluyordu o saatte. Şu an Migros 10.00'da açılıyor. Bence o hali daha iyiydi.

Tek vardiya çalışma ile döndürebiliyorlardır böylelikle.

Evde kalmak isteyen market çalışanları varsa onlara da seçenek sunulmuş oluyor.

O markete ürünler bir yerden geliyor, birileri paletlerce mal kabulunu yapıyor, birileri rafa diziyor, birileri marketi temizliyor. Normal zamandaki durumlar mevcut değil, aşırı bir tüketim yoğunluk var toptancısından, gıda fabrikasındaki adamına kadar. Market saatleri tüm dünyada böyle şu an, geç açıp erken kapatıyorlar.

Ben olsam iptal ederdim, tatil matil düşünemezdim bu ortamda. Ama mantıklı olan ücretsiz iptal hakkınız hangi günse, o ana kadar bekleyip, durumu o zaman tekrardan ele almak

@1'e katılmakla beraber, eğer fiyatlar daha da ucuzlarsa iptal eder yenisini alırım ;)

temmuz ağustos gibi her şeyin normale döneceğini düşünüyorum ben, nacizane. o yüzden iptal etmek için aceleci davranmazdım.

haziran sonu tatilim var bekletiyorum, umudum var.

müdahalenin gerçekleştiği alana bakıyorlar. çizgiler de alana dahil.

pozisyondan önce lemina'ya net bir faul var ve atlanmış, ayrıca her dokunuş penaltı olmaz. tipik mete kalkavan penaltısı. galatasaray aleyhine ne versem diye geziyor adam sahada.

Galatasaray'lıyım. Pozisyon penaltı.

Ben de Galatasaraylıyım pozisyon penaltı değil.

@tantunisultansuleyman +1

Abi ne yaptın? Adamın destek ayağını boşver topun olduğu yere ve topa uzattığı ayağa bakacaksın, bariz içerde, VARda kabak gibi ortada her şey, görüntüsü vardı özetlerde. VAR olmasa kaçırabilirdi, muhtemelen de çalınmayacaktı ama VAR bu yüzden var.

Ama VAR'ın da dezavantajı şu: tantuninin dediği ağır çekimde bakınca her temas penaltı gibi gözüküyor anasını satayım. Futbolun doğası gereği kaçınılmaz yumuşak temas vardır, bir de bildiğin faullü temas vardır. VARda bu ayrım yapılamıyor. Ama bu bariz penaltı yani.

yanlış anlaşılma olmasın. Lemina'ya faul var mıydı onu hatırlamıyorum. Benim penaltıydı demem direkt penaltı pozisyonuyla ilgili. Penaltı olması için futolcunun nereye yöneldiği ya da vücudunun ne kadarının ceza alanı dışında olduğuna bakılmıyor. Aksiyon içerde gerçekleşiyor.

'Ceza sahası çizgisinde serbest vuruş' diye bir şey mümkün değil teorik olarak. Çünkü çizgiler sınırladıkları alanların içinde sayılırlar. Yani çizgi üstü de ceza alanıdır. Örneğin bir futbolcu ceza alanı çizgisine basarken savunmacı o ayağaına basarak faul yaparsa pozisyon penaltıdır.

şu fotoda görüldüğü gibi pozisyon fazlasıyla ceza alanı içinde gerçekleşiyor: prnt.sc

sivasspor'lu oyuncunun diğer ayağı bile çizgi üstünde.

@tatunisultansüleyman +1 müdahalenin olduğu yer önemli.

bence saçları daha gür değil, aksine seyrek ve ince bence. ama bence. cilt konusunda bir şey diyemiyorum ama, iklimle ilgili olduğuna dair bir yazı okumuştum. bulursam editlerim.

sac seyrekligi ulkeden ulkeye gore cok degiskenlik gosterebiliyor. ingiltere'de ornegin, kellik cok normal birsey su asiri kirecli hem yikaniyoruz hem iciyoruz. zaten gelenlerin saclari bi sure sonra dokulmeye basliyor

cilt = daha az gunes isigi.
bu insanlar yazin sokaga cikarken bile gunes kremi suruyor, biz de bir cok kisi plajdan plaja.

Açık renkli saçlar seyrek algısı yaratıyor, bence de daha gür saçlılar, kellik daha az sanki, sebebini bilemiyorum, keşke bilsem :) Genetik deyip geçiyorum.

Cilt: güneşe maruz kalmamak ve soğuk havanın cildi sıkı tutması.
Saçları bence daha gür değil. Ama onların suyu bizim saçlara iyi geliyor.

ciltleri hem genetik, hem de güneşe çok maruz kalmıyorlar, enlemden ötürü. bir de beyaz tenli olunca daha sağlıklı ve parlak izlenimi oluyor. saçlaeı ise gür değil, yine açık renk olduğu için size öyle geliyor.

bence sebebi hayatlarinda stresin az olmasi.

Genetik + refah seviyesi yükseliği + az stres, nüfus az daha az rekabet, daha fazla kişi başına düşen refah, kaynak. İtalya, İspanya, Yunanistan tembel, tatilci, gevşek tayfa. Öğle arasında müze kapatan tipler. Bunlar kanımca daha çok stressizlikten kotarıyor. Batı Avrupa genetik + refah yüksekliği. Bir tarafında darbeler, savaşlar, diktatörlüklerle yönetilen ezilmiş, yokluk görmüş halklar ile bunların aynı olması beklenemez. Doğu Avrupa'da genetikten bence. Olum siz savaş mavaş gördünüz git Sırbistan'a Polonya'ya hepsi boy pos yerinde mübarek, uçaktan inmiş basketbol kafilesi gibi dolaşıyor bütün halk, sağlam genetik var adamda. Bir de bir kısım bebek yüzlü tayfa var Avrupa'da. Adam-kadın 40-50 yaşında çocuk gibi cildi, yüzü oluyor. Tr'de, ortadoğuda, afrikadaki 20lik lerden daha genç gösterebiliyor. Mesela Avrupa'da 1.80den kısa adam da nadir yani, binde bir. Özellikle yeni nesil 20-30 yaş arası, hepsinde vücut, boy pos da yerinde, insanlar beslenmesine, dış görünüşüne daha fazla dikkat ediyor. Bireyselci toplum vs geniş aile toplumları artı muhabbeti. Okuldan çıkıp koştura koştura dersaneye etüde yetişmekle geçiyordu lan bizim çocukluğumuz, lgs, öss kasıyorduk deli gibi. Üniversitesi ayrı stres, trafiği ayrı iş bulması ayrı. Bu adamın saçı dökülmeyecek de kimin dökülecek:)

Hiç katılamıyorum. Çoğu 20 yaş ortasında kırışmaya başlıyor, göz çevreleri ele veriyor, kuru cilt ve hassas cilt daha yaygın. Orta ve Batı Avrupa’da kaliteli tarım ürünlerine ulaşım çok daha kolay ama. Organik ürün çeşitliliği ve ulaşımı Türkiye’den farklı. Sonuçta, ne yiyorsak oyuz. Stres, hava kirliliği vs. de etkendir tabii ki.

Güney Avrupa zaten bol bol güneş alıyor, sanmıyorum ki bizimkinden inanılmaz farklı cilt ve saç tipleri olsun.

1- hava temizliği
2- az stres

anaları babaları tipsiz olmadığı, sağlıklı beslendiği için

bizim nesiller de düzeliyor

Saclari kesinlikle daha az ve ince. Ortalama bir Türk kizi burada kadinlardan da erkeklerden de hep saclariyla ilgili iltifat duyar.

Cilt icin de söyleyebilecegim günes daha az ve sadece tatillerde degil, yazin günlük hayatta da günes kremi kullaniyorlar.

Spor yapip beslenmelerine dikkat ettikleri icin daha saglikli gözükmeleri normal.

