Kaşıkla çıkartmaya çalışmak saçma.avokado ikiye kesildikten sonra çekirdeğe hızlıca bıçak saplanır.bir iki sağa sola döndürme hareketiyle kolaylıkla çıkar.ayrıca tadına etki etmesini de ilk kez burada duyuyorum.

youtu.be Aynen bu şekilde yapılır

astrid+1 Kaşıkla uğraşıp, çıkartamayıp mundar etmeyi kastediyor sanırım. Kaşıkla olmaz o iş

tumuyle yalan bir entry. istedigin gibi cikar.
Ben hep kasikla cikariyorum. Bazen langirt topu gibi firliyor, tek dert o :)

Neden böyle bir şey yapıyorlar valla hiç anlamadım, çünkü ilk defa sizden duyuyorum.

Adamlar kağıt ve baskı parasını alırlar o kadar.

fırsattan istifade ediyolar, bizim burdaki de yapıyor aynısını. eskiden internet kullandığınız kadar para yakıyodu ordan kalma bir adet.

O nasıl bir açlıktır yahu? İmkanınız varsa böyle yerleri tercih etmemeye çalışın ki anlasınlar bir yerde bir saçmalık yaptıklarını.

çakal esnaf işte, sana gene iyisi denk gelmiş,sadece usbden çıktı alıyorum diyorum, bana internet kullanmış muamelesi de çekiyor, masa açma parasını ekliyor bilmemne, bunlarla muhattap olmamak için yazıcı aldım, senede 2-3 kez uçak bileti çıktısı dışında kullanmışlığım yoktur ama kafalar rahat

bu tamamen milletten bagimsiz. kac ülkede kac sene yasadiniz bilmiyorum ama milletle alakasi yok bu isin. görgü ile alakali.

bu duruma katlanmak zorunda kalmadiginiz zamanlarda mekanlardan uzaklasin. arkadaslari uyarin arada, bu cok güzel bir cözüm. "arkadaslar sessiz olalim" diyebilirsiniz.

sessiz olalım diyorum önce. herkesin bi keyfi kaçıyor. öğretmenden azar işitmek gibi bi his çünkü. beni takmayıp devam ediyorlar. ben de tekrarlıyorum. keyifleri kaçıyor, sinirleri bozuluyor. o atmosferin içine ettiğim için bi daha o heyecanlı yükselişler, gürültü vs olmuyor. olursa da bi çıkıp dolaşıp geri geliyorum

yüksek sesle, görüntülü konuşma yapanlara kılım ben. ayı gibi bağıra bağıra sokak, cafe fark etmeksizin konuşuyorlar. bir kere vapurda araplara hönkürmüştüm, bir kere sokakta bir kadına ve adama hönkürmüştüm. biriyle sağlam kavga edicem bu sebepten ama bakalım ne zaman.

Aynen senin gibi düşünüyorum. Sesler sanki kafamda yankilaniyor ses arttıkça. Bu sebeple hep müzik dinliyorum. Bu şekilde kendimi gereksiz sesten ve boş muhabbetlerden korumuş oluyorum.

beni de aşırı derecede rahatsız ediyor sırf bu yüzden TV bile izlemiyorum. boş lakirti muhabbetlere, kulak tirmalayici seslere tahammülüm yok.

rahatsız olduğumu belli ediyorum ya da ortamı terk ediyorum

@duygusuzromantik milletten bağımsız değil, yerine göre milletle %80,90 alakalı. Mesela bir uzak doğulu Japon, Koreli adamla bir italyanı aynı kefeye koyan çarpılır alimallah. İtalyanlar babadan oğula nesildir, Zengin, fakir, yaşlı, genç fark etmez. Ulan trene, kafeye, restorana girmeye korkuyordum, dünyanın parasını verip Michelin yıldızlı restoranına, lüks oteline bile gitmeyin, Bağcılar kafeleri kütüphane gibi kalır yanında. Keza ortadoğulular da bağıra bağıra konuşur, kavga çıktı, çıkacak hadi çıksın artık diye sabırsızlanırsın, ama gerçekte dünyanın en sıkıcı konusudur muhabbeti. Ülkemiz o kadar kötü değil bence. Avrupa'da birini uyarmaya kalksan are you racist bilmemne diye cevap gelir, al başına belayı, bizde oturan adamı kaldırıp yer istiyorlar, başkasına müdahale o derece fazla.

Ailem aşırı yüksek sesli konuşur. Hele babam... İnsanı delirtiyor. Anne tarafım da bağırarak konuşur. İş yerindekiler de aynı. Kulaklarım kanıyor bazen. Eşim ise ağzının içinden konuşuyor. Aynı odada duyamıyorum adamın sesini.

Eskiden medya sayesinde iktidarlar değişiyordu. Başbakanlar medya baronlarından icazet alıyordu. Şimdi medya iktidara bağlandı o sorun kalktı. İki durum da kötü tabi.

80 ve 90'larda emin çölaşan kalibresinde (burda iyiliği anlamı çıkmasın) takip edilen, gündem belirleyen, gazete sattıran birisi bugün belki yılmaz özdil'dir. haa ayrıca o yıllarda çölaşan gibi gazeteci sayısı bir hayli de fazlaydı.

yine o zamanlar gazeteler para kazanıyor ve parayı çalışanlara da dağıtıyordu. ikramiyeler ve primler havada uçuşuyor, transferlerde deli rakamlar ödeniyordu.

Hürriyet zaten seneler boyunca Türk medyasının amiral gemisi olarak anılıyordu. Eskiden sosyal medyası, youtubeu yok, tv kanal sayısı sınırlı. Haberleri, gelişmeleri yorumlayabilecek kişi sayısı desen daha da sınırlı. Bu adamlar da zamanında iş dünyasından, siyasetten çok iyi kontaklar kurdular. Şimdi bugünün gazetesini görsek birçoğumuz okumaya bile tenezzül etmeyiz, bir çok haber bayatladı bile günün bu saatinde. Bu adamlar bilgiye ulaşım zorken, bilgiye sahiplerdi, doğru zamanda doğru yerde, doğru kişilerle ilişkileri sayesinde de haddinden fazla değer buldular ve para kazandılar, çok garipsenecek bir şey değil.

edit: youtubeda videoda sağ tıklayıp, saniyeli link verme diye bir şey var bu arada

emin cölaşan, ertugrul özkök, bugünlerde ismail saymaz ve ahmet takan gibilere haber gelir, belgeler gelir, ne yazmalari gerektiğini nasil yazmalari gerektigini söylerler. bu dünyanın her yerinde böyle. bazilari, ertugrul özkök mesela, bu ilişkilerini maddi kazanc elde etmek icin de kullanir, imtiyazlar elde ederler. bu miktarda para kazanmalari bana cok imkansiz gelmiyor.

bahsedilen paraları ve miktarlarını bilemem, ancak emin çölaşan denilen adamın işlevi geçmişte bugünkünden farklıydı. mesela 12 eylül'ün en büyük işkencehanelerinden mamak cezaevine girip (aslında cuntacılarca özel olarak davet edilip), koşulların ne kadar da insancıl olduğunu, işkence iddialarının teröristler ve dış güçlerin uydurmalarından ibaret olduğunu milliyet'te yazı dizisi olarak yayınlayan biridir. hem de insan aklıyla dalga geçen yalan ve dezenformasyonlarla. yani 12 eylülcülerin yandaş medyasıydı. bu anlamda "hizmetlerinin" karşılığında yüklü gelir elde etmiş olması kuvvetle muhtemel.

eksisozluk.com

Ben direk ne diyosun birader, ne demek acele et acele et demek der, geri evime çıkar buraya getir derdim

Adam başkasını sormuş sen milletin postasını almaya çalışmışsın. Öyle bir anlatmışsın ki bir şey anlamadım. Anladığım gibiyse haksızsın

@freedonia kardeşimin postası. zaten adam vermeyecek değildi. sorun başkasının postasını vermek değil yani.

Aynı şey çok başıma geldi. Aynı soruları ben de kendime defalarca sordum; insanlar neden böyle? Sonra coğrafyadan kaynaklı olduğu yanıtına vardım. Coğrafya kaderdir(bu lafı behzat ç. dizisinden çok daha evvel duymuştum), ve biz maalesef bir orta doğu ülkesinde yaşıyoruz. Medeniyet yok, nezaket yok, çoğunluk kavga potansiyeli taşıyor. Ondan sonra bu gibi olaylar başıma gelmesin diye ben de nezaketimi kıstım. Ve nezaketimi kısınca bu gibi şeyler olmamaya başladı cidden. Zira bazı insanlar nezaketi, hoşgörüyü haketmiyor. Ama ayırt edemiyorsun işte kim nezaketi hakediyor kim haketmiyor diye. O yüzden böyle canının sıkılmasını istemiyorsan kurunun yanında yaşı da yakacaksın. Allahın postacısı desek kibirli damgası yiyecez, ama hayır nihayetinde o da bir insan diyerek insan yerine koyup nezaket gösterincede böyle salak bir cümleyle canımızı sıkabiliyor. Valla bu gibi durumlar beni hümanistlikten baya uzaklaştırdı. Bazı insaları yakıp sabun yapacaksın.

Abi dal gitsin ya bu kadar kafa patlatmaya degmez;) gozun kesiyorsa tabim

Orman kanunu switchim doğuştan var böyle durumlar için neyse ki.
Anında mod değiştirip tinerinden bir yudum alıp falcatayi çeken apaciye geçiş yapabiliyorum. Bu tarz insanlarla gecinebilmenin bir olanağı yok çünkü. Ne yazik ki ülkemizde kibarlik ve nezaket zayıflık olarak algılanıyor.
Normal modum kibarlık ve zariflik uzerinedir ama böyle bir tiple iletişim kurmaya kalkınca donuveriyorum anında balat kerkenezine.

Daha evvelsi hafta şöyle bir şey geçti başımdan, harem'e gitmek için eminönü'den arabalı vapura bindim, bir bardak çay alayim dedim.
Büfeye gittim;
-merhaba kolay gelsin :).
-..
-merhaba kolay gelsin.
-.. (yüzüme bakıyor ifadesiz)
-çay ver ordan.

Bozuldu kızardı. E ne gerek var kardeşim buna hizmet sektöründesin enerjini yüksek tut biraz. Kac takla attin belkide belediyenin bufesinde çalışmak için az saygın olsun işine.

bende de ortası yok. yani ya mal gibi bir şey demiyorum. ya da ben de psikopata bağlıyorum. o an adama ya da adam gibi gibi konuş deyip tansiyonu yükseltcektim ya da öyle kalacaktım. birkaç kere kavgaya kadar götürdüm işi ama bu da abartı. yani sonuçta "acele et" diyen birine saldırmış olduğum için ben suçlu oluyordum. o yüzden aynı kabalıkla sözle karşılık vermem lazım.

İstanbul için az, ama Çorum'da iş yapar

bence az değil. azsa ben fakirliğimden ölmüşüm de ağlayanım yok :/

Az degil bakma sen o para kaznamayanlara 10bin guzel paradir yasatir istanbulda dahi

az değil, güzel maaş. gayet güzel yaşatır.
sözlükteki dallamaları boşver.

k.bakma böyle soru soranında cevaplayanın da .ike sürülcek aklı yok. Şartlar neler, yalnız mısın, evli misin, çocuk var mı, hangi muhit, nasıl bir yaşam tarzı yaşanıyor, hayat beklentileri neler, ev kira mı senin mi, haftada kaç saat çalışıyor, iş stresli mi, zor mu, yan haklar var mı?

Hayvan gibi iyi maaş. Sözlüğün %99'u hayatı bilmeyen liseli ya da Üniversiteli ergenler.

Çok temiz maaş sen bakma sözlükte Levent’te otursan yarısı kiraya gider yarısı da araba taksidi diyenlere . Gülüp geçiyorum öğrenci tayfanın bu ayranı yok içmeye hallerine

iyi para
sözlük ergen yuvası, onlara ne bakıyorsun

az değil.

iyi maas. yan haklari da varsa mis.

sozlukteki ergenler ya hayati bilmiyor ya da hic dayak yememisler.

bu konuda bence ülkede kafa karışıklığı var. 10 bin lira maaş almak zor mu? çok zor... sanırım çalışanların %40'ı asgari ücret alıyormuş, bugün itibariyle en az %20-30'u da 2000-3000 alıyordur. çok insan var öyle yani, asgari almıyor adam ama üzerine 500 lira koymuşlar işte, fark o kadar. bu açıdan bakarsan 10 bin lira muazzam para türkiye şartlarında. 3-5 yıl tecrübeli adamlara 5 bin lirayı fazla görüyorlar.

öte yandan 10 bin liranın alabilecekleri açısından değerlendirirsek yıllardır sabah akşam didinen, evli barklı insanlar için öyle acayip bir para değil. standartların iyi olur ama para birikmez sanırım. istanbul'da mesela ev alabilir misin? araba desen bir yıllık maaşını gömünce en fazla vasat üstü bi' şey alırsın, daha ötesi olmaz.

ekşi'de poser gavat çok eyvallah, hatta ben de aç karnıyla burda 10 bin lirayı beğenmeyen birisi olarak onlardan sayılırım ama öfkemizi poser'lardan ziyade ülkenin ekonomisine ve biatçı anlayışa yöneltsek bence daha iyi olur.

iki adım ötemizde yaşanan hayatları görüyoruz. hepimiz bilgi çağında büyüdük. elimizin altında internet var. tamam "ben niye alman kadar kazanmıyorum" diye çocuk gibi mızıldanmanın lüzumu yok ama insan soruyor yani kendine arada. 10 bin lira dediğin bugün €1600 yapmıyor. aldığımız her şey dışarıdan geliyor zaten. ne kadar süper yaşayabilirsin?

ben şu an 10 bin lira maaş için gtümü veririm ama bunun nedeni 10 bin liranın çok para olması değil, benim fazla fakir olmam. bu ayrıma dikkat etmiyoruz biz. 10 bin süper para değil, biz beş parasız olduğumuz için göze süper geliyor.

Yoksulluk sınırının 6bin küsur olduğu bir ülkede ne fazla ne de az.ortalama bir maaş.

Der meister cok guzel anlatmis. Aynen ve de harfiyen katiliyorum. Ayriyeten eksidekilerin cogu salak. Onlara bakma sen.

değil. ben aileme destek olmama rağmen ayda maksimum 6000 liraya mis gibi yaşıyorum. dışarda canımın istediğini yiyorum, haftada bir rakı sofrası kuruyorum, taksi kullanıyorum vs.. fiziki koşullar anlamında kendimi kısıtlamıyorum. yani bazen 7000'i buluyor harcamam ama yine de 10 bin lirayla her türlü rahat yaşarsın. kıyas meselesine girersen onun sonu gelmez, elbette yaşam kalitesi dediğin şey görecelidir ama şurası kesin ki temel ihtiyaçlar anlamında insan gibi yaşarsın, bu da yeter zaten.

