çıkma olazsa da şunun gibi ürünleri bilen varsa bilgi alsak ta iyi olur.

www.trendyol.com

Istanbul Anadolu yakası için güvendiğim bir ustanın telefonunu verebilirim. Elinde. Çıkma. Klima vs oluyor.

@kisa maalesef, bursadayım.

uygun klima olayını bilmiyorum ama linkini attığınız alet 17x17x17 cm boyutunda el kadar bir şey. Yarım litre su alıyor. Bilgisayar başındayken soğuk hava gelsin diye yapılmış bir alet. Hiç bir işe yaramaz yani.

Bunun yanında klima fiyatlarına baktım şimdi 2 senede %100 zamlanmış neredeyse. Siz Bursa'da bir kaç esnaf gezin. Letgoya ve sahibinden'e bakın.

Pencereleri acinca havalanmiyor mu :( ya da cocugu ince giydirseniz ve pencereleri acsaniz olmuyor mu?

Öğlen saatlerce esmiyor, çocuk zaten zıbınla duruyor. :(

istanbul'da olsanız ben de kisa gibi birini tavsiye edebilirdim ama bursa'daysanız iyi bir klima ustası bulun.
ellerinde muhakkak oluyor çıkma klimalar.

atak sırasında nefes darlığı, göğüs sıkışması yapıyor.
ama reflüsü olan birinin günlük hayatında, sıradan bir anda yapmaz diye biliyorum.
yine de emin değilim.

hafif kalp krizi geçiriyor olabilir. uzman hastaneye /doktora görünsün.. Rahmetli babaannem'i 3 gün acile götürdük anlamadılar sonuncu gidişte koşuyoluna gittik acil aanjiyo yaptılar ertesi gün. geçmiş olsun

Reflüyü coşturcak birşeyler yiyip içince evet yapıyor.

@lupelius biraz daha detay verebilir misiniz? Başka ne semptomlar vardı?

çok düşündüm de, her eşyamı eşit seviyorum galiba, seçemedim. hatırası olanları biraz daha çok seviyor olabilirim.
aslında duruma göre değişiyor. bazen yatağım oluyor, bazen ananemin aldığı yüzüğüm, bazen kadehlerim, özellikle kışın kombim...

eşya sevme konsepti benlik değil pek ama sahip olduğum için mutlu olduğum el yapımı don kişot ve sanço panza heykelciklerim var, madrid'den almıştım.

kulaklığım olabilir sanırım

su şişelerimi ve saklama kaplarımı çok seviyorum.

kitaplık, lambader, mac, kindle

galiba telefonum :) dusundum baska bisey bulamadim :)

Playstation 4

yangında kurtarmak isteyeceğim şeyler olarak düşündüm soruyu, liste uzun oldu.

ninemden kalan kurulup içine bozuk para atınca müzik çalan tahta bir kulübe şeklinde olan termometre.
üvey dedemin davul bagetleri, diğer iki dedemin plakları ve el radyosu .
annemin ördüğü battaniyeler ve işlediği goblenler.
annemle babamın evlenirken aldıkları dikdörtgen camlı büfe.
iki tablo.
normalde beyaz olan kısımları da kırmızı olan kırmızı deri converselerim.
bazı yüzüklerim.
yeni aldığım ajandam.
iki yıl önce aldığım bardaklarım.

ps4

Telefonum

Supurge

Bilgisayarım.

Hoperlörüm.

Marhall a parayı nasıl verdim bilmiyorum ama çok seviyorum.

kol saatim.

telefonum. bozulunca yerini dolduracak benzer bir model olmadığı için üzülüyorum.

Herkes ne kadar da romantik, dur bir kabalık yapayım;

Tabancam, aykırılık ya da espri olsun diye yazmadım. Düşününce en sevdiğim ve ilgilendiğim, üzerine düştüğüm eşyam tabancam.

İkincisi de laptopum olur, değerli bir laptop değil, hatta 7-8 senelik.

Pet bir pet siseyi 3 parca olarak dusunun uç kısmından 1/3 unu kesin kalan alt kisma sirke doldurun sonra icine yavasca bir miktar bulaşık deterjani dokun bu sirkeye konan sineğin dibe çökmesi için gerekli kestiginiz kısmı da ters cevirerek siseye geri oturtun 1 haftaya silinirler

Su sekil

encrypted-tbn0.gstatic.com

benim de etrafım bahçe, çalışma odamın camında ve telinde sürekli küçük meyve sineği ya da yavru kara sinek benzeri sinekler var.
camı açınca hepsi içeri doluyor tabii.
daha önce hiç olmazdı.

tele sinek ilacı sıkınca olan sinekler ölüyor, ama yeniler geliyor yine.
teli ve pencerenin içini falan basınçlı buharla temizledim, yine olmadı.
kapıcıya hortumla su tutturdum cama daha bu sabah, şimdi yine kaç tane öldürdüm.
ne yapsam olmuyor, sürekli telde ve camın önündeki demirin etrafında 5-10 tane minik sinek oluyor.

raid'in kokusuz sinek spreylerinden alıp gördükçe üstlerine sıkıyorum, başka çözüm bulamadım.
ben de çıldırmak üzereyim.

ıvır zıvırdan kastınız nedir?
hobi malzemesi mi, kumaş mı, obje mi, mutfak eşyası mı, kitap mı, kıyafet mi?
detay verirseniz daha iyi olur sanki.

dekoratif özelliği olan şeyler için duvar rafı ve türevleri olabilir ama dolap alınamıyorsa raf da alınamaz herhalde.

ikea'nın ya da başka daha ucuz markaların plastik kutularından alıp üst üste kule gibi ya da bir dolabın üzerine falan da dizebilirsiniz belki?
ya da dekoratif karton kutular falan da oluyor.

bir sürü obje. nereye kaldıracağımı bilmiyorum. karmakarışık ortalıkta duruyor hepsi.

Ikea'da boy boy kumas kutular var. Istiflemek icin iyi onlar.

Dolap mı alınamıyor yoksa hiçbir şey mi? Alınabiliyorsa yatak bazaları ideal bu işler için. Onun dışında hurç tipi sert kenarlı kutular var, yani kumaşımsı ama içinde metal iskelet var. Hurç duruşundan nefret edenler için ideal. Bir de üstüne iki doz Konmari videosu :)

www.ikea.com.tr

hem mutfakta hem yatak odasına aldım. mutfakta poşetler, folyolar vs. sonra çoraplarım, atkılarım hepsi içinde çekmeceler boşaldı.

2. E

son ses müzik ailemi de rahatsız etmeyecek mi ? niye son ses açayım. depozito fatura işlemleri bir kere uğraşılacak şeyler. komşu riski var, evet ona bir şey diyemem.

Şimdilik 1 diyorum ortam kötü riske gerek yok, hem ekonomik hem de malum olaylar. Emlakci parasına en azından bir odanın yalıtımını arttırabilirsin. Fakat fırsatınız olursa aileden biraz uzak yere tasının derim, akla hayale gelmeyecek sorunlar çıkabilir bir de özlersiniz birbirinizi daha tatlı olur her şey.

İkisi de aynı semt, aynı mahalle. Ailemin yanı. Diğer kişinin ailesi de olur arada derin problem yoksa. Cinsiyet kadın.

aileye yakın olmaz.
tabiki2.
hiç mi kirada kalmadınız? bu kadar insan nasıl yaşıyor? dediğiniz şeylerin olmayacağı/daha az rastlanacağı semtleri tercih edin o zaman.

kadın.

1'i denemek risksiz ve rahat. 2'yi hayatınızın her dönemi yaşayabilirsiniz.

ilk sene yurtta kalın. beğenmezseniz eşinizle eve çıkarsınız :D

erkeğim.

edit: yalnız 1'de annenizin evinize müdahalesi ortamı duman edebilir. dikkatli ve hazırlıklı olun, önlem alın :)

2. k

özellikle yeni evli çift (iki tarafınki de fark etmez) aileyle altlı üstlü yaşamamalı.

depozito, fatura işlemleri bir gün +1
son ses müzik aileyi de rahatsız etmeyecek mi? +1

düzgün bir muhitse size özel olarak denk gelmesi dışında komşular genelde normal olur.
en kötü ihtimalle selam falan vermeyen tipler olabiliyorlar.
alt-üst dairede çocuk var mı, katta tek daire mi, değilse komşular kimdir nedir diye sorun, öyle tutun.

bir de bu "kira olduğu için bir çivi dahi çakamayacağınız ve yabancı gibi yaşayacağınız ev" kafasını da hiç anlamıyorum.
gayet güzel çivini de çakıyorsun, evin olarak da benimsiyorsun.

ahahah ne güzel anlatmışssınız. tabii ki ikinci seçenek. K.

kendi açınızdan öyle olabilir ama eşiniz nerede yaşamak istiyor önemli olan o. 7/24 kayınvalide, kayınpederle iletişim halinde olmak istemeyebilir. eve gelen giden, sizin nereye gittiğiniz vs hep gözlem altında olacak. kiracı durumundan daha fazla eleştiriyle karşılaşabilirsiniz, standart bir aile için konuşuyorum. 1'in avantajı bol olsada, ben 2'yi tercih ederdim.

önceki ailenizin evinde kendi ailenizi var edemezsiniz.
üste para verseler de olmaz.

elbette 2.

ailesinin evi aynı şehirde, kendi kirada yaşayan kadın.

çocuk düşünülüyorsa 1.E
düşünülmüyorsa 2.E
o çocuğa kim bakacak? kimse ahkam kesmesin. adres belli. çift çalışıyorsa büyükanne büyükbaba.

asla 1.de kalmam. hele yeni evliyken.

milyonlarca insan kirada kaliyor. kirada kalmak yuksek hir risk degil. madem o evi satin, ailenize veya baskasina.

oradan gelecek paraya biras daha koyup icinizin rahat edecegi bir yerde ailelere yakin olmayan bir yerde ev alin.

2. secenekte harcanacak paralar gozunuzde buyuyor olabilir.

gayet de istediginiz gibi doser civi cakarsiniz. sanki herkes de kendi evini ic mimara verip tasarla bakalim diyor. alt tarafi tv monteler, saat asarsin.

tek sorun ailenin sevisme sesinizi duymasi olmayacak.

o kadar yakiniz oglum neden aksamlari bize yemege gelmiyorsunuz?? neden bizi evinize cagirmiyorsunuz? dun gece cok bagristiniz ne oldu anlatin??

catkapi gelmeler, surekli bir sey istemeler, kendi evinde rahatca sevisememek, ailenin haberi olmadan eve girip cikamamak...


Kadinim.

2

Eslerinin anne babalarina tahammul edemeyenler olduklerinde miraslarini catir catir yiyorlar. Hatta bunun icin kavga bile ediyorlar. Insan anne, babasini hic sirtindan indirmese bile azdir.

Sevisme sesleriniz yabancilara gidecegine anne babaniza gitsin. Her halukarda 1.secenek. E.

2.
1. De eve girip çıkan takip ediliyor, zamanla ortak kullanım daha fazla artıyor. Evliliğin başında iki aileden de uzak olmak lazım. Sizin gönlünüz 1den yana ama 1’i seçip pişman olan tanıdıklarım var.

Eşiniz karar versin. Net.
Ve sakın bu konuda kendisine baskı yapmayın. 5 sene sonra eğer isterseniz çatı katına yerleşirsiniz. O zamana kadar (umarım) kendi ailenizin temellerini atmış & sağlamlaştırmış olursunuz. Ailenin yanı başında oturmanın tek dezavantajı "sevişme sesleri" değil. Hatta zaten bu konu izolasyonla gayet çözülebilecek bir şey. Erkek kafası "ev ev üstüne kurulmaz" sözünü genelde yanlış anlıyor. El kızı anamla babamla geçinemezse zaten ..irsin gitsin diyenler çok büyük bir grup. Kendi ayaklarınızın üzerinde durun önce bir, sonra isterseniz yakına gelirsiniz.

Kadın

Siz birinciyi seçmek istiyorsunuz gibi görünüyor öyle anlatmişsınız eşiniz ne diyor bu işe?

Umarim evlendigimde kocamin ailesinin ust katinda yasamak zorunda kalmam. Kesinlikle ikinci seçeneği seçerim.

İkinci seçenek de bu kadar gözünde büyümesin evleniyorsun bu dediğin kira fatura depozito komşu olaylarını 19 yaşında yaşamaya başladım ben bunlar zor şeyler değil.

Kadın

2
Kadın

Ananem hayatımız boyunca bizimle yaşadı ve asla aile ile ilgili şeylere karışmadı. Annen baban bilir dedi.

Kendi annem de dahil eşimin annesinin ananem gibi olacağını düşünmüyorum. Aileye yakın olmak iyi değil.

Siz sanırım ailenizin yanında kalmak istiyorsunuz, işler karışınca buraya ailem ve eşim arasında kaldım duyurusu açarsınız.