Saçları gür değil tam tersi seyrek cilt ise güneşten sanırım

Saçları gür değil diyenler, siz hangi Avrupa'dan bahsediyorsunuz? Gerçi haklı olabilirsiniz. Bulgaristan'ın köyü, Portekiz'in taşrası da Avrupa. Genel olarak saçtan tut boy pos, vücüt, giyim kuşam olarak adamların bir tık gerisindeyiz, bunu kabul edin. Sen Türk'e benzemiyorsun denince mutlu olan, gece klübünde İtalyanım falan diyen insanlarız bırakın bu işleri:)

Spor yapmak, duzgun beslenmek, sigara icmemek gibi seyler daha yaygin. "refah seviyesi yükseliği"nden ziyade bunlar bireysel yapilan seyler. Her seyi de devletten beklemeyin.

@phot potato ya bırak her taraf beton, balkona çıksan karşı dairedeki ile göz göze geliyorsun. Doğru düzgün park bir şey desen yok. Çocuklukta beden eğitimi dersi var, haftada 2 saat oda 29 ekim, 19 mayıs bilmemne asker gibi yürümekle geçiyor. Bu insan sporu sevmesi alışkanlık kazanması Alah tarafndan vahiyle falan yükleme yapılması lazım. Spor salonları, vücut geliştirme falan yeni yeni türedi. O da instagram facebook sayesinde millet görünüşe önem vermeye başladığı için. Artı bu ülkede mesai saatleri uzun, Günde 9-10 çalışan adam trafikten bilmemneden sonra bir de spora zaman mı ayırabiliyor. Refahla alakası çok fazla anlayacağın

Yani üzülürüm, biraz soğurum ama sonuçta anne annedir.

Bilmedigimiz seyler var tek referans bu ise üzülürüm ama çocuklar arasinda bir durum var gibi

sizin bilmediğiniz parametreler vardır.

bir sürü değişken vardır orda alacağınız daire içine sinmemiştir, muhiti sevmiyordur, gelini, damadı sevmiyordur falan filan, belki ikisi de okul zamanında eşitti, sonrasında değişen durumlar, gelişmeler sonrası biri gözden düştü, diğeri daha göze girdi bir sürü şey vardır bilmediğimiz

Bilmediğimiz şeyler yok olay yukarıda anlatılan gibi. Hatta 2 sene önce cok para harcıyorsun harcama ev alalım diyordu. Ev içine sinmedi fakat bu alternatifi olmaya sey değil gönlü yok. Yukarıdaki uni yıllarındaki verdiğim referans gözden düşmeden bağımsız yaptığı maddi şeyleri şartlara göre değilde eldekini aritmetik bölme ile hallediyor. Burada benim gördüğüm tek sey paranın işliyor olması kadın 55 yasından sonra yatırım öğrendi ev almak mantıklı değil istiyosan kiraya cık bir sene parasını vereyim diyor

Doğrusunu söylemek gerekirse annenizin yaptığının haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bu adil değil. Hele de kendisini zor duruma düşürecek bir durum değilse. Size sunduğu alternatifi de doğru bulmuyorum. Eğer kardeşinize peşin şekilde nasıl para verdiyse size de o şekilde para vermesi lazım.

Üniversitede büyükşehirde okuyana ev parası vermek istemiyosa, belki kendince dengeyi kuruyodur.

Anne babanın hangi çocuğa ne kadar para vereceğini yargılamak çocuklara düşmez, nasıl uygun görüyorlarsa öyle yaparlar, adil davranmasalar bile bu böyle. Çocukların kendilerini diğer kardeşle kıyaslayıp maddi talepte bulunmaları aslında ebeveyn daha hayatta iken miras kavgasına düşmeleri gibi bir şey. Çocukların anlaması gereken şey "o para senin değil, gelirse teşekkür edersin, gelmezse kendi işine bakarsın."

öncelikle; adalet ile doğru olan her zaman aynı değildir. burada yaptığı doğrudur demiyorum tabii. sadece iki kavram var, birbirinden ayırmak gerekiyor.

5/6 sene önceki cebimizdeki para ile daha korkmadan kararlar alırken şimdi daha korkarak kararlar alıyoruz. 5/6 sene öncekinden daha fazla problemimiz/endişemiz var. senin olduğu kadar onun da var. dolayısı ile şartlar eşit değil. vardır bir bildiği belki, bildiği şey yanlış yada doğru olabilir, konuşarak halletmeye çalışın.

mikro patlamaya da katılıyorum.

Anneniz bu yastan sonra parayı isletmeyi gercekten ögrenmis,eve su anda baglamaya gerek yok,parayı isletip daha fazla kazanıp daha iyi bir ev alabilir.bir bildiği vardır,bu yüzden beni sevmiyorlar tribşne girmeye gerek yok.

anne sevmiyorsa, anneye tavir almak yerine kendine ceki duzen verilir. bi bildigi vardir.

Öncelikle mikro patlama +1
Sonra a bölgesinde t zamanında alınan evin 1/3'ü ile b bölgesinde y zamanında alınan evin 1/3'ü belki de eşit değil. Her şeyden öte kadın artık elindekiyle hayatının geri kalanını geçirmek zorunda. Sende para var bana ver, vermiyorsan adil değilsin demek çok da içime sinmedi. Sadece şunu düşündüm, keşke ilk oğluna da parayı borç verirken diğer çocuklarının da bir gün bu taleple geleceğini düşünseymiş. Bir de acaba para alanın borç ödemesi nasıl? Kadın parasını alabiliyor mu?

Ben de kıyaslamayı doğru bulmuyorum, her zamanın ve durumun koşulları farklı. Ayrıca bu konularla ilgili öğrendiğim bir şey varsa, o da kimseye güvenerek maddi işlere girilmemesi gerektiği. Yani anneme babama güvenerek ev almaya kalkmam, ben ev almaya karar verdikten sonra "biz de bir miktar yardım edelim daha iyisini al" diyebilirler ya da demeyebilirler. Anne-babamın parasında hak görmüyorum, nasıl kullanacakları kendi meseleleridir. Kıyastan da hiçbir zaman iyi sonuç çıkmaz.

enteresan, ben anneyi hakli cikartacak, ona anlayis gosterecek bir taraf goremiyorum. elbette cani ne istiyorsa yapar ama yaptigi seyden incinmek gibi bir hakkiniz var tabi. hatta tavir alabilirsiniz. madem anneniz dogurdugu iki evladini birbirinden ayri tutmayi kendine hak goruyor, sizin de buna gore davranmaya hakkiniz var. cok duyuyorum boyle hikayeler, iki cocuk var. biri anasinin her derdinde yaninda, onun icin ugrasiyor ediyor falan. ama anne baba paralari hep obur cocuga akitiyor. madem oyle, siz de bir daha para falan istemeyin.

incinmek elbette hakkiniz, istiyorsaniz incindiginizi soylersiniz, sonra yasaminiza bakarsiniz. ama mikro patlama +1

ana babanin parasinda hakki ve soz sahibi oldugu yanilsamasi turklere ozgu olabilir bence.kimsenin hareketlerini kontrol edemezsiniz, istediginiz gibi davranilmiyorsa ve sizin icin kirmizi cizgiyse iliskiyi gozden gecirirsiniz. yetiskin bir birey olarak bu olayin kendi yagimda kavrulmak ve kendi ayaklarim uzerinde durmayi ogrenmek icin bir isaret oldugunu dusunurdum.

maddeler halindeolmasa da cevap vermeye çalışayım

annem yatırımı öğrendi fakat benim ev almak gibi bi yatırım amacım yok iyi kötü bi ev almak sadeceyatırımlık değil

destek vermediği çocuğunun ödememe riski yok evi üstüne yapmayı ben teklif ettim düşünün intikal olsa daha cok vergisi var borcum bitince annemden bana bi daha satış ve bir daha harç vermeyi göze aldım tabiiki t zamanında alınan ev ile y zamanında alınmak istenen evlerin fiyatı aynı değil sadece verececği 1\3 oran olarak aynı ve bu oran kendisinde var

annenin babanın hangi çocuğuna ne kadar para vereceği çocuk sorgulayamaz mantığı bana göre çok saçma. peki kim sorgular ya da sorgulanamaz bir durum mudur? annemin zamanında ev almak için babama dedeme durumu söyleyip zamanında sen şu şu destekte bulunmuştun şimdi de onlar sana yapmalı demesini istemesi ve buradan hareketle menfaati hep talep eden biri olması

genel olarak b udurmların değişkenliğinin ceremesini çeken taraf olmak çok kötü bi durum.