Öğrenciyken Akbil param olmadığından yürüdüğüm olurdu yemekhanede sıra beklerdik napalim. Şimdi 6k evin kirasına veriyoruz. Hayat. 10k iyi para bence her turlu is görür. 10k lik ısın de onu acıktır ilerisi icin getirisi daha da artar diye düşünüyorum.

9 senedir sektordeyim. hani mevkim de fena degil ama oyle bir maasi galiba 3 4 sene sonra anca gorurum. Ankara icin yuksek bir maas, Istanbul icin normal-yuksek arasi birsey

Neye göre kime göre yüksek. Türkiye'deki ortalama maaşlara göre yüksek. Bu doğru. Ama hayat pahalılığına kıyasla düşük. 1750 dolar falan ediyor. Abd'de über sürerek kazanabileceğin bir para. Bence bu maaşın yüksek olarak algılanıyor olması üzücü. Ülkemizin fukaralığını gözler önüne seren bir vaziyet yani. Bir mühendisin, doktorun, iyi bir avukatın 2000 dolar bile kazanamaması üzücü bence.

sektore, alanina, isine, tecrubene gore degisir.

7 yil once 3 yillik is tecrubem varken 6500tl net aliyordum. sonra yurtdisina ciktim. tr'de kalmaya devam etseydim su anda muhtemelen 15-20k arasinda net maasim olacakti. sirkette benimle benzer seviyedeki arkadaslar su anda bu civarda maas aliyorlar. universiteden mezun arkadaslarimdan 4000-4500 euro maas alan arkadaslarim da var. ama tabi ben ve arkadaslarim toplum ortalamasini yansitmiyoruz, bunun da farkindayim. istanbul icin konusursak, ay sonu hesabi yapmani gerektirmeyecek, sekilde yasamani saglayacak, keyfi harcamalar, gezmeler yapabilecegin ve ay sonunda birikim de yapmani saglayacak bir para. diger sehirler icin cok cok daha iyi sartlar demek tabi ki. ama zengin sayilmazsin. orta ust sinif olur en fazla.

almanyada bile fena maas degil(1300 cogu is icin asgari maas), millet maasla hava attigini saniyor ekside.

bizzat bir arkadasim var ben nickini biliyorum, o benim bildigimi bilmiyor. yazsam buraya deli diye millet dalga gecer. adam yeleli bozkurt gibi. yok surada sunu yapiyorum, burada su arabaya biniyorum, olmayan rezidansinda basina gelen seyleri filan yazmis mal.

3-5 bin maasi olan plaza calisani normalde.

10bin tl günü iyi bir şekilde kurtarmanı sağlar, daha fazlası değil. İstanbul'da merkezi düzgün bir yerde 2+1 ev kirası ortalama 2500-3000tl. Sağlıklı besleneyim, kaliteli yiyecekler alayım dersen, hele bir de spor yaptığın için yemeğe ekstra dikkat ediyorsan market alışverişi aylık 1000tl tutar. 4000 gitti bile. Faturası, haftada bir etkinliğe ayırdığın parası var daha. Hobin falan varsa zaten geçmiş olsun. Kenara her ay 3000 tl atsan yılda 36000tl'ye ne yapabilrsin sen düşün. Biraz rahat etmek için otomobil alayım dersen 4 sene hiçbir şey almadan para biriktirmen lazım. Ne öldük ne olduk derler ya. İşte o durum aynı.

plaza çalışanıyım binlerce kişinin maaşını biliyorum. 10bin lira maaş, plazada müdür maaşına denk gelir.
ekşi yazarlarının hepsi ceo, cfo, coo en kötü departman direktörü olduklari için 10bini begenmiyorlar normaldir!
5000 calisani olan bir sirket düşün; 10bin maaş, en yüksek ilk 100e girer. iyi mi kötü mü sen karar ver.

10000tl az ise müsadenizle ben öleyim.

İşsizim. Beni de @late ile gömün lütfen.
12 sene iş deneyimim var (10yılı aynı kurumda) yabancı dilim var ben daha onun yarısını alamadım.

çok güzel maaş.

kaliteli bi yaşam yaşatmaya yeter, her şehirde.

İstanbul için de az değil, ama çok da değil. Optimum normal bi yaşam sürdürür işte. Bu kadar ama. İstanbulda yaşamak için asgari bir para.

Tabii ki degil

nasıl harcadığına ve hayat standardına göre değişir. Temizlik işçisi maaşıyla 2 ev sahibi olup bir de çocuklu ev geçindiren biliyorum.

tek kişi için gayet güzel bir para.

3 bin küsur maaş alıyorum kaç yıllık öğretmenim, millet on bini beğenmiyor sonra öğretmen maaşı diye tatava yapıyorlar sözlükte.

@tantunizade murat efendi +1

ben çok güzel yaşarım 10binle. çok daha düşük olan maaşımla, düşük bütçeli olarak bi çok ülke gezdim. 10bin maaşımla olsa çıldırırım her gün yurtdışı tatil planı yaparım herhalde :) tabi o rakamı kazanıyorsam ne kadar tatilimin olacağı meçhul :/

şu andaki bana göre az. insanlar gerçekten 2-3 bin liralara nasıl yaşıyor anlamıyorum. yaşamak değil, ölmeyi ertelemek.

30 bin tl üstü kazanıyorum, 10 bin tl almış olsam depresyona girerim. neyine yetecek 10 bin lira? araba, ev, kıyafet, kurs, sosyal aktivite, dışarıda yemek, tatil vs. masrafları, bunları şu anda 10 bin liraya yapamazdım. 10 bin lira aldığım dönemlerde de 5 bin lira için bunları düşünürdüm. gelir artınca insanın yaşam standartları da yükseliyor, beklentileri yükseliyor. 10 bin aldığım döneme göre 3 katına çıkartmadım masraflarımı, tabii ki büyük bir kısmıyla birikim ve yatırım yapıyorum ama 10 bin aldığımda masraflardan sonra yatırıma bir şey kalmıyordu.

mis gibi maaş da;

maaşla asla zengin olunmaz. bunu unutmayın. insanın beklentileri ile alakalı.

Güzel bir maaş, rahat yaşatır.

seldom zarf rarely sıfat
seldom arada bir olsa da yaparım gibi, rarely daha çok neredeyse hiç, "tek tük" gibi anlamlarının kuvveti biraz farklı.
genel olarak aralarında çok bi fark yok, ama ben dil edebiyat mezunu değilim iyi bilen birisi anlatsın :)

Bildiğim kadarıyla rarely grameri olumlu olan cumleyi olumsuz yapıyor.

rarely sıfat değil. rare sıfat.

seldom daha resmi (formal)
ikisi de negatif anlam katıyor.

seldom : not often, rarely: almost never
demiş biri şurda: www.italki.com

yani rarely seldoma karşılık daha az sıklıkta.

ikisi de zarf. İkisi de nadiren anlamında. seldom küçüktür rarely'den anlam olarak. Seldom: 40 yılda bir. O derece nadir
Rarely: ara sıra, nadiren.
Konuşma dilinde seldom kullanılmıyor gibi bir şey, Rarely kullanın gerekli olduğunda.

Seldom ve rarely zarf olarak kullanılabiliyor. İkisi de birbirine oldukça benzerdir. Eş anlamlı olarak kullanabilirsiniz yani çoğu zaman.

ekim bitene kadar kullanabilirsiniz

ekim sonuna kadar alisveris acik olur aynen

ayrica, ben skt gecmis kart ile borcumu yatirabiliyordum. yenisi gelmisti mesela onu anneme vcerdim kullansin diye, eskisini de atm'den takip borc yatiriyordum. ayrica kart numarasina havale de yapiliyordu. ama bundan %100 emin deilim.

tadını kaçırmaz bence istediğin sırada izleyebilirsin. fakat sorun şu ki hikaye akışı diğerleriyle aynı olsa da bal'da ekstra olarak çekilen yer nedeniyle renk, doğa, yeşil ve elbette oyuncular daha iyi. bu yüzden diğer filmlerde modunuzun düşme ihtimali yok değil.

filmler birbirinden bağımsız. bal çocukluk, süt ergenlik, gençlik yumurta karakterin yetişkin halini ele alıyor. Yönetmen yetişkinlikten çocukluğa doğru gidiyordu, pek farketmez bence sıra

1) Parayı Booking üzerinde belirttiğin kartından alırlar çıkışta. Sen başka kart ile ödeme yapmak istemediğin müddetçe check-out sırasında kart istemezler.

2) Yemek/içmek zorunda değilsin. Garip karşılanmaz ama gözlerinin içine sokmaya da gerek yok aldıklarını. Odadan tüketim yaparsan check-out sırasında birisi odanı kontrol edip tutarı sana bildirir.

3) 3-5 bir şey atarsın diye yanında geliyor o eleman. Vermezsen dünyanın sonu değil. Eve yemek getirene bahşiş veriyorsan buna da verebilirsin.

4) Bırakmak her durumda daha doğru. O kartları tekrar tanım yapıp kullanıyorlar, sonsuz sayıda kart yok otelde. Anahtar varsa onu kesin iade etmeni isterler zaten.

otelden çıkış yaparken oda servisi ne yedin içtin bakacak ona göre hesaplanacak. oda+ekstralar. girişte ödeme alınmaz zaten çıkışta ödeme alınır. ya tanımlı kartından alırlar ya da sen nasıl ödemek istersen.

sırt çantan varsa onunla sokabilirsin. elinde sallaya salla götürmek biraz abes.

vermek zorunda değilsin ama verirsen iyi olur.

çıkışta oda kartını iade etmelisin. sonuçta kart şeklinde de olsa o bir anahtar.

1) dandik otellerde yurt içi ve 1 tane yurtdışı (dandik olmayanlarda da aynısı geçerli) booking ile yaptığım rezarvasyonlar da hep çıkarken ödedim nakit veya kart olarak. O size bağlı. Benin bildiğim racon "checkout"da ödemek.
2-3-4 cakabo +1

soru 4te cikarken derken, komple cikarken degil oyle anlasilmadi degil mi? check out'da degil yani. otelden cikiyoruz ya sabah atiyorum, o zaman. resepsiyona birakip girerken oradan tekrar mi almak lazim yoksa yanimizda gotursek olur mu diye soruyorum. cevaplardan karti komple alip goturecegim dedim sanildi gibi hissettim :)

karti yaninda tasi, checkout yaparken karti resepsiyondaki girevliye verip oda numarani soyleyip checkout yapacagim dersin.

o da tabi ki deyip kat gorevlilerine haber verir. kat gorevlileri de seri bir sekilde odani kontrol eder (yedigin ictigin varsa asagiya bildirir). eger otelden bir sey yiyip icmediysen tekrar bekleriz deyip yolcu eder. ya da "128 tl minibar kullaniminiz var nakit mi kartla mi odemek istersiniz" der.

1. NR rezervasyonlar için otelin, rezervasyon sisteme düştüğü anda çekim yapma hakkı var. bazı oteller jest olarak çekim yapmayıp sen oteldeyken nakit ya da başka kartla ödemek istersin diye düşünebilir.

2. minibar kullanmamak ya da dışarıdan getirmek ayıp değil ama şöyle bir durum var; minibarı kullanıp, dışarı çıkıp, akşam kullandığın ürünleri yanında getirip geri koymak istersen sıkıntı olabilir. sen dışarıdayken temizlik ve minibar tamamlama için içeri giren personel, eksik malzemeleri oda hesabına charge edebilir. çıkışta ödemen gerekir.

3. bellboy'lar genellikle asgari ücretle çalışan, gelirlerinin üstünü bahşişle tamamlayan insanlardır. vicdanının el verdiği kadar tip atman lazım.

4. o kartların tanesi 5$ ve başka otelde kullanamazsın. yanında götürmen otele extra külfet. hatıra alacaksan ambalajlı sabun falan al giderken.

2-elde naylon posetle gezilmez, sirt cantasi falan olur
3-bahsis vermeyeceksen esyani tasitmaman daha iyi olur
4-disari cikarken teslime gerek yok

4. o kartlar manyetik. mağazalardaki manyetik alanlardan geçince bozulabiliyor. çıkarken bırakıp geri geldiğinde tekrar alırsan daha iyi.

2. Bazı oteller (her şey dahil oteller genelde) dışardan yiyecek, içecek kabul etmeyebilir. Kural olarak belirtir zaten booking esnasında. Atıyorum adam dışardan yemek aldı zehirlendi, tutuyor otel yemeklerinden zehirlendim diye dava açıyor, yabancı turistin çirkefi zaten ne kulp bulsam da tatili beleşe getirsem diye uğraşıyor. Ya da otelin bizim müesse kazansın çakallığı işte. Otelin barı dururken gidip dışardan içki alıp resepsiyonda, havuz başında ortalık yerde kendi içkini içersen hotel yasak kardeşim, kendi barımız var, içeceksen burdan içeceksin diyebilir. Bahsettiğim gibi baştan yasak koymayan bir otelse, ne allah verdiyse taşırım odaya Lidl poşetini gözüne gözüne sokarım resepsiyonistin hiç gocunmam:)

3. size kalmış. ama orta üstü bir otelse, bavul falan çıkardılarsa verilmesi uygundur. yaş ilerledikçe insanın veresi geliyor üç beş:)

4. Anahtar hayvani bir şey değilse kartmış, anahtarmış hiçbir şey bırakmam çıkarken. Çok girer çıkarım çünkü her seferinde ordaki adamla muhattap olmak istemem. Bazen otel diyebilir bırakmak zorunlu, kaybedersin bilmemne yaparsın senle mi uğraşacağız kafasında olup bırakmanı isteyebilir

Bu kadar suriyeli arap ülkeye doldurulmuşken neye duygu hissedeceksin.

yazılabilecek bütün iyi şiirler yazıldı çünkü. ben yazıyorum mesela bok gibi oluyor. o kadar dergiye gönderdim hiçkimse de yayınlamadı.

İnanamayacağın kadar çok şair ve dergi yazarıyla tanıştım son 4-5 yılda. %80’i aklı fikri karı kız olan ezik tiplerdi. Hayatta bi başarısı olmayan nerde adam var şiire sarmış. Peşlerinde koştukları kızlarda kız olsa içim yanmayacak

Son paragrafta kendiniz vermişsiniz cevabı, daha iyi anlatılamazdı. Kim cemal süreya gibi aşık oluyor günümüzde? Veya kim nazım hikmet gibi kavgasına bağlı? Hepimiz aynı tornadan çıkmış gibi aynı şeyleri geveleyip duruyoruz. Şiir berrak bir zihin ve yüksek hayalgücü ister. Bunları besleyecek bir ülke ve çevreyle birlikte tabii.

dünya değişti, eskisi gibi filozoflar, ressamlar, müzisyenler falan da yok. artık başka bir yerdeyiz. yeni çağ, ya yeni değerlerini yaratacak ya da yokolup gidicez. şaka şaka, yokolup gideceğimiz falan yok, başka türlü bir dünyaya uyum sağlıyoruz işte. belki yaratacağımız yapay zeka, tüm o değerlerimizi gölgede bırakacak eserler üretecek, enseyi karatmayın.