Kesinlikle 2.
Aksi halde her markete gittiğinizde, her gezmeye çıktığınızda onların haberi olacak, çağırsa mıydık diye düşüneceksiniz. Misafir geldiğinde de acaba onları da çağırmak gerekir mi diyeceksiniz. Anneniz yemek yaptığında hep getirmek isteyecek, almazsanız küsecek.
Aynı mahallede olun, yardıma ihtiyaçları olduğunda hemen koşup gidersiniz. Yemek yapar evinize çağırırsınız, akşam çaya gider sonra kalkıp evinize gelirsiniz. Ama aynı apartman asla.

2. Seçenek.

1.'nin ne kadar cazip olduğu önemsiz.

Kadın

2. K

Nedenini yazılanlarla benzer olacağından belirtmeme gerek yok sanırım.

kesinlikle 1. e

eşinin ailesine tanımadan öcü muamelesi yapan kadınla da evlenilmez bu da 2. :)

gül gibi kafamın rahat olacağı evim varken neden kirada zorluk çekeyim? kiralanan eve uygun eşya alırsın sonra evden çıkarılırsın uğraş dur. evin varken kiraya çıkmak maddi manevi kayıptır. annen baban her şeye karışan manyak tipler değilse kesinlikle evinde otur.

Aklını mı yedin arkadaşım. Erkek de olsan bunun olumsuzluklarını düşünüyor olman gerek. Dünyanın en iyi annesine de sahip olsan eşin hakkında muhakkak bir şeyler gözüne batacaktır. Bu da bir süre sonra eşine ve sana da yansımaya başlayacak. Çok yakın olmaya gerek yok ama seçeneklerden 2. diyorum, erkeğim.

kesinlikle bir degil. artik yeni bir aile kuruyorsunuz, ozel alan olusturmaniz sizin faydaniza

dag dag ustunde olur ev ev ustunde olmaz demis eskiler. bi bildikleri vardir muhtemelen. yepyeni evliyken aileyle ic ice yasamak biraz rahatsiz edici olabilir. dunyanin en muthis insanlari bile olsalar bir arada yasamak sıkıntı yaratabilir. mutlaka daha rahat olacak pek cok yonden ama sorun olacak da cok yonu var biraz riskli bi durum. ben olsam tercih etmezdim mecbur degilsem. cinsiyet kadin.

Önce 2 sonra duruma göre her zaman 1 geçme şansınız var zaten.

Kesinlikle 2.

Erkek.

çok zorda kalmadıkça 2. K
çocuk bile olsa aynı mahallede olacaksa 1.yi tercih etmem, kendi ailem bile olsa.

evlendikten sonra 1. tercih ederseniz dert etmeniz gereken en son şey sevişme sesleri olabilir.

anne-baba-siz-eşiniz hepiniz 4 bilinmeyenli denklemsiniz. anne nasıl bir kaynana, nasıl bir anne, ne kadar karışacak kıza, ev işleyişine, eve giren çıkana. baba da aynı şekil. siz ne kadar ana kuzusu bir tipsiniz. bunu eşinize nasıl yansıtacaksınız? eşiniz ailenizle ne derece geçinebiliyor olacak.

hepsi uyum içindeyse bile büyük ihtimal ilk 1 ya da 2 yılın ardından boşanma hakkında bilgi duyurunuzu girersiniz buraya.

aklı olan, evlenecekse 2'den şaşmaz.

Abim evlendiğinde tam da aynı şartlardaydı. 1. seçenekle devam etti. Ben o zaman yaşça küçüktüm ama şunu kesin söyleyebilirim. Büyüklerinizin sağlığı için uzakta olun. Abim ve yengem tartıştıklarında anne-babam diken üstünde olurdu ve tabi ben de. Abim öfkeli biri olduğu için de anne babam yatak odalarının kapısını dahi kapatmadan, endişe içinde uyudular hep, ya tartışmaları büyürse diye.
Gelin-kaynana arasında huzursuzluk olmadı. Yıllar geçti boşanmaya karar verdiler. Yengem başka biriyle evlendi, abim başka biriyle evlenip gitti. Annemle babamın o zamandan beri daha rahat olduklarını fark etsem de huzursuz, endişeli halleri kalıcı oldu. Hatta annemin şu an yaşadığı sağlık sorunlarının bu durumla da ilişkili olduğuna inanıyorum.
Demem o ki, sadece kendiniz için değerlendirmeyin şartları. Siz bu süreci iyi yönetebilecek misiniz? Komşulara karşı sorumluluğunuzun çok daha fazlası gerekiyor aile yanında yaşayınca. Malum şartlarda, sağlıklı ve iletişime açık bir aile ve partnerle 1. seçenek iyi de olabilir. Ama değerlendirirken ailenizin sağlığını, huzurunu da en az kendi kuracağınız aile için düşündüğünüz kadar düşünmenizi tavsiye ederim.

burada aile olayına benim kadar mesafeli insan az bulursun gerçekten öyle aile de aile aman da ailemsiz asla tarzı bir insanı bırak 2 senede bir görsem fazlasıyla yetiyor.

bu bilgiyi verdikten sonra şunu söyleyeyim, aile var aile var. benim annem beni aşırı üstüme düşerek büyüttü hala da öyle o yüzden hayatta yakın bir yeri bırak aynı şehirde bile yaşamam amaaaa bazı aileler de hiç böyle değil karnım aç desen kalk yap der ki olması gereken de bu. şimdi eğer ki ailen benimki gibiyse büyük ihtimalle üstte de otursan aynı mahallede de otursan her türlü rahatsız ederler. olay biraz sizin mesafe koymanızda bitiyor. tabii senin hanım ne düşünüyor o en önemlisi. içine sinmiyorsa her şeyi siktir et uzakta bi ev bul. hatta 2. seçeneği de sitret mümkünse 3. seçenek olarak daha uzaklardan bi ev bul.

2 tabii ki.

ama yok 2 olmasın diyosanız, direkt aileyle yaşayıp 1. opsiyonun kirasını cebe atın. zira bir farkı yok.

Tabiki uzak olan

1'in bir seçenek olarak düşünülmesini aklım almıyor.
eğer 3. seçenek şansı varsa 3, yoksa 2. sebeplerini yukarıda açıklamışlar, tekrar etmiyorum.

3. seçenek: başka semtte, iki tarafın ailesinden uzak bir yerde ..... devamı 2 ile aynı, ama ölmezsiniz merak etmeyin.

yazmadan duramayacağım, eşin de tek sıkıntının sevişme seslerinin aşağı gitmesi olduğunu mu düşünüyor? evetse emin misin, konuştunuz mu? ona da evetse ailenin evinde yaşayıp 1'deki evin kirasını alın, hem eşin de çalışmaz, evinin kadını olur. hem anneciğinin yemeklerini yemeye devam edersiniz, hem çocuğunuz olursa anneciğin bakar.

kadın.

ben özgürlüğüme düşkünüm, kontrol sevmem. benim için 2.

halamlar, kuzenim bu şekilde, hiçbir özelleri yok. çok rahatsız edici. yani aile içini geçtim misafirliğe bi komşu gelse ya da uzak akraba evde olup biteni biliyor.

iyi yanları da var tabi ki. yemek yapanları, eve bakanları var.
ya da halamların yaşı ileri olduğu için alışverişleri vs. yapılıyor.

Getirmezlerse ürün iade olur ya da siz iade edin ürünü baska yerden baska kargoyla gönderen bir yerden alın. Mng getirmeli yapılacak her şeyi yapmışsınız normal şartlarda

ürünü satın aldığınız yerle görüşün, kargo şirketiyle o da konuşsun.
teslimat yapacak şubeyi arayın ulaşabilirseniz sorun.

getirmiyorlarsa iade etsinler kargo satıcıya geri dönsün.
ya aynı satıcı başka şirketle ürünü tekrar yollasın ya da ürünü tamamen iade edin, başka yerden satın alıp mng ile göndermemesini tembihleyin.

mng kadar kötü bir kargo şirketi yok.
bana göre sürat kargodan bile kötü.

doğrudan bir ürün tavsiye edemeyeceğim ama ürün içeriği ile ilgili araştırma yapabileceğiniz, hangi içerik akne yapar, hangi içerik güvenlidir vb. bilgilere ulaşabileceğiniz bir site bırakıyorum:

www.skincarisma.com
var olan ürünleri arayabileceğniz gibi ürün ieçriğini kopyalayarak sistemde olmaya ürünü de inceleyebilirsiniz.

Ek olarak cilt bakımı konusunda kıt bilgiye sahip biri olarak başlığınızı takipteyim ;)

ben de marka ya da ürün öneremeyeceğim, malum artık fiyatlar aldı başını gidiyor.

ama bence maske yapmanız ve tonik kullanmanız gerekiyor.
daha doğrusu, zaten sabah kalkınca temizleyiciyle yüzü yıkamak, sonra da tonik-nemlendirici/göz kremi kombosu ve varsa üstüne gündüz serumu uygulamak gerekiyor.

gece yatmadan da yine makyaj varsa temizleyici ardından tonik-nemlendirici/göz kremi ve varsa gece serumu kullanılmalı sırasıyla.

haftada bir gözenek sıkılaştırıcı bir maske yapmanızın faydası olur.
cildim karma dediğiniz için kil maskesi yapabilirsiniz mesela.
gözeneklere iyi geliyor, temizliyor.
kuru ciltlere önermiyorlar onu, size uygun olacağını düşünüyorum.

ürün olarak da l'occitane'ın serum ve yağlarını, kiehl's'ın göz kremini ve maskelerini tavsiye ederim.
ama işte fiyatlar pek uygun değil maalesef.
gerçi uzun süre kullanılıyorlar ama işte bir kerede hepsini almak çok ciddi bir para ediyor.
suna dumankaya gibi cilt bakımı konusunda doğal yöntemleri olanları araştırıp bazı maskeler, kremler öğrenebilirsiniz eğer uğraşırım diyorsanız.
o kadının bir kremini annem yapıyordu, çok memnun kalmıştı mesela.

marka önerisi veremeyeceğim bunun için çok iyi bir bilgiye sahip olmam gerekir. ancak sosyal medya kullanıyorsanız instagramda sosyal eczacı sayfasını önerebilirim. dermokozmetik ürünleri içerik ve f/p olarak değerlendiriyor. kullandığım ürünleri sayfa değerlendirmelerine göre aldım memnun kaldım. kendi temizlik ve bakım rutinimi oluşturdum en azından.

Doğrudan ürün tavsiye etmiyorum ama Missha'nın ürünlerine bakabilirsiniz. Bildiğim herkes kendi cilt tipine uyan ürünleri kullanıp memnun kalıyor.

Ben Simya Evi'nin urunlerini kullaniyorum, gozenek sikilastirici tonikleri bende cok ise yaradi.
(bkz: simya evi)

Genel olarak düşünüyorum, susmayı bilmeyen, her sessizlikte laf olsun diye boş konuşan insanlara acayip sinir oluyorum. Daha sempatik yapmıyor, aksine kalkıp ortamdan uzaklaşasım geliyor. Huzur içinde sessizce oturamayacağım insandan sevgili de olmaz zaten.

Edit: Çok acayip yahu. "insanlar genelde boş konuşan sevmem deseler dahi severler" diye cevap var. Niye birilerinin sizden farklı düşünebileceğine inanmıyorsunuz hiç anlamıyorum.

boş konuşacağına sussun daha iyi.

herkese göre göreceli, benim gözlemime göre hiç konuşmamasından daha iyi olarak izlenim bırakıyor. insanların hareketleri ile fikirleri bir değil. burda boş konuşmasınlar diyen kişi hiç konuşmayan birisine asosyal damgası verip mesafe koyuyor genelde.

yapmaz, antipatik yapar.

söyleyecek bir şeyin yoksa sus felsefesi söz alıp konuşma durumlarında etkili. birilerinin senden bir şeyler söylemeni beklediği durumlarda sessiz kalmanın negatif etki yarattığını bizzat deneyimledim. ben ki çok konuşan biriyimdir, cidden bazı noktalarda bir şey söylesem çok boş yapmış hissedicem, ki ara ara boş yaparım da zaten; susmayı tercih ettiğim zamanlarda ya durumdan keyif almayan ya da sessizlikle mesaj vermeye çalışan konumuna düştüm. benim gibi normalde çok konuşan ve çoğu boş konuşma olmayan insanların suskunluğu asaletinden olarak algılanmıyor ne yazık ki.

sevgili konusu ayrı, yanında boş konuşmaktan çekineceğim biriyle sevgili olmam. alakasız şeylerden konuşmak, saçmalamak karşımda konuşup etkilemek istediğim ama heyecandan ne konuşacağımı bilmediğim biri olduğunda girdiğim bir mod oluyor zaten. buna tahammül edemeyenler az değil tabii, o durumda sempati kalmıyor.

benim konuştuğum birinin benim gibi saçmalıklar yapması sempatik durur. öte yandan oturaklı ve sakin kadınlardan da ayrıca etkilendiğim doğrudur. o yüzden çok kişisel bişey bu diyip geçicem.