Dediğiniz bu mu bilmiyorum zamanında favorilere atmışım, 2-3 yunanda denedim doğru çıkmıştı, sevindirik olmuştum: eksisozluk.com

kesinlikle değil, aynı durumdayım

"Takım tutmuyorum" ile "futbolla aram yok" farkı söz konusu bana sorarsan.

Takım tutmuyorum demek = vegan
Aram yok = vejeteryan

Garip değil tabi ki

ben de besiktasliyim. idim de diyebiliyorum su an bunu yazarken beremden tut ic camasirima kadar hala kartal yuvasindan aldigim.urunleri giyiyorum. universitede iken kalkar antepe giresuna deplasmanlara giderdim.
sonra dedim ki ben ne malmisim. ki hala malim ahahahah
hele hele su son zamanlari gordukten sonra mac dahi izlemiyorum.

değil ben de ilgilenmiyorum.

şöyle bir şey var. bir insanla müşterinle suya sabuna dokunmadan din siyaset dışında konuşabileceğin bir konu futbol. bir işçi ile bir patronu ortak paydada muhabbet ettirebiliyor. sen de işinde başarılı olmak ve insanlarla iyi iletişim kurmak için futbolla ilgilenmelisin. ben de eskiden bakardım şimdi hiç umrumda değil ama arada bir bakıyorum.

Bu ülkede bu toplumda garip. Ilık derler adam. Acı ama gerçek. Kanser, tansiyon hastası oldum abi bıraktım artık o işleri diye anlatırsan hem samimi gelir, hem de anlayışla karşılanır.

Türkiye'deki futbolla ilgilenmemek kesinlikle garip değil. Sahada oynanan futbol sefil, saha dışı olaylar ve taraftar tepkileri daha da sefil.

Uzun zamandır sadece Beşiktaş'ın maç sonuçlarına bakıyordum. Burak Yılmaz transferi ve bu sene iyice Başakşehir v2 oluşundan sonra artık maç sonuçlarına bile bakmıyorum.

Ama hala yurt dışındaki futbol kültürü ve taktikleri üzerine olan içerileri takip ederim.

Futbolla ilgilenmemek garip değil tabi ki. Kendim fazlasıyla ilgilenirim ama şimdiye kadar biri ilgilenmiyor diye garipsemedim. Bazen şu oluyor, futbol konusu açılıyor biri ben takım tutmuyorum sevmiyorum vs diyor, biz aramızda konuşmaya devam ediyoruz futbol muhabbetine, o dahil olmadığı için kendini garip görüyor biraz. Siz de böylesiniz muhtemelen.

96lıların bilmemesinde bir gariplik yok.

bana sorarsan çok bilinen bi şarkı derim. 30 yaş üstü olup bilmeyen tahmin ediyorum yoktur?
gençler bilmeyebilir ama evet... 80'ler değil de 90'ların sonundan itibaren falan popüler.

ben de sevmesem de evet çok ünlü bir şarkısıydı. bir seneyi koparıp götürmüştü arabesk dünyasının. arabesk mi oluyor ne oluyorsa artık tatlısesin tarzı.

90'lar türkiyesinde arabesk ana akım müzik türlerinden biriydi. müzik dinlemenin en yaygın yolu da müzik kanallarıydı. internet vs. olmayınca dinlediği müzik genel kitlenin çok dışında olan niş bir insan topluluğu vardı sadece. kısacası şarkıyı sevmeseniz bile bir şekilde bilirdiniz her popüler şarkıyı, sanatçıyı. şimdi bir çok insan gibi tv izleme veya radyo dinleme alışkanlığım olmadığı için dinlediğim müziklerin genel insan ortalamasıyla alakası yok denilecek kadar az. benim gibi bir çok insan da vardır diye tahmin ediyorum. o dönemlerde bunu yapabilmek neredeyse imkansız gibiydi. aleyna tilki'nin çıkış şarkısını çok çok sonraları duydum mesela ben. dolayısıyla 90larda kendini gösterebilmiş şarkıların bilinme oranı şimdiye oranla çok daha fazladır.

30lu yaş ve üstü her insan bilir kısacası bu şarkıyı. bilmeme olasılığı pek yoktur.

biliniyor tabii ki.

Şarkı önce başka biriyle çıktı diye biliyorum ben, o kişiyle manyakça meşhur oldu. 90lı yıllarda popüler şarkılar anahaberlere falan çıkardı, öyle şeyler hatırlıyorum ben. İbrahim Tatlıses daha sonra söyledi sanırım. Önce o Cengiz bilmemne olan adam söyledi.

severim ve bilinir.

9 2 doğumluyum ve arabesk sevmem. Şarkıyı bilmiyorum sandım merak edip dinledim. Biliyorum. Çocukken çok duyardım her yerde.

Bir ara çok hit olmuş, top10 larda bir numara olmuştu, yani o dönemde çocuk ya da genç olan birinin duymaması imkansız. Ama artık insanların seçim şansı var: kendini filtreleyebiliyorsun bazı şeylere karşı. Mesela İbrahim Tatlıses ne çeşit bir karakter olduğunu biliyoruz, hiç hazzetmem. Yeni albümü çıksa silah zoru dışında kimse dinletemez bana. Benim de şöyle bir duyurum var mesela: www.eksiduyuru.com Ben de bunları tanımıyorum

@freedonia

Ben de sana orda o kişileri tanımamanın tuhaf olduğunu yazmıştım, hatırlıyorum bu soruyu :)

Aslinda sosyal medyada takılan birisi için de pek seçenek yok. O tarz birini takip etmesen de takip ettiklerinin beğendiklerinden falan popüler olaylar düşüyor. Ya da dalgası geçiliyor genelde bunların.

Ama birini tanımak ya da tanımamak coolluk göstergesi olmadığı için çok da takmıyorum dhdhshs

sopiro'nun cengiz bilmem ne dediği cengiz imren, orijinali de şu.
www.youtube.com
ne yazık ki biliyorum ben de.

97liyim ve arabesk müzikle alakam bile yok ama başlığı gördüğümde şarkı çalmaya başladı kafamda. tatlısesin en bilindik şarkısı değildir büyük ihtimalle ama o dönemin hit parçaları televizyondan yayınlandığı için çoğu insan bilir bu şarkıyı.

bu sarkinin oldugu albume o sene fena maruz kalmistik, kacmanin imkanin yoktu heryerde caliyordu. akla ilk gelen sarki mi bunu arabeskcilere sormak lazim.

yemek yapip ye, aktif dinlenme gibi dusun. dinlendigin vakitlerde pratik yemekler yap.

Açlık böyle başa çıkılması gereken bir sorun değil ki. Yemek yemek lazım o yüzden de acıkıyoruz. Yemek yeme meraklısı değilim demişsiniz de, meraklısı olmasanız da yenecek o yemek :D eğer depresyon gibi bir sebepten ötürü yeme isteği o farklı, doktora başvurun. Yoksa iyi kötü bir şeyler yemeniz lazım. Yemek yapmayı sevmiyorsanız dahi yoğurtla müsli karıştırıp yiyebilirsiniz. Ekmek üstüne bir iki dilim kaşar, salam vs koyup yiyebilirsiniz. Meyveler de açlıpı geçirir de protein lazım. Yani gerekli gıdaları ihmal etmeyin.

ne tur yiyecekler yiyorsun? genel olarak karbonhidrat agirlikli yiyecekler hem cabuk sindirildigi hem de kan sekerini artirdigi icin duzenli aclik hissine sebep olur. protein agirlikli beslenirsen hem aclik hissi azalir, hem de yiyeceklerin sindirimi daha uzun surer. ozellikle yumurta, mercimek, kirmizi et seni daha uzun sure tok tutar.