Arapla suriyeliyle ne alakası var bunun. Ne biçim kafalar yaşıyorsunuz. O derin insanlar kalmadı artık. Her duygu yüzeysel yaşanır oldu. Kısmen avatara katılıyorum.

Dünya küreselleşti ve materyalistleşti. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerle birlikte romantizm kaçınılmaz olarak kendini fazlasıyla arka planda buldu. Şiir ise romantizmin en doruk noktası olduğu için haliyle kendini en dipte buldu bu çağda üretkenlik yahut kalite açısından.

@night train “Enseyi karartmayın” diyen adamın ölmeden önceki son sözü “Hayal ettiğim ülke bu değildi” oldu yalnız :) Daha dün okudum.

@levent bilgen, çelişkin değil zaten, umut dediğimiz şey tam da o işe yarıyor, bir sik olmayacağını kabullenince yaşamanın pek lezzeti kalmıyor.

Yayıncılar şiir kitabı basmıyor. geliri iyi değilmiş.

dün bir soru sordum şiirle ilgili, cevabı geçtim, 15 görüntülenme alabilmiş www.eksiduyuru.com

şiir, müzikle simbiyotik halde yaşıyor. tek başına yaşaması zor. insanların hızlı tüketmeye alıştığı bu çağda az lafla çok şey anlatmaya çalışmak fazla prim yapmıyor. çok interaktif bi çağdayız. şiir aynı tiyatro gibi statik kaldı.

önce kalabalıklaştık, sonra çirkinleştik.
şiiri geçtim o kadar imkanın olduğu bu dünyada sesimizi duyurma ihtimali %1 dilimlik şans işi. ve bu düzenin kendi içinde garip bi hiyerarşisi var. yani youtube/twitter anadoluysa youtube fenomenlerini halk ozanları gibi düşünebilirsin. trendi belirleyenler belli. ilk olmak ve tutturmak önemli. bunu yakalayan diğerlerini kıstırıp yok ediyor çünkü. mesela kendi ilgi alanım teknolojiden dem vurayım, yahu yıllardır siteler aynı tipler aynı dh webtekno bilmem ne ötesine geçemiyoruz. bunlar youtube'da da aynı. mafya godoşvari tipler var belli başlı. yolda görsem kıro ya da öküz derim o derece ekrana yakışmayacak derecede çirkinler. niye gençlere fırsat vermiyor bunlar ya da bırakıp yüz değiştirmiyorlar? =) sıyrılabilen kendi dünyasını oluşturuyor, sıyrılamayan sisteme dahil oluyor. ama alternatifi çok sevmiyoruz belli.

bu yönüyle bakarsan belki de, bugün şiir yazsan gel şuna müzik koyalım rap yapalım diyenlerin olması kaçınılmaz. çünkü piyasa > estetik değer.

tureng.com

thought için zamir, diyeyim

tam hâli "your typical first thought is the thought of revenge" olacakken "thought"u tekrarlamak yerine "one" kullanmış

tipik olarak ilk düşünceniz intikamdır (intikam düşüncesidir)

biri sana madik attiginda tipik olarak ilk aklina gelen oc alma duygusudur.

wrong kelimesi tek başına verb olarak kullanılmaz fakat.

devamı belki one of your first typical thoughts is revenge olabilir.

adam bi soru sormuş, simderun gitmiş alakasız, hiç bir şeye derman olmayan şey paylaşmış, adam onu biliyordur herhalde o kadar değil:)

cooper desen gitmiş türkçeye çevirmiş
the roscoe desen ayrı alem wrong fiil olmaz diyor, nası olmaz, aç bir sözlük arat 2 saniye oluyo mu olmuyo mu görürsün.

alkışlar bir garip melek'e

Freedonia kardes sen necisin burda onu da soyle hele. adam anlayamadim demis bizde anlamasina yardimci oluyoruz, ama sen bosuna kalabalik yapiyorsun gibi geldi.

o cahil veterineri bir daha ziyaret etmemenizi oneriyorum, hatta hakkında sikayet bile yazabilirsiniz google'da.

"The first and most important rule of handling your rabbit correctly is to never pick him/her up by the ears, the scruff, legs or tail. It is painful and can cause serious damage."

"tavsanınızı elinize almanın en onemli kuralı asla onu kulagından, kuyrugundan, bacagından veya ensesinden kaldırmamaktır. bu acı verir ve ciddi zarara neden olabilir"

myhouserabbit.com

Kulaklarından kaldırmak nedir allaşkına:/ Bu doğru olsa bile karnından nazikçe tutup muayene etmek zor mu yani. Siz de sakın sırt derisinden çekerek kaldırmayın ne olur. Avucunuzla göbüşünden sırtından yumuşak yumuşak kavrayıp kaldırabilirsiniz.

Ne güzel tutup kaldırmış:encrypted-tbn0.gstatic.com

Uygun bir yöntem midir bilmiyorum. Ama boynundan tutup kaldırdığındaki rahatsızlığı kulaklarından tutup kaldırınca duymuyor.

Bir elle poposuna yakın sırtından, diğer elle göğsünden (karnından değil) tutarak kaldırın. Doğru ve dengeli tutarsanız zaten rahatsızlık belirtisi vermeyecektir. Tavşanı bebek değilse tek elle tutmaya çalışmayın.

Tavşan kulaktan tutulur, yani ilk kulaktan kavranır sonra diğer eller ile alttan yandan desteklenir. Kulaktan tutulur tabi ama gidip de dakikalarca kulağından tutup havada ayer çekimine karşı tutulmaz. Kulaktan kavrayıp kucağına alırsın, 3-4 saniyelik bir şey bu, bunda bir şey yok.

7 kullanıyorum. Senin yerinde olsam 8 alırım ama o paraya daha iyi Samsung, Huawei falan telefonlar da var sanırım. Hiç ios kullanmadığın için bence android devam et.

Telefonda android deneyiminden gayet memnunum ama bu iş biraz da ne ka ekmek o ka köfte meselesi.

@malheiros

zaten sebeplerden biri de o. 6gb ram, 18 cekirdek islemci, 34 megapiksel kamera falan deseler de sonuc ortada. ic mekanda fotograf cekemiyor abi alet. 6s cok daha iyi. yan yana koyup karsilastiriyorum yani. e bakarsan bendekinde 2 kamera var, 2 yil daha yeni, islemcisi remi cok daha iyi ama allah belasini versin artik. yine rakamlara kanip en iyi android telefonu alicam ama sacma bi hata verirse duvara calacam yani o dereceye geldim ben. 7'de donma kasma oluyor mu?

Sıfır alırsan olmaz. Ama ikinci el 7'lerin pilleri (2 senelik olanlar diyelim) artık değişim istiyor. Benim telefon öyle en azından. Battery Health'de full performance olarak görüyorum ama pil eriyor resmen.

Sen sıfır 8+ al bence. Aslında benim de param olsa XR falan değil 8+ alacağım... Hoş o paraya da hayvan gibi laptop alınır. bilemedim şimdi kafam karıştı...

Ben apple öneririm. Bana göre de android pişmanlık. Çok kötü ve özensiz hazırlanmış bi işletim sistemi.

kesinlikle apple al.

7 plus bir iki sene idare eder evet. ama almışken 8 plus almak daha mantıklı.

ne kadar ekmek o kadar köfte +1

iphone benzeri performans istiyorsan tepe sınıfı android kullanacaksın. s8 kullanıyorum, kamerası 7 den iyi. takılma donma yok.

bence bu saatten sonra illa iphone alınacaksa en az 8 alınmalı.

samsung'a geçsen?

Geçme, apple amelelik, en ufak işler, resim, müzik atmak silmek, zil sesi yapmak falan ömür törpüsü. Kulağını kaşıyacaksın, bir dakka kaşıyamazsın diyor, tek elinle amuda kalk, diğer elini bacağının arasından geçir öyle kaşı kulağını diyor sana. Her şey amelelik, her şey sinir bozucu, o aldığın telefonu sinirden kırarsın öfkeli biriysen demedi deme. Apple öncesi hayatım boyunca ettiğim küfürler x kadarsa, Apple sayesinde 100x oldu.

android de iphone da kullandım iphone a devam ediyorum memnunum. kamera senin için önemliyse iphone al. 7 plus kamera olarak 8 den daha iyi. ama 8 daha güncel telefon. durumun müsaitse 8 plus al tabi. limitlerini bilmeden öneriyorum.

arkadaslar xiaomi mi serisi amiral serisi zaten. mi6 ile ayni ozelliklere sahip telefon, donemin amiral gemisi. samsung zaten fiyat olarak apple civarinda. android kullanmamin temel sebeplerinden biri paramin olmamasiydi.

telefonla en son ne zaman muzik attim, zil sesi yaptim hatirlamiyorum. resim falan icin artik whatsapp var spotify var ne bileyim netflix var. eskiden root yapip degisik romlar falan atardim samsung ace donemlerinde. e bitti artik oyle hevesim de kalmadi. arayinca alo desin, kamerayi acinca duzgun foto ceksin istiyorum. benim telefonla gunes isigi olmayan herhangi bi yerde cektigim fotograflari gorseniz gulersiniz valla.

Hastalık he mi?

Bu tavır da bana göre psikolojik bir hastalık sebebi varsa ben de merak ediyorum.

Soruya cevap olarak da belki gittiği yeri sevememistir mecburiyetten oradadır.

insanımızdaki "gavur" mantığıyla ilgisi var diye düşünüyorum. bunlar pis donuz eti yiyor, taharetlenmiyor, ırkçılar türkleri sevmiyorlar falan gibi binlerce ön yargı ile yurt dışına çıkıyor türkler, sürekli bir güvensizlik hali yaşıyorlar. Yerel kültüre, yemeklere, insanlara ilgi de göstermiyorlar, hayvanat bahçesi gezer gibi geziyorlar. Senelerdir Avrupa'da yaşayan almancılarda da aynı anlayış var.

"home sick" denir buna. yurtdisinda normalde hic takilma olasiligin olmayan adamlarla takilmaya baslarsin, sirf iki muhabbet icin. gayet normal, icgudusel bir olay.

kendi ulkesinden nefret eden adam bile 1 sene yurtdisina ciksin ozler, ozlemem diyen kendine yalan soyluyordur. gurbet enteresan bir olay, yasamayan bilmez.

güzel bir tespit ama yanlış yerden yakalamışsın. bilmemendendir diye düşünüyorum.

asıl sorun ingiltere'de, amerika'da, almanya'da türk mahallelerinde yaşayıp bir kelime bile yabancı dil öğrenmeden ölüp giden tipler. genelde köylerine gömülürler.
londra'da harringay ve hackney var mesela. uzak duracaksın. bir de richmond var bu aralar. ben zaten beyaz türkten kaçmışım iğrenmişim hepsi oraya doluşuyor. uzak duracaksın..

@ozdek ortası yok hocam Londra'daki toplumun, bir tarafta dönerci, kebapçı off licencecı tayfa diğer tarafta Levent'ten, Sabancı'dan plazayı bırakıp gelmiş, çoluğu çocuğu kolejden aldırmış şımarık beyaz Türkler, yaş almış tiki cadde çocukları. Abi sen Türkiye'de kralsın zaten, izole sırça köşkünde gated communityinde yaşıyorsun, kaymak tabakasın. Niye göç edip sınıf düşüyorsun, middle class olmak için mücadele veriyorsun, üçüncü dünya vatandaşlarıyla aynı junglea giriyorsun bir de üstelik:) üstüne bir de knife crime, uyuşturucu bilmemne bin tane sorun var, Şaka gibi yemin ediyorum. Tamam Tr dört dörtlük değil, demokrasi vs sınırlı ama Suriye gibi savaşta değiliz, sana giren çıkan yok şımarık beyaz türk

evet tr'de de sık sık aynısı yapılıyor. bir şey yanlışsa yanlıştır, -sen hem dışarıdan geldin, hem de kurallara uymuyorsun- diyemezsin. çünkü bu aynı zamanda şu anlama gelir -eğer buralı olsaydın kurallara uymamanı anlayışla karşılayabilirdim ama buralı bile değilsin-. oradaki "bile" kelimesi, "ermeni bile olsa insan insandır" cümlesindeki "bile" ile aynı boktanlıkta. o yüzden haklı yok burada, adam içmemesi gereken bir yerde içki içiyor, öteki de onu uyarmaması gereken bir şekilde uyarıyor, iki yanlıştan da bir doğru çıkmıyor.

İşte bunlar hep Brexit. Sarı İngliz abimiz, aynısını zenci, pakistanlı yapsa ağzını açabilecek miydi? Asıl mesele o. O adamlar orta yerde tuvaletini yapsa gıkını çıkarmadan sadece yerini değiştirirdi. Orda bulmuş gariban kendi halinde medeni polishi ona artislik yapıyor. Çünkü diğerine hiç bir şekilde laf söylenmiyor, race cardı oynayıp ortalığı birbirine katıyorlar, en zayıf halka kimse onun üstüne gidiyorlar

ingiliz olan sarı çıyan için konuşuyorum "you are the asshole".

ırkçı, faşist p*ç. ağzını toparlayamıyor kimseyi rahatsız etmeden orada birasını yudumlayan adamı sırf yabancı uyruklu diye provoke ediyor.

Nerdeyse her aksam ise gidip gelirken -londra'da- icinde bulunuyorum bu olaylarin.
Bu ingiliz arkadas o an kendisine 1-2 yanci bulsaydi (tam tersi polish icinde gecerli) olaylar bambaska bi yere gidiyor.

ozellikle ingilizler daha kolay birlik olabiliyor ve gocmenler gocmen olduklari icin cok fazla gurultu patirti yapamiyor. bu polish yine iyi cevap vermis ve evet tum bunun altinda yatan boris johnson, nigel farage gibi insanlarin 'yabancilar paramizi caliyor, onlara karsi koyun' minvalinde aciklamalari. ingiliz'in o an dusundugu sey 'bu yabanci herif gelmis ulkemde benim vergimle yasiyor, trene biniyor ve ustune icki iciyor, ustelik ingiliz bile degil'.

icki icen adam kural tanimayan bir sigir.
ama sarisin oglan irkcilik yapmasaydi yuzde 100 hakli olacakti. simdi hakliyken haksiz duruma dustu.

icki icmek yasaktir ve muhtemelen para cezasi vardir.

abla haklı. Adam içmemeli, İngiliz de öyle dememeli. Aynısı çok yakında Türkiye'de de olacak bu arada(veya oluyor), biraz da "dışarıdan gelene kuralları öğretme" davranışı. Aynısı Suriyeli Afgan vb. bize göç etmiş insanlara yapılacak. Bence bir şekilde kurallar öğretilmeli ama aynısını Türk yapınca ses çıkaramıyorsak orada da sıkıntı var işte. Veya tam tersi, Türkle konuşup başka milletten olunca ırkçı mı derler acaba diye bir şey diyemiyorsak o da aynı derecede kötü.