Hiç konuşmamakta kötü. Asosyal, psikolojik olarak sorunlu gözüylede bakabilirler. Ayarı tutturmak önemli.

elbette ki en güzeli ayarı tutturmak ancak soruda iki uç var.
hiç konuşmamak yerine boş konuşmak daha faydalıdır.
hiç konuşmayan insan sorunlu ve sıkıcı görünür.
boş konuşan insan ise sadece boş konuşur.
insanlar genelde boş konuşan insan sevmem deseler dahi severler.

ilişkide belli bir seviyeye gelinmemişse, sessizlik rahatsız edicidir bana göre.
en coşkulu, en sabahlara kadar konuşulan, en kıkırdanan dönemde neden sessizlik olsun?

bir de, boş konudan kasıt ne?
sürekli ekonomi, devlet politikası, felsefe ve sanat mı konuşuluyor?
geyiğe her zaman ihtiyaç vardır.
ilişkinin kendi jargonunu oluşturmasının yolunu açar.

bazen yan masadakiyle dalga da geçersin, salak salak espriler de yaparsın, tek gözünü şaşı yapmak gibi gereksiz becerilerini de sergilersin, arkadaşını da çekiştirirsin, olur yani neden olmasın?
şapşallık da sevimli bir şey olabiliyor belli ölçüler dahilinde.

beraber gülebilmek için boş konuşmak gerekiyor genelde.
ama sürekli böyle mi olmalı?
hayır, beraber susmak da güzeldir, ama dediğim gibi belli bir seviyeye gelinmemişse susmak gerginlik yaratır bence.

bi değişiklik yok devam.

normalde sıklıkla sipariş veririm. yabancı mutfaklardan özellikle, bazen de fastfood. bu dönemin başlarında aynen yemek siparişlerime devam ettim. ama son bir aydır ben de hiç sipariş vermiyorum artık. marketten aldığım poşetli gıdaları falan yıkayan biri değilim. panik halde yaşamamama rağmen, hazır yemek siparişini kestiğimi fark ettim sorunuzla. allah o sektörde çalışanlara kolaylık versin.

veriyorum

Simdi baktim yemeksepetimdrn en son 11 mart’ta vermisim. Bir sure daha vermem sanirim.

O tarihte de ilk vaka aciklanmis. Bir daha da vermedim

güvendiğim 2 yerden verdim bir iki kez.

Normalde de ayda bir, iki kez veriyordum zaten. Su anda da aynen devam.

Benim de son siparişim 14 mart imiş. Uzun bir süre daha sipariş vermeyeceğim sanırım.

Normalde haftada 7-8 kere dışarıdan söylüyordum. Zorladığım halde 2 aydır 2 kez sipariş verdim dayanamayıp. Pizza için ruhunu satabilecek bir insanım, ikisinde de pizza söyledim. Siparişleri alınca, evde önceden yüksek ısıya getirilmiş fırında bir süre bekletmekte fayda var gibi geliyor.

2 ayda 2 kere verdik totalde siparis.

ben de en son 15 martta sipariş vermişim, iyice azalana kadar vermeyeceğim.

Sipariş geldikten sonra, fırını açıp fırında bir süre bekletin.

güvenemediğimiz için vermiyoruz. 2 aydır canım lahmacun çekiyor, yiyemedim.

güvendiğim yerlerden veriyorum.

Son 6 ayda 2 kere verdim.

Okullarin tatil ilan edilmesiyle isin vehametini anlayip biraktim. Ben de cok sik soylerdim.

aynen devam bi değişiklik yok.

asla.
eskiden çok sık sipariş vermeme rağmen uzun bir süre vermem artık.

olmaz olmaz

Valla bu nasıl veterinerden çok bu nasıl kedi demek lazım :D
Şaka bi yana, bişey olmaz ama adamın canı bayağı yanar.. Ah şu kediler :)

kapıyı kapatacak tabii ki, her veteriner işlem veya muayene sırasında kapıyı kapatır.
kapatması da lazım zaten.

sizin kedinizde bir şey varsa (çok düşük ihtimalle de olsa) eldivensizlik veterinere zarar verir, kediye bir şey olmaz.

cat chow olabilir.

Bonacibo seviyorlar temizmamada satılıyor

Micho mama, kediler epey sever.

Sokaktakilere Enjoy alıyorum ben.

temizmama'da satılan micho ya da bonacibo +1

Kaliteli degil ama ben de temizmamadan aliyorum sokak kedileri icin. Bi de ozel durumdaki kedilerle karsilasinca iyi beslenebilsinler diye verebilmek icin kaliteli marka bulunduruyorum. Hills,pro plan,nd gibi. Yeni dogum yapmis anne kedilere veya hasta kedilere veriyorum.

Burdan görüp enjoy aldım bende yediler.fiyati uygun. Biraz daha çıkarım dersen pro line veya micho al. Yalnız su da bırakın yanlarına.

Umarım evi böyle düzenleyen insan duyuruda değildir de görüp üzülmez :(

- Ev değil de bekleme salonu gibi, özel doktor muayenehanesi falan.
- Halı çok fena. Halının yeri çok rahatsız etti. Daha küçük bir halıyı sehpanın altında ve ortada olsa daha güzel. Böyle: imgur.com
- Televizyon çok yüksek, bekleme salonu hissini pekiştiriyor.
- Koltuğun tek yanda kolçağı var ve çok alçak, yayılıp televizyon izlemeye kitap okumaya uygun değil, bekleme salonu hissini pekiştiriyor.
- Duvardaki sıra sıra küçük çerçeve, dekor diye konan şeyler, pencerede jaluzi... Hep kişiliksiz ve bekleme salonu hissini pekiştiriyor.

ilk bakışta bana da bekleme salonu gibi geldi.

bekleme salonu +1
ev sıcaklığı yok.

la mis gibi oda iste. Renk uyumunu harika tutturmus adam, boyasi parkesi, perdesi, koltugu, halisi. Renkli yastiklari da bilincli olarak secti, biraz fantazi yapayim, zitlik yaratayim diye dusundu buyuk ihtimal. Ben yastik renklerini de odaya uydururdum. Tv Kablosu cirkin duruyor, Tvyi asagiya indirilip kamufle edilenebilinir. Onun disinda sikinti yok.

ortalama türk evine göre gayet başarılı. böyle bir odaya girdiğimde aklıma asla söylediğin detaylar gelmezdi. bitek tv alakasız duruyor, onun da yukarıda olması isteniyorsa duvardan geçirmek lazım kabloyu sistemi, çok zor. ama tv'nin göz hizasında olması lazım zaten, gereksiz yukardaı.

kendi kişisel tercihlerine göre kötü demişsin gibi geldi bana. yani kişi belki küçük taneli şeyler yemiyor veya çok güçlü makinesi olduğu için temizlemesi zor değil, belki de başkasına temizletiyor.

bekleme odasına katılabilirim ama bekleme odası gibi bir yaşam alanını bilerek tercih etmişse ve bu hoşuna gidiyorsa bu da dizaynı kötü yapmaz bence. renk tonları uydurulmuş sade ve şık bir oda olduğunu düşünüyorum.

ha, ben asssla böyle bir oturma odasında yaşayamam; orası ayrı. deri koltuk almazdım oturma odama.

kobuchu kiz+1

halının boyu yanlış (çok büyük), perdelerin boyu kısa (hafif yeri süpürmeli), koltuğun ayakları çok kötü (yere direkt oturan bir kanepe olmalıydı, yatak bazası gibi durması pek iyi olmamış), duvarda asılı olan çerçeveler çok küçük ve yetersiz.

modern derken soğuk, sade derken eksik olmuş.

televizyon kablosu çok kötü.
duvara gömülmeli, gömülemiyorsa bir şekilde kamufle edilmeli, yine olmuyorsa tv duvara monte edilmemeli, tv sehpası tarzı bir şeye koyulmalı.

zemin ve duvar rengi de çok soğuk.
gri zemine siyah-gri bir dekorasyon daha da soğutmuş.

mesela kanepenin karşı köşesine benjamin ya da japon şemsiyesi tarzı büyükçe bir bitki, yan sehpa üzerine güzel bir abajur ya da benzer bir şey, duvara daha büyük 2-3 çerçeve ya da daha fazla yer kaplayan herhangi bir şey, daha uzun ve daha dökümlü bir perde, koltuk üzerine biraz daha dolu dolu duran ve daha büyükçe minderler biraz toparlardı.

Ben simetrik, minimal ama soğuk buldum.

Ruhsuz. Mobilyaciya gidilmiş, hangisi nasıl birbirine uyar seçilmiş ve duvardaki çerçeveler dahil hepsi birden aynı yerden alınıp çıkılmış.

Hiç kimse nasıl bir kanepede oturmak istediğini hayal edip pintereste dolaşmamış günlerce.. Duvara aşmak için küçük eserler biriktirmemisler. Bir seyahatten dönerken bir güzel şey getirmemişler. Hiç en yakınları ile evi nasıl dekore edeceklerini konuşmamışlar heyecanlı heyecanlı. Bir kitaplığın tam a nasıl olması gerektiği ile ilgili bir hülyaya dalmamışlar.

Yazık olmuş.

televizyonun yüksekte olması dışında hiçbir sorun yok. halı da güzel kanepe de.

Bu tip yerleşimi sevsem de beğenmedim. Koltuk, perde, tv hepsi ucube gibi.

arkadaşlara katılıyorum. tv çok yüksek, stand üstünde olmalıydı. köşede büyükçe bir yeşillik\ ağaç olmalıydı. duvara daha kişisel ve büyük tek veya asimetrik minimalist foto/resim olmalıydı, bir de güzel bir abajur olmalıydı, halı daha küçük olmalı ve koltuğa yapıştırılmamalıydı.

çevrenizdeki veteriner kliniklerine telefon edip bilgi alın, konuşmalarından anlarsınız zaten.
dış parazit için üç tane ayrı aşı satmaya çalışana gitmeyin, bu tip durumlarda gramajına göre küçük ya da orta ırk köpekler için olanlardan bir aşı açılır, üç şırıngaya porsiyonlar halinde bölünür.
siz de şırıngaların iğnelerini çıkartıp, enselerine uygularsınız kedilerin.

bu daha ekonomik ve akıllıcadır, evdeki kedilerim için benim veteriner öyle yapıyor mesela.
bunu kendiliğinden söyleyen olmazsa, "şöyle yapabilir miyiz?" diye sorun.
fiyat bilgisi de alın.
içinize sinen hangisiyse ona gidin.

hepsiburada falan gibi veteriner kliniği dışında satılan ürünler hem etkisiz, hem de zararlı olabiliyor.
dış parazit aşısı dediğiniz, bir anlamda zehirdir.
iyi markalar bile doz aşımında zehir etkisi yaratabiliyor.
marka isterseniz de, genelde ya frontline ya da stronghold oluyor veterinerlerde, stronghold'u tavsiye ederim.

Peki iç parazit?

iç parazit haplarını sokak kedisine vermek zor, ama haplar çok uygun fiyatlıdır.
yani çok aşırı kazıkçı bir yer olmadıkça aşağı yukarı aynı fiyat olur.

güzel bir konserve mama alıp hapı toz haline getirin.
konserve mamayla toz haline gelmiş hapı karıştırın verin.
kilolarına göre (aşağı yukarı) yarım, bir ya da bir buçuk tablet gerekebilir.
hepsinin önüne porsiyon olarak koyarsınız.

ilaçlı mamanın kokusunu alıp yemeye yanaşmayabilirler.
o yüzden öncesinde biraz aç bırakın.
yani öncesinde kuru mama falan vermeyin o gün.
aç olurlarsa yeme ihtimalleri artar.

Petshoptan hapı 10 liraya almıştım. Damlası da vardı o da 20 30 lira bişey olsa gerek. Petshopa gidin. Vet. Yüksek fiyat verebilir

petshoplarda satılanla hepsiburada'da, n11'de satılanlar aynı zaten.

Öncelikle, kedilerde farklı tiplerde parazitler olduğunu ve her ilacın, farklı türlerin tedavisinde artı ve eksi yanları olduğunu belirtelim. Bu sebeple kapsamlı bir tedavinin süresi ve masrafı da artacaktır. Broadline, Advantage gibi damlalara o kadar vermek istemiyorsan, beşeri ilaçlar da kullanabilirsin. Bunlardan kedilere en uygun olanı, Kontil. Hapı ve şurubu var. Bağırsak parazitlerinin, tenya ve yuvarlak kurt türleri üzerinde etkilidir. Pek çok sokak hayvanına uyguladım, güvenebilirsin, başka kaynaklara da bakabilirsin. Sokak kedilerinin yaşam koşulları gereği, yalnızca azaltıcı etkisi oluyor ancak özellikle yuvarlak kurtlar, bağırsakları tıkayarak ölüme sebebiyet verecek kadar çoğalabildiği için en azından hayvanı rahatlatıcı etki sağlar.