Glisemik index diye aratın. Glisemik indexi yüksek yiyeceklere yükleniyorsunuzdur, düşük olan alternatifleri ile değiştirin diyetinizi.

-Patates haşlıyorum, ufak ufak doğruyorum. Aşırı üşengeç günümdeyse baharat, yoğurt, mayonezle karıştırıp yiyorum. Yoksa soğan ve salça ile kavurup tüketiyorum.
-Yumurtalı ekmek yapıp beyaz peynir ile tüketiyorum. Epey tok tutuyor.
-Hazır köfte baharatı ile yarım kilo kıyma alıp bol bol köfte yapıyorum. Sonra onları buzluğa atıyorum. Acıkınca 4-5 tanesini buzluktan çıkarıp tavada pişirip ekmek arası yiyorum.

Tek başına yaşamak çok büyük bir problem. Sıkıldıkça ve kendi üzerinizde kontrolünüz olmadığı müddetçe mutfaktan bir şeyler yiyesiniz gelebiliyor. E yedikçe yiyorsunuz da, haliyle... Çözüm hap değil, sağlam bir irade ile mutfaktan uzak durmak, mümkünse eve en başta alışveriş yaparken dikkatli yapmak hatta bir süre eve doğru düzgün yiyecek bir şey almamak... Bolca etle beslenmek ki tok tutsun...

ulaşamaz.

Kİmse adalete ulaşamaz.Sadece şanslılar ve şanssızlar vardır.

Get bataklığına girdiysen kolay kolay çıkamazsın. Al eline kağıt kalemi, bu videoyu izle www.youtube.com Aktif olarak kullan sonra da geti, ingilizcenin en çok kullanılan, önemli fiili bence

yarısını falan anladım. terör olayı var, üzerinde patlayıcılı yelek olabilir, burdan çıkın şuraya gidin falan diyor, en azından bu kadarla hayatta kalabilirim herhalde :)

hepsini anladim neredeyse british english boyle ne yazik ki. anlatiyoruz ama iste ingilizce biliyorum diye dusunenlere bunu izletmek lazim.

bir de bu konusma oldukca clear onu da soyleyeyim. ben gun icinde nelerle ugrasiyorum.

İlk yarısında hiçbir şey anlamadım. Telefon mikrofonuna yakın gürültü var, elemanın İngiliz olması da eklenince öeeh dedirtiyor. Normalde B2-C1'im.

%70-80

terorist ve half an hour kismini anladim sadece, ama kayitli ses yerine direkt orada olsaydim bir iki sey daha anlardim.

Terorist vakasi var, bolgeyi kapatıyoruz diyor, kadin zaman isteyincr de hemen surda bir terörist vuruldu, ustunde de bomba olabilirmis falan. Kelimesi kelimesine anlamadim, genel olarak olayi anladim iste.
Ingilizcem iyi degildir pek.

Adam günlük İngilizce değil gazete dili gibi düzgün kelimeler seçmiş (evacuate, incident). Guardian, Independent, BBC sitelerinin Facebook sitelerini beğendim, önüme düşen haberlerin başlık ve spotlarını gün içinde okuya okuya bu tip kelimelere aşina oluyorum. Tavsiye ederim.

Ben sadece genel olarak yanda bi' shop mhop bi' yerde terörist olduğunu varsayabildim. kadının dediklerini zaten hiç anlamadım, duyması da zordu.

turning white area gibi de birşey yakalayabildim.

ben sınavlarda b1 filan çıkıyorum, keza zamanında da italyanlarla aktif çalışmıştım, ama iş hayatında ingilizce böyle birşey değil. o yüzden çok takılmıyorum böyle şeylere.

Bu ingilizceyi anlayabilmek için sanırım maruz kalmak lazım. maruz kalmadıkça zor, çok zor.

@kaset Reading de sıkıntı yok hocam. O konuşmanın transkripti herkese aynı anda yazılı olarak dağıtılsa hatta inan o kafeden ilk çıkanlardan biri ben olurum koştura koştura. Bizim yabancı dil eğitimimizdeki en büyük sıkıntı o zaten. Readinge çok fazla yüklenip, speaking, listening ihmal ediliyor.

@freedonia size şöyle katılmıyorum, reading demek ders mantığında bir ezber değil, bahsettiğim şekilde günlük İngilizce haber önünüze 2 cümle düşecek, bir dizi izleyeceksiniz altyazıyla vb o kelimeye aşina olacaksınız. Yoksa dinlerken ne olduğunu çıkaramazsınız.

Adamın apır bir aksanı yok dedşğşm gibi. Youtube'da Etkili Pratik İngilizce sayfasına mutlaka bakın. Bir mail serisi yaptı, onda da yazdıklarıma benzer şeyler söylüyor.

yuzde 80=90 gibi anladim. kadin just give us half an hour diyor. mal galiba:)

%70'ini anladım; biraz konuşmalardan biraz context ten. Ki konuşma ve dinlemede pek iyi değilimdir. Çok problemli konuşmuyor polis.

Adam anlaşılır konuşuyor aslında. Bol bol İngiliz medyasına maruz bırakırsanız kendinizi daha rahat hissedersiniz, muhtemelen bu zamana dek hep american english ile haşır neşir olmuşsunuzdur.

Reading kelime dağarcığınızı geliştirmede büyük ölçüde yardımcı olacaktır fakat listening yapmadan bu bildiğiniz kelimeleri farklı contextler içerisinde yakalamak zorlaşır.En basit ve kolay şekilde british dizileri ingilizce altyazısı ile izlemeyi deneybilirsiniz. Kelimelerin telaffuzlarını ve kelimenin yazılışınıı da göreceğiniz için (yuh bunu böyle mi sesletmiş diyebilirsiniz?) faydası dokunacaktır.
Genel ingilizce seviyenizi bilmediğim için diğer eksik kalan bölümleri kendinizin teşhis etmesi gerekebilir. (grammar&vocab)

Anladığım kadarı ile yazıya döktüm tabii bazı kısımları (özellikle konuşmanın sonunu anlayamadım. ama zaten artık hadi çıkın gidin dediği için çok elzem gelmedi ama netleştirecek arkadaşlar olacaktır.) Bazı net olmayan yerleri de kendimce soru işareti bıraktım.



-Sorry guys we’re gonna have to close. we’ve got to evacuate I’m afraid
-What?
-everyone has to go, I’m afraid.
It’s been a terrorist incident down there. we close everything around the corner If you guys want to stay safe, you listen to me..

- xxxxx 

-Pardon?
-Just give us half an hour xxxxx (?)
- A terrorist has been shot back just down there they got a possibly İD.. vest on them (??) which is a bomb If you wanna slow us half an hour, you wanna put these lives in danger , be my guest.
if not please listen to me and please make your out the shop ….. that way and making your way to the area.……..

@kucukne

Tam da ben de Boyle anladim. Ielts'i overall 7, 7,5 olanlar bunun yuzde 80 90'ini anlar.

%80

bir polisin please listen to me demesi güzel şey,

bizde olsa,

boşalt! boşalt! boşalt!

yanlis degil, konusma dilinde onu soyluyorlar. there is demesi, there are demesinden daha kolay, insanlar da dogal olarak daha pratigi tercih ediyorlar. formal bir yazida konusmada there are denir elbette.

Kim kullanıyor böyle ? İngilizler mi?

Ben "there are" derken Amerikalı arkadaş "there is" diyordu :D halk ağzı demek ki diye düşünmüştüm ben.