Bizim ülkücüler ve diğer milliyetçiler işte ve tabi ki dinciler :D Yasalara uymama hakkı var, sanane ki. sana mı zarar veriyor.

Metroda öpüşenlere karışanlar gibi.

Anlamak imkansız. Ben de merak ediyorum. Kadına bile yakışmıyo bence

Dişi kisisiyim. Gerektiğinde 30kg da taşıyabiliyorum. Taşınıyor yani sıkıntı yok :D

Suoerfluid +1 asıl kadında kapkalın etine dolgun kol kötü duruyor kanımca.

evet gayet de taşınıyor hatta patlıcan kollardan daha iyi taşınıyor. özellikle kadındaki kalın kollar üste doğru genişleyen kas değil yağ kaslı kol ince olur kadında zaten.

Ne güzel işte adam ya da kadın kafayı vücudu ile bozmamış demekki halinden memnun, size laf düşmez. Ağır sanayide, madende, taş kırmada çalışmıyor bu insanlar. 2 like fazla almak, victoria mankeni, amerikan zencisi vücuduna sahip olma rüyası ile spor salonunda zamanını harcamak istemiyordur. Geçenlerde ben de arkadaş grubundakileri ile tartıştım, tutturmuşlar Stromae çok zayıfmış, vücut yapması lazımmış, ulan sana mı düştü, kim dikte ediyor insanlara bu görüşleri, ideal vücudun nasıl olması gerektiğini? Erkek geniş omuzlu olmalıymış, uzun boylu olmalıymış, kadın poposu kıvrımlı olmalıymış falan filan aptal aptal çıkarımlar çok yaygınlaştı maalesef. Madem bu kadar vücut takıntınız varsa arkadaş çevrene, nüfusuna almazsınız olur biter. Sen öyle seviyorsun, Netflix de o biçim oyuncu vücütları gördün diye bunun standard kabul edilmesi gerekmiyor

yazdıklarınızın hepsini alabilirsiniz. Sıvılar da 100ml'yi geçmeyecek şişede olmak kaydıyla.

nerden bindiğinize göre değişir aslında, malatyadan binerken erkenek su şişeleri havada uçuşur mesela kimse müdahil olmaz

İstanbul- Antalya uçuşu olacak

Sifre şimdiden soğuk yerler dokuyorum. Deneyeceğim bu sefer eşim de yanımda ilaç alicam çok zorlanirsam.

Yiyecek içecek yasak olarak algiladiniz sanırım sıvı kısıtlaması kuralını ama yok öyle bişey. 100mllik şişelerde en fazla 1 litre olacak şekilde yanınıza alabilirsiniz sıvıları. Onun dışında ikinci güvenlikten geçtikten sonra otomatlardan su vb içecek alabilirsiniz. Otomatlardan aldiginiz yarım litrelik su ile uçağa binebilirsiniz. Katı yiyecekleri de alabilirsiniz. Bozuk paranın ise konumuzla hiçbir alakası yok.

tırnak makası, törpü ve tıraş bıçağı. 3ü de sorun olur. İkinci kontrolden geçirmezler.

tırnak makası ile (küçükleri) defalarca seyahat ettim. hiç ses çıkarmadılar.

cımbız da problem olmaz.

törpü ve traş bıçağını bilmiyorum.

törpü ve tıraş bıçağı sorun olur.

Yurtiçi veya dışı küçük tırnak makası ve kullan-at traş bıçağı hemen her uçuşta taşıdım. Yalnız birden fazla sayıda olmamalı. Törpü uzun, sivri uçlu ve metal birşey olduğundan geçireceklerini hiç sanmıyorum.

kullan at traş bıçakları geçiyor sorunsuz, hatta şöyle bir duyurum vardı www.eksiduyuru.com

bişey olmaz

hiçbir şey olmaz. en fazla tepedeki üfürgeci kapatırsın. uçak yükseklere, soğuklara çıkıyor ama bu soğuk içeriden hissedilmiyor.

ucus uzunsa usursun, mesela bangkok ucuslari filan buz gibi oluyor

Hosterlerden rica edersen bi örtü geririrler, bence zaten üşümezsin.

abi üşüyebilirsin bence ya, tatil öncesi uçakta ayı gibi hasta olmak ve akabinde tatilin zehir olması olasılığının yüksekliğine girmiyorum bile. senin yerinde olsam üzerime ince bir hırka sweatshirt falan öyle bir şey alır öyle binerim, ne olacak en kötü elinde taşırsın.

@megalomaniac easyjet bu arada pos makinesi ile başımda bitip 10-15 euro charge etmesinler örtü, battaniye için?

Üstüne kesin bir şey al, ülke içi bile soğuk oluyor. Ülkeler arasıysa bonus soğuk.

Geçen yaz tam da bu vakitlerde, Londra Girona uçuşu yaptım, hayatımın soğunu yedim, cam kenarındaydım ben, artı rötar da yaptı bir de Ryanair bilmemne hangi şehrin üstünde yarıms aat daire çizdik sadece. Daha önce sorunsuz uçuşlarım da çok oldu, ama o uçuş tam bir Murphy cenabetliğiydi. Havalanı transfer otobüslerinde de ayrı soğuk yedim üstelik, köklemişlerdi klimayı, yanımdaki çevremdeki döndürmeli zımbırtıları kapatsam da fayda etmedi. Sonuç olarak akşam 7-8 den sonra dayanılmaz öksürük, gece hayatsız emekli tatili yaptım.

üzerinize bir şey alın, soğuk oluyor.

hasta olma ihtimaliniz var. şortun üstüne eşofman giyin tuvalette çıkartın?

örtü getirirler rica edersen

ekonomik havayolu ise üstüne mutlaka bişey al. yok kaliteli havayoluysa şal veriyorlar.

Bi sweat alırsın üstüne üşürsen kah bacagına kah omzuna alırsın

Ne soğuk oldu var ya! Mevsimlik bi mont almıştım, gene de üşüdüm ama idare ettik

Çünkü bunu görünce ''aa ne kadar normal, aferin onlara'' diyenler çoğaldı. Farklı cinsel yönelimlerde karakterler de oluyor mutlaka. Araya bir gay, lezbiyen sıkıştırıyorlar muhakkak.

(bkz: social justice warrior)

Kendilerince günah çıkarıyorlar. BBC, Achilleus rolünü siyahi bir oyuncuya verdi. Çizgi roman ve kitap uyarlamalarında da beyaz karakterleri siyahi oyuncuların oynadığı oluyor. Sorun değil benim için, oynasınlar ama sıkıntı o değil. Kitapta siyahi olarak betimlenmiş bir karakteri beyaz oynasa yer yerinden oynar. SJW'ler susmak bilmez ortalığı ayağa kaldırırlar. Aynı şey LGBT icin de gecerli. Tumblr'da ya da Twitter'da biraz yabancı ergen hesaplarına bakın anlayacaksınız. Straight karakterleri sürekli gay/lezbiyen yaptırma çabası ya da hemcinsiyle birlikte olması için hasthag oluşturmaları vs. En azından biseksuel olarak anlatın diye yalvarıyorlar. Sorun yine o da değil, adamlar karakterleri istedikleri cinsel eğilimde çizebilirler. Ama homoseksüel karakterler için aynı şey gecerli değil. Gay ise gaydir, lezbiyense lezbiyendir. Karşı cinsten biriyle kesinlikle olamaz. Yine kitapta bu şekilde anlatılan biri ola ki dizi filmde straight olarak anlatilsin, yine yer yerinden oynar.

Acayip bir ikiyüzlülük mevcut. Biz beyazlar olarak yüzyıllarca size bunları bunları yaptik, bunu telafi etmenin tek ve en iyi yolu size dizi filmlerde daha fazla yer vermek. Bu mu yani mantık? Böyle mi affettireceksiniz kendinizi?

Amerika bir şey değil. İngiltere'yi görsen ağlarsın. Reklam sektörü, müzik sektörü, spor medyası bunlara çalışıyor, beyazlar 10% falandır. Spor ayakkabı reklamı, repsiz, zencisiz yapılırsa büyük cezası var 30-40 yıl yiyorsun, reklamdaki sevgililer interracialdır mesela. İngilizce öğreneyim diye televizyon açmaya korkar oldum, gangstalar, chavlar gibi olmaktan korkuyorum artık

(Bkz:Politically correct)

Star Wars da zenci ve Çinli görmekten bıktım. Hintli de gelir yakinda. Yani artık sadece zenci değil. Rus olsun japon olsun hepsine yapıyorlar bir şey. Aynı bizdeki aha türk tepkisi gibi tepki verip izliyorlardır muhtemelen onlar da ama kaliteyi yerlere düşürüyor. Acayip belli oluyor yapmacikligi

Bakın biz aslında zencileri kayırmıyoruz, aslında onlar hayatın her alanında yer alıyor bakın burada da bir zenci varmış, hanimiş de hanimiş demekten başkası değil.

Polis zencileri potansiyel suçlu olarak görüyor, ortalama vatandaş hala içten içe zenci nefreti besliyor, bunu gizliyor ama onların çoğunlukta olduğu mahallede oturmuyor, çocuğunu uzak tutmaya çalışıyor falan.

Aynı şekilde LGBTİ'ye de saygıları sonsuz. Yersen.

O değil Adele'in Hello klibindeki zenci neydi öyle ya. Bende tramva yarattı anasını satayım. Adele'den soğudum. Someone like you dinleyemez oldum ağzıyla tadıyla, orda bile karşıma çıkıyor kabus gibi şarkının içine ediyor:) Kafamda ne ghüzel de kurmuştum: Adele'nin Beckham gibi Kıvanç gibi bir oğlanla ciddi ilişkisi varmış, birbirlerine çok yakışıyorlarmış, sonra kaderin cilvesi ayrılıyorlar bu şarkıları yazıyor diye. O zenci yırtık dondan çıkar gibi her yerden çıkıyor benim zihnimde.

Dizilerin homoseksuel karakter dolmasiyla aynı.


Cunku zencileri skiyolar, irkcilik falan.
Zenci oynatmazsak white privilege olur.

Polis zencileri potansiyel suçlu olarak goruyor degil, zenciler potansiyel suclu.
Istatistikler irkciysa bilemem tabii.

(bkz: white guilt) deniyor, bunu okuyabilirsiniz.

diğer yandan, ne derece doğru bilmiyorum ama morgan freeman'ın meşhur diyaloğu:

***
shawshank redemption'da kendisine "zenci mahkumu oynayacaksın" dendiği zaman "hayır ben bir zenciyim ve mahkum rolünü oynayacağım." diye cevaplandırmıştır.
***

arkadaslarin cevaplari dogru. ama nick fury farkli.

samuel jackson nick fury'i oynamasi icin secilmedi.

nick fury (burdaki cizgi romanlardaki the ultimate nick fury oluyor ayrica belirteyim) cizilirken direk samuel l. jackson olarak cizildi anlasarak imaj haklari alinarak ve kendisine eger isterse ilerde o rolu oynama sozu verilerek. sene 2000 lerin basi.

adamlar cogunluk oldu ne sevdasi. beyaz oyuncu kalmadi, artik zencilerin devri. bi 10 yil sonra da hispanik hegomanyasi baslayacak. sonra hep beraber bahcivana.

@kiyiya
Bu isin baska bir boyutu ve ayri bir tartisma konusu olmakla birlikte bahsettigin kisir dongu konusunsa hakli oldugunu varsayarak konusacak olsam bile bu polisin zencileri potansiyel suclu olarak gordugu, cifte standart uyguladigini gostermiyor.

Aslinda sizin baktıginiz acidan polis olayini dusunursek burada da bir kisir dongu var ve herhangi bir irkci uygulama yok. Polisin gorev suresi agirlikli olarak zencilerle basetmekle gecince, şüphelenip durdurdugu aractan zenci cikinca haliyle temkinli yaklasiyor ki gayet dogal.
Son yillarda Amerika'da polislerin uzerindeki bodycam ler sayesinde polislerin nelerle basettigi de gorulmeye baslandi. Gormek istemeyen görmüyor tabii yine.
Bana sorarsaniz gayet iyiler bile, ben orada polis olsam azili bir irkci olurdum. Sabrim tasar, yetkiyi kotuye kullanmaktan isimden olurdum.

Zencilere devletin bakmayip da suça yonelmeleri mevzusunu sahsen kabul etmiyorum ama dedigim gibi baska tartisma konusu, hadi doğru kabul edelim bu polisin zenciye ayrimcilik yaptigini gostermez. Bahsettiğiniz kisir dongu isin neden kismi, polis isin sonuc tarafinda. Ortada bir gercek var, polis de bu dogrultuda isini yapiyor temelde.
Burada dikkat cekilmesi gereken sey polis neden zenciye potansiyel suclu muamelesi yapiyor degil, zenciler neden potansiyel suclu olacak profile sahip, zenciler neden daha çok suc isliyor? Bu da sizin dediginiz noktaya geliyor ama demek istedigim polis mevzusuyla iliskisi olmayan ve "polisin kotu muamelesi" savini hakli cikarmayacak bir mevzu.

Bu tur argumanlar dogru olsa bile bugun geldigimiz noktada isler tersine dondu. Bir kolluk kuvveti şüpheliye yaklasirken şüpheli zenci ise temkinli davranmak, iki kere dusunmek zorunda irkci damgasi yememek icin. Bu mevzular sadece kolluk kuvvetleri ve supheliler ile sinirli da degil, her yerde. Gelinen noktada isler yine irk tabanli. Bu da yeni nesil liberalizmin celiskilerinden biri.
Bati otoriteleri liberalizmi celiski deryasinda boğulmaya dogru hizla goturuyor.

Bir gercegi kulaga hos gelmedigi icin yok saymak kaosa goturur. Zenci mevzusu da boyle, zencilerde suc orani yuksektir fikri - tamamen gercek bile olsa - kulaga hic hos gelmez ornegin. Cogumuzun boyle soylemlere (soylem ya da soylemden ibaret olmayan net gercekler olmasi farketmeksizin) şiddetle karsi cikmasinin nedeni de bu. Duygusal yaratiklariz. Kulaga kotu gelen acimasizca gelen seylere sorgusuz karsi cikma egliminde oluyoruz bu yuzden. SJW'lerin boyle mevzularda triggerlanmasi, ofke patlamalari da fazla duygusal yaklasmalarindan ve yeni medyanin ortada dolastirdigi sihirli kelimelere tav olmalari.