Hapı tedavi açısından öneririm ancak yutturmak, daha zor olacaktır. Yapamayacağını düşünüyorsan, süspansiyon/şurup al. Bir de 10 ml'lik bir şırınga (tabii ki iğnesiz kullanacaksın). 11 mg/kg dozu vardır ancak kedilerde daha dikkatli olmak gerekiyor. O yüzden 5 ml ile başla. Şırıngayı nazikçe ağzına, dil arkasına sokup ilacı basmak, hap içirmekten daha kolay. Ki zaten verdiğinde dilleriyle, öğürme hareketi yaparak bir kısmını atmak isteyeceklerdir. Hepsini atmalarına izin verme, başı yukarı kaldırıp yuttur. Mümkünse, bir hafta boyunca uygula. Bu arada hayvanları da gözle. Daha sonra iki-üç günde bir vermeye devam edebilirsin. Ve bunları yaparken kesinlikle eldiven tak.

Bir de hayvanlar adına teşekkür ederim.

Birisi kaşar peyniri falan yiyor afiyetle. Ona hapı bölüp peynirin içinde veririm. Bir diğeri de yer ama üçüncü acayip nazlı bir tip, ona da artık köfte içinde falan veririm. Benim için önemli olan ekonomik olması ama işe de yarayacak olması.

Kredi kartı ile yapılabiliyor. alternatifi maalesef yok. Migros Hemen bulunduğunuz bölgede hizmet veriyorsa onlarda Migros'la aynı fiyattan hizmet veriyor.

Kredi kartı olmayan, yani açıkladıgım gibi bildiğimiz normal banka kartı ile online alamıyor muyuz acaba?

banka kartı ile alamıyorsun çünkü banka kartlarında para sen onayı verdiğin anda migrosun hesabına geçer. fazla ürün veya eksik ürün getirdiklerindeki aradaki farkı ayarlamak zor olur. kredi kartında ise 200 liralık siparişiniz için 200 liralık provizyon alınır, 205 tutarsa 205 çekilir kartınızdan 195 tutarsa da 195. o yüzden sadece kredi kartı ile çalışıyorlar.

normal banka kartı çalışmaz.

Banka kartıyla işlem yapamıyorsunuz. Ama banka kartın,sanal kartıyla alışveriş yapabiliyorsunuz. Ben bu şekilde sanal kartla sıkıntısız alışveriş yapabiliyorum migrostan.

normal zamanlarda banka kartıyla online değil, ama kapıda ödeme yapabiliyoruz.

online ödeme olduğunda provizyon alması yani karttaki limiti kapatıp, ödemeyi askıda tutması gerekiyor ki, iki gram eksik, üç gram fazla gelen ürünler genel toplamı 2-3 kuruş oynattığında, onu değiştirip doğru meblağı çekebilsin.

o yüzden nakit ödeme gibi, kapıda kartla ödemeyi seçip sipariş verebilirsiniz.
fakat şu anda salgın nedeniyle teması sıfıra indirmek için kapıda ödemeyi nakit, kart fark etmeksizin kaldırdılar.
yani salgından sonra normale döndüğümüzde kapıda kartla ödeme seçeneğini seçerek sipariş verebilirsiniz, ama şu anda maalesef sadece kredi kartı.

sevimli olması ve miyavlamadan sessiz sedasız öylece oturmasını istiyorsanız gidin peluş kedi alın. sizin gibilerin hayvan sahibi olmamasını öneririm.

bence bu yolculuğa barınaktan veya etrafınıza bildiğiniz gördüğünü ihtiyac sahibi kedişlerden başlayın.

çok güzel olur bence bu şekilde.

bunu çok uzun uzun anlatabilirim, ama şu anda özet geçeyim.

iran kedisi bakımı zordur.
hiç kedi beslememiş insan için daha zordur.

ama illa iran kedisi diyorsanız, evden atılmış, sahibi ölünce evsiz kalmış vb. bir sürü iran kedisi oluyor.
hayvan sahiplendirme sayfalarını takip ederseniz 1-2 ay içinde muhakkak bulursunuz bir tane.

Instagram sayfalarında terkedilen çok kedi var aralarında cins kedi de var lütfen para verip satın almayın sokaktan bir kedi sahiplenip onunda hayatını kurtarın.

sokakta veya çevrenizde yeni doğum yapmış veya yapacak kedileri takip edin ve yavrulardan birini alın bence. yavruyken alıp birlikte büyümek ayrı bir şey oluyor bence. ayrıca cins kedi = sağlık sorunu oluyor genelde. sırf tipi güzel instaya 2 foto atarım diye alıyorsanız hiç bulaşmayın bazen sabahın 5inde sırf zevk için miyavlarken cinnet getirebilirsiniz.
tuvaletini her sabah temizleyebilecek misiniz?
2 yaşına kadar yaptığı yaramazlıklara dayanabilecek misiniz?
kızgınlık döneminde başınıza gelecekleri kaldırabilecek misiniz?
her gün suyunu değiştirip mamasını verebilecek misiniz?
günde en az 2 saat onunla ilgilenebilecek misiniz?
bu soruları kendinize sorun ondan sonra bir daha düşünün. ayrıca ister iran ister fas kedisi olsun tüm kediler canı sıkılınca öyle bir miyavlar ki şaşırırsınız.

ya siktir et allağaşkına ne kedisi hiçbir kedi boş boş oturup miyavlamaz sana öyle denk gelmiş o kısa sürede. sürekli bi şeyler kırar, miyavlar kafanı şişirir, ayak altında dolaşır hele hele tüy dökme üff felaket sürekli ağzından tüy ayıklarsın yemek yerken falan hiç girme o işlere boşver arkadaşının evinde sev geç.

hele bi de bakımı var ki hiç girmeyeyim. iran kedisi dersen tekir masrafı x3 de. tekirin bile senelik ortalama 2k masrafı var.

Ahahahaha matilda +1

Siz kedileri ne saniyorsunuz cidden merak ediyorum. Oldu olacak çalışmasını talep edin de masraflarını da karşılasın.

İran kedisinin tüy bakımı zordur bence. Dişi kedi bakın. Erkek kediler sağa sola koku bırakıyor. Hayatınıza çok değer katacak.

hayatını paylaştığın kedi ister istemez dünyanın en mükemmel kedisi oluyor senin için. hatta evime gelen insanlar nasıl tapmıyorlar ona anlamakta güçlük çekiyorum. Kedi de öyle durduk yere miyavlayan bir canlı değil (eğer azmamışsa). tür sevdanızdan lütfen vazgeçin gerçekten çok anlamsız.

virüse karşı ne kadar etkili bilmiyorum ama fıs fıslı şişelerin birine sirkeli su yapıyorum. marketten aldıklarımın hepsini bu şekilde ıslatıp kurulayıp dolaba atıyorum.

asıl sorun pazardan aldıklarım. birkaç kaba sirkeli su hazırlıyorum. tüm aldıklarımı içine koyup biraz bekletiyorum. sonra dolaba yerleştiriyorum.

biraz uğraştırıcı oluyor, evet ama içim böyle rahat ediyor.

Lesmiserable, sirkenin virüs üzerinde hiçbir etkisi yokmuş ama. Hatta dso meyve ve sebzeler için uzun uzun akan suda yikasaniz yeter diyor. Diğer ürünler için de mecburen ya kolonya ya da sabunlu/ çamaşır sulu su.

antiseptik yüzey temizleyici spreyle tek tek silip yerleştiriyorum. tabii silinebilecek olan şeyleri.
can sıkıcı :/

artık direkt yerlerine yerleştiriyorum çünkü yıldım. ama siz silmeye devam edin.

hiçbir şey yapmıyorum. o kadar çamaşır suyuyla haşır neşir olsam kanser olurum.

eski düzen devam. ilk günden beri değişen bir şey olmadı gelen eşyalarla ilgili.

benim hayat düzenimde bir değişiklik olmadı pek.
eskiden de market alışverişimi online yapıyordum, şimdi de öyle yapıyorum.
eskiden de sebzeyi meyveyi ve özellikle yeşillikleri sirkeli suda bekletirdim, şimdi de öyle yapıyorum.
eskiden de kavanozlu, şişeli vb. yani direkt dolaba girecek olan şeyleri yıkar veya silerdim, şimdi de öyle yapıyorum.

tek fark olarak, siparişi getiren kuryelere torbaları mutfağın önündeki balkona bıraktırıyorum.
giriş katında olduğum için sinekliği açıp hemen bırakabiliyorlar.
orada bazen 1-2 saat, bazen daha uzun süre bekletebileceğim şeylerse bekletiyorum.

marketlerden aldığınız ürünler zaten güvercinlerin üzerine kaka yaptığı, toz içindeki kolilerden falan çıkıyor ya da o şartlarda rafa girmeyi bekliyor.
rafa, o pis kolileri açan, bütün gün elleri leş gibi olmuş reyon görevlileri tarafından diziliyorlar.
rafta dururken bazı ürünleri onlarca, yüzlerce insan alıp inceleyip yerine geri koyuyor.
kasada bütün gün parayla haşır neşir olan kasiyer hepsine tek tek dokunuyor.
zaten normalde evinize çok pis ürünler sokuyorsunuz farkında olmadan.
onları silmeden dolaba, sonra çıkarıp tezgaha koyuyorsunuz belki.
(20'lerimin başındayken part time marketlerde çalıştım iki yıl boyunca)

şu anda da o virüsün marketten gelen ürünlerden size bulaşması için, her ürünün o virüsle kaplı falan olması lazım.
onun için de hasta ya da taşıyıcı reyon görevlisinin ürünleri siz torbanıza atmadan hemen önce yalaması, üzerine hapşırması, öksürmesi, sizin de beş dakika içinde o ürünü yüzünüze gözünüze sürmeniz gerekiyor.

bu ürünler zaten reyonda bekliyor, market alışverişiniz bitene kadar sepetinizde dolaşıyor, kasada duruyor, torbaya girip sizinle eve gelene kadar bir şekilde havalanıyor yani.
yapacağınız şey sadece suyla, sabunla, hadi bilemediniz bulaşık deterjanlı süngerle falan yıkamak, ama bunu virüs için değil, yukarıda yazdıklarım nedeniyle genel temizlik amaçlı yapmanız yeterli.
o kadar panik olmayın.

bütün bunlara dokunan ellerimizi çamaşır suyuyla değil, normal suyla sabunla yıkamak yetiyorken, her şeyi çamaşır suyuyla yıkamaya gerek yok ki.
hatta sürekli çamaşır suyuna temas etmek ve solumak sağlık için daha zararlı.
normal deterjanlı bir bezle ya da akan suyun altında sabunla, bulaşık deterjanıyla yıkayın yeter.

hiçbirisini yapmıyorum yapmayı da düşünmüyorum.

Paketini atabildiklerimizi atıyoruz, kabuklu meyve sebzeleri (limon, portakal) sabunlu suya koyuyoruz, bu sırada paketini atamadığımız ürünleri bulaşık deterjanı ile yıkayıp, kurulayıp kaldırıyoruz. Marul, maydanoz, soğan gibi şeyleri balkona atıyoruz, kullanacağımız zaman alıp, akan suda yıkayıp kullanıyoruz. Iki gün sonra onları da dolaba yerleştiriyoruz..

Camasir suyunu suyla karistirdim. Fis fisa koydum. Plastikleri vs siliyorum. Ama ben bunu onceden de yapardim. Soda siselerinin ustune ayakkabiyla ciktiklarini gordukten sonra yapmaya basladim.

Bulaşık deterjanıyla yıkıyorum ben çamaşır suyu hiç kullanmadım.
Eğer 1 haftadan önce kullanmayacaksam hiçbir şey yapmadan bir dolaba koyuyorum orda öylece bekliyor. Süt gibi şeyleri hemen yıkıyorum.

1-2 gün kapının girişinde bekletiyorum. Buzdolabına koymam gereken şeyleri %70 alkollü dezenfektanı üstüne sıkıp siliyorum, virüs varsa ve hepsi ölmese bile bir kısmı gitmiş olur. Çok hasta olanlar "maruz kaldığı virüs miktarına" göre oluyor deniyordu.

Meyve sebzeleri bolca su ile yıkayıp sirkeli suda bekletip durulayıp kaldırıyorum. Şişeli konserveli şeyleri sabunlu su ile yıkıyorum. Çamaşır suyu daha zor arındığı için kullanmıyorum. Evde buharlı temizleyicim var. Kargo vs gelince balkona koyup 3-4 saat bekletiyorum sonra buhar makinesi ile 100 derece su buharına tutuyorum. Araştırmalar 70 derecenin üstünde bakteri mikrop virüs vs yaşamadığını gösteriyor. Kapı kulplarını, damacanayı, kargoları vs buharla temizliyorum.