Bu kadar kuralcı olmaya gerek yok. Ben yazarken dikkat ediyorum. Eskiden çok daha fazla dikkat ederdim. Şimdi gündelik WhatsApp konuşmalarında "gelcem" gibi şeyler yazabiliyorum. "Ne olacak yani?" diye düşünmeye başladım.

Aslında bakarsan biz de Türkçede fark etmeden çok hata yapıyoruz. Yunanlı, Hintli gibi, 1993'de gibi (doğrusu 1993'te), İngilizce'de gibi (doğrusu İngilizcede)... Bunlara takılsak kafayı yeriz.

Subject verb agreement diye konu varya işte. Topluluk isimleri jury, team, government is/are alabiliyor, staff, police yalnız are alıyor falan öyle aptal aptal istisnalar oluyor, ordan kafalar çorba oluyor bence. Ağızlara ne gelirse söylüyorlar

insanlar geliyorlar
insanlar geliyor

arasındaki fark gibi. bir nüans var ikisi de aynı şey değil.

ben bi essay'imde "some of the bilmemne are bla bla of the bla, bla bla and bla" diye ama uzunca bi cümle kurmuştum, profesör hocam niye are yazdın demişti. kafam karışmıştı epey. sanırım cümle uzun olduğu için hocanın da kafası karışmıştı ama bilemiyorum.

Kaynanan seviyormuş: youtu.be

www.youtube.com

Havana-Camila Cabello
Shape of you-Ed Sheeran
Chandeliar- Sia
New rules-Dua Lipa
2017-2018de en çok dinlenenlerden

Justin Bieber - Love Yourself

One Republic - Counting Stars

Weeknd-Starboy
Coldplay-Hymn for The Weekend
Luis Fonsi-Despacito
Katy Perry- Dark Horse

ben cahilliğimi bu linkle kapatmıştım: www.youtube.com

Lil Nas X - Old Town Road

iki tarafında ln'ini al

x*(6+6x+3x^2+x^3) = ln(4.92) bunun da değer verek grafik üzerinden bulabilirsin ama çok uğraştırır

Asymptotic analysisle yaklaşık bi değer bulabilirsin gibi geliyor.

ln aldık e yi ortadana kaldırdık. Gerisi 4 bilinmeyenli denklem oldu. Numerical methods sayısal analiz almışsındır muhtemelen, elle çözeceksek o metodları kullanmalıyız. Bir takım yöntemler vardı, başlangıçta sayı veriyon sonra senin değerine yakınsıyorsa başka sayı veriyorsun öyle öyle gerçek kökü bulmaya çalışıyorduk, elle çözmesi amalelik ama nerde hangi yöntemi kullanmasını bilen adam için çözümü o kadar zor değildi. Ulan bu derste aa ya da ba getirmiştim ben, hobi olarak yapardım da 10 sene oldu, paslanmışım üzüldüm şimdi

dediğim gibi ln aldıktan sonra gauss elimination yaparak az bir uğraş ile bulabilirsin, bi-section filan da yapabilirsin aslında biliyorsan ama uğraştırır.

Excel de x'i bir hücreye atıp goal seek ile de bulabilirsin.

Numarayı şirket verdiğinden bi problem yok.

Sana aitse ara ik’yı sildir.

KVKK'yı imzaladıysam bişey yapmam imzalamadıysam rahatsız olduğumu dile getiririm

tüm şirketler yazıyor artık, yadırgamadım şimdiye kadar. aksine birisine ulaşmak gerekince açıp bakıyorduk. ama şirketten birisi alakasız zamanda ararsa da açmam

O hattı sana şirket verdiyse tabi ki yazacak. Adamların sana telefon ve laptop vermelerindeki temel amaç, sana istedikleri an ulaşmak.

@hosein şahsi telefon,mail..

Karar sana ait, çok konuşman gereken iş ise kendine hat ve telefon iste, değilse sana ulaşmak için olan numara kullanılacak yapacak bir şey yok

mail sorun değil atsınlar her dakka bakmıyorum, sonuçta çok önemliyse ararlar. şirket telefonuysa tabi farklı ama alakasız zamanlarda şahsi numaramdan aramaları ise kesinlikle beni ilgilendirmez. çok acilse şirkete %10 ortak olurum.

Cep numarası: cep telefonunu şirket vermişse normal
Mail adresi: şirket email adresiyse normal
Doğum tarihi - dur bakalım, hangi programa koymuşlar? Kimler görebiliyor bu bilgiyi? Eğer herkesin görebileceği bir programda doğum tarihim görünüyorsa bu bilgiyi koyma amacı nedir?

dogum tarihinin yazmasi sacma. digerleri ok.

ya İsveçte mi yaşıyorsunuz allasen, gerçekçi olun. IK'ya sorarsın o da müdüre sorar, gülerler geçerler bu kadar.

Şirket içinde görenlerin görmeye yetkisi vardır da görüyordur, onların da gördüğünün log kayıtları tutuluyordur, herkesin herkesi göremiyor olması lazım.

Cevabınızı görmeden yazmıştım, şahsi cep telefonu ve şahsi emaillerinizi de görememeleri lazım. İsterseniz KVKK'ya göre sildirebilirsiniz.

Maili, teli anladık da doğum tarihi nedir? Süpriz doğum günü kutlaması organizasyonu şebekliği için sanırım. Bir de her bilgi herkese açık olmamalı, dandik şirket belli ki.

kesinlikle öyle. pizza her zaman diğer fast foodlara göre pahalı gelmiştir. bu işi butik ve lezzetli yapanlar dışında tabi. dominos, terra pizza ve diğerleri 1 koyup 5e satıyor bana kalırsa.

seyler.eksisozluk.com

Büyük almayın diye büyük aşırı pahalı. Mesela 2 orta boy daha ucuza geliyo gramajda daha fazlayken, niye büyük pizza hamuru açması pişirmesi kutuya koyması taşıması çok daha zor..

Daha yolum düşmedi ama alternatif olarak adanalı tostçu mahmut gibi esnafları tanımak lazım. videolari mevcut youtubeda.

Kesinlikle gereksiz pahali. Ahim sahim bir tadi yok, o bicim fiyati var. Kesinlikle f/p urunu degil. Ustelik dominos falan eskisi gibi de degil, les tadi.
Nereden alirsan al hindi sucugunu hindi sosisini basip geçiyorlar dogru durust malzeme de yok.

Bu arada pizza arada yaparim, evde de yapsan ucuza gelen bir sey degil ama en azından evde kaliteli malzemeyle yapiyorsun. Aybi paraya kaliteli dana sucugu, kaliteli kasar falan kullaniyorsun mesela.

Kesinlikle cok pahali. Bir de dominos’un etleri tavuk/hindi eti. Dana eti kullanmadan bu fiyatlar... Ben cok gec ogrenmistim sitelerinin en altinda yazan not;

Pizzalarımızda kullandığımız sosis, sucuk, küp sucuk, pepperoni, New York pepperoni, misket kebap, jambon ürünleri piliç ve/veya hindi etinden, döner eti kıymadan üretilmiştir.

Ülker arenanın altındaki papa johns'a gittim. Bir menü vardı, 3 pizza 3 kola vs. Fiyat 199₺. Bu bir fast food zincirinde gördüğüm en büyük paraya satılan ürün ( menü) olarak aklıma kazındı.199₺.

pahalı değil kanka senin paran değersiz..

Bence de pahalı ama arada bir kampanya olunca yiyorum ben zaten. Pizza Lazza diye bir pizzacı var. Fena değil pizzaları, haftada 1-2 gün büyük boy pizza 22 lira oluyor. Alıyorum hemen. Önceden daha da ucuzdu. Yeni yılda arttı.