Neyse sikildim bunlari konusmaktqn anasini satayim.

Yarı finale geldik, yarı finale kalanlar da Hollanda, USA, UK, İsveç. Bu ülkelerden gözü kapalı numune olarak insan alsan, boylu poslu, yapılı insan çıkar 90% zaten, bir de sporculardan bahsediyoruz haliyle fizik olarak üstün olacak tabi. Ama kızlı erkekli hayvan gibi hormonlu yeni nesil ona sonuna kadar katılıyorum.

USA ve iskandinav takimlari hep boyleydi zaten takip ediyorsaniz. Su anda hem bilginin hem de gerekli teknolojilerin daha kolay ulasilmasinin etkisi var. Bir de artik cocuklarin beslenmeleri daha kontrollu. ihtiyaclarinin hepsi teker teker hesaplanip karsilaniyor. hepsi de genlerinin el verdigi maksimumu yakalamak icin yetistiriliyor falan.

Popularitesinin de arttigi bir gercek. Cinsiyet esitligi konusundaki gelismeler neticesinde daha genis bir havuzdan seciliyor oyuncular ve erkeklerle ayni imkanlara sahip oluyorlar.

USA ise baska. USA'in erkek takimi kadin takimini yeni yeni yakaliyor. Onlarda amerikan futbolu diye bir sey oldugundan bizim futbol bir 10-20 sene oncesine kadar kadin sporu olarak goruldugunden tabi.

15 yıl önce üniversiteyi amerikada okudum, bizim okulun futbol takımı da böyleydi. yani yeni bir şey değil.

o konuda ahmet kayaya ben de kızgınım

İngiltere'ye turist olarak gitti büyük ihtimal. Parası olduğu için de kalbur üstü mekanları tercih etmiştir. Haliyle iyi giyimli, varlıklı kesimi gördü, adamlarda genel olarak zaten boy pos yerinde, çoğu düzenli spor yapıyor, altın saçlı, Beckham, Kıvanç gibi sürüsüne adam gördü orda, kendisi de o mekanlarda mağara adamı gibi olduğu için aralarında ezildi. O yüzden bunların alayı ipne diye sinirle tükürükler saçarak genelleme yapıyor

evet. ama yapmak isteyeceğim bir iş değil.

@sutlu nescafe, çok farkı var. aslında pilotun yaptığı şey tamamen prosedürleri yürütmek ve çok fazla sayıda prosedür var. bunları doğru uyguladığınız zaman ve saatiniz yükseldikçe iyi pilot olursunuz. tabi saatler ve eğitimler/prosedürler her uçak için ayrı ayrı işlemektedir. bir de bunu düşününce iş bambaşka bir boyuta geçiyor.

otobüs, minibüs veya taksi kullanmaktan farkı olmasa gerek. yolcu taşımak açısından yani.

farkı var hocam, o farka binaen sordum

Ben yaparım gerekli eğitimi alsam

eğitim alırsam yaparım.

Bilmiyorum ama eğitimi geçip ise alınmış bir insan heralde yapabilecek kapasitede olduğunu ispat etmiş olur diye düşünüyorum.

bu eğitimi alırsam yaparım işi değil. mental açıdan da çok kuvvetli olunması ve bunun her durumda korunması gerekiyor. bu göründüğü kadar kolay bir durum değil.

evet ama yapmam.

yolculuklardan nefret ederim.

hayır, yapmak da istemem bu işi.

balzac biraz hislerime tercüman olmuş.

Rapid satranç oynarken bile elim ayağıma dolanıyor :) stres altında başarılı olacağımı sanmıyorum.

savaş uçağı pilotu olabilirdim çünkü yolcu uçağı sıkıcı gelirdi. dikkatim dağılacağı için hata yapabilirdim. aynı şekilde otomobil kullanmayı sevmiyorum ve dikkatim çabuk dağılıyor ama motorsiklet kullanırken devamlı tetikte olman gerektiği için çok iyi kullanıyorum.

Bana göre pilotluk özel bir meslek insanın havacılığa ilgisi, tutkusu olması gerekir. Sadece özel akademilerde, okullarında çekirdekten başlayıp senelere yayılan bir eğitim verilmesi gerek. Ama firmaların kendisi ne olursan ol gel diyor. olay zihinde bitiyor gene, bir kısım insan pilotluk dendiğinde bile New York'a Londra'ya diplomatları, işadamlarını taşıdığını, türbülansı, kazaları hayal eder, düşündüğünde bile stres olur. Başka biri de dolmuşun havada olanı la bu Van'a Erzincan'a turşu bidonlu müşterileri taşıyacağız sonuçta ne var bunda, parası da iyiymiş diye yaklaşır. Ama fazla abartmamak lazım, kuantum mekaniği, roket teknolojisi değil, Spacex ile uzaya gitmiyon abi. Mesela bizim lisenin en mal adamı uzak yol gemi kaptanı oldu, inan üç tekerlekli bisikleti bir tur vermezdin adama.

Hallederim.

retorik bana kimse radyasyondan bahastmedi

Yapabileceğimi kesinlikle düşünüyorum çünkü çok şükür insanların stres olduğu durumlarda soğukkanlılığımı koruyabildiğimi düşünüyorum, ama pek ilgim olmadığı ve yaşam koşulları bana uymadığı için pilot olmak istemedim.

hemen herkes pilotların iki el direksiyonda pür dikkat önüne baktığını düşünüyor galiba :) uçaklar kendi kalkıp kendi yol alıp kendi inebiliyor arkadaşlar. pilotlar sadece her şeyin yolunda olup olmadığına bakıyor, acil bir durumda kontrolü ele alıyor. gerekli eğitimi aldıktan sonra yapılmayacak bir şey değil. araba kullanmaktan bir farkı yok.

Evet ama sağlık testini geçemedim :(

Adamlarin marka degeri yuksek pnp, olay bundan ibaret.

niye küçümsüyosun ki? kolay mı yetişiyor bir dj?

Selamlar, bilgim yok dediğiniz bir konuyu neden aşağılayıcı ve agresif bir tutumla sorduğunuzu anlamadım ama yine de cevap vermek istedim.Verdiğiniz örneklerde ( what you came for ve I need your love ) rihanna ve ellie ' nin yanında yazan isim dj değil produktordur.Yani rihanna ve elie 'nin söylediği parçayı yapan arkadaş Calvin Harris'tir. Dj' ler halihazırda mevcut parçaları birbiri ardına mixler ve set halinde çalarlar.Aynı zamanda produksiyon da yapan dj 'ler mevcuttur. Örnek veriyorum, ben elektronik bir şarkı yaptıysam ve rihanna bu şarkıyı beğenip üzerine vokal okumayı kabul ettiyse parca yayınlandığında ikimizin de ismi yazar.Size nacizane tavsiyem de bilginizin olmadığı konularda bu tarz bir uslupla soru sormayınız, gercekten itici bir uslup

@drew bunca yıllık müzik tarihinde onlarca süperstarlar, efsaneler geldi geçti, hiçbirinin prodüktorü öne çıkayım, şarkıya adımı yazdırayım diye düşünmemiş bunlar düşünmüş demek. Elvis'in, Michael Jeckson'ın prodüktörü olsalar kendi adlarına kilise, din kurar bunlar. Dediğim gibi çıkarcı, yüzsüz adamlar işte.

bozuk yoğurt gibisin kardeşim rahatsızlık verdin cahilliğinle

@drew boş yapma çok biliyorsan anlat da biz de öğrenelim kral çıplak işte

acaba ants diye bahsettikleri tahtakurusu olabilir mi?

@karsıyakaliyiz sanmıyorum ya bedbugs diye dünyaca ünlü adı mevcut tahta kurusunun

ana dili ingilizce olmayan adam bedbug nedir bilmeyebilir, ant diyip geciyordur. dikkat etmek lazim.

bedbug ile bir kere hasirnesir oldum, bombok bir olay, dusmanimin basina gelsin istemem.

Bildigin karincadir bahsettikleri ama otelde karinca gorsem benim de hosuma gitmez. Ozellikle yurtdisinda cok luks yerlerde kalmam ama karinca da gormuslugum yoktur. Garip tabi ki.

otelde karınca olmaması lazım. varsa hijyen veya yapı yaşlılığı gibi sorunlar vardır. otelde karınca görsem rahatsız olurum.

2 evet

Hayir diyenler feto ye atiyor sucu. Hos savcilar vs tirt ama turkiyede adalet yok ki savcilardan soz edilsin. Kanit ariyorsan youtube tapeler ile dolu aziz yildirim ve eksioglu yazarsan gorursun.

Sirf buyuk camia diye dusurmediler.

1 Uefa sike dedi diyelim yaptirim icin Tff beklenir. Lig islerine karismiyor uefa. Tff ne derse ona ok. Uluslararasi ok ama hepsi o.

Ha ne zaman kabul edilir? Trabzona kupasi verildiginde.

Bence yapmadı.

şike mike yok. Bir önceki yıl cemaatçi Ertuğrul'un Bursası şampiyon yapıldı. Başakşehirin aldığı desteğin bir milyonu katı bunlara verildi. Anadolu'dan şampiyon çıkıyor diye 0-6 yaş hareketler yapan başkanlar, siyasiler gördük. Sonraki yıl fb, tüm ligi tek tek sıradan geçirdi. Üstüne de M ali aydınlar başkan olunca bi kesim kudurdu. Ne hükümete, ne cemaate teslim olmadığı için kumpas kuruldu. Sevin sevmeyin adam AKP'nin adamına işinize bakın, siyasete girmeyin hergün şehit haberi geliyor diyor www.dailymotion.com Bu lafları söylebilecek camia yok. Adnan Polat ıslıklama olayından sonra 20 milyon gsli akp ye verdi diyen bir organizma, aradaki fark anlatılacak gibi değil

son haftalarda kaybettikleri sampiyonluklar dolayisiyla travma icindeydi camia. aziz yildirim bir daha benzerini yasamak istememis, arka planda ayarlamalar yapmis. bu ayarlamalari feto yapmadi bizzat aziz yildirim fenerbahce elemanlarina yaptirdi, feto de yakaladi. usulsuz yakaladi diye aklandi fenerbahce. yoksa sike yapmadi denmiyor. tek bir sporcunun aklinin karistirilmasi bile zaten donulmez hasar verir.

fenerbahce sike yapmistir. yapmamis olsa da o maclari kazanirdi muhtemelen ama aziz yildirim takim emegine guvenmemis, yazik etmis, kendini de feneri de bitirmis.

youtu.be

başkanının bile itiraf ettiği şikeyi reddediyorlar.
akp'den beter bu fenerliler.

Yaptı.

Ergenekonlar, Balyozlar olurken Fb imalı imalı her seferinde cumhuriyetin yıkılmayan kalesiyiz diye basın açıklamalarında laf çarpıyordu cemaate. Gs'yi zaten kucağına oturtmuştu cemaat, bjk'nin hali içler acısı, taraftarı medya gücü sınırlı. Fb'ye nufus etmek istediler, edemeyince bu kumpası kurdular. Trnin en büyük sivil toplum örgütü sonuçta. Adamlar genelkurmay başkanını içeri almış, Aziz'i mi içeri alamayacak. Kumpas değil diyen varsa fb biraz fazla sert yendiği içindir. FB 1 şampiyonluğu 10 şampiyonluk gibidir, acısı kolay kolay geçmez. GS şampiyon olduğu bu sene 2 günde unutuldu geçti işte, Muslera uçan tekmeler atıyor, kontrolsüz çıkışlar yapıyor bir sezonda 6-7 kırmızısı garanti kimse bir şey diyor mu, unutulup geçiyor. Ama fb desen ANELKO ELLO GOOL ATTI diyen tipler var, dediğim gibi fb şampiyonlukların yenilgisi, acısı kolay kolay geçmez.

yaptı.

o şimdi kumpas kumpas diye ağlayanlar, şike tapelerinin içeriğine itiraz etmemiştiler zaten. dinlemelerin usulsüzlüğüne itiraz etmişlerdi.

mahkemede sturm graz - galatasaray maçının kasedini izletip kendi yaptığı telefon konuşmasını açıklayamayan bir başkan.

yaptı.

delillerin hukuki değer taşıyıp taşımaması (toplanma açısından) ayrı bir konudur. delillerin içeriği (tapelerdeki insanların da itiraz etmediği) ayrı bir konudur.

1-uefa kadar g**ü başı ayrı oynayan kurum yok. tam ortaya laf atıp ortadan kaybolan yavşak karakteri. 2011deki dinamo zagreb-olympique lyon maçı varken şike diye tutturan bir kurum bu.
2-tff de şike yapmayan klüp yok ki. fenerbahçe de bjk, gs, ve ts kadar şike yaptı. hatır şikelerinin teşvik primlerinin ise haddi hesabı yok. ancak fb nin 2007den sonra şike yapması için bir gerekçe de yoktu. 2011de fb türkiyede mali ve kadro açısından açık ara en güçlü takımdı. 3 temmuz davası ise gsli savcının (zekeriya öz) açıp devam ettirdiği bir soruşturma için uefanın gönderdiği ve gs yönetim kurulu üyeleri (lutfi arıboğan, ilhan helvacı ve ebru köksal) tarafından karşılanan görevlinin gazete manşetlerine dayanarak hazırladığı bir dosya ile uefa gündemine taşındı.
kısaca şike yapan bir takımın şike yapmadığı sezonlar için ceza aldığı bir süreç oldu.

dünya düzcüler mi daha sorunlu yoksa şike yok diyenler mi kestiremiyorum.
adamların zaten şike yapmadık diye bir iddiaları yok.
dava süreci ile ilgili itirazları var.

Yaptığını herkes biliyor, tartışmaya bile gerek yok. Kumpas kısmı, sadece fenerin şikesinin ortaya çıkarılmış olması. Her takım şike yapıyor demek değil bu ama.

evet yaptı. yapmadı diyen fenerli zaten. o zamanlarda neden böyle şeyleri halının altına sürüyoruz diyordu demirkol. süpürüldü işte.

klasik mağdur edebiyatı. aziz yıldırım şampiyon olamasaydı koltuğundan olacaktı.

şimdi başarısız fener başarısızlığını bizim 28 şampiyonlugumuz var diyerek örtbas etmeye çalışıyor işte.

para toplamak için gs maçında kara leke filan diyorlardı.