Bu virüs muhabbetinden önce de kavanoz ve teneke konserveleri hep yıkardım. Depoların ne kadar leş ortamlar olduğunu hepimiz biliyoruz. Bundan sonraki süreçte de sanırım her şeyin pis olması durumu takıntı haline geldi bende, o yüzden bunları yapmaya devam edeceğim gibi duruyor.

meyve, sebze aldıysam onları şöyle bir sudan geçiririm.
geri kalanları aldığım gibi yerleştiririm.
ben, biraz gevşek ve üşengeç birisiyim bu konularda.

her şeyi bulaşık deterjanı ve suyla yıkıyorum. meyve, sebzelerin sadece poşetlerini değiştiriyorum ve eskisi gibi yiyeceğim zaman yıkıyorum.

"sanayi tipi" diye geçen en basit modelinden aldım 1-2 yıl önce.
120-150 lira civarında olanlardandı.
gayet güzel, bildiğimiz kollu meyve sıkacağı.

Hem sarman hem tekir sahibiyim.
Sarmanlar (en azindan benim tanidiklarim) simarik, oyuncu, sevecen, yaramaz, sirnasik ve biraz sapsikler. Tekir ise daha agir basli, ozguvenli, kendi halinde bir hayvan.
Ben sarmana giderdim:))

bence illa sarman ya da tekir diye şartlanmayın.
dediğiniz gibi o yavruları da bir görün, hiç aklınızda olmayan, görünce vurulacağınız bir şeyle de karşılaşabilirsiniz.

benim sarmanım söz dinleyen, ama canı isterse muzurluk da yapan, aklı başında ve en sırnaşık olmayan kedim.
kendisi alfa.

tekir de çok oyuncu, çok sevecen, çok iyi huylu, yaramaz değil, ama hareketli.
diğer herkes uyurken kendi kendine takla ata ata oyun oynayan bir şapşal.

tekirler genel olarak aşırı hareketli oluyorlar, ama yine de şans işi bu tabii.

abi tekir sarman diye ayrı ayrı özellikleri olan kediler yok. hepsi aynı kedinin genetik sebebiyle tüy rengi değişik versiyonları.

rengini beğendiğini al bence.

Gisip yavrularla enerji alışverişinde bulun. Sev. Hangisi hoşuna giderse. Ama nasip kedi işi ya.

Ayyy bu resmini koyduğun kediler kendi deneyimlerime dayanarak diyorum çok arsız oluyo :D Bi de çok konuşuyolar ya :D

Hem sarman hem tekir besledim, sarmanla tekir gerçekten birbirinin zıttı karakterdeydi. Sarman aşırı sırnaşıkken, tekir tam tersi :D Sarmanın çok konuştuğuna tanıklık etmedim ama tekir özellikle acıkırsa ve mama bulamazsa beyninin etini yer ağzına iki lokma bi şey sokana kadar :D Sarman daha miskin, tekir ona göre biraz daha enerjikti benim beslediğim kedilerde. Evde bakacaksan tekirin enerjisini sürekli alman gerekebilir :D Yaşlanınca biraz daha sakinliyolar ama enerjisini atamayınca aşırı agresif oluyor, çiziyor tırmalıyor, yakıyor yıkıyor :D Tekirin pek oyuncu olduğunu söyleyemem yani başına buyruk, kendi kendine oynar oynarsa daha çok :D Ama tekir sarmana göre daha zeki bence. Çok daha hızlı kavrıyor ve çoğu şeyi içgüdüselden ziyade bayağı insan gibi düşünüp plan yapıp öyle harekete geçiyo diye şüpheleniyorum :D

www.instagram.com seçkin hanım'ın sayfasındaki yuva bekleyen kedilere göz gezdirin derim, güvenilir biridir kendisi.

tek gözü veya tek patisi olmayan bir kedi almanız naçizane tavsiyemdir. bu hayvanlar sokakta yine de yaşayabilirler ama takdir edersiniz ki sokakta dezavantajlılar. evde ise hiç dezavantajlı değiller. tamamen kör bir kedinin sorumluluğunu üstlenmek istemezseniz tek gözlü veya üç patili değerlendirin derim. mesela:

www.instagram.com
www.instagram.com

böylelerini herkes almak istemiyor. büyüklük göstermiş olursunuz.

bizde de sokaktan kurtarıp yuva aradığımız kediler var, aşağıda ilanları bırakıyorum. istanbul pendik.

anne kedi. çöpe atılmış 6 yavruya süt annelik yaptı, yuva arıyoruz:
www.instagram.com

sokakta bulunan yavrulara yuva arıyoruz:
www.instagram.com

2 hafa önce domates pazarda 10 lira civarındaydı ama her geçen gün düşüyor. getir'in fiyatları epey yüksek özellikle meyve sebzede. her geçen gün düşecektir fiyatlar. özellikle yaz geldiği için domates vs. baya düşer.

10 lira olan salkım domates. daha dandik olanlar daha ucuz ama tadı olmaz onun da.

pazar daha ucuz ve taze. burada eskisi gibi kalabalık pazarlar olmuyor. zorunlu olmadıkça asla market veya manavdan sebze meyve almam.
bu hafta domatesi 6, salatalığı 5 TL'den aldım ve çok tazeydi. geldiği gibi tezgaha koymuşlar.

dun marketten (istanbul-mopas) aldik domates, ceri domates bile 6-7 liraydi ve gayet guzeldi. salkim domates de o civardi diye hatirliyorum.

migros'ta meyve sebze bir tik pahali oluyor. gecen sene normalde elma mopasta 5tl iken, migrosta 7-8tl idi.

konu elma olduğu için elmadan örnek vereyim.
yeşil elma sevdiğim için evde hep bulunur, sık alırım.

özellikle meyveleri denk getirebilirsem macrocenter'dan (gözle görülür kalite farkı oluyor), çoğunlukla da migros'tan alıyorum.
hadi macro'yu saymıyorum, ama migros'un da sebze meyvesinden gayet memnunum ve fiyatları da ucuz olmasa da gayet makul ya da ortalama oluyor. (piyasaya göre, yoksa elmanın 10 lira olmasının makul bir yanı yok.)

getir'den bir kere salatalık istemem gerekti, çürümeye yüz tutmuş salatalıklar geldi. hem pahalı, hem de memnun kalmadım.

geçenlerde mopaş'tan eve sipariş verdim, evet migros'tan ucuz, ama gelen elmayla benim migros'tan aldığım elma arasında dağlar kadar fark var.
aynı sepette duruyorlar, görüntü olarak bile hangisini migros'tan aldığımı ayırt edebiliyorum.

yani pazara gidilemiyorsa, en ucuza bulunan sebze meyvede de kalite farkı oluyor.
mesela mopaş değil, ama özkuruşlar'ın sebze meyve reyonu bence daha iyi, ama online'ı yok bildiğim kadarıyla.
ama hani elması öyledir, domatesi değildir, onu bilemem.
sadece migros'tan gözüm kapalı online siparişte sebze meyve istiyorum, iyisi geliyor.
mopaş gibi yerlerden belki gidip seçerek almak daha doğru olabilir.
carrefour'un da sebzeleri online siparişte güzel geliyor, ama bazen yine biraz da olsa hırpalanmış olabiliyor yeşillikler falan.

migrosta 6-7 liraydı elmanın kilosu. yavaş yavaş mevsimi geçiyor, bu yüzden fiyatı artmaya başladı ancak yaz meyveleri de ucuz olmayacka çünkü üretim yok.
muzun kilosu olmuş 16-17 lira ve yerli muz yok.

domates ve hıyar da migrosda 6-7 lira bandında. evet 10 lira değil ama yine de çok pahalı bence de.

ayrıca geçen hafta manavlara bakayım dedim evin etrafındaki. migrostan net daha pahalı. evet bir tık daha kaliteli ancak kilosunda 3-4 lira farkettirecek kadar da değil.

Grani smith mi ne, yesil elma mi? O migrosta yazinda o fiyatlarda oluyor. Pazarda daha ucuzdur.

çilek nihayet çıktı ama kilosu 12-13liradan satılıyor..
özellikle rejim değiştikten sonra ülkenin çivisi çıktı resmen..
eskiden migros mini tahta kasalarda çilek satıyordu..
2-3 kiloluk bu kasa için 7-8lira öderdim.. haliyle doya doya çilek yerdim..
artık yanından bile geçmiyorum..
maddi durumum iyi ama ülkedeki çakal komisyonculara 5 kuruş kazandırmak istemiyorum..

bizim kısır kediye 2 yıldır normal proplan veya royal canin yediriyoruz. ara sıra kilo aldığı zaman aynı mamaların sterilize kısır mamalarına geçiyor ve spor yaptırıyoruz. Şimdilik bir problem olmadı.

kedimiz 3 yaşında.

sevdiği mamayı yesin bence, zaten yeni toparlamış, iştahlı da değilse gereksiz.

benimkilerin hepsi kısır ve biri de senior, ama normal yetişkin tahılsız n&d balkabaklı bıldırcınlı/balıklı yiyorlar.
bir kere kısırlaştırılmış alayım dedim, doymadılar, aldığıma alacağıma pişman oldum.
hepsinin sağlığı da yerinde.

denemediyseniz n&d deneyin ve mümkün olabildiğince tahılsız mamayla besleyin.

Seninle kişisel problemi olan bir şerafettin mevzusu olabilir bu.arabanı oraya bırakmandan rahatsızlardır belki de.cama yaz işemeyin diye.

bahar geldi, koku bırakıyorlardır.
tam olarak çiş yapmak değil o.
muhtemelen oralarda bir koku var ve o yüzden koku bırakıyorlar, o da duvar alçak olduğu için sizin arabaya denk geliyor.

ben olsam arabanın yanına denk gelen duvarı sirkeli suyla yıkar, duvar kuruduktan sonra üzerine mama bırakırdım.
sirkeli su dökseniz de engel olamayabilirsiniz.
kokuyla önüne geçmeniz zor çünkü sirkeli suya rağmen o kokuyu ayırt edebilirler yine de, ama bir ihtimal etkili olabiliyor bazen.
mama koyun dememin nedeni de, mamalarının yakınına çiş yapmamaları.
arabanın yanına denk gelen yerlere, duvarın üzerine aralıklarla birer avuç mama bırakın, şartlanmaları değişir o şekilde.

Kopuk gibi oluyor mu? Yani baya sprey krema gibi kopuk olmali.

ya bunu bezelyeler pişmiyor, yumurta beyazıyla bezelye yapıyorum olmuyor filan diye okudum. mutfağa dair bütün bilgilerimi gözden geçiriyordum.

anladığım kadarıyla bezelye olmayan bezelerin çok iyi çırpılması gerekiyor bir de fırına koymadan önce de köpüğümsü, içi oldukça boşluklu bir şey olmalı. yani tepsiye sıkarkenki hali şampuan köpüğü gibi olmalı dendiği gibi. poşete ya da sıkma şeyine koyup sıkarken presliyor olabilirsiniz.

bir de kimi tarifler 20-25 dk çırpmaktan söz etmiş, şekeri yavaş yavaş koyup hızı artırarak. bir 10 dakika daha pişirebilirsiniz ısıyı az düşürüp.

koyduğunuz şeker çok az, ondan tutmuyordur.

şeker, yumurta akının tam iki katı ağırlıkta olacak.
yumurta aklarınız 150 gram geliyorsa, 300 gram şeker olacak.
üç yumurtaya 1-1,5 bardak şeker gibi oluyor yani miktar olarak söylemek gerekirse.

pudra şekeriyle yaparsanız da, her yumurta tanesine bir çay bardağı pudra şekeri.
yani 1 yumurta akına, bir çay bardağı pudra şekeri olacak.

zaten dokusu olmuyordur aslında, dolu dolu bir köpük de olmuyor muhtemelen sizinki.
şeker oranı artınca anlarsınız aradaki farkı.
diğer yaptıklarınız doğru.

Biz yaptığımızda çok sert olmuştu biraz fazla beklemişti diye hatırlıyorum belki derecesi azdır sizinkinin şekeri az diye de olabilir ardanın tarifi vardı oradan bi kontrol edin

Bir daha ne zaman denerim bilmiyorum da, deneyince daha fazla şeker+daha fazla çırpacağım

Diğer notlara gelince de; şekeri yavaş yavaş eklemedim bir anda koyup karıştırdım

Tepsiye dizmek için sac a poche kullanmıyorum kaşıkla alıp koyup şekillendiriyorum.