Pizza yurt dışında da pahalı (Alternatifleri ile karşılaştırınca). Asıl bomba: Mcdonalds çok pahalı Türkiye'de. Mc donalds fast foodun pazar lideri tüm Avrupa'da yaptıkları promosyonların haddi hesabı yok, toplu taşımada ücretsiz dağıtılan gazetelerde bile beleş kuponları oluyor, e-mailine, appine bir sürü kampanyası, indirimi geliyor, yeni bir ürünü çıktı, promosyon için o hafta beleş, aldığın ürünün üstünde barkodlu, kazı kazan tarzı promosyonları var, millet beleşe yiyor nerdeyse. Fakirler, öğrenciler gidiyor Mcdonalds'a dedikleri doğru cidden. Bizi ağır yoluyorlar Tr'de.

evet de pizza her zaman pahalıydı , en azı 2 kişi olmadıktan sonra söylemek pek de mantıklı değil zaten. evde hazırlmaya uğraşılacak bir şey de değil bence

İşin ilginç kısmı, düzgün pizza yapan yerlerle fiyat neredeyse eşitlendi. Son zamanlarda gitmedim ama İtalyan usülü pizza yapan Pizzeria Pera var mesela, onların pizzası da 40-50tl civarındaydı.

Geçenlerde McDonalds's baktım hamburgerler 20+ lira olmuş. E gurme burgercilerde 120-180gr et yiyip (fastfoodcularda o kadar et kesinlikle yok) 30-35 lira veriyorum zaten. İçecekle 40 lira olsun hadi. Fastfood çok mantıksız geliyor artık, 10 lira daha verip düzgün bir şey yerim diyorum.

pahalı bence de evde yapmak daha mantıklı.

Dominos little caesars gibi markalar cidden cok pahali. Disarda restoranda yediklerimiz gibi de degil verdigin paraya da degmiyor. Biz gecen gun firindan ekmek hamuru alip evde yaptik. Hamur 1,5 lira. Koyacaginiz malzemeye gore fiyat belirleniyor. Ve aldiginiz malzemeler tek seferlik de degil. Cok daha ekonomik eger yapmasi zahmetli gelmezse

çok nadir pizza yiyorum.. o da ayda bir belki.. migrosta dörtlü dondurulmuş pizza satılıyor..
bana göre tam bir fiyat performans ürünü -> www.migros.com.tr
2 tanesini fırına atıyorum 15dk da hazır oluyor.. bazen üstüne peynir de ilave ediyorum.. tanesi 3 lira!!! :)

benimkisi parasızlıktan değil, dışarıdan ne almak istesem 30liradan başlıyor..
şahsen benim bir öğüne o kadar para veresim gelmiyor..

evde fırın var mikrodalga var tost makinası var..
yine torpat'ın hazır parmak patatesleri var -> www.migros.com.tr
fırın tepsisine yağlı kağıt ser patatesleri yay.. at fırına.. 30dk da fırında patates kızartması oluyor..
paketin yarısıyla doyuyorum.. 4lira!!! :)

bu zamanda dışarıdan bir şey sipariş vermek için deli olmak lazım..

edüt:
bu arada superfresh de parmak patatesleri 9.90 yapmış bak..
eskiden yapmazdı böyle şeyler.. rekabetin artıları bunlar -> www.migros.com.tr

etiler'de yeni yeni meşhur olmaya başladığında vedat milor'a başarısının sırrını uyumamak olarak açıklamıştı. sapıklık derecesinde işine bağlı bir adam. başladığı nokta ve son hali arasındaki fark buna bağlı. son halinde de para, şan - şöhret, dünya jet sosyetesine adım atmış vaziyette. hayatı kaçırdığını söylemek zor.

hayattan ne anlaşıldığına göre değişir hayatı kaçırmak. hiçbir şekilde işle ilgilenmeyip kazandığı paralarla dünyayı gezseydi hayatı yakalamış mı olacaktı? cem yılmaz paraya ihtiyacı olduğu için mi yeni film çekiyor? en tepeye oynuyorlar, hayatı yakalamak onlar için başarılı olmak olabilir.

Biz kaçırmıyor muyuz asıl?

Hayatı yaşamanın sonsuz yolu var. Orhan Pamuk yaptığı işin bir odaya kapanıp yıllarca o odada çalışmak olduğunu söylüyor. Kara Kitap'ı yazmış birine hayatı kaçırıyor diyebilir miyiz? Bir odaya kapanıp okuyup yazmak da saat 6'da kalkıp bütün gün çalışıp gece 1'de yatmak da hayatı kaçırmak değil. Orhan Pamuk bütün vaktini eğlence, seks, gezip tozma vb. ile geçirseydi bu hayatı yakalamış mı olacaktı? Ona aynı hissi verecek miydi?

Velhasıl, insanların hayatı farklı yaşayışları var. Hayatı kaçırmak böyle bir şey değil. Arzu ettikleri hayatı yaşıyorlar ve bundan memnunlar.

Mesela asyalıların bir yemeği var. Yeseydim, en sevdiğin yemek o olacaktı. Ama hiç yiyemedim. Bu sebeple karnıyarık en sevdiğim yemek. Belki sonsuza kadar böyle kalacak. Bu beni üzmez. Çünkü o yemeği bilmiyorum zaten.

Bir ikincisi herkes gerçekten aynı şeyden zevk almıyor. Bu dolu restoran, kendisinden selfi objesi olarak faydalanmak isteyen insanlar; belki aklına gelen en güzel hayattan daha keyiflidir onun için. İstese yarın bırakıp hepimizin toplamından daha "süper" yaşayabilir. Yapmıyor olması, zevki bundan alıyor olmasından olamaz mı?

Adam katharsisini bulmuş her gün yeniden yaşıyor belki. Kendimiz için üzülelim.

hayat anlayışımıza bağlı bu. herkes starbucksta kahve içip arkadaşlarıyla sinamaya gidip sosyalleşmiyor. kaldıki adamın ortam tam anlamıyla jet-set. ne yapsın zibilyonluk arkadaşlarıyla kahve bardağına nesröt yazıldığını görüp instaya mı atsın adam. muhtemelen kendi teknesinde arkadaşlarını ağırlıyordur, kendi evindeki sinema salonunda arkadaşlarıyla film izliyordur, başka bir arkadaşının jetiyle 2 saatliğine italyaya gidiyordur falan filan. bizim hayat anlayışımızla onunki arasında dağlar kadar fark olması gayet doğal.

Hayati kacirmak diye bahsedilen sey sanirim dusunmeden para harcamak
Bu hayati yasamak degil

yahu ben adamın her storysini izlediğimde işte istediğim hayat diye götüm yanıyor. messinin ağzına et tıkıştıran adamdan bahsediyoruz ne hayat kaçırması:) adam dün mykonasa gitti yaz sezonu için burger açayım mı diyor. özel jetlerle dolanıyor dünyayı. her yerde vip karşılanıyor. yemek içmek spor seyahat sosyal çevre.. hepsinde a kaliteye sahip. yani czn burak falan desen hadi tiktok tayfayla takılıyor vs derdik de.. çok yanlış adamı sorguluyorsun. senin sosyal hayat dediğin ne ki? adamın dubaide mykonastaki mekanlarında hayatımızda yaklaşamayacağımız haatunlar masa üstüne çıkıp twerk yapıyor.

Bu nasıl saflıktır ya, Nusret'in ciddi ciddi saatlerce çalıştığını düşünenler var mıymış ciddem. Nusret denen arkadaş başarılı bir şeftir ama onun şansı Ferit Şahenk, restoranları açıp, 40 kişi sosyal medya ofisi kurup, sabahtan akşama kadar reklam kasıyor adamlar. Senin gibiler de Nusret öyle çalışıyor böyle çalışıyor, çok büyük şef diye düşünüyor. Sosyal medyada gördüğünüz her şeye inanmayın.

haftanın 5 günü 9 saat ceza evine girip çalışıyorum. hayatı o mu kaçırıyor ben mi?

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler.

hepsi olur. Bir de I would like diye konuşan native yok, I'd (ayd) like yeterli

Neither ya da none of them le başlayan cevaplar çok kaba değil mi?
Thank you, i’d like ... diye cevaplamak bu soruyu daha anlamlı bence.