Olay şu: mesela İran'ı kimse sevmiyor değil mi? Ne müslümanlara yaranabiliyor ne batıya. Bu İran'a çatmak için bahane arıyorlar. Diyorlarki: bilimadamları, uzmanlar, profesörler inceleme yaptık, raporlar hazırladık geçen yıl şu kadar sera gazı salmışsın atmosfere, küresel ısınmanın sebebi sensin, seni yargılayacağız, delilimiz, raporumuz hepsi hazır. İran da diyor ki dalga mı geçiyorsunuz Çin, ABD, Rusya varken sera gazı benim neyime? Sonrasında CNN'de, Reuters, EL Cezire'de çarçaf çarşaf İran'ın sera gazı raporları yayınlanıyor, İran şeytanlaştırılıyor nükleer bomba da üretiyordu bilmemne diye abarttıkça abartılıyor ve senden bunu inanmanı istiyorlar. Mesele kısaca bu.

Yapıp yapmaması mühim değil. Çünkü yapmayan takım yoktur. Hepsinin kayıtları vardır. Fenerbahçe ve aziz yıldırımın başını yakmak istediler ortaya çıkardılar. Bunlar fillerin tepişmesi ve doğal. Doğal olmayan iki yüzlü ve beyin yetmezlikli durum ise fenerliler dışındaki herkesin kendi takımı şike yapmadı gibi konuşması.

''Yapmadı'' demek saçma sapan bir şey. Fenerbahçe taraftarının söylediği şeylerin bir kısmı doğru. Özellikle ''Türkiye ligi temiz değil, bizi şike ile suçlayan Trabzonspor dünya üzerinde ismi Wikileaks'te geçen tek futbol kulübü'' vs. söylemlerinde kimse yalan söylüyorsun diyemez. Fakat nasıl şike yok diyebiliyorsunuz aga ben anlamıyorum gerçekten. Evet ortada saçma sapan, karikatürize iddialar vardı, Emenike'nin para sayma görünteleri vs. gibi. Fakat ''sürülen tarlarlar'' vb. bir ton ses kaydı da çıktı ve hiçbiri reddedilmedi. Evet ortada bir kumpas var. Aynı 17-25 Aralık kumpas olduğu gibi bu olayın da ortaya çıkartılma şekli kumpas. Fakat ses kayıtları hiçbir şekilde reddedilmedi. Bildiğin büyük takım düşürülmesin diye saçma sapan bir çaba gösterilip üzeri örtüldü ''şike sahaya yansımadı'' gibi salakça bir gerekçeyle.

Fenerbahçeliler de zaten ''ses kayıtları montaj'', ''tamamı iftira'' ya da ''bahsedilen tarla gerçekten tarla'' vb. şeyler söyleyerek reddedemiyorlar iddiaları. Bütün karşı çıkışlar ''kumpas'' söylemi üzerinden. Olay çok basit. Sizin bir düşmanınız var ve sevgilinizle sizi ayırarak sizden intikam almak istiyor. Bu yüzden bir suç ortağı buluyor, bir şekilde sizi kandırıp sevgilinizi aldatmanız için kur yapıyor, ilgi gösteriyor. Sonra siz de bu yemi yutup sevgilinizi o kişiyle aldatıyorsunuz. Düşmanınız da öpüşürken fotoğrafınızı çekip sevgilinize mail atıyor. Olay kumpas mı ? Evet. Sevgilinizi aldattınız mı ? Evet. Bu kadar basit.

Ilber ortaylı'yı allah belleyenlerin hepsi ya plaza cahili ya okuması yazması kit olan adamlar. Hele tarih dışında dünyadan haberi olmayan bir adam. Şaşacak bir şey yok bence.

ben de bir göz attım, kitabı yayınevine para kazandırmak için yazmış gibi geldi.

@doxanikee açık ara haklı. Aşırı saçma bir old school kafası var ilber ortaylı'nın. Tarihi seven ve hobi olarak okuyan insanların ilgisini çekebilir ama az biraz metodoloji bilen, diğer sosyal disiplinler hakkında bilgisi olan bir insan ilber ortaylı'ya manyakça hayranlık duymaz. Kesinlikle ''tarih dışında bir şeyden haberi olmadığı'' kısmı doğru ve tarih dışında bir şeyden haberi olmayan insan da günümüzde iyi tarihçi olamıyor. Kaç dil bildiğinden veya hangi savaşın kaç yılında yapıldığını ezbere saymaktan bağımsız bu durum.

kitabi okumadim, geriden takip ediyorum tr'de olmadigim icin.

yurtdisinda okumak icin cogunluk parayi bastiriyor ama cebinden pek para cikmadan hatta para kazanarak okuyan bir guruh da var, bunlar lisansi kendi ulkelerinde halletmis kafali tipler. olay beraber yuksek yapacagin prof'u kafalamaya ve pazarlik yetenegine bakiyor. Israil gibi US'in ortadogu karakolu olmaktan baska pek bir numarasi olmayan bir ulkede bunu yapabilmek cok da zor olmasa gerek.

25 hersey bitti demek icin erken ama 30'dan sonra bohcaya birseyler eklemek zorlasiyor. oncelikle enerjin azaliyor. sonra baska seylere zaman ayirman gerekiyor, aile gibi. bir aile kurduysan risk alma olasiligin azaliyor cunku baskalarinin hayatlariyla kumar oynamak istemiyorsun, vs. ozetle, 30'a kadar bu egitim ogretim islerini bitirmek lazim.

cuneyt ozdemir'i pek sevmem, ama en son hikayesi olan insanlar diye bir post yapmis, izlemek lazim. bence olay o, anlatacak birseyinin olmasi lazim. sonrasi bir sekilde geliyor. enseyi karartmayin.

Hocam İlber Ortaylı'yı inci sözlük camiası falan sosyal medyada ayyuka çıkardı. Hiç kitabını okumamış adamlar bile bir anda "İlber Hoca" efsanesi tutturdu. Kendisi entelektüel biri olabilir ancak kitapları akademik bir tarzdan ziyade (Halil inalcık, Feridun emecan vs.) normal bir tarih bilgininin kitapları tadında. Dediğiniz gibi tüm gençleri GS veya Koç Üni'de okuyan, çok başarılı veya çok zengin insanlar zannediyor. Realpolitik diye bir kavramdan haberi yok.

Ayrıca, konuşmalarında çok saygısız biri. Hocaların hocası Halil İnalcık hocayı bile konuşturmuyor, söz kesiyor, hep kendi konuşuyor.

İlber ortaylı, Celal şengör tipi biliminsanları aristokrat, zengin vb ailelerden geldikleri için geleneklerini seven ve öven kişiler. Zaten bunların kimi ya devletçi oluyor ya da askerci. İstedikleri kadar entel olsunlar halkçı bir söylem duymak zor. O yüzden kitapta bu şekilde yazması çok normal.

O kitabı senin için yazmamış ki. Adam solcu bir adam da değil. “Paran olup yapabileceksen” diye yazmış.

İlber Ortaylı mı kaldı anasını satayım, biz onu betonla gömdük kardeş, midesi olan o adamı kaale almaya devam etsin, seçimden önce binaliye pr yapan bir adam kendisi youtu.be

B şıkkı bence. Basit düşünmek lazım.

sorulan soru: "boyanın düzgün dağılmasının sebebi"

çok da basit düşünmeyin. konu ile ilgili akademik bilgisi olanlardan sebebiyle birlikte cevap bekliyorum özellikle.

Fizik alanında doktora yapıyorum :) zaten detaya insek soru baştan sona yanlış yazılmış. Arada kalacak ne var onu anlamadım. Biraz bahseder misin?

direk b işte ya, herşeyi böyle tartışacaksak işin içinden çıkamayız. Fizik profu getirirsen aykırılık olsun diye bir şeyler bulur tabi. Ama çok basit temel fizik bilgisi olan tatava yapmadan basar geçer

Öğretmenler tam olarak nasıl bölündü anlamadım. Bir tane bariz cevap var.(b şıkkı). Aksini düşünen nasıl bir tez öne sürerek farklı şıkkın doğru cevap olabileceğinden bahisle bölünüyor?

çünkü doğru cevap c arkadaşlar.

Wowww ters köşe diye ben buna derim. Açıklaması ney peki?

C olabilmesi için daha fazla veri gerekir bence.

sorulan soru: "boyanın düzgün dağılmasının sebebi"

evet, zıt yüklerin birbirini çekiyor olması, boyanın yüzeye yapışmasının sebebi, ama homojen dağılmasının sebebi o değil.

niye?

ilk denemede yüzey (-) yüklü, tanecikler nötr iken de yüzey boya taneciklerini çeker.
ikinci denemede yüzey (-), tanecikler (+) yüklü iken de yüzey tanecikleri çeker, daha fazla çeker. ama taneciklerin düzgün dağılmasının sebebi, boya taneciklerinin tabancadan çıktığı anda aynı yüklü olduklarından birbirlerini iterek dağılmaları.

yani cevap c.

C ise soru yanlış, c olması için ilk denemede boyanın düzgün olmamasının sebebini sorması lazımdı

siz sadece yüzey ile tanecikler arasındaki ilişkiyi düşünüyorsunuz. herkesin yaptığı hata da bu zaten.

asıl mesele yeğen, ikinci denemede tabancadan çıkan boya taneciklerinin kendi aralarındaki etkileşimi.

Aslında açıklamayı okuyunca C şıkkı çok mantıklı geldi. Bu soruyu bu şekilde düşünerek cevap veren gençlere helal olsun.

Oglumda bugün lgs ye girdi ve sorunuzu görünce baktim oglumda b şıkkını isaretlemis. Ogretmenimizin gönderdiği cevap anahtarindada b şıkkı yazıyor.

onu düşünecek kişi direk mit'de başlar zaten, trde ne sürünecek. Artı soru art niyetli, tamamen çeldirici olması için kurgulanmış. fetöcülerin sorduğu soru bu kadar olur, femin başarısının sırrı o zaten, en iyi sınıflarına en çeldirici soruları verdiler yılarca

Cevap hiçbir şartta c olamaz. D ya da en olmadı b olabilir ama c olamaz.

Düzeltme: Pardon, soruyu yanlış okumuşum, cevap b.

Kibritsuyu'nun kurduğu mantıkla ilk negatif yüklemelerde de itmeler olacaktır ve ikinci durumda da boya homojen dağılmayacaktır. Öyle bir mantık olamaz yani.

arkadaşlar bu benim mantığım değil, elektrostatik toz boya mantığı. milli eğitim bakanlığı'nın kazanımı da bu şekilde.

"ilk negatif yüklemelerde de itmeler olacaktır" ne demek? ilk denemede yükleme falan yok, tanecikler nötr.

bakın bu metin, elektrostatik toz boya yapan bir işletmenin "elektrostatik toz boya nedir" başlıklı yazısından:

"-Boya zerrecikleri; zıt kutuplar birbirini çeker prensiplerine göre parça üzerine çekilirler. Ancak kendi aralarında aynı kutupta olduklarından birbirlerini iterek homojen dağılımı sağlarlar.Böylece akıntı ve damlama ihtimalini yok denecek düzeye indirirler."

şimdi kaynağını bulamayacağım ama meb kazanımlarında da bu bilgi mevcut.

edit: aha onu da buldum: eksiup.com

tartışma da bu zaten.

Cevap C olarak açıklandı.

www.meb.gov.tr

Soru da yanıt da hatalı değil; aynı kutuplar birbirini iterler böylece düzgün dağılım olur( itersen dağılma , çekersen yaklaşma olur, Türkçe anlaşılır ifadeyle ). Bu soru okuduğunu anlama, yorumlama, uzaysal algı ve muhakeme açısından sınavın en belirleyici sorusudur,öğrenciyi sınıflandırma açısından amacına uygundur. İlgilenenler MEB resmi internet sayfasında Mayıs 2019 LGS örnek sorularına bakabilirler (Fen bilimleri 8. Soru). Sorunun yanıtı orada.

Otel değil hostel olmasın o? Çok ucuz değilse pek olmaz bu uygulama otellerde. 15 20 euro değil de 1 5 euro civarı olur havlu veya çarşaf. Böyle almaca olursa değiştirmece olmaz her sabah. Kaç gün kalacaksınız? Ve eğer tailiniz sadece bir şehre galansa taşımaya değebilir ama yok farklı şehirler olan uzunca bir tatilse taşımaya değmez muhtemelen.
Havlu ve çarşaf ücretini otele sorabilirsiniz. Yorumlarda da bu konudan bahsedilmiştir muhtemelen

Benzer durumla karşılaşan oldu mu sorusunu atlamışım. Otel değil ama hostellerde oldu, kiminde kiraladım kiminde yanımda götürdüm. Gezime bağlıydı.

@senoll kalacağım yer bilmemne studios diye geçiyor, klasik otel değil, birbirinden bağımsız stüdyo, apartman tarzı birimlerden oluşuyor. Kesinlikle ucuz, mütevazi bir yer değil yoğun sezonda üstelik, en iyisi kontak kurup sorayım dediğin gibi

Fiyatlar baya uygun çünkü dolar bazında. Geçen yıl da iç hatlarda tavan ücret 350 liraydı, bu yıl da o civarlarda. Dolar ve petrol fiyatlarının artışını düşünürsek, çok normal bir durumda şu an. Karşılaştırmayı döviz bazında yapın çünkü havayollarının tüm ana masrafları dövizle.

Bir süredir yüksek. Eskiden otobüsle 80-90 liraya gidilen yere 150liraya 1 hafta önceden bilet bulabiliyordum. Şuan min. 200lira. Artık önceden almak da çok karlı değil.

@roket adam, pilotlar haric personel giderlerinin dovizle odendigini sanmiyorum. thy icerisinde, belediyelerde oldugu bankamatikciler cok. tanidik (akp) torpiliyle girmis, sadece maas alanlar.

evet fiyatlar ucuk vaziyette. ucus sayisini azaltarak, ucus basi kari arttirmak suanki planlari. ornegin, eskiden gunde 5 defa birmingham-istanbul arasi ucus oluyordu, simdi 1 ya da 2 defa; ama fiyatlar eskiye gore ortalama 3 katina cikti. 150-200 dolarlik bileti, 1600 dolara kadar cikarttiklarini da gordum. avrupa'daki hicbir havayolunda bu sekilde fiyat politikasi gormedim. ayrica onlarca ucagi yerde bos bekliyor.

Yeni hava alanı yap işlet devret modeliyle yapıldı. Yatırım ve işletme maliyetleri tabi ki fiyatlara ekleniyor. Fiyat detayında alan vergisi / yer hizmetleri olarak görebilirsin.

Edit: 25,6 milyon EURO'luk yatırım bedelinin geri ödemeleri EURO olarak yapılıyor.

Yeni havalimanının maliyetleri havayolu şirketleri için oldukça arttı. THY'nin sadece havalimanı içinde uçağın karada yaptığı yolculuklar (taxi) ekisine göre yıllık 250 Milyon dolar daha fazla olacak diye yazmışlardı bir ara. Bu sadece artan kalemlerden bir tanesi.Haliyle bu artışları bilet fiyatlarına yansıttılar.