Teşekkürler geri dönüşler için

kesinlikle yanlış diziyi izliyorsun o zaman.

bir kere türk dizisi asla izlememeye çalış.

sonra sağlam dizilerden bir iki tanesini aç izlemeye çalış.

benim dizi kuralım 3 bölümdür. ilk 3 bölümde sararsa devam edilir. yoksa başkasına geç dizi mi yok?

dizi tavsiyesini buradan alabilirsin mesela.

game of thrones ile başlayabilirsin. daha izleyip de mest olmayan görmedim nedenini bilmiyorum. son sezona kadar keyifle gelirsin.

bence de yanlış şeyleri izliyor olmalısınız.
ki zaten izleyemiyorum diyorsunuz.

insan hayatında belli gerçekler var, ama farklı seçimler yapan, bunlara farklı tepkiler veren insanları izlemek, diyaloglarını dinlemek, bakış açılarını görmek bazen ufuk açıcı olabiliyor.
insanların tartışması da bu yüzden oluyor genelde.

bir diziden hayatın anlamını çıkartmak ya da bunu beklemek saçma, ama "hep aynı şeyler" biraz yüzeysel kalan bir yaklaşım.

sürekli dizi üzerine dizi izlemek zorunda değilsiniz.
arada bir güzel bir şeyler izlemek de yeterince tatmin edici.

Seninle o kadar aynı fikirdeyim ki! Dizi izliyceğime çıkıp bi hava alırım ya da kahvemi alıp kitabımı okurum balkonda güneşte daha keyifli. Dizi/film fark etmez, izledikten sonra başım ağrıyor, gereksiz bi düşünce görüntü kirliliği oluşuyo beynimde. Rahatsız ediyor beni.

Gereksiz bir eylem .
Diziyi hazırlayanlar izleyici kitlesini iyi analiz etmiş ki ekrana yapışıp kalıyorlar.
Genellemeyelim tani ama Dizi alışkanlığı olanlarda çoğu zaman denk geldiğim özellik ise üretmekten ve öğrenmeye çalışmaktan aciz, hazır ve popüler şeylere hemen konan ,detaylı düşünmeyenler oluyor.

"dünyadaki insan hayatının belli gerçekleri hep aynı kaldığı için sanırım döne dolaşa hep aynı şeyi izliyormuşum gibi geliyor."

roman okumak da aynı kategoride o zaman?

ben de anlamiyorum. Film izlemeleri lazim. Hitchcock'u, Bergman'i tanimayan adamlar Netflixten son cikan diziyi izliyor, o kadar bolum diziye emek harcayacagina film izle cesit cesit. bir gun Akira Kurosawa dan Japon kulturunu tanirsin, baska gun amerikan ic savasi ile alakali bir fikrin olur, sonra Italyan yeni gercekciligi ile savas sonrasi Italyayi ogrenirsin, Notting hille, bridget joneslarla Londra atmosferi yasa, g.kore sinemasina dal falan. Lostcular nasil patladi, sonunu iyi baglayamamislar, hep sovuyordu mesela

eğer mantık aranacaksa her şey saçma zaten. kardeş napak ölene kadar çalışsakta süper rahat bir hayat yaşıyamıyacağımız için dizi izlioz maç izlioz bira içioz işte yapıyoz bişeler.

Çünkü dizilerdeki karakterlere bağlanmayı seviyorum, bir süre sonra arkadaşımmış gibi hissetmeye başlıyorum, işte bunlar hep yalnızlık.

Adam oturup bi hikayeyi baştan sona izleyemiyor bile, sonra gelip insanlar niye izliyor diye soruyor.

İyi yönetmenlerden örnek verenler olmuş, kimse bunları izlemek, şaşalı bir sinema kültürüne sahip olmak zorunda değil. Hayatın her alanında geçerli bu. Sizin sinemayı çok önemsemeniz ve usta işlerini takip etmeniz ve bu işlerin varlığı, herkesin bunlara aynı hassasiyetle yaklaşmasına sebep değil.

Geçen sene arka arkaya 3 tane çöp sitcom izlemiştim. 3 sezonu geçmiyordu, bölüm sayıları da çok değildi. Sırf evde oturmaktan ve can sıkıntısından izledim. Bu karantina günlerinde bir kere daha deneyimledim, benim için boş zamanımın tamamını yararlı şeylere vermek mümkün değil. Kafam almıyor ve bir yerden sonra odağımı kaybedip verim alamıyorum mesela. Böyle zamanlarda açıp dizi izliyorum bazen. Ne yararı oluyor? Kafam dağılıyor, dinleniyorum, eğleniyorum. Diziler, filmler ve romanlar insanların deneyimleyemedikleri şeyleri en azından izleyip empati kurabilmelerine, o hissi biraz olsun yaşamalarına sebep olur. Bu açığı tamamlamak, gerçek hayattan bir süreliğine uzaklaşmak gibi etkenler var.

Ayrıca herkesin boş vaktini doldurmak için farklı aktiviteleri var, sürekli dizi bitirmek bunlardan biri.

Al capone gercekten yaşamış ve yılda 1500 kişinin öldürüldüğü gangster savaşlarının baş aktörü. Diğerleri hayali karakterler sonuçta.

Kurgusal karakterler içerisinde en karizmatik ve reddedilemez tekliflerle iş bitiren kesinlikle Corleone benim için. Üstüne tanımam.

Gerçek suçlular için de Al Capone’i mesela Pablo Escobar ile kıyaslamak daha doğru olur tabi ki. Yalnız Vito Corleone da Al Capone’den esinlenilerek yaratıldığı için birbirileriyle tamamen alakasız karakter ve kişiler değil.

Vito corleone gibi mütevazı ve asil bir kurgu karakterin al capone gibi vahşi ve gösteriş budalası bir gangster den esinlendigini söylemek nasıl bir şey.

al capone ve corleone benzetmesi bence de talihsiz olmuş.
ben de corleone diyorum.

aralarında en asili ve "kalitelisi" corleone tabii ki.
bunda hem öyle bir karakter yaratılmış olmasının, hem de döneminin etkisi var bence.

corleone daha organize, daha asil ve daha hiyerarşik bir düzenin ve sistemin içinde, bağlı olduğu bazı kurallar, saygı duyduğu şeyler var, daha köklü ve kendinden sonra gelenlere bıraktığı bir şey var.
ama zaten biraz bilerek öyle yaratılmış bir karakter/aile olduğuna inanıyorum.
bu açıdan düşünürsek, al capone daha "gangster".
yani biri baba, diğeri daha serseri gibi sanki.

soprano'nun bence bu ikisiyle pek alakası yok.
eski dönemlerin en saçma sapan adama bile kattığı bir kalite var.
soprano bunların yanında döneminden dolayı biraz bayağı kalıyor bence.

çok sevimliymiş.

benimkilerden biri yaygaracı, çişi falan geldiğinde miyavlıyor o da.
derdini anlatıyor.

biri özellikle sabahları neşeli olur.
sabahları ve oyun oynadığı sıralarda çok konuşur.

dişi olan tek kedim de konuşuyor.
seslenirseniz cevap veriyor.
konuşursanız karşılıklı sohbet devam ediyor.

Benim küçük oğlan çok konuşur. İsmini söyleyince ovvv gibi bir ses çıkartır. Kız sinirliyken ana avrat sövüyor, bana öyle de gelmiş olabilir. Büyük oğlum da açken gürültü patırtı yapmaz, dibime gelip gözlerini üstüme diker ve ne var oğlum deyince maaaavvv diyerek aç olduğunu belli eder.

Konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz, bilmiyorum.

evetttt <3

ne dediğini anlıyorum. canı mı sıkıldı acıktı mı ilgi mi bekliyor. hepsine has ses ve hareketleri var. bu arada her kedinin tarzı farklı olsa da bence güvendikleri kişilerle konuşuyorlar. ve ben kapıdan çıkarken 3ü de oldukları yerde donup kalarak hafif kafa eğik gözlerini belertip bana kitlenip tam anlamıyla lütfen gitme ifadesiyle bakıyorlar. çok acıklı :(

benim dışımda kuşlara küfür ediyor minik kızım. 3 kedim var 3ü yanyana camdan kuş izlerler aynı anda kafaları dönen 3 minik, muhteşem bir manzara.

bir tanesi kuşlarla konuşuyor :D ama görseniz ...mına koyd.. çocu... der gibi gerçekten yüz ifadesi ses tonu küfür gibi :D bazen de kuşlara sitem eder gibi hızlı hızlı bir şey de anlattığı da oluyor onun :D

bonus: bu kuşlara küfür edeni süpürge ile süpürebiliyorum. diğer ikisi evin içinde yokolur kaçıp saklanırlar süpürgeyi çıkardığımda kuşlarla konuşan ise makinaya yapışıyor oynuyor ve süpürülmekten zevk alıp gırlıyor.

annemin de neredeyse bir senedir ciddi derecede göz seğirmesi vardı, aile hekimimiz magnezyum çinko desteği önerdi sürekli kullandıktan sonra epey bi azalmıştı.

Bugünlerde gerçekten de bir yerlere gitmek sakıncalı.
Uykusuzluk, yorgunluk, kafein gibi nedenlerle artabiliyor. Magnezyum yararlı olabiliyor gerçekten.
Genellikle yatışıyor. Bazen birkaç hafta sürebiliyor. Ama sıklıkla ciddi bir nedeni olmuyor.

bu aralar herkes evde kapalı kalmaktan bilgisayarla daha çok zaman geçiriyor. bu da etkilemiş olabilir. bir gözden geçirin ekrana bakma sürenizi?

bilgisayar başında çok oturup uykusuz kaldığım zamanlarda bana da olur.

daha farklı zamanlarda olduğunu düşünüyorsanız salgından sonra bir baktırırsınız olmazsa.

dondurmak sakıncalı ama çöpe atmaya gerek yok. pişirip buzluğa atın. ısıtır yersiniz.

çöpe atmayın, buzluğa değil buzdolabına koyun.
1-2 gün içinde pişirip tüketin.
hepsini tüketemeyecekseniz pişmişken buzluğa atın, ısıtıp yersiniz +1

Bence dolapta da bekletmeyin, donup çözülen ürün dolapta çabuk bozuluyor. Pişirip bugün bitirin, sokakta kenar kuytu bi yere koyarsanız illa bi hayvan kokusunu alıp gelir yer.

çalışır halde teslim aldıysanız sizin karşılamanız lazım.

hayır ev sahibi karşılayacak.
hani evde 4-5 senedir oturuyor olsanız siz kullanıp bozmuşsunuz belki ama bu durumda kesinlikle ev sahibi öder.

ev sahipleri üşüşmüş. 3 aylık evdeki bozuk malı da mı kiracı karşılayacak. ev sahibi yaptıracak tabii ki.

mantik basit, evden cikarken yaninda goturmuyorsan ev sahibi karsilar. adi ustunde demirbas, evin bir parcasi.

ev sahibi tabii ki.

Kullanıcı hatası sonucu bozulmuşsa siz, başka sebeple ise ev sahibi bence.

Hasarın durumuna göre değişir? Fırın kapağı vs çarpma kırma gibi kullanıcı hatası ise kiracı yok içindeki gözle görülmeyen değişmesi gereken parça ise ev sahibi.

Not : ev sahibiyim

eksiduyu.ru

6 yıldır samsung kullanıyoruz. herhangi bir sorun yaşatmadı.

Cok basit bir panasonic var mutluyuz


Bu aslinda hangi ozellik, hangi boyut istedigine göre degisir.

Bence marka farketmiyor. Watt degerinin yuksek olmasi daha onemli.

Evde normal firin varsa yok izgara yapiyor falan ozelliklerine girmeyin. Kullanilmiyor. Gereksiz fiyat yukseltir.

İzlemediyseniz Narcos serisini sırasıyla izlemenizi tavsiye ederim.

afterlife, narcos

çok var da en son unorthodox izleyip beğendik.

gözden kaçmış olabilenler arasında da %3 diye bir dizi var. izlemediyseniz bakabilirsiniz ona da.

spy, when they see us.

the english game

The Night Of iyidir.

netflix yapımı olanları soruyorsunuz sanırım.
house of cards, dark, sex education ilk aklıma gelenler.

(bkz: outlander)
(bkz: house of cards)

Troçki
Hilafet

Marco polo'ya başladım. Güzel ilerliyor.

better call soul
1. sezonu yeni bitirdim olay örüldü.
Ayrıca bu diziyi çok özel bir yönetmen mı cekiyor?
sabit kadrajlar fln çok değişik beğendim acikcasi

Tepedeki ev iyi.

arzum shake n take

Tefal onthego

king marka aldım fiyatına göre iyide malzeme kalitesi iyi değil pek.

120 tl civarında olan sinbolardan denk gelirseniz de alma gafletine düşmeyin.

çubuk blender olarak homend kullanıyoruz.

almadım henüz, ama electrolux creative cam sürahi düşünüyorum.
yine de emin değilim, wmf/braun/tefal arasında aklımın kaldığı başka modeller de var.

Tefal OnTheGo +1

Gayet kullanışlı ve hızlı. Temizliği de kolay. Smoothie yapıyorum her gün. :)

julie & julia
the intern
the hundred foot journey
eat pray love
it's complicated
as good as it gets
the help

tastedive.com şu siteye bakabilirsin, sevdiğin film ile ilgili film önerileri veriyor.

kingsman serisi gibi değil mi sanki?