None of them katiyen olmaz. Iki secenek olan seylerde neither kullanilir.

Bir de arkadaslar kendi yorumunuzu katacagiza soruya yanit verseniz...

Konuşma dilinde hepsi olur. Seçenekler sunulmuş zaten sana. none ya da neither demişsin farketmez. Textbook, workbook testi falansa 2 şey için neither, daha fazla ise none daha doğru olur

@joelskellington soru o zaten. Kadının dediği smirk ile alaycı smirkin alakası yok

değil. ted konuşmacılarının yarısı boş beleş insanlar, yanlış bi kanıya varmış kimse de dememiş ablacım sen napıyosun diye. bayağı somurtuyor mckayla o fotoğrafta, gümüş madalya aldığı için. mckayla is not impressed diye ünlü oldu hatta.

yer işaretleri, yer işaretlerine ekle

Cidden tuhaf bir durum ama “işaretle > Dosyalara kaydet” kısmından pdf olarak kaydedebilirsin.

@jelly olmuyor diye yazdım soruda

Başlıklar ilgi çekici olmalı diye bir kural var gazetecilikte. Haberi okumayacak adamı dahi okutmaktır amaç. Kelime oyunları falan da hep bu yüzden yapılır zaten.

ziraat bankası simit sarayına oluyor. daha geçenlerde para yok diye tank palet fabrikasını ve bir dünya başka fabrikayı yabancılara sattık. ziraat bankası "hiç paramız yok, ayvayı yedik biz zaten" dedi. şimdi 1 liralık simit satan firmaya milyon dolar yatırıp ortak oluyor. konu bu.

edit: rakam yarım milyar dolar.

daha da açığı 500.000.000$ yani yazıyla beş yüz milyon dolar

soyle ki adamin biri sisirme bir firma kurmus, devletten de bayaga bir tesvik almis. bunlari yaparken bayaga bir borcla yapmis. aslinda para kazandigi falan yok, surekli sube acip durmus borclari da yarim milyar dolar falan olmus. birincisi devlet tesviki vs derken paralari acik acik cukkalamis hatta kendine 20 milyon dolarlik ozel ucak almis. simdi de ziraate bu sirketi kaktirmaya calisiyorlar, adam ziraatten hem para alacak hem de borclarini onlara kitlicek. ziraat'in aldigi borcu da devlet uzerinden biz vatandaslar odeyecegiz. kisacasi yandaslar, halkin parasini hortumluyor.

İtibardan tasarruf olmaz Londra'da rus oligarkın, arap şeyhinin takıldığı caddelerde dahi dükkanımız var. Simit Sarayı yazısını görünce gururla doluyoruz, kerizler de finanasmanı sağlayacak o kadar, 15 temmuz şehitlerimizin kanı feda olsun.

olay özetle aptal ve şişman bir hayvanın hiç bir şeye tepki vermediğini farkeden parazitlerin hücum edip patlayıncaya kadar emmelerine benzetilebilir. vücut artık iflas edincede kancalarını çıkarıp bir ömür rahat yaşayacaklar.

hatalı bence, yaptığınız doğru

sorunun fotoğrafı: resimag.com
çözümün fotoğrafı: resimag.com

soru hatalı +1

freedonia+1 :)

seyler.eksisozluk.com

Amerikada jenerasyon ve tuketim aliskanliklari bazli sosyoloji/marketing terminolojisi gibi Lost Generation, Greatest Generation, Silent Generation, Baby boomers, Generation X, Millennials... diye giden bir geyik var.

Baby boomers ikinci dunya savasindan sonraki ekonomik kalkinma ve ucuz arazi gibi seylerin uzerine cokup kaymagini yiyen, su an 60-70 yasida olan kesim.

Boomerlar gencleri elesitirdiginde veya geri kafali bir sey soylediginde milenniallar "yav he he" minvalinda "OK boomer" diyor.

Twitter'da asla bilinmedik kitapların yazarı fosil olmuş bir dayı varmış, 80'lerde ve 90'larda doğan insanların neden beş para etmez gerzekler olduğunu yazmış da yazmış. Cumhuriyeti sandıkta kaybeden nesillermişiz. Sanki malum partili emmilerle teyzeler kendi kuşağından değilmiş gibi. Ben de bugün gördüm kendisine hitaben "Ok Boomer" denildiğini. Daha evvel duymuşluğum yoktu.

şanslı moruk gibi bir şey. Şimdi ortalama bir mezun 10 aşamalı mülakatlardan geçip, staj, tecrübe kovalayıp sınırlı pozisyonalara yerleşmeye çalışıyor. Bunlar mezuniyet sonrası direk hazır, garanti pozisyonlara yerleşmiş beleşçiler

türkiye'deki karşılığı 38-40 yaşında emekli olmuş nesil.
şimdiki gençler kazandığı her 10 liranın 4 lirasını, bu gibi boomerların ülkeye bıraktığı borçları ödemekle geçiyor.

aynı şeyin amerikan versiyonu.

Simdiki jenerasyondan cok daha fazla maas almis (enflasyon heaba katilinca) ve oturdugu evi bugunku fiyatlarin 1/5'ine almis, sacma sapan emeklilik yasalariyla 50 yasinda dolgun emeklilik maaslari almaya baslamis adamlar yeni nesili asagilamaya calisinca "OK Boomer" deyip geciyorsun. Bir nevi "bak suradan siktir git" demenin kibarcasi.

boomer olayı da savaştan sonraki patlayan yeni doğan oranı sebebiyle verilmiş.

Bardağı tutmak zor diye gıcık olup tasarlayan kişiyi öldürtmüş diye anladım ben.

mafya küçücük tasarlanan kulp yüzünden tasarımcıyı öldürtmüş. ironik mafya tiplemesi

Rudolf Diesel'e selam çakmış sanırım. Diesel motorunun mucidi abimizin sır ölümü, kayboluşu var. Cesedini Kuzey Denizi'nde kayıkçı bulmuş falan diyorlar. Çay bardağı kulpsuzdur, kulplusunu tasarlayan adamın akıbeti onun gibi oldu demeye getiriyor. Mühendis tayfanın çok büyük geyiği, goygoyudur bu Diesel hikayesi. Umut Sarıkaya da gemi inşaat mühendisliği okumuş, yüzde yüze ona atıf bence

Bu kulplu çay bardağını tutmak oldukça zor, bi o kadar da saçma bir tasarım zaten.

Konu tamamen gereksiz bir icat yapan tasarımcıya gıcık olmak.

"karşı karşıya da açıyı kapatmış omuza falan çarpıyor"

okadar kısa sürede açıyı kapatması zaten önemli olan. mesela bu şutu çeken adamdan tut rakip takımda kim açıklama yaparsa yapsın kaleciyi övmüş. Sıradan lig kalecisi dememişler neden acaba :)

bunların hepsini tek maçta, hatta tek yarıda üst üste yapması önemli bir olay. kalecilikte üstüne gelen topu çıkarmak kolay gibi geliyor ama senin duruşun, nereye baktığın, önünde kimlerin olduğu gibi bir sürü etmen aslında üstüne gelen birçok topu çıkaramamana sebep olabiliyor. (kalecilik yaptım oradan biliyorum)
mesela altı pasın üstünden gelen kafa vuruşu göbeğine gelmedikçe zor toptur, tek elle çıkarması da rahatlığından değil, topu gördükten sonra düzgün hamle yapacak zamanı olmadığı için refleks olarak kolunu yukarı "kaldırıvermesinden" kaynaklı.

soldan hafif uzaktan gelen bir top var plase, ona uzanıp çıkarması bile övgüyü hak ediyor başlı başına, diğerlerini de katınca olağanüstü bir performans. şöyle düşün, madem çok zor toplar değiller, bunun benzeri performansı niye sık görmüyoruz. her maç her kalecinin üstüne onlarca top geliyor. özellikle kısa mesafeden gelen o arka direk topu olsun, diğerleri olsun; çoğu kaleci yiyor.