Yeni havalimanı çok uzakta olduğu için Sabiha gökçene de talep arttı, talep artınca ordaki fiyatlarda yükseldi.

Pilotlara da dolarla maaş verilmiyor.(thy) yurt içi uçuşlar zaten su an kar getirmiyordur fakat uzun uçuşlar genellikle hep full thy parayı transit yolculardan kazanıyor uzak doguyu Batı’ya bağlıyor. Bir Londra Japonya uçuşuna bakın British ve thy yi karşılaştırın İstanbul aktarmalı yüzde 30 daha ucuz bilet bulabilirsiniz. O yüzden uçaklar hala dolu. Türkiye’de ki ucuz iş gücü ve ikram politikası olduğu sürece de doluluk oranları kolay kolay düşmez. Pilotlar gerçi çekip gidiyor özellikle uzakdoğuya ve Arap yarımadasına. uçaklar yerde kalırsa pilot eksikliğinden kalır çünkü önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde 100 un üzerinde uçak gelecek ve yetişmiş adam yok. Tabi bir de teknisyen sıkıntısı var ama su an kimse bunun farkında değil. Bu arada yerde yatan uçaklar sadece 737 max ler. Onlarında sorunu malum

@monkey, gecen yillarda ucus sayisi azalmasi ve bircok ulkedeki operasyonlarin iptal ettiklerinden dolayi, cok sayida ucagi yere indirmisti thy. 737 max'larin hikayesi farkli ve sayilari cok fazla degil. baska hava yollarina yerdeki ucaklari kiraya vermedilerse, o ucaklar turkiye'de bir yerde hala bekliyor. haberleri takip ettiysen, gelecek yeni ucaklari Turkiye istemedi, trump kaktirdi bizimkilere. makam/guc ugruna, bu ucaklari aldi basimizdakiler..

www.goklerdeyiz.net

www.sozcu.com.tr

hic oyle 737 max'lar gibi durmuyor :)

Yurt dışı uçuşlar için konuşacak olursak eskiden sadece Avrupalı dönerci kekolar, cadde çocuğu Berkecanlar, Buseler uçardı, bunlara beyin göçü yapmış ciddi bir kitle eklendi. Talep çok arttı. Bizim çakallar herhangi bir aksiyon sergilemeyerek ölü taklidi yapıp fahiş fiyatlara bilet satıyorlar.

Dolar bazinda dünya ortalamasına göre normal biz fakiriz ondan bize pahali geliyor yedek parca giderleri için inanilmaz pahali hep döviz uzerinden buda hali ile fiyatlara yansıyor

Ryanair ile THY'nin sınıfı aynı değil maalesef, daha detaylı araştırmanızı öneririm.

@roket adam olay THY ve Ryanair'in aynı olup olmaması değil. Kazanın başına THY ve Pegasus oturmuşlar aksırana, boğulana, kusana kadar yiyorlar. Ucuzsa dışardan soğan, patates getiriz, kurbanda angus getiririz diyenler Ryanair, Easy'ye, Wizz'e piyasayı niye açmıyor. Bunlar gelsin bakalım fiyatlar düşüyor mu kalkıyor mu? İyi bir kampanya zinciri ile bunlar sayesinde Turist sayısında rekorlar kırılıp, hoteller full çekmezse, esnafı, bakkalı köşe olmazsa adam değilim.

Berabere kalsinlar erzurumspor ciksin :)

aaa oylr bir ihtimal de mi var? isler degisir o zaman:S

Göztepe tutulmalı. Kim ne derse desin Cemaatçi Ertuğrul ile Fetö'nün altın yıllarında gelmiş şampiyonluk var ortada. Bursa'ya verilen desteğin milyonda biri Başakşehir'e verilseydi, Başakşehir çoktan garantilemişti şimdiye kadar.

@bamba he anasını satayım bu ikisi düşsün, tr'nin en yobaz şehri ligde kalsın. Artı bir de belediye takımı Erzurum. Yarın öbür gün ak partimiz, erzurumu ligde tuttu, dualarımız, meleklerimiz, peygamberimiz böyle istedi diye propaganda yapsınlar

güzel ama akılsız herhalde. bu kızlar niye fotoğraf açıklamalarına hep “ben marjinalim” tarzı şeyler yazmaya çalışır? gerçi erkeği de böyle bunun. bir insan modeli demeliydim.

Fizik 9/10
Yüz 7/10

Bence gayet güzel.

ilk fotoğraftaki eli görene kadar güzeldi www.instagram.com , ladyboy olduğundan şüpheleniyorum

güzel değil ama çirkin de değil. vasat.

Bir kusuru yok (meme ve dudağa eklenti yaparak olanları yok etmiş) ancak ayırt edici bir özelliği de yok. Güzel ama mekana girse "vay" dedirtmez, silik.

güzellikte sıkıntı yok beyin önemli.

Ben gözlerini çok beğendim eğer gerçekse çünkü böyle gözlere sahip olmak için badem göz estetiği yaptırıyolar

Bir de şeyi merak ettim en eski fotoğrafı 2017de. Böyle bir instagram girlünün 2 yıl önce instagram açması sadece bana mı garip geliyor :D

Hoş ve zarif duruyor ama estetikli gibi.

beğenmedim. çok ruhsuz ve yapay duruyor. laboratuarda yapılmış gibi.

@freedonia o el ne hakikaten ya :D

dudaklari disinda cok begendim.

Çok güzel 10/10

freedonia +1 o el nedir arkadaş. Güzel duruyordu, ilk fotoyu görene kadar

guzellik standartlarim bayagi dusuktur herkesi guzel bulurum ama bu kadini bulmadim, itici ve cok sikici. fotograflarda verdigi sacma donuk ve ilgi cekmeye kasan pozlarindan olabilir. hayat enerjisini emer.

Güzel

Çirkin değil genç olduğu için gideri var
Çok da güzel değil

gözlei güzelmiş. onun dışında itici geldi bana biraz, fazla yapmacık.

güzel falan değil, itici. böyle kasıntı tiplerden gına geldi.

Değil. Kasıntı olduğuna katılıyorum önemli olan sadece güzellik değil aura da etkileyicidir bile demiyorum Çünkü saf güzellik yok maalesef

Güzel tabii sokakta görsen bakarsın, boyu posu var. Ama her pozunda mal gibi bakmış, böyle ölü balık gibi bakınca karizmatik durduklarını sanıyorlar bir de yazık.

normal cici kız. ama işsiz galiba bu kadar foto çekildiğine göre :) bi de kanka beni yemek yerken çeksene ben haberim yokmuş gibi davranayım pozunu hiç sevmiyorum

6/10. estetikleri ve boyu hatırına ama tanışsak 3/10 a düşebilir.
''It’s me, the girl from your dream'' bi fotoğrafın altına yazmış :D

silik+1

açıkçası biz kullandık uygundu hangi rotalarda kullandık hatırlamıyorum ama. kısa şehirler arasında gayet pratik çözüm sunuyor uygun fiyata.

flixbus'ta bileti 3-4 ay önceden almaya gerek yok, 10 gün sonrasına da nispeten uygun bilet bulabilirsin. flixbus'un olayı "çok ucuz" olmak değil genelde, "nispeten uygun" olmak.

orta ve batı avrupa'da trenler çok pahalı. 600-700km'lik yol için istediğin zaman uçak bileti bulamayabilirsin. yani bulursun da çok pahalı olur.

ayrıca ryanair gibi köylü firmalarda "çok ucuz" bilet nadiren oluyor. esnek değil. aylar önce alacaksın, onda da destinasyon sınırlı. flixbus'ta atıyorum prag'dan çıkıp da orta-batı avrupa'nın 50 tane şehrine gidebilirsin. ryanair'de ara ki bulasın istediğin yere uygun fiyatlı bilet. nefes almanın uçak biletinden 3 kat pahalıya mal olduğu antin kuntin havayollarındansa flixbus'u tercih etmek makul bence. avrupa zaten büyük bir kıta değil, ukrayna'dan portekiz'e gitmeye kalkmıyorsan otobüste o kadar da vakit geçirmezsin.

türk lirasıyla düşünürsen her halükarda inanılmaz pahalı ama haziran ayı için bir wroclaw-düsseldorf bileti baktım mesela... gece 1'de biniyorsun, 13-14 gibi iniyorsun. 32 euro'cuk. almanya'yı bir uçtan diğerine geçiyorsun neredeyse doğudan batıya. avrupa'da yaşayan biri için gayet uygun. tren var mı polonya'dan almanya'ya bilmiyorum ama varsa bile en az iki katı falandır.

niyeyse bu avrupalılarda kim kime dum duma tarzı, slav tipi açık vagonlu gece trenleri olmuyor. varsa bile ben hiç duymadım. halbuki ne kadar güzel olur. çok zengin oldular diye herhalde yapmıyorlar öyle şeyler.. o trenlerle macaristan'dan portekiz'e 50€'ya adam taşırsın valla.

çok önceden almasanız bile, uçak ve trene kıyasla bilet fiyatları daha uygun oluyor. hareket saatinden 15 dakika öncesine kadar değişiklik yapabiliyorsunuz. bilet değişikliğinin cezası oluyor ama hatırladığım kadarıyla cüzi bi miktar.

indirim kodu muhabbeti var bir de sanırım, yüzde kaç indirim yapıyorlar bu kodlara?

%20 lik kupon kullandım daha önce başka var mı bilmiyorum. Son bir kaç güne bırakmadığın sürece makul olur fiyatlar ama az yer kaldıysa uçak gibi fırlıyor fiyat.

ryan ve easy ile kapıda bagajlarını ağlaya ağlaya boşaltanı çok gördüm ama herhalde otoritesin bu konuda anladığım kadarıyla. o yüzden sendeki şansla bişi olmaz diyorum.
normalde tartıyorlar, alete sokuyorlar, taciz ediyorlar. ellerinden geleni yapıyorlar yani.

Wizzair sakaya gelmiyor, bu small cabin bag - parali normal boy cabin bag olayini da bunlar cikardilar en basta zaten. Yani wizz go almak zorunda degilsin, basic alip ustunesadece 55lik kabin bagaji alabilirsin.

Ama cok ciddiler. Italyada, bak italyada yani, cantanin sapi sigmadi diye uzeceklerdi beni az daha.

@kuehles çok saol ya, ileriki pencerelerde seçenek sunuyormuş dediğin gibi, ryanair'in aynısı.

ben direk yaşadığım bir olayı anlatayım wizz air'de. adamın valizini girişte ölçtüler. 3-4 cm fazlası var diye ekstra ücret istediler. adam tekerleklerini kırdı valizin. şimdi tekrar ölçüm sepetine koyun dedi. görevliler sonrasında onay verdi.

true story

Emre Durmuş var youtube' da. bizevdeyokuz.com sitesi var.

Ayhan Sicimoğlu: www.youtube.com

Orda üstad dururken, iki lafın biri kanalıma üye olun, Barcelona'da b.ka bastık, kışkırtma yaptık başlıklı ergenler izlenir mi hacı

Emre Durmuş en iyisi bence. yiğit can iç'i de seviyorum ben, biraz daha sefalet içinde geziyor şimdilik :)

www.youtube.com

oitheblog.com

oitheblog +9999

bu işi en profesyonelce yaparken aynı zamanda en çok eğlendiren blog bence bu. Tek eksiği youtube kanalları yok ama instagramdan oldukça sık story atıyolar ve cidden kaçırmamak için her gün bakıyorum ne atmışlar diye. Baya samimi bi blog.

#ensarsevindik sıkı indie gezgindir

Rehber ama populerdir saffet emre tonguc. Instagramda aktifti, youtube kanali da acmis.

Emre durmus, bir hayalin pesinde, bunun yolu yol degil.

yiğit can iç - bence en iyisi

alt yazıyı açıp çevirebilirsin.

@jenasinas altyazı bbc ingilizcesini yalan yanlış çeviriyor bunu nasıl çevirsin allasen

Who is going to the final? We are going to the final, so that is, that is all that matters.

"who is going to the final? we are going to the final. that's all it matters" diyor.

Bisey olmaz ama kapida tartabiliyorlar, bankoya gitmedim diye 12-15 kilo doldurmayin :)

Yasal olarak tarttırman şart ama kim öper yasayı :) bugüne kadar hiç sıkıntı yaşamadım. Kafana göre gir.

Kabini hiç tarttırmadım ben de. Hep etiketsiz bindim, Hiç sorun da yaşamadım.

geçmişte şöyle bir duyurum var: www.eksiduyuru.com Bu duyurunun üstünden 1.5 yılın üstünde zaman geçmiş. O zamandan beri 2 ryanair, 2 pegasus, 2 easyjet uçuşu daha yaptım sadece kabin bagajı. Hpsinde direk kapıya gidip uçağa bindim, kimse ölçelim, tartalım demedi. Ya ben çok şanslıydım ya da hep yaz sezonlarında, yoğun dönemlerde uçtuğumdan dolayı böyle atraksiyonlarla uğraşmadı personel. Sadece kişisel tecrübe, Yatırım tavsiyesi değildir, herhangi bir sorumluluk kabul edilmez:)

Geçen de aynısı soruldu. sadece kabin bagajım olduğu halde kontuarda sıraya girip tartirmak zorundaysam neden online check-in diye bişey var ki? Mantığa aykırı.

Direkt kapıya yani.

foto yok ama görmeden söyleyeyim.
sokakta gördüklerin balenciaga ama cakma.

tamamen ozentilik. abdde falan 90larda 00larda populerdi. bizim ozentilerin radarina anca girmis. converse all star ayakkabilar gibi dusun 10 sene onceki.

Bu ve puma suede, her pantolonun altına giden, şortun, eşofmanın altına yakışan nadir ayakkabılardan. Her kombinle oluyor, her renkle oluyor. Böyle olunca Estetik olarak göze güzel geliyor. Asıl çirkinlik o nike ve adidas'ın koca tabanlı ayakkabıları. Pantolon altına giyince ekstra çirkin oluyor.

Ayrıca doksanlarda popüler bize yeni geldi muhabbeti diye bir şey yok o nerden çıktı :D Gavurlar hala çatır çatır giyiyor. Hatta Converse bile giyiyorlar.

yamuk beyaz çizgi falan bana da model olarak çok itici geliyor, bedava verseler bakkala, manava çıkarken giyerim anca. Ama bu model Avrupa'da da çok tuttu, uzun zamandır hala daha moda. Kızlı, erkekli çok giyiyorlar. Adidas, Nike'dan bunalmış bünyelere dayadılar bu modeli. Tr'dekilerin %90ı çakmadır. Adidas Rom sorsan hiç bir çakmacıda şu an bulamazsın mesela modası geçti, üretimi durdu, bu model ise kendimi bildim bileli çakmacıların demirbaşıdır.