As good as it gets
The terminal
Good will hunting
Big fish

arı maya olur içinde

Evde iyi lahmacun yapamazsin, bosuna ugrasma. Maya var.

İyi lahmacun yapma derdim yok zaten en yenebilir lahmacunu yapmak

ben hamur ile uğraşmamak için şunu denemeyi düşünüyorum:

www.youtube.com

Un,su,tuz,ihtiyacın olan bu.guzelce yogur hamuru,tamam oldu dediğinde bir o kadar daha yogur.cunku o hamuru incecik acacaksın oklavayla.mayayla işin yok pizza,pide yapsan lazım ama lahmacun bana gore mayasız olur.gereken kıtırlığı bununla sağlarsın.çok ince aç,evindeki fırınla kolayca ve hemen pişmesi içinde hazırladığın içide aynı şekilde incelt.

Karantina aşermesi ise donmuş sipariş edebilirsin,eskiden hacıbozanoğlunun dondurulmu lahmacununu yurtdışına götürüyordum bolca gayet iyidir.

www.youtube.com

tariflerin içinde en yenebilir görünen bu bence.
ama kendim denemedim.

edit:
hayır, bu daha iyi gibi sanki.
www.youtube.com

Evde ortalama ustu bir lahmacun yapilabiliyor, hamurdaki dezavantaj, malzeme avantajiyla dengeleniyor, biz mayasiz yaptik

Ya iste bu yuzden totonuzdan sallamayin dedim adam gelmis maya var diyor. Arastirdim sordum sorusturdum mahallenin kebapcisina "mayağin ne işü olur abey lahmacunda" dedi

mayasız hamurla yaptım geçen hafta sonu. ama dikkat etmen gereken, kıymayı hamurun üstüne löp löp koymamak. ben ustalara hep kızardım az kıymalı yapıyorlar diye ama bildikleri varmış. bir de kıymayı sulu sulu koyma hamura, sonra çok yağ akıyor. avcunda sık biraz sonra serpiştir. salçayı da fazla kaçırma sakın!

odatv4.com

normalde 4 tane yerken 2 tanesi yetti bana. kalan hamurla yufkadan da ufak pideler yapıp buzluğa attım.

geceden beri birkaç video daha izledim, fikrim değişti.
şu daha iyi gibi sanki :)
www.youtube.com

benim en sinir olduğum şey üstünün halı gibi harç kaplı olması.
daha homojen bir dağılım arıyordum ki, bu tarife denk geldim.
yani en azından görsel olarak bildiğimiz lahmacuna en çok benzeyen bu gibi.

ikinci el alınır. zaten temiz oluyor.
En basit ve ucuz mikrodalga fırını almanı öneririm, temizlemesi çok kolay olduğu için ve gıdaya direkt değmediği için ikinci el almakta da bir sakınca yok bence.
Arçelik md 574 vardı bende.

Şu anda dijital göstergeli, normal fırın özelliği de olan kombi mikrodalga bir ürün kullanıyorum, hiç sevmiyorum. Çok karışık.
Arçelik'im çok güzeldi. 2 düğme. Biri süre diğeri watt. Sorunsuz :)

İkinci elde uygun fiyata alabileceğini umuyorum çünkü bir sürü insan hevesle alıp nerede nasıl kullanacağını bilmeyip bir kenara atıyor.

temizi, düzgün kullanılmışı bulunursa ikinci el alınır.

ben samsung kullanıyorum, aşırı memnunum.
eski mikrodalgadan dolayı önyargıyla yaklaşıyordum, yemeklerin tadını bozuyor, içindeki sıvıyı alıyor, yemeği plastikleştiriyor diye düşünüyordum.
tuhaf da bir koku yaratıyormuş gibi gelirdi nedense.
hiç sevmezdim, mikrodalgada ısıtılmış yemeği de pek yemezdim.

ama şu anda mikrodalgada ısıtılmış hiçbir şeyin tadı bozulmuyor, ocakta ısıtmışım gibi oluyor.
ocağım da tüplü olduğu için eskiye göre daha sık kullanmam gerekebiliyor, o açıdan kurtarıcı biraz benim için.
yeni mikrodalgaların hepsi mi böyle, yoksa samsung'dan dolayı mı böyle bilmiyorum.

Teknosa bir süredir hotpoint satıyor indirimli 399a mikrodalga 599a fırın

sogan dogramak kesin cozum

sözünüzü geri alın.
ağlamak iyi bir şey, deşarj olmanız lazım.

10 yıldır hiç ağlamamış olmak hayatın olağan akışına ters ve gerçekçi değil. dağ başında izole vesaire yaşamıyorsanız bu imkansız. bence bununla üstünü örttüğünüz gerçek probleminizle yüzleşmeye çalışın.

aşkı kovala, nasıl güleceğini unutursun.

Dağ başında falan da değilim. Evet bir şekilde deşarj olmam lazım. Ama olmuyor beceremiyorum ağlamayı. Beynim unuttu mu ne yaptı ?

Bi an soruyu ben mi sordum acaba oldum :D Hayat bazen kişilere aşırı acımasızca davranınca, çok fazla haksızlığa uğrayınca, yaptığın emekler boşa çıkınca vs vs kalbi taşlaşıyo insanın ve ağlayamıyor. Bilmiyorum sende de durum böyle mi ama.. Ağlamak için duyguları salcağın işler yapman lazım aklı ve rasyonelliği bi tarafa bırakıp. Kendine acı mesela. Geçmişe bi vtr hazırla gelsin "bana şunu yapmasalardı ben böyle yapabilirdim, şu önüme set çekmeseydi ben şurdaydım, bunlar hep beni buluyo, çok mu şanssızım, kaderim mi bu, hep mi böyle gidecek" gibi deli sorulara odaklan. Anladın sanırım konsepti :) 2 damla 2 damaldır, sonra o duygusal bataktan koşarak uzaklaş :D

Söylediğin soruları çok sordum kendime ama sordukça kalbim daha da taşlaşıyor ve ağlama duygusundan daha da uzaklaşıyorum. Neredeyse hep geçmişi düşünüyorum zaten. Ama olmuyor inan :) yapamıyorum. @superfuid

Amaç duygu boşaltmak değil mi? O zaman yastık falan da tekmeleyebilirsin. Dağlık bi yer varsa nefesin yetmeyene kadar koşup dağa taşa bağırabilirsin. İlla da ağlamak gerekmez ya, olmuyosa olmuyodur :D Benim de durumum o kadar aynı ki! Hatta ayağım bacağım bi yere çarpsa aşırı acıdan gözüm dolar ama anında kurur yine ağlayamam. Yani evet sinir bozucu ama o duygu yükünü hiç değilse başka yollarla boşaltmaya çalış. Hiç değilse hafiflersin :)

superfluid sorduğu soruları ve daha fazlasını saçma sapan bir şeyle uğraşırken sorun kendinize. mesela telefonda oyun oynarken falan yürüyün kendinize. yani tam ilginiz olayda olmasın da böyle arkadan arkadan yükselin. ya da koşarken yapın. spor yaparken. çalışıyor. insan iki şeyle meşgulken daha zayıf oluyor. bir anda sizde şaşıcaksınz.

Ağlayabilmek için sevmek lazım. Evcil hayvan edinebilirsiniz. Sonra eve 1 saat geç gelince bile ağlayası geliyor zaten insanın.

2 tane köpeğim var :)

izopropil alkol ile

ben tek kullanımlık, kolonyalı mendil gibi olan alkollü gözlük ve lcd ekran temizleme bezleriyle temizlerim normalde, yine öyle yapıyorum.
bazen de antibakteriyel ıslak mendille siliyorum.

Avucuma kolonya doldurup bocalıyorum bir aydır, hiç de birşey olmadı.

ıslak mendile kolonya döküp öyle siliyorum iyice bastırıp. sadece kolonyanın temas etmesi yetmiyor, ovalayın diyorlar hem elleri hem de dezenfekte etmek istediğiniz diğer şeyleri. kolonya uçucu bişey zaten, üstüne çok boca etmeyince çok sorun olmaz diye düşünüyorum. daha az uçucu olan antibakteriyel jellerin zarar verme ihtimali daha fazla bence.

ben direkt sabunlayıp, çeşmenin altında yıkıyorum.

2 kişi birden söyleyince araya gireyim dedim. antibakteriyel jel coronavirüs için hiçbir etkide bulunmaz, adından da anlaşılacağı gibi bakteri değil, virüs çünkü.

ben de kolonyayla siliyorum 1-2 aydır. herhangi bir zararını da görmüş değilim.

Ben dışarı çıkarken ziploca koyuyorum, telefonum tertemiz kalıyor.

Ver kolonyayi hicbir sey olmaz. Adi plastik olmadigi surece kolonya zarar vermez.

Özellikle belirtilmiş "çözülmesini beklemiyin" diye, üreticisinden daha iyi kimse bilemez. Ben olsam uyarım talimata.

Bu tip köfteler pişirmeye hazır, ekstra malzemeye ihtiyaç duymayan ısıl işlem görmüş köfteler olduğu için bir şey eklemenize teoride gerek yok. Pratikte ise damak zevkinize göre ekstra baharat takviyesi yapabilirsiniz elbette.

2- tuzunu karabiberini siz yapacaksanız zaten özünde kıyma alsanız yeterli zaten hamburger köftesi almaya gerek kalmaz.

3- sütaş cheddar kullanıyorum ben (esasında %75 cheddar, %8 tereyağı, %4 süttozu ama olsun). onun gideri var ama bunu bilmiyorum.

bu köfteler zaten pişmeye hazır, kendi içinde baharatı var.
fazladan tuz falan koymayın sakın.
hazırlanışı gösterdiği gibi yapınca normal köfte oluyor.

aldığınız cheddar kahvaltıda yenen ya da fondüye falan karıştırılabilen eritme peyniri kıvamında ve çok kalın, hamburger için de çok ağır.
burger peyniri diye geçen sarı peynirlerden ya da la vache qui ri'nin dilim cheddar'ını falan almanız lazım.

Ben de böyle donmuş tekirdağ köftesi aldım çözmeden direk yağsız teflon tavada kızartıyorum oluyor.

Ben iki taraftan birden deneyimledim. Sıfırdan bir ilişki zor olabilir belki ama hali hazırda devam eden sureclerde pek de sıkıntı yaratmadı. Açıkçası bu zamana kadar bu konuda kati fikirleri olan terapistler bile uyum sağladığından bahsediyor. Bence şans verin. Robotiklesme gibi bir durum hissetmedim ben kendi adima.

etkili, normalden çok farkı yok.

Online terapi hizmeti sunuyoruz. Arayanlar fayda gördüğünü söylüyorlar. Özele gitmeniz şaet değil, kamuda da bu hizmet var şuan.

Parex magic sünver ve amway dish drops. Bu deterjandan başka ne kullandıysam elimde egzama yapıyor. Süngeri de sık sık değiştiriyorum.

1. scotch brite'ın kir tutmaz isimli mor bir süngeri var.
süngerin yapısı normal süngerden biraz daha farklı, üstü de öyle keçe gibi değil, daha süetimsi bir yapıya sahip.
çok memnunum ondan, gerçekten kir tutmuyor ama yine de çok sık değiştiriyorum süngeri.

2. amway dish drops+1
o bittiğinde arada bir fairy yeşil elma kullanıyorum, ondan da memnunum.

edit:
bu arada ben de makinede yıkıyorum, ama makineye girmeyen bazı şeyler için kullandıklarım bunlar.

Viking deterjan. (Cunku vegan)

Valla sünger konusunda yapacak bir sey yok. O parexler de bir sure sonra iğrenc oluyor senin kullandiklarin da.. olay bol bol degistirmek ve kuru muhafaza etmek.

Makinada yikiyorum. Elde yikamak hem daha fazla su harcatiyor hem ellerine yazik

makinede yikiyorum, finish kullaniyorum.

en iyi, en güzel makine yikiyor, %90 az enerji ve su tüketiyor. muslukta dakikada 9-12 litre arasi su akiyor, bakin dakikada diyorum. yarim saatte 300 litre su harcaniyor.

makine tüm yikayacaklarinizi 15-20 litre ile yikiyor.

makine yine toplam yikamada 1-2 kwh elektrik harciyor, elde yikamada bu toplamda 10-15 kwh yapiyor.

1- Bahsi gecen surgerin farkli renklerini kullaniyorum ama normal boyutta olani degil de kucuk olanindan aliyorum, bardaklarin ici daha iyi temizleniyor kucuk olunca. Sik sik degistiriyorum.
2- Bence bilindik markalarin bulasiga etkisi az cok ayni ama ellere etkisi degisebiliyor. Eldiven kullandigim icin hangisi varsa onu aliyorum.

Not: Makinem yok, surekli bulasik yikiyorum :(

2) Elde yıkamada fairy platiniumdan daha iyi yağ çözen bir deterjana rastlamadım.

yaşama ihtimali dışarıdakine göre daha çok olur.

aldığınız tavuk, kıyma ve etleri kendi ambalajıyla buzluğa atmayın.
buzdolabı poşetlerine bölüştürün, öyle atın.
virüsten endişe ediyorsanız, bu işlem sırasında ambalaja değen elinizi etlere, tavuklara değdirmeyin.
gerçi dokunsanız ve buzlukta yaşamaya devam etseler bile pişireceğiniz için bir sorun teşkil etmez.

ama "ambalajda yaşar, sonra ben ona dokunur, buzdolabından da başka bir şey alırım, oradan oraya bulaşır" gibi şeyler diyorsanız, ambalaja dokunduğunuz elinizle ete ve piknik poşetine temas etmeyin.

Ben üstüne dezenfektan sıkıp 10dk bekletip öyle koyuyorum buzluğa.

banabi var ama kısıtlı bir menüye sahip. evin birkaç ihtiyacı vardı onları söyledim. gezinirken domates, kabak, elma, ananas, biber, salatalık vb. 7-8 çeşit daha sebze meyve gördüm.

Getir’e bakabilirsiniz

getir ve banabi +1
istegelsin'e de bir bakın.
bende en erken sipariş teslim tarihi pazartesi olarak görünüyor, ama yoğunluktan da dolu olabilir.
hafta sonu teslimatıyla ilgili falan bir uyarı yok.
istegelsin daha market gibi, çeşidi daha fazla.

www.manavkapimda.com

Hal esnaflarından bir hizmet. Market fiyatlarına kıyasla daha uygun ve kaliteli ürünler getiriyorlar. Yine de site üzerinden değil de whatsapp veya telefon üzerinden sorarak istemek daha mantıklı.

@des onlar da kapalı

çay yapıp içiyorum. sıkıntı olmadı daha.
damacana su satanlar açık. olmazsa onları deneyebilirsin. ya da getir ve banabi'ye bak varsa.

aynı suyu çay içerken kullanmıyor musun. iç gitsin bir şey olmaz

ben dibe çöktürüp üstte kalanı ayrı kaba alıyorum.

@super: çökmüyor hocam. 3 gün beklettim çökmedi.

bazen bana da fazla kireçli gibi geliyor.
ama sanki zaman zaman değişiyor kireç oranı gibi.
benim içime sinmiyor, o yüzden makarnayı falan bile içme suyuyla haşlıyorum.
bir şey diyemiyorum o yüzden.
bu arada sucular açık bildiğim kadarıyla.
ya da getir'den isteyebilirsiniz, çalışıyorlar.

suyu iyi kaynatırsan bütün kireci gider.

kireçli su iyidir. kaytnattıktan sonra içilebilecek kadar kirecinden arınır.


çökmeyen kireç değil o deterjan kalıntısı, yağ kalıntısı, sudaki yağ, tesisat boruları içinde biriken pislik, suyun pis olması vb başka bişeydir.

bende geçenlerde bir kasaba sordum aynı soruyu. ev tipi dolaplar bizim dolaplar kadar iyi soğutmadığı için bekletmenizi tavsiye etmem demişti. buzluğa koyunca da tadı bozuluyormuş.

Attık dolaba artık. Bakalım ne olacak. Birkaç saat dolabın alt kısmında bekledi. Sonradan buzluğa attım

pişirmeden önce rengine ve kokusuna bakın, zaten bozulup bozulmadığını anlarsınız.

Buzlukta kum gibi oluyor. Pisirip atin bari

un'a bulayıp kızartın. mis gibi arnavut ciğeri olur :)

aslında apartmanının civarında köpeğini gezdirene ses çıkartılmaması lazım ama uyuz polislere denk gelirseniz eczaneye ya da fırına gidiyorum dersiniz, o tarafa yönelirsiniz gerekirse.
takip ederlerse de en kötüsü bir ekmek alır dönersiniz köpeğinizle.

Kimse bi yere çıkamıyor açıklama yapıldı yazılı. Ekmek de dağıtılacak fırına falan gidilmeyecek. 2 gün çıkmasa ölmez herhalde hayvan

hocam neyini anlamadınız? sokağa çıkma yasağı. köpeği gezdirirken sokağa çıkmanız gerekiyor mu? evet. o zaman? çıkmıyorsunuz. sebep? yasak. bitti. eve gazete serin.

karakolun dibinde oturmuyorsanız 2 dakika halleder gelirsiniz. hızlı bir karar oldu muhtemelen bazı istisnalar ekleyecekler ve 1 kişiden fazla olmamak kaydıyla köpek çıkartmaya izin gelir.

www.icisleri.gov.tr

sevgili superfluid ve donisse yorum itibari ile evcil hayvan beslemediğinizi varsayıyorum. lakin para bile verseler parklara gitmek gibi bir fantazim yok ancak el mahkum olduğu için durumu dert edip sorma gereği duymuştum.

evcil hayvan beslemeyip iki gün çıkmazsa ölmez mantığını da az önce sözlükte ve ardından burada gördüm de inanamıyorum. apartman bahçesi yoksa mecburen en kötü kapının önüne indirip kısa mesafe ileri geri yürüyüşlerle bir şekilde halletmek zorunda kalacaksınız sanırım. kediler ve köpekler tamamen farklı hayvanlar. köpekler kendi yaşadıkları bölgeye ya da evin içine kaka ve çişlerini yapmazlar, bu onlara işkence etmeden iki günde öğretilecek bişey değildir. bizim köpeğimiz örneğin yazlıkta kendi bahçemize bile yapmayan çişi kakası gelince bahçe kapısında çıkmak için bekleyen bi hayvan. ihtiyacı olduğunda çıkarmadığınızda saatlerce tutmaya çalışarak kendi kendine işkence edecektir. sonuç özellikle köpekler için dışarı çıkmak zorunlu bir durum ve bunun evden uzaklaşmadan haleldilmeye çalışılması sorun olmamalı. diğer ülkelerde bildiğim kadarıyla sokağa çıkma yasağında evcil hayvan ihtiyaçlaraı vs muaf tutulmuştu. benzer bir uygulama olmalı burada da. özellikle veterinerler bile yasak kapsamında değilken. en kötü veterinere gidiyoruz diyebilirsiniz.

Evcil hayvan geniş bi grup, benim kedim var mesela. Kopek sahibi de oldum ama evde tuvalet eğitimini de halletmiştim küçükken. Bunu düşünerek söyledim. Şimdilik balkon tuvalet varsa artık idare etmeye çalışın. 2 gün için istisnai durum söz konusu olmaz bence.

arkadaşlar panik olmayın. sıkıyönetim varda her sokağı asker tutmuyor. kapının önüne köpek çıkartılır ve 2 dakikada halledilir. kimse de durduk yere ceza kesmeye meraklı değil. bakın 2 haftadır pendik sahilde hayvanlara mama vermeye devam ediyoruz, mama verirken bekçiler, polisler hiç birşey demedikleri gibi, teşekkür bile edenler oldu.

besliyorum hocam evcil hayvan. 12 yaşında köpeğim var. bunu yazarken o da yanımda şu an. yere gazete serdim. gazetenin altında şilte koydum, onun da altına naylon serdim. yapacak birşey yok. köpeğim olmadığını nasıl uydurdun pes doğrusu. sokağa çıkma yasağı sokağa çıkmanıza yasak getiriyor...

hypathia teşekkür ederim.
veteriner arıyoruz kustu mustu derim artık.

feromon boklarına azar azar yapmasa ufaklıklar sorun yok zaten.

superfluid; iri kıyım bir oğlan bizimki. keşke gazeteye vs. yapsa emin ol en çok ben isterdim bunu ama gerek ihtiyaç giderme, gerekse fiziksel hareket fazlasıyla önemli.

suprise elimden geldiğince mama mevzularına yardımcı olmaya çalışıyorum ama bu kültür.
neredesin bilmem ama burada polislerle kanlı bıçaklı olduk. sanarsın köpek gezdirme bahanesi ile sokakta uyuşturucu ticareti yapıyorum muamelesi görüyorum.
şikayet edecek bir yer olmaması cabası.
adamlar iki gün önce köpek gezdirmek yassah! diye yalan kararname çıktı dedi ve gelip kovmaya çalıştı. karşısındakinin ezebileceği biri olmadığını anladığında 2-3 polis daha tünedi başıma. işin huzursuz/rahatsız edici yanı bu.

afedersin bok yoluna yarın gezdirirken bilmem kaç lira ceza yiyesimde yok.

herkese fikirleri için ayrı ayrı teşeggür ediyorum

hayal aleminde yaşamayın.
sokağa çıkabilecek vatandaşların tanımı tek tke yapılmış
www.milliyet.com.tr

bu tanımlamada evcil hayvan gezdirenler çıkabilir diye bir madde yok.
açık olan veterinerler sizin evcil hayvanlarınız için değil ticari değeri olan çiftlik hayvanları için açık.

eğer denerseniz zaten oturduğunuz muhite göre vatandaş ihbar eder,
eğer ekip gelirse her şekilde ceza yazar.

Çıkarın abi bir şey olmaz. Ekip gelirmiş ceza yazarmış hikaye hep. Birkaç kere işim düştü polisi aradım, bazılarında gelmediler, geldiklerinde de 1 saati geçti gelmeleri. Öyle bizim komşu köpeği çıkarmış falan diye biri ihbar etse falan zaten gelmezler.

2 gün sabredin bir şey olmaz siz köpek gezdirmek istersiniz bir başkasıda çocuğum hava alsın der böyle böyle ipin ucu kaçar yasak herkesi kapsıyor.

çocuğuna hava aldırmakla köpeği tuvalete çıkartmak aynı şey diye düşünenler de varmış.
her konuya çocuk meselesini sokuşturmak anlamlı değil.

hayvana işkenceyi geçtim, orta ya da büyük ırk bir köpeğin çişinin miktarını bilmiyorsunuz herhalde.
öyle gazeteyle olacak iş değil o.

kapının önüne çıkartıp iki apartman ileri geri yürüyeceksiniz şansınıza güvenerek mecburen.
mahalledeki uyuz polisler diye bahsettikleriniz dışında kişisel olarak biraz sorunlu olanlar dışında hiçbir polisin de buna ceza keseceğini sanmıyorum.

sonuçta sokakta yalnız olacaksınız ve kimseye bir şey bulaştırma veya kimseden bir şey taşıma ihtimaliniz yok o süreçte.
hayal alemiyle ilgili değil, son derece gerçekçi bir durum.

ee arkadaş evde yiycek bir şey yok nolcak şimdi?

getir veya banabi'den bir şeyler isteyebilirsiniz.

alttaki market sokaktaysa hayır.

abi sokağa çıkmak yasak. getir den getir diyorsunuz ya.

@cureforlove ve @mahone:
gece 12'ye kadar bir şey istenebilir, hafta sonu demedim herhalde.
akıl fikir yahu.

il tekirdağ getir falan filan yok

yakınlarda bakkal varsa gidebilirsiniz. her yer kapalıysa eğer evde ne varsa 2 gün idare edersiniz.

fırınlar açıkmış

Kutlu olsun :)

Yeni yaşın sana mutluluk, huzur ve sağlık getirsin. :)

nice mutlu yıllara :)

Mutlu yıllarrr

yeni yaşın sana ve çevrendekilere mutluluk getirsin.

H.o.

Oo nice yıllara bajganım seviyoruz seni.

bol gezmeli yıllar:)

nice mutlu yıllara!

Doğum günün kutlu olsun.

Carrefour'un online market uygulaması çalışıyor. Belki belli bölgelere kapalıdır.
Getir, Migros Hemen ve İstegelsin uygulamaları var bende, az bir şey alacağım zaman lazım oluyor ama çoğunlukla Getir'i kullanıyorum.
Bölgenizde online alışverişi olan lokal marketler olabilir, bizde Demtaş var mesela. Web sitesinden ya da whatsapp'tan sipariş alıyorlar, kapıda ödemeyle.

hepsiexpress var, carrefour ile çalışıyor. sadece telefon uygulaması üzerinden çalışıyor.

carrefour, migros, getir, banabi, istegelsin.
carrefour ve migros'un bana göre şu süreçteki en kötü uygulaması sadece online kredi kartıyla ödeme alması.
yani debit kart kabul etmemesi benim için kötü.

kobuzchu kiz'dan demtaş'ı öğrendim şu anda.
(@kobuzchu kiz: teşekkür ederim)
kendisiyle yakın oturduğumuz için belki bana da servis yaparlar.
yaparlarsa kapıda ödeme seçeneği benim için her zaman daha iyi, onu da kullanırım.

bisu'nun market seçeneği var bi'market

Bulunduğunuz yerde var mı bilmiyorum ancak ben dün mopaştan sipariş verdim. Banabi, istegelsin, migros, getir arasından süre ve çeşitlilikte en avantajlı olandı.

hemen dondurucuya atin ve yarin kullanin.

ama tavuk sakatatiyla saka olmaz.