Dediğin doğru ben de herkes Muslera Muslera diyince direk dibinde imkansız toplar çıkardı falan sandım. Eskiden Üç büyükleri Anadolu takımlarına karşı tek kale oynardı, Anadolu takımı kalecileri dünyaları kurtarırdı, bu onların yanında hava cıva.
Halo etkisi diyeceğim de tam karşılamıyor galiba. Atıyorum Zlatan şık hareketle bir gol atar tüm dünya konuşur, bizim millet bile abarttıkça abartır. Aynı gölü Yattara da atmıştır ona sadece güzel golmüş der geçeriz, unuturuz iki güne. Mesela Mert Meriç diye bir zamanlar Fenerbahçe'de de oynamış bir adam vardı, bir maç orta şur karışımı korner direğinin ordan muhteşem bir gol attı, o golü kimse hatırlamaz. Alex atsa o golü hala jeneriklerde döner, tüm Türkiye bilirdi o golü.

Maçı seyretmedim ama taffarel de çok uçan bir kaleci değildi mesela. Uçmaya gerek duymuyordu adam. Top takibi, konumlama vs iyiydi yani. Çok şekil kurtarma yapmasa da bir kaleci çok iyi olabilir. Muslera da öyle bence.

çok iyi kaleci. kaleci bulmak zor dünyada, diğer mevkiler bir şekilde bulunuyor ama kaleci çok zor. dönemlik çok iyi kaleciler oluyor ama istikrarlı çok iyi kaleci çok az dünyada. o yüzden kıymetli. eski şampiyonluklara bakın, avrupa başarılarına muslera çok katkı vermiştir. kalecinin sayesinde kupa kaldırmak çok yaygın değil. kupa kazanan takımlarda hep forvetler ve forvete dönük ortasahalar önemlidir.

Hatası da çok ama Drogba, Gomis atınca ya da hakemlerle takım şampiyon olunca hataları hatırlanmıyor, şampiyon takım kalecisi diye x kadar oynadıysa 10x oynadı diyorlar. Geçen sene en kritik maçta Schalke'ye maçı, turu bu adam verdi, Schalke de Schalke olsa, liginde son haftalara kadar küme düşme tehlikesi yaşayan Schalke. Bir sürü amatör lig hatası var, dünya kupasında Uruguayı yaktı, kontrolsuz uçan tekme çıkışları desen senede 5 kırmızısı garanti, Tr de müsamaha gösteriliyor orası ayrı, bu adam topa çıkıyorum diye adam öldürebilir, ona serbest, niyeti top çünkü onun

muslera'nın dünkü performansına yakın kaç performans izledin de goygoy yazıyorsun enterasan. gs bu sene rezalet olmasına rağmen ligin en az gol yiyen takımıysa bunun en önemli sebebi muslera'dır

değer vererek yapılabilir
x=9 desek 11x17=187
x=10 desek 10x19=190
x=11 desek 9x21=189 oluyor

x=10 için 100-30+1=71 olarak ilk aklıma gelen çözüm oldu
edit: baya çok oldu bu soruları çözmeyeli göremediğim bir nokta olabilir.

cevap 29'muş.

Hocam 29 buldum ama doğru değil gibi geldi. 29'u şöyle buldum.
20-x = 2x-1
3x = 21
x = 7

Daha sonra verilen işlemde yerine yazarsak
49 -21 +1 = 29

İlk yaptığım yol buydu fakat x = 7 için A.B = 169 çıkıyor. Fakat @2 deki arkadaş gibi mesela x = 10 için A.B = 190 Yani ben x=7 için çözdüm fakat A.B nin en yüksek değerini 7 sayısı vermiyor ki. Nerede hata yapıyoruz acaba. Ya da soru mu hatalı bilemedim

cevap 29'sa A ve B'yi eşitlemiş anladığım kadarıyla ve x'i 7 bulmuş. o zaman 29 çıkıyor ama A*B = 13*13 = 169 oluyor. üstte @basond'un bulduğu x=10 olursa A*B daha büyük çıkıyor. bence de cevap 71 olmalı.

(20-x)(2x-1) = 40x -20 -2(x^2) +x
-2(x^2) + 41x -20
-4x + 41 = 0
4x = 41
x = 41/4 = 10,25

Türev ile A.B 'nin alabileceği en yüksek değeri 10,25 sayısı veriyor. 10 değil. Sayımız da gerçel olduğuna göre 10,25 olmaması için bir sorun yok.

Yani bence soru hatalı

@kullanıcıadi +1 A.B en büyük değeri x=10.25 iken alır, x bir doğal sayı demesi gerekirken reel sayı demiş, soru yanlış

Bence o paraya değmez. O kadar para verdikten sonra GoraTex'li yarım bir sürü trekking botu bulabilirsin.

Modelden bağımsız timberland'in outdoor olmayan normal modellerinden 2012de almıştım hala giyiyorum. Ama bu biraz pahalı.

timberland botlari bir ara kullanmistim, oldukca kaliteli ve uzun omurluydu ancak yeniler nasildir bilemiyorum

Timberland aldın mı ayakkabı ben burdayım demeli bence, bu ayakkabı da o yok, mütevazi duruyor. Benzer modelleri daha uygun markalarda bulabilirsin.

Ben olsam bu paraya timberland almazdım. Lowa varken...

Ust uste cok boya atildiysa boya kusmuş olabilir.

Önceki boya ile yeni boyanın baz farkından dolayı böyle.

Eski boya gözle görülemeyecek şekilde bile kabarmış olsa yeni boya farklı bir baz ise gözle görülmeyen kabarmalar gözle görülmeye başlar.

Bunu önlemenin yolu yeni boyayı yaparken, boya kullanım talimatında belirtildiği süre kadar ilk kat boyadan sonra beklenir ve 2. kat atılır. 2. kat atılırken görülen kabarmalar iğne ile patlatılır veya o bölge kazınır. 2. kat atılır.

Bu sorun genelde saten alçı gibi pürüzsüz yüzeylerde oluşur. Bunun sebebi ise, ilk imalat aşamasında alçı üzerine atılan binder'in ya kalitesiz oluşu veya kullanma talimatında belirtilen sulandırma oranının aşılmasındandır.

Problemli yüzeyiniz varsa marka fark etmeksizin baz'ı aynı boya kullanmak gerekir.

Ben boyacı da ararım suçu, basit bir meslek değil o, duvarı boyaya hazırlayacaksın alçısı, zımparası, kaç seferde kapatır, hangisinden nasıl karıştırcan falan usta adam lazım. Boyacın ile irtibata geç, anlat şikayetini, gelsin baksın. Gelip bakmıyorsa karaktersizdir, eşe dosta kötüleyin, bir daha muhattap olmayın

@naaptın hocam onlukların toplamı diyor 120 desen bi derece kabul ederim ama 128 nedir? Allah aşkına bu sorunun mantığını bilen söylesin, dayım yanlış yaptı diye bizi maskara edecek haftalarca velet

Sonrası ne aga bi sınırı olması lazım 70 mi o zaman 130

Bahsettiği sayılar 63 ve 65 oluyor, bunların onlukları toplamı 120.

ben de 120 diyorum ama takipteyim

(6)3 - 64 - (6)5 = 120

64'ten önceki onluk 60, sonraki de 70'tir.

toplamları 130.

contexti bilmeden ne dense boş

inanç veya itimat kullanılabilir.

What is the difference between trust and confidence?

Confidence refers to the assurance that we have on someone. Trust refers to the firm belief that one has on another individual. Confidence is built on experiences, but trust is not. A person can have a rationale basis for trusting another.

Güven ve iman.

itimat +1

Camia?

Değil, birleşip tasarruf alıp kurtaracağız Ekşi Duyuru'yu öyle düşünün.

Diaspora?

entelejansiya

vakıf?

Sosyete, varyete, komite, konsey, klik, koloni, lonca, lobi

Mecra

cunta?

Kumpanya @#$%