Bunun, conversein modası geçmez. Eazy haklı çoğu şeyin altına oluyor bu modeller. Çirkin güzel kısmına girmiyorum zevk meselesi mesela yine eazy nin dediği koca tabanlılar benim çok hoşuma gidiyor.

Vans bunlar. Daha türkiyede kimse bilmezken bundan bi 15 sene önce 30 liraya almıştım kirmızı beyaz damalı olanları. Hiç de giymedim duruyordu bir kölede. Geçende boynerde gördüm ki 300 400 lira civarıymış fiyatı hemen giymeye başlıyorum

10 sene önce falan puma'dan almıştım. severek giymiştim.

10-11 yil once bende de vardi, 60 tlye almis ve parcalanana kadar giymistim. Gecen gun bi bakiyim ne kadar olmus bunlar dedim 473 tl idi magazadaki fiyati. Kusuratli sallamislar ama yine de almadim. O para etmez.

Tamam rengi/bicimi itibariyle her modelin altina gidiyor olabilir ama her modelin altina gidebilecek 3'te 1'i fiyatina yuzlerce model vardir eminim.

Markanin ya da toplulugun vaad ettigi/umdugu imaj ve her kiyafetin altina gitmesi haricinde bu ayakkabiya bu parayi verdiren baska bir motivasyon var mi onu merak ediyorum.

Bi 15-20 sene kadar once de kirmizi Puma furyasi vardi, insanlar yemeyip icmeyip yuzlerce lirayi sakinmadan veriyorlardi bu modele. Bu da onun gibi sanirim.

Birkaç giyişte yanlardan açılan ayakkabı markası. Moda dışında bir olayı yok

mcdondals mı :D

hocam ciddi şekilde zararlı ve iğrenç özellikle mc ve b.king. hadi güzel bir pizza falan arada göm bişey denilmez. hatta kendin yap ye ama avm'lerden uzak dur. gittiğin zaman çıkmamaya bak o katlara ama iradene de sahip çıkman lazım. bi aralar bende öyleydim de. bi yerden sonra mide bulanıyor kaldırmıyor artık

en son bir daha hamburger yemeye tövbe ettim. içindeki soslar olmasa çöp yığınından farksız olduğunu farkettim bir anda.

Bence sugar diye belgesel film var onu izle fast food ve onu çekici tüm sosları tekrar düşün.

Aynısı yakın arkadaşım da vardı. Adam yurt dışında taşınmıştı, en ucuzu bunlar diye sürekli mcdonalds, burgera yüklenmiş parasızlık çektiği ilk yıllarında. Sonrasında tansiyon çıktı bunda. Şimdi avokadolarla, kalelerle besleniyor o derece, bir musibet bir nasihat hesabı işte. Şimdi bu çöpler nasıl yemişim, ne cahil ne salakmışım diye anlatıyor

Biraz beynini çalıştırıp "bunları yemeyeceğim." dersen yemezsin. Ne yeyip yemeyeceğine karar veremiyorsan koyun gibi yaşamaya devam et zaten, yapacak bir şey yok.

iyi burgerler ye bir daha mc 'in önünden geçmezsin. kalitesiz yaşamaya ve kalitesi düşük şeylerle yaşamaya alışmışsın. bence ilk olarak yediğin şeylerin kalitesini arttır. her yiyecek için söylüyorum. ondan sonra o hayata geri dönmek istemezsin.

Ya 3 defa yazmışsın 3ü de farklı ve biri bile doğru değil McDonald's :D haha

Zararlı efendim bunlar bi şekilde bırakacaksınız. Zaten ufaktan bırakmaya başlayınca sonra insanın canı da istemiyor. Ben şekeri dönem dönem bıraktım şu anda da epey az tüketiyorum, artık tatlı şeyleri görünce canım çekmiyor bile.

Benim her akşam 3-4 bira (Hafta sonları 6-8) + ayda en az 2 hafta sonu pizza, hamburger vb. hayvani abur cubur yeme rutinim vardı.

Alım gücüm düşmeye başlayınca, mecburen azalttım. Sonra spora da ağırlık verdim ve alkol+fastfood'u zamanla dengeledim. Kilo vermeye başlayınca da bir motivasyon oluştu. Eskiden giyemediğim pantolonları rahatça giyince devam etmek için istek geldi. Mesela 33 beden jean göbekten dolayı zor dururdu, şimdi 31 beden rahat oluyor. Fast food + abur cubur hiç kalmadı. Birayı da neredeyse bıraktım. Alkol yine alıyorum ama ortalamaya vurunca eskisine göre yarısının altında.

Kısaca bir motivasyon olması gerekli. Beni hayat pahalılığı da iyi frenledi. Eski alım gücüm devam ediyor olsaydı, herhalde aynı şekilde içmeye/fast food yemeğe devam ederdim. Fakat artık eski günlere döneceğimi zannetmiyorum.

Boyum 1.80, 26 yaşına kadar 75'ün üstüne çıkmadım, dediğin sarmala girince şu an 85'i bulmuş durumdayım. Olay tamamen bir sarmala girmek gibi. Bir süre yemeyince burger king'in kapısından bile giremezsin, o koku ve yağ öyle iğrenç geliyor ki. Ama bir iki kere yersen yine deli gibi yemeye başlıyorsun. Ben mesela KFC'den her yediğimde pişman oluyorum ama ara ara çok canım çekiyor. Çok ilginç bir şey.

belgeseli bilmiyorum ama olsa olsa “ayia napa”’dir

eksisozluk.com

o serilerin 10%u gerçek, kalanı kurgu, abartı. Karşılıklı win win durumu, tatil acenteleri jet2, thomas cook, şehrin belediyesi birbirlerine paraları yediriryor. belgesel çekiyorlar bölgeye turist çekmek için. Turist dediğim de liseli ergenler.

masanın altına koy bir poşet, eski sistemine devam et. Çöp için işini böl, kalk git falan saçma. Masada çekmecede sümüklü mendil mi biriktirsin millet. İşte bunlar işsiz ik nın recycle, sustainability bilmemne diye kelime öğrenmesinden oluyor

Demek calisanlar zorlaniyor ya da bir kismini isten cikaracaklar bu bir hazirlik, eger kendin cop kutusu ya da poset alirsan kendin temizlemeyi unutma.

Isterdim, ne güzel. Hem hareket olur. Sürekli otur otur olmuyor. Bizim katta iki tane tuvalet var. Ben sirf hareket olsun, biraz acilayim diye uzak olanini kullaniyorum.

Sacmalik. Begenmedim.

Ayni olay bizim ofiste gundeme geldi. Arkadaslarin argumanlari ile iste hareket edilmis olur, ÇÖP POSETInden tasarruf edilir filan.
Asil amaci bana da gider azaltma hamlesi gibi geldi. Traveler +1 yani,
Biz ofis olarak itiraz ettik, sefimiz cop poseti aldi ve kaldirtmadik. Çöp icin her seferinde kalkmam gerekse is yapamam ben. Gerekçelerinizle ben istemiyorum demeye calisabilirsiniz. Kendi posetinizi alirsiniz.

o çöp ayırma olayı gemilerde vardır. atık kimyasal, pil dışında her çöp kutusundan 3 tane vardır. her yerde de yanyana durur.

şimdi biz çöpleri 3 e ayırıcaz diye sadece 1 yere koysalar o iş yürür mü? yürümez.

tamam masa altlarındakileri kaldırıyor olabilirler fakat en azından ulaşılabilir bir mesafeye yan yana koymaları lazım.

ofis ortamında en çok çıkacak çöp de kağıt ve plastik olur diye tahmin ediyorum, ee kokmaz bozulmaz.

bu şekilde bişey yapana kadar çöp kutularını ufaltıp yine masa altlarına koyabilirler, dikkat etmek için de renk ayrımında bulunabilirler.

çöp kutusu dediğin kaç para ki?

Okuyunca farkettim, bizim ofiste yillardir bahsettiginiz gibi. Ortak alanlarda geri donusum kutulari var. kimse de garipsemiyor.

eskiden bizim de masamızın altında vardı sonra katlarda belli yerlere kutular konuldu tıpkı bahsettiğiniz gibi. herkes şikayet etmeden poposunu kaldırıp çöplerini o kutulara atıyor.

Bizde de yillar once kaldirildi, ortak alanlarda yan yana 3 adet geri donusume yonelik cok kutusu var (recyclables, compostables, general waste).

Bir sikinti yok bence.

Öyle bir korelasyon yok.

açık çay olunca normal içebiliyorsun. Çay koyu olduğunda ağızda acımsı bir tat bırakır, "dur lan bi bisküvi, kurabiye bilmemne ile katık yapayım ben bunu, ağzımızın tadı yerine gelsin" der çoğu insan. Bu bakımdan söylemiş olabilir

şekersiz çayın demli veya açık olmasının kalori olarak bir değeri ve farkı yok, ondan kilo verme anlamında alakasız. tahlilde başka bişey gördüyse belki demli içmeyin demiş olabilir.

Çayda da bir miktar kafein vardır. Hassasiyetiniz varsa sabah sabah aç karnına çarpmasın diye demiş olabilir.

Onun dışında, kilo alma ile ilgisi yok.

kilo için demiyorlar onu çay Demir emilimini azaltır diye öyle söylüyorlar. yoksa herhangi bir korelasyon yok +1.

yemekten 2 saat önce ve sonra olmak kaydıyla istediğiniz demde içebilirsiniz bence.

bende de var benzeri, aha duyurum www.eksiduyuru.com
çok kişide de var bu acı hassasiyeti: eksisozluk.com

Dışarda yenilen biber turşuları kimyasal bi şeyle yapıyormuşlar, doğal değil zararlıymış baya.

Doğal biber turşusu acı da olsa rahatsızlık vermez diye düşünüyorum

Sorun kısmını bilemem ama böyle durumlarda hemen 1 tatlı kaşığı cep sodasını suyla karıştırıp dibine çökmeden hızlıca için. Geceniz güzel geçsin.

doğal acı hıçkırık tutturur en fazla, o yediklerin ne gerçek turşu, ne de acısı gerçek acı. mideyi bağırsakları bu yüzden bozuyor.

üye girişi yapın. ana sayfa, sağ üstteki bolbol puan kullan butonuna basın ya da uçuş arama sonuç sayfasında yine sağ üstte bolbol puan butonuna basın. artık ücretleri tl değil, bolbol puan cinsinden gösterecek.

edit: biletleri alalı 12 saatten az olduysa kesintisiz iade yapabilirsiniz.

bolbol puanı eskisi gibi para olarak kullanılamıyor. artık thy'deki mil gibi.

yani bolbol puanınız yetiyorsa bilet alıyorsunuz, yetmiyorsa alamıyorsunuz.

bolbol puanı ile bilet alma olayı da zaten @sanat guresi'nin anlattığı gibi.

Aha küçücük "Use BolPoints" diye kaydırma tiki varmış, Neyse bir dahakine artık, tabi bir daha Pegasus kullanırsam. Cevaplar için teşekkürler

mevcut puanları kullanıp kalan kısmını karttan çekebiliyorsunuz. tek sıkıntı bilet alma işlemine başlarken üsttede dendiği gibi puan seçeneğini seçmeniz gerekiyor.

Doktor değilim öncelikle.
Tansiyonunuz dönemsel olarak yükselmiş de olabilir yüksek tansiyon hastası da olmuş olabilirsiniz. Bir doktora görünmeden önce 2-3 hafta boyunca günde iki defa biri sabah kahvaltıdan yarım saat sonra biri akşam yemeğinden yarım saat sonra dinlenmiş ve oturur haldeyken ölçün. Yüksek çıkıyorsa kilonuzun da normal olduğunu düşünürsek tuzlu besleniyorsaniz ona ya da sigara kullanımına bağlı olarak ya da strese dayalı olarak yüksek tansiyon hastası olmuşsunuzdur.hareketsiz yaşam ve tuz tansiyonun temel sebebidir.

ben de doktor değilim. Bu grafiği kaydedin www.google.co.uk
12-8 den sonrası hipertansiyona göz kırpmak anlamına gelir, yaşla birlikte risk gittikçe artar. Sizin dediğiniz 140-100 ciddiye almanız lazım. Tansiyon yükselmesi nefes nefese kalma, baş dönmesi ile kendini gösterir ama kimisinde ise hiç belirtisi olmaz sinsi de olabilir, şansa tansiyon hastası olduğunu öğrenen insan çoktur. Neyse sizin makineniz var en azından durumun farkındasınız. besin etiketi okumalısınız. Tuzu kesmeniz lazım(daha doğrusu sodyum), hazır abur cubur yemeyin, ayda yılda bir anca. mcdonalds, kfc vs bunlar tuzu basıyor. Sucuk, salam, füme et vs bunlarda da deli tuz olur. Sigara, kafein de çok yükseltiyor, azaltmanız kesmeniz lazım. Artı egzersiz, spor yapmalı hiç olmazsa yürüyüş. Lezzetli salata tarifleri öğrenmeye başlayın, salatayı merkeze kaydırın öğünlerde. İlk başta saman gibi geliyor alışıyor insan zamanla. Vejetaryenlere çok saygı duyuyorum artık. Veganlık ama biraz ipin ucunu kaçırmak bence. Tansiyon stresi evde ölçe ölçe atılıyor zamanla, beyaz önlük tansiyonu diye bir olgu var ama. Doktor, eczacı ölçünce biraz yüksek çıkabilir.

bu midur? www.youtube.com

Cüzdanınızdaki birbirine temas eden kartlar nedeniyle olabliyor. Kasaya gidin hangi kartın öttüğünü tespit etmeye çalışın. Yardımcı oluyolar zaten kasa görevlileri

Çantanın veya başka bişinin barkodu hortlamış ne olduğunu bulup onu bi yerde tekrar okutup ötmesini önleyebilirsiniz

bir ara ben de çok ötüyordum. özellikle migros'ta. cüzdandaki kartlardan olduğuna kanaat getirmiştim. kartları ayrı ayrı ceplerime koyunca ötmemiştim.

kartların birbirine temasından olabilir belki sizde de.

barkod olma ihtimali yok. üzerimdekiler eski baya. barkodtan kastın nedir? etiket falan mı?

kart olabilir sanırım. ama ilginçmiş ilk defa duydum.

kitap barkodu
kozmetik ürünlerdeki barkod
kütüphane kitapları
kısaca içinde tel barındıran (metalik) etikete sahip birşeyler varsa çantanızda onlar öter.

barkodlar kağıt olmuyor mu? metal yok gibi içlerinde.

hızlı geçince de ötüyorlar sanırım. Ben normalde hızlı yürüyen bir insanım, giriş çıkışlarda yavaşlarım